Romanya Bükreş

 

Romanya Bükreş

Bükreş: Romanya ülkesinin en büyük şehri ve başkenti, en hareketli bir metropolüdür. Ama: Romanya ve Bükreş denilince ilk akla gelenler: “yoksulluk” ve “Çingeneler” dir. Ayrıca: şehirde “komünizm” in bütün uygulamalarını görmek de mümkündür.

Komünizmin ilk yıllarında, muhteşem ve hızlı gelişim sağlayan ülke: Çavuşesku’nun Çin gezisinin ardından, egosunun artması nedeniyle, saçma-sapan yatırımlara girmiş ve ülkenin bütün kaynakları, buralara heba edilmiştir. Tabii ardından gelen “yoksulluk” olmuştur.

Günümüzde bile, bu yoksulluk patlamasının sonuçlarını sokaklarda görmek mümkündür. Evet: şehrin sokaklarında ve caddelerinde gezerken: Romenlerin Avrupa Birliğine üye olduklarını ve bizim gibi, bunlardan kat be kat gelişmiş bir ülkenin hala Avrupa Birliğine üye edilmemesinin nedenini anlamak mümkün değildir. Öte yandan: şehirde görebileceğiniz bir çok kilise; sanırım bunun nedeni olarak düşünülecektir.

Şehir, deniz seviyesinden 55-90 metre yüksekliktedir. Tuna nehri şehrin ortasından geçer, nehrin sağ tarafına “bük” ve sol tarafına “reş” diyorlarmış. Tuna nehrinin kollarından olan “Dambovita”: tarihi merkezin çevresinde sakince akıyor.

Nehrin kuzeyinde kalan tarihi merkez, oldukça iyi korunmuş durumda, güneyinde ise binlerce bina Çavuşesku döneminde buldozerlerle yıkılarak: Paris şehrindeki Champes de Elyesse benzeri ve “Unirii” Bulvarı olarak anılan bir cadde bulunuyor.

Şehir nüfusu, 2012 yılı sayımlarına göre: 2.2 milyon kişidir.

Şehirde, ilginç bir özellik daha var, bu şehirde, sokaklarda çok sayıda sokak köpeği bulunuyor. Özellikle: parklarda gezinirken, birçok sokak köpeği ile karşılaşabileceğinizi unutmayın. Özellikle: akşamları kimsesiz-sessiz sokaklarda dolaşmayın, bırakın gasp edilmeyi, başıboş köpeklerle ürkütücü dakikalar geçirebilirsiniz. Bükreşliler tarafından söylenenlere göre, bir zamanlar Çavuşesku, burada köpek katliamı yaptırmış, ardından ise, Çavuşesku’nun gidişiyle birlikte köpek nüfusu bir anda patlamıştır.

Parklar dedim de, bu şehirde, her yerde büyük parklar bulunuyor. Bu parklar içinde, her türlü sporu yapmak mümkündür.

Romanya Bükreş

TARİHİ SÜREÇ

Bir zamanlar: mimari ve sanatın başkenti olan şehir: Nikolay Çavuşesku’nun komünist yönetimi ve diktatörlüğü ülkeye getirmesinin ardından: bütün görkemini yitirmiştir. Şehrin tarihi bölümündeki alanda bulunan binlerce bina, yine aynı dönemde buldozerlerle yıkılmış ve yerine beton bloklar yükselmiştir. Yıkılan tarihi binalar arasında, özellikle Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinin de bulunduğu bellidir.

Evliya Çelebi’ye göre: şehir “Ebu Kureyş” isimli bir Arap tarafından kurulmuş ve ismini buradan almaktadır.

Çavuşesku ve komünist yönetimin bitmesi ve ardından Avrupa Birliğine üye olunmasıyla birlikte: Bükreş eski güzelliklerine kavuşmaya başlamıştır. Zaten: şehre “Doğunun Parisi” lakabını veriyorlar, çünkü: şehirde “Zafer Takı” bile bulunuyor.

Hatta: “Unirii Bulvarı” yine “Paris-Şanzelize” bulvarı örnek alınarak inşa edilmiştir ve farklılığını ortaya koymak için, yalnızca 1 metre daha geniş yapılmıştır.

Çavuşesku o kadar ilginç insanmış ki: Bükreş şehrinden Karadeniz’e yat ile gitme fantezisi için emrettiği kanal kazısı çalışmalarında, binlerce kişi telef olmuş, proje de yarım kalmıştır. Hatta: kendisi için yaptırdığı, dünyanın en büyük ikinci binası olan Parlamento Binasının bile bitimini görememiştir.

Hani: Bükreş sokaklarında çok köpek var diye duymuş veya duyacaksınız ya, Çavuşesku kendi iktidar döneminde söylenenlere göre, 200 bin civarında köpeği telef ettirmiş, ancak daha sonra köpekler yine hızla çoğalmışlardır.

 

ULAŞIM

İstanbul-Bükreş uçak seferi, yaklaşık 45-50 dakika sürmektedir.  Bükreş havalanı: şehir merkezine 16 km. uzaklıktadır.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için: taksi düşünürseniz, mutlaka pazarlık yapmanızı öneririm. Şehir merkezine gitmek için muhtemelen 13-15 Euro ödemeniz yeterli gelecektir. Bükreş şehrinde taksiler ucuz ama havaalanındaki taksiler pahalıdır. Taksilerin kapısında, kilometresinin kaç para olduğu yazılıdır ki, siz en ucuz olanını seçebilirsiniz.

Otobüs düşünürseniz: “783” numaralı otobüse binmeli ve dönüş biletinizi de almalısınız. Çünkü her zaman otobüs bileti satan yer bulmak mümkün olmuyor. Otobüs, havaalanı ile şehir merkezi arasındaki mesafeyi, 35 dakikada alıyor.

Tüm biletler, tek karta yükleniyor. Otobüse kartı okuttuğunuzda: 1 yada 2 kişi seçeneğini seçerek, ödeme yapabiliyorsunuz.

Ekspres otobüslerin biletleri pahalı olduğu için, bu otobüslerde kontrollerde daha sık oluyor ve biletsiz veya yanlış biletle binme durumlarında anında cezalı bilet kesiyorlar.

Trenle bu ülkeye gitmek isteyenler için: İstanbul’dan kalkan trenlerin, 20 saat sonra Bükreş şehrine vardığını söyleyebilirim.

 

İKLİM

Bükreş şehrinde, ilkbaharda: hava, hızla yağmur ve güneş arasında geçiş yapabilir. Haziran-Temmuz-Ağustos ayları: en sıcak aylar olarak bilinir. Sonbaharda, yapraklar renk değiştirmeye başlayınca: birçok parklarda veya Calea Victoriei bölgesinde güzel yürüyüşler yapmak mümkündür.

Kışın ise: şehir kar yağışlı ve oldukça soğuktur. Victoriei caddesi, aynı zamanda şehrin en gözde alışveriş caddesidir ve buranın sokaklarında da rahatlıkla gezebilirsiniz.

 

İNSANLAR

Romanya ve başkent Bükreş şehrinde: erkekler genellikle bizim yanık tenli delikanlılara benzemektedirler. Ancak: kızlar olağanüstü güzeller. Özellikle “Türk” lere karşı kızların ilgisi var. Gerçekten Romen kızları güzeller.

Genelde ise: evet burası sıcak kanlı insanların diyarıdır denilebilir.

Nüfus dağılımında, kadınların sayıca üstünlüğü hemen göze batıyor. Şehirdeki birçok yerde, çeşitli hizmetlerde (otobüs şöförü, taksi şöförü, çöpçü vs.) kadınların çalıştıkları görülüyor.

 

PARA

Ülkede, 1000 Türk Lirası: 159 TL. Rumen parası Rom’a karşılık gelmektedir. Yani, Rumen parası, bizim paramızdan maalesef daha değerlidir.

