Yozgat Yerköy

Yozgat Yerköy

Yerköy, bağlı bulunduğu il merkezi olan Yozgat iline 41 km uzaklıktadır. Yerköy, Çiçekdağı arası uzaklık: 7 km. Yerköy, Ankara arası uzaklık: 182 km. Yerköy, Kırıkkale arası uzaklık: 107 km. Yerköy, Kırşehir arası uzaklık: 74 km.

TARİHİ

Bölge tarihi süreç içinde, sırasıyla Hititler, Frigler ve Perslerin egemenliği altında kalmıştır. Daha sonra ise, bir süre Romalılar, ardından Ankara’yı başkent yapan Galatlar, Bizanslılar ve 1071 Malazgirt Zaferinin ardından kitleler halinde Anadolu’ya gelen Bozoklu Türkmenler tarafından yerleşilmiştir.

Yani: Yerköy ve civarı, Bozoklu Türkmenlerden oluşur. 1925 yılında bir köy olarak görünen yöre, 1930 yılında Ankara-Kayseri demiryolunun geçmesiyle kısa sürede hızla gelişmiş ve büyümüştür. 1935 yılında Bucak ve 1945 yılında ise İlçe olmuştur.

Yozgat Yerköy

GENEL

İlçe toprakları genel olarak geniş düzlüklerden oluşur. Arazinin büyük kısmı, Delice ırmağı tarafından taşınan alüvyonlardan oluşan Yerköy ovası tarafından kaplanmaktadır.

En önemli akarsu: Karanlıkdere vadisinden sonra ilçe sınırlarına giren Delice ırmağıdır. Irmağın suları yazın azalır, baharla birlikte ise artar.

Yörede karasal iklim hakimdir. Buna bağlı olarak, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve sert geçer. Deniz seviyesinden 774 metre yüksekliktedir. Bitki örtüsü genelde bozkırdır, orman yok denecek kadar azdır.

Tepeler çıplaktır. Sadece Aygar dağı üzerinde, meşe ormanları bulunur. Yöre halkının başlıca geçim kaynağı: tarım ve hayvancılıktır.

Yozgat Yerköy çıntar

NE YENİR

Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, bir tür mantar yemeği olan “çıntar” öneririm.

YERKÖY ADALET MESLEK YÜKSEKOKULU:

Yozgat Bozok Üniversitesine bağlı olarak 2010 yılında açılmıştır. Eğitim ve öğretim faaliyetleri, 6 ayrı program üzerinden sürdürülmektedir.

Yozgat Yerköy

GEZİLECEK YERLER

Yozgat Yerköy Kaplıcaları

YERKÖY KAPLICALARI

İlçe merkezine 3 km uzaklıkta güneydoğudadır.

Kaplıca yörede “Uyuz Hamamı” olarak da isimlendirilir. Kaplıca sularının oluşturduğu gölette çamur banyosu da yapılabilir. Bu sırada, kaşıntıları hafifletir. Kaplıca sularının sıcaklığı 44 derecedir.

Kaplıca suları klorlü sülfatlı sular gurubuna girer. Lokal olarak uygulandığında tuzluluğu da öne çıkar. Tuzlu sular, rezolutif özellik taşır.

Bu nedenle, birçok enfeksiyon sekellerinde kullanılırlar. Ayrıca yine kaplıca sularında bulunan Termalitler, spazm çözücü özelik taşırlar.

Suyun taşıdığı radon gazi ise, solunum yollarından ve deriden organizmaya girerek, çeşitli safhalardan geçtikten sonra, yarılanma süresi daha uzun ömürlü ürünlere dönüşür.

Bu yüzden, öncelikle solunum yoluyla alınan radon gazına ait etkiler görülür. Yarılanma süresi uzun olan devreler oluştuktan sonra diğer etkileri ortaya çıkar.

Bunlar: endokrin sisteminin uyarılması şeklindeki etkilerdir. Radon taşıyan su, ayrıca ürik asit salgısını da kolaylaştırır ve gut hastalığının tedavisinde önem kazanır.

Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen diğer hastalıklar şunlardır: nevrit, nevralji, kırık-çıkık sekelleri, kadın hastalıkları, romatizmal hastalıklar, çeşitli ağrılar, cilt hastalıklarıdır.

