Uşak Karahallı

Uşak Karahallı

Karahallı denilince, akla ilk gelenler: dokuma sektörünün oldukça ileri olması ve hatta dokuma tezgahlarının seslerinde akşam uykularının, dokuma tezgahlarının sesleri ile olması ve bölgenin en önemli tarihi kalıntısı olan “Clandras köprüsü” dür.

Özellikle, bu köprü: bir zamanlar bir TRT televizyon ekibi tarafından görülmüş, fotoğrafı çekilmiş ve daha sonra, TRT televizyonunda her ara da, verilmeye başlanmış ve ülke çapında ün kazanmıştır.

Evet, bu yöreye yolunuz düşerse, tekstil ürünlerinden satın alabileceğiniz bir şeyler mutlaka çıkacaktır, bunun dışında, mutlaka gidin ve bu köprüyü görün, özellikle bulunduğu ortama hayran kalacaksınız.

ULAŞIM

İlçenin, bağlı bulunduğu il merkezi olan Uşak iline uzaklığı: 65 km. dir. Karahallı-Sivaslı arasındaki uzaklık: 29 km. Karahallı-Bekilli arasındaki uzaklık: 16 km. Karahallı-Çivril arasındaki uzaklık: 25 km. Karahallı-Dinar arasındaki uzaklık: 82 km.

TARİH

Yöre, ipek yolunun üzerinde bulunması nedeniyle, tarihi süreç içinde, pek çok medeniyet tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.
Yöre: 1907 yılında Belediyelik ve 1908 yılında ise nahiye haline gelmiştir.
Gelelim yörenin isminin kaynağına: söylenenlere göre, Karahallı ilçesini: Kara Halil adında bir Türkmen beyi: günümüzden yaklaşık 700 yıl önce kurmuştur. Hatta, Kara Halil oğulları, zamanla çevreye de yayılarak, civar bölgelerde de çeşitli yerleşim yerleri oluşturmuşlardır.

GENEL

Yörenin coğrafi konumu gereği, toprakları genellikle: tatlı meyilli ve hafif dalgalı alanlar ve düzlükler şeklindedir. Bulkaz dağının uzantıları, ilçe topraklarının doğu sınırlarını çizer ve bu dağın eteklerindeki yaylalarda, hayvancılık yapılır. Denizden yükseklik, 870 metredir.

Yörenin en önemli akarsuyu: Banaz çayıdır. Bu çay, Didim yakınlarında, Ege denizine dökülür.

Bölgede: karasal iklim hüküm sürer ve buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yoğun kar yağışlı geçer.

İnsanların ekonomik etkinliklerinin başında: tarım ve hayvancılık gelir. Ama özellikle, bağcılık çok yaygındır. Buna bağlı olarak, bol miktarda üzüm elde edilir. Bunun dışındaki tarım ürünleri ise, buğday, arpa ve nohuttur. Bunun dışında, yörede: elektrikli makinalar ile dokunan pamuklu dokumalar meşhurdur.

Günümüzde, Karahallının en önemli geçim kaynağı: tekstildir. Kara Halil yani kuruluş döneminde de yaygın olan ve çadırlarda dokunan tekstil, günümüzde modern teknoloji kullanılarak yapılmaktadır.

Hatta: tekstil hayatına giren Karahallılar, kumaş dokuma aletlerinin yetersizliği nedeniyle, yakınlardaki Denizli ve Uşak yörelerinden kumaş getirip, burada terzilik sanatını geliştirmişlerdir. Bu kumaşlardan yapılan hazır elbiseler, yakın yerleşim yerlerindeki pazarlarda satılmaktadırlar.

Bir ara, Uşak ilinden deri getirtilmiş ve ayakkabıcılık sektörüne de girilmiştir.
Evet, günümüzde yöredeki tekstil sektörü üretimini, bilgisayarlı makinalar ile yapmaktadır. Karahallı da, günümüzde her türlü tekstil üretimi yapılabilecek tecrübe ve bilgi birikimi oluşturulmuş ve ülkemizin önemli bir tekstil üretim merkezlerinden biri haline gelmiştir. İlçede tahminen 1000 civarında dokuma tezgahı bulunmaktadır.

KARAHALLI MESLEK YÜKSEK OKULU

Okul: 1993-1994 öğretim yılında açılmıştır. Uşak Üniversitesine bağlıdır. Okul bünyesinde: yörenin özelliğine uygun olarak: Tekstil teknolojisi, işletme yönetimi, pazarlama, muhasebe ve vergi uygulamaları eğitimi verilmektedir.

CLANDRAS FESTİVALİ

Karahallı, 28 Ağustos 1920 tarihinde Yunan işgaline uğramış ve 2 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. Yörede, düşman işgalinden kurtuluş tarihi olan, 2 Eylül tarihinde, her yıl: Clandras Festivali düzenlenmektedir. Bu festival, aynı zamanda “Dokuma Festivali” olarak da bilinmektedir.

NE SATIN ALINIR

Karahallı yöresinde, her cumartesi günleri Pazar kurulur. Bu pazarda, çevre köylerden gelenler tarafından yöresel ve organik ürünler ve el sanatları satılır.

NE YENİR

Karahallı yöresinde, özellikle ciğerci Arif Ustanın yalnızca cumartesi günleri satışı yapılan, ekmek arası ciğer kavurmasından yemelisiniz. Bunun dışında, burada “kar şerbeti” içmeyi sakın ihmal etmeyin. Bu şerbette, yalnızca cumartesi pazarında ve yaz aylarında satılır.

