İstanbul Esenyurt

İstanbul Esenyurt

Bölgedeki ilk yerleşim, günümüzde “Köyiçi” olarak isimlendirilen ve ilçe merkezini oluşturan yerde başlamıştır.

İlk yerleşim: 19’ncu yüzyılda Ekrem Ömer Paşa’ya ait çiftlik toprağında kurulmuştur ve ismi, buranın hissedarlarından olan “Eşkinozgiller” nedeniyle “Eşkinoz” olmuştur.

1920 ile 1938 yılları arasında, Romanya ve Bulgaristan ülkelerinden gelen soydaşlarımız, Eşkinoz denen bu yere yerleştirilmişler ve nüfus hızla artmıştır.

1967 yılında yörenin ismi “Esenyurt” olarak değiştirilmiştir.

1960’lı yılların sonuna kadar tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomiye sahip, kırsal yerleşme karakterindeki bölgenin gelişmesinde, 1970’lerden sonra kurulmaya başlanan sanayi kuruluşlarının önemli rolü olmuştur.

Büyükçekmece gölü çevresindeki: Esenyurt, Hadımköy ve Kıraç bölgesi sanayi alanı olarak belirlenmiştir. Sanayi kuruluşlarının taşınmasıyla, Esenyurt yoğun bir işçi göçüne sahne olmuştur.

Esenyurt yöresinde belediye 1989 yılında kurulmuştur.

Esenyurt, Büyükçekmece ilçesine bağlı iken 2008 yılında müstakil ilçe olmuştur. Ardından ilçede hızla yapılaşma başlamıştır. İlçenin dört bir yanını saran çevreyolları nedeniyle, çevre yollarının kavşak noktalarında dikey mimari konutlar inşa edilmiştir.

2018 yılı itibarı ile, ilçe, Sanayi bakımından Başakşehir’den sonra ikinci sırada gelmektedir. Sanayi kuruluşları: ilçenin batısı ve kuzeyindeki mahallelerde yayılmıştır.

İstanbul Esenyurt

GENEL

İl merkezine uzaklık 27 km dir. Konum olarak: İstanbul’un Avrupa Yakasının güneybatı kesiminde bulunmaktadır. Kuzeyde Karadeniz’e uzaklık 26 km ve güneyde Marmara denizine uzaklık 6 km dir.

Son yıllarda burada en dikkati çeken durum, Suriyeli ve Afganlı göçmen sayısındaki aşırı artıştır. Bu mültecilerin başlıca sorunları: iş, eğitim ve uygun şartlarda barınmadır. Bu yüzden, nüfus bakımından değerlendirildiğinde, Türkiye’nin en büyük ilçesi sayılmaktadır. İlçede 44 tane mahalle bulunmaktadır.

E-5 karayolu ve TEM otoyolunu bağlayan bağlantı yolu Esenyurt ilçesinin tam ortasından geçmektedir. İlçenin güneyinde bulunan D 100 karayolu, doğu-batı yönünde yaklaşık 6.85 km uzanır.

İlçenin kuzeyinde ise, Trakya ve Anadolu’yu bağlayan O-3 otoyolu bulunmaktadır. O-3 otoyolu güzergahı üstünde: Hadımköy, Avcılar ve Esenyurt gişelerinden, ilçeye giriş yapılmaktadır.

Arazi az engebeli olup, ormanlık alan yoktur.

Yörede Marmara geçiş iklimi hakimdir. Yaz aylarında kurak ve kış aylarında yağışlı hava hakimdir.

ESENYURT SEMTLERİ

1-Ardıçlı

2-Haramidere

3-İncirtepe

4-Kıraç

5-Mehterçeşme

6-Saadetdere

ARDIÇLI SEMTİ

Avcılar ilçesi sınırına oldukça yakındır. Genellikle konutların ağırlıklı bulunduğu bir semttir.

Defne Parkı

736 Sokaktadır.

İstanbul Esenyurt Büyük Osmanlı Camii

Büyük Osmanlı Camii

Akçaburgaz Mahallesi Halil Fahri Orman Caddesindedir. Cami 2020 yılında ibadete açılmıştır. Bu tarihi kadar ise “İmaret Cami” adı altında yine eski ve küçük bir cami olarak işlevini sürdürüyordu.

Bulut Camii

Burası aynı zamanda “Esenyurt Müftülüğü” dür. Bulut camii, 2018 yılında kullanıma elverişli olmadığı için yıkılmıştır. Esenyurt Belediyesi tarafından bu yıkılan cami alanına, yeni cami inşa edilmiştir. Camide aynı anda 584 kişi ibadet etmektedir. Camide ayrıca taziye ve servis alanı, çay ocağı ve Kuran kursu bulunmaktadır.

 

HARAMİDERE SEMTİ

Beylikdüzü yolu üstünde Avcılar ve Esenyurt arasında kalmaktadır. Burada: oldukça büyük bir organize sanayi sitesi ve genellikle büyük boyutlu işletmeler bulunmaktadır. Semtte ayrıca: Torium AVM, Snow Park kapalı kış eğlence merkezi vardır.

Haramidere

İlçe sınırları içinde kuzeybatı ve güneydoğu yönlü akış gösterir ve Marmara denizine dökülür. Bu dereye ilçe içinden doğu-batı yönlü uzanarak bağlanan küçük dereler vardır.

