Yozgat Sorgun

Yozgat Sorgun

Ülkemizde, 3 tane Sorgun var. Yozgat-Sorgun, Tatvan-Sorgun ve Manavgat-Sorgun. Burası: Yozgat ilinin Sorgun kazası, hatta bazı söylenenlere göre il merkezinden daha yoğun, kalabalık ve geniş bir yer.

1980’li yılların başında, yaşantımın dört yılı burada geçti. Sorgun’da ilk uyandığım sabah, Cumhuriyet Caddesi üzerinde at ile dörtnala ilerleyen birini görünce şok olmuştum.

Daha sonra: Ankara’ya yakın olması nedeniyle, özellikle Ankara’ya gitmenin bu kadar kolay olması nedeniyle, burada yaşamanın zorluklarını kısa sürede giderdim.

Yurt  dışında çalışan birçok Sorgunlu: yaz geldiğinde, buraya izinli döndüğünde, Sorgun sokaklarının ve köylerinin, tam bir Avrupai görüntüye büründüğüne şahit oldum.

Evet, belki de, en büyük ve keyfi anım: nikahım burada kıyıldı. O yıllarda, Belediye Su İşleri Memuru tarafından, Belediye’deki küçük bir odada.

Yemyeşil Sorgun’da, derelerde balık tuttum.

Spor alanında (İmam Hatip Lisesi önündeki) : tüm Sorgunlular tarafından aşırı sevgi duyulan futbol oynamanın, Kaymakamlık Futbol Turnuvalarına katılmanın keyfini yaşadım. (Bu arada, hala düzenleniyor mu bilmem, ama, Sorgun Kaymakamlık Futbol Turnuvalarının, ikinci kupası, bir zamanlar tarafımdan kurulan “Askarşıyaka” futbol takımı ile  kazanıldı ve hala evimin en güzel köşesinde saklanıyor, bu vesile ile “Karşıyaka Mahallesi” oturanlarına, özellikle, 1980’li yılların başında, futbol aşığı dostlarıma selamlar)

Sorgun kaplıcalarında, gerçekten tüm sıkıntıları ve stresi üzerimden atıp rahatladığım anları yaşadım.

Arabaşı yemeye çalıştım, beceremedim, çorbasını kaşıkladım.

Evet, aklıma gelenler bunlar. Bunun dışında, elbette Sorgun ile ilgili bilgilerden oluşan, bir demet, aşağıda sizlerle birlikte olacak.

Tarihi, antik yerlere merakı olan ziyaretçilerim için: Sorgun’da bulunan “Kerkenes” harabelerinin mutlaka ziyaret edilmesini öneririm.

Son olarak: ülkemizde 3 tane Sorgun isimli yerleşim yeri var. Bunlar: Yozgat-Sorgun, Tatvan-Sorgun ve Manavgat-Sorgun. Umarım Sorgun diye arattırdığınızda: şu an aradığınız Sorgun sayfasındasınızdır.

ULAŞIM

İl merkezine, 33 km. uzaklıktadır. Sorgun-Sarıkaya arası uzaklık: 37 km.

TARİHİ

İlçede bulunan  Alişar höyüğünde yapılan kazılarda, bu bölgede, MÖ.3000 yıllarından itibaren yerleşim bulunduğunu ortaya koymuştur.

Bunun dışında: 1071 Malazgirt Savaşından sonra, bölgenin Türkler tarafından ele geçirildiği görülmektedir.

1905 yılında, Belediye hüviyetini kazanır.

1926 yılında ise İlçe olur. 1928 yılında “Köhne-i Kebir” (Büyük Köhne) olan ismi; “Sorgun” olarak değiştirilir.

GENEL

İl merkezinin doğusunda, E-88 kara yolu üzerinde kurulmuştur. Deniz seviyesinden, 950 metre yüksekliktedir.

İklim: karasal iklim hakim olup, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve sert geçer. İlçe merkezi özellikle lodos ve  poyraz rüzgarlarına tamamen açıktır.

İlçenin ortasından geçen “Eğriöz” ve “Delibaş” dereleri, ilçeyi ikiye böler.

İlçe ekonomisi: tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Ayrıca, ilçe toprakları, tuğla yapımına elverişli olduğundan, son yıllarda briket ve tuğla imalat sanayi işletmelerinin sayısı artmıştır. İlçedeki en önde gelen sanayi kuruluşu ise, Yozgat-Sorgun Şeker Fabrikasıdır.

Tüm bunların yanında: Sorgun denilince, Linyit kömürü yer altı kaynakları da öne çıkmaktadır. Özellikle: kaplıca bölümünde, yani Yozgat il merkezinden gelişte, şehir çıkışında, sağ yanda, büyük linyit kömür ocakları görülebilmektedir.

