Kırklareli Pınarhisar

Kırklareli Pınarhisar

İlçe, eski İstanbul yolu üzerinde Lüleburgaz-Kırklareli yol kavşağındadır. Pınarhisar, Kırklareli arasındaki uzaklık: 34 km. Pınarhisar, Saray arasındaki uzaklık: 45 km. Pınarhisar, Demirköy arasındaki uzaklık: 40 km. Pınarhisar, İstanbul arasındaki uzaklık; 186 km. Pınarhisar, Lüleburgaz arasındaki uzaklık: 34 km. Pınarhisar, Vize arasındaki uzaklık: 32 km.

GENEL

İlçe toprakları içinde bulunan Kaynarca ovasında çeltik üretiminin yapılabildiği ve eski dönemlerde en iyi pirincin üretildiği bir merkez olarak bilinir. İlçenin kuzey kesimlerinde 500-600 metreyi bulan tepeler ve kayalar bulunur. Kuzey bölümleri ormanlarla kaplıdır. Denizden yükseklik 192 metredir.

Kırklareli Pınarhisar

TARİHİ

İlçe toprakları, ilk çağlarda, soğuk ve sıcak su kaynaklarıyla meşhurdur. Zamanın seçkin ve varlıklı insanları, bu kaynaklara gelerek şifa ararlar, sunaklarda bulunurlar ve dini törenler yaparlardı. Tarihçi Hammer: buraya “Kaynaklar kalesi” demiştir. İlkçağ tarihçileri, Trakya yarımadasının en büyük deresini, bu kaynaklardan çıkan suların oluşturduğunu yazarlar.

Halikarnasos’lu Herodotus (MÖ 484-425), MÖ 513 yılında, İskit seferi nedeniyle Pınarhisar bölgesinden geçen Pers imparatoru Dareios’un günümüz Kaynarca çevresine hayran kalmasından ve burada kaynakları öven bir yazıt ihtiva eden bir anıt yaptırdığından söz eder.

Aynı yazıda, Herodotus, ilçenin isim kaynağı Tearos Nehri (Kaynarca veya Pınarhisar) kırk kolundan gelmiş olarak işaret eder. Dareios’un Trakya seferinde Tearos nehri kaynaklarına vardığını ve burada üç gün kamp kurduğunu yazar. Takip eden süreçte, 1847 yılında General Jochmus: “çivi yazısına benzer harflerin bulunduğu bir taşın” varlığından söz eder.

Pınarhisar’ın, Bizans imparatoru II. Teadosius zamanında (MS 425) Semendirek Tekfuru Kozmos Dimitraydis tarafından kurulduğu bilinir. Kurulduğu zaman şehre kaynak anlamına gelen “Virisis” ismi verilmiştir. Daha sonra “Müstahkem köy” ya da savunma amaçlı yer anlamında “Verisse” denilir. Pınarhisar’ın kaleleri bu yıllarda yapılmıştır.

Evliya Çelebi ise, Pınarhisar’ın İstanbul Tekfuru tarafından kurulduğunu yazmıştır.

Sultan I. Murat zamanında, Bizanslılardan alınan şehir ve yine onlardan kalan kale yıkıntıları içinde yerleşmiş, Kanuni Sultan Süleyman’ın I. Viyana seferi güzergahı üzerinde bulunan bir yerleşim yeridir.

1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşından sonra Rus işgali, 1912 yılında Bulgar işgali sonrasında, 21 Temmuz 1913 tarihinde, Fahrettin Altay komutasındaki süvari alayı, Pınarhisar’ı işgalden kurtardı. 25 Temmuz 1920 tarihinde Yunan işgali ve 8 Kasım 1922 tarihinde yine işgalden kurtuluş sağlanmıştır.

Pınarhisar, 1911 yılında İlçe olmuş, 1915 yılında ise yeniden Bucak olmuştur. 1953 tarihinde ise yeniden ilçe statüsüne alınmıştır.

İlçenin isminin kaynağına gelince: yukarıda belirttiğim gibi, “pınar” kelimesinin kaynağı belli, “hisar” ise, ilçede bulunan hisardan gelmektedir. Yani bir anlamda “Kaynaklar kalesi” dir.

MANYETİK ALAN

Pınarhisar ile ilgili yaşamadım ama duyduğum bir özelliği anlatmak istiyorum. İlçeden çıkıp, Demirköy yönüne doğru 10 km kadar gittikten sonra bir yokuş vardır.

Bu yokuşa gelen bütün metal aksamlı araçlar (otomobil, bisiklet gibi) kendiliğinden (otomobilde vitesi boşa alıp da) yokuş aşağıya inemezler.

Yokuş aşağıya gaz verip inildiğinde ise, aracı geri döndürüp yokuş yukarı çıkmak istenirse, bu kez, araç boş viteste gaz vermeden kendi kendine yokuş yukarı çıkar.

Bunun sebebini bir tür manyetik alana bağlıyorlar ama henüz resmi bir açıklama yok, umarım bu olayı yerinde bizzat yaşayan bir okur, buraya yorum bırakır, bizleri aydınlatır.

Kırklareli Pınarhisar

POYRALI PANCAR PEKMEZİ

Poyralı köyünde üretilen pancar pekmezinin ünü oldukça yaygındır. Pancar sökümünün başladığı sonbahar başından, kışa doğru uzanan zaman diliminde, imece usulüyle pancar pekmezi yapılır.