1 Euro=4.105 Ron
1 Dolar= 2.903 Ron

Romanya Bükreş

TOPLU TAŞIMA

Bükreş şehrinde, toplu taşıma ağında: otobüs, tramvay, troleybüs ve metro bulunur. Otobüs, tramvay ve troleybüs faaliyetleri: her gün saat: 05.00-23.59 arasındadır. Metro ise: her gün saat: 05.00-23.00 arasında çalışır.

Bunlarda kullanılacak biletler ve kartlar: önceden satın alınır ve araca binerken okutulur. Ayrıca: yine seyahat ederken, kontrolörler tarafından, bilet-kart kontrolleri yapılmaktadır yani bilet-kartınızı yolculuk süresince saklamanız gerekir. Bilet veya kartlar: “RATB” logosu bulunan gişelerden satın alınır.

Manyetik seyahat kartı: 1.05 dolardır.
Bir gidiş-dönüş bileti: 0.37 dolardır.
Bir günlük pass bileti: 2.27 dolardır.
Bir haftalık pass bileti: 4.84 dolardır.
Geçerli bir bileti olmayanlara: 15 dolar para cezası kesilir.

Şehirde: 4 metro hattı bulunmaktadır ve metro istasyonları “M” (mavi renkli) harfi ile gösterilir. Metro trenleri her istasyona yaklaştığında: istasyonun ismi anons edilir. Her metro istasyonu arasındaki uzunluk 1 mildir. Şehirde, 4 metro hattı bulunmaktadır. Metrolarda, özellikle akşam saatlerinde güvenlik görevlileri dolaşıyor, çünkü eskiden metrolarda güvenlik sıkıntısı oluyormuş.

Şehirde, ulaşım için taksi kullanabilirsiniz. Taksiler ucuz ancak, özellikle gece taksiye biniyorsanız mutlaka önceden gideceğiniz yeri söyleyin ve fiyatı sorun, aksi halde muhteşem bir ücret ödemek zorunda kalabilirsiniz. Ama, genel olarak bu şehirde taksilerin çok ucuz olduğunu bilmeniz lazım, hatta şöyle denebilir ki, taksiler İstanbul’daki taksilerin yarı fiyatıdır.

Öte yandan, taksilerin hepsi değişik şirketlere bağlıdır. Bazı şirketlere göre taksi seçiliyor, şirket isimleri taksinin arkasında yazıyor. Taksi şirketleri arasında en uygun fiyat verenler “meridian” ve “ass” simli şirketlerdir.

 

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bükreş şehrinde: yemekler güzel ve ucuz, porsiyonlar büyüktür. Özellikle: ülkemizden giden insanlarımız, yine bu şehirde birçok yeri ele geçirmiş durumdalar ki, özellikle yemek sektöründe ön plandalar. Şehirde en iyi iş yapan yerlerden biri olan “Dristor Kebap” adından da belli olduğu üzere, Türkler tarafından işletiliyor.

Romen yemeklerini denemek için “Caru cu bere” restoranını seçebilirsiniz, ancak önceden rezervasyon yapmanız gerekiyor.

Tatlı bir şeyler tatmak isterseniz “chocolat” denen yeri düşünebilirsiniz.

Ne içilir konusuna gelince, Bükreş şehrinde içki inanılmaz ucuzdur. Alkollü içki dışında, Romanya ve Bükreş şehrinde, birçok yerde, yerli halkın “limonata” içtiğini görebilirsiniz. Limonata: sürahi ile servis ediliyor ve “ballı-naneli-gazlı” gibi çeşitleri bulunuyor. İçki düşünürseniz, bir gece kulübüne gittiğinizde, içkinizin yanında “nacho” denen çerezi denemelisiniz.

İçki konusunda son ve önemli bir not: sokaklarda içki içmek yasaktır. Sokaklarda, caddelerde, banklar üzerinde ve parklarda alkollu içki içmeye kalkarsanız, hemen polis geliyor, bilginiz ola.

 

ALIŞVERİŞ

Bükreş şehrinde: 1990’lardan sonra, her marka ürünün satıldığı alışveriş merkezleri açılmıştır. “Piata Romana Piata” ve “Universitatii” ve “Magheru” alışveriş merkezleri içinde öne çıkanlardır.

Özellikle, yöresel el sanatları satın almak isterseniz: Artizanat tercih edilmelidir. Burada: işlemeli giyim ve keten, boyalı veya boncuklu giysiler, halılar, seramikler, tahta oymacılığı ürünleri bulup satın alabilirsiniz. Çok iyi seçimler için “Romanya Köylü Müzesi” hediyelik eşya reyonları tercih edilmelidir.

Bunlar dışında önerebileceğim birkaç alışveriş merkezi:

Timisoara Bulvarında bulunan “Afi Palace Cotroceni Mall” olabilir. Ayrıca: Bucuresti Sok.Ploiesti bölgesinde bulunan “Baneasa Shopping Citty” de deneyebilirsiniz.

Özetlemek gerekirse: şehirde kuzeye çıktıkça mağazaların ve restoranların kalitesinin arttığını görebilirsiniz. “Magheru” şehrin şık ve alışveriş düşkünlerine hitap edebilecek ünlü caddelerinden birisidir.

Alışveriş düşkünleri: “Bucharest” ve “Plaza Romania AVM” ve “Orhideea Outlet” merkezleri gibi yerleri de düşünebilirler.

 

EĞLENCE-GECE HAYATI

Bükreş şehrinin en büyük özelliklerinin başında gece hayatının hiç durmadan devam etmesidir. İstediğiniz müzik tarzına ait her türlü bar ve kulüp bulabilirsiniz. Yaz mevsimi boyunca, şehirde, birçok yerde ücretsiz konserler de yapılıyor. Şehrin önemli yerlerine konulan dev stantlarda, ücretsiz tiyatro gösterileri izleyebilirsiniz.

Gece hayatı denilince, Bükreş şehrinde kumar oynamak için birçok “Casino” bulunduğunu da söylemem gerekir. Merkezdeki birçok kumarhanede, ne kadar para birimiyle oynarsanız oynayın: ücretsiz yemek ve içki servisi yapılıyor. Yani, sırf ücretsiz yemek ve içki servisi için, kumarhaneye gidenler bile olduğunu düşünmemek elde değildir.

Rock müzik seviyorsanız, şehirdeki en tanınmış gece kulübü olan “Club-A” ya gidebilirsiniz. Bunun dışında önerebileceğim birkaç yer şunlar olabilir:

St.Patrick

İyi bir gece hayatı için burayı da seçebilirsiniz.

Club Banboo

Ramuri Str. Üzerindedir. Romenlerin en güzel ve en zenginleri, bu mekanda eğlenirler.

Music Club

Baratiei Str. Üzerindedir. Şehirde canlı müzik dinlemek isterseniz burayı tercih etmelisiniz. Ünlü Romen şarkıcı ve gurupları burada sahne alırlar.

Cluj-Napoca

Diğerlerine göre daha küçük olmasına rağmen, gece hayatı bakımından daha keyifli özellikleri bulunduğu bir gerçektir ve burayı tercih edebilirsiniz.

Romanya Bükreş

TURİZM TURU

Bükreş şehrinde: turizme yönelik otobüs turları yapılmaktadır. Yaz sezonunda: çift katlı bu otobüslerle seyahat edenler: Bükreş’in büyüleyici mimari karışımını görebilirler ve 1.5 saatlik yolculuk sırasında: şehir merkezindeki birçok mahalle ve ilgi çekici yerleri ziyaret edebilirler.

Bu otobüsler: her gün, saat: 10.00-22.00 arasında çalışmaktadırlar ve her 15 dakikada bir hareket ederler. Yolculuk uzunluğu, 9.5 kilometredir ve 14 durak bulunmaktadır. Ücretlere gelince: yetişkinler 8.5 dolar, 7 yaşından küçük çocuklar ücretsiz, 7-18 arasında yaştaki çocuklar 3.5 dolardır.