Kaplıcada iki tane tedavi havuzu bulunur. Sosyal tesisler yeteri kadardır. Konaklama için toplam yatak kapasitesi 100 civarındadır ve bunlar özel işletmelerdir.  

Yozgat Yerköy Çapanoğlu Camii

ÇAPANOĞLU CAMİSİ

İlçe merkezine bağlı Saray köyündedir.

Caminin kitabesi yoktur. Ancak Şamdan kitabelerine göre, caminin 1749 yılında Kapucu Başı Çapanoğlu Ahmet Paşa tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir.

İç mekanda; her duvarda ikişer tane olmak üzere, dıştan içe doğru genişleyen sekiz pencere bulunur.

Cami dıştan dikdörtgen planlı ve kırma çatılıdır. 1957 yılında eklenen minaresi, son cemaat yerinin batısındadır.

Yapı içinde, süsleme olarak sadece ahşap süslemeler kullanılmıştır. Eskiden tüm duvarlarında kalem işi süslemeler var olduğu söyleniyor.

Yozgat Yerköy Keçi kalesi

KEÇİ KALESİ VE ANTİK DÖNEM YERLEŞİM YERİ KALINTISI

İlçe merkezine bağlı Aşağı Eğerci ve Hacılı köyleri sınırları içerisindedir. Kale: Aşağı Eğerci köyünün 1 km kuzeyinde, Hacılı köyünün ise yaklaşık 2 km güneybatısındadır.

Çevreye hakim bir konumdadır. Sarp ve dik yamaçlardan sonra, zirveye ulaşılır. Zirveye yakın kısımlarda: kayaya oyulmuş. 11 adet basamak vardır.

Kayanın zirve noktası ise 3 x 6 metre ebatlarında, doğul şekilde oluşan bir zemine sahiptir. Zeminde, kayaya oyulmuş duvar temelleri görülür.

Kayalığın güney batı bölümünde ise 2 x 2 metre boyutlarında ve 2 metre yükseklikte, doğrudan kayaya oyulmuş bir şapel bulunur.

Bunun ilerisinde duvar, güney kısmında ise yere oyulmuş tandır vardır. Zirvenin doğu eteklerinde, özellikle doğu, kuzey ve kuzeydoğu bölümlerinde, çok miktarda Bizans dönemine tarihlenen seramik parçası bulunmuş, az sayıda ise yeşil sırlı İslami dönem seramiklerine rastlanmıştır.

Gelelim kaleye

Bu kalede, bir zamanlar yabancıların yaşadığı söyleniyor. Bunların başında: Şampas Pir isimli bir firavun varmış.

Yörede Büyük Kızılkale ve Küçük Kızılkale köylerinde yaşayan Müslümanlar, Keçi Kalesini almak isterler.

Bir akşam, bin kadar keçinin boynuzlarına mum takarlar ve bu keçileri kaleye doğru sürerler. Kalede bulunanlar bu durum karşısında şaşırırlar ve gece olması nedeniyle, kaleden ateş ettiklerinde hedeflerine isabet ettiremezler.

Bu yüzden iyice korkarlar ve Müslümanlar, kaleyi ele geçirirler. Şampas Pir ve askerleri, kaleden atılır. Kalenin ele geçirilmesinde keçiler kullanıldığı için, kaleye “Keçi kalesi” ismi verilir.

Keçi kalesi, yerleşimi ve nekropolü, 2008 yılında, 1’nci Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Yozgat Sorgun gezi yazısı hakkındaki yazım için Sorgun

Ardahan Hanak

Ardahan Hanak

Hanak, Ardahan arasındaki uzaklık: 28 km. Hanak, Damal arasındaki uzaklık: 16 km. Hanak, Posof arasındaki uzaklık: 52 km. Hanak, Çıldır arasındaki uzaklık; 39 km. Hanak, Kars arasındaki uzaklık: 91 km. Hanak, Erzurum arasındaki uzaklık: 254 km. Hanak, Şavşat arasındaki uzaklık: 74 km.

Ardahan Hanak

TARİHİ

Yörede MÖ 680’li yıllara kadar Urartu hakimiyeti görülmektedir ve ilk ismi “Tariu” dur. Kırmalar mevkiinde bulunan kaya yazıtında bu isim geçmektedir.

