İskoçya Edinburgh Genel

İskoçya Edinburgh Genel

Şehir: İskoçya’nın başkentidir. İskoçya’nın ikinci en kalabalık ve İngiltere’nin yedinci en kalabalık şehridir. Kasvetli ve sisli havası ile, ortaçağdan kalma şato ve kuleleriyle tarihi bir masal şehridir.

Şehir nüfusu normalde 450.000 olmasına rağmen, yazın Ağustos ayında bu rakam 1 milyona ulaşır, çünkü festival zamanında şehir yoğun ziyaretçi akınına uğramaktadır. Yani: siz de bu şehri ziyaret etmek isterseniz, bu festival zamanında yani Ağustos ayında gitmeli ve etkinlikleri yaşamalısınız.

Şehir: İngiltere’ye kıyasla gayet ucuzdur. Şehir aslında deniz kıyısında kurulmasına rağmen, zamanla kale çevresinde yerleşim yoğunlaşmıştır.
İskoçya: Birleşik Krallığın bir parçası olmasına rağmen, Edinburgh şehrinde bulunan İskoç Parlamentosu bulunmaktadır.

Edinburgh şehri: İskoçya’nın gerek yurt dışı kaynaklı ve gerekse İngiltere kaynaklı ziyaretçiler tarafından en çok ziyaret edilen yerdir. İskoçya’nın en çok ziyaret edilen yeri ise: hiçbir zaman ele geçirilememiş Edinburgh kalesidir.

Ülkemizde de gösterilen “Cesur Yürek” filminde, İngilizlere karşı İskoç ayaklanmasını başlatan William Wallece bir halk kahramanı olarak bilinmektedir.

İskoç erkekleri: bir tür etek giymektedirler. Bu “kilt” denilen etekleri: 1720’li yıllarda giymeye başladıkları söyleniyor.

Şehri keşfetmenin bir yolu: üstü açık turist otobüslerini kullanmaktır. Bu otobüsler: Wavely Tren İstasyonunun önünden, 16 paund ücret ödeyerek bu otobüslere binebilir ve yarım günde şehrin belli başlı yerlerini görebilirsiniz.

İskoçya Edinburgh Tarihi

TARİHİ

Yazılı İskoç tarihi: MS.80 yılında: bu toprakları işgal eden Romalılar ile başlamıştır.
MS.1.yüzyılda Romalılar: Lothian bölgesine gelmişlerdir ve burada Votadini isimli yerli kabile ile karşılaşmışlardır.

Romalılar: MS.365-368 yılları arasında buradan çekilmişlerdir. MS.6.yüzyılda: Scotti denilen İrlandalılar: bölgenin batı kısımlarını işgal ederler.

Takip eden süreçte: Castle Rock üzerine: MS.7.yüzyılda kalenin yapıldığı düşünülüyor. MS. 638 yılında kale: Kral Oswald güçleri tarafından kuşatıldı ve kontrol bunlara geçti.
Bunların etkisi: MS.950 yılına kadar, 300 yıl boyunca devam etti.

12.yüzyıla gelindiğinde ise: Kral David I tarafından “Royal Burgh” kuruldu. 14. yüzyılın sonunda: James III tarafından, şehir İskoçya’nın başkenti olarak ilan edilmiştir.

15.yüzyılda: bir İngiliz saldırısı sonucu şehir yıkılır. 1544 yılına gelindiğinde, şehrin yavaş yavaş iyileştiği görülür.

17.yüzyıla gelindiğinde: Edinburgh şehrinin sınırları hala şehir duvarlarının içindedir, ama genişleyen nüfusu barındırmak için evlerin yükseklikleri arttırılmaya başlanmıştır. Şehirde yapılan 11 katlı evler: günümüz gökdelenlerinin atası olarak hatırlanır. Bu eski yapıların çoğu: daha sonra ağırlıklı olarak Victoria dönemi binalarla değiştirilmiştir ki, bugün bunlar Old Town bölgesinde görülmektedir.

Bölgedeki İngiliz egemenliği: ilk olarak: İskoç farklı topluluklarının aralarındaki taht mücadelesinde anlaşamamaları üzerine, İngiliz kralı I. Edward’dan hakemlik yapmasını istemeleri ve bu durumun uzun yıllar sürmesidir.

1706-1707 yılları arasında: “Union Act” anlaşması imzalanması ile, iki krallığın birleştirilmesi, İngiltere ve İskoçya Parlamentolarında kabul edilmiş ve ortak parlamentonun adı “Büyük Britanya Parlamentosu” olmuştur.

18.yüzyılın ilk yarısında: bankacılık merkezi olarak popüler olan Edinburgh şehri: Avrupa’nın en yoğun nüfuslu, kalabalık ve sağlıksız şehirlerinden birisi olarak bilinmektedir.

1821 yılına gelindiğinde, Glasgow şehrinin, Edinburgh şehrini geçtiği görülür. 1840 yılında demiryollarının bölgeye gelmesiyle yeniden gelişme başlar. 1960-1970 lerde: şehirdeki gecekondular yıkılır ve yeniden yapılanma başlar.

ULAŞIM

Edinburgh uluslar arası havaalanı, şehir merkezine 12 km. yani araba ile 20 dakika uzaklıktadır. Havaalanı ile şehir merkezi arasında taksi ve sık sık hareket eden havaalanı otobüsleri bulunmaktadır.

Havaalanında bir otobüs servisi bulunuyor. Otobüs ile havaalanı ile şehir merkezi arasındaki yolculuk yaklaşık 40 dakika sürüyor ve bilet ücreti 1.5 paund. Mavi renkli Expres otobüsleri tercih ederseniz, bu kez 30 dakikalık yolculuk için 3.5 paund ödemeniz gerekir.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için taksi tercih ederseniz, muhtemelen 15-20 paund ödemeniz gerekir ve yolculuk yaklaşık 15-20 dakika sürüyor. Ücretin fazla olması düşündürücü, yani bence otobüs tercih edilmelidir.

Şehre ulaşmak için tren tercih ederseniz: Edinburgh şehrinin İngiltere genelinde mükemmel demiryolu bağlantıları bulunduğu söylenmektedir. Başta Londra olmak üzere, şehrin, diğer birçok şehirle demiryolu bağlantısı bulunmaktadır ve yaklaşık 2 saatlik yolculuk gerekir.

Edinburgh şehir merkezindeki tren istasyonunun adı “Edinburgh Waverley Station” dur. Burası şehir merkezindedir, Royal Mile buraya 5 dakika yürüme mesafesindedir.
Edinburgh-Glaskow arasındaki yolculuk ise, yalnızca 45 dakika sürmektedir.

Londra’dan Edinburgh şehrine gitmek isterseniz: uçakla gitmeniz önerilir. Çünkü: karayolu bayağı uzun oluyor, otobüs 10 saat, kiralık araba ile 7 saatte ulaşabilirsiniz ki, son bir alternatif tren olabilir ki, o da 6 saat sürüyor.

İKLİM

Şehir de genellikle sürekli esen bir rüzgar görebilirsiniz. Özellikle: deniz kıyısına gittiğinizde, yanınızda mutlaka atkı bulundurmanız gerekir. Ama genel anlamda, şehrin ılıman iklime sahip olduğu söylenebilir.

Şehir: genellikle soğuktur, özellikle “Kale” ye çıktığınızda mutlaka tedbirli olmanızı ve yanınıza kalın giysiler bulundurmanızı öneririm, yoksa kesinlikle üşürsünüz. Ancak: İngiltere’nin diğer birçok şehrinde olduğu gibi: biz ve bizim gibi yurt dışından gelenler, burada üşürken: şehirliler kısa etek ve tişörtlerle geziyorlar ve asla üşümek gibi bir alışkanlıkları yok, inanılmaz bir durum.

Fırtınalı günlerde, şehirde düzenlenen sokak partileri iptal edilir. Gelelim yağışlara: şehirde sağanak yağış pek görülmez. Yağmur genellikle kışın, karla karışık yağmur şeklinde görülür.