 

GEZİLECEK YERLER

 

LİPSCANİ-TARİHİ ŞEHİR MERKEZİ

Bükreş şehri: 1459 yılında “Dambovita nehri” kıyısında; “Prens Valad” (Kont Drakula olarak da bilinmektedir) tarafından kurulmuştur. Daha sonra ise: yine “Prens Valad” ın sarayının duvarları çevresinde büyümüş ve bugünkü tarihi şehir merkezi ortaya çıkmıştır.

Günümüzde, tarihi şehir merkezi “Lipscani” olarak adlandırılıyor, çünkü buranın en ünlü caddesinin ismi “Lipscani” dir. Trafiğe kapalı olan bu alanda: kafeler, barlar, antikacılar, galeriler bulunmaktadır.

Ayrıca: Çavuşesku döneminde birçok bina yıkılmış olmasına rağmen, yine de burada, bir kısım Barok mimarinin güzel örnekleri bulunmaktadır. Yakın zamanda, burada restorasyon yapılarak, tarihi şehir, tüm ihtişamı ile ortaya çıkarılmıştır.

Özellikle: “Calea Victoriei Bulvarı” ve çevresindeki ara sokaklarda yürüyüş yapabilirsiniz. Bölgenin önem kazanan yerleri: Bratianu Bulvarı, Regina Elisabeta ve Dambovita nehridir.

 

CALEA SEPTEMBRİE BÖLGESİ

Romanya Bükreş Parlamento
Romanya Bükreş Parlamento

Parlamento

Calea, Septembrie bölgesindedir.
Yapının inşaatı: 1984-1989 yılları arasında sürdürülmüştür. Mimari stil olarak: Washington-Pentagon ve Tibet-Potala Sarayı’na benzemektedir. Zaten: bu iki binadan sonra, dünya üzerinde üçüncü en büyük ikinci binası olarak geçmektedir. Yapımında: 800 bin ton çelik, 4000 ton kristal ve 1 milyon metreküp mermer kullanıldığı söyleniyor.

Öte yandan, bu devasa binanın: Çavuşesku’nun komünist yönetim sırasındaki megaloman kişiliğini yansıttığı söyleniyor. Öte yandan, Çavuşesku, bu binanın yapımı sırasında insanlara zülum uygulamamış ve çalışmalarının karşılığında tek kuruş ödememiştir.

Ama: bir gerçek daha var, en büyük hayali olan yapının bitmiş halini göremeden ülkeden kaçmak zorunda kalmıştır.

Evet, dünyanın en büyük üçüncü binasında, 12 kat ve 1100 oda bulunmaktadır. Mükemmel bir yapıdır. Gezmek istiyorsanız önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Standart bir gezi turu, yaklaşık 2 saat sürüyor. Giriş ücretlidir. Cidden çok büyük bir binadır.

Romanya Bükreş Muzeul National de Arta Contemporana-Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi
Romanya Bükreş Muzeul National de Arta Contemporana-Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi

 

Muzeul National de Arta Contemporana-Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi

Calea Septembrie bölgesindedir. Giriş ücretlidir, 4 Euro’dur.
Burada: genellikle uluslar arası sanatçıların ve Roman çağdaş sanatçıların eserleri sergilenmektedir. Müze binası olarak kullanılan yer: Parlamento Sarayında: Nicolae ve İleano Çavuşesku’nun özel dairesi olarak kullanılan bölümdedir.

 

PİATA PRESEİ LİBERE BÖLGESİ

Romanya Bükreş Casa Presei Libere-Free Press Home

Casa Presei Libere-Free Press Home

Bu etkileyici yapı, 1956 yılından bu yana: şehrin kuzey bölümünde ayakta durmaktadır. Binanın: 1953 yılında Moskova’da açılan “Lomonosov Üniversitesi” binasının daha küçük bir kopyası olduğu söyleniyor. 1956-1989 yılları arasında: tüm Romanya ülkesinin baskı makineleri ve baskı medya şirketleri, burada bulunmuştur. Yapı: günümüzde aynı işlevleri yürütmüyor, ancak güney bölümünde “Bükreş Menkul Kıymetler Borsası” bulunmaktadır.

 

PLATA ARCUL DE TRİUMF BÖLGESİ

Romanya Bükreş Arcul de Triumf-Triumph Arch

Arcul de Triumf-Triumph Arch

1922 yılında burada bulunan ahşap bina: I. Dünya Savaşında savaşan Romen askerleri cesaretlendirmek için yapılmıştır. Ancak: 1936 yılında: granit yılında, 85 metre yüksekliğinde, mimar Petro Antonescu tarafından, günümüzdeki şekliyle yeniden tasarlanmıştır.

Anıtın dekorasyonunda kullanılan heykeller: Romen sanatçılar tarafından oluşturulmuştur.
Anıtın ortasında, içinde bir merdiven var, bu merdivenle anıtın üstüne tırmanırsanız, şehrin güzel panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.

 

REGİNA ELİSABETA

 

Gradina Cismigiu-Cismigiu Bahçesi

Bükreş Belediyesi karşısındadır.
Bu bahçe: 1860 yılında Alman peyzaj mimarı Carl Meyer tarafından tasarlanmış ve halka açılmıştır. Burada: Viyana’daki botanik bahçesinden ithal egzotik bitkiler ve ağaçlar ve Romanya dağlarından getirilen çiçekler, bitkiler bulunmaktadır ki, bunların sayısının 30 binden fazla olduğu söyleniyor.

Evet: Bükreş şehrinin kalabalıklarından kurtulmak isteyenler: parkın eski yürüyüş yollarını tercih ediyorlar. Yemyeşil çimenler ve dolambaçlı yollar arasında parkta gezinti yapabilirsiniz. Ayrıca: çocuklar için oyun alanları, banklar ve bir de göl bulunmaktadır.

 

CALEA SERBAN VODA BÖLGESİ

Romanya Bükreş Parcul Carol I-Carol I Park

Parcul Carol I-Carol I Park

Bu büyük park: şehrin en güzel parklarından birisidir ve park alanı içinde: Komünist lider Gheorge Gheorgiu Dej’in mezarı, meçhul asker anıtı bulunur. Anıtta: sürekli yanan meşale ilgi çekmektedir.

Park alanı: 1900 yılında, Fransız peyzaj mimarı Eduard Redont tarafından tasarlanmıştır. Ağaçlıklı yollarda, keyifli yürüyüşler yapılabilir. Yaz aylarında, parkın “Arenele Romane” Açıkhava tiyatrosunda konserler düzenlenmektedir.

 

SOS KİSELEFF BÖLGESİ

Parcul Herastrau-Herastrau Park

Herastrau gölü kenarındadır.
Triumph Arc Baneasa köprüsü yakınlarında 400 dönümlük alana yapılan park alanında: tenis kortları ve eski panayır gibi ilgi çekici yerler bulunmaktadır. Ayrıca: yine park alanı içinde bir tekne kiralayarak, göl kıyısında güzel zaman geçirmek mümkündür. Kemerli köprüden parkın diğer tarafındaki adaya geçip, sandal gezintisi yapabilirsiniz.

30 binden fazla ağacın bulunduğu söylenen park alanında: “Monte Carlo Restoranı” denilen yerde, güzel bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Evet, gayet büyük olan park alanı, bir günde gezilemeyecek kadar büyüktür. Pazar günleri: her yaştan şehirliler tarafından, panayır alanına çevrilir.

Biraz önce de söylediğim gibi, tam ortasında büyük bir göl bulunur. Park alanını ziyaretinizde bir şeyler yemek isterseniz “Quattro Stagioni” deneyebilirsiniz ki, şehirde en iyi lazanya burada yenilebilir.
Park aynı zamanda “Köy Müzesi” ne de ev sahipliği yapmaktadır.

