Ankara Ulus Roma Hamamı

Ankara Ulus Roma Hamamı

Roma hamamı: Ulus Meydanından, Yıldırım Beyazıt Meydanına uzanan yol üzerinde, Ulus meydanına yani Atatürk anıtına 400 metre uzaklıkta, Çankırı caddesi üzerinde, yolun batısında cadde seviyesinden 2.5 metre yükseklikteki bir plato üzerinde bulunmaktadır.

Bu höyükte yapılan arkeolojik araştırmalarda: Frig ve Roma dönemi katları ortaya çıkarılmıştır. Buradaki Frig yerleşimi: iki yapı katıyla temsil edilmektedir. Bu yapı katlarında uygulanan mimari: çamur harçla tutturulmuş taş temeller ve dikdörtgen planlı evlerdir.

Bu evlerin içinde: kötü durumda bazı demir eşyalar, çark yapımı ve bazı perdahlı, gri renkli ve boyalı frig seramik parçaları bulunmuştur. Temmuz 2007 tarihinde yapılan kazılarda ise, yine bu bölgede MS. 2’nci yüzyıla ait olduğu düşünülen büyük “Hermes” heykeli bulunmuştur.

Hamam binası ise: 1939-1943 yılları arasındaki kazılarda tamamen ortaya çıkarılmıştır. Burayı mutlaka ziyaret etmenizi öneriyorum, çünkü: burası Roma döneminde yapılan birçok hamam yapısı incelenirken, klasik bir taşra şehri hamam yapısı ötesinde imparatorluk tarzı bir hamam yapısıdır ve Anadolu’da bulunan en büyük Roma hamamı olarak bilinmektedir.

Çünkü: Galatları şehri olan antik Ankyra şehri: Galatia ülkesinin başkenti olması ve Anadolu’da doğu-batı hattındaki yolların birleşim noktasında bulunması sebebiyle, özellikle Roma döneminde çok gelişmiştir.

Yapı ile ilgili bilgi vermeden önce, burayı gezerken daha iyi anlamanız için isterseniz biraz Roma hamamı ve hamam kültürü hakkında bilgi vermek istiyorum.

Bronz çağındaki kültürlerde, yıkanma dinsel kökenlidir. Ama genel temizlik için: göl, akarsu ve su kaynakları kullanılmıştır. Yıkanma eylemi, ilk olarak eski Yunanlıların yaşamında yer bulmuştur. Yıkanmak: Greklerin yaşantısında hem dini hem de vücut sağlığı açısından önemli hale gelmiştir.

MÖ. 5’nci yüzyıl sonlarında Olympia’daki hamamın: ilk evresinde görülen ilkel zeminden ısıtma sistemi, hamamlarda kullanılan ve “hypokaust” denilen sistemin ilk evresi olarak kabul edilmektedir.

Ancak gerçek anlamda, bu sistem MÖ. 2’nci yüzyılın sonu ve 1. yüzyılın başına tarihlenen evrede görülmektedir. Ancak, Yunanlılarda,  Romalılar gibi gelişmiş ve bağımsız hamam yapısına rastlanılmamaktadır.

Evet: Yunanlılardan esinlenen Romalılar; MÖ. 2’nci yüzyıl içinde, hayırseverlerin yaptırdığı genel hamamları halkın kullanımına açmışlardır. Böylece,  hamamlar. MÖ. 1’nci yüzyıldan başlayarak, imparatorluk dönemi süresince, tüm Roma ve eyaletlerinde çok sayıda yapılmış ve imparatorluk döneminde de büyüklük ve lüks açısından doruğa ulaşmıştır.

MÖ. 33 yılında, Roma’da 170 hamam bulunduğu söyleniyor. Romalılar hamamlara “Thermea” ismini vermişlerdir. Bu isim biraz değiştirilerek günümüzde de “Thermal” olarak kullanılmaktadır.

Bilinen ilk Roma genel hamamı İtalya-Pompei şehrindeki “Stabia” hamamıdır. Bu hamam: MÖ. 150 yılında inşa edildikten sonra eklerle genişletilmiştir. Ben: iki kere ziyaret ettiğim Pompei şehrinde, bu hamamı da gezdim.

Gerçekten muazzam bir yapı, özellikle duvarlardaki ısıtma tertibatını ve yine duvarlardaki her biri muhteşem küçük heykelcikleri unutamıyorum.

Bir  de içinde sıcak su bulunan bir büyük küvet vardı, üzerindeki yazı ilgimi çekmişti, yazı “bir şehirlinin şehir meclisine seçilmek için verdiği ilan yazıtını” içeriyordu, çünkü hamamlar: yıkanma yanında, şehirdeki tüm sosyal ve kültürel ilişkilerin, sohbetlerin, tartışmaların yapıldığı bir yer olarak çok revaçta idi.

İlk Roma hamamlarında: kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler bulunuyordu. Kadınlara ayrılan kısımlar daha küçük ve konforsuzdu. Daha sonra kadınlar ve erkekler birlikte yıkanmaya başladılar.

Ancak İmparator Hadrian döneminde, çıkan bazı sansasyonlar nedeniyle beraber yıkanma yasaklandı ve bu durumda farklı bölümleri olmayan hamamlar, kadınlar ve erkekler için günün ayrı zamanlarında kullanılmaya başlandı.

Romalılar, genellikle öğle yemeğini izleyen siesta saatlerinden sonra yani saat 14.00-15.00 gibi hamama giderlerdi. Bazı hamam kalıntılarında bulunan kandiller, hamamların geceleri de kullanıldığını göstermektedir. Hamam yapıları çevresinde sportif ve sosyal amaçlı kullanılan tesislerin de varlığı düşünüldüğünde, hamamların Romalıların yaşamında önemli bir yeri olduğu kesindir.

Roma hamamı, daha önce belirttiğim gibi, ziyaretçiler tarafından borulara-tesisata atılan sikkelerden yaklaşık 500 yıl boyunca sürekli kullanılmış ve MS. 7’nci yüzyılda hamamın yandığı ve tahrip olarak kullanım dışı kaldığı anlaşılmaktadır.

Evet, biraz da Roma hamamı bölümlerinden söz etmek istiyorum.

Hamamlarda, insanlar peş peşe farklı sıcaklıklardaki ve nemli odalarda kalırlardı. Bu odalarda sıcaklık 40-70 derece arasında değişirdi.

Şimdi de Roma hamamlarında ısıtma tertibatından da birkaç cümle edip, Ankara Roma hamamını anlatmaya başlayacağım.

Roma hamamlarının ısıtılması “hypokaust” denilen bir sistemle yapılmaktadır. Arkeolojik veriler yukarıda da sözünü ettiğim gibi bu sistemin Helenistik dönemden beri varlığını kanıtlamaktadır.

Bu sisteme göre: praefurnium denilen ocakta yakılan odun ve odun kömüründen elde edilen yüksek sıcaklıktaki baca gazları: sistem boyunca pilae denilen destekler arasında ilerleyerek hamamın zeminden ısıtılmasını sağlıyordu.

Ocak sayısı: hamamın büyüklüğüne göre belirleniyordu. (Ankara Roma hamamında 10 ocak bulunması, hamamın büyüklüğüne işaret etmektedir) Ocaklar: taştan yapılmakta ve ızgara kullanılmamaktaydı.

Zemine eğim verilerek küllerin temizlenmesi sağlanıyordu. Ocağın çevresinde ise, yanmış ateş tuğlası kullanılıyordu. Ocağın üstünde: bakır veya bronz kazanlarda su ısıtılıyordu. Ayrıca: daha büyük bir depoda soğuk su bulunuyordu. Suların dağıtımı: musluklarla donatılmış, borularla yapılıyordu.

Hamamın ısıtılmasında kullanılan baca gazlarının içinde ilerlediği bu destekler: tuğladan yapılan ve horasan harcı ile birbirine bağlanıyordu. Bu destekler: özellikle tuğladan yapılıyor ama zaman zaman bazalt, kireç taşı gibi farklı malzemeler de kullanılıyordu.

Şekil olarak ise: silindirik, dörtgen,  kemerli veya farklı geometrik şekiller kullanılıyordu. Birçok hamamda: duvarlarla, hamam arasında boşluk bırakılarak, ısıtma zemin değil, duvarlardan yapılıyordu.

Evet: hamam kültürü ve Roma hamam yapıları ile ilgili bu genel bilgilerden sonra, gelelim Roma hamamı bölgesine:

Yazının başında da belirttiğim gibi: bu bölgede yapılan hafriyat çalışmalarında, sürekli olarak antik döneme ait kalıntılar çıkması üzerine, bu höyüğün bulunduğu alanda resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmış, Roma hamamı ortaya çıkarılmış ve ardından burası bir açık hava müzesine dönüştürülerek ziyarete açılmıştır.

Ancak: burada Roma dönemine ait iki ayrı bölüm bulunmaktadır. Bunlar: Roma hamamı, palaestra ve sütunlu yoldur. Bu üç bölümden oluşan yaklaşık 65 bin metre karelik alan: 1997-2001 yılları arasında yeniden düzenlenerek bir açık hava müzesi haline getirilmiştir ve burada 1000 civarında eser sergilenmektedir.

Bu eserler arasında bulunanlar: mezar stelleri, kuzey kanadında yazılı bloklar, postmamentler ve su künkleri, doğu kanadında altar ve batı  kanadındaki “Nike Zafer Anıtı” benzeri mimari eserlerdir. Alanın ortasında ise: lahit ve aslan heykelleri sergilenmektedir.

Özellikle: mezar stelleri ilgi çekmektedir ki, bunların çoğunluğu Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Bu mezar taşlarının bir kısmı tercüme edilmiş ve yazanlar, hemen yakınındaki levhada belirtilmiştir.

Özellikle burada bulunan mezar taşlarından: 7 yaşında ölen iki kardeş Auximos ve Athenodoros adına yaptırılmış olanlar ilgi çekmektedir.

Diğer bir mezar taşı üzerindeki yazıtta “Niketes. I. Pathica ordusunun emektarı ve onun annesi. Onların kendi tatlı çocuğu, bilgi ve eğitimin tüm zarafetiyle süslenmiş. 13 yıl yaşayan Castrensis anısına. Tatlı çocuk mutlu ol, kimse ölümsüz değildir.” Bu mezar taşını da görmenizi öneririm.

