Fransa Nimes

Fransa Nimes

Fransa’da geziye gidip, Roma kültürüne, kalıntılarına, tarihi kalıntılara merakı olanların, burayı mutlaka ziyaret etmelerini öneririm.

Roma imparatoru Augustus: Mısır’da Cleopatra ve Antonius’a karşı yaptığı savaşta kazandığı zaferler üzerine, bu şehri kurarak gazilerine armağan eder. Ancak, şehrin kuruluşu: 6’ncı yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Bu dönemde, buraya yerleşen “Volcae Arecomici” isimli “Kelt kabilesi” görülür ve bunlar bölgede bir sığınak inşa ederler. MÖ.120 yıllarında ise, bu kere, bölgede Roma lejyonları görülür.

Roma döneminde, 2’nci yüzyılda şehirdeki refah ve zenginlik üst düzeylere ulaşır. Ancak, ardından istilalar ve 5’nci yüzyıldaki Vizigotların gelişleri ile, şehrin refah düzeyi düşer ve hızla gerilemeye başlar.

Evet, Nimes: Avrupa’nın en eski şehirlerinden birisidir. Aynı zamanda, Roma tanrısı Nemausus adına kurulmuş bir “Bahar şehri” olarak da bilinir. Nüfus 148.000 kişidir.

Buraya havayolu ile ulaşmak isterseniz, şehrin havaalanı şehir merkezine 10 dakika uzaklıktadır. Havaalanında otobüsler, araba kiralama hizmeti ve taksiler bulunmaktadır. Otobüs ile şehir merkezine ulaşım, tek bilet bedeli olan 4.5 Euro’dur. Taksi ile şehir merkezine 25 Euro ücret ödeyerek ulaşabilirsiniz.

Fransa Nimes
Fransa Nimes
Fransa Nimes
Fransa Nimes

GEZİLECEK YERLER

Fransa Nimes Katedral
Fransa Nimes Katedral

KATEDRAL

Katedral: Roma imparatoru Augustus döneminde yapılan bir tapınak üzerine inşa edilmiştir. Mimari stil olarak Romanesk ve Gotik hakimdir. Yapı, ilk olarak 1096 yılında inşa edilmiş olmasına rağmen, zaman içinde, yüzyıllar boyunca birçok kez değiştirilmiştir.

Üst firizde bulunan heykel: Romanesk heykellerin önemli bir örneği olarak kabul edilmektedir.

Fransa Nimes Les Arenas
Fransa Nimes Les Arenas
Fransa Nimes Les Arenas

ROMA ANFİTEATRE-LES ARENAS

Place des Arenes bölgesindedir. Giriş ücretlidir, yetişkinler: 7.90 Euro’dur.
34 katmanda bulunan: 23.000 seyirci kapasiteli, burada gladyatör savaşları yapılmıştır. Bu koltuk katmanlarında, sosyal rütbelerine göre, Romalılar, gladyatör ve hayvanlar arasındaki mücadeleleri izlediler.

Yapının uzunluğu 133 metre, genişliği 101 metredir. Dış cephe, 60 açıklıkla ayrılmıştır. Yükseklik 21 metredir. Yapı içinde çok sayıda merdiven ve dairesel galeriler görülür.

Takip eden süreçte: 5’nci yüzyılda istilacı Vizigotlar’ın sığınma yeri, Ortaçağ döneminde yoksulların toplu ikametgahı ve günümüzde de boğa güreşi yapılan bir yer olarak kullanılmaktadır.

Evet, bir dönem, Ortaçağda, burası bir kale haline getirilmiş ve insanlar sığınmıştır. Hatta: iç kısımda, 19’ncu yüzyılda özel evler yapılmıştır. 1809 yılında ise: bu evler, şapeller ve anıtlar, ilk görünüm verilmesi için yıkılmıştır.

Her yıl Eylül ayında, burada boğa güreşleri düzenlenmektedir. Günümüzde, 10.000 seyirci oturma kapasitesi bulunmaktadır. Evet, gösteriler yıl boyunca devam ettirilmektedir.

Fransa Nimes La Masion Carree
Fransa Nimes La Maison Carree

LA MAİSON CARREE

Giriş ücretlidir, giriş ücreti: 4.60 Euro’dur.

Burası: güney Fransa’da en iyi korunarak günümüze ulaşmış bir Roma tapınağıdır. Tapınak ismi belki dikkatinizi çekmiştir, eski Fransızcada, herhangi bir dikdörtgen “carre” veya “kare” olarak nitelendirilirdi.

MÖ.1’nci yüzyıldan kalmadır. Tapınakta, sütunlar üzerindeki zarif Korint başlıkları dikkati çeker. Yapı: 2.80 metre yükseklikte bir podyum üzerinde kurulmuştur. Ölçüleri: 13.55 x 26.40 metredir. Yapının kapı bölümünün genişliği 3.27 metre ve yüksekliği 6.87 metredir.

Tarihi süreç içinde, tapınağın kullanım şekilleri şunlardır: tapınak, Belediye binası, ikametgah, ahır, kilise.

Günümüzde, 1823 yılında kurulan küçük bir müze bulunmaktadır.

Fransa Nimes Roma Şahir Kapıları

ROMA ŞEHİR KAPILARI

Bunlar “Porte Auguste” ve “Porte de France” olarak bilinirler. Augustus kapısının sadece kapı kasaları günümüze ulaşmıştır. Burası: antik şehrin ana giriş kapılarından birisidir.

Günümüzde, burada, yayalar için iki daha küçük yan pasajlardan geçilmektedir. Araçlar ise, iki merkezi kemer altından geçerler. İlk yapıldığında ise, kapı, iki kule ile çevrilidir. Günümüzde bulunmayan bu kulelerin yerleri, kattaki döşemelerden görülür.

Porte de France kapısı: burada, kör bir galeri ve tepesinde yarım daire kemerli bir çarşı bulunmaktadır. Antik dönemde, burası da, yarım daire şeklindeki kulelerle çevrilidir.

Fransa Nimes Musee Archeologique

MUSEE ARCHEOLOGİQUE

Müze, 17’nci yüzyıl yapısı bir Cizvit okulundadır.
Müzede: Roma döneminden kalma, önemli bir cam eserler koleksiyonu bulunmaktadır. Ayrıca: seramik, bronz, lambalar, tuvalet ve elbise aksesuarları ve çeşitli el sanatları faaliyetlerine ait öğeler de bulunmaktadır.

