Gökova Akyaka

Gökova Akyaka
 

Gökova Akyaka: Gökova’nın en popüler turistik beldesidir. Muğla merkeze 28 km uzaklıktadır. Gökova beldesi ve Akyaka arasındaki uzaklık ise 6 km dir.

Beldenin kuzeyinde, 1000 metre ani yükselen ormanla kaplı bir bölge vardır. Doğusunda ise Kadın ve Akçapınar azmakları arasında eşsiz ovası bulunur.

Akyaka, 1988 yılında doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

2010 yılından bu yana “Cittaslow” yani “Yavaş Şehir” unvanına sahiptir. Bu yüzden Akyaka’da gece hayatı yok denecek kadar azdır. Akşamları hareket ve eğlence isteyenler için, Akyaka-Marmaris arası çalışan otobüslerle Marmaris’e gitmek önerilir.

Gökova ile karıştırılmasına rağmen, Akyaka Sakar beline doğru yamaca yapılmış olmasına rağmen Gökova ovada kuruludur.

Gökova Akyaka
 

Akyaka evlerinin mimarisi ilgi çekmektedir. Çünkü Akyaka’da tek tip mimari zorunluluk vardır. Evlerin en önemli özelliği, ahşap işçiliğinin öne çıkmasıdır.

Gökova Akyaka
 

Ahşap ağırlıklı evleri begonviller süslemektedir.

Özellikle Mimar ve Şair Nail Çakırhan’ın yaptığı evler hayranlıkla izlenmektedir.

 

KONAKLAMA:

Akyaka: Azmak nehrine yürüme mesafesinde Pansiyonlarıyla dikkat çeker.

Akyaka otelleri, çam ormanlarından gelen serin hava ve yemyeşil doğanın kucağında tatil yapmak için oldukça uygundur.

Sonuç olarak: burada 5 yıldızlı ve konforlu oteller bulamazsınız, burası daha çok apart beldesidir. Sahile yakın veya uzak, havuzlu ya da oldukça mütevazi her zevke veya keseye uygun apart oteller bulabilirsiniz.

 

NAİL ÇAKIRHAN EVİ:

Burada başta resim olmak üzere birçok farklı sanatsal sergi açılmaktır.

Gökova Akyaka Plajı

 AKYAKA PLAJI

Akyaka Halk Plajı konumundadır. Giriş ücretsizdir. Şemsiye ve şezlong ücretlidir.

Gökova plajları arasında Mavi Bayrak ödüllü bir plajdır.

Deniz sığdır. Sahilden yaklaşık 200 metre ilerisine kadar sığdır. Bu yüzden özellikle çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilmektedir. Denize girince yüzmek için uzun bir süre yürümeniz gerekir.

Deniz sabah sakin ve akşamüstü dalgalıdır. Genellikle temizdir. Hafta sonlarında yöre halkı buraya akın ettiği için, oldukça kalabalıktır ve şezlong bulmak ve denize girmek sıkıntılıdır.

Denize girdiğinizde, kıyıya baktığınızda yerleşimin hemen arkasında ormanlarla kaplı yemyeşil dağları görebilirsiniz. Kumsalda ve denizde sürekli bir rüzgar eser, bu yüzden yandığınızı hissetmezsiniz.

Akyaka plajı sahilinde, restoranlar ve kafeler bulunmaktadır.

Gökova Akyaka Çınar Plajı
 

ÇINAR PLAJI;

Akyaka merkezinden 3 km uzaktadır. Akyaka merkezden buraya 45 dakikalık bir yürüyüş yapılır. Akyaka merkezden, tekne veya dolmuşlarla da gidebilirsiniz.

Gökova’nın ve Akyaka’nın en sevilen plajlarındandır.

Kumsalı oldukça güzeldir. Renkli çakıl taşlarıyla kaplı turkuaz deniziyle dikkat çeker. Suyu, bir hayli ilerledikten sonra derinleşir. Bu yüzden özellikle çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilir.

Gökova Akyaka Azmak Nehri
 

AZMAK NEHRİ:

Azmak kelimesi, “nehir ağzı” anlamına gelmektedir. “Kadın Azmağı” olarak da isimlendirilir.

Nehrin toplam uzunluğu 2.5 km dir.

Derenin en büyük özelliği, diğer derelerden farklı olarak su derinliği veya akıntı hızı ne olursa olsun, suyun her zaman berrak olmasıdır. Böylece derenin muhteşem görüntüsü ilgi çekmektedir.

Gökova Akyaka Azmak Nehri
 

Derede avlanmak yasak olduğundan suya rengini veren binlerce su bitkisi ve suyun dibinde, gözle görebileceğiniz balıklar ve suyun üstündeki yaban ördekleri, oldukça güzel bir ortam oluşturuyor.

Azmak deresi, Akyaka plajının hemen yanında denizle buluşur.

Akyaka’dan kalkan teknelerle nehir gezisi yapılmaktadır. Bu tur yaklaşık yarım saat sürüyor. Tur süresince: sazlıklar ve kıyı boyunca kurulu restoranları görebilirsiniz.

