Ankara Resim-Heykel Müzesi

Ankara Resim-Heykel Müzesi

 

Tam adı: Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesidir. İçinde, aynı zamanda bir “Operet sahnesi” barındırır.

Ama, siz gezinizde, maalesef bu bölümü göremiyorsunuz ve hatta nerede olduğunu bile bilemiyorsunuz.

Çünkü: böyle bir bölümün bulunduğu: tanıtıcı sitede yazılı olmasına rağmen, burayı görme şansınız yok.

Özellikle; Ankara ve şehri dışarıdan gelerek ziyaret edecek öğrenci gezilerinde: mutlaka ve mutlaka, burayı gezi listesine dahil edelim, inanın, öğrencilerin Türk resim sanatı geçmişine ait bu eserleri gördüklerinde, kesinlikle burada ilgilerini çekecek 1-2 saat geçirebileceklerdir.

YERİ

Ulus semtinde, Namazgah tepesi üzerindedir. Yani: Altındağ ilçesinin Gündoğdu mahallesindedir. Yani: Etnografya Müzesinin hemen yanındadır.

Aslında: Etnografya Müzesi ve Resim-Heykel Müzesi, aynı mekan içinde, yan yana iki bini ve bu nedenle, gezinize ayıracağınız zamanı uzun tutun ve her iki müzeyi de gezin. Giriş kapıları dahi: ortak.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

TARİHİ GEÇMİŞİ

Evet: müze gezimize başlamadan önce, biraz tarihi geçmiş hakkında bilgi vermek istiyorum, sonra ayrıntılı müze gezine geçebiliriz.

Bina: Atatürk’ün direktifleriyle, 1927 yılında, mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından yapılmıştır. İlk yapılış amacı: Türk Ocakları Merkez Binası olarak kullanılmasıdır. Zaten: binanın ana giriş kapısı üzerinde “Türk Ocakları” ibaresini görebiliyorsunuz.

Türk Ocakları: II. Meşrutiyetten sonra kurulmuş ve Kurtuluş Savaşını destekleyen bir oluşumdur. Ayrıca: kurtuluş savaşı bitiminde, Atatürk ilkelerini desteklemesiyle önem kazanmıştır. Bu nedenle: 1926 yılında, Türk Ocaklarının Merkez Binasının yapımı için bir proje yarışması düzenlenir.

Yarışma sonucunda: aynı bölgede, yani Namazgah Tepesinde, Etnografya Müzesinin inşaatını yapan Mimar Hikmet Koyunoğlu’nun projesi, birinci seçilir. Yapının inşaatına, 21 Mart 1927 tarihinde başlanır. Atatürk’ün emriyle, yapının inşaatında, yalnızca Türk işçilerinin kullanılması istenir.

Bunun üzerine, Mimar: Türk taşçı ustalarının büyük bölümünün kurtuluş savaşında ölmesi nedeniyle, mezar taşı ustalarını toplar ve bin bir güçlükle Marmara Adasından getirttiği mermerleri yaptırarak, binanın inşaatını, Nisan 1930 tarihinde tamamlattırır.

Hatta, inşaat süreci, bizzat Atatürk tarafından sık sık takip edilir. O dönemde, burada çirkin yapılaşma yok. Burası bataklık bir yer ve Gençlik Parkı, henüz yeni yeni inşa ediliyor. Ankara çayı, buradan geçiyor.

Çevresindeki kişilerden öğrenildiğine göre: Atatürk, bir gün: buraya bir sandalye koydurmuş ve çevresindekilere “burayı yeşil bahçe olarak hayal ediyorum ve burada yıllarca oturmak istiyorum” demiş. Daha sonra: 1938-1950 yılları arasında, bu kapı girişindeki katafalkta, uzun süre istirahat etmiştir. Yani, dileği bir anlamda, öldükten sonra yerine gelmiştir.

Bina tamamlanmasının hemen ardından, Türk Ocaklarının kapatılmasına karar verilir ve bunun üzerine, 10 Haziran 1931 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, bina teslim alınır. Ancak: 1932 yılında, bu kez Halkevleri açılır ve bu kez, bina “Halk evleri” ne tahsis edilerek “Ankara Halkevi” olarak kullanılmaya başlanır.

Bu dönemde: bina, başkentin kültürel yaşamında büyük etkiler sağlar. Konserler, törenler, toplantılar, tiyatro-bale ve opera gösterileri, burada düzenlenir. Ayrıca: zengin bir kütüphane oluşturulur. Etkinliklerin birçoğu, bizzat Atatürk tarafından, Cumhurbaşkanlığı locasından izlenir.

1952 yılına gelindiğinde, bu kez “Halkevleri” kapanır ve bina, hazineye devredilir. Bu sırada “Türk Ocakları” yeniden açılmıştır ve bina: yeniden, Türk Ocaklarına tahsis edilir. Türk ocakları, 1952-1961 tarihleri arasında, binada birçok etkinlik düzenler ve daha sonra bakımsızlık nedeniyle, yıpranmaya başlar.

1971 yılına gelindiğinde, Milli Savunma Bakanlığına, 1972 yılında ise Milli Eğitim Bakanlığına devredilir. Tüm bu devirler sırasında, gerek binanın yapısal mimarisinde ve gerekse içindeki tarihsel eşyaların büyük kısmı tahrip olur, salonun locaları sökülür, sahne kullanılmaz hale gelir.

1972 yılında: Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, binada büyük değişiklikler yapılır ve Akşam Sanat Okulu olarak kullanılmaya başlanır. Çeşitli meslek kursları açılır ve en büyük tahribat bu dönemde yaratılarak, iç ve dış süslemelerin büyük bölümü yok edilir. 2 Nisan 1980 tarihinde, müze, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından hizmete açılır.

1985 yılında ise, Sabancı Vakfı tarafından restore edilmiş ve Müze olarak ziyarete açılmıştır.

Müzede: son olarak, 2010’lu yıllarda yapılan çalışmalar sonucu: güvenlik kameraları yenilenmiş ve teşhir alanları genişletilmiştir. Genişletilen yeni mekanlar ile, daha önce müzede 250 eser sergilenirken, günümüzde 700 resim ve 100 civarında heykel sergilenmektedir.

Daha önce, Fikret Mualla’nın 4-5 tablosu sergilenirken, günümüzde 30’dan fazla tablosu sergilenmektedir. Yani, müzenin depolarında çürümeye terk edilen birçok eser günümüzde salonlarda sergilenmektedir. Hatta, eserler için çok zararlı olan doğrudan aydınlatma yerine, günümüzde ortam ışığından yararlanılmaktadır.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

BİNANIN ÖZELLİKLERİ

Burada: 6 adet salon var. Bu salonlarda: daimi sergiler yapılıyor, yani buradaki eserler değişmiyor. Ancak: geçici sergilerin açıldığı, 3 galeri salonu daha bulunuyor.

