Hakkari

Hakkari

Hakkari, Van arası uzaklık: 218 km. Hakkari, Şırnak arası uzaklık: 181 km. Hakkari, Siirt arası uzaklık: 276 km.

TARİHİ

Bölgede yapılan araştırmalara göre, çok eski dönemlerden bu yana yerleşim bulunduğu tespit edilmiştir. Sümerler, Akadlar, Urartular ve Asurlulardan başlayan yerleşim günümüze kadar sürmüştür. Yöre 1514 yılında Çaldıran Zaferinden sonra Osmanlı topraklarına katılır. 1915 yılında ise Rus işgaline uğrar. İşgal, 22 Nisan 1918 tarihinde biter.

Ancak işgalden kurtarılan şehir, harap olmuş ve nüfusu azalmış bir kasaba olmuştur. 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması ile, Hakkari’ye bağlı beş bölge ulusal sınırlar dışında kalır. Aynı yıl Hakkari il olur. 1933yılında yine ilçe olur ve Van iline bağlanır. 1936 yılında yeniden il statüsü kazanır.

Şehrin eski ismi “Çölemerik” tir. 639 yılında, Arap akınları bölgeye geldiğinde, bu bölge için Hakkariyye ismi kullanılıyordu. Şehrin ismi hakkında bir diğer söylev şöyledir “Hakkari ismi ise, eski dönemlerde Van gölünün güneyi ve İran’a doğru uzanan bölgede yerleşik bir kabile olan “Hakkar” kabilesinin isminden gelir.

Hakkari kelimesi, Hakkarların şehri demektir.” Bu yüzden, yöreye Hakkari ismi verilmiştir.

GENEL

Hakkari, Van gölünün güney kıyılarından başlayan engebeli bir bölgede kuruludur. Bölgenin en yüksek tepesi, ülkenin de en yüksek dağlarından olan Cilo dağındadır. İl merkezinin doğusunda, Zap suyundan sonra Cilo kütlesi, birdenbire yükselir.

İl merkezinin rakımı ortalama 1700 metredir. Dicle nehrinin en büyük kolu olan Zap suyu, il merkezine 3 km uzaklıktadır. Tabii koridor görevi gören vadiler ve geçitlerin çevreye bağlandığı yolların kesişim noktasındadır. Yörede karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer.

 

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ

Üniversitesi, 2008 yılında kurulmuştur. Rektörlüğe bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sürekli Eğitim Merkezi Müdürlüğü kurulmuştur.

CİLO DAĞLARI

Türkiye’nin 2’nci en yüksek dağıdır. Rakımı 4136 metredir. Bu dağlar üzerinde: buzul gölleri, buzullar ve çeşitli yaban hayatı bulunmaktadır. Bu doğal alanlarda: kış sporları yapılmaktadır. Ayrıca dağcılık sporuna uygundur. Türkiye’nin 2’nci en yüksek zirvesi olan Uludoruk zirvesine ilk olarak 1931 yılında çıkılmıştır.

Evet, uzun yıllar sonra terörden arındırılan bölgedeki Buzul Gölleri ve bazı alanları kapsayan “Milli Park” düzenlenmesi çalışmaları sürdürülmektedir. Çünkü Cilo ve Sat bölgelerinde: birçok şelale, göl, dağ ve buzul ile önemli memeli kuş, sürüngen çeşitleri bulunmaktadır. Yani buranın “Ekoturizm” için oldukça uygun potansiyeli bulunuyor.

 

SÜMBÜL DAĞI

Gün doğarken, Hakkari şehri ışığı yarım yamalak alır. Çünkü güneşin önünde, ondan da büyük Sümbül dağı vardır. Güneşin önünde, yamaçlar önce karanlık görünür.

 

ZAP SUYU

İl merkezine 7 km uzaklıktadır. İl merkezinin doğusundan geçer. Zap suyu, ilin en büyük akarsuyudur. Yağmur, kar ve buzul sularıyla beslenir. İlkbahar ve yaz başında suları kabarır ve kış başında ise azalır. Toplam uzunluğu 310 km dir.

Türkiye sınırları içindeki uzunluğu ise 189 km dir. Çukurca ilçesinin batısından Irak topraklarına girer. Zap suyu, sularını Dicle nehrine taşır. Yakınlarında şehirleşme olmadığından Türkiye’nin en temiz akarsuyudur.

Ülkemizin en hızlı akarsularından birisidir, bu yüzden üzerinde rafting yapılabilir. Van-Hakkari kara yolunu kullanırsanız, bir yanınızda hep Zap suyu olacaktır.

Hakkari Ters Lale

TERS LALE

Bu soğanlı bitki, hüznün sembolü olarak tanınmaktadır. Anadolu coğrafyasına ait endemik bir bitki türüdür. Ters Lale hakkında anlatılan efsaneler şöyledir

“Hz İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde, ters lale yetişmeye başlamıştır.”

Müslüman inancında ise, ters lale hakkında anlatılan efsane “Hz Hasan ve Hüseyin’in, Karbelada katledilmelerinden dolayı ters lalenin boynu bükük, rengi kırmızıdır.

Bir başka efsaneye göre ise ” Ferhat ile Şirin adlı aşık bir çiftin birbirine kavuşamaması nedeniyle, Ters lalenin boynu bükük, rengi kırmızıdır.” Hakkari’de ters lale çiçek açarsa bahar gelmiş demektir.

Ömrü kısa olan bu bitki 1500-2500 metre rakımda, karların arasında filizlenir, sarıya, kırmızıya, turuncuya döner ve kadife yumuşaklığında olur. Her dalında bir çan gibi ters duran, üç-sekiz arasında lale bulunur. Eskiden buna “Ağlayan gelin” ve “Ağlayan lale” isimleri verilirmiş.