Bu ocaklarda, üç özel kömür işletmesi tarafından, linyit kömürü üretimi yapılmaktadır.

Evet, Sorgun’a yolunuz düşerse (aslına bakarsanız: Ankara ve batıdan, Sivas yani doğu istikametine gidenler, mutlaka Sorgun’dan geçiyorlar) veya buradan geçerseniz: kısa bir süre ayırıp, bu şirin yöremizi gezebilirsiniz. Tarih meraklısı iseniz: Kerkenez Harabelerine ve Alişar Höyüğüne zaman ayırın.

Yorgunluğunuzu: kaplıca tesislerinde giderebilirsiniz. İlçe merkezinde: arabaşı yemeği tadabilirsiniz. Her ne kadar tamamen bir söylentiden ibaret olduğunu  düşünsem de, Yozgat şehir merkezi uzun süre gelişemez iken, Yozgat’ın ilçeleri olan Sorgun ve Yerköy; hızla gelişmiş.

Özellikle: Sorgun benim yaşadığım dönemden sonra: yeni kurulan Şeker Fabrikası, Devlet Hastanesi, yenilenen Kaplıca tesisleri gibi yerleri ile, iyice ileri gitmiş.

Bu arada: değerli Sorgun insanının birçoğu hala dış ülkelerde ve özellikle Almanya’da. Ama büyük bir kısmının da kesin dönüş yaptığını ve Sorgun’da, kendilerine sakin ve rahat bir hayat seçtiklerini öğrendim.

Elbette, yılların yorgunluğunu atmak, toprakla uğraşmak için Sorgun ideal bir yer. Gezginler yani ziyaretçiler için ise: yukarıda sözünü ettiğim gibi, Sorgun’un güzel yerleri var.

MEHTERAN BÖLÜĞÜ

Sorgun Belediyesi bünyesinde, Mehteran Bölüğü kurulmuş. Burada görev yapan 49 kişinin tümü, Belediye personeli. Çevre il ve ilçelerinde, sürekli konserler vermeye başlayan Mehter bölüğü, halkın yoğun ilgisini çekmiştir. Türk kültürüne katkı sağlaması açısından, güzel bir oluşum.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Sorgun bölgesinde, tatmanızı önereceğim, başlıca mahalli yemek: arabaşı. Her ne kadar yenilmesi biraz maharet istese de, mahalli yemek düşüncesindeki ziyaretçiler için, buraya has bir yemek olması nedeniyle, mutlaka tadılması gerek.

GEZİLECEK YERLERİ

SORGUN KAPLICALARI

Kaplıca sularında: klorlu sülfat, sodyum klorür, sodyum sülfat bulunmaktadır. Sıcaklığı ise: 50-61 derece arasındadır. Kaplıca sularının şifalı geldiği hastalıklar şunlardır: kronik iltihaplı hastalıklar, spazm benzeri hastalıklar, kırık-çıkık sekelleri, ağrılı kadın hastalıkları, romatizmal ağrılar.

Kaplıca bölgesinde konaklama tesisi var.

Yozgat Sorgun Alişar Höyüğü

ALİŞAR HÖYÜĞÜ

Sorgun-Sarıkaya yolu üzerinde, sol yanda kalmaktadır. Karayolu üzerindedir.

1990’lı yıllarda: her ne kadar kara yolunun kenarında denilse de, kara yolundan biraz içeride bulunan bu höyüğün bulunduğu yere gittim. Araba ile gittiğimde, höyüğün tam ortadan ikiye bölünecek şekilde kazıldığı, bunun dışında, yer yer birçok küçük kazıların bulunduğunu gördüm.

Yani, defineciler buraları haddinden fazla kazmış ve sanırım bir şeyler bulmuş ve götürmüşler.

Yani, şu an için, Alişar Höyüğü anlatacağım sizlere ama, bu höyükte şu an için görülecek bir şey yok. Yalnızca: biraz önce söylediğim çukurların yarattığı rezillikleri görüp, benim gibi, bu duruma müsaade edenler hakkında kötü şeyler düşünüp, bölgeden ayrılırsınız.

Bunun dışında, görülecek bir şey yok, ama yinede, ilk yerleşimin binlerce yıl önce söz konusu olduğu bu topraklarda dolaşmak, aynı havayı teneffüs etmek isterseniz, elbette höyüğün bulunduğu yere gitmek size keyif verecektir, gidin, yol sıkıntılı değil.

