Osmanlı topraklarında, padişah izinleriyle yapılan ve “Bizde o taşlardan çok var” düşüncesiyle, daha sonra Louvre gibi, British Museum gibi, Berlin Müzesi gibi müzelerin salonlarını süsleyen kültür miraslarımızın gidişine; Osman Hamdi Bey’in, girişimleriyle çıkarılan kanunlar ile dur denilmiş. Bizzat, kendisinin de katıldığı arkeolojik kazılar da olan Osman Hamdi Bey; Arkeoloji Müzesini kurmuş, büyük bir insan.
Evet: Topkapı Sarayından çıkıp; aşağıya inen yolu takip ettiğinizde: sağda, Müzeler Bölümüne ulaşırsınız. Bu bölümde: Eski Şark Eserleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve Çinili Köşk var. Buraya; Gülhane Parkının hemen sağ yanından giriliyor. 3 Müze ve atölyeler bulunuyor. Ana kapıdan girişten sonra bahçede hemen karşınıza bir ahşap tekne kalıntısı çıkıyor.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
Sonra: en sağ bölümden yani Arkeoloji Müzesinden gezmeye başlayabilirsiniz. Ancak müzeleri gezmeye başlamadan önce, önemli bir husustan söz etmek istiyorum. Müzelerde yani her üç binada başka yerlerde birçok müzede gördüğüm gibi yerlerde gezilecek güzergahı belirleyen çizgiler bulunmuyor, yani yüzlerce-binlerce antik eser arasında kaybolup gitmek ve bazı eserleri görememek mümkün, bu yüzden, müzeye yere gezi güzergahını gösteren kırmızı ok işaretlerinin konulmasını kendi ve müzeyi gezecekler adına istiyorum, umarım bu satırları bir okuyan olur, aslında bunları müzelerin birçoğunda girişte bulunan deftere yazmak isterdim ama burada herhangi bir defter de yoktu.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
Evet bu girişten sonra gelelim müze hakkında bilgiler vermeye. Müze bünyesinde; bir milyonu aşkın eser bulunmakta. Arkeoloji Müzesinde: restorasyon ve yenileme çalışmalarından sonra; sergilenen en önemli eserler şunlar: İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Satrap Lahdi, Sayda Kralı Nekropolü Lahitleri, Ana Tanrıça Kybele’ye ait adak stelleri, Bergama Zeus Sunağından arta kalan heykel parçaları, İskender Başı.
(Maalesef Temmuz 2018 tarihinde burayı ziyaret ettiğimde, Müzenin yıldız eseri, dünyaca ünlü İskender Lahdinin bulunduğu bölümün restorasyon nedeniyle kapalı olduğunu gördüm ve çok üzüldüm, daha da ötesi, müzenin girişinde bu bölümün kapalı olduğu hakkında herhangi bir bilgi yoktu. Umarım en kısa zamanda ziyarete açılır. )
Türkiye’de müzeciliğin kurucusu Osman Hamdi Bey tarafından yaptırılan her iki müze; dünya çapında üne sahiptir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri; yüzüncü kuruluş yıl dönümü olan 1991 yılında; alt salonlarda yapılan yeni düzenlemeler ve ek bina sergilemesi nedeniyle; Avrupa Konseyi Müze Ödülünü ve 1993 yılında da; Avrupa’da Yılın Müzesi Ödülünü aldı.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
ARKEOLOJİ MÜZESİ
Bina; 13 Haziran 1891 tarihinde; Osman Hamdi Bey tarafından, mimar: Alexandre Vallaury’ye; “Müze-i Hümayun” olarak yaptırılmış. Güney ve kuzey kanatları; 1902 ve 1908 yıllarında, ziyarete açılmış. İki katlı. Neoklasik dönemin en güzel ve görkemli örneklerinden biri.
Mekan: müze olarak inşa edilen ilk Türk binası. Dünyada; bu alandaki, on müze arasında yer alıyor. Ana bina ve ek bina olmak üzere; iki binadan oluşmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzesi İskender Lahdi
Dış cephesi
İskender ve Ağlayan Kadınlar Lahitlerinden esinlenerek yapılmıştır. Ama keşke İskender ve Ağlayan kadın lahitlerini görmek mümkün olsaydı. Yukarıdaki resim. müzenin bahçesinde çektiğim temsili resimdir.
MÜZENİN İÇİ
Giriş karşısında: iri ve ürkütücü; Tanrı Beş heykeli var.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
Sağ tarafta: antik çağ heykelleri salonu uzanıyor. Arkaik çağdan, Roma devrine devam eden, eşsiz heykeller sıralanıyor. Salonların ilkinde: antik mezar taş ve rölyefler var. Sonra: Anadolu Pers egemenliği, Afrodisias buluntularının yer aldığı Kenan Erim Salonu; Efes, Milet ve Afdorisias’tan eserlerin sergilendiği; üç Mermer Şehri Salonu, Helenistik devir heykelleri, Menderes Manisa’sı ve nihayet Helenistik tesirli Roma ve Roma devri heykelleri salonları var.
Girişin sol yanında: hediyelik ve hatıra eşyaları satılan reyon bulunuyor. Sonra: Osman Hamdi Bey hatıra salonu. Takiben: Sayda krallar Nekrapolünden bizzat kendisinin kazıp çıkarttığı eserlerin salonları uzanıyor.
İstanbul Arkeoloji Müzesi
İlk üç lahit; Sayda kralı Tabnit ailesine ait. Benzersiz bir Likya lahdi ve Satrap Lahti de: burada sergileniyor.
Sonraki bölümde: (KAPALI) MÖ. 4’ncü yüzyıla tarihlenen; dünya ünlüsü, İskender ve Ağlayan Kadınlar Lahitleri var. Büyük İskender’e ait olduğu zannedilmiş olan lahdin; dört yüzü; Makedonyalılar ile Persler arasındaki savaş ve av sahnelerini gösteren, yüksek kabartmalar ile süslenmiş.
Ana binanın üst katında ise: küçük taş eserler, çanak ve çömlekler, pişmiş toprak heykelcikler, hazine bölümü, 80 bin sikke, mühür, nişan ve madalya sergileniyor.
Burada, İstanbul’un fethi sırasında, Haliç’e takılan zincirlerin bir parçası ve Sultanahmet meydanında bulunan yılanlı sütundan kalma bir yılan başı ve mısır orjinli mumyalar ilgimi çekti.
İstanbul Arkeoloji Müzesiİstanbul Arkeoloji Müzesiİstanbul Arkeoloji Müzesiİstanbul Arkeoloji Müzesi
EK BİNA
Teşhir edilen eserlerin sığmaması nedeniyle; 1968 yılında, Osman Hamdi Bey binasının hemen arkasına, altı katlı olarak yapılmış. Müzenin, yüzüncü kuruluş yıl dönümü olan; 1991 yılında, halkın ziyaretine açılmış. Altı katlı. Dört katı; sergi salonu olarak düzenlenmiş.
Ek bina girişi, yan duvarında: Assos Athena mabedinin ön yüzü; bire bir ölçülerinde canlandırılmış.
Giriş katında:; Çocuk Müzesi ile mimari eserler sergisi bulunuyor. Çocuk Müzesinde: Tunç çağından, Bizans dönemine kadar, yazının icadı, çanak-çömlek yapımı ve kullanımı, paranın icadı gibi tarihte yaşanan ilkleri vurgulayan eserler ve canlandırmalar yer almakta.
Giriş katında; kod farkıyla oluşturulan bölümde
“İstanbul’un çevre kültürleri: Trakya, Bitinya ve Bizans “ sergileme salonları var. Bizans mezar taşlarına bakıp; üzerlerindeki kabartmalardan, kişinin mesleğini çıkarmaya çalışacaksınız. Kılıç yada miğfer; bu askermiş dedirtiyor, tarak yada lir; onun bir kadın olduğunu anlatıyor. Osmanlının mezar taşlarında da; üst kısmı çiçekli ise, adı okunmasa bile, o mezar taşının bir kadına ait olduğu hemen anlaşılıyor. Aslında; aynı topraklardaki kültürler, birbirinin devamı.
Birinci katında
Çağlar boyu İstanbul salonu var. Burada; İstanbul bölümünde: bugünde mevcut olan caddeler yapılırken ya da onarılırken, altından çıkarılan tarihi eserler sergileniyor. Örneğin; Kadıköy-Altıyol onarım kazılarından çıkarılanlar gibi. Sultanahmet Meydanındaki Burmalı Sütunun, Perslerden kazanılan savaş ganimeti silahlardan yapılan üç yılandan birinin başını; bu salonda görmek mümkün. (Bu yılan başları aslında üç tane, diğer biri Londra’da, diğer biri ise, hepten kayıp)
İkinci katında
Çağlar boyu Anadolu ve Truva. Burayı gezerken; Moskova’da Puşkin Müzesinde bulunan Truva Hazinesini düşünmemek elde değil. Alman Schieman; keşke çalmasaydın, burada sergilense idi, diye düşünmemek elde değil. Truva’nın dokuz katının buluntuları arasında: Troyalı kadınların ateşte ısıttıkları taşları, daha sonra yemekleri sıcak tutmak için kullandıkları anlaşılıyor.
Hitit yazıtlarındaki; “Aşk Mektuplarını, evlilik ve ticaret antlaşmalarını “ burada göreceksiniz. Hititlilerle Mısırlılar arasında yapılan; tarihin ilk yazılı antlaşması olan “Kadeş Antlaşmasını” bizzat gözlerinizle görmek, muhteşem bir duygu, bunu tadacaksınız.
Üçüncü katında
Anadolu’nun çevre kültürleri: Kıbrıs, Suriye, Filistin sergi salonları bulunuyor.
Diğer iki kat ise, depo olarak kullanılıyor.
Bahçe ise: yine bir o kadar hazine sunuyor. Küçük çay bahçesinde, sütun başı masalar üzerinde; Helenistik ya da Roma yazıtları arasında, hayatınızın en ilginç çayını içebilirsiniz. Bu arada; antik buluntular üzerindeki yazıları çözmeye çalışarak zamanı en keyifli şekilde geçirebilirsiniz.
ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ
1883 yılında; Osman Hamdi Bey tarafından, Güzel Sanatlar Akademisi olarak yaptırılmış.
1917 yılında ise, Müzeye dönüştürülmüş. Ülkemizin en zengin ve en önemli müzesi.
Zaman içinde; gerek yapısal ve gerekse sergileme bakımından hizmet veremez duruma gelmiş ve onarım ihtiyacı gerekmiş. Bu dönemde: bir bankanın maddi desteğiyle; restorasyon ve yenileme çalışmaları yapılmış. 2000 yılında; modern teşhir yöntemleri uygulanarak, halkın ziyaretine açılmış. Müze: iki katlı.
Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Arap eserlerinin; Kadeş Antlaşmasının, Zincirli Heykelin sergilendiği bu müzede; 75 bin çivi yazılı belgenin bulunduğu; “Tablet Arşivi” ve 20 bine yakın arkeolojik eser bulunmakta. Bu çivi yazılı belge arşivi; dünyada ikinci. Ayrıca: Akad kralı Naramsin Steli de görülmeye değer eserlerden.
1992 yılında, Avrupa’da, 45 müzenin katıldığı yarışmada birinci olarak, Avrupa Konseyi tarafından, “Yılın Müzesi” seçilmiştir.
Buraya; “Sırça saray” da deniliyor. Topkapı Sarayı içindeki köşklerden; Fatih Sultan Mehmet’in 1472 yılında yaptırdığı ve Hazine Dairesiyle bir bütün meydana getiren yapı. Yazlık saray olarak yaptırılmış. Çeşitli onarımlarla şekli bozulmuş. Son onarımıyla beraber, eski biçimine sokulmuş. Köşkün ön cephesinde, 14 sütunlu bir galeri var.
Giriş cephesindeki mozaik çiniler; Selçuklu dönemindeki çinilerin özelliklerini taşıyor. Çini süslemeler, yan cephelerde şeritler halinde uzanıyor. Arkada; sırlı tuğlalarla, çok güzel bir kompozisyon oluşturuyor. Bu çinilerde; daha çok firuze, lacivert, beyaz ve kahverengi kullanılmış.
Beş köşeli odanın, kubbesi motiflerle süslü. Köşk; 1875 yılında: müze haline getirilerek “Müze-i Hümayun “ olarak kullanılmış. 1953 yılında ise; Fatih Müzesi adı altında; Türk ve İslam eserleri sergilenmiş.
Daha sonra ise; Selçuklu ve Osmanlı çini ve keramikleri sergilendiği için; Çinili Köşk Müzesi olarak hizmet vermeye başlamış. 1990-1991 yıllarında yapılan çalışmalarda; çağdaş bir anlayışla yenilenmiş. Daha sonra, 2002 yılında, yine başlatılan onarım çalışmalarının ardından, Haziran 2005 tarihinde, ziyarete açılmış.
SEPETÇİLER KASRI
Sarayburnunda. Kenedy Caddesinde bulunuyor.
1643 yılında; Sultan İbrahim tarafından; Bizans’ın deniz surları önünde yaptırılmış. Topkapı Sarayının dış bahçesindeki ve kıyılarındaki çeşitli; kasır, köşk ve saraylardan, günümüze kadar gelebilen tek yapı olma özelliğini taşıyor.
Yapıldığı dönemde: Topkapı Sarayı sınırları içinde kalıyormuş. Sultan I. Mahmut döneminde (1739) yenilenmiş. Bu kasır; aynı zamanda, Padişahların kayıklarının bağlandığı, Padişahların donanmanın sefere çıkışını ve dönüşünü izledikleri bir yer.
Yapı: cumhuriyet döneminde; askeri ecza deposu olarak kullanılmış. Daha sonra ise, kendi haline terk edilmiş.
1980 yılında, orijinal durumuna sadık kalınarak, Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilmiş ve Uluslar arası Basın Merkezi olarak kullanılmış.
1998 yılında: Eminönü Vakfı tarafından; kafe ve restoran olarak kullanılmaya başlanmış.
2004 yılında ise; işletme hakları, bir otel şirketine verilmiş. Denizin üzerinde kurulu mekanda: restoran ve bar gibi farklı alanlarda hizmet veriliyor. Yazın boğaz manzaralı terasları, kışın ise şömineli iç mekanları ile güzel zaman geçirmek isteyenler için uygun bir mekan.
Ayrıca: buradaki açık ve kapalı alanlarında; çeşitli toplantılar, lansman ve düğün organizasyonları düzenleniyor. Otele ait tekneler; buradan hareket ederek, Boğaziçi’nde çeşitli organizasyonlarda kullanılıyorlar.
İstanbul’un fetih edilmesinden sonra, yöre, bir tarım alanı ve sayfiye yeri olarak kullanılmıştır.
Osmanlı döneminde: bölge av ve kışlak yeri olarak kullanılmıştır. Ordunun konaklama yeri olarak kullanıldığından sivil yerleşim olmamıştır.
Osmanlı-Rus savaşının ardından, 1829 yılında bölgeye göçmenler yerleştirilmiştir.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Büyükçekmece hakkında şunları yazmıştır “17’nci yüzyılda Eyüp Kadılığına bağlı bir nahiyedir. Deniz kıyısında harap bir kalesi vardır. Ayrıca bağları-bahçeleri bulunmaktadır. 11 han, hamam ve kervansaray varlığından söz etmektedir.”
Ancak günümüzde bunların kalıntı ve izleri yok olmuştur. Mimar Sinan’ın ünlü köprüsü, yörenin eski dönemlerdeki geçit özelliğinin en büyük göstergesi olarak günümüze ulaşmıştır.
Büyükçekmece, 1987 yılında Çatalca’dan ayrılarak müstakil ilçe olur.
İstanbul Büyükçekmece
GENEL
İlçe ismini: çok dar bir kara parçasıyla Marmara denizinden ayrılan Büyükçekmece gölünden almıştır. Büyükçekmece kanalı, yani iki yakayı birbirine bağlayan kanal Küçükçekmece’ye göre daha geniş olduğundan “Büyük” unvanı almıştır.
Yerleşim yeri: Büyükçekmece gölünün geçmişte, gölün ince bir kanalla suyunu denize boşalttığı yerde kuruludur.
İstanbul’dan Trakya istikametine giden E-5 karayolu üzerindedir.
İlçe Marmara denizinde Büyük Çekmece körfezinde bulunmaktadır.
Ayrıca: Büyükçekmece lagün ve baraj gölü kıyısındadır.
İstanbul Büyükçekmece
İlçenin toplam sahil şeridi uzunluğu 25 km dir.
İstanbul Büyükçekmece
Yerleşimin bulunduğu yerdeki arazi az engebelidir, ovalardan oluşmaktadır. Denizden yükseklik 0 ile 150 metre arasında değişmektedir. Bölgede orman yoktur. Yörede tipik Marmara iklimi hüküm sürmektedir. Ilıman ve yumuşak bir iklim vardır.
İlçede 23 tane mahalle bulunmaktadır.
Uluslararası İstanbul Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivali
ULUSLARARASI İSTANBUL BÜYÜKÇEKMECE KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ
Festival, ilk olarak 2000 yılında yapılmıştır. 2003 yılında ise Dünya Dans Festivalleri birliğine üye olunmuştur. Festival, çeşitli ödüllere layık görülmüştür. Uluslararası Folklor Festivalleri ve Geleneksel Sanatlar Organizasyon Komitesi tarafından 6 kere dünyanın en iyi kültür ve sanat festivali seçilmiştir.
Bugüne kadar festivale, toplam 130 ülkeden 25 binden fazla kültür ve sanat elçisi katılmıştır.
Her yıl Ağustos ayında düzenlenen festivalde: konserler, sergiler, halk dansları yarışması, çağdaş dans yarışması, fotoğraf yarışması, kukla festivali gibi etkinlikler düzenlenmektedir.
ATATÜRK MAHALLESİ
İstanbul Büyükçekmece Halk Plajı
BÜYÜKÇEKMECE HALK PLAJI
Kordonboyu caddesindedir. Plajda: duş, tuvalet ve şezlong imkanları vardır. Giriş ücretsizdir. Soyunma kabinleri de bulunuyor.
İstanbul Büyükçekmece Albatros
ALBATROS
Burada oldukça geniş bir park alanı bulunmaktadır. Sahil kesimi, İstanbul ilinin en güzel kıyı şeritlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Yürüyüş yolunda, Silivri yönünde büyük bir uçak sergileniyor.
İstanbul Büyükçekmece Albatros Plajı
Albatros Plajı
Sahilde kum yoğunluğu güzeldir. Deniz ise sığ ve sıcaktır.
İstanbul Büyükçekmece Albatros Plajı
Ancak insan yoğunluğu nedeniyle deniz suyu bulanıktır.
İstanbul Büyükçekmece Albatros Plajı
Plajda şezlong ve şemsiye kiralayıp, yiyecek satın alabileceğiniz yerler var. Ancak halk plajına giriş ücretsizdir.
İstanbul Büyükçekmece Albatros Restoran
Albatros Restoranı
Deniz üzerindeki konumu ve ilginç yapısı ile hemen dikkati çekmektedir ve bölgenin simgesi olmuştur. Deniz kenarındaki konumu ve lezzetli yemekleriyle tercih edilmektedir. Menülerde deniz ürünleri ve balıklar ağırlıklıdır.
İstanbul Büyükçekmece Lunapark
BÜYÜKÇEKMECE LUNAPARKI
Haftanın her günü açıktır. Burada: çarpışan arabalar, atlı karınca, gondol gibi çeşitli oyuncaklar bulunmaktadır. Yaz aylarında oldukça yoğun ilgi görür.
DİZDARİYE MAHALLESİ
İstanbul Büyükçekmece Kültürpark ve Kemal Sunal Amfi tiyatrosu
KÜLTÜRPARK VE KEMAL SUNAL AMFİ TİYATRO
Mimar Sinan tarafından yapılan “Menzil Külliyesi” 1998 yılında yapılan restorasyon çalışmalarının ardından “Kültür Park” ismiyle ziyarete açılmıştır.
İstanbul Büyükçekmece
Kültür Park alanında görebileceğiniz “Yöre evleri” Anadolu’nun birçok yerinden farklı özellikler gösterir. Park alanı içinde 600 seyirci kapasiteli, bir de amfi tiyatro bulunmaktadır. Büyükçekmece Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali burada yapılmaktadır.
İstanbul Büyükçekmece Enver Paşa Köşkü
ENVER PAŞA KÖŞKÜ
Yapının, 1900’lü yılların başında yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
İstanbul Büyükçekmece Enver Paşa Köşkü
Annesi ve kardeşi burada oturmuştur. Kendisi, köşke avlanmak için kullanmıştır. Köşk, denize cephelidir. Kagir ve iki katlıdır. Daha sonra, uzun yıllar köşk “Çocuk Esirgeme Kurumu” olarak kullanılmıştır. 2005 yılında Mart ve Haziran aylarında, yapı iki kere yangın geçirir ve bu yangınlar sonucunda fazlaca harap olur. Yapının büyük kısmı yanar. 2007 yılında İstanbul İl Özel İdaresi Müdürlüğü tarafından restore edilen köşk “Büyükçekmece Çocuk Kültür Evi” olarak hizmet vermektedir.
İstanbul Büyükçekmece Sultan II Abdülhamit çeşmesi ve havuzu
SULTAN II ABDÜLHAMİT ÇEŞMESİ VE HAVUZU
Havuzbaşı meydanındadır.
Sultan II Abdülhamit tarafından 25’nci culüs yılı hatırasına halk tarafından 1918 yılında yaptırılmıştır. Havuzun yerden yüksekliği: 0.80 metredir. Boyutları ise 3.60 x 4.20 metredir. Havuzun batısında, yekpare mermerden yapılmış bir çeşme vardır.
