Denizli

Denizli

Denizli: Bu güzel kentimize, defalarca gittim. İlçelerinin tümünü gezdim, gördüm. Özellikle: Denizli şehir merkezinin, benim için ifade ettiği anlam: öncelikle Pamukkale, Karahayıt, şehir merkezindeki ve yakınlardaki yemyeşil parklar, yine şehir merkezindeki tekstil ürünlerinin ( özellikle havlu, bornoz, yatak takımları gibi) satıldığı çarşılar, mağazalar ve şehrin tam merkezinde bulunan havuzun üstündeki horoz heykeli.

Denizli

ULAŞIM

İl merkezi: kara, demir ve havayolu ulaşım imkanlarına sahiptir. Manisa ve Aydın üzerinden olmak üzere, iki farklı yoldan: İzmir’e bağlantı mevcuttur. Denizli-İstanbul arası uzaklık: 740 km. Denizli-Eskişehir arası uzaklık: 440 km. Denizli-İzmir arası uzaklık: 240 km. Denizli-Afyonkarahisar arası uzaklık: 264 km. Denizli-Ankara arasındaki uzaklık: 477 km. Denizli-Antalya arasındaki uzaklık: 222 km. Denizli-Muğla arasındaki uzaklık: 145 km.

Denizli Havaalanı, Çardak ilçesinde: ilçe merkezine 5 km. uzaklıktadır.

Denizli

TARİH

Denizli, tarih sahnesinde ilk kez, bugün bulunduğu yerden 6 km. kuzeyde, Eskihisar köyü çevresinde kurulmuştur. Bu antik şehir: MÖ.261-245 yılları arasında hüküm süren, Suriye kralı II. Antiyoküstheos tarafından kurulmuş ve ismi, karısının adına izafeten: Laodıcıa’dır.

Şehir, Türkler tarafından ele geçirilince, bugünkü “Kaleiçi” mevkiine taşınmıştır, çünkü burada su boldur. Selçuklular  döneminde, şehrin ismi, kayıtlarda: Ladik olarak geçer. Diğer bazı yazılarda ise “Tengizli” olarak geçer. Tengiz kelimesi: eski Türkçede “deniz” olarak geçer. Tengüzlü ise, değişerek, günümüze “Denizli” olarak gelmiştir.

Şehirde, tarihi süreç içinde: Hitit, Frig, Lidya, İon, Roma ve Bizans medeniyetleri görülür. Sonraki dönemlerde ise, Selçuklular ve Osmanlılar var. Türkler, ilk kez, 1070 yılında görülürler. Afşin Bey: bütün Anadolu’yu geçerek, Laodikya ve Honaz bölgesini ele geçirir. 1207 yılında, Selçuklu Hükümdarı Gıyasettin Keyhüsrev zamanında, Denizli ve çevresi, Selçuklulara bağlanır. 1306 yılında ise, Denizli’nin Türkleştirilmesi tamamlanır.

Şehir: 1366 yılında, bir deprem sonucu tamamen harap olur.

1391 yılında, Yıldırım Beyazıt, Denizli topraklarını Osmanlı hakimiyeti altına alır.

1702-1880 yılları arasında, bölgede yine büyük depremler görülür ve 12 bin civarında insan ölür. O dönemde, kale civarında bulunan şehir merkezi: depremler sonucu oturulamayacak hale gelir. Bunun üzerine, şehir daha yukarıya, günümüzdeki şehir merkezine doğru çekilir.

15 Mayıs 1919 tarihinde; Yunanlılar İzmir’i işgal edince, Denizli ve yöresinde kurtuluş mücadelesine etkin katılımlar olur. 24 Haziran 1920 tarihinde, Buldan Yunanlılar tarafından işgal edilir. 4 Eylül 1922 tarihinde ise, buradan atılırlar.

Denizli

GENEL

İl topraklarının: yüzde 47 dağlar, yüzde 28 ovalar, yüzde 23 platolar ve yüzde 2 yaylalardan oluşur.

Denizden yüksekliği, rakımı: 428 metredir.

İl merkezi yakınlarında, hemen göze batacak şekilde bir dağ var: Honaz Dağı. Yüksekliği: 2571 metredir. İl merkezinin, 17 km. güneydoğusundadır. Yamaçları dik ve meyillidir. Tüm bunların yanında: Honaz dağı koruma altına alınarak, “Milli Park” ilan edilerek, koruma altına alınmıştır. Yılın büyük bölümünde, tepelerinde yükseklik nedeniyle kar görülebiliyor.

İl, Ege bölgesinde bulunmasına rağmen, Ege bölgesinin iklimi görülmez. Az da olsa iç bölgelerin karasal iklimi hissedilir. Kışlar: ılık ve yağışlı geçmektedir.

Denizli

DENİZLİ CAM

Paşabahçe tarafından, Denizli Cam üretim tesislerinde: el imalatı cam ev eşyaları üretiliyor. Burada üretilen ürünler, dünyada belli bir ün kazanmış durumda. El imalatı şeklinde üretim yapan ve emek-yoğun çalışılan “Denizli Cam” tesislerinde, 5000 yıllık camcılık geleneği sürdürülüyor. Kuruluş: “Denizli” markasıyla; el imalatı cam ev eşyası üretiyor.

1500 derecede çalışan yüksek fırınlarda ergitilen ham maddeden elde edilen sıvı cam: pipo denilen çelik çubuklara alınarak, üfleme yöntemiyle, çeşitli kalıplarda şekillendiriliyor. Bu kalıplar: sabit ve döner üfleme şeklindedir. Tasarım konusunda büyük çalışmalar yapılıyor. Her yıl 300 adet özgün ürün, müşterilerin beğenisine sunuluyor. Günümüz itibarıyla, fabrika: yıllık 10 400 ton üretim kapasitesine ve 20 bin adet ürün çeşidine sahiptir.

Buranın alışveriş mağazasını ziyaret ettiğinizde, mutlaka hoşunuza gidecek ve satın almak isteyeceğiniz ürünler bulacaksınız.

Denizli Horozu

DENİZLİ HOROZU

Uzun ve güzel ötüşleriyle, renk ve vücut yapısıyla tanınıyor. Gözleri: siyah ve sürmelidir. Bacakları: koyu gri veya mor, ibik: balta ibik şeklinde, genel rengi ise: siyah-kirli beyaz karışım halindedir. Canlı ağırlığı: ortalama: 3-3.5 kg. civarındadır. Sesi: tonuna ve netliğine göre sınıflandırılır.

