Antakya Arkeoloji Müzesi

Antakya Arkeoloji Müzesi

Asıl adı: Hatay Arkeoloji Müzesidir.

Antakya Arkeoloji Müzesi

MÜZE BİNASI:

Müze: Reyhanlı yolu üzerinde 2’nci kilometrede Maşuklu Mahallesi Atatürk Caddesindedir. St Pierre kaya kilisesine yakındır.

Şehir merkezinin dışındadır ve bu yüzden araçla ulaşmak gerekir.

Şehir merkezinden müzeye taksiyle ulaşım 20 TL. civarında tutuyor.

Yeni müze binası yapımına 2011 yılında başlanmış ve 2014 yılında tamamlanmıştır. Lahitler salonu ise 2018 yılında tamamlanarak ziyarete açılmıştır.

Antakya Arkeoloji Müzesi

Mimarı Kemal Nalbant’tır. Müzenin dış mimarisi de oldukça ilgi çekicidir.

Yapının önündeki/girişindeki yuvarlak nesne: tasarımı ile Londra London Eye benzetiliyorsa da, değirmene daha yakın olduğu da düşünülmektedir.

Müzenin mozaik koleksiyonu, Dünyada 2’nci: Para-sikke koleksiyonu ise, Dünyada 3’ncü sıradadır.

Müzeye giriş ücretlidir. Müze: Cumartesi ve Pazar günleri kapalıdır.

Antakya Arkeoloji Müzesi

MÜZE PLANI

Müzenin Bölümleri

Samandağ ilçesi Meydan köyünde bulunan Üçağızlı Mağarası canlandırmasıdır. Tarih: MÖ 43 bin ile MÖ 17 bin yılları arasıdır.

Sonrasında: Neolitik dönemden Demirçağı sonuna kadar olan höyük kültürleri bölümü vardır.

Müze içinde: o dönemin yapıları inşa edilmiş, bu yapılardan çıkan buluntular temsili yapıların içinde sergileniyor.

Antakya Arkeoloji Müzesi Heykel Bölümü

HEYKEL KOLEKSİYONU:

Müzede 86 tane heykel sergilenmektedir.

En önemli heykeller şunlardır:
Antakya Arkeoloji Müzesi Kral Şuppiluliuma heykeli:
Kral Şuppiluliuma heykeli:

Bazalt taşından yapılmış devasa heykel, Hatay ili Antakya-Reyhanlı karayolunun 20’nci km. sinde yolun sol tarafında bulunan Tell Tayinat Höyüğün iç kale kapısı alanında bulunmuştur.

Heykelin yüksekliği 1.5 metredir. Ağırlığı ise 1.5 tondur.

Geç Hitit Krallığı dönemine aittir.

Antakya Arkeoloji Müzesi Kral Şuppiluliuma heykeli:

Heykelin sırtında bulunan Luvice hiyeroglif yazı, bu heykelin Geç Hitit Patina/Unki krallığında büyük olasılıkla MÖ 9’ncü yüzyılın başında Tayinat’ta (antik Kunulua) hüküm süren kral Suppiluliuma olduğunu göstermiştir.

Anadolu-Suriye bölgelerinde bulunan Geç Hitit kraliyet şehirlerinin iç kale girişlerine, insan heykellerinin dikilmesi, bu girişlerin sembolik sınır konumunda oldukları ve kralın tanrı konumunda olduğunu vurgulamaktadır. 

Kral Suppilulima’ya ait bu devasa heykelin sadece vücudunun üst kısmı, kol ve kafası bulunmaktadır. Steatik kakma gözler ve bir elde hançer, bir elde de buğday demeti bulunmaktadır.  

Heykelin: oldukça büyük boyutlu oluşu, sakallı ve üç boyutlu olarak yapılışı, göz betimlemesinin etkileyiciliği ve diğer özellikleri: ünik bir eser niteliği taşımasını sağlamaktadır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Çift Aslanlı Sütun Kaidesi
Çift Aslanlı Sütun Kaidesi:

Bazalttan, blok şeklinde oyulmuştur. Aslan figürleri oturur pozisyondadır. Ağızları açıktır. Üst bölüm sütun kaidesidir. Aslan sütun kaidesi, tapınağın girişinde bulunmuştur.