Yazıtlı bloklar ise: genellikle kitabeler ve mil taşlarından oluşmaktadır. Bunlar: Ankara şehrinin o döneme ait bilgilerini içermeleri açısından önemlidir. Örneğin: bu kitabelerin birinde: İmparator Vespasianus döneminde (69-79) Ankaralı emekli askerlerin, bir dernek kurdukları öğrenilmektedir. Ayrıca: yine bu kitabelerde, dönemin ekonomik, sosyal, kültürel ve idari yapısı ve spor etkinlikleri öğrenilmektedir.

SÜTUNLU YOL

Son yıllarda arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülen burası: antik Ankyra şehrinin sütunlu yolunun bir kısmıdır. Sütunlu yol: hamam yapısının ve palaestra’nın doğusunda, antik dönem Ankyra şehrinin kutsal alanı olan Augustus Tapınağının bulunduğu yere doğru uzanmaktadır.

Ancak: Cumhuriyetin ilk yıllarında Çankırı caddesi yapılırken bu sütunlu yolun büyük kısmı, caddenin ve çevresindeki yapıların altında kalmış yok olmuştur.

Evet, sütunlu yolun MS. 2 ile 3’ncü yüzyıl arasında yapıldığı düşünülmektedir. Yolun sütunları: boz renkli damarlı mermerden olup, korint tipte başlıkları bulunmaktadır. Sütunların iki yanında, dükkan yapıları bulunur. Bu dükkanların bulunduğu bölüme ait duvar yapıları ortaya çıkarılmıştır.

Kuzey-güney doğrultusundaki duvar:1.70 metre derinlikte görülmüştür. Burada tespit edilen tüm duvarlar, iri taş bloklardan oluşmakta ve aralarında harç bulunmaktadır. Kazı yapılan bölgenin kuzeyinde: dükkanların muhtemelen ön duvarını oluşturan tuğla örgülü duvar bulunur. Duvar, burada 4.30 metre devam ettikten sonra, iri  taş bloklardan oluşan bir eşikle sonlanmaktadır.

Buradaki kazılarda: seramikler, moloz dolgusuyla beraber kırık ve karışık olarak bulunmuştur. Platformun altında ve çevresini kaplayan yanık tabakada da yer yer Roma ve Bizans döneminden bronz sikkeler ele geçirilmiştir.

Ayrıca: az miktarda Frig seramik parçaları, bol miktarda Roma dönemine ait değişik kap formlarına ait seramik parçaları ve geç dönem seramik parçaları ve az miktarda Roma dönemi kandil ve kandil parçaları bulunmuştur.

Dükkanların bulunduğu bölgede, toplu olarak ele geçirilen ve kronolojik silsile takip eden 2000 adetlik sikke buluntusu: define hüviyeti taşımakta olup, sikkelerin çoğunluğu MS. 364-375 yılları arasında Anadolu’da darp edilen bronz sikkelerdir.

Definenin bulunduğu seviyede yoğun yanık izlerinin de olması, bir yangın veya düşman tarafından dükkanların yakılmış olabileceğini düşündürmektedir.

Ayrıca yine burada bulunan ve halen Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen: çıplak çocuk savaşçı olarak tanımlanan pişmiş toprak figürin, kemik tarak ve kemik at koşumu süslemesi de ilgi çekici buluntulardır.

Roma hamamı kapısından girince, hemen sağ yanda görülen kazı alanında: sütunlu yol ile ilgili bir kısım görüntü ilginizi çekebilir.

PALAESTRA-SPOR ALANI

Burası: antik dönemlerde “gymnasium” denilen alanın bir bölümüydü. Bu açık alan “güreş okulu” anlamına gelmesine rağmen, daha geniş anlamda kullanılmış ve bedensel her türlü etkinlik için ayrılmıştır.

Bu bölüm: aynı zamanda hamamın avlusu olarak da nitelendirilmiştir.

HAMAM KISMI

Burada yapılan arkeolojik araştırmalara göre: hamam kısmının “Septimus Severus”un oğlu İmparator Caracalla (212-217) zamanında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bunun en büyük kanıtı: bu alanda bulunan yüzlerce sikkedir.

Geleneğe göre: hamama gelenler, hamam ücretsiz olmasına rağmen, hamam kanallarına sikke atarlardı ve bu atılan yüzlerce-binlerce sikke: arkeolojik buluntularda ele geçirilmiş ve hamamın ve o dönemin yaşantısı ve kültürüne ait büyük kanıtları ortaya koymuştur.

Bu sikkeler, öte yandan hamamın hangi yıllarda kullanıldığını da kanıtlamaktadır ve bunlar incelendiğinde hamamın 500 yıl boyunca kullanıldığı anlaşılmıştır. (buluntu sikkeler, 500 yıllık sürece aittir.)

Evet: daha önce sözünü ettiğim gibi, bu hamam da Ankaralı bir hayırsever zengin olan Tiberius Julius Julianus tarafından yaptırılmış ve bu durum: yine aynı kişi tarafından yaptırılan yazıtlarda belirtilmiştir. Hamam: sağlık tanrısı “Asklepios” a adanmıştır. Ancak döneminde yapıldığı imparatorun ismiyle anılmakta yani “Caracalla Hamamı” olarak bilinmektedir.

Hamamın uzunluğu 130 metre ve genişliği 80 metredir. Taş ve tuğla kullanılarak yapılmıştır. Daha önce de belirttiğim gibi, Anadolu’daki en büyük Roma hamamıdır ve bu durum, gerek şehrin nüfusunun fazlalığı ve gerekse şehre Romalılar tarafından verilen önemi ifade etmesi açısından önemlidir.

Hamamın suyu: buraya 60 km uzaklıktaki Elmadağ’dan taş borularla getirilmiş ve bu hamamla birlikte şehrin tüm mahallelerine  dağıtılmıştır.

Şimdi de bölgenin gezilmesine gelelim

Hamam bölgesinin girişi: Çankırı caddesinde, sütunlu bir revak kalıntısının çevrelediği geniş bir alandadır. Buradaki giriş önce “palaestra” denilen spor alanına açılır. Bu alanda: beden eğitimi ve güreş yapılırdı.

Bu revaklı avlunun bir kenarında 32 sütun bulunur ve buradaki sütunların toplamı 128 tanedir. Bu sütunlar gayet kalındır, gördüğünüzde boyutlarına şaşıracaksınız.

Evet: söylediğim gibi, günümüzde bir açık hava sergisi olarak kullanılan palaestra bölümünden sonra: sola döndüğünüzde: önce soğuk bölüm (frigidarium) görülür. Burası iki bölümlüdür. Sağ yanda: soyunma yerleri (apoditerium) ve bunun hemen solunda havuz (piscina) bulunur.

Bunların ardında: ılık bölümler (tepidarium) ve bu ılık bölümün hemen solunda su deposu bulunur.

Bir sonraki bölüm yine ılık bölümlerdir, ama bu bölümlerin en solunda yani su deposunun hemen arkasında en sıcak bölüm (caldarium) bulunur.

Roma hamamının bulunduğu bölüme giremiyorsunuz. Ancak: bu bölümün biraz yüksekten görülebilmesi için gayet güzel bir yürüyüş yolu platformu yapılmış, zaten bunun üstüne çıkarak yürüdüğünüzde yapının planını ve bölümlerini gayet net olarak görebiliyorsunuz.

Hatta size bir ipucu vereyim, burayı daha yüksekten görmek isterseniz, hemen yan tarafta bulunan “Yıba” çarşısının en üst katına çıkıp bir pencereden burayı tüm güzellikleriyle tepeden görebilirsiniz.

Frigidarium

Burası: içinde yüzme havuzu da bulunan soğuk bölüm yani soğukluktur. Burası: yalnızca Roma hamamlarına özgü özel bir bölümdür. Roma hamamlarını, Türk hamamlarından ayıran en büyük özellik bu bölümdür. Bölüm yuvarlak tuğladan yapılmıştır ve sütun parçaları bulunur. Soğuk bölüm iki kısımdan oluşmaktadır.

Apoditerium-Soyunma yerleri

Burası giriş ve soyunma mekanıydı. Alan olarak hamamın en büyük bölümüdür. Soyunma mekanı: halvet hücreleri de dahil olmak üzere, bütün sıcaklık mekanına yakın büyüklükte bir alanı kapsamaktadır.

Piscina-Havuz

Yüzme havuzunun kenarında: oturma basamakları dikkat çeker.

Soğuk su havuzunun bulunduğu bölümde: büyük eğlenceler tertip edilirdi. Bu havuz, sıcak yaz günlerinde aynı zamanda ziyaretçilerin serinlemek amacıyla kullandıkları bir yerdir ve nispeten büyük inşa edilmiştir.

Tepidarium-Ilık Bölüm

Yapının ikinci sırasındadır. Soyunma mekanı ile sıcaklık bölümü arasındadır. Ziyaretçiler: soyunmalık ve sıcaklık bölümü arasındaki burada: vücudun ısı farkına adapte olması için bir süre beklerler ve sıcak bölümden çıktıktan sonra burada serinlerlerdi.

Burası da yine yuvarlak tuğladan yapılmıştır ve sütun parçaları bulunur. Yıkanma odaları: bu sütunların arasındadır. Bölüm: 40 derece civarında ısıtılır ve içinde sauna seansları düzenlenen dinlenme bölümüdür.

Bölüm zeminden ısıtılırdı. Burada: İatrına yani tuvalet ve traşlık bölümleri de bulunur. Ayrıca, o dönemde henüz  sabun bilinmediğinden, vücudu ovma ve yağlama da burada yapılırdı.

Ankara’nın soğuk kış mevsimi nedeniyle, bu bölüm diğer bölümlerden daha geniştir. Bu bölümün çevresinde: ocaktan yani külhan bölümünden gelen sıcak havanın rahatça dolaştığı tuğla sütunlardan oluşan bir yer altı ısıtma tesisatı bulunur.

Bu yeraltı ısıtma tesisatı: ocakçıların ateşi körüklemek için geçtikleri bir takım tünel ve geçitlerle birbirine bağlanır. Yukarıdaki odalar, bodrumdaki bu tesisat yardımı ile ısıtılır.