GÖSTERİ SALONU

Müze binasında: konser, tiyatro ve film gösterilerinin yapıldığı, 500 seyirci kapasiteli bir salon bulunuyor. Bu salon: akustik özelliklere sahiptir ve Türk motifleriyle süslenmiştir. Orkestra çukuru bulunan sahnesi, opera gösterileri için de uygundur. Ankara Devlet Opera ve Balesi, zaman zaman, burada temsiller vermektedir. Ama, yazının başında söz ettiğim gibi: böyle bir salonu sakın aramayın, ne görebilirsiniz, ne de size gösterecek birilerini bulabilirsiniz.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

MÜZE KOLEKSİYONLARI

1976 yılında, bina, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından teslim alındığında, yalnızca 4 tablo bulunuyordu: Bunlar: Osman Hamdi Bey: Silah Taciri, (Osman Hamdi Bey, aynı zamanda, ülkemizdeki ilk müzeciliğin kuruluşunu sağlayan birisi olarak öne çıkmaktadır, sanırım Osman Hamdi Bey gibi birisi olmasaydı, ülkemizde, bugün müzelerimizde gördüğümüz eserlerin, en az yarısı, yurt dışına kaçırılmış olurdu, bu yüzden kendisine minnetle anıyorum)

V.Vereshchagin Timur’un Mezarı başında,

Üst kata çıkan merdivenlerde bu muhteşem büyük tabloyu görebilirsiniz.

Zonaro: Genç kız portresi

(hemen merdivenle üst kata çıkılan bölümde, solda kalıyor, müzedeki nadir yabancı ressam eserlerinden birisidir.)

Emel Cimcoz (Korutürk): Gazi’ye şükran.

Daha sonra: 8 kişilik bir sanatçı gurubu oluşturuldu ve bu gurup tarafından: kamu kuruluşları duvarları ve depolarında bulunan ve devlet parası ile satın alınan tablolar kontrol edilerek, müzeye koleksiyona katılacak 500 kadar tablo belirlendi.

Bazı kamu kuruluşları, ellerindeki tabloları vermek istemeseler de, bunlar toplanıp müzenin koleksiyonuna dahil edildiler. Aynı dönemde: Fikret Mualla’nın 26 tablosu, Paris’te satın alınarak, müzenin koleksiyonuna katıldı. Ayrıca: bağış yolu ile de müzeye önemli sayıda, tablo kazandırılmıştır.

1 Ekim 1992 tarihi itibarıyla, müze demirbaşında kayıtlı: 399 sanatçıya ait, 1289 yapıt bulunmaktadır.

Bu yapıtların dağılımı ise

890 adet resim,
211 adet heykel,
118 adet baskı,
54 adet seramik,
16 adet, Türk süsleme sanatları eseri.
Bu eserlerin toplam 250 kadarı, teşhir salonlarında sergilenmektedir.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi

ESERLERDEN ÖNE ÇIKANLAR

Bu müzede, yüzlerce tablo ve bir kısım heykel sergileniyor. Ama, hani derler ya, her müzenin, sergilenen eserleri arasında bazıları “prestij” eserleridir, işte, Resim-Heykel Müzesinin prestij eserleri yani müze gezinizde, mutlaka görmenizi önereceğim eserler şunlardır:

Hikmet Onat: Kıyıda balıkçılar,
Fikret Mualla: Amerikan bar,
Hikmet Onat: Kurbağalı dere,
Halil Paşa: Boğaz,
Abdülmecit Efendi: Haremde
İbrahim Çallı: Manolyalar,
Osman Hamdi Bey: Silah taciri,

HIRSIZLIK

9 Mart 2010 tarihinde: Müzede yapılan bir araştırma sonucunda, Hoca Ali Rıza’ya ait bir kısım kara kalem eserin ve hatta, kime ait olduğu bilinmeyen 5 yağlı boya tablonun çalındığı tespit edilmiştir. Ressam Hoca Ali Rıza: 1884 yılında, teğmen olarak Harbiye’yi bitirmiş ve okulda, resim öğretmeni olarak görev yapmıştır.

Kendisi, kurşun kalem çalışmalarında kurallar koymuş bir üstat olarak bilinip, tanınmaktadır. Türk resim sanatında bir değer olarak kabul edilen bu sanatçımıza ait, trilyonluk 13 kara kalem çalışma çalınmış ve yerine fotokopileri bırakılmıştır.

Evet, bir süre öncesine kadar, çelik bir kafes bile bulunmayan müzede, günümüzde parmak izi sistemi ile giriş yapılan, son derece güvenli ve modern bir güvenlik sistemi kurulmuştur.

Ama: bu güvenlik sisteminin ilk hedefi, bence ziyaretçiler olmasa gerek, çünkü: gayet masum duygular ile müzeyi ziyaret etmek isteyen ziyaretçi, alınan aşırı güvenlik önlemlerinden bunalabiliyor.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

MÜZE YERLEŞİMİ

Müzenin içinde: 3 güzel sanatlar galerisi (Korutürk, Arif Hikmet Koyunoğlu, Sedat Simavi), 3 atölye (resim, heykel, seramik), 1 restorasyon atölyesi, 6 teşhir salonu, 1 güzel sanatlar uzmanlık kitaplığı, 1 Şark salonu, 1 konser-tiyatro salonu, yönetim bölümü, kafeterya ve depolar bulunmaktadır.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi

MÜZE GEZİSİ

Evet, müze hakkında gerekli tüm bilgileri kısaca aldıktan sonra, müze gezimize başlıyoruz. Yazının başında da belirttiğim gibi; Ankara Adalet Sarayı karşısında, Ankara-TRT Radyosunun, Türk Hava Kurunun ve Olgunlaşma Enstitüsü tarihi binasının hemen arkasındadır. Atatürk Bulvarından geçerken, uzaktan bu binayı görebilirsiniz, ama yanına ulaşmak için, binanın arka cephesine dolaşmanız gerekiyor.

Özel aracınız ile gittiyseniz, arka cephede, müze binasının hemen arkasında, Ankara Lisesinin yanındaki giriş bölümünde otopark bulunuyor. Aracınızı, ücreti karşılığı buraya park edebilirsiniz. Başka bir araç ile bölgeye gidip, müzeye yürürseniz ki, Atatürk bulvarından, yaklaşık 10 dakika yürüme mesafesindedir, müzenin arka cephesindeki giriş kapısından, müze bölümüne girebilirsiniz.

Müzeye giriş ücretsiz. Güzel bir uygulama.

Müzenin ön cephesine ulaştığınızda: merdivenlerden çıkıyorsunuz ve kapıdaki dedektör bölümünden geçtikten sonra: müzenin girişindesiniz. Burada: müze cam kapısına görüntüye hassas cihaz konulması ve kapıya yaklaştığınızda kapının otomatik olarak açılması güzel düşünülmüş bir uygulama.

Müzede: yoğun güvenlik önlemi alındığı dikkat çekiyor. Yani: sürekli çevrenizde güvenlik elemanlarının gezindiğini görüyorsunuz. Hatta: müzeyi hangi güzergahı takip ederek gezeceğinizi bu güvenlik elemanları sözlü olarak size söylüyorlar.