Çeşme tamamen mermer oyularak yapılmıştır. Bu çeşmenin, havuza bakan yapına, ağzından su akan bir aslan başı yerleştirilmiştir.
Çeşmenin cephesi ise çeşitli motiflerle süslenmiştir.
Ayrıca, çeşmenin üzerine üç mermer küre yerleştirilmiştir. Çeşmenin dış yüzünde: Sultan II Abdülhamid’in tuğrası ve sülüs yazı ile kitabesi yazılmıştır.
İMARET CAMİİ
Nutuk caddesi İmaret Camii Sokaktadır. Kitabesi yoktur. Bu yüzden hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
Ancak 15’nci yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. Çünkü cami ters “T” planlıdır ve bu plan Osmanlının kuruluş döneminde tercih edilmiştir. Günümüzde, cami dükkanların bulunduğu çarşı içinde kalmıştır.
ZEYNEP DUDU ÇEŞMESİ
İmaret camii avlusundadır.
Kitabesine göre, çeşme “Zeynep Dudu” isimli bir kadın tarafından 1856-1857 yılları arasında yaptırılmıştır. Çeşme üzerinde Mevlevi sikkesini hatırlatan küçük bir mermer kitabe bulunmaktadır. Çeşme, 1959 yılında tamir ettirilmiştir. Bu esnası üstü mozaik saçak ile örtülmüş, camiye bakan tarafına üç musluk takılmıştır.
İstanbul Büyükçekmece Meydan Çeşmesi-Enver Paşa Çeşmesi
BÜYÜKÇEKMECE MEYDAN ÇEŞMESİ-ENVER PAŞA ÇEŞMESİ
Büyükçekmece meydanında Enver Paşa Caddesindedir.
Çeşme, Enver Paşa tarafından 1900’lü yılların başında yaptırılmıştır. Diğer bir görüşe göre çeşmenin yaptıranı belli değildir, sadece Enver Paşa caddesinde bulunduğu için “Enver Paşa Çeşmesi” olarak isimlendirilmiştir.
Çünkü üzerindeki tarihe göre, Enver Paşa’dan çok önce, Sultan I Mahmut döneminde yaptırılmıştır. Kesme taştandır. Düz çatılı ve geniş saçaklı çeşme, dört cephelidir. İki cephesi boş bırakılmıştır.
Geniş cephelerde, dikdörtgen çerçeve içinde düz ayna taşları görülür. Sadece bir cephede musluk vardır. Köşeli tekneleri görülür. Üzerini de geniş bir saçak örter.
Çeşmenin doğu yüzünde eski lüle yerinde durmasına rağmen, çeşmenin bugün suyu akmamaktadır. Su, yan bölüme ilave edilen ikinci bir lüleden akmaktadır.
TURİSTİK ALAN-MENZİL KÜLLİYESİ
Menzil külliyeleri: kervanların, sefere giden ordunun dinlenmesi ve tüm ihtiyaçlarının karşılanması için durdukları ve konakladıkları yerdir.
Osmanlı döneminde: İstanbul’u Balkanlara, Orta Avrupa’ya, Anadolu ve Orta Doğu’ya bağlayan yollara: bu tür külliyeler inşa edilmiştir.
Büyükçekmece yöresindeki bu külliye: İmparatorluğun Balkan topraklarını Hicaz’a bağlayan anayol üzerinde bulunuyordu. Bu yol, Bizans döneminde ise “Via Egnatia” adıyla bilinen güzergahtır.
O dönemde, bugünkü köprünün bulunduğu yerde “Athyras köprüsü” denen bir köprü bulunuyordu. Ancak bu köprü Roma ve ardından Bizans döneminde hizmet ettikten sonra bakımsızlıktan harap olmuştu.
Antik Roma yolunun İstanbul ve Edirne arasındaki bölümü, 1560-1570 yılları arasında yeniden düzenlendi, bataklık ve çamurlu bölgelere yeniden taş döşendi.
Bu külliyede: Kanuni Sultan Süleyman tarafından bir köprü ve kervansaray yaptırılmıştır. Ayrıca: Zigetvar seferine çıkmadan önce, köprünün başına bir de çeşme yaptırmıştır.
Kanuni’nin ölümünden sonra ise: Sokullu Mehmet Paşa tarafından bir mescit eklenmiştir.
İstanbul Büyükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü
Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü
Kanuni Sultan Süleyman: ordu ile Zigetvar seferine çıkarken, ordunun, Büyükçekmece gölü ve Marmara denizinin birleştiği bu yerde, sallarla karşıya geçmekte zorlanması üzerine Mimar Sinan’a buraya yeni bir köprü yapmasını emretmiş ve Mimar Sinan tarafından bu köprü yapılmıştır.
Yukarıda belirttiğim gibi, bugünkü köprünün yerinde eskiden Roma döneminde yapılmış bir köprü vardı, ancak bu köprü oldukça fazla harap olmuştu.
Bu yüzden, Osmanlı döneminde gerek kervanlar ve gerekse ordular: iki yaka arasına gerilen gayet kalın halatlar arasındaki sallarla geçiriliyorlarmış. Salcılar halatları çekmek suretiyle mesafe alıyorlarmış.
İstanbul Büyükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü
Köprü: Marmara denizi ve Büyükçekmece gölünü birleştiren boğazın üzerine yapılmıştır.
Köprü 635 metre uzunluğundadır. Genişliği 7.17 metredir. 4 ayrı köprünün birleşmesiyle meydana gelmiştir. Çevresi geniş rıhtımlarla çevrilmiş olan köprü, inişli çıkışlıdır.
28 kemerden oluşmaktadır.
Köprünün iki yanındaki korkuluk levhaları, ayrıca her bölümün başında da babalar vardır. Her bölüm arasındaki bağlantı aralıklarında korkuluk yoktur.
Çünkü büyük taşkınlarda, suyun fazlasının köprüye zarar vermeden buradan aşarak akıp gitmesi düşünülmüştür. Köprünün taşları kireç harç kullanılmadan, eritilmiş kurşunla birbirine bağlanmıştır.
En ilginç olanı, köprünün yapımı sırasında, gölün suları büyük tulumbalarla boşaltılmış ve köprü yapıldıktan sonra sular geri bırakılmıştır.
Köprünün ortasında beyaz mermer üzerinde bir kitabesi bulunmaktadır. Bu beyaz mermer üzerindeki yazı Karahisari Hasan Çelebi tarafından hat ile yazılmıştır.
Köprüde, genel anlamda oldukça az süsleme kullanılmıştır. Köprünün 4’ncü bölümünde bulunan köşk: kaval silmeli kartuşlar ve mukarnaslarla süslenmiştir.
Evet, köprü Kanuni Sultan Süleyman emri ile yaptırılmaya başlanmış ancak kendisi Zivetgar seferi sırasında vefat ettiği için, köprü oğlu Sultan II Selim zamanında tamamlanarak hizmete açılmıştır.
Osmanlı döneminde, Rumeli’ye yapılan bütün seferler, bu köprü üzerinden geçilerek gerçekleşirdi. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonunda, bozguna uğrayan Osmanlı ordusunun bu köprü üzerinden dönüşü de hazin bir öykü olarak tarihte kayıtlıdır.
1960 yılında, bir Rum tarafından kışkırtılan iki insan demeye dilim varmıyor, yaratık diyelim: köprü üzerinde kitabe köşkünde Mimar Sinan’ın adının yazılı olduğu kısmı, kitabe ile birlikte parçalamıştır. Daha sonra bu kısım ve kitabe yeniden yapılmıştır.
Öte yandan, köprünün kitabesinde “Mimar Sinan” ismi ve imzası bulunması oldukça ilginçtir. Çünkü Mimar Sinan ile ilgili bütün bilgi ve belgelerde sadece “Sinan” ismi geçmektedir.
Köprü 1986-1989 yılları arasında restore edilmiştir.
Günümüzde: Büyükçekmece ve Mimar Sinan arasındaki bağlantıyı sağlar. Ayrıca Büyükçekmece’nin simgesidir. Trafiğe kapalıdır. Trafik yakınlardaki modern köprüden geçmektedir.
İstanbul Büyükçekmece Kurşunlu Han-Kervansaray
Kurşunlu Han-Kervansaray
Yanında Sokullu Mehmet Paşa camii vardır.
Yapının kitabesi yoktur. Ancak, yapılan araştırmalara göre, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından 1566-1567 yılları arasında Zigetvar seferine çıkarken yapılmıştır.
Yapının uzunluğu 48 metre ve genişliği 18.50 metredir. Dikdörtgen planlıdır. Aralarında tuğla hatıllar konulmuş kesme küfeki taşından yapılmıştır.
İç mekana girmek için kapı: kuzey cephesindedir. Burada yuvarlak kemerli kapı vardır. Yapının iç kısmının aydınlatılması için güney cephede pencereler bulunur.
İç mekanda: yan duvarlarda 11 ocak ve bunların arasında da 12 dolap nişi vardır. Konaklayanların yataklarını sermeleri için, duvarlar boyunca orta kısımdan yüksek sekiler bulunur.
İlk yapıldığında çatısı kurşun levhalarla kaplı olması nedeniyle “Kurşunlu Han” olarak isimlendirilmiştir.
Kervansaray yapısı: II Dünya savaşı sırasında askeri depo ve konaklama yeri olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise bir dönem saman ambarı olmuştur. Bakımsızlıktan harap bir halde iken, 1965-1966 yılları arasında restore edilmiştir.
Yapı, günümüzde tahsisinin yapıldığı Büyükçekmece Belediyesi tarafından; kültürel ve sanatsal etkinlikler için kullanılmaktadır.
Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi
Kültür Parkı içindedir.
Kitabesinden anlaşıldığına göre: Kanuni Sultan Süleyman, Zivetgar seferine çıkarken, 1566 yılında: Kanuni Sultan Süleyman köprüsü, Kurşunlu Han ve bu çeşme Mimar Sinan tarafından birlikte yapılmıştır.
Çeşme üç bölümden oluşmaktadır. Merkez bölümü: yan kanatlara nazaran daha yüksektir. Yalın bir korniş üç cepheyi dolaşmaktadır. Yan kanatlar, ortadaki bölmeye göre açılı olarak geride kalmaktadır.
Kilit taşlarında birer rozet bulunan basık sivri kemerli nişler, kalın bir silmeyle çevrilmiştir. Basık sivri kemerlerin üzengi taşları, iç kısımdan yivlidir.
Çeşmenin beşik tonozu andıran bir üst örtüsü vardır.
Merkezde bulunan sivri kemerli nişin içinde: iki yanında dalgalı kaşkemer motifi ve tepesinde yanlardakilere göre daha küçük kemer motifi içinde bir rozet bulunan, iki satırlık kitabesi bulunur.