Tarladan sökülen şeker pancarları, üreticiler tarafından evlerinin avlularında özenle yıkanıyor, temizleniyor ve kabukları soyuluyor.

Ardından pekmezanelerde, tahta ezme makinelerinde pancar sıkılarak posası alınıyor. Posadan çıkan pancar şırası, yine bölgedeki el değmemiş doğal kaynak suları ile odun ateşinde yaklaşık 7-8 saat kaynatılarak pekmez elde ediliyor. 1 ton pancardan, 100-120 kilo pekmez elde ediliyor.

Kırklareli Pınarhisar

SULTANLAR YOLU

Birinci Viyana seferi sırasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından kullanılan sefer yolu, buradan geçer.

Bu güzergah yani sefer yolu, günümüzde yeniden düzenlenerek “Sultanlar Yolu” ismiyle kültür ve tarih severlerin kullanımına açılmıştır. Sultanlar yolu, işaretlemeleri ilçe içinde ve çevresinde yapılmıştır.

Sultanlar yolu: Viyana Simmering ile İstanbul Süleymaniye camisi ve Topkapı Sarayı arasındaki 2133 km lik bir güzergahtır. Simmering, Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana yakınında otağının kurulduğu köydür. Otağın bulunduğu yere, daha sonraları Habsburg hanedanı tarafından bir şato yapılmıştır.

Bu şato günümüzde kültür merkezi olarak hizmet vermektedir. Simmergin’de başlayacak olan yolculuk, Avusturya-Macaristan-Hırvatistan-Sırbistan ve Bulgaristan’dan geçerek Türkiye’de Süleymaniye Camiini ziyaret ettikten sonra İstanbul Topkapı Sarayında sona erecektir.

Bu rotada ilk test yürüyüşü 2009 yılında yapılmıştır. Bisiklet kullanarak da rota geçilebilir. Güzergahın toplam uzunluğu 2100 km dir. Güzergah işaretlenme çalışmaları bittiğinde, Sultanlar yolu 9 ülkeden geçecektir. Yolun Trakya bölümü 390 km. dir.

Kırklareli Pınarhisar

PINARHİSAR MESLEK YÜKSEK OKULU

Trakya Üniversitesi Rektörlüğüne bağlıdır. 2003 tarihinde kurulmuştur. 2007 tarihinde ise Kırklareli Üniversitesine bağlanmıştır. Okul ilçe merkezinde bulunan binası tamamlanınca 22 Şubat 2009 tarihinde yeni binasına taşınmıştır. Halen eğitim 6 programla sürdürülmektedir.

Kırklareli Pınarhisar

GEZİLECEK YERLER

Son dönemde, şehir içinde ve civarında Sultanlar Yolunun güzergah işaretlemeleri yapılmıştır.  Avrupa’dan başlayan ve Pınarhisar’dan geçen bu yol üzerinde uzun yürüyüşler düzenlenmektedir.

Kırklareli Pınarhisar

HUNDİ HATUN CAMİ-CAMİ-İ KEBİR

İlçe merkezinde Cami-i Kebir mahallesindedir.

15’nci yüzyıl yapısıdır. Ancak orijinal cami yıkılmış ve 1962 yılında ilçe halkının katkılarıyla günümüzde görülen cami yapılmıştır.

Sağlam ve ibadete açıktır. Duvarlar kısmen kesme taştan yapılmıştır. Mihrap, minber ve vaiz kürsüsü ahşaptır, turkuaz, lacivert ve kırmızı renklerin hakim olduğu bitkisel motiflerle bezenmiş çini kaplamadır.

Kırklareli Pınarhisar

ÇUKUR ÇEŞME

Beylik mahallesinde İstanbul yolu üstündedir. 16’nci yüzyıl yapısıdır. Çeşmeye 9 basamaklı merdivenle inilir, kemerli tek cepheli ve yalaklıdır.

 

Kırklareli Pınarhisar

KOLOĞLU İLKOKULU

Okulun inşası, 1914 yılında Kaymakam Sadullah Koloğlu döneminde başlamıştır. Bütün malzemesi ve yapım masrafları yöre halkı tarafından karşılanan inşaat, 1917-1918 yılları arasında Kaymakam başka yere tayin edilince biraz yavaşlamış ve tamamlanamamıştır.

Burada: Kaymakam Sadullah Koloğlu’ndan biraz söz etmekte yarar var. Çünkü kendisinin Pınarhisar’a büyük emeği geçmiştir ve burada iz bırakmıştır.

1913-1917 yılları arasında burada görev yapan ve Arap kaymakam olarak bilinen Koloğlu, buranın nüfusuna kayıtlıdır, çünkü Pınarhisar’a olan sevgisinden dolayı, Cumhuriyetin ilanından sonra nüfus kaydını buraya aldırmıştır.

1919 yılında işgal döneminde binanın alt katı, Yunan askerleri tarafından kullanılmış, ayrıca Rum okulları burada faaliyet sürdürmüştür. İşgalin ardından, bina, 1926 yılında Köy Yatılı Okulu olarak kullanılmıştır.