Fransa Nimes Musee Des Beaux-Arts De Nimes

MUSEE DES BEAUX-ARTS DE NİMES

Bu müze, şehrin güzel sanatlara ayrılmış müzesidir. Müze binası: 1907 yılında, mimar Max Raphel tarafından tasarlanmış ve son olarak 1987 yılında restore edilmiştir.

Müzede bulunan koleksiyonlar, 1824 yılından itibaren toplanmaya başlamış ve özellikle: resim ve modern resim üzerinedir. Toplam 3600 eser bulunduğu söyleniyor. Müzede eserleri bulunan sanatçılardan bazıları şunlardır: Rubens, Jacopo Bassano, Lelio Orsi.

Müzede, zemin katta: orta kısımda “Admetes of Düğün” denilen büyük bir Roma mozaiği bulunmaktadır. Bu mozaik, 19’ncu yüzyılda, şehir merkezindeki kapalı Pazar yeri yapımı sırasında bulunarak buraya getirilmiştir.

JARDİN DE LA FONTAİNE

Şehir merkezinin kuzeybatı ucunda, Mont Cavalier tepesinin yamaçlarında güzel bir park alanıdır. 18’nci yüzyıldan kalmadır. 18’nci yüzyılda, ilk yapıldığında, burası Avrupa’nın en büyük kamu bahçesi olarak önem kazanmıştır.

Park alanı içinde: av tanrıçası Diana’ya adanmış bir tapınak kalıntıları, eski Roma surlarının bir parçası olan sekizgen “Tour Magne” kulesi ve şehre adını veren “Nemausus” kaynağı bulunmaktadır.

Ayrıca: yeşil alanda, çok sayıda çam, selvi, şimşir ve yıl boyunca yeşil yapraklı defne bitkileri bulunmaktadır.

Fransa Nimes Temple De Diane

Temple De Diane

Burası, esrarengiz bir anıt olarak dikkat çekmektedir. Yapılan araştırmalara göre, bu tapınağın bir Roma imparatorluk tapınağı ile ilişkili olduğu sanılıyor, ama yine de kesin rolü bilinmemektedir.

Fransa Nimes Tour Magne

Tour Magne

Burası, Roma döneminde, şehrin en yüksek ve en prestijli kulesi olarak görülmektedir. Kule: sekizgen ve bir kaide üzerinde, 3 katlıdır. Ancak, günümüzde en üst kat yok olmuştur. Günümüzde kulenin yüksekliği 32 metredir. En üstünden, şehrin güzel bir manzarası izlenir.

Fransa Nimes Castellum
Fransa Nimes Castellum

CASTELLUM

Roma dünyası ve kültüründen, günümüze kalan nadir kalıntılardan birisi olarak görülmektedir. Bu yapı, şehir merkezine 50 km. uzaklıktan su getirmek için, MS.40-60 yılları arasında yapılmıştır. Nimes şehri varış noktasıdır.

Çapı: 5.90 metre, derinliği 1.40 metre kadardır. Yapı: kurşun borular, anıtlar, çeşmeler ile süslenerek şehrin farklı bölgelerine su ulaştırıyordu.

Bulgaristan Stara Zagora

Bulgaristan Stara Zagora

Bulgaristan Stara Zagora; Şehrin orijinal ismi “Beroe” Romalılar tarafından “Ulpia Augusta” olarak değiştirilmiştir.

Ortaçağ döneminde, Bulgarlar tarafından “Boruj” ve daha sonra “Zeleznik” olarak adlandırılmıştır.

Osmanlı döneminde ise şehrin ismi “Eski Zagra” (Eski Hisar) olmuştur.

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının ardından şehirde çıkan yangınlar ve yıkımlardan sonra kalan kalıntıları restore etmek için, yeniden inşaat çalışmaları başlamıştır.  

Bulgarlar bu şehirde  kendi anlattıkları ve inandıkları tarihe göre, 1978 yılında Osmanlı-Rus savaşı sırasında, Osmanlı askerleri; şehri savunan az sayıda Rus askeri ve Bulgar gönüllüsünü esir alarak şehri ele geçirirler, sonra bütün şehri yakıp yıkarlar, 14 bin civarında sivil halkı katlederler.  

Tabii bu sav, Bulgarlar tarafından ileri sürülmektedir.

Bir de Türkler tarafından ileri sürülen sav vardır. Buna göre: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında, şehirdeki Müslüman halk katliama uğramış, birçok Türk eseri tahrip edilmiş ve Müslüman halktan sağ kalanlar, şehir dışına göçe zorlanmıştır.

Yine bu dönemde, aşağıda tanıtmaya çalışacağım Hamza Bey camisi tahrip edilmiş ve minaresi yıkılmıştır.

Evet, günümüzde şehir dik açılı uzun ve düz sokaklarıyla tanınır. Çünkü yukarıda söz ettiğim durumdan sonra, şehir neredeyse tamamen yeniden inşa edilmiş ve çağdaş ızgara planı uygulanmıştır.

Şehirde nemli subtropikal Akdeniz iklimi hakimdir. Şehirde çok sayıda ıhlamur ağaçları nedeniyle mikro klima iklimi hakimdir, yani yazlar aşırı sıcak olmaz. Nadiren kar yağar.

ULAŞIM

Stara Zagora şehrine olan uzaklıklar: Sofya 209 km dir. Burgaz şehrine uzaklık ise 180 km dir. Plodvin şehri 90 km uzaklıktadır.

Bulgaristan Stara Zagora Trakia University

TRAKİA UNİVERSİTY-TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

Şehrin batı kesimindedir. 1995 yılında kurulmuştur. Bünyesinde: Tıp Fakültesi, Veteriner Fakültesi, İktisat Fakültesi ve Ziraat Fakültesi bulunmaktadır. Halen üniversitede yaklaşık 8 bin civarında öğrenci eğitim görmektedir. Bulgaristan Üniversiteleri arasında 5’nci sıradadır. Yıllık ortalama bin öğrenci mezun olmaktadır.

Bulgaristan Stara Zagora

GEZİLECEK YERLER

ÇAR SİMEON VELİKİ CADDESİ

Şehirdeki bu ana caddenin tam orta kısmında, yaklaşık bir kilometrelik bölüm: tamamen yaya bölgesidir. Burada: kafeler, mağazalar, restoranlar ve iki park vardır. Buraya ayrıca “havuzlu meydan” da denilmektedir, çünkü fıskiyeli havuzlar bulunur.

Özellikle hafta sonlarında bu cadde oldukça canlıdır, çünkü şehir halkı burada gezinmeyi çok sevmektedirler.