MÖ.3000 yıllarında, Alişar’ın surlarla çevrili bir kent haline geldiği görülüyor. Daha sonra ise: güneyindeki Kaniş (Kültepe) şehri gibi, Asurlu tüccarların geldiği bir ticaret merkezi haline gelmiş. Sonra ise, Hitit kralı Anitta tarafından, şehir yok ediliyor.

Hititler, daha sonraki dönemde, kuzeyde bulunan “Hattuşaş”ı, başkent yaparlar. Bu dönemde: Alişan höyüğünün bulunduğu yerde, “Ankuwa” isimli, küçük bir Hitit kasabası vardı.

Daha sonra, Frigler burayı ele geçirdiler.

Evet, höyük bir çukura kurulmuş. Ölçüleri ise, 520 x 350 metredir. Yüksekliği: 30 metredir. Bu bölge: 1927 yılında, Alman Wonder Osten tarafından kazılmış ve merkeze yakın yerde, Alişar höyük meydana çıkarılmıştır.

Höyüğün ilk kuruluşundaki halinde, bir kısım evler görülüyor. Bu evler: dörtgen planlı, kerpiç duvarlı, düz damlı, basit köy evi.

Daha sonraki devirde: şehrin iç kalesi olduğu, evlerin belli bir  plana göre yapıldığı ve bazılarında, duvarların içten ve dıştan sıvandığı görülüyor.

Bu devirde, şehir, surla çevrilmiş. Üçüncü devirde: iç ve dış kale kuvvetlendirilmiş, iç kalenin alanı genişletilmiştir. Bu devir: Hitit çağına kadar sürer. Dördüncü devir: gelişmeler iyice seçilir.

MÖ.2000-1500 yılları arasına denk gelen bu dönemde: Alişar, büyük bir şehir hüviyetine kavuşur. Hititler: alt şehri yurtlanırlar.

Ayrıca, buraya, yani alt şehre, büyük bir sur yaptırırlar. Şehir: geniş planlı kale kapıları, yer altı yolları ve yer yer kulelerle kuvvetlendirilerek, savunmalı hale getirilir.

Büyük Hitit çağı bitince, şehir yine önemini kaybeder ve küçük bir yerleşim yeri haline gelir.

Beşinci devir: bu devirde, bölgede Hitit-Frig kültürü görülüyor. Bu dönemde: alt şehir, yani Hititlilerce yerleşilen alt şehir önemini kaybeder.

Bu dönemde, şehirde, daha çok Frig eserleri ortaya çıkar. İç kale, eski temelleri üzerine yeniden inşa edilir. Frig döneminden sonra: Alişar önemini iyice kaybeder.

Med, Pers, Helenistik dönem, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde de, şehirde yerleşim görülür. Ancak, bu yerleşim dönemlerindeki egemen kültürlere ait herhangi bir kalıntı yoktur.

Burada yapılan kazılarda: kalkolitik döneme ait küplere gömülmüş iskeletler, pişmiş topraktan yapılmış çanak-çömlekler, mühürler, taş ve kemik üzerine işlenmiş insan ve hayvan figürleri bulunmuştur. Buluntular, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

Yozgat Sorgun Çadır Höyük

ÇADIR HÖYÜK

Peyniryemek köyünün, yaklaşık 2 km. güneyinde, Esenli-Gelingüllü Baraj havzasında bulunmaktadır. Höyük: 32 metre yüksekliğinde ve 220 metre çapındadır.

Bölgede, 1994 yılından bu yana arkeolojik kazılar yapılmaktadır. Bu kazılarda: burada, Hitit, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşimlerin bulunduğu tespit edilmiştir. Araç ile ulaşmak mümkün. Merakı olanların görmesini öneririm.

Yozgat Sorgun Kerkenes Harabeleri

KERKENES (KESKAVUS) HARABELERİ

İlçe merkezine, yaklaşık 10 km. uzaklıkta, Şahmuratlı köyü sınırları içindedir. Şahmuratlı köyüne ise, 5 km. uzaklıktadır.

Bölge hakkında yazılı kaynaklardaki ilk bilgiler: Heredot tarafından işlenmiştir. Şöyle ki: Heredot’un anlattıklarına göre: MÖ.600 yıllarında, Perslerin bir kolu olan Medler, Batıya doğru büyük bir sefer başlatırlar.

Bu bölgeye geldiklerinde: Friglere ait şehrin surlarını aşmakta büyük zorluk çekseler de, sonuçta kanlı savaşı kazanırlar ve bölgeyi ele geçirirler.

Daha sonra, burada, yani Kerkenes dağı ve çevresinde: biraz önce söylediğim gibi, MÖ.600 yılında, Medler tarafından, bir şehir kurulur. Şehrin ismi hakkında ilk anda “Kerkenes” ismi kullanılır.

Üzerinde kurulduğu dağa verilen isim: Kerk/Enes.

