Polonya Krakow Auscwitz

Polonya Krakow Auscwitz

Naziler: Polonya’yı 1939 yılında işgal etmelerinin ardından, 1945 yılına kadar, bu ülkede 7 tane ölüm kampı kurdular. Bu kamplara kapatılan, yaklaşık 7.5 milyon Yahudi ve Naziler için aşağılık ırk olarak kabul edilen Çingeneler ve özürlülerden; 6.7 milyon tanesi: hastalık, yorgunluk, açlık, aşırı çalışma, işkence ve gaz odalarında öldürüldüler ve yakılarak yok edildiler.

Tüm bu vahşet sırasında: “Wagner” isimli bestecinin klasik eserlerinin çalındığı söyleniyor. Yazının en başında bir şeyden daha söz etmek istiyorum.

Milyonlarca insanın esir tutulduğu ve büyük çoğunluğunun öldürüldüğü bu kamplardan: batı ülkeleri uzun süre gerçek anlamda bilgi sahibi olamamışlar.

Almanların yaptıkları propaganda neticesinde: bu kampın bir çalışma kampı olduğuna onlarda inanmışlar ve bu kamp; bir çalışma kampı olduğu düşünülerek, savaş süresince hiç bombalanmamış.

Kamp alanı: 2012 yılında, 1 milyon 400 bin ziyaretçi tarafından ziyaret edilmiştir. Özellikle: İsrail ülkesinde, bütün genç neslin burayı ziyaret etmesinin sağlandığı söyleniyor.

Zaten, siz de burayı gezerken, ellerinde İsrail bayrakları olan ve İsrail’den geldikleri belli olan guruplarla karşılaşacaksınız, ancak bu insanların: atalarının yaşadıkları o vahşeti gördükçe, ziyaretçilere dahi kin ve nefretle baktıklarını hissetmek hiç te hoş olmuyor.

Polonya ülkesinde kurulan bu 7 kampın en ünlüsü: yaklaşık 1.5 milyon insanın öldürüldüğü ve 1940 yılında kurulan “Auschwitz” kampıdır.

Bu kamp alanı: UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Auschwitz: II. Dünya savaşından önce, yani Naziler burayı ele geçirmeden önce: yaklaşık 15 bin Yahudi’nin yaşadığı sakin bir kasaba olarak biliniyordu.

Kampın bulunduğu yer ise: “Konzentrationslager Auschwitz” olarak isimlendirilen Polonya ordusunun bir kışlası imiş.

Hatta: buranın ilk yapılış amacının: Polonyalı rejim karşıtları, komünistler ve Sovyet esirlerinin tutulması içindir. Ancak: Naziler burayı ele geçirdikten sonra, Mart 1942 tarihinde ilk insan dolusu vagon buraya ulaştı.

Ardından ise: Avrupa’nın birçok şehrinden: vagonlar dolusu insan ama özellikle ırkları seçilerek (Çingeneler, Yahudiler, sakatlar, özürlüler, homoseksüeller, komünistler gibi) buraya taşınmaya başladılar.

Peki: milyonlarca insan: nasıl ses çıkarmadan buraya taşınmayı kabullenmişlerdir?

Söylenenlere göre: Naziler, öyle bir propaganda faaliyetinde bulunmuşlar ki, kampı anlatan milyonlarca broşür bastırarak: burada Almanya’nın geleceğini yönlendirecek iş gücü potansiyelinin yaratılacağı yalanı öne çıkarılmıştır.

Yahudilerin, bu propagandanın etkisinde kalarak, kamp alanına getirilerken ses çıkarmadıkları söylenmektedir. Evet: bu toplu taşıma yaşanırken: kamp alanı olarak kullanılan eski kışlanın yakınlarında: “maidaneck” ve “birkenau” olarak isimlendirilen iki kamp alanı daha inşa edilir.

Yani: ana kamp alanı “Auschwitz-1” olarak isimlendirilirken: 1944 yılında 90 bin esirin hapsedildiği yer “Auschwitz-2” olarak isimlendiriliyordu ve kampın en büyük imha bölgesiydi.

Biraz önce söylediğim gibi: Avrupa’nın birçok yerinden kamp alanına getirilenlerden, yalnızca 400 bin kişi kaydedildi.

Çünkü: bunlar çalışabilecek durumdaydılar. Bunlardan: Yahudi 200 bin, Polonyalı 140 bin, Çingene 20 bin ve Sovyet savaş suçlusu 10 kişi bulunuyordu. Kalan 10 bin kişi ise farklı uyruklardandılar.

Hatta: kampın kapısında, halen görüldüğü üzere “Arbeit macht frei” yani “Çalışmak Özgürlüktü” ibaresi bulunmaktadır.

Burada: “Arbeit” kelimesindeki “b” harfi, bir Yahudi tarafından, burada işlerin ters gittiğini ifade edecek şekilde, ters yani “p” şeklinde yazıldığı söyleniyor.

Evet; çalışamayacak olanlar, yaşlılar, çocuklar, hastalar ve sakatlar: daha kamp kapısından içeri girmeden öldürüldüler, eşyalarına, takılarına ve hatta altın dişlerine ve ne acıdır ki, daha sonra kullanılabilecek her şeylerine el konuldu.

Vahşet kampında: Naziler tarafından her konu araştırmalar yapılarak belirlenmişti. Kampa getirilenlere öncelikle: kollarına yazılı birer “kimlik numarası” veriliyor ve bu kimlik numarasına göre: ırklar ve daha birçok özellik ayrıştırılıyordu.

Küçücük odalarda barındırılan esirlerin, bu dar yerlerde kaç kalori alarak hayatta kalabilecekleri ve bunun karşılığında kaç saat çalışabilecekleri ve çalışırken kaç ay sonra eriyip yok olacakları hesaplanmıştı.

Bu araştırmalar sonucunda: esirlerin muhtemelen 6 aylık çalışma hayatı sonunda ölerek yok olacakları tahmin ediliyordu ve ağır şartlarda, günde 10 saat çalıştırılan esirlerin en vahşi faaliyetleri ise: gaz odasına gönderilirken saç kesme, sonrasında ceset toplama ve yakma işlemlerinin yine kendilerine yaptırılmasıydı.

Evet, tam bir insanlık dramı. İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğu dünya üzerinde bir başka yeri görmek: sanırım pek mümkün olmasa gerek.

Hani: gaz odalarında öldürülmüş dedim de: savaşın sonlarına doğru “ölüm gazı” maliyetleri artınca: söylenenlere göre, çocukları ayrı kamplarda toplamaya başlamışlar ve yaklaşık 1.3 milyon çocuk: öldürülmeden kaynar su bulunan kazanlara atılarak işkenceye tabi tutularak telef edilmişlerdir.

Burayı ziyaret ettiğinizde: giriş kısmı olarak belirttiğim bu vahşetin yaşandığı yerleri görecek ve kesinlikle çok etkileneceksiniz, bu insanlık dramını mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Özellikle: ne yazılsa, ne söylense anlamsız, mutlaka görmelisiniz ki, gördüğünüzde inanın bana, çok etkileneceksiniz.

Yaşanan katliamın ne kadar organize ve iğrenç olduğunu göreceksiniz. Kamp komutanı: Rudolf Franz Hoess’tir. Kamp: 27 Ocak 1945 tarihinde: Sovyetler Birliği Kızıl Ordusu tarafından ele geçirilmiştir.

Aslında: Naziler, Sovyet ordusunun çok yakınlarda olduğunu öğrenince: tüm belgeleri imha etmişler ve 56 bin mahkumu serbest bırakmışlardır.

Bu serbest bırakılan mahkumlar: özgürlüğe kavuşacaklarını umut ederek yola çıktılar ama hepsi bu ölüm yürüyüşünde öldüler.

 

ULAŞIM

Buraya gerek Warşova ve gerekse Krakow şehrinden trenle ulaşabilirsiniz. Tren yolculuğu: Varşova şehrinden toplam 5.5 saat kadar sürüyor. Krakow şehrinden ise 2 saat sürüyor. Mesafe olarak, Krakow şehrinin 60 km. güneybatısındadır.

Buraya ulaştığınızda, trenden inince, gar kapısından çıkın ve tam karşıdaki caddeden yürümeye başlayın.

Yaklaşık 15-20 dakikalık bir yürüyüşten sonra; bir park alanı içinden geçtikten sonra “Auschwitz” tabelasını görüyorsunuz ve o istikamete sapıyorsunuz.

Kamp alanına vardınız. Giriş ücreti olarak 3 Euro ödemek gerekiyor. Burada: her yarım saatte bir İngilizce bilen rehberler eşliğinde tur düzenleniyor.

Tura katılanlara kulaklık dağıtılıyor ve böylece rehberin söylediklerini rahatlıkla duyabiliyorsunuz. Yani: rehberi bir para kazanma aracı olarak düşünmeyin.

Rehberli turu tercih edin çünkü rehber, verdiği bilgilerle geziyi daha somut hale getiriyor.