Caldarium-En sıcak Bölüm

Burası: yapının en arka kısmındadır ve hamamın saunası yani en sıcak ve en önemli bölümüdür. Bölüm: kubbenin örttüğü, merkezi bir alan çevresinde sıralanan eyvan ve hücrelerden oluşur. Bu bölüm: öğleden sonra güneşini alması için güney cephede yapılmıştır.

Burada sıcaklık, sabit olarak 40-50 dereceler arasındadır. Havadaki nem oranı ise çok yüksektir ve hatta yüzde 100’e yakındır. Bu bölümde: adaleler gevşer, kan dolaşımı zorlanmaz, koku seansları ile solunum yolları rahatlatılır.

Hipocastum-Hypocaustum

Hamamın ısıtma tertibatı bu bölümdedir. Bölüm: ateşlik ve cehennemlik olmak üzere ikiye ayrılır. Burada: su haznesi ve bakır kazanlar bulunur. Külhan yani ısıtma tertibatı: genellikle sıcaklık mekanının bir tarafına yerleştirilen sıcak su deposunun altında bulunmaktadır.

Sudatorium

Ocağa yakın inşa edilen, bir tür “terleme” salonudur. Burada, sıcaklık doğal olarak daha yüksektir ve iç ortamın nemi, mümkün olduğunca düşük tutulur. Yani, bir tür kuru saunadır.

BALGAT ROMA MEZARI

Son olarak: palaestra bölümünün solunda, caddenin kıyısındaki bir yapıdan söz etmek istiyorum.

Burada: bir ev tipi mezar görülmektedir ama bu mezar yapısı, buraya sonradan getirilerek yerleştirilmiştir. Çünkü: Balgat mahallesinde yapılan bir hafriyat çalışması sırasında bulunmuştur. İki odadan oluşan aile mezar yapısı: MÖ. 50 ile MS. 50 arasındaki yıllara tarihlenmektedir.

1998 yılında ilk bulunduğunda, içinde üç gömü bulunmuştur. Ayrıca: yine antik dönemde mezar hediyesi olarak bırakılan: altın yüzükler, küpe ve cam kap parçaları, bronz kaplar ve mobilya aksamları ile kaseler ve günlük yaşamda kullanılan bazı takı ve eşyalar bulunmuştur.

Bulunan bu eserler, günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Bu mezarın yanına kadar gidebilir, hatta çevresinde dolaşabilirsiniz, ama elbette içine girmek veya bakmak mümkün değildir, çünkü kilitlidir.

Evet: son olarak birkaç cümle daha söylemek istiyorum. Ankara, yani başkentte yaşıyorsanız, kesinlikle birkaç kez, buranın önünden geçmişsinizdir, bence mutlaka zaman ayırın ve hemen yakınımızdaki bu antik yapıyı görün.

Özellikle: burayı gezdiğinizde: buranın bulunduğu alanın çevresine nasıl hakim olduğunu, çevrede nasıl muhteşem bir manzara bulunduğunu göreceksiniz, öte yandan: buranın büyüklüğünü belki hissetmeyeceksiniz, ancak burası diğer tüm hamam yapılarını inceleyen araştırmacılar tarafından, Anadolu’da bulunan en büyük hamam yapısı olduğu belirtiliyor.

Yani: Romalılar, gerçekten bir taşra kenti olan Ankara’ya bir zamanlar büyük önem vermişler ve bu ölçüde büyük bir hamam yapma gereğini hissetmişler. Öte yandan, bu hamamın 500 yıl kullanıldığını düşünün. Gerçekten 500 yıl muhteşem uzun bir süre.

Yani, bir yapının sürekli olarak 500 yıl boyunca kullanılması muhteşem bir durum, bu durum gerek kültürel özellikler ve gerekse yapının sağlamlığından kaynaklanmaktadır. Buraya, antik dönemde 60 km uzaklıktaki Elmadağ yöresinden taş kanallar ile su getirildiğini düşünün.

Son olarak: bir zamanlar, muhteşem bir kültürün ve medeniyetin yaşandığı, insanların havasını soluduğu bu mekanda gezerken, günümüzden 1000 yıl sonra yine bu topraklarda yaşayacak insanların bizler hakkında neler düşüneceğini düşünmeye çalışın.

Antik dönem insanları: bizlere en büyük miras olarak toprakları bırakmışlar ve yaşam alanlarını ekilebilir topraklar üzerine değil, yüksek yerlere kurmuşlar.

Ankara Altınköy Açık hava Müzesi

Ankara Altınköy Açık hava Müzesi

 

Altındağ Beşik kaya Mahallesinde: 350 gecekondu yıkılarak burası yapılmıştır. Hüseyingazi 8 cadde veya Karapürçek tarafından ulaşılıyor.

Ankara-Samsun kara yolunda, Mamak Muhabere Okulu geçildikten sonra, sola Karapürçek istikametine dönülür ve 8 km sonra buraya ulaşılır. Saat: 10.00-19.00 arası açıktır.

Bölge tamamen açık hava olduğu için, havanın güzel yani yağışsız olduğu bir günü tercih etmelisiniz. Şunu da unutmamak gerek, burası peyzaj olarak sürekli inişli çıkışlı bir alan, mutlaka ve mutlaka spor ayakkabısı giymelisiniz.

Düz bir yer neredeyse çok azdır. Unutmadan, burada piknik yapılmasına izin verilmiyor. Tuvaletler ücretsiz.

Dışarıdan yiyecek getirmek yasak. Otopark var ama hafta sonu çok yoğun oluyor.

Bir dere yatağı ve çevresindeki yeşillik alan değerlendirilerek proje genişletilmiştir. Bu projede: yel değirmeni, su değirmeni, köy evleri, cami, çamaşırhane, okul, bakkal, köy kahvesi ve asma köprü bulunuyor. 500 dönüm arazi üzerindeki proje, yaklaşık 2 yılda gerçekleştirilmiş.

Gerek köy kültürünü tanımak ve gerekse tertemiz bir havada ve doğada bir gün geçirmek isteyenler için idealdir. Ancak özellikle rahat bir ayakkabı giymenizi öneririm. Buraya fotoğraf çektirmek için çok sayıda gelin-damat geliyor. Gelin-damat dış çekimleri burada ücreti karşılığı yine buranın fotoğrafçıları tarafından yapılıyormuş.

Burada: çeşitli hayvanlar bulunuyor, koyunlar, kuzular, inekler, öküzler, atlar, eşekler, köpekler, arılar, horozlar, tavuklar, kediler, kuşlar ve özellikle ceylanlar, karacalar ilgi çekiyor. Eski Cumhurbaşkanlığı Çankaya köşkünde bulunan ceylanlar da buraya getirilmiş, diğer ceylan ve geyiklerle birlikte yaşıyorlar. 3 ceylan Altınköye nakledilmiş.

Çamlıdere’de bulunan yaralı yavru alageyik te, gerekli tedavisi yapıldıktan sonra, Altınköye getirilerek diğer hayvanlarla birlikte yaşamaya başlamış.

Ayrıca: burası bir mesire alanı, ister piknik yapın, ister koşun oynayın, isterseniz konaklarda bulunan kafede kahvaltı (odun ateşinde gözleme yemelisiniz) yapın. İçeride kahvaltı verilen 2 konak vardır. Yürüyüş yapmak isterseniz, uzunca bir yürüyüş parkuru var.

Hatta: buğday tarlası, sebze ve meyve tarlaları, meyve ağaçları, ahırlar, kümesler, at ve öküz arabası var.

Köy kahveleri düzenlenmiş, taş fırından sıcak ekmekler çıkıyor. Köyde 100 yıl öncesine ait bazı eşyalar sergileniyor. Bunlar: dirgen, dibek, tırmık, tokat, havan, el değirmeni, keşkek tokmağı ve benzeridir.

Burada zaman zaman geleneksel uygulamalar da yapılıyor, örneğin: geleneksel bir köy düğünü canlandırılıyor.

Özellikle hafta sonlarında aşırı kalabalık oluyor, sıra beklemeyi göze almanız gerek, hatta önceden yer ayırtmak daha uygundur. Serpme kahvaltı veriliyor, fiyatlar nispeten uygundur.  

Doğal ev yapımı ürünler de satılıyor.

İtfaiye Aracı

Bolu Dörtdivan’dan getirilen 1955 model itfaiye aracı, Belediye tarafından kullanıma hazır hale getirilerek Altınköy’e yerleştirildi. Olası bir yangına müdahale edecek duruma getirilen itfaiye aracı: kırmızı rengi, siren lambaları ve itfaiyeyi temsil eden 110 numaralı plakası ile Altınköy ziyaretçilerinin ilgisini çekiyor.

Altınköy Kına Evi

Kına evinde, geleneksel kına türküleri ve kına eğlenceleri düzenleniyor. Profesyonel organizasyon hizmetlerinin tümünün sunulduğu kına töreninde, geleneksel bindallılar, kına setleri, lezzetli ve zengin yiyecekler ve içecek menüleri hazırlanıyor.

Evet, yoğun talep üzerine Altınköy içinde 3 tane kına evi hazırlanmış, Kına daveti alırsanız, hangi evde olduğunu sormayı unutmayın. 120 kişi kapasiteli kına evleri, Pazartesi hariç her gün saat: 20.00-23.00 arasında açıktır.

Asma Köprü

Çelik halatlarla bağlanan ahşap asma köprünün uzunluğu 150 metre, yüksekliği ise 30 metredir. Köprünün tam ortasına geldiğinizde, Altınköy’ün muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz.

 

Köy Kahvesi

Karabük ili Yortanazarı Beldesi Ova köyünden sökülerek buraya getirilmiştir. Çantı ev tekniği özelliklerine sahip köy kahvesi, hiç çivi kullanmadan geçme yöntemle yapılmıştır. Durmuş Kocakaya isimli şahıstan alınan konakta 68 yıl ikamet etmiştir.

11 yıl kapalı kaldıktan sonra, fırınlara odun olarak satılacak iken son anda kurtarılarak, gerekli izinlerle Altınköy Açık Hava Müzesine taşınmış, monte ve restore edilmiş, 2014 yılından bu yana köy kahvesi olarak kullanılmaktadır.

Köy parkta yerini alan köy kahvesi: 260 metre karelik kullanım alanına sahiptir. Kahvenin duvarları meşe ve gürgen ağacından yapılmıştır. Aynı anda 200 kişiyi ağırlayacak kapasiteye sahiptir. Köy kahvesinde bulunan 60 yıllık radyo ise, nostaljik sesleri ve ezgileri günümüze taşıyor.

