Ankara Kalesi

 

Ankara Kalesi

Ankara kalesine son olarak Temmuz 2023 tarihinde gittim, kalenin video çekimlerini görmek isterseniz: Youtube “Orhan Meral” ismiyle mevcut sitemde bulabilirsiniz. En altta ise bağlantı var.

Dik yamaçlar üzerine, bir kartal yuvası gibi inşa edilmiş. Şüphesiz ki: başkentin görülmeye değecek yerleri arasında ilk sırada. Zamanında: Ankara, 3 önemli akarsu (Hatip, Çubuk, İncesu) nun birleştiği noktada, hakim bir tepe üzerinde kurulmuştur.

Burada: tarih süreci içinde: Galatlar Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Haçlılar ve sonra yine Selçuklular ve ardından Osmanlılar hakimiyeti ele geçirmişlerdir. Ancak: ilk yapılışının: Galatlar döneminde olduğu sanılıyor.

Galatlar: daha önce birkaç yazımda sözünü etmiştim, Ankara şehrinin ilk yerleşimcileri, kurucusu olarak tanınıyorlar. Hatta, Ankara yöresine “Galatia” denilmektedir.

Kısaca söz etmek gerekirse

Galatlar, Balkanlar-Avrupa yöresinden gelmişler ve İstanbul’da bir süre yaşamışlar. Hatta: İstanbul’daki Galata kulesinin, bunlar tarafından yapıldığı söyleniyor. Bunlar, zamanla İstanbul boğazını geçerler ve Anadolu içlerinde ilerlerken: Karadeniz kıyısında, Pontus kralına, Mısır  donanması ile yapılan savaşta yardımcı olurlar ve Mısırlılar yenilir. Bunun üzerine, Pontus kralı, Galatlara, ne istediklerini sorar.

Galatlar: kraldan, yerleşim yeri isterler ve bunun üzerine, Ankara ve çevresindeki bir kısım arazi: kendilerine verilir. Bunun üzerine, Galatlar, Ankara yöresine yerleşirler ve buradaki ilk yerleşimci olarak isimleri tarih sahnesine yazılır. Hatta: yenilgiye uğrattıkları bir Mısır gemisinden ele geçirdikleri, büyük bir çıpayı; yanlarında getirirler ve yeni kurdukları şehrin (Ankara) tam orta yerine koyarlar.

Evet: Ankaralılar ve Ankara’yı ziyaret edenler, günümüzde hemen Ankara kalesi kapısının önünde ve “Armada” Alışveriş Merkezi önündeki büyük “çıpa” nın, denizi olmayan Ankara şehrinde ne anlama geldiğini belki düşündüler. İşte, anlamı bu, yani, ilk kuruluş aşamasında Ankara şehrinin simgesi, bir çıpa.

Evet, biz yine kaleye gelelim. Dediğim gibi, kale, muhteşem bir yerde. Yani, konum olarak, tam bir kartal yuvası gibi. İlk yerleşimciler, buraya kale kurarlar ve tepenin eteklerinde yerleşirler. Daha sonra: Frigler görülüyor.

Hatta: Frigya kralı Midas, bir gün bir rüya görür. Rüyasında: bir gemi çıpasının bulunduğu yere şehir kurması söylenir. Bunun üzerine, araya-araya gemi çıpasını bulurlar ve buraya, yani Ankara’ya yerleşirler. Evet, Galatlardan sonraki karanlık dönemi takiben, burada bir sürede Frig yerleşimi olduğu söyleniyor.

Hatta: bu döneme ait şehirde bir kalıntı bile söz konusu. Günümüzde: Ulus-Hacıbayram Camisine bitişik, Augustus Tapınağının bulunduğu yerde, daha önce, pagan döneminde, bir Frig tapınağı bulunduğu söyleniyor.

Kale: her ne kadar ilk kez Galatlar döneminde yapılmış olsa da, bugünkü görünümü: Roma-Bizans ve Selçuklu dönemlerinden kalma. 110 metre yükseklikteki tepe üzerine: iç ve dış kale olmak üzere, iki bölümlü yapılmış. Dış kale surları, zamanla yıkılmış, günümüzde ise iç kale surlarının bir kısmı görülüyor.

Özellikle: hemen giriş kapısının bulunduğu yerdeki surların taşları arasında görülen, devşirme taşlar, kalenin yapımında, çevredeki: heykel, lahit ve sütun başlıklarından da yararlanıldığını gösteriyor.

Roma imparatoru Caracaila, 217 yılında, kalenin surlarını onattırmıştır. 222-260 yılları arasında ise, İmparator Severus Alexander, Perslere yenilince kale kısmen tahrip olur. Ancak, 7’nci yüzyılın ikinci yarısında, Romalılar, kaleyi yeniden onarırlar.

Roma imparatoru Konstantinos, 688 yılına gelindiğinde, dış kaleyi yaptırır. İmparator IV. Leon ise, 740 yılında, kale duvarlarını onarttırır ve bu sırada, iç kale surlarını da yükselttirir. İmparator Nikephoros ve İmparator Basileios ise, 9’ncu yüzyılda, kaleyi yine onartırırlar.

Evet, dediğim gibi, iç surlar günümüze ulaşmış. Bu surlar: MS. 630 yılında, Roma imparatoru Heraklius döneminde yapılmıştır. Ancak: özellikle günümüzde görülmeyen dış surların: o dönemdeki Arap saldırılarını engellemek için, MS. 859 yılında, Bizans İmparatoru III. Mikhael tarafından onarıldığı biliniyor.

O dönemdeki dış surların uzunluğunun: 350 metre ve iç surların uzunluğunun ise: 180 metre olduğu biliniyor. İç kale: dikdörtgen planlıdır ve yöresel Ankara taşından, yani bazalt taşından yapılmıştır. Özellikle: bent deresi yönünde , yani bölgenin en korunaklı bölümünde, 110 metre yükseklikte “Ak burç” bulunuyor.

Akkale

Selçuklu döneminde yapılmıştır. Sarp bir damaca dikilmiştir ve buranın surları, bölgenin en yüksek noktasındadır. Cumhuriyet tarihinin ilk müzesi olan Eti Müzesi, 1921 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle burada açılmış ve 1948 yılına kadar faaliyet göstermiştir.