Antakya Arkeoloji Müzesi Gaius Vibius Trebonianus Gallus büstü:
Gaius Vibius Trebonianus Gallus büstü:

Roma İmparatoru olan Trebonianus Gallus büstü: elbiseli, kısa saçlı ve hafif sakallıdır. İmparatorun giydiği zırhın üstünde: Savaş tanrısı Ares ve Zafer tanrısı Nike kabartmaları bulunur.

Gallus, 2 yıl imparatorluk yapmıştır çünkü kendisi ve oğlu, kendi askerleri tarafından, MS 235 yılında öldürülmüştür.

Antakya Arkeoloji Müzesi Tyche Heykeli:
Tyche Heykeli:

Figür: kaya üzerine oturur halde temsil edilmiştir. Başının üstünde polos (silindir bir başlık türüdür) bulunur, elinde ise başak tutar.

Antakya Arkeoloji Müzesi Mozaik Bölümü

MOZAİK KOLEKSİYONU:

Dünya üzerinde, mozaiklerin ilk örnekleri: Mezopotamya’da Urug Tapınağında görülmüştür. Bunlar: genellikle siyah, beyaz ve kırmızı renklerde, geometrik desenlerden oluşuyordu. Ama, zamanla yeni renkler, geometrik şekiller, insan ve hayvan figürleri kullanılmaya başlanmıştır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Mozaik Bölümü

Antakya ve çevresindeki mozaikler, Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Genellikle MS 2 ve 5’nci yüzyıllar arasında yapılmıştır. Roma sanatının klasik dönemlerine ait eserlerdir. Özellikle Roma İmparatorları Antoninus ve Severius zamanında yapılan mozaikler, evlerin, sarayların ve hamamların taban ve duvar süslemeleri olarak kullanılmıştır.

Müzede sergilenen mozaikler özellikle tanınmış kişilerin, prenslerin, prenseslerin, imparatorların ve varlıklı kişilerin yaşadığı ve ağırlandığı villa ve sarayların bulunduğu Daphne (Harbiye) bölgesinde bulunmuştur. Burada bulunan yapılar, zamanla tam bir sanat merkezi haline gelmiştir.

Antakya Arkeoloji Müzesi Mozaik Bölümü

Mozaiklerde konu;

Hıristiyanlık kabul edilmeden önce yapılan mozaiklerde; mitolojik kahramanlar, efsaneler, tanrılar, tanrıçalar ve çeşitli kahramanların başlarından geçen olaylar işlenmiştir. Bunların çoğunda: Zeus, Apollon, Eros, Aphrodite, Baccus gibi mitolojik varlıkların başlarından geçen olaylar konu edilmiştir.

Hıristiyanlığın kabulünden sonra yapılan mozaiklerde ise, mitolojik öyküler azalır ve daha çok mevsimler ve dini konuları içeren mozaikler yapılmaya başlanır.

Hatay Arkeoloji Müzesi, mozaik koleksiyonu açısından dünya birincisidir.

Müzede, MS 2 ile 5’nci yüzyıllar arasına ait mozaikler sergileniyor. Mozaiklerin toplamı 3250 metre karedir.

Müzedeki mozaiklerin sergilenişi çok başarılıdır. Her mozaik, kendi çıktığı villanın temel planına göre sergilenmiştir. Yani ziyaretçi cam bir köprü üzerinde yürüyor ve ayaklarının altında mozaik vardır.

Fakat yürüdüğü yer sadece mozaiklerin sergilendiği bir yer değil, sen bir evde yürüyorsun, evin oturma odasında yürüyorsun, evin temel planı dahi yapılmış, görülüyor.