Tam olarak bilinmemekle birlikte:; Kerk=baş, Enes= insan anlamını taşır. Yani: Kerkenes; insan başı veya baş insan anlamına gelmektedir.

Bu şehir: önceleri bu isimle anılmasa da, daha sonra Med İmparatorluğunun başkenti Piterya olarak isimlendirilir.

Uzun yıllar kayıp olarak değerlendirilen, Piterya şehrinin, burada bulunduğu konusunda, son yıllardaki kazılarda, büyük deliller ortaya çıkmıştır.

Evet: burası, Helenistik dönemden önce, Anadolu platosunda kurulmuş, en büyük “Demirçağ” kenti olarak öne çıkar.

Şehrin kurucuları; burayı, savunma ve yol güzergahı olması açısından önemli olacağını düşünerek seçmişlerdir. Şehrin kuruluş amacının çok farklı olduğu düşünülmektedir.

Çünkü: planı, mimarisi, büyüklüğü ve benzersiz kültürü ile çok farklı bir şehir oluşturulmaya çalışılmış.

Bu şehir belki bir üniversite şehri, belki bir insanlık akademisi, belki çok renkli bir evrensel kent, bilim, sanat ve felsefenin ölümsüz zenginliklerin yolunda kurulmuş bir kent.

Yozgat Sorgun

Şehirdeki: idari, dini ve askeri yapıların büyüklüğü ve gösterişleri, şehrin geçici amaçla değil, sürekli ikamet için kurulduğunu ortaya koyar.

Tamamen sıfırdan, yepyeni bir şehir kurarlar. Şehrin planı: insan silüetinde oluşturulmuştur.

Bunun nedenini, günümüzde anlamak mümkün değil, insan modelli bir şehir planının sembolik anlamı ve mesajı ne olabilirdi?

Diğer özelliklerinin çoğunda olduğu gibi, bu da şehrin gizemlerinden biridir. Ama büyük olasılıkla, kentin biraz önce söz ettiğim isim anlamında, belki bir yaklaşım bulunabilir.

Yozgat Sorgun Kerkenes Harabeleri
Yerleşim alanının tamamı: kamu yapıları ve sivil yapılarla, bir yönetim planı oluşturacak şekilde düzenlenmiştir.

Şehir: düzenli bir şekilde planlanır ve inşa edilir. Denizden 1500 metre yükseklikte, geniş bir granit dağ kütlesinin üzerine kurulmuştur.

Özellikle: saray yapısı gurubu içinde, İran’da rastlanan bir yapı tipi olan “dikmeli bir salon” bulunmuştur.

Bu da, Heredot tarafından sözü edilen Piterya isimli kentin, burası olduğunun en büyük kanıtlarından biridir. Diğer bir kanıt ise: bölgede, bronz bir plaka bulunması olmuştur.

Bu bronz plaka üzerinde, Medler tarafından yoğun olarak kullanılan keçi ve geyik resimleri görülür. Ayrıca: bu bölgede yapılan kazılarda bulunan, benzersiz fildişi bir plaka, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

Bu muhteşem şehri çevreleyen surlar; 7.5  km. dir. Estetik yapıları ile büyüleyici nitelikteki bu surların genişlikleri ise: 5 metredir. Bu surların, 7 giriş kapısı bulunmaktadır.

MÖ.650 yıllarında, Med ve Babil birliktelikleri sonucu, Asur imparatorluğu yıkılır ve dengeler bozulur. MÖ.590 yılında ise: Medler ve Lidyalılar arasında, 6 yıl süren bir savaş başlar.

Bu savaş; MÖ.585 yılına gelindiğinde, sürmeye devam ederken: bir gün, savaş sırasında, güneş tutulması yaşanır.

Medler ve Lidyalılar, güpegündüz savaşırken, savaş alanı birden gece karanlığına bürünür.

Her iki tarafta, bunun üzerine “Tanrı savaşmamızı istemiyor” diyerek, savaşa son verirler.

Piterya şehrinin dünyaca tanınmasında, bu güneş tutulması olayı ve savaşın bitirilmesinin de büyük önemi vardır.

Zaten: Anadolu’da, havadaki nem oranının en  düşük olduğu yer olması nedeniyle: gündoğumu, günbatımı ve tam güneş tutulması, buradan gayet net şekilde görülmektedir.

Zaten: 2006 yılındaki güneş tutulması, ilgili uzman topluluğu tarafından, burada izlenmiştir. Tüm bunların yanında, dünya tarihinde, savaş karşıtı olarak kimlik bulan bir şehir, ilk barış kalesi.

Yozgat Sorgun Kerkenes Harabeleri
Derken barış dönemi başlar.