Ancak, burası günümüzde ziyarete kapalı. Sanırım: üstünde görülen çok miktardaki telsiz-radyo-televizyon alıcı-vericisi nedeniyle ziyarete izin verilmiyor. Ama: çok uzaklardan görülen şanlı Türk Bayrağımız, burada dalgalanıyor.

1073 yılına gelindiğinde: kale, bu kez Selçuklular tarafından ele geçirilir. Bu dönemde, kaleye yeni ilaveler yapılır.

Ankara Kalesi

KALENİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Ankara kalesinde, yükseklikleri: 14-16 metre arasında değişen, beşgen şekilli 42 kule var. Dış surlar: kuzey-güney doğrultusunda ve yaklaşık 350 metre, doğu-batı doğrultusunda ise, yaklaşık 180 metredir. İç kalenin güney ve batı duvarları, dik açı oluşturur. Doğu duvarı, tepenin girinti ve çıkıntılarını izler.

Ankara Kalesi

KALE GEZİSİSaman pazarı yönünden çıkarak veya doğrudan Ulus semtinden-Atatürk Anıtının hemen yanındaki yolu, dümdüz takiben buraya ulaşabilirsiniz. Bayağı dik bir yokuş var. Buna hazırlıklı olmalı ve özellikle, ayaklarınız da lastik tabanlı ayakkabı giymelisiniz.

Ankara Kalesi Saat Kulesi

Saat Kulesi

Kale kapısına ulaştığınızda: hemen sol yanda, bir saat kulesi var. Bu kule: Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit zamanında, saltanatının 25’nci yılı anısına, her ile yaptırılan saat kulelerinden biridir. Kale, surlarına ilave edilerek yapılan saat kulesinin üstünde: halen faal bir saat var.

Ankara Kalesi Çukurhan

Çukurhan

Burada: dikkatinizi çekmek istediğim bir yapı daha var. Çukur han.

Burası: UNESCO tarafından, dünya üzerinde mutlaka kurtarılması gereken 100 anıttan biri olarak listeye dahil edilmiş, yani bu derece önemli bir yapı.

Çünkü: Çukur han: 16’ncı yüzyılda yapılmış. Yani, yaklaşık 500 yıllık bir yapı. Burası: Osmanlı döneminde cezaevi ve daha sonra ise kervansaray olarak kullanılmış.

Son bir-iki yıldır burada büyük bir restorasyon çalışması vardı, son gittiğimde bittiğini gördüm, gayet güzel yapılmış, ön cephesinden gördüğüm kadarı ile, güzel bir restorasyon geçirmiş.

Emeği geçenlere  teşekkürler. Ama bir yandan da, şunu düşünmemek elde değil. Bu tarihi yapı: Kültür Bakanlığı tarafından özel sektöre kiralanmış. Otel olarak kullanılacakmış. Bilmiyorum, sahip çıkabilirler mi, günün birinde, yandı diye haber alırsanız, şaşırmayın. Umarım, yeterli tedbirler alınmıştır.

Kale kapısından içeri giriyorsunuz: daracık yollar, sokaklar ve bu sokaklarda ilerlemeye çalışan araçlar. Egzoz kokuları ve araba kim geçecek öncelik kimde derken, bir şekilde ilerliyorsunuz ama elbette sıkıntılı.

Evet, devam edelim. Kale içi Sit alanı olarak kabul edildiğinden, çivi bile çakılmıyor. Restorasyon çalışmaları ise, özel izinle yapılıyor. Zaten, kale içindeki derme-çatma konutların çoğu, günümüzde, Ankara’nın pahalı eğlence mekanları, restoranları ve kafeleri olarak kullanılıyor. Bunun dışında ise, birçok ev.

Kale içinde, günümüzde 600 ev bulunduğu söyleniyor. Hatta, ilk yerleşim, söylenenlere göre, Osmanlı döneminde olmuş. Çünkü: daha önceki dönemlerde, aslen iç kale içlerinde yerleşime izin verilmez, halk kale dışında yerleşir ve tehlike halinde, iç kaleye girilirdi. Ama: şu an, burada yüzlerce ev var. İnanmak mümkün değil.

Sizler bu dar sokaklarda ilerlemeye çalışırken, hedefinizi “sur üstü” olarak belirleyin. Bulamazsanız, çevredeki çocuklardan yardım alabilirsiniz.

Sur üstüne geldiğinizde, 50-60 basamaklı bir merdivenden yukarı çıkıyorsunuz, çıkarken elbette birçok satıcı görüyorsunuz. Sur bölümüne geldiğinizde demir bir kapıdan geçtiğinizde, bir avlu ve bu avludan yine gayet tehlikeli bir merdivenle, yukarı çıkıyorsunuz.

Burada, özellikle belirtmek istiyorum, unutmayın ki: yanınızda özellikle çocuk varsa, yukarıda çok büyük tehlike bekliyor. Çünkü: sur bölümünde, kenarlarda herhangi bir koruma yok, yani kesinlikle  dikkatli olmanız, belki kendiniz için bile şart.

Sur bölümüne çıktığınızda, muhteşem bir Ankara manzarası sizi bekliyor. 360 derece, yani ne tarafa dönerseniz, Ankara’nın değişik bir yeriyle karşılaşıyorsunuz. Göz alabildiğine uzanan bir şehir ve gökyüzü. Gerçekten muhteşem bir manzara ve her Ankaralının bunu  tatmasını öneririm.

Özellikle: buradan, güneşin batışını mutlaka izleyin. Ayrıca: Ankara kalesi, Ankara’nın turizm potansiyelinde öne çıkarılmalı, çünkü, ben son gittiğimde (Temmuz 2022) burada, birçok çok az sayıda turist gördüm. Demek ki gerekli tanıtım yapılamıyor.

Evet: Ankara kalesi. Kalenin dar sokaklarında, gezinin ve bu sırada kale surları taşları arasındaki, önceki dönemlere ait devşirme heykel, lahit, sütun parçalarını görün. Biraz önce anlattığım gibi, sur bölümüne çıkın ve Ankara’nın muhteşem manzarasını ve özellikle güneşin batışını izleyin.