Sonuç olarak: bu şehrin iklimini şöyle özetlemek gerekir: İlkbahar ve Sonbahar mevsimlerinde: aynı gün içinde, dört farklı mevsim yaşamak mümkündür. Bu şehri ziyaret etmek isterseniz, bence Temmuz ayında gidin, ama Temmuz ayında dahi, sıcaklık 22 derece civarında olduğunu ve özellikle akşam saatlerinde mutlaka üzerinize bir şeyler almanız gerektiğini unutmayın.

İNSANLAR

Edinburglular: işçi sınıfı değildir, gayet yardımsever ve güler yüzlüdürler. Yani, İngilizlere nazaran daha sıcak kanlıdırlar. Ancak: yine İngilizlere nazaran daha kabadırlar.
Hatta: şehirdeki publara gittiğinizde, bu insanların: İngiltere milli takımının maçlarını izlerken: rakip takımı tuttuklarını ve İngilizlere nasıl küfrettiklerini duyabilirsiniz.

Öte yandan: İskoç erkeklerinin en büyük özelliği, dünya çapında bilinen özellikleri: giydikleri ekose eteklerdir. Bu ekose eteklere “kilt” ismi veriliyor ve gerçekten şehirde gezerken, bunlardan bolca görebilirsiniz.

MEDENİYET ÖNCESİ-CADILIK-CADILAR

Aslında aşağıda söz edeceğim hususlar: yalnızca Edinburgh şehrine ait değil, elbette: ortaçağ döneminde Avrupa’nın yani gününüzün en yüksek medeniyet seviyesine ulaşmış toplumunun geçmişinde yaşadıklarıyla ilgilidir. Belki: Cadılık konusu, yalnızca bu yöreye yani Edinburgh şehri ve çevresine ait olduğu söylenebilir. Diğerlerini tüm Avrupa için söylemek mümkündür.

17’nci yüzyılda şehirde büyük bir veba salgını olmuş ve şehir nüfusunun yarısı olan 2500 kişi ölmüş. Çünkü: veba gittiği veya girdiği her yerde: oradaki insan nüfusunun tam yarısını, hatta kadın ve erkek sayılarında da tam yarı olmak üzere bir denge ile insanları öldürmüştür. Ancak, unutmamak gerekir ki, günümüzde medeniyetin en yüksek olduğu söylenen bu ve benzeri şehirlerde: insanlar o d önemlerde: dışkılarını lazımlıklara yapıyorlar ve pencereden dışarıya sokaklara döküyorlarmış. Veba salgınının sebebinin bu olduğu kesin.

Ayrıca: yine 17’nci yüzyılda: Tıp Fakültelerinde, öğrenciler tarafından kullanılan kadavralar gayet iyi para getiriyormuş, çünkü öğrenciler bunları para vererek satın alıyorlarmış. Bunu bilenler ise: mezarlıklardan gizlice kadavra çalıp öğrencilere satmayı bir meslek haline getirmişlerdir.

Hatta: Hare ve Burklay isimli iki İrlandalı kafadar: bu işi öyle ileri götürmüşler ki: geceleri barlardan çıkan sarhoşları tenha yerlerde öldürüp, kadavra olarak öğrencilere satıyorlarmış. Bu tür cinayetleri engellemek için yine aynı dönemde şehrin bazı yerlerine gözetleme kuleleri yerleştirilmiştir. Bu adara: Hare ve Burklay isimli İrlandalılar bir süre sonra yakalanıp idam edilmişlerdir.

Son olarak ,cadılık ve cadı avı konusundan söz etmek istiyorum. İskoçya’nın diğer birçok bölgesindeki gibi: burada da “cadı” efsaneleri çoktur. Hatta: şehirde anlatılanlara göre: cadı avı sırasında: cadı olarak şüphelendiklerini yakaladıklarında, önce: Princess Street’de bulunan bir su birikintisine atarlarmış.

Ölürse: cadı olmadığına kanaat getirip ayrılırlarmış. Ama, ölmese: sudan çıkarıp yakarlarmış. Yani: yakalananın asla kurtuluşu yok.

Bu arada, insanların cadı olarak suçlanmasının tek göstergesi: portakal rengi, kızıla kaçan saç renkleriymiş. İyi de, burada yaşayanların büyük çoğunluğunun saçı kızıla kaçmaktadır. Bunun sonucunda: 15 ile 18’nci yüzyıllar arasında bu şehirde yaklaşık 4000 kadın ve erkek, cadılık şüphesiyle öldürülmüşlerdir. Bu öldürülenlerin büyük çoğunluğu kadındır.

DİL

Resmi dil İngilizcedir. Ancak şehrin ismi: İskoçya’nın milli içeceği olan “İrn-bru” gibi yani “Edinbıru” şeklinde telaffuz edilir. Ancak: İskoçların aksanı, kişiden kişiye değişir. Kimini anlamak kolay iken, kimini anlamak imkansızdır.

Yani: İngilizce öğrenmeyi düşünenlerin buraya gelmemesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü: gerçekten konuştukları İngilizcenin aksanı bayağı farklıdır. Bunun dışında, şehirde yabancı öğrencilere tarafından: Çince ve hemen her yerde Almanca konuşulduğu da görülür.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Edinburgh şehir içinde: Old Town ve New Town denilen yerler: şehir merkezindedir ve yürüyerek veya bisiklet ile buraları rahatlıkla gezebilirsiniz. Ancak: uzun yolculuklar için otobüs ve tren hizmeti kullanmanız önerilir. Şehirde metro yoktur.

Trenler

Şehirde iki ana tren hattı bulunmaktadır ki, bunlar: Waverley ve Haymarket hatlarıdır. Ana istasyon: şehir merkezinde bulunan “Waverley” istasyonudur.
Eğer İskoçya içinde seyahat edecekseniz: ScotRail denilen tren destinasyonlarını kullanmanız gerekir ki, Glaskow şehrine gitmeyi düşünenler bunu değerlendirirler. Ancak: Londra ve Aberdeen gibi yerlere gitmek isteyenler ”East Coast” denilen tren hattını kullanmalıdırlar.

Tramvay

Şehirdeki tramvay hattı: Edinburgh Airport ile York Palace arasında uzanmaktadır. Şehirdeki tramvay hatları, 65 yıldır çalışmaktadır. 27 tramvaylı filo, saatte 20 bin yolcu kapasitelidir. Her tramvay 250 yolcu kapasitelidir. Tramvaylarda, otobüslerde kullanılan biletler kullanılabilir.

Otobüs

Şehirde “Lothian” olarak isimlendirilen otobüsler: kestane renginde ve çift katlıdır. Havaalanında çalışan otobüsler “Airlink” olarak isimlendirilir. Gerek otobüsler ve gerekse tramvaylarda kullanılan biletler: tek binişlik bilet: yetişkinler için 1.5 paund ve çocuklar için 70 p. dir. Gün boyunca ücretsiz otobüs ve tramvaya binmek isterseniz, yetişkinler için 3.5 ve çocuklar için 2 paund ödemeniz gerekir. Yalnız otobüslerde para üstü verilmiyor, bu konuda herhangi bir uyarı yok, yani tam ücreti ödemeyi düşünün.

NE YENİR-NE İÇİLİR

İskoçya’nın genelinde olduğu gibi, Edinburgh şehrinde de: çorba-yemek karışımı, ülkemizdeki “munbar” a benzeyen bir yerel yemekleri var, bunu tadabilirsiniz. Bunun dışında tüm adada olduğu gibi, burada da “fish and chips” başlıca yerel yemektir denilebilir. Ayrıca: steak pie ve bol baharatlı Hint yemekleri de düşünebilirsiniz. Evet: “Angus” inekleri ki, son yıllarda yurdumuzda da bunların isimlerini duyduk: et yemekleri burada pek te yaygın değildir.

Ne içilir denince: şehirde bolca viski dükkanı var, bu dükkanlara girip viski tadabilirsiniz, hatta muhteşem lezzetli ev yapımı viskiler bile bulabilirsiniz. Şehirde viskiye “Hayat suyu” diyorlar ve yapımında: suyun kalitesinin önemini ortaya koyuyorlar. Öte yandan: şehirde çeşmelerden akan suyun içilebildiğini söylemek istiyorum. Viski denilince: öncelikle, şehirde satılan viskilerin Atatürk Havaalanı duty-free shoplarından daha pahalı olduğunu bilmenizi isterim. Zaten burada: genelde tercih edilen dışında: “Malt” viskiler tercih ediliyor.