Ses tonuna göre: ince, davudi ve kalın ses olmak üzere, üç tür vardır. Birinci yılda ötüş uzunluğu: 20-25 saniye sürmektedir. Bir Denizli horozu, 58 saniye sürekli öterek, Guiness Dünya Rekorlar kitabına girmiştir.

İyi bir Denizli horuzunda: görünüş canlı, bacaklar ve boyun uzun, göğüs kuvvetli ve geniş, kuyruk geniş, dik ve uzun olmalıdır. Bazı antik yazıt ve figürlerde, horoz resmi görülmektedir. Bu da, Denizli horozunun antik dönemlerden bu yana, bölgede bulunduğunun en büyük kanıtıdır.

Denizli

TEKSTİL SANAYİİ

Denizli’nin önde gelen sanayi sektörü durumundadır. 1950’li yıllarda, Denizli yöresinde, ev ve atölye tipi küçük sanayi şeklinde, ham bez üretimi yapılmaktaymış. Ancak, özel girişimcilik ve  modern sanayi tesislerinin kurulmasıyla, Denizli de ilk tekstil tesisleri ortaya çıkmıştır. Tekstil tesisleri: Çırçır sanayi, iplik sanayi, dokuma sanayi, boya-apre-baskı ve terbiye sanayi olarak gelişmiştir.

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ

Pamukkale Üniversitesi, 1992 yılında kurulmuştur. Günümüzde, burada: 32 bin civarında öğrenci, 1420 akademik personel, 1034 idari personel bulunmaktadır. 17 yıllık eğitim döneminde: 29 bin öğrenci mezun olmuştur.

Üniversite bünyesinde: 3 enstitü, 7 fakülte, 5 dört yıllık yüksek okul, 8 meslek yüksek okulu bulunmaktadır. Bu kurumlarda: tıp, mühendislik, iktisadi ve idari bilimler, fen bilimleri, sosyal bilimler, güzel sanatlar, eğitim bilimleri ve teknik bilimler gibi alanlarda, öğrenciler yetiştirilmektedir.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Denizli  denilince, elbette bir sürü yemek akla geliyor ama öncelikle “Denizli Kebabı” sizler için önereceğim başlıca yemek. Konya’daki tandır  kebabına benzer. Etin yenilebileceği en güzel kebap türüdür. Kuyuda değil, odun ateşinde pişer. Etler, fırına kancalarla asılır. Koyun etinin ön kolundan yapılır.

Özellikle: çarşı içinde: Bayram yerinde ki lokantalarda, tandır yemeği sakın ihmal etmeyin. Buraya gittiğinizde, hangi mekan kalabalık ise, onu tercih etmenizde yarar var. (reklam nedeniyle, isim vermek istemiyorum)

Ancak, sadece gündüz bulabilirsiniz. Fiyat biraz yüksektir, buna da hazırlıklı olmak gerek. Öğleden sonra, saat: 14.00-15.00 gibi giderseniz, büyük olasılıkla, usta, size kebap kalmadı diyecektir. Öğle yemeğinde de tıklım-tıklım dolu olduğundan yer bulmakta zorlanırsınız. Yine de değer, mutlaka yemelisiniz.

Elinizle yemek zorundasınız. Çünkü, çatal-bıçak verilmiyor. Yerken: bir parça pide, bir parça et kavranır, tuza banılarak yenilir. Özellikle, etlerin altındaki pidenin tadına doyulmaz. Bu kebap, bünyenize hiçbir ağırlık vermez, yağlı filandır diye korkmayın. Ama rahatsız olabilecek olanlar, yazın sıcaklarında yememelidirler. Yanında kuru soğanı sakın ihmal etmeyin.

NE SATIN ALINIR

İl merkezinde, özellikle Kale içinde, bakırcılık meşhurdur. Burada: birçok sofra takımı, çanaklar, kaşık, kepçe, kevgir, sini, leğen, yemek tencereleri, kazanlar, ibrik gibi mutfak eşyaları imal ediliyor. Daha çok  turistlere yönelik, bakır süs eşyaları da çok görülüyor. İlginizi çekerse, satın alabilirsiniz.

Bunun dışında: Denizli yöresinden alabileceğiniz başlıca hediyelikler: özellikle ve özellikle, havlu ve bornoz. Bunun dışında: ev tekstil ürünleri, masa örtüleri, yatak takımları, sehpa örtüleri, çeyizlikler, giysiler. Özellikle: Denizli yöresinde bolca bulunan tekstil ürünü satan: mağaza ve çarşılardan, hiç düşünmeden, her fiyatta ve her zevke uygun tekstil ürünü satın alabilirsiniz.

BABADAĞLILAR ÇARŞISI

Şehrin tam merkezindedir. Havlu, bornoz ve diğer tekstil ürünlerinin satıldığı bir çarşı. Babadağlı bir gurup iş adamının girişimiyle, 1976 yılında hizmete açılmış. Halen, çarşıda 200 dükkan var. İli ziyaret eden, yerli ve yabancı turistlerin mutlaka uğradıkları bir yer. Burada, yerli üretim, her türlü tekstil ürünü, toptan veya parekende bulmak ve satın almak mümkün.

Burayı gezerken: kumaşlar ve havluların kokularının birbirine karıştığını ve bu şekilde bir çarşı parfümü oluştuğunu göreceksiniz. Burada satılan ürünlerin başında, “okuluk” el havluları geliyor.

Okuluk havlu, aslında, bir mesaj içeren, küçük el havlularına verilen genel bir ad. Düğün, sünnet, hayır yemeği gibi özel gün ve törenler için, bölgede, geleneksel ve yöresel olarak dağıtılan bir tür havlu. Son günlerde, kilo ve düzineler halinde, paketlerle ve uygun fiyatlarla satın alınabiliyor. Tane olarak da alabiliyorsunuz.

GEZİLECEK YERLER

Denizli il merkezinde: daha önce söylediğim gibi: gayet rahatlıkla gezebileceğiniz merkez çarşısı var. Bunun dışında: tekstil atölyelerinin alışveriş mağazalarına gidip, ucuz ve uygun alışverişler yapabilirsiniz. Ana kara yolu üzerinde bulunan çeşitli tekstil fabrikalarının alışveriş mağazalarından alışveriş yapabilirsiniz.