 

İNCİRTEPE SEMTİ

İlçe merkezinde, ilçenin en büyük semtlerinden biridir. Semtin önemli caddeleri şunlardır: Atalay, Hürriyet, Okurlar, Halide Edip Adıvar ve Mahsuni Şerif caddeleridir.

 

MEHTERÇEŞME SEMTİ

İlçenin en geniş semtlerinden birisidir. Bu semtin caddeleri: Bağdat, Ufuk, Fatih Sultan Mehmet ve Cumhuriyet caddeleridir. Burada: CarrefourSa, Esenyurt Şehitler Parkı ve Gaziler Parkı bulunmaktadır.

 

SAADETDERE SEMTİ

Beylikdüzü yolu üzerindedir. Bu semtin başlıca caddeleri şunlardır: Hanımeli, Oktay Rıfat, Yıldırım Beyazıt, Tonguç Baba ve Kazım Karabekir caddeleridir.

 

İNCİRTEPE MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Işık AVM

IŞIK AVM

Kemalpaşa Caddesindedir. 1992 yılında bir mağaza ile mobilya, beyaz eşya ve küçük ev aletleri satışına başlayan Işık Mobilya firması zaman içinde gelişerek oldukça büyük bir mağazada: mobilya, beyaz eşya, halı, elektronik, züccaciye, küçük ev aletleri, kişisel bakım ürünleri, ev tekstili ve hediyelik ürünler ile binlerce çeşitte hizmete girmiştir.

 

YUNUS EMRE MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Necmi Kadıoğlu Spor Kompleksi

NECMİ KADIOĞLU SPOR KOMPLEKSİ VE İNCİRTEPE SOSYAL TESİSLERİ

Yunus Emre Mahallesi Okurlar Caddesindedir. Kompleks ismini 2004-2017 yılları arasında Esenyurt Belediye Başkanlığı yapan “Necmi Kadıoğlu” ndan almıştır. Stadyum 2012 yılında yapılmıştır.

Zemini suni çimdir. Seyirci kapasitesi 7500 koltuktur. Stadyum gece maçları yapılabilecek şekilde aydınlatılmaktadır. Stadyum yanında 200 araçlık otopark vardır.

Park alanı içinde: kültür merkezi binası (içinde kafeterya, düğün salonu, restoran, halk eğitim derslikleri) bulunmaktadır.  Stadyumda: İstanbulspor ve Fatih Karagümrük takımları maçlarını oynamaktadır.

 

GÖKEVLER MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Autopia AVM

AUTOPİA AVM

Adnan Kahveci Bulvarındadır. Türkiye’nin ilk otomobil alışveriş merkezi, E-5 kenarındadır. Burada 365 gün otomobil fuarı bulunuyor. 117 bin metre karelik alanda 470 araç satış yeri bulunmaktadır. Yüzlerce galeride, binlerce araca aynı anda ulaşabilirsiniz.

İstanbul Esenyurt Autopia AVM

Ayrıca merkez bünyesinde kredi ve sigorta birimleri de vardır. Merkez içinde test sürüş pisti vardır. Ayrıca, araçla gezilebilen bir konuma sahiptir. Merkez: Tasarım ve fonksiyonel açıdan çeşitli ödüller almıştır.

 

ÜÇEVLER MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Belediyesi Şehit Erol Olcak Kültür Merkezi

ESENYURT BELEDİYESİ ŞEHİT EROL OLÇAK KÜLTÜR MERKEZİ

Araslı Bulvarındadır.

İstanbul Esenyurt

Burada Esenyurt Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü tarafından hazırlanan programa göre, konserler, yazar buluşmaları, güncel sinema filmleri, sergi, konferans ve özel gün etkinlikleri düzenleniyor.  Tiyatro bölümünde: her ay yetişkin ve çocuk oyunları sergileniyor.

 

ESENKENT MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt

AQUA DOLPHİN SU PARKI

Cemalpaşa Caddesi Su Oyunları Merkezi, Bahçeşehir Girişindedir. İstanbul şehri genelinde en büyük su parkı olan burada: çok sayıda su kaydırağı ve havuz bulunmaktadır. 16 Mayıs 2014 tarihinde hizmete girmiştir.

İstanbul Esenyurt

2015 yılı yaz sezonunda büyük havuz, rocket, king kobra, anaconda gibi kaydıraklar yapılmıştır. 2016 yaz sezonunda ise çocuklar için yeni bir çocuk havuzu oluşturulmuştur. Burada: su parkı olmasının yanında yaz sezonunda konserler ve eğlence etkinlikleri de düzenlenmektedir.

 

ATATÜRK MAHALLESİ

REKREASYON KÖYÜ-ESENYURT ŞEHİR PARKI

İnönü Caddesindedir.

316 dönümlük alanda kuruludur.

Burada: yapay gölet, şelaleler, alışveriş alanları, kafeterya ve restoranlar, piknik alanları, geniş yeşil alanlar, yürüyüş ve koşu yolları, çocuk oyun alanları, açık spor alanları bulunmaktadır.

