Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi

DÖBLİNG

Eğer, şehirde yeterli zamanınız varsa, buraya mutlaka zaman ayırmalısınız. Burası: Tuna kanalından, Wienerwald’a kadar yayılmıştır. Villalar, parklar, üzüm bağları ve “Heuriger şarap evleri” bulunuyor.

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi Klosterneuberg

KLOSTERNEUBERG

Burada: etkileyici bir manastır var. Augustinusçu manastırı. Manastır: 1106 yılında, Babenberg Dükü III. Leopold tarafından yaptırılmıştır. Fakat, manastır hakkında daha çok, 18.yüzyıldaki kral VI. Karl zamanında yapılan düzenlemelerde söz etmek mümkündür.

Kral, dokuz kubbeli bir kilise-saray bileşimi yaptırmak ister, ancak büyük kubbedeki imparatorluk tacı ile, küçüğündeki Avusturya arşidükü tacının tamamlandığını görebilmiştir.

Burada: modern bir sanat müzesi de var. Adı: Sammlung Essl. Müze, Avusturyalı, Amerikan ve İngiliz avangart sanatçıların eserlerine ayrılmıştır.

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi Baden

BADEN

Ağustos 2016 tarihinde, burayı ziyaret ettim. Şehrin 25 km. güneyinde, Helenental Vadisindedir. Burası termal kaynakların, Romalılardan beri kullanıldığı bir yerdir. Zaten “Bad” kelimesi “Banyo” anlamına gelmektedir.

Almancada “Baden” de çoğuldur yani “Banyolar” anlamına gelir. 1803 yılında, Maria Teresa ve Franz Joseph tarafından ilk yerleşim yapılmış.

Viyana zenginliğinin simgesi haline gelmiş bir yer. Kaplıcanın 36 derece sıcaklıkta çıkan kükürtlü suları nedeniyle, Viyana şehrinin zengin tabakası, burada birçok villa yaptırmış. Ziyaretçiler: termal suların bulunduğu açık ve kapalı havuzlara ve kaplıcalara girebiliyorlar.

Burası bir zamanlar, birçok ünlü tarafından ziyaret edilmiştir.

Örneğin: Mozart, ünlü 9’ncu senfonisini buradaki bir evde bestelemiştir. Bu ev görülebilmekte, hemen dış duvarında bu konu ile ilgili bir tabela bulunmaktadır.

Evin hemen ilerisindeki sokak geçildiğinde meydanda yine bir veba anıtı görülmektedir. Aynı meydanda güzel bir Belediye binası ve yine güzel parklar bulunmaktadır.

Buraya giderseniz, sakin sokaklarda yürüyüş yapabilir, hediyelik eşya dükkanlarını gezebilir ve kaplıcalardan yararlanabilirsiniz.

Hatta: açık havuzlar şeklindeki kaplıcalara giden, ellerinde deniz malzemeleri, şişme yataklar, şişme simitler olan çocukları görebilirsiniz.

Açık havuzların bulunduğu bölüme gitmeyi düşünenler, yanlarına mayo almalıdırlar.

Küçük bir not: Mozart çikolatalarını burada uygun fiyatlı bulup satın alabilirsiniz. Şehrin daha önemli özelliği, bir ticaret şehri olmasıdır. Çok büyük kervanların geldiği ve gittiği bir yer olarak önem kazanmıştır.

Bunun sonucunda şehir çok zenginleşmiş ve 19’ncu yüzyılda Viyana paralelinde gelişmeler burada yatırımlara sebep olmuştur. Günümüzde, daha çok Viyanalı insanların etkinlik alanı gibidir.

Viyanalı insanlar: araba ve trenlere binerler, yaklaşık 40-45 dakika yolculuktan sonra, buradaki etkinliklere katılırlar. Hatta, burada kumarhaneler bulunmaktadır.

Şarap ve bira festivalleri düzenlenir. Bisiklet ve araba yarışları olur. Yani, bir şekilde insanlar hafta sonlarını burada geçirirler.

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi Mayerling

MAYERLİNG 

Baden şehrine yakın burası, şehir merkezine 1 saatlik uzaklıkta bir yer. Burada yaşanan trajedi insanların ilgisini çekmektedir. İmparatoriçe Elizabeth (Sisi)’in aynı zamanda krallık naibi olan oğlu Rudolf : Belçika prensesi Stephanie ile evlendirilir.

Bir kız çocukları olur.

Ancak, av merakı olan Rudolf: burada, bu köşkü yaptırır.

Bir süre sonra ise: Barones Marie Vetsera ile tanışır.

Rudolf: 17 yaşındaki bu kıza, büyük bir aşk ile bağlanır. Ancak bir gün: av köşkünde: Rudolf ve sevgilisi ölü bulunur.