Gökova Akyaka Azmak Nehri
 

Azmak nehri kıyısında sıralanmış restoranlarda, yeni tutulmuş balıkların ve mevsim yeşillikleriyle hazırlanan salataların tadını çıkarabilirsiniz.

Son bir not: Barış Manço nun Azmak boyunda yazlık evi bulunmaktadır. Ayrıca, Azmak nehri ve çevresinde çok sayıda sivrisinek bulunmaktadır, buralara giderken yanınıza mutlaka kovucu losyon almayı unutmayınız.

Gökova Akyaka İdyma antik kenti
 

İDYMA ANTİK KENTİ:

Burada, MÖ 4’ncü yüzyıla tarihlenen kaya mezarları bulunmaktadır.

Günümüzde İdyma kentine ait kalıntılar: Gökova köyünden, Kıran dağı eteklerine kadar uzanmaktadır.

Kentin Akropolü: Gökova köyünün hemen kuzeyinde yükselen tepe üzerindedir. Akropol: MÖ 4 ve 3’ncü yüzyıla tarihlenmektedir. Muhtemelen bu tarihten sonra yerleşim yeri terk edilmiş ve günümüzdeki Akyakanın bulunduğu yere yerleşilmiştir. Çünkü son yıllarda  bölgede yapılan araştırmalar da bu görüşü doğrulamaktadır.

Kentin Nekropolü yani mezarlık alanı ise, aynı tepenin doğu yönündedir. Mezarlar, tepe boyunca kayaların oyulmasıyla yapılmıştır. Ancak bu mezarlar, ölülerin ölümden sonraki yaşamlarını sürdürmeleri için adeta bir ev gibi düzenlenmiştir.

Bu kaya mezarlarından en iyi olarak korunarak günümüze ulaşmış mezar: Gökova köyü ile Akyaka arasında, İnişdibi denen mevkide görülebilir.

Bizans Kalesi: Azmak kenarındaki alçak bir tepe üzerindedir.

Gökova Akyaka Orman Kampı
 

AKYAKA ORMAN KAMPI:

Burası Orman Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen kamp ve piknik alanıdır. Burada bir de lokanta bulunmaktadır.

Burada çadır kurabilirsiniz. Yemyeşil çam ormanı içinde çadır kurabilir ve bölgedeki koylara yani denize yürüyerek rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Kamp alanında: elektrik, tuvalet ve market gibi yerler bulunmaktadır. Konaklamak için bungalovlar da vardır.

Gökova Akyaka Akçapınar Köyü
 

AKÇAPINAR KÖYÜ-WİNDSURF, KİTEBOARD, KİTESURF:

Buraya uğrayıp, yörenin en meşhur yiyeceği olan Akçapınar tostu yemelisiniz. Yanında yayık ayranı veya taze sıkılmış meyve suyu alın.

Gökova körfezinde bulunan Akçapınar sahili,  toplam 3.5 km uzunluğundadır. Dünyaca ünlü olan bu sahilde: rüzgar 7 ay boyunca (Nisan’dan Ekim ayına kadar) hiç durmaz ve uygun koşullar Kitebordçular için buranın tercih edilmesine sebep olmaktadır.

Sahil boyunca: rengarenk uçurtmalar rüzgarla buluşur ve uçurtma sörfü (kite surfing) yapılabilmektedir.

Akyaka civarında, uçurtma sörfü okulları bulunmaktadır.

Gökova gezilecek yerler, Gökova tanıtımı.

Tekirdağ

Tekirdağ

Güzel bir şehir. İstanbul-Gelibolu arasındaki yolculuklarında; birkaç kez uğradım, bir gün kaldım.

Marmara Denizi kıyısında, deniz kıyısından kat kat yükselerek kurulan şehir, gezilmeye değer, mutlaka zaman ayırın. Türkiye’de, iki denize kıyısı olan 6 ilden biridir.

Tekirdağ

ULAŞIM

Tekirdağ-İstanbul arasındaki uzaklık: 132 km. Tekirdağ-Edirne arasındaki uzaklık: 141 km. Tekirdağ-Kırklareli arasındaki uzaklık: 122 km. Tekirdağ-Hayrabolu arasındaki uzaklık: 52 km. Tekirdağ-Çerkezköy arasındaki uzaklık: 62 km. Tekirdağ-Malkara arasındaki uzaklık: 54 km. Tekirdağ-Yunanistan sınırı arasındaki uzaklık: 125 km. Tekirdağ-Bulgaristan sınırı arasındaki uzaklık: 150 km.dir.

Tekirdağ

TARİHİ

Şehrin, tarihi geçmişi, MÖ.6000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bu süreçte, şehirde: Persler, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuşlar, 1357 yılından sonra ise, Türkler, bölgedeki hakimiyeti ele geçirmişlerdir.

MÖ.514-513 yılları arasında, Trakya bölgesi, Pers egemenliğine girer. Bu dönem: MÖ.478-477 yıllarına kadar, sürer. MS.46 yılında, bölgede Trakya Roma Eyaleti kurulur. Uzun yıllar Roma hakimiyetinde kalan bölge: MS.395 yılında, Bizans toprakları içinde kalır.