Bu durumu, başka bir odaya geçtiğinde hissediyorsunuz. Yani, sadece mozaikle değil ev ile ilgili bilgiler veriliyor. Ayrıca: her mozaiğe üst açıdan bakmayı sağlayan üst kat balkon planları da vardır. Çünkü devasa mozaikler dibinden net görülemeyeceği varsayılır.

En önemli mozaikler:

Antakya Arkeoloji Müzesi Terkedilmiş Ariadne Mozaiği:
Terkedilmiş Ariadne Mozaiği:

Samandağ yöresinde bulunmuştur. MS 2 ile 3’ncü yüzyıl arasına tarihlenir.

Mozaik panoda: aralıklı olarak açık ve koyu renkte, testere dişli motiflerden oluşan bir çerçeve içinde: koyu renk bir sıranın her tarafında, renkli karelerle meydana gelen, kare şeklinde geometrik bir zemin döşemesidir.

Bu zemin içe doğru, ikinci bir çerçeve ile ve bu çerçevenin içinde de mitolojik sahne ve geometrik şekillerden meydana gelmektedir.

Mitolojik sahnede, üstte ve iki uçta kartallar ve merkezde karşı karşıya duran diğer kartallarla beraber, siyah zeminli bir bordür vardır. Muhtelif hayvanlar birbirinden vazolarla ayrılmıştır.

Altta mimari tarzda, üç sütunla üç kısma ayrılmış bir sahne görülür. Merkezi panelde: Ariadne uyur vaziyette temsil edilmiştir. Solunda, kayalar üzerinde, elinde thyrus (sarmaşık asa) tutan, uzun giysili Dionysos görülür.

Bunların arkasında ise, uçar durumda kanatlı bir Eros bulunur. Soldaki panel: Bakat’ı temsil etmektedir. Sağdaki panelde ise, ayakta duran bir Silen, sağ eliyle bir kase, sol eliyle bir thyrsus tutmaktadır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Mevsimler Mozaiği
Mevsimler Mozaiği:

Defne (Harbiye) de bulunmuştur. MS 2 ile 3’ncü yüzyıla tarihlenir.

Mozaik panoda: Spiral şeritlerle birbirinden ayrılmış, dokuz sahne görülür. Mozaiğin dört köşesinde mevsimleri temsil eden şahıslar, diğer kısımlarında ise Grek Mitolojisinden alınmış sahneler tasvir edilmektedir.

Mozaiğin köşelerinde: mevsimler, orta panolarda ise mitolojik sahneler vardır. Mitolojik sahnelerde: Bllerophon, Stheneboia, Pasi, Helena, Hippolytos-Phedra, Meleagros-Atalanta ve İason-Medeia-Assyrtos figürlerinin tasvirleri bulunmaktadır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Yaz Dönemi Mozaiği
Yaz dönemi Mozaiği:

Defne (Harbiye) de bulunmuştur. MS 4 ile 5’nci yüzyıl arasına tarihlenir. Mozaikte: sağ elinde çiçekli bir vazo bulunan ve yaz ayını temsil eden kısa elbiseli bir erkek temsil edilmiştir. Sağ tarafı: koyu kırmızı benekli, beyaz gölgeli, gri bir manto giymiştir.

İç kenar siyah hatlar, kırmızı ve pembe taş ve mavi camla yapılmıştır. Tunik: mor ve beyaz gölgeli açık kırmızıdır. Boyundan başlayıp, aşağıya kadar uzanan elbise, aşı boyalı ve gri gölgeli beyazdır.

Başında, her iki yanında koyu yeşil yapraklar bulunan ve dış hattı koyu kırmızı ile yapılmış, pembe bir kep vardır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Yakto ve Satyr ve Hermaphroditos Mozaiği:
Yakto ve Satyr ve Hermaphroditos Mozaiği:

Mozaik, MS 5’nci yüzyıla tarihlenmektedir. Dafne’de bulunmuştur. Eser: iç içe üç kısımdan oluşur. Ortada: Madalyon içinde bir kadın portresi vardır. Başının hizasındaki yazıdan “MEGALOPSYKHİA” yani “BÜYÜK RUH” un simgesi olduğu anlaşılır.