Rudolf, arkasından bıraktığı bir mektubunda: önce sevgilisini ve sonra da kendini vurduğunu yazar. Rudolf’un emir subayı kendilerini bulmuş ve onun verdiği ifadelere göre durum şekillenmiştir.

İfadesinde: Rudolf’un, kendisi ve diğer görevlilerin köşkü terk etmesini söylediği, ardından av için çağırdığı arkadaşları geldiğinde ise, Rudolf ve sevgilisinin odalarında başlarından vurularak ölmüş olarak bulunduklarını söylemiştir.

Bu olay: tarihe, Mayerling faciası olarak geçer ve hatta filmleri yapılır. Ancak: olayın iç yüzü, gerçekler hiçbir zaman tam olarak belirlenmemiştir.

Halk tarafından çok sevilen Rudolf’un: sevgilisi ve aykırı düşünceleri nedeniyle, babası tarafından öldürüldüğü öne sürülmektedir.

Çünkü Rudolf’un babası, evli olmasına rağmen 17 yaşındaki kızla yaşadığı aşkı onaylamamaktadır.

Katolik inancında boşanmak ta söz konusu olmadığından Rudolf tam bir çıkmaza girer ama bir yandan da babası kral, bu durumdaki bir krallık naibini istememektedir.

Ayrıca, Krallık naibi Rudolf, babasının aksine, krallık yani monarşi aksi, özgürlük ağır basan düşüncelere sahiptir ve bu düşünceler de baba kral tarafından hoş karşılanmamaktadır.

Sonuçta

Olay intihar mı yoksa cinayet mi olarak aydınlatılamaz ve intihar olarak kayıtlara geçer. Yine Katolik inancında intihar edenlerin, dini işlemlerinin yapılmıyor olması da büyük sorun yaratır.

Emir subayı, sevgilisi ile birlikte olduklarını saklaması için uyarılır ve sevgili gizli olarak köşkten kaçırılır ve ailesine teslim edilir.

Ancak kızın ailesi, Rudolf ile birlikte intihar ettiklerinin açıklanmaması konusunda sıkı uyarılır ve uzun süre bu durum kendileri tarafından gizlenir.

Rudolf’un bir kızı vardır ve bu kızı: büyüdüğü zaman, tam bir “Komünizm” yanlısı olur ve babasının kesinlikle intihar değil, suikast sonucu öldürüldüğünü öne süren iddialarda bulunur.

Son zamanlarda ortaya atılan bir iddiaya göre: Rudolf, babasının uyarısı üzerine sevgilisinden ayrılmaya karar verir ve ona güzel bir yüzük hediye ederek ayrılmak istediğini söyler bunun üzerine sevgilisi eline geçirdiği bir şamdan ile vurarak Rudolf’u öldürür ve bunun üzerine odaya giren Emir Subayı, silahı ile sevgiliyi başından vurarak öldürür ve olaya intihar süsü verdirir.

Bu arada: Rudolf yani tek erkek ölünce, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun başına, kral olarak mevcut kralın kardeşi gelir, o da Yugoslavya seyahatinde bir Sırp tarafından öldürülür ve bunun üzerine I. Dünya Savaşı çıkar.

Yani: Mayerling faciası, soru işaretleri yanında, milyonlarca insanın ölmesine sebep olan dünya savaşının çıkmasıyla da anılmaktadır.

Olayın yaşandığı av köşkü yıkılmış ve günümüzde buraya bir kilise yapılmıştır.

Bu yüzden, bazı internet sitelerinde yazılı olduğu gibi, bu av köşkünü gezmek gibi bir durum söz konusu değildir.

Hatta, bu av köşkünün yerine yapılan kilisede bulunan görevliler, tamamen kadınlardan oluşmaktadır ve inanışları gereği, bu kadınlar koyu Katolik’dir ve kimseyle görüşmezler.

Yani, burayı gezmek diye bir durum söz konusu  değil, sadece uzaktan görebilirsiniz. Günümüzde tamamen yemyeşil olan bölge, Viyanalılar tarafından özellikle hafta sonlarında bisiklete binmek ve piknik yapmak gibi etkinlikler için yoğun kullanılmaktadır.

Mayerling bölgesinin bir  diğer özelliği de: keşişhaneler ve manastırlarla dolu olmasıdır.

Çünkü burası koyu bir Katolik krallıkmış ve bu cemaatlere, topluluklara çok detay vermişlerdir.

Burada özellikle Alman Papa 16’ncı Benedit’in eğitim aldığı bir keşişhane gezilmektedir.

Bu üstün eğitim gücü nedeniyle, şu anda Vatikan’la eşdeğer tutulmaktadır.

İstanbul Başakşehir

İstanbul Başakşehir

Son aylarda, isim “Başakşehir Futbol Takımı” ile oldukça bilinir hale gelen Başakşehir ilçesi hakkında bilgileri derledim, buyurun Başakşehir ilçesi.