 

NE YENİR

Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, ilk önerim “Lüşeli Pilav” olacaktır. Bir nevi pancar otu olan lüşe otu ile yapılır.

GEZİLECEK YERLER

Hakkari Meydan Medresesi

MEYDAN MEDRESESİ

Hakkari ilinin tek anıtsal yapısıdır. İl merkezinde Biçer Mahallesindedir. Kale altı mezarlığının, doğu tarafında, düz bir platform üzerinde kuruludur.

Yapının kapısı, özellikle taş işlemeleriyle dikkat çeker. Giriş kapısının üzerinde kitabe bulunmaktadır. İki satır ve dört bölümden oluşan kitabede medresenin 1700-1701 yılları arasında yaptırıldığı yazılıdır, ancak kim tarafından yaptırıldığı yazılı değildir.

Çünkü kitabenin büyük bölümü ayetlerden oluşmaktadır. Ancak medresenin muhtemelen o yıllarda Osmanlı devletine bağlı Hakkari bölgesi Beylerinden olan İzzeddin oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır.

Yapı dikdörtgen planlıdır. Ölçüleri 18.25 x 23.40 metredir. İç avlulu ve iki katlıdır. Düz damlıdır. Avlunun iki yanında, iki kanat halinde sıralanan medrese hücreleri vardır. Medrese yapısı içindeki sütunların birbirinden farklı olması ilgi çeker. Ayrıca yapının kapıları, hürmetten dolayı alçak yapılmıştır.

Avlunun doğu ve batı tarafında, iki kanat halinde medrese hücreleri sıralanmıştır. Bu hücreler yani 11 tane derslik, 3 x 4.80 metre ölçülerindedir ve üstleri beşik tonoz örtülüdür. Yapıda ayrıca 2 mescit bulunur. Alt kattaki mescit 3.30 x 3.40 metre ölçülerindedir.

Üst kattakine nazaran daha küçüktür. Hakkarili birçok ilim adamı yetiştiren Molla Hüseyin Bateyi; burada ders vermiştir. 1914 yılına kadar burada ilmi eğitim devam etmiştir. Daha sonra 1984 yılında onarılmış, bir süre hapishane olarak kullanılmış ve daha sonra ise boşaltılmıştır.

Medrese 2015 yılında ise Hakkari Üniversitesine tahsis edilmiştir. Amaç: medresenin halkın hizmetine sunulmasıdır.

Son olarak 2019 yılında çevre düzenlemesi ve restorasyon çalışmaları yapılmış ve ziyarete açılmıştır. Bu çevre düzenlemesi sırasında medresenin çevresindeki bazı ev ve eski yapılar kaldırıldı.

Çevredeki arazilerin istimlak edilmesiyle medresenin bahçesinde, kentin kültürünü yansıtan bir Kültür Evi yapıldı. Burada: kafeterya ve sergi salonu bulunuyor. Medreseyi ziyaret edenlere, Hakkari Üniversitesinde görevli, bu konuda bilgili hocalar eşlik ediyor ve bilgi veriyorlar.

Hakkari Çölemerik-Mir Kalesi

ÇÖLEMERİK (MİR) KALESİ

İl merkezinin güneyinde, Katramas çayı ve onunla birleşen Serink deresi arasında kalan boşluktadır.

Bu iki vadiye, dik yamaçlarla inen 150-200 metre yükseklikteki tepe üzerindedir. Konum olarak, şehre tamamen hakim bir konumdadır.

Kale, günümüzde oldukça fazla tahribata uğramıştır. Bu yüzden, ayrıntılı mimari durumu bilinmemektedir.

1998 yılında, kalenin kuzey eteklerinde yapılan bir kazı çalışmasında, günümüzdeki Dağgöl Mahallesinde tesadüfen 13 tane stel bulunmuştur. Bu stellerden 11 tanesi erkek savaşçılara ve 2 tanesi ise kadınlara aittir. Steller, ölmüş ataları anmak için hazırlanmış bir tür mezar taşıdır.

Çünkü insan biçimli taş stel dikme adeti: Hint-Avrupa kökenli halkların, doğudan batıya gelirken beraberlerinde getirdikleri bir alışkanlıktır. Bu steller yani dikilitaşlar halen Van Müzesi avlusunda sergilenmektedir. Steller: MÖ 1450 ile 1000 yılları arasına tarihlenir.

1999 yılında yapılan arkeolojik araştırmalarda, bu stellerin 20 metre kuzeyinde bir mezar odası bulunmuştur. Mezar odasının içinde ise 75 civarında insan kemiği tespit edilmiştir. Ayrıca: yine mezar odasında birçok çanak-çömlek, kemik, taş ve pişmiş topraktan oluşan kap kacak bulunmuştur.

Tüm bu buluntuların: yani steller ve mezar buluntularının yörede MÖ 15 ile 11’nci yüzyıllarda hüküm süren Hubişkia Krallığına ait oldukları tahmin edilmektedir.

Hubişkia Krallığına, tarihte ilk olarak Asur Kralı III Salmanasar’ın savaş yıllıklarında rastlanır. Bir tablette, Asur Kralı III Salmanasar: krallığın yönetim merkezi olan Zaprariya’yı işgal ettiğini ve kralları Dadi’yi esir aldığını yazmaktadır. Bu metinde geçen kentin, Hakkari olduğu düşünülüyor.

Çünkü Asur kralı, tablette yazdıklarına göre, burayı işgal ettikten sonra  daha kuzeyde, Urartuların ilk krallık kenti olan Suginia’yı işgal ettiğini belirtmektedir.