Uşak Karahallı

GEZİLECEK YERLER

CILANDIRAS KÖPRÜSÜ

Banaz çayı üzerinde ve Karahallı Belediyesine ait Hidroelektrik santralının hemen yanında yer alan Cılandıras köprüsü, aslında bir su kemeridir. İlçe merkezine 35 km uzaklıktadır.

Hemen yakınında bulunan antik kente, nehirden su taşımak için kullanılan su kemeri, kanyonun en dar ve en sarp noktasında, su seviyesinden yaklaşık 24 metre yükseklikte yer alır. Kemer uzunluğu ise 17 metredir.

İki ucu, dağ kayalarının yarı beli üzerine oturtulmuştur. Köprünün eni ise 1.75 metredir. Kemerin taşları, kalemle işlenmiştir ve zıvanalı olarak birbirine kenetlenmiştir.

Helenistik devir mimarisi gösteren, oldukça dar ve tek kemerli bir yapı olup, şu anda kullanılmamaktadır.

Su kanalları, nehrin batıya doğru akıntısı yönünde, sağ tarafa akmaktadır. Kayaların yontulmasıyla bazen yan yana çift, bazen de tek kanal olarak kanyon içerisinde sarp kayalara oyulmuş durumda, nehir boyunca yaklaşık 3 km kadar devam eder.

Bir diğer söylentiye göre, köprü: Lidyalılar tarafından, kral yolu üzerinde çayı geçmek için yapılmıştır. Çünkü kral yolu buradan geçmektedir. Yapım tarihi olarak MÖ 600 yılı düşünülmektedir.

Doğal tahribat neticesindeki kesintilere uğramasına rağmen, kanalların restorasyonu mümkündür. Bununla birlikte, su kemeri 2014 yılında restore edilerek sağlamlaştırılmıştır.

Muhteşem güzel bir köprü, düşünün ki yemyeşil bir ortamda, günümüzden yüzlerce yıl önce, 2500 yıl önce yapılmış bir köprü. Günümüzde, yakınlarındaki elektrik santralından boşaltılan fazla sular, beton bir kanal ile köprünün hemen yanından, 17 metre yükseklikten dökülürken, tam bir şelale havası yaratılmıştır.

Bu arada, burada bulunan elektrik santralinin sosyal tesisleri de gerçekten çok güzel ve hatta yüzme havuzu da bulunuyor. Köprünün çevresi ise mesire yeri olarak kullanılıyor. Özellikle, yöre halkı Pazar günleri ve Hıdırellez gününde burayı piknik için yoğun olarak tercih ediyorlar.

 

 

HACI GEDİK KÖPRÜSÜ

Uşak-Karahallı karayolu üzerindedir.
Kitabesi bulunmamaktadır. Ancak, bazı kaynaklarda, 1880 yılında, Uşaklı Hacı Mustafa Efendi tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Hatta, köprünün yapılışı hakkında bir söylenti bulunmaktadır. Söylenenlere göre: Hacı Mustafa Efendi: halı tüccarıdır ve bir gün sırtında halılar ile, bu köprünün öncesinde burada bulunan köprüden geçerken, düşme tehlikesi geçirir ve bunun üzerine, kendi kendine söz verir “Allah’ım, beni zengin et ki, buraya büyük bir köprü yaptırayım”

Aradan yıllar geçer ve Hacı Mustafa Efendi zengin olur ve verdiği sözü tutarak, bu köprüyü yaptırır.

Köprü: kesme taştan yapılmıştır. Uzunluğu: 26 metre, genişliği: 4.5 metredir. Köprü, 1955 yılında Uşak Valiliği tarafından onarılmıştır.

Uşak Karahallı Pepuza Antik Kenti

PEPUZA ANTİK KENTİ

Karayakuplu köyü sınırlarındadır. Pepuza, Anadolu’nun Frigya bölgesi antik kentidir. Hıristiyanlığın kayıp mezhebi Montanism’in merkezi olarak kabul edilir. Antik dönem yazarı Epiphanios: şehrin yaklaşık olarak 377 yılında tek tanrıcıların saldırılarıyla yıkıldığını bildirir.

Fakat, bir başka antik dönem yazarı Hirokles’in buradan bir piskoposluk olarak bahsetmesinden, şehrin tamamen ortadan kalkmadığı anlaşılır.

Radet ve Ramsay, 6’ncı yüzyılda şehrin Iustinianupolis adını aldığını ileri sürerler. Hierokles’e göre ise, şehir Büyük Menderes nehrinin sağ kolu olan, antik dönemde “Glaukos” denen Küfü çayının aşağısında yer alıyordu.

Ancak bu bilgiler kesin olmadığı gibi, şehrin tam yeri hala bilinmemektedir. Hıristiyanlığın kayıp mezhebi Montanizmin ortaya çıktığı sanılan Pepuzanın, MS 150 yılında ortaya çıktığı sanılan Montanizmin kurucusu Montanus adında bir rahip ile Maximilia ve Priscila adında iki ruhani kadın tarafından kurulduğu düşünülür.

Uşak Müzesinde bulunan bir yazıta göre: Manisa Alaşehir tarafında kurulan Montanizm, kurucusu Montanus’un kendini peygamber ilan edip, bu kanyondaki Pepuza ile Tymion kentlerini de bu akımın merkezi haline getirmesiyle, kanyonun öneminin arttığı belirtilmektedir.

Yaklaşık 2500 yıllık Clandras köprüsü de esasen köprü niyetinden ziyade, bu şehirlere su taşımak için su kemeri olarak yapılmıştır.