Madalyonun kenarındaki bordür arasında: avlanan mitolojik kahramanların başları hizasında Grekçe yazılı isimleri vardır.

Mozaiğin 4 kenarında kent yaşantısını gösteren tasvirler vardır. Bunlar, Antakya’nın o dönemindeki şehir kültürünü ve yaşamını anlatan tasvirlerdir.

Son bir not: Yakto adı verilen mozaik, nemden en çok etkilenen eserdir. Bin yıl boyunca direndiği zamana yenik düşmemek için ısrarla beklemektedir.

Antakya Arkeoloji Müzesi İskelet Mozaiği
İskelet Mozaiği:

Mozaik panonun sol bölümündeki sahnede: hafifçe sol tarafına uzanmış, dirseğini bir yastığa yaslamış ve elinde kadeh tutan bir iskelet figürü tasvir edilmiştir. Rahat ve keyifli bir şekilde betimlenmiş olan erkek iskelet figürünün sağında iki somun ekmek ve çift kulplu bir amphora bulunur.

Sahnenin üst kısmındaki “eupocynoc” yazıtı “Neşe, neşelen, mutlu ol, hayatta kal” anlamına gelmektedir. Bu doğrultuda hayatın ne denli kısa ve geçici olduğunu simgeleyen iskelet figürü, ziyafete katılan davetlilere adeta uymaları gereken bir çağrıyı, bir gerçekliği anlatmaktadır.

Bu mozaiği oluşturan figüratif paneller, konu seçiminin yanı sıra, ikonografik ve üslup özellikleri bakımından MS 3 ve 4’ncü yüzyıllara tarihlenen Antakya Mozaikleriyle aynı döneme sahiptir.

Bu panellerde Romalıların gündelik hayatlarında büyük önem taşıyan hamam ve ziyafet temaları işlenmiştir. Convivium, dostlarla birlikte keyif içerisinde yemek ve içmek anlamına gelir.

Bu ziyafetlerde ölüm temasının işlenmesi ise hayatın coşkusunu ve güzelliğini, yaşamın sevincini anlatmak için kullanılan bir alegori olarak yorumlanmaktadır. MÖ 1’nci yüzyıl Latin edebiyatında Horatius, Martialis, Petronius ve Psuedo Vergilius gibi şairler: yaşamın kıymetini daha etkileyici bir şekilde vurgulamak amacıyla, şiirlerinde ölüm temasını işlemişlerdir.

Bu felsefenin görsel sanatlardaki yansıması olan iskelet figürleri ise, MÖ 1’nci yüzyıldan itibaren giderek yaygınlaşmış, bu doğrultuda insanlara ölümün varlığını hatırlatarak “ye, iç, neşelen ve mutlu ol” çağrısında bulunmak için kullanılmıştır.

Gece Alemi Mozaiği:

Açık renk zemine işlenmiş ve çevresi bantlarla sınırlandırılmıştır. Konu: gece perileri Tiritenler ve su perileri Nereidler işlenmiştir. Figürlerin üstlerinde, Grekçe isimleri yazılıdır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Psykheler Kayığı Mozaiği:
Psykheler Kayığı Mozaiği:

Panonun çevresi, ince bant, dalga motifi ve bitkisel bordürle sınırlandırılmıştır.

Mozaik mavi zemin üstüne işlenmiştir.

Mozaiğin üst kısmında: Erol tasviri, alt kısmında ise Psykhe tasviri bulunur.

Efsaneye göre: “Eros: Afrodit ve Hermes’in oğludur. Miletos kralının üç kızı vardır. Bu kardeşlerin en güzeli ise Psykheler’dir. Afrodit: oğlu Eros’a: Psykhe’yi dağa bırakmasını, eş olarak da ejdere vermesini ister.