İstanbul Esenyurt Termal Kür ve Tedavi Merkezi

TERMAL KÜR VE TEDAVİ MERKEZİ

Esenyurt Belediyesi Termal tesislerini tanıtmaya başlamadan önce, şunu belirtmekte yarar var. Termal tesisler 2 yerde bulunuyor. Bunlar:

1-Saadetdere Termal Tesisleri. Turgut Özal Mahallesi 64 Sokak 10 numaradadır.

2-Kıraç Termal Tesisleri. Atatürk Mahallesi. Kuruçeşme Caddesi 28 numaradadır.

İstanbul Esenyurt Kıraç Termal Tesisleri

Kıraç Termal Tesisleri

Burası bir termal tesistir. Tesis 2016 yılında Esenyurt Belediyesi tarafından hizmete açılmıştır. Tesiste: hamam, sauna, masaj, buhar odası, havuz, engelli havuzu, çamur banyosu ve kafeterya bulunmaktadır.

Burada (Saadetdere’de) bulunan mineral suyun en büyük özelliği, Türkiye ve Avrupa’da bulunan en yüksek değere sahip mineral su olmasıdır. Yani, hipertermal zengin mineralli sular sınıfına girer. Suyun içindeki minerallerden öne çıkan sodyum klorürdür, yani su “tuzlu su” dur. Ayrıca su, magnezyum ve kalsiyum yönünden de zengindir.

Termal su 1150 metre derinlikten çıkmaktadır. Suyun yüzeydeki sıcaklığı 49 derecedir.

Tesiste: bel ağrısı, sırt ağrısı, eklem ve romatizma hastalıklarının tedavisi yapılmaktadır. Tesiste bulunan sıcak su: mineral bakımından zengindir. Bu su aynı zamanda: kalp ve damar sistemlerini, böbrek ve idrar yollarını, mide ve bağırsakları olumlu yönde etkiler.

Termal havuzlar dikdörtgen şekilli ve yarı olimpik boyutlardadır. Derinlik 1.30 metredir. Havuz suyu sıcaklığı 39-40 derece arasındadır. Ancak yapılan yorumlarda, suyun sıcaklığının az olduğu ve suyun hatta soğuk olduğu söyleniyor.

Ayrıca hamam bölümü bulunmaktadır.

Ziyaretçiler giriş ücreti ödedikten sonra 2 saatlik seanslar halinde termal tesisleri kullanabiliyorlar. Burayı ziyaret etmek istiyorsanız, gitmeden önce rezervasyon yaptırmalısınız çünkü aynı anda sadece 40 bayan ve 40 erkek yararlanabiliyor. (Rezervasyon numarası: 02126891079)

 

ZAFER MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Üniversitesi

ESENYURT ÜNİVERSİTESİ

Adile Naşit Bulvarındadır.

İstanbul Esenyurt Üniversitesi 2013 yılında kurulmuş, eğitim ve öğretime 2013-2014 eğitim ve öğretim yılında, 6 bölüm ve 8 programla başlamış bir Vakıf üniversitesidir. Üniversitenin kendi yurdu yoktur, ancak yakın çevrede anlaşmalı yurtlar bulunmaktadır.

İstanbul Esenyurt Belediyesi

ESENYURT BELEDİYESİ

Doğan Araslı Bulvarındadır.

İstanbul Esenyurt

CİTY CENTER OUTLET AVM

Doğan Araslı Bulvarındadır. Esenyurt Belediye binasının yanındadır.

İstanbul Esenyurt

22 Eylül 2017 tarihinde ziyarete açılmıştır. 4 katlıdır. 212 mağaza vardır. Kafe ve restoran sayısı 15 dir. Kapalı otopark alanı 1082 araç kapasitelidir. Proje kapsamında: 250 tane rezidans bulunmaktadır.

 

GÜZELYURT MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Natura Paintball

NATURA PAİNTBALL

Büyükçekmece-Çatalca yolunda Çatalca Kültür Merkezinin arkasındaki ormanlık mesire alanı içindedir.

Burası bir paintball sahasıdır. 2012 yılında açılmıştır. 4000 metre kare büyüklükteki bir alanda, şehir merkezinde doğal ortamda paintball hizmeti sunulmaktadır.

Oyun parkuru çam ağaçlarının arasındadır. Oyun sonrasında kahvaltı ve mangal keyfi yapılacak bir de restoran bulunmaktadır.

İstanbul Esenyurt Nene Hatun Kültür Merkezi

NENE HATUN KÜLTÜR MERKEZİ

Yıldırım Beyazıt Caddesindedir.

Esenyurt Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü Kültür Akademisi tarafından burada yaz okulları düzenleniyor. Bu kurslarda, yaratıcı drama ve keman kursları veriliyor. Ayrıca, yine burada çeşitli kültürel etkinlikler düzenleniyor.

İstanbul Esenyurt Eskidji Bazaar

ESKİDJİ BAZAAR

Haramidere 2138 Sokaktadır.

2004 yılında kurulmuştur. Klasik AVM mantığı dışında çarşı kültürü benimsenmiştir. Burada yüzlerce üretici, toptancı ve bayi firma, aynı çatı altında perakende satış yapmaktadır.

 

OSMANGAZİ MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt İstiklal Gençlik Merkezi

İSTİKLAL GENÇLİK MERKEZİ:

Mareşal Fevzi Çakmak Caddesindedir. Burada baylar için fitness salonu bulunuyor. Ayrıca: yabancı dil kursları veriliyor.