Yöre, Oğuz Türklerinin eline geçince, ismi “Kanak-Kanık” olarak değiştirilmiştir. Bu ismin muhtemelen Oğuz boylarından “Khanah” oymağına aittir. Zamanla bu isim değişime uğrayarak “Hanak” olmuştur.

İlçeye bağla Karakale köyü ortaçağ döneminde bölgenin merkeziydi. Günümüzde, köyde eski şehir kalıntıları bulunmaktadır, Kırmalar mevkiinde bulunan Kaya Yazıtı, tarihe ışık tutmaktadır.

Osmanlı taşra teşkilatında Hanak ve yöresi “Meşe Ardahan” ve “Küçük Ardahan” olarak bilinmektedir. Ancak, 18’nci yüzyılda çıkan bir orman hastalığı yüzünden bölge tamamen kurumuştur.

Bu ormanların tek kalıntısı, günümüzde bir koru halinde bulunan Selamverdi ve Avcılar köyü bölgeleri ve ilçe merkezinin kuzeyindeki yamaçlarda bulunan Alaçam köyünün güney yamaçlarındaki çamlıktır. Bunun dışında, günümüzdeki bitki örtüsü çayır ve meralardır.

93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının ardından, bölge savaş tazminatı olarak Rusya’ya bırakılmıştır. Ancak Ruslar, 3 Mart 1918 tarihinde bölgeden çekilmiş ve 3 Aralık 1921 tarihinde yapılan Moskova Antlaşması ile Hanak tekrar Anavatana katılmıştır.

Hanak, 1958 yılında ilçe olmuştur.

Ardahan Hanak

GEZİLECEK YERLER

Ardahan Hanak Oğuzyolu-Eruşeti Kilisesi

OĞUZYOLU-ERUŞETİ KİLİSESİ

Eruşeti köyündeki kilise, farklı bir konumdadır. Çünkü Eruşeti bölgesi, Gürcü Hıristiyanlığının en eski yerleşim yeri olarak bilinmektedir.

İlçe merkezine yakın bu kilise, 4’ncü yüzyıla tarihlenmektedir.

Gürcü Ortodoks piskoposluk kilisesiymiş. Yani ilk Gürcü kilisesidir. Hıristiyanlığın kabul edilmesiyle birlikte, Constantinus’un gönderdiği mimarlar tarafından yapılan bu kilise, o dönemde başkent Constantinepolis’te yaygın olduğu üzere, dışa taşkın, çok cepheli apsis ile üç nefli bazilika planına sahiptir.

Mimarlar yaptıkları bu kiliseyi, Constantinus’un Hıristiyanlığın kabul edilmesinden duyduğu memnuniyetin bir göstergesi olarak Gürcistan’a götürülmek üzere kendilerine verdiği, İsa’nın çarmıha gerilişi sırasında ellerine çakılan çivileri bırakarak kutsamışlardır.

Ancak bunlar, 7’nci yüzyılda Bizans İmparatoru Heraklius tarafından geri götürülmüştür.

1901 yılında araştırmaları sırasında bölgeyi ziyaret eden Takaişvili tarafından planı ve fotoğrafları yayınlanmıştır. O zamanlarda da harap olan kilise, günümüzde biraz daha tahrip olmuştur. Sadece apsisi ve samanlık olarak kullanılan batı bölümü kısmen ayaktadır.

Ardahan Hanak Sevimli Kalesi

SEVİMLİ KALESİ

İlçe merkezinin 18 km güneydoğusundaki Sevimli köyü civarındadır. Sevimli köyünün eski ismi “Veli” dir. Veli kelimesinin anlamı, Gürcücede “Düzlük” demektir.

Köyün il merkezine uzaklığı ise, 44 km. dir. Sevimli köyündeki kalenin ismi de Gürcü kaynaklarında “Velistsihe” yani “Veli kalesi” olarak geçer. Kale, Urartu dönemi kale özelliklerini taşımaktadır.

Köyün merkezinin 500 metre güneybatısında, Kura nehrinin kıyısında, yarımada biçimli sarp bir tepe üstündedir. Ortaçağ öncesinde buranın bir şehir olduğu düşünülmektedir.