Fakat: Eros, Psykhe’ye aşık olur. Bir saraya yerleştirir ve geceleri, gizlice yanına gider.

Sevgilisine görünmez, ayrıca sevgilisine, kendisini görmesi için herhangi bir girişimde bulunmamasını tembih eder.

Ama Psykhe dayanamaz. Bir gece, Eros kanatlarını yaymış uyurken, Psykhe: yağ kandilini yakar ve yanına giderek Eros’a bakar.

Sevgilisinin tanrı olduğunu görünce, elleri titrek ve bir damla kızgın yağ, Eros’un omuzuna damlar. Tanrı Eros uyanır uyanmaz, sevgilisini bırakır ve gider.

Uzun bir süre, birbirlerinden ayrı eriyip dururlar.

Sonunda: Afrodit, ikisine de acır, Psykhe’nin bir sürü olamayacak işler yapmasını buyurur. Bu işler sırasında, Periler Psykhe’ye yardım ederler ve sonunda Psykhe ile Eros birbirlerine karışırlar.

Antakya Arkeoloji Müzesi Ocaenus Portre Mozaiği:
Ocaenus Portre Mozaiği:

Yengeç kıskacı şeklindeki boynuzlarıyla dikkati çeken mozaik, MS 2 ile 4’ncü yüzyıllar arasında, zengin bir ailenin duvarını süslemekteydi.

Antakya Arkeoloji Müzesi Oceanus ve Tethys Mozaiği:
Oceanus ve Tethys Mozaiği:

Mozaikte: teseralar yani taşların çok küçük olması, renklerin canlığı, anatomik özelliklerin çok iyi vurgulanması ve bir yağlıboya tablo gibi olması nedeniyle, mozaik sanatının en iyi eserleri arasında gösterilir.

Mozaikte, Oceanus, Yunan mitolojisinde Uranus ile Gaia’nın çocuğu olan titandır. Tüm okyanusların kişileşmiş hali olan Oceanus, genelde kaslı bir adamın uzun sakallı ve istakoz kıskaçlı yüzüyle simgeleniyor. Alt kısımda ise, bir yılanı andırıyordu.

Oceanus’un kardeşi olan bir başka titanla, Tethys’le evlenmesi üç bin deniz nymphelerinin (peri) oluşmasına neden oldu.

Oceanids olarak da bilinen bu nymphelerin her biri ayrı bir ırmak, çay, göl ya da havuzun hakimi oldular.

Antakya Arkeoloji Müzesi Khresis Mozaiği:
Khresis Mozaiği:

Defne (Harbiye) de bulunmuştur. MS 4 veya 5’nci yüzyıla tarihlenmektedir. Mozaik panoda: Apollon rahibinin kızı olan Khresis: Truva’yı kuşatan Kral Agamennon’un kölesidir.

Khresis, özgürlüğüne kavuşmak için fidye olarak iki şehri Kral Agamennon’a sunmaktadır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Sikke Koleksiyonu

SİKKE KOLEKSİYONU:

Burada: Antakya darphanesinde, aralıksız olarak tüm dönemler boyunca darp edilen, geniş ve dünya çapında bir sikke koleksiyonu bulunmaktadır.

Müzenin sikke koleksiyonunun ağırlığını, Roma ve Bizans sikkeleri oluşturmaktadır. Bu sikkeler: Harbiye, Antakya, Açana, Çevlik ve İskenderun’da yapılan kazılarda toplanmıştır.

Antakya Arkeoloji Müzesi Nikator Sikkesi

Niketor Sikkesi:

Sikkenin ön yüzünde: İmparator Nikator’un başı sağa dönüktür ve defne çelenklidir. Arka yüzde ise, fil üstünde akrobat görülür. Nikator, aynı zamanda Antakya şehrinin kurucusu olarak bilinir.