Balıkesir Havran

Balıkesir Havran

Balıkesir il merkezinden sonra, hemen Edremit körfezine yaklaşınca bulunması, yani konumu nedeniyle, Havran öne çıkıyor. Her ne kadar deniz kıyısında bulunmasa ve denizden 9 km. uzakta olsa da, istenildiğinde, çok kısa bir sürede denize ulaşılabiliyor olması, buranın artısı.

Yalnız: ülkemizde, Şanlıurfa taraflarında da, benzer bir ilçe var. Ama orası, Harran. Umarım: siz şu satırları okuduğunuzda, Harran değil, Havran’ı aramış olursunuz.

 

ULAŞIM

Havran-Balıkesir il merkezi arasındaki uzaklık: 78 km. Havran-Edremit arasındaki uzaklık: 9 km. Havran-Burhaniye arasındaki uzaklık: 2 km. Havran-İvrindi arasındaki uzaklık: 48 km. dir. Havran-İzmir arasındaki uzaklık: 200 km.

TARİHİ

Bölgenin tarihi çok eski dönemlere kadar gitmektedir. İlk yerleşimcilerin: Lelegler ve Pelaslar oldukları bilinmektedir. MÖ.546 yılında, Lydia devleti, Persler tarafından yıkılınca, burada, Pers egemenliği görülür. MÖ.334 yılında ise, bu kez, Makedonyalılar, Persleri yenerler ve bölgedeki hakimiyetlerine son verirler. MÖ.283 yılında, Bergama krallığı, buralarda hakim olur.

Antik  dönemde, Havran bölgesinin ismi “Aureline” yani “Altın ülkesi” olarak biliniyor. Altın elementinin simgesi olan “Au”, Latince “Avrum” dan gelmektedir. Havran isminin: zamanla, Aureline isminden geldiği, kuvvetli bir olasılıktır.

1071 yılında ise, Malazgirt zaferinden sonra, Türkler, bölgede görülmeye başlanır.

1175 yılında, bölgeye gelen Türkmenler, bölgeye yerleşerek nüfus yoğunluğunun artmasına neden olurlar. 1402 yılında, Ankara savaşında yenilen Osmanlı ordusunun askerleri, çekilerek, Kaz dağlarına saklanırlar.

Bunları takip eden, Timur’un torunlarından Şeyh Nurettin Mahmut, emrindeki ordularıyla, buralara geldiğinde, yörede birçok yerde olduğu gibi, Havran yerleşimini de, yerle-bir eder.

1890 yıllarına kadar, buralar, “Viraneli” olarak kayıt altına alınır. Daha sonra ise, yeniden onarılarak güzelleştirilen şehre “Huriler Diyarı” anlamına gelen “Havran” ismi verilir.

Osmanlı döneminde, Havran bölgesi: büyükçe bir köy olarak kayıtlara geçer. Çanakkale zaferinin kazanılmasında büyük katkısı olan, Koca Seyit Çavuş (Çanakkale savaşında, 275 kg. lık top güllesini tek başına kaldırmasıyla tarih sahnesinde yerini almıştır), Havranlıdır.

1919 tarihinde yörede Yunan işgali görülür ve işgal, 1922 tarihinde sone erdirilir.

Balıkesir Havran

GENEL

İlçe, Edremit körfezine doğru uzanan verimli topraklar üzerinde kurulmuştur. İlçenin çevresi, zeytinliklerle kaplıdır.

Denizden 33 metre yüksekliktedir. Buranın en büyük özelliği: 15 dakikalık bir yolculuktan sonra deniz kıyısına ulaşılması, ama yine 15 dakikalık bir yolculuktan sonra, bölgenin en büyük yükseltilerinden olan Eybek dağına ulaşılmasıdır.

Yani, özellikle kış mevsiminde, Hanlar bölgesinde kartopu oynamak mümkün iken, aynı anda, deniz kıyısına, sahile inerek, çay içmek te mümkündür.

İlçe ekonomisinde, zeytinlikler önemli yer tutmaktadır. Ayrıca, pamuk ve tahıl tarımı da yapılır. Sanayi tesisi olarak ise, zeytinyağı fabrikaları bulunmaktadır.

NE SATIN ALINIR

Havran yöresinden:  nar ekşisi, nar suyu, kuru incir,  leblebi satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Balıkesir Havran İnönü Mağaraları

İNÖNÜ MAĞARALARI

İlçe çevresinde, tarih öncesi kültürlerin aydınlatılmasını sağlayan önemli bir yerdir. İlçe merkezinin, yaklaşık 8 km. uzaklığındaki mağaralar bölgesi: Kocaçal tepesinin güney yamaçlarındadır.

Mağaralar: Devedamı, Karanlık, Aydınlık ve Andık isimlerini taşımaktadır.

Buradaki araştırmalar: 1949 yılında ilk kez yapılmış ve mağaralarda tespit edilen, üç tabakadan ikincisinde: Grek-Roman malzemesine rastlanmıştır.

Bu seviyelerin bir köşesinde ise: pişmiş topraktan yapılmış, içleri boş, eli davullu, karnında aslan kabartması bulunan, su taşıyan, çeşitli kadın ve erkek, adak heykelcikleri bulunmuştur.

Evet, bu heykelcikler, Kyble kültürünün bir yansıması olarak önem kazanmaktadır. Bakır devrine ait olduğu sanılan, ikinci katta ise: siyah çömlek ve küçük boy değirmen taşları bulunmuştur.

Bunun altındaki tabakada ise: kap kırıkları, seramik parçaları, çakmak taşı ve kemik eşyalar bulunmuştur.

Tüm bunlardan anlaşıldığına göre: MÖ.50 bin yıllarından itibaren, bu bölgede yerleşim izleri görülmektedir.