 

İSTİKLAL MAHALLESİ

KAYA LUNAPARK KIRAÇ

Dereboyu Sokaktadır.

 

YENİKENT MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt

MUSTAFA AKBOĞA KAPALI YÜZME HAVUZU KÜLTÜR VE SPOR MERKEZİ

Hacı Bektaş-ı Veli Caddesinde 75’nci Yıl Parkı içindedir. 2015 yılında hizmete açılmıştır. Esenyurt Belediyesi tarafından işletilmektedir. Kapalı yüzme havuzu 25 metre uzunluğunda ve 5 kulvarlıdır.

İstanbul Esenyurt

Derinlik 1.8 metredir. Ayrıca: kafeterya, çok amaçlı salon, fitness salonu ve buhar odası bulunmaktadır. Esenyurt’ta ikamet edenlere: ücretsiz yüzme, fittness, zumba, step aerobik, plates ve futbol kursları verilmektedir.

İstanbul Esenyurt Eskule AVM

ESKULE AVM.

Doğan Araslı Bulvarı Cumhuriyet Meydanındadır. 12 Kasım 2010 tarihinde açılmıştır. İçinde saat kulesi olan tek alışveriş merkezidir.

İstanbul Esenyurt Eskule AVM

Merkezde, dünyaca ünlü markaların ürün satışı yapılan mağazalar bulunmaktadır. Buranın konsepti, hem kaliteli hem de ucuz alışverişin keyfini çıkarmaktır.

 

MEHTERÇEŞME MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Şehitler Parkı

ŞEHİTLER PARKI

2008 yılında hizmete açılan park alanı, 110 dönümlük arazide kuruludur.

İstanbul Esenyurt

Park alanında: şehitler anıtı, bir restoran, Osmanlı çeşmesi, yürüyüş yolları ve piknik alanları bulunmaktadır. Parkta 10 bin ağaç vardır.

 

MEVLANA MAHALLESİ

İstanbul Esenyurt Marmara Park AVM

MARMARA PARK AVM

Çelebi Mehmet Caddesindedir. Diğer alışveriş merkezlerindeki tüm ürünleri ve mağazaları burada bulmak mümkündür. Yani mağaza seçeneği çoktur. Ancak günün her saati kalabalık bir alışveriş merkezidir. Özellikle hafta sonlarında aşırı kalabalık olması başlıca özelliğidir. Büyük bir karmaşa yaşanıyor. En üst katta fast food yani yiyecek katında her türlü yiyecek ürünü bulmak mümkündür. Sinema bölümünde ise 10’dan fazla sinema salonu vardır. Son bir not, yapılan yorumlara göre: burada o kadar çok fazla göçmen var ki, kendinizi burada yabancı hissedebilirsiniz. Çok fazla sayıda Arap ve Afrika kökenli turist bulunuyor.

BAUHAUS AVM

Marmara Park AVM içinde 2’nci kattadır.

 İstanbul Dolmabahçe Sarayı

İstanbul Alışveriş Merkezleri

İzmir Selçuk Meryem Ana Evi

İzmir Selçuk Meryem Ana Evi

Selçuk yöresine geldiğinizde; antik kent bölgesi içinde değil de, Selçuk İlçesine 9 km. uzaklıktaki Bülbül Dağında bulunan; Meryem Ana Evini de mutlaka görmelisiniz. Burası; Hıristiyan inancına göre kutsal sayılmakta. Ancak, Meryem Ana’dan Kur-an da söz edilmektedir.

Meryem Ana Evini anlatmadan önce; önce: aradan binlerce yıl geçmesinden sonra Meryem Ananın burada yaşadığını söyleyen bir Alman rahibesinden ve sonra ise, yazılı kaynakların büyük bölümünde açıklandığı üzere; Meryem Ananın buraya nasıl geldiğinden söz etmek istiyorum. Evet, buyurun tarih yolculuğuna, sonra ise Meryem Ana Evini gezmeye.

ALMAN RAHİBESİ ANNE CATHARİNE EMMERİCH

İzmir Selçuk Meryem Ana Evi: Almanya’nın, Flamsk adlı küçük bir köyünde, 1774 yılında küçük bir kız çocuğu dünyaya gelir. Ailesi çok yoksuldur. Uslu, dürüst, doğruyu gören ve dinsel konulara büyük ilgi gösteren bir çocuktu. Geceleri, saatlerce dua ederdi. Onun bütün emeli; kendini dine adamak ve bir manastıra kapanmaktı.

Zira; içinde, gün geçtikçe büyüyen, doğaüstü duygular hissediyordu. Nihayet, 29 yaşında, arzusu yerine geldi ve rahibeler okuluna girerek, kendisini artık tümüyle Tanrı’ya adamak imkanı buldu.

Burada mutlu yaşantısını sürdürürken; 1811 yılında okul kapandı, köy rahibi ona küçük bir ev sağladı. Ancak; gün geçtikçe, içindeki garip duygular artıyor, başkalarının duymadığı sesleri duyuyor, arada bir kimsenin görmediği dinsel sahneler, gözlerinin önüne seriliyordu. Bunlar olurken de, o durmadan dua ediyor ve Hz. İsa’nın kendisini takdis etmesini diliyordu.