Köy kahvesinden bakır kazandan mutlaka çay için. Ahşap iskemlelerde oturun, sedirlerde oturun, şöminede çatırdayan odun seslerini dinleyin, köy kahvesinin hemen yanında çay bahçesi var. Tahta sandalye ve masaların bulunduğu çay bahçesi önündeki manzara ile gerçekten ilgi çeker. Burada da yayık ayranı için.

Ova Camisi

1900’lü yılların başında inşa edilen Ova Camii, Yortan Pazarı Ova Köyünden sökülerek buraya getirilmiş ve yeniden kurulmuştur. Orman köyünde yaşayanların merkeze taşınması nedeniyle 10 yıldır cemaati bulunmayan ve kapalı durumda olan cami, muhtar ve muhtar heyetiyle anlaşılarak alınmış ve burada yeniden kurulmuştur.

Caminin parçaları tek tek numaralandırılmış, sökülmüş ve 2013 yılında kamyonlarla taşınarak buraya getirilmiş, yeniden kurulmuştur. Minaresi camiye uygun olarak yeniden yaptırılmıştır. Geçmişte tekke olarak da kullanılan cami, Altınköy Açık Hava Müzesinin simgelerindendir.

Kütük, gövde, şerefe, külah ve alem bölümlerinden oluşan cami minaresi 15 metre uzunluğunda ve tek şerefelidir.

Minarenin tasarımı, Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor. Cami minaresi, 100 yıllık ahşap ve bakırın kaynaşmasıyla oluşan dizayna sahiptir. Minarede ses sistemi yoktur. Minarenin şerefe kısmına cami içindeki merdivenlerle çıkacak olan müezzin, ezanı çıplak sesle okuyor.

KONAKLAR

Çantı evler

Karadeniz bölgesinde, ormanlık bölgelerde ağaç gövdelerinin üst üste yığılarak yapılan evlere çantı evler denir. Yontulmamış ya da kereste haline getirilmemiş uzun ahşap kütükler, aralarına geçmeler geçirilerek birbiri üstüne oturtulur.

Bu yapım tekniği: Türkiye dahil tüm dünyada özellikle ormanlık bölgelerde görülür. Ancak kullanımı gitgide azalmaktadır. 1950’li yıllara kadar Doğu Karadeniz bölgesinde sıkça görülen bu evler, zamanla yok olmaya yüz tutmuştur.

Altındağ Belediyesi: çantı evlerinin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için, Karabük ve Kastamonu orman köylerinden satın aldığı çantı evlerini, tek tek söktürmüş, kamyonlara yükletmiş ve Altınköy Açık Hava Müzesi içinde yeniden kurdurmuş ve restore ettirmiştir.

Evet, park alanı içinde bu çantı türü evleri de görebilirsiniz.

Berberler konağı

Burası: Karabük Yortanpazarı Berberler köyünden sökülmüş, buraya getirilip yeniden monte edilmiştir. İsmail Berber’den alınan ve hiç çivi kullanmadan, 1950’li yıllarda yapılan ahşap çantı konak: kayın ve meşe ağacındandır.

Ağırlık 125 tondur. 1970’li yıllarda heyelan geçirmesi nedeniyle, yıllarca kapalı kalmıştır. Konağın parçaları yerinde tek tek numaralandırılmış, sökülmüş ve Açık Hava Müzesinde yeniden monte edilmiştir.

Sökümü, nakliyesi, montaj ve restorasyonu 3 ay süren konak, 2014 yılında hizmete açılmıştır.

Emdiler konağı

Karabük ili Tır köyünden sökülerek buraya getirilmiş, yeniden kurulmuştur. Maden işçisi Selahattin Emdi tarafından 1940’lı yıllarda hiç çivi kullanmadan köknar ve meşe ağacından yaptırılan konak, 2012 yılında ev sahibi ve varislerinden satın alınarak tek tek numaralandırılmış, sökülmüş, kamyonlarla Altınköy’e nakledilmiş ve burada yeniden monte edilmiştir.

Tüm nakil işlemleri 4.5 gün süren konak, 2014 yılında hizmete açılmıştır.

Hacı Osmaanoğlu Konağı

Karabük ili Yortanpazarı beldesinden sökülerek Altınköy Açık Hava Müzesine getirilmiş, yeniden kurulmuştur. İsmail Hacıoğlu isimli kişiden alınan bu konak, bulunduğu yerde farklı bir üne sahiptir. En büyük çantı konaklarından biridir.

Konak, hiç çivi kullanılmadan, geçme yöntemle yapılmıştır. Konağın bulunduğu mevkiin sarp olması nedeniyle, zor şartlarda sökülerek 20 kamyonla taşınan meşe ve kaya gürgeni ağaçlarından yapılan konağın sökümü, montajı ve restorasyonu 6 ay sürmüş, 2014 yılında Altınköy’de hizmete açılmıştır.

Döngeller Konağı

Burası, kahvaltı mekanı olması nedeniyle yoğun tanınıyor. Konak, Karabük ili Yenice ilçesi Yortanpazarı Beldesinden sökülerek buraya getirilmiştir.

1975 yılında Muhittin Karadöngel tarafından yaptırılan ve çantı ev özelliğine sahip konak, hiç çivi kullanmadan, meşe ve köknar ağaçlarından yapılmıştır.
67 ton ağırlığında ve 230 metre kare büyüklüğündeki konak, 2012 yılında kamyonlarla buraya nakledilmiş, 4 ay süre sonunda tamamlanarak 2014 yılında hizmete sokulmuştur.

Köy Konağı

Altınköy açık hava müzesinde, köy konağı konseptiyle hizmet veren 5 butik otel var. Bu otellerde konaklama ve yemek hizmetleri, Altındağ Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından sağlanıyor.

Konaklarda uygulamalı eğitim gören öğrenciler hem staj yapıyor hem de gelir elde ediyorlar.

5 konağın 28 yatak kapasitesi var. Otellerde kalan konuklar, 100 yıl önceki Anadolu köyüne geri götürülüyorlar. Açık hava müzesi, pazartesi günleri kapalı olmasına rağmen konaklar açık bulunduruluyor.

Ahşap konaklar: köy havası almak, şömine başında nostalji yapmak ve eskiye özlem duyanlar için muhteşem bir fırsat.  (günkü: fiyatlar, kahvaltı dahil kişi başı 110 TL.dir.

Değirmen

Altınköy’de iki tane değirmen var, su değirmeni ve yel değirmenidir.

Yel değirmeni, köyün yüksek bir yerine konumlanmıştır, bu yüzden gitmek istediğinizde 3-4 km kadar yürümeniz gerekir. Önünde, buğday tarlası var. Yel değirmeni çalışıyor ve ziyaretçilere buğdayın nasıl una dönüştüğünü gösteriyor.

Peru Lima


Lima şehri Peru ülkesinin başkenti ve en büyük şehridir. Şehir Pasifik Okyanusuna bakan bir çöl kıyısında, Chillon, Rimac ve Lurin nehirleri vadilerinde yer almaktadır. Şehir: bitişiğinde bulunan Callao limanı ile birlikte, Lima Büyükşehir alanını oluşturmaktadır.

Şehrin denizden yüksekliği yani rakım 150 metredir. İklim: Birleşik devletler ve Avrupanın tam tersidir. Yaz dönemi: Aralık-Nisan ayları arasındadır. Ortalama sıcaklık: yaz ve kış aylarında 15-25 derece arasındadır.

Şehir yaklaşık 8 milyon nüfusu ise Peru ülkesinin en modern ve kozmopolit şehridir. Şehir iki farklı bölgeden oluşmaktadır. Bunlar: sahil ve dağlar (Andes) dır. Sahil normal şartlarda şehir merkezine 20 km uzaklıktadır. Sahilde, okyanusun 1000 metre derinliklerine ulaşılır.

Lima şehri: ülkeye giriş noktası olması yanında: tarihsel merkezi, arkeolojik siteleri, gece hayatı, müzeleri, sanat galerileri, festivaller ve popüler gelenekleri ile önemli bir turizm endüstrisinin merkezidir.

Lima şehri: Amerika Gastronomical başkenti olarak tanınır. Şehirde: göçmenler nedeniyle Afrika, Avrupa, Çin ve Japon yemek kültürleri egemendir.

Lima ve RIMAC ilçelerinden oluşan Lima Tarihi Merkezi: sömürge dönemine ait önemli mimari yapılar barındırdığından, 1988 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Peru Lima

Bu tarihi sömürge mimarisinin en önemli yapıları:
1.San Francisco Manastırı.
2.Plaza Mayor.
3.Katedral.
4.Santo Domingo.
5.Torre Talge Sarayı.

 

ULAŞIM

Lima şehri, Güney Amerika kıtasında “Pan-American Highway” yolu ile Ekvador ve Kolombiya ile Şili ülkelerine kadar bağlanmaktadır. Havayolu ise, şehirde “Jorge Chavez” uluslar arası havaalanı bulunmaktadır. Bu havaalanı ile, şehir dünyanın en büyük şehirleri ile havayolu ile bağlanır.

Havaalanı Callao bölgesindedir, şehir merkezine 10 km uzaklıktadır ve yolculuk yaklaşık 30 dakika sürer. 2014 yılında Güney Amerika’nın en iyi havaalanı seçilmiştir.

Havaalanından çıktığınızda çevrenizi hemen taksiciler saracaklardır ancak “Taksi CMV”, “Taksi Mitsu Remisse” veya “Taksi Verdes” gibi havaalanına kayıtlı taksileri kullanmanız önerilir. Gümrük alanını terk ederken, bunların küçük hizmet masaları var, oraya müracaat ederek uygun fiyatlı taksi bulabilirsiniz.

Bu taksilerin fiyat listesi, masanın yanındaki tahtada bulunmaktadır. Şehir merkezindeki herhangi bir yere muhtemelen 20 Dolar vererek bu taksilerle ulaşabilirsiniz.

 

LİMA ŞEHRİ TARİHİ

Bölgede yapılan arkeolojik kazılarda, 8000 yıl önce Chivateros kültürünün varlığına dair bir kısım kalıntı tespit edilmiştir. Bu dönemde bölgede avcı ve toplayıcı topluluklar yaşıyordu. 6000 yıl önce ise, burada nüfus merkezleri inşa edilmeye başlanmıştır.