Ayrıca: Denizli de son yıllarda açılan Alışveriş Merkezlerinin sosyal tesislerinden yararlanabilir, buralarda bir şeyler yiyebileceğiniz restoranlardan ve alışveriş mekanlarından yararlanabilirsiniz. Bunun dışında: Çamlık mevkiinde ve diğer yeşilin egemen olduğu parklarda gezinebilirsiniz.

Şehir dışındaki gezintileriniz için ise, şehir merkezine yakın: dünyaca ünlü “Pamukkale”.

Denizli Pamukkale, Karahayıt, Travertenler, Hierapolis Antik Kenti

PAMUKKALE, KARAHAYIT, TRAVERTENLER, HİERAPOLİS ANTİK KENTİ

Pamukkale bölgesi ve bölgedeki diğer yerleri (Karahayıt, Travertenler, Hierapolis antik kenti ve çevresini) gezmek isteyenler için, yine bu sitede “PAMUKKALE” adı altında, uzunca ve ayrıntılı bir yazı bulunmaktadır. Bu yazıdan yararlanabilirsiniz. Türkiye’nin turistik ilk beş resmi içinde, Pamukkale daima kendine yer bulur. Bu dünyaca ünlü turizm merkezimizi, bu yörede bulunmanız halinde, mutlaka ve mutlaka gezmelisiniz.

Pamukkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazıma ulaşmak için. 

Denizli Atatürk Evi Etnografya Müzesi

ATATÜRK EVİ ETNOGRAFYA MÜZESİ

Saraylar mahallesindedir. Müzenin bulunduğu binanın, yapılış tarihi hakkında kesin bilgiler yok. Ancak, 19.yüzyıl sonlarında yapıldığı düşünülüyor. Bina: 2 katlıdır. Plan olarak, orta sofalı ve sofaya açılan odalardan oluşmaktadır. Bina: Cumhuriyetin ilk yıllarında parti binası olarak kullanılmış. Ulu önder Atatürk, 4 Şubat 1931 tarihinde, Denizli’ye geldiğinde, burada kalmış. 1 Şubat 1984 tarihinde ise, müze olarak ziyarete açılmış.

Evet, müzenin gezilmesiyle ilgili önerilerim şunlar:

Alt Kat: burada, kadın takıları, işlemeli kadın cepkenleri ve el işlemeleri sergileniyor. Ayrıca: ahşap oyma hat örnekleri de var. En geniş odada ise, tüfekler, kılıçlar, Yatağan palaları, tabancalar, işlemeli kadın giysileri, el işlemeleri sergileniyor. Burada, bir de sancak var. Bu sancak: İzmir’in düşman işgalinden kurtarılmasının ardından, Denizli Bayramyerinde düzenlenen mitingde kullanılmış.

Denizli Atatürk Evi Etnografya Müzesi

Üst Kat: Burada, mankenlerle canlı görüntüler yaratılmaya çalışılmış. Sedirler üzerinde, üstlerinde işlemeli kadın ve erkek giysileri bulunan mankenler oturtulmuş. Oda içinde: dede, nine ve diğer aile bireyleri görülüyor. Bu katta: Atatürk’ün Denizli’yi ziyaretinde kaldığı oda, çalışma odası olarak düzenlenmiş. Atatürk’ün yatak odası olarak kullandığı oda da, bu katta.

Denizli İncilipınar Vali Recep Yazıcıoğlu Kültür Parkı

İNCİLİPINAR VALİ RECEP YAZICIOĞLU KÜLTÜR PARKI 

Ege bölgesinin en büyük parkıdır. Ortada bir gölet var. Türk büyüklerinin anıtları ile süslenmiş bir park. Burada, büyük çınar ağaçları var. Soğuk su kaynakları, havuzlar, çocuk parkları, piknik alanları ve spor alanları bulunuyor. Güzel bir mesire yeri. Özellikle sıcak yaz günlerinde ziyaret edilebilir.

CANKURTARAN

Burası, bir orman içi dinlenme yeri. Vali çeşmesi olarak da biliniyor. Denizli-Acıpayam yolu üzerinde, il merkezine 20 km. uzaklıktadır. Ulaşım sorunsuz, asfalt yol var. Honaz dağı milli park sınırları içindedir. Buranın denizden yüksekliği: 1400 metredir. Yıllık ziyaretçi kapasitesi: günlük, 500 civarındadır. Burada: soğuk sular, kır kahvesi, bungalov, seyir terası, futbol sahası, masa-banklar, çeşmeler ve tuvaletler var.

Denizli Çamlık

ÇAMLIK

İl merkezine 3 km. uzaklıktadır. Çamlık, Denizli ilinin en lüks ve sosyetik semti. Özellikle, Çamlık girişinde, lüks restoranlar bulunuyor. Çamlık: günübirlik gezintiye uygundur. Çamlık orman içi dinlenme yerinde: kır gazinosu, büfe, otopark, çocuk oyun alanları, çeşmeler, tuvaletler, yağmur barınakları, koşu parkuru bulunmaktadır.

Deniz seviyesinden yüksekliği: 400 metredir. Şehir içinden kısa sürede ulaşılabilen, güzel bir piknik ve mesire yeri. Buranın diğer bir özelliği de, çok iyi ışıklandırılmış olması nedeniyle, gece de piknik yapılabilmesidir. Işıklandırma ve emniyet önlemleri yeterli. Ancak, giriş ücretli. Park içinde, orman yangın söndürme ekibi, sürekli olarak nöbet tutuyor.

GÖLEMEZLİ ŞANLIALP ÇAMUR KAPLICALARI

Merkeze bağlı, Gölemezli kasabasının, Kavakbaşı köyündedir. Pamukkale’ye 4 km. uzaklıktadır. Aslında bu kasabada, dört ayrı kaynak kullanılıyor. Çamur kaplıcaları: özellikle, deri, sedef, mantar, egzama hemoroit, kireçlenme, romatizmal hastalıklara iyi geldiği söyleniyor.

Denizli Laodikya

LAODİKYA

İl merkezinin 6 km. kuzeyindedir. Kent, MÖ.261 yılında, II. Antiokhos tarafından kurulmuştur. Kentin ismi ise, Antiokhos’un eşinin isminden (Laodike) gelmektedir.

Kent: MÖ.1.yüzyılda, Anadolu’nun en önemli yerlerinden biridir. Özellikle, Romalılar kente büyük önem vermişler ve Romalılar zamanında, kentte büyük sanat eserleri yapılmıştır.