29 Aralık 1812 tarihinde, hasta kadının yatağı çevresine toplananlar, büyük bir mucizeye tanık oldular. Anne Catherine; küçük odasında, yatağının üzerinde, ellerini öne doğru uzatmış dua ederken, birdenbire sarsılır ve her yanını ateş basar.

Tam o anda; yukarıdan gelen parlak bir ışık, ona doğru alçalır ve dokunmasıyla, hasta kadının elleri, ayakları ve sağ yanı; kanlar içinde kalır. Kendini kaybeder. Hz. İsa; onun arzusunu yerine getirmiştir. Bununla da; onu, kendisi çarmıha gerilirken çektiği azaba ortak etmiştir.

Yani; Catherine; “Stigmatize” bir rahibe olmuştu. Hıristiyanlık tarihinde, bu tip olaylar bilinmesine rağmen, çok azdır. Tıp tarihi ise, bunu açıklayamaz.

Anne Catherine; gün geçtikçe daha çok hastalanır. Artık yatalak olmuştur. Herkes tarafından büyük saygı görmektedir. Avuçlarında, bu olaydan sonra haç işaretleri oluşmuştur.

1818 yılında, kendinden geçmiş, trans halinde iken söylediklerini; bir yazar olan C. Brentano, kaleme alır. Rahibe, gözlerini yumduğunda, gözünün önünden geçen dinsel olayları, öyle büyük bir doğrulukla söylemektedir ki, bunların tanrının isteği ve desteğiyle olduğundan, kimse şüpheye düşmez.

Azizlerin ve Meryem Ananın hayatını, bütün ayrıntılarıyla anlatır. Bu çalışma; hastanın ölümüne kadar sürer.

Böylece; bütün Hıristiyan alemi; pek yakında Meryem’in son günlerini, Efes yakınlarındaki bir evde geçirdiğini ve orada öldüğünü duymuş olur. O güne kadar ise, herkes, İsa’nın annesinin Kudüs’te öldüğünü sanıyordu. Fakat, bu iddianın da herhangi bir dayanağı yoktu.

Evet; aradan yüzyıllar geçtikten sonra; Meryem’in yaşadığı ve öldüğü; Bülbül dağındaki ev böylece tescilleniyor. Rahibenin söyledikleri kitap olarak yayınlandıktan sonra; 27 Haziran 1891 tarihinde, Henry Jung başkanlığındaki 4 kişilik bir ekip, Meryem Ananın evini aramaya başlarlar.

İki günlük bir araştırmadan sonra, 29 Haziran günü, ellerinde Catherine’nin algılarının bulunduğu kitapla birlikte, Bülbül Dağında, yıkık manastırı bulurlar ve kitaptaki algıları değerlendirerek, buranın Meryem Ananın evi olduğunu tescillerler.

Şimdi; tarihte daha gerilere, binlerce yıl öncesine gidip, Meryem’in buraya gelişi ve yaşamına ait anlatılanları kısaca görelim.

İsa’nın annesi Meryem; İsa öldükten sonra, St. Jean ile birlikte Efes’e gelir. Hayatının son yıllarını burada yaşar. Ancak Kitab-ı Mukaddes’te anlatıldığı gibi: Meryem’in mezarının, dönemin Selefko şehrinde yani bugünün Silifke’sinde olduğu rivayet edilmektedir.

Neyse, Bülbül dağı üzerinde; Hıristiyanların kutsal anası, Meryem’in evi var. Hıristiyanlarca; ” Panaya Kapulu” olarak adlandırılan kutsal yerin, MS.4’ncü yüzyılda inşa edildiği sanılmakta.

Hz. İsa yakalanıp çarmıha gerilmesinden kısa bir süre önce, annesini, arkadaşı ve havarisi olan St. Jean’a teslim etmiş. St. Jean; İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra, Meryem’in Kudüs’te kalmasını sakıncalı gördüğünden, onu da yanına alarak kaçmış ve buraya gelmişler.

Hıristiyanlık dinini yaymak gibi bir görev üstlenmiş olan St. Jean: o zamanlarda, çağın en büyük kenti durumunda bulunan Efes’i, kendisine hedef seçmiş. Efes’teki putperestlerin diyarına sokmak istemediğinden, Meryem’i ise, Bülbül Dağı eteklerinde sık ağaçlarla kaplı bir köşede yaptırdığı kulübede gizlemiş. St. Jean’ın her gün gizli gizli onu ziyarete gittiği ve yiyecek-içecek götürerek yokladığı bilinmektedir.

Meryem’in 101 yaşına kadar, Bülbül Dağındaki bu evde yaşadığı ve burada öldüğü kabul edilmektedir. St. Jean, Meryem’i, yine bu dağda, kendisinden başka hiçbir kimsenin bilmediği bir yere gömmüştür. Hıristiyanlığın yayılmasından sonra, Meryem’in bulunduğu ve yaşadığı kabul edilen yere; Hıristiyanlarca, haç şeklinde bir kilise inşa edilir.

MERYEM ANA EVİ

İzmir Selçuk Meryem Ana Evi: Evet, işte Meryem Ananın yaşadığı farz ve kabul edilen yer, burası. Yani; Selçuk’tan Bülbül dağı istikametine, tabelaları takip ederek gittiğinizde, 9 km. uzaklıkta.