Kitabede: kartuşlar arasında kalan boşluklar bitkisel bezemelerle doldurulmuştur. Kitabenin altındaki ayna taşında yine kabartma şeklinde kemer motifi ve dairesel kabartmaların ortasında burması bulunur.
Ayna taşının iki yanında, daha küçük kabartmalı birer mermer plaka bulunur. Yan kanatlarda kabartmalı birer ayna taşı ve burmaları görülmektedir. Tekne ve setleri sağlamdır.
Çeşme günümüzde kullanılmaya devam edilmektedir.
Sokullu Mehmet Paşa Mescidi
Enver Paşa Caddesi üzerindedir.
Turistik alanda bulunan bir diğer eserdir. Diğer ismi “Köprübaşı Camii” dir. Çünkü: Kanuni Sultan Süleyman köprüsünün hemen başındadır.
Kitabesi yoktur. Ancak külliyenin diğer eserleriyle birlikte 1566-1567 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Mimar Sinan tarafından tasarlanmış ve 1567 yılında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kervansarayda olduğu gibi: bir sıra kesme küfeki taşı ve iki sıra tuğla dizisi şeklinde inşa edilmiştir.
Yapının harim kısmına: kuzey cephesinde, sağa kaydırılmış bir kapıdan girilir.
İçte, düz ahşap tavanlıdır. Dışarıdan kurşun bir çatı ile örtülüdür. Son cemaat yeri açık iken, 1980 yılında yapılan restorasyonda kapalı hale getirilmiştir.
Süslü pencereleri nedeniyle, güneş ışınları türlü renklerde içeriye girer ve içeride etkili bir ışık yaratır. İç mekanda: klasik dönemi yansıtan çok az mimari eleman kalmıştır.
Yapının en önemli kısmı minaresidir.
Kuzeybatı bölümde; mescitten uzak avlu duvarı üzerinde bulunan minare, kesme küfeki taşından yapılmıştır.
Bu tür minare örnekleri: Mısır ve Orta Asya’da bulunmakla birlikte Anadolu’daki ilk örnekleri 13’ncü yüzyıla tarihlenmektedir. Buradaki minare: dikdörtgen bir kaide üzerinde, sekizgen olarak yükselir. 10 basamaklı merdiven ile köşk kısmına çıkılır.
Şerefesi yoktur, ancak köşk kısmı şerefeyi oluşturur. Köşk kısmı: sütunlar arasına yerleştirilmiş, geometrik bezemeli taştan korkuluk levhalarla sınırlandırılır.
Köşk kısmında: sütunlar arasına yerleştirilen taş korkuluk levhalarına çeşitli motifler işlenmiştir.
Külah kısmı, orijinalinden farklıdır, muhtemelen 20’nci yüzyıldaki onarımlarda yerleştirilmiştir.
Günümüzde, mescit hala ibadete açıktır.
CUMHURİYET MAHALLESİ
İstanbul Büyükçekmece Endem Televizyon Kulesi
ENDEM TELEVİZYON KULESİ
E-5 Karayolu üzerinde Gürpınar Kavşağındadır.
Endem inşaat tarafından yapıldığı için bu ismi almıştır. Kule 1998-2008 yılları arasında yapılmıştır.
Kulenin yapılış amacı: televizyon kuruluşlarının sayısal ortak yayınını sağlayarak Çamlıca’daki yansıtıcı anten kirliliğine son vermekti.
Kulenin yapımında: 8 bin metre küp beton, 900 ton demir ve 650 ton çelik kullanılmıştır. Kule 8.6 büyüklüğündeki bir depreme dayanacak şekilde inşa edilmiştir.
Kulenin yüksekliği 230 metredir. Beton şaftının yüksekliği 163 metre ve anten yüksekliği 30 metredir.
Kulede: 2 asansör bulunmaktadır, bunların kapasitesi 24’er kişiliktir. Asansörler, zeminden seyir terasının bulunduğu yeri 60 saniyede çıkıyorlar. Saniyedeki hızları 4 metredir.
Camdan yapılmış iki seyir terası bulunuyor.
Kulede 153’ncü metrede: 450 kişi kapasiteli bir döner restoran bulunuyor. Döner restoranın çapı 30 metredir. 360 derecelik bir tur dönüşü, 1 saatte tamamlıyor.
Ayrıca: seyir ve resepsiyon katları vardır. Bunlar döner kulenin üstünde ve altındadır.
Kulenin giriş katında ise 1900 kişilik konser salonu bulunuyor. Ayrıca bir 5 yıldızlı otel bulunmaktadır.
Dünyanın 17’nci, Avrupa’nın ise 4’ncü büyük televizyon kulesidir.
İstanbul Büyükçekmece TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi
TÜYAP FUAR VE KONGRE MERKEZİ
Hadımköy Yolundadır.
TÜYAP tarafından 1996 yılında açılmış ve halen işletilmektedir.
Merkez günümüzde, uluslararası ticari fuarların önemli bir buluşma noktasıdır. Dünyanın birçok ülkesinden gelen katılımcı ve ziyaretçiler, 50’den fazla fuar ve etkinlik kapsamında, ulusal ve uluslararası standartlarda hizmet ve altyapıdan faydalanırlar. Her yıl yaklaşık 60 ülkeden 14 bin katılımcı ve 70 ülkeden 2 milyona yakın ziyaretçi gelmektedir.
Merkezde: 14 büyük fuar salonu, kongre hizmetleri bölümü ve servis binası bulunmaktadır.
İstanbul Büyükçekmece
Ayrıca: fuar alanına entegre 259 oda kapasiteli 5 yıldızlı bir otel vardır. (Tüyap Palas)
31 toplantı salonu, 1 tane çok amaçlı balo salonu, 4500 araçlık otopark, 14 kafeterya, 3 restoran, 1 pastane, 2 bar ve fast food restoranı bulunmaktadır.
Evet, oldukça büyük ve gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında tanınan bir merkezdir.
İstanbul Büyükçekmece Beykent Üniversitesi
BEYKENT ÜNİVERSİTESİ
Turgut Özal Bulvarındadır. Beylikdüzü yerleşkesi olarak isimlendirilir. Vakıf üniversitesidir. 1997-1998 eğitim öğretim yılında açılmıştır. Yerleşkede: Diş Hekimliği, Fen-Edebiyat, Güzel Sanatlar, Hukuk Fakülteleri, Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu, Tıp Fakültesi ve Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır.
İstanbul Büyükçekmece İstanbul Outlet Park
İSTANBUL OUTLET PARK
E-5 Yan yolundadır. Firuze Sokaktadır. 25 Kasım 2006 tarihinde hizmete açılmıştır. E-5 karayolu üzerinde Tem otoban, Avcılar, Büyükçekmece, Beylikdüzü ve tüm yerleşim merkezlerinin kesişme noktasındaki merkez, tüketicinin güvenini kazanmış ve yoğun ziyaret edilmektedir. Çünkü: kişilerin tüm ihtiyaçlarını en kolay, en hesaplı, kaliteli ve rahat bir şekilde bulabilme imkanı vardır.
ALKENT 2000 MAHALLESİ
İstanbul Büyükçekmece Fatih Üniversitesi Büyükçekmece Kampüsü
FATİH ÜNİVERSİTESİ BÜYÜKÇEKMECE KAMPÜSÜ
Akçıburgaz Mevkiindedir. Burası, artık İstanbul Üniversitesi olarak hizmet vermektedir. Yani: İstanbul Üniversitesi Hadımköy Yerleşkesidir.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA BÜYÜKÇEKMECE YERLEŞKESİ
Yiğittürk Caddesindedir. Yerleşkede: Büyükçekmece Kongre ve Kültür merkezi, çeşitli Fakülteler, Enstitüler ve Meslek Yüksek Okulları bulunuyor.
TÜRKOBA MAHALLESİ
İstanbul Büyükçekmece İstanbul Arel Üniversitesi Kemal Gözükara Yerleşkesi
İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ KEMAL GÖZÜKARA YERLEŞKESİ
Türkoba Mahallesi Erguvan Sokaktadır. Büyükçekmece gölünün batısında, Tepekent Uydukenti içindedir. Yerleşkede 4 yıllık eğitim veren Fakülte ve Yüksekokullar bulunmaktadır. Burası üniversitenin 400 dönüm açık rekreasyon alanında: kültür, sanat, spor, eğlence ve dinlenme faaliyetlerinin bir arada bulunacağı büyük bir kompleks şeklinde tasarlanmıştır.
19 MAYIS MAHALLESİ
İstanbul Büyükçekmece Bülent Ecevit Parkı
BÜLENT ECEVİT PARKI
Cumhuriyet Kent Meydanındadır. Park alanında, suni gölet, yürüyüş yolları ve dinlenme alanları bulunmaktadır.
İstanbul Büyükçekmece Atatürk Spor Kompleksi
ATATÜRK SPOR KOMPLEKSİ
Gölboyu Mevkii Büyükçekmece Spor Tesislerindedir.
2007 yılında yapılmıştır. Büyükçekmece Belediyesi tarafından işletilmektedir. 1000 araçlık açık otopark vardır. En büyük özelliği 20 bin seyirci kapasiteli olmasıdır.
FATİH MAHALLESİ
FATİH CAMİİ
Cami Sokaktadır. Kitabesi yoktur, bu yüzden hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Geniş bir avlunun ortasında bulunan cami, dikdörtgen planlıdır.
Üstü ahşap bir çatıyla örtülmüştür. İbadet mekanının sağından minareye çıkılır. Kesme küfeki taşından yapılan minare altıgen bir kaideye oturmaktadır.
SÜLEYMAN AĞA ÇEŞMESİ
Fatih Camiinin kuzeybatı köşesindedir. Klasik üslüpta, kesme küfeki taşından yapılmıştır. Sivri kemerli niş içine ayna taşı konulmuştur.
Kemer üzerinde bulunan kitabesine göre “1856 yılında Yakup Alemdar ağa ile Hatice Hatun oğlu Kırım Harbinde şehit Süleyman Ağa’nın ruhu için annesi tarafından yaptırılmıştır.”
MİNDER BEACH CLUB
Kordonboyu Caddesindedir. Burası: plaj olmasının yanında sanat ve eğlence mekanı ve aynı zamanda kafedir. Akşam saatlerinde burada çeşitli partiler düzenleniyor. Kumsalın üzerinde, eğlence ve canlı müzik için tercih edilebilir.
İstanbul Büyükçekmece Atirus Alışveriş ve İş Merkezi
ATİRUS ALIŞVERİŞ VE İŞ MERKEZİ
Rıza Küçükoğlu Caddesindedir. İsmini, yörenin Roma dönemindeki isminden almıştır.
E-5 karayolu üzerinde, 2005 yılında hizmete açılmıştır. 3 katlı merkezde, 80 mağaza ve ayrıca bir hipermarket bulunmaktadır. Ofis bölümünde ise 63 ofis vardır. Merkez: gerek mağazaları, gerek kafe ve restoranları ve gerekse sinemaları ile yoğun ilgi çekmektedir. Otoparkı 700 araç kapasitelidir.