Bulgaristan Stara Zagora Dzhamiya Camii-museum of Religions

DZHAMİYA CAMİİ-MUSEUM OF RELİGİONS

Çar Simeon Veliki Bulvarındadır. Adı cami ama günümüzde cami olarak kullanılmıyor.

Eski cami günümüzde ilginç bir “Dinler Müzesi” ne dönüştürülmüştür.

Yapının altında: 12 bin yıl öncesine ait kült nesnelerin kalıntıları bulunmuştur.

Aynı zamanda: MS 2-3’ncü yüzyıllardan kalma bir kutsal alan kalıntıları vardır.

Sonrasında: Ortaçağ döneminde ise, yine aynı yerde bir Hıristiyan kilisesi ve mezarlığı tespit edilmiştir.

Bulgaristan Stara Zagora Dzhamiya Camii-museum of Religions

Osmanlı döneminde ise cami olarak kullanılmıştır. Evliya Çelebi, 1652 yılında burayı ziyaret ettiğinde, Seyahat notlarına şehirde 17 cami bulunduğunu yazmıştır ve bunlardan günümüze sadece cami olarak kullanılmayan bir cami kalmıştır. Caminin cümle kapısı üzerindeki kitabesinde: yapının 1408-1409 yılları arasında, Emir Hamza Bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ancak bu Emir Hamza Bey’in kim olduğu meçhuldür.

Bulgaristan Stara Zagora Dzhamiya Camii-museum of Religions

Cami: 1980’li yıllardaki Türk ve Müslüman düşmanlığının en yoğun olduğu dönemde büyük zarar görmüştür.

Günümüzde müzede: tüm bu dinlerin yerlerini temsili olarak gösteren resimler göreceksiniz.

Sonuç: evet burası şu ana kadar üç dine ev sahipliği yapan tek yer olarak kabul ediliyor. Bu dinler: Trakya atlısına adanmış bir pagan tapınağı, Ortaçağ Hıristiyan mezarlığı kilisesi ve Müslüman tapınağı bir camidir.

Bulgaristan Stara Zagora Regional Historical Museum

REGİONAL HİSTORİCAL MUSEUM-BÖLGESEL TARİH MÜZESİ

Şehir merkezinde, Ruski Bulvarındadır. Augusta Trayana-cardo maximus’un ana caddesi kalıntıları üzerine kurulmuştur.

1912 yılında şehir kütüphanesi ve müzesi için özel bir bina inşa edildi. Ardından yeni buluntular müzeye taşındı. Augusta Trayana antik kentinde, birkaç mezar, mozaik ve kale duvarının bir kısmının incelenmesi de dahil olmak üzere birçok arkeolojik kazı çalışması yapıldı.

Bulgaristan Stara Zagora Regional Historical Museum

1949 yılında müze, bölgesel bir tarih müzesine dönüştürüldü.

Müze: arkeoloji, etnografya, Rönesans, yeni tarih ve son tarih olmak üzere bölümlere ayrılmıştır.

1959 yılında müze, yeniden inşa edilen yeni bir binaya taşındı.

2007 yılında müze, bugünkü yeni binasına taşınmıştır.

Günümüzde müze, eserlerin sayısı ve önemi açısından Balkanların en zengin müzelerindendir. Mimarisi “kum saati” şeklindedir.

Neolitik sanat koleksiyonu, en büyük ve en iyi korunmuş durumdadır. Ayrıca: Roma cam koleksiyonu, Trakya savaş arabaları koleksiyonu, antik bronz sikkeler koleksiyonu ve Roma şehri Augusta Trajana objeleri koleksiyonu, müzenin Avrupa müzeleri arasında özel bir yere sahip olmasını sağlamıştır.

Günümüzde müzeyi ziyaret ederseniz, bodrum katta: yukarıda söz ettiğim gibi, Augusta Trayana-cardo maximus’un ana caddesi kalıntıları üzerinde yürüyebilirsiniz.

Bulgaristan Stara Zagora Samara Glag Monument

SAMARA FLAG MONUMENT

Şehir merkezine yaklaşık 3 km uzaklıktadır. Anıt 1977 yılında savaşın 100’ncu yılında açılmıştır.

Bulgaristan Stara Zagora Samara Glag Monument

Neden açılmıştır? 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşları sırasında ölen Rus askerleri ve Bulgar gönüllüler için yapılmıştır. Bu savaşta Osmanlı güçlerinin yenildiğini biliyorum ama Bulgarlar, kendi bakış açılarıyla: bu savaşta Rus askerleri ve Bulgar gönüllü güçlerinin teslim oldukları, ancak daha sonra Stara Zagora kentinin Osmanlı güçleri tarafından yakıldığını ve 14.500 sivil vatandaşın öldürüldüğünü söylüyorlar. Yorum yapmak istemiyorum, ama okurun takdirine bırakıyorum.  

Bulgaristan Stara Zagora Samara Glag Monument

Anıtta: 50 metre yükseklikte beton bir bayrak ve asker figürleri bulunmaktadır. Anıtın yüksekliği ise 15 metredir. Anıtta dev bir Rus subayı ve 6 Bulgar gönüllü savaşçı, şehre bakan taş sütunlara gömülmüş durumdadır.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana

ANTİQUE FORUM AUGUSTA TRAYANA

Şehrin merkezindedir. Site: şehir merkezinde Adliye Sarayı inşaat faaliyetleri sırasında bulunmuştur. Arkeolojik kompleks, 7 dönümlük bir alanı kaplar.

Burası: Augusta Trayana isimli Roma şehrinin en anıtsal alanlarındandır.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana

Şehrin ismi, İmparator Trajan’dan gelir. (MS 98-117) Şehir. Önceden varolan bir sitede “Beroe” isimli eski Trakya yerleşimi üzerinde kurulmuştur.

İmparator Trajan: geniş çaplı bir şehircilik faaliyeti sürdürüyordu. Ancak 114-117 yılları arasında, doğuda Part’lara karşı yürüttüğü savaş: burayı inşa etmesini engelledi.

Şehrin Trajan’ın halefi İmparator Hadrian (MS 117-138) tarafından kurulduğu söyleniyor.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana

Şehrin en büyük kentsel gelişimi ise, İmparator Mark Aurelius (MS 116-180) döneminde olmuştur. Bugünkü Plovdin olan Philipopolis’ten (Trimontium) sonra Roma’nın Trakya Eyaletinde ikinci en önemli şehri oldu.