İstanbul Başakşehir

TARİHİ

Başakşehir Yarımburgaz Mağarasında, günümüzden binlerce yıl öncesine ait yerleşim kalıntıları bulunmuştur.
Yakın geçmişte, bölgenin bilinen en eski ismi “Azatlık” dır. Çünkü: Şamlar Baruthanesinde çalışan Ermeniler, Osmanlı yönetimi tarafından azat edilip birinci sınıf vatandaş ilan edilince, bunların yaşadıkları bu bölgeye de “Azatlık” ismi verilmiştir.

Meşrutiyetin ilanından sonra ise, Arnavut kökenli Resneli Niyazi Bey: bölgedeki Ermenileri buradan göndermiş ve Baruthane ve çevresindeki araziler Resnelilerin olmuştur.

Bu dönemde yörenin ismi Resneli Çiftliğidir. 1952 yılında son Resneli ölünce, arazi, mirasçıları tarafından paylaşılmış ve parça parça satılmıştır. Ardından bölgeye yeni ve modern siteler yapılmıştır.
İlçe Küçükçekmece ilçesine bağlı iken 2008 yılında yeni bir ilçe olmuştur.

İstanbul Başakşehir

GENEL

Yerleşim yeri, İstanbul boğazının 20 km batısındadır. Denize kıyısı yoktur. Yerleşimin güneyinde Küçükçekmece gölü vardır. Bu gölü besleyen Sazlıdere, derin bir vadi oluşturur ve TEM Uluslararası transit kara yolu bu vadiye keserek ilerler. Yörede: Karadeniz ve Marmara arasında oluşan klima sistemi ılıman bir iklim oluşturur. Bu iklim: tarım için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı

BAŞAKPAZAR FUAR VE SERGİ ALANI

Bölgedeki semt pazarlarını bir çatı altında toplamak için düzenlenmiştir.
Burada: gıdadan tekstile kadar çeşitli ürünlerin satıldığı işyerleri bulunuyor. Yani, burası aynı zamanda fuar, festival ve benzeri sosyal etkinliklerin de yapılabileceği bir yer olarak düzenlenmiştir. Yani, bir anlamda AVM denilebilir. Ancak: geniş, ferah ve hijyenik bir alışveriş ortamı yaratılmıştır.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı


Ayrıca: restoranlar, kafeler, sinema salonları da bulunuyor.
En orijinal yönü ise, en üst çatı bölümünde, bir yeşil alan oluşturulmuş olmasıdır. Burada, ziyaretçiler dinlenebilmektedir.

HOŞDERE

Burası, Osmanlı döneminde bir Bulgar çiftliğidir. Çünkü 1877-1878 yılındaki Türk-Rus harbi sırasında, Bulgaristan’dan kaçarak buraya gelen üç Türk aile tarafından kurulmuştur. 1924 yılındaki mübadelenin ardından ise, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’dan da birçok aile muhacir olarak bölgeye gelmiştir.

Günümüzde Başakşehir ilçe sınırları içerisinde bulunan Hoşdere bölgesinde, yaklaşık 110 hektarlık alan üzerinde, 20 bin kişinin yaşaması planlanan Yeni Şehir Projesi geliştiriliyor.

İKİTELLİ ORGANİZA SANAYİ SİTESİ

İstanbul’da bulunan 2 organize sanayi bölgesinden birisi, TEM Otoyolunun hemen kuzeyinde bulunan İkitelli Organize Sanayi Sitesidir. Bağcılar ilçe merkezine 4 km uzaklıktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı

ATATÜRK OLİMPİYAT STADI

Bağcılar ilçe merkezine 9 km uzaklıktadır.
İkitelli bölgesinde bulunan stadyum, UEFA’nın “5 Yıldızlı Stadlar” listesinde bulunmaktadır. Çünkü bünyesinde her türlü organizasyon için uygun donanım bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı


Olimpiyat parkı içinde bulunan stadyum, 1999-2002 yılları arasında yapılmıştır. 77 bin seyirci kapasitelidir. Seyirci kapasitesi olarak Türkiye’nin en büyük stadıdır. Ayrıca 9 kulvarlı atletizm pisti vardır.
Oldukça büyük bir otoparkı bulunmaktadır. Tüm bu güzellikler yanında, bu muhteşem stadyumun eksisi, hiç bitmeyen rüzgar ve üstünün açık olmasıdır.