Antakya Arkeoloji Müzesi Lahitler Salonu

LAHİTLER SALONU:

Salon, 2018 yılında tamamlanarak ziyarete açılmıştır. Salonun son bölümünde, ünlü “Antakya Lahdi” görülebilir. Lahitler bölümünde Seneca’nın bir etkileyici sözü vardır “Ölüm her şeyi eşit kılar”

Antakya Arkeoloji Müzesi Lahitler Salonu

Lahit hakkında ayrıntılı bilgi:

Lahit, 1993 yılında Antakya Harbiye Caddesi Kışlasaray Mahallesinde, Sit alanı içinde bir temel kazısı sırasında tesadüfen bulunmuştur. Lahdin bulunuşuna ait bir başka kaynaktan aldığım bilgi şöyledir.

“2000 yılında Antakya’da bir ev sahibi, bahçesindeki asma ağacının yerini değiştirmek isterken, lahde rastlar ve Müze Müdürlüğüne haber verir.

Müze müdürlüğü yetkilileri lahdi inceler ve o andaki şartların yetersizliği nedeniyle başka bir işlem yapmazlar. Yaklaşık 4 ay sonra, lahit yapılan çalışmalar sonucu müzeye taşınır.

Müzede, tüm basın mensupları ve lahdin bulunduğu evin sahipleri huzurunda lahit açılır, içinin su dolu olduğu görülür ve kovalarla su temizlenir.

Sonuçta: Lahitten sadece baba, anne ve kız çocuğuna ait olduğu sanılan iskeletler çıkar. Öte yandan, arkeoloji ilmine göre, bu tür lahitlerde ölü veya ölülere çeşitli hediyeler bırakıldığı bilinen bir gerçektir, ancak bu lahit bulunduğu yerde 4 ay bekletilmiş ve müzede sözüm ona ilk kez açılmış ve içinden su ve iskelet dışında bir şeyler çıkmamıştır ister inanın ister inanmayın.

Evet, Lahdi anlatmaya devam edelim:

Lahit, kapağı ile birlikte ağırlığı 10 ton civarındadır.

Müzenin eşsiz güzellikteki eserlerinden birisidir. İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan İskender Lahdinden sonra, gelmiş geçmiş en önemli eserler arasında sayılmaktadır.

Lahit: içinden çıkan değerli eserler ve bireylere ait iskeletlerle birlikte, özel bir odada sergilenmektedir.

Lahdin içinden çıkan sikkeler değerlendirildiğinde, lahdin MS 265-270 yılları arasında yapıldığı tahmin edilir.

Lahdin uzunluğu: 2.47 metredir. Genişliği 1.22 metre ve yüksekliği 1.20 metredir.

Anadolu’nun birçok yöresinde de kullanılmış olan “Sidamara” olarak bilinen lahit gurubuna girer, ters tekne (semendam) şeklindedir.

Lahdin üzerinde tahribat görülmektedir, bu tahribatların lahdin bulunduğu arsada yapılan hafriyat sırasında oluştuğu düşünülüyor. Zaten, yukarıda anlattığım gibi, lahdin bulunduğu yerde, 4 ay kendi başına bekletilmesi, anlamak mümkün değil.

Günümüzde müzede sergilenen lahdin üzerinde, özellikle kabartmaların bir kısmının baş bölümü yoktur. Sanki, koparılıp alınmış gibi? 

Lahdin tümünü kaldırıp götürmek mümkün olmadığından, en kolay parçalar yani baş bölümleri yok olmuş.

LAHİD KapaĞI:

Yatak (kline) biçimli olan lahit kapağının üzerinde yan yana ve uzanmış şekilde mezar sahibi karı koca betimlenmiştir. Erkeğin başı eksiktir, kadının başı yerinde olsa da yüzü işlenmeden bırakılmıştır.

Bunun nedeni asıl mezar sahiplerinin yüz özellikleri lahdin yapıldığı atölyede bilinmediğinden sonradan işlenmek üzere böyle yapılmıştır, fakat yüz hatları işlenmemiştir.

