Ankara AnkaMall Alışveriş Merkezi

Ankara AnkaMall Alışveriş Merkezi

Ulaşılması kolay bir yerde. En kolay ulaşım ise, metro ile sağlanıyor. Metro istasyonu; 200 metre yakınında. İsmini (Akköprü) ise, hemen batısından geçen dere üzerindeki köprüden alıyor. Evet: Ankara’ya gelince, büyük alışveriş merkezlerinden birkaçını gezmeden olmaz.

Gerçekten son yıllarda, muhteşem alışveriş merkezleri açıldı. Ama, özel aracınız ile gezmeniz durumunda, mutlaka, büyük bir otopark sorunu gündeme geliyor. Örneğin: Tunalı caddesindeki Karum alışveriş merkezinde veya Atakule’de olsun, otoparka girdiğinizde, çok yüksek park ücretleriyle karşılaşıyorsunuz.

Bu hiç hoş olmayan bir durum. İnsanlar böyle durumlarda gitmiyorlar ve buralardaki mağaza sahipleri de, yeterli müşteri gelmemesinden yakınıyorlar, keşke bu küçük ayrıntıya bir çözüm üretmeyi düşünseler. Çünkü, Ankamall alışveriş merkezinin, bence, bu kadar büyük insan potansiyelini oraya çekmesinin belki tek değil, ama en büyük nedeni, muhteşem büyüklükteki ve ücretsiz otoparkı.

Evet, buraya nasıl ulaşabilirsiniz. Batıkent-Kızılay hattında çalışan metro ile ulaşabilirsiniz.

Metroya bindiğinizde, Akköprü istasyonunda inmeyi unutmayın. Ayrıca; Ankara’nın batı yönünde kalan tüm semtlerin, Ulus dolmuşları, buradan geçiyor. Özel aracınız ile giderseniz, hemen Konya yolu üzerinde, Emniyet Müdürlüğü yanında. Zaten; ana girişinde, dev boyuttaki yazı, çok uzaklardan bile görülebiliyor.

6000 araç kapasiteli otoparkı var. Açık ve kapalı alan olmak üzere, iki bölümlü. Kapalı alan; binanın bodrum katında. Yalnız, aracınızı bıraktığınız yeri iyi belleyin (harf ve sayı gurupları var), dönüşte aracınızı bulmak için, bir süre aramanız, dolanıp durmanız gerekebilir.

Çünkü; çok sayıda araç bırakılıyor. Bu arada, otoparkın, sabah saat; 10.00 da açıldığını da belirtmek istiyorum. Hani, olur da, daha erken giderseniz, giremezsiniz, zaten alışveriş merkezide aynı saatte açılıyor.

Eskiden, burada Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünün tesisleri vardı. Özelleştirme faaliyetleri sonucu kapanan tesisin yerinde, uzun yıllar, mezbelelik bir görüntü bekledi. Sonunda; bu tesis, özel bir şirket tarafından satın alındı.

Elbette, bu durum tesisin satışı değil, tesisin bulunduğu arsanın, yerin satışı olması açısından ilginç idi. Sonuçta, tesis olarak bulunan virane ve döküntü mekanlar bir çırpıda yıkıldı ve yerine, bu dev alışveriş kompleksi yapıldı ve 27 Ağustos 1999 tarihinde; Migros Alışveriş Merkezi olarak hizmete açıldı.

Ancak, 2004 yılında, genişletme çalışmaları yapıldı ve 12 Mayıs 2006 tarihinde ise, muhteşem büyüklüğe kavuşan bu mekan; Ankara Mall alışveriş merkezi olarak, yeni durumu ile hizmete açıldı. Ankara’nın en büyük ve iddialı alışveriş merkezlerinden biri.

Muhteşem bir mekan. İçinde yok yok. Her aradığınızı bulabileceğiniz mağazalar var. Bu kadar güzel alışveriş merkezinin, keşke ismini koyarken daha düşünceli hareket edilseydi. Avrupa ve diğer ülkelerde, bu tür alışveriş merkezlerinin ismi için, halk arasında anket yapılırken, burada, pat diye ismi koymuşlar ama halk bunun ismini tam olarak anlamıyor, bakalım siz anlayacak mısınız?