ISPARTAKULE MEVKİİ

İstanbul-Avrupa arasındaki tren yolunun bir istasyonu buradadır. Burada, ayrıca Ispartakule viyadüğü ve Ispartakule çiftliği bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası

YARIMBURGAZ MAĞARASI

Yörede, Altınşehir mevkiindedir. Bu yüzden halk arasında “Altınşehir Mağarası” olarak da bilinir. İstanbul merkeze 22 km uzaklıktadır. Küçükçekmece gölüne ise 15 km uzaklıktadır.
2001 yılında 1’nci Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Mağaranın 2.5 km güneyinde Küçükçekmece gölü bulunur. Önünden ise Sazlıdere geçer. Ayrıca yine yörede, zengin su kaynakları vardır. Bu yüzden barınma ve konaklama için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası


Mağara içindeki sıcaklık yaz-kış dönemlerinde değişmez, sabittir.

Mağarada ilk araştırmalar, 19’ncu yüzyıl ortalarında Abdullah Bey tarafından yapılmıştır. Daha sonra 1963 yılında aşağı mağaranın giriş kısmında kazılar yapılmıştır.

Mağarada: Paleotik çağa ait çeşitli kalıntılar ve Bizans dönemine ait bir kilise kalıntısı vardır. Ancak, mağara zaman içinde oldukça büyük tahribata uğramıştır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi

AZATLI BARUTHANESİ

1795-1796 yılları arasında Baruthane Nazırı Mehmet Şerif Efendi tarafından yaptırılmıştır. Sultan III Selim tarafından ordunun modernleşmesi hareketinin baş eseri olarak kabul edilir. Temelleri 1794 yılında atılmış ve 2 yılda tamamlanmıştır.

Küçükçekmece gölünün kuzeyinde, göle 4 km uzaklıktadır.

Osmanlı döneminde İstanbul, Selanik ve Gelibolu’da bulunan baruthanelerin verimli olmaması nedeniyle daha modern olan burası inşa edilmiştir. Yapının zemin etüdü oldukça dikkatli seçilmiş, dış cephesi taştan yapılmıştır. Katlı olan yapı, çökmesinin önlenmesi için demir bloklarla örülmüştür.

Barut kalitesini arttırmak için, burada yeni teknoloji kullanılmıştır.

1804 yılında, Şamlar köyünün kuzeyinde Şamlar bendini yaptırır ve baruthaneye bir kanalla su getirilmiştir. Aslında Sultan, avlanma sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismiyle Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve buraya bir su bendi yaptırarak, suyun gücünü kullanarak barut yaptırmak ister.

Bent ve baruthanenin yapımı için araştırmalar yapılır, barut imalatı için Şam’dan sanatkarlar getirilir ve İngiltere’den ise değirmen taşları sağlanır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi


Çünkü baruthane su çarkı ile çalışıyordu. Daha önceki baruthaneler, hayvan gücü ile çalışıyordu. Buranın su gücü ile çalışır yapılmasının amacı, üretimin sürekli devam etmesidir. Hatta: bir saat ustası olan ve mekanik bilgisi fazla Arakel Dadyan, baruthane için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları sonucunda, su çarkı ile çalışan, dumansız bir sistem geliştirmiştir.

Zaman içinde burada üretilen barutlar: Altınşehir mağaralarına yakın bir yerde depolar yaptırılarak muhafaza edilir. Burada Dadyanlar’ın ayrı bir yeri var. Bunlar Ermeni bir ailedir ve Padişahın emriyle baruthaneyi kurup işletiyorlar.

Çünkü Osmanlı topraklarından Dadyanlardan başka bu işi yapabilecek kimse bulunmamaktadır. Baruthanenin yapılışı ile birlikte bölgede kalabalık bir işçi topluluğu oluşuyor.

İşçilerin önemli bir bölümü Ermeniler arasından seçiliyor. Çünkü, barut işi tehlikeli ve Türkler bu işe ilgi göstermiyorlar. Zaten, baruthanenin kurucusu da Ermeniler. Padişah, Dadyanlara ve baruthanede çalışan Ermenilere, Müslümanlara tanınan hakları veriyor.

Böylece bölgenin yeni sakinleri Ermeniler bölgede yeni yerler, topraklar sahiplenmeye başlıyorlar. Hikayenin bundan sonraki bölümünü, aşağıda Resneli Niyazi Çiftliği bölümünde belirteceğim.

Zaman içinde bina birkaç kez onarılmış ve genişletilmiştir.

Baruthane: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ancak bu savaş sırasında, baruthane, Ruslar tarafından tahrip edilmiştir.
Günümüzde: Baruthane binasının çevresinde büyük bir havuz ve hangar benzeri yapı kalıntıları bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Şamlar Bendi

ŞAMLAR BENDİ

Burada: bent kurulurken, baruthane için Şam’dan ustalar getirilir. Yukarıda da belirttiğim gibi, Şam şehrinden gelen ustalar, bu köyün bulunduğu yerde iskan edilirler. Bu ustalar Şam’dan geldiği için köye “Şamlular Kariyesi” ismi verilir.