Okulun bahçe duvarları, 1947 yılında yine halkın bağışlarıyla yapılmıştır ve son olarak okul 1960 yılında tamamlanmıştır. Okul hala hizmet vermektedir.

PRATİK KIZ SANAT OKULU

Yapım tarihi net olarak bilinmez. Ancak Koloğlu İlköğretim okulu ile aynı dönemde yapıldığı tahmin edilmektedir. Zaman içinde farklı kullanımlara ev sahipliği yapan tek katlı bina, dikdörtgen planlıdır.

Bahçesinde bulunan mezar kalıntıları hakkında bilgi yoktur. Bina yakın zaman önce bir süre Meslek Yüksek Okulu olarak kullanılmış, sonrasında ise halen atıl durumdadır.

Kırklareli Pınarhisar

PINARHİSAR KALESİ

Pınarhisar kalesi, Bizans döneminde inşa edilmiş ve Osmanlı döneminde onarımlar görmüştür. Kale, ilçenin kuzeyinde, yapılanmanın olmadığı, çevreye hakim bir tepe üzerinde bulunur. Kalenin devamı olarak ilçe merkezine inan sur duvarları tahrip olmuştur.

İlçenin kuzeyinde tepede iki adet dairesel ve bir adet kareye yakın dikdörtgen planlı, ilçenin merkezinde ise dört adet dairesel burç, büyük ölçüde sağlam olarak günümüze ulaşmıştır.

Ayrıca: üç burç temeli ve birçok duvar izine de rastlanır.

Yuvarlak burçlar, birer metre ara ile tuğla hatıl takviyelidir. Bazen kesme taş da görülür.

Kırklareli Pınarhisar

Hisarlar

Hisarların: Bizans döneminde, Semendirek tirkası Kozmos-Dimitriyadis isimli bir şövalye tarafından inşa edildiği söyleniyor.

Hisarların bulunduğu tepenin her iki tarafında: az derin ve kuru vadiler vardır. Tepe eteklerinde daha evvel bağ yapılmakta ve asma dikilmek için kazıklar yapıldığı zaman, birçok küp bulunmuştur. Tahminen 1.5 metre yükseklikte olan bu küplerden bir tanesi, Ankara’ya müzeye gönderilmiştir.

Hisarlar üç parçadan oluşur. Her biri 10 metre çapında, daire kaideli üzerinde bina inşa edilmiştir. 15 metreye yakın yüksekliktedir. Duvarları çok kalın ve horasan harç kullanılarak inşa edilmiştir. İkinci hisar, birinciye göre daha küçüktür. Üçüncü hisar ise, günümüzde tek bir duvar halindedir.

Evliya Çelebi: Pınarhisar kalesinin, İstanbul tekfurunun malı olup, 769 yılında Gazi Mihail tarafından zaptından sonra yıktırıldığını yazar.

Kırklareli Pınarhisar

BİNBİR OKLU AHMET BABA TÜRBESİ

Erenler köyü girişindedir. Köyün eski adı “Tekke” ve yeni adı “Erenler” ismini bu zat ve onun manevi kişiliği etrafında yörede filizlenen tekkeden aldığı düşünülmektedir. Bu tarihi kişiliğin kim olduğu çok net değildir.

Ancak, 14’ncü yüzyılın ikinci yarısında yaşadığı, bölgenin fethi ve Türkleştirilmesinde önemli katkıları olan, önemli bir askeri kişi olduğu kabul edilmektedir. Efsaneye göre: düşmanla giriştiği savaşta üstün başarı gösteren bu kişi, ancak 1001 okla şehit edilebilmiştir.

Onun şehit düştüğü yerde, dönemin Osmanlı Sultanı I. Murat tarafından üzeri kapalı bu türbe inşa ettirilmiştir.

Yine bir başka görüşe göre, bu kişi, Pınarhisar’da bulunan Haydar Baba ve Kofçaz Topçular köyünde bulunan Topçu Baba ile kardeştir.

Türbe: Balıklı mevkii yakınlarında bulunan bir tepenin zirvesinde, Osmanlı dönemine ait olduğu düşünülen eski bir mezarlık içindedir.

Buradan, eski Ramazan geleneklerinden birisi olan Ramazan topu atılırmış, ancak günümüzde bu uygulama bitmiştir.

Evet, 14’ncü yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen türbe; sekiz köşeli, her cephesinde sivri kemerleri bulunan, kapı büyüklüğünde yedi penceresi olan bir yapıdır. Duvarları kalındır. Muntazam kesme köfeki taş kaplamalıdır.

Kubbe sekiz köşeli tambur üzerine oturtulmuştur. Orjinalinde kurşun kaplı iken, halen çimento sıvalıdır.

Kırklareli Pınarhisar

POYRALI KÖYÜ KÜLTÜR EVİ

Poyralı köyünde 2008 yılında “Poyralı Köyü Kültür Evi” açılmıştır. Burası bir Etnografya galerisi niteliğindedir. Geleneksel yöntem ve tezgahlarda işlenen el dokuması ürünler sergilenmektedir.

Kırklareli Pınarhisar

KAYA MANASTIR

Kaynarca kasabasında güneybatıda suyun kenarındadır. Kayalara oyulmuş bu mekanın, daha önceleri bir yapı olması, su kenarında olması büyük olasılıkla kilise öncesi Rum Ortodoks manastırı veya çevrede birçok örneği görülen kaya mezarlarını andırmaktadır.