İmparator Caracalla zamanında, burada sikke basılmış, halkın da katkılarıyla, şehirde, imar faaliyetlerini girişilmiştir. Tüm bunların yanında, Anadolu’nun 7 ünlü kilisesinden biri, bu şehirde kurulmuştur. Doğal olarak, burada Hıristiyanlığın çok önemli olduğu ortala çıkmaktadır.

Kent, MS.60 yılındaki bir deprem sonucu yıkılarak yok olmuştur.

Denizli Laodikya

Günümüzde, kentte günümüze kadar gelebilmiş, ayaktaki yapılar şunlar:

Denizli Laodikya
Büyük Tiyatro:

Kentin kuzeydoğusundadır. Roma döneminde yapılmıştır. Yaklaşık 20 bin kişiliktir. Cavea ve orkestra bölümleri oldukça sağlam durumdadır.

Küçük  Tiyatro:

Büyük tiyatronun, 300 metre yakınındadır. Roma döneminde inşa edilmiştir. Yaklaşık 15 bin kişilik olduğu düşünülmektedir.

Stadyum ve Gymnasium:

Kentin güneybatısındadır. Her iki yapı da, bir bütün olarak yapılmıştır. Stadyum: MS.79 yılında yapılmıştır. Uzunluğu: 350 metre, genişliği: 60 metredir. Oturma sıralarında: 24 basamak bulunmaktadır. Ancak, büyük bölümü tahrip olmuştur. Gymnasium: MS.2.yüzyılda yapılmıştır. İmparator Hadrianus ve eşi Sabina’ya ithaf edildiğine dair yazıtı bulunmaktadır.

Denizli Laodikya Meclis Binası
Meclis Binası:

Kentin güneybatısındadır. Dikdörtgen planlıdır. Ana girişi, doğu cephededir.

Denizli Laodikya Zeus Tapınağı
Zeus Tapınağı:

Kentin sütunlu caddesinin doğu kesiminde, küçük tiyatronun yanındadır.

Anıtsal Çeşme:

Kentin ana caddesi üzerindedir. Roma  döneminde yapılmıştır. Havuz ve nişleri var. Bizans döneminde onarım görmüştür.

Büyük Kilise:

Sütunlu caddenin güneyindedir. Yalnızca, taşıyıcı bölümlerinden bir kısmı günümüze kadar ulaşmış, ayaktadır. Ana girişi batıdadır.

Denizli Honaz Dağı

HONAZ DAĞI

Afyon-Denizli ile Afyon-İzmir kara yolu üzerinde bulunan Milli Park: Ege Bölgesinin en yüksek dağı olan, 2528 metre yüksekliğindeki Honaz Dağı bünyesinde kurulmuştur.

Düşey yönlerdeki faylanmalar sonucu, dağ, oldukça dik bir görünüm kazanmıştır. Dağ üzerinde, yoğun bitki örtüsü görülür. Yaban hayatı açısından da, oldukça zengindir. Özellikle: dağ keçisi yoğun olarak bulunmaktadır. Ayrıca: yaban domuzu, tavşan,  tilki, porsuk, sansar gibi hayvanlar görülmektedir.

Denizli Buldan

Denizli Buldan

Denizli Buldan, küçük bir yerleşim yeri. Merkez, zaten tamamen tekstil ürünlerinin satıldığı alışveriş dükkanlarıyla dolu. Sokaklarda: dükkanlar tarafından gerek kapı önüne ve gerekse dükkanın her tarafına yerleştirilmiş tekstil ürünleriyle, kendinizi tam bir kıyafet panayırında buluyorsunuz. Ancak, Buldan denildiğinde, elbette ilk akla gelen “Buldan Bezi” ve bu kumaştan üretilen kıyafetler. Bunun dışında, Buldan bölgesine gittiğimde: buradaki tekstil tezgahlarının bulunduğu yerleri de gezme şansım oldu.

Ayrıca: Buldan ilçesinin en yüksek bölümünde bulunan, yolu her ne kadar biraz zahmetli de olsa ( kısa yazdığıma bakmayın, buraya ulaşmak için uzun bir zaman harcamanız gerekiyor) güzel bir yer, sıcak bir yaz günü, bu yaylada, yani Süleymanlı Yaylasında, güzel bir piknik yapabilir veya şartlarınız müsait ise, restoranda, güzel bir balık yiyebilirsiniz. Ama, biraz önce söylediğim gibi, Buldan=giysi. Buyurun, yüzlerce giysi dükkanı arasında dolaşmaya.

ULAŞIM

Buldan ilçesi, biraz içeride kalıyor. Yani: Denizli-Aydın-İzmir kara yolunda ilerlerken, hemen yol kıyısında  değil. Sarayköy ilçesinde, ana kara yolundan ayrılarak 17 km. kadar gitmeniz gerekiyor. Sanırım, Buldan ilçesinin en büyük sıkıntısı bu.

Yani, ana kara yolu üzerinde bulunsa idi, sanırım mevcut potansiyel, çok daha büyük olurdu. Denizli-Manisa kara yolu ise, buradan geçiyor.

Ama, yine de Buldan bezinin özelliğini ve güzelliğini bilenler, özellikle bayanlar, buraya mutlaka gidiyorlar. Bence de, 17 km. pek fazla bir uzun yol değil, buralardan geçerseniz, mutlaka zaman ayırın ve buraya uğrayın. Gerek bayanlar ve gerekse erkekler ve hatta çocuklar için, mutlaka hoşunuza gidecek giysi türleri bulacağınıza inanıyorum.

Buldan ilçesinin, Denizli il merkezine uzaklığı: 42 km.

TARİH

Buldan yöresinin tarihi geçmişi incelendiğinde: Göçebe Türk aşiretlerinin, Menderes nehrini geçerek, günümüzdeki Buldan yöresine gelip yerleştikleri ve hayvancılıkla uğraşmaya başladıkları görülür. Bunlar: Bizans hakimiyeti altında, Çağış mevkiine yerleşirler. 1215 yılında yapılan bu yerleşmeler, Buldan bölgesindeki yerleşimin çekirdeğini teşkil etmektedir.

Gelen bu göçebe boyları: hayvancılık ve ziraatla uğraşırlar. Pamuk ve yünden, kirman ile eğittikleri ipliklerle kaba-saba, fakat sağlam giyim eşyaları dokumaya başlarlar. Bu dokumalar, kısa zamanda, tüm çevrede büyük ün kazanır. Osmanlı Padişahı Osman Gazi: burada dokunan kırmızı şallardan elbise yaptırıp giymiştir.