Bölgede bulunan Sazlıdere’nin en büyük kollarından olan Şamlar Deresinin üzerinde bulunan su bendi, Osmanlı döneminde, Sultan II Mahmut zamanında, 1826-1828 yılları arasında yaptırılmıştır.

Sultan II Mahmut, av sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismi Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve bu suyun önüne bir bent yaptırmak ve suyun gücünden istifade ederek barut yaptırmayı düşünür.

Baruthaneye su sağlamak için kurulmuştur. Yükseklik 10 metredir. Ancak, elbette günümüzde burada da büyük bir kuraklık hüküm sürmektedir.

 

ŞAMLAR KÖYÜ CAMİİ

1839 yılında yapılmıştır. Yapı: dikdörtgen biçimli ve kesme taştandır. Yapının orijinal minaresi, 1995 yılında yıkılmış ve yerine beton minare yapılmıştır. Şamlar köyünün ilk kuruluşu ile ilgili, yukarıda söz etmiştim, Baruthane için Şam şehrinden gelen ustalar ilk olarak burada iskan edilmişler ve köy kurulmuştur.

RESNELİ ÇİFTLİĞİ

Meşrutiyetin ilanında etkili olan Arnavut kökenli Osmanlı devlet adamı Resneli Niyazi Bey, burada bir çiftlik kurmuştur. Kendisi, 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen Meşrutiyet döneminin en büyük devrimci simgesidir.

Resneli Niyazi Bey, Meşrutiyetin ilanının ardından gittiği her yerde “Hürriyet Kahramanı” olarak karşılanıyor. Ancak, aynı zamanda bu bölgeyi de kendisine ayırıyor ve elbette hiç kimse buna karşı çıkamıyor.

O zamanki ismiyle “Azatlık” bölgesini kendisine çiftlik yapıyor. Daha önce buraya yerleşen Ermenileri buradan kovuyor.

Evet, Meşrutiyet yıllarında Hazine-i Hassadan Resneli Niyazi Bey ailesine geçen bu bölge, 1950 yıllarına kadar Resneliler Çiftliği adıyla bu ailenin mülkiyetinde kalmıştır.

Son sahibi 1952 yılında ölünce, mirasçıları 1980’li yıllarda araziyi ayrı ayrı parselleyip paylaşırlar ve satarlar, ancak bölge “Resneli” olarak halen tanınmaktadır.

Çiftliğe ait konaklar, Yarım Burgaz mağarasının ilerisindedir. Burada, yani çiftlik bölgesinde oldukça yoğun bitki çeşitliliği bulunur.
Bu yüzden, çiftlik arazisinin eko parka dönüştürülmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

Bio İstanbul

Başakşehir Sazlıdere Baraj gölü yanında, Bio İstanbul isimli bir proje geliştirilmektedir. Burada, Türkiye’nin ilk biomedikal Bilim Parkı kurulacaktır.

Ayrıca toplam 15 bin konut bulunacakmış. Bu projenin devam edip etmediği hakkında bilgim yok. Sanırım proje iptal edilmiş, çünkü en büyük Amerikalı ortak projeden çekilmiş diye duydum.

İstanbul Büyükçekmece hakkındaki gezi yazım için  Büyükçekmece

İzmir Balçova

İzmir Balçova

Balçova, İzmir merkeze 8 km uzaklıktadır.

İzmir Balçova

TARİHİ

1910 yılında İzmir Vilayeti haritasında, Balçova köyü olarak adlandırılan bölgede, ilk Belediye teşkilatı 1963 yılında kurulmuştur.

Yörenin ilk sakinleri, Narlıdere bölgesinde deniz kenarında otururken, denizden gelen korsanların istilasından kurtulmak için, bugünkü Balçova’nın ilk kurulduğu eski Balçova köyüne göç ederek yerleşirler.

Eski Balçova köyü, o dönemde “Ayesefit” olarak bilinir. Köy arazisinin büyük bir kısmı balçıktır. Bu yüzden köyün ismi “Balçık Havi” olarak değiştirilmiştir. Daha sonra ise bugünkü ismi olan “Balçova” olmuştur. İlçe 1992 yılında ilçe olmuştur.

İzmir Balçova

GENEL

Balçova ilçesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindedir. İlçenin doğusunda Konak, güneyinde Karabağlar, batısında Narlıdere, kuzeyinde İzmir körfezi vardır. İlçe denize yakın yani kuzey tarafta kurulmuştur.

İlçe merkezinin yayılım alanı, denizden 20-80 metre arasında uzaklıktadır. Denizden yüksekliği ortalama 27 metredir.

Bölgede Akdeniz iklimi hakimdir ve toprak özelliğine bağlı olarak farklı bitki toplulukları görülür. Orman, çevrede yok denecek kadar azdır. Teleferik dağının eteklerinde, Kırmızı Akdeniz Toprakları vardır. Bu toprak verimlilik bakımından oldukça fakirdir.