Daha sonra ise, yukarıda söz ettiğim gibi, özellikle 1354 yılında, Süleyman Paşa komutasındaki Türk birliklerinin Gelibolu’ya çıkmalarıyla birlikte, bölgede Türk etkinliği artmaya başlar.

Şehrin: bilinen ilk adı: “Bisanthe” dir. Romalılar döneminde “Rhadesthus” ve Bizans döneminde ise “Rodosto” isimleri kullanılmıştır.

Türklerin bölgedeki etkinlik dönemlerinden sonra ise, “Rodosçuk” ve Osmanlılar döneminde ise “Tekfurdağ” isimleri kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminden sonra ise, “Tekirdağ” ismi kullanılmaya başlanmıştır.

Evet, 1878 yılında, Ruslar ve 1912 yılında ise, Bulgarlar şehri işgal ederler. 1920 tarihinde ise, bu kez işgalci olarak Yunanlılar görülür. 13 Kasım 1922 tarihinde ise, işgal sona erdirilir. 1923 yılında ise, yöre, İl statüsü kazanır.

Şehrin tarihi geçmişinde: Atatürk’ün, 23 Ağustos 1928 tarihinde, Harf Devrimini burada gündeme getirmesi ve Başöğretmen olarak ilk dersi vermesi; önemli bir yer tutmaktadır.

Tekirdağ

GENEL

Bölgedeki başlıca yükselti: Tekir dağları olup, Marmara denizine paralel olarak uzanır. Merkez ilçe bölümü ise, genellikle düzlük ve alçak yani fazla yüksek olmayan tepelerden oluşmaktadır. Şehir içi yerleşimi ise, birbirini izleyen üç basamak üzerinde kurulmuştur.

Bunlar: Valilik binasının bulunduğu yerde: ilk basamaktaki yükselti: 12 metre, çarşının bulunduğu yerde, ikinci basamaktaki yükselti: 25 metre ve Tuğlacılar Lisesinin bulunduğu, üçüncü basamaktaki yüksekti: 45 metredir.

Marmara kıyılarında, Akdeniz iklimi egemendir. Kıyı bölgelerinde, yazları sıcak ve kışları ise ılık geçer. Ancak, bölgede kışın zaman zaman kar yağar.

Tekirdağ Kiraz

Bölgenin yöresel etkinlikleri ise şunlar: Kiraz Festivali, Bağbozumu şenlikleri, Tepreş şenlikleri. Özellikle: Kiraz Festivali, 1962 yılından bu yana kutlanmaktadır.

Geleneksel hale getirilen festival: kültür ve eğlence programları oluşturularak, halkın yoğun katılımı ile sürdürülmektedir. Hafta boyunca, özellikle şehirde, iç turizm açısından büyük hareketlilik yaşanmaktadır.

İlin, Marmara denizi kıyısında, 135  km. lik sahip şeridi bulunmaktadır. Ayrıca, bu sahil şeridindeki çeşitli iskeleler, deniz ticaretini de arttırmaktadır. Tekirdağ limanının yıllık kapasitesi, önemli boyutlardadır.

Şehrin ekonomik etkinlikleri değerlendirildiğinde ise: 1930’lu yıllara kadar, bir tarım kenti olarak öne çıkan şehrin, bu tarihten sonra, üzüm üretiminin değerlendirilmesi amacıyla, Tekel tarafından kurulan Şarap ve içki fabrikaları öne çıkmaktadır.

Takip eden dönemde ise, buğday ve ayçiçeğinin değerlendirilmesi için: un ve yağ fabrikaları kurulmuştur. Bunun dışında, önemli miktarda, tekstil işletmesi de bulunmaktadır. Bunları: deri işletmeleri takip ediyor.

Son olarak bölgenin deprem riski konusuna değinmek istiyorum. Tekirdağ: Kuzey Anadolu Fay hattı üzerindedir. Geçmişte, pek çok depreme neden olan fay hattı, en son olarak: 1902 yılında, 7.3 büyüklüğünde bir depreme sebep olmuştur.

KARACAKLAVUZ EL DOKUMALARI

Dokuma tezgahları, yaklaşık 115 cm. yüksekliğinde ve 23 cm. boyunda, 100 cm. enindedir. Meşe ve gürgenden yapılır.

Genellikle: çuval, minder yüzü, yastık yüzü, seccade, heybe ve kilim dokunmaktadır. Kullanılan renkler ise: kırmızı, turuncu, siyah, lacivert, yeşil, sarı, mavi ve mor.

İplik olarak: yün kullanılmaktadır. Desenler ise, oldukça zengindir. Genellikle: göz motifi, koç boynuzu, köpek ayağı, tavus kuşu, üç güller, çam dalı, beygir nalı, yıldız motifleri işlenmektedir.

Günümüzde, bu dokumacılık türü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmektedir ve gün geçtikçe gelişmektedir.