Kale yığma taş kullanılarak yapılmıştır. Günümüze sadece yıkıntıları ulaşmıştır. Kalenin bulunduğu yerde 3 kilise vardır. Kalenin içinde bulunan kilise: Vaftizci Yahya’ya adanmıştır. 954 yılında inşa edilmiş kilise, tek neflidir.

Kilisenin kuzey duvarı, kale duvarına bitişiktir ve kesme taşlardan yapılmıştır. Sunakta duvar resimlerinin izleri günümüze ulaşmıştır. Doğu duvarında, hasar görmüş iki adet Gürcüce yazıt bulunur.

Yazıtlardan birinde, kiliseyi yaptıran kişinin isminin “Gvarami” olduğu yazılıdır. Güney cephesinde giriş kapısı üzerindeki yazıt ise okunamayacak derecede hasarlıdır.

Kiliseden düşmüş, sekiz köşeli bir taşta, kilisenin 954 yılında Vaftizci Yahya adına yaptırıldığı belirtilmektedir.

İkinci kilise, kalenin alt bölümünde, Kura nehri kıyısındadır. Tek nefli olan bu kilisenin günümüze sadece duvarları kalmıştır.

Ardahan Hanak Çayağzı Köyü

ÇAYAĞZI KÖYÜ

İlçe merkezine 4 km ve il merkezine 25 km uzaklıktadır.

Köyün eski ismi “Orağaz” dır. Ahıska Türkleri tarafından kurulmuştur. Ardahan yöresindeki ilk yerleşim merkezi olarak bilinir ve kabul edilir. Köyde Kırnav kalesi, köy merkezinde bulunan tarihi köprü ve batısında cak suyunun yamacında “Harosman” mağaraları bulunur.

Ardahan Hanak Kırnav Kalesi

Kırnav kalesi:-

İlçe merkezinin 5 km batısında, Ardahan-Hanak karayolu üzerindedir. Kale alçak bir tepe üzerindedir ve oldukça yüksek beden duvarlarına yani surlara sahiptir. Kalenin kesin yapım tarihi ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Ancak kalenin günümüze kalan kalıntıları incelendiğinde, kalenin Ardahan kalesine ait kalıntılarla aynı duvar tekniğiyle yapıldığı görülmektedir.

Ardahan Hanak Kışla Hanak-Avcılar kalesi

KIŞLA HANAK-AVCILAR KALESİ

Yukarı Hanak köyünün ismi “Avcılar” köyü olarak değiştirilmiştir. Kale; İlçe merkezine 3 km uzaklıktaki Kışla Hanak Avcılar köyünün 2 km kuzeybatısında Kalecik mevkiindedir. Kale tamamen harap olmuştur.

KARA KALE

İlçe merkezinin yaklaşık 19 km kuzeybatısında, Cin dağının 1 km doğusundaki Karakale köyünün doğu ucundadır. Bu yüzden Karakale ismini almıştır.

Kalenin ismi tarihi kaynaklarda geçmektedir, ancak kim tarafından hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Bölge defineciler tarafından yoğun şekilde tahrip edilmiştir. Yüzeyde bulunan taş kalıntılarına göre kale hakkında fikir sahibi olmak mümkündür. Kale 120 x 40 metre ebatlarındaki bir alanı kapsar.

Alan boyunca ören yeri surlarla çevrilmiştir. Bu surlar, düzensiz taşlarla 1 metreye yakın kalınlıkta örülmüştür. Ören yerinin batı kenarında, sur duvarı boyunca uzanan su kanalı görülür. Bu su kanalı, ören yerinin kuzeyinde mekanlara girer.

Bu durum, kuzey bölümdeki mekanların su ile ilişkisinin bulunduğunu, burada muhtemelen hamam, banyo ve çeşme gibi unsurların bulunduğunu gösterir.

Önemsiz yapılar o dönemde çamur harçtan veya taşlar arası moloz duvarlardan oluşuyordu, bu kale yapılarında ise düzgün kesme taşlar kullanılmıştır, yani özenle yapılmıştır.

Ardahan Hanak HarOsman-Ortakent

HAROSMAN-ORTAKENT

Ortakent, Hanak ilçe merkezine 7 km ve Ardahan il merkezine 23 km uzaklıktadır. Ortakent köyünün eski ismi “Büyük Nakala” dır.