1340 yılında, Buldan ve çevresinde, Germiyanoğulları egemenliği görülür. 1428 yılında ise, Osmanlı devleti, bölgede egemenliği ele alır.

1354 yılında, büyük bir deprem meydana gelir. Şehir, bu depremde, fazlasıyla zarar görür. Türkler ve Hıristiyanlar, o ana kadar birlikte yaşarken, depremden sonra, bir kısım Hıristiyan halk, başka yerlere göç ederler, daha sonra zaten bugünkü Yenice kasabası kurulur.

Çam ağaçlarıyla bezeli bir dağın eteklerinde kurulan Buldan, 1847 yılında, Aydın iline bağlı bir ilçe olarak görülür. 1883 yılında ise, Denizli’ye bağlanır.

Buldan isminin ortaya çıkışı: Buldan isminin kökeni Türkçe “Buladan” sözcüğünden gelmedir. Anlamı ise: çınar ağacıdır. Buldan ilçesindeki, çınar-kestane ağaçlarının bolluğu ve tarihi belgelerde ve yazışmalarda “boladan, buladan” şeklinde bir ismin yer alması ve bu ismin, değişerek günümüze “Buldan” olarak geldiği düşünülmektedir.

GENEL

İlçe, dağ yamacında kurulmuştur. En yüksek noktası: 1151 metre yükseklikteki, Geleyli Tepesidir. İlçedeki ormanlar, iki büyük yangınla yok olmuştur.

Denizli ilinin, en gelişmiş ilçelerindendir. İklim bakımından değerlendirildiğinde: yazları sıcak ve kurak, kışların ılık ve yağmurlu geçtiği görülür. Hiç kar yağmaz, don olaylarına rastlanmaz. İlçenin üç tarafı dağlarla kaplı olduğundan, sert rüzgarlara rastlanmıyor.

İlçe halkının ana geçim kaynağı: dokumacılıktır. Yörede ağırlıklı olarak: Buldan bezi, havlu, bornoz, ham bez (Amerikan), Halep işi masa örtüsü, yatak örtüsü, perdeye dönüştürülebilen bezler ve ipek işlemeler üretilmektedir.

Her yıl, Haziran ayının ilk haftasında, 3 gün süreli “Dokuma Kültür ve El Sanatları Festivali” düzenleniyor. Zamanınız uygunsa, mutlaka buna katılmalısınız.

BULDAN MADEN SUYU

İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta, 2 ayrı çeşmeden akmaktadır. Soğuk ve sıcak olarak ,dakikada 25 litre su çıkıyor. Suyun sıcaklık derecesi: 19 derecedir. Deniz seviyesinden 600 metre yükseklikteki bir rakımdan çıkan su: sindirim sistemi ve karaciğer işlevleri üzerinde, olumlu etkileriyle gündeme geliyor.

DOKUMACILIK-TEKSTİL

Buldan ve yöresinde: dokumacılık özellikle bugünkü Buldan’a çok yakın uzaklıkta bulunan “Tripolis” kentinde yaşayan halkın başlıca geçim kaynağıydı. Bu nedenle, Türklerin, dokumacılığı, Bizanslılardan öğrendiği rivayet edilmektedir. Ben buna  pek inanmıyorum, çünkü göçmen olarak gelen kültür, geldikleri yerde yoğunlukla kullandıkları dokumacılığı birlikte getirmiş olsalar gerek, belki kullandıkları yöntemlerde bir kısım değişikliklere gitmiş olabilirler.

Her şey bir yana: Osmanlı devletinin kuruluşundan sonra, sarayın dokuma ihtiyacının bir kısmı, Buldan’dan sağlanmıştır. Bugün Topkapı Sarayı/Müzesinde görüldüğü üzere: Ertuğrul Gazi’nin içliği, Barbaros Hayrettin’in şalı, Genç Osman’ın gömleği: Buldan bezinden dokunmuştur.

1779 yılına kadar, Buldan’da, dokumacılık: ilkel tezgahlarda yapılıyordu. Bu tarihten sonra: Buldan bezi gibi dokumalar yapılmaya başlanır. 1900’lü yılların başlarından itibaren, yeni dokuma tezgahları yöreye getirilerek, bu tezgahlarda: pamuklu, ipekli kumaşlar dokunmuştur. 1951 yılından sonra ise, motorlu tezgahlar kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde: ipekli türdeki ince kumaşlar, peştamal, üstlük örtü türü dokumalar; halen el tezgahlarında, diğer türler ise, motorlu tezgahlarda dokunmaktadır.

Dokuma boyacılığında ham madde olarak: ayva çekirdeği, nar kabuğu, ceviz yaprağı ve meşe palamudu kullanılıyor. Peştemaller: ipekli ve pamuklu olarak dokunuyorlar. Bu peştemaller: önceleri, kadınlar tarafından, sokağa çıkarken, elbiselerinin üzerine, bele bağlanarak kullanılırmış. Günümüzde ise, sehpa ve masa örtüsü olarak kullanılıyor. Çarşaflar: tek ve çift kişilik olarak, yatak ve yorgan için ayrı ebatlarda, ipekli ve pamuklu olarak dokunuyor. Daha önceleri, çarşaf olarak kullanılan, ipekten dokunan “Hoşgör”, günümüzde, bez türü olarak kullanılıyor.

1893 yılında: eni 30-60 cm. arasında değişen Buldan Bükülü bezi, özellikle iç çamaşırı üretiminde kullanılırmış. 1930 yıllarında, Gramofon adını alan bu bez, düz renkli ve çizgili-kareli olarak dokunmaya başlamış. Hatta, dönemin İzmir Valisi tarafından, bütün okullarda, bu tür bezden yapılan formalar, okul forması olarak kullanılmış. 1970’li yıllarda ise, bu bezler, özellikle: Almanya, Fransa ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine ihraç edilmiş.

Günümüzde, Buldan Bezleri: evlerimizin her köşesinde olduğu üzere, gömlek, bluz, etek, pantolon, şort gibi kıyafetlerin yapımında da kullanılıyor. Buldan bezinde: geometrik bitkisel desenler kullanılır. Lale, karanfil gibi çiçek dalları, özellikle 16.yüzyılda yoğun olarak kullanılmıştır. Renklerde ise: kırmızı, sarı ve beyaz hakimdir. Kırmızı renkli bezler, bayrak yapımında, diğer renkler ise  sarık ve iç çamaşırı yapımında kullanılırlar.