Tekirdağ Köftesi

TEKİRDAĞ KÖFTESİ

Köftenin bir diğer adı da: Tat köftesi veya Hacıköylü köftesidir. Bu köfte, geçmiş dönemler incelendiğinde: ilk olarak, Hayrabolu Alacaoğlu köyünden, Tekirdağ yöresine gelen Hüseyin ağa tarafından piyasaya sunulmuştur. Bu nedenle, Hacıköylü köftesi, zamanla Tekirdağ köftesi ismini almıştır. Günümüzde, bu köfte, vakumlanarak paketler halinde satılmaktadır.

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi

TEKİRDAĞ NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ

Üniversite: 2006 yılında kurulmuştur. Üniversitenin bünyesinde: Tekirdağ il merkezinde: Fen-Edebiyat Fakültesi, Tıp Fakültesi ve Ziraat Fakültesi, Çorlu ilçe merkezinde ise Mühendislik Fakültesi bulunmaktadır.

Rektörlük binası: Değirmen altı yerleşkesinde, Ziraat Fakültesi Dekanlık binasında hizmet vermektedir.

Tekirdağ Rakısı

TEKİRDAĞ RAKISI

Günümüzde her ne kadar Tekirdağ rakısı adı altında rakı bulunmasına rağmen bu rakı Tekirdağ’da üretilmiyor, 86 yıllık Tekirdağ rakı fabrikası buradan ayrıldı ve halen Manisa’da, ben yine de bu rakının tarihi geçmişiyle ilgili bilgi olması açısından birkaç cümle söylemek istiyorum.

Bir tür içki ve 1944 yılından bu yana üretilmektedir. En büyük özelliği: uzunca bir süre, sadece Tekirdağ yöresinde yani şehirde satılmış olmasıdır.

Şehir dışında satılmıyor ve bu yüzden, şehri ziyaret edenler tarafından, hediyelik olarak satın alınıyordu. Bu rakının özellikleri: kuru ve yaş üzümler birlikte kullanılarak yapılması.

Bu üzümlerde oluşan suma: 7 ayrı damıtma tesisinde işleniyor ve birleşiminde, 20 farklı üzüm çeşidi bulunuyor. Ayrıca: içindeki anason tohumları: yüksek yağ eteri içeriyor. Evet bir zamanlar böyleydi, şimdi değil.

Tekirdağ Yemekleri

NE YENİR. NE İÇİLİR

Tekirdağ yöresinde, tatmanız gereken en büyük lezzet: Tekirdağ köftesidir. Bu yöreye geldiğinizde, mutlaka tatmanız gereken lezzet. Bunun dışında, peynir tatlısı denemelisiniz. Hatta, mevsimi uygunsa, dondurmalı peynir tatlısını mutlaka denemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Tekirdağ yöresinde, Karacaklavuz el dokumaları çok meşhur. Ayrıca: yolculuğunuzun süresine ve mevsime göre, vakumlanmış paketler halindeki “Tekirdağ köftesi” de satın alabilirsiniz. Tüm bunların yanında: elbette ilginizi çekerse: Tekirdağ rakısı alabilirsiniz. Veya, Şarköy şarabı.

Tekirdağ

GEZİLECEK YERLER

ATATÜRK HEYKELİ

İl merkezinde, Hükümet Konağı önündedir. Atatürk heykeli: heykeltıraş Kenan Ali tarafından yapılmıştır. Mermer olan kaidesinde: Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi yazılıdır.

NAMIK KEMAL HEYKELİ

İl merkezinde, Hükümet Caddesiyle, Mimar Sinan caddeleri arasındadır. Yani, tam olarak, Hükümet Konağı karşısındaki parkın içindedir. Heykel, heykeltıraş Nusret Suman’a 1949 yılında yaptırılmıştır.

Heykel, mermer olup, mermer bir kaide üzerinde bulunmaktadır. Heykelde: Namık Kemal, sağ eli göğsünde, sol elinde bir kitap tutuyor. Kaide üzerinde ise, Namık Kemal’in sözleri yazılmış.

Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

ARKEOLOJİ VE ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Ertuğrul Mahallesindedir.

Müzenin bulunduğu yapı: 1927 yılında, Vali konağı olarak inşa edilmiştir. 1977 yılında ise, Kültür Bakanlığı tarafından satın alınmış ve restore edilerek, Müze haline getirilmiştir.

Müzede: Tekirdağ ve çevresinden toplanan eserler sergilenmekte olup, bu eserlerin toplam envanterinin: 14.000 civarında bulunduğu biliniyor. Ancak, bunlardan, sadece 1066 tanesi, teşhir salonlarında, ziyaretçilere sunuluyor.

Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

Müze içindeki yerleşim planına göre, sergilenen eserler şöyle:

Taş Eserler Salonu: Tekirdağ yöresindeki ören yerlerinde bulunan: steller, adak stelleri, heykeller, heykelcikler ve benzeri taş eserler ile Naip Tümülüsünde bulunanlar, Müzede oluşturulan bir cam oda içinde sergileniyor.