Bu gezinizi, kalenin hemen biraz altındaki, Anadolu Medeniyetleri Müzesi gezisiyle birleştirebilirsiniz. Müze hoşunuza gitmezse: kalenin kapısından çıktığınızda, sol bölüm istikametinde ilerlerseniz, Ankara’nın otantik ara sokaklarını gezebilirsiniz.

Ankara Kalesi Alaaddin Camii

Alaattin Camii

Bu arada: iç kalede bir de cami görülüyor. “Alaattin Camisi”, Evliya Çelebi’nin notlarına göre, eskiden kilise imiş. Evliya Çelebi, iç kalede: bağsız-bahçesiz 600 hane bulunduğunu belirtiyor.

Caminin “Alaattin Keykubat” tarafından yapıldığı kabul edilse de, minberindeki yazıt 1178 tarihini ve Musut I’in adını veriyor. Caminin: 1361 tarihinde, Orhan Gazi ve 1433 yılında Şerife Sünbül Hatun tarafından onarımı yaptırılmıştır.

Gündüz yaşanan bu güzelliği, arzu ederseniz, kaledeki restoranlardan birinde “akşam yemeği” yiyerek noktalayabilirsiniz.

ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

Bir yetkili çıkıp ta, bu kalenin içine araç girmesini niye engelleyemez bilmiyorum. Gelişmiş ülkelerde, bu tür tarihi yapıların içine bırakın araç girmesine izin vermeyi, insan yaşamasına bile müsaade etmiyorlar.

Evet, araçlar o daracık sokaklara girince, o araçları kullananlar, topu topu, yürümek zorunda oldukları, 150-200 metrelik yoldan tasarruf ediyorlar, hayır, bırakın yürüsünler, kalenin içine araç girmemesi için lütfen tedbir alın.

Bunun dışında, yine gelişmiş ülkelerde, yapılan bir uygulama, bu tür tarihi yapıların içi kamulaştırılır, buralarda yaşayan insanlara, en harika konutlar tahsis edilir ve daha uygun yerlerde yaşamaları sağlanarak, tarihi yerler, tamamen ziyaretçilerin serbestçe-rahatça ziyaretlerine açılır.

Sonra: Ankara’da turizm gelişmiyor demenin bir anlamı yok.

THE ANKARA CİTADEL:

The citadel sits on a hilltop overlooking the modern city and has no generally accepted date of completion. İt is known, however, that its existence goes back as far as the second century BC and the Galatian period. Afterwards, it was restored by the Romans who upgraded the building and defences.

The citadel has outer and inner walls, the latter of which were probably built by the Byzantines. Worn down by continuous Arab assaults, the castle went through a comprehensive restoration in 900  AD at the hands of the Byzantines. It is not known when the outer wall was completed. Following the conquest of the castle by the Seljuk Turks in 1073, the citadel underwent further renovation during the Ottoman era. The early Republican period saw more refurbishment and a strengthening of the citadel walls.

The outher citadel contains 20 towers dotted along the walls, which are pierced by two main gates: the Outer Gate, facing west, and the Citadel Gate facing south. An old Persian inscription dating back to 1330, the era of İlhanlılar (a Turkish principality), can be seen engraved over the citadel gate.

The inner wall is built around a rectangular base and was completed partly with Ankara stone and other materials, 42 pentagonal towers, the heights of which vary from 14-16 meters, stand along the inner wall. Old houses and the Alaeddin Mosque, dating from the Ottoman period, are still found in good shape inside the citadel itself, and the area has a charming village-like atmosphere.

Ankara Karyağdı ve Kesikbaş Türbesi

Ankara Karyağdı ve Kesikbaş Türbesi

KARYAĞDI TÜRBESİ

YERİ

Ankara’da Ulus semtinde, İtfaiye Meydanındadır. (Opera Meydanı)

NEDEN YAPTIRILMIŞTIR

Olay, 15’nci yüzyılda yaşanır. Hikaye şöyledir: “ Ankara’nın en güzel kızlarından biri gelin olur. Vakit gelir, hamile kalır. Olacak ya, hamile gelinin canı, öyle bir şey ister ki, bulup buluşturmak çok zordur. Herkes yazın güneşinden buram buram terlerken, o Ağustos ayında, kar ister. Kar bu; her mevsimde bulunmaz ki. Gidip uzaklardan getirmek de mümkün değil. O zaman, şimdiki gibi kolaylıklar yok.

Kadıncağız, gündüz hayalinde kar helvaları yemiş. Her gece, rüyasında kar yağmış. Bir an gelmiş, artık dayanamaz olmuş. Herkesin uykuya daldığı bir gece, bahçeye çıkıp hem ağlamış, hem istemiş. “ Allah’ım demiş: Her şey senin elinde. Sen, ol deyince gökyüzünden kar da yağar, nur da yağar. Ver Allah’ım. Lapa lapa kar ver. Avuç avuç kar yiyeyim. İçimin şu bitmez yangını sönsün. Kar ver Allah’ım.”

Evet, nasıl olmuşsa olmuş, lapa lapa kar yağmaya başlamış o gece. Yerler bembeyaz olmuş. Gelin şükretmiş Allah’a. Avuç avuç yemiş karlardan. Ertesi sabah Ankara’yı bembeyaz karlar içinde görenler büyük bir şaşkınlığa uğramış.

Görenler der ki “ Türbenin üstünde her gece, herkesin derin uykulara vardığı saatlerde, bir şey yağar. Yere düşmeden kaybolur gider. Kar mı yağar, nur mu yağar, bilinmez.”

Efsane böyle, şimdi gelelim, türbenin mimari özelliklerine.

Ankara Karyağdı Türbesi

GENEL ÖZELLİKLERİ

Kapısının üstünde: kaba bir yazı ve onun altında: 1477 tarihi görülmektedir.

Halk arasında: türbede yatanın bir kız olduğuna dair rivayetler vardır.

Sekizgen planlı, kubbeli bir türbedir. Duvarları: bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla ile örülmüştür. Taşların arasına da, dikey birer tuğla konulmuştur. Cephelerin beşinde, kesme taş çerçeveli, sağır sivri kemerli birer alt pencere vardır. Bir sıra taş, üç sıra tuğla ile örülen kemerlerin aynalıkları tuğladır.