Ama bence, bu şehri ziyaret ederseniz: Rowling tarafından “Harry Potter” serisi romanları yazdığı: “The Elephant House” denilen kafeyi ziyaret etmelisiniz. Ünlü yazar: eşinden boşandıktan sonra, parasızlıktan evindeki kaloriferleri yakmıyormuş ve bu kafeye gelerek yazmaya başlamıştır. Yazar Harry Potter dizilerinin patlaması sonucu zengin olmuş, ama günümüzde bu kafe de, yoğun ziyaretçi akınına uğramaktadır.

NE SATIN ALINIR-ALIŞVERİŞ

Şehirdeki çoğu mağaza: Cumartesi ve Pazartesi arasındaki günlerde: 09.00-17.00 veya 17.30 a kadar açık kalırlar. Bazı dükkanlar, süpermarketler ve benzin istasyonları ise, akşam geç saatlere kadar açık kalabilirler.
Şehirde alınabilecek başlıca obje: belki “İskoçların ünlü ekose eteği” olabilir. Ama şunu unutmayın bunların ücretleri çok pahalı, yani şehir rahatça alışveriş yapılabilecek bir yer değildir.

EDİNBURG MİLİTARY TATTO-BANDO

Bu bando: 1950 yılında kurulmuştur. Üyeleri: emekli askerler ve ailelerinden oluşmaktadır. Bandonun en büyük özelliği: gayda ve davul ritimleri, süvarilerin geçişleri, sahte savaş sahnelerinin şov halinde sunulduğu gösteriler ve geçit törenidir. Her yıl Ağustos ayında, 3 hafta boyunca: Castle Esplanade bölgesinde, İskoç 40. Alayına ait bu bando: askeri müzikler çalarak: büyük bir hayran kitlesine, canlı program sunmaktadır.
Böyle bir törene rast gelirseniz, mutlaka izlemenizi öneririm.

ÜNİVERSİTELER

Edinburgh şehrinde: 4 tane üniversite ve bunların 100.000 öğrencisi bulunuyor. Bunların en eskisi ise: Edinburgh Üniversitesidir.

Edinburgh Üniversitesi

1583 yılında kurulan Edingburgh Akademik yapısının Üniversitesi içinde, 22 okul bulunmaktadır. Üniversite binalarının çoğu: George Meydanı çevresinde veya yakınlarında, şehir merkezinde bulunmaktadır.
Fen ve Mühendislik Fakülteleri ise, Kings Hall olarak isimlendirilen yerde bulunur.
Little France New Royal bölümünde: Tıbbi araştırma Enstitüsü bulunur. Pollock Halls denilen yerde ise: öğrenci konaklama tesisleri vardır. Moray House denilen yerde: Eğitim Fakültesi ve Paskalya Bush denilen binada ise: Veteriner araştırmaları enstitüsü bulunur.
2010 yılında bu üniversite dünyanın en iyi 9. üniversitesi seçilmiştir.

Herriot-Watt Üniversitesi

Buraya üniversite statüsü: 1966 yılında kurulmuştur.

Edinburg Napier Üniversitesi

1992 yılında buraya Üniversite statüsü verilmiştir.

Queen Margaret Üniversitesi

2007 yılında Üniversite statüsü kazanmıştır.

EDİNBURGH FESTİVALİ-FRİNGE FESTİVALİ

Bu festival: 1947 yılından bu yana düzenlenmektedir ve bu festivale: dünyanın her köşesinden, seçkin: bale, opera, tiyatro ve müzik toplulukları katılmaktadırlar.
Her yıl Ağustos ayında düzenlenen bu festival nedeniyle, şehrin nüfusu 450.000 kişiden, 1 milyon kişiye yükselmektedir.
Hani, olur da bu festivale katılamayanlar/gelemeyenler için ise, şehirde: “Fringe Festivali” düzenleniyor. Fringe kelimesinin anlamı “kenar” demektir. Yani, bu festival: daha çok ünlü değil, keşfedilmeyi düşünen ve bekleyen sanatçıların katıldığı, her yerde, her köşe başında farklı etkinliklerin sunulduğu bir festival olarak önem kazanmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

Edinburg: dünyaca ünlü; 4500’den fazla bina ile, zengin mimari mirasa sahiptir. Bu tarihi şehir, aralarından tren yolu geçen iki bölüme ayrılmaktadır. Bu bölümlerde: neoklasik teraslar ve ortaçağ mimarisi: şehre apayrı bir karakter vermektedir.

Bu iki bölüm: UNESCO tarafından 1995 yılında Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Evet: şehri tanıtmaya, koruma altına alınan bu bölgeden başlamak istiyorum.

Bu bölgede iki bölüm bulunur. Bunlar:

  1. Old Town
  2. New Town

İskoçya Edinburgh Old Town

İskoçya Edinburgh Old Town

Old Town bölgesinin ana alteri “Kraliyet Mile” denen bu caddedir ve Edinburg Castle ile Holyrood Sarayı arasındaki bağlantıyı sağlar. Bölgede çok sayıda yer altı sokakları ve önceki dönemlere ait tonozlar bulunmaktadır.

Bunun yanında: Old Town bölgesinde bulunanlar şunlardır:

Evet: bölgedeki ilk durak: Edinburgh Castle’dir.

Edinburgh kalesine çıkmak için: kalenin aşağısındaki “Waverly Bridge” köprüsünün hemen sağında, çukurluk alanda kalan parktan geçerek yürümenizi öneririm.

 

EDİNBURG CASTLE-KALESİ

Castle Hill, EH1-2NG adresindedir.
Kaleye giriş ücretlidir. Yetişkinler için (16-59 yaş arası) 14 paund, çocuklar için (5-15 yaş arası) 7.5 paund ve 5 yaş altı çocuklar ücretsizdir. Nisan-Eylül ayları arasındaki dönemde: saat: 09.30-18.00 arasında ve Ekim-Mart ayları arasındaki dönemde: saat: 09.30-17.00 arasında açıktır.

Kale: şehrin silüetine hakimdir yani şehrin birçok yerinden görülebilecek coğrafi konumda: Castle Rock üzerindedir. Bu kayalık bölgede, yapılan araştırmalara göre: MS.2.yüzyıldan bu yana yerleşim bulunduğu söyleniyor. Şehir ziyaretçilerinin ortak kanısı gereği: sırf bu kaleden şehrin manzarasını izlemek için bile, bu kaleye çıkmak gerekir.

Kale: İskoçya’da en çok ziyaret edilen turistik yerlerin başında gelmektedir. Çünkü: İskoçya’nın sembolü olarak tanınır. Şehrin ambleminde: Edinburgh City ve Edinburgh Üniversitesi arasında: kale görülür.

Kale: 1510 yılı civarında: James IV tarafından dikilmiş ve kraliyet ailesinin konutu olarak kullanılmıştır. 17.yüzyılda, kale bir askeri kışla olarak kullanılmıştır. 19.yüzyılda ise çeşitli restorasyonlar yapılarak İskoçya’nın tarihi mirasının bir parçası olarak kabul edilmiştir.

Kale: Castle Rock tepesinde: tepeye ilaveten 80 metre daha yükselmektedir. Güney, Batı ve Kuzey bölümündeki kayalıklar, kalenin deniz seviyesinden 130 metre kadar yükselmesini sağlamaktadırlar. Yani, kaleye ulaşmanın tek yolu: daha yumuşak eğimli olan doğu tarafındandır. Ancak: her ne kadar bu kadar avantajlı bir konumda olmasına rağmen, yine söylenenlere göre kale de, büyük su kıtlığı olduğu ve uzun süreli kuşatmalarda su yönünden dışarıya bağlı kalındığı belirtilmektedir.

İngiliz ordusu: varlığını büyük ölçüde törensel olarak sürdürmesine rağmen, günümüzde de kalenin bazı yerlerinde İngiliz askerleri görülmektedir. İskoç ordusu ise, resmen 1923 yılında Redford kışlasına taşınmıştır. Ancak, yine de kale: büyük ölçüde törensel ve idari amaçlarla, ordu ile bağlantısını sürdürmektedir.