Önce: küçük bir sinema salonunda film gösterimi yapılıyor. Bu gösterimde: Rus Kızıl Ordusunun, 1945 yılında burayı ele geçirdiğinde çektiği görüntülerden oluşan bir siyah-beyaz film, 20 dakika boyunca gösteriliyor.

Sonra: kamp alanına yani “Auscwitz 1” bölümüne giriliyor.

Buraya girişte: özellikle kapının üstündeki “Arbeit mach frei …. “ yazısı ilgi çekiyor. Bu yazı ile ilgili: yukarıda biraz söz etmiştim. Kampın hemen dışında, kapının ilerisinde: bir darağacı var.

Burada: kamp dışında çalıştıkları için kamptan ayrılabilen az sayıdaki esirlerden olan 12 mühendis: isyan planı yaptıkları iddiası ile, yan yana asılarak öldürülmüşlerdir.

Polonya Krakow Auscwitz

AUSTCWİTZ-1 KAMP ALANI

Günümüzde bile, halen duman kokusunun hissedilebildiği kampın içi: düzenli bir şekilde inşa edilmiş, hep aynı tip binalardan oluşuyor. Bu binalar arasında dolaşırken: bir zamanlar Hitler’in, diğer Nazilerin ve katledilen insanların bastığı yerlere basmak, insanda bambaşka duygular yaratıyor.

Polonya Krakow Auscwitz

Evet: kamp alanı içinde, tura katılanlara 10 bina gezdiriyorlar. Tur yaklaşık 2 saat sürüyor.

Binalardan iki tanesinin arasında: 3-4 metre yüksekliğinde kırmızı tuğladan bir duvar bulunuyor. Bu duvarı mutlaka görmelisiniz. Bu duvara “ölüm duvarı” deniliyor.

Çünkü: o dönemde, bazı günlerde, kampta bulunan Nazi subayları tarafından, bu duvarın önünde, bazen 1000 kişiye varan Yahudi kurşuna dizilerek öldürülüyormuş. Amaç, yeni gelecek olanlara yer açmakmış.

Katledilen insanlar arasındaki çocukların oyuncaklarını, annelerin çantalarını, babaların bavullarını ve valizlerini görebiliyorsunuz.

Gezinin son durağı: “gaz odası” oluyor. Gaz odasında; siklon-b gazı kapsüllerinin kutularını görebilirsiniz. İnsanlar: banyo odası adı altındaki bu odalara götürülürler, duşlardan su yerine “ziklon” gazi verilir ve öldürülürlermiş.

Gaz odasının hemen yanında ise “krematoryum” bölümü bulunuyor. Burada, gazlanan esirler yakılarak yok ediliyormuş. Hatta: yakıldıktan sonra, yakılan insanların kemikleri, burada bulunan aletlerle parçalanıp ufalanıyormuş.

Hemen yanında ise: Doktor Mengele’nin muayenehanesi görülüyor. Burada: kendisi, çocukları parçalayarak sözüm ona bilimsel araştırmalar yapıyormuş.

Kamp alanında: Nazilerin katliamlarını kolaylaştıran ünlü barlarını da göreceksiniz.

Polonya Krakow Auscwitz

Tarih Müzesi

Kamp alanının giriş kısmına 5 dakika uzaklıktadır ve yürüyerek ulaşabilirsiniz. Kamp alanında bulunan Tarih Müzesinde: burada öldürülen insanların öldürülmeden önceki resimlerini görebilirsiniz. Ne gariptir ki: bu insanları öldürenler, katliamı yapmadan önce, bu insanların resimlerini çekmişler ve yaptıkları katliamı böylece belgelemişlerdir.

Ancak, ilginç olan şu: Alman SS subayları: bu görüntüleri kendi üst kademelerine verecekleri raporlarda kullanmak üzere çekmişler ve bu görüntüler ve fotoğraflar, bir esir tarafından yanlışlıkla bulunmuştur. Yoksa: SS Subayları: bu vahşetin gelecek nesiller tarafından görünmesinin engellenmesi için, kamptan çekilirken, kampları yıkmaya bile çalışmışlardır.

Bu fotoğraflara baktığınızda mutlaka değişik duygulara kapılacaksınız. Ancak: özellikle dikkat etmenizi istediğim bir husus var, o fotoğraflardaki insanların yüzlerine, gözlerine bakın, sanırım gözlerinde korku olmadığını, yalnızca öfke, gurur ve umursamazlık gibi bir duygu yansıttıklarını hissedeceksiniz.

Çünkü: fotoğraflarda görülen insanların hepsinin gözleri açık, kaşları çatıktır. Kadınların: saçları kazınmış, kıyafetleri alınmış ve işkence edilmiş olmalarına rağmen, yüzlerinde herhangi bir korku ve tedirginlik hissedilmiyor.

Ayrıca: katledilen insanların saçlarından yapılan kumaş parçalarını ve son günlerde kesilen ve zaman kalmadığı için ilgili firmalara gönderilemeyen saçları görebilirsiniz. Bütün bunların yanında; gaz odasına gönderilmeden önce kesilen saçların: firmalara gönderildiğinde kesilen faturalarını ve yapılan anlaşma metinleri de görülüyor.

Polonya Krakow Auscwitz

 

AUSCHWİTZ-2 KAMP ALANI-BİRKENAU

Krematorium gezildikten sonra: ücret alınmayan otobüsler ile: yaklaşık 6-7 dakikalık bir yolculuktan sonra: Birkenau denilen kamp bölümüne ulaşılıyor. Aradaki uzaklık, yaklaşık 3 km. dir.

Burada: rayların bittiği yerde trenle getirilen mahkumların indirildiği yerde bir tabela bulunuyor ve bu tabelanın üstündeki fotoğrafa dikkatle bakmanızı öneriyorum. Bu siyah-beyaz fotoğrafta, binalar aynı yer aynı.

Burada insanlar iki guruba ayrılmışlar. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi: birinci gurupta olanlar çalışabilecek olanlar, ikinci gurupta olanlar ise, çalışamayacak durumdaki yaşlılar, engelliler, çocuklar ve hastalar.

Bunların gidecekleri yer belli: gaz odaları ve ölüm. Ancak: dikkatle bakıldığında, gerçekten yüzlerinde herhangi bir korku ifadesi yok, açık gözler ve çatık kaşlar, yalnızca öfke hissediliyor.

Çünkü: onlara söylenenler farklı, yukarıda da belirttiğim gibi, onlara söylenenler: burada yıkanıp temizlendikten sonra, kendilerine yeni bir ev ve iş verileceği.

Çünkü: böyle propaganda yapılmış ve hatta: trenden indikten sonra gittikleri gaz odalarına kadar olan bölümde gayet güzel çevre düzenlemesi yapılmış, yani ölüme giden en güzel yol mu demek gerekir bilmiyorum. Çünkü, bu güzel yolun sonu malüm, önce gaz odasında ölüm ve ardından cesedinin yakılarak yok edilmesi.

Kampın bu bölümünde: baraka kısımları geziliyor. Bunlar arasında: 4 tane gaz odası ve 11 tane krematorium yani ölenlerin yakıldığı fırınlar dikkat çekiyor.

Bu kamp alanında, aynı anda 140 bin mahkumun barındırıldığı söyleniyor. Daha sonra “sauna” denilen bölüm görülüyor. Burası: kadın mahkumların: temizlendikleri ve kıyafetlerinin sterilize edildiği bir hijyen kompleksi olarak önem kazanıyor.

Burada: yerler cam kaplamalarla döşeliydi ama bunlar aynı hizada olmayan, 50 x 50 cm. ebadında kaplamalardı.

Burada, tuvaletler de rezilliğiyle ilgi çekiyor. Betondan yapılmış bir bölümde, onlarca yan yana delik bulunuyor. Kampta kalanlar, günde yalnızca iki kere bu tuvalete gidebiliyorlarmış ve her seferinde, tuvaletlerin önünde uzun kuyruklar oluyormuş.

Yani, saniyeler içinde, insanlar işlerini bitirmek zorunda kalıyorlarmış. SS askerleri, bu tuvaletlere asla girmezlermiş, çünkü mikrop kapacaklarını düşünürlermiş. Tuvaletler: kampta kalan esirler tarafından temizlenirmiş.

Evet: yaklaşık 3 saatlik gezi: burada sona eriyor ve Krakow şehrine gitmek için, Auschwitz-1 bölümüne geri dönülüyor.

Hakkari

Hakkari

Hakkari, Van arası uzaklık: 218 km. Hakkari, Şırnak arası uzaklık: 181 km. Hakkari, Siirt arası uzaklık: 276 km.

TARİHİ

Bölgede yapılan araştırmalara göre, çok eski dönemlerden bu yana yerleşim bulunduğu tespit edilmiştir. Sümerler, Akadlar, Urartular ve Asurlulardan başlayan yerleşim günümüze kadar sürmüştür. Yöre 1514 yılında Çaldıran Zaferinden sonra Osmanlı topraklarına katılır. 1915 yılında ise Rus işgaline uğrar. İşgal, 22 Nisan 1918 tarihinde biter.