Pencereler, lokmalı demir parmaklıklıdır. Yedi cephede hemen sağır kemerlerin üzerinde bulunan, yuvarlak tuğla kemerli küçük üst pencereler, alçı şebekelidir.

Güneydeki sağır cephelerin içerisinde, birer mihrabiye ve niş vardır. Duvarlar: iki sıra, kurt dişi ile sona erdirilir. Kubbesi: kurşun kaplamalıdır. Bir çok kez onarılmış olmasına rağmen, kurşunları kısmen dökülmüş ve kubbesi çatlamış durumdadır.

Türbenin kapısı doğudadır. Kapının eşik ve söveleri yekpare taştandır. Üstte, dilimli taşlarla örülü sivri bir kemerin içinde dikdörtgen bir mermere yazılmış kitabenin altında, basık kemerli giriş kapısı bulunmaktadır.

Türbenin içinde, bir sanduka vardır. İçten yükselen kubbesi, küçük bir kapısı vardır. Kızlar: kısmetlerinin açılması amacıyla, Karyağdı Türbesini ziyaret ederek, adak adarlar. Türbenin içine doldurulan gereksiz eşyalar nedeniyle, manevi havası bozulmuştur.

Ankara Kesikbaş Türbesi

KESİKBAŞ TÜRBESİ

YERİ

Ankara Karyağdı ve Kesikbaş Türbesi: caminin biraz ilerisinde ve At pazarı Yokuşu üzerinde bulunmaktadır.

ÖZELLİĞİ

Türbenin kime ait olduğu bilinmemektedir. Rivayete göre: bu zat: “savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen, kopan başını koltuğunun altına alarak, savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek, şehit olmuştur.”

GENEL ÖZELLİKLERİ

Aslanhane cami ve türbesine çok yakın olan türbe, kare ve küçük bir platform üzerinde, dört sütunlu, üzeri kubbeli açık türbelerdendir. Dört köşede bulunan mermer sütunlar üzerinde, köşeleri pahlanmış sütun başlıkları ve bu başlıklara bakan sivri tuğla kemerleri bulunmaktadır. Dört kenarındaki kemerler üzerinde, pandantifli bir kubbe bulunmaktadır.

Dış kenarlarda, kemerler üzeri kirpi saçaklıdır. Gerek pandantifler ve gerekse kubbe içi, son yapılan tamirat sırasında, beyaz badanalı bir sıva ile kaplanmıştır. Türbenin ortasında, beton sıvalı bir lahit bulunmaktadır. Kemerler, başlıkların üzerinde gergi ağaçları ile birbirine bağlanmaktadır.

Ankara Gençlik Parkı

Ankara Gençlik Parkı

Ankara’da yaşayanların ve şehir dışından gelerek Ankara’yı gezmeyi ve tanımayı düşünenlerin; kısa veya uzun programlarına mutlaka almalarını ve gezmelerini önereceğim.

Çünkü: ilk kez, 1969 yılında gördüğüm ve tanıdığım, ancak son on yılda, belki de, bir kez gittiğim Gençlik Parkı; yapılan restorasyon sonunda, tenkit edilen o saçmalıklardan yani suçlu barındıran, izbe bir mekan olmaktan kurtulmuş.

Ankara Gençlik Parkı

Yarım günümü verdim, parkı gezdim ve gördüklerimi, yorumlarımı sizlerle aşağıda paylaşacağım. Ama: başlangıçta her zaman olduğu gibi, bir-iki kelime ile özetlemem gerekirse: mutlaka zaman ayırın ve gidin, bu güzelliği görün ve yaşayın.

Ancak: şu nu da belirtmeden geçemeyeceğim, her ne kadar şu anki görünümü gayet güzel olsa da; bir zamanlar, devletin tüm imkanları seferber edilerek yapılan parkın; o anki, nostaljik görüntüsünden eser kalmamış.

Avrupa ve Amerika’da, yani gelişmiş ülkelerde, bu tür yapıların restorasyonunda tamamen orijinal planlara sadık kalınıyor. Ancak: Gençlik Parkının restorasyonunda: orijinal plandan pek eser kalmamış.

Ankara Gençlik Parkı

Sizler, bu  parka gittiğinizde, eğer eski halini biliyorsanız, birçok anınızın bulunduğu bu parkta: havuz kıyısındaki çay bahçelerini arayacaksınız, bu çay bahçelerinde içtiğiniz semaver çayları arayacaksınız, belki de bahçesinde birçok ünlü sanatçıyı dinlediğiniz gazinoları arayacaksınız, havuzunda yakınlarınız veya sevdiğinizle sefa sürdürdüğünüz sandalları arayacaksınız, belki de deniz bisikletlerini, havuzun hemen kıyısında yıllarca demirlemiş görüntüsü veren ve uzun yıllar restoran olarak kullanılan o vapuru arayacaksınız, önünde satın almak için kuyruğa girdiğiniz dondurmacı şişmanı arayacaksınız vs.

Bilmiyorum: aslına bakarsanız, ikilem de kaldım. Bu hali de güzel olmuş. Tamam kent dokusuna sadık kalınmalı, tamam anılarımızın geçtiği birçok yer yok edilmiş, ama, parkın son on yılını düşününce, öncesinde yaşadığımız anıların hiçbir anlamı kalmıyor.

Şu anki hali: güzel, olumlu, güvenli. En azından ailece gidilebilecek bir yer haline gelmiş.

Eskisi elbette sahip olduğu klasik ve tarihi dokusu ile güzeldi, ama içinde barındırdığı suçlu insan profili ile gidilemiyordu.

Gidemediğim yerin güzelliğinin ne anlamı var. Şimdi hiç olmazsa, rahatça gidebilirsiniz, çünkü birçok güvenlik elemanı var. Bu çok önemli.

TARİHİ

Burada: park yapılmadan önce, bataklıklarla kaplı (İncesu deresinin taşkın alanı) , 28 hektarlık bir arazi bulunuyormuş. Park yapılmasına karar verilen bölgede ise: arazinin bir bölümünde “Ay-yıldız” isimli bir futbol sahası bulunuyormuş.