Ama, bence bu gereksiz, çünkü müzeyi gezi güzergahının güvenlik elemanının sözlü uyarısına göre değil, başka bir önlem alınarak yapılmasını tercih ederdim. Örneğin: gezi güzergahını belirten ok işaretleri konulabilir.

Gelelim güvenlik önlemlerine: öncelikle şunu belirtmemde yarar var: müzede sergilenen eserlere, ziyaretçilerin çok fazla yaklaşmasına izin veriliyor ki, bence bu yanlış. Ziyaretçilerin, eserleri daha uzaktan izlemelerini sağlamak veya eserlerin önüne cam bir güvenlik önlemi yerleştirilmesinden yanayım.

Çünkü: tamam güvenlik elemanı çok, öte yandan her salon kameralarla kontrol ediliyor, ama herhangi bir esere zarar verildiğinde: zarar vereni yakalasanız ne fayda…….

Önemli olan zarar verilmeden önlem almak gerekmez mi? Umarım bu uyarım, gün gelir, bana “ben demiştim” gibi bir söz söyleme imkanı yaratmaz, hemen önlem alınır. Yoksa, her ziyaretçinin peşine bir güvenlik elemanı takmak ne kadar çözüm olabilir, eserlere zarar vermeyi kafaya takan birisi için sanırım bu bir önlem olamaz

Bir de: müzeye girdiğinizde, elinizde fotoğraf makinesi, bol bol resim çekiyorsunuz, bu arada flashlar patlıyor. Ancak, görevliler, flash patladıktan sonra, “flash yasak” diye uyarıda bulunuyorlar. Ancak, bu sırada flash patlıyor zaten.

Lütfen: müzenin girişine birkaç dilden bir yazı yazalım veya simge koyalım “FLASH YASAKTIR” Çünkü, sonuçta bu eserlerin hırpalanmasının en büyük nedeni, flash.

Ankara Resim-Heykel Müzesi

Neyse: biz gezimize devam edelim. Müzeye girdik, Etnografya Müzesinde olduğu gibi, burada da guruplara müze hakkında bilgi verebilecek bir rehber aradık, ama nafile. Sonuçta, biraz önce de söylediğim gibi: müzede güvenlik elemanlarının uyarısı ile gezi güzergahını belirleyebiliyorsunuz.

Evet: biz, görevlinin önerisine ayak uydurarak: sağdan itibaren müzeyi gezmeyi başlıyoruz. Sağ yandaki ilk galeri, daha çok: 20’nci yüzyıl ressamlarının eserlerine ayrılmış. Duvarlarda yağlı boya tablolar, ortada güzel bir oturma düzeni ve birkaç heykel bulunuyor. Salon o kadar güzel aydınlatılmış ki pırıl pırıl görülüyor.

Daha sonra: merdivenlerden üst kata çıkıyoruz. Önce: 3 numaralı oda ve burada ünlü Türk ressamlarından Fikret Mualla’nın sulu boya eserlerini görebiliyoruz. Sonra: yandaki 2 numaralı oda ki burada da Türk resim sanatının öncülerinin eserleri ve özellikle Osman Hamdi Bey’in Silah Taciri isimli tablosunu görebiliyorsunuz.

Ardından: uzunca bir koridor boyunca ilerliyoruz, bu arada birkaç basamaklı bir merdivenden iniyoruz ve koridor devam ediyor ki, biraz önce girişte kullandığımız salona kadar ilerleyen koridorun her iki kenarında birçok tablo ve eser görülüyor.

Koridorun bitiminde, hemen sağda, bu kez bir oda var, bu oda ise: çeşitli mobilyaların sergilendiği bir yer olarak dikkati çekiyor.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi

Burası: Şark köşesi olarak düzenlenmiş büyükçe bir salon. Burada: Atatürk döneminde kullanılan mobilyalar sergileniyor, mobilyaların ve koltukların Atatürk tarafından kullanıldığının ifadesi olan fotoğraflar ise, duvarları süslüyor.

Yani: mobilyaları gördükten sonra, bunların ne gibi bir ortamda kullanıldığını görmek için duvardaki fotoğraflara bakmalısınız. Bunlara bakarken: savaştan ve büyük bir yokluk ortamından çıkmış, genç Cumhuriyetin önde gelenlerinin nasıl bir ortamda yaşadıklarını hayal etmelisiniz.

Burada, hemen kapının yanındaki camekanda ise, binanın mimarı ile ilgili objeler sergileniyor.

Buradan çıkınca hemen yandaki odada: yine Türk hat, ebru ve seramik sanatı eserleri sergileniyor ki, özellikle hat sanatı ürünleri gerçekten muhteşem güzeldir ve mutlaka görün.

Evet: burayı da gezdikten sonra merdivenlerden aşağıya iniyoruz ki, bu sırada merdivenlerin üstünde bulunan Timur’un mezarı tablosu: gerek büyüklüğü ve gerekse güzelliğiyle hemen dikkatinizi çekecektir.

Merdivenlerden inince, yine bir salon var, bu salondaki eserleri de gezdikten sonra: bence müzeyi terk etmeden önce, müze idaresinin koyduğu “görüş ve öneri defteri” ne mutlaka bir-iki satır yazın.

Memnun kaldı iseniz, memnuniyetinizi, rahatsız olduğunuz hususlar varsa, bunları mutlaka yazmalısınız. Görüş ve önceki defteri iyi bir uygulama, bence yürekli bir yönetim böyle bir defteri koyabilir ki, koymuşlar.

Müzenin girişindeki dış merdivenlerinden indikten sonra, Atatürk anıtının hemen ilerisinde, merdivenlerden inince “Müze Kafeteryası” isimli bir yer var. Güzel ve güneşli bir Ankara gününde, burada oturup bir çay içmek oldukça keyiflidir.

Bu arada, tuvalet kullanmak isteyenler için de, tuvaletler hemen burada, yani kafeteryanın yanında. Ama, bir erkek ve bir bayan tuvaleti yapmak düşündürücü, iyi ki buraya büyük bir ziyaretçi gurubu gelmiyor, yoksa tuvaletin önünde uzun kuyruklar oluşabilir diye düşünmemek elde değil.

Sonuç olarak şunlar söylenebilir: öncelikle burası sanata yönelik bir müze ve birçok insanın ilgisini çekmediği gibi, birçok insanın da ilgisini çekecek düzeydedir. Yurt  dışındaki benzerleri gibi, resim sanatı dalında üst düzey sanatçı eserleri barındırmasa da; ülkemiz açısından üst düzey sayılabilir.

Bence: resim sanatına karşı ilgi, bilgi ve görgüyü arttırmak açısından özellikle okul öğrencilerinin burayı mutlaka ziyaret etmelerini sağlayacak organizasyonlar düzenlenmelidir. Ayrıca: ülkemizi ve Ankara’yı ziyaret eden yabancı devlet büyüklerinin protokol ziyaretlerinde, bu müzenin tanıtımı açısından mutlaka programa dahil edilmesi gerekir.