Arkeolojik Küçük Eserler Salonu: Tarih öncesi dönemlerden, Bizans dönemine kadar olan süre içinde yapılmış olan pişmiş topraktan ana tanrıça kabı, günlük kullanım kapları, krater ve amforalar, madeni heykelcikler, kaplar, mızrak uçları, ok uçları, fibulalar, cam ve taş takılar, koku şişeleri, süs eşyaları ve madeni paralar var.

Etnoğrafya Salonu

Burada: Osmanlı ve yakın dönemlerde yapılmış ve kullanılmış: toprak sırlı kaplar, ateşli ve kesici silahlar, gümüş takılar, erkek ve kadın kıyafetleri sergileniyor. Ayrıca, yöreye özgü, meşhur “Karacaklavuz dokumaları” da burada görülebilir.

Açık Teşhir: Müze bahçesinde, yörede bulunan çeşitli dönemlere ait mimari parçalar, lahitler, mezar taşları, yazıtlar, sütunlar, heykeller ve kabartmalar sergileniyor.

Tekirdağ Rakoczi Müzesi

RAKOCZİ MÜZESİ

Ertuğrul Mahallesindedir. 18.yüzyıl başlarında, Macar bağımsızlık hareketinin önderlerinden Rakoczi ve bir takım yandaşı, Avusturya ile yapılan savaşta yenilince, Osmanlıya sığınırlar ve Padişah III. Ahmet tarafından, Tekirdağ bölgesine yerleştirilirler.

Rakoczi, 1735 yılında, ölümüne kadar, burada ikamet eder. Ölümünden sonra ise, bu ev, 1932 yılında Macaristan hükümeti tarafından satın alınır ve aslına uygun olarak restore edilerek, Müze olarak ziyarete açılır.

Tekirdağ Namık Kemal Evi

NAMIK KEMAL EVİ

Ortacami Mahallesindedir. Ünlü şair Namık Kemal, 1840 yılında burada doğmuştur. Bu ev: 1993 tarihinde, Tekirdağ Namık Kemal Derneği tarafından yaptırılmıştır. Binanın dışı ve altı tane odası: tamamen ahşap malzemeden yapılmıştır.

Bahçe duvarı tarafından, büyük bir kapıdan yapıya giriliyor. Bahçede: Açıkhava sahnesi ve seyirlik bir alan var.

Evin içi: çeşitli Etnoğrafik eserlerle süslü ve ayrıca Namık Kemal tarafından yazılan ve onun hakkında yazılmış yayınlar burada sergileniyor. Özellikle, bodrum katındaki salonda, büyük panolar yerleştirilmiş. Burada, çeşitli sergiler düzenleniyor.

Tekirdağ Rüstem Paşa Külliyesi

RÜSTEM PAŞA KÜLLİYESİ

Şehir merkezinde, Ertuğrul mahallesindedir.

Külliye: cami, hamam, bedesten, medrese ve kitaplıktan oluşmaktadır. Külliyenin en muhteşem yapısı ise: 1553 yılında, Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Rüstem Paşa tarafından yaptırılan camidir.

Cami: Mimar Sinan tarafından, denize hakim bir tepe üzerinde yaptırılmıştır. Cami avlusundaki şadırvan, kurşun kaplı, beşgen bir çatı ile örtülüdür. Külliyede bulunan diğer yapılardan: Bedesten, caminin 30 metre doğusundadır.

Ancak, bugün sadece temel ve duvar kalıntıları görülmektedir. Kitaplık: cami ve medrese arasındadır.

Restore edilerek, kullanıma elverişli hale getirilmiştir. Hamam: medresenin hemen yanındadır. Günümüze, sadece taş ve tuğla duvarlardan bir kısmı kalmıştır.

Tekirdağ Rüstem Paşa Çarşısı

RÜSTEM PAŞA ÇARŞISI

1553 yılında, tarihi Rüstem Paşa camisiyle birlikte inşa edilmiştir. 1986 yılında ise, dönemin valisi Süleyman Oğuz tarafından restore edilmiştir.

Evet, çarşı, hemen caminin doğusundadır. Bu yapıda, toplam kafe olarak işletilen 50 dükkan bulunmakta ve 1988 yılında tamamlanan bu dükkanlar, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından işletilmektedir. Buranın mimarisi, külliyenin mimari özellikleri düşünülerek yapılmıştır.

NAİP TÜMÜLÜSÜ

İl merkezinden 15 km. uzaklıkta, Naip köyünün, Çanakçı ovasındadır. Kızlar Höyük Tepesi olarak da bilinir.

MÖ.350 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir. Yüksekliği: 17 metre ve çapı: 90 metre olan Tümülüs, 1984 yılında resmen kazılmıştır. Tümülüsün içinde: bir dramos ve sonra merdivenle ulaşılan bir mezar odası var. Mezar odasında: mermerden bir ölü yatağı, bir ziyafet masası, 2 adet sehpa bulunmaktadır.