Kilise, doğuya bakan bir kaya yamacına oyulmuş, iç içe iki mekandan oluşmaktadır. Ön mekan: dikdörtgen planlı, yaklaşık 4 x 11 metre ebatlarındadır ve üstü tonoz şeklinde oyulmuştur.

Kuzey kısmı ise daireseldir. Bu bölümde iki haç motifi görülür. Batısında daha küçük bir oda vardır. Bu iç oda, yaklaşık 3 x 3 metre ebatlarındadır. Üstü tonoz şeklinde oyulmuştur. Duvarlarda da çok sayıda irili ufaklı niş oyukları vardır.

Bu kilisenin 15 metre kuzeyinde, yine kayaya oyulmuş bir yer daha vardır. Üstü konik bir şekilde baca gibi oyulmuş ve dışarı açılmaktadır.

Burada büyük olasılıkla ateş yakılarak yemek pişirilmiştir. Günümüzde depo olarak kullanılmaktadır.

POYRALI ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezine 5 km uzaklıktaki Poyralı köyü yakınlarında Yenibağlık mevkiindedir. 1912 Balkan harbinde şehit düşen kahramanlar için 1981 yılında yapılmış betonarme granit kaplı bir anıttır.

14 Ağustos 1922 tarihinde Yunan askerleri tarafından şehit edilen 3 Poyralı’nın naaşı buraya nakledilmiştir.

Şehitliğin çevresi çam ağaçlarıyla kaplanmış ve şehitliğin etrafı taş duvar ve tellerle çevrilmiştir. Şehitliğin doğusunda, Balkan savaşlarında şehit düşen 3 kişiye ait mezar bulunur.

Kırklareli Pınarhisar

CEVİZKÖY BALKAN ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezine 13 km uzaklıkta, Cevizliköy’un kuzeybatısında Cevizlik mevkiindedir.

1912 yılında Bulgar işgali yaşanan bölgede: bir topal Bulgar tarafından pusuya düşürülen Osman Ağa komutasında geri çekilen 90 askerlik Osmanlı birliğinin öncü 5 asker hariç 85 askeri bu topal Bulgar tarafından şehit edilmiştir.

Bu topal Bulgar, arkadan gelen birlik tarafından yakalanmıştır. Magilla mevkiinde bulunan ve “Kanlı Meşe” denen büyük meşe ağacının dallarına asılarak idam edilmiştir.

Bu topal Bulgar, bölgeden geri çekilen Bulgar askerlerinin sonuncusudur. 1913 yılına girilirken, köy yeniden Türklerin eline geçmiştir.

Bugün, hala Kanlı Meşe’de, 3 gün asılı kalan Bulgar askerinin ip izi mevcuttur. Köylüler, pusuya düşürülerek öldürülen 85 askeri buraya gömmüşlerdir.

1986 yılında, şehit olan 85 Mehmetçiğin anısına bir anıt dikilmiştir. Şehitliğin girişinde uzun bir yürüme yolu, tören alanı, tören alanında 1986 yılında dikilen bir anıt ve arkasında şehitlere ait mezarlık bulunmaktadır. Şehitliğin çevresi tel örgüyle çevrilmiştir.

Kırklareli Pınarhisar

DÜNYANIN EN BÜYÜK KARİKATÜRÜ

Karikatürist Erdil Yaşaroğlu “Galaksiye Notumuz Var” projesi kapsamında, dünyanın en büyük karikatürünü 28 Aralık 2011 tarihinde çizerek, Guinnes Dünya Rekorları listesine girmiştir.

Evet, bu karikatür Pınarhisar ilçesindedir. İlçenin Kırklareli girişinde, 10 milyon metre kare büyüklüğündeki yere boya ile çizildi, sonra çevresi 4 bin fidanla çevrildi. Fidanların dikimi ve planlaması, bir aylık süre aldı. 25 kişi çalıştı.

Teknoloji ve mizahı harmanlayarak, yaklaşık iki futbol sahası büyüklüğünde karikatürü yaratan Yaşaroğlu’nun açıklaması şöyledir. “Bu özel proje için birlikte çok çalıştık, çok eğlendik, sonunda torunlarımıza bırakabileceğimiz neşeli, faydalı, kocaman bir proje gerçekleştirdik.

O kadar kocaman oldu ki, rekor kırdık, Guinnes’e girdik. Hayalle başlayan rekorla biten bu maceramız bizi mutlu etti.” Hikayeye göre, bu sadece bir karikatür değil, bu aynı zamanda galaksiye ve uzaylılara gönderilmiş bir not.

“Hep uzaylılar tarlalara çizdikleri şekillerle insanoğluna mesaj verecek değil ya” Bu kez de Türklerin galaksidekilere bir notu var” duyurusu ile proje tanıtılmıştır.

Kırklareli Pehlivanköy gezi yazım için Pehlivanköy

Kırklareli Vize gezi yazım için  Vize

Kırklareli Pehlivanköy

Kırklareli Pehlivanköy

İlçe, il merkezi Kırklareli’ne 62 km uzaklıktadır.