Denizli Buldan Bezi

BULDAN BEZİNİN DOKUNMASI-ÖZELLİKLERİ

Pamuk ipliğinin dokunması için, öncelikle “hamının alınması” denilen bir işlemden geçirilmesi gerekir. Daha sonra, sıra boyama işlemi var. Buldan bezinin sırrı da aslında, bu boyama işlemindedir. Yukarıda sözünü ettiğim gibi: ceviz yaprağı, meyan kökü, mazı, defne, palamut, soğan kabuğu, kestane ve çehriden yapılan doğal boyalar: “yeminli boya” olarak adlandırılır. Çünkü: yörede, her ustanın boya yapma tekniği kendine özgüdür ve sır gibi saklanır. Buldan Bezinin başlıca özelliği: yani tek olmasının nedeni: biraz da bundandır. Yani: boyama işi, her usta tarafından ayrı teknikle yapılır ve bu tekniği asla başkasına söylemezler, yeminlidirler.

Boyandıktan sonra kurutulan iplikler: yine geleneksel yöntemlerle, el çıkrıklarında bobinlere sarılırlar. Son aşamada, el tezgahlarında, hünerli ellerde: peştamal, çarşaf, havlu, Buldan bükülüsü, el bezi ve mendile dönüştürülüyor. Neden hala el tezgahlarında üretiliyor? Çünkü: ilmek ilmek dokunan Buldan bezleri, fabrikalarda üretilenlerden daha sağlam ve uzun ömürlü oluyor.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Buldan ilçesinin en meşhur lezzeti: Balcan-Soğandır. Çiğ patlıcan, yeşil biber, soğan, domates, peynir ve nar ekşisiyle yapılıyor ve yufka içine konularak, dürüm yapılarak yeniliyor.

NE SATIN ALINIR

Söylemeye gerek var mı, Buldan’da satın alabileceğiniz o kadar çok çeşitli: tekstil ürünü var ki, burayı gezip te bir şeyler satın almamak çok zor.

GEZİLECEK YERLER

Denizli Buldan Süleyman Yaylası ve Yayla Gölü

SÜLEYMANLI YAYLASI VE YAYLA GÖLÜ 

İlçe merkezine, 8 km. uzaklıktadır. Güzel bir yolu var. Geniş düzlük bir alan. Bu alanın içinde ise, büyük bir göl var. Gölün içi ise, tamamen sazlıklarla kaplı. Rakım: 1150 metre. Gölün çevresinde ise, karaçam ormanı var. Göl, göçmen kuşlarının uğrak yeri. Burada: beyaz ve kara leylek türlerini görebiliyorsunuz.

Göl kenarında: bir otel var. Otelde, 6 oda ve 18 yatak kapasitesi bulunuyor. Ayrıca, bir lokanta var. Burada: konaklamak ve restoranlarda göl manzarası eşliğinde yemek yemek mümkün.

Yayla bölgesinde : 2 çeşme ve 10 piknik ocağı bulunuyor. Hafta sonlarında, 500 civarında ziyaretçi bölgeye geliyor.

Kamp kurmak için gayet uygun bir alan.

Ben gittiğimde buraya çıktık. Yol her ne kadar dönerek, yokuş yukarı çıkmak suretiyle biraz zaman alsa da, yukarı çıkıldığında, yani yaylaya varıldığında, buradaki restoranlardan birinde, güzel bir balık yemeği yediğimizi hatırlıyorum. Ancak, pek kalabalık değildi, yani nispeten sakin ve boş bir yer olarak hatırlıyorum.

Denizli Buldan Tripolis antik Kenti

TRİPOLİS ANTİK KENTİ

İlçenin, Yenice kasabasıyla, Menderes nehri arasındaki bir yamaç üzerinde kuruludur. İlçe merkezine 16 km. uzaklıktadır. Kent: kurulduğu dönemde komşusu olan kentlerden, Laodikeiya: 30 km. ve Hierapolis’e: 20 km. uzaklıktadır.

Kentin kuruluş tarihi ve kuranlar hakkında, bilgi yok. Ancak, Lidya şehirlerinden biri olduğu ve kuruluştaki isminin:  Apollonia olduğu sanılmaktadır. Sikkelerini bu adla basmıştır. Bazı bilim adamları da, buna dayanarak, kentin “Attaloslar” tarafından kurulduğunu söylemektedirler.

Bunların yanında, kentin adının: kentin kurucusu olarak kabul edilen Pergamon kralı I. Attalos’un karısının ismi onuruna verildiği de düşünülmektedir. Roma İmparatoru Augustus döneminde: kentin adı “Tripolis” olarak anılmaya başlanır ve sikkelerde bu isim kullanılır.

Kuruluşundan sonraki dönemlerde, Roma ve Bizans egemenlikleri ve mimari yapılaşması görülüyor. En önemli dönemlerini: Romalılar zamanında yaşamıştır. Kentin esas kuruluş amacı: askeridir. Çünkü: doğudan gelebilecek olan saldırılara karşı askeri üs olarak kurulmuştur.

Denizli Buldan Tripolis Antik Kenti

Kent: MÖ.2’nci yüzyıl sonlarında, birçok deprem ve savaşlara sahne olmuş ve bunların sonunda tahrip edilerek, yok olmuştur. Roma döneminde yaşanan gelişim, Bizans döneminde, yerini gerilemeye bırakmıştır. En son olarak, 1354 yılında büyük bir deprem olmuş ve halkı, çevre yerleşim yerlerine göç etmiştir.

Denizli Buldan Tripolis Antik Kenti

Günümüzde, burada görebileceğiniz kalıntılar şunlar:

Tiyatro:

Roma mimari tarzıyla yapılmıştır. Üç bölümden oluşmaktadır. Cavea: oturma kademeleri, büyük mermer taşlardan, orkestra bölümüne doğru yapılmıştır. Kapasitesinin, yaklaşık 8 bin kişi olduğu düşünülmektedir. Sahne ve sahne binası: harap durumdadır. Sahne binasına ait, istinat duvarlarının çok az bir kısmı yüzeyde görülüyor.

Hamam:

Tiyatronun 200 metre batısındaki bir düzlük üzerinde bulunuyor. Sur duvarının dışındadır. Tipik, Roma hamamı özelliklerindedir.