Ancak işgalden kurtarılan şehir, harap olmuş ve nüfusu azalmış bir kasaba olmuştur. 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması ile, Hakkari’ye bağlı beş bölge ulusal sınırlar dışında kalır. Aynı yıl Hakkari il olur. 1933yılında yine ilçe olur ve Van iline bağlanır. 1936 yılında yeniden il statüsü kazanır.

Şehrin eski ismi “Çölemerik” tir. 639 yılında, Arap akınları bölgeye geldiğinde, bu bölge için Hakkariyye ismi kullanılıyordu. Şehrin ismi hakkında bir diğer söylev şöyledir “Hakkari ismi ise, eski dönemlerde Van gölünün güneyi ve İran’a doğru uzanan bölgede yerleşik bir kabile olan “Hakkar” kabilesinin isminden gelir.

Hakkari kelimesi, Hakkarların şehri demektir.” Bu yüzden, yöreye Hakkari ismi verilmiştir.

GENEL

Hakkari, Van gölünün güney kıyılarından başlayan engebeli bir bölgede kuruludur. Bölgenin en yüksek tepesi, ülkenin de en yüksek dağlarından olan Cilo dağındadır. İl merkezinin doğusunda, Zap suyundan sonra Cilo kütlesi, birdenbire yükselir.

İl merkezinin rakımı ortalama 1700 metredir. Dicle nehrinin en büyük kolu olan Zap suyu, il merkezine 3 km uzaklıktadır. Tabii koridor görevi gören vadiler ve geçitlerin çevreye bağlandığı yolların kesişim noktasındadır. Yörede karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.

 

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ

Üniversitesi, 2008 yılında kurulmuştur. Rektörlüğe bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sürekli Eğitim Merkezi Müdürlüğü kurulmuştur.

CİLO DAĞLARI

Türkiye’nin 2’nci en yüksek dağıdır. Rakımı 4136 metredir. Bu dağlar üzerinde: buzul gölleri, buzullar ve çeşitli yaban hayatı bulunmaktadır. Bu doğal alanlarda: kış sporları yapılmaktadır. Ayrıca dağcılık sporuna uygundur. Türkiye’nin 2’nci en yüksek zirvesi olan Uludoruk zirvesine ilk olarak 1931 yılında çıkılmıştır.

Evet, uzun yıllar sonra terörden arındırılan bölgedeki Buzul Gölleri ve bazı alanları kapsayan “Milli Park” düzenlenmesi çalışmaları sürdürülmektedir. Çünkü Cilo ve Sat bölgelerinde: birçok şelale, göl, dağ ve buzul ile önemli memeli kuş, sürüngen çeşitleri bulunmaktadır. Yani buranın “Ekoturizm” için oldukça uygun potansiyeli bulunuyor.

 

SÜMBÜL DAĞI

Gün doğarken, Hakkari şehri ışığı yarım yamalak alır. Çünkü güneşin önünde, ondan da büyük Sümbül dağı vardır. Güneşin önünde, yamaçlar önce karanlık görünür.

 

ZAP SUYU

İl merkezine 7 km uzaklıktadır. İl merkezinin doğusundan geçer. Zap suyu, ilin en büyük akarsuyudur. Yağmur, kar ve buzul sularıyla beslenir. İlkbahar ve yaz başında suları kabarır ve kış başında ise azalır. Toplam uzunluğu 310 km dir.

Türkiye sınırları içindeki uzunluğu ise 189 km dir. Çukurca ilçesinin batısından Irak topraklarına girer. Zap suyu, sularını Dicle nehrine taşır. Yakınlarında şehirleşme olmadığından Türkiye’nin en temiz akarsuyudur.

Ülkemizin en hızlı akarsularından birisidir, bu yüzden üzerinde rafting yapılabilir. Van-Hakkari kara yolunu kullanırsanız, bir yanınızda hep Zap suyu olacaktır.

Hakkari Ters Lale

TERS LALE

Bu soğanlı bitki, hüznün sembolü olarak tanınmaktadır. Anadolu coğrafyasına ait endemik bir bitki türüdür. Ters Lale hakkında anlatılan efsaneler şöyledir

“Hz İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde, ters lale yetişmeye başlamıştır.”

Müslüman inancında ise, ters lale hakkında anlatılan efsane “Hz Hasan ve Hüseyin’in, Karbelada katledilmelerinden dolayı ters lalenin boynu bükük, rengi kırmızıdır.

Bir başka efsaneye göre ise ” Ferhat ile Şirin adlı aşık bir çiftin birbirine kavuşamaması nedeniyle, Ters lalenin boynu bükük, rengi kırmızıdır.” Hakkari’de ters lale çiçek açarsa bahar gelmiş demektir.

Ömrü kısa olan bu bitki 1500-2500 metre rakımda, karların arasında filizlenir, sarıya, kırmızıya, turuncuya döner ve kadife yumuşaklığında olur. Her dalında bir çan gibi ters duran, üç-sekiz arasında lale bulunur. Eskiden buna “Ağlayan gelin” ve “Ağlayan lale” isimleri verilirmiş.

 

NE YENİR

Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, ilk önerim “Lüşeli Pilav” olacaktır. Bir nevi pancar otu olan lüşe otu ile yapılır.

GEZİLECEK YERLER

Hakkari Meydan Medresesi

MEYDAN MEDRESESİ

Hakkari ilinin tek anıtsal yapısıdır. İl merkezinde Biçer Mahallesindedir. Kale altı mezarlığının, doğu tarafında, düz bir platform üzerinde kuruludur.

Yapının kapısı, özellikle taş işlemeleriyle dikkat çeker. Giriş kapısının üzerinde kitabe bulunmaktadır. İki satır ve dört bölümden oluşan kitabede medresenin 1700-1701 yılları arasında yaptırıldığı yazılıdır, ancak kim tarafından yaptırıldığı yazılı değildir.

Çünkü kitabenin büyük bölümü ayetlerden oluşmaktadır. Ancak medresenin muhtemelen o yıllarda Osmanlı devletine bağlı Hakkari bölgesi Beylerinden olan İzzeddin oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır.

Yapı dikdörtgen planlıdır. Ölçüleri 18.25 x 23.40 metredir. İç avlulu ve iki katlıdır. Düz damlıdır. Avlunun iki yanında, iki kanat halinde sıralanan medrese hücreleri vardır. Medrese yapısı içindeki sütunların birbirinden farklı olması ilgi çeker. Ayrıca yapının kapıları, hürmetten dolayı alçak yapılmıştır.

Avlunun doğu ve batı tarafında, iki kanat halinde medrese hücreleri sıralanmıştır. Bu hücreler yani 11 tane derslik, 3 x 4.80 metre ölçülerindedir ve üstleri beşik tonoz örtülüdür. Yapıda ayrıca 2 mescit bulunur. Alt kattaki mescit 3.30 x 3.40 metre ölçülerindedir.

Üst kattakine nazaran daha küçüktür. Hakkarili birçok ilim adamı yetiştiren Molla Hüseyin Bateyi; burada ders vermiştir. 1914 yılına kadar burada ilmi eğitim devam etmiştir. Daha sonra 1984 yılında onarılmış, bir süre hapishane olarak kullanılmış ve daha sonra ise boşaltılmıştır.

Medrese 2015 yılında ise Hakkari Üniversitesine tahsis edilmiştir. Amaç: medresenin halkın hizmetine sunulmasıdır.

Son olarak 2019 yılında çevre düzenlemesi ve restorasyon çalışmaları yapılmış ve ziyarete açılmıştır. Bu çevre düzenlemesi sırasında medresenin çevresindeki bazı ev ve eski yapılar kaldırıldı.

Çevredeki arazilerin istimlak edilmesiyle medresenin bahçesinde, kentin kültürünü yansıtan bir Kültür Evi yapıldı. Burada: kafeterya ve sergi salonu bulunuyor. Medreseyi ziyaret edenlere, Hakkari Üniversitesinde görevli, bu konuda bilgili hocalar eşlik ediyor ve bilgi veriyorlar.

Hakkari Çölemerik-Mir Kalesi

ÇÖLEMERİK (MİR) KALESİ

İl merkezinin güneyinde, Katramas çayı ve onunla birleşen Serink deresi arasında kalan boşluktadır.

Bu iki vadiye, dik yamaçlarla inen 150-200 metre yükseklikteki tepe üzerindedir. Konum olarak, şehre tamamen hakim bir konumdadır.

Kale, günümüzde oldukça fazla tahribata uğramıştır. Bu yüzden, ayrıntılı mimari durumu bilinmemektedir.

1998 yılında, kalenin kuzey eteklerinde yapılan bir kazı çalışmasında, günümüzdeki Dağgöl Mahallesinde tesadüfen 13 tane stel bulunmuştur. Bu stellerden 11 tanesi erkek savaşçılara ve 2 tanesi ise kadınlara aittir. Steller, ölmüş ataları anmak için hazırlanmış bir tür mezar taşıdır.

Çünkü insan biçimli taş stel dikme adeti: Hint-Avrupa kökenli halkların, doğudan batıya gelirken beraberlerinde getirdikleri bir alışkanlıktır. Bu steller yani dikilitaşlar halen Van Müzesi avlusunda sergilenmektedir. Steller: MÖ 1450 ile 1000 yılları arasına tarihlenir.