Bu dönemde ise: Medler ve Lidyalılar arasında, dostluk gelişir. Lidya kralı Alyettesin kızı Aryenis, Med kralı Kyarsarın oğlu Astyag ile evlenir ve akrabalık ilişkileri geliştirilir.

Piterya şehri: kuruluşundan yalnızca 50 yıl sonra, Lidya kralı Krezüs tarafından yağmalandıktan sonra ateşe verilir ve yakılarak yok edilir.

Şehir halkı, Lidyalılar tarafından köleleştirilir. 5 metre genişliğindeki benzersiz estetik anlayışı bulunan büyüleyici surlar, tamamen tahrip edilir.

Evet, Pitere şehri hiçbir zaman tamamlanamamıştır. Yakılarak yok edildiğinde, şehir surlarının şehirdeki önemli yapı guruplarının temellerinin, büyük kısmı yapılmış olsa da bitirilmediği görülmektedir.

Zaten o dönemde, mevcut binaların çoğunun iç bölümlerinde ahşap kullanılmış ve yangın sırasında, bu durum yangının kısa sürede büyüyerek yayılmasını ve tüm kentin yanmasını sağlamıştır.

Daha sonraki dönemlerde, burada herhangi bir yerleşim söz konusu olmamıştır. Zaten bu nedenle, mevcut Med kültürünün ayak izleri günümüze kadar ulaşmıştır.

Yozgat Sorgun Kerkenes

SONUÇ

Evet, bu şehir: adı ister Kerkenes ve isterse Piterya: yapıldığı dönemde, dünyanın en büyük kalesi olarak öne çıkıyor.

Surlarının uzunluğu nedeniyle, dünyanın en uzun ikinci surlarına sahip. Tüm bunların yanında: medeniyetin, Yunandan önce, Anadolu’da başladığının en büyük kanıtlarından biri.

Türklerin bir kolu olan Medlerin ve dolayısıyla Türklerin Anadolu’ya ilk gelişleri olarak MÖ.585 yılı ele alınabiliyor.

Zaten, bu tez, Atatürk tarafından ortaya atılmıştır.

KAZI ÇALIŞMALARI

Evet, yanmış ve terk edilmiş, bu Demirçağ kentinde, uzun süredir kazı çalışmaları sürdürülüyor. Kapalı ve açık alanları dolduran, erozyon ve tünel kazan hayvanların yok edemediği, yanmış döküntüler arasında: keramik kaplar, aletler, süs objeleri, yiyecekler, hayvan yemleri, pire, kene ve böcek kalıntıları bulunuyor.

Hafif eğimli arazi üzerinde, tam orta yerde “Sülüklü Göl”(Büyük Göl) olarak anılan yerde, yaklaşık çapı 20 metre olan su birikintisi bulunuyor.

Araziyi saran sur kalıntıları, batıda yaklaşık 4 metrelik bir boşluk bırakmaktadır ve burada sur kapısı bulunduğu düşünülmektedir.

Kerkenes bölgesine gittiğimde, ilk dikkatimi çeken, düz bir ovada, dik bir tepe. Birkaç kişi, bu tepeye, tamamen tırmanarak, büyük zorlukla çıktık.

Bayağı yüksek bir eğim vardı.

Tepeye çıktığımızda ise, burada, şehrin kral sarayının bulunduğunu öğrendik.

Ama, tepeden baktığınızda, aşağıda yani ovada, muhteşem bir şehir manzarası ortaya çıkıyor.

Şöyle ki, aşağıda, ızgara planlı, yalnızca temel yerleri belli, ama yüksekten baktığınız için, cadde ve sokak düzeni ve evlerin durumu sezilebilen, harika bir görüntü vardı.

Ayrıca: bu görüntünün çevresinde, üst üstü bulunan taşları devrilmiş olsa  da, muhteşem bir duvar kalıntısı.

Biraz daha ileri de, bir göl ve ileriye doğru uzayan ova. Tepeden bakıldığında gerçekten bu muhteşem manzaranın tadına doyum mümkün değil.

HAPİS BOĞAZI (KARAKIZ HİTİT HEYKEL ATÖLYESİ)

İlçenin, Karakız Beldesi sınırları içindedir. Araplı ve Ahmetfakıllı beldeleri arasındadır. Ahmetfakıllıya, yaklaşık 2.5 km. uzaklıktadır.

Burası: Hitit döneminde (MÖ.1800-1200) granit yapı malzemeleri ve plastik eserlerin imal edildiği bir taş ocağı ve heykel atölyesidir. Bu taş ocağından elde edilen yapı taşları: Hitit başkenti Hattuşaş ve Alacahöyük kentlerindeki ihtişamlı yapılarda, yapı taşı olarak kullanılır.