Yatak şeklindeki kapağın arka ve yan yüzlerinde yan yana dizilmiş dikdörtgenlerin içinde çeşitli deniz canlıları (yunuslar ve tritonlar) kabartmaları vardır. Ön cephesinde ise köşelerde küçük çocuk figürleri oturmaktadır. 

 

Sanduka:

Semerdam mimarisi şeklinde, burmalı sütunlarla işlenmiştir.

 

ÖN UZUN YÜZ;

Yaşlılık sahnesi:

Burada yapıların önünde ve arasına yerleştirilmiş beş figür bulunur. Köşelerde her biri bir tabure üzerine oturmakta olan yaşlı bir kadın ile yaşlı bir erkek figürü vardır. Bunların arasındaki alanda bu kez ayakta betimlenen üç figür görülür.

Bunlardan ortadaki oldukça genç olduğu anlaşılan bir erkek figürüdür. Bunun sağında ayakta ve yönü oturan kadına dönük sakallı bir erkek, solunda ise bir oturan yaşlı erkeğe bakan bir kadın yer almaktadır.

Muhtemelen hayatın gençlik, olgunluk, yaşlılık gibi değişik safhalarını temsil eden figürlerdir. Bu sahnelerde veda sahnesi olarak da tanımlanmaktadır. 

 

1.DAR YÜZ:

Kurban sahnesi,

Buradaki yapı cephesinde ayrıca bir kapı bulunmaktadır. Burası mezarın kapısını temsil eder. Kapının önüne aslan bacağı şeklinde ayakları olan bir sehpa, bunun üzerinde üst kısmında ucundan dumanların yüksekliği bir tütsü vazosu yer alır.

Kapının bir tarafında başı örtülü ve elinde bir koku kabı tutan ayakta bir kadın, diğer tarafında yine ayakta sakallı bir erkek vardır.

Bu figürün sağ elinde bir sunu kasesi, sol elinde de bir kitap rulosu tutmaktadır. Kadın ile kapı arasında ileriye doğru uzanmış bir kurbanlık boğa yer alır. 

 

ARKA GENİŞ YÜZ

Aslan avı sahnesi görülür.

Bu yüzde aslan avı sahnesi betimlenmiştir. Burada da hem yapıların nişlerinin içinde hem de aralarında beş genç avcı görülmektedir. Ortadaki nişin içindeki avcı bir at üzerindedir ve uzun mızrağını aslanın başına saplamıştır.

Atın altında avcının köpeği, aslana doğru hamle yapmıştır. Bu sahnenin iki yanında avcının arkadaşları/yardımcıları sakin bir şekilde olayı izlerken, atın önünde olanın sağ eli atın yularını tutmakta, sol elinde de kamçı taşımaktadır.

Atın arkasındaki yardımcı ise sol elinde avcıların öttürdüğü boynuz şeklinde bir boru, sağ elinde ise mızrak tutmaktadır. Bu yüzün köşelerinde atları zapt etmeye çalışan, aynı zamanda ortadaki olayın izleyen gençler yer almaktadır. 

 

2.DAR YÜZ.

Buradaki sahnede ortadaki yapının önünde ayakta genç bir kadın ve iki yanında birer genç erkek figürleri yer almaktadır. Kadın ile sağdaki genç birbirlerine bakarken, omuzunu açıkta bırakan elbiseli üçüncü genç, sahnedeki diğer iki figüre doğru dönmüştür.

Durgun ve sakin ifadeli bu gençler belki de aile bireyleri olup, kadın yasta olduğundan şalı ile başını örtmüştür. 

 

Kime aittir

Lahit, üzerindeki betimlemelere göre, aristokrat bir aileye aittir.

Antakya Arkeoloji Müzesi Antakya Lahdi içinden çıkanlar
Lahdin içinden çıkanlar:

Lahdin içinden 3 kişiye ait kemikler çıkmıştır. Bunlar: yetişkin bir erkek, yetişkin bir kadın ve genç bir kıza aittir. Ayrıca, yine lahdin içinden çıkanlar: bir bilezik, altın kolye, düğmeler ve üç adet sikkedir. Bu sikkelerin üzerinde: iki ayrı Roma İmparatoru ve bir Augusta bulunmaktadır.