1999 yılında yapılan arkeolojik araştırmalarda, bu stellerin 20 metre kuzeyinde bir mezar odası bulunmuştur. Mezar odasının içinde ise 75 civarında insan kemiği tespit edilmiştir. Ayrıca: yine mezar odasında birçok çanak-çömlek, kemik, taş ve pişmiş topraktan oluşan kap kacak bulunmuştur.

Tüm bu buluntuların: yani steller ve mezar buluntularının yörede MÖ 15 ile 11’nci yüzyıllarda hüküm süren Hubişkia Krallığına ait oldukları tahmin edilmektedir.

Hubişkia Krallığına, tarihte ilk olarak Asur Kralı III Salmanasar’ın savaş yıllıklarında rastlanır. Bir tablette, Asur Kralı III Salmanasar: krallığın yönetim merkezi olan Zaprariya’yı işgal ettiğini ve kralları Dadi’yi esir aldığını yazmaktadır. Bu metinde geçen kentin, Hakkari olduğu düşünülüyor.

Çünkü Asur kralı, tablette yazdıklarına göre, burayı işgal ettikten sonra  daha kuzeyde, Urartuların ilk krallık kenti olan Suginia’yı işgal ettiğini belirtmektedir.

BAY KALESİ

İl merkezinin güneyinde 8 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden 2020 metre yüksekliktedir. Sarp ve kayalık bir tepe üzerinde kuruludur. Tarihi kaynaklara göre: bu tarihi kalede Hakkari Beylerinden Malik Bey hüküm sürmüştür.

Kalenin en üst kesiminde, moloz taşlar ve horasan harcı kullanılarak yapılmış duvar kalıntıları bulunmaktadır. Kalenin muhtemelen: Demir çağından Ortaçağ sonlarına kadar kullanıldığı düşünülmektedir.

Bölgede yüzey araştırmalarında bulunan tuğla ve seramikler dışında, üzerinde haç ve süslemeler bulunan bir taş parçası bulunmuştur. Ayrıca yine üzerine ters lale motifleri kazınmış taşlar da vardır.

Evet günümüzde buraya ulaşmak isterseniz, kuzey yönde, yarıya kadar araba ile, sonra ise tırmanarak ulaşmak mümkündür. Bu bölümde kayalara basamaklar oyularak merdivenler oluşturulmuştur, kaleye çıkmak için bu merdivenler kullanılmaktadır.

DEZ GÖZETLEME YAPISI

Kırıkdağ vadisinde, derenin kuzey tarafındaki tepe üzerinde kuruludur.

Buraya çıkmak için, güney tarafta patika bir yol vardır. Yapıda: kitabe yoktur. Bu yüzden hangi tarihte ve kimler tarafından yapıldığı bilinmez. Ancak bazı kaynaklarda, kalenin Nesturilere ait olduğu belirtilmektedir. Çünkü Dez yani Kırıkhan vadisinde, bir zamanlar yoğun Nesturi yerleşimi bulunmaktadır.

Kale: dikdörtgen planlıdır. Dıştan ölçüleri, kulelerle birlikte 24 x 17.70 metredir. Yapıda harçla tutturulmuş moloz malzeme kullanılmıştır. Yapının dört köşesinde, 5 metre çapında kuleler bulunmaktadır. Ancak, bu kulelerden, sadece batı taraftaki, temel seviyesine kadar yıkılmıştır.

Diğerlerinin ise içleri doludur. Kalenin dış duvarları nispeten sağlamdır. Ancak iş bölümleri, temel seviyesine kadar yıkıktır. Dış cephelerde duvar kalınlıkları 1.1 metredir.

İç duvarların kalınlıkları ise, 90 cm dir. Kalede: ortada boydan boya uzanan bir hol vardır. Bu holün iki yanında, sıralı üçer oda bulunur. Odaların üst örtüleri ve kapıları belli değildir.

DOĞANCA ŞEYH MAHMUT GÖZETLEME YAPISI

Doğanca (Orite) vadisinde, vadiyi kontrol altında tutmak için yapılmış bir gözetleme yapısıdır.

Van-Hakkari kara yolunun 10’ncu kilometresinden ayrılan, stabilize bir yol ile buraya ulaşılır. Ancak buraya ulaşmak için bir süre tırmanmak gerekir. Yapı: batı ve güneyden geçen derelerin kesiştiği, kayalık bir tepe üzerinde kuruludur.

Yapının güneyinde, ters “U” şeklindeki duvarlar, kuzeyi açık üç yönlüdür. Günümüzde, duvarlar belli bir yüksekliğe kadar ayaktadır.

Duvarların yüksekliği güneyde 7.80 metre, batıda 4.63 metre ve doğuda 6.03 metredir. Bu duvarlar, moloz taş örgülüdür ve harçla tutturulmuştur. Duvarların kuzeye devam eden kısımları ile üst kısımları yıkılmıştır.

DOĞANCA ORİTE GÖZETLEME YAPISI

Doğancanın doğusunda,  ormanlık arazi içindedir. Kuzey-güney yönünde kayalık bir kütle üzerine kuruludur. Yapı moloz taşlardan oluşturulmuştur. Yamuk planlıdır. Kuzeyi açık üç yönlü ters “U” şeklinde duvarlardan ibarettir.

Duvarların belirli bir yüksekliği kadar olan kısımları kalmıştır. Güneyde 7.80 metre uzunluğunda, bununla birleşen batı duvarı 4.60 metre uzunluğunda, doğu duvarı 6 metre uzunluğundadır.

Duvarlar harçla tutturulmuş ve moloz taş örgütülüdür. Duvarların kuzeye devam eden üst kısımları yıkılmıştır. Vadiye hakim çevreyi gözetlemek için yapılmıştır. Başkaca herhangi bir özelliği yoktur.

HALİL KİLİSESİ

İl merkezine 8 km uzaklıkta, Van-Hakkari kara yolunun kenarında, Zap vadisinin Halil Mevkiindedir. Nasturilere ait ve 1500 yıllık olduğu tahmin edilen kilisenin üzerinde kitabe veya herhangi bir süsleme yoktur. Hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez.

Dikdörtgen planlıdır. Doğu batı yönünde uzanır. Uzunluk 13.7 metre, genişlik 6.70 metredir. İki bölümden oluşur. Batıdaki birinci bölüm daha büyüktür. Batı köşede bir kapı ile girilir. Üstü beşik tonozla örtülüdür.

Ortadaki tören kapısı sivri kemerli açıklık şeklindedir ve daha büyük tutulmuştur. Duvarlara dolap nişleri açılmıştır. Doğudaki ikinci bölüme, daha büyük olan birinci bölümden iki kapı ile geçilir. Kapılardan biri, ortaya yakın yerde, sivri kemerli bir girinti içerisinde, sivri kemerli bir açıklık şeklindedir.

Diğeri ise güney köşesinde sivri kemerli açıklık biçimindedir. Oda kuzey-güney istikametinde, dikdörtgen biçimli ve tonoz örtülüdür. Bu bölümün doğu duvarına kapı eksenine gelecek şekilde sivri kemerli bir niş yerleştirilmiştir.

Yan duvarlarda yine dolap nişleri bulunur. Halil kilisesi çevresinde bulunan Nasturilere ait mezarlar da tahrip edilmiştir.

BERÇELAN YAYLASI

İl merkezine 18 km uzaklıktadır. Yaylanın rakımı ortalama 3300 metredir. Diğer yaylalar gibi, halkın yazın hayvanlarını otlatmak için göç ettikleri bir yerdir.

Burada, geleneksel kara çadırlarla yaşarlar. Burayı ziyaret edenler ise, yaylada: doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılık yapabilirler. Ayrıca kayak sporları da mümkündür. Yayla civarında Seyithan buzul gölü vardır. Gölde, kano yarışları düzenleniyor.

GOLAN YAYLASI

İl merkezine 18 km uzaklıktadır. Barçelan yaylasının batısındadır. Yüksek dağların arasında 1730 metre rakımda bir yerdir. Golan bölgesinde, 6 tane doğal göl bulunmaktadır. Bu göller: kar ve yağmur suları ve çevredeki kaynak sularıyla beslenir.

Ancak Hakkari şehir merkezinin kullanma suları buradan temin edilmektedir ve bu nedenle burada bulunan göllerin bir kısmı kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. 6 gölden 3 tanesi günümüzde kurumuştur. Burası yörenin en önemli kayak merkezidir.

Hakkari Mergabüt Kayak Merkezi

 MERGABÜT KAYAK MERKEZİ

Kayak merkezi 2700 metre rakımlı Mergabüt il merkezine 12 km uzaklıktadır. Yörede, kış döneminde kar kalınlığı 4 metreye kadar ulaşır. Böylece yörede her yılın yaklaşık altı ayı kayak sezonudur.

Kayak merkezinde, 3 katlı bir dağ evi vardır. Her yıl Nisan ayı sonuna kadar açıktır. Tesislerde: 900 metre uzunluğunda bir teleski bulunur. Hem amatör kayakçılar, hem de profesyonel kayakçılar için elverişli pistler vardır. Pistler, 3700 metre rakımda başlar ve 2700 metre rakıma kadar iner. Ayrıca atlı kızak da kullanılır.