Müze idaresi konusunda ise: ziyaretçilerin eserlere fazla yaklaşması engellenmeli, popüler eserlerin önüne cam korunak konulmalı, her ziyaretçinin peşine hafiye gibi bir güvenlik elemanı takılması önlenmelidir.

Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi
Ankara Resim-Heykel Müzesi

 

Ankara Gençlik Parkı

Ankara Gençlik Parkı

Ankara’da yaşayanların ve şehir dışından gelerek Ankara’yı gezmeyi ve tanımayı düşünenlerin; kısa veya uzun programlarına mutlaka almalarını ve gezmelerini önereceğim.

Çünkü: ilk kez, 1969 yılında gördüğüm ve tanıdığım, ancak son on yılda, belki de, bir kez gittiğim Gençlik Parkı; yapılan restorasyon sonunda, tenkit edilen o saçmalıklardan yani suçlu barındıran, izbe bir mekan olmaktan kurtulmuş.

Ankara Gençlik Parkı

Yarım günümü verdim, parkı gezdim ve gördüklerimi, yorumlarımı sizlerle aşağıda paylaşacağım. Ama: başlangıçta her zaman olduğu gibi, bir-iki kelime ile özetlemem gerekirse: mutlaka zaman ayırın ve gidin, bu güzelliği görün ve yaşayın.

Ancak: şu nu da belirtmeden geçemeyeceğim, her ne kadar şu anki görünümü gayet güzel olsa da; bir zamanlar, devletin tüm imkanları seferber edilerek yapılan parkın; o anki, nostaljik görüntüsünden eser kalmamış.

Avrupa ve Amerika’da, yani gelişmiş ülkelerde, bu tür yapıların restorasyonunda tamamen orijinal planlara sadık kalınıyor. Ancak: Gençlik Parkının restorasyonunda: orijinal plandan pek eser kalmamış.

Ankara Gençlik Parkı

Sizler, bu  parka gittiğinizde, eğer eski halini biliyorsanız, birçok anınızın bulunduğu bu parkta: havuz kıyısındaki çay bahçelerini arayacaksınız, bu çay bahçelerinde içtiğiniz semaver çayları arayacaksınız, belki de bahçesinde birçok ünlü sanatçıyı dinlediğiniz gazinoları arayacaksınız, havuzunda yakınlarınız veya sevdiğinizle sefa sürdürdüğünüz sandalları arayacaksınız, belki de deniz bisikletlerini, havuzun hemen kıyısında yıllarca demirlemiş görüntüsü veren ve uzun yıllar restoran olarak kullanılan o vapuru arayacaksınız, önünde satın almak için kuyruğa girdiğiniz dondurmacı şişmanı arayacaksınız vs.

Bilmiyorum: aslına bakarsanız, ikilem de kaldım. Bu hali de güzel olmuş. Tamam kent dokusuna sadık kalınmalı, tamam anılarımızın geçtiği birçok yer yok edilmiş, ama, parkın son on yılını düşününce, öncesinde yaşadığımız anıların hiçbir anlamı kalmıyor.

Şu anki hali: güzel, olumlu, güvenli. En azından ailece gidilebilecek bir yer haline gelmiş.

Eskisi elbette sahip olduğu klasik ve tarihi dokusu ile güzeldi, ama içinde barındırdığı suçlu insan profili ile gidilemiyordu.

Gidemediğim yerin güzelliğinin ne anlamı var. Şimdi hiç olmazsa, rahatça gidebilirsiniz, çünkü birçok güvenlik elemanı var. Bu çok önemli.

TARİHİ

Burada: park yapılmadan önce, bataklıklarla kaplı (İncesu deresinin taşkın alanı) , 28 hektarlık bir arazi bulunuyormuş. Park yapılmasına karar verilen bölgede ise: arazinin bir bölümünde “Ay-yıldız” isimli bir futbol sahası bulunuyormuş.

Parkın yapımına: 1936 yılında başlanır. Tasarımcısı: Fransız Theo Leveau. O yıllarda, çevresi boş araziyle çevrili, susuzluk çekilen Ankara için, park öylesine önemli bir projedir ki, her türlü fedakarlık göze alınır.

Şöyle ki: İncesu bölgesi temizlenecek ve üzeri kapatılacak, daha sonra filtre istasyonundan borularla buraya su getirilecektir. Meydanda büyük bir havuz olacak, üzerinde bir adacık bulunan havuzda; motor ve sandallar bulunacak ve ayrıca, adaya iki de köprü yapılacaktır.

Parkta: gül bahçesi, kahve ve gazinolar, Ankara ikliminde yaşayabilecek kuşlar için bir bahçe, açık hava tiyatrosu, çocuk bahçesi, labirent, yüzme havuzu, atlılar için ise 2200 metre uzunluğunda bir gezinti yolu bulunacaktır.

Her şey iyi güzel olmasına rağmen, proje askıya alınır. Ancak: 1939 yılında, yani 3 yıl sonra, yeniden inşaata başlanır. 1941 yılında: havuza su verilmeye başlanır.

Park: 7 yılda tamamlanarak, 19 Mayıs 1943 tarihinde hizmete açılır. Açılışta: Başbakan, Meclis Başkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri ve milletvekilleri bulunur.

1944 yılının, 30 Ağustos günü: havuzda: yüzme, kürek ve yelken yarışları düzenlenir. Ankara gibi susuz, kurak bir kentte, böylesine büyük bir havuz ve ağaçlık alanın önemi

1951 yılında ise; bir gösteri için buraya gelen İtalyan oyun parkı: Lunapark adı ile, park içine yerleştirilmiş. 1957 yılında: park içinde dolaşan, iki minyatür tren işletilmeye başlanmış. Daha sonra ise, günümüzde de bulunan, Nikah Salonu yapılmış.

Evet, parkın içinde büyük havuz var. Önceleri: bu havuzda kayıkla geziliyordu. 1960’lı yıllara kadar bu havuzda, su sporları bile yapılıyormuş. Ayrıca: havuz çevresindeki gazinolarda ise: dönemin ünlü sanatçılarının konserleri izleniyormuş.

Ancak; 1980’li yılların başından itibaren: parkın çekiciliği kaybolmuş. Özellikle: parkı mesken tutan: madde bağımlıları ve evsizler; buraya gelen insanlar için problem yaratmaya başlamışlar ve Ankara insanı, parkı terk etmiş.

Park,  takip eden dönemde, farklı bir görünüm kazanır ve yetkililerin tanımıyla “suç oranı yüksek bir mekan” haline gelmiştir.

Uzun yıllar bu terk edilmişliğin baskısı altında, izbe bir hal alan bölge: Ankara Büyükşehir Belediyesinin gerçekten güzel bir çalışması sonucu: bugünkü hali ile, güzel, güvenli ve rahatlıkla gidilebilecek bir durumda.

Tüm bu özellikleri ile, Gençlik Parkı: Cumhuriyet döneminin ilk kentsel parkıdır.