Mezarda bulunan eserler: gümüş kaseler, gümüş kepçe, gümüş süzgeç, bronz kandil, bronz kandil ayağı, bronz kalkan, bronz at koşumları, altın düğmeler. Buluntular, Tekirdağ Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Gömülen kişinin mezar yatağı üzerinde, kemikleri bulunmadığından, kişinin kimliği konusunda, herhangi bir bilgi yoktur.

KARAEVLİ HAREKAT TEPE TÜMÜLÜSÜ VE HERAİON TEİCHOS ANTİK KENTİ

Tekirdağ il merkezine: 18 km. uzaklıkta, Karaevlialtı mevkiindedir.

Yüksekliği: 22 metre ve çapı: 97 metredir. Yapılan kazı çalışmalarında, burada, Trak Odyris kabilesi krallarından Kersepleptes’in mezarının bulunduğu tespit edilmiştir.

Mezarda: sandık mezar ve bununla birlikte çeşitli buluntular ele geçirilmiş olup, bu buluntular: altın kaplama, boncuklarla süslü erguvani renk kral elbisesi, meşe dalı şeklinde kraliyet tacı, sarmaşık şeklinde Diyonizos Rahipliği tacı, bir kraliyet yüzüğü ele geçirilmiştir.

Son yıllarda, bu Tümülüs bölgesinde yapılan arkeolojik araştırmalarda: Heraion Teichos (Hera’nın surları) adlı Trak şehrinin, MÖ.5.yüzyıldan kalma, surları ortaya çıkarılmıştır.

Bu şehir: bir liman kenti olarak kurulmuş ve yazılı kaynaklara göre: bu bölgede, Çitlenbik deresinin, denizle birleştiği yerdedir. Biraz önce söylediğim gibi, burada yapılan kazılarda: Akropol surlarının bir kısmı ve kuzey kapısı ortaya çıkmıştır.

Yüzey araştırmalarında ise: MÖ.4-5’nci yüzyıllara ait çanak-çömlek parçaları, bol miktarda tanrıça figürü ve 218 civarında bronz Trakya sikkeleri  bulunmuştur.

Bu antik şehrin: Traklar zamanında, yani kurulu olduğu dönemde: bir kült ve şifa merkezi olarak öne çıkmıştır.

Tekirdağ Kumbağ

KUMBAĞ

Tekirdağ-Şarköy kıyı bandında, şehir merkezine: 15 km. uzaklıktadır. 1913 yılı öncesine kadar, burası, küçük bir  Rum balıkçı kasabası iken, 1923 yılından sonra, yani mübadeleden sonra, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’dan gelen göçmenler, burada iskan edilmiştir.

Bu küçük balıkçı köyü, 1993 yılında, Belediye olmuştur.

Tekirdağ

Tekirdağ ilçesinin, önemli bir eğlence ve dinlenme yeridir. Ormaniçi dinlenme tesisleri bulunuyor. Burada: turistik tesisler var. Bunun dışında: halk plajlarından da denize girmek mümkün.

Burada: çadırlı kamp kurmak için, yaklaşık 80 çadırlık bir kamping alanı bulunuyor. Ayrıca: Kumbağ beldesinin ova mevkiinde: yine 40 çadırlık bir kamping bulunuyor. Burada da: her türlü alt yapı tesisi (oto park, tuvalet, duş, yeme-içme üniteleri gibi) bulunuyor.

DALÇIK KAMPİNG

Tekirdağ-İstanbul karayolu üzerinde, il merkezine: 25 km. uzaklıktadır. Yeniçiftlik beldesinde bulunan bu yerde: 40 çadırlık bir alan söz konusudur. Her türlü alt yapı tesisi bulunmaktadır.

TOPAĞAÇ KAMPİNG

Tekirdağ-Kumbağ karayolu üzerindedir. İl merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Burada: çadırlı kamp kurmak mümkün. Gerekli alp yapı tesisleri oluşturulmuş.

ALKAYA PLAJI

Tekirdağ-İstanbul karayolu üzerinde, il merkezine 4 km. uzaklıktadır. Dereağzı mevkiinde bulunan bu plajda: her türlü tesis (restoran, büfe, tuvalet gibi) ve çadır yeri bulunmaktadır. Ayrıca: otopark var.

DEREAĞZI PLAJI

Tekirdağ-İstanbul karayolu üzerinde, şehir merkezine 3 km. uzaklıktadır. Burada da: kabin, büfe, restoran ve tuvalet gibi tesisler bulunuyor.

YARAPSUN ÇAMURU

İl merkezine, 7 km. uzaklıktadır. Derin bir vadi arasında ve sazlıklar içindedir. Çamurun sıcaklığı: 21-24 derece arasındadır. Çamur içinde, yoğun oranda organik madde bulunmaktadır. Çamurun: romatizmal hastalıkların tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği söylenmektedir.

Kıbrıs Lefke

Kıbrıs Lefke

Lefkoşa’nın 64 km kuzey batısındadır. Lefke-Girne arasındaki uzaklık ise 69 km. dir.

Burası: turunçgilleriyle ünlü bir beldedir. Buraya gitmek isterseniz, Güzelyurt üzerinden yol vardır.

