Tunceli Mazgirt

Tunceli Mazgirt

Mazgirt, Tunceli arasındaki uzaklık: 67 km.

TARİHİ

Yörede yaşayanlar tarafından ilçenin ismi “Mezingirt” olarak kullanılır. MÖ 9’ncu yüzyılda bölgede Urartular hakimiyet kurarlar. Urartu dilinde “Gert” kelimesi “Şehir” demektir. “Mezingirt” kelimesinin anlamı ise “Büyük Şehir” demektir.

1473 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından, yöre Osmanlı topraklarına katılır. 1520 yılında Mazgirt, Sancak olur. Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı ile, Muhammed Bey, Mazgirt Sancak beyliğine atanır. Bir yıl bölgeyi yönettikten sonra vefat eder.

GENEL

Yerleşim yeri, Munzur dağlarının uzantısı olan Kert dağları üzerinde, Mazgirt kalesi eteklerinde kurulmuştur. Yörenin toprakları: güneyden kuzeye doğru yükselir. Rakımı ortalama 1400 metredir. İlçenin güneyindeki topraklar ise, baraj gölü kıyısında olması nedeniyle tarıma elverişlidir.

GEZİLECEK YERLER

Tunceli Mazgirt Kalesi

MAZGİRT KALESİ

İlçe merkezinin kuzeyinde, hakim bir tepe üstündedir. Tepe üzerindeki kale, kireçtaşı bloğundan oluşan bir düzlüktedir. Kale, bu düzlüğün ortasında, bir kaya bloğuna dayanan ve 5/ metre kadar yüksekliği sahip üst kale ile biter.

Kale duvarlarında bulunan yazıta göre: MÖ 8’nci yüzyılda Urartu kralı II Rusas tarafından yaptırılmıştır. Kaleye girmek için, bir mağara yolu kullanılır. Mağaranın önünde 40 basamaklı bir merdiven bulunur.

Bu mağara günümüzde “Dilek Mağarası” olarak kullanılır. Bu mağara, dilek amacıyla ziyaretçiler tarafından içine atılan taşlarla doludur. Halk arasındaki inanışa göre, bir taş mağara atılmadan önce dilek tutulur ve taş mağarada kalırsa dileğin gerçekleşeceğine inanılır.

Günümüzde kale surlarının büyük kısmı yıkılmış olmasına rağmen, bir kısmı hala ayaktadır. Kalede: oyma taşlardan yapılmış evler, sulama kanalları, havuz, tüneller ve yel değirmenleri kalıntıları bulunmaktadır. Kalenin üst kısmında ise, Urartular dönemine ait bazı yapılar, orijinal olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Surlarla çevrili kalenin üst kısmında: köşk şeklinde bir yapı ve yel değirmeni görülür.

BAĞIN KAPLICALARI

Saklı cennet olarak lanse edilen burası, İlçe merkezine bağlı 65 km uzaklıktaki Dedebağ köyünde Peri suyu kenarındadır. Burada Peri suyu önemli çünkü, seyir terasında oturduğunuzda Peri suyuna inen ceylanları görebilirsiniz. Ayrıca yine Peri suyunda sazan balığı tutulabiliyor.

Tek kaynaktan çıkan kaplıca suyunun sıcaklığı 35 derecedir. Su: kalsiyum sülfatlı, sodyum sülfatlı ve klorür bikarbonatlıdır. Banyo uygulamaları şeklinde yararlanılır. Kaplıcada 4 tane yüzme havuzu bulunuyor. İki tane havuz bay ve bayan olmak üzere kapalıdır.

Peri suyu kenarında yetişkin ve çocuk havuzları bulunuyor. Bu havuzlarda, şifalı doğal kükürtlü sular vardır. Suların iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: romatizmal hastalıklar, kırık ve çıkık sekelleri, kadın hastalıklarıdır.

Kaplıca bölgesinde oldukça güzel tek katlı bir konaklama tesisi bulunuyor. Tesis 30 yatak kapasitelidir. Ayrıca bir lokanta ve çay bahçesi vardır.

Son bir not, Bağın kaplıcaları her ne kadar Tunceli Mazgirt ilçesine bağlı olsa da Elazığ Karakoçan ilçesinden buraya ulaşım mümkündür.