Parkın yapımına: 1936 yılında başlanır. Tasarımcısı: Fransız Theo Leveau. O yıllarda, çevresi boş araziyle çevrili, susuzluk çekilen Ankara için, park öylesine önemli bir projedir ki, her türlü fedakarlık göze alınır.

Şöyle ki: İncesu bölgesi temizlenecek ve üzeri kapatılacak, daha sonra filtre istasyonundan borularla buraya su getirilecektir. Meydanda büyük bir havuz olacak, üzerinde bir adacık bulunan havuzda; motor ve sandallar bulunacak ve ayrıca, adaya iki de köprü yapılacaktır.

Parkta: gül bahçesi, kahve ve gazinolar, Ankara ikliminde yaşayabilecek kuşlar için bir bahçe, açık hava tiyatrosu, çocuk bahçesi, labirent, yüzme havuzu, atlılar için ise 2200 metre uzunluğunda bir gezinti yolu bulunacaktır.

Her şey iyi güzel olmasına rağmen, proje askıya alınır. Ancak: 1939 yılında, yani 3 yıl sonra, yeniden inşaata başlanır. 1941 yılında: havuza su verilmeye başlanır.

Park: 7 yılda tamamlanarak, 19 Mayıs 1943 tarihinde hizmete açılır. Açılışta: Başbakan, Meclis Başkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri ve milletvekilleri bulunur.

1944 yılının, 30 Ağustos günü: havuzda: yüzme, kürek ve yelken yarışları düzenlenir. Ankara gibi susuz, kurak bir kentte, böylesine büyük bir havuz ve ağaçlık alanın önemi

1951 yılında ise; bir gösteri için buraya gelen İtalyan oyun parkı: Lunapark adı ile, park içine yerleştirilmiş. 1957 yılında: park içinde dolaşan, iki minyatür tren işletilmeye başlanmış. Daha sonra ise, günümüzde de bulunan, Nikah Salonu yapılmış.

Evet, parkın içinde büyük havuz var. Önceleri: bu havuzda kayıkla geziliyordu. 1960’lı yıllara kadar bu havuzda, su sporları bile yapılıyormuş. Ayrıca: havuz çevresindeki gazinolarda ise: dönemin ünlü sanatçılarının konserleri izleniyormuş.

Ancak; 1980’li yılların başından itibaren: parkın çekiciliği kaybolmuş. Özellikle: parkı mesken tutan: madde bağımlıları ve evsizler; buraya gelen insanlar için problem yaratmaya başlamışlar ve Ankara insanı, parkı terk etmiş.

Park,  takip eden dönemde, farklı bir görünüm kazanır ve yetkililerin tanımıyla “suç oranı yüksek bir mekan” haline gelmiştir.

Uzun yıllar bu terk edilmişliğin baskısı altında, izbe bir hal alan bölge: Ankara Büyükşehir Belediyesinin gerçekten güzel bir çalışması sonucu: bugünkü hali ile, güzel, güvenli ve rahatlıkla gidilebilecek bir durumda.

Tüm bu özellikleri ile, Gençlik Parkı: Cumhuriyet döneminin ilk kentsel parkıdır.

Ankara Gençlik Parkı

GENEL ÖZELLİKLERİ

Gençlik Parkı: Ankara Garı ile Opera binası arasındaki, 275 bin metre karelik alanda kurulu. Biraz öncede söz ettiğim gibi: bu mezbelelikte, 2007 yılında park kapatılarak restorasyona geçilmiş.

Yaklaşık 23 aylık bir restorasyon, yok hayır restorasyon değil tamamen bir inşaat-onarım çalışması olmuş, yaklaşık 23 aylık bir restorasyon süresi sonunda, park 2009 yılının 30 Ağustos tarihinde açılmış.

Evet, bu projenin mimarı ise: daha önce: Harikalar Diyarı, Altınpark ve Dikmen Vadisi 2 Etap çalışmalarını da yapan: Öner Tokcan.

Park bölgesinin 6 giriş kapısı bulunuyor. Bunların başlıcası: Ulus ve eskiden şehir dışı ve yurt dışından gelenlerin ilk gördükleri yer olan: Gar girişi. Diğerleri ise: Genlik kapı, Metro kapı, Lunapark kapı, 19 Mayıs kapıdır. Bütün girişlerde: güvenlik var.

Park alanı içinde: Ankara Büyükşehir Belediye Tiyatrosu Binası, Kültür Merkezi, Gençlik Merkezi, Belediye Kabul Salonu, Kapalı otopark ve küçük yapılar kapsamında, 43 büfe, çay bahçesi ve pastane bulunmaktadır.

GEZİ PLANI

Gençlik parkına: özellikle sanırım yoğun girişlerin yaşandığı iki kapıdan gireceksiniz. Şehir dışından gelenler, hemen tren istasyonunun karşısındaki (200 metre uzaklıkta) kapıdan girerler.

Diğer ziyaretçiler ise: Ulus kapıyı tercih edebilirler. Hani, Ankara’nın eskileri bilirler, İtfaiye Meydanı, hatta daha bariz bir isim, Hergele Meydanı kapısından girerseniz, parkın tüm güzelliklerini ve özellikle havuzlarını  daha iyi görebilirsiniz.

Ben: sizlere bu satırları yazabilmek için: Ulus tarafındaki kapıdan girdim. Gençlik Parkına giriş ücretsiz. Bu kapı: Ulus merkezine çok yakın. Yaklaşık: 500 metre uzaklıkta. Yani: herhangi bir şekilde, Ulus merkeze ulaştığınızda, yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş ile, Gençlik Parkına rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Eğer: kendi aracınız ile buraya ulaşmak isterseniz, size önerilerim şunlar olabilir. Ulus istikametinden, Atatürk Kapalı Spor Salonu ve 19 Mayıs Stadyumu açık futbol sahalarının yanından geçerken, orada bulunan herhangi bir açık otoparklara ücret ödeyerek, aracınızı park edebilirsiniz.

Diğer bir alternatif: Gar İstikametinden, Ulus istikametine gelirken, yine cadde ortasındaki açık alanlara aracınızı park edebilirsiniz. Ayrıca: hemen Gar meydanı önünde, Gar giriş kapısı önünde, meydanın altında kapalı otopark olduğu söyleniyor.