Onun yönetimi sırasında: şehirde cadde ağı, su temini, kanalizasyon ve konut inşaatları yapıldı. Ayrıca: kulelerle güçlendirilmiş, iki kale duvarı da yapıldı. Bu dönemde, şehir kendi madeni parasını basma hakkına sahip oldu ve takip eden 100 yıllık süreçte kendi bronz sikkesini bastı. (2016 yılında bu şehir sikkelerinden 874 tane bulunmuştur.)

Şehrin: Budapeşte ve Suriye vilayeti gibi uzak bölgeler ve şehirlerle ticari bağlantıları olduğu anlaşılmıştır.

Sonuç olarak: şehir, varlığının ilk on yıllarında, Roma’nın Trakya bölgesindeki önemli bir merkezi olmuştur. Bölgede: Trakya Tanrısına adanmış, 30’dan fazla Trakya Tapınağı vardı.

İmparatorluk başkentinin, MS 330 yılında Roma şehrinden, Konstantinopolis (İstanbul) şehrine taşınması, yerel halkın hızla Hıristiyanlaşmasıyla ilgilidir. 4’ncü yüzyıl sonunda Got akınları ve 5’nci yüzyıl ortalarında Hunların yıkıcı akınları ve Slavlar, Akarlar ve Eski Bulgarların akınları şehrin hızla tahrip olmasına sebep olmuştur.

4’ncü yüzyıl sonlarından itibaren, Trakya toprakları, Bizans olarak bilinen Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kaldı. Aynı zamanda, Balkanlarda en büyük Erken Hıristiyanlık merkezlerinden birisiydi.

Evet, kazılar sırasında bulunan nesnelerin çoğu: Bölgesel Tarih Müzesinde sergileniyor.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana

ANTİK ROMA FORUMU

Şehirde Ulusal Operanın ve Tarih Müzesinin yanında, Mitropolit Metodiy Kusev Bulvarındadır.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana

Evet, Augusta Trayana şehrinin en etkileyici yeri: şehrin batı kapısı yanında bulunan Forum Kompleksidir. MS 3’ncü yüzyılda inşa edilmiştir.

Buranın en önemli bölümü ise: kare alana bakan, amfitiyatro şeklinde düzenlenmiş tiyatrosudur. Burada 10 tane taş oturma yeri vardır. Üst kısmı, şekillendirilmiş kemerli sütun dizileriyle taçlandırılmıştır.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana

Ayrıca: kare meydan taş levhalarla kaplanmış ve ortasına, heykel bulunan bir kaide yerleştirilmiştir. Bu kaidede, at sırtında İmparator heykeli bulunuyordu.

Burada: kutlamalar, toplantılar, geçit törenleri, gladyatör dövüşleri düzenlenmiştir.

Tiyatronun kuzeyinde: hamamlar bulunuyor. Hamamlar, MS 2’nci yüzyıl ortalarında inşa edilmiştir, orijinal bir ısıtma sistemi vardır.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana

Bu hamam olarak kullanılan yapılar, aynı zamanda halka açık, entelektüel, spor ve eğitim kompleksi olarak kullanılmıştır. Burada bulunan bina, ondan fazla geniş salondan oluşuyordu ve MS 3’ncü yüzyılda şehirdeki en eski eğitim kurumu buradaydı. Ayrıca: Severian spor salonu vardı.

Tüm bu yapılar yani kompleks: Attila liderliğindeki Hunlar tarafından MS 5’nci yüzyıl ortalarında yıkılarak yok edildi.

Günümüzde Forum hala kullanılmaktadır. Yaz aylarında burada konserleri düzenleniyor. Mekanın yapısı nedeniyle, ses olağanüstü güzeldir.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana Mozaikler

MOZAİKLER-MOSAİCS

Forumun yanında, General Stoletov Bulvarındadır.

Mozaikler, MS 4’ncü yüzyıldan kalma özel bir Roma konutunda Geç Antik döneme aittir.

60 metre karelik toplam alana sahip ve renkli taşlardan oluşmaktadır. Bu mozaikler, Roma döneminden aristokratların zengin evlerinde, ana salonda zemini süslemek için yaptırılıyordu.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana Mozaikler

Mozaik panonun merkezinde: pagan tanrı görülür. Ancak Hıristiyanlığın kabulünden sonra bu pagan tanrının üstü çizilmiş/kazınmıştır. Bu yüzden pagan tanrının hangi tanrı olduğu anlaşılamamıştır.

Güzel ve nispeten iyi korunmuş antik Roma taban mozaikleri: Bölge Tarih Müzesinde sergilenmektedir.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Trayana Mozaikler
DİONYSOS ALAYI MOZAİĞİ

Mozaik zeminin bulunduğu konut binası: güney duvarına yakın, Augusta Traiana’nın ana caddelerinden birinin yanındadır.

Muhtemelen bir Roma kamu binasında, resmi bir toplantı ve yemek odasını dekore etmek için yapılmıştır. Bu mozaik: 2011 yılında Arkeologlar Kamisheva ve Dimitar Yankov tarafından keşfedilmiştir. Bölge tarih müzesinde restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır.

Bu mozaik “Dionysus Alayı” olarak bilinir. 30 metre karelik toplam alana sahiptir. Mozaikte bulunan sahnede: bir kutlama alayı sırasında, Tanrı Dionysos’un takipçileri tasvir ediliyor. Sağda: dans eden iki kadın ve bunlara liderlik eden, tanrının öğretmeni ve yoldaşı Silenus vardır.

Yerel arkeologlar: bu işi ustaca yapılmış olarak tanımlıyorlar. Dans eden kadınların kıyafetlerinde ince renk kullanımına ve gölgelendirmenin tasvirine işaret ediyorlar. Kadınlar parmak zilleri de dahil olmak üzere müzik aletlerini tutuyorlar.

Mozaik renk aralığı açısından bir derece karmaşıklık gösterir. Giysilerin değişen mavi ve kırmızı tonları var. Gölge gösterme denemesi var. Mozaikler küçük taş küplerden yapılmıştır.

Ancak cam teseralar, figürlerin daha nice kısımları için kullanılmıştır. Örneğin: iki dans eden kadınların taç ve kuşakları gibi.

Çalışma muhtemelen MS 360’tan 363 yılına kadar hüküm süren İmparator Julian Apostate hükümdarlığı döneminden kalmadır.   

Mozaiğin bulunduğu alan muhtemelen daha sonra piskoposluk merkezine dönüştürülen, şehir valisinin ikametgahıydı.

Bulgaristan Stara Zagora Antique Forum Augusta Antik Cadde

ANTİK CADDE

Doğu-batı yönünde ilerleyen caddenin kaldırımlarında büyük taş levhalar, günümüze ulaşmıştır. Bunların yanında, arkeoloji ekibi, antik dönem camı ve henüz araştırılmamış çok sayıda bronz sikke bulunmuştur. Caddenin genişliği 6 metredir. Temelleri boyunca bir dizi ticari ve endüstriyel binalar keşfedilmiştir.