Kalede yine orijinal ve geleneksel bir uygulamadan söz etmek istiyorum. 1861 yılında burada tekerlekli bir kaide üzerine yerleştirilen top ile: yaklaşık 3.4 km. uzaklıktan duyulacak şekilde: her gün (Pazar, Cuma ve Noel günü hariç) saat: 13.00 de atış yapılmaktadır. (bir anlamda, ülkemizdeki ramazan topu gibi bir şey)
Böylece: limandaki gemiler için bir zaman sinyali verilmektedir. Ancak: sisli havalarda, görsel sinyal etkisizdir. Sesli sinyal duyulmaktadır. Öte yandan, gayet yoğun sis görülen bu bölgede: top atıldığında sesli olarak liman hakkında gemilere bilgi verilmektedir. Yani, top sesini duyan gemiler, karaya ne kadar yakın olduklarını anlıyorlarmış.

Atışın yapıldığı orijinal top namlusuna: 18 kg. olan kuru-sıkı barut yerleştirilmektedir ve 2011 tarihinde, günümüzde görülen top hizmete girmiştir. Evet, bu top atışından: geziden önce söz ettim çünkü her gün saat: 13.00 de yapılan bu atış tam bir tören şeklinde düzenleniyor ve bütün ziyaretçiler bunu izliyor, siz de gezi rotanızı buna göre ayarlamalısınız.

Kale gezi planını açıklamadan önce: kaleye özellikle akşam saatlerine doğru gitmenizi öneririm. Çünkü: akşam saatlerinde, gece: kalede “ghost” turları düzenleniyor ve bu turlarda gayet güzel şovlar yapılıyor.

 

Gelelim kalenin gezi planına

Kalenin içini gezmek isteyen ziyaretçilerin, saat 18.00 de kalenin kapılarının kapatıldığını unutmamaları gerekir. Biraz önce sözünü ettiğim, hayalet turları, kalenin bulunduğu tepede düzenleniyor.
Kalenin hemen girişinde: iki heykel dikkatinizi çekecektir. Bunlar: William Wallace ve Robert The Bruce aittir. Bunlardan: Wallace, bağımsızlık yolunda şehit olan kişi ve Robert ise, bağımsızlığı ilan eden kişi olarak tanınır, yani İskoçlar her ikisine de saygı duyuyorlar.

 

Gatehouse

Gatehouse: kale içinde etkileyici bir ana giriş, ek bir savunma olarak değil: estetik nedenlerle 17.yüzyılda 1888 yılında inşa edilmiştir. Ana kemerli giriş standının üstünde: 1929 yılında eklenen İskoç özgürlük kahramanları William Wallace ve Robert Bruce’e ait bronz heykeller bulunmaktadır. Gatehouse giden köprünün her iki tarafında, bir zamanlar Oliver Cronwell tarafından 1650 yılında yaptırılan bir kuru hendek görülmektedir.
Günümüzde Gatehouse içinde ofisler bulunur ve içeriye girmek için buradan bilet satın alınır.

 

Portcullis Gate ve Argyle Kulesi

1570-1573 yılları arasındaki “Lang” kuşatması sırasında yıkılan Constable kulesi yerine: bu kapı yapılmıştır. 1584 yılında: bu kapı: biraz önce sözünü ettiğim Gatehouse ile birleştirilmiştir. Kuleye gelince: kule: 1886-1887 yıllarında yapılmıştır.

 

Askeri Binalar

18.yüzyıla gelindiğinde, kale bir askeri garnizon olarak kullanılmaya başlanınca; Argyle kulesinin kuzey ve batı bölümlerine, büyük ölçüde askeri binalar dikilmiştir. 1742 yılında: güney bölüme: Vali evi ve konaklama evi inşa edilmiştir. 19.yüzyılda burası vali tarafından boşaltılınca, bu kere: hastanede görevli hemşireler tarafından konaklama yeri olarak kullanılmıştır. 1936 yılında bu vali evi restore edilmiştir ve ofis olarak kullanılmaktadır.
Vali evinin aşağısında: 1799 yılında tamamlanan 600 asker kapasiteli bir kışla bulunur. Kışlada büyük bir salon ve konaklama yerleri vardır. Günümüzde, burası: İskoçya Kraliyet Alayı ve Müzesi olarak kullanılıyor.

 

Citadel Castle Rock:

17.yüzyıl yapımı Foog kapısından girilen bu bölüm: kalenin en büyük kısmını oluşturmaktadır. Kaya zirvesinde: St Margaret şapeli bulunmaktadır. Bu bölgenin altındaki küçük bir çıkıntıya ise: askerlerin gömülmesi için mezarlık yapılmıştır. Buranın yanından ise: Lang merdivenleri kullanılarak, Argyle Pill denilen, kalenin ortaçağ bölümüne geçilir.

 

St Margaret Chapel

Edinburgh şehrinin en eski binası olarak kabul edilir ki 12.yüzyılda Kral David I döneminden (1124-1153) kaldığı düşünülmektedir.

Özel bir şapel olarak kraliyet ailesi ve annesi için adandığı söylenir. Kral David: bu şapeli annesi için yaptırmıştır. Çünkü: 1093 yılında annesi Saint Margaret, kalede ölmüştür.
Uzun bir süre ibadet için kullanılan şapel: 1192 yılında Robert Bruce emriyle tahrip edilir. 16.yüzyılda ise, şapelin bir barut deposu olarak kullanıldığı görülüyor.

1845 yılında ise, Daniel Wilson tarafından buranın büyük garnizonun şapeli olduğu tespit edilmiş ve 1852 yılında restore edilmiştir. Şapel: peviously St Margaret’e ait bir gospel kitap içerir. Ayrıca: Douglas Strachan tarafından tasarlanan ve 1922 yılında yapılan vitray pencereler ilgi çekmektedir. Bu pencerelerde: St Andrew, St Columba, St Margaret ve Sir William Wallace betimlenmektedir.
Günümüzde, şapel: düğün ve dini törenlerde kullanılmaktadır.

 

 

Köpek Mezarlığı

Şapelin hemen yan tarafından: kraliyet köpekleri için yapılmış bir mezarlık ilgi çekmektedir. Çünkü: bu mezarlığın ne kadar bakımlı ve düzenli olduğunu gördüğünüzde şaşıracaksınız. 1840 yılından bu yana: kraliyet ailesinin evcil köpekleri ve Alay maskot köpekleri öldüklerinde buraya gömülmüşlerdir.

 

 

Mons Meg

Günümüzde: St Margaret şapeli önünde görülen bu top: 1449 yılında yaptırılmış ve Kral James II ye takdim edilmiştir. Top: 15.yüzyılda kuşatma sırasında kalenin savunması için İngilizlere karşı bir kez kullanılmıştır. İsminin “Mons” olmasının nedeni: Belçika’da “Mons” denilen yerde yapılmış olmasından gelmektedir.

Topun ağırlığı: 6 tondur. Top ile 150 kg. ağırlığındaki gülleler: yaklaşık 2 km. uzaklığa kadar atılabilmektedir. Günümüzde bu güllelerden birkaç tanesi topun yanında bulunmaktadır.
Mons Meg: son olarak 14 Ekim 1681 tarihinde, Albany ve York Dükü James VII’nin doğum gününü kutlamak için ateşlendi ve Foog kapısı yanından, Aziz Margaret Chapel dışına yerleştirildi. Daha sonra: 1754 yılında Londra kulesine giden top, 1829 yılında yine buraya, kendi yerine döndü.

 

Half Moon ve David Kulesi

Kalenin doğu tarafında bulunan bu kuleler: 1570-1580 yılları arasındaki dönemde, Regent Morton tarafından inşa edilmiştir. Kulenin David Kulesi kalıntıları üzerine, iki katlı olarak inşa edildiği söyleniyor.
Kulenin yüksekliği: 16 metredir.

David kulesi: 1912 yılındaki mevcut kulenin bakım çalışmaları sırasında keşfedilmiştir. Kulenin alt kısımları genellikle kapalı olmasına rağmen: çeşitli odalara zaman zaman erişmek mümkün olmaktadır. Ayrıca: mevcut kule üzerinde, 1573 yılındaki kuşatmada yapılan bombardımanın izleri görülebilmektedir.