Ankara Gençlik Parkı

GENEL ÖZELLİKLERİ

Gençlik Parkı: Ankara Garı ile Opera binası arasındaki, 275 bin metre karelik alanda kurulu. Biraz öncede söz ettiğim gibi: bu mezbelelikte, 2007 yılında park kapatılarak restorasyona geçilmiş.

Yaklaşık 23 aylık bir restorasyon, yok hayır restorasyon değil tamamen bir inşaat-onarım çalışması olmuş, yaklaşık 23 aylık bir restorasyon süresi sonunda, park 2009 yılının 30 Ağustos tarihinde açılmış.

Evet, bu projenin mimarı ise: daha önce: Harikalar Diyarı, Altınpark ve Dikmen Vadisi 2 Etap çalışmalarını da yapan: Öner Tokcan.

Park bölgesinin 6 giriş kapısı bulunuyor. Bunların başlıcası: Ulus ve eskiden şehir dışı ve yurt dışından gelenlerin ilk gördükleri yer olan: Gar girişi. Diğerleri ise: Genlik kapı, Metro kapı, Lunapark kapı, 19 Mayıs kapıdır. Bütün girişlerde: güvenlik var.

Park alanı içinde: Ankara Büyükşehir Belediye Tiyatrosu Binası, Kültür Merkezi, Gençlik Merkezi, Belediye Kabul Salonu, Kapalı otopark ve küçük yapılar kapsamında, 43 büfe, çay bahçesi ve pastane bulunmaktadır.

GEZİ PLANI

Gençlik parkına: özellikle sanırım yoğun girişlerin yaşandığı iki kapıdan gireceksiniz. Şehir dışından gelenler, hemen tren istasyonunun karşısındaki (200 metre uzaklıkta) kapıdan girerler.

Diğer ziyaretçiler ise: Ulus kapıyı tercih edebilirler. Hani, Ankara’nın eskileri bilirler, İtfaiye Meydanı, hatta daha bariz bir isim, Hergele Meydanı kapısından girerseniz, parkın tüm güzelliklerini ve özellikle havuzlarını  daha iyi görebilirsiniz.

Ben: sizlere bu satırları yazabilmek için: Ulus tarafındaki kapıdan girdim. Gençlik Parkına giriş ücretsiz. Bu kapı: Ulus merkezine çok yakın. Yaklaşık: 500 metre uzaklıkta. Yani: herhangi bir şekilde, Ulus merkeze ulaştığınızda, yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş ile, Gençlik Parkına rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Eğer: kendi aracınız ile buraya ulaşmak isterseniz, size önerilerim şunlar olabilir. Ulus istikametinden, Atatürk Kapalı Spor Salonu ve 19 Mayıs Stadyumu açık futbol sahalarının yanından geçerken, orada bulunan herhangi bir açık otoparklara ücret ödeyerek, aracınızı park edebilirsiniz.

Diğer bir alternatif: Gar İstikametinden, Ulus istikametine gelirken, yine cadde ortasındaki açık alanlara aracınızı park edebilirsiniz. Ayrıca: hemen Gar meydanı önünde, Gar giriş kapısı önünde, meydanın altında kapalı otopark olduğu söyleniyor.

Ben burayı denemedim, bilemiyorum açık mı kapalı mı, uygun mu bilmiyorum. Ama: bu meydanda, üst bölümde, bol miktarda taksi ve taksici var. Sözüm ona: bu taksiler de, ileri ki zamanda, alttaki bu kapalı otoparka alınacaklar ve meydan boşalacakmış.

Taksiciler, halen meydanda bulunduklarına göre, sanırım kapalı otopark açılmadı, bilemiyorum. Bu kapalı otoparkın: 113 araç kapasiteli olduğu söyleniyor.

Son alternatif: Hacettepe-Saman Pazarı-Ulus istikametinde geliyorsunuz. Gençlik Parkı bölümünde, hemen Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunun karşısında, gençlik parkının en büyük açık otopark alanına girebiliyorsunuz. Bu açık otopark alanının kapasitesi: 309 araç imiş.

Gençlik parkına, özel arabası ile gelmek isteyenler için, alternatifler bunlar. Yönünüze göre, aracınızı park edebileceğiniz bir yer seçebilirsiniz. Son olarak: Tren Garının önüne aracınızı park edebilir ve kısa bir yürüyüş ile, parka girebilirsiniz. Bu da bir alternatif.

Evet: gezimize yürüyerek devam ediyoruz. Ulus kapıya geliyorum. Kapıda tenkit etmek istediğim bir husus var. Gençlik Parkı yazısı çok cansız. Gündüz bu yazıyı görmek mümkün değil. Akşam sanırım ışıklandırılıyor ve canlanıyor, ama, gündüz saatlerinde buranın “Gençlik Parkı” olduğunu anlamak pek mümkün değil.

Gençlik Parkı yazısı, muhteşem cansız. Lütfen, bu kadar emek verdiğiniz bu parkın kapısına: burasının “GENÇLİK PARKI” olduğunu belirten, muhteşem büyük ve canlı bir yazı asın.

Kapıdan giriyoruz, girerken, kapıdaki güvenlik elemanlarının çokluğu dikkatimi çekiyor, gayet güzel, bunları görünce, kendimi güvende hissediyorum ve rahatlıyorum.

Hatta: hemen kapının yanında, küçük bir motorlu araç içinde resmi kıyafetli polisleri görüyorum ve daha da rahatlıyorum. Çünkü: buraya en son geldiğimde, gerçekten park içinde gezmekten korkacak derecede saçma sapan insanlara rastlamıştım. Şu an, gerek resmi polis memurları ve  gerekse resmi kıyafetli güvenlik elemanlarının yoğunluğu: insanı rahatlatıyor.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Evet, devam ediyorum. Kapıdan girince, sağ yanda, gayet güzel oturma yerleri, yeşil alanlar düzenlenmiş. Hatta, bir kafeterya var. Sol yanda ise, çocuk oyun alanları yapılmış. Ortada ise, işte muhteşem bir havuz.

Havuzun bulunması değil, havuzda fıskiyelerle yaratılan görüntü muhteşem, inanın, üç dört dakika bu fiskiyelerin yarattığı güzelliği seyrettim. Sonra devam ettiğimde: karşıma büyük havuz çıktı. Büyük havuzun en güzel yanı: havuz temizlenmiş.

Suyu tertemiz, tabanı ki, derinliği fazla değil, ( bu arada, bu havuzun derinliğine ait, yetkililer tarafından birkaç ikaz yazılı yazılmalı, yine de küçük çocukların bu havuz yakınlarında velileri tarafından kontrol altında tutulmaları için uyarı yazıları yazılmalı) dibi görünüyor ve dibi de  temiz. Tebrikler,

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Evet: büyük havuzun ortasında: muhteşem bir fiskiye, gökyüzüne sularını fırlatıyor. Solunuzda: havuzun kıyısında, buranın en büyük anı deposu “NİKAH SALONU”, sol yanda, yürüyüş yolu, ama klasik hali duruyor, yani üstü ahşaptan kapatılmış, yanlarında oturma bankları olan yürüyüş yolu.