GENEL

İlçe, Ergene nehrinin çevresine kurulmuş olan bir tarım şehridir. Ergene ovasında tarım yapılır. Özellikle yağlık ayçiçeği yetiştirilir. Nehrin sağladığı imkanlarla önemli bir tarım merkezi haline gelmiştir.

Sulak araziler, ilçede çeltik üretiminin gelişmesini sağlamıştır. İlçe topraklarının rakımı 25 metredir.

Ancak her ne kadar Ergene nehri buranın tarımının gelişmesine katkı sağlamış olsa da günümüzde böyle bir fonksiyonu yoktur, çünkü kirlidir. Ergene nehrinin kirliliği: günümüzde, tarımsal üretimi, sosyal yaşamı ve dolayısıyla şehrin gelişimi üzerine büyük olumsuz etki yaratır.

İklim olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer.

Kırklareli Pehlivanköy

TARİHİ

İlçenin tarihi oldukça eskiye dayanır. Ancak tarihi yerler yeterince korunamamıştır ve etraflarında çevre düzenlemesi yapılmamıştır. Yörenin tarihi Osmanlıların bu bölgede egemen olmalarıyla başlar.

İlçe merkezi ve bağlı köylerde oturanlar, 93 harbi olarak isimlendirilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında buraya yerleşen Balkan göçmenlerinden oluşmaktadır. Pehlivanköy, 1957 yılında ilçe olur.

İsminin kaynağına gelince, söylenenlere göre, 8’nci yüzyılda Malatya’dan Pavlikan aşireti buraya gelerek yerleşir ve ilçenin ismi de bu aşiretten geliyormuş. Eskiden Pavli köy olarak bilinirken, daha sonra Pavlikan ve son olarak Pehlivanköy olmuştur.

Yine isim kaynağı hakkında bir başka söylentiye göre, 1800’lü yıllarda burada Trakyalı Rumlar Pavli köy isimli küçük bir yerleşim yeri kurarlar, ancak Cumhuriyet dönemindeki mübadele sonrasında buradan ayrılırlar, yerlerine Yunanistan’dan gelen soydaşlarımız yerleşir.

Yani, Rumlar gider ama Pavliköy kalır.

Kırklareli Pehlivanköy

PEHLİVANKÖY PANAYIRI-PAVLİ PANAYIRI

Her yıl Eylül ayının ikinci haftası Perşembe günü başlar ve 4 gün sürer.

Panayır Pehlivanköy’ün eski adı “Pavli Panayırı” olarak anılır. Sadece geçen trenler tarafından sessizliği bozulan yörede, panayır zamanı, her yer canlanır ve şenlenir. Ergene nehri kenarındaki düzlük alanda gerçekleşen panayır etkinlikleri, ilçeye birçok ziyaretçi çeker.

Bazı kaynaklar, Panayırın 110 yıl öncesine kadar gittiği söylenir. Türkiye’de geleneği hala yaşatılan ender panayırlardan birisidir.

Yani, panayırın yüzlerce yıllık geçmişi vardır. Panayırda eşya ve hayvan satımı yapılabilir, eğlenceler düzenlenir. Sosyal, kültürel ve ekonomik bir hareketlilik olur. Trakyalılar için Pehlivanköy panayırına gitmek bir alışkanlıktır.

Kurulan tezgahlarda yiyecek, içecek, kıyafet ve süs eşyaları satılır. Lunapark kurulur, burada Roman eğlence kültürü izlenir, Yaşayan Trakya kültürünü görmek isterseniz, bence mutlaka zamanı iyi denk getirin ve Pavli panayırına katılın.

Kırklareli Pehlivanköy

GEZİLECEK YERLER

Traklar’dan Osmanlıya kadar, birçok kalıntının ve hikayenin bulunduğu şehir, tek başına bir turizm merkezi olmasa da, Trakya içindeki gezi turları içinde bir durak noktası olabilmektedir.

Kırklareli Pehlivanköy

AKARCA KÖPRÜSÜ

Ergene nehri üzerinde bulunan köprü Pehlivanköy ile Karşıyaka arasındaki bağlantıyı sağlar.

Köprü Osmanlı dönemi yapısıdır. Bir söylentiye göre: “Köprü, Pavlu adındaki bir usta tarafından yapılmıştır. Ancak usta, her türlü çabaya rağmen, orta kemeri tutturamaz.

Usta, birinin kurban edilerek, duvarın içine gömülmesini ve kemerin ancak bu şekilde ayakta durabileceğini söyler. Çare olarak, kendilerine her gün yemek taşıyan kadınlar arasında kura çekilir.

Her kim kurada çıkarsa kurban edilecektir. Kuranın isabet ettiği, kadın ertesi günü (Cuma günüdür) işçilere yemek getirecektir. Ancak kurada çıkan kadın yeni doğum yapmıştır. Kucağında çocuğunu emzirmektedir.

Kadın, ertesi günü gelir ve kemere sıkıştırılmak suretiyle kurban edilir ve kemer tamamlanır. Her Cuma gecesi, köprü ayağında ağlayan kadın sesi duyulduğu ve orta kemerden iki taş arasından süt aktığı söylenir.

Köprünün isminin de bu rivayete dayandığı söylenir.

Kırklareli Pehlivanköy

MERKEZ CAMİSİ

İlçe girişinde Ergene mahallesindedir.