Burada: günümüzde, yarı işlenmiş haldeki aslan kabartmaları, köylülerce kazankaya olarak bilinen sarnıç ve yakınındaki dev ibrik görülüyor.

Özellikle: kazankaya olarak isimlendirilen sarnıç: 2 metre iç çapı, 4.5 metre dış çapı

İle, tek parça granitten yontulmuş, muhteşem bir eser olarak karşınıza çıkıyor. Yani, kayaların en sertinden, hangi teknoloji kullanılarak, bu kadar kusursuzca oyulmuş, büyüleyici bir kazan ortaya çıkarılabilir. Düşünün ki, binlerce yıl önce.

Kazanın hemen yanındaki ibrik ise daha muhteşem. Kazandan daha büyük, tek parça.

Bu kadar büyük granit kayalarının, tek parça olarak bu denli muhteşem işlenmesi, gerçekten gözlerinize inanamayacaksınız.

Yozgat Sarıkaya Kral Kızı Hamamı

Yozgat Sarıkaya Kral Kızı Hamamı

Sarıkaya ilçesi, 1935 yılına kadar Boğazlıyan ilçesine bağlı Terzili Hamamı veya Hamam köyü olarak adlandırılmıştır. Ancak bu tarihte, Vali Bekir Sami Baran tarafından bucak haline getirilerek Sarıkaya adı verilmiştir ve 1957 yılından sonra ise aynı isim ile ilçe olmuştur.

Sarıkaya: Yozgat ilinin 77 km güneydoğusunda, Karadeniz’i  Akdeniz’e bağlayan yol güzergahı üzerindedir. İlçe merkezi deniz seviyesinden 1170 metre yükseklikte olup, genellikle dalgalı düzlüklerin geniş yer tuttuğu bir plato üzerine kurulmuştur.

Yozgat yönünden buraya ulaşmak isterseniz, Sorgun ilçesini geçtikten sonra Sivas yolundan ayrılıp Kayseri yoluna dönmeniz gerekir. Kayseri yönünden buraya ulaşmak isterseniz, bu defa Himmetdede-Boğazlıyan ve sonra Sarıkaya yolunu takip etmeniz gerekir.

Bölgede: birçok höyük, Tümülüs ve mimari kalıntı bulunduğu göz önüne alındığında, İlçenin tarih boyunca sürekli yerleşim alanı olduğu anlaşılmaktadır.

Kaynaklarda Aziz Petrus’un Sebasteia’dan Mazaka’ya ve Mazaka’dan da Tavium’a yaptığı yolculuklarda: Therma Basilica’dan geçtiği ifade edilmektedir.

Ayrıca: orijinali 3-4. yüzyıllara ait “Tabula Peutingeriana” isimli dünya haritasında, Tavium ile Caeserea arasında Aqua Servenae olarak gösterilen yerleşim yerinin burası olduğu ifade edilmektedir.

Bu bilgiler altında, Sarıkaya ilçe merkezindeki ilk yerleşimlerin tarihini MS.1. yüzyıla kadar götürmek mümkündür. Roma hamamı ile ilgili ilk bilgiler Von Der Osten tarafından verilmiştir.

EFSANE

Yozgat Sarıkaya Kral Kızı Hamamı: Kayseri şehrinde bulunan Roma bölge krallarından birinin kızı hastalanır. Kral, kızını birçok hekime götürür, ancak yapılan her türlü tedaviye rağmen kızı sağlığına kavuşamaz.

Zamanla: kızın dizleri kilitlenir, ayakları tutmamaya başlar. Bu günkü adıyla kızın hastalığı aslında romatizmadır.

O dönemde: Sarıkaya; sazlık ve bataklıktır. Sıcak suyun bulunduğu yerde ise, küçük bir gölet vardır. Burası: balçık halinde su bulunan bir hamamdır. Kral: kızını son çare olarak bu sıcak suyun bulunduğu yere gezmesi için götürür. Genç kız: avunmak için çamurlu gölet çevresinde dolaşır, zaman zaman da arkadaşlarıyla birlikte, bu çamurlu suya girer. Bir süre sonra kızın iyileştiği görülür.

Bunun üzerine: kral, buraya mermerden bir havuz yaptırır. Çevresini ise, kesme büyük taşlarla çevirttirir. Önceleri: bu yörede kimse yaşamıyor iken, zamanla bu havuz çevresinde insanlar yerleşmeye ve yaşamaya başlarlar.

Kral kızının adı, bu yeni yerleşim yerine verilir ve şehrin ismi “Opel” veya “Hoperi” olarak tanınır olur. Bir zamanlar burada 70 bin kişinin yaşadığı söyleniyor.