İstanbul Büyükçekmece Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi
BÜYÜKÇEKMECE BELEDİYESİ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
Kuba Camii yanı Gazi Mustafa Caddesindedir. İstanbul’un en önemli kültür komplekslerinden biridir. Sahne sanatlarının çeşitli dallarında, konser ve sergiler düzenlenmektedir. Tiyatro salonu 600 seyirci kapasitelidir.
Ayrıca 2 tane 75’er kişilik orotoryum, kütüphane ve sergi alanı bulunmaktadır. Yine buranın önemli bir özelliği: Merkezde, Müjdat Gezen Sanat Akademisi bulunmaktadır. Akademide: gençlere tiyatro, müzik ve sanat eğitimleri verilmektedir.
İstanbul Büyükçekmece Marmara Paintball
MARMARA PAİNTBALL
Cengiz Topel caddesindedir. Burası, doğa içinde paintball oynayarak eğlenceli vakit geçirilebilecek bir yerdir.
Burada: ayrıca bir mesire alanı da bulunmaktadır. Oyun öncesi ve sonrasında, aileniz veya arkadaşlarınızla piknik masalarında mangal yakabilirsiniz. Çardakta çay içebilir ve saha içinde gurubunuzun oynadığı oyunu takip edebilirsiniz.
İstanbul Büyükçekmece Grand Aqua Marin
GRAND AQUA MARİNE
Komando Sokaktadır. İstanbul’un en eğlenceli su parklarından birisidir. Park alanında çok sayıda kaydırak, havuz ve çeşitli etkinliklerin düzenlendiği alanlar vardır. Yaz aylarında, burada konserler de düzenlenmektedir.
MİMAR SİNAN MAHALLESİ
Büyükçekmece gölünün kıyısında Marmara denizi ile Büyükçekmece gölünün birleştiği yerdedir. Sahil kesiminde restoranlar bulunmaktadır.
İstanbul Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili
MİMAR SİNAN SAHİLİ
Mimar Sinan kavşağındadır. Oldukça sevilen ve tercih edilen bir plajdır. Buna rağmen temizliği ve kalitesinden ödün vermeme özelliği nedeniyle, analiz sonuçları daima temiz çıkmaktadır.
İstanbul Büyükçekmece Mimar Sinan Yat Limanı
MİMAR SİNAN YAT LİMANI
İskele caddesindedir. İstanbul ilinin en büyük marinalarından birisidir. 800 yat kapasitelidir.
İstanbul Büyükçekmece Dünya Kostümler Müzesi
DÜNYA KOSTÜMLERİ MÜZESİ
Çarşı Sokaktadır. 2011 yılında ziyarete açılmıştır. Tarihi bir binadaki müzeye giriş ücretsizdir. Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 500 civarında kostüm 20 yıldır toplanmaktadır ve bu müzede sergilenmektedir.
Müzede: tarihin derinliklerinden gelerek günümüze ulaşan, farklı toplumların kültürel mirası olan birçok değerli giysi, aksesuar ve objeler burada sergileniyor.
KUMBURGAZ MAHALLESİ
Kumburgaz mahallesi, ilçe merkezine 13 km uzaklıktadır. Şehirde gazın ilk keşfedildiği yer olması nedeniyle bu isim verilmiştir.
KUMBURGAZ PLAJI
Kumburgaz sahili boyunca uzanan plajın bir kısmı ücretsizdir. Bir kısmı ise otel ve beach clublar tarafından özel olarak işletilmektedir.
Deniz zemini kumdur.
İstanbul Büyükçekmece Kumburgaz Plajı
Plaj zemini de kumdur. Sahil genişliği 17 metredir. Sahil uzunluğu ise 700 metredir. Güvenlik şeridindeki azami derinlik 2 metredir.
MURAT ÇEŞME MAHALLESİ
AYMERKEZ AVM
E-5 Londra Asfaltındadır.
E-5 karayolu üzerindeki merkez, 2002 yılında Ağustos ayında hizmete açılmıştır. Bu yüzden Türkiye’nin ilk Outlet Merkezidir. Merkez, 24 bin metre karelik bir alana kurulmuştur. Burada: sezon ve sezon dışı ürünler sunulmaktadır. Burada birçok ünlü markanın ürünlerini çok özel fiyatlarla bulmak mümkündür.
Bizans döneminde Kağıthane deresinin ismi “Barbisos”tur.
Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” sine göre: Kağıthane, ismini İstanbul’un fethi sırasında, dere kıyısında bulunan kağıt imalathanelerinden almıştır.
Roma ve Bizans’ın ardından Osmanlı döneminde de Kağıthane: gerek doğal güzellikleri ve gerekse medeniyetlerin sembollerinden olan kağıtların el değmeden üretilmesiyle önem kazandı.
Ancak teknolojik gelişmeler sonucunda: el yapımı kağıt atölyeleri kapanır ve seri üretim yapan kağıt fabrikaları dönemi başlar. Daha sonra şehirleşme ve göçlere bağlı olarak Kağıthane’de bulunan kağıt fabrikaları, şehir dışına taşınır ve yöredeki kağıt üretimi biter.
İstanbul Kağıthane
Kağıthane bölgesinde Osmanlı döneminde oldukça meşhur olan bahçe ve kasırlar, halk arasındaki türlü dedikodular nedeniyle, Patrona Halil isyanında yıkılarak yok edilmiştir. Böylece “Lale Devri” biter.
Daha sonraki yıllarda da halk tarafından tercih edilen mesire alanı: Haliç ve çevresinin sanayi merkezi olarak yapılanmaya başlamasıyla yoğun bir doğa kirlenmesine maruz kalır ve 1940’lı yıllarda Kağıthane mesireliği tamamen biter.
Gelelim yakın tarihe: Kağıthane, 1987 yılında müstakil ilçe olmuştur. 1989 yılında ise Belediye teşkilatı kurulmuştur.
İstanbul Kağıthane
GENEL
Engebeli arazi vadiler ve derelerden oluşmaktadır. Kağıthane deresinin döküldüğü Haliçte küçük bir kıyısı bulunmaktadır. Kağıthane: Tem, Büyükdere Caddesi, E-5 karayolu gibi İstanbul-Avrupa bağlantı yolları arasında kaldığı için, tüm bu hatlara hızlıca bağlanılabiliyor. Bu yüzden, konum olarak avantajlı bir yerdedir. İlçede 19 tane mahalle bulunmaktadır. En büyük mahalleleri: Seyrantepe, Hamidiye, Merkez ve Talatpaşadır.
İstanbul Kağıthane Deresi
KAĞITHANE DERESİ
Derenin toplum uzunluğu 12 km dir. Terkos gölünün yakınında bir kaynaktan doğar ve Haliç’e dökülür. Havzası büyük olmasına rağmen, yazın suları kurur.
Günümüzde yoğun bir yerleşimin ortasında kalan derenin çevresinde, eskiden geniş çayırlar bulunuyordu. Bu çayırlar, İstanbul halkı için piknik amaçlı kullanılıyordu, derede ise kayıklarla geziliyordu.
Ancak Kağıthane deresi bölgesinde bulunan tüm kasır ve konaklar: 1730 yılındaki Patrona Halil isyanında isyancılar tarafından yok edildi.
İstanbul Kağıthane
Sonraki süreçte, 1950’li yıllarda İstanbul’a dışarıdan olan göç nedeniyle, bölge yine hızla dolmaya başladı ve dere yatağında gecekondular yapıldı.
Zamanla bu konutlar ve çevresindeki sanayi tesisleri nedeniyle dere yoğun şekilde kirlendi ve bu kirlilik Haliç ve dolaylı olarak Marmara Denizini de etkiledi.
1990’lı yıllarda yapılan ıslah çalışmaları sonucunda, derenin kötü kokular yayması ve taşması engellendi. 2012 yılında, Kağıthane deresinin temizlenmesi için, dereye deniz suyu verilmiştir. İstanbul boğazından pompalanan deniz suyunun Haliç’e hayat vermesi çalışmaları yapılmıştır. Böylece Haliç’e temiz deniz suyu akıtılmıştır.
Kağıthane deresiyle ilgili son bir not: bazı kaynaklara göre, Osmanlı döneminde bölgeye gelen tüccarlar, gemileriyle Kağıthane deresi çamurunu saklıca çalıp, Avrupa’ya kaçırıyorlarmış. Çünkü yine o dönemde top sanayiinin en önemli hammaddesi çamur imiş ve buna en uygun ve kaliteli çamur Kağıthane deresinin çamuru imiş.
ÇAĞLAYAN MAHALLESİ
Semtin ismi: Kağıthane deresi üzerindeki oyma mermer kaidelerle sağlanan çağlayandan gelmektedir. Ancak bu bir tür suni çağlayandır. Yani, Batılıların deyişiyle “kaskat” dır. Ancak bu mermer kaideler zaman içinde sökülmüştür. Evet Osmanlı döneminde sulak çağlayanlarıyla ünlü bu yöre, 1950’li yıllardan sonra gecekondularla dolmuştur.
İstanbul Kağıthane Çağlayan Gençlik ve Bilim Merkezi
ÇAĞLAYAN GENÇLİK VE BİLİM MERKEZİ
Rümeysa Sokaktaki merkez 13 Ekim 2015 tarihinde hizmete açılmıştır. Yaklaşık 6500 metre karelik bir alana kurulmuştur. Merkezde: 360 derece dönen bir kule ve kulenin üst kısmında kule ile birlikte dönen bir restoran bulunmaktadır.
İstanbul Kağıthane Çağlayan Gençlik ve Bilim Merkezi
Döner kule restoranda yemek yerken, manzarayı 360 derece izlemek mümkündür.
İstanbul Kağıthane Çağlayan Gençlik ve Bilim Merkezi
Tamamen camla kaplı bu alan, özel bir mekanizma sayesinde kendi ekseni etrafında dönüşünü kesintisiz ve belli bir hızla tamamlıyor.
İstanbul Kağıthane Çağlayan Gençlik ve Bilim Merkezi
Ayrıca otopark, konferans salonu, spor salonu, sergi salonu, derslik, çatı terası, giriş terası, tam donanımlı bilgisayar odası vardır.
İstanbul Kağıthane Çağlayan Gençlik ve Bilim Merkezi
Bilim Merkezinde 40 ayrı ünite vardır ve çocukların bu 40 ayrı ünitede çalışma imkanı bulunmaktadır.
İstanbul Kağıthane Karakolhane Koğuşu
KARAKOLHANE KOĞUŞU
Yine Osmanlı döneminden kalma, uzun süre kaderine terk edilmiş ve harabe halde iken 2015 yılında Kağıthane Belediyesi tarafından restore edilen bir yapı. Bu yapı: mesire alanının güvenliğinden sorumlu Yeniçerilerin, atları ile birlikte kaldıkları yerdir. İlk yapıldığında iki katlıdır. Üstte çatısı ve çatı katı vardır. Ancak sonradan tek katlı yapılmıştır.