Ben burayı denemedim, bilemiyorum açık mı kapalı mı, uygun mu bilmiyorum. Ama: bu meydanda, üst bölümde, bol miktarda taksi ve taksici var. Sözüm ona: bu taksiler de, ileri ki zamanda, alttaki bu kapalı otoparka alınacaklar ve meydan boşalacakmış.

Taksiciler, halen meydanda bulunduklarına göre, sanırım kapalı otopark açılmadı, bilemiyorum. Bu kapalı otoparkın: 113 araç kapasiteli olduğu söyleniyor.

Son alternatif: Hacettepe-Saman Pazarı-Ulus istikametinde geliyorsunuz. Gençlik Parkı bölümünde, hemen Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunun karşısında, gençlik parkının en büyük açık otopark alanına girebiliyorsunuz. Bu açık otopark alanının kapasitesi: 309 araç imiş.

Gençlik parkına, özel arabası ile gelmek isteyenler için, alternatifler bunlar. Yönünüze göre, aracınızı park edebileceğiniz bir yer seçebilirsiniz. Son olarak: Tren Garının önüne aracınızı park edebilir ve kısa bir yürüyüş ile, parka girebilirsiniz. Bu da bir alternatif.

Evet: gezimize yürüyerek devam ediyoruz. Ulus kapıya geliyorum. Kapıda tenkit etmek istediğim bir husus var. Gençlik Parkı yazısı çok cansız. Gündüz bu yazıyı görmek mümkün değil. Akşam sanırım ışıklandırılıyor ve canlanıyor, ama, gündüz saatlerinde buranın “Gençlik Parkı” olduğunu anlamak pek mümkün değil.

Gençlik Parkı yazısı, muhteşem cansız. Lütfen, bu kadar emek verdiğiniz bu parkın kapısına: burasının “GENÇLİK PARKI” olduğunu belirten, muhteşem büyük ve canlı bir yazı asın.

Kapıdan giriyoruz, girerken, kapıdaki güvenlik elemanlarının çokluğu dikkatimi çekiyor, gayet güzel, bunları görünce, kendimi güvende hissediyorum ve rahatlıyorum.

Hatta: hemen kapının yanında, küçük bir motorlu araç içinde resmi kıyafetli polisleri görüyorum ve daha da rahatlıyorum. Çünkü: buraya en son geldiğimde, gerçekten park içinde gezmekten korkacak derecede saçma sapan insanlara rastlamıştım. Şu an, gerek resmi polis memurları ve  gerekse resmi kıyafetli güvenlik elemanlarının yoğunluğu: insanı rahatlatıyor.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Evet, devam ediyorum. Kapıdan girince, sağ yanda, gayet güzel oturma yerleri, yeşil alanlar düzenlenmiş. Hatta, bir kafeterya var. Sol yanda ise, çocuk oyun alanları yapılmış. Ortada ise, işte muhteşem bir havuz.

Havuzun bulunması değil, havuzda fıskiyelerle yaratılan görüntü muhteşem, inanın, üç dört dakika bu fiskiyelerin yarattığı güzelliği seyrettim. Sonra devam ettiğimde: karşıma büyük havuz çıktı. Büyük havuzun en güzel yanı: havuz temizlenmiş.

Suyu tertemiz, tabanı ki, derinliği fazla değil, ( bu arada, bu havuzun derinliğine ait, yetkililer tarafından birkaç ikaz yazılı yazılmalı, yine de küçük çocukların bu havuz yakınlarında velileri tarafından kontrol altında tutulmaları için uyarı yazıları yazılmalı) dibi görünüyor ve dibi de  temiz. Tebrikler,

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Evet: büyük havuzun ortasında: muhteşem bir fiskiye, gökyüzüne sularını fırlatıyor. Solunuzda: havuzun kıyısında, buranın en büyük anı deposu “NİKAH SALONU”, sol yanda, yürüyüş yolu, ama klasik hali duruyor, yani üstü ahşaptan kapatılmış, yanlarında oturma bankları olan yürüyüş yolu.

Her yan yeşillendirilmiş, ağaçlar, çiçekler, gayet güzel. Bunun yanında, buraya gelen insan yoğunluğunun çok olacağı düşünülerek, bol miktarda, oturma yeri yapılmış, güzel düşünce. Bu banklara oturup: karşınızdaki muhteşem havuzu izleyebilir, fiskiyeyi izleyebilir, çevrenizdeki yeşilliklerin yarattığı doğal ortamı yaşayabilirsiniz.

Ki, en önemli durum: bu güzellikleri yaşarken, sizi rahatsız edecek bir kısım saçma-sapan insanın bulunmadığını bilmek, muhteşem bir duygu. Akşam saatlerinde ve gece, durumu bilmiyorum, ama bir cumartesi günü, inanın, gündüz saatlerinde, burada rahatlıkla oturup, rahatlıkla biraz önce söylediğim güzellikleri yaşayabilirsiniz.

Çünkü, her an olmasa da, beş-on dakikalık fasılalarda, yanınızdan resmi giyimli, bir güvenlik elemanının geçtiğini rahatlıkla görüyorsunuz.

Evet: büyük havuzun sağ yanındaki yürüyüş yolunu takip ederek yürüyün. Sol yanınızda havuz, sağ yanınız, banklar ve çiçekler, çim bir ortam, üstünüzde ise, ahşap bir tünel gibi yapılmış, bu tünelin üstünde de yeşillikler var. Yürüyüşünüz: köprü bölümüne kadar gidiyor. Bu sırada: sağ yanınızda: Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Binası var.

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE TİYATRO BİNASI

Burada, eskiden açık hava tiyatrosu vardı. Tabii bunun kullanılması mümkün değildi, son yıllarda özellikle, burada herhangi bir tiyatro oyunu olduğunu sanmıyorum. Ama şimdi: aynı yere, muhteşem bir tiyatro binası yapılmış.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Binası. Yapı: 600 kişilik salon ve 200 kişilik balkon ve localarıyla birlikte, her türlü teknolojik yapıya sahip. Tiyatro sahnesi 434 metre karedir. Sahnede: 2 adet sahne asansörü, 1 adet orkestra asansörü ve 26 metre yüksekliğinde: sofito bulunmaktadır.