Giriş kapısı üzerinde mermer kitabesi vardır, kitabede yapılış tarihi olarak 1902 okunur, ancak yaptıran yazılı değildir. Cami: dikdörtgen planlı, yaklaşık 13 x 22 metre ölçülerindedir. 200 kişi aynı anda namaz kılabilir. Girişi: kuzeybatı cephesindedir.

Güneybatı cephesinde ise minaresi vardır. Üst kat, hoca odası olarak kullanılır. Duvarları tuğla yığmadır. Cepheleri sıvalı, pencere kenarları taş sövelidir. Duvar köşeleri taş çıkıntılıdır.

KUŞTEPE KÖYÜ CAMİSİ

İlçe merkezine bağlı Kuştepe köyündedir. Minarenin üzerinde, 2013 yılında yapılan onarımda bulunan kitabesinde yapım tarihi olarak 1903 yazılıdır, ancak yaptıran belli değildir.

Köy merkezinde bulunan cami, dikdörtgen planlı, 10 x 15 metre ölçülerindedir. 150 kişi aynı anda namaz kılabilir. Minaresi tek şerefelidir.

Kırklareli Pehlivanköy

TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ BİNASI

1894-1895 yılları arasında Toprak Mahsulleri Ofisi binası olarak yapılmıştır. İkişer katlıdır, ortasında avlusu bulunan simetrik iki binadan oluşur. İki katlı binaların girişleri, caddeye bakan güney cephededir.

 Kırklareli Lüleburgaz hakkındaki gezi yazım için Lüleburgaz

 

Kırklareli Lüleburgaz

Kırklareli Lüleburgaz

Lüleburgaz, il merkezi Kırklareli şehrine 63 km uzaklıktadır. D-100 karayolu ilçe merkezinden geçer. Ayrıca TEM otoyolu da, ilçenin 3 km kuzeyinden geçer. Lüleburgaz, Babaeski arasındaki uzaklık, 22 km, Pınarhisar arasındaki uzaklık 30 km, Çorlu arasındaki uzaklık 46 km. Muratlı arasındaki uzaklık 35 km Vize arasındaki uzaklık 55 km Saray arasındaki uzaklık 60 km ve İstanbul arasındaki uzaklık 150 km. dir.

Kırklareli Lüleburgaz

 

GENEL

Kırklareli il merkezinden sonra, ilin ikinci büyük merkezidir. Trakya’nın ise en büyük 4’ncü yerleşim yeridir. Lüleburgaz, D-100 karayolu üzerinde yoğun sanayi bölgesinin Trakya’daki son önemli noktasıdır. Çoğunluğu İstanbul merkezli olan şirketlerin üretim yeri buradadır.

Özellikle ilaç firmaları yoğundur. Bu şirketlerin çalışanları, Lüleburgaz ilçesinde ikamet ederler. Bu yüzden, ilçenin sosyal hayatı, alışveriş merkezleri ve iş imkanları çevredeki diğer yerlere göre daha fazla gelişmiştir ve çevredeki halk buraya göç eder.

İlçe merkezinin denizden yüksekliği 30 metredir. İklim olarak yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlı ve soğuk geçer. Genellikle kışın Balkanlardan gelen soğuk hava akımlarından etkilenir.

TARİHİ

Bölgeye ilk yerleşenler, MÖ 2000’lerde Traklardır. Sonra Yunanlılar, Persler, Makedonyalılar, Roma ve Bizanslılar görülür.

Sultan I. Murat döneminde fetih edilen Lüleburgaz, 1879 yılına kadar Vize sancağına bağlı kalır.

1877-1878 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşı sonunda Ruslar tarafından işgal edilir. 1912 yılında Lüleburgaz’da yaşanan Balkan Muharebeleri, savaşın en kanlı çatışmalarıdır.

Ardından 22 Temmuz 1920 tarihinde bölge Yunanlılar tarafından işgal edilir. Kurtuluş Savaşının ardından, 22 Ekim 1922 tarihinde Yunanlılar Lüleburgaz’dan geri çekilirler

Cumhuriyetle birlikte tarım, hayvancılık, ticaret ve sanayi: Lüleburgaz’da gelişme olanağı bularak 2000’li yıllarda Lüleburgaz’ı Trakya’nın sanayi ve ticaret merkezi durumuna getirmiştir.

Kırklareli Lüleburgaz

 

GEZİLECEK YERLER

ÇARŞI ÇEŞMESİ

İlçe merkezinde, Turgut Bey caddesindedir.

Çeşme; dönemin padişahı IV. Mehmet tarafından 1667 yılında yaptırılmıştır. Dört köşeli ve kare şeklinde tasarlanmıştır. Üzerinde kubbe bulunur. Çeşme halen kullanılmaktadır.

GAZİ KADI ALİ CAMİSİ

İlçeye Edirne girişinde, Sokullu Mehmet Paşa köprüsünün karşısındadır.

Cami, Osmanlı döneminde Sultan I. Murat zamanında, 1360-1363 yılları arasında Hacı İlbeği tarafından oğlu Gazi Ali Bey adına yaptırılmıştır. Cami, Pınarhisar’dan getirilen taşlarla yapılmıştır. Kare planlıdır, tek minarelidir. Halen ibadete açıktır.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

 

SOKULLU MEHMET PAŞA KÜLLİYESİ

İlçe girişindedir.