 

Crown Meydanı-Palace Yard:

Burası, 15.yüzyılda yapılan kalenin ana avlusudur ve kale kayasının güneye bakan yamacında yapay platform üzerinde inşa edilmiştir. Başlangıçta Palace Yard olarak bilinen buranın ismi; 1818 yılında İskoç Crown Jevels tarafından keşfedilince ismi değiştirilmiştir.
Bu avlunun doğusunda Kraliyet Sarayı, güneyinde Great Hall ve batıda: Kraliçe Anne binası ve kuzeyde: ulusal savaş anıtı bulunmaktadır.

 

 

Royal Apartments-Kraliyet Sarayı

Burası: Stewart hükümdarları döneminde kralların ikametgahı olarak kullanılmak üzere yapılmıştır. 1617 yılında, bina: 1615 yılında, James VI tarafından yenilenmiştir ve bu sırada: bazı devlet daireleri ilave edilmiştir. Zemin katta: doğum odası olarak bilinen yerde: İskoç kraliçesi Mary; İskoçya’da James VI ve İngiltere’de James olarak bilinen oğlunu doğurmuştur.

 

 

Taç Odası

Royal Apartments binasının birinci katında: 1615 yılında inşa edilen tonozlu odada: İskoç kralları taş giyiyorlarmış. Burası: Taç odası olarak da adlandırılıyor. 1707 yılında İngiltere ve İskoçya arasında birlik anlaşması imzalanınca: İskoçya’nın bu saygın emanetleri için bir yer aranmış ve yıllar geçtikçe bu eski emanetlerin Londra’ya kaldırıldığı hakkındaki rahatsız edici dedikodular çıkınca: büyük yurtsever Sir Walter Scoot: 1818 yılında kalenin bu bölümünü emanetlerin muhafazası için tanzim etmiştir.

Günümüzde: bir zamanlar İskoç kralları tarafından kullanılan: bir taç, kılıç ve asa görebilirsiniz. Bunlar arasında: büyük Bruce zamanında yapılan taç da bulunmaktadır. Sergilenen taç: 1540 yılında James V tarafından yenilenmiştir. Bu taç: Crawford Moor madeni ve İskoç altınından yapılmıştır. Yapanların ise, Fransız ustalar olduğu söyleniyor. Burada bulunan asa: 1494 yılında, Papa tarafından, James IV’e hediye edilmiştir.

sanın üstünde: bir İskoç incisi ve kesilmiş ve parlatılmış kaya kristali bulunmaktadır. Yine burada bulunan devlet kılıcı: 1507 yılında Papa tarafından James IV’e hediye edilmiştir. Kılıcın güzel işçiliği ilgi çekmektedir ve 1 metre uzunluğundadır. Ayrıca: yine Papa tarafından kutsanmış bir şapka hediye edilmiştir.

 

 

Kader Taşı-Scone Taşı

30 Kasım 1996 tarihinde: St Andrew günü: İskoçya’nın taç giyme taşı (Kader Taşı): Westminter Abbey’den İskoçya’ya geri döndü ve Edinburg Kalesindeki Taç odaya yerleştirildi.
Aslında: bu taş, sıradan bir kum taşı parçası olarak görülse de: derin sembolik anlamı vardır ve yüzyıllara yayılan Anglo-İskoç rekabetinin anılarıyla doludur. Bu taş: yüzyıllar boyunca: İskoç kralları ve kraliçeleri tarafından, geleneksel olarak taç giyme törenlerinde koltuk gibi kullanılmıştır. Son olarak: 1292 yılında, King Edward Balliol: bu taş üzerinde oturarak taç giymiştir.

Ancak: bu taş; Kral Edward tarafından buradan çalınarak Westminster Abbey’e kaçırılmıştır. 1950 yılında ise, bir gurup İskoç milliyetçisi tarafından, İskoçya taşı çalınır ancak geri iade edilir.

Peki bu taşın ortaya çıkışı nasıldır? Taş: 9.yüzyılda Sicilya, Mısır, İspanya ve İrlanda dahil uzun bir yolculuk yaptıktan sonra İskoçya’ya getirilmiştir. Birçok kişi: Scone kutsal taşını: gerçek ev olarak nitelendirmektedirler.

 

Great Hall

Burası, 1510 yılında: James IV tarafından yaptırılmıştır. Valiliğin hemen yanındaki bu mekan: bir süre mühimmat deposu olarak da kullanılmıştır.
İskoçya Parlamentosu: yüz yıllık bir süre boyunca bu salonda bir araya gelmiştir.

Salonun: dekoratif oyma tas konsolları, yanlardaki Rönesans detaylar ve diğer güzel süslemeler: İskoçya’da sanat çalışmalarının 1500’lü yıllarda ne ölçüde ileri gittiğini kanıtlamaktadır.
Salonun 1504 yılında yapılan duvarları: İngiltere’nin en iyi ahşap oymalarıdır. Tavan ahşabı: gemi iskeleti şeklinde yapılmıştır ve yine söylenenlere göre: bu ahşap işlemelerde hiç çivi kullanılmamıştır.

Binanın avlusunun güney ucunda: bir müze bulunmaktadır.

 

İskoçya Ulusal Kurtuluş Savaşı Müzesi

Müzede: İskoçya’nın askeri tarihinin 400 yıllık geçmişine ait objeler sergilenmektedir. Bunlar arasında bulunanlar: üniformalar, madalyalar, silahlar ve diğer askeri malzemelerdir. Ayrıca: çok başarılı şekilde fotoğraflanmış ve yerleştirilmiş savaş resimleri de görülüyor.

 

 

İskoç National War Memorial-İskoç Ulusal Savaş Anıtı

1917 yılında I. Dünya Savaşı (1914-1918)sonunda, mimar Sir Robert Lorimar tarafından böyle bir anıtın yapılması fikri ortaya atılmıştır. Ortaçağ döneminde: St Mary kilisesi buradadır. 1540 yılında, kuzey kışlasına yer açmak için yıkılmış ve 1755 yılında burası cephane evine dönüştürülmüştür. 1863 yılında ise, bina: Robert Billings tarafından geliştirilmiştir. Ordu 1923 yılında binayı boşaltmış ve Sir Robert Lorimer’in önerisi, burada hayata geçirilmiştir.

1923 yılında anıtın yapımına başlanmış ve 1927 tarihinde bitirilmiştir. Açılışı: Prince of Wales Kral Edward VIII tarafından 14 Temmuz 1927 tarihinde yapılmıştır.

Anıt: her iki dünya savaşında görev yapan ve ölen İskoç askerleri anısına yapılmıştır.
Yapının içindeki sunağın üzerine, en yüksek noktaya yerleştirilen mühürlü bir tabut üzerinde: I. Dünya savaşında ölen 147.000 ve II. Dünya savaşında ölen 50.000 İskoç askerinin isimleri yazılıdır.

 

ST GİLES KATEDRALİ

Katedral: Royal Mile yakın, Edinburg kalesi ve İskoçya Müzesi ve Hoyrood House Sarayı ile birlikte aynı konumda, Old Town bölgesinin kalbindedir. Yani: Parlamento Meydanı yanında, Hight Street üzerinde yer alan görkemli bir katedraldir. Bu dini yapı: her zaman dini ve siyasi gelişmelerde önemli bir rol oynamıştır. Hatta: günümüzde her yıl Ağustos ayında kutlanan Fringe festivalinin açılışı burada yapılmaktadır.

Protestan reformcu Knox’un görev aldığı ve Hıristiyanların ilk toplandıkları ve ibadet ettikleri yer olan, Presbiteryanizmin ana kilisesi bu katedral: 1495 yılında yapılmıştır. Ama, burada 8.yüzyılda küçük bir kilise bulunduğu ve bu küçük kilisenin İskoç Reformasyon hareketinde önemli rol oynadığı söylenir. Çünkü: Knox: Katolikler ile Protestanlar arasındaki mücadelede önemli rol oynamış ve hatta Katolik Kraliçe Mary’nin öldürülmesini sağlamıştır.

Ülke insanları, Protestanlığı kabul edince: Kraliçe Mary, kafası kesilerek öldürülmüştür. İlginç bir rastlantı olarak: Mary’nin oğlu VI. James: I. Elizabeth’in İngiliz tahtına varis bırakmadan ölmesi üzerine: I. James olarak İngiliz tahtına geçmiştir.

