Ankara Ayaş

Ankara Ayaş

Belediyenin simgesi “dut” yani, bu yöremizin dutları lezzetli ve bu lezzetin ünü, ülke çapında yayılmıştır.

Ayrıca: tarihi ipek yolu üzerinde bulunması, Ayaş’ın, tarih boyunca önemini korumasına neden olmuştur. Başlangıç için son bir not: Oğuz Türklerinin Bozok kolu: Ankara yakınlarında “Ayaş” ve Mersin-Erdemli ilçesi yakınlarında yine “Ayaş” denilen yerleşim yerlerini kurmuşlardır.

“Ayaş” kelimesinin Türkçede anlamı yoktur. Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-ı Türk” ünde anılan “Ayaş” sözcüğünden (köle adı imiş) bozma olduğunu sanmıyorum. Kökenini ve anlamını güvenle saptamak mümkün olmamıştır. Ermenice’de ve Rumca’da da “Ayaş”a benzer sözcük yoktur.

Ermenice’de “Ayz” (ziyaret), Ayaş’a dönebilecek bir sözcüğe biraz benzemektedir. Belki Luwi/Pelasgos dilinde “Toprak Ana” yı kastettiği düşünülen “Aia” dan türetilmiş “Aissa” yani “Aia-assa” yani “Aia kenti” adının bozulmuş şekli olabilir.

Buradaki ilçe merkezinin ilk çağlardaki isimlerinden birinin “Prasmon” olabileceği sanılmaktadır. Prasmon hakkında şu bilgiler vardır.

Erken Bizans döneminde, İstanbul-Ankara yolu üzerinde, Ankara’nın 20-25 km öncesinde varlığı bilinen bir köy veya kasabadır.

Ramsay’ın Galatia haritasına bakıldığında, şimdiki Ayaş’ın yerinde olduğu görülür. İsminin Helen dilinde bir anlamı yoktur.

Ayaş içmelerinin ünü düşünülünce, Prasmon isminin Abrasmawana’dan bozma olabileceği düşünülüyor. Abr-as-u-ma-wana, Gürsu köyü, halkının ülkesi demektir.

Ayaş, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

İpek yolunun durağı olan Ayaş, bir Türkmen oymağı adı olduğunun bilinmesiyle birlikte Öztürkçe kökenli “Parlak, aydınlık gece” anlamına da geliyor.

Evliya Çelebi, Ayaş’dan şöyle söz eder: ” ……. bir  de baktık ki Ayaş’ın tarihi taaa Hititlere kadar uzanıyor. Bu arkeologların bulabildiği ya da onlardan önce bu yörede yaşayan Hattiler?

İşte o bilinmiyor. Biz Ayaş’ın tarihinin Anadolu’da imparatorluk denebilecek ilk devlet yapısını kuran Hititlilerle başladığı öğrenildi. Frig, Roma ve Bizans devletleri izlendi.

Şehre “Parlak, aydınlık gece” anlamına gelen bugünkü ismini verenler de Anadolu’ya Orta Asya’dan göçen atalarımızdır. Malazgirt savaşında, Bizans ordusu yenilip Anadolu, doğudan gelen Türk boylarına açıldığında, bu yöreye de Oğuzların Ayaş oymağı yerleşmiş, olmuş yörenin ismi “Ayaş”

Evet, Ayaş, Ankara’nın çok uzağında değil, özellikle Ankara yakınlarındaki en büyük turistik yerlerden olan Beypazarı yolu üzerinde bulunması büyük avantajdır. Beypazarı’na giderken, Ayaş’a uğramayı ihmal etmeyin, özellikle kaplıcalarını mutlaka denemenizi, 3 günlük bir kaplıca turizmi yapmanızı öneririm.

Ankara Ayaş

ULAŞIM

Ayaş-Ankara arasındaki uzaklık: 58 km. dir. Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içine dahil edilen Ayaş ilçesine ulaşmak için: Ankara merkezinden, özel otobüsler kullanılmaktadır. İlçe çıkışında, yüksek bir yerde bulunan “Ayaş Beli” özellikle kışın sürücüler için tehlike yaratmaktadır. Ayaş-Beypazarı arası uzaklık, 43 km. dir. Ayaş-Polatlı arasındaki uzaklık: 64 km. dir.

Ankara Ayaş

TARİHİ

Ayaş yöresinde, ilk yerleşimcilerin “Hititler” olduğu bilinmektedir. Hititler, MÖ. 2000 yıllarında, yörede yerleşmişlerdir. Daha sonraki dönemlerde ise, bu kez: Frig ve Helenistik dönem görülmektedir. Çünkü, bu dönemlere ait: çanak-çömlek seramik parçaları ve çivi yazılı tabletler görülmektedir. Özellikle: Roma hamamı kalıntısı, bölgenin tarihi zenginliğini yansıtmaktadır.