Erimiş demir izlerinin bulunmasıyla muhtemelen yakınlarda bir dökümhane atölyesi bulunuyordu.

Bulgaristan Stara Zagora Roma Lahdi

ROMA LAHDİ

Stara Zagora şehrinde bir inşaat kazısı sırasında: Roma şehri Augusta Traiana’da iki aile mezarı lahdi bulunmuştur. Arkeologlar mermer gladyatör başını bulmuşlardır. Gladyatör rölyefi bulunan yazıt çözülmeye çalışılıyor.

Evet lahitler oldukça büyük boyutludur. Mezarların üzerinde bulunan ağır taş plakalar, gazetecilerin huzurunda vinçle açılmıştır. Antik lahit, 2.2 metre uzunluğunda ve 1.5 metre enindedir. Mermer bloklardan yapılmış olup, kurşun kaplı metal braketlerle güçlendirilmiştir. Bu aile mezarlarının: Trakya ve Roma aileleri tarafından, muhtemelen defalarca kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Mezarlar taş levhalarda kapatılmıştır. Kapak veya yan duvarlarda hiçbir yazıt yoktur. İki lahitten birinin içinde, 6 kafatası ve kalıntılar bulunmuştur. Bununla birlikte yalnızca tek bir iskelet tam olarak korunmuş görülmektedir.

Bulgaristan Stara Zagora Neolitik Konutlar Müzesi

NEOLİTİK KONUTLAR MÜZESİ

Armeyska Street adresindedir. Bölge hastanesinin hemen yanında, tarih öncesi bir höyüğün bulunduğu yerdedir. 1969 yılında inşaat çalışmaları sırasında, burada seramik parçaları bulunmuş ve inşaat durdurulmuştur.

Arkeologlar, muhtemelen bir şeyler keşfetmeyi bekliyorlardı. Çünkü bölgenin antik höyükler ve eserler açısından zengin olduğu biliniyordu. Kazıcının ilk olarak açtığı delik, günümüzde de görülebilir.

Bulgaristan Stara Zagora Neolitik Konutlar Müzesi

Şehirde, 1979 yılında kurulan “Neolitik Konutlar Müzesi”: Avrupa’nın en önemli tarih öncesi sanat sergilerinden birine ev sahipliği yapmaktadır.

1969 yılında arkeolojik kazılar sırasında bulunmuş konutların üzerine; MÖ 6 binli yıllara tarihlenen, bu iki Neolitik evin çevresine müze inşa edilmiştir. Daha doğrusu sitenin çevresine sabit bir soğuk ve sıcaklığın muhafazası için özel ve koruyucu bir bina inşa edilmiştir.

Bu Neolitik evlerin kazısı sırasında: 1826 tane obje bulunmuştur. Evler: Avrupa’da o döneme ait en iyi korunmuş iki katlı, insan yapımı evlerdir.

Bulgaristan Stara Zagora Neolitik Konutlar Müzesi

Konutlar: çubuklarla iç içe geçmiş, zemine sabitlenmiş ahşap kazıklarla yapılmıştır. Yapı: kil ve saman karışımı ile kaplanmıştır. İki katlı binalar, bölgede bulunan tarih öncesi yerleşimin orta kesiminde bulunduğu tahmin ediliyor. Ev, muhtemelen 30-40 yıl kullanılmıştır. Her yıl sakinleri zemini ve duvarları taze kille kaplamıştır.

Böylece yapı güçlenmiş ve aynı zamanda daralmış küçülmüştür. Bu organik yapı tarzı: tarih boyunca pek uzun süre kullanılmamıştır ve bu yüzden Neolitik dönemden günümüze ayakta sağlama olarak kalan ev sayısı çok çok azdır.

Bu neolitik dönem kalıntılarının, bir yangın nedeniyle günümüze kadar ayakta kaldığı düşünülür. Çünkü kil ateş tarafından yakıldığında; kilden daha uzun ömürlü olan “seramik” oluşur. Konutun duvarları bu şekilde yakılmış, seramiklere dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Bu tarih öncesi yerleşimin, bir takım misafirler tarafından yakıldığı ve tüm sakinlerinin evlerinden hiç bir şey alamadan başka yerlere kaçtıkları düşünülüyor.

Evlerin çevresinde bir yürüyüş yapabilirsiniz.

Evlerde: mutfaklar, şömineler, el değirmenleri ve seramik kaplar bulunmuştur. Burada, insanların günümüzden 9 bin yıl önce, nasıl yaşadıklarını ve birçok çağdaş teknolojiyi bilmelerine rağmen, hayatlarının ne kadar karmaşık olduğu hakkında inanılmaz kanıtlar görmek mümkündür.

1’nci katta: iki fırın bulunur. Buna dayanarak, evde iki ailenin yaşadığı düşünülüyor. Ancak fırınlardan birinin yanında, muhtemelen ikinci kattan düşen başka bir fırının molozları görülür.

Her fırının önündeki boşluk, geleneksel olarak boş tutulur. Orada insanlar çalışır ve uyurlardı. Bu yüzden fırının önünde, sağlam mobilyalar bulundurulması doğal kabul edilmez. Yani fırınlardan birinin yanındaki katı moloz, ancak yukarıdan düşmüş olmalıdır.

Fırınların yanında: tahıl öğütmek için el değirmenleri vardır. Ayrıca gıdanın depolandığı tahıl ambarları bulunur. O dönem insanları: arpa ve baklagillerle birlikte erken dönem buğday çeşitlerini yetiştirdiler. Odaların her birinde, ayrıca çeşitli şekil ve dekorasyona sahip birçok seramik kap bulunur.

Evet, yukarıda da belirttiğim gibi, ev sakinleri fırınların önünde toplam 2-3 metre karelik bir alanda uyurlardı. Bu alan, küçüklüğü dikkate alındığında, en fazla 5 kişinin yatmasına uygun olduğu düşünülür.

Şimdi gelelim müze bölümüne

Elbette müze sadece bu iki konut kalıntısından oluşmuyor. Bölgede bulunan höyüklerde bir çok eser bulunmuştur. Bunların bazıları erken Neolitik döneme, bazıları ise daha geç dönemlere aittir. Özellikle: çok güzel hazırlanmış ve korunmuş seramik kaplar görülür.