BAY KALESİ

İl merkezinin güneyinde 8 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden 2020 metre yüksekliktedir. Sarp ve kayalık bir tepe üzerinde kuruludur. Tarihi kaynaklara göre: bu tarihi kalede Hakkari Beylerinden Malik Bey hüküm sürmüştür.

Kalenin en üst kesiminde, moloz taşlar ve horasan harcı kullanılarak yapılmış duvar kalıntıları bulunmaktadır. Kalenin muhtemelen: Demir çağından Ortaçağ sonlarına kadar kullanıldığı düşünülmektedir.

Bölgede yüzey araştırmalarında bulunan tuğla ve seramikler dışında, üzerinde haç ve süslemeler bulunan bir taş parçası bulunmuştur. Ayrıca yine üzerine ters lale motifleri kazınmış taşlar da vardır.

Evet günümüzde buraya ulaşmak isterseniz, kuzey yönde, yarıya kadar araba ile, sonra ise tırmanarak ulaşmak mümkündür. Bu bölümde kayalara basamaklar oyularak merdivenler oluşturulmuştur, kaleye çıkmak için bu merdivenler kullanılmaktadır.

DEZ GÖZETLEME YAPISI

Kırıkdağ vadisinde, derenin kuzey tarafındaki tepe üzerinde kuruludur.

Buraya çıkmak için, güney tarafta patika bir yol vardır. Yapıda: kitabe yoktur. Bu yüzden hangi tarihte ve kimler tarafından yapıldığı bilinmez. Ancak bazı kaynaklarda, kalenin Nesturilere ait olduğu belirtilmektedir. Çünkü Dez yani Kırıkhan vadisinde, bir zamanlar yoğun Nesturi yerleşimi bulunmaktadır.

Kale: dikdörtgen planlıdır. Dıştan ölçüleri, kulelerle birlikte 24 x 17.70 metredir. Yapıda harçla tutturulmuş moloz malzeme kullanılmıştır. Yapının dört köşesinde, 5 metre çapında kuleler bulunmaktadır. Ancak, bu kulelerden, sadece batı taraftaki, temel seviyesine kadar yıkılmıştır.

Diğerlerinin ise içleri doludur. Kalenin dış duvarları nispeten sağlamdır. Ancak iş bölümleri, temel seviyesine kadar yıkıktır. Dış cephelerde duvar kalınlıkları 1.1 metredir.

İç duvarların kalınlıkları ise, 90 cm dir. Kalede: ortada boydan boya uzanan bir hol vardır. Bu holün iki yanında, sıralı üçer oda bulunur. Odaların üst örtüleri ve kapıları belli değildir.

DOĞANCA ŞEYH MAHMUT GÖZETLEME YAPISI

Doğanca (Orite) vadisinde, vadiyi kontrol altında tutmak için yapılmış bir gözetleme yapısıdır.

Van-Hakkari kara yolunun 10’ncu kilometresinden ayrılan, stabilize bir yol ile buraya ulaşılır. Ancak buraya ulaşmak için bir süre tırmanmak gerekir. Yapı: batı ve güneyden geçen derelerin kesiştiği, kayalık bir tepe üzerinde kuruludur.

Yapının güneyinde, ters “U” şeklindeki duvarlar, kuzeyi açık üç yönlüdür. Günümüzde, duvarlar belli bir yüksekliğe kadar ayaktadır.

Duvarların yüksekliği güneyde 7.80 metre, batıda 4.63 metre ve doğuda 6.03 metredir. Bu duvarlar, moloz taş örgülüdür ve harçla tutturulmuştur. Duvarların kuzeye devam eden kısımları ile üst kısımları yıkılmıştır.

DOĞANCA ORİTE GÖZETLEME YAPISI

Doğancanın doğusunda,  ormanlık arazi içindedir. Kuzey-güney yönünde kayalık bir kütle üzerine kuruludur. Yapı moloz taşlardan oluşturulmuştur. Yamuk planlıdır. Kuzeyi açık üç yönlü ters “U” şeklinde duvarlardan ibarettir.

Duvarların belirli bir yüksekliği kadar olan kısımları kalmıştır. Güneyde 7.80 metre uzunluğunda, bununla birleşen batı duvarı 4.60 metre uzunluğunda, doğu duvarı 6 metre uzunluğundadır.

Duvarlar harçla tutturulmuş ve moloz taş örgütülüdür. Duvarların kuzeye devam eden üst kısımları yıkılmıştır. Vadiye hakim çevreyi gözetlemek için yapılmıştır. Başkaca herhangi bir özelliği yoktur.

HALİL KİLİSESİ

İl merkezine 8 km uzaklıkta, Van-Hakkari kara yolunun kenarında, Zap vadisinin Halil Mevkiindedir. Nasturilere ait ve 1500 yıllık olduğu tahmin edilen kilisenin üzerinde kitabe veya herhangi bir süsleme yoktur. Hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez.

Dikdörtgen planlıdır. Doğu batı yönünde uzanır. Uzunluk 13.7 metre, genişlik 6.70 metredir. İki bölümden oluşur. Batıdaki birinci bölüm daha büyüktür. Batı köşede bir kapı ile girilir. Üstü beşik tonozla örtülüdür.

Ortadaki tören kapısı sivri kemerli açıklık şeklindedir ve daha büyük tutulmuştur. Duvarlara dolap nişleri açılmıştır. Doğudaki ikinci bölüme, daha büyük olan birinci bölümden iki kapı ile geçilir. Kapılardan biri, ortaya yakın yerde, sivri kemerli bir girinti içerisinde, sivri kemerli bir açıklık şeklindedir.