İstanbul Kağıthane Nurol Tower
NUROL TOWER
Proje 42 katlı ve 160 metre yüksekliğindedir. Burası ev-ofis-ev konseptinden oluşan bir blok şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca restoran ve dükkanlar ile kafeler de bulunmaktadır.
ÇELİKTEPE MAHALLESİ
İstanbul Kağıthane İstanbul Sapphire
İSTANBUL SAPPHİRE
Eski Büyükdere caddesindedir. Burası rezidans ve AVM dir. 2011 yılında tamamlanan binanın yüksekliği 236 metredir. Anten ile birlikte yükseklik 261 metredir.
Seyir Terası
236 metre yüksekliktedir. Burada: Vista cafe restoran, davet ve organizasyon salonu, showtime pictures ve SkyRide 4D Simülasyon yerleri bulunmaktadır.
Showtime Picture
Seyir terasının hemen girişindedir. Burada İstanbul manzarasına karşı, kostümlü fotoğraf çekimleri yapılmaktadır.
Skyride 4D İstanbul Simülasyonu
Burada, seyir terasından görülenlere yaklaşma ve onları hissetme olanağı yaratılmıştır. Seyir terasından hareket eden simülasyon helikopter: Sapphire Alışveriş Merkezi ziyaretçilerini, Boğaz’ı, Kız kulesini, Ayasofya’yı, Topkapı Sarayını, Yerebatan Sarnıcını izlime şansı yaratıyor.
Mağaza
Bu bölümde en sevilen markalar satılmaktadır.
GÜRSEL MAHALLESİ
İstanbul Kağıthane Gürsel Kültür Merkezi
GÜRSEL KÜLTÜR MERKEZİ-GÜRSEL MAHALLE KONAĞI
Eski Beşiktaş caddesindeki merkez, 13 Ekim 2017 tarihinde hizmete açılmıştır. Burada, sinema ve konferans salonu, muhtarlık, aile sağlık merkezi, bilgi evi, kütüphane ve idari birimler ile otopark bulunmaktadır.
İstanbul Kağıthane Balassi Enstitüsü Macar Kültür Merkezi
BALASSİ ENSTİTÜSÜ MACAR KÜLTÜR MERKEZİ
İmrahor Caddesinde Polat Ofis binasının zemin katındadır. 2013 yılında faaliyete başlamıştır. Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna bağlı olarak çalışmaktadır. Macaristan dışında açılan ilk kültür merkezidir. Burada: Macaristan’da Üniversite eğitimi, Burslar ve Türk-Macar Kültürel İlişkileri konusunda bilgiler verilmekte, sergiler düzenlenmektedir.
HAMİDİYE MAHALLESİ
Mahallede, İSKİ’nin genel merkez binası bulunduğu için, halk arasında “Sular İdaresi” olarak tanınır.
İstanbul Kağıthane Hamidiye Gençlik Merkezi
HAMİDİYE GENÇLİK MERKEZİ
Girne Caddesi Sezer Sokaktadır. 2 Aralık 2015 tarihinde hizmete girmiştir. Merkezde: kütüphane, derslik, çok amaçlı salon, revir, dinlenme odası ve yaşlılar evi vardır.
İstanbul Kağıthane Hamidiye Sosyal Tesisi
HAMİDİYE SOSYAL TESİSİ
Söyler Caddesi Fethi Okyar Parkındadır. Kağıthane Belediyesi tarafından işletilmektedir.
MEHMET AKİF ERSOY MAHALLESİ
İTTİFAK ÇEŞMESİ-POLİGON ÇEŞMESİ
İmrahor Caddesindedir. Günümüze ulaşamayan Poligon Sarayının önünde bulunuyordu yani Poligon Sarayının çeşmesiydi. Çeşme 1914 yılında, üç saray görevlisi subay tarafından kendi paralarıyla yaptırılır ki, bu durum çeşmenin üzerinde bulunan kitabede yazılıdır.
Çeşmeye bu ismin verilmesinin sebebi, sanırım burada Çağlayan Kasrında, 1808 yılında Sultan II Mahmut döneminde, Sened-i İttifak’ın imzalanmış olmasıdır.
1970’li yılların başına kadar akmaya devam eden çeşme, sonradan devreden çıkarılmıştır. Ardından: süslemeleri ve kitabeleri sökülür, iki istinat duvarı arasında sıkışmış ve yarıya kadar toprağa gömülü iken, restore edilir ve günümüzde görünür halde bulunmaktadır.
MERKEZ MAHALLESİ
KAĞITHANE KÖYÜ
Günümüzde Merkez Mahallesi olarak isimlendirilen bölgede bir zamanlar “Kağıthane Köyü” bulunuyordu. Kağıthane deresinin, Bizans dönemindeki ismi “Barbyzes” dir. Derenin kenarındaki köyün ismi ise “Pissa” dır. Köydeki yerleşimin, Bizans öncesinde de var olduğu yani köyün Roma dönemi ve hatta daha önceki dönemlerde kurulduğu, burada yerleşim bulunduğu tahmin edilmektedir.
Çünkü bu yörede, Roma dönemine ait mezar taşları bulunmuştur. Hatta günümüzde bu bölgede yapılan arkeolojik kazılarda: antik döneme ait büyük bir mabet kalıntıları bulunmuştur. Bu kalıntılar İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Bizans döneminde, dere kenarında kağıt atölyeleri vardır. Bu yüzden, Osmanlı döneminde bu yöreye “Kağıthane” isim verilmiştir. Bizans dönemindeki bu kağıthaneler, Osmanlı döneminde de kullanılmış ve Sultan II Beyazıt dönemine kadar varlıklarını sürdürmüştür. 1655 yılında Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, burada kağıt atölyelerinin bulunduğunu yazar.
Evet, gelelim daha yakın geçmişe: 20’nci yüzyılın başlarında, köye, Balkan göçmenleri yerleştirilir. 1934 yılında, köyde büyük bir yangın çıkar. Köyde halen o dönemden kalma: bazı yapılar günümüze ulaşmıştır.
SADABAT BAHÇELERİ VE MESİRE ALANI
Evet, bu yöreler, bu bölgeler: Sadabat bahçeleri gelişmeden önce, gerek hükümdarların ve gerekse İstanbulluların bir araya geldikleri mesire yerleri olarak önem kazanmıştır. Osmanlı döneminde ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde önem kazanmış olan Kağıthane yöresi, daha sonra Sultan III Ahmet döneminde yapılan Sadabat Kasrı ile yapılaşmaya başlamıştır. Halkın kullandığı geniş mesire alanların çevreleri, zamanla kasırlar topluluğu ile kuşatılmıştır.
İstanbul Kağıthane Sadabat Sarayları
SADABAT SARAYLARI
Sadabat Caddesindedir. Sadabat Sarayları günümüzde yok, çünkü yıktırılmıştır. Günümüzde Sarayların bulunduğu yerdeki yeni tarihli binada Kağıthane Belediyesi binası olarak kullanılmaktadır. Ancak, elbette “Sadabat Sarayları” hakkında biraz bilgi sahibi olalım.
Birinci Sadabat Sarayı
Osmanlı İmparatorluğunda, ilk büyükelçi olan Paris Büyükelçisi 18 Mehmet Çelebi: görev yaptığı Paris’ten saray ve bahçe planları getirir. Bu planları kullanarak 1722 yılında Kağıthane Deresi kenarında yazlık bir saray yaptırır.
Saray: Şark mimari unsurları ile kaynaştırılır. Saray ile birlikte: bir kanal (Cevdel-i Sim), iki havuz, bir çadır köşkü (Kasr-ı Neşat) ve bir çeşme yapılır. Tüm bu yapım işlemleri, 60 günde tamamlanır. Sarayın açılışı Sultan III Ahmet tarafından yapılır. Sultan: “mutluluk veren mamur yer” anlamında buraya “Sa’d-abad” ismini verir.
Bu saray 1730 yılında Patrona Halil isyanında tahrip edilir ancak yıkılmaz. Ayaklanma bastırıldıktan sonra Sultan I Mahmut, Sarayı tamir ettirir, ancak kullanmaz. Kullanılmayan saray, zaman içinde iyice tahrip olur ve ardından Sultan III Selim döneminde, baş mimar Krikor Amira Balyan tarafından onarılır. Sonuçta, 1809 yılında Sultan II Mahmut ahşap sarayı yıktırır. Çünkü sarayın eskimiş olduğunu düşünür, ayrıca zevkine uygun bulmaz.
İkinci Sadabat Sarayı
Sultan II Mahmut tarafından yaptırılan yeni saray, 1809-1814 tarihleri arasında yapılır. Bu yeni sarayın mimarı Balyan ailesinden Krikor Kalfadır.
Sultan II Mahmut: “Sened-i İttifak”ı burada imzalar. Evet, bu ikinci saray, 50 yıl kullanılır. Ancak: takip eden süreçte, Sultan Abdülmecid, buraya hiç gelmez. Muhtemelen sarayı sevmemiştir, sonuçta bakımsız kalan ikinci Sadabat Sarayı harap olur.
Üçüncü Sadabat Sarayı-Çırağan Kasrı
Tahta çıktıktan sonra Sultan Abdülaziz; Sultan Mahmut tarafından yaptırılan sarayı yıktırır ve 1862-1863 yılları arasında; aynı yere tamamen Batı Avrupa Saraylarının mimari bir benzerini yaptırır. Bu yeni sarayın mimarı Sarkis Balyandır. Bu yeni sarayın ismi ise Çağlayan Kasrıdır.
Çünkü önünde “Çağlayan Kaskadları (kaskad: suni çağlayanlardır)” bulunmaktadır.
Sultan Abdülaziz, sık sık Çağlayan’da yapılan bu yeni saraya gelmiştir.
Ardından tahta geçen Sultan II Abdülhamit’te şehzadelik yıllarını burada geçirmiştir. Tahta geçtikten sonra ise, Yıldız Sarayında yaşamayı tercih etmesine rağmen, buraya da uğramayı ihmal etmemiş ve bazı köşkler yaptırmıştır. Hatta, orduya alınan yeni tüfekleri denemek için, yine buraya bir “Atış Poligonu” yaptırır. Bunun önüne ise “Poligon Kasrı” yaptırır. Buradan atışları izlemiştir.
Gelelim Çağlayan Kasrı’na: Evet burası 2 katlı olarak yapılmıştır. Ancak, yapıldıktan sonra kış döneminde Kağıthane deresinin suları yükselince, Çağlayan Kasrı da sular altında kalmıştır. Bunun üzerine Kasır yapısı, 1 metre yükseltilmiştir.
Takip eden süreçte, II Meşrutiyet döneminden sonra yapı kullanılmaya başlanmış ve ihmal edilmiştir. Sultan Reşat, tahta çıktığında, buraya sadece bir kere gelmiştir.
Bu son saray: 1917 yılında “Erkan-ı Harp Mektebi” yani “Harp Akademisi” olarak kullanılır.