BAĞIN KALESİ

İlçe merkezine bağlı Dedebağ köyünün yakınlarında Peri suyunun kenarında bulunan bu kalenin, Urartu döneminde Kral Menuas tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Yüksekçe bir tepede bulunan kale, aşağıdan yukarıya bakıldığında küçük bir duvar izlenimi vermektedir.

Kale, Mazgirt ilçesinden 20 ve Elazığ Karakoçan ilçesinden ise 12 km uzaklıktadır. Kaleye uzunca bir tırmanıştan sonra çıkılmaktadır. Kaleye ait kitabe, günümüzde Elazığ Harput Müzesinde sergilenmektedir.

Kalenin giriş kapısı, Peri suyuna bakan yamaçtadır. Kaleye merdivenle çıkılıyor. Kalenin içinde kayalara oyularak yapılmış büyük bir oda vardır. Ancak bu oda ve diğer birçok yer günümüzde toprak dolmuş durumdadır. Ayrıca yine kale içinde çok sayıda kaya oyuğu şeklinde gıda mahzeni ve tünel merdiven vardır.

Bu merdivenler, yer yer yok olduğundan, işlevleri tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak kale üzerinden, kalenin yamacında bulunduğu nehre kadar indiği tahmin edilmektedir. Günümüzde kalenin surları büyük ölçüde tahrip olmuştur.

Çünkü kalenin surlarının taşları, köylüler tarafından alınarak kale dibinde yapılan evlerin yapımında kullanılmıştır. Define avcıları kalenin birçok noktasını kazarak tahrip etmişlerdir.

 

KALEKÖY-KARAKALE

İlçenin 5 km batısında bulunan kale, adını aldığı köyün 500 m kuzeydoğusunda, kabaca oval planlı, 45-50 m yüksekliğinde kayalık üzerine kuruludur. 

Kalenin giriş kapısı üzerindeki kitabesi vardır. Kitabesine göre, Kale MÖ 9’ncu yüzyılda yapılmıştır. 

Kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın kuzey ve batı kısmı dik bir uçurumla sonlanır. Kayalığın güney kısmı ise önünde yer alan vadiye doğru kademeli şekilde alçalır. 

Kalenin kayalığın güney kısmında yaklaşık 0.75 hektarlık bir alanı kapladığı anlaşılır. 

Deniz seviyesinden 1645 m yükseklikte bulunan Kaleköy’ün çevresinde daha çok fiziki olarak engebeli, kayalık ve verimsiz bir arazi bulunur. 

Erken dönem çalışmalarında kalede bulunan çivi yazılı yazıt ve çok odalı kaya mezarı tanımlanır. 

1888 yılında yayınlanan bir eserde, kalede bulunan yazıt, kaya mezarı ve basamaklı tünelden söz edilir. Sonrasında Alman araştırmacı Lehmann kaleye uğrar ve burada bulunan yazıtın bir fotoğrafını çeker. Kaleköy kaya mezarının planını yayınlar ve mezar hakkında detaylı bilgi verir. 

Kaleköy’ün daha çok insan faktörüyle tahrip edildiği anlaşılmaktadır. Çünkü toprak altında kaldığı anlaşılan kısa bir sur kalıntısı haricinde kaleye ait mimari birimlere veya savunma sistemine ait olabilecek kalıntılar görülmez.

Kaleden günümüze ulaşanlar:

Kaya işçiliğinin ürünü mimari kalıntılar ve ana kaya üzerinde bulunan bazı temel izleridir. 

Bunlar sur temel yatakları, mekanlara ait olduğu anlaşılan ana kaya üzerindeki temel izleri, kaya mezarı, yazıt, basamaklı tünel, harçsız duvarlar, açık hava tapınağı, sarnıç ve kaya nişleridir. 

 

Kaya mezarı:

Kaleköy’de Urartu dönemine tarihlenen iki odalı kaya mezarı kalenin güney kısmında bulunur. 

Kaya mezarının girişine 3 basamaklı bir merdivenle ulaşılır. Günümüzde merdivenin bazı kısımlarının tahrip olduğu görülür. 