Her yan yeşillendirilmiş, ağaçlar, çiçekler, gayet güzel. Bunun yanında, buraya gelen insan yoğunluğunun çok olacağı düşünülerek, bol miktarda, oturma yeri yapılmış, güzel düşünce. Bu banklara oturup: karşınızdaki muhteşem havuzu izleyebilir, fiskiyeyi izleyebilir, çevrenizdeki yeşilliklerin yarattığı doğal ortamı yaşayabilirsiniz.

Ki, en önemli durum: bu güzellikleri yaşarken, sizi rahatsız edecek bir kısım saçma-sapan insanın bulunmadığını bilmek, muhteşem bir duygu. Akşam saatlerinde ve gece, durumu bilmiyorum, ama bir cumartesi günü, inanın, gündüz saatlerinde, burada rahatlıkla oturup, rahatlıkla biraz önce söylediğim güzellikleri yaşayabilirsiniz.

Çünkü, her an olmasa da, beş-on dakikalık fasılalarda, yanınızdan resmi giyimli, bir güvenlik elemanının geçtiğini rahatlıkla görüyorsunuz.

Evet: büyük havuzun sağ yanındaki yürüyüş yolunu takip ederek yürüyün. Sol yanınızda havuz, sağ yanınız, banklar ve çiçekler, çim bir ortam, üstünüzde ise, ahşap bir tünel gibi yapılmış, bu tünelin üstünde de yeşillikler var. Yürüyüşünüz: köprü bölümüne kadar gidiyor. Bu sırada: sağ yanınızda: Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Binası var.

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE TİYATRO BİNASI

Burada, eskiden açık hava tiyatrosu vardı. Tabii bunun kullanılması mümkün değildi, son yıllarda özellikle, burada herhangi bir tiyatro oyunu olduğunu sanmıyorum. Ama şimdi: aynı yere, muhteşem bir tiyatro binası yapılmış.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Binası. Yapı: 600 kişilik salon ve 200 kişilik balkon ve localarıyla birlikte, her türlü teknolojik yapıya sahip. Tiyatro sahnesi 434 metre karedir. Sahnede: 2 adet sahne asansörü, 1 adet orkestra asansörü ve 26 metre yüksekliğinde: sofito bulunmaktadır.

Bu hali ile: yapı, Ankaranın en büyük tiyatro salonudur.

Tiyatro binasına uzaktan baktığınızda: yapı, muhteşemliği ile dikkati çekiyor. Sonra yürüyüşe devam ediyoruz. Lunapark bölümüne bağlanan köprüye ulaşıyoruz. Köprünün her iki yanında, eskiden havuzun hemen kıyısında oluşturulmuş çay bahçeleri varken, şu anda yok.

Çünkü: köprünün her iki yanındaki bu boşluklara, gayet güzel hasır benzeri koltuklar yerleştirilmiş. Üst bölümü ise: yine güneş ve yağıştan korunacak şekilde, kapatılmış. Bu koltuklarda oturup, yine havuzun güzelliklerini izleyebilirsiniz.

Sonra köprü. Köprünün üstüne çıktığınızda: sağ yanınızda, havuzun Gar giriş kapısına doğru uzanan bölümü bulunuyor. Bu bölüm: bir çok fıskıye ile o kadar güzelleştirilmiş ki, inanamazsınız. Havuz kıyısında ise: daha önce bulunan tüm çay bahçeleri, restoran ve kafeteryalar kaldırılmış.

Bu bölüm, yani havuz kıyısı, tamamen banklar ve oturma bölümleri ile doldurulmuş. İnsanlar, burada rahatlıkla oturup, havuz içindeki fıskıyelerin yarattığı görsel güzelliği seyrediyorlar.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Sonra köprüden karşıya geçiyoruz ve havuzun Gar kapısı girişinin hemen karşısındaki, bir anıt benzeri yapıyı görüyoruz. Evet, bu da, orada ismi yazılı olmasa da, internetten adını öğrendiğim “CUMHURİYET ANITI” Peki, niye orada, yani anıtın hemen yanında, bu anıtın cumhuriyet anıtı olduğu yazılı değil.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

CUMHURİYET ANITI

Bu anıt: parkın Gar bölgesinde girişte: parka gelenleri karşılamaktadır. Bu anıtın çevresinde oturma alanları oluşturulmuş. Bu anıt: uzaktan da dikkati çekiyor. Ortada: sanırım pirinçten yapılmış büyük bir küre ve sanırım bu küre, dünyayı temsil ediyor.

Bu kürenin hemen her iki yanında, gökyüzüne yükselen, iki sütun. Bunların neyi temsil ettiğini anlayamadım. Sizler de, bu anıtı gördüğünüzde, kesinlikle bu anıtın neyi temsil ettiğini merak edeceksiniz. Ön tarafta bir yazı var.

Atatürk’ün, Cumhuriyetin önemi hakkındaki kısa bir yazısı. Başkaca bir bilgi yok, bu anıtı kim yapmış, neyi ifade ediyor. Büyükşehir Belediye yetkilileri, umarım, bu konuda bir yazıtı, anıtın yakınlarına bir yere asarlar. En azından, bu anıt kimin eseri?

Evet, Ankara dışından gelenler içinde, bu anıtın önünde, arkada, havuz fonu ile resim çektirmek, bir adet olmuş, gayet güzel. Buradan, yürüyerek Lunapark girişine gelirken: sağ yanınızda, birçok çay bahçesi, restoran ve kafeterya göreceksiniz.

Buralarda: kısa molalar vermek mümkün. Hepsinin bulunduğu bölgeye, numaralandırma sistemi yapılmış. Bu da güzel olmuş. İnsanlar birbirleriyle buluşmak için, bu numaraları rahatlıkla kullanabilirler. Evet, bu mekanlar aynı zamanda, havuz kıyısından biraz iç kısımlara çekilmiş, havuz kıyıları, insanların gezinmeleri ve oturmaları için yapılmış banklara ayrılmış.

Bu arada: park ile ilgili genel bir konudan söz etmek istiyorum. Güzel tabelalar ile, parkta neyin nerede bulunduğu kolayca anlaşılır hale getirilmiş. Mekanları gösteren tabelalar çok güzel. Ayrıca: belli başlı yerlere, parkın planını belirten ve o an bulunduğunuz yeri işaret eden levhalar konulmuş. Bu levhalarda: nereye gitmek istiyorsanız, sizi yönlendirmesi açısından çok olumlu.

Gezimize devam ediyoruz. Gençlik Parkında, benim yenilenme çalışmalarından sonraki en büyük merakım, elbette Lunapark bölümüne. Burası da: eskiden girmeye korktuğumuz, izbe ve rezil bir yerdi.