300 yıllık süreçte, bu bina: polis karakolu, yangın istasyonu, bir okul ve kömür deposu olarak kullanılmıştır. Şehirdeki fahişeler, burada hapsedilmiştir. Yapı: 17. yüzyılda bir katedral olur ve günümüzde de, İskoçya kilisesinin Edinburgh şehrindeki ibadet yeri olarak bilinir. Buranın çan kulesi: şehrin silüetinde belirgin şekilde görülmektedir.

Kilisede bulunan vitraylar ilgi çekicidir. Ayrıca: burada “Thistle Şapeli” de görülmelidir.
Katedrale giriş ücretsizdir. Ancak ziyaretçiler, kişi başına 3 paund bağış yapmaya davet edilirler. Fotoğraf çekmek isterseniz, 2 paund daha ödemeniz gerekir. Katedral dükkanında: katedral ile ilgili hediyelik eşyalar, kitap ve cd ler bulunmaktadır.

 

 

HUB.TOOLBOTH KİRK-İSKOÇYA KİLİSESİ GENEL KURUL SALONU

Hight Street üzerinde bulunan bu gotik tarzı bina: 1842-1844 yılları arasında, İskoçya kilisesi Genel Kurulu olarak: Augustus Pugin (1812-1852) ve James Gillespide Graham (1777-1858) tarafından inşa ettirilmiştir. Yapının etkileyici, sivri kulesinin uzunluğu 74 metredir ve hemen dikkati çekmektedir.

1984 yılından sonra kapalı tutulan yapı: 1999 yılındaki Edinburg Festivali sırasında “HUB” ismiyle açılmıştır. Günümüzde: özellikle Edinburgh Uluslar arası Festivali ve Edinburgh Noel kutlamalarında: sanat ve eğlence etkinlikleri için kullanılmaktadır. Çünkü: her ne kadar İskoçya Kilisesi Genel Kurulu toplantı salonu olarak yapılmış olsa da: günümüzde bir kafe/restoran ve iç performans alanı olarak kullanılmaktadır. Yapının etkinlik salonu; 420 koltuk kapasitelidir.

 

NMS-İSKOÇYA ULUSAL KRALİYET MÜZESİ

Chambers Street.EH1-1JF adresindedir. Giriş ücretsizdir.
Bu müze: İngiltere’de en çok ziyaret edilen 10 yerden birisidir ve dünya çapında ise, en çok ziyaret edilen 20 yerden birisi olarak bilinir.

Müze 1985 yılında kurulmuştur. Kuruluşunda: İskoçya Kraliyet Müzesi ve ulusal müze koleksiyonları birleştirilmiştir. Ayrıca: yine burada İskoç arkeolojik buluntuları, ortaçağ nesneleri ve dünyanın dört bir yanından getirilen jeolojik, arkeolojik ve doğal tarihi eserler, bilim ve teknoloji bulguları sergilenmektedir. Bunlar arasında öne çıkanlar: doldurulmuş Dolly koyunudur. Bu: bir yetişkin memelinin, ilk başarılı klonlanmış örneği olarak müzede sergilenmektedir.

Müzede: ayrıca, eski Mısır sergileri, ünlü şarkıcı Elton John’un abartılı giysileri, Milenyum saat adında büyük bir kinetik heykel.
Müzede: 20.000 üzerinde büyüleyici eser bulunmaktadır. Bu muhteşem koleksiyon: İskoçya tarihi boyunca ziyaretçileri ilham verici bir yolculuğa çıkarır.

 

NEW ASSAMLY HALL-İSKOÇ PARLAMENTO BİNASI

Bu etkileyici bina: aslında 1859 yılında serbest kilise için inşa edilmiştir. Bir yüksekçe höyük üstünde, Princes Street’e bakmaktadır.
İskoç Parlamentosu: Ekim 2004 tarihinde Holyrood bölgesinde yapılan yeni Parlamento Binasına geçene kadar burada faaliyetlerini sürdürmüştür.
Günümüzde ise, burası: meclis salonunda İskoçya kilisesinin yıllık genel kurul toplantıları yapılmaktadır. Ayrıca: Festival süresince, büyük ölçekli tiyatro gösterileri burada düzenlenir.

 

 

AUGUSTİNE UNİTED CHURCH

George IV Bridge.EH1-1EL adresindedir.
Bu kilise: Royal Mile sadece birkaç dakika uzaklıkta, Old Town bölgesinin kalbinde yer almaktadır. Kilise: St Augustine adanmıştır.

 

 

BEDLAM TİYATROSU

Bristo Street.EH1-1EZ adresindedir.
Burası öğrenciler tarafından kullanılan bir tiyatro salonudur. Burada: Edinburg Üniversity Theatre Company tarafından, düzenli olarak, geleneksel oyunlar ve müzikaller, doğaçlamalar ve komedi gösterileri düzenlenmektedir. Bu öğrenci topluluğu: 1896 yılında kurulmuştur ve İngiltere’nin en eski öğrenci tiyatro topluluğudur.
Ancak: salon: Ağustos ayında, Fringe festivali sırasında 33 yıldır diğer tiyatro şirketlerine ev sahipliği yapmaktadır.

Burada: 90 kişilik oditoryum bulunmaktadır.

Tiyatronun bulunduğu bina: mimar Thomas Hamilton tarafından tasarlanmış ve 19.yüzyılda neo-gotik stilde yapılmış ve 1980 yılında Edinburgh Üniversitesi Tiyatro Şirketine verilmiştir. Bu tarihten önce ise, burası kilise olarak kullanılıyormuş. Tiyatro: şehrin ilk ruh sağlığı hastanesinin adını almıştır. Yapının asırlık taş cephesi: Edinburgh Üniversitesi tarafından yürütülen bir proje ile kapsamlı onarımdan geçirilmiştir.

 

CANONGATE KİRK

Canongate.EH8-8BR adresindedir.
1688 yılında inşa edilmiş bu aydınlık ve ferah kilise: Holyroad Sarayı ve Edinburgh kalesine hizmet vermektedir. Burada harika akustik bulunmaktadır, herhangi bir konsere denk gelirseniz, bu akustiği yaşamanızı öneririm.

 

CAMERA OBSCURA&WORLD OF İLLUSİON

Castelhill. Kraliyet Mile.EH1-2ND adresindedir.
Buraya giriş ücretlidir, yetişkinler için 10.95 paund, çocuklar için 7.95 paund ücret ödenir. Pazartesi-Pazar günleri arasında açık bulunduğu saatler: 09.30-19.00 arasındadır. Son kamera sunumu: kapanış saatinden 1 saat önce başlamaktadır.

5 katlı burası: 1851 yılında yapılmış ve günümüze kadar 150 yıldır hizmet vermektedir.
Burada: özellikle: Magıc Gallery, Giant Fortex, Giant Kaleidoscope ve Light Fantastic bölümlerini mutlaka gezmelisiniz.

Burası tam bir sihir ve illizyon dünyası olarak ilgi çekmektedir.
Hatta: 98 basamaklı bir merdivenden çıktığınızda: karanlık bir odada, daire şeklindeki bir perde üzerine yansıtılan canlı şehir manzarası gerçekten muhteşemdir.
Kulenin tepesinde ise, ücretsiz olan teleskopları kullanarak gökyüzünü izleyebilirsiniz.

 

 

EDİNBURGH WRİTERS MUSEUM

Dar Lady merdivenlerinden yukarı doğru tırmandığınızda: 1622 yılında inşa edilmiş, Lady evinin bulunduğu bu müzeye ulaşabilirsiniz. Bu ev: John Dalrymple (1648-1707) tarafından satın alınmış ve ölünce dul eşine kalmıştır.

Burada: Sir Walter Scott, Robert Louis Stevenson ve Robert Burns gibi seçkin yazarlara ait objeler sergilenmektedir. Burayı ziyaret ederseniz: nadir kitaplar, portreler, Burns’ün yazı masası, Scott’un satranç tahtası, sallanan at, yemek masası ve onun Wavaley romanlarını ürettiği matbaanın orijinal araçlarını görebilirsiniz.