Mezar girişinin bulunduğu kaya bloğunun ön kısmı tıraşlanarak düz bir ön yüzey elde edilmiştir. Bu kısımda ana kapı geriye doğru çekilerek, üstü tonozlu kısmen kapalı bir giriş alanı yapılmıştır.

Kaya mezarının giriş kısmında, ana kapının bulunduğu kuzey duvarından batı duvarına kadar uzayan, II Rusa dönemine tarihlenen Urartuca yazıt bulunmaktadır. 

Yazıtın önemli bir kısmı tahrip olduğundan okunamaz durumdadır. Ama yazıtın içeriği hakkında genel kanı, II Rusa dönemine ait bir kült yazıtı olduğudur. Tam olarak okunamasa da yazıtta bazı aşiret guruplarından bahsedildiği anlaşılır. 

Kaya mezarının ana kapısı dikdörtgen planlı olup 1.20 x 1.50 ş 0.82 m ölçülerindedir. 

Ana kapının eşik kısmının giriş ve çıkışında birer basamak vardır.

Mezarın ilk odası 3.64 x 5.87 m ölçülerinde kabaca dikdörtgen plana sahiptir. Yaklaşık 2.50 m yüksekliğindeki odanın kuzey duvarında büyük bir niş bulunmaktadır. Nişin tabanı dibe doğru derinleştirilmiştir. 

Odanın tavanı düz şekilde biçimlendirilmiştir. Tavanın giriş kısmından başlayarak 3.20 m ye kadar olan kısmı 20 cm daha yüksektir. Bu alanın çevresinde tek sıra halinde fisto bezemeli korniş bulunur. 

Mezarın ikinci odasına, ilk odanın doğu duvarına açılmış dikdörtgen bir kapıyla geçilir. Kapının kenarlarında tek sıra halinde bir silme bulunur. Silmenin üç tarafı tavandaki kornişin benzeri fisto tipi bezemeyle süslenmiştir. 

Kabaca kare planlı olan oda 3.40 x 3.66 m ölçülerindedir. Odanın yüksekliği birinci odadan 15 cm daha alçaktır. Odanın kuzey duvarında ilk odadaki nişe benzeyen dikdörtgen bir niş bulunur. Ayrıca odanın güney duvarıyla batı duvarının kesiştiği yerde küçük bir niş vardır. Daha sade yapıldığı anlaşılan odanın duvarlarında ilk odada görülen korniş gibi bezemeler bulunmaz.

Literatürde tek odalı kaya mezarı olarak adlandırılan yer, kayalığın güney kısmındadır. Girişine günümüzde bir kısmının tahrip olduğu görülen 7 basamakla ulaşılır. Mekanın önünde bulunan alanın zemini tıraşlanarak düzeltilmiştir. Böylece bir nevi düz bir platform oluşturulmuştur. Üst kısmı kemerli şekilde biçimlendirilen mekanın kapısı 1.45 x 0.90 m ölçülerindedir. Kapının açıldığı oda 2.70 x 3.30 m ölçülerindedir. Mekanın tam ortasında en az 3.20 m derinliğinde bir çukur bulunur. Bu mekanın işlevi tam olarak anlaşılamaz. İlk bakışta tek odalı bir mezar gibi görünmesine rağmen çukurun mekanın tam ortasında bulunması bu iddiayı şüpheli kılmaktadır. 

Basamaklı Tünel:

Kaya mekanının yaklaşık 5 m alt kısmında basamaklı tünel bulunur. Tünel yaklaşık 20 m devam ettikten sonra içi toprak dolu olduğundan takip edilemez. Tünel girişinden yaklaşık 1 m sonra yukarı doğru açılmış bir açıklık dikkat çeker. Benzer şekildeki açıklıklar Harput Kalesi tünellerinde de görülür. Muhtemelen açıklık sayesinde üst kısımda toplanan sular, tünelin içine akıtılmıştır. 

 

Açık hava tapınağı:

Kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın batısında açık hava tapınağı olarak adlandırılan alan bulunur. Burada ana kaya üzerinde 7 x 6.30 m ölçülerinde bir alan, yaklaşık 4 m derinliğinde olacak şekilde düzenlenmiştir. Duvar şeklinde kalan kısmı ise 2 adet üçgen biçimli niş yapılmıştır. 