Evet, ben bunları yazdım, size İnönü Mağaralarını anlattım, burada sizler, hemen gidip bu mağaraları görmelisiniz.

Elbette, neden diye seslendiğinizi düşünüyorum. Evet, yurdumuzdaki birçok antik alan gibi, burası da, bir süre sonra sular altında kalacak ve siz, ben, gelecek nesiller, bir daha buraları göremeyecekler.

Evet, Havran Sulama Barajının yapımı son hızla sürüyor ve bittiğinde, yani gölde su toplanmaya başladığında, bu mağaralar da sular altında kalıp, yok olacaklar. Ayrıca: bu mağaralarda, başka bir yaşam daha var. Yarasalar yaşıyorlar.

Hatta, Avrupa’nın en büyük yarasa kolonisinin, bu mağaralarda yaşadıkları söyleniyor. Bu yarasaların toplam sayısının: 10 bin den fazla olduğu söyleniyor.

Tür sayısı ise, 7 civarındaymış. Tarıma büyük faydası bulunan yarasaların, bölgede, sulardan etkilenmeyecek başka bir mağara bölümüne yerleştirilmesi, bu yeni ortamlarına alıştırılmalarına çalışılıyormuş, umarım alışırlar.

Balıkesir Havran Koca Seyit Köyü

KOCASEYİT KÖYÜ

Çanakkale kahramanı bu büyük kişi: ilçe merkezine 10 km. uzaklıktaki Kocaseyit köyünde doğmuştur.

Günümüzde, bu köyde: 2006 yılında hizmete açılan “Kocaseyit Anıtı ve Müzesi” bulunmaktadır. Ayrıca: Kocaseyit’in mezarı da ziyaret edilebilir.

Mutlaka biliyorsunuz dur, ama yine de bir iki cümle ile, Kocaseyit kimdir, söz etmek istiyorum.

Koca Seyit: Çanakkale savaşında, tek başına kaldırdığı 276 kg. lık mermi ile, İngilizlerin ünlü “Ocean” zırhlısını batırır.

Daha sonra, fotoğraf çektirmek üzere, aynı ağırlıktaki mermiyi kaldırması istendiğinde, bunu başaramaz. Yani, savaşın o anki ruhi haliyle, yapılan kahramanlık, böylece tarihe geçmiş olur.

İşte, Çanakkale savaşı tarihine geçmiş, bu kahraman Havranlı ve Kocaseyit köyünden.

İzmir Efes Yamaç Evler

İzmir Efes Yamaç Evler

Yamaç evler, Efes antik kenti içinde, ilave ücret ödeyerek girilen bir bölümdür. Çünkü, buranın restorasyonu için çok büyük paralar ödenmiştir. Öyle ki yamaç evlerin üstünün kapatılması maliyetinin 10 milyon dolar olduğunu duydum. Ama Efes antik kentini ziyaret ettiğinizde, bence kesinlikle ilave bir ücret ödeyerek burayı da mutlaka gezin ve görün, inanılmaz güzel, inanılmaz orijinal yerler.

Evet şimdi Yamaç Evler hakkında ayrıntılı tanıtıma başlıyorum.

Kuretler caddesi üzerinde, Hadrian tapınağının karşısında, Bülbül dağının kuzey yamacına konuşlandırılmış bulunan bu 7 ev ve içlerinde yaşayan aileler, Efes’in en işlek semtinin merkezindeydiler.

Antik şehrin tam merkezinde bulunan bu evler, yaklaşık dört bin metre kareye yayılmıştır.

öNEMİ:

Efes şehrindeki zengin ve ünlülerin evleri, Efes’teki yamaç evler, antik çağın en zengin vatandaşlarının bazılarının özel hayatına benzersiz bir bakış açısı sağlar. Bu evler, zengin Efeslilerin belediyeye misafir ağırlama ve günlük işlerinde kullanılması için verdikleri evlerdir. Yüksek rütbeli Roma ordusu subayları, valiler ve zengin tüccarlar ve daha fakir Efeslilerin tüm aileleriyle birlikte yaşadığı tek kişilik odalara kıyasla, çok büyüktüler.

 

öNCESİ

Yamaç evler bölgesi, Romalılar tarafından yaşam alanına dönüştürülmeden önce, Helenistik dönemde (MÖ 6’ncı yüzyıldan MÖ 4’ncü yüzyıla kadar) mezarlık olarak kullanıldı. Yeni yerleşimciler evleri inşa ederken, kendilerinden öncekilerden kalan malzemeleri de kullandılar.

Kuruluş Aşaması

MÖ 200 yıllarında Kuretler caddesine açılan dar sokaklar, masif taş duvarlar kullanılarak üç teras oluşturuldu. Bu üç terasın her bölümüne dikilmiş ikişer ev vardı. Yani, üç terasta, orijinal olarak altı tane bitişik ev yapılmıştır.

Ara sokaklar çok dardı. Bazı ev sahiplerinin evlerini tonoz çatı ile kapattıklarına  dair kalıntılar vardır. En kuzeydeki terasta, MS 1’nci yüzyılda, bir mesken inşa edildi. Diğer teraslarda ise bir el sanatları mahallesi gelişti.

İzmir Efes Yamaç Evler
EVLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

En yüksek noktadaki ev ile, en alt noktadaki ev arasında 27 metrelik yükseklik farkı vardır.

Evler üçü bir katta ve ikisi iki katta ve üç katta olmak üzere, üç ayrı teras üzerine inşa edilmiştir ve sadece ara sokakları ve geçitleri paylaşırlar.

Evler, hemen hemen aynı ölçülerde (400-600 metre kare) olan, sütunlu avlulu şekildedir.