Romanya Bükreş Muzeul Tranului Roman-Romen köylü Müzesi

Muzeul Tranului Roman-Romen köylü Müzesi

Giriş ücretlidir.
1906 yılında açılan müzede, Romen halkının kültürel yaşamına ait, 90 binden fazla obje bulunduğu söyleniyor. Müzede bulunan “Çömlekçilik” koleksiyonu: ülkenin en önemli seramik koleksiyonudur ve yaklaşık 18 bin parça eseri barındırmaktadır. Müzede bulunan en eski seramik eser ise, 1746 yılından kalmadır.

Bunların yanında, müzede etkileyici “giysi” koleksiyonu, Romanya köylülerinin geleneksel giysilerinin tanıtılması açısından ilgi çekmektedir.

Yalnız bunlar da değil, müzede: Romanya kırsal yaşamının tüm yönlerini anlatan: tarım aletleri, halı, mobilya, fotoğraflar, film sergileri de bulunmaktadır. Hatta: galerilerden birinde “ahşap bir kilise” ve diğer bir galeride ise “ahşap bir köylü evi” görülmektedir. Müzenin girişinde, hediyelik eşyalar, el sanatları ve tekstil ürünleri satılan bir mağaza bulunuyor.

Müzenin özel bir bölümü var. “Komünist İkonografi Müzesi” denilen ve kiler odasından oluşan bu bölümde: komünist dönemden kalma büstler ( Lenin de dahil olmak üzere), resim ve hatıra koleksiyonu bulunmaktadır.

Son bir not: bu müze, 1996 yılında “Avrupa Yılın Müzesi” ödülüne layık görülmüştür.

 

Muzeul National de Istorie Naturala-Grigore Antipa Doğal Tarih Müzesi

Giriş ücretlidir. Pazartesi hariç her gün açıktır ve saat: 10.00-20.00 arasında gezilebilir.
Yakın zamanda yenilenmiş olan bu müzede: sürüngenler, balıklar, kuşlar ve memeliler koleksiyonu sergilenmektedir ki, bu koleksiyon Romanya’nın en büyük koleksiyonudur.

Sergilenen objelerin 300 binden fazla olduğu söyleniyor. Özellikle: bir dinozor fosili ilgi çekmektedir. Ayrıca: deniz yaşamına ait balinalar, yunuslar ve fok örnekleri bulunur. Ayrıca: güzel bir kelebek koleksiyonu da bulunmaktadır.

 

Muzeul Satului-Köy Müzesi

Bu büyüleyici açık hava müzesi: 1936 yılında kraliyet kararnamesiyle kurulmuştur.
Herestrau Park Lake Herestrau kıyısında: yaklaşık 30 dönümlük bir arazi üzerinde kuruludur ve Avrupa’nın en büyük açık hava müzesidir. Müze koleksiyonunda 50 bina bulunmaktadır. Dik çatılı köy evleri, sazdan ahırlar, kiliseler, ülkenin tüm bölgelerine ait su değirmenleri; burada yeniden inşa edilerek ziyaretçilere sunulmaktadır.

Burada, aynı zamanda: seramik, dokuma ve diğer el sanatları branşlarında, geleneksel becerilerini göstermek isteyen halk: özel etkinlikler düzenlemektedir. Müzenin hediyelik eşya satan bölümünde: geleneksel el ve halk sanatı ürünleri bulup satın alabilirsiniz.

 

PİATA DEVOLUTİEİ BÖLGESİ

Romanya Bükreş Piata Devolutiei-Devrim Meydanı

Piata Devolutiei-Devrim Meydanı

Bu meydanın en büyük özelliği: 21 Aralık 1989 tarihinde, Nikolay Çavuşesku’nun iktidardan düşürülmesi eylemlerinin dünya televizyonlarında yayınlanmasıyla ortaya çıkmıştır.
Çünkü: Çavuşesku’nun başında bulunduğu Komünist Parti merkezi buradaydı; binanın balkonundan halka son konuşmasını yaparken, halk galeyana gelince, Çavuşesku: binanın çatısından beyaz bir helikopter ile ülke dışına kaçmıştır.

Evet meydanda günümüzde bulunan diğer binalar:

 

Palatul Regal-Kraliyet Sarayı

Yapı: 1927-1937 yılları arasındaki 10 yıllık süreçte, neo-klasik tarzda inşa edilmiş ve 1947 yılında: monarşi yani krallık ülkeden kaldırılana kadar, kraliyet ailesine ikametgah olmuştur. Burayı son kullananlar: Kral Carol II ve oğlu Kral Mihai.
Kral Mihai: 18 yaşında iken:; II. Dünya Savaşı sırasında, Müttefiklerin baskısı ile, Nazi yanlısı hükümet tarafından ülkeden kovulmak üzere bir darbe yapılmış, darbe sarayın salonlarında olmuştur.
Günümüzde: Kraliyet Sarayı “Romanya Ulusal Sanat Müzesi” olarak kullanılmaktadır.

 

MNAC-Muzeul National de Arta-Ulusal Sanat Müzesi

Burası: Romanya’nın önde gelen sanat müzesidir. 15-20’nci yüzyıllar arasında: Romanya ve Avrupa sanatına ait, eski kraliyet koleksiyonu: 1948 yılında yapılan bu binada sergilenmektedir.
2 bölüme ayrılmış müzede: 100 bin üzerinde eser bulunduğu söylenmektedir. İki müze için de ayrı bilet almanız gerekiyor. Ama kombine bilet almak daha avantajlıdır.

Özellikle: Grigorescu ve Andreescu gibi ünlü Romen sanatçıların eserleri bulunmaktadır. 15 odada yerleşik Avrupa galerisinde ise: El Greco, Rubens, Monet, Rembrand, Renoir, Cezanne gibi sanatçıların çeşitli eserleri görülmektedir.

 

Sala Palatului-Kraliyet Sarayı Büyük Konser Salonu

Kraliyet sarayı yanında bulunan bu bina: 1960 yılında, Komünist parti kongreleri için yapılmış ve 3000 kişi kapasitelidir. Günümüzde ise, burası: çeşitli konferanslar ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.

Romanya Bükreş Ateneul Roman/Romanya Athenaeum
Ateneul Roman/Romanya Athenaeum

Yapı: 1888 yılında, tamamen halkın bağışları ile yapılmış ve Romanya Ulusal Bankası olarak tasarlanmıştır. Tasarım Fransız Mimar Albert Galleron tarafından yapılmıştır. Bükreş’in en kalabalık meydanında: barok kubbesiyle ilgi çekmektedir.

Yüksek kubbeli ve dor sütunlu yapı: eski bir tapınağa benzemektedir. Lobi: altın varak ile dekore edilerek boyanmıştır. Pembe mermer sütunlar, pirinç fenerler, kemerler: ilgi çekmektedir. Oturma kapasitesi 1000 kişidir.

Günümüzde, burası “konser salonu” olarak kullanılmaktadır. Salonun duvarlarında, muhteşem güzel freskler görülür. Ayrıca: olağanüstü akustik dikkat çekicidir. Burada: Romen George Enescu Flarmoni orkestrası konserler vermektedir.

 

Athenee Palace Otel

Yapı: 1914 yılında, Fransız Mimar Teophile Bradeau tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir. I. Dünya savaşı sırasında, otel, entrika ve casusluk faaliyetlerinin merkezi olmuştur. İngiliz ve Alman diplomatlar: otelin lobisinde, büyük casusluk mücadelelerinde bulunmuşlardır. Ancak: 1945 yılında otel ağır bir bombardıman sonucu yıkılmış ve sonra yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde: Hilton Oteli olarak kullanılıyor.