 

SONUÇ:

Kaleköy’de bulunan iki odalı kaya mezarı, harçsız şekilde inşa edilmiş duvarlar, sur temel izleri ve kaya nişleri Urartu dönemine tarihlenir.

Basamaklı kaya tüneli ve ortasında kuyu bulunan kaya mekanı ise, Urartu sonrasında kalede yerleşim olduğuna işaret eder.

Kaleköy, Van kalesi dışında kaya mezarı üzerinde yazıt bulunan tek yerdir. 

Kaya mezarı üzerinde II Rusa dönemine tarihlenen yazıt bulunması, kaya mezarı yapma geleneğinin Urartu’nun kuruluşundan en az II Rusa dönemine kadar sürdüğünün bir kanıtıdır. 

Kale, 2001 yılında birinci derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. 

 

GÖKTEPE HÖYÜĞÜ

Tunceli-Elazığ kara yolu üzerinde Gökçetepe Köyünün yaklaşık 500 metre güneyindedir.

Nehrin yol açtığı tahribatla birlikte, muhtemelen 300 x 250 met boyutlarında, 15 metre yüksekliktedir. Yani, büyükçe bir höyüktür. Höyükte, kaçak kazıların yarattığı yoğun tahribat nedeniyle mevcut kesitlerden anlaşıldığına göre, höyük zamanında yoğun bir iskana sahiptir.

Yüzeyden toplanan boyalı seramik parçaları, iyi pişirilmiş ince cidarlı amorf seramikler, meyvelik olarak tanımlanan iç bükey seramik parçaları ve obsidyenler, Tunç çağına, kaba yapılı, dışa taştın dudaklı, az pişmiş, yoğun katkılı olan seramik parçaları ise Demir çağı ve sonrasına aittir. Höyüğe toprak bir yolla ulaşılmaktadır. Höyükte, günümüze kadar herhangi bir araştırma yapılmadığından, ayrıntılı bilgi yoktur.

ELTİ HATUN CAMİİ

İlçe merkezindedir.

Caminin kitabesi, taç kapısı üzerindedir. Ancak bu kitabe günümüzde okunamayacak şekilde tahrip olmuştur. Ancak kitabede okunduğu kadarı ile, cami 1252 yılında, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın kız kardeşi Elti Hatun adına yaptırılmıştır.

Caminin kuzey cephesine bitişik derin bir niş içindeki çeşme üzerinde de bir kitabe bulunmaktadır. Camide, son cemaat yerinin kuzey duvarında bulunan çeşmenin üstündeki yazıda “Elti Hatun adına, 1252 yılında yaptırıldığı” yazılıdır.  

Evet caminin tümü, kesme taştan yapılmıştır. Girişi doğu cephesindendir. Caminin yanında, taş kaide üstünde yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minare bulunmaktadır. Caminin içinde ise: Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın annesi ve küçük kardeşi Elti Hatun’un türbesi vardır.

ELTİ HATUN TÜRBESİ

İlçe merkezinde caminin içinde bulunan ve 14’ncü yüzyıla ait bu türbe, Ermeni bir mimar tarafından yapılmıştır. Türbenin içinde 3 tane mezar vardır. Bunlardan ikisi büyük, bir tanesi küçüktür. Mezarlardan bir tanesi Elti Hatuna, diğeri Uzun Hasan’ın annesine ve küçük olanı ise Uzun Hasan’ın yeğenine aittir.

Evet türbe ile ilgili yörede anlatılan bir efsane var. Efsane şöyledir.” Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kız kardeşi Elti Hatun, hastalanır. Artık öleceği düşünülen kadın, kardeşi Uzun Hasan’a “Ben yılandan çok korkarım.

Eğer ölürsem tabutumu yere gömme. Bana bir kümbet yapıp taburumu orada astır.” Der. Hükümdar Uzun Hasan, kız kardeşi öldükten sonra isteğini yerine getirip Elti Hatun Türbesini yaptırır ve içerisine uzunca bir zincir asarak kardeşinin tabutunu havada kalacak şekilde bu zincire asar.