Evlere, ara sokaklardan bir dizi basamakla girilir. Yani, evlerin her birinin doğrudan sokak erişimi vardır.

Bu teraslar, ilk olarak MÖ 1’nci yüzyılda sığınak olarak kullanılmış olsa da, bugün görülebilen evler MS 1’nci yüzyılın sonuna kadar inşa edilmemiştir.

 

Ana girişler:

Ana girişler, dar taraflı koridorlar tarafında konuşlandırılır. Mermer yüzlü portrelerle çevrelenmiştir.

 

Kutsal Amaçlı Yerler

Giriş bölgelerinde ve iç bahçede, görünüşleri, amaçları ve aile gelenekleri doğrultusunda değişiklik gösteren kutsal amaçlı yerler vardır. Bu bölgelere küçük ibadet oyukları, bu oyuklarda epiksi kahraman sahneleri veya ölenlerin anısına buketler konulmaktaydı.

 

Zemin Katlar:

Avlular-Peristil:

Evler, dört sütunla çevrili, açık bir prestil etrafından ortalanmıştır. Merkezdeki avlular 25-50 metre arasındadır.

Büyük mermer avlu/salonlar, ince sütunlara sahiptir. Avlu, oldukça lüks şekilde dekore edilmiştir. Avlular, iletişim merkezi ve misafirler için prestifli yer olma konumunu korumuştur.

Çok iyi işçilikli mozaikler, duvarlara gömülü kuyular ve çok yüksek kalitede duvar süslemeleri vardır. Küçük figürlü konsantrasyonları ile yapılan dekorasyonlardan, avluların evleri temsil eden yerler olduğu anlamı çıkar. Avlular aynı zamanda ışık kaynağı olarak hizmet vermekteydi.

Zemin katta bulunan diğer mekanlar:

Salona açılan oturma ve yemek odaları, üst katta ise yatak odaları ve misafir odaları bulunuyordu.

Pencereler:

Evin tüm odalarında pencere yoktu, sadece açık salondan gelen ışıkla aydınlatılıyordu. Bu yüzden odaların çoğu loştu ama bu sayede hırsızların pencerelerden eve girmesi de engelleniyordu. Pencereler, genellikle kapıların üstünde, yüksek seviyelere yapılmış, bunlardan bazıları demir çubuklarla çevrelenmiş, ekstra ışık sağlamak için metal ve camdan oluşan meşaleler konmuştur. Fakat bunların sürekli açıkta olan ateşleri, her zaman bir tehlike oluşturuyordu.

İzmir Efes Yamaç Evler

İlham Perileri Odaları:

Bunlar muhtemelen misafir kabul odaları olarak kullanılmıştır. Ancak bu odaların aslında ne için kullanıldıkları net değildir. Ama duvarlardaki dekorasyon, odaların misafir kabul odaları olabileceğini gösterir. Öyle ki, odaların kenarlarında şarap amforaları bulunmuştur.

Yemek Odası:

En önemli odalardan biriydi. Rahatlığına ve ruhu iyileştirdiğine inanılan müzik çalınırdı. Konuklar kanepelerde yarı yaslanmış olarak oturur, ayakları cömertçe süslenmiş mermer veya bronz masalarda yemek yerlerdi.

Üretimle ilgili Odalar:

Misafir ağırlama salonları ve oturma odaları hariç, evlerde üretimle ilgili odalar da vardı. Bu odalar, genelde evin girişine yakın olarak konumlandırılırdı. Merdiven ya da koridorla ulaşılabilen üretim odasının birçok ev tarafından kullanılacak şekilde oluşturulması ilginçtir.

Mutfak:

Gömme mutfak genelde bulunmazdı. Duvardaki resimlerden, yemeklerin genellikle dışarıdan sağlandığı anlaşılmaktadır.

Banyolar;

Bu evlerin ayrıca zeminin altından ve duvarların içinden geçen kil borularla sağlanan sıcak ve soğuk su akan özel banyoları vardı.

 

Isıtma Sistemi:

Evlerin merkezi ısıtma sistemlerinde kil borular kullanıldı. Evler kaplıcalarda kullanılanlara benzer bir sistemle ısıtılırdı.

İzmir Efes Yamaç Evler

Su Sistemi:

Peristilin yani avlunun yukarısında temiz hava için bir açıklık vardı ve yağmur yağdığında yağmur suyu avlunun ortasında bir havuzda veya kuyuda toplanırdı. Her evin içindeki özel kuyularda su toplanabilirdi. Evlerin su ihtiyacı, kuyulardan ve genellikle giriş bölgelerinde avlularda bulunan çeşmelerden sağlanıyordu. Ayrıca sıcak ve soğuk su vardı.

Tuvaletler:

Tuvaletler, gelen ziyaretçilere kolaylık olması için ön bölgelerdeydi. Kanalizasyon, bölümlere ayrılmış bir kanal sistemiyle kurulmuştu.

İzmir Efes Yamaç Evler
Üst Katlar

Üst katlara sütunlarla çevrili bir merdivenden ulaşılırdı. Depremden sonra ulaşılan yığınlarda bulunan duvar parçaları ve mozaik zeminler, üst katlardaki odaların da zengin şekilde dekore edildiğini gösterir.

İzmir Efes Yamaç Evler

Duvarlardaki sanat eserleri:

Evlerin en inanılmaz kısmı zemin ve duvarlardaki güzel sanat eserleridir. İç odaların duvarları, özellikle mitolojik konular tasvir eden fresklerle süslüydü. Duvarlar, mitolojik sahneleri tasvir eden muhteşem alçı heykeller ve resimlere sahipti.