Lefke isminin kaynağına gelince: MÖ 300 yılında, bu bölge Mısır kökenli Ptolome hanedanından bir kralın oğlu olan Prens Lefkon’a hediye olarak verilmiş ve kendisi tarafından burada kurulan şehre de Lefke ismi verilmiştir.

Kıbrıs Lefke

LEFKE AVRUPA ÜNİVERSİTESİ

Üniversite 1990 yılında Lefke bölgesinin ekonomik ve sosyal gelişimi için kurulmuştur. Burada dünyanın farklı ülkelerinden gelen 5500 civarında öğrenci eğitim görmektedir.

lefke genel.01
Kıbrıs Lefke

lefke genel.0
Kıbrıs Lefke

 

GEZİLECEK YERLER

cengiz topel anıtı.1
Kıbrıs Lefke

cengiz topel anıtı.2
Kıbrıs Lefke

CENGİZ TOPEL ANITI

Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel: 8 Ağustos 1964 tarihinde, Kıbrıs üzerinde uyarı uçuşu yaparken, uçağı Rumlar tarafından düşürülmüş, paraşütle atlamasına rağmen, Rumlar tarafından esir alındıktan sonra öldürülmüştür. Rumlar tarafından, yalan beyanla hastanede öldüğü belirtilerek cenazesi 12 Ağustos 1964 tarihinde iade edilmiştir.

lefke. osmanlı konakları.1
Kıbrıs Lefke

TARİHİ OSMANLI KONAKLARI

Lefke’de Osmanlı mimarisinin nadir örneklerinden olan 41 tane konak bulunmaktadır ve bunlar koruma altına alınmıştır. Konaklar: 18 ile 20’nci yüzyıllar arasında yapılmış olup otantik görünümleriyle ilgi çekmektedir.

soli.2
Kıbrıs Lefke

soli.3
Kıbrıs Lefke

 

 

 

 

 

SOLİ

Kuzey Kıbrıs’taki antik şehirlerden biridir.

Verimli topraklar üzerinde bulunan Soli; bölgede bulunan bakır yatakları ve limanı ile, adada önemli bir konuma sahiptir.

Soli şehrinin ismi, yazılı kaynaklarda ilk önce, MÖ 700 yıllarında Asurluların haraç aldıkları şehirlerin listesinde geçer.

Şehrin listedeki ismi “Si-il-lu” dur. MÖ 498 yılında, adada bulunan diğer krallıklarla birlikte, Soli de Kıbrıs’ın hakimi olan Perslere karşı ayaklanır, ancak yenilirler.

Bundan sonra, şehrin daha iyi kontrolünü sağlamak için, Pers taraftarı Kral Doxandros of Marion, şehrin yanına “Vouni Sarayı”nı yaptırır.

Soli: en parlak yıllarını, Roma döneminde yaşar. 4’ncü yüzyıla gelindiğinde, liman, gemilerin giremeyeceği kadar alüvyonla dolar ve bunun üzerine bakır madenleri kapatılır. 7’nci yüzyıldaki Arap akınları, kentin sonunu hazırlar.

Araştırmalarda, Soli şehrinde tiyatronun sırtını verdiği tepedeki Akropolis’de kral sarayı bulunmuştur.

Kazılarda: ayrıca Helenistik döneme ait altın ve gümüş takılar, MÖ 1’nci yüzyılda yapılmış mermer bir Afrodit heykeli (halen Güney Kıbrıs’ta müzede sergileniyor) ve MÖ 2’nci yüzyıla ait Amazonlar ise savaşı gösteren bir kabartma ele geçirilmiştir.

Günümüzde: Viyana Tarih Müzesinde bulunan ve Fugger Lahiti olarak bilinen lahtin de Soli Akrepolisinden çıkarıldığı ileri sürülmektedir.

Kazılarda: Helenistik döneme ait Agora’ya açılan bir cadde ve Agoradaki mermer, anıtsal çeşmenin kalıntıları da ortaya çıkarılmıştır.

Tatlı su kaynağı, verimli topraklar ve korunaklı liman, ayrıca bakır yatakları ve bakırı işleyebilecek çok sayıda odunun bulunması, bölge için büyük bir avantaj dı.

Günümüzde koruma altına alınıp ziyaretçilere açılan bu yerleşim yeri: tarihin, korunması gereken miraslarından biridir.

soli.5
Kıbrıs Lefke

SOLİ BAZİLİKASI

Yapının: 4’ncü yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı düşünülmektedir. Kıbrıs adasında inşa edilen ilk kiliselerden birisidir.

Yapının, kendine özgü yanları vardır. 200 metre uzunluğundaki bazilika, üç kapılı bir giriş ve giriş mekanı ile başlıyor. Bunu: dört tarafı sütunlarla çevrili ve çeşmesi olan bir avlu izliyor. Bundan sonra gelen, yine üç kapılı bir giriş ve narteksten sonra, asıl kiliseye giriliyor.

Kilisenin içinde iki sıra halinde dizilmiş, onikişer taştan yontulmuş dev sütunlar vardır.