 

Kretzulescu Kilisesi

Meydanın güney tarafından, son bölümde bu güzel küçük kilise ziyaret edilebiliyor. Kilise: 1722 yılında: Lordache Kretzulesco ve eşi tarafından yaptırılmıştır. İç freskler, ünlü Romen ressam Gheorge Tattarescu tarafından yapılmış olup, ressam 1860 yılında idam edilmiştir.

 

CALEA VİCROTİREİ BÖLGESİ

Palatul Cantacuzino-Cantacuzino Sarayı

Giriş ücretlidir.
1899 yılında, Grigore Cantacuzino’nun: Romanya’nın en zengin vatandaşı olduğu bilinmektedir. Mimar İyon Berindei tarafından tasarlanan, Bükreş şehrinin en şık ikametgahı; 1898-1900 yılları arasındaki 12 yıllık sürede inşa edilmiştir. Yapının: ferforje balkonları, uzun kemerli pencereleri, iki aslan ile çevrili zarif dövme demir kapısı önem kazanmaktadır. Günümüzde: saray “George Enescu Müzesi” olarak kullanılmaktadır.

Romanya Bükreş Muzeul Ulusal George Enescu-George Enescu Müzesi
Muzeul Ulusal George Enescu-George Enescu Müzesi

Calea Victoriei bölgesindedir.
Giriş ücretlidir. Pazartesi hariç her gün açıktır ve saat: 10.00-17.00 arasında gezilebilmektedir.
Biraz önce söylediğim gibi, müze: Cantacuzino Sarayı içindedir. Müzede: özellikle büyük Romen bestecisi kemancı George Enescu (1881-1955) ya ait çeşitli nesneler görülmektedir. Ayrıca: Romanya kraliçesi Elisabeta hediye edilen bir Bach müzik koleksiyonu da sergilenmektedir.

George Enescu: döneminde dünya standartlarında bir kemancı olarak: Alman bestecisi Brahms ile bir araya gelmiş ve ilk konserini vermiştir. Onun en iyi bilinen çalışmaları “Romanya Rhapsodies” dir. Her iki yılda bir: Romanya’da “George Enescu Uluslar arası Festivali” düzenlenmektedir.

Romanya Bükreş Muzeul National de Istorie Al Romaniei-Ulusal Tarih Müzesi
Muzeul National de Istorie Al Romaniei-Ulusal Tarih Müzesi

Giriş ücretlidir.
Müzenin bulunduğu bina, bir zamanlar Bükreş şehrinin ana postane binası olarak kullanılmak üzere, 1900’lü yılların başında yapılmıştır.

Müze: 41 odadan oluşmaktadır. Sergiler: tarih öncesi çağlardan, 20’nci yüzyıla kadar uzanan sürece aittir ve ülkenin gelişimini anlatır.

Sergilenen eserler arasında: 3000 altın küpe, özellikle ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. 4’ncü yüzyıldan kalma “Pietroasele Hazinesi” koleksiyonu ise, 12 parçadan oluşmaktadır. Bu parçalar: 1867 yılında Paris şehrinde sergilendiğinde, dünyanın en değerli hazinesi olarak kabul edilmiştir. Ancak, daha sonra Mısır’da Tutankamon mezarının bulunması ve hazinelerinin ele geçirilmesiyle, bu onur, yeni hazineye verilmiştir.

Burada bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum. Müzenin hemen yakınında “Odeon Tiyatrosu” önündeki küçük meydanda “Mustafa Kemal Atatürk” ün bir büstü bulunuyor ve altında, Türkçe ve Romence “Yurtta Barış, Dünyada Barış” yazıyor.

 

STRADA FRANCEZA BÖLGESİ

Palatul si Biserica Curtea Veche-Eski Princely Court Kilisesi

Strada Franceza bölgesindedir ve giriş ücretlidir.
Tarihi şehir merkezinde: 15’nci yüzyılda inşa edilmiş, eski Princely Mahkemesi yani Curtea Veche kalıntıları bulunmaktadır. Yapının altındaki geniş zindanlarda, esirler tutulmuştur. Günümüzde ise, yapı ile ilgili olarak: yalnızca birkaç duvar, kemerler, mezar taşları ve sütunlar görülmektedir.

Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalarda: Dacian yani Bükreş’in ilk sakinleri dönemine ait seramikler, Roma sikkeleri ve kalenin kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Bunlar: 1972 yılında yapılan Old Court Müzesinde sergilenmektedir. (Bükreş Tarih ve Sanat Müzesi-Muzeul Municipiului Bucuresti)

Hatta: yine aynı müzede: “Bucureski” yani “Bükreş” adı altında, şehrin kökenini doğrulayan en eski belge, burada bulunmuş ve müzede sergilenmektedir. Bu belge: 20 Eylül 1459 tarihinde yayınlanmış ve Prens Vlad Tepes tarafından imzalanmıştır.

Sarayın hemen yanında: 1559 yılında inşa edilen “Old Court Kilisesi” (Biserica Curtea Veche) bulunmaktadır ve şehrin en eski yapısı olarak bilinir. 200 yıllık kilise: Romen prenslerinin taç giyme törenlerinde kullanılmıştır. Yapıdaki 16’ncı yüzyıldan kalma fresklerin bazıları görünmektedir.

Romanya Bükreş Manuc en Inn-Hanul lui Manuc
Manuc en Inn-Hanul lui Manuc

Strada Franceza Str. Bölgesindedir.
Burası: zengin Ermeni tüccar Emanuel Marzaian için 1804-1808 yılları arasında yapılmıştır. Han: 1812 yılında, Türk-Rus savaşının sona erdirilmesi görüşmelerine ve barış andlaşmasına ev sahipliği yapmıştır.
Burası, günümüzde: Bükreşliler için favori bir buluşma yeri olarak kullanılmaktadır. Çünkü: burada bir restoran, şarap mahzeni ve pastane ve otel bulunmaktadır.

 

SOS. COTRECENİ BÖLGESİ

Gradina Botanica-Botanik Bahçe

Cotroceni Sarayı karşısındadır. Giriş ücretlidir.
1891 yılında halka açılan bahçe: Romanya ve dünya bitkilerinden 5 binden fazla çeşidi barındırmasıyla önem kazanır. Bahçe içinde: güzel bir binada, Botanik bahçesi müzesi bulunuyor. Burada: el yazmaları, eski botanik araştırma cihazları, bitkisel malzemelerden yapılmış eserler sergilenmektedir.

 

CALEA VİCTORİEİ: ZAFER CADDESİ

Burası, şehrin en eski ve güzel caddesidir. Cadde: 1692 yılında, meşe kirişler döşenerek yapılmış ve Mogosoaia Sarayı ve Eski Princely Mahkemesini bağlamak üzere inşa edilmiştir.
1878 yılında ise; Romanya Kurtuluş Savaşının ardından, sokak “Calea Victoriei” olarak isimlendirilmiştir. İki dünya savaşı arasında ise: cadde, şehrin en gözde caddelerinden biri haline gelmiştir.

Romanya Bükreş CERCUL MİLİTAR CLUB-ASKERİ KULÜBÜ

CERCUL MİLİTAR CLUB-ASKERİ KULÜBÜ

1912 yılında yapılan ve Romen mimar Dimitrie Maimaroiu tarafından tasarlanan yapı: Romanya ordusunun: sosyal, kültürel ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmıştır.
Binanın ana bölümü sivil ziyaretçilere yasak olmasına rağmen: görkemli restoranı ve terası: yaz aylarında ziyaretçilere açıktır.