Kale ve Surlar:

Kent, Bizans döneminde surlarla çevrilmiştir. Bu surlar, yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Surlar: Tiyatroya bitişik olarak devam eder, kentin kuzeyinde, en yüksek tepede, kule ile birleşir. Kule: hem savunmaya ve hem de gözetlemeye yönelik olarak yapılmıştır.

Nekropol:

Kentin doğu ve güney yamaçlarında nekropol alanları ayrılmıştır. Dik ve meyilli tepelerin, sarp kayalıklar bölgesinde: kayaya oyulmuş, kaya mezarları var. Ayrıca, lahit mezarlar da görülüyor.

YENİCE KAPLICALARI

İlçe merkezine, 16 km. uzaklıkta, Yenice kasabasındadır. Denizli-İzmir kara yolundan ayrılarak, stabilize bir yol ile, buraya ulaşılır. Yol, Tripolis harabelerinin yanından geçmektedir. Suyun sıcaklığı: 44 derecedir. Suyun birleşiminde ise: hidrokarbonat, sülfat, sodyum, kalsiyum iyonları bulunuyor.

Kaplıca sularının iyi geldiği düşünülen hastalıklar şunlar: romatizma, kalp-damar sertlikleri, deri hastalıkları.

Denizli Buldan Kestane Deresi

KESTANE DERESİ

İlçe merkezine, 1 km. uzaklıkta, batıda, yeşillikler arasında bir piknik yeri. 1967 yılında burası yapılandırılmış, bu çalışmalarda: bir çay bahçesi ve restoran açılmış ve bu tesisler, yerli ve yabancı turistlere hizmet veriyor.

Denizli tanıtımı.

Pamukkale tanıtımı.

Uşak Karahallı

Uşak Karahallı

Karahallı denilince, akla ilk gelenler: dokuma sektörünün oldukça ileri olması ve hatta dokuma tezgahlarının seslerinde akşam uykularının, dokuma tezgahlarının sesleri ile olması ve bölgenin en önemli tarihi kalıntısı olan “Clandras köprüsü” dür.

Özellikle, bu köprü: bir zamanlar bir TRT televizyon ekibi tarafından görülmüş, fotoğrafı çekilmiş ve daha sonra, TRT televizyonunda her ara da, verilmeye başlanmış ve ülke çapında ün kazanmıştır.

Evet, bu yöreye yolunuz düşerse, tekstil ürünlerinden satın alabileceğiniz bir şeyler mutlaka çıkacaktır, bunun dışında, mutlaka gidin ve bu köprüyü görün, özellikle bulunduğu ortama hayran kalacaksınız.

ULAŞIM

İlçenin, bağlı bulunduğu il merkezi olan Uşak iline uzaklığı: 65 km. dir. Karahallı-Sivaslı arasındaki uzaklık: 29 km. Karahallı-Bekilli arasındaki uzaklık: 16 km. Karahallı-Çivril arasındaki uzaklık: 25 km. Karahallı-Dinar arasındaki uzaklık: 82 km.

TARİH

Yöre, ipek yolunun üzerinde bulunması nedeniyle, tarihi süreç içinde, pek çok medeniyet tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır.
Yöre: 1907 yılında Belediyelik ve 1908 yılında ise nahiye haline gelmiştir.
Gelelim yörenin isminin kaynağına: söylenenlere göre, Karahallı ilçesini: Kara Halil adında bir Türkmen beyi: günümüzden yaklaşık 700 yıl önce kurmuştur. Hatta, Kara Halil oğulları, zamanla çevreye de yayılarak, civar bölgelerde de çeşitli yerleşim yerleri oluşturmuşlardır.

GENEL

Yörenin coğrafi konumu gereği, toprakları genellikle: tatlı meyilli ve hafif dalgalı alanlar ve düzlükler şeklindedir. Bulkaz dağının uzantıları, ilçe topraklarının doğu sınırlarını çizer ve bu dağın eteklerindeki yaylalarda, hayvancılık yapılır. Denizden yükseklik, 870 metredir.

Yörenin en önemli akarsuyu: Banaz çayıdır. Bu çay, Didim yakınlarında, Ege denizine dökülür.

Bölgede: karasal iklim hüküm sürer ve buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yoğun kar yağışlı geçer.

İnsanların ekonomik etkinliklerinin başında: tarım ve hayvancılık gelir. Ama özellikle, bağcılık çok yaygındır. Buna bağlı olarak, bol miktarda üzüm elde edilir. Bunun dışındaki tarım ürünleri ise, buğday, arpa ve nohuttur. Bunun dışında, yörede: elektrikli makinalar ile dokunan pamuklu dokumalar meşhurdur.

Günümüzde, Karahallının en önemli geçim kaynağı: tekstildir. Kara Halil yani kuruluş döneminde de yaygın olan ve çadırlarda dokunan tekstil, günümüzde modern teknoloji kullanılarak yapılmaktadır.

Hatta: tekstil hayatına giren Karahallılar, kumaş dokuma aletlerinin yetersizliği nedeniyle, yakınlardaki Denizli ve Uşak yörelerinden kumaş getirip, burada terzilik sanatını geliştirmişlerdir. Bu kumaşlardan yapılan hazır elbiseler, yakın yerleşim yerlerindeki pazarlarda satılmaktadırlar.

Bir ara, Uşak ilinden deri getirtilmiş ve ayakkabıcılık sektörüne de girilmiştir.
Evet, günümüzde yöredeki tekstil sektörü üretimini, bilgisayarlı makinalar ile yapmaktadır. Karahallı da, günümüzde her türlü tekstil üretimi yapılabilecek tecrübe ve bilgi birikimi oluşturulmuş ve ülkemizin önemli bir tekstil üretim merkezlerinden biri haline gelmiştir. İlçede tahminen 1000 civarında dokuma tezgahı bulunmaktadır.

KARAHALLI MESLEK YÜKSEK OKULU

Okul: 1993-1994 öğretim yılında açılmıştır. Uşak Üniversitesine bağlıdır. Okul bünyesinde: yörenin özelliğine uygun olarak: Tekstil teknolojisi, işletme yönetimi, pazarlama, muhasebe ve vergi uygulamaları eğitimi verilmektedir.