Diğeri ise güney köşesinde sivri kemerli açıklık biçimindedir. Oda kuzey-güney istikametinde, dikdörtgen biçimli ve tonoz örtülüdür. Bu bölümün doğu duvarına kapı eksenine gelecek şekilde sivri kemerli bir niş yerleştirilmiştir.

Yan duvarlarda yine dolap nişleri bulunur. Halil kilisesi çevresinde bulunan Nasturilere ait mezarlar da tahrip edilmiştir.

BERÇELAN YAYLASI

İl merkezine 18 km uzaklıktadır. Yaylanın rakımı ortalama 3300 metredir. Diğer yaylalar gibi, halkın yazın hayvanlarını otlatmak için göç ettikleri bir yerdir.

Burada, geleneksel kara çadırlarla yaşarlar. Burayı ziyaret edenler ise, yaylada: doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılık yapabilirler. Ayrıca kayak sporları da mümkündür. Yayla civarında Seyithan buzul gölü vardır. Gölde, kano yarışları düzenleniyor.

GOLAN YAYLASI

İl merkezine 18 km uzaklıktadır. Barçelan yaylasının batısındadır. Yüksek dağların arasında 1730 metre rakımda bir yerdir. Golan bölgesinde, 6 tane doğal göl bulunmaktadır. Bu göller: kar ve yağmur suları ve çevredeki kaynak sularıyla beslenir.

Ancak Hakkari şehir merkezinin kullanma suları buradan temin edilmektedir ve bu nedenle burada bulunan göllerin bir kısmı kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. 6 gölden 3 tanesi günümüzde kurumuştur. Burası yörenin en önemli kayak merkezidir.

Hakkari Mergabüt Kayak Merkezi

 MERGABÜT KAYAK MERKEZİ

Kayak merkezi 2700 metre rakımlı Mergabüt il merkezine 12 km uzaklıktadır. Yörede, kış döneminde kar kalınlığı 4 metreye kadar ulaşır. Böylece yörede her yılın yaklaşık altı ayı kayak sezonudur.

Kayak merkezinde, 3 katlı bir dağ evi vardır. Her yıl Nisan ayı sonuna kadar açıktır. Tesislerde: 900 metre uzunluğunda bir teleski bulunur. Hem amatör kayakçılar, hem de profesyonel kayakçılar için elverişli pistler vardır. Pistler, 3700 metre rakımda başlar ve 2700 metre rakıma kadar iner. Ayrıca atlı kızak da kullanılır.

KOÇANİS (KONAK) KİLİSESİ

İl merkezine 19 km uzaklıktaki Koçanik köyündedir. Berçelan Platosunun doğu eteklerindedir. Köye ulaşmak için, Berçelan yaylası eteklerinden stabilize bir yol vardır.

Birçok kaynakta, Doğu Süryanileri, Keldaniler olarak da anılan Nasturilerin merkez kilisesi yani Patriklik merkezidir. Bu yüzden, kilise, Nasturiler için haç yeri görevi görmektedir. Süryaniler için büyük öneme sahip olan kilise, 1924 yılına kadar inanç merkezi konumunda bulunuyordu.

Çünkü 1689 yılında tamamlanan kilise, Patrik Mar Şhalita’nın da ikamet ettiği yerde bulunuyordu.

Mar Şalita kilisesi, köyün yaklaşık 200 metre dışındaydı. Patrikhaneye ait koca bir manastır yahut katedralden ziyade tipik bir köy kilisesiydi.

Mar Şalita kilisesini mesken edilen Patrik (Mar Şem’un) kendi halkının sadece ruhani lideri değil aynı zamanda dünyevi lideriydi. Patrikler halk tarafından saygı görürler ve civar bölgelerde çıkan sorunlarda zaman zaman hakemlik yaparlardı.

Ancak kilisenin bulunduğu köy, 1996 yılından bu yana meskun değildir. Bugün kullanılmayan kilise, hazine avcıları tarafından büyük tahribata uğratılmıştır.

Kilise, köyün doğu tarafında, vadiye hakim bir noktada, doğal kayalık bir platform üzerinde kuruludur. Doğu-batı ekseninde dikdörtgen planlıdır. Güney cephenin batı köşesinde bulunan bir kapı ile yapıya girilir. Kilise, içi iki bölümden oluşur.

Birinci bölüm: sahın bölümüdür. İkinci bölüm: Sahın bölümüne iki kapı açıklığıyla geçilen, doğudaki Kanki bölümüdür. Ayrıca, kuzey tarafta, kayalıkların üzerinde, biraz yüksekçe kalan ve havalandırmaya geçiş işlemleri sağlanan bir kısım vardır.

Kuzeydeki bu ek bölüm dışında, yapının dış cephesi tamamen düzgün kesme taşla yapılmıştır. Duvarları, yarıya kadar olan kısmı gri renkli, üst kesimi açık krem renkli düzgün kesme taşlardan örülmüştür. Kapı: iki renkli taşlarla yapılmış, sivri kemerlidir.

Asıl kapı açıklığı, dikdörtgen şeklindedir. Geometrik geçme kompozisyonları bulunur. Cephenin çatıya yakın, üst kısmında, 8 satırlık, Nasturice bir kitabe bulunur.

Biri bunun altında ve diğeri ortaya yakın yerde ise dairesel şekilde iki “Güneş Saati” bulunur. Bunlarda süslemeler vardır. Ayrıca kapının üzerinde iç içe, dairesel geçmeli bir kompozisyon vardır.

Dış cephesi düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Kapısı, iki renkli taşlarla süslenmiştir. Cephenin çatıya yakın, üst kesiminde bir kitabe vardır. Bu kitabe Asuri dilinde yazılıdır.