Yamaç evlerin birkaç duvar resmi, sakinlerinin günlük yaşamlarına dair bir fikir veren çizimler ve grafitlere sahiptir. Çizimler ağırlıklı olarak gladyatörleri, karikatürleri ve hayvanları gösteriyor. Graffiti, kişilerin adlarını, şiirleri ve aşk beyanlarını içerir.

Özellikle ilgi çekici olan, fiyatları da dahil olmak üzere (örneğin: soğan, 3 eşek, kimyon-1/2 eşek, termal banyolara giriş 12 eşek) günlük hayatın mallarına ve gerekliliklerine atıfta bulunan 30 listeden oluşan bir guruptur.

Ayrıca ev sahipleri, birçok özel portrede resmedilmişti. Evlerin ana mekanlarında sergilenen bu portrelerin aile bireylerine ait oldukları düşünülmektedir.

İzmir Efes Yamaç Evler

 Şimdi günümüzde ziyarete açılan bazı evlerle ilgili bilgiler:

Doğu Külliyesi: 

Doğu külliyesi, 2500 metre karelik bir alanı kapsar ve üç teras üzerine inşa edilmiş müstakil evlerden oluşur.

Külliyenin başlangıcı MS 1’nci yüzyıla kadar uzanır ve bu evler MS 7’nci yüzyıla kadar iskan edilmiştir.

Günümüzde tüm alan, değerli iç mekanları havanın zararlı etkilerinden korumak için masif çatı ile kaplanmıştır.

Kuzey yolundaki caddede Kuretler caddesine açılan dükkan vardır. Bu sıra binalar, dükkan (taberna) veya bar olarak kullanılmıştır. Taberna yani dükkan ve caddenin arasındaki tören yolunda, geç Helenistik döneme ve İmparatorluk zamanına ait olan anıtsal eserler sıralanmıştır.

Roma dönemi ev tipleri

Geç Roma-Erken Bizans konutları iki ana formda yapılıyordu. İnsula (apartman) tipi konutlar ve Domus (özel) konutlardır. Yamaç evler, her iki yapı tipinin de özelliklerini göstermesine rağmen, büyüklükleri ve özel konutlar olması nedeniyle Domus sayılır.

 

Domus Evi:

En göze çarpan bina, varlıklı kişilerin yaşadığı bir villa ve orta sınıf vatandaşlara ait birkaç ev olan “Domus” olarak adlandırılır. Domus, varlıklı bir aileye ait iki katlı bir evdi. Bu evde: bir avlu, bir salon, bir yemek odası ve özel bir bazilika da dahil olmak üzere, birkaç odası korunarak günümüze ulaşmıştır.

Avlu (peristil) sütun dizileriyle çevriliydi. MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiştir. MS 37 yılındaki depremden sonra restore edilmiştir. MS 300 civarında renkli mermer kaplamala ve peristil yani avlunun güney kısmına bir çeşme eklenmiştir.

İzmir Efes Yamaç Evler Bazilika

Salonun güneyindeki oda, özel bazilika olarak düzenlenmiştir. Bazilika, konuklara büyük bir zenginlik ve önem izlemini vermek için özel olarak tasarlanmıştır. Bu bazilika, yaklaşık MS 160 yılında inşa edilmiştir. Duvarlar mermerdir ve beşik tonoz fresklerle süslenmiştir.

İzmir Efes Yamaç Evler
Batı Külliyesi

Günümüze kadar mükemmel bir şekilde korunarak gelmiştir. Burada peristilli yani avlulu veya iç avlulu, en az beş lüks villa bulunur. Odaların çoğu, freskler ve sanat eserleriyle dekore edilmiştir. Ayrıca, bu bölümde tüm evlerde akan su ve küvetli banyo izlerine rastlanmıştır. Bu bölüm, Anadolu’nun batısında, Roma dönemine ait en büyük antik mozaik zemin koleksiyonunu barındırır.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

 

Bu mozaikler, MS 1’nci yüzyıl başlarından MS 3’ncü yüzyılın ilk yarısına kadar uzanan dönemde yapılmıştır. Mozaiklerin çoğu: İtalya’dan gelen mozaiklerle bağlantılı olan, küçük siyah ve beyaz taşların kullanıldığı geometrik desenlerdir.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

Çok az sayıda renkli ve figüratif mozaik bulunmaktadır. Bunlar: Triton, Nereids, Dionysos, Medusa ve bir aslan.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

Nereid ve Triton mozaiği, evin oturma birimindedir.

Görüntü stilistik olarak MS 3’ncü  yüzyıla tarihleniyor. Gorgon’un başı, Roma dönemine özgü bir şekilde, boğazına Herakles düğümüyle bağlanmış iki yılanın kuyruklarıyla gösterilmiştir. Yılanların vücutları, kanatlı kafasının yanlarında kıvranıyor ve başları yukarıda, birbirine bakıyor gibi görünüyor.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri Medusa Başı

Medusa’nın yuvarlak yüzü oldukça insani, kadınsı ve güzeldir.

X şeklindeki arka plan, muhtemelen Aegis’i temsil eden gri pullardan oluşan bir desene sahiptir.

İnce bir şekilde uygulanan görüntü, kesişen dairelerin tekrar eden siyah ve beyaz deseninden oluşan büyük bir dikdörtgen mozaik alanla çevrilidir.

Daha ince siyah dörtgen bir çerçeve içinde siyah oval bir çerçeveye sahiptir.

Aynı odada, bu mozaiğin solunda, Dionysos’un bir büstünü içeren bir amblemi olan, aynı boyut ve stilde başka bir mozaik daha vardır.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri
En büyük villa (Ziyarete açıktır)

Bu villaya Kuretler caddesinin ortasından basamaklı bir yolla ulaşılır.