Bu seramik kapların 8 bin yıllık olduğu düşünüldüğünde gerçek birer sanat eseri olduklarına inanmak zor olur. Çünkü metallere aşina değildiler, ayrıca çömlekçi çarkı bilinmiyordu.

Yine seramik güzellikler arasında en dikkat çeken husus: “anne kültürü” dür. Çünkü nesnelerin tamamında hamile bir kadın ve hatta doğum tasvir edilmektedir.

Bulgaristan Stara Zagora Art Gallery

ART GALLERY-SANAT GALERİSİ

Şehir merkezinde Tarih Müzesinin hemen karşısında Ruski Bulvarındadır.

Şehirdeki sanat galerisinde 4 binden fazla eser bulunmaktadır. Bu eserlerin çoğunluğu, Bulgar sanatçılara aittir.

Bulgaristan Stara Zagora Geo Milev Darama Theater

GEO MİLEV DRAMA THEATER-ŞAİR GEO MİLEV HOUSE

Mitropolit Metodi Kusev adresindedir. 5 Ekim parkının hemen yanındadır.

Geo Milov: Bulgar bir devrimci şairdir. En ünlü şiirinin ismi “Eylül” dür ve 1924 yılında yayınlanmıştır. 1’nci Dünya savaşı sırasında sağ gözünü kaybetti ve yerine camdan bir göz taktı. Sofya yakınlarındaki bir toplu mezarda bulunan cesedi, ölümünden yıllar sonra tanındı.

Müzede: eserleri sergilenmektedir. Bu eserler arasında pek çok el azması ve basılı yayınlar bulunur.

Binada: bir şeyler içmek için mola verebileceğiniz güzel bir teras vardır.

Bulgaristan Stara Zagora Brewery Museum

ZAGORKA BREWERY MUSEUM-MUSEUM OF BEER

Kuzey Sanayi Bölgesi olan Han Asparuh Street adresindedir. Giriş ücreti 8 Levadır.

Şehir, Bulgaristan ülkesindeki en popüler biralardan birini üretmektedir ve bu yüzden Bira Fabrikasını ziyaret etmek mümkündür.

Tur sırasında ziyaretçilere: ilk kurucunun kişisel eşyalarının bulunduğu müze gösteriliyor. Müzede ayrıca tüm şişelerden oluşan bir koleksiyon, ilk şişelenmiş bira görülebilmektedir.

Bu ziyaretin devamında: burada üretilen bazı biraları ve elma şarabını deneyebilirsiniz.

STARA ZAGORA STATE OPERA

Mitropolit Metodi Kusev adresinde Antik Forumun hemen yanındadır. Operanın yeni binası, 1971 yapımıdır. Opera ve tiyatro salonu, 850 seyirci kapasitelidir. Bulgaristan ülkesindeki en modern opera binası olarak kabul edilir.

Bulgaristan Stara Zagora Hilandar Manastırı

HİLANDAR MANASTIRI

Vasil Levski olarak da bilinen Vasil Ivanov Kunchev: bir Bulgar devrimcidir. Bulgaristan ülkesini Osmanlı yönetiminden kurtarmak için devrimci bir lider olarak öne çıktı.

Özgürlük Havarisi lakabıyla tanınır. Bu ulusal kahraman 1873 yılında öldü, ancak onu Bulgaristan ülkesinde hiç kimse unutmadı.

Hilandar Manastırı: bir mahzen okuludur ve bölgede türünün ilk örneğidir. Vasil Levksi, eğitimine burada başlamış ve 3 yılını geçirmiştir.

Sofya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım.

Plovdin şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım.

Konya Emirgazi

Konya Emirgazi

Hitit, Roma, tam bir tarihi hazinesi bölge, tarih sevenler buraya mutlaka giden, adım adım gezin, bir zamanlar burada bulunan Hitit kutsal alanından ele geçen sunak taşları, halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.

ULAŞIM

Emirgazi, Konya arası uzaklık: 140 km. Emirgazi, Karapınar arası uzaklık: 38 km. Emirgazi, Ereğli arası uzaklık: 60 km.

TARİHİ

Bölgede Eski Kışla (Dikilitaş) ve Arısama (Belkaya) yörelerinde yapılan kazılarda eski çivi yazılı tabletler ele geçirilmiş olup bunlar Hitit döneminden kalmadır. Söylenenlere göre: Hititlerden kalma Eski Kışla üzerinde bulunan kale ve yeraltı şehrinde Romalılar ve Bizanslılar yaşamıştır.  Bu yerleşim merkezlerindeki ve Bağlıca köyündeki halk, 500 yıl kadar önce bir kısmı Arısama dağındaki kaleye, bir kısmı da günümüzdeki Emirgazi’nin kurulu olduğu yere yerleşmiştir. İlçe ismini 2 km güneydoğuda bulunan Emrullah Gazi türbesinden almıştır. Osmanlı Salnamelerinde Emirgazi ismi geçmez. Köy durumundaki yerleşim yeri, 1990 yılında ilçe olmuştur.

Konya Emirgazi

GENEL

İlçe Orta Anadolu bölgesinde, Ereğli ovası kenarında, Karacadağ volkanik dağ kütlesinin kuzeyindedir. İlçenin topraklarının büyük kısmı ovalık ve bozkır görünümündedir. İlçenin güneyinde Karacadağ yöresinde ormanlık alanlar vardır.

Ortalama rakımı 1085 metredir. İlçede geçim kaynağının büyük bölümü tarıma dayalıdır. 1980-1990 yılları arasında da nakliyecilik faaliyeti yoğun olarak yapılmıştır. Türkiye’de deprem riskinin en az olduğu bir bölgededir. İlçede karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.

HALICILIK

Yörede halıcılık yaygındır. Atkısından çözgüsüne, her şeyi ile yünden dokunan halıcılık oldukça gelişmiştir. El dokuması halı ve kilimler meşhurdur. Kullanılan ipler kök boya ile boyanmaktadır.

EMİRGAZİ SUNAKLARI-STELLERİ

Emirgazi ilçesini tanımak için özellikle Hititleri ve bölgede bulunan Hitit yazıtlarını yani stelleri, Hitit sunaklarını bilmek gerekir. Çünkü, günümüzden binlerce yıl öncesi bölgenin durumunu bu sunaklar anlatmaktadır.

Emirgazi Stelleri olarak adlandırılan Hitit Stellerinin üzerindeki yazıtların çözümünde dikkati çeken husus: kullanılan yazı türünün Hitit öncesi dönemde Anadolu’da hüküm sürmüş olan Luvi alfabesine büyük benzerlik göstermesidir.