Kapıya geldiğinizde, beklemenizi önlemek için oluşturulmuş, üç gişeli bilet bölümü (iyi düşünülmüş, hemen biletinizi alıp, içeriye girebiliyorsunuz, tek gişe açılsa, sanırım dakikalarca sıra beklemek zorunda kalacaktık), buraya yalnızca 25 kuruş vererek, biletimizi alıyor ve Lunapark bölümüne giriyoruz.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Lunapark, ilk girişte, bana biraz, fazla yoğun gibi geldi. Yani: alan pek iyi değerlendirilememiş, bol miktarda, eğlence aracı, dar alana yerleştirilmiş ve bir sıkışıklık oluşmuş. Her eğlence aracına binmek, fiks fiyata bağlanmış.

Ama, herhangi bir eğlence aracına binmek istediğinizde, bunun biletinin hangi gişede satıldığı, biraz karışık olmuş. Yani: bir araca binmek istiyorsunuz, önce birkaç yöne bakıp, bileti almanız gereken, gişesini bulmanız gerekiyor, gişeye varınca da, binmek istediğiniz eğlence aracını mutlaka söyleyin ki, yanlış bilet alma durumu olmasın.

Bu arada: Lunapark’ta, yanımda fotoğraf makinemin bulunmasını bir şans sayarak, DÖNME DOLAP’a binmeyi düşündüm.

Eskiden veya parkın son zamanlarında, buna binmek mi, asla. Kesinlikle, güvenlik korkusu ile, binemezdim. Şimdi, şansımı denemek istedim ve kısa bir beklemeden sonra bindim.

Yaklaşık 4 tur atıyorsunuz. Yani: yeterli geliyor. Yaklaşık 50 metre yüksekliğe çıkıyor. Yükseklik korkusu olanların binmesini önermem ama, güvenlik bakımından pek problem yok gibi. Ben bindim ve yükseldikçe gerek Gençlik Parkının ve gerekse Ankara’nın güzel resimlerini çektim. Herhangi bir kişisel korkunuz yoksa, mutlaka binmenizi öneriyorum.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

Evet: Lunapark bölümünde, elbette, bunun yanında birçok eğlence aracı var. Tercihinize göre, mutlaka bunlara binebilirsiniz. En çok  dikkatimi çeken ise: parkın daha önceki  nostaljik yaşamında hep bulunan ve halen Anadolu’daki birçok parkta da bulunan: bir şey kazanmaya yönelik yerlerin bulunmaması.

Yani: hani, bir ahşap tabla üzerinde, birçok yabancı markalı sigara ve bunlara halka atan, halka sigaraya tam olarak girerse, sigarayı kazananların çığlık attığı, mekanlar, ellerindeki bilardo toplarını, bir metre ötedeki boşluklara sokmaya çalışarak, bunun sonucunda, vitrindeki atların hareketini sağlayan ve bu hareketler sonucu kazananın, hediyeye  hak kazandığı yerler.

Bunlar yok. Son olarak: iki yıl önce, Amerika’da bu tür bir parka gitmiştim. İnsanların: yeteneklerini kullanarak, bir şeyler kazanabilecekleri etkinlikler, eğlenceler, yerler: Amerika’daki muhteşem büyük parkta, bol miktarda vardı.

Örneğin: üç teneke kutuyu üst üste koymuşlar, elinize bir plastik top veriyorlar, üç teneke kutuyu aynı anda  düşünürseniz, güzel bir hediye kazanıyorsunuz. Örneğin: bir basket potası, elinize bir top veriyorlar, belli sürede, bu top ile, belli başarılı atış yaparsanız, güzel bir hediye kazanıyorsunuz gibi.

Gençlik Parkında, bu tür aktiviteler yok. Yalnızca: elektronik eğlence yerleri yapılmış. Yani: biniyorsunuz bir araca, fiziki, psikolojik ve diğer ne bilim her türlü gücünüzün sınırlarını kontrol eden bu objelerde, pestiliniz çıkana kadar yaşıyorsunuz. Herhangi bir objeye binmeden önce: mutlaka dayanma gücünüzün sınırlarını iyi değerlendirin.

Evet: Lunapark, biraz sıkışık olsa da, yine de güzel. Çünkü: her ne kadar, Ankara’da, bazı alışveriş mekanlarının bahçelerinde basit anlamda Lunapark benzeri oluşumlar yapılıyor olsa da, bu Lunapark, tam anlamı ile, yani burada bulunan eğlence araçları ile, Ankara için tek olduğunu düşünüyorum.

Yani: her türlü, eğlence aracı var. Olay tamamen sizin seçiminize ve dayanma sınırlarınıza bağlı. Mutlaka güzel zaman geçireceğiniz, değişik eğlence araçları var. Her yaşa, her kimliğe uygun eğlence araçları var.

Evet: Lunapark bitiyor ve dışarı çıkıyorum. Aynı yoldan, yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüş sonunda, Ulus kapısına ulaşıyorum ve dışarı çıkıyorum.

Son yorumlarım: her ne kadar, kent bilimciler veya bu işin profesyonelleri tarafından, park yeniden yapılırken, aslına sadık kalınmamış, parkın tarihi kimliği yok edilmiş dense de: ben kendi açımdan yorumladığımda: bu park, tamam tarihi kimliği ile duruyordu ama halkın, yani bizim gibi insanların kullanımına kapatılmıştı, niye, tam bir suç ve suçlu barındıran yer haline gelmişti.

Bir kısım insan: bu parkı, iki yıl kadar bir süre kapatmış ve kabul edelim veya etmeyelim bir görünüm kazandırmışlar, en önemli özellik ise, buraya gelen insanlar için güvenle gezebilecekleri, çoluk-çocukları ile oturup, güzel bir zaman geçirebilecekleri bir ortam yaratılmış.

Bu gerçekten bir hizmet ve ben kişisel olarak bu hizmeti yaratanlara, teşekkür etmeyi borç biliyorum ve sizlere  diyorum ki, ben bu parka yine ve sık sık gitmeye çalışacağım, herhangi bir saçmalık, sıkıntı görürsem, sizlerle bunları burada paylaşacağım.

İstiyorum ki, sizlerde bu parka sık sık gidin veya sık olmasa da, gittiğinizde göreceğiniz saçmalık olursa, beğenmediğiniz sıkıntılı ortamlar olursa, lütfen yorumlarınızı yazın ve bu satırları okuyan insanlarla paylaşalım. Bu park: Ankara insanınındır, mutlaka gidin ve bu güzellikleri yaşayın.

Ankara dışından gelip, Ankara’yı gezmeyi düşünenler, okullar, öğrenciler: gezi planınıza mutlaka gençlik parkını dahil edin. Özellikle: Lunapark bölümü, çocuklar için mutlaka ve mutlaka eğlendirici olacaktır.

Son olarak: Gençlik Parkındaki iki yapıdan daha söz etmek istiyorum.