SAHİL KESİMİ

İlçenin 6 km kadar sahil kesimi vardır. Bu sahil kesiminden balıkçılık yapılır.

İzmir Balçova Bağımsız Yargı ve Danıştay Anıtı

BAĞIMSIZ YARGI VE DANIŞTAY ANITI

Bu anıt “Danıştay’a yapılan silahlı saldırıyı gerçekleştiren anlayışa karşı duyarlılığın bir simgesi” olarak yaptırılmıştır. 17 Mayıs 2002 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda Danıştay ikinci daire üyelerinden Mustafa Yücel Özbilgin görevi başında şehit olmuş ve tetkik hakimi yaralanmıştır.

Hukukun üstünlüğünü, adalet ve çağdaşlığı savunanlar, sadece Danıştay’ı değil tüm yargıyı ve uygar dünyanın bütün değerlerini hedef alan bu saldırıyı asla unutmamalıdırlar. Anıt 29 Eylül 2007 günü dikilmiştir.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

İnciraltı’nda Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Yerleşkesinde kuruludur. Okul, 1 Mart 1978 tarihinde Ege Üniversitesine bağlı olarak açılmıştır. 1982 yılına kadar Ege Üniversite yerleşkesinde öğrenime devam edilmiş, 1982 yılında İnciraltı’nda bulunan Yakın Doğu Eczacılık Yüksek okuluna geçilmiştir. Modern eğitim modeli olarak gösterilen öğrenci merkezli eğitim, Türkiye’de ilk kez burada uygulanmaya başlamıştır.

İzmir Balçova İzmir Ekonomi Üniversitesi

İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ

Teleferik mevkiindedir. İzmir Ticaret Odası Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından 2001 yılında kurulmuştur. Ege bölgesi ve İzmir’in ilk vakıf üniversitesi olma özelliği taşır. Bünyesinde 2 fakülte, 5 yüksekokul ve 2 enstitü vardır. Yıllık öğrenci sayısı 10 bin civarındadır. Toplam 464 akademisyen çalışmaktadır.

İzmir Balçova Agamemnon Kaplıcaları ve Balçova Termal Otel

AGAMEMNON KAPLICALARI VE BALÇOVA TERMAL OTEL

Kaplıca suları: günümüzden 2.5-3 milyon yıl önce, İzmir Körfezi ve genelde Ege Denizinin bulunduğu sahanın bloklar halinde çökmesi sırasında oluşan faylar boyunca ortaya çıkan tipik bir fay kaynağıdır.

Dededağı eteğinin doğu-batı doğrultusunda İzmir fayı ile genel olarak kuzey-güney doğrultulu daha kısa fayların kesişme noktasında yer alır.

Kaynakların çıkış yerindeki sıcaklığı 60 derece civarındadır. Daha derinde (500-600 metre) su sıcaklığı 100 dereceyi aşmakta ve açılan kuyulardan çıkan buhar ve sıcak su işyerlerinin ısıtılmasında kullanılmaktadır.

Ülkemizin en ünlü, çok eskiden beri bilinen ve yurt dışında en çok tanınan şifalı kaplıcalarıdır.

Daha çok “Aagememnon Kaplıcaları” adıyla tanınmıştır.

Roma döneminden beri anlatılan hikayeler ve devam eden inanışa göre Mykene Kralı Agamemnon, Troia savaşı sırasında (MÖ 1200) yaralanan askerlerini bu sularda tedavi ettirmiş, hatta kendisi de burayı ziyaret ederek sulardan ve çamur banyosundan yararlanmış, ziyaretinden sonra da kaplıcalar onun adıyla anılmıştır.

Bu yaygın inanışın aksine Troia’nın Smyrna’ya uzaklığı ve bu iki kent arasında çok sayıda kaplıca varlığı düşünüldüğünde bu adın Aliağa yöresinde kurulu Kyme Devleti Kralı Agamemnon’a ait olabileceği ileri sürülmüştür.

Balçova’daki jeotermal enerjinin konutların ısıtılmasında kullanılması, İzmir’in eski valilerinden birinin büyük özverili çalışmaları sonucu gerçekleşmiştir.

Kaplıca sahasında ilk yapılaşmanın ne zaman olduğu kesin olarak bilinmez. Ancak Kral Agamemnon’un askerlerinin tedavisine yönelik bir takım ünitelerden oluşan bir tür tedavi merkezi kurulduğu ve Tanrı Apollon adına da bir tapınak yaptırıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır.

Varlığı bilinen Roma Hamamı ve onun üzerindeki Selçuklu izleri ise kaplıcanın en az 2000 yıldır çeşitli tesisler vasıtasıyla kullanıldığını göstermektedir.

Kaplıcalarla ilgili bir başka söylenti daha var. “Agamemnon’un bir kızı vardır. Kızı, bir hastalık geçirir ve hızla vücudunda yaralar çıkmaya başlar.