Günümüzde, bu sütunların sadece altlıkları görülüyor. Nefin sonunda, üçlü apsis vardır. Ortadakindeki sıralar piskopos ve rahiplere ayrılmıştır.

Kilisenin döşemesi tamamen mozaik kaplıymış. Bu mozaiklerin bir kısmı, günümüze dek ulaşmıştır.

Kuzey Kıbrıs’ın en iyi korunmuş mozaik ve mermer zeminine sahiptir. Başlangıçta tümü geometrik desenli olan mozaiklere, zamanla hayvan figürleri de eklenmiştir.

Hayvan figürleri arasında, çevresi bir bitki örtüsü ve dört küçük yunus ile çevrili, kaza benzeyen kuğu figürü dikkat çeker.

Apsisin önündeki mozaikte Yunanca “Ey İsa, bu mozaiği sana adayanları koru” yazısı okunur.

Hıristiyanlık geleneğinde Soli, Saint Mark’ın Saint Auxibus tarafından vaftiz edildiği yer olarak kabul edilmektedir.

Buna göre, 1’nci yüzyılda Soli’ye sığınan Hıristiyan bir Romalı olan Auxibus, sonradan Soli kilisesinin ilk piskoposu olmuştur.

soli tiyatro.1
Kıbrıs Lefke

SOLİ TİYATROSU

Soli’deki Roma tiyatrosu, bir tepenin denize bakan yamacına kurulmuştur. 2’nci yüzyıl sonu ve 3’ncü yüzyıl başındaki tarihi süreçte yapıldığı tahmin edilmektedir. Seyircilere ayrılan yarım daire şeklindeki oturma sıralarının olduğu bölüm, kısmen tepenin kayasına oyulmuştur.

Burası: ortadaki orkestra (koro yeri) denilen kısımda, kireç taşı bloklarla yapılmış bir duvarla ayrılıyor.

Oturma yerlerinin taşları ve mermerlerinden sağlam kalanlar, 19’ncu yüzyılda Mısır’da Port Sait rıhtımının yapılmasında kullanılmıştır.

Aslında kapasitesi 4000 kişi olan bu kısım, günümüzde yarı yüksekliğine kadar restore edilmiş durumdadır.

Sahne binası, iki katlı ve mermerle kaplanmış ve heykellerle süslüdür. Günümüzde görülen kısmı, sahne binasının üzerine inşa edildiği platform kısmıdır.

Tiyatronun batısındaki bir tepenin üzerinde, İsis ve Afrodit’e adanmış bir tapınağın izleri görülür.

Soli Tiyatrosunda, her yıl Lefke Avrupa Üniversitesinin mezuniyet törenleri ve yine her yıl düzenlenen Bahar Şenlikleri yapılmaktadır. Bu şenliklerde ünlü sanatçılar konserler verir.

vauni sarayı.1
Kıbrıs Lefke

vauni sarayı.2
Kıbrıs Lefke

 

VOUNİ SARAYI

Marion şehrinin, Pers sempatizanı olan kralı Doxandros of Marion tarafından, civardaki Yunan taraftarı yerleşim birimlerinin ve özellikle Soli şehrinin kontrolü için, 5’nci yüzyılda yaptırılmıştır.

Deniz seviyesinden 270 metre yüksekliktedir.

Sarayda 137 oda vardı. Bunlar: idari bölümler, yatak odaları, erzak dolapları, hamam ve çalışma odalarıydı.

MÖ 449 yılında, bölgedeki Pers egemenliği, yerini Yunan egemenliğine bırakınca, saray işlevini yitirdi.

Yani, toplam 70 yıllık bir süreçte ayakta kalabilmişti.

Daha sonra ise MÖ 380 yılında, Soli halkı tarafından yıkılır ve bir daha yenilenmez.

Sarayın su ihtiyacı için kayalara oyulmuş sarnıçlarda biriken yağmur suları kullanılmıştır.

Erzakların depolandığı bazı odaların içlerine, amforaların oturtulduğu çukurlar yapılmıştır.

Hamamlar sıcak hamam türünün en eski örnekleridir.

Yapılan kazılarda, pişmiş topraktan yapılmış ve sarayın ortadan kalktığı yangında siyahlaşmış testi içinde “Vouni Hazinesi” olarak adlandırılan eşyalar bulunmuştur.

Bunlar arasında: altın ve gümüş bilezikler, işlemeli gümüş kupalar, Marion, Kition, Lapithos ve Paphos şehirlerinin damgalarını taşıyan yüzlerce madeni para bulunmuştur.

Sarayın güneyinde ise, MÖ 5’nci yüzyılda yapılmış olan bir “Athena Tapınağı” izleri bulunmuştur.

İki avlusu ve etrafı çevrili kutsal bir alanın bulunduğu tapınakta, içlerine heykellerin oturtulduğu çukurlar da bellidir.

Vouni kalıntılarının bölümleri, giriş, kraliyet odaları, sütunlu avlu, mutfak avlusu, sarnıç, erzak depoları, hamamlar, oturma odaları, işyerleri olarak gezilip görülebilir.