KOÇANİS (KONAK) KİLİSESİ

İl merkezine 19 km uzaklıktaki Koçanik köyündedir. Berçelan Platosunun doğu eteklerindedir. Köye ulaşmak için, Berçelan yaylası eteklerinden stabilize bir yol vardır.

Birçok kaynakta, Doğu Süryanileri, Keldaniler olarak da anılan Nasturilerin merkez kilisesi yani Patriklik merkezidir. Bu yüzden, kilise, Nasturiler için haç yeri görevi görmektedir. Süryaniler için büyük öneme sahip olan kilise, 1924 yılına kadar inanç merkezi konumunda bulunuyordu.

Çünkü 1689 yılında tamamlanan kilise, Patrik Mar Şhalita’nın da ikamet ettiği yerde bulunuyordu.

Mar Şalita kilisesi, köyün yaklaşık 200 metre dışındaydı. Patrikhaneye ait koca bir manastır yahut katedralden ziyade tipik bir köy kilisesiydi.

Mar Şalita kilisesini mesken edilen Patrik (Mar Şem’un) kendi halkının sadece ruhani lideri değil aynı zamanda dünyevi lideriydi. Patrikler halk tarafından saygı görürler ve civar bölgelerde çıkan sorunlarda zaman zaman hakemlik yaparlardı.

Ancak kilisenin bulunduğu köy, 1996 yılından bu yana meskun değildir. Bugün kullanılmayan kilise, hazine avcıları tarafından büyük tahribata uğratılmıştır.

Kilise, köyün doğu tarafında, vadiye hakim bir noktada, doğal kayalık bir platform üzerinde kuruludur. Doğu-batı ekseninde dikdörtgen planlıdır. Güney cephenin batı köşesinde bulunan bir kapı ile yapıya girilir. Kilise, içi iki bölümden oluşur.

Birinci bölüm: sahın bölümüdür. İkinci bölüm: Sahın bölümüne iki kapı açıklığıyla geçilen, doğudaki Kanki bölümüdür. Ayrıca, kuzey tarafta, kayalıkların üzerinde, biraz yüksekçe kalan ve havalandırmaya geçiş işlemleri sağlanan bir kısım vardır.

Kuzeydeki bu ek bölüm dışında, yapının dış cephesi tamamen düzgün kesme taşla yapılmıştır. Duvarları, yarıya kadar olan kısmı gri renkli, üst kesimi açık krem renkli düzgün kesme taşlardan örülmüştür. Kapı: iki renkli taşlarla yapılmış, sivri kemerlidir.

Asıl kapı açıklığı, dikdörtgen şeklindedir. Geometrik geçme kompozisyonları bulunur. Cephenin çatıya yakın, üst kısmında, 8 satırlık, Nasturice bir kitabe bulunur.

Biri bunun altında ve diğeri ortaya yakın yerde ise dairesel şekilde iki “Güneş Saati” bulunur. Bunlarda süslemeler vardır. Ayrıca kapının üzerinde iç içe, dairesel geçmeli bir kompozisyon vardır.

Dış cephesi düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Kapısı, iki renkli taşlarla süslenmiştir. Cephenin çatıya yakın, üst kesiminde bir kitabe vardır. Bu kitabe Asuri dilinde yazılıdır.

Bu kitabenin altında: dairesel şekilde güneş saati vardır. Bir diğer güneş saati ise, ortaya yakın bir yerdedir. Evet, sonuç olarak: güney cephedeki süsleme ve güneş saatleri, içteki arkadlar, havalandırma tüneli nedeniyle, yapı önem kazanmaktadır.

ŞEYH ALİ CAMİİ (ÜZÜMCÜ KÖYÜ)

İl merkezine bağlı Üzümcü köyündedir. İl merkezine 25 km uzaklıktadır.

Çukurca-Hakkari karayolundan 1 km lik stabilize bir yol ile camiye ulaşılır. Cami: batıdan doğuya doğru eğimli bir arazi üzerindedir. Üç katlıdır.

Zemin kat zaviye, orta birinci kat medrese, üst ikinci kat ise cami olarak düzenlenmiştir. Zemin kat: doğu-batı istikametinde, düzgün olmayan bir dikdörtgen alana oturur.

Dış kenar uzunlukları birbirinden farklıdır. Buraya güney duvarından açılmış bir kapıdan girilir. Kapının önüne, sonradan kenarları demir kaplı, beton bir blok bulunur. Yapının batı ucu kayalıktır.

Ancak son yapılan restorasyonlarda, cami iki kata düşürülmüş ve içten tamamen betonarme yapılmıştır. Dıştan da örtü sacı ile kaplanmıştır. Günümüzde: zemin kat ziyaretgah, birinci kat ise cami olarak kullanılmaktadır.

Ziyaretgah: burada bulunan vitrinlerde muhtelif eşyalar sergileniyor. Bunlar 6 parça halindedir. Bu malzemeler, oldukça iri taneli, ağaçtan 80 cm uzunluğundaki bir tespih; metalden 80 cm uzunluğunda bir masa; iki tane biri kulplu kandil, bir adet keçeden fes ve pirinçten yapılmış 23 cm uzunluğunda bir yazı hokkasıdır.

Birinci kat: zemin katı üzerine oturur ve iki bölümden oluşur. Birinci bölüm doğudadır, dikdörtgen planlıdır ve kuzeyden merdivenle çıkılan giriş kapısı, buraya açılmaktadır. Batıda bulunan ikinci kısma, buradan sivri kemerli iki açıklıkla geçilmektedir.

Evet yapı, 3 işlevlidir, cami, medrese ve tarikat yapısı özelliği gösterir. Özellikle 1700’lü yıllarda yapılmış olması nedeniyle önem kazanır.

MAR ŞALİTA MANASTIRI (KIRIKDAĞ KÖYÜ)

Yöre halkı tarafından “Dera Çiya (Dağ kilisesi)” ve Dera Keriser (Beyaz kilise)” olarak isimlendirilir. İl merkezine 25 km uzaklıktadır. Kırıkdağ vadisindedir. Oldukça yüksek bir yerde kuruludur.

Manastırın doğusunda bulunan ve aralarında sadece derin bir vadi olan bölgede, Serink kalesi de bulunuyor. Karşılıklı bir birlerine bakan kale ve manastır çok heybetli görünüyor. Manastır dağın yüksek kesiminde olması nedeniyle, yörede yaşayan halk tarafından “Dağ Kilisesi” olarak tanınıyor.

Manastırın yüksekliği kaleden 100 metre daha az olmasına rağmen, aynı hizada gibi görünüyor. Kilise, ulaşılması zor, sarp kayalık alanda, bir kaya oyuğu içine yapılmıştır. Önünde bir teras bulunur. Kayalığın önünde, yüksek bir duvarla oluşturulmuş, iki kademeli cephe bulunur.

Manastır yapısı üç katlıdır. Zemin kat kilisedir. Bu bölümün uzunluğu 9 metre, genişliği 3 metredir. Yapıya giriş güneydoğu köşedendir. Dış cephelerin bazı bölümleri ile iç kısımlar sıvalıdır. Herhangi bir süsleme yoktur.

Define arayıcıları tarafından, yapı büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Yapının hemen kuzeyinde, altında doğal bir mağara vardır. Mağara, önüne duvar örülerek yiyecek ve zahire ambarı olarak kullanılmıştır.

Ayrıca yine bu bölümden Nasturice kitaplar ve ayin eşyaları ile din adamlarının kıyafetleri bulunmuş ve bunlar Van Müzesine kaldırılmıştır.

 

MAR ABDİŞO MANASTIRI

Manastır ve kiliseler, Oğul köyü Bekuk Mahallesinde, doğal bir mağara içindedir. İl merkezine uzaklık 27 km dir. Çukurca kara yolunun 20’nci kilometresinden sonra, stabilize yoldan gidilerek ulaşılır.

Adından da anlaşılacağı gibi Nasturiler tarafından yapılmıştır. Hakkari bölgesinin en büyük ve en kutsal kilisesidir.

Manastır yapısının uzunluğu 82 metredir. En derin kısmı 14 metredir. Batı ucu 5 metre ve doğu ucu bazen sıfır noktasına kadar yaklaşır. Bazen derinleşen, doğal bir kaya girintisinden istifade edilerek manastır kurulmuştur.

Manastır, kayalığın kuzeye doğru genişlemesinden yararlanılarak yapılmıştır. Ön kısmında, doğu-batı doğrultusunda uzanan tek zemin kattan oluşmaktadır. Düzgün sıralı moloz taşlar, kireç harcı ile örülmüştür.

Manastırın ön kısmında: doğu batı yönünde uzanan zemin kat bulunur. Yapının duvarları, kireç harcı ile düzgün sıralı moloz taştan örülmüştür. Manastır yapısının içinde, halen su bulunmaktadır.