Ankamol’mu, Ankamall’mı, Ankara mall’mı? Hangisi sizce? Buyurun bir isim seçin,

Yapı; 4 katlı. Toplam büyüklük: 176 bin metrekare. İlk yapılan ve sonra ilave edilen iki binayı, cam bir koridor ile birleştirmişler. Bünyesinde, ayrıca beş yıldızlı ve 568 yatak kapasiteli bir otel de var. En üst katında: çoğunluğu fasd-food olmak üzere yemek yerleri, sinema salonları ve birde tiyatro salonu var.

Diğer katlarında ise; Türkiye’nin en büyük hipermarketi, bir yapı marketi, ulusal ve uluslararası birçok markanın satıldığı mağazalar var. Toplam mağaza sayısı: 300 ün üzerinde. Düzenli bir yapısı var. Ayrıca; küçük molalar için; kafelerde mevcut.

Kafeler dışında; köşe başlarında, oturup gelip geçenleri seyredebileceğiniz ve dinlenebileceğiniz ; deri koltuk ve oturma yerlerinin olması da, güzel düşünülmüş bir detay.

Kesinlikle, hoş zaman geçirebileceğiniz bir mekan. Özellikle; hafta sonu ve tatil günlerinde, çok yoğun bir kalabalık var. Bunun dışında; nispeten sakin.

Ankara Akköprü

Ankara Akköprü

Bu köprü: Ankara çayı üzerindedir. Akköprü ismi, özellikle, Ankara’nın en büyük alışveriş merkezlerinin birinin ismi ile özdeşmiştir.

Bu yüzden, her gün önünden, yakınından yüzbinlerce kişinin geçtiği bu köprü hakkında, birkaç satır yazmak istedim.

Geçerken bir bakın, tarihi geçmişini duyduğunuzda kesinlikle bakmak isteyeceksiniz.

Çünkü: Ankara’nın, Selçuklu döneminden kalan en önemli mimari yapılarından birisidir.

Evet, bu ana yolun kenarında: Ankara çayı üzerinde: İncesu deresi ve Hatip çayının birleştiği yerde sessiz-sakin duran ve geçmişle günümüzü birleştiren köprü: Mayıs 1222 yılında, Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat tarafından ; Ankara valisi Kızıl Beye yaptırılmıştır.

Çünkü: Bağdat-İstanbul arasındaki ticaret yolunun üzerindedir ve stratejik konumu vardır. Ticaret yolunun: Ankara-İstanbul arasındaki bölümünün başlangıç noktasıdır.

Ayrıca: Osmanlı döneminde, şehirden: askere veya hacca gidenler, bu köprü başından topluca uğurlanırlarmış.

Köprü: 4 büyük ve 3 küçük olmak üzere, 7 kemerden oluşmaktadır. Bu kemerlerde, büyük oranda, Ankara taşı kullanılmıştır. Aralarda ise, yöredeki antik eserlere ait taş malzeme kalıntılarından faydalanılmıştır.

Kenarlardaki küçük kemerler nedeniyle, köprü, iki ucundan başlayarak, ortaya doğru yükselmektedir.

Batı bölümünde, antik dönemden kalma iki adet yazıt bulunmaktadır.

Sağ bölümde bulunan yazıtın Türkçesi: “ Din ve dünyanın büyüğü, yüce Sultan Ey-ül-feth Keykubad bin Keyhüsrev-müminlerin emrinin bürhanı-619 yılı rebiulahir ayında yaptırıldı”

Orta gözün solundaki kitabede: bazı yerleri silik olduğundan net okunamamakta, yalnızca köprüyü yapan Bedreddin ismi okunabilmektedir.

Köprü çok dar olması nedeniyle: günümüzde yalnızca yayalar tarafından kullanılmaktadır.

Evet, yazının başında söz ettiğim gibi: uzun yıllar, bu köprü üzerinden insanlar, kervanlar geçmiş, asker, hacı uğurlanmış ve hasret çekenler köprüyü hep bir ayrılma ve buluşma, hasret köprüsü olarak görmüşler.

Bugün sağlam olmasına rağmen, her ne kadar aralarda kalmış ve devasa görüntüsünü kaybetmiş olsa da özellikle yapıldığı yıllardaki muhteşemliği düşünmeye değer.