Güzel bir yol, çam ağaçları arasında ilerliyorsunuz. Yükseklik; 420 m. Bahçe bölümünde, uygun otopark var. Tek sorun, Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen (örneğin 15 Ağustos günü) günlerde, buraya gitmeyin, aşırı kalabalık.

Bülbül Dağı üzerindeki bu bölge, Hıristiyanlar tarafından ” Panaya Kapulu ” olarak adlandırılıyor. Yani; resmen ” Meryem Ana Evi ” olarak. Buranın; MS.4’ncü yüzyılda inşa edildiği sanılmakta.

Buranın; kutsal hiç yeri olarak ilan edilmesinden sonra, buradaki Meryem Ana Evinin kalıntıları üzerine, küçük bir şapel yapılmış. Eski yapı ile sonradan yapılan şapelin duvarlarının birbirinden ayrılması için ise; her ikisinin arasına, kırmızı renkte bir boya ile çizgi çekilmiş.

Evet; yapıya girince, iki tarafında tonozlu nişler bulunan bir sahanlığa geliyorsunuz. Buradaki apsiste: Hz. Meryem’in heykeli bulunmakta. Nişler içinde, mumluk dikilmiş, yakılı yüzlerce mum var. Bu heykelin; 19’ncu yüzyılda buraya konulduğu sanılmakta. Bunun önünde; gri renkli taban mermerlerinden ayrılan bölümün, ocak olduğu saptanmış.

Nitekim, burada yapılan kazılarda, MS.1’nci yüzyıla tarihlenen ev temel kalıntıları ile, kömür parçaları bulunmuş. Bu bölümün güneyindeki küçük odanın doğusunda, bir niş var. Bu odada; Müslümanlar tarafından namaz kılınabiliyor. Duvarlarında; Kur-an da da ismi geçen Meryem Ana ile ilgili sureler var.

Bazı araştırmacılar tarafından, bu odanın, Meryem Ana’ya ait yatak odası olduğu iddia ediliyor. Bu şapel; 1967 yılında Papa 6’ncı Paulus ve 1979 yılında ise Papa II. Johannes tarafından ziyaret edilmiş.

Burayı gezerken, hani belki Meryem’in burada nasıl yaşadığını, nasıl öldüğünü, nereye gömüldüğünü merak edebilirsiniz. Bu soruların yanıtlarını, yine Alman rahibe Anne Catherine’nin anlattıkları vahiylerden öğrenmek mümkün.

Onun anlattıklarına göre: ” Bu ev; pencereleri yüksek ve kare şeklindeydi. Arka tarafı, yuvarlaktı.

Kapıdan girildiğinde; hemen karşıda, ateş yakılan bir şömine vardı. Bu yüzden, duvarlar biraz kararmıştı. Meryem Ana’ya hizmet eden yardımcısı, burada otururdu. Şöminenin iki yanındaki kapılardan; evin, dip tarafındaki mihraplı ikinci bölüme geçilirdi.

İzmir Selçuk Meryem Ana Evi: Meryem Ana, boş zamanlarında, mihrabın önüne çekilen bir perdenin karşısına oturarak: okurdu. Yatak odası ise; bu bölümün sağında. Evin bazı eşyaları ile Meryem’in giysileri de, bu odanın karşısındaki, sol tarafta, küçük bölmede dururdu.

Meryem; tek başına yaşıyordu. Yanında; kendisine yardım eden ve ona yiyecek-içecek getiren genç bir kadın vardı. Yaşamı: derin bir sessizlik ve huzur içinde geçiyordu. Evde; erkek yoktu. Yalnızca; sık sık St. Jean, eve girip çıkardı.

Evet; yine aynı vahiylere devam edelim. Meryem, 64 yaşında hayata gözlerini yumdu. Çevresindeki: aziz ve azizeler ona cenaze töreni yaparlar. Özel olarak hazırlanmış tabutunu, eve 2 km. uzaklıktaki bir mağaraya yerleştirirler.

Aradan geçen bir süre sonunda: havari Thomas, azizenin sağlığına yetişemediğini, hiç değilse mezarını ziyaret etmek istediğini söyler. Bunun üzerine, gece vakti, meşaleler yakılır ve mağaraya götürülür. Mağaraya gelince, secde eder. Mağara girişinde, içeri girerek, cenazenin önünde diz çöker.

O sırada, Jean bir kısmı çukurun dışında kalan tabuta yaklaşarak, tabutun bağlarını çözer ve kapağı açar.

Hep birden tabuta yaklaştıklarında hayretle donup kalırlar. Meryem’in cesedi, kefenin içinde yoktur.

Fakat, kefen gene de bozulmamıştır. Bunu şöyle değerlendirirler. ” Tanrı, Meryem’i göğe kaldırmıştı.”

Olaydan sonra, mezarın bulunduğu mağaranın ağzı kapatılır. Ev kiliseye çevrilir. Bu mağara, günümüzde bilinmiyor, yeri meçhul.