Sokullu Mehmet Paşa: 16’ncı yüzyılın en tanınmış devlet adamıdır. Devşirme kökenli saray damadıdır. 1505 yılında doğmuş, saraydaki çeşitli görevlerini takiben çeşitli görevlerde bulunmuştur. 1564 yılında sadrazam olmuş ve bu görevini ölüm tarihi olan 1579 yılına kadar sürdürmüştür.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

Evet, Sokullu Mehmet Paşa, neden bu külliyeyi yaptırmıştır? Amaç: Osmanlının 16’ncı yüzyıldaki askeri, siyasi, ticari, sosyal, haberleşme ve ulaşım politikasının bir gereğidir.

Çünkü Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Balkanlara yapılan seferler artmış, eski bir Roma yolu olan ve Lüleburgaz’ın içinden geçen İstanbul-Edirne-Belgrad yolunun önemi artmıştır. Bu yüzden, bu güzergahın iyileştirilmesi istenmiştir.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

 

Bu yüzden: Mimar Sinan ve ona bağlı Hassa Mimarlar ocağı ekibine yaptırılan külliye, büyük bölümü tahrip edilen Bizans surlarının dışında, yaklaşık 40 bin metre karelik bir alana yayılmıştır.

1549 yılında başlanan yapılar topluluğu tam 20 yıl sonra bir kervansaray ve arasta ilave edilerek, 1569 yılında tamamlanmıştır. Cami ve medrese, 1952-1968 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.

Külliye: cami, kervansaray, tabhane, imaret, arasta, dua kubbesi, hazire, medrese, sıbyan mektebi, çifte hamam, köprü, çeşme, su yolları, dış avlu ve kapılar, sosyal meskenler, tuvalet, sarnıç ve kaldırımdan oluşmaktaydı.

Külliyenin merkezini: yolun iki yanına inşa edilen 59 dükkan ve dua kubbesinden meydana gelen arasta oluşturur. Arastanın güneyinde cami, medrese ve sıbyan mektebi, kuzeyinde kervansaray, imaret ve tabhane bulunur.

Tasarıma göre çifte hamam doğuda, bazı personel için yapılan evler ve çeşme batıda, köprü ise daha uzak yerde yine batıda akarsu üzerindedir.

Mimari açıdan dua kubbesi, kuzey ve güney blok yapılarını birbirine bağlar.

Eser bir taşra külliyesi görünümü ve kimliği yansıtmaz. Daha çok İstanbul eserleriyle benzerlik gösterir.

Külliyeyi oluşturan yapılardan cami, medrese ve sıbyan mektebi, bir bütünlük oluşturur.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

 

Cami

Caminin planı tek mekanlı camilerin kendi içindeki çeşitlemesini yansıtır. İbadet mekanı kubbe ile örtülüdür. Kuzeyinde çift son cemaat yeri ve büyük boyutlu ve merkezinde şadırvan bulunan revaklı bir iç avlu bulunur.

Kuzeybatıdaki tek şerefeli minare, yapıya dikey doğrultuda vurgu yapar. Ancak caminin minaresi, 1910-1912 yılları arasında Bulgar işgali sırasında yıkılmış, 1934 yılında orijinaline uygun olarak yeniden yapılmıştır.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

 

Günümüzde ilçenin en büyük camisi olan yapı, onarımlarla bakımlı ve iyi durumdadır. Güneyinde bulunan haziresi yakın tarihte ortadan kaldırılmış, güneş saati de kaybolmuştur.

Avlu ile son cemaat yerinin kesiştiği iki köşede imamlar için birer oda bulunur. Üç yönden birer kapıyla girilen, avlunun merkezindeki şadırvanın dış kuruluşu, genel şemaya uymaz.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

 

Kitabe, Sultan II. Mahmut döneminde yenilenmiştir. Güneş saatinin ortadan kaybolması benzeri, caminin kubbelerindeki kurşun plakalar da bir süre önce çalınmıştır. Kurşun plakalar, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yenilenerek yerlerine takılmıştır.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

 

Medrese

Avlunun güney hariç, üç yönüne yerleştirilen ana dershane odası, öğrenci ve görevli odaları ve helalardan oluşur. İyi durumdaki yapı, günümüzde çeşitli amaçlar için kullanılıyor.

Sıbyan Mektebi

Caminin güneyine inşa edilmiştir. Külliyenin çevre duvar içindedir.

Yüksek bir alt zemin üzerinde yer alır. Tek mekanlı olup, üzeri kubbeyle örtülüdür. Fevkani yapının bodrum katı, aslında külliyenin su dağıtım şebekesiydi.

Arasta

Cami ve medresenin ortak kullandığı avlunun kuzey cephesinde, eksende açılan bir kapı ile arasta bölümüne geçilir. Arasta medresenin kuzey kanadına bitişik olup, doğu-batı doğrultusunda uzanan bir yolun iki yanına inşa edilen dükkanlardan oluşur.

Günümüze sadece sayısı yarı yarıya azalmış bakımsız dükkanlarla dua kubbesi kalmıştır. Dükkan sayısının çokluğu, yolun işlek oluşunu ve bölgenin ticari zenginliğini gösterir.