Konya Emirgazi Hitit Sunakları

Hitit Sunakları

Emirgazi bölgesinde beş sunak bulunmuştur. 1904 ile 1906 yılları arasında bu sunaklar, ikincil adreslerinden yani bulundukları yerden alarak kendi bildiklere yere taşıyan kişilerden alınmıştır.

Bunlar silindirik formdadır. 4 tanesi Luvi hiyeroglifleriyle yazılmıştır. Beşinci sunak ise, ikincil kullanım yerinde ağır hasar görmüştür, dikdörtgen prizması şeklindedir, üzerinde yine öncekilerle aynı yani benzer nitelikli bir yazı bulunmaktadır.

Bir diğer altıncı parça ise, 1953 yılında yine bölgede ikamet eden bir kişiden alınmış olup, bazalt bu parça dikdörtgen bir kaide veya sunağın bir köşesine aittir, iki yüzeyde de yazılıdır.

Sunakları adayan kişi: metinlerde adı geçen Kral IV Tudhaliya’dır ve MÖ 13’ncü yüzyılın ikinci yarısına tarihlenir. Bu parça halen Konya Arkeoloji Müzesindedir.

Konya Emirgazi Hitit Sunakları

Bu sunaklarda:

Sunaklar üzerindeki metinlerde:  

Karacadağ’dan “Balta dağı” olarak bahsedilir. Sarpa (Arısama-Kel dağ-Kötü dağ) dağından: “Kutsal dağ” olarak bahsedilir. Zaten tarihi kaynaklarda da Sarpa dağı, önemli bir dini merkez olarak belirtilir. Sarpa dağında: koruyucu tanrı Ala’nın kültü yani tapınma yeri vardır. Bu tapınağa sunulacak kurbanların sunumu için Emirgazi Stelleri yapılmıştır. Uda şehri (Emirgazi yakınlarında kurulmuş antik bir şehirdir): koruyucu tanrı Ala’ya sunu yapmakla görevlidir.

GEZİLECEK YERLER

Konya Emirgazi Emrullah Gazi Türbesi

EMRULLAH GAZİ TÜRBESİ

İlçeye ismini veren Emrullah Gazi’nin türbesi 2 km güneydoğudadır.

 

KÖTÜ DAĞ (ARISAMA DAĞI)

İlçe merkezinin 3 km kuzeydoğusundadır. Tam bir dağ denemez, daha çok bir tepe kadar büyüklükte küçük bir dağ denilebilir. Buraya “Sarpa dağı” ismi de verilmektedir. Hitit metinlerinde geçen Sarpa dağı, Arısama dağıdır.

Dağ halk arasında “Kötü dağ” olarak tanınıyor. (Halk arasında bu dağa neden kötü dağ denildiğini, niye böyle bir isim verildiğini öğrenemedim.)

Dağ: Arısama ismini, dağın doğusunda bulunan eski bir Roma şehri olan “Aristama” şehrinin isminden (günümüzde burada Belkaya kasabası bulunmaktadır) almıştır.

Hititler: Sarpa dağını dini hayatlarında tanrının kendisi gibi görmüşlerdir. Ayrıca, yine dini metinlerde: Sarpa dağına, düzenli bir şekilde sunu yapılacağından bahsedilmektedir. Yine, aşağıda söz edeceğim: “Emirgazi sunak ve stellerinde yazılan metinlerde: Sarpa dağına stel dikildiğinden ve bu stele kimsenin zarar vermemesi gerektiği” yazılıdır.

Belkaya (Aristama)

Aristama kelimesine, ilk kez, Tarihçi Batlamyus’un hazırladığı haritalarda rastlanılır. 1900’lü yıllarda bölgede araştırma yapan Ramsay: Arisama şehrini, Konya bölgesinde antik dönemdeki adını koruyan tek yerleşim yeri olarak nitelendirir.

Buranın bazı kaynaklarda Hitit yerleşkesi ve bazı kaynaklarda ise Roma yerleşkesi olduğu iddia edilmektedir.

Aristama şehri, Roma döneminde de “Hyde” (günümüzdeki Gölören) antik şehrine bağlıdır. Hyde ve Aristama şehirleri arasındaki mesafe 10 km civarındadır. Bu durumda: Arista şehri, Hyde şehrinin aşağısındaki ovalara hakim olmak için bir karakol olarak kullanıldığı anlaşılır.

Evet gelelim şehrin kökenine: “Aristama” kelimesinin kökeni “Hititcedir” ve buna istinaden şehrin Hitit şehri olduğu anlaşılır. (Hitit sözlüğünde “Ardistama” kelimesi “sunu/sunak” anlamına gelmektedir.)

Belkaya şehri, Hitit döneminde kurulmuş olsa da, daha sonra Roma döneminde de bir yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Hatta: bölgede bulunan Roma dönemine ait olan bazı tabletler de dini içeriklidir ve Aristama dağının Roma döneminde de kutsallığını koruduğu anlaşılır.

Belkaya köyü ile ilgili kayıtlara devam edelim. 1097 yılında bölgede yapılan Haçlı Savaşının ardından, Türkler buralara yerleşmeye başlarlar.

Osmanlı döneminde, Arisama’da 2 camiden söz edilir. Bunlar: Arisama köyü camisi ve Ahmet Efendi Camisidir. Bu camiler günümüzde yoktur. Günümüzde burada görülen cami 1910 yılında yapılmıştır.

Yine Osmanlı döneminde Arisama’da camilerden başka bir de köy odası varlığı kayıtlıdır. Arisama köy odası, Belkaya camisini yapan Niğde Fertekli Nafi Usta tarafından yapılmıştır. Arisama yani Belkaya’da günümüzde bulunan caminin de aynı dönemde yapıldığı tahmin ediliyor.

Köy odası, taş duvarlı toprak damlı bir yapıdır. Pencereleri dikdörtgen, kapısı ise oval kemerlidir. Yapıda, bir aralık ve bir oda bulunur. Oda içindeki ahşap dolaplar üzerinde bitki bezemeler süsleme olarak kullanılmıştır. Oda üzerindeki kitabede yapım tarihi olarak 1923 tarihi yazılıdır. Bu köy odası, 1992 yılında koruma kurulu tarafından koruma altına alınmıştır.

Belkaya Camisi

Belkaya köyünde bugün kullanılan iki camiden birisi olan Belkaya camisi: 1914-1926 yılları arasında yapılmıştır. Cami inşaatını Niğde Fertekli Nafi Usta yapmıştır. Cami beş bölümlü son cemaat yeri ve tek kubbeyle örtülü harimden meydana gelir. Caminin minaresi, 1987 yılında yapılmıştır.