Romanya Bükreş ÜNİVERSİTE MEYDANI-PİATA ÜNİVERSİTATÜ

ÜNİVERSİTE MEYDANI-PİATA ÜNİVERSİTATÜ

Burası: Bükreş şehrinin en popüler buluşma yerlerinden birisidir ve özellikle geç saatlere kadar kalabalıktır. Meydanın ortasında ise: 10 tane taş haç bulunur ki, bunlar 1989 yılındaki devrimde ölenler için yapılmıştır. Meydanın altında ise: dükkanların bulunduğu bir yer altı geçidi ve metro istasyonu bulunmaktadır.

 

SPİTALUİ COLTEA-COLTEA HASTANESİ

Burası 1704 yılında yapılmıştır ve şehrin en eski hastanesidir. Orijinal bina: 1802 yılındaki depremde yıkılmış ve günümüzde görülen bina 1888 yılında yapılmıştır. Hastane, günümüzde halk sağlığı merkezi olarak kullanılmaya devam etmektedir.

 

Kilise

Hastanenin hemen yanındaki kilise: 1701 yılında inşa edilmiştir ve ziyarete açıktır. Özellikle: aziz silüetleri ve tavan bölümü ilgi çekmektedir.

 

PALATUL SUTU-SUTU PALACE

Burası: 1900’lü yıllarda, burada düzenlenen toplantılar ile ünlüdür. Mimar Johann Veit ve Konrad Schwinc tarafından tasarlanan yapı: 1832-1834 yılları arasında inşa edilmiştir. 1862 yılında yeniden dekore edilmiş ve eski yapıdan yalnızca: tavan, sıva, parke döşeme ve fayans bölümler korunmuştur.
1959 yılından bu yana: burada “Bükreş Tarih ve Sanat Müzesi” bulunmaktadır.

 

Bükreş Tarih ve Sanat Müzesi-Muzeul Municipiului Bucuresti

Müzede sergilenen eserler arasında: 300 bin civarındaki para koleksiyonu, kitaplar, haritalar, gravürler, resimler, silahlar ve eski geleneksel kostümler ilgi çekmektedir.
En değerli eserler arasında bulunan obje: 1459 yılında, Vlad Tepes tarafından verilen “Bükreş” şehrinin adına ait bir belge ve 1688-1714 yılları arasında hüküm süren Prens Constantin Brancoveanu’ya ait değerli taşlarla süslü bir kılıçtır.

 

BÜKREŞ ÜNİVERSİTESİ-UNİVERSİTATEA BUCURESTİ

Üniversite meydanına yakındır. Bükreş Üniversitesi: 1864 yılında Alexandru İoan Cuza tarafından kurulmuştur. II. Dünya savaşı sırasında, Üniversitenin kütüphaneleri ve koridorları, birçok ünlü Romen kişiliklere ev sahipliği yapmıştır.

 

MUZEUL ULUSAL COTROCENİ-COTROCENİ SARAYI VE MÜZESİ

Saray: Prens Serban Cantacuzino tarafından 1679-1681 yılları arasında inşa edilmiştir. Kral Carol I’de burada yaşamıştır.
19’ncu yüzyıl sonunda ise: Kral Ferdinand tarafından, saray yıktırılmış ve neo klasik tarzda, Fransız mimar Paul Gottereau tarafından yeniden yaptırılmıştır. 1977 yılında, Komünist lider Nikolay Çavuşesku: saraya yeni bir kanat ilave ettirerek, kendi konutu olarak kullanmaya başlamıştır.

1990 yılında, bu sonradan ilave edilen kanat: Romanya Başkanı ikametgahı olarak kullanılmaktadır. Saray ise müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz, rehberli turlar var. Bu turlarda: özellikle “Oriental Hall, Norveç Hall ve Kraliçe Odası” görülmeye değerdir. Ayrıca: Ortaçağ dönemine ait büyük bir sanat koleksiyonunu da görebilirsiniz.

ŞEHİR DIŞINDA GEZİLECEK YERLER

Romanya Bükreş PALATUL MOGOSOAİA VE MUZEUL BRANCOVENESC-MOGOSOAİA PALACE-BRANCOVENESC MÜZESİ

PALATUL MOGOSOAİA VE MUZEUL BRANCOVENESC-MOGOSOAİA PALACE-BRANCOVENESC MÜZESİ

Bükreş şehir merkezine 9 km. uzaklıkta, Valea Parcului Str üzerindedir. Giriş ücretlidir.
Mogosoaia gölü kıyısında, aynı adı taşıyan köyde bulunan bu saray: mimari olarak geleneksel Romen mimarisi özelliklerini yansıtmaktadır. Merdivenler, balkonlar ve eğlenceli sütunlar ilgi çeker.
Yapı: bir yazlık konut olarak, Walachian prensi Constantin Brancoveanu tarafından, 1698-1702 yılları arasında inşa ettirilmiştir. Özellikle: göl ve ana avluya bakan karmaşık Brancovenesc tarzı oymalar ve balkon, Venedik tarzı sundurma ilgi çekmektedir.
Günümüzde saray içinde bulunan müzede: taş heykeller, ahşap heykeller, el yazmaları, nadir eserler, altın ve gümüş nakışlar sergilenmektedir.

Romanya Bükreş MANASTİREA SNAGOV-SNAGOV MANASTIRI

MANASTİREA SNAGOV-SNAGOV MANASTIRI

Bükreş şehir merkezinin 25 km. kuzeyindedir. Manastır: Snagov gölündeki bir ada üzerindedir ve bir yaya köprüsü veya tekne ile buraya ulaşılabilir.
Manastır: 1364 yılında inşa edilmiştir. 1458 yılında ise Romanya Prensi Vlad Tepes ( Kazıklı Voyvoda) tarafından, buraya kalın savunma duvarları ve bir zindan eklenmiştir.

Ankara Hazine Müzesi

Ankara Hazine Müzesi

Önce müzenin yerinden söz edeceğim; Müzeye, Ulus semtinde eski Sümerbank binasının hemen sol yanında bulanan kapıdan girilerek ulaşılır.

Yani, Ulus meydanına yürüyerek sadece birkaç dakika uzaklıktadır.

Müzenin açık olduğu günler ve saatler: Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma günleri, saat: 13.30 ile 16.00 arasında ziyarete açıktır.

Ankara Hazine Müzesi

Evet, şimdi gelelim müzenin bulunduğu bina ve müze hakkında bilgiler vermeye:

Erken Cumhuriyet döneminin ilk binalarından olan ve halen Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörlüğü tarafından kullanılan yer, 1926 yılında inşa edilmiştir.

Başvekalet ve Maliye Vekaleti binası olarak yapılmıştır.

Bu bina, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Hazine Dairesine de ev sahipliği yapmaktadır.

 

Rektörlük Binası

Hazine Müzesine ev sahipliği yapmakta olan ve Üniversitenin Rektörlük biriminin olduğu bina, 1926 yılında inşa edilmiştir.

Cumhuriyetin ilk bakanlık binasıdır.

Mimar Halim Mehmet ve Mühendis İrfan tarafından tasarlanmıştır.

1928 yılında İş Bankası binasına doğru ikinci ve üçüncü bloğu Mühendis İrfan ve Mütahit Mimar Yahya Ahmet tarafından eklenmiştir.

Bu tarihten sonra orta bloğu Başbakanlık, sağ bloğu Gümrük Müsteşarlığı ve sol bloğu Maliye Bakanlığı olarak hizmet vermiştir.

1950’li yılların sonlarına kadar Başbakanlık makamının bulunduğu bina bunu takip eden yıllarda Maliye Bakanlığına ev sahipliği yapmıştır.

2001 yılında sonra Gümrük Müsteşarlığınca kullanılmıştır.

Türk mimari üslubundan öğeler barındıran bu eşsiz bina, yeşilliklerle ve heykel süslemeli havuzlarıyla arka cephesinde geniş ve keyifli bir bahçeye sahiptir.

Müzenin bulunduğu Maliye Vekaleti, setler halinde Çankırı Caddesine inan yeşilliklerle kaplı bir bahçe içinde yer alır.