O dönemde hekimler kızın hastalığına çare bulamazlar. Agamemnon, kızının hastalığının kendisine ve ordusuna bulaşmasından korkar ve kızını bugün Balçova Kaplıcaları olarak bilinen yere götürüp zincirlere bağlayarak ölüme terk eder.

Hasta kızı kaplıcanın suyunu içer ve çamurlarına sürünür. 21 gün sonra ilginç bir şekilde hızla iyileşir. Kız artık hasta değildir, üstelik eskisinden daha güzeldir.”

Şu anda İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenen ve 1965 yılında kaplıca sahasında bulunan bir büstün, Kral sülalesinden bir prense ait olduğu düşünülmektedir.

Amasyalı ünlü Coğrafyacı Strabon: “Coğrafya” adlı eserinde, yörede gördüklerini “Klazamenai (Urla) den sonra bir Apollon Tapınağa, sıcak kaynaklara rastladım” sözleriyle anlatmaktadır.

Bu sözlerden Strabon’un yaşadığı yıllarda (MÖ 64-MS 21) kaplıca yakınlarında tanrı Apollon adına yapılmış bir tapınak bulunduğu anlaşılmaktadır.

Günümüzde ise tedavi, dinlenme, konaklama ve eğlenceye yönelik modern tesislerin yer aldığı uluslararası bir merkez niteliği kazanmıştır. Kaplıcaların bulunduğu yerde: Balçova Termal Tesisleri bünyesinde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi bulunmaktadır. Otel bünyesinde ise; Kaplıca ve Kür Merkezi bulunmaktadır.

Otel: uzman ekibi, hijyeni, mimari yapısı ve doğa ile iç içe olan yerleşimi ve tedavi kapasitesiyle ilgi çekiyor. Sırtını verdiği ormanlık alanda, doğal termal kaynaklara sahiptir. Ülkemizde uluslararası standartları sağlayan en büyük Termal otel ve tedavi merkezidir.

Kaplıca sularının şifa kaynağı olduğu günümüzde de tescil edilmiştir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar şunlardır: romatizmal hastalıklar, kireçlenme, kemik metabolizması bozuklukları, bel ve boyun fıtık ağrıları ve spor sakatlanmalarıdır.

Bu hastalıklar, uzman hekimler kontrolünde tedavi edilmekte ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.

FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON MESLEK YÜKSEK OKULU

Balçova kaplıcalarındaki uygulama olanaklarına bağlı olarak kurulmuş ve bu durum üniversite yerel kaynak ilişkisine anlamlı bir örnek oluşturmuştur.

DENİZ BİLİMLERİ VE TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Dokuz Eylül Üniversitesine bağlıdır.

Başta Ege denizi olmak üzere Türkiye’yi çevreleyen denizlerde ve uluslararası sularda ülkemizin gereksinimi olan bilimsel ve teknolojik verileri toplamak ve değerlendirmek amacıyla 1975 yılında kurulmuştur.

Canlı Deniz kaynakları, Deniz kimyası, Deniz teknolojisi ve jeofiziği, Fiziksel Oşinografi, Gemi inşası, Kıyı Bölgeleri yerleşimi gibi düzeylerde eğitim vermektedir.

Ayrıca düzenlediği amatör denizci ve yat kaptanı yetiştirme ve gemi modelciliği kurslarıyla üniversitedeki bilgi birikiminin topluma yönelmesi yönünde çalışmalar yapılmaktadır ve bu tür uygulamalarıyla üniversite toplum bütünleşmesinin güzel bir örneğini oluşturmaktadır.

İzmir Balçova

GEZİLECEK YERLER

İzmir Balçova Aqua City-Su Oyunları

AQUA CİTY-SU OYUN PARKLARI

İzmir ilinin ilk ve tek su oyunları parkıdır.

Aqua city, Balçova Termal bölgesinde oldukça büyük bir alanda kuruludur. Burada farklı türden 22 su kaydırağı vardır. Ayrıca: 3 yüzme havuzu bulunur. Parkın kapasitesi, aynı anda 4 bin kişidir. Evet, İzmirliler yaz döneminde burayı yoğun tercih ediyorlar, oldukça büyük ve güzel bir tesistir.

İzmir Balçova Ege ve Pirireis Müze gemileri

EGE VE PİRİREİS MÜZE GEMİLERİ

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının tam savaş konseptine sahip iki emektar gemisi (Ege Fırkateyni ve Pirireis) “Müze Gemi” haline dönüştürülerek 1 Temmuz 2007 tarihinde İnciraltı iskelesinde halkın ziyaretine sunulmuştur.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile İzmir Büyük Şehir Belediyesinin ortak projesi olan düzenlemenin amacı, denizciliği, denizcilik tarihini tanıtmak, sevdirmek ve denizciliğe ilgili arttırmaktır.