GENÇLİK MERKEZİ BİNASI

Parkın: Metro kapısı bölümünde, hemen girişin yanında. İki bloktan oluşmaktadır. Merkezde: gitar, org, bağlama, yabancı dil, masa tenisi, langırt, bilardo, internet, air-hockey, mini golf aktiviteleri yapılmaktadır. Ayrıca: 100 kişilik bir sinema salonu ve kafeterya bulunmaktadır.

KÜLTÜR MERKEZİ BİNASI

Parkın içinde, Tiyatro Binasının arka bölümünde. Binada: 370 kişilik Necip Fazıl Salonu, 90 kişilik: kukla-karagöz salonu ve Türk Müziği salonu olmak üzere, 3 adet salon bulunmaktadır.

Burada: Başkent Tiyatro adı altında faaliyet gösteren birim: öğrenciler yetiştirerek, tiyatroya yeni yetenekler kazandırmaktadır.

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

 

Ankara Gençlik Parkı
Ankara Gençlik Parkı

 

Ankara Kuğulu Park

Ankara Kuğulu Park

Ankara denilince, özellikle yaşı belli bir düzeyin üstünde olan tüm Ankaralılar tarafından tanınan ve bilinen bir parktan söz etmek istiyorum ki, şehir dışından gelenler de, bu yazdıklarımı okuyunca, bu şehrin merkezi yerindeki parkta, biraz zaman geçirmeyi düşüneceklerdir.

II. Dünya savaşı, çatışmaların en yoğun olduğu günlerde, Nazi Almanya’sı, Çekoslovakya ülkesini istila ettiğinde, Ankara’da bulunan Alman Büyükelçisi Franz Von Papen: Çekoslovakya Büyükelçilik binası ve arazisinin kendisine tahsis edilmesini ister ve bu isteği uygun görülür.

Ancak: bir süre sonra, bu kez, Nazi güçleri, Polonya ülkesini işgal ederler ve bu kez, yine Alman Büyükelçisi tarafından, bulundukları yerin hemen yanındaki Polonya Büyükelçilik binası ve arazisinin kendilerine verilmesi istenir.

Fakat, bu kez, bu istek: dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından kabul edilmez ve uzun yıllar boyunca, Nazi Almanya’sının Büyükelçisi tarafından, hemen karşılarında bulunan Polonya bayrağı seyredilmek zorunda kalınır.

İşte, Polonyalılar, Türkiye Cumhuriyeti tarafından kendilerine yapılan bu jesti unutmazlar ve 1960’lı yılların başına gelindiğinde: Tunalı Hilmi Caddesi ile İran Caddesi arasında kalan bölümde, kendilerine ait olan bahçenin bir bölümünü, park yapılmak üzere, Belediyeye bağışlarlar.

Ankara Kuğulu Park

Polonya Büyükelçiliğinin bahçesinin bulunduğu bu bölümden, o dönenme küçük bir dere geçmekte ve derenin kıyısında kavak ağaçları bulunmaktadır. Bu nedenle; semt “Kavaklıdere” olarak isimlendirilir.

Evet, Polonya Büyükelçiliğinin bahçesinin bir bölümü, park olarak bağışlandıktan sonra: bu park alanında, yeşillikler ve yüzyıllık ağaçların gölgesinde, biraz önce sözünü ettiğim derenin suyundan yararlanılarak bir suni göl oluşturulur.

Yine aynı dönemde: Çin ülkesinin Pekin şehrinden, Ankara’ya hediye olarak kuğular gönderilir ve bu kuğular, yaşam alanı olarak bu parkta beslenmeye başlarlar.

Böylece: Kuğulu Park ortaya çıkmış olur.

Kuğulu park, gerek merkezi konumu ve gerekse, yeşil ve doğal güzellikleri ve suyun üzerinde nazlı nazlı süzülerek yüzen kuğuları ile Ankaralıların kısa sürede ilgisini çeker ve park, yoğun ziyaretçi akınına uğrar. İnsanlar, bu parkta, banklar ve yeşillik alan üzerinde oturarak, güzel günlerin tadını çıkarmaya ve özellikle daha önce pek bilinen ve tanınmayan kuğuları izlemeye gelirler.

Kısa sürüde, büyük ilgi çeken bu park alanı: I. Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınır.

Ancak, 2006-2007 yılları arasına gelindiğinde: çevresinden geçen yollar ve yapılacak alt geçitler (Kuğulu I ve Kuğulu II Alt geçitleri, bu geçitlerin yüzey duvarlarında da kuğu resimlerini görebilirsiniz) nedeniyle, bu doğal güzellik alanı, her ne kadar Sit olarak ilan edilerek koruma altına alınsa da, bir anda, minik minik tahribatlara uğratılarak, bir anlamda, tıraşlanır ve küçültülür.

Elbette, sürekli büyüyen ve gelişen Ankara şehri için, yol ve geçit gerekli, ama öte yandan, günümüze kadar ulaşması yüzyıllar süren ağaçların, bir anda yok edilmesi de kabul edilebilir gibi değil. Sanırım, bu yol çalışmaları için, Polonya Büyükelçiliğinin halen mevcut bahçesinden yer talep edilseydi, Polonyalı dostlar yine jest yaparak bir kısım arazilerini bağışlayabilirlerdi, çünkü: halen bu Büyükelçilik bahçesinin ne kadar büyük olduğunu görebilirsiniz, özellikle, ben her gün buradan geçen bir Ankaralı olarak sürekli boş duran tenis kortunu gördükçe, arazinin gerçekten çok büyük ve atıl durumda olduğunu hissedebiliyorum.

Sona gelmeden önce, bu parkın kuğuları yanında, heykellerinin de önem kazandığından söz etmek istiyorum. Parkın içinde, hemen yan bölümdeki caddeye adını veren “Tunalı Hilmi” Bey’in 2006 yılında, Çankaya Belediyesi tarafından dikilen heykeli var.

Parkın öbür yanında, yani Atatürk bulvarı kıyısındaki metal ve ilk bakıldığında anlamsız gibi görünen heykel ise, aslında duyduğuma göre, büyük bir olayı sembolize ediyormuş.

Söylenenlere göre: gerçekten bir zamanlar büyük aşklara şahitlik eden Kuğulu Parkın bu kıyısında, 1960’lı yıllarda, bir çift öpüşürken, park bekçisinin kurşunlarına hedef olurlar ve ölürler. İşte bu heykel, onları sembolize ediyormuş, metal heykele dikkatlice baktığınızda,

Neyse: söylediğim gibi, Kuğulu Parkın ağaçlarının bir kısmı yok edildi ve yol yapıldı. Böylece: park alanı küçüldü. Hani, okurlardan Ankara dışından gelenler ve bu parkı ilk kez görecek olanlar, çok büyük bir park bekler iken, karşılarına küçük bir park çıkınca şaşırabilirler.

Ancak, unutulmaması gereken şu dur ki, bu park alan olarak küçük olsa da, inanın Ankaralıların hafızalarında, anılarında yeri büyüktür. Bu yüzden, siz de, zaman ayırıp, bu küçük parkı görmeli, havasını teneffüs etmeli, göletteki kuğuları ve ördekleri izlemelisiniz.