Bu kitabenin altında: dairesel şekilde güneş saati vardır. Bir diğer güneş saati ise, ortaya yakın bir yerdedir. Evet, sonuç olarak: güney cephedeki süsleme ve güneş saatleri, içteki arkadlar, havalandırma tüneli nedeniyle, yapı önem kazanmaktadır.

ŞEYH ALİ CAMİİ (ÜZÜMCÜ KÖYÜ)

İl merkezine bağlı Üzümcü köyündedir. İl merkezine 25 km uzaklıktadır.

Çukurca-Hakkari karayolundan 1 km lik stabilize bir yol ile camiye ulaşılır. Cami: batıdan doğuya doğru eğimli bir arazi üzerindedir. Üç katlıdır.

Zemin kat zaviye, orta birinci kat medrese, üst ikinci kat ise cami olarak düzenlenmiştir. Zemin kat: doğu-batı istikametinde, düzgün olmayan bir dikdörtgen alana oturur.

Dış kenar uzunlukları birbirinden farklıdır. Buraya güney duvarından açılmış bir kapıdan girilir. Kapının önüne, sonradan kenarları demir kaplı, beton bir blok bulunur. Yapının batı ucu kayalıktır.

Ancak son yapılan restorasyonlarda, cami iki kata düşürülmüş ve içten tamamen betonarme yapılmıştır. Dıştan da örtü sacı ile kaplanmıştır. Günümüzde: zemin kat ziyaretgah, birinci kat ise cami olarak kullanılmaktadır.

Ziyaretgah: burada bulunan vitrinlerde muhtelif eşyalar sergileniyor. Bunlar 6 parça halindedir. Bu malzemeler, oldukça iri taneli, ağaçtan 80 cm uzunluğundaki bir tespih; metalden 80 cm uzunluğunda bir masa; iki tane biri kulplu kandil, bir adet keçeden fes ve pirinçten yapılmış 23 cm uzunluğunda bir yazı hokkasıdır.

Birinci kat: zemin katı üzerine oturur ve iki bölümden oluşur. Birinci bölüm doğudadır, dikdörtgen planlıdır ve kuzeyden merdivenle çıkılan giriş kapısı, buraya açılmaktadır. Batıda bulunan ikinci kısma, buradan sivri kemerli iki açıklıkla geçilmektedir.

Evet yapı, 3 işlevlidir, cami, medrese ve tarikat yapısı özelliği gösterir. Özellikle 1700’lü yıllarda yapılmış olması nedeniyle önem kazanır.

MAR ŞALİTA MANASTIRI (KIRIKDAĞ KÖYÜ)

Yöre halkı tarafından “Dera Çiya (Dağ kilisesi)” ve Dera Keriser (Beyaz kilise)” olarak isimlendirilir. İl merkezine 25 km uzaklıktadır. Kırıkdağ vadisindedir. Oldukça yüksek bir yerde kuruludur.

Manastırın doğusunda bulunan ve aralarında sadece derin bir vadi olan bölgede, Serink kalesi de bulunuyor. Karşılıklı bir birlerine bakan kale ve manastır çok heybetli görünüyor. Manastır dağın yüksek kesiminde olması nedeniyle, yörede yaşayan halk tarafından “Dağ Kilisesi” olarak tanınıyor.

Manastırın yüksekliği kaleden 100 metre daha az olmasına rağmen, aynı hizada gibi görünüyor. Kilise, ulaşılması zor, sarp kayalık alanda, bir kaya oyuğu içine yapılmıştır. Önünde bir teras bulunur. Kayalığın önünde, yüksek bir duvarla oluşturulmuş, iki kademeli cephe bulunur.

Manastır yapısı üç katlıdır. Zemin kat kilisedir. Bu bölümün uzunluğu 9 metre, genişliği 3 metredir. Yapıya giriş güneydoğu köşedendir. Dış cephelerin bazı bölümleri ile iç kısımlar sıvalıdır. Herhangi bir süsleme yoktur.

Define arayıcıları tarafından, yapı büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Yapının hemen kuzeyinde, altında doğal bir mağara vardır. Mağara, önüne duvar örülerek yiyecek ve zahire ambarı olarak kullanılmıştır.

Ayrıca yine bu bölümden Nasturice kitaplar ve ayin eşyaları ile din adamlarının kıyafetleri bulunmuş ve bunlar Van Müzesine kaldırılmıştır.

 

MAR ABDİŞO MANASTIRI

Manastır ve kiliseler, Oğul köyü Bekuk Mahallesinde, doğal bir mağara içindedir. İl merkezine uzaklık 27 km dir. Çukurca kara yolunun 20’nci kilometresinden sonra, stabilize yoldan gidilerek ulaşılır.

Adından da anlaşılacağı gibi Nasturiler tarafından yapılmıştır. Hakkari bölgesinin en büyük ve en kutsal kilisesidir.

Manastır yapısının uzunluğu 82 metredir. En derin kısmı 14 metredir. Batı ucu 5 metre ve doğu ucu bazen sıfır noktasına kadar yaklaşır. Bazen derinleşen, doğal bir kaya girintisinden istifade edilerek manastır kurulmuştur.

Manastır, kayalığın kuzeye doğru genişlemesinden yararlanılarak yapılmıştır. Ön kısmında, doğu-batı doğrultusunda uzanan tek zemin kattan oluşmaktadır. Düzgün sıralı moloz taşlar, kireç harcı ile örülmüştür.

Manastırın ön kısmında: doğu batı yönünde uzanan zemin kat bulunur. Yapının duvarları, kireç harcı ile düzgün sıralı moloz taştan örülmüştür. Manastır yapısının içinde, halen su bulunmaktadır.