Bu dairesel konutlar: balina çubukları ile desteklenmiş, ot ve sazlıklarla kaplanmıştır. Bunlara en güzel örnek “Caral” denilen Supe vadisindeki yapılaşma ve yaşamdır.

2. ve 3. yüzyıllarda: Rımac vadisinde Lima Kültürü gelişmeye başlamıştır. Bu kültürün izleri olarak Maranga, Huallamarca ve Pucllana tapınakları görülür. Ardından bölge İnka imparatorluğu tarafından ilhak edilmiştir.

İnkalar: Cerro Azul’da bulunan Huayco Fortress ve Incahuasi ve Pachacamac Mamaconas tapınaklarını yapmışlardır.

1534 yılında Francisco Pizarro önderliğinde İspanyollar bölgeye gelmiş ve Lima şehrini kurmuşlardır. 18 Ocak 1536 tarihinde Amerika’daki ilk ulusal üniversite sömürge döneminde, Lima şehrinde kurulmuştur.

28 Temmuz 1821 tarihinde, Peru-Lima bağımsızlığını ilan etmiş ve General Jose de San Martin döneminde Cumhuriyet dönemi başlamıştır. 1879-1884 yılları arasında San Juan ve Miraflores savaşlarında, Peru, Şili kuvvetleri tarafından yenilince Lima şehri işgal ve yağmalanmıştır.

Bu çatışmanın ardından, takip eden süreçte şehir yeniden inşa edilmiştir. 1940 yılında Lima şehri: kerpiç ve saz evlerle tanınmaktadır çünkü çatışmaların yanında depremlerde şehri birçok kez tahrip etmiştir.
1950-1980 yılları arasındaki süreçte, eyaletlerden Lima şehrine büyük göç yaşanmış ve Lima, zengin bir kültürel çeşitliliğe sahip çok ırklı bir şehir haline dönüşmüştür.

 

İKLİM

Lima şehrinin bulutlu kıyıları, tüm yıl boyunca plajlardan güneş ışığını mahrum eder. Kışın yüksek nem oranı görülür. Genel olarak Lima şehri kuru ve sıcak bir iklime sahiptir. Yıllık en yüksek ortalama sıcaklık 29 derecedir ve en düşük 17 derecedir. Ancak “El Nino” dönemlerinde sıcaklık artar. Dağlık bölümde ise rakıma göre sıcaklık değişir.

 

NE YENİR

Eğer deniz ürünlerine meraklı iseniz, Lima şehrinin “Cevicherias” denilen restoranlarına uğramanız gerekir. Bu restoranlarda: “ceviche” isimli: marine edilmiş çiğ balık suşi, soğan ve biber karışımı ile servis edilir. Çiğ balık düşünmeseniz, çoğu menülerde pişmiş deniz alternatiflerini de bulmak mümkündür.

Peru Lima

GEZİLECEK YERLER

 

LİMA ŞEHRİ TARİHİ MERKEZİ

Burası: Peru’nun kuruluşundan itibaren, İspanyol valiliği merkezi olması nedeniyle kıta üzerinde önemli siyasi ve idari bir merkez olarak gündeme gelmiştir. Burada: bunun ifadesi olarak barok, Rönesans ve neoklasik çeşitli stillerde yapılar, kiliseler, manastırlar, zarif balkonlar ve konaklar görülmektedir.

Burada yapılacak gezide: her adımda şehrin modern ve antik mimari yapılarının karışımını görebilirsiniz. Ayrıca: müzik, dans, yemek ve diğer sanat formlarında da bu geleneksel özelliklerin korunduğu hissedilir.

Burada bulunan “San Francisco Manastırı”: 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Tarihi merkez de 1991 yılında korumaya alınmıştır.

Peru Lima Plaza de Armas

 

Plaza de Armas-Palaza Mayor-Ana Meydan

Bu meydan: Junin, La Union, Huallaga ve Carabaya denilen yerlerle çevrilidir. Burada tam anlamıyla tarih kokmaktadır.
Meydanın bizzat Pizarro tarafından çizildiği söyleniyor. Meydanda: Hükümet Sarayı, Lima Katedrali, Başpiskopos Lima Sarayı, Lima Belediye Sarayı ve Birlik Kulübü bulunmaktadır.
Meydanda 1940 yılında bir dizi tadilat yapılmıştır ama yine de 1650 yılından kalma bronz bir çeşme görülebilmektedir. Bu çeşme sömürge tarzı, revaklı görünümü ile ilgi çeker. Bu çeşme, şehrin ilk kurulduğu yeri temsil etmektedir.

Peru Lima Hükümet Konağı

Peru Lima Hükümet Konağı

 

Hükümet Konağı-Hükümet Sarayı-Devlet Palace

Plaza de Armas meydanının kuzey tarafındadır.
Rimac nehri kıyısında, San Cristobal tepesinde şehrin en yüksek noktası ile karşı karşıya bulunan burası Lima şehrinin kuruluşundan beri “Pizarro evi” olarak bilinir.

Çünkü: kendisinin burada çalışmış ve 1541 yılında ölümüne kadar burada yaşamıştır. Hatta: İnka döneminde, Lima şehrinin son İnka şefi Curazco Taulichusco da burada yaşamıştır. Bu yüzden buranın stratejik ve manevi bir anlamı bulunmaktadır.

Günümüzde görülen mevcut yapı: 1930’lu yıllarda Fransız yapılarından esinlenilerek yapılmıştır.

Yapının zarif cephesi ve simetrik kompozisyon vurguları nadir güzelliktedir. Genel anlamda, sömürge mimarisi süsleme elamanlarını içermektedir.

Günümüzde burada önemli resimlerin sergilendiği muhteşem salonlar bulunur. Bu salonlarda değerli mobilyalar, 19. ve 20. yüzyıl önemli sanat eserleri bulunmaktadır. İç bölümde, sayısız avluda, çinilerle kaplı çeşmeler görülür.

Ayrıca lüks odalar, güzel resimlerle dekore edilmiştir. Ayrıca Peru Cumhurbaşkanı burada yaşamaktadır. Her gün saat 11.45 de ön meydanda düzenlenen nöbet değişim törenini izlemenizi öneririm. Yoksa sarayın içini ziyaret etmek mümkün değildir.

Peru Lima Katedral

Peru Lima Katedral

 

Katedral

Başpiskoposluk sarayı yanındadır.
Buradaki ilk dini yapı: 1535 yılında Puma İnti isimli antik bir tapınak üzerine yapılmış, 1543 yılında Papa Paul II tarafından kutsanmıştır. 1564-1605 yılları arasında yapıda yenileme faaliyetleri görülür. 1746 yılındaki depremde ise, katedral yıkılır.

1748 yılında Cizvitlerin idaresinde yeniden yapılan katedral 1758 yılında tamamlanır. Son olarak 1940 yılında meydana gelen depremde hasar görmüş ve onarım ve tadilat yapılmıştır. Mimari stil Rönesans tarzındadır.

Katedral içinde barok şapel bulunur. Ayrıca ahşap koltuklar ve karmaşık oyma çalışmaları ilgi çekmektedir.

Birkaç yıl önce katedralin “Crypts” bölümündeki gömüler tespit edilmiştir. 1980 yılında tespit edilen Santa Ana Crypt bölümündeki bir lahitte: Francisco Pizarro’nun kalıntıları bulunmuştur. Burada ayrıca 1808 yılında Lima şehrinin ilk Belediye Başkanı olan Nicholas Rivera’nın da kalıntıları bulunmuştur.

Ayrıca: ilginç bir koleksiyon bulunan müze vardır. “Museo de Arte religioso de la Catedral de Lima” olarak isimlendirilen bu müzede: Kral V. Charles tarafından hediye edilen fildişi oyma kutu önem taşımaktadır. Ayrıca müzede: resim, heykel, mobilya, takı ve antika dini objeler, eski metropolitin elbiseleri gibi tarihsel nesneler sergilenmektedir.

Peru Lima Başpiskopos Sarayı

Başpiskopos Sarayı

Meydanın doğu tarafındadır. 16. yüzyıldan kalma bu saray, Lima şehrinin en güzel binalarından birisidir. Son zamanlarda: burada 17. ve 18. yüzyıllara tarihlenen geniş bir sanat koleksiyonu bulunan dini müze açılmıştır.

Saray: 1924 yılında Polonyalı Jaxa Ricardo Malachowski tarafından inşa edilmiştir. Lima başpiskoposunun resmi konutu ve Lima Roma Katolik Başpiskoposluğu karargahı olarak kullanılmaktadır. Farklı granit cephesi ve sedir balkonu dikkate değerdir.

Peru Lima Casa del Oidor

Casa del Oidor

Meydanın kuzeydoğu köşesindedir. Burada bir zamanlar sömürge döneminde Lima’nın hakimleri ikamet ediyorlarmış. Günümüzde burası ziyarete açık değildir ama özellikle sömürge dönemi balkonları ilgi çekmektedir.

Peru Lima Birliğin Sarayı

Birliğin Sarayı-Palacio de La Union

Meydanın batı tarafındadır.
1942 yılında açılan bu yapı: Club de La Union olarak isimlendirilmiştir ve Peru’nun en büyük askeri kahramanları tarafından kurulan bir derneğe ev sahipliği yapmaktadır.

Peru Lima Belediye Sarayı

Lima Belediye Sarayı-City Hall-Palacio Municipal

Meydanın batı tarafındaki bu yapı: meydanda Katedral ve Hükümet Sarayı arasındadır. Orijinal belediye sarayı 1549 yılında yapılmıştır. Ancak takip eden süreçte depremler nedeniyle sayısız tamir ve restorasyona uğramıştır. Günümüzdeki belediye sarayı 1943 yılında yapılmış ve 1944 yılında hizmete girmiştir.

Görkemli ve neoklasik tarz bu bina, büyük ve renkli sömürge dönemi balkonu ile dikkat çeker. Zemin katta Belediye Kütüphanesinin bulunduğu bir galeri vardır.

Peru Lima Merkez Havuzu

Merkez Havuzu

Plaza de Armas meydanının merkezindedir. 1578 yılında Francisco de Toledo isimli Peru’nun İspanyol valisi tarafından yaptırılmıştır.