Hakkari Yüksekova hakkındaki gezi yazım için  Yüksekova

İstanbul Sultangazi

İstanbul Sultangazi

Sultangazi ilçesinin ismi Sultan Orhan Gaziden gelmektedir. Çünkü bölge, 1326-1359 yılları arasında Osmanlı tahtına oturan Sultan Orhan Gazi tarafından fetih edilmiştir.

İstanbul Sultangazi

TARİHİ

Yörenin tarihi geçmişi incelendiğinde: İstanbul civarındaki suyollarının üzerinde bulunduğu anlaşılmıştır. Çünkü bu suyollarının kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.

Fetih öncesinde, İmparator Kostantinus döneminde, Istıranca dağlarından su getirilen 242 km lik su hatta bu bölgeden geçiyordu. Bu su hattı üzerinde: 6-7 tane su kemeri ve birçok tek gözlü su kemeri bulunmaktaydı ve bunların kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.

Şehrin fetih edilmesinin ardından, Fatih Sultan Mehmet tarafından galeri şeklindeki isale hattı ve çeşmelere kadar olan suyollarını tamir ettirdi.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Belgrad ormanlarından şehre su getirmek üzere Mimar Sinan görevlendirilmiştir.

Tanzimat sonrasında, Şumnu, Cuma ve Lofça’dan gelen göçmenler, bölgeye yerleştirilmiştir.

Yine, bölgenin tarihi süreçteki en büyük özelliklerinden birisi: İstanbul-Edirne ve Balkanlar yolunun buradan geçmiş olmasıdır.

Yöre, Cumhuriyet döneminde uzun yıllar Eyüp ilçesine bağlı kalmıştır. 1963 yılında ise yeni kurulan Gaziosmanpaşa ilçesine bağlanmıştır.

2008 yılında ise Sultangazi ilçesi kurulmuştur.

İstanbul Sultangazi

GENEL

Sultangazi yöresinin coğrafi özellikleri, habitat yaşam alanları olarak öne çıkmaktadır. Bu habitat yaşam alanının en büyük etkenleri ise dere ve akarsulardır. Şu anda çok az canlı çeşidi olan bu dereler 40 yıl önce çok çeşitli hayvanların yaşam alanıydı. Derelerdeki sular son derece temiz ve içilebilecek özellikteydi. Yerleşimin rakımı yani denizden yüksekliği 50 metredir. İl merkezine uzaklığı 12 km dir. İlçede 16 mahalle bulunmaktadır.

 

GEZİLECEK YERLER

İstanbul Sultangazi Alibey Barajı

ALİBEY BARAJI

1975-1983 yılları arasında İstanbul’un su ihtiyacını temin etmek için Alibey Deresi (Alibeyköy deresi veya Malova deresi olarak da bilinir.) üzerinde yapılmıştır. Baraj hakkında DSİ raporları, 1962 yılında hazırlanmıştır.

Yapıldığı yer: Moğul ovasıdır. Bu bölgede, baraj yapılmadan önce göç balıkları bu bölgeyi üreme yeri olarak seçiyorlardı. Baraj yapıldıktan sonra, bölgedeki bu canlı özellik kaybolmuştur.

Baraj: toprak gövde doldu tipindedir. Akarsu yatağından yüksekliği 30 metredir.

Halen, şehirde, Avrupa yakasının büyük kısmının içme ve kullanma suyunu temin etmektedir.

Alibey köy barajı, içme suyu toplama havzası olması nedeniyle, su toplama havzasına imar yasağı getirilmiş ve baraj bölgesinde mevcut orman alanı oluşturulmuştur.

 

50 YIL MAHALLESİ

Aziz Paşa’ya ait Sultan Çiftliğinin torunları tarafından 1952 yılında 110 kişiye hisseli olarak satılmasıyla kurulmuştur. Mahallenin bulunduğu bölge, önceleri Cebeci köyüne bağlı iken, daha sonra bir kısım Gaziosmanpaşa’ya, kalan kısmı ise Bakırköy’e bağlanmıştır. Günümüzde ise mahalle Sultangazi ilçesine bağlanmıştır.

Zaman içinde mahallenin nüfusu 7-8 kat artarak günümüze ulaşmıştır.

İstanbul Sultangazi 50. Yıl Hizmet Tesisleri

50 YIL HİZMET TESİSLERİ

Hizmet tesisleri, mahallenin fiziki ihtiyaçlarının karşılanması için yaptırılmıştır. Tesislerin içinde bulunanlar şunlardır; mahalle Pazar yeri, aile sağlık merkezi, çok amaçlı bir salon, afet merkezi, spor salonu, otopark, kafeterya ve ayrıca park ve sosyal donatı alanı bulunmaktadır.

50.YIL KÜLTÜR MERKEZİ

Burada kültür, sanat ve spor bir arada bulunuyor. İstihdama yönelik projeler ile meslek edindirme kursları düzenleniyor.  Merkezde: konferans salonu, etüt sınıfları, spor salonu, sergi salonu, kütüphane, çalışma ofisleri, yaşam merkezi, gençlik meclisi ve Sultangazi Spor kulübü bulunuyor.

İstanbul Sultangazi Şehit Özay Keskin Deprem Eğitim Parkı

ŞEHİT ÖZAY GEZGİN DEPREM EĞİTİM PARKI

Park alanında çocuklara, olası doğal afet ve deprem konusunda çeşitli eğitimler verilmektedir. Parkta bulunan özel simülatörle, olası deprem halinde ne yapmaları gerektiği öğretiliyor. Önce eğitim ve daha sonra simülatörde 7.4 büyüklüğünde bir deprem tatbikatı yapılıyor. Deprem sırasında evde veya okulda yapılması gerekenler anlatılıyor.

 

75 YIL MAHALLESİ

İstanbul Sultangazi 75.Yıl Yüzme Havuzu

75 YIL YÜZME HAVUZU

1323 Sokaktadır.İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilmektedir. Tesiste: yüzme, pilates, step, aerobik, aero dans, balanceball, masa tenisi, fittnes ve spinning yapılabilmektedir.

 

CEBECİ MAHALLESİ

Cebeci köyü ismini Osmanlı ordusundaki zırhlı askerlere verilen “Cebeci” isminden almıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kemerburgaz nahiyesine bağlı bir köydür. Cebeci havzasında kurulmuştur.

Mübadele öncesinde, Cebeci köyü, bahçıvanlıkla geçinen Rumların yaşadığı az nüfuslu bir mesire alanıdır. 1924 yılında mübadelenin ardından bölgeye gelen Türkler, köye yerleştirilmiştir. Köyde yaşayan Rumlar ise Yunanistan’a gönderilmiştir.

Günümüzde Cebeci mahallesi, nüfus bakımından ilçede 3’ncü sıradadır. Yüzölçümü bakımından ise ilçenin en geniş mahallesidir. Mahallede yerleşim alanı küçüktür ancak ormanlar ve taş ocakları oldukça geniş yer tutar.

Yörede günümüzde oturanların büyük bölümü Bulgaristan göçmenidir. Mahallede iş merkezleri ve özellikle tekstil sektörü yoğundur.

İstanbul Sultangazi Mimar Sinan Kent Ormanı

MİMAR SİNAN KENT ORMANI

Pirinççi mevkiindedir. Mimar Sinan kent ormanı ve Hacı Bektaş-ı Veli kent ormanları, dere üzerine yapılan asma köprü ile birbirlerine bağlanıyor.

2012 yılında hizmete açılmıştır. Kent ormanı: Alibey deresi ve bu dereyi çevreleyen baraj gölü havza alanının çevresinde yapılmıştır.

Burada: piknik yerleri, parklar, köprü, oyun alanları, kaydıraklar, şadırvan, at çiftliği ve tüneller bulunuyor. Oyun alanında: borulu kaydırağı metrelerce uzunluktadır. Tırmanma parkurları da ilgi çekmektedir.

İstanbul Sultangazi Mimar Sinan Kent Ormanı

Ayrıca: oldukça büyük bir amfi tiyatro var ki, koltuk kapasitesi 2400 kişiliktir. Burada konser ve tiyatro gibi çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

İstanbul Sultangazi Mimar Sinan Kent Ormanı

Seyir kulesi ise: 16.60 metre yüksekliktedir.

Gezi treni ve faytonlar da, park alanını gezmek için iyi birer seçenektir.

Tüm bunların yanında, kent ormanı içinde “Hobi Bahçeleri” bölümü de bulunuyor. Bu hobi bahçelerini sezonluk kiralayıp sebze-meyve yetiştirmek mümkündür.

Ayrıca: binicilik tesisleri de vardır. Orman içinde Sultangazi At Çiftliği bulunuyor.

İstanbul Sultangazi Mimar Sinan Kent Ormanı

Kent ormanının bir bölümü de “İzcilik Kampı” olarak düzenlenmiştir. Burada çocuklar doğa ile iç içe olarak farklı dallarda eğitim alıyorlar. Kamplarda izcilik eğitimi ücretsiz veriliyor. Eğitim yaklaşık 1 hafta sürüyor. Kampta çocuklar çadırlarda kalıyorlar, kanoda kürek çekme ve paintball oyunları oynuyorlar.