 

REAL MARY KİNG’S CLOSE

Yerin altındaki burayı mutlaka görmelisiniz.
Hayalet ve veba eşliğinde: o zamanın doktorlarının kuş gagasına (bu gaganın bulunduğu yere: güzel kokan çiçek polenleri ve baharatlar yerleştiriyorlarmış) benzer bir maske takarak nasıl görev yaptıklarına şahit olabilirsiniz. O dönemde: vebanın özellikle kötü koku ile yayıldığı düşünülüyormuş ve bu tür bir önlem alınıyormuş. Yani, bir anlamda: maske içine yerleştirilen bu güzel koku ve baharatların kokusunun: kişilerden, her türlü haşaratı uzaklaştırdığı görülüyormuş ve böylece veba önleniyormuş.

 

 

EDİNBURGH CASTLE GARDEN

Burası: Edinburgh kalesi ve güney batıda bulunan Princess Street Garden ve kuzey doğuda ise demiryolu hattı ile çevrilidir. Yani: park alanı: Edinburgh kalesinin sarp kuzey bölümündedir ve Princes Street Gardens’den çok daha az ziyaretçi almaktadır. Zaten: kalenin bulunduğu bölümden kaya düşme tehlikesi nedeniyle park alanı bazen güvenlik nedeniyle kapalı bulundurulur. Bu nedenle: parkı ziyaret etmeden önce: açık olup olmadığını öğrenmeniz gerekir.
Parka ulaşmak isterseniz: West Princes Street Garden karşısındaki demiryolu karşısından ulaşabilirsiniz.

 

ROYAL MİLLE STREET

Kalenin hemen çıkışında, günümüzde otopark olarak kullanılan bu alan: ortaçağ döneminde idamların yapıldığı yer olarak biliniyor. Hatta: burada günümüzde de görülen bir bar: “Last Drop” denilen bir bar bar: idam edilecek kişi, buraya getiriliyor ve son içkisini içmesine izin veriliyormuş.
Günümüzde ise, otopark görevi dışında, dünyanın en büyük açık alan festivallerinden birisine ev sahipliği yapmaktadır. Her yıl: burada, yüzlerce gösteri, konser ve şov düzenleniyormuş.

Bu cadde: ortaçağ döneminde: şehrin merkeziymiş. Burada yaşayanlar: ortaçağ döneminde “gardy-loo” yani “suya dikkat” diye bağırarak: evlerinin pencerelerinden lazımlıktaki idrar ve dışkılarını sokağa, yollara dökerlermiş. Caddeye bu ismin verilme nedeni ise, caddenin toplam “bir İskoç Mili” olmasıdır. Yani: cadde 1.12 mil, 1.8 km. dir.

Evet, gelelim günümüze

Royal Mille Street üzerinde yürürken ise: caddenin her iki yakasında yüzlerce hediyelik eşya satan dükkanlar görebilirsiniz ve buralardan alışveriş yapabilirsiniz. Dükkanlarda: hediyelik eşyalarla birlikte, viski ve kaşmir atkılar da satılıyor. Caddeye açılan bazı sokaklara, en fazla yan yana iki kişi sığabiliyor, bu sokakları da gezebilirsiniz.
Ayrıca, yine bu cadde üzerinde, ulusal çalgı gayda çalan ekose etekli erkekleri görebilirsiniz. Bu ekose eteklere “kilt” ismi veriliyor.
Cadde 2 km. uzunluğundadır ve Edinburgh kalesi ile Holyroad House (Kraliyet Sarayı) nı birbirine bağlamaktadır. Bu cadde üzerinde bulunan yapılar şunlardır:

1. Edinburgh Casle
2. Castle Hill
3. The Lawnmarket
4. Parliament Square
5. The High Street
6. The Canongate
7. Holyrood
8. Holyrood Park

 

CASTLE HİLL-KALE TEPESİ

Kale tepesinde, kaleye girmeden önce görebilecekleriniz şunlardır.

Sol Bölümde

1. Castle Esplanade
2. Castle Wynd Step
3. Cannonball House
4. Scatch Whisky Experience
5. Witchery Tours Buluşma Noktası
6. By Castle Witchery
7. Witch Restaurant
8. Boswell’s
9. Tolbootk Kirk

 

Castle Wynd Steps

Grassmarket’ten sonra: Castle Hill bölgesinde, kalenin girişindeki Castle Esplanade bölgesine çıkmak için bu 187 basamaktan oluşan merdivenleri tırmanmak gerekmektedir. Bölgedeki en yakın genel tuvaletler buradadır.

 

Castle Esplanade

Kale önünde: Esplanade denilen bir avlu vardır. Burası: 16.yüzyıldan itibaren vardır ve 1750’li yıllarda buranın tören alanı olarak kullanıldığı görülür. Bu tören alanı: 1845 yılında genişletilmiştir. Bu alanın başında: Gatehouse denilen bir bina bulunur.
1820 yılından bu yana: buradaki açık hava sahnesinde, her yıl “Askeri Tatoo” bando gösterileri ve pop ve rock konserleri etkinlikleri düzenlenmektedir. Burada konser veren ünlü sanatçılar arasında bulunanlar: Tom Jones, Elton John sayılabilir.

 

Cannonball House

Castle Esplanade’ye yürürken, Cannonball House, sağ tarafta yer almaktadır. Bina: batı yönünde, yarısına kadar duvara gömülü bir gülle ile anılır ve adını buradan almıştır.
Bu güllenin neden orada olduğu hakkında, iki hikaye anlatılmaktadır.
İlk hikaye: gülle 1745 yılında kaleden ateşlenmiştir. Amaç: Bonnie Prince Charlie’nin Holyrood Sarayıdır.
İkinci hikaye: 1621 yılında, Edinburg’un 7 km. güneyindeki tepelerden buraya tatlı su getirmek için çalışmalar yapan mühendisler tarafından yerleştirildiği yönündedir.

İskoçya Edinburgh Old Town

 

Scotch Whisky Experience

Sansasyonel bir yolculuk için: burayı ziyaret etmelisiniz. Eğer viski yapma sürecinin bir parçası olmayı düşünürseniz, bu tur mutlaka hoşunuza gidecektir. Yol boyunca, uzman tur rehberleri ve viski danışmanları, sizlere viski yapımı hakkında bilgi vereceklerdir. Ayrıca: damağa hitap edecek Single Malt Whisky’leri tadabilir ve kokularını keşfedebilirsiniz.

Buranın dükkanında: 300 den fazla malt scoth whisy çeşidi bulunuyor. Burada: ziyaretçilerin kendi benzersiz tatma paketini oluşturmaları için, minyatür viskiler bulunuyor. Ancak: tur satın almış olanlara: 70 cl. Şişe ve tatma paketleri özel bir indirimle satılmaktadır. Burada: Whisky Shop yanında: Özel etkinliklerin düzenlenebileceği bir yer, Amber Restaurt ve viski kursları verilen yer de bulunur.

 

 

Bay Castle Witchery

Witchery: Royal Mile üstündedir ve Edinburg kalesi yaklaşım yolunun sol tarafında: Old Town merkezinde pitoresk binalar topluluğu içinde gizlidir. Girişinde: yaldızlı bir hanedan işareti bulunmaktadır.

Burası: büyülü İskoçya’da olağanüstü bir yemek deneyimi için, dünya çapında bir üne sahip olmuştur. 40 yıllık hizmetini sürdüren restoran: hem Edinburglular ve hem de pek çok ünlü hayranı ve ziyaretçiler tarafından sevilen bir dönüm noktasıdır.

Burada: İskoç deniz ürünleri, sığır eti, kuzu eti yemekleri bulabilirsiniz. Aynı zamanda: buraya özel Angus eti biftek tartare, tuzlu taze deniz ürünleri ve diğer İskoç ürünleri menüde görülmektedir. Restoran her gün saat: 12.00 ile 23.30 arasında açıktır.

Burada bir de otel bölümü bulunuyor. Otel: Cosmopolitan dergisi tarafından: dünyanın yedi harikasından biri olarak seçilmiştir. Otel odalarında: tüm objeler antika ve tarihi parçalardan oluşmaktadır. Elbette fiyatların çok uçuk olduğunu yani yüksek olduğunu tahmin etmişsinizdir. Bu yüzden fazla ayrıntıya girmek istemiyorum.