Peru Lima Plaza San Martin

Peru Lima Plaza San Martin

 

San Martin-Plaza San Martin

Bu meydan, Ana meydandan 10 blok ileridedir.
Meydan: Augusto B.Leguia hükümeti döneminde, Peru’nun bağımsızlığının 100. yılı kutlamaları kapsamında yapılmış ve 28 Temmuz 1921 tarihinde açılmıştır. Meydan: General Jose de San Martin ve Peru’nun ikinci kurtarıcısı olarak kabul edilen ve Güney Amerika’da bağımsızlık mücadelesi lideri Simon Bolivar’a adanmıştır.

Kendisi 28 Temmuz 1821 tarihinde Peru’nun bağımsızlığını ilan etti ve yeni bağımsız milletin “Protector” u seçildi.

Meydan ise: güzel bahçeleri, banklar, mermer ve granit zemin, 4 havuz ve antika pirinç fenerleriyle popülerdir. Meydanın merkezinde “Jose de San Martin”anıtı bulunur. Anıt: İspanyol heykeltıraş Mariano Benlliure tarafından yapılmıştır.

Plaza San Martin: 20. yüzyılın başında, tipik Fransız mimari tarzından etkilenerek yapılmış ve iyi korunmuş Cumhuriyet binalarıyla çevrilidir.

Meydanda bulunan yapılar şunlardır: Colon Tiyatrosu ve Giacoletti binasıdır. Bunlar 1914 yılında inşa edilmiştir. 1924 yılında ise meydanda Hotel Bolivar inşa edilmiştir. 1929-1935 yılları arasında ise özel Milli Kulüb yapılmıştır ki Perulu aristokratların buluşma yeridir.

 

Grand Hotel Bolivar

1924 yılında Ayacucho Savaşı 100. yılı kutlamalarında şehre gelen ziyaretçileri ağırlamak için Augusto ve Fernando Wiese kardeşler tarafından yapılmıştır. Otelin bar kısmına uğramanızı öneririm.

Peru Lima Üniversite Park

Peru Lima Üniversite Park

 

Üniversite Park-Parque Universitario

Palaza San Martin’den 3 blok ileride Abancay ve Pierola Nicholas caddeleri arasıdaki eskiden Universidat Mayor de San Marcos’a ev sahipliği yapan konağın bulunduğu park alanı: 1867 yılında Lima kent duvarlarının yıkımının ardından yapılmıştır. San Marcos ulusal üniversitesi, Amerika’da ilk üniversite olarak kabul edilmektedir.

1990’larda ise yenilenmiş, süs havuzları yapılmıştır.

Burada göreceğiniz saat kulesi: 1921 yılında Peru’nun bağımsızlığının yüzüncü yılı onuruna, Peru’daki Alman toplumu tarafından hediye edilmiştir ve 30 metre yüksekliktedir. Her gün saat 12.00’de “Peru ulusal marşı” çalınır.

İlerleyen yıllarda, burada 3 anıt daha açılmıştır. 1922 yılında “Bartolome Herrera” heykeli, 1924 yılında “Sebastian Lorento” (bu kişi önemli bir Peruludur, milli eğitim alanında çalışmıştır, heykeli bronz ve mermerden yapılmıştır) ve 1931 yılında “Hipolito Unanue” heykeli (bu kişi bir öğretmen ve İspanyol tarihçidir) yapılmış ve meydana yerleştirilmiştir.

Parkın merkezinde, çitle çevrilmiş havuz ilgi çeker. Üniversite toplantıları ve gençlerin etkinlikleri burada yapılır.

 

Parque de la Reserva-Water Park-Sihirli Su Devresi

Lima şehrindeki bu park: 1929 yılında Pasifik Savaşında Lima savunmasında savaşanları anmak için açılmıştır. Ama 65 yıl sonra Parque de la Reserva: Lima şehrinin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri haline gelmiştir.

Özellikle Mayıs 2007 tarihinde Lima Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan “El Circuito Magico del Agua” yani “Sihirli Su Devresi” ilgi görmektedir. Özellikle ışıklı gece gösterileri muhteşem güzeldir ve 26 Temmuz 2007 tarihinde açılmıştır.

Park alanında 13 tane interaktif havuz koleksiyonu bulunuyor. Bunlarda fantezi ve heyecan dolu gösteri düzenleniyor. Bunlar ayrı ayrı isimlendirilmiştir. Bu arada, burası “Dünyanın en büyük çeşme kompleksi” olarak Guinnes Rekorlar Kitabına girmiştir.

“Fuenta de la Armonia” su ve ışıklar ile yapılan bir tür üçgendir. “Fuente Magica” isimli havuzda, orta fiskiye 80 metre yükseğe çıkıyor. “Fuenta de la Fantasia” burası müzik sesi ve suya yansıyan görüntüler ve lazerler eşliğinde yine muhteşem bir ortam yaratıyor.

Fonda bale müziği çalıyor. Bence en muhteşem yer: “Fuente Tunel de las Sopresas” denilen yer yani tüneldir. Burada bir tünele giriyorsunuz, sular çevrenizden yükselerek üstünüzden geçiyor ve bu tünelden geçerken ıslanmıyorsunuz, gerçekten muhteşem.

Ancak: bu gösteriyi izlemek isteyenlerin biraz ıslanmayı göze almaları gerekiyor. Yani, yanınızda mutlaka yağmurluk ve kuru giysiler bulundurmayı ihmal etmeyin, hatta kamera ve fotoğraf makinalarınız için plastik torba bile bulundurmalısınız.

Peru Lima Santo Domingo Church

Peru Lima Santo Domingo Church

 

Santo Domingo Church and Convent

Conde de Superunda ve Camana sokaklarının köşesindedir. Burası tamamlandığı 16. yüzyıl sonlarında şehrin ana kültür merkezi olmuştur. Yapı muhteşem rokoko kulesi ile ters düşen ön cephesinin sadeliği ile dikkat çekiyor.

Yapıda: saygı duyulan: Santa Rosa de Lima, San Martin de Porras ve San Juan Masias gibi Peru için kutsal kişilere ait sunaklar bulunmaktadır ve bu görüntülerin her birinin altında, aziz emanetler (Lima azizi Santa Rosa ve San Martin de Porres’e aittir) yani azizlerin kalıntılarını içeren bir gümüş kutu dikkat çeker.

Ayrıca: 17. yüzyıla tarihlenen önemli heykeller bulunuyor. Özellikle: 17. yüzyılda İspanyol çinileriyle süslenen arka bahçeyi mutlaka gezmelisiniz. Köşelerde fayansın üstünde dini sahneler tasvir edilmiştir.

Yapının pembe çan kulesi: mimari tarzı açısından Lima şehrinin en iyi korunmuş yeridir. Şehrin en yüksek kulelerinden birisidir.

Peru Lima San Pedro Church

Peru Lima San Pedro Church

 

San Pedro Church-Kilisesi

Kilise, 1638 yılında Cizvitler tarafından inşa edilmiştir. Ülkenin en iyi binalarından birisidir.
3 nefli ve kubbeli kilise, güzel çinileri ve Mağribi etkisi oymaları ile ünlüdür. Yapı dışarıdan çok basit görünmesine rağmen, içinde muhteşemdir. Son derece dikkat çekici dekorasyon içinde özellikle altın ile dekore edilmiş sunak ilgi çeker. Ayrıca sömürge dönemine ait birçok dini resim bulunur.

Peru Lima San Francisco Kilisesi

Peru Lima San Francisco Kilisesi

 

San Francisco Kilisesi ve Manastırı

Şehirde birçok güzel dini bina olmasına rağmen, San Francisco Manastırı, bunlar arasından sıyrılarak öne çıkmaktadır.

Şehrin en büyük dini kompleksi: 16. yüzyılda Constantino de Vasconcellos tarafından yaptırılmıştır. Kuleleri onun en belirgin özellikleridir.

Bu sömürge dönemi yapısı manastır, La Soledad ve El Milagro şapellerini içermektedir.
Yapıda: lojmanlar, giriş holü, dini sanat müzesi, Zurbaran odası (Hall Zurbaran) ve Kütüphane bulunmaktadır. Hall Zurbaran: isimli küçük şapel, farklı dini resimler ve güzel çinilerle süslenmiştir.

Tipik İspanyol tarzı küçük teraslar, güzel korunmuş ahşap merdivenler, ana merdiven üzerindeki etkileyici Magribi kubbe ve 25.000 üzerinde kitabın bulunduğu olağanüstü kütüphane, eski dönemlerin ihtişamı ve zenginliğini simgelemektedir.

17. yüzyılda “Diego de la Puenta” tarafından yapılmış “Son Akşam Yemeği” tablosunda, Avrupa yemekleri yerine, tipik Peru malzemeleri ve yemekleri gösterilmiştir.

Yeraltı galerilerindeki mezarlıklar, karmaşık koloniler sırasında kullanılmıştır. Bu mezarlıklarda Lima şehrinin ilk yıllarında gömülü 30 bin kişinin kalıntılarının bulunduğu söyleniyor.

Mezarlık 1808 yılına kadar kullanılmış ve ardından unutulmuş ve 1951 yılında keşfedilmiştir. Burada rahipler, kemik tiplerine göre kalıntıları düzenlemişlerdir.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi

 

Arkeoloji Müzesi-Museo Arqueologico Rafael Larco Herrera

1926 yılında kurulan müze: Kolomb öncesi 3000 yıllık tarihi geçmişe bakış sağlayan ve kronolojik sıra ile düzenlenmiş vitrinleriyle dikkat çekmektedir. Müze binası: 7.yüzyılda Kolomb öncesi dönemde mevcut bir piramit üzerine 18. yüzyılda inşa edilmiş kraliyet konağında bulunmaktadır ve özellikle güzel bahçeler dikkat çeker.