İstanbul Sultangazi Hacı Bektaş-ı Veli Şehir Ormanı

HACI BEKTAŞ-I VELİ ŞEHİR ORMANI

Alibey havzasında kurulmuş ve 2010 yılında ziyarete açılmıştır. Bölgede: 16.60 metre yükseklikteki “Seyir Kulesi” çevrenin manzarasını izlemek için iyi bir fırsattır.

Ayrıca: yine ormanlık alan içinde: ahşap fitnes aletleri, kameriyeler, banklar, çeşmeler, piknik masaları ve oturma gurupları, 2 tane ayrı amfi tiyatro, macera platformları ve çocuk oyun alanları bulunmaktadır.

İstanbul Sultangazi Tarihi Kilise

TARİHİ KİLİSE

Mübadele öncesinde yörede yerleşik Rumlar tarafından yapılmıştır. Ancak hangi tarihte yapıldığı bilinmiyor. Cebeci köyü, Rumlarının yayla evlerinin bulunduğu bir alandır.

Ayrıca, yine Rumlar tarafından burası Pazar günleri mesire alanı olarak kullanılıyordu ve bir kiliseleri vardı. Buraya hem Pazar ayini için, hem de piknik yapmak için gelirlerdi. Kilisenin hemen yanında büyük fırınlar vardı. Bu fırınlarda ekmek yapılıyordu.

Yapı, mübadele ile yöreden ayrılan Rumların ardından bir süre okul olarak kullanılmıştır. Evet, günümüzde yörede oturanların beyanına göre, çok güzel bir yapı olan kilise, zaman içinde kaderine terk edilmiş ve günümüze tamamen harabe halde gelmiştir.

İstanbul Sultangazi Mağlova Su Kemeri

MAĞLOVA SU KEMERİ

Cebeci mahallesi yakınlarındadır.

1554-1562 yılları arasında Alibey deresi vadisinde: Kanuni Sultan Süleyman emriyle Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak üzere yapılan bu su kemeri, günümüzde de bu işlevini sürdürmektedir.

İstanbul Sultangazi Mağlova Su Kemeri

1563 yılında selden zarar görmüştür. Ancak daha sonra yine Mimar Sinan tarafından onarılmıştır.

İki katlı su kemerinin yüksekliği 36 metre ve uzunluğu ise 257 metredir. Alt ve üst katlarda, sekizer tane göz bulunmaktadır.

İstanbul Sultangazi Mağlova Su Kemeri

Kemer yapısı: estetik açıdan dünya su mimarisinin önemli eserlerinden birisidir. Çünkü bu kemer su taşırken, aynı zamanda içinde bulunan yol vasıtasıyla bir köprü görevi de görmekte, karşı kıyıya geçmeyi sağlamaktadır. Aynı zamanda, kemerin su baskınları ve selden zarar görmemesi için ayakları, piramit şeklinde dizayn edilmiştir.

İstanbul Sultangazi Mağlova Su Kemeri

Günümüzde: Alibeyköy barajı göletinin suyu, su kemerinin bir kısmını sular altında bırakmıştır, ancak yine İstanbul’a su getirme işlevini sürdürmektedir. Alibeyköy barajının kurak dönemlerde suları çekildiğinde, bu muhteşem kemer, tüm güzelliğiyle bütün olarak ortaya çıkmaktadır. Kemeri görmek için Sultangazi Belediyesi kent ormanını ziyaret ediniz. Eğer kemeri yakından görmek isterseniz, Alibey Deresinin yanındaki patika yollardan kemere ulaşmak mümkündür.

İstanbul Sultangazi Mağlova Su Kemeri

Peki ismi neden Mağlova: Bu konuda çeşitli görüşler var. Bir görüşe göre: kemerin ismi “Moğol Ağa” dan gelmektedir. Diğer bir görüşe göre ise: Mağlova kemerinin bulunduğu Alibeyköy deresinin o dönemdeki ismi Kydaros deresidir. Ancak halk bu dereye “Mahleva deresi” demektedir ve kemerin ismi buradan gelmiştir.

İstanbul Sultangazi İstanbul Halk Ekmek Fabrikası

İSTANBUL HALK EKMEK FABRİKASI

Mimar Sinan Bulvarındadır. İnşasına 1997 yılında başlanan fabrika, 2006 yılında faaliyete geçmiştir. 35 bin metre karelik arsa üzerinde, 15 bin metre karelik kapalı alanda kuruludur. Fabrikada 12 tane ellişer tonluk paslanmaz çelik saçtan un silosu bulunmaktadır.

 

CUMHURİYET MAHALLESİ

Mahalledeki sitelerin bir bölümünün bulunduğu alan, günümüzden 30 yıl kadar önce Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından, Belediye Binası yapılmak için kamulaştırılmıştır.

Böylece evleri kamulaştırılan kişiler, evlerinin yıkılması üzerine, Gaziosmanpaşa merkezden ayrılıp buraya yerleşmiştir. Mahalledeki siteler, halkın kooperatifler aracılığı ile aldıkları arsalar üzerine kurulmuştur. İlk yapılar 1982 yılında bitmiş ve iskana açılmıştır.

İstanbul Sultangazi Masal Kahramanları Parkı

MASAL KAHRAMANLARI PARKI

Safahad Caddesindedir. Park 25 bin metre karelik alanda kuruludur.

İstanbul Sultangazi Masal Kahramanları Parkı

TEM otoyolunun hemen üstündeki alandadır. Park, Kültür Bakanlığı tarafından “Sanat Eseri” kapsamına alınmıştır.

Park alanında: masal ve çizgi film kahramanlarının bulunduğu 128 farklı figür bulunuyor. Parkta ayrıca Anadolu kültürünün yansımaları eşliğinde, göletlerde kano gezintileri de yapılabiliyor.

Parkın içinde: Keloğlan, Nasrettin Hoca, Şirinler ve Pamuk Prenses gibi masal ve çizgi film kahramanlarının heykelleri ve kabartmaları bulunuyor.

 

 ESENTEPE MAHALLESİ

İstanbul Sultangazi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA SOSYAL BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU

2364 Sokaktadır.

Okul, İstanbul Üniversitesi bünyesinde, 1986 yılında kurulmuş ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa bünyesinde eğitime devam etmektedir. Okul binası, Sultangazi Belediyesi tarafından yapılmıştır.

Okulda: derslikler, konferans salonları, mesleki uygulama odaları, amfi, bilgisayar laboratuvarı, öğretim üyesi ve idari personel odaları ve otopark bulunmaktadır. Okuldaki programlar: Dış ticaret, turizm otel işletmeciliği, bankacılık ve sigortacı programları, işletme yönetimi, muhasebe ve vergi uygulama programlarıdır.

İstanbul Sultangazi

HOCA AHMET YESEVİ KÜLTÜR MERKEZİ VE HOCA AHMET YESEVİ SAHNESİ

Hoca Ahmet Yesevi Caddesindedir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılmıştır. 26 bin metre karelik alanı kaplamaktadır. Merkezde: 629 kişilik bir tiyatro salonu, buz pateni pisti, sergi alanları, kütüphane, sinema salonları, halk oyunları salonları, kafeteryalar ve otopark bulunmaktadır.

İstanbul Sultangazi Mavi Marmara Parkı

MAVİ MARMARA PARKI

2369 Sokaktadır.

Filistin’e insanı yardım götüren Mavi Marmara gemisine yapılan saldırının ve bu saldırıda şehit olan 9 kişinin anısına bu park yapılmıştır.

Park alanına “Mavi Marmara” gemisinin silüeti yerleştirilmiştir.

İstanbul Sultangazi

ESENTEPE AHİ EVRAN PARKI

Park 2853 Sokaktadır.

İstanbul Sultangazi Ahi Evran Parkı

Ahi Evran: 1204 yılında Anadolu’ya gelmiş ve Kayseri’ye yerleşerek “Ahi Evran Teşkilatı” nı kurmuştur.

İstanbul Sultangazi

Park alanında: şelale, ahşap köprü, çocuk oyun gurupları, fitness alanları ve pergolalar bulunmaktadır.

İstanbul Sultangazi Ahi Evran Mesleki Eğitim Merkezi

AHİ EVRAN MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİ

2387 Sokakta, camiye 104 metre uzaklıktadır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı işletilen bu tesiste çeşitli mesleği eğitimler verilmektedir.

İstanbul Sultangazi Küçük Sanayi Sitesi

SULTANGAZİ KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ

1986 yılında kurulmuştur. Bu tesisler:

1-Sanko Oto Sanayi Sitesi.

2-Gamas Mobilyacılar Sitesi.

3-Avizeciler Sitesi.

4-Serbest çalışanlar sitesidir.

Sanko Oto Sanayi Sitesi, iş kalitesi ve çeşitliliği ile İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde otomobil kullanıcılarının bildiği ve tercih ettiği bir yerdir.

Gamas Mobilyacılar Sitesi ve Avizeciler Sitesi de tercih edilen önemli yerlerdir.