Kervarsaray

Külliye çarşısının kuzeyi, kervansaraya ayrılmıştır. Kervansaraya giriş, arastadan bir kapı ile sağlanmakta ve bu kapı, avludan arastaya açılan diğer kapı ile aynı eksende yer almaktadır.

Böylece kapıların açıldığı kısımda arasta içinde bir vurgulama ve bağlayıcılık söz konusu olmakta ve bu bölüm dua kubbesi adını almaktadır. Kervansaray 1935 yılında dönemin Belediye Başkanı tarafından yol geçirilmesi bahanesiyle yıktırılmıştır.

Geriye sadece giriş kapısı, yanındaki görevli odası ile ahırlara ait bazı baca ve nişler bulunur. İmaret, tabhane ve iç avlu ise tamamen ortadan kalkmıştır ve bugün burada otopark ve yol vardır.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Kervansaray hakkında şunları yazar “Lüleburgaz’ın kervansarayı büyük bir kapıdan girilen kale gibi karşı karşıya 150 ocağı olan büyük bir handır.

Avlusu, deve konulan yeri ve ahırı dardır ki, sadece ahırı 3000’den fazla hayvan alır. Kapıda devamlı bekçiler bulunur. Akşam olunca kapıda mehterhane çalınıp kapı kapanır. Bekçiler vakıf olan kandilleri yakıp kapı dibinde yatarlar. Eğer gece yarısı misafir gelirse kapıyı açıp içeri alırlar.

Hazır yemek getirirler. Amma dünya yıkılsa içeriden dışarı bir kimse bırakmazlar. Vakıf şartı böyledir. Ta bütün misafirler kalkınca, yine mehterhane çalınıp herkes malından haberdar olur. Hancılar tellallar gibi: Ey Ümmet-i Muhammed, malınız, canınız, atınız, donunuz tamım mıdır?

Misafirler, hepsi tamamdır, hak, hayır sahibine rahmet eyleye” dediklerinde, bunlar kapıları açıp kapı dibinde: yollarda gafil gitmen, vakit kaybetmen, herkesi arkadaş etmen, yürün, Allah kolaylık getire diye dua ve nasihat ederler. Herkes bir tarafa yol alır.

Bu yapı da Sokullu Mehmet Paşa’nın olup, demir kapının kemeri üzerinde beyaz mermer taşa Karahisari hattıyla kitabesi şöyle yazılmıştır “Bu kervansaraya gelen oldu hep revan.”

İmaret

Kervansarayın doğusunda bulunduğu kabul edilen imaretten geriye hiçbir iz kalmamıştır.

Çifte Hamam

Medresenin doğusunda bulunan ve etrafı dükkanlarla çevrili çifte hamam, türünün güzel bir örneğidir. Çevresindeki dükkanlarla birlikte inşa edilen çifte hamam, günümüzde, özel mülkiyete ait salaş dükkan ve depolarla çirkin bir görünüm gösterir.

Kırklareli Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

 

Köprü

Külliyenin uzağında şehrin eski Edirne yolu çıkışındadır.

Lüleburgaz deresi üzerindeki köprü, dört gözlüdür, genelde iyi durumda olup, günümüzde de işlevini sürdürmektedir.

Çeşme

Günümüzde harap haldedir. Çeşme arastadaki dükkanlardan birine bitişik yapılmıştır.

Kırklareli Lüleburgaz Zindan Baba

 

Zindan Baba

Türbe, Osmanlı öncesine ait bir burç kalıntısı olup, bir zamanlar külliyeye bitişik durumdaydı. Yani, Kervansaray’a giriş kulesi olarak inşa edilmiştir. Daha sonra türbeye dönüştürülmüştür.

Türbe, mimari olarak Bursa tipi türbeleri anımsatmakta ise de esas mahiyeti tam olarak bilinmez. Tuğla ve küfeki taşından yapılmıştır. Daha önceden binanın üzerinde, tahtadan bir saat kulesi bulunmakta imiş, sonradan yıkılmıştır. İçindeki mezar, Bulgar ve Yunan askerleri tarafından tahrip edilmiştir.

Üç katlı olan binaya kuzeydoğu cephesindeki küçük bir kapıdan girilir. Dikdörtgen prizma şeklinde yükselen kulenin üstünde silindir şeklinde bir kasnak yer alır. Her katta, kare tabanlı tek bir hacim bulunur. Yapının bodrum katında, beşik tonoz örtülü 3.70 x 3.90 metre boyutlarındaki türbe kısmı yer alır.

Kırklareli Lüleburgaz Zindan Baba

 

Türbe ile ilgili bir söylenti var. Kesin olmamakla birlikte, Sokullu Mehmet Paşa tarafından Lüleburgaz’da idam ettirilen kendi öz oğlu olan Kasım Paşa, kesik başı İstanbul’a götürülmüş, vücudu ise halk arasındaki söylentilere göre, (suçsuz birinin buraya defnedildiği söylentisi) buraya defnedilmiştir.

Kasım Paşa, Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu olup, Lüleburgaz’da siyaseten şehit edilmiş, kesik başı babasının türbesine gömülmüştür. Buradaki mezar taşında ise, baştaşı dolma sikkeli olup, ince şahidesinde kelime-i tevhit yazılıdır.

Babaeski tanıtımı.

Pınarhisar tanıtımı.

Çorlu tanıtımı.

Kırklareli tanıtımı.