İzmir Selçuk Yedi Uyurlar

İzmir Selçuk Yedi Uyurlar

Yedi uyurlar; yüzyıllar boyunca, Anadolu’da yaşayan ve din kitaplarına girmiş, çeşitli e yazmalarına da konu olmuş bir öyküdür. Kur-an da, 110 ayetten oluşan “kehf” suresinde, 8 ve 25’nci ayetler arasında anlatılmıştır. İşte; bütün İslam ve Hıristiyan dünyasının ” Efes’in Yedi Uyurları ” (Eshab-ı Keyf) dediği, azizler işte bunlar.

Bu öyküde mucizevi bir olay anlatılır.

Şöyle ki: ” MS 250 yılları gibi, Geç Roma dönemi imparatorlarından Decius zamanında; çok tanrılı din yani putperestlerin inanışları, kentte hüküm sürmektedir. O sırada, kenti yöneten kral; zalim ve bir o kadar da; pagandı.

Yani: tek tanrıya değil, putlardan oluşan çok tanrılığa inanıyordu ve kentte yaşayanların, tüm dinsel özgürlüklerini kontrol altına almıştı.

Ancak; 6 genç adam, Hıristiyanlığa ve tek tanrıya inanmışlardı. Dinsel baskılara dayanamayan gençler; bir gün kentten çıkarlar. Yolda; bir çobana rastlarlar ve ona dertlerini anlattıklarında, çobanında aynı inançta olduğunu öğrenirler.

Çoban; ” Bende sizinle beraber gelmek istiyorum, hem bildiğim bir mağara var, beraberce, orada saklanırız.” der.

Gençler, buna çok sevinirler. Yanlarına çobanı da alarak, bugünkü Panayır Dağı’nın güney tarafındaki mağaraya gitmek üzere, yola koyulurlar. Fakat, çobanın köpeği Kıtmir, bir türlü peşlerini bırakmaz.

Bunun üzerine; köpeği de alarak, hep birlikte mağaraya girerler. Ve, tanrının emriyle, yıllar süren derin bir uykuya dalarlar.

Bir süre sonra; gençlerin kaçtığını öğrenen kral, peşlerine askerler gönderir. Askerler; onların uyuduğu mağarayı bulur ve çıkmalarını önlemek yani onları ölüme terk etmek için, mağaranın kapısını duvarlar örerler.

Hatta; mağara üzerine, yedi uyurların adlarını ve öykülerini yazarlar. Maksimianus, Malkus, Martinianus, Konstantinus, Dionisios, İoannes ve Serapion.

Bu geçen sürede, yörede yaşayan bazı hayvan sahiplerinin, mağaranın ağzındaki duvarı yıktıkları, ancak içeride uyuyan insan görmedikleri rivayet edilir.

Yedi genç; bir inanışa göre 200 yıl, başka bir inanışa göre ise, burada 300 yıl uyumuşlardır. Kuran’da Kehf Suresinde: ” Onlar, mağaralarında 309 yıl kaldı derler ” yazılıdır.

İzmir Selçuk Yedi Uyurlar: Evet; öyküyü anlattıktan sonra; tarihi süreçte, Efes’te geçen olayları kısaca inceleyelim. MS. 263 yılında, kuzeyden gelen Got’lar; Artemis Tapınağını ve kent limanını yağma ederek, yakarlar.

Bundan sonra, tapınak eski görkemine asla erişemez ve Efes Artemis’i inancı büyük darbe yer. Hıristiyanların yapamadığını Got’lar yapmıştır.

MS. 4’ncü yüzyılın başlarında ise; Efes, aynen İskenderiye ve Antakya gibi, önemli bir piskoposluk merkezi haline gelir. Bu yüzyılın sonunda ise; Hıristiyanlık tamamen şehirde egemen olur. Bu kez, inanç kavgaları başlar.

Hatta; Efes deki Hagia Maria Kilisesi’nde, MS.431 yılında, konsül toplanır. Bu toplantıya, 200 civarında piskopos katılır. Bu toplantıda yaşanan olaylardan sonra; Roma imparatorluğu, MS.395 yılında, dinsel olarak ikiye ayrılır. Doğu Roma kesiminin başkenti; İstanbul olur. Ayrıca; devlet, Hıristiyanlığı, imparatorluğun resmi dini olarak kabul eder.

Bu arada; mağarada uyuyan gençler; 200 yıla yakın uyuduktan sonra; bir sonbahar günü (22 Ekim) uyanırlar. Mağarada ne kadar uyuduklarının farkında değildiler. Birbirleriyle konuştuklarında, bir veya yarım gün uyuduklarını hatırlarlar. Fakat; hepsi, acıktıklarını hissediyorlardı.

İzmir Selçuk Yedi Uyurlar: Nihayet içlerinden; Yemliha’yı, ekmek almak üzere, fırına göndermeye karar verirler. Yemliha, kente doğru yürüyerek yaklaşırken, onu gören herkes, kendisine garip garip bakıyordu.

Çünkü; giysisi ilginçti. Kent kapısına vardığında, kapı üzerindeki haç işaretini görünce, Yemliha’da şaşırdı. Bir günde, ne kadar çok şeyin değiştiğine hayret ediyordu. İnsanlar, inanışlar ve hatta yapılar bile değişmişti.

Fazla oyalanmadan, bir fırına girdi. Ekmek aldı ve elindeki, 200 yıllık gümüş parayı uzattı. Fırıncı; kendi kendine ” bu adam benimle alay mı ediyor? ” diye düşündü.