CLANDRAS FESTİVALİ

Karahallı, 28 Ağustos 1920 tarihinde Yunan işgaline uğramış ve 2 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. Yörede, düşman işgalinden kurtuluş tarihi olan, 2 Eylül tarihinde, her yıl: Clandras Festivali düzenlenmektedir. Bu festival, aynı zamanda “Dokuma Festivali” olarak da bilinmektedir.

NE SATIN ALINIR

Karahallı yöresinde, her cumartesi günleri Pazar kurulur. Bu pazarda, çevre köylerden gelenler tarafından yöresel ve organik ürünler ve el sanatları satılır.

NE YENİR

Karahallı yöresinde, özellikle ciğerci Arif Ustanın yalnızca cumartesi günleri satışı yapılan, ekmek arası ciğer kavurmasından yemelisiniz. Bunun dışında, burada “kar şerbeti” içmeyi sakın ihmal etmeyin. Bu şerbette, yalnızca cumartesi pazarında ve yaz aylarında satılır.

Uşak Karahallı

GEZİLECEK YERLER

CILANDIRAS KÖPRÜSÜ

Banaz çayı üzerinde ve Karahallı Belediyesine ait Hidroelektrik santralının hemen yanında yer alan Cılandıras köprüsü, aslında bir su kemeridir. İlçe merkezine 35 km uzaklıktadır.

Hemen yakınında bulunan antik kente, nehirden su taşımak için kullanılan su kemeri, kanyonun en dar ve en sarp noktasında, su seviyesinden yaklaşık 24 metre yükseklikte yer alır. Kemer uzunluğu ise 17 metredir.

İki ucu, dağ kayalarının yarı beli üzerine oturtulmuştur. Köprünün eni ise 1.75 metredir. Kemerin taşları, kalemle işlenmiştir ve zıvanalı olarak birbirine kenetlenmiştir.

Helenistik devir mimarisi gösteren, oldukça dar ve tek kemerli bir yapı olup, şu anda kullanılmamaktadır.

Su kanalları, nehrin batıya doğru akıntısı yönünde, sağ tarafa akmaktadır. Kayaların yontulmasıyla bazen yan yana çift, bazen de tek kanal olarak kanyon içerisinde sarp kayalara oyulmuş durumda, nehir boyunca yaklaşık 3 km kadar devam eder.

Bir diğer söylentiye göre, köprü: Lidyalılar tarafından, kral yolu üzerinde çayı geçmek için yapılmıştır. Çünkü kral yolu buradan geçmektedir. Yapım tarihi olarak MÖ 600 yılı düşünülmektedir.

Doğal tahribat neticesindeki kesintilere uğramasına rağmen, kanalların restorasyonu mümkündür. Bununla birlikte, su kemeri 2014 yılında restore edilerek sağlamlaştırılmıştır.

Muhteşem güzel bir köprü, düşünün ki yemyeşil bir ortamda, günümüzden yüzlerce yıl önce, 2500 yıl önce yapılmış bir köprü. Günümüzde, yakınlarındaki elektrik santralından boşaltılan fazla sular, beton bir kanal ile köprünün hemen yanından, 17 metre yükseklikten dökülürken, tam bir şelale havası yaratılmıştır.

Bu arada, burada bulunan elektrik santralinin sosyal tesisleri de gerçekten çok güzel ve hatta yüzme havuzu da bulunuyor. Köprünün çevresi ise mesire yeri olarak kullanılıyor. Özellikle, yöre halkı Pazar günleri ve Hıdırellez gününde burayı piknik için yoğun olarak tercih ediyorlar.

 

 

HACI GEDİK KÖPRÜSÜ

Uşak-Karahallı karayolu üzerindedir.
Kitabesi bulunmamaktadır. Ancak, bazı kaynaklarda, 1880 yılında, Uşaklı Hacı Mustafa Efendi tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Hatta, köprünün yapılışı hakkında bir söylenti bulunmaktadır. Söylenenlere göre: Hacı Mustafa Efendi: halı tüccarıdır ve bir gün sırtında halılar ile, bu köprünün öncesinde burada bulunan köprüden geçerken, düşme tehlikesi geçirir ve bunun üzerine, kendi kendine söz verir “Allah’ım, beni zengin et ki, buraya büyük bir köprü yaptırayım”

Aradan yıllar geçer ve Hacı Mustafa Efendi zengin olur ve verdiği sözü tutarak, bu köprüyü yaptırır.

Köprü: kesme taştan yapılmıştır. Uzunluğu: 26 metre, genişliği: 4.5 metredir. Köprü, 1955 yılında Uşak Valiliği tarafından onarılmıştır.

Uşak Karahallı Pepuza Antik Kenti

PEPUZA ANTİK KENTİ

Karayakuplu köyü sınırlarındadır. Pepuza, Anadolu’nun Frigya bölgesi antik kentidir. Hıristiyanlığın kayıp mezhebi Montanism’in merkezi olarak kabul edilir. Antik dönem yazarı Epiphanios: şehrin yaklaşık olarak 377 yılında tek tanrıcıların saldırılarıyla yıkıldığını bildirir.

Fakat, bir başka antik dönem yazarı Hirokles’in buradan bir piskoposluk olarak bahsetmesinden, şehrin tamamen ortadan kalkmadığı anlaşılır.

Radet ve Ramsay, 6’ncı yüzyılda şehrin Iustinianupolis adını aldığını ileri sürerler. Hierokles’e göre ise, şehir Büyük Menderes nehrinin sağ kolu olan, antik dönemde “Glaukos” denen Küfü çayının aşağısında yer alıyordu.

Ancak bu bilgiler kesin olmadığı gibi, şehrin tam yeri hala bilinmemektedir. Hıristiyanlığın kayıp mezhebi Montanizmin ortaya çıktığı sanılan Pepuzanın, MS 150 yılında ortaya çıktığı sanılan Montanizmin kurucusu Montanus adında bir rahip ile Maximilia ve Priscila adında iki ruhani kadın tarafından kurulduğu düşünülür.

Uşak Müzesinde bulunan bir yazıta göre: Manisa Alaşehir tarafında kurulan Montanizm, kurucusu Montanus’un kendini peygamber ilan edip, bu kanyondaki Pepuza ile Tymion kentlerini de bu akımın merkezi haline getirmesiyle, kanyonun öneminin arttığı belirtilmektedir.

Yaklaşık 2500 yıllık Clandras köprüsü de esasen köprü niyetinden ziyade, bu şehirlere su taşımak için su kemeri olarak yapılmıştır.