Evet efsane böyle, ancak devamı da var. “Ertesi günü kız kardeşinin mezarını ziyaret eden Uzun Hasan, kapıyı açar açmaz tabuta sarılı büyük bir yılan görür ve irkilerek geri kaçar. “Mukadderata boyun eğmek lazımdır.” Diyerek havada asılı duran tabutu zincirden indirtir ve toprağa defnettirir.” Evet efsane bu kadar.

Türbe günümüzde yöre halkı tarafından ziyaret ediliyor, burada mumlar yakılıyor, dilekler dileniyor. Bu arada, efsanede geçen zincir, hala kümbetin tavanında, aşağı ucunda dört halkası ile asılı sarkık durmaktadır. Mezar da zincirin tam altında, kümbetin ortasındadır. Türbe, sekizgen şeklinde yapılmıştır.  

Tunceli Pülümür hakkındaki gezi yazım için  Pülümür

Siirt Baykan Veysel Karani

Siirt Baykan Veysel Karani

Veysel Karani Türbesi: Baykan’ın Ziyaret Beldesinde, Diyarbakır-Bitlis karayolu üzerindedir. Siirt’e 40 km. uzaklıktadır. Baykan ilçesine ise: 8 km. uzaklıktadır. Her yıl: yaklaşık 200 bin kişinin ziyaret ettiği bu mekan: gerçekten pek fazla düzenli değil.

Türbenin bulunduğu bölüm çevresinde: salkım-saçak çok sayıda satıcı var. Bunlar: hoş bir görüntü oluşturmuyor. Ayrıca: gerekli temizlik sağlanmaması nedeniyle, çevre çöp içinde. Umarım: her yıl birçok insan tarafından ziyaret edilen bu mekan; daha düzenli ve temiz bir hale getirilir.

Çünkü: Hz. Peygamber, bir hadisinde: “ Beni ziyaret etmek imkanına erişemediğinizde, kardeşim Veysel Karani’yi Makamını ziyaret ediniz” buyurmuştur.

Evet, burası hakkında, birçok rivayet bulunmakta, ancak, sanırım ilginizi çeker, bir rivayet şöyle demektedir. “ Hz. Veysel Karani’nin türbesini bir kez ziyaret eden, iki kez daha gelir, yani toplam üç kez ziyaret edilir”

VEYSEL KARANİ

Veysel Karani: İslam din büyüğüdür. Yemen’in Karn köyünde doğmuştur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Müslüman olduktan sonra: her hareketi ve her sözü ile insanlara ibret ve nasihat oldu.

Onun en önemli vasfı: Peygamberimize olan aşkı, ibadete canla başla devamı ve annesine saygısıydı. Annesine çok hizmet edip, hayır duasını aldı.

Annesi; kendisine bakacak kimse olmadığından, ona izin vermedi ve Peygamberimizi göremedi. Bu durum nedeniyle, İslam’dan anne sevgisini yücelten bir konumu vardır.

Sıffın savaşı sırasında: 657 yılında ölmüştür. Bu savaştaki şehitlerin büyük çoğunluğu, savaşın olduğu yerde toprağa verilir. Şehitlerini memleketlerine götürmek isteyenler için tabutlar yaptırılır.

Şehitlerin içinde: Hz. Veysel Karani’de vardır. Mübarek naaş için: 3 ayrı kabile toplanmış ve sahip çıkmışlardır.

Şehit birdir, ancak sahipleri üçtür. Saatlerce tartışılır. Ne var ki; hiçbir kabile, diğerini tatmin edip inandıramaz. Sonunda iş: Hz. Ali’ye ulaşınca, o, olayı İslami açıdan anlatmaya çalışır.

Hz. Veysel Karani’nin, köken olarak Yemenli olduğunu ve Yemenlilere verilmesi gerektiğini belirtir. Ancak, diğer iki kabile bu teklife razı olmazlar.

Hz. Ali, kura çekme teklifinde bulunur, buna da razı olmazlar. Bunun üzerine, Hz. Ali: “Peki Veysel Karani’nin mübarek naşını ben korumaya alıyorum, yarın görüşürüz” der. Her üç kabile başkanları dağılırlar.