Gemiler, İzmir ve Ege bölgesinin ilk ve tek müze gemileri olma özelliği taşıyor.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

TELEFERİK TESİSLERİ

Türkiye’nin ikinci büyük teleferiğidir.

Teleferik tesisleri, 1974 yılında faaliyete geçmiştir. İzmir’in ve İzmir Körfezinin en önemli seyir teraslarından birisi olan Dedeağaç’ta kurulmuştur. Yörede en önemli, en heybetli yükselti olan Dededağı’ndadır. (432 metre)

Bu kütlenin batısında Ilıcadere, doğusunda Hacıahmet Deresi vadileri bulunur. Güneye doğru gidildikçe arazi biraz daha yükselir ve adı geçen derelerin parçaladığı çılgın bir coğrafyaya dönüşür.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

Ziyaretçiler yaklaşık 1000 metrelik bir mesafeye havai hatla, dört kişilik kabinlerle ve saniyede 3 metre hızla taşınmaktadır. Taşıma kapasitesi saatte 400 kişidir. Seyahat süresi yaklaşık 2 dakika 42 saniyedir.

Burası İzmir Körfezi hakimiyeti, Kızılçam ormanları arasında düzenli piknik alanları ve ulaşım sisteminin insanlara ilginç gelmesi nedeniyle sadece Balçova’nın değil bütün İzmir’in eşsiz gezi ve piknik alanıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İNCİRALTI

Balçova’da İzmir-Urla karayolunun kuzeyinde, sahile kadar ki ova bölümü genel olarak “İnciraltı” adıyla bilinir. Aslında bu sahanın Dalyan’ın güneyindeki kesimi “Bahçelerarası” olarak isimlendirilir ve bu adla bir de mahalle oluşturulmuştur.

Dolayısıyla İnciraltı, ovanın daha çok sahil bölgesini içine alan, kendine özgü özellikleri olan nispeten küçük bir bölgenin adıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İnciraltı ismi, bir mahalle ya da toprak parçasından çok plajları, çiçek, turunçgil ve sebze bahçeleri, seraları, okaliptüs ve salkım söğütlerin koyu gölgeleri, imbat, mangal partileri, sazlıklardan yapılma derme çatma kulübeleri, gazinoları, dalyanı, kuş sesleri, balıkçı barınağı, tahta sandalyeli kır bahçeleri, balıkçı lokantaları ve yüzme yarışlarıyla özdeşleşmiş şirin bir mekandır.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

İnciraltı Kent Ormanı

Üçkuyalar Feribot iskelesinin bitişiğindedir.

Burası, 1960’lara kadar doğal özelliklerinin yanı sıra, İzmirlilerin şehir içinde denizden yararlanıp kullanabildikleri son plaj yeriydi.

Dalyan gölü çok geniş bir alan kaplıyordu. Bu göle besleyen tatlı su kaynakları o zamanlar akıyordu. Enden rastlanan kuşların ve deniz canlılarının yumurtlama ve barınma yeriydi.

Sonraki yıllarda bu özellikle 1994’lerden sonra toprak ağır bir tahribata uğradı,  moloz ve toprak doldurularak göl küçüldü, arkasından topoğrafyası değişti tatlı su kaynakları yok edildi.

Doğal dengenin kısmen de olsa yeniden kurulabilmesi, İzmir’in kaybettiği bu tabiat varlığının tekrar kazanılması çalışmaları iki yıl sürdü. Herkesin rahatça erişebileceği bir Milli Park oluşturuldu.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

50 bine yakın ağaç, denizin kokusu, hayal gücünü zorlayan renk pınarı, birbirine karışan kuş sesleri, Dalyan akşamında filamingoların tansı, piknik için düzenlenmiş mekanları, yürüyüş yolları, aletli spor olanakları, oto parkı, güvenlik önlemleri, insana ve diğer canlılara dair her şeyin düşünüldüğü düzenlemeleriyle tam bir doğal yaşam alanıdır. İnciraltı şehir ormanında, doğayı ve üretkenliği temsil eden heykeller bulunmaktadır.

Balçova Belediyesi tarafından yapılan heykellerin ana teması kadın ve çocuktur.

Üçkuyular Vapur İskelesi

İzmir Körfezinin güneyini araba vapuru vasıtasıyla kuzeyine bağlayan ve adeta yüzen bir köprü görünümü veren hattın Balçova ayağını oluşturur. Buradan 25 dakika gibi kısa bir sürede Karşıyaka’daki Bostanlı iskelesine ulaşılır.

Dolayısıyla burası, Karşıyaka’ya geçmek isteyenler için şehir trafiğine girmeden rahat bir ulaşım imkanı sağlamaktadır.

 İzmir Güzelbahçe gezi yazım için Güzelbahçe