Batı kompleksinin en büyük villalarından birisi, MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiş ve MS 2’nci yüzyılda değiştirilen, iki katlı ve avlulu bir evdir.

Evin çift kanatlı kapısı vardır. Eve girince, sağda görülen merdivenler, ikinci kata çıkmayı sağlar. İkinci kat, tamamen yıkılmış durumdadır. Yaygın bir geleneğe göre, ikinci katta yatak odaları bulunmaktadır.

Giriş kapısından birkaç basamakla zemin kata inilir.

Merdivenlerin bittiği giriş holünde: avlu görünümündeki orta bölümün ortasında, akan su sistemi ve olukları olan bir şadırvan vardır ve eve girenlerin temizlenmesi içindir.

Oradan karşıdaki peristile yani avluya geçilir.

Peristilin ortasında avlu benzeri göğe açılan bir bölüm ve bu bölümün çevresinde mozaik zeminli koridorlar ve bunların arkasında odalar ve holler bulunur.

Bunun güneyindeki alçak tonozlu mekan, ev sahibinin sıcak yaz günlerinde istirahat ettiği yerdir.

Zemin katında 12 oda bulunur. Toplam yaşanabilir alan sayısı 900 metre karedir. Korunarak günümüze ulaşmış odalar: hol, mutfak ve küvetli banyodur.

Bu villanın zemin ve duvar mozaikleri arasında: Herakles, Ariadne, Eros, tavus kuşu ve çiçek motifleri vardır.

İzmir Efes Yamaç Evler Duvar süslemeleri

Salondaki odalardan biri, fresklerin konularından dolayı “tiyatro odası” olarak adlandırılır. Oldukça büyük olan giriş açıklığının solunda Euripides’in “Orestes” oyunundan bir  sahne tasvir edilmiştir. Roma dönemi tiyatro oyuncularının tamamı maske kullanan erkeklerdir.

Bu nedenle, fresklerdeki oyuncular maske takmış olarak gösterilmiştir. Sağda komedi yazarı Menander’in Sikyonios adlı oyunundan bir sahne var. Soldaki geniş duvarın üst kısmında ise, Herakles ile Akhilleus arasındaki mücadele temsil edilmektedir.

Yunanistan’ın en büyük nehir tanrısı olan Akhilleus, Calydon Kralının kızı Deianeira ile evlenmek ister. Ama Deianeira, Aşil’in ejderha ya da boğa gibi varlıkların şeklini alabileceğini bildiği için onunla evlenmek istemez.

Bunun üzerine Herkül araya girer ve kavga çıkar. Freskte çömelmiş olarak gösterilen kız, kavganın konusu olan kızdır.

Efes Yamaç Evler

Peristilin yani avlunun kuzey cephesi, MS 4’ncü yüzyılda değiştirilmiş ve burada duran evin ana odası, iki küçük odaya bölünmüştür. Bu bölümde bulunan yangın izleri de aynı döneme aittir.

Peristilin yani avlunun açık bölümünün üst kısmı, benzer malzemelerle eski modellerine benzetilerek yeniden yapılmıştır.

Girişin sağındaki açıklığı geçtikten sonra, sağdaki oldukça geniş alan, evin hamamıdır. Hamamın sadece alt yapısı korunmuştur. Duvarlarda kışın soğuk havalarda evi ısıtmak için sıcak havanın dolaştığı görülen bacalar vardır.

İzmir Efes Yamaç Evler
2’nci villa-B Evi (Ziyarete açıktır)

Tarih, bilim ve kültür için mükemmel bir referans olan bu ev, restorasyonu ve muhafaza edilmesi zorlu bir yapıdır. 2000 yılında ziyarete açılan Yamaç evler-2’nin kazılmış bölümlerinde bir de müze açılmıştır. Restorasyonu halen devam eden bina, 2011 yılından bu yana, yüz binden fazla kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Ev, güneyde Yamaç evler caddesi ve kuzeyde Kuretler caddesiyle sarılmıştır.

İnsulan tipi yani çok kişiye kiralanan ev, üçgen alt planlıdır. Kenarları, iki basamaklı giriş yollarıyla çevrilidir. Bu yollardan, müstakil evlere de giriş yapılmaktadır. Girişler, 27 metrelik açıklığın üstünden gelir.

Villa, MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Yapıda önce “Muses Salonu” na girilir. Salon, duvarlarında Musa freskleri olduğu için bu ismi almıştır.

Başlangıçta evin girişi diğer tarafta olmasına rağmen, restorasyon sırasında bu şekilde yapılmıştır.

İlham perileri salonundan son derece güzel olan peristile yani avluya girilir.

Peristil yani avlu, ortadaki açık bölümün daha büyük ve daha dekoratif olması dışında, A evindekine benzer. Korint sütunları ince ve zariftir. Ortada görülen kuyu, suların kesildiği zamanlarda kullanılıyordu.

Cam Tonozlu İstirahat Odaları:

Avlunun güney tarafında, genellikle kayadan oyma serin odalar vardır. Bu odalardan bazıları: döşeniş biçimlerine göre sınıflandırılmış, efendilerin bölgeleri olarak değişik cam mozaiklerle süslenmiş, duvarlar ve yer döşemesi mermer yüzle kaplanmıştır.

Ev sahibinin istirahat ettiği bölümün tonozuna cam mozaik işlenmiştir. Cam mozaikler, antik dönemde sanatın en üstün biçimi olarak kabul edilir. Bu cam mozaiklerin, MS 5’nci yüzyıla ait olduğu düşünülüyor.