Hz. Veysel Karani, son kerametini gösterir ve sabah kalktıklarında, her üç kabilenin tabutlarında da görünür. Her kabile, birbirinden habersiz, naşın kendilerine verildiğini düşünerek, sessizce naaşı alırlar ve biri Yemen yolunu, biri Şam yolunu ve biri de Bitlis yolunu tutar.

Böylece: Hz. Veysel Karani ; yeni olayların çıkmasını önler.

O’nun defni ve mezarıyla ilgili anlatılanlar, birer rivayete dayanır. Nereye ve nasıl defnedildiği konusunda kesin bir bilgi yoktur.

Kendisine gönderilmiş olan “Hırka-i Şerif” günümüzde “Hırka-i Şerif Camisinde: soyundan gelenlerin himayesindedir.

Van-Diyarbakır istikametine giden otobüsler, burada mola verir ve vatandaşlarımız hemen türbeye koşarak dua eder, adağı varsa adak adar, namaz kılarlar.

Siirt Baykan Veysel Karani

VEYSEL KARANİ KÜLLİYESİ

Veysel Karani Külliyesi: Vakıflar Müdürlüğünün girişimleriyle, 1974 yılından itibaren çok daha bakımlı bir görünüme kavuşturulmuştur.

1982 yılında: avlu düzenlemesinden sonra, 1983 yılında kesimhane binaları, daha sonra da otel ve konuk evi binaları devreye sokulmuştur.

Siirt Baykan Veysel Karani

VEYSEL KARANI TÜRBESİ

Ziyaret Beldesindedir. Yörenin “Cas” denilen harcıyla 1901 yılında yapılıp, kubbe ile örtülmüş olan türbe, 1967 yılında yıktırılmış ve yerine yeni türbe yapılmıştır.

Veysel Karani Türbesi ve Külliyesi, 2001 yılında Valilik tarafından restore edilerek, modern bir görünüme kavuşturulmuştur.

Bu nedenle: günümüzde görünen türbenin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.

Her yıl: 16-17 Mayıs tarihlerinde, Veysel Karani’yi anma etkinlikleri düzenlenmektedir. Bunun yanında: aslında, burada büyük bir külliye inşası düşünülmektedir.

Ancak: yöredeki esnaf, buna karşı çıkıyormuş.

Yine de: Konya’da Mevlana Külliyesi gibi, buraya da daha modern tesisler bulunan bir külliye yapılması düşünülüyormuş.

Siirt Baykan Veysel Karani

ŞEYH OSMAN TÜRBESİ

Anlatıldığına göre, Hz. Veysel Karani’nin peşinden gelen Şeyh Osman, “Veysel Karani nerede kalırsa, bende olduğum yerde kalayım “demiş ve şu an 200 metre ara ile, mezarları bulunuyor.

Bir başka rivayete göre: Şeyh Osman; Hz. Veysel Karani’nin türbesini bulmak üzere, Irak’tan yola çıkar. Günlerce ilerler ve günümüzde, türbesinin bulunduğu yere geldiğinde; karşısına kılık değiştirmiş olarak şeytan çıkar.

Şeyh Osman; ona, Hz. Veysel Karani’nin türbesinin nerede olduğunu sorar. Şeytan: onu yanıltmak için, türbenin bu civarda olmadığını, tam tersi istikamete gitmesini söyler.

Bunun üzerine: Şeyh Osman; türbenin tam tersi istikamete doğru yola çıkarken, yorgunluktan, vefat eder ve vefat ettiği yerde, bugün türbesinin bulunduğu yerde gömülür.

Bu rivayet: Hz. Veysel Karani’nin naaşının gerçekte burada bulunduğu hakkında, bir doğruluk payı vermesi açısından ilginçtir.

Siirt Baykan hakkındaki gezi yazım için Baykan

Siirt Tillo Aydınlar hakkındaki gezi yazım için Tillo Aydınlar

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

 

2013 yılı yaz dönemi içinde: Pursaklar yakınlarındaki “Peçenek Köyü” nün hemen ilerisindeki boşluk alanda “Peçenek köyü Piknik Alanı” adı altında: büyük bir piknik alanı açıldığı, Ankara-Altındağ Belediyesi tarafından bir kısım reklamlar ile, Ankaralılara duyuruldu.