Evet, bu müze antik Peru ve ünlü erotik arkeolojik koleksiyonu ve altın-gümüş objeler ile dikkat çeker. Öte yandan, bu müzenin ilginç bir yönü daha var. Bu müzeyi ziyaret ettiğinizde isterseniz 45.000 obje sergilenen müzenin depolama bölümüne de girip gezebiliyorsunuz ki, ben birçok yer gezdim, böyle bir uygulamayı ilk kez bu müzede gördüm. Müzenin çeşitli bölümleri bulunuyor ve objeler buna göre sergileniyor.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Seramik Galerisi

 

Seramik Galeri

Bu bölüm: Kolomb öncesi zamanlarda seramik çalışmaları hakkında ayrıntılı ve kapsamlı fikir vermek için tasarlanmıştır. Buradaki koleksiyonda sergilenenler: kil, kaolin vazolar, vazoları boyamak için kullanılan renkler, heykeltıraşlar ve çömlekçilik, kalıplarda kullanılan kemik aletler, mezarlar ve pişirme teknikleri, pişmemiş seramikler.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Kültür Galerisi

 

Kültür Galerisi

Burada Kolomb öncesi Peru’da bulunan kültürler hakkında ziyaretçiye ayrıntılı bilgi vermek amaçlanmıştır. İspanyol fethinden önce, bölgede yerli sanatı MÖ.7000 yılına kadar gitmektedir. Salon 4 bölüme ayrılmıştır ve vitrinler, kültür sırasına göre düzenlenmiş, önemli kültürlerden gelen temsilci nesneler sergilenmektedir.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Erotik Galeri

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Erotik Galeri

 

Erotik Galeri

Bu galeri: 1960’larda Rafael Larco Hoyle tarafından yapılan arkeolojik nesne koleksiyonunu ve Kolomb öncesi cinsel temalı sanat eserlerini sergilemektedir. Galeri Kasım 2002 tarihinde yenilenmiştir.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Altın ve Mücevher Galerisi

 

Altın ve Mücevher Galeri

And dünyası: güzellik ve metallerin dayanıklılığına ilahi değer vermiştir. Bu nesneler, İnkaların şiirsel dinlerini ve kozmolojik dünyalarını tanımlamalarına izin vermiştir. Onlar, kendi tanrılarına güzel süslemeler sunmak için metalleri güzel nesnelere dönüştürmüşlerdir. Bu nesneler, tanrı temsilcileri tarafından giyilirdi.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Litik Galeri

Litik Galeri

Burada günlük hayatta kullanılan: bıçak, kazıyıcı, mızrak gibi basit aletler sergilenmekte olup bunlar MÖ.2000-8000 yılları arasındaki tarihi dönemi kapsamaktadır. Sanatçılar litik parçalarla ilk tanrılarını ifade ettiler. Litik heykeller, aydınlanma çağı boyunca, eski Peru topraklarında büyük önem taşımaktadır. Ayrıca bu litik heykeller, mezar hediyesi olarak da kullanılmışlardır.

Peru Lima Metaller Galerisi

 

Metaller Galerisi

Eski Peru, metalurji, altın ve gümüş çalışmaları yanı sıra seramik sanatında hayli gelişmiştir. Farklı metal seçimi ve kullanımı: Peru kültürlerinin tören, dinsel ve savaşçı doğasıyla ilgilidir. Aynı zamanda, bireyler bunları kullanarak durumunu ve gücünü göstermiştir.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Vault Galeri

Vault Galeri

Bunlar, antik Peru’da olağanüstü mücevher işçiliğini göstermektedir. Bunlarda: sadece altın ve gümüş gibi metaller kullanılmamış, bunların yanında lapis, turkuaz, kuvars ve ametist gibi yarı kıymetli taşlar da kullanılmıştır. Bunlar: burun süsleri, tören vazoları, maskeler ve diğer minyatür nesnelerdir ve metal demirciliğinin sanatsal becerisi görülmektedir.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Depolama Galerisi

 

Depolama Galerisi

Tüm dünyada müzeler genellikle bütün koleksiyonlarının yalnızca % 20 lik bölümünü sergilemektedirler. Bu müze, ziyaretçilere gizli depolarına gitmek için izin veren dünyanın sayılı birkaç müzesinden birisidir. Depo bölümünde, kültür temasına göre yerleştirilmiş 45.000 civarında obje bulunduğu söyleniyor.

Peru Lima Arkeoloji Müzesi Tekstil Galerisi

 

Tekstil Galerisi

Tekstil etkinliği antik Peru’da geliştirilen ilk el sanatlarından birisidir. Burada göreceğiniz kalıntılar, sadece bükülmüş ya da rulo yapılmış bitkisel liflerden üretilmiştir. Ama MÖ.2000-8000 yılları arasına tarihlenmektedir.

Bunlar arasında önem kazananlar: ağlar, halatlar, çantalar bulunur. Daha sonra hayvan liflerinden ve pamuğun, boyaların ve dokuma tezgahlarının kullanımı ile (yaklaşık MÖ.1000 yılları) ve diğer aletlerin keşfi ile tekstil kademeli olarak gelişmiş ve başlıca ekonomik faaliyet olmuştur.

Son bir not, müzenin bahçesinde güzel bir restoran bulunuyor.

Peru Lima Müzesi

Lima Müzesi-Museo de la Nacional Arqueologia, Antropologia e Historia Peru-MNAAH

San Borja-Javier Prado Este Av. Adresindedir.
Burası Nisan 1826 yılında kurulmuştur ve Peru’nun en eski devlet müzesidir. Müzenin galerilerindeki vitrinlerde: İspanyol öncesi çok iyi korunmuş: seramik, tekstil, metal, organik malzeme ve litik objelere ait mükemmel bir koleksiyon bulunmaktadır.
Ayrıca: tarihi ve sanatsal değeri olan nesneler sergilenmektedir. Belgesel, fotoğraf ve bibliyografik koleksiyonlarla, Coloni ve Cumhuriyet dönemi Peru hikayesi anlatılmaktadır.
Müze binası: eski bir sömürge dönemi yapıda bulunmaktadır.

Peru Lima Müzesi Tarihçe Galerisi

 

Tarihçe Galerisi

Bu bölümde: resimler, heykeller ve dekoratif sanatlara ait yaklaşık 4500 eser bulunmaktadır. Bunlar 1905 yılından bu yana toplanmaktadırlar.

Peru Lima Müzesi İnsan Kalıntıları Galerisi

Peru Lima Müzesi İnsan Kalıntıları Galerisi

 

İnsan Kalıntıları Galerisi

Burada: MÖ.10.000 ile MS.1500 yılları arasındaki 15.000 yıllık süreçte, insanlara ait tam iskeletler, kafatasları ve iskelet parçalarından oluşan bir koleksiyon bulunmaktadır. Bunlar arkeolojik kazı sitelerinde bulunmuştur.

Peru Lima Müzesi Organik Galeri

 

Organik Galeri

Burada 12.000 den fazla obje bulunmaktadır. Bunlar arasında bulunanlar: 2.3 metre boyunda ahşap tarım aletleri, Kolomb öncesi gemilerin dümeni, müzik aletleri ve ahşap putlar görülür. Bunlar organik malzemelerden yapılmıştır.

Peru Lima Müzesi Litik Galeri

 

Litik Galeri

Bu bölümde: Peru’nun farklı alanlarından alınmış yaklaşık 20.000 obje bulunduğu söyleniyor. İlk dini nesneler, avcılık ve toplayıcılık faaliyetlerinin geliştiği MÖ.12.000 yıllarında geliştirilmişti. Koleksiyonda: bıçak, kazıyıcı, balta, çapa, öğütme taşları, çekiç taşlar, seramik ve metal parçaların üretimi için kullanılan araçlar, küçük örs, çekiç ve muhtemel ritüellerde kullanılan süslü tanrı heykelleri, mitolojik varlıkların görüntüleri, kolye için boncuk ve hayvan ile bitki heykelleri görülür.

Peru Lima Müzesi Seramik Galeri

 

Seramik Galeri

Bu bölümde, çeşitli kültürlere ait 65.000 eser sergilenmektedir. Bunlar genellikle arkeolojik kazılar, bağışlar ve yakalama ile elde edilmiştir.

Peru Lima Müzesi Metal Galerisi

 

Metal Galerisi

Bu bölüm, İspanyol dönemi öncesinde yaklaşık günümüzden 11.000 yıl öncesine ait metal parçaların koleksiyonunu içermektedir. Bu parçalar, İnka uygarlığı VE And bölgesindeki metalurjinin gelişimini temsil eder. Koleksiyonda: Paracas altın süs eşyaları, San Lorenzo adlı portre kavanoz ve Vicus koleksiyonundan gelen eşsiz parçalardan oluşmaktadır.

Peru Lima Müzesi Tekstil Galerisi

Tekstil Galerisi

Koleksiyon, dünyanın ikinci en önemli tekstil koleksiyonu olarak kabul edilir. Çünkü tasvirlerin ikonografisi, sanatsal ve teknik kalitenin yüksekliği ve zenginlik: Paracas kültürlerinin en muhteşem parçalarının burada sergilenmesini sağlamıştır.

Peru Lima Peru Altın Müzesi

Peru Lima Peru Altın Müzesi

 

Peru Altın Müzesi-Museos Oro del Peru-Armas del Mundo

Aynı mekanda bulunan her iki müzede 25.000 civarında obje bulunduğu söylenir ve 1968 yılında Miguel Mujica Gallo tarafından kurulmuştur. Altın Müzesi: İnka öncesi altın işçiliğini gösteren objeler sergilenmektedir.

Ayrıca, tüm kültürlere ait dekoratif öğeler, kabartmalı ve kesme taş kolyeler, burun süsleri, kuş ya da maymun tasvirleri setleri bulunur. Eski Peru halkı muhteşem metallerle çalışmıştır. 8. yüzyılda Perulu ustalar tarafından, kabartma, laminasyon, gravür, kaynak ve alaşım teknikleri biliniyordu.

 

Silahlar Galerisi

Antik dönemde erkekler servetlerini silahlarla sergiliyorlardı. Silahlar: altın, gümüş, elmas, zümrüt, opaller, yakut ve firuzelerle dekore ediliyordu. Bunlar yetenekli ustalar tarafından elle işleniyordu.

Peru Lima Peru Altın Müzesi Seramik Galerisi

 

Seramik Galerisi

Müzede: Peru eserleri ve dünyanın seçkin eserlerinin seramik ve kumaş koleksiyonları bulunmaktadır.

Peru Lima Huaca Pucllana

Peru Lima Huaca Pucllana

 

Huaca Pucllana-Adobe Piramit Pucllana-Juliana

Peru’da tarihi siteleri ziyaret etmek isterseniz, şehir merkezinden fazla uzaklaşmanıza gerek yoktur.

Huaca Pucllana: MS.300 ile 700 yılları arasında inşa edilmiş, Lima kültürünü yansıtan büyük bir kerpiç tuğlalı piramittir ve Lima şehrinin en önemli antik eserlerinden birisidir. Ancak, günümüzde modern bir yerleşim alanının ortasında kalmıştır.