Ardahan Hanak Morev Kaya Yazıtı

Morev Kaya Yazıtı

İlçe merkezinin 6 km doğusunda, Ortakent’in 2-3 km kuzeyinde Morev diye tabir edilen yerde bir dere içindedir. Yazıt Urartu çivi yazısı ile yazılmıştır ve 13 satırdan oluşur.

Yazıt Urartu kralı Argişti I. (MÖ 786-764) dönemine tarihlenmektedir. Urartu sefer yazıtı olarak nitelendirilen bu yazıtta şu ifadeler bulunur. “Tanrı Haldi kendi mızrağıyla sefere çıktı.

Düşman ülkesi olan Tariu ülkesini ele geçirdi ve …. De ele geçirdi. Onları Aargisti önünde yere çaldı.

Tanrı Haldi güçlüdür.

Minua oğlu Argisti sefere çıktı. Tanrı Haldi önden gitti ………..” bu şekilde uzayan yazıt, kısaca Urartu Kralı Argişti I’in Diaohi ülkesinin kralı Utupirşi’yi yendiğini anlatmaktadır.

Bu yazıttan hareketle, Hanak’ın MÖ 8’nci yüzyılda, Urartu ya da Diaohi devleti sınırları içinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca, Urartu krallığı sınırlarını genişlitmiş ve Argisti zamanında en parlak dönemini yaşamıştır.

Ortakent Kalesi

Ortakent beldesinin 3 km kuzeyindedir. Kale Yünbüke ve Sulakçayır derelerinin buluştuğu yerdedir.

Ortakent yazıtının hemen kuzeyinde bulunan tepe üzerindeki oval planlı kaleden günümüze sadece çok az bir sur duvarı kalmıştır.

Bu sur duvarı, kuru duvar tekniğiyle yapılmıştır. Kalede bulunan seramiklere göre, kalenin Demir çağında yapıldığı düşünülmektedir.

Ardahan Hanak Ortakent Büyük Nakala Mağaraları

Ortakent (Büyük Nakala) Mağaraları

Ortakent yakınlarında, Çatalağzı köyünün 6 km doğusunda, Kura nehrinin akış yönünde göre sol yanındaki kayalıklarda bulunur.

Tüf kayalara oyulmuş mekanlar olmalarına karşın, görünüş olarak mağaralara benzedikleri için Harosman mağaraları olarak tanınır. İrili-ufaklı birçok mağara ve büyük bir kilise vardır.

Ardahan Hanak Ortakent Büyük Nakala Mağaraları

Mağaralar iki bölümlüdür. Birinci bölüm yani yukarı kısım, batı, ikinci bölüm yani aşağı kısım ise doğudadır.

Birinci bölüm: dehlizler, kilise ve küçük barınaklardan oluşur. İkinci bölüm ise, yönetici odası, yönetimle ilgili diğer barınaklardan oluşur.

BİNBAŞAK-GOGiBA KİLİSESİ

Eski ismi “Gügübe” dir. İlçe merkezine 22 km ve Ardahan il merkezine 50 km uzaklıktadır. Ancak köy eskiden, şimdi bulunduğu yerin 2-3 km doğusunda Çiftdereler denilen yerde bulunuyordu.

Köyün eski yerinde yerleşim izleri görülmektedir. Ayrıca yine orada eski köyün mezarlığı vardır.

Aynı isimle anılan ilçe merkezine bağlı Ahıska Türklerinin yaşadığı Binbaşak köyünün 1.5 km kuzeybatısındadır.

Kilisenin 7’nci yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Kilise günümüze ulaşmamış olmasına rağmen, eski plan ve fotoğraflarına göre: dıştan oniki cepheli, içte altı apsisli plan tipindedir.

Ardahan’da bu plan tipinde başka yapı yoktur, benzer diğer iki örnek Erzurum’da bulunmaktadır.

Ardahan Posof

Antakya Saint Pierre Kilisesi

Antakya Saint Pierre Kilisesi

Antakya-Reyhanlı karayolu üzerindedir. Toplu taşım araçları ile gidebilirsiniz. İnince; bir yokuşun başına geliyorsunuz. Burası: Sen Piyer caddesi.