 

 

Boswell’s Court

Dr Johnston James Boswell: 18.yüzyılda burada yaşamış ünlü bir din adamıdır. Günümüzde Witchery Restoran’ın girişindeki bu giriş bölümü: Boswell’in yeğeni James Boswell (1740-1795) tarafından yaptırılmıştır.

 

 

Greyfriars Kilisesi

Greyfiars Toolboth ve Highland Kilisesi olarak da bilinen bu yapı: Reformasyon sonrasında, Edinburg şehrinde inşa edilen 1621 yılında açılan ilk kilisedir.
Dini hizmeti dışında, yapı: özellikle Fringe festivali sırasında: klasik resital ve konserlere ev sahipliği yapmaktadır.
Günümüzde kilise mezarlığında, biraz önce sözünü ettiğim: terrier Greyfiars Boby ve efendisi olarak bilinen Eski Jock’un mezarları da bulunmaktadır.

 

Sağ Bölümde

1. Princes Street Garden
2. Cadılar
3. Ramsay Bahçe
4. Goospie evi
5. Tartan Weaving Mill
6. Camera Obscura
7. Skinner
8. Semple
9. Kale Gift Shop
10. Jollie’s
11. Yeni Meclis Salonu
12. The Lane Market

İskoçya Edinburgh Old Town

 

Withhes Well-Cadılar Kuyusu

Kalenin batı duvarı, Esplande girişinde “Tartan Weaving Mill” denilen yerin yanındadır. Burada: duvarda dökme demir bir yazıt bulunur. Bu yazıtta: burada 300 kadının cadı olmakla suçlanarak yakıldıkları yazılıdır. 16.yüzyılda Castlehill denilen burada cadı yakma eylemleri yapılmıştır. Kurbanlar: genellikle öldürülmeden önce acımasız işkencelere tabi tutulmuşlardır.
Belki hatırlayacaksınız, Edinburgh şehrinin genel özelliklerinde de anlatmıştım. Cadı olmakla suçlanan kadınlar: önce “Nor Loch” denilen gölette suya batırılırlarmış. (Bu göletin nasıl yapıldığını da aşağıda anlatacağım)

Douking Tabure denilen oturağa oturtulan kadınlar: başparmak ve ayak parmakları birbirine bağlı olarak: Loch denilen göletteki dışkıların (şehirde yaşayan insanlar dışkılarını bu gölete atmaktadırlar) içine, iki kere batırılmaktadır. Cadı şüphesi bulunan kadın: sandalye ile birlikte gölete, dışkıların içine battığında boğularak ölürse onun masum olduğu anlaşılırmış ama kadın öldüğüyle kalırmış. Eğer boğulmaz, hayatta kalırsa, o suçlu bulunurmuş ve Castlehill yani burada yakılarak öldürülürmüş.

Bu kurbanlardan birisi de: Leith dışında büyük kullanarak bir gemiyi batırdığına ve Kuzey Berwick bölgesine girerken Kral James VI nın gemisini batırmaya çalışmakla ve cadılıkla suçlanan “Dame Euphane MacCalzean” dır.

 

 

Nor Loch

1460 yılında: Kral James III: Old Town ve Princes Street arasında kalan toprak bölüme: kalenin kuzey bölgesinin savunmasının güçlendirilmesi için suni bir su göleti yapılmasını emretmiştir. Bunun üzerine: burada bir baraj inşa edilir. Kalenin dibinde, orijinal St Margaret kuyusundan akan doğal kaynak suyu: buraya toplanır. Burası: başlangıçta Edinburg sakinleri için: güzel ve rahatlatıcı bir yer olarak kullanılmış, yazın tekne binilmiş, kışın paten yapılmıştır. Ayrıca: göl, kalenin manzarasını yansıtarak güzel bir görünüm ortaya koymuştur.

Ancak, bu uygun destinasyon, zamanla bir lağım haline getirilmiştir. Çünkü: insan dışkıları dahil her türlü atık: yıllar içinde buraya dökülmüştür. Bunun sonucunda ise: iğrenç duman ve metan gazları: yöre halkının sağlığını tehdit etmeye başlamıştır. 1759 yılına gelindiğinde: kuzeyde New Town binasının yanından, Loch gölü suları tahliye edilmeye başlanmıştır. Vadi, günümüzde “Princes Street Gardens” dir.

 

 

Ramsay Garden

Bu kırmızı çatılı, beyaz duvarlı evler: öncü şehir planlamacısı ve mimar Sir Patrick Geddes (1854-1932) tarafından 1893 yılında tasarlanmıştır.

 

 

Goose pie House

Burası: ünlü şair Allan Ramsay (1686-1758) tarafından konut olarak kullanılmıştır ve 1740 yılında yapılmıştır. Evin ismi: sekiz taraflı pasta şeklinden gelmektedir. Bu evin çevresindeki evler de: şair sonrasında “Ramsay Garden” olarak isimlendirilmişlerdir.
Princes Street Gardens’e bakan ev: evlerin ön tarafında yer alır ve en eski olanıdır. Ramsay sokaktan aşağıya doğru yürürseniz bu evi görebilirsiniz.

 

 

Tartan Weaving Mill

Burası: Royal Mill yolcuları için başlıca su kaynağı olarak kullanılan yerdir. 5 katlı değirmen ilgi çekmektedir. Çalışma tezgahlarında: yoğun bir fabrikanın atmosferi görülmektedir. Burada: İskoç hediyelik eşya dükkanları ve seyahat acentaları bulunmaktadır.

 

 

Skinner’s Close

Bu kapının ismi: 1635 yılında burayı işgal eden Edinburglu kürkçülerden gelmektedir.

 

Semple’s:

Lady Semple: 8.Rab Semple’nin dul eşidir. Burada: 1638 yılından kalma bir konağın kalıntılarını bulabilirsiniz.

Gezimize devam ediyoruz.

IV. George köprüsünden sapınca: bir heykel göreceksiniz ki, bu meşhur heykeli mutlaka görmelisiniz.

 

GREYFİARS BOBBY HEYKELİ

1872 yılında Terrier cinsi bu köpek: sahibi ölünce, tam 14 yıl boyunca mezarının başından ayrılmamış olarak tanınıyor. Soğuk ve açlık duygularını bastırarak yıllarca sahibinin mezarı başından ayrılmayan bu köpek: Edinburghlular tarafından fahri hemşeri olarak kabul edilmiş ve buraya heykeli dikilmiştir. Heykelin üzerinde “Dostluk, sevgi ve şefkati senden öğrendik” yazısı bulunuyor.

 

TOPLANTI SALONU

Bu meclis salonu: İskoçya Kilisesi Genel kurulunun yıllık toplantılarının yapıldığı bir yerdir ve Edinburg kalesinin doğusunda bulunan bir neo-gotik mimari stilli yapıdır. Yapının ikiz kuleleri, şehrin silüetinde hemen görülmektedir. Yapı: 19.yüzyılda yapılmıştır. Üzerinde: armaları, Victoria portreleri, resimler ve ahşap paneller ilgi çekmektedir. Salon 750 koltuk kapasitelidir.

 

KRALİYET KOLLEJİ

Nicolson Sokak.EH8-9DW adresindedir.
Rolay College: 1505 yılından bu yana kurumsal bir organ olarak, dünyanın en eski şirketlerinden birisidir. Burada: iki konferans tesisi, bir müze ve küçük bir otel bulunmaktadır.

 

HOLYROOD PARK

Holyrood park bölgesinin zirvesi: Arthur’s Seat’ dir. UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası Listesi’ndedir.
Buraya ulaşmak için uzunca bir yol yürümeniz gerekiyor, yani gününüzün yarısını buraya ayırmalısınız, ama bu volkanik tepeye ulaştığınızda karşılaşacağınız manzara gerçekten muhteşem, bence kesinlikle gidin. Parlamento meydanından binilen otobüsler buraya ulaşır ama yine de otobüsten inince, yarım saatlik bir yürüyüş yapmanız gerekir.
250 metre yükseklikteki bu tepenin eteklerinde: yürüyüş yapan, koşan, köpeklerini gezdiren insanları görebilirsiniz.