Yaklaşık olarak 1929’da düzenlendiği düşünülen bahçede heykeller ile süslü elips biçimli iki havuz bulunur.

Ankara Hazine Müzesi

Yapılması

Hazine Dairesi, Yeni Cumhuriyetin altın ve para rezervlerini güvende tutmak için yapılmıştır.

Almanya menşeli Ostertag firmasına Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle verilen sipariş doğrultusunda 1928 yılında Maliye Bakanlığının ek binasının yapılı ile eş zamanlı olarak çevresinde bir güvenlik çemberi kurularak inşa edilmiştir.

Ankara Hazine Müzesi

Müzede

Geç Osmanlı Dönemi ile Erken Cumhuriyet Dönemi iktisadi belgelerin, Uluslararası hükümet ve şirket istikrazları ve poliçelerin tıpkı basımları sergilenmektedir.

Hazine Kasa Dairesinin memurları tarafından tutulan Hazine-i Evrak’a ait defter örnekleri, burada altın ve para dışında Geç Osmanlı Dönemi ile Erken Cumhuriyet döneminden iktisadi belgelerin korunduğunu gösterir.

Ankara Hazine Müzesi

1930 yılında Merkez Bankasının kurulmasıyla, Hazine Dairesi, önemli evrak ve nesnelerin korunduğu bir mekana dönüşmüştür.

Ankara Hazine Müzesi

Diğer özellikleri

Evet, Hazine kasa dairesinin girişinde sürekli bir muhafızın beklediği demir parmaklıklı kapı bulunmaktadır.

Hazine dairesinin 6 tane farklı anahtarı bulunuyor.

Kasa dairesinin kullanıldığı dönemde bu altı farklı anahtar, altı farklı kişiye verilerek güvenlik sağlanıyordu.

Bir kişinin kasayı açabilmesi için 5 kişiden izin alması gerekiyordu.

Ayrıca, kasa dairesine girebilmek için de üç aşamalı giriş sisteminin tamamlanması gerekiyordu.

Evet, Hazine Kasa Dairesi, Cumhuriyet dönemindeki tüm ekonomik işlemlerin yürütüldüğü, paraların basıldığı ve kıymetli eşyaların saklandığı bir yapıdır.

Böyle bir mekanda olmak, insana tarihle iç içe olmayı hissettiriyor.

Ayrıca Cumhuriyetin nasıl kurulup ve ne şekilde bu günlere geldiği görülüyor.

Bu kapının açılmasının ardından, kasa dairesinin etrafında sürekli nöbetçilerin gezdiği bir koruma şeridinden geçiliyordu.

Bu şerit sayesinde yangın, sel ve benzeri durumların, hazineye ulaşması engelleniyordu.

Son bir not: burası Müze haline getirilmeden önce, buradaki evrak, belge ve diğerleri ne oldu? Bu soru elbette kafanızı meşgul edecektir. Burada bulunan her şey, paketlenmiş ve Milli Kütüphaneye gönderilmiştir.

Sri Lanka Adam’s Peak

Sri Lanka Adam’s Peak

 

Yazının hemen başında “Konfüçyüs” ün ünlü bir sözünden bahsetmek istiyorum “Eğer bir bin mil seyahat bile, sadece bir adım olabilir”.

Adem Tepesinde bulunan ayak izini irdelerken: bu sözden de yararlanılıyor.

Aynen: Buda’nın ki 35 metre boyunda olduğuna inanılır, burayı ziyaret ettikten sonra, bir ayağı ile buraya bastığı, diğer ayağı ile Tayland’da bir yere bastığına inanılır. (Ülkemizde Ayvalık yöresine gidenler, orada da “şeytan ayak izi” diye bir ayak izinin bulunduğunu bilirler.

Burada anlatılan efsaneye göre: Şeytan cennetten kovulunca (cennet: Ayvalık olarak düşünülmektedir), önce buraya basmış ve sonra denize doğru bulunan adaların üzerine basarak, cennetten yani Ayvalık’tan uzaklaşmıştır)

Sri Lanka ülkesinde: 2243 metre yükseklikteki dağların bulunduğu yerde: antik dönemden kaldığı düşünülen bir ayak izi bulunmaktadır.

İz: Seylan’ın en ünlü fiziksel özelliği olan “Ratnapura” bölgesinde, 2243 metre yükseklikteki: uzun konik “Adem Tepesi” üzerinde, zirveye yakın bir kaya oluşumu üzerinde, 1.8 metre büyüklüğündedir. Tepenin bulunduğu dağda ise, Budistler tarafından tanrı Samanın evinin bulunduğu değerlendirilmektedir.

Ulaşım

Adem Tepesi: Ratnapura bölgesinin kuzeyindedir. Colombo veya Carney şehirlerinden gelen yol: 8 km. sonra buraya ulaşılır.

Tarihi Süreç

Kutsal ayak izini keşfeden ilk kişinin kral Valagambahu (104-MS.76) olduğu tahmin edilmektedir.

Bundan sonra, hacılar, eski çağlardan beri, buraya saygılarını sunmaktadırlar. Sinhala kralları: tek başına, her yıl, bağlılıklarını sunmak için tepeye çıkmışlardır. Yani, dağ yaklaşık 1000 yıldır tırmanılmaktadır.

Kral Vijayabahu (1250-1284) döneminde, orman temizlenir ve dağ üzerine bir yol ve köprüler ve barınaklar inşa edilir.

Kral Nissankamalla (1198-1206) döneminde ise: kendisi ordusu ile birlikte dağın zirvesini ziyaret etmiş ve büyük bir özveriyle ibadetini tamamlamıştır. O, ayak izini korumak için “beton döşeme” yaptırmıştır.

13’ncü yüzyılda: Vedeha adındaki bir Budist keşiş tarafından yazılan bir şiir: ayak izinin Sinhala-Budistler tarafından nasıl önemli ele alındığının kanıtıdır.

Kral Raparkamabahu II (1250-1284) da ayak izini saygıyla ziyaret etmiştir. Onun döneminde: dağa giden Devaprathiraja yolu yapılmış, çıkışı kolaylaştırmak için yol üzerine demir zincirler eklenmiş ve büyük festivaller düzenlenmiştir.

Kral Narendrasinhe (1705-1737) de, kendi döneminde: yine diğer krallar gibi, ayak izini saygıyla ziyaret etmiştir.

Kral Vimaladharmasuriya: ayak izi üzerine, gümüş bir şemsiye yaptırmıştır.

Ayak izi: tarihi süreç içinde: Arap gezgin İbn-i Batuta ve seyyah Marco Polo gibi birçok kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Hatta, Büyük İskender’in bile burayı ziyaret ettiği söyleniyor.

Sri Lanka Adam’s Peak
Sri Lanka Adam’s Peak

Önemi

Bu ayak izi: Budistler tarafından “Budha” nın ve Müslümanlar tarafından ise “Adem” in ayak izi olduğuna inanılmaktadır.

Shiva, Hıristiyan geleneğinde ise, ayak izinin “St Thomas” a ait olduğu iddia edilir. Portekizliler, 16’ncı yüzyılda Seylan adasına geldiklerinde, buradaki ayak izinin: efsaneye göre: Sri Lanka’ya ilk Hıristiyanlığı getiren St Thomas’ın ayak izi olduğunu iddia ettiler.

Ayak izi: Portekizli Thomas Mahawamsa tarafından incelenmiş ve ayak izinin: bu bölgeyi üç kez ziyaret eden “Buda”ya ait olduğunu söylemiştir.

Ancak, yine de bu durum şüphelidir. Çünkü: bölge, Budist hacılar tarafından düzenli ziyaret edilen bir yer olarak kabul edilmemektedir. 1201 yılında, kral Nissankamalla: bu bölgede, kendisi için bir dinlenme eve yaptırmıştır.