Burada bulunan küçük sitede: arkeolojik kalıntılar, site müzesi, atölye çalışmaları için bir alan, küçük bir hediyelik eşya dükkanı ve bir restoran bulunmaktadır.

Bu antik alan 19. yüzyıllardan beri gezginler tarafından incelenmiştir. Ama burada resmi kazılar 1981 yılında başlamıştır. Bu kazılar sonucunda buranın Lima kültürel gelişiminin merkezi olduğu, tören ve idari merkez olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.

Bölge: rahiplerden oluşan bir gurup tarafından yönetiliyordu. İki farklı bölüm, büyük bir duvar ile ayrıldı. İdari bölüm: kentsel bölge kontrolü ve üretim iyileştirme tartışmaları, muhtemelen kamu toplantıları için kullanılıyordu ve duvarın doğu bölümündeydi. Burada: binalar, meydanlar, rampalar, avlu ve depolama odaları bulunuyordu.

Duvarın batı kısmında ise, tören bölümü vardı. Burası 500 metre uzunluğunda, kerpiçten yapılmış 22 metre yüksekliğinde ve 100 metre genişliğindedir. Rahipler burada tanrılar ve ataları için dinsel törenler düzenlemişlerdir.

Arkeologlar buradaki kazılarda şunları bulmuşlardır ki, bunlar Lımenos hayatı hakkında önemli bilgiler vermektedir: ördek, balık, diğer yumuşakçalar, mısır, kabak, fasülye, meyveler, kemik, taş aletler, seramik, tekstil, alpaka.

Evler tarlaların yakınında genellikle su kanalları yanında inşa edilmiş ve kamış ve kerpiçten yapılmışlardır.

MS.700 yılı civarında, Peru sahilinde diğer tüm kültürleri devirmek üzere “Wari” gelişiyle birlikte bu yerleşim yeri de önemini kaybetmiş ve terk edilmiştir. Wari döneminde bu piramit bir defin yeri yani mezarlık olarak kullanılmıştır.

Ancak bu mezarlar daha sonra İnkalar tarafından tahrip edilmiştir. İnkalar buraya geldiklerinde, Pucllana’yı eski kutsal bir köy olarak kabul etmişlerdir.

20 Ekim 2010 tarihinde burada bir mezarlık keşfedilmiştir. Wari kültürüne ait bu mezar içinde, paketlenmiş 4 mumya bulunmuştur. Arkeologlara göre, bu mumyalar elit bir kadın ve ahirette ona eşlik etmesi için kurban edilen 3 çocuktur.

Huaca Pucllana’da bulunan seramik, tekstil, bitki ve hayvan kalıntılarına ait ilginç bir koleksiyon küçük bir müzede sergilenmektedir.

Antik kalıntılarda tur attıktan sonra, sitenin restoranında yöresel yemekleri tadabilirsiniz.

Peru Lima Miraflores

Peru Lima Miraflores

 

Miraflores-El Malecon

Burası Lima şehrinin en lüks mahallelerinden birisidir.

Burada: fantezi barlar, şık restoranlar ve diskolar bulunur.

Mahallede deniz istikametinde yürürseniz, kıyı bölgesinde modern heykeller, tertemiz parklar ve güzel sahil şeridini bulabilirsiniz.

El Malecon denilen yerde 6 kilometre boyunca deniz fenerinden başlayarak deniz manzarasını izleyerek güzel yürüyüşler yapılabilir. Kıyıda uçurumların olduğu yerden ise, günbatımını izlemelisiniz.

Burada: şehir ile deniz arasındaki bağlantıyı sağlayan “Kıng Edward” köprüsü bulunmaktadır. Köprü 1968 yılında yapılmıştır ve köprünün yüksekliği ve etkileyici mimari yapısı ilgi çekmektedir.

Burada yamaç paraşütü yapılıyor, yani gökyüzünde rengarenk paraşütleri görebilirsiniz.

Peru Lima Barranco

 

Barranco-Municipalidad de Barranco

Burası Lima şehrinin güney kıyısında: Miraflores bölümünde Pasifik Okyanusu kıyısında bulunan küçük bir ilçedir. 1874 yılında İspanyol yerleşimciler tarafından kurulmuştur. Burada genellikle kuyulardan su çekmek için yel değirmenleri kullanıldığından, ilk sakinleri buraya takma isim olarak “Yel Şehri” ismini vermişlerdir. Otoban aracılığı ile Miraflores ve Lima şehir merkezine bağlıdır.

Sömürge ve Cumhuriyet dönemlerinde, varlıklı aileler burada yerleşmişlerdir. 20. yüzyılın başlarında ise Perulu ünlü yazar ve sanatçılar burada ikamet etmeye başlamışlardır. 1940 yılında deprem burada önemli hasarlar vermiş, ardından kasaba yeniden inşa edilmiştir.

Ayrıca 18. yüzyıl mimarisinin en güzel örnekleri de buradadır. Lima şehrinin gürültüsünden kaçmak için insanlar bu sessiz yöreye gelirler. Şehir merkezi: dolaşmak ve eski sömürge ve cumhuriyet dönemi evlerini görmek için idealdir ve şaşırtıcı manzaralar içerir.

Güneş battığında ise: şehir dans ve partiler için hazır hale gelir. “Parque Municipal” yani “Belediye Parkı” çevresindeki sokaklarda: rahat ve mükemmel restoranlar, barlar, şık kafeler ve eğlence mekanları bulunur. Bunlarda: özellikle Peru folklorik müzik gösterileri sunulmaktadır.

 

Biblioteca Municipal de Barranco

Barranco kasabasında gezmek için ilk görülecek yer, Belediye parkının yanında bulunan 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş “Biblioteca Municipal de Barranco” yani Barranco Belediye Kütüphanesidir. Yapının benzersiz kulesi, 1911 yılında ilave edilmiştir.

 

Puente de Los Suspiros

Kasaba merkezinden okyanusa doğru giderseniz buraya ulaşırsınız. Burası yani “Ahlar köprüsü” ilçenin dönüm noktasıdır. Tahta köprü, 1876 yılında açılmış: Pasifik savaşı ve depremlere dayanmıştır. Ama birkaç kere tamir edilmiştir.

31 metre uzunluğundadır. Genç çiftler: Barranco kasabasında bu romantik yerde buluşmaktadırlar.

Burada geleneksel olarak “dilek” dilenir. Büyük Perulu sanatçılardan Chabuca Granda, şarkılarından birini buraya ithaf etmiştir.

Yerel bir efsaneden de söz etmek istiyorum. Zengin bir adamın kızı, bir sokak süpürgecisine yani çöpçüye aşık olur.

Ancak, bunu duyan babası kızın dışarı çıkmasını yasaklar ve kız evlerinin penceresinden ağıt yakar. Köprü üzerinde yürürken, insanların bu “iniltiyi” duydukları söylenir.

 

Iglesia La Ermita

Köprüyü geçtikten sonra buraya ulaşılır. Yerel bir efsaneye göre: bir gece, bir gurup Limalı balıkçı yoğun sis yüzünden denizde kaybolurlar. Onlar kurtuluş için dua ettiklerinde, kıyıya çapraz bir ışık onlara geri dönmeleri için rehberlik eder.

Ermita kilisesi, kıyıya çarpraz inşa edilmiştir ve o zamandan beri balıkçılar tarafından tercih edilen bir kilise haline gelmiştir. Kilise 1881 yılında Şili askerleri tarafından tahrip edilmesine rağmen, yeniden yapılmıştır.

Peru Lima Cerro San Cristobal

Peru Lima Cerro San Cristobal

 

Cerro San Cristobal

Lima şehrinin en önemli yerlerinden biri olan Cerro San Cristobal tepesi, şehrin kuzeydoğusundadır ve deniz seviyesinden 400 metre yüksektedir. Tepe: Rimac dağının bir parçasıdır.

Eğer şehrin panoramik bir manzarasını izlemek isterseniz, burayı ziyaret etmelisiniz. Buraya ulaşmak için bir taksi veya Plaza De Armas meydanından kalkan tur otobüslerini tercih edebilirsiniz.

Tepenin eteğinden yukarı yürümek de mümkündür, ama özellikle güvenli değildir.
Tepenin üstünde: şehrin ve denizin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Ancak havanın açık olmasına ve sis olmamasına dikkat ediniz.

Tepede 20 metre yüksekliğinde bir haç bulunmaktadır ve geceleri ışıklandırılmaktadır.
1536 yılında: Pizarro yanında 500 kişilik kuvvetle burada bulunduğunda: İnka savaşçıları 25.000 yerli savaşçı ile buraya geldiler ama onlar nehri geçmeye çalışırken büyük bölümü boğularak öldüler (çünkü tam o sırada Rimac nehri, şiddetli akıyordu ve hatta sel olmuştu) ve geri kalan savaşçılar ise 14 Eylül günü geri çekildiler.

İspanyollar bu durumu “San Cristobal” mucizesi olarak nitelendirdiler ve bölgede bir şapel inşa ettiler, buradaki tepenin üstüne ise bir tahta haç diktiler.

1746 yılındaki depremde şapel yıkılarak yok oldu. Tepenin üzerine ise 23 Aralık 1928 tarihinde, 20 metre uzunluğunda haç yerleştirildi. Bu haç hakkında anlatılanlara göre: Los Descalzos manastırı papazı Francisco bir gece rüya görür ve rüyasının detaylarını arkadaşı Başkan Augusto Leguia’ya anlatır.

Papaz, rüyasında “tepede aydınlatılmış bir haç gördüğünü” söyler. Bunun üzerine, Başkan hemen 20 metre yüksekliğinde ve 22 güçlü spot ile aydınlatılmış bu haçı tepe üzerine diktirir.

Havanın açık olduğu bir günde, bu haç, Lima şehrinin birçok yerinden görülebilmektedir.

Her yıl Mayıs ayının ilk Pazar günü: geleneksel olarak buradaki Discalced manastırında dua edilir. Yani, burası birçok Perulu için bir hac yeridir ve kitleler halinde bu tepeye akın ederler.

Tepenin üst kısmında, tipik Peru yemekleri tadabileceğiniz yerler ve bir de küçük müze bulunmaktadır.