Ankara Ayaş

GENEL

Ayaş: bir vadi içindedir ve bu nedenle: yayla bakımından zengin bir doğaya sahiptir. Yörenin denizden yüksekliği: 910 metredir.

Asartepe barajı ve Kirazdibi göleti: güzel manzarası ve çevresinin yeşilliğiyle önem kazanmaktadır. Özellikle, ilçe merkezine 1-2 km uzaklıktaki Kirazdibi göleti çevresi: Ayaş şenlikleri sırasında Pazar kurulmasıyla önem kazanır.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında: besi ve süt hayvancılığı gelmektedir. Bunun yanında, yörede, 2000 yılından bu yana organik tarım yapılmaktadır. Buna bağlı olarak, iklimin elverdiği tüm sebze ve meyveler yetiştirilmektedir. Ama, özellikle “Ankaralı” okurlar bilirler, Ankara yöresinde “Ayaş domatesi” lezzetiyle ön plana çıkmakta ve tercih edilmektedir.

Yazının en başında söz ettiğim “dut” da, burada önemlidir. Domates gibi, yörede yetişen dut da yoğun tercih edilmektedir. İlçe, ipek yolu üzerinde bulunduğu için, o dönemlerde Çin’den gelen kervanlar yolu ile, yöreye dut fidanı getirilmiş ve dut, Ayaş yöresinde istediği suyu, havayı bulunca, yörenin her yerinde dut bitmeye başlamıştır.

Burada üretilen kiraz da, standartlar dışı lezzet ve güzelliktedir ve büyük bölümü yurt dışına ihraç edilmektedir. Başkent Ankara’nın dut ve kiraz ihtiyacının büyük bölümü buradan karşılanmaktadır.

Ayaş’ın en önemli özelliklerinden birisi de: “Ankara” şehrine ismini veren “Ankara keçisi” yani Tiftik keçisinin, burada yapılmasıdır. Tiftik keçisi ticaretinin, buradan başladığı kabul edilmektedir. Bu keçinin yününden elde edilen parlak elyaf; dokumacılıkta kullanılmakta ve parlak soft elde edilmektedir. Bu parlak soft ile yapılan ürünler, incelik ve renk çeşitliliği bakımından, birçok yöre ve hatta ülke tarafından tercih edilmektedir.

Ayaş’ın diğer bir özelliği de: termal yer altı kaynak sularıdır. Tarihi geçmişte, milyonlarca yıl önce dağların yükselmesi sırasında, arazinin yer altına doğru çatlaması sonucunda, bölgede çok sayıda termal su kaynağı oluşmuştur.

Hatta: Selçuklular zamanında, bu termal yani şifalı su kaynakları tespit edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde de, özellikle fizik tedavi aşamasındaki rahatsızlıklarda, Ayaş kaplıcaları yoğun olarak tercih edilmekte ve kullanılmaktadır.

Vadi tabanında, çarşının çevresinde görülen Ayaş evleri: mimari özellikleri bakımından, geleneksel Türk evlerine benzemektedir. Bu evler: genellikle 2 katlı ve yarı ahşap olarak yapılmış, zemin katında kiler ve ahır ve büyük evlerde ise hizmetkar odası bulunmaktadır.

Üst katlar ise esas yaşama alanı olarak değerlendirilir ve burada iki veya üç oda ile birlikte, mutfak, tuvalet, banyo bulunmaktadır. Ayrıca: ahşap kafesli pencereler görülür. Bunun yanında, Ayaş içinde, günümüzde faal veya faal olmayan 15 çeşme bulunuyor.

Bunların çoğu sokaklarda, bir kısmı ise bahçe duvarlarına bitişik olarak yapılmıştır. Özellikle: Emine Hatun çeşmesi ve kitabesi ilgi çekmektedir.

Evet, Ayaş hakkındaki genel söylemleri bitirmeden önce: yörede bulunan ölü yatırımlar yani “Ayaş Tüneli” ve Cezaevinden sadece bir-iki kelime söz etmek gerekebilir. “F Tipi Cezaevi” inşaatı yarım kalmış ve yakın geçmişte, buraya “Mülteci Kampı” yapılması düşünülmüştür, duyduğuma göre, bu fikir de iptal edilmiştir. Ayaş tüneli de, günümü de çürümeye terk edilmiştir.