Paranın üzerinde, imparator Decius’un resmini görünce; ” bu adam bir hazine bulmuş ” diye, ortalığı birbirine kattı. Parayı, götürüp, görevli memura teslim etti.

Memurlar; zavallı Yemliha’yı, parayı nereden bulduğu hakkında sıkıştırmaya başladılar.

Yemliha; söylediklerine kimseyi inandıramadı. Bitkin ve çaresiz kalınca, olanları, arkadaşlarını, mağarayı anlattı.

Bunun üzerine; halk, hatta kent piskoposu, anlattıklarının doğru olup olmadığını öğrenmek için, mağaraya gittiler ve her şeyi gözleriyle görüp, askerlerin bıraktıkları yazıtı da okuyunca, yedilerin önünce secde ettiler.

Böylece; insanların öldükten sonra tekrar dirileceğine olan inanç, doğrulanmış oluyordu. Yedi uyurlar, takip eden dönemde, öldükten sonra, yine aynı yere gömüldüler. Mezarlarının üstüne, bir kilise yapıldı.

Evet; öykü böyle. Tabii, inandırıcılığı tartışmalı, yani bugünün bilimsel yöntemleriyle, bu olayın bir açıklaması mümkün değil. Ama; dedik ya, öykü, efsane. 1442 yılına kadar, burası kutsal yer kabul edilerek, sürekli ziyaret edilmiş. Ancak; bu tarihte, büyük olasılıkla, bir deprem sonrası, mağara ağzı kapanmış.

Neyse; yapılan bilimsel kazılarla, mağara tekrar ortaya çıkarılmış. Günümüze gelmeden önce, yakın tarihlerde; Panayır Dağı Efsanesinden de söz etmek istiyorum. O günlerde, yılın belli zamanlarında; Ayasuluğ yöresine, birçok Ermeni geliyordu.

Gelenlerin; çantaları, sepetleri doluydu. Trenden iner inmez, eşeklerin sırtında, hemen eski adı Pion olan Panayır Dağına gidiyorlardı. Dağa varınca: çadırlar kuruyorlar, çantalar, sandıklar açılıyor, ateşler yakılıyordu.

Ayasuluğ’lular; buna “Ermeni Panayırı” diyorlardı. Zaten, bu yüzden de dağın adı ” Panayır Dağı” olmuştu.

Fakat, bu gerçekten bir panayır mıydı? Elbette, hayır. Ermenilere göre, bu dağ; kutsal bir dağdı. Burayı; İsa’nın çarmıha gerildiği yerle ilgili buluyorlardı. Fakat, bu inanışın geçmişini, kendileri de bilmiyorlardı.

Dağda toplandıkları yer ise; bugünkü Yedi Uyurlar Mağarası’nın üzerindeki, düzlük alandı. O zamanlar, burada, üzerinde haç işareti işlenmiş, büyükçe bir mermer taş vardı. Bu taşın çevresinde ayinler yapıyorlar, adak adıyorlar, tanrıya dileklerde bulunuyorlardı.

Bu haliyle: toplandıkları yer, bir açık hava tapınağından farksız oluyordu. Evet, bölgeye gittiğinizde, bu taşı aramayın, bugün bu taş yerinde yok, nerde mi? meçhul.

Evet; gerek yedi uyurlar ve gerekse buranın bulunduğu Panayır Dağı ile ilgili efsaneler, öyküler, inanışlar bunlar.

Şimdi; günümüze gelelim. Yedi Uyarlar ile ilgili; Selçuk’taki mağaranın yanı sıra, Anadolu’da: Diyarbakır’da Lice İlçesine 15 km. uzaklıktaki İnceburun Dağlarında da aynı ismi taşıyan mağara bulunmakta. Ayrıca: Afşin-Elbistan, Eskişehir ve Tarsus’ta da, yedi uyurlar mağarası olarak betimlenen yerler var.

Selçuk’taki mağara ise: Efes antik kenti dışında, Vedius Gymnasium’nun yanından, doğuya doğru sapan yolun sonunda, yürüyerek gidiyorsunuz. Bu mezarları; Avusturyalı Arkeoloji Enstitüsü Ekibi; 1927-1928 yılları arasındaki çalışmaları sonucu ortaya çıkarmış.

Ancak: burada, yedi mezardan daha fazla sayıda mezarla karşılaşılmış. Mezarların bazıları mahzen mezar, bazıları mezar odası, bazıları ise bölge şeklinde mezarlardır. Yapımlarında ise; bazılarında kayalar oyulmuş, bazılarında moloz taş ve tuğlalar kullanılmış.

Günümüzde; bazıları yıkık, bazıları harap olmuş olan bu mezarların ve şapelin duvarlarında çeşitli fireskolar bulunmakta.

Bezemelerde; Helenistik çağ süsleme sanatının unsurları ve ilaveten çiçek bezemeleri görülmekte. Büyük olasılıkla, bu resimler, MS.4 ve 5’ncü yüzyıllarda yapılmış. Görmenizde yarar var, ilginç bir yer. Özellikle; üstteki öyküleri okuduktan sonra, sanırım ilginizi çekecek bir yer.

Selçuk tanıtımı.

Efes tanıtımı.

Meryem Ana tanıtımı.

Artemis tapınağı tanıtımı.

Efes müzesi tanıtımı.