Gelelim, Müslümanların inanışlarına:

bu ayak izi ilk insan olan “Adem” e aittir. Çünkü: efsaneye göre: Tanrı, itaatsizliği nedeniyle, Adem’i cennetten atmış ve “Adem Tepesi” üzerinde, bin yıl, tek ayak üstünde durmaya mahkum etmiştir. O da, daha sonra “Havva” ile bir araya gelmiştir.

Evet; bu anlatılanlar nedeniyle, bu ayak izinin bulunduğu bölge, dünyanın en kutsal yerlerinden biri haline gelmiştir. Sri Pada Budistler, Hindular, Müslümanlar ve Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen bir yerdir. Ama özellikle: Hindular ve Budistler için önemli bir hac yeridir.

Sri Lanka Adam’s Peak
Sri Lanka Adam’s Peak

Zirveye Çıkış

Hacılar: binlerce adım atarak, dağ yollarında yürüyerek, birkaç saatlik yolculuk sonunda buraya ulaşırlar. Tepeye 4000 adımlık metal bir tür merdivenle çıkılır ama bu çıkış güvenlidir. Tırmanış: yaklaşık 12-16 saat arasında sürmektedir.

Özellikle: hac sezonu olan “Nisan” ayında, burası yoğun ziyaretçi akımına uğrar. Özellikle: güneş doğarken dağın tepesinde bulunmak gerektiğine inanılır. Bu nedenle, hacı gurupları, gece karanlığında, dağa çıkmaya ve güneş doğarken zirvede olmaya çalışırlar.

Eskiden yollar fenerler le aydınlatılırken, günümüzde elektrik ile aydınlatılmaktadır. Ayrıca: hacılar, zirveye ulaşmadan bir köprü den geçerler ama bu köprüden geçmeden önce temiz giysiler giyilir ve bu nehirde törensel banyo yapılır.

Ancak, öte yandan: zaten dağa çıkmak için en uygun dönem Aralık-Mayıs ayları arasındaki süreçtir, çünkü diğer dönemlerde şiddetli yağmur, aşırı rüzgar ve kalın sis tabakası çıkışları engeller. Bunun dışında, uygun zamanda çıkmayı düşünürseniz yol boyunda birçok dinlenme yeri olduğunu da bilmelisiniz.

Dağ zirvesine çıkmak için en elverişli yürüyüş yolu rotası: Nallathanni-Palabaddala yollarıdır. Kuruwita-Erathna yolu da tercih edilebilir. Bu yolun eğitim diğer yollara nazaran çok daha büyük olmasına rağmen, yürüyerek yolculuk, diğer yollara nazaran 5 km. daha azdır.

Hac için buraya gelenlerin çoğu ise “Hatton” yolunu kullanırlar. Çıkış sırasında hacı gurupları ile karşılaşırsanız, bunların, tırmanırken adanmış şarkılarını duyabilirsiniz.

Zirve ve Ayak İzi

Öncelikle bilmelisiniz ki ayak izini fotoğraflamak yasaktır.

Evet: ayak izinin bulunduğu tepe bir kuleye benzemektedir ve zirvedeki küçük plato şeklinde: 164 metrekarelik bir alan bulunmaktadır. Buranın yüksekliği ise, 1776 metredir.

Zirveye çıkan ilk Avrupalı ise, 1816 yılında çıkan Malcolm isimli bir İngiliz subayıdır. 1817 yılında ise, Dr. John Davy tarafından, kutsal ayak izi görülmüştür. Onun anlatımlarına göre: ayak izi prinç tek bir marj ile süslü ve birkaç taşla doludur. Ancak, bunlar günümüzde görülmemektedir. Ayak izi boşluğu: kesinlikle kaba bir insan ayak figürüne benzerlik göstermektedir. Ama çok büyük boyutlardadır.

Ayak izinin: uzunluğu 156 cm. dir. Dev boyuttaki bu ayak izinin yüzeysel içi boştur. Genişlik ise önce 76 cm dir ve daha sonra topuğa doğru 71 cm. olur.

Gerçek ayak izi: sembolik olarak büyütülerek sunulmaktadır. Gerçek ayak izinin: büyük bir kaya altında, mavi safir üzerinde bulunduğuna inanılır. Bu gerçek ayak izinin korunmasının: tanrı Visvakarma tarafından yapıldığına inanılır.

Ancak: Budistler, Buda hakkında fikirler öne sürerken, Buda’nın yaklaşık 35 metre boyunda olduğunu öne sürerler ki, bu durumda: iki ayak uzunluğunun normalde 5 metre olması gerekir ki, görüntü zaten kaya üzerinde 5 metredir.

Öte yandan: ayak izinin bulunduğu kayanın altında ise, birçok mücevher bulunduğuna inanılıyor. Bu mücevher: Sri Lankalı eski bir kral tarafından, ayak izinin korunması için yapılmış ve altına konulmuş büyük bir safirdir diye söyleniyor.

Evet: Müslümanlar, ayak izinin Adem peygambere ait olduğuna inanıyorlar. Zaten bu yüzden, tepeye “Adem Tepesi” deniliyor. Kayanın hemen yanında: bir küçük ibadethane bulunuyor. Burada, bir Brahman rahip ve tanrı Saman’ın görüntüleri görülüyor. İbadethane önünde ise, yanan mumlar yerleştirilen bir yer bulunuyor.

 

İbn-i Batuta Ziyareti

Ünlü Arap gezgin İbn-i Batuta: Seylan adasına varışının ardından, kral Battala’dan, Adem Tepesini ziyaret için izin alır ve ziyaretini yazıya dökerek, ayak izinin bulunduğu bölge hakkında ayrıntılı bilgileri, günümüze kadar ulaştırır.

 

İslam inanışına göre Ayak İzi

İslam inanışına göre: ayak izi: tek ayak üzerinde, bir yıl durma cezası alan Hz. Adem’e aittir.

Hz. Adem: cennetten kovulduğu zaman, Tanrı, onu cezalandırmak için bir tepe üzerine koyar ve burası gerek gökyüzünde cennete ve gerekse yeryüzünde cennete (Seylan güzellikleri) yakın olması ile bilinir.

Aynı zamanda: dağ hem karadan ve hem de denizden kolayca görülebilmektedir ve bu nedenle daha etkileyicidir. Piramidal tepe: erken dönem Arap denizcileri tarafından “dünyanın en yüksek dağ” ı olarak, kayıtlarına yazılmıştır.

Sonuç

Evet, gezimizi tamamladık, yaklaşık 12-16 saat süresince, demir merdivenlerden, zincirlere tutunarak, gece karanlığında, ışıkların aydınlattığı bu sarp yamaca tırmandık ve zirveye ulaştığımızda, güneşin ilk ışıkları ile birlikte, ayak izinin bulunduğu yeri gördük.

Daha önce de söylediğim gibi: burası, tüm dinler tarafından kutsal kabul edilmektedir.
Ancak: tek gerçek şudur ki, bu soruların cevapları verilememektedir?

1. Gerçekten bu bir ayak izi midir?
2. Yoksa dev boyutlu, kaya üzerine bir baskı mıdır?
3. Neden: bu olay, yani ayak izi, dünyanın çeşitli yerlerinde aynı boyuttaki örneklerle devam ettirilir?
4. Bu izi veya baskıyı kim yapmıştır, insanlar mı, doğa mı?
5. Tepenin piramit şeklinin bir önemi var mıdır?
6. Ayak izinin bulunduğu tepe, neden, üçgen gibi görünecek şekilde seçilmiştir?
Bu soruların cevaplarını, gerçek anlamda verebildiğimiz veya bir kısmını cevaplayabildiğimiz gün, sanırım ayak izinin gerçek durumunu ortaya çıkarabileceğiz.

Colombo

Kandy