Ancak tarihi süreç içinde bu büyük şehir, büyük bir deprem sonucu yıkılarak yok olur. Ancak, sadece hamamların bulunduğu yer sağlam kalır.

ROMA HAMAMI

Yozgat Sarıkaya Kral Kızı Hamamı: Roma hamamı: Sarıkaya ilçesi kaplıcalar mahallesinde, şehir merkezinde halen işletilen modern kaplıcaların olduğu alandadır. 1970’li yıllara kadar Roma hamamı kalıntıları, üzerine yapılan eklentilerle hamam olarak kullanılmıştır.

Yeni kaplıca tesislerinin yapılması ile terk edilen Roma hamamı, sel baskınları, hafriyatlar, çöpler ve bilinçsizce yapılan beton eklemeler ile izbe bir görüntüye bürünmüştür.

Evet, Roma hamamı: kuzey-güney doğrultusunda uzanan, ana cephesi batıya dönük, yaklaşık 25 metre uzunluğunda,4.5 metre yükseklikte onar gözlü, 2 katlı, 11 ayaklı bir kemer ve bunun güney ucunda, yarım daire görünümünde bir apsisten ibarettir.

Apsisin çapı ise 6 metre olarak ölçülmüştür. Bu kemerlerin çevresi yer yer 2 metreye ulaşan yükseklikte betonarme bir  duvarla çevrilmiştir. Ayrıca kemerlerin önü, alt kat kemerlerin orta seviyesine kadar betonarme düzensiz su akarlarına dönüştürülmüştür.

Roma hamamında malzeme olarak yöresel damarlı beyaz mermer kullanılmıştır. Kemerleri oluşturan işlemeli mermer blokların tamamında, insanlar tarafından yapılan tahribat ile iklim ve çevre şartlarına bağlı oluşan tahribat dikkat çekmektedir.

Kemer ayaklarını oluşturan blokların ön yüzü Attik-İon kaideli, Korinth başlıklı yarım sütun kesitli payelerle bezenmiştir. Kemerlerin en üst kısmında iki fascialı ve üzerinde dönüşümlü olarak bukranion ve girlant kabartmaları ile süslenmiş yekpare arşitrav blokları bulunmaktadır.

Güneydeki iki kemerin üzerindeki paye başlıkları ile arşitrav blokları yerinde bulunmamaktadır. Apsisin sadece alt kemerlerin üst kısmına kadar olan bölümü mevcuttur. İki kat olan kemerlerden alt kemer açıkları her iki uçtan beşik kemer şeklinde başlayıp, bir beşik kemer bir düz kemer şeklinde devam ederek ortada iki beşik kemerle bitmektedir.

Üst kat kemerleri bunun zıttı şeklinde düzenlenmiştir. Ana cephenin 4.5 metre doğusunda yine kuzey-güney doğrultusunda beşik kemerli tek katlı ve üç gözlü ayakta kalmış bir sıra daha kemer ayağı ve devamında diğer kemer ayaklarının üst kısımları görülmektedir.

Evet 2010 yılında yapılan çalışmalar sonucunda: kemerler çevresindeki betonarme çevre duvarı büyük ölçüde kaldırılmış ve kemerlerin önündeki ve içindeki moloz dolgu kısmen temizlenmiştir. Bugün Roma hamamının bulunduğu alana “Terzili Hamamı” deniliyor.

Gelelim günümüze

Yozgat Sarıkaya Kral Kızı Hamamı: 12 Mayıs 2023 tarihinde burayı ziyaret etmek için, yolumu değiştirdim, sırf burayı görebilmek için. Neyse, Sarıkaya ilçesine vardım, tabelaları takip ederek, Roma hamamının bulunduğu yere ulaştım.

Manzara şu: çevresi tellerle çevrilmiş, yani Roma hamamı kalıntılarının resmini çekeyim deseniz, tellerin aralarından çekmeniz gerek, yani hiç hoş değil. Ziyarete kapatılmış, bunu da anlayamadım, nedendir.

Bir diğer ilginç durum, kazı alanında, sarı yelekli, sanırım resmi görevli, iki eleman, kazı yapıyordu, sonra baktım, bir tabela var, sanırım restorasyon işini, özel bir firmaya vermişler, ama öte yandan, bu alanda yani hamamın bulunduğu alanın çevresinde kocaman bir şehir olduğu söyleniyor.

Peki, burada yani kazı alanında, kimlerin kazı yapması gerek, ARKEOLOGLAR değil mi, hayır, ellerinde kürekler iki görevli, ama arkeolog değil, belli bir alanı kazıyorlar.