 

ESKİ HABİBLER MAHALLESİ

Habibler köyü, 1948 yılında Bakırköy ilçesi Mahmutbey köyünün nüfusunun artması sonucu köyün uzağında bir mahalle olarak kurulmuştur. 1950’lerde ise göçmenlerin buraya yerleşmesiyle büyüyerek gelişmiştir.

İstanbul Sultangazi Uygulamalı Trafik Eğitim Parkı

UYGULAMALI TRAFİK EĞİTİM PARKI

7 Mayıs 2010 tarihinde 2723 Sokakta açılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındadır.

5735 metre karelik park alanında:  yatay-düşey trafik işaretleri, sinyalizasyon sistemleri, bisiklet yolları, yaya geçitleri, hemzemin geçit, yaya kaldırımları, eğitim pisti, üst geçit ve eğitim laboratuvarı bulunuyor. Çocuklara akülü araçlar eşliğinde teorik ve uygulamalı trafik eğitimi veriliyor.

 

İSMETPAŞA MAHALLESİ

İstanbul Sultangazi

SULTANGAZİ BELEDİYESİ ŞEHİT FERDİ YURDUSEVEN GENÇLİK MERKEZİ

Sultangazi Belediyesine ait merkezde: derslikler, fittnes salonu, atölyeler, hobi odaları, müzik odası, çok amaçlı salon bulunmaktadır. Amaç: gençlerin serbest zamanlarında: sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerle değerlendirmelerinin sağlanmasıdır. Merkezde: ayrıca iki katlı Millet Kıraathanesi bulunuyor.

 

MALKOÇOĞLU MAHALLESİ

Mahalle ismini Yıldırım Beyazıt’ın beylerinden Malkoçoğlu Bey’in oğlu Malkoçoğlu Ali Bey’den almıştır. Bakırköy’e bağlı Mahmutbey köyünün bir mahallesi olarak gelişmiştir. Köyün merkezine uzak bir konumda, askeriyenin kuzeyinde, Sultançiftliği’nin kuzey batısında, Edirne asfaltının batısındadır.

Mahallenin çevresi, en çok Karadeniz ve Doğu Anadolu’dan göç almıştır. Kentleşme, mahallede 1970’lerden sonra başlamış ve devam etmiştir. 1985 yılında yüksek ve tek katlı evlerin bir arada bulunduğu yeni gelişen bir mahalle olarak tanınır.

İstanbul Sultangazi Pamukkale Malkoçoğlu Sütçü İmam Parkı

PAMUKKALE MALKOÇOĞLU SÜTÇÜ İMAM PARKI

Buranın en büyük özelliği: Pamukkale travertenlerine benzeyen iki şelalenin bulunmasıdır ve zaten ismini buradan almıştır.

İstanbul Sultangazi

Park alanı toplam 4.100 metre karelik bir alana kurulmuş olup, travertenler haricinde spor alanları, çocuk oyun gurupları, oturma gurupları ve çay bahçesi vardır. Parkta ahşap oyun gurupları bulunuyor.

Park alanında ayrıca “Mareşal Fevzi Çakmak Prestij Yürüyüş Yolu” bulunuyor. Bu yol, özel parke taşlarıyla döşenmiş ve araç trafiğine kapatılmıştır.

 

SULTANÇİFTLİĞİ MAHALLESİ

İstanbul Sultangazi Şehit Hikmet Baysal Gençlik ve Sanat Merkezi

ŞEHİT HİKMET BAYSAL GENÇLİK VE SANAT MERKEZİ

Atatürk Bulvarındadır. Hikmet Baysal: 15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit olmuştur.

Merkez, gençlerin, serbest zamanlarını: sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlerle değerlendirmeleri, bilgi ve beceri sahibi olmalarına yardımcı olmak için yapılmıştır.

İstanbul Sultangazi

Merkezde 400 metre karelik alanda, 2 katlı Millet Kıraathanesi, 4 Atölyeli bir müzik akademisi, 4 Atölyeli bir ev sanatları akademisi, 200 metre karelik spor ve fitness salonu bulunmaktadır.

 

UĞUR MUMCU MAHALLESİ

Mahallede yaşayanların büyük bölümü Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen göçmenlerdir. Mahallede siteler yoğundur. Düzenli gelişmiş bir mahalledir. Sultangazi Hükümet konağı, Sultangazi Belediyesi Ek hizmet binası ve Sultangazi Belediyesi bu mahallededir. Cebeci spor kompleksi ve Cebeci şehir parkı da bu mahallededir.

İstanbul Sultangazi Sultançiftliği Merkez Camii

SULTANÇİFTLİĞİ MERKEZ CAMİİ

Sultangazi yöresinin ilk camisidir. İstanbul ilinde, sur dışındaki ikinci büyük camidir.

İstanbul Sultangazi

Sultangazi kurucularına ait köy ortak kullanım malı olan alanda: köy halkının birleşerek yaptırdığı ilk cami yıktırılmış, yerine yine halkın katkıları ile bugün görülen merkez camii yaptırılmıştır.

İstanbul Sultangazi

Caminin hemen yanında, günümüzdeki 50 metre genişliğindeki Atatürk Bulvarı, köyün kuruluşunda köylülerin hayvanlarının meraya geçiş yolu olarak kullanılıyormuş. Cami ile okul arasında kalan, altından yolgeçen bu alan, günümüzde ise park olarak kullanılıyor.

İstanbul Sultangazi Belediye Hizmet Tesisi

SULTANGAZİ BELEDİYESİ HİZMET TESİSİ

Atatürk Bulvarı üzerindedir.

İstanbul Sultangazi

Belediye Hizmet Binası

Belediye hizmet binasında, tüm birimler, hizmet içeriklerine göre konumlandırılmıştır.

Nikah ve Düğün Salonu

Nikah sarayında 3 ayrı nikah salonu bulunmaktadır. Düğün salonu ise 1200 kişi kapasitelidir.

Alışveriş ve Eğlence Merkezi

Tesislerin alt katında: bir alışveriş merkezi bulunmaktadır. Merkez, birçok markayı bünyesinde barındırmaktadır.

İstanbul Sultangazi

SULTANGAZİ BELEDİYESİ UĞUR MUMCU KATLI OTOPARKI VE HİZMET TESİSİ

Buranın faaliyete geçmesiyle halk arasında “Çarşamba Pazarı” olarak isimlendirilen sokak pazarı buradan taşınacaktır. Tesiste: Pazar alanı, çok amaçlı salon, İsmek, kütüphane, afet toplanma merkezi, otopark ve çocuk parkı vardır.

İstanbul Sultangazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi

SULTANGAZİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi buraya yeni binaya taşınmıştır. Hastane 600 yatak kapasitelidir. 178 yoğun bakım ünitesi ve 30 ameliyathane bulunmaktadır.

İstanbul Sultangazi

BEZMİALEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ SULTANGAZİ İLHAN VARANK KAMPÜSÜ

Muhsin Yazıcıoğlu Caddesindedir. 2016-2017 yılında hizmete girmiştir. A, B ve C olmak üzere 3 bloktan oluşmaktadır. Peki kampüsün adı niye “İhlan Varank”? Prof.Dr. İlhan Varank, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi, Bezmialem Vakıf Üniversitesi hastanesinde vefat etmiştir.

İstanbul Sultangazi

Kendisi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde iken halka ateş açan darbeciler tarafından vuruldu, hastaneye götürüldü ve hastanede vefat ederek şehit oldu.  Kampüs bünyesinde: Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Yabancı diller hazırlık bölümü, Sağlık bilimleri enstitüsü ve Sürekli eğitim merkezi bulunmaktadır. Eğitim gören öğrenci sayısı 850 dir.

İstanbul Sultangazi Neva AVM

NEVA AVM

Cebeci Şehir Parkındadır. Bölgenin ilk ve tek alışveriş ve eğlence merkezidir.

Alışveriş merkezinin “Neva” isminin anlamı “refah, bolluk ve bereket” tir. Sinema bölümünde 8 salon vardır ve 1000 seyirci kapasitelidir. Ayrıca: 2 oyun-eğlence alanı, bowling, yapı market, 12 tane fast food yeri ve 50 mağaza bulunmaktadır. 750 araç kapasiteli otopark ücretsizdir.

 

YAYLA MAHALLESİ

Bölge Pirinçlik köyünün hayvancılık yapılan yayla alanıdır. 1970 yılından sonra göç almaya başlamıştır. Özellikle Karadeniz illerinden daha çok göç almıştır. Halk oylaması sonucu 1992 yılında Yayla köyü kurulmuştur.

 

ZÜBEYDE HANIM MAHALLESİ

İstanbul Sultangazi Zübeyde Hanım Mahallesi

ALİBEY BARAJ ÜSTÜ PARKI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan park alanı 2019 yılında tamamlanmıştır.

İstanbul Sultangazi Alibey Baraj Üstü Parkı

38 bin metre karelik alan üzerine yerleştirilen projede: çocuk oyun gurupları, spor alanları ve fitnes aletleri, oturma ve gurupları bulunmaktadır.

İstanbul Sultangazi

Ayrıca 55 araçlık otopark ve 275 metre karelik kafe lokanta vardır.

 İstanbul Gaziosmanpaşa gezi yazım için  Gaziosmanpaşa