Hakkari Yüksekova hakkındaki gezi yazım için  Yüksekova

Hakkari Yüksekova

Hakkari Yüksekova

 

İlçede, Mayıs 2015 tarihinden itibaren Selahaddin Eyyübi ismi verilen hava alanı hizmete girmiştir. Haftanın belirli günlerinde seferler vardır. Ayrıca Yüksekova-Hakkari arasında yolcu minübüsü ile düzenli seferler yapılmaktadır. Havaalanı ilçe merkezine 5 km uzaklıktadır. Yüksekova, Hakkari arası uzaklık: 80 km. Yüksekova, Şemdinli arası uzaklık: 66 km.

TARİHİ

Bölgede MÖ dönemlerde Urartuların yaşadığı tahmin edilmektedir. Eski ismi “Gever” olan Yüksekova, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1’nci Dünya savaşında Rus işgali görülür. Yine aynı dönemde, bölgede yaşayan Nasturi liderlerinden Marşemonu aracılığı bütün Nasturileri, Türk ordusuna karşı ayaklandırdılar.

1915 yılında bölgede yaşayanlar, gerek Rus ve gerekse Nasturi zulmünden kaçarak başka yerlere göç ettiler. Ancak 5 Mayıs 1919 tarihinde yöre, işgalden kurtarıldı. İsyancı Nasturiler, Urumiye yani İran’ın Yüksekova’ya komşu olan bölgesine kaçtılar. Yüksekova, 1936 yılında ilçe olmuştur. Ancak ilçe merkezinin ismi “Dize” idi.

Hakkari Yüksekova

 

GENEL

Yörenin en büyük özelliği: Türkiye-İran sınırında bulunan Esendere sınır kapısının burada olmasıdır. Yerleşim yeri, Doğu Anadolu bölgesinde dağlar arasındaki bir çöküntü alanına kuruludur.

Rakımı ortalama 2000 metre civarındadır. Ovanın genişliği 15 km ve uzunluğu 40 km dir. Ovanın kenarından Zap nehrinin bir kolu olan Nehil çayı akar. Doğusunda İran, güneyinde Irak ülkeleri toprakları bulunur. Yörede sert bir karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak kışlar soğuk geçer.

 

NE YENİR

Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, önereceklerim “Yüksekova Kebabı, Keşkek ve Gulul” olacaktır.

Hakkari Yüksekova

GEZİLECEK YERLER

Hakkari Yüksekova koç heykeli

 

KOÇ HEYKELİ

İlçe merkezinde bulunan Koç Heykelinin yan yüzlerinde Gevaruk kaya resimlerindeki motiflere benzeyen resimler vardır. Kütle biçimindeki heykelde: baş ve ayaklar çıkıntılı olarak işlenmiştir. Ön ve arka ayaklar, birbirinden sadece yarıkla ayrılmıştır. Boynuzları yuvarlak ve oymalıdır. Heykelin bir yüzünde: eli kargılı bir adam koça binmiş olarak gösterilir. Onun arkasında, ellerinde yuvarlak nesneler tutan dört adam görülür.

Hakkari Yüksekova koç heykeli

Ayrıca üç koç, bir kama ve bir silah çizilidir. Buna benzer bir koç heykeli: İlçe merkezine bağlı 5 km uzaklıktaki Gagevran köyünde bulunmuştur. Bu heykelin, yörede bulunan Nasturi kilisesinden söküldüğü tahmin edilmektedir.

TARİHİ ORDU YOLU

Urartu döneminden kalmıştır. Yol: Yüksekova Kelişin Geçitinden geçer ve Van gölü kıyısındaki Tuşba (Van ilinin eski ismi) şehrine kadar gider. Hatta, Cilo dağlarına kadar uzanır. Ordu yolu üzerinde: Kelaşin ve Topuzava Stelleri bulunur. Bu anıtlar üzerinde Urartu yazıtları vardır. Bu yazıtlar, Urartu uygarlığına ait önemli bilgiler vermiştir.

HIRVATA KALINTILARI

İlçe merkezine bağlı Büyükçiftlik (eski ismi Hırvata) beldesindedir. Burada Aviş deresi ağzında büyük bir kent ve kale kalıntısı vardır. Ancak, burada herhangi bir resmi kazı çalışması yapılmamıştır.

Buranın: Urartuların önemli kentlerinden olan Musaşir kenti olduğu tahmin edilmektedir. Musaşir: Urartu ve Asur yazıtlarında sık sık adı geçen kutsal bir şehirdir. Urartu döneminde, burada Haldi tapınağı yapılmıştır. Urartu Panteonunun en önemli tanrısı Tanrı Xaldi idi. Tapınıldığı yer ise, Musaşir antik kentiydi. Tanrı Xaldi inancı: Musaşir şehrinden tüm Urartu topraklarına yayılmıştır.

Asur kralı II Sargon, MÖ 714 yılında, Musaşir şehrini ele geçirmiş ve Haldi tapınağındaki ganimetlerin ayrıntılı listesi yapılmıştır. Bu listeye göre, Urartu kralı İspuini oğlu Sarduri heykeli, tapınağa hediye edilmiş bir boğa ve buzağı heykeli vardır.

Yine, Asur şehri Dur Sargonda bulunmuş bir kabartmada: Musaşir şehri ve Haldi tapınağı ayrıntıları ile betimlenmiştir. Bu ünlü kabartma, günümüzde mevcut değildir, nerede olduğu bilinmemektedir. Ancak 19’ncu yüzyılda kabartmanın çizimi yapılmıştır.