Yukarıda bir yapı ve dalgalanan şanlı bayrağımızı göreceksiniz. Yokuşu tırmanın ve kilise olarak kullanılan mağaranın önüne çıkıyorsunuz. Ön cephede; muhteşem panoramik bir manzara var.

Evet, Mağara/Kilise: Staris dağı (Haç dağı) batı yamacında, Hatay il merkezine 3 km uzaklıkta, deniz seviyesinden 100 metre yüksektedir.  Günümüzde kilisenin bulunduğu mahallenin ismi “Küçükdalyan Mahallesidir.”

Giriş ücretlidir.   Müze kart geçerlidir.

Ancak; müze olarak kullanılan bu mağara kilisenin açık bulunduğu saatler kısıtlı olduğundan, buraya gelenlerin çoğu, demir parmaklık ile karşılaşıyor, yani kapalı.

Giriş için son bir not: burada fazla bir şey beklemeyin, tarihi kalıntı görmeyi ummayın, buranın en büyük ve dünyaca ünlü özelliği, dini yönüdür.

Antakya Saint Pierre Kilisesi Girişi

GENEL:

Hz İsa’nın 12 havarisinden biri olan St Pierre (Aziz Petrus) ;  Hz İsa’nın ölümünden sonra, MS 29-40 yılları arasında, Antakya’ya geldiğinde, Hıristiyanlık dinini yaymaya çalıştığı sırada, bu doğal mağarayı bir kiliseye dönüştürülmüştür.

Çünkü o yıllarda burası önemli ticaret yolları üzerindedir, İpek ve Baharat yolları buradan geçmektedir. Ayrıca, yine o yıllarda Antakya, Roma İmparatorluğunun en büyük 3’ncü şehridir. Maddi ve kültürel yönden çok zengindir.

Bu yüzden St Pierre: ilk dini toplantılarını burada yapmıştır. Yani, Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak burası kabul edilmektedir.

Hz İsa’nın dinine inanan topluluk, ilk olarak kendisine “Hıristiyan” adını burada vermiştir.

Saint Petrus, ilk Papa olarak kabul edilmiş ve Katolik inancı bütün dünyaya buradan yayılmaya başlamıştır.

MS 11 ve 12’nci yüzyıllarda: 3 Haziran 1098 tarihinde Antakya şehrini ele geçiren Haçlılar tarafından, kilise birkaç metre daha uzatılmış, mağaraya sütun ve kemerler eklenerek, 3 nefli bir kiliseye dönüştürülmüştür.

Kilisenin ön cephesi: 1863 yılında Papa IX Pius’un isteği gereğince, kilisenin restorasyonunu yapan Kapusen rahipleri tarafından yenilenmiştir.

1931 yılında sunağın yerine yenisi konulmuştur. 1932 yılında sunağın üzerindeki nişe beyaz mermerden Aziz Petrus heykeli yerleştirilmiştir.

Peki bu bilgilerin kaynağı nedir?

İncil’de “Resullerin İşleri” Bölümünde: Barnabas Tarsus’a giderek, Pavlos’u Antakya’ya getirdiği, bir yıl birlikte çalışarak Hıristiyanlığı yaydıkları ve bu dine inananlara “Hıristiyan” adının verilmesinin Antakya’da gerçekleştiği yazılıdır.

Buna dayanarak: Hıristiyanlık geleneği Petrus’u Antakya kilisesinin kurucusu ve burada oluşan Hıristiyan topluluğunun başpapazı kabul etmiştir.

Kilisenin içi:

Evet mağaranın içi ve dışı tamamen insan eliyle şekillendirilmiştir.

Kayalara oyulmuş mağaranın: yüksekliği 7.2 metre, derinliği 13 metre ve genişliği 9.4 metredir.

Kilisenin tabanında ve yan neflerde, MS 4 ve 5’nci yüzyıllara ait mozaikler bulunmaktadır. Ancak bunların bir kısmı tahrip olmuştur. Günümüzde taban mozaiğinin parçaları ve sunağın sağında, duvar boyamalarının izleri kalmıştır.

Antakya Saint Pierre Kilisesi içi kürsü
Kilisede, tam ortada taş sunağın üzerinde, taştan bir kürsü vardır.