Önce ulaşımdan söz etmek istiyorum

İlk önce, piknik alanı ile ilgili Altındağ Belediyesinin internet sitesinde: alanın Altındağ merkezine yalnızca 20 dakika uzaklıkta olduğunu okuyunca, şehir merkezine bu kadar yakın yerde, piknik alanı oluşturulmasını takdirle karşıladım.

Çünkü: bizim insanımızın kültüründe “mangal” büyük bir yer ve önem taşıyor ama mangal kültürü maalesef iyi bir şekilde gelişmemiş, yani insanlar şehir merkezinde mangal yakmaya kalktığında, yerleşim yerlerinde yoğun bir duman ve et kokusu barınıyor ve bu elbette ve kesinlikle hoş olmuyor.

Öte yandan, şehir yakınlarındaki yeşil alanların azlığı da mangal kültürünü olumsuz etkileyen en büyük etken. Sonuç olarak: şehir yakınlarında bu tür piknik alanları açılması, kamu hizmeti açısından gerçekten takdire şayan.

Ama: ben Altındağ merkezine yaklaşık 18 km. uzaklıkta olduğu söylenen bu piknik alanına ulaşmak için, EGO’nun 313 numaralı otobüsüne (Orhangazi-Peçenek-Tatlar) otobüsüne bindiğimde, 20 dakikada oraya ulaşamadık. Bir başka otobüs daha olduğu söyleniyor, bu da 315 numaralı (Kavaklı-Aydıncık-Peçenek-Tatlar) otobüsü, bu arada yolculuk yaklaşık 30 dakika civarında sürüyor.

Bu arada: özel arabası ile buraya gidecekler için şu söylenebilir, Pursakları (Esenboğa hava alanı yolu) geçtikten sonra: Altınova-Orhangazi yönünde ilerlerseniz, bir süre sonra Peçenek köyüne varırsınız ve köyün devamında piknik alanı bulunuyor.

Piknik alanına kendi aracınız ile giderseniz, gayet güzel bir otopark var. Otopark 300 araç kapasitelidir.

Evet: geldiniz piknik alanına, ilk sürprizi burada yaşıyorsunuz. Çünkü giriş ücreti biraz yüksek geldi. Buraya gelmek isteyen aileler, Belediye otobüsünü kullanırlarsa otobüs ücreti de ödeyecekler ve böylece bayağı pahalıya gelecektir.

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

Ankara Peçenek köyü piknik alanı

Gelelim piknik alanına

Piknik alanı olarak ayrılan yer bayağı büyük, yaklaşık 400 dönümlük bir arazide kurulduğu söyleniyor. Alan: daire şeklinde düzenlenmiş, birbiri içindeki küçülerek devam eden daireler var ve bunların üzerinde: 300 kamelya ve 300 barbekü yani mangal yeri bulunuyor.

Ama bunların en büyük özelliği, alanın büyük olmasından yararlanılarak düzenlenmiş olmaları, yani aralarında belli bir mesafe bırakılmış, ferah bir ortam var, piknikçiler iç içe oturmak zorunda kalmıyorlar.

Bunun dışında: alt yapı hizmetleri de yürütülmüş ve 4 tuvalet ile 1 mescit düzenlenmiştir.

Yeşillik ise bayağı güzel, piknik alanına 35 bin bitki, 3750 ağaç dikildiği ve 170 bin metre karelik bir yeşil alan yaratıldığı söyleniyor ki, bu ağaçlar büyüdüğünde daha güzel olacağı kesin.

Güvenliğe gelince: piknik alanının 4 ayrı yerinde güvenlik noktaları oluşturulmuş ve güvenlik elemanları, piknik alanında güvenliği sağlamak üzere geziyorlar.

Piknik alanında çocuklar da unutulmamış. Büyük alanın 5 farklı yerinde çocuk oyun alanları yapılmış ve ayrıca: voleybol, basketbol ve hatta futbol sahaları da düzenlenmiştir.

Gerek ulaşım ve gerekse giriş ücretinin yüksek olması nedeniyle: şimdilik bu kamelyalarda yer bulmak mümkün. Kamelya ya oturuyor ve barbekü yerinde mangalınızı yakıp, temiz hava almanın keyfini yaşayabilirsiniz.