Bu çizime göre: tapınak yanında bulunan çok katlı yapıların bazıları üçgen, bazıları ise düz dörtgen şeklindedir. Evler, yassı çatılıdır. Haldi tapınağında beşik çatının ilk örneği görülür. Frigya kaya anıtlarında, çatı biçimi, burada da baklava motifleriyle doldurulmuştur.

Bu kabartma, Urartular ile Frigyalılar arasında ilişki bulunduğunu kanıtlamaktadır. Ayrıca, yine bu kabartmada Urartu kralı II Sargon’un yazıtında belirtilen heykeller görülmektedir.

Evet, sonuç, yörede resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılabilirse, bu söylenenler kanıtlanacaktır.

KAYA KİLİSELERİ

Derav vadisi Gagevran köyü yakınlarındadır. İlçe merkezine 80 km uzaklıktadır. Burada kayalara oyulmuş kiliselerin 11’nci yüzyıldan kaldığı tahmin edilmektedir. Kiliselerin duvarları içten, nişler ve Hz İsa’nın yaşamını konu alan freskolarla süslüdür.

KAYA RESİMLERİ

4135 metre rakımlı Cilo dağının zirvesine yakın Geverok vadisinde, Handev Ade tepesinde, kayalara kazınmış birçok resim bulunmaktadır. Resimler kayaya kazılarak yapılmıştır. Muhtemelen bir çeşit keski ve çekiç kullanıldığı tahmin ediliyor. Bu resimler, yapısal özellikleri nedeniyle Neolitik döneme tarihlenmektedir. Resimlerde: hayvan, insan ve sembolik şekiller bulunmaktadır. Genellikle yaban keçisi ve yaban koyunu resimleri görülüyor.

Hakkari Yüksekova dirheler

 

DİRHELER

İlçe merkezine bağlı Tırşın yaylasındadır. Bunlar dev boyutlu yapılardır. Ancak birbirini koruyabilecek yakınlıkta, yol üstünde, kayalara oyulmuştur.

Hakkari Yüksekova dirheler

Bunların: Asur saldırılarına karşı, haber alma kuleleri veya yaylaya çıkıldığında sürüleri korumak için ve yayla güvenliğini sağlamak için yapıldığına inanılmaktadır.

Hakkari Yüksekova nehil çayı sulak alanı

 

NEHİL ÇAYI SULAK ALANI

Nehil Sulak Alanı, Yüksekova ilçesinde bulunmaktadır. Alanın uzunluğu 40 km ve genişliği ise 15 km dir. Bu sulak alan zengin bir floraya sahiptir.

Hakkari Yüksekova nehil çayı sulak alanı

Ayrıca: balıkçıl, çayır delicesi, toy ve turna gibi nadir kuşları barındırır. Pelikan ve filamingo gibi kuşlar ise, göç mevsiminde bir süre burada konaklarlar.

Hakkari şehir merkezi tanıtım ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Hakkari Şemdinli

Hakkari Şemdinli

Şemdinli, Hakkari arası uzaklık: 156 km. Şemdinli, Yüksekova arası uzaklık: 66 km.

TARİHİ

Yöre, 1514 yılındaki Çaldıran savaşı ardından Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1855 yılında Van Sancağına bağlı Şemdinan (Şemdinli) Albak, Çölemerik (Hakkari), Gever (Yüksekova), Beytüşşebap, Çal ve Kotur ilçeleri Erzurum vilayetine bağlandı. 1865 yılında ise Van vilayetinin kurulması ile, bu ilçeler Van vilayetine bağlandı.

1914 ile 1917 yılları arasında bölge Rus işgaline uğradı. 24 Kasım 1917 tarihinde bölge Rus işgalinden kurtarıldı. 1926 yılındaki Ankara Andlaşması ile Hakkari vilayeti kuruldu ve Şemdinli, Hakkari vilayetinin bir ilçesi oldu. Cumhuriyet döneminde bir süre Van vilayetine bağlanmış olsa da 1936 yılında tekrar Hakkari vilayetine bağlı bir ilçe oldu.

GENEL

Yerleşim, Doğuda İran sınırı (53 km.), Güneyde ve batıda ise Irak sınırı (117 km.) ile komşudur.  Arazi çok engebeli ve ormanlıktır. Rakımı ortalama 1450 metredir. Bölgenin yüzde 45 lik bölümü ormanlıktır. Bölge ova yönünden fakir olmasına rağmen, 15 tane yayla bulundurur. Bölgedeki iklim şartları, yazları sıcak, kışlar ise kar yağışlı ve ılımandır.

GEZİLECEK YERLER

Hakkari Şemdinli Kayme Sarayı

KAYME SARAYI

İlçe merkezine bağlı Bağlar köyünün kuzeyindedir. Köy, ilçe merkezine 15 km uzaklıktadır.

Kayme Sarayı kitabelerinden öğrenildiğine göre, 1909-1911 yılları arasında yapılmıştır. Muhtemelen Seyit Ubeydullah oğlu Seyit Muhammed Sıddık tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde köy evlerinin batısında kalmaktadır.

Tanınmış İslam alimlerinden Seyyid Taha-i Hakkari: burayı yıllarca medrese olarak kullanmış ve aynı zamanda burada yaşamıştır. Kayme Sarayında: Seyyid Sibgatullah, Seyyid Fehim Arvasi ve Halife Derviş gibi önemli İslam alimleri yetişmiştir.

Yapı iki katlıdır. Ölçüleri 18.80 x 24 metredir.

Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Sarayın cephesinde düzgün kesme taş, içteki odaların bölme duvarlarında moloz taş kullanılmıştır. Cephelerdeki düzgün kesme taş işçiliği dikkat çeker. Yapı haremlik ve selamlıktır.

Restorasyon öncesinde sarayın sadece kuzey ve batı duvarları sağlamdır. Üst örtüsü ise tamamen yıkılmıştır. Yapının zemin ve birinci katları, birbirinin aynıdır. Ortada dikdörtgen iki salon ve dörder oda bulunur. Yani toplamda 16 oda, 2 hol olmak üzere 18 bölümden ibarettir.

Bağlar köyü: özellikle 1930-1940 yılları arasında oldukça etkin bir yerdir. Bu dönemde, burada: bir taş köprü, iki tane saray ve geniş kapsamlı bir mezarlık bulunduğu bilinmektedir. Ancak herhangi bir çalışma yapılmamıştır.

Bölgede ilk olarak, Kayme Sarayında 2011 yılında başlayan restorasyon çalışmaları 2018 yılında tamamlanmıştır. Van Müze Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan verilere göre sarayın restorasyonu yapılmıştır.

Restorasyonda: sarayın odalarında birikmiş olan toprak ve taş parçaları çıkarılmıştır. Sarayın içinin temizlenmesiyle birlikte, saray bambaşka bir görünüme kavuşmuştur.

SEYYİD ABDULLAH VE SEYYİD TAHA-İ HAKKARİ TÜRBESİ

Sarayın güneybatısındadır, engebeli bir alandadır. Seyyid Taha: özellikle yurtdışında Suriye, Irak, İran gibi ülkelerde ve yurt içinde, ilim yapmada görev yapmıştır. Peygamberimizin neslinden olduğu söylenir, Seyyid Abdulkadiri Geylani’nin onbirinci torunudur.

1853 yılında Nehri’de vefat etti. Türbenin çevresinde, çevre düzenlemesi yapılmıştır. Çünkü: türbe yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ziyaret edilmektedir.

NEHRİ KÖYÜ VE TAŞ KÖPRÜ

Nehri köyü, ilçe merkezine 12 km uzaklıktadır. Nehri köyü 20’nci yüzyılın başlarına kadar ilim merkezi olarak biliniyormuş. Pesan çayı izlenerek varılan Nehri köyü, çevreye nazaran daha düzlüktür. Dönemin mirlerinin, alimlerinin, şeyhlerinin kaldığı ünlü Nehri Kelatı (Sarayı) bulunur. Yöredeki birçok eski yapı gibi Nehri Kelatı da yarı harabe durumundadır.

Taş Köprü

Taş köprü, köye 4 km uzaklıktadır. Şemdinli çayı üzerinde kuruludur. Köprü 1898 yılında Şeyh Muhammed Sıddık tarafından yaptırılmıştır. Yüksek dağların arasında, derin bir vadide bulunan Nehri köyü, bu bölgedeki yolların bağlantı noktasındadır. Köprü at ve yaya geçişleri için yaptırılmıştır. Köprünün uzunluğu 21 metre, yüksekliği 11 metredir. Tek gözlü ve yolu eğimli bir köprüdür.

Nehri Kelat Sarayı

Bağlar köyünün güneybatısında dere kıyısındadır. Saray, Kayme sarayına 100 metre güney batısındadır.

Yapının yapım yılı ve yaptıranını belirtir kitabesi ve herhangi bir kayıt yoktur. Ancak tahminlere göre: Seyid Muhammed Sıddık tarafından yaptırılmıştır. Eski ilçe merkezinin güneybatısında, dere kıyısında kuruludur.

Dikdörtgen planlı ve üç katlıdır. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Tahmini olarak yapının boyutları 30 x 25 metredir. Tamamı düz kesme taştan yapılmıştır. Yapıya ait düzgün kesme taşlar çevreye dağılmış ve yer yer yakınındaki ahır yapılarında kullanılmıştır.

Yapı; içinde ortada bir hol ve bunun iki yanındaki odalardan meydana gelmiştir. Kapı ve pencereler, kenarlardan kademeli silmelerle profillendirilmiştir. Yapıdan günümüze sadece iki kemer ve bir duvar gelebilmiştir.

Kemerli ve oldukça gösterişli olan girişi dikkat çeker. Kapının bulunduğu orta kısım, içe doğru girinti teşkil eder, ortada sivri kemer açıklıklı ve kademeli kapı ile iki yanındaki pencereler, yapıya anıtsal bir görünüm verir. Ancak bu gösterişli girişten günümüze sadece yıkıntıları kalmıştır.

Tarihi saraydan geriye, sadece birkaç kemerli pencere ve kuzey cephesinde bulunan giriş kısmı ayakta kalmış durumdadır. Sonuç: yıkılmış olmasına rağmen, yörenin önemli sivil mimarlık örneklerinden, tescilli yani koruma altına alınmış bir yapıdır.

 

NASTURİ KİLİSELERİ

Dera Raş kilisesi-Kara kilise

İlçe merkezine bağlı Yayla Mahallesinde bulunan, Nasturilerin temel kilisesi Dera Reş kilisesidir. Günümüzde harabe halindedir.

Betkar Kilisesi

İlçe merkezine bağlı Betkar köyündedir. Burası küçük bir köy kilisesidir. Burası, iki bölümden oluşuyor, dışarıdan normal bir ev gibi görünen ama içeriden kemerli tavanı ile dikkati çeken kilisenin duvarlarında göçükler ve çatlaklar vardır. Kilisenin korunaklı küçük giriş kapısından, kilisenin içine doğru ilerleyen bölümde, kaçak define arayıcılarının kazdıkları çukurlar bulunuyor.

 Hakkari Yüksekova gezisi hakkındaki yazım için Yüksekova