Günümüzde kilisenin içinde: yukarıda belirttiğim mozaik kalıntısını görebilirsiniz. Ayrıca: niş içinde mermer küçük bir St Pierre heykeli, kutsal sayılan su ve en özel yer saldırı esnasında cemaatin gizlice kaçmasını sağlayan bir tünel bulunmaktadır.

Mağaranın kök kısmında sol köşede bulunan kaçış tüneli olarak adlandırılan yer: kuzey istikametinde daralarak ilerleyen baca şeklinde bir galeridir. Galeri ileri kısımda iki kola ayrılır. Galerinin uzunluğu, çatallanma noktasına kadar 7 metredir.

Bu kısımdan itibaren sol galeri 4.5 metre ve sağ galeri ise 3.7 metredir. Her iki galeri, bir insan girebilecek boyutta olup, ileri kısımlarda iyice daralmaktadır. Bu galeriler: bu kısımlardan mağara içlerine doğru suyollarının bulunduğunu ve mağaranın insan eliyle işlenmeden önce: doğal oluşumlu bir mağara olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak günümüzde, bu tünel günümüzde kapatılmıştır, kapatılmadan önce, bir zamanlar bu tünelin diğer ucunun Suriye topraklarına kadar gittiğine inanılıyor.

Antakya Saint Pierre Kilisesi içi
Niş içindeki mermer küçük St Pierre heykeli, 1932 yılında yerleştirilmiştir.

Mağaranın kök kısmına doğru: gerek dışarıdaki hava akımının azalması ve gerekse yamaçlardan galeri içinden sızan suların etkisiyle, serinletici bir hava vardır. Mağaranın mabet olarak seçilmesinde, bu serinletici havanın da etkisi olduğu düşünülmektedir.

Kayalardan sızarak yalakta toplanan su ise, vaftiz törenlerinde kullanılmıştır. Anca su sızıntısı, depremler nedeniyle günümüzde oldukça azalmış durumdadır. Bir zamanlar burada toplanan su, ziyaretçiler tarafından şifalı kabul edilerek içilmekte, hastalara götürülmekteymiş.

Antakya Saint Pierre Kilisesi Törenleri

Törenler:

Her yıl 29 Haziran tarihinde, Katolikler, burada dini ayin düzenlemektedirler. Çünkü: 1983 yılında Papa IV Paul: burayı Hıristiyanlar için haç yeri olarak ilan etmiştir.

Antakya Cehennem Kayıkçısı (Kharon) kabartması

CEHENNEM KAYIKÇISI (KHARON) KABARTMASI:

St Pierre Kilisesinin 200 metre doğusunda, dağın eteklerinden yukarıya doğru olan patikada yaklaşık 10 dakika yürüme mesafesindedir. Ancak yol biraz zorludur yani buraya gitmeden önce yolun zorlu olduğunu bilmelisiniz.

Patika bir yoldan yürüyerek ulaşılan yerde: kayalara oyulmuş, dev bir büst vardır. Büst: başında örtü bulunan, tamamlanmamış bir kabartma insan portresidir. Bu kabartma, tamamlanamayan bir portreyi çağrıştırır. Kabartma büst şeklindedir ve başında bir örtü bulunur. Boyutları: 4 x 1.5 metredir.

Antakya Cehennem Kayıkçısı (Kharon) kabartması

Peki bu kabartmanın buraya işlenmesinin sebebi nedir;

Bu kabartma “Roma İmparatoru Antiochus IV Epiphanes ” zamanında MÖ 2’nci yüzyılda, bir veba salgını sırasında yapılmıştır. Çok sayıda insanın ölümüne yol açan salgını önlemek için bir kahine danışılmış ve onun tavsiyesi üzerine, dağa şehre yüksekten bakan bir mask oyularak üzerine ölümleri önleyecek sözler yazılmıştır.

Ancak bu yazılar günümüze ulaşmamıştır. Günümüzde Cehennem kayıkçısının yüzü, kuzeye dönüktür ve tüm Antakya’yı görür.

Cehennem Kayıkçısı Kharon:

Yunan mitolojisinde, ölülerin ruhlarını Styks nehrinden geçirip, yeraltı ülkesine götürmekle görevlidir.

Kiliseye çok yakında olan Antakya Arkeoloji Müzesi gezi yazısı için.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı için.