Sonuç: yolumu değiştirdim burayı görmek istedim ama hüsran, umarım en kısa zamanda burayı ziyarete açarlar, bu muhteşem duvar kalıntısını ve havuzu yakından veya en azından, tel örgülerin olmadığı bir alandan görme şansımız olur, yok hayır tel örgüler şart, güvenlik için derseniz, o zaman güvenlik elemanı koyun, kamera koyun denetleyin.

 

GÜNÜMÜZ VE KAPLICALAR

Günümüzde burada 2 kaplıca bulunuyor. Kaplıcalardan birisi biraz önce anlattığım gibi Roma kralının kızının da şifa bulduğu yerdedir. Romalılardan kalma, eski hamam sütunları ve abideleri, buranın yalnızca kaplıca olarak değil, tarihi turizm yönünden de ziyaret edilebileceğini gösteriyor.

Zaten, bölge Bakanlar Kurulu tarafından “Turizm Merkezi” olarak ilan edilmiş ve imar planı hazırlanarak, yatırımcıların ilgisine sunulmuştur.

Bunun sonucunda Sarıkaya ilçesi: 600 yatak kapasitesiyle Yozgat ilinin en büyük yatak kapasitesine sahip ilçesi olarak önem kazanmaktadır.

Kaplıca bölgesindeki bay ve bayan olmak üzere 2 büyük termal havuz, Türk hamamı ve sauna bulunuyor. Kaplıcanın suyu yüksek sıcaklıktadır ve soğuk su ile ılıtılmadan asla girilememektedir.

 

 

KAPLICA SUYUNUN ÖZELLİKLERİ

Kaplıca suyunun tedavi ettiği söylenen hastalıklar: romatizmal hastalıklar, eklem kireçlenmeleri, bel fıtığı, siyatik ağrıları, ağrılı kadın hastalıkları, spastik ağrılar, cilt hastalıkları, safra kesesi taşlarının düşürülmesi.

Çamur kürleri: maden sularıyla yıllarca ıslak kalarak çamur halini almış olan kaplıca toprağı, madensel tuzlara doymuş durumdadır.

Bu çamurun içine yatıldığında veya vücuda sürüldüğünde kimyasal maddeler cildin gözeneklerinden içeri sızarak dokulara nüfus ediyormuş.

Evet özellikle kronik romatizmal hastalıkları olanların burayı mutlaka ziyaret etmesi önerilir.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

Çekerek-Zile karayolunda, ilçeye 4 km. uzaklıkta, yola yaklaşık 400-500 metre içeride, ırmak kenarında, yüksek bir kayalık üzerinde bulunmaktadır. Ceneviz döneminde yapıldığı düşünülüyor. Yozgat bölgesinin, 7 harikasından biri olarak gösteriliyor.

Çok sivri bir kayanın üzerinde, toprak altından, biraz önce söylediğim gibi 200 basamak merdivenle inilen bir yerdedir.

Toprak yüzeyinden, 3 metre aşağıda, dikdörtgen kapısı var. Hemen önden, Çekerek ırmağı geçiyor. Hemen yanında ise, Çekerek ırmağı üzerine kurulan, Süreyya Bey Barajı var.

Kızlar kayasının hemen karşısında, Çekerek Belediyesi tarafından yaptırılan “Şato” isimli; meşhur piknik ve kültür parkı var.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

SÖYLENTİ

Kayanın doğusundaki yüksek tepeye yerleşenler, ırmaktan su almak için, bu merdivenleri yaptırırlar. Bir Rum Beyinin hasta kızı için bu merdivenlerin yaptırıldığı da söylenir.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

BİR RİVAYET

Keşişin bir güzel kızı varmış. İki genç erkek, bu kızı isterler. Keşisin ise, kızını her iki gence de vermek gibi bir niyeti yoktur.

Gençlerden birisine, bu yüksek kayadan girilerek, merdivenle ırmağın karşı tarafına geçilecek bir yol yapmasını ister.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

Öteki gençten ise: ırmağın üzerinden geçecek bir köprü yapmasını ister.

Kim önce bitirirse, kızını ona verecektir.

İki genç: kendilerine verilen görevi yaparlar. Biri köprü inşa eder, diğeri merdivenleri yapar.

Ancak, gençler, birbirlerinden haberdar değildir. Keşiş köprüyü yapan gence, ötekinin daha önce bitirdiğini ve kızını ona vereceğini söyler. Bunu duyan genç, külüngü vurarak kendisini öldürür.

Keşiş, daha sonra kayayı oyan gence, kızı köprüyü önce bitirdiği için öteki gence verdiğini söyler.

Bunun üzerine de genç kendisini yüksek kayalardan atarak öldürür.