I Dünya savaşı sonrasındaki yıllarda ise, Fransızlar 1919 tarihinde 1 general ve 400 subayın ikameti için bir saray istemişler, Beylerbeyi Sarayını kurtarmak için onlara burası yani Çağlayan Kasrı önerilmiştir. Ancak Fransızlar bu teklifi kabul etmemişlerdir.
Bunun üzerine, 1918-1928 yılları arasında: saray bu kere: öksüz ve yetim kız çocukları için yurt yapılır. İsmi “Çağlayan Dar-ül Eytami” yani Yetimhanesidir. 1928 yılında yapı boşaltılır ve 1934 yılına kadar yine boş kalır.
1930 yıllarında Sarayın kurtarılması ve restore edilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Ancak restore giderlerinin ücretinin fazla olması nedeniyle, 1943 yılında İstanbul Kumandanı Orgeneral Fahrettin Altay emriyle, çatısı çökmüş olan Çağlayan Kasrı tamamen yıktırılmıştır.
Sarayın boş kalan arsasına 1950-1953 yılları arasında “İstihkam Okulu Komutanlığı” binası yapılır.
1956 yılı kış döneminde, Kağıthane deresinin akışını kolaylaştırmak için, dere üzerindeki mermer suni çağlayanlar bile sökülmüştür.
İstihkam Okul Komutanlığının buradan ayrılmasının ardından, yeni bina göçmen misafirhanesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Son olarak, yeni bina, 1998 yılında Kağıthane Belediyesine devredilir.
KASR-I NİŞAT-KASR’I CENAN
Günümüzde çok az parçası kalan bu yapının civardan toplanan parçaları, Kağıthane Açık Hava Müzesinde sergilenmektedir.
Gelelim bu yapının hikayesine
Birinci Sadabat Sarayı yapılırken: Sultan III Ahmet döneminde: bir köşk yaptırılır ve “Kasr-ı Neşat” ismi verilir. Suyun çanaklardan (suni çağlayandan) akışın görmek ve sesini dinlemek için yapılmıştır.
Kasr-ı Neşat: bütün dönemlerde, hep aynı yerde kalmıştır. Yeri: Sadabat Sarayında, Valide Sultan Odalarının önündedir. Bu durum: rıhtım duvarlarından anlaşılmaktadır.
Köşk: bu çağlayanların başında olan bir çıkma set üstünde kurulan, çevresi açık kameriye şeklinde bir yapıdır. Büyük taş konsollar üzerine oturtulmuştur.
Su seviyesi üzerine taşkın şekilde yerleştirilmiştir. Böylece bütün kanala hakim bir konumdadır.
Bu zarif yapının çatısı, ince zarif mermerlerin taşıdığı, geniş saçaklı bir çatıya sahiptir.
Ortasında fıskiyeli bir havuz bulunuyordu.
Ahşap kubbesi, içeriden zengin kalem işi nakışlarla süslenmişti.
Köşk: Sultan III Ahmet ve Sultan III Selim zamanında bu şekilde kullanılır ve daha sonra boş kalır.
Sultan II Mahmut: harap köşkü yıktırır ve yerine “Çadır Köşkü” nü yaptırır. Çadır köşkü: eski usul ve geleneklere göre yaptırılmıştır.
Çadır Köşkü: Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamit dönemlerinde kullanılmıştır.
Ancak “Çadır Köşkü” ise, 1918 yılında üzerine devrilen büyük bir ağaç nedeniyle yıkılır. Daha sonra köşkün çevreye dağılan parçaları toplanmış ve yukarıda belirttiğim gibi, Kağıthane Açık Hava Müzesine kaldırılmıştır.
İstanbul Kağıthane Çeşme-i Nur-III Ahmet Çeşmesi
ÇEŞME-İ NUR (III AHMET ÇEŞMESİ)
Bölgede bulunan gerek Sadabat Sarayları ve gerekse Kas-ı Neşat günümüze ulaşmamıştır. Ancak “Çeşme-i Nur” çeşmesi günümüze ulaşmıştır. Bu çeşmeye başka isimler de verilmektedir. Bu isimler: “Çeşme Nevpeyda”, “Çeşme-i Pakize”, “III Ahmet Çeşmesi”.
Çeşme: ikiyüzlüdür. Ön yüzünde: süslemeli bir kemer vardır. Ayna taşı üzerinde, bir kase ve iki hurma ağacı; zemine çizilerek yapılmıştır. Çeşmenin kitabesi ise: dönemin şairlerinden Seyyid Vehbi tarafından yazılmıştır.
ATİYE SULTAN SARAYI-KAĞITHANE KASRI HÜMAYUNU-KÜÇÜK ZABİT MEKTEBİ
Bu yapı günümüzde “Kağıthane Kaymakamlığı” olarak kullanılmaktadır.
Köşk yapısı: Sultan II Mahmut kızı Atiye Sultan için: Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır.
Mimari tarzı: batı üslubundadır ve kagir olarak yapılmıştır. Toplam 5 ayrı bölümden oluşan bir yapılar topluluğudur.
Atiye Sultan öldükten sonra, Sultan II Abdülhamit, tahta çıkmadan önce şehzadeliğinin büyük bölümünü burada geçirmiş ve buradan tahta çıkmıştır.
Sultan II Abdülhamit, tahta çıktıktan sonra sarayı tamir ettirir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, iktidara geldiğinde ise, Sadrazam Mahmut Şevket Paşa tarafından saray binalarına el konulur ve “Küçük Zabit Mektebi” yaptırılır. Ayrıca: Yıldız Polis Okulu buraya nakledilir.
Cumhuriyetin ilanından sonra ise, bu binalar askeriyeye tahsis edilir. Ancak 1970 yılına gelindiğinde, yapılar askeri birlik tarafından terk edilir. Boş kaldığı dönemde, saray binası ve çevresindeki yerler, zaman zaman çevredekiler tarafından yağmalanarak tahrip edilir.
1968 yılında ise, tescil edilerek koruma altına alınır. Ancak yine bazı yapılar (okul, lojmanı, spor salonu, prefabrik bir bina) yapılır.
Bunun üzerine: 1996 yılında bölge “Tarihi Sit Alanı” olarak tescil edilerek koruma altına alınır.
Daha sonra uzunca bir süre süren çalışmalar neticesinde, Saraydan günümüze ulaşan binalar restore edilir ve 2007 yılında restorasyonun bitmesinin ardından, Kağıthane Kaymakamlığına devredilir.
İstanbul Kağıthane Yeni Çeşme-II Abdülhamit Çeşmesi
YENİ ÇEŞME-II ABDÜLHAMİT ÇEŞMESİ
Sultan II Abdülhamit tarafından, Sadabat camisinin yan tarafına yaptırılmıştır. Kitabesi: şair Fevzi tarafından hazırlanmış ve Hattat Nuri tarafından yazılmıştır. 1970’li yılların başında, çeşme tahrip edilir. Mermer aynaları ve kitabesi çevreye atılır.
2 tane mermer ayna: Kağıthane merkezde bulunan Daye Hatun Camii önündeki parkta bulunur ve 1974 yılında buradaki çeşmeye getirilerek yerine takılır. Kitabesi ve diğer 2 ayna ise: Atiye Sultan Sarayı önündeki çeşmede kullanılmıştır. Sonuçta, bütün parçalar toplanmış ve yıllar sonra II Abdülhamit çeşmesi yeniden toplanmıştır.
İstanbul Kağıthane Aziziye Camii-Sadabat Camii
AZİZİYE CAMİİ-SADABAT CAMİİ-ÇAĞLAYAN CAMİİ
Eyüp Sultan Caddesindedir. İstihkam okulunun yapıldığı eski kasr yanındadır. Kağıthane deresinin kıyısındadır.
Bölgedeki ilk cami, 1722 yılında yapılmış ve Sultan III Ahmet tarafından ibadete açılmıştır.
Patrona Halil isyanında, bu cami harap olur. Ancak, Sultan III Selim döneminde cami onarılır ve yeniden ibadete açılır. Sultan II Mahmut döneminde ise, Sadabat Sarayı ile birlikte, cami de yıkılıp yeniden yaptırılır.
Sultan Abdülaziz döneminde ise, 1863 yılında Saray ve cami yıkılıp yeniden yaptırılır. Günümüzde görülen bu cami: Saray Baş mimarları Sarkis ve Agop Balyan kardeşler tarafından batı mimari özellikleri kullanılarak yapılır.
Kubbenin üstü kurşun kaplıdır. İçi ise çiçek desenleriyle bezenmiştir. Caminin kapısı üstünde bulunan tuğra, 1863 yılı Sultan Abdülaziz tuğrasıdır. Tuğranın altındaki şiir ise Kamil’e aittir ve Abdülfetteh Efendi tarafından hat ile yazılmıştır.
Cami, 1904 yılında onarım görür. 1939 yılındaki depremde ise minare alemi düşer ve kubbeyi delerek hasar verir. II Dünya savaşında ise, caminin kapı ve pencere kanatları ile kandilleri, camları, kristal avizeler, kubbe ve kurşunları parçalanarak sökülür ve yağmalanarak çalınır.
1974 yılında ise, bahçesindeki mermer süs havuzu yok edilir. Havuzdan geriye kalan parçalar ise, 1997 yılında koruma altına alınır.
Evet, bu oldukça güzel tarihi eserimiz, tüm insan eliyle ve doğa tarafından yapılan tahribata rağmen, 1998 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilir.
II MAHMUT NİŞANTAŞI
Nişantaşı, Sultan II Mahmut’un bir testiye yaptığı top atışının hatırasına buraya dikilmiştir. Mermer bir kaideye oturmaktadır. Dikdörtgen mermer bir bloktan oluşur. Bu mermer blok dönemin taş işçiliğinin güzel bir örneğidir. Kitabenin üstünde: mermerden yapılmış bir tuğra görülür. Bu tuğra, süslü taşın iki yüzünde de bulunur. Bu tuğranın işlendiği mermerin iki yanında, mermer süs saksıları bulunur. Mermer levha üzerindeki yazıt ise, dönemin ünlü şair ve siyaset adamı Halet Mehmet Sait Efendi tarafından yazılmıştır.
DAYE HATUN YAPILARI
Daye Hatun: Kanuni Sultan Süleyman’ın Şehzadesi Mehmet’in sütannesidir. Kendisi: 1531 yılında: Kağıthane köyüne: 1 mescit, 1 hamam ve 1 okul yaptırmıştır. Mescit: “Daye Hatun Camii” olarak günümüze ulaşmıştır ve halen kullanılmaktadır. Hamam: günümüze ulaşmamıştır.