Dionysos ve Ariadne figürlerinin bulunduğu ilüzyonik bir şarap evi ile çevrelenmiş ortadaki mozaik “cenneti” tasvir eder.

Mozaikler “Hıristiyanlık” tan önce olduğu gibi Dionysos ve Ariadne, merkezde bir daire içinde ve çevrelerinde cennette var olduğu düşünülen tavus kuşu, ördek, horoz vb. var.

Efes Yamaç Evler

Bu bölümün zemini, sepet örgü desenli siyah-beyaz mermer kaplıdır.

Buradan evin avlusuna girilir. Atriumun batı duvarı da yapım tarzından anlaşılacağı üzere geç bir döneme aittir. Evin orijinal girişi bu duvarla kapatılmıştır.

Evet, B evi 900 metre karelik bir alanı kaplar. Atriumlu, hiçbir noktası eksik planlanmamış eksiksiz bir evdir. Atrium, dar bir avlu şeklindedir. Köşelerde sütunlar, sütun aralarında ise ahşap kirişler vardır. Ahşap kirişlerin montaj ve demontajını kolaylaştırmak için kolonlarda uygun prizler sağlanmıştır.

Tuvalet:

Batı köşesinde evin çok kişilik tuvaleti bulunur. Tuvaletin girişinde, günümüzdeki helalara benzer bir hela bulunmaktadır. Buradaki duvarlar da tamamen fresklerle kaplıdır.

Mutfak:

Batıdaki son boşluk evin mutfağıdır. Tuvaletin yanındaki oda, MS 1’nci yüzyıla ait olduğu sanılan evin birinci katının mutfağıdır. Oldukça dar olan mutfağın batı duvarındaki kemerli ocaklar, benzerleri arasında en iyi korunmuş olanlardır.

Efes Yamaç Evler Yemek Odası

Yemek odası: 

Avludan çıkıldığında, soldaki oda yemek odasıdır. Bu odada, prestile bakan taraf, çubuk şeklinde düzenlenmiştir. Hane halkının yemeklerini burada birlikte yediği varsayılır.

Salon ve Yemek Masası:

Bunun bitişiğindeki salon gibi görünün boşluk ise, ana oda denilen evin en önemli odasıdır. Ev sahibi, misafirlerini burada karşılamıştır. Bu odanın zemini yanlarda düz, ortada renkli mozaiklerle kaplıdır.

Kenarlar, bu kısımlara sedirler konulduğu için tek renkli ve sadedir. Odadaki kırmızı masa yerinde keşfedilmiştir. Masanın oldukça yüksek olan ayağı; yarı yatay pozisyondaki kanepenin üzerine gerilmiş ve yemek yiyenlere çirkin görünmemesi için fazla oyulmuştur.

Efes Yamaç Evler
FLAVİUS FURİUS EVİ-ÜNİTE 6

Evler arasında en etkileyici olandır. MS 3’ncü yüzyılda dönemin konsülü Gaius Glavius’a ait saray tipi evdir. Bu ev, Yamaç evlerin en görkemlisidir. Mermer salonun tamamı, çeşitli ithal renkli mermerler ile geniş kaplama alanları vardır.

Evin yemek salonu: üç katlıdır ve taban alanı 178 metre karedir. Bu yemek salonunda, Anadolu ve Ege adalarından getirilen 22 farklı tür mermer, granit ve oniks taşlarla kaplanan 350 metre karelik duvarlar, MS 270-280 yılları arasında gerçekleşen büyük depremde yerle bir olmuştur.

Deprem sonucu, yıkılan duvarlar ve diğer kıymetli kalıntılar, yıllar içinde toprağa gömülerek, evlerde yer alan eserlerin günümüze kadar korunması sağlanmıştır. Bu salonda dağılmış halde bulunan 120 bin parça mermerin, bir araya getirilme çalışmaları adeta bir puzzle çözer gibi devam ediyor.

Prestil ev ve diğer evler;

Bu evde, MS 450 yıllarına tarihlenen freskler vardır.

Efes Yamaç Evler Sokrates Firizi (Selçuk Efes Müzesi)

Başka bir evde, kompleksin kuzeydoğu köşesinde, mükemmel durumda “Sokrates” i tasvir eden bir fresk bulunmuştur. Sokrates’i bir bank üzerinde otururken gösteren fresk, oldukça iyi durumdadır. Sokrates (MÖ 469-399) yılları arasında Atina’da yaşamıştır.

Modern Batı felsefesinin kurucularından biri olarak kabul edilen bu hatip ve filozof, tartışma metodu yoluyla, akıl, mantık, ahlak ve demokratik ilkenin genel pratiğine dair fikir ve söylevleriyle tanınır.

Yamaç evlerdeki fresk, Yamaç evlerin genel olarak MS 2-5’nci yüzyıllar arasında yapıldığı göz önüne alındığında, Sokrates’in ölümünden en az 500 yıl sonra bile Ege havzasında bilinen bir figür olarak resim ve heykellerinin yapıldığını gösteriyor.

Evet, bu fresk günümüzde Selçuk Efes Müzesinde sergileniyor.

Günümüz

Evler, MS 262 yılındaki büyük deprem ve tusunami tarafından olumsuz etkilendi. MS 7’nci yüzyılda ise bir dizi yıkıcı Arap akını ve limanın sürekli dolmasıyla Efesliler Ayasulluk Tepesine taşındıklarında bu evler terk edildi.

Terk edildikten sonra, heyelan ve çamur kaymaları nedeniyle evler toprak altında kaldı. Ancak toprak evleri iyi korumuştur.

Efes Gezi Planı

Gezi Planı

Kuruluş Öyküsü