Bu hali ile: yapı, Ankaranın en büyük tiyatro salonudur.

Tiyatro binasına uzaktan baktığınızda: yapı, muhteşemliği ile dikkati çekiyor. Sonra yürüyüşe devam ediyoruz. Lunapark bölümüne bağlanan köprüye ulaşıyoruz. Köprünün her iki yanında, eskiden havuzun hemen kıyısında oluşturulmuş çay bahçeleri varken, şu anda yok.

Çünkü: köprünün her iki yanındaki bu boşluklara, gayet güzel hasır benzeri koltuklar yerleştirilmiş. Üst bölümü ise: yine güneş ve yağıştan korunacak şekilde, kapatılmış. Bu koltuklarda oturup, yine havuzun güzelliklerini izleyebilirsiniz.

Sonra köprü. Köprünün üstüne çıktığınızda: sağ yanınızda, havuzun Gar giriş kapısına doğru uzanan bölümü bulunuyor. Bu bölüm: bir çok fıskıye ile o kadar güzelleştirilmiş ki, inanamazsınız. Havuz kıyısında ise: daha önce bulunan tüm çay bahçeleri, restoran ve kafeteryalar kaldırılmış.

Bu bölüm, yani havuz kıyısı, tamamen banklar ve oturma bölümleri ile doldurulmuş. İnsanlar, burada rahatlıkla oturup, havuz içindeki fıskıyelerin yarattığı görsel güzelliği seyrediyorlar.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Sonra köprüden karşıya geçiyoruz ve havuzun Gar kapısı girişinin hemen karşısındaki, bir anıt benzeri yapıyı görüyoruz. Evet, bu da, orada ismi yazılı olmasa da, internetten adını öğrendiğim “CUMHURİYET ANITI” Peki, niye orada, yani anıtın hemen yanında, bu anıtın cumhuriyet anıtı olduğu yazılı değil.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

CUMHURİYET ANITI

Bu anıt: parkın Gar bölgesinde girişte: parka gelenleri karşılamaktadır. Bu anıtın çevresinde oturma alanları oluşturulmuş. Bu anıt: uzaktan da dikkati çekiyor. Ortada: sanırım pirinçten yapılmış büyük bir küre ve sanırım bu küre, dünyayı temsil ediyor.

Bu kürenin hemen her iki yanında, gökyüzüne yükselen, iki sütun. Bunların neyi temsil ettiğini anlayamadım. Sizler de, bu anıtı gördüğünüzde, kesinlikle bu anıtın neyi temsil ettiğini merak edeceksiniz. Ön tarafta bir yazı var.

Atatürk’ün, Cumhuriyetin önemi hakkındaki kısa bir yazısı. Başkaca bir bilgi yok, bu anıtı kim yapmış, neyi ifade ediyor. Büyükşehir Belediye yetkilileri, umarım, bu konuda bir yazıtı, anıtın yakınlarına bir yere asarlar. En azından, bu anıt kimin eseri?

Evet, Ankara dışından gelenler içinde, bu anıtın önünde, arkada, havuz fonu ile resim çektirmek, bir adet olmuş, gayet güzel. Buradan, yürüyerek Lunapark girişine gelirken: sağ yanınızda, birçok çay bahçesi, restoran ve kafeterya göreceksiniz.

Buralarda: kısa molalar vermek mümkün. Hepsinin bulunduğu bölgeye, numaralandırma sistemi yapılmış. Bu da güzel olmuş. İnsanlar birbirleriyle buluşmak için, bu numaraları rahatlıkla kullanabilirler. Evet, bu mekanlar aynı zamanda, havuz kıyısından biraz iç kısımlara çekilmiş, havuz kıyıları, insanların gezinmeleri ve oturmaları için yapılmış banklara ayrılmış.

Bu arada: park ile ilgili genel bir konudan söz etmek istiyorum. Güzel tabelalar ile, parkta neyin nerede bulunduğu kolayca anlaşılır hale getirilmiş. Mekanları gösteren tabelalar çok güzel. Ayrıca: belli başlı yerlere, parkın planını belirten ve o an bulunduğunuz yeri işaret eden levhalar konulmuş. Bu levhalarda: nereye gitmek istiyorsanız, sizi yönlendirmesi açısından çok olumlu.

Gezimize devam ediyoruz. Gençlik Parkında, benim yenilenme çalışmalarından sonraki en büyük merakım, elbette Lunapark bölümüne. Burası da: eskiden girmeye korktuğumuz, izbe ve rezil bir yerdi.

Kapıya geldiğinizde, beklemenizi önlemek için oluşturulmuş, üç gişeli bilet bölümü (iyi düşünülmüş, hemen biletinizi alıp, içeriye girebiliyorsunuz, tek gişe açılsa, sanırım dakikalarca sıra beklemek zorunda kalacaktık), buraya yalnızca 25 kuruş vererek, biletimizi alıyor ve Lunapark bölümüne giriyoruz.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Lunapark, ilk girişte, bana biraz, fazla yoğun gibi geldi. Yani: alan pek iyi değerlendirilememiş, bol miktarda, eğlence aracı, dar alana yerleştirilmiş ve bir sıkışıklık oluşmuş. Her eğlence aracına binmek, fiks fiyata bağlanmış.

Ama, herhangi bir eğlence aracına binmek istediğinizde, bunun biletinin hangi gişede satıldığı, biraz karışık olmuş. Yani: bir araca binmek istiyorsunuz, önce birkaç yöne bakıp, bileti almanız gereken, gişesini bulmanız gerekiyor, gişeye varınca da, binmek istediğiniz eğlence aracını mutlaka söyleyin ki, yanlış bilet alma durumu olmasın.

Bu arada: Lunapark’ta, yanımda fotoğraf makinemin bulunmasını bir şans sayarak, DÖNME DOLAP’a binmeyi düşündüm.

Eskiden veya parkın son zamanlarında, buna binmek mi, asla. Kesinlikle, güvenlik korkusu ile, binemezdim. Şimdi, şansımı denemek istedim ve kısa bir beklemeden sonra bindim.