1’nci Sikke: Roma İmparatoru Gordianus’un resmi (Ölüm tarihi: MS 244)

2’nci Sikke: Roma İmparatoru Gallineus III’ün karısı Augusta Cornellia Salonina’nın resmi. (ölüm tarihi: MS 268)

Bu sikkeler değerlendirildiğinde: Lahdin, Roma İmparatoru Gordianus döneminde yani MS 244 yılından önce yapıldığı ve ilk gömünün bu tarihte yapıldığı, daha sonra sırasıyla diğer gömülerin gerçekleştiği tahmin edilir.

Antik dünyada gelenek olduğu üzere, ölünün dili altına sikke konuluyordu.

Lahdin içinden çıkan, iskelet ve sikkeler, camekanlı bir vitrinde sergileniyor.

ORTAÇAĞ VE İSLAMİ ESERLER BÖLÜMÜ:

Müzenin son bölümüdür.

MÜZEDE SERGİLENEN DİĞER ÖNEMLİ BULUNTULAR:

Antakya Arkeoloji Müzesi Sivri Kafalar

Sivri Kafatasları:

Sivri kafatası geleneği: Orta Kalkolitik yani günümüzden 4000 yıl öncesi döneme aittir. Günümüzde Afrika’da hala bu gelenek sürdürülmektedir.

Ankara Gordion kentini gezen ve bilenler için: Kral Midas döneminde Frig asillerinde de bu sivri kafatası geleneği varmış.

Şeyh höyükte yapılan kazılarda bulunan kafataslarının kemiklerinin hala yumuşak olduğu ve bebeklik çağlarında sarılarak şekillendirilmesi sonucunda deformasyona uğramış olduğu tespit edilmiştir. Tell Kurdu da bulunan bazı insan heykelciklerinin kafalarının uzatılmış olması, böyle bir uygulamayı gösterebilir.

Tanrıça İştar Heykeli:

Geç Tunç çağına tarihlenir. Heykel: özel bir taş olan Lapis Lazuli taşından yapılmıştır. Rengi özeldir.

Antakya Tykhe’si;

Antakya bölgesine özeldir. Antakya (Antiocheia) şehrinin: şansı ve bahtı ile ilişkilendirilir.

Antakya Tykhe’si: Antakya’nın şehir surlarını, Orantes (günümüzdeki ismiyle Asi) nehrini, Habib-i Neccar Dağını sembolize eder.

Hem sikke ve hem de heykel olarak karşımıza çıkar.

Antakya Arkeoloji Müzesi Esarhaddoh Veraset Antlaşması:

Esarhaddoh Veraset Antlaşması:

Bu tablet, Asur Kralı Esarhaddan tarafından, Veliaht Prens Asurbanipal’ın veraset statüsü için MÖ 672 yılında uygulanmış bağımlılık yeminini içermektedir.

 

Müzeye çok yakın olan Saint Pierre Kilisesi/Müzesi tanıtımı ve gezi planı için. 

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı için. 

 

Please follow and like us:

“Antakya Arkeoloji Müzesi” üzerine 11 yorum

  1. gerçekten de böyle biryerin turist ve gezgin sayısını arttırmak lazım bende arkadaşlarıma söyleyecem gezzinler diye

  2. selam arkadaşlar ben hatayda yaşıyorum.gerçekten süper bir yer tabi asi nehri dışında bizim insanlarımız güzelim nehri pisletmişler tabi ama size önerim gerçekten gelin görün gezin beğeneceksiniz…

  3. gitim gördüm sizinde gitmenizi tavsiye edrim çok güzel bir mekan

  4. bende gittim süper çok büyük Antep tekinede gittim ama bunu daha çok beğendim 😀

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.