Eskikışla-Kıçıkışla

Arisama dağının batı yamacındadır.

Emirgazi’nin kuzeyinde Kıçıkışla veya Eskikışla adı altında bulunan mahallenin önemi: 20’nci yüzyıl başlarında beş Hitit sunağının bulunduğu yer olmasından kaynaklanmaktadır.

Kral IV Tuthaliya’ya ait olan bu eserlerin Kıçıkışla mevkiinde bir çeşmenin yanında bulunduğunu Kıçıkışla’da oturan bir çiftçi anlatmıştır. Çiftçi: sunakların Arısama Dağı’nın tepesinden getirildiğini, çocukken duymuş. Sunakların üzerindeki kitabeler Sarpa Dağından bahsetmektedir. Sarpa dağı, büyük olasılıkla Arısama dağıdır.

Eskikışla’nın 1 km doğusunda Dikilitaş mevkii vardır.

Dikilitaş Mevkii

Dikilitaş mevkii, Arısama dağının 1.92 km batısında, 1075 metre rakımdadır. Düz bir yerleşim alanıdır. Burası muhtemelen İmparator IV Tuthalija döneminde bir sunak alanı olarak kullanılmıştır ve burada 4 adet sunak bulunmuştur. (Sunaklar günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.)

Dağın batı yamacında “Dikilitaş” mevkii denen yerde: bulunan steller yani yazıtlar ve sunakların üzerindeki açıklamalara göre: Arısama dağı: gerek Hititler ve gerekse onların öncesinde Luwiler tarafından “Kutsal Dağ” ve bir dini merkez olarak kabul edilmiştir.

Hatta: bu dağda, koruyucu tanrı Ala’nın bir tapınma merkezi bulunuyordu. Bu yüzden: dağa adak sunakları ve steller yapılmıştır. Bu yüzden: bu dağın arkeolojik açıdan ayrıntılı incelenmesi sonucu, sanırım günümüzden binlerce yıl öncesine ait kalıntılar ve kültürel izler bulunabilecektir.

Günümüzde: bu dağda: tarihi önemde bir kale, kaya oyması, kilise ve büyük bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Her ne kadar bu kalıntılardan söz edilse de, bence en önemli ve görünür kalıntı kaledir.

Roma-Bizans Kalesi

Dağın tepesinde Bizans kalesi bulunuyor. Kale, Arsima dağının en yüksek tepesindedir. Yapının surları oldukça geniştir, kulelerle tahkim edilmiştir.

Kale: kuzey güney yönünde 120 metre, doğu-batı yönünde ise 90 metredir. Sur ve kulelerin farklı evrelerde yapıldığı göze çarpar. Günümüzde 10 metreyi bulan sağlam surlar görülebiliyor. Ayrıca kalenin kuzeyinde 30 metre uzunluğunda ve 2 metre genişliğinde bir sur parçası bulunuyor.

İlk yapılış dönemi, harçsız hafif işlenmiş taşlardan ve horasan harcı ile yapılmıştır. Kalenin güneş giriş kapısında, hac desenli bir blok kireçtaşı bulunuyor. Yamaçlar: kaleden düşen taşlarla kaplıdır, çıkış zordur ve tehlikelidir. Kalede su ihtiyacının karşılanması için kullanılan sarnıçlar, bugün de görülebilmektedir.

Genel olarak bugün görülen kale yapısı Bizans’tır ama tüm duvarların altındaki temeller farklı daha erken bir döneme aittir. Demir çağı veya Hitit olması muhtemeldir. Kalede yaşayan Romalılar ve yerli halk: Arap akınlarının başlaması sonucu güvenlik tehlikesi nedeniyle buradan ayrılarak Karacadağ bölgesine yerleşmiş ve orada yaşamaya başlamışlardır.

Evet bu kaleyi günümüzde gezmek isterseniz, dağın yakınına kadar araçla ve oradan 1 saatlik bir tırmanış yapmanız gerekiyor.

Uda-Uru şehri

Hitit arşivi dışındaki arşivlere göz atıldığında, Uragit’te bulunmuş bir yazıtta “Uda” şehri ismi geçmektedir. Ancak çivi yazılı metin, şehrin yeri hakkında ipucu sağlamaz. Eski Asur metinlerinde geçen Udum şehri, Hitit kayıtlarında geçen Uda ile aynı olabilir diye düşünülür.

II Mursili dönemine tarihlenen, babası I. Suppiluliuma’nın icraatlarının anlatıldığı çivi yazılı metinde, Uda şehrinin yeri hakkında ipucu sunulmaktadır. Buna göre Uda şehri, kralın beşkent Hattuşa’dan çıkarak kült gezileri düzenleyebileceği bir uzaklıktadır.

Koruyucu tanrı için gerçekleştirilen bir ritüeli anlatan çivi yazılı metinden anlaşıldığı kadarıyla Uda şehri bir Hitit Kralı (IV Tuthamia) tarafından Sarpa dağına kurbanlar sunmakla görevlendirilmiştir. Hitit Kralının Uda şehri halkını Sarpa dağına sunu yapmakla görevlendirmesi, Uda şehrinin Sarpa dağına yakın ve günlük yürüme mesafesinde olduğunu belgeler.

Yani: Uda şehrini, Emirgazi Altarlarına yaklaşık 500 metre mesafedeki Maltepe Höyük ile lokalize etmek mümkündür.

MALTEPE HÖYÜK

İlçenin yaklaşık 2 km kuzeyindedir.

Emirgazi’nin Kale mahallesinde cumanin 1.27 km kuzeyinde, 1108 metre rakımdadır. Höyüğün ölçüleri yaklaşık 210 x 170 metredir. Yüksekliği 4 metredir. Maltepe Höyüğü yakınlarında Arısama dağı vardır.

Bu dağın batısında Eskikışla mevkii ismi verilmiş ve Emirgazi sunakları da bu bölgede bulunmuştur. Maltepe Höyük ile Arısama dağı arasında yaklaşık 1-1.5 km lik bir mesafe vardır. Bu mesafe, yerleşim yeri ile onun kutsal dağı arasındaki birkaç saatlik mesafe olduğunu ifade eder. 

Ancak burada herhangi bir resmi arkeolojik araştırma yapılmadığından bazı varsayımları kanıtlamak mümkün değildir. Umarım en kısa zamanda resmi arkeolojik kazılar yapılır da bir kazanların bu en ünlü Roma kenti ortaya çıkarılır.

 Konya Beyşehir hakkındaki gezi yazım için  Beyşehir