İstanbul Kağıthane Daye Hatun Camii
Daye Hatun Camii
Sadabat Caddesi üzerindedir. Belediye Meydanına bakmaktadır. Bölgenin ilk camisidir. Batı ucunda: hazire bulunmaktadır. Hazirede: Daye Hatun mezarı ve camide çeşitli dönemlerde imamlık yapmış olanların mezarları bulunmaktadır. Caminin minaresi, ilk yapıldığında camiden ayrı yerdedir. Ancak zaman içinde minare çeşitli yapılarla kuşatılmıştır. Caminin restorasyonu, 2012 yılında Kağıthane Belediyesi tarafından yaptırılmıştır.
İstanbul Kağıthane Daye Hatun Sıbyan Mektebi
Daye Hatun Sıbyan Mektebi
Okula gelince: zaman içinde okulun önüne çeşitli eklemeler, duvarlar ve tabelalar yapılarak kapatılmıştır. Sonradan oluşturulan bu perdenin arkasındaki okul binası, çürümeye terk edilmiş ve cami ile okulun bütünlüğü bozulmuştur. Okulun önündeki törenlerin yapıldığı alan ise, sokağa dönüştürülmüş, dükkanlar ve taksi durağı oluşturulmuştur.
Sonuç: Okulun mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesine aittir. Belediye tarafından 2002 yılında yapılan çevre düzenlemesi projesi, onaylanmış ve 2007 yılında restorasyon faaliyetleri başlanmış, restorasyon bitirildiğinde ise, binanın bir bölümü “Kağıthane Şehir Müzesi” ve diğer bölümü ise “Kurs Merkezi” olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Kağıthane Şehir Müzesi
KAĞITHANE ŞEHİR MÜZESİ
Topatan Caddesindeki tesis, 4 Mayıs 2011 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müze, Pazartesi günleri hariç her gün saat: 09.00-16.00 arasında ziyarete açıktır. Burası: Kağıthane bölgesinin tarihi yapılarından birisi olan “Sıbyan Mektebi Binası” dır. Bina, uzun yıllar yaşanan sahipsizliğin sonucunda, müze ve kütüphane olarak restore edilmiştir.
İstanbul Kağıthane Şehir Müzesi
Binada: İsmek kursları, Şehir Müzesi, Bilgi-Belge merkezi ve Kağıthane tarihi ile ilgili çalışmaların yapıldığı bir yer olarak kullanılmaktadır. Şehir müzesinde: bölgede bulunan tarihi eserler ve tarihi fotoğraflar sergilenmektedir.
KAĞITHANE KÖYÜ KARAKOLU
Sultan II Abdülhamit döneminde yapılmıştır. Tek katlı ve dikdörtgen planlıdır. Cumhuriyet döneminde Jandarma Karakolu, 1970 yılından sonra ise Polis Karakolu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Halen: Sadabat Polis Merkezi olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Kağıthane Açık Hava Müzesi
KAĞITHANE AÇIKHAVA MÜZESİ
Müze, Kağıthane Belediyesi önündeki bahçededir. Müzenin İstanbul Arkeoloji Müzesine kayıtlı olan envanterinde; Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait 141 parça eser bulunmaktadır.
İstanbul Kağıthane Açık Hava Müzesi
Bu eserler: çeşitli saraylara ait sütunlar, yapı parçaları, farklı dinlere ait mermer kaskadlar ve nişantaşlarıdır.
İstanbul Kağıthane Kültür Merkezi
KAĞITHANE KÜLTÜR MERKEZİ
Hasbahçe Caddesindedir. Burası bir kompleks yapılar topluluğudur. Bu toplulukta bulunanlar:
İstanbul Kağıthane Kültür Merkezi
1-Kağıthane Belediyesi Sadabad Kültür Merkezi,
2-Nikah Salonu.
İstanbul Kağıthane Kültür Merkezi İBB Şehir Tiyatroları Sadabat Sahnesi
3-İ.B.B. Şehir Tiyatroları Sadabad Sahnesi. 601 koltuk kapasitelidir.
İstanbul Kağıthane Kağıt Atölyesi
KAĞIT ATÖLYESİ
Hasbahçe Caddesi Sadabat Camii yanındadır. İlçeye ismini veren el yapımı kağıt üretimi geleneğinin yaşatılması için geliştirilen projeler kapsamında: 30 Mayıs 2012 tarihinde Kağıthane Belediyesi tarafından El Yapımı Kağıt Atölyesi açılmıştır.
İstanbul Kağıthane Kağıt Atölyesi
Atölyede: atık kumaş ve kağıtlardan yeni kağıt üretilmektedir. Atölyede üretilen kağıtlar: ebru, origami, karikatür, baskı, rölyef, karakalem, zarf, tebrik kartı, davetiye ve benzeri gibi kağıdın kullanılabileceği her alanda üretim yapılmaktadır. Evet, burası her yaştan öğrenci guruplarına el yapımı kağıt eğitimi verilen bir yerdir.
İstanbul Kağıthane Axis Avm
İSTANBUL KAĞITHANE AXİS AVM
Cendere Caddesindedir. 2012 yılında hizmete giren merkez, modern mimarisiyle dikkat çekiyor.
İstanbul Kağıthane Axis AVM
Alışveriş merkezinde 110 perakende mağazası bulunuyor. Ayrıca: 2000 metre karelik Playland çocuk oyun alanı ve bowling salonu vardır.
İstanbul Kağıthane Axis AVM
Hazır yemek bölümü, merkezin 3’ncü katındadır. Kapalı ve açık otoparklar bulunuyor.
İstanbul Kağıthane Hasbahçe Mesire Alanı
HASBAHÇE MESİRE ALANI
Eyüp Sultan Caddesinde Kağıthane Belediyesinin yanındadır. Giriş ücretsizdir. Burası Kağıthane Belediyesinin eski Sadabat etkinliklerini canlandırıp yeniden hayata geçirmek için düzenlediği bir yerdir.
İstanbul Kağıthane Hasbahçe Mesire Alanı
Bu alanda: zaman zaman cirit, yağlı güreşler, okçuluk gibi yarışmalar düzenleniyor. Kır Kahvesi Kağıthane Belediyesi tarafından işletilmektedir. Merkezde çok güzel bir havuz bulunuyor. Ayrıca: bir kafe, çocuk parkları, piknik alanları, yürüyüş yolları ve koşu yolları bulunuyor. Özellikle hafta sonlarında yüzlerce kişi burada piknik yapmaktadır.
NURTEPE MAHALLESİ
İstanbul Kağıthane Nurtepe Sosyal Tesisi
NURTEPE SOSYAL TESİSLERİ
Sınır Sokaktadır. Burası Kağıthane Belediyesine bağlı olarak restoran hizmeti veren bir sosyal tesistir.
İstanbul Kağıthane
Tesiste; kafeterya ve kır bahçesi bulunuyor. Burada: genellikle düğün ve nişan gibi etkinlikler düzenleniyor. Burası oldukça güzel bir yer, yolunuz düşerse çay veya kahve içmeyi denemelisiniz.
SEYRANTEPE MAHALLESİ
İstanbul Kağıthane Seyrantepe Kültür Merkezi
SEYRANTEPE KÜLTÜR MERKEZİ
Çelikay Caddesi Çamözü Sokaktaki merkez, 3 Kasım 2017 tarihinde hizmete açılmıştır. Burada: sinema ve tiyatro salonu, seyir terası ve muhtarlık, spor salonu ve otopark bulunmaktadır.
İstanbul Kağıthane Galatasaray Tesisleri
GALATASARAY TESİSLERİ
Galatasaray Spor Kulübünün Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu, her ne kadar adresi “Seyrantepe” olarak geçse de, Sarıyer Huzur Mahallesinde bulunmaktadır.
SULTAN SELİM MAHALLESİ
Mahallenin eski ismi “Sanayi Mahallesi” dir. Ancak 2015 yılında mahallenin en büyük caddesi olan “Sultan Selim caddesi” nin ismi, mahalleye isim olarak verilmiştir.
İstanbul Kağıthane Sultan Selim Gençlik Merkezi
SULTAN SELİM GENÇLİK MERKEZİ
Sultan Selim Caddesinde Şenkardeşler Sokaktadır. Merkezde: çok amaçlı salon, fittnes salonu, seminer salonları, yeşil alan, çocuk parkı, kafeterya, otopark, sinema salonu, animasyon salonu, İski ve Ptt şubeleri ile Mahalle Muhtarlığı bulunmaktadır.
TALATPAŞA MAHALLESİ
İstanbul Kağıthane Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı
TC CUMHURBAŞKANLIĞI DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI
İmrahor Caddesi Sadabat Mevkiindedir.
Sultanahmet’de bulunan başkanlık binası, Haziran 2013 tarihinde Kağıthane’deki yeni binasına taşınmıştır. Yeni yapılan yerde 13 blok bulunmaktadır. Projede: 1 kongre merkezi (800 kişilik), 200 çalışma odası, 120 depo alanı, 3 genel amaçlı toplantı salonu, 5 seminer odası ve 10 toplantı odası bulunmaktadır.
Ayrıca: araştırma enstitüsü, kütüphane ve müze, dijital arşivleme ünitesi, restorasyon ünitesi, yayın hizmetleri ve tanıtım hizmetleri ünitesi, tasnif çalışmaları üniteleri ve sosyal hizmetler üniteleri bulunuyor.
Depo girişlerinde kartlı ve parmak izi okuyuculu sistemler ve yaklaşık 800 kamera ile her türlü güvenlik önleminin alındığı belirtiliyor. Ayrıca; 6 bin yangın algılama alarm sistemi ve 260 tane yangın söndürme paneli bulunuyor.
Bu bloklarda: yaklaşık 100 milyon belge ve 370 bin defterin bulunmaktadır. Bu belgeler arasında özellikle öne çıkanlar: Fatih Sultan Mehmet’in Bosna Fermanı (Avrupa topraklarındaki ilk insan hakları bildirgesi), Karlofça Antlaşması, Baltalimanı Sözleşmesi gibi belgeler paha biçilmezdir.
Yeni yapılan bu arşiv binasının Kağıthane deresine yakın olması nedeniyle ortamda oluşan veya oluşacak nemin arşiv evraklarına zarar vereceği iddia edilmektedir. Ancak, benim amacım elbette sadece binayı fiziksel özellikleriyle genel hatlarıyla tanıtmak diyorum ve devam ediyorum.
TELSİZLER MAHALLESİ
İstanbul Kağıthane Gültepe Kültür Merkezi
GÜLTEPE KÜLTÜR MERKEZİ
Talatpaşa Caddesindedir. 8 Kasım 2013 tarihinde hizmete girmiştir. Merkezde; 1 çok amaçlı salon, 3 sinema salonu, fuaye ve etkinlik alanları ile kapalı otopark bulunmaktadır.
YEŞİLCE MAHALLESİ
SU TERAZİSİ
Eski Büyükdere caddesi kenarında görülmektedir. Hamidiye Su Terazisi, 2250 metre uzaklıktaki Cendere Terfi istasyonundan basılan suyu, borularla Balmumcu deposuna ve oradan da Yıldız Sarayına pompalıyordu. Kulenin yüksekliği 8.75 metredir.