Yaklaşık 4 tur atıyorsunuz. Yani: yeterli geliyor. Yaklaşık 50 metre yüksekliğe çıkıyor. Yükseklik korkusu olanların binmesini önermem ama, güvenlik bakımından pek problem yok gibi. Ben bindim ve yükseldikçe gerek Gençlik Parkının ve gerekse Ankara’nın güzel resimlerini çektim. Herhangi bir kişisel korkunuz yoksa, mutlaka binmenizi öneriyorum.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Evet: Lunapark bölümünde, elbette, bunun yanında birçok eğlence aracı var. Tercihinize göre, mutlaka bunlara binebilirsiniz. En çok  dikkatimi çeken ise: parkın daha önceki  nostaljik yaşamında hep bulunan ve halen Anadolu’daki birçok parkta da bulunan: bir şey kazanmaya yönelik yerlerin bulunmaması.

Yani: hani, bir ahşap tabla üzerinde, birçok yabancı markalı sigara ve bunlara halka atan, halka sigaraya tam olarak girerse, sigarayı kazananların çığlık attığı, mekanlar, ellerindeki bilardo toplarını, bir metre ötedeki boşluklara sokmaya çalışarak, bunun sonucunda, vitrindeki atların hareketini sağlayan ve bu hareketler sonucu kazananın, hediyeye  hak kazandığı yerler.

Bunlar yok. Son olarak: iki yıl önce, Amerika’da bu tür bir parka gitmiştim. İnsanların: yeteneklerini kullanarak, bir şeyler kazanabilecekleri etkinlikler, eğlenceler, yerler: Amerika’daki muhteşem büyük parkta, bol miktarda vardı.

Örneğin: üç teneke kutuyu üst üste koymuşlar, elinize bir plastik top veriyorlar, üç teneke kutuyu aynı anda  düşünürseniz, güzel bir hediye kazanıyorsunuz. Örneğin: bir basket potası, elinize bir top veriyorlar, belli sürede, bu top ile, belli başarılı atış yaparsanız, güzel bir hediye kazanıyorsunuz gibi.

Gençlik Parkında, bu tür aktiviteler yok. Yalnızca: elektronik eğlence yerleri yapılmış. Yani: biniyorsunuz bir araca, fiziki, psikolojik ve diğer ne bilim her türlü gücünüzün sınırlarını kontrol eden bu objelerde, pestiliniz çıkana kadar yaşıyorsunuz. Herhangi bir objeye binmeden önce: mutlaka dayanma gücünüzün sınırlarını iyi değerlendirin.

Evet: Lunapark, biraz sıkışık olsa da, yine de güzel. Çünkü: her ne kadar, Ankara’da, bazı alışveriş mekanlarının bahçelerinde basit anlamda Lunapark benzeri oluşumlar yapılıyor olsa da, bu Lunapark, tam anlamı ile, yani burada bulunan eğlence araçları ile, Ankara için tek olduğunu düşünüyorum.

Yani: her türlü, eğlence aracı var. Olay tamamen sizin seçiminize ve dayanma sınırlarınıza bağlı. Mutlaka güzel zaman geçireceğiniz, değişik eğlence araçları var. Her yaşa, her kimliğe uygun eğlence araçları var.

Evet: Lunapark bitiyor ve dışarı çıkıyorum. Aynı yoldan, yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüş sonunda, Ulus kapısına ulaşıyorum ve dışarı çıkıyorum.

Son yorumlarım: her ne kadar, kent bilimciler veya bu işin profesyonelleri tarafından, park yeniden yapılırken, aslına sadık kalınmamış, parkın tarihi kimliği yok edilmiş dense de: ben kendi açımdan yorumladığımda: bu park, tamam tarihi kimliği ile duruyordu ama halkın, yani bizim gibi insanların kullanımına kapatılmıştı, niye, tam bir suç ve suçlu barındıran yer haline gelmişti.

Bir kısım insan: bu parkı, iki yıl kadar bir süre kapatmış ve kabul edelim veya etmeyelim bir görünüm kazandırmışlar, en önemli özellik ise, buraya gelen insanlar için güvenle gezebilecekleri, çoluk-çocukları ile oturup, güzel bir zaman geçirebilecekleri bir ortam yaratılmış.

Bu gerçekten bir hizmet ve ben kişisel olarak bu hizmeti yaratanlara, teşekkür etmeyi borç biliyorum ve sizlere  diyorum ki, ben bu parka yine ve sık sık gitmeye çalışacağım, herhangi bir saçmalık, sıkıntı görürsem, sizlerle bunları burada paylaşacağım.

İstiyorum ki, sizlerde bu parka sık sık gidin veya sık olmasa da, gittiğinizde göreceğiniz saçmalık olursa, beğenmediğiniz sıkıntılı ortamlar olursa, lütfen yorumlarınızı yazın ve bu satırları okuyan insanlarla paylaşalım. Bu park: Ankara insanınındır, mutlaka gidin ve bu güzellikleri yaşayın.

Ankara dışından gelip, Ankara’yı gezmeyi düşünenler, okullar, öğrenciler: gezi planınıza mutlaka gençlik parkını dahil edin. Özellikle: Lunapark bölümü, çocuklar için mutlaka ve mutlaka eğlendirici olacaktır.

Son olarak: Gençlik Parkındaki iki yapıdan daha söz etmek istiyorum.

GENÇLİK MERKEZİ BİNASI

Parkın: Metro kapısı bölümünde, hemen girişin yanında. İki bloktan oluşmaktadır. Merkezde: gitar, org, bağlama, yabancı dil, masa tenisi, langırt, bilardo, internet, air-hockey, mini golf aktiviteleri yapılmaktadır. Ayrıca: 100 kişilik bir sinema salonu ve kafeterya bulunmaktadır.

KÜLTÜR MERKEZİ BİNASI

Parkın içinde, Tiyatro Binasının arka bölümünde. Binada: 370 kişilik Necip Fazıl Salonu, 90 kişilik: kukla-karagöz salonu ve Türk Müziği salonu olmak üzere, 3 adet salon bulunmaktadır.

Burada: Başkent Tiyatro adı altında faaliyet gösteren birim: öğrenciler yetiştirerek, tiyatroya yeni yetenekler kazandırmaktadır.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

 

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı