Ankara Ayaş

Ankara Ayaş

Belediyenin simgesi “dut” yani, bu yöremizin dutları lezzetli ve bu lezzetin ünü, ülke çapında yayılmıştır.

Ayrıca: tarihi ipek yolu üzerinde bulunması, Ayaş’ın, tarih boyunca önemini korumasına neden olmuştur. Başlangıç için son bir not: Oğuz Türklerinin Bozok kolu: Ankara yakınlarında “Ayaş” ve Mersin-Erdemli ilçesi yakınlarında yine “Ayaş” denilen yerleşim yerlerini kurmuşlardır.

“Ayaş” kelimesinin Türkçede anlamı yoktur. Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-ı Türk” ünde anılan “Ayaş” sözcüğünden (köle adı imiş) bozma olduğunu sanmıyorum. Kökenini ve anlamını güvenle saptamak mümkün olmamıştır. Ermenice’de ve Rumca’da da “Ayaş”a benzer sözcük yoktur.

Ermenice’de “Ayz” (ziyaret), Ayaş’a dönebilecek bir sözcüğe biraz benzemektedir. Belki Luwi/Pelasgos dilinde “Toprak Ana” yı kastettiği düşünülen “Aia” dan türetilmiş “Aissa” yani “Aia-assa” yani “Aia kenti” adının bozulmuş şekli olabilir.

Buradaki ilçe merkezinin ilk çağlardaki isimlerinden birinin “Prasmon” olabileceği sanılmaktadır. Prasmon hakkında şu bilgiler vardır.

Erken Bizans döneminde, İstanbul-Ankara yolu üzerinde, Ankara’nın 20-25 km öncesinde varlığı bilinen bir köy veya kasabadır.

Ramsay’ın Galatia haritasına bakıldığında, şimdiki Ayaş’ın yerinde olduğu görülür. İsminin Helen dilinde bir anlamı yoktur.

Ayaş içmelerinin ünü düşünülünce, Prasmon isminin Abrasmawana’dan bozma olabileceği düşünülüyor. Abr-as-u-ma-wana, Gürsu köyü, halkının ülkesi demektir.

Ayaş, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

İpek yolunun durağı olan Ayaş, bir Türkmen oymağı adı olduğunun bilinmesiyle birlikte Öztürkçe kökenli “Parlak, aydınlık gece” anlamına da geliyor.

Evliya Çelebi, Ayaş’dan şöyle söz eder: ” ……. bir  de baktık ki Ayaş’ın tarihi taaa Hititlere kadar uzanıyor. Bu arkeologların bulabildiği ya da onlardan önce bu yörede yaşayan Hattiler?

İşte o bilinmiyor. Biz Ayaş’ın tarihinin Anadolu’da imparatorluk denebilecek ilk devlet yapısını kuran Hititlilerle başladığı öğrenildi. Frig, Roma ve Bizans devletleri izlendi.

Şehre “Parlak, aydınlık gece” anlamına gelen bugünkü ismini verenler de Anadolu’ya Orta Asya’dan göçen atalarımızdır. Malazgirt savaşında, Bizans ordusu yenilip Anadolu, doğudan gelen Türk boylarına açıldığında, bu yöreye de Oğuzların Ayaş oymağı yerleşmiş, olmuş yörenin ismi “Ayaş”

Evet, Ayaş, Ankara’nın çok uzağında değil, özellikle Ankara yakınlarındaki en büyük turistik yerlerden olan Beypazarı yolu üzerinde bulunması büyük avantajdır. Beypazarı’na giderken, Ayaş’a uğramayı ihmal etmeyin, özellikle kaplıcalarını mutlaka denemenizi, 3 günlük bir kaplıca turizmi yapmanızı öneririm.

Ankara Ayaş

ULAŞIM

Ayaş-Ankara arasındaki uzaklık: 58 km. dir. Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içine dahil edilen Ayaş ilçesine ulaşmak için: Ankara merkezinden, özel otobüsler kullanılmaktadır. İlçe çıkışında, yüksek bir yerde bulunan “Ayaş Beli” özellikle kışın sürücüler için tehlike yaratmaktadır. Ayaş-Beypazarı arası uzaklık, 43 km. dir. Ayaş-Polatlı arasındaki uzaklık: 64 km. dir.

Ankara Ayaş

TARİHİ

Ayaş yöresinde, ilk yerleşimcilerin “Hititler” olduğu bilinmektedir. Hititler, MÖ. 2000 yıllarında, yörede yerleşmişlerdir. Daha sonraki dönemlerde ise, bu kez: Frig ve Helenistik dönem görülmektedir. Çünkü, bu dönemlere ait: çanak-çömlek seramik parçaları ve çivi yazılı tabletler görülmektedir. Özellikle: Roma hamamı kalıntısı, bölgenin tarihi zenginliğini yansıtmaktadır.

Ankara Ayaş

GENEL

Ayaş: bir vadi içindedir ve bu nedenle: yayla bakımından zengin bir doğaya sahiptir. Yörenin denizden yüksekliği: 910 metredir.

Asartepe barajı ve Kirazdibi göleti: güzel manzarası ve çevresinin yeşilliğiyle önem kazanmaktadır. Özellikle, ilçe merkezine 1-2 km uzaklıktaki Kirazdibi göleti çevresi: Ayaş şenlikleri sırasında Pazar kurulmasıyla önem kazanır.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında: besi ve süt hayvancılığı gelmektedir. Bunun yanında, yörede, 2000 yılından bu yana organik tarım yapılmaktadır. Buna bağlı olarak, iklimin elverdiği tüm sebze ve meyveler yetiştirilmektedir. Ama, özellikle “Ankaralı” okurlar bilirler, Ankara yöresinde “Ayaş domatesi” lezzetiyle ön plana çıkmakta ve tercih edilmektedir.

Yazının en başında söz ettiğim “dut” da, burada önemlidir. Domates gibi, yörede yetişen dut da yoğun tercih edilmektedir. İlçe, ipek yolu üzerinde bulunduğu için, o dönemlerde Çin’den gelen kervanlar yolu ile, yöreye dut fidanı getirilmiş ve dut, Ayaş yöresinde istediği suyu, havayı bulunca, yörenin her yerinde dut bitmeye başlamıştır.

Burada üretilen kiraz da, standartlar dışı lezzet ve güzelliktedir ve büyük bölümü yurt dışına ihraç edilmektedir. Başkent Ankara’nın dut ve kiraz ihtiyacının büyük bölümü buradan karşılanmaktadır.

Ayaş’ın en önemli özelliklerinden birisi de: “Ankara” şehrine ismini veren “Ankara keçisi” yani Tiftik keçisinin, burada yapılmasıdır. Tiftik keçisi ticaretinin, buradan başladığı kabul edilmektedir. Bu keçinin yününden elde edilen parlak elyaf; dokumacılıkta kullanılmakta ve parlak soft elde edilmektedir. Bu parlak soft ile yapılan ürünler, incelik ve renk çeşitliliği bakımından, birçok yöre ve hatta ülke tarafından tercih edilmektedir.

Ayaş’ın diğer bir özelliği de: termal yer altı kaynak sularıdır. Tarihi geçmişte, milyonlarca yıl önce dağların yükselmesi sırasında, arazinin yer altına doğru çatlaması sonucunda, bölgede çok sayıda termal su kaynağı oluşmuştur.

Hatta: Selçuklular zamanında, bu termal yani şifalı su kaynakları tespit edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde de, özellikle fizik tedavi aşamasındaki rahatsızlıklarda, Ayaş kaplıcaları yoğun olarak tercih edilmekte ve kullanılmaktadır.

Vadi tabanında, çarşının çevresinde görülen Ayaş evleri: mimari özellikleri bakımından, geleneksel Türk evlerine benzemektedir. Bu evler: genellikle 2 katlı ve yarı ahşap olarak yapılmış, zemin katında kiler ve ahır ve büyük evlerde ise hizmetkar odası bulunmaktadır.

Üst katlar ise esas yaşama alanı olarak değerlendirilir ve burada iki veya üç oda ile birlikte, mutfak, tuvalet, banyo bulunmaktadır. Ayrıca: ahşap kafesli pencereler görülür. Bunun yanında, Ayaş içinde, günümüzde faal veya faal olmayan 15 çeşme bulunuyor.

Bunların çoğu sokaklarda, bir kısmı ise bahçe duvarlarına bitişik olarak yapılmıştır. Özellikle: Emine Hatun çeşmesi ve kitabesi ilgi çekmektedir.

Evet, Ayaş hakkındaki genel söylemleri bitirmeden önce: yörede bulunan ölü yatırımlar yani “Ayaş Tüneli” ve Cezaevinden sadece bir-iki kelime söz etmek gerekebilir. “F Tipi Cezaevi” inşaatı yarım kalmış ve yakın geçmişte, buraya “Mülteci Kampı” yapılması düşünülmüştür, duyduğuma göre, bu fikir de iptal edilmiştir. Ayaş tüneli de, günümü de çürümeye terk edilmiştir.

Ankara Ayaş dut

DUT VE DUT FESTİVALİ

Ayaş yöresinde, her yılın Haziran ayı sonlarında, Dut Festivali yapılmaktadır. Bu festival, yöre ve yakın çevre insanının yoğun ilgisini çekmektedir.

Birkaç kelime ile dut: dut: kansızlığa iyi gelir ve vücuda kuvvet verir. Ateş düşürür, karaciğeri güçlendirir, mide ve bağırsakların çalışmasını düzenler. Hazmı kolaylaştırır, aç karna yenildiğinde kabızlığı önler ve hatta ishal yapar.

YEŞİL KARADERE BAĞLARI

İlçe merkezine çok yakın olan, küçük bir derenin kıyısındaki bu bölge: inanılmaz doğası ile insanların ilgisini çekmekte ve günübirlik piknikçiler tarafından yoğun olarak tercih edilmektedir.

NE SATIN ALINIR

Ayaş yöresinde, tiftik keçisi üretimi ve tiftik dokumacılığı, Kurtuluş savaşından sonra gerilemiş olmasına rağmen son zamanlarda yine yoğunlaşmıştır. Buna bağlı olarak: ev ve el sanatları gelişme göstermektedir. Buraya yolunuz düşerse: tiftik dokumasından üretilen: çorap, halı ve el dokuması ürünleri bulup satın alabilirsiniz.

Ayaş pazarı: Cuma günleri kuruluyor.

Ankara Ayaş

NE YENİR-NE İÇİLİR

Ayaş yöresine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: Ayaş kapaması, Ayaş güveci, Ayaş sarması, dut dibi siyer, gözleme ve bazlama tadabilirsiniz.
Bunun dışında, daha önce de söz ettiğim gibi: zamanında giderseniz, burada özellikle dut ve kiraz tatmalısınız.

Elbette domates, zaten buraya giderken sağlı-sollu tarlalar göreceksiniz ve tarlalarda ilanlar göreceksiniz. Bu ilanlar “Kendin topla” diyor, yani tarlaya giriyorsunuz, tarla sahibi size naylon poşet veriyor, domates, fasulye, biber vs topluyorsunuz, tarla sahibi tartıyor ve parasını ödeyip satın alıyorsunuz.

Ankara Ayaş

GEZİLECEK YERLER

Ankara Ayaş Yöresel Ürünler Pazarı

AYAŞ YÖRESEL ÜRÜNLER PAZARI

Ankara-Beypazarı kara yolu üzerindedir. Özellikle: Ankara yakınlarındaki turistik önemi büyük olan Beypazarı’na gidenlerin mutlaka kısa bir mola verdikleri ve alışveriş yaptıkları yer olarak önem kazanmaktadır. Ancak, şunu belirtmek isterim, buraya birkaç kere uğradım, birçok alışveriş yaptım, maalesef ürünlerden gerek fiyat ve gerekse tazelik ve orijinallik açısından hoşnut kalmadım, tercih sizin.

Ankara Ayaş Bünyamin Ayaşi Camisi

BÜNYAMİN AYAŞİ CAMİSİ

Yapılış tarihi ve yaptıran bilinmemektedir, ancak 16’cı yüzyılın başında yapıldığı düşünülmektedir. Bünyamin Ayaşi: Bayramiye tarikatı şeyhlerindendir. Kendisi hakkında anlatılan bir efsane var. “Bünyamin Ayaşi; yapılan bir iftira sonucu Kütahya kalesine hapsedilir. Aynı dönemde, Kanuni Sultan Süleyman tarafından, Rodos adası kuşatılmış, ancak bir türlü alınamamıştır. Bu sırada, Bünyamin Ayaşi’nin durumu, Sultan’a bildirilir ve bunun üzerine Sultan, kendisini hapisten kurtarır ve aynı sırada, Rodos adası düşer ve Osmanlılar tarafından ele geçirilir.
Evet, cami: ölümünden sonra, Bünyamin Ayaşi için yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır. Doğu yönündeki bir kapıdan girilir. Batı bölümünde, yüksek bir kaide üzerinde minare var. Kuzeydoğu bölümünde ise, Şeyh Bünyamin’in türbesi görülüyor.

KİLİK CAMİSİ

İlçe merkezinde, Hacı Veli mahallesindedir. Kitabesine göre, 1560 yılında Veli Bin Hızır tarafından yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır. Orijinali toprak damlı olmasına rağmen, günümüzde üstü kırma çatı ile örtülmüştür. Kuzeydoğu bölümündeki ahşap minare: 20’nci yüzyıl başında yapılmıştır.

SİNANLI KÖYÜ ULU CAMİSİ

İlçe merkezinin 5 km. kuzeyinde, Sinanlı köyündedir ve 1547 yılında Sinan Bin Hacı Osman tarafından yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır. Duvarları oldukça yüksektir ve çatısı, kırma çatı ile örtülüdür. Ancak, ilk yapıldığında, çatının toprak olduğu anlaşılmıştır. Caminin mihrabı, yapıldıktan sonra onarım görmüş ve orijinalliğini yitirmiştir.

Ankara Ayaş Karakaya Kaplıcası

KARAKAYA KAPLICASI

Ankara-Ayaş kara yolu üzerindedir. Ankara’ya olan uzaklığı: 58 km. dir. Ayaş’ın “Kırkevler” mevkiinde bulunur. Çifte hamam olarak yapılan bu kaplıcanın suyu şifalıdır.

Kaplıca suyunun sıcaklık derecesi: 31 derecedir. Selçuklu döneminden kalma tarihi hamamın: 4 özel banyo bölümü ve 2 havuzu bulunmaktadır. Burada bulunan çeşmelerden akan kaplıca suyu: içmece olarak kullanılabilir.

Karakaya kaplıcasının üstü: 3 kubbe ile örtülmüştür. Kaba yontu  taşı ile, kagir olarak inşa edilmiş bir yapıdır. Önde erkekler kısmı, arkada kadınlar kısmı bulunur.

Hamamın erkekler kısmının dikdörtgen planlı soyunmalığı, beşik tonozla örtülmüştür. Buradan, yine beşik tonozlu bir koridorla içi sekizgen bir havuzla kaplı, kubbeli sıcaklık kısmına geçilir.

Kadınlar kısmı da aynı plan tipindedir. İki sekizgen havuz, iki soyunmalık ve dinlenme yeri ve üzeri üç kubbe ile örtülüdür. Erkekler kısmının, sol köşesinde bir çeşme bulunur. Selçuklu döneminde yapılmış olan kaplıca, romatizma gibi ağrılı hastalıklar için banyo ve içme olarak kullanılmaktadır.

1957 yılında yapılan onarım çalışmaları sırasında, yapının mimari karakteri korunmaya çalışılmıştır. Kaplıcanın hemen yanında: Selçuklu dönemine ait Kırkevler denilen bir yer var.

Buranın, çok sayıda oda bulunması nedeniyle, bu isimle anıldığı düşünülmektedir. Kesme taşlardan yapılan ve yer yer tuğla kullanılan Kırkevlerin sağlam kalan kısmında, günümüzde bir kısım insan yaşamaktadır.

PAŞA HAMAMI

Belediye Meydanı, Karakaya caddesi üzerinde, İğdeli Sokak, 1 Numarada: Ulu Caminin doğusunda yer alan hamam, kaba yontu taşla kagir olarak yapılmıştır.

Hamama: Cumhuriyet Meydanı arkasındaki sokaktan girilir. Sağda “L” biçiminde dizilmiş soyunma odalarının bulunduğu, dikdörtgen planlı bir mekana geçilir. Soldaki bir kapıyla, kubbeli bir ılıklık mekanına, oradan da yine kubbeli ve sekizgen planlı sıcaklığa geçilir.

Sekizgen dikey ekseninde, beşik tonozlu, dikdörtgen planlı birer kurnalı nişlerle diyagonal eksenlerin uçlarında, ikişer kurnalı kubbeli mekanlar bulunur. Orta mekan, sekizgen göbek taşı ile  zenginleştirilmiştir.

Selçuklu döneminde yapılan hamam, günümüzde Ayaş Belediyesi tarafından sergi salonu olarak kullanılmaktadır.

AYAŞ İÇMESİ VE KAPLICASI

İlçe merkezine 23 km ve Ankara’ya 83 km. uzaklıktadır. Ayaş-Beypazarı kara yolundan 3 km. içeride, Ilıca tabanındadır.

1892 yılında hizmete sokulmuştur.

Kaplıcalarda bulunan termal sular: 52 derece sıcaklıktadır ve içinde çok sayıda mineral bulunmaktadır. En önemlisi: Sağlık Bakanlığı tarafından, gerek içilmesi ve gerekse kaplıca olarak kullanılması yönünde “ruhsat” verilmesidir. Bakanlık tarafından ruhsat verilen ilk ve tek termal kaynaktır.

En önemli özelliği: suların sıcak olmasıdır. Bu sıcaklık özelliği; kaplıca sularında az rastlanan özelliklerdendir.
Fizik tedavide kullanılan yani yıkanılan su: renksiz, kokusuz ve berraktır. Bu tedavinin iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar: cilt hastalıkları, ortopedik, nörolojik hastalıklar, kemik hastalıkları, felç ve romatizmal hastalıklar.

Kaplıca suları içmece olarak kullanıldığında ki, sıcak olması nedeniyle, rahatlıkla içilmektedir, şu hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir: karaciğer, mide, bağırsak sistemi, safra kesesi rahatsızlıkları.

Kaplıca bölgesinde konaklama sorarsanız: Burada: Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon A.Ş. isimli bir tesis faaliyetini sürdürmektedir. Bu tesisin: 800 yatak kapasitesi, kapalı yüzme havuzu, Türk hamamı, saunası, kondisyon salonu ve 80 kişi kapasiteli toplantı salonu bulunmaktadır. Telefonla ulaşmak için: 312-4442927 ve 312-7183101.

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON MERKEZİ

İlçe merkezinde, Karakaya Otopark caddesindedir.
Buradaki kaplıca tesisi, Belediye tarafından yapılmış ve daha sonra Başkent Üniversitesi tarafından kiralanarak hizmete sokulmuştur.

Tesiste: 90 yatak bulunmaktadır ve ayrıca, sürekli olarak sağlık ekibi de bulunur. Tesiste bulunanlar: havuz, lokanta, fizik tedavi birimleri, spor ve kondisyon salonlarıdır.

ASARCIK HÖYÜK

Ilıca köyündedir. İlçe merkezine 9.5 km. uzaklıktadır. Güdül-Ankara karayolu, köyün batısından geçmektedir.

Burada, Roma ve Bizans dönemlerine ait paralar ve Eşe deresi bölgesinde bir “aslan başı” bulunmuştur. Yine, aynı yörede bulunan “Asarcık Höyük”; bir bazalt temel üzerindedir ve kuzey yönü: Ilıca deresine inen dik bir yamaçtan oluşmaktadır.

Ilıca suyu, Kızılcabayır dağından doğmakta ve höyüğün hemen kuzeyinden geçmektedir ve antik dönemde bu suyu kullanmak üzere, höyüğün burada oluşturulduğu düşünülmektedir.

Buranın, antik dönemde bir kale olduğu değerlendirilmektedir. Ancak resmi arkeolojik kazılar yapılmamıştır.

GALAT KALESİ

İlçe merkezine bağlı ve 41 km uzaklıktaki Gökçebağ köyünün, 100 metre kadar doğusunda, Ankara şehrinin ilk kurucusu ve yerleşimcileri olan Galatlara ait olduğu sanılan bir kaleye ait yıkıntılar bulunmaktadır.

TEKKE KÖYÜ HÖYÜĞÜ

İlçe merkezine bağlı ve 26 km. uzaklıktaki Tekke köyünde: antik döneme ait olduğu düşünülen yerleşim yerinde bulunanlar: taş bir el baltası ve çok sayıda seramik parçası.

Ayrıca: yine bu höyük çevresinde, benzerlerine Frig başkenti Gordion şehrinde rastlanılan: hayvan şeklindeki içki kapları, Hitit bardağı, öğütme taşları, zarif bir testi bulunmuştur.

ÇINGILLI MAĞARALARI

Bunlar, Türkeli Boğazı mevkiinde, Ankara çayına, yüksek ve dik bir yamaçtan bakmaktadırlar. Bu mağaraların bir zamanlar insanlar tarafından ikametgah olarak kullanıldığına dair emareler görülmektedir.

Özellikle mağaralardan birinde bulunan tuğla havuz ve bir diğerinde bulunan Ankara çayı ile ilgili olduğu sanılan kuyu ilgi çekmektedir.

Adıyaman Tut

Adıyaman Tut

Bulunduğu karayolu üzerinde, son ulaşım noktasıdır. Bu yüzden, herhangi bir yere gelip-giderken uğrayıp görebileceğiniz bir yer değil. Özellikle, ana yoldan sapıldıktan sonraki 14 km. lik bölüm oldukça virajlı ve zor bir yoldur.

Adıyaman Tut

ULAŞIM

Tut, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 47 km. uzaklıktadır. İlçe: Adıyaman-Malatya kara yoluna 14 km. lik bir ara yol ile bağlanmaktadır. Söz konusu yolun en büyük özelliği ise, çok virajlı olmasıdır. Bu yol üzerinden Adıyaman iline varılır. İlçe Adıyaman hava alanına 60 km uzaklıktadır.

TARİH

Tut ve çevresi tarihi çok eskilere gitmektedir. Kaşlıca ve Sürmene yöresinde tarihi eserler bulunur. Kurulan deresi yanında Ermişdere adında bir kale bucağın batısındaki Sürmen denen yerde ise ev kalıntıları, yatak yerleri ve mezarlar vardır.

1560 yılına ait Kanuni Sultan Süleyman dönemi tahrir defterindeki kayıtlara göre, ilçe o dönemde önemli bir yerleşim yeridir. Yerleşim biriminin Şeyh Abdurrahman Erzincani vakfı olduğu belirtiliyor.

Yöredeki yerleşim: Oğuz boyları ile Türkmen ve Yörük izleri taşır.

Tut, Kaşlıca köyünün yerinde kurulmuş ve burada Türkler ve Rumlar birlikte yaşamışlardır. Ancak, Türkler çıkan bir anlaşmazlık sonucu köyden ayrılırlar ve şimdiki yere taşınırlar.

Adıyaman Tut

GENEL

Bölge: Güneydoğu Toros dağlarının eteklerinde kurulmuştur. Güney ve batı bölümler, Göksu ırmağı ile çevrilmiştir. Arazi genellikle dağlık ve engebelidir. Denizden yükseklik, 1050 metredir. Bunun sonucu olarak, ilçe merkezi bir yayla konumundadır. Fırat nehrinin bir kolu olan Göksu ırmağı, ilçenin güneyinden geçer. Göksu ırmağı nedeniyle, yörede her türlü meyve ve sebze yetiştirilmektedir.

İlçe halkının büyük kısmı ise, yurt dışına işçi olarak çalışmaya gitmiştir. Çünkü: tarım alanları kısıtlıdır ve sanayi kuruluşu bulunmamaktadır. Bu yüzden, yörede oturan gençlerin büyük çoğunluğu: yaz döneminde Adana ve Mersin yörelerine mevsimlik işçi olarak çalışmaya gitmektedirler.

Bunun dışında, yörede, 1950’li yıllara kadar “Tut bezi” olarak önem kazanan bir dokuma türü, ekonominin başlıca etkinliği olmuştur. Ancak makineli üretim yüzünden, günümüzde, bu el sanatı yok olmuştur. Bugün ilçede tamamen doğal yollarla yapılan halıcılık önem kazanmaktadır.

Yörede: kalitesi ve güzelliğiyle göze çarpan “Azeri” halıları dokunmakta ve çoğu yurt dışına ihraç edilmektedir. Halılar, özellikle, Amerikalılar tarafından tercih edilir.

Yörenin iklimine gelince: burada yayla iklimi görülür. Güney kısımlarda ise, sahil iklimi egemendir. Buna bağlı olarak, yazları kurak ve sıcak, kışları ise yükselti nedeniyle soğuk ve kar yağışlıdır.

İlçenin her yeri dut ağacı ile doludur. Ayrıca ceviz, badem ve öteki meyve ağaçları da boldur. Yüzyıllardır sağlık iksiri dut, bu topraklarda yetiştirilir. Hatta “Tut” ilçesinin ismi “Dut” tan geliyormuş. Çünkü bu ilçede duta, tut deniliyor. Evet burada önce dut geliyor.

Yörede bu meyveden çok şifalı olduğu bilinen dut pekmezi yapılıyor. Ayrıca kurutularak pestil yapılıyor ya da kurut dut olarak çerez şeklinde oldukça fazla tüketiliyor. İlçede, duttan sonra ise incir gelir. Hem tazesi, hem kurusu, sonra yaş ve kuru üzüm. Hem karası hem kırmızısından.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Tut yöresine yolunuz düşer ve yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz önereceklerim: Maş Aşı yani Muaşer Cıvığı olabilir. Nohut ve bulgur ile yapılan bu yemek, yöresel özellikler taşımaktadır. Bir diğer önereceğim yemek ise, Kara Şoğra’dır. Mercimek, döğme ve nohut ile yapılır.

Abdurrahman Erzincani

Tut yöresinde, Osmanlı-Türk yerleşiminin öncüsü, Şeyh Abdurrahman Erzincani’nin oğlu Mehmet Erzincani’dir.

Kendisi, söylentilere göre: Erzincan’dan Adıyaman’ın merkez Zey köyüne gelerek yerleşmiştir. Oğlu Mehmet Erzincani ise, Zey yönünden Tut’a gelmiş ve buradaki Türk İslam hareketine öncülük etmiştir.

Mehmet Erzincani, burada ilk olarak Ulu Cami’yi yaptırmış, ayrıca Göksu çayı üzerindeki Vijne köprüsü, Şepker çayı üzerindeki Şepker köprüsü, Ayniye mahallesi ve Fethiye arasındaki Dışpınar çeşmesini yaptırmıştır.

Adıyaman Tut Abdurrahman Erzincani Türbesi

Abdurrahman Erzincani Türbesi

Türbe şehir merkezine 8 km uzaklıktaki İndere (Zey) köyündedir. Kendisi Adıyaman’a geldiğinde bu köyde yaşamıştır. Doğum tarihi net olarak bilinmez. Ancak söylentilere göre, Sultan IV. Murat döneminde yaşamıştır.

Türbesi, köye hakim bir tepe üzerindedir. Günümüzde bir ziyaret yeri olarak kullanılmaktadır. Halk arasındaki inanışlara göre, türbeyi ziyaret edenlerin akıl ve sinir hastalığından şifa bulacağına inanılır. Hatta, yine burada misafirler için 100 adet yatak temin edilmiştir.

Ancak sadece hastalar değil, dilek dilemek ve adak adamak isteyenler de burayı ziyaret ederler. Türbenin çevresinde çeşitli ilaveler yapılmış, türbe yeşil renge boyanarak tarihi dokusu kaybolmuştur. Türbenin içinde, kendisi ve ailesinin sandukaları vardır.

Adıyaman Tut Yamaç Paraşütü ve Hava Sporları Festivali

YAMAÇ PARAŞÜTÜ VE HAVA SPORLARI FESTİVALİ

Yamaç paraşütü şenliği, her yıl Haziran ayında Tut ilçesinde yapılmaktadır. Festival, Tut Kaymakamlığı ve Tut Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenir. Uçuşlar Ali Dağı mesire alanında, Atatürk Barajına doğru yapılıyor.

Adıyaman Tut

GEZİLECEK YERLER

Adıyaman Tut Ulu cami
Adıyaman Tut Ulu cami

ULU CAMİ

İlçe merkezindedir.

Minaresinin kaidesi üzerindeki yapım kitabesine göre 1736 yıllarında Hacı Hasan tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Düzgün kesme taştan yapılmış minareye sahip caminin doğu ve güney cephe beden duvarları da kesme taştan yapılmıştır. Caminin iç kısmı, 12 sütun üzerine kurulmuş olup, taş sütunlar Osmanlı motifleri ve desenlerle simetrik süslenmiştir.

Son cemaat yeri iki kemerlidir. Caminin üzeri düz dam olup saç ile örtülüdür. Caminin içinde dörtgen ayaklara ve sütunlara oturan üç sıra kemerli yapı ve üzeri tavan ahşap kaplamadır. Minaresi tek şerefeli ve taştan yapılmıştır. Caminin son onarımı, 1953 yılında yapılmıştır.

Anıt ağaç

Ulu caminin yakınındadır. Doğal su kaynağı başında bulunan ve yaklaşık 600 yıllık olduğu tahmin edilen çınar ağacı, doğal sit alanı olarak tescillenmiştir. Anıt ağaçla ilgili bilgilerin bulunduğu bir tabelanın konulması gereklidir.

Adıyaman Tut Vijde köprüsü

VİJNE KÖPRÜSÜ

İlçe merkezinde Çamlıca mahallesindedir. Yürüyerek ulaşılabilir.

Yine Göksu ırmağı üzerinde olup bu köprüye benzeyen iki köprü, daha önce sel ve doğal nedenlerle yıkılıp yok olmuştur. Göksu nehri üzerinde bulunan köprü, 18’nci yüzyıl İslam mimarisini yansıtır. Osmanlı imparatorluğu döneminde, Kanuni Sultan Süleyman tahtta iken, önemli bir ticaret merkezi olan Tut ve Gölbaşı ilçelerini birbirine bağlaması için yapılmış ve ticaret kervanlarına hizmet etmiştir.

1938 yılında Adıyaman Müzesi tarafından tescillenerek koruma altına alınmıştır. Köprünün uzunluğu 45 metredir. Kemer kısımları düzgün kesme taştan, diğer yerler moloz taştan yapılmıştır. Biri ana ve diğeri tahliye olmak üzere iki kemeri vardır. Tahliye kemerinin üstü yıkık olduğundan, geçiş ahşap hatıllarla sağlanır.

Günümüzde köprünün yıkılan bölümlerine, yani küçük kemer kısmının üzerine, yöre köylüleri tarafından ağaçtan ek yapılmıştır. Evet bu kadar, inanın bu köprünün ismi niye “Vijne” diye çok merak ettim, araştırdım, hayır yok, hiçbir yerde bulamadım, bilen varsa yazsın veya ilgili resmi makamlar incelesin.

ŞEBKER KÖPRÜSÜ

İlçe merkezine bağlı Tepecik köyü ile Adıyaman’ın merkeze bağlı Şerefli köyünü birbirine bağlar. Vijne köprüsüne benzerdir. Tut ilçesinin sınırlarını çizen Şebker çayının dar ve kayalık bir kısmına oturtulmuştur. Yapılışındaki teknik sayesinde, bugüne kadar ayakta kalmayı başarmıştır.

KAŞLICA KALESİ/MİHRİBABİL KALESİ

Kaşlıca köyünün doğusunda, Aşağı evler denilen mevkidedir. Köy ilçe merkezine 5 km uzaklıktadır.

Halk arasında Mihribabil kalesi olarak da bilinir. Kaleler genel olarak yüksek yerlere yapılmasına rağmen, Kaşlıca kalesi, Kaşlıca-Aşağı evlerin bulunduğu vadi içine yapılmıştır. Babil krallığı zamanında yapıldığı düşünülmektedir. Düz ve uzun bir vadi üzerinde yaklaşık 50 metre yükseklikte bir kayalığın üzerinde yer alır. Genel olarak kaleler yüksek yerlerde kurulmasına karşın, bu kale vadi içinde yapılmıştır. Kale duvarları moloz taş örgü ile yapılmıştır.

Kalenin girişinin sağında ise sarnıç bulunmaktadır.  Kalenin içinde yüksek noktalarda halkın karakol ya da gözetleme yeri dediği yerler vardır. Battal Gazi’nin Malatya’dan gelerek bu kaleyi fethettiği rivayet ediliyor. Günümüzde kalenin içinde: duvar kalıntıları, ok mahmuzları ve kenar kısımlarında su kanalları kalıntıları bulunur.

MALKAYISI

Meryemuşağı köyü yakınlarındadır. Köy ilçe merkezine 9 ve il merkezine 62 km uzaklıktadır.

Osmanlı döneminde, Trabzon’dan gelip Halep’e giden kervan yolu buradan geçerdi. Burası Osmanlı döneminde, eşkıyaların yol kestiği ve kayaları oyarak yol açtıkları bir yerdir. Bu yolun belli kısımları hala görülebilmektedir.

ŞEYH ALİ BABA TÜRBESİ

İlçe merkezinde, Tepebağ denilen mevkidedir. Halk arasında: Şeyh Ala Baba olarak bilinen şahsa aittir. Burayı ziyarete giden felçli ve akıl sağlığı bozuk olan hastalar: gelenekler gereği: bir gece burada yatarlar, pilav pişirirler ve çevredeki evlere dağıtırlar. Böylece: hastalıklarına şifa umarlar.

EVRENTEPE TÜRBESİ

Burası da ilçe merkezine bağlı Akçatepe köyündedir. Buranın ilginç bir hikayesi var. Bunu anlatmak istiyorum: Bir zamanlar, zamanın kralının güzel bir kızı varmış. Bu kızı gören Hüseyin Gazi, amcasının oğluna kızın güzelliğini anlatır. Ancak: yine aynı dönemde Hüseyin Gazi: kralın adamları tarafından öldürülür.

Bunun üzerine, Hüseyin Gazi’nin sülalesi, intikam almak için kralın kızını kaçırmayı planlarlar ve bunun için, yakışıklı bir genç olan “Güzel Oğlan” görevlendirilir. Güzel oğlan, kaleye gelir, kralın kızını kaçırır, ancak kalenin 3 km. kuzeyinde, günümüzdeki türbenin 500 metre doğusunda kralın adamları tarafından yakalanırlar ve her ikisi de öldürülür. Öldürüldükleri yerde, ufak bir taş, mezar taşı olarak kullanılır.