Ankara Ayaş dut

DUT VE DUT FESTİVALİ

Ayaş yöresinde, her yılın Haziran ayı sonlarında, Dut Festivali yapılmaktadır. Bu festival, yöre ve yakın çevre insanının yoğun ilgisini çekmektedir.

Birkaç kelime ile dut: dut: kansızlığa iyi gelir ve vücuda kuvvet verir. Ateş düşürür, karaciğeri güçlendirir, mide ve bağırsakların çalışmasını düzenler. Hazmı kolaylaştırır, aç karna yenildiğinde kabızlığı önler ve hatta ishal yapar.

YEŞİL KARADERE BAĞLARI

İlçe merkezine çok yakın olan, küçük bir derenin kıyısındaki bu bölge: inanılmaz doğası ile insanların ilgisini çekmekte ve günübirlik piknikçiler tarafından yoğun olarak tercih edilmektedir.

NE SATIN ALINIR

Ayaş yöresinde, tiftik keçisi üretimi ve tiftik dokumacılığı, Kurtuluş savaşından sonra gerilemiş olmasına rağmen son zamanlarda yine yoğunlaşmıştır. Buna bağlı olarak: ev ve el sanatları gelişme göstermektedir. Buraya yolunuz düşerse: tiftik dokumasından üretilen: çorap, halı ve el dokuması ürünleri bulup satın alabilirsiniz.

Ayaş pazarı: Cuma günleri kuruluyor.

Ankara Ayaş

NE YENİR-NE İÇİLİR

Ayaş yöresine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: Ayaş kapaması, Ayaş güveci, Ayaş sarması, dut dibi siyer, gözleme ve bazlama tadabilirsiniz.
Bunun dışında, daha önce de söz ettiğim gibi: zamanında giderseniz, burada özellikle dut ve kiraz tatmalısınız.

Elbette domates, zaten buraya giderken sağlı-sollu tarlalar göreceksiniz ve tarlalarda ilanlar göreceksiniz. Bu ilanlar “Kendin topla” diyor, yani tarlaya giriyorsunuz, tarla sahibi size naylon poşet veriyor, domates, fasulye, biber vs topluyorsunuz, tarla sahibi tartıyor ve parasını ödeyip satın alıyorsunuz.

Ankara Ayaş

GEZİLECEK YERLER

Ankara Ayaş Yöresel Ürünler Pazarı

AYAŞ YÖRESEL ÜRÜNLER PAZARI

Ankara-Beypazarı kara yolu üzerindedir. Özellikle: Ankara yakınlarındaki turistik önemi büyük olan Beypazarı’na gidenlerin mutlaka kısa bir mola verdikleri ve alışveriş yaptıkları yer olarak önem kazanmaktadır. Ancak, şunu belirtmek isterim, buraya birkaç kere uğradım, birçok alışveriş yaptım, maalesef ürünlerden gerek fiyat ve gerekse tazelik ve orijinallik açısından hoşnut kalmadım, tercih sizin.

Ankara Ayaş Bünyamin Ayaşi Camisi

BÜNYAMİN AYAŞİ CAMİSİ

Yapılış tarihi ve yaptıran bilinmemektedir, ancak 16’cı yüzyılın başında yapıldığı düşünülmektedir. Bünyamin Ayaşi: Bayramiye tarikatı şeyhlerindendir. Kendisi hakkında anlatılan bir efsane var. “Bünyamin Ayaşi; yapılan bir iftira sonucu Kütahya kalesine hapsedilir. Aynı dönemde, Kanuni Sultan Süleyman tarafından, Rodos adası kuşatılmış, ancak bir türlü alınamamıştır. Bu sırada, Bünyamin Ayaşi’nin durumu, Sultan’a bildirilir ve bunun üzerine Sultan, kendisini hapisten kurtarır ve aynı sırada, Rodos adası düşer ve Osmanlılar tarafından ele geçirilir.
Evet, cami: ölümünden sonra, Bünyamin Ayaşi için yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır. Doğu yönündeki bir kapıdan girilir. Batı bölümünde, yüksek bir kaide üzerinde minare var. Kuzeydoğu bölümünde ise, Şeyh Bünyamin’in türbesi görülüyor.

KİLİK CAMİSİ

İlçe merkezinde, Hacı Veli mahallesindedir. Kitabesine göre, 1560 yılında Veli Bin Hızır tarafından yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır. Orijinali toprak damlı olmasına rağmen, günümüzde üstü kırma çatı ile örtülmüştür. Kuzeydoğu bölümündeki ahşap minare: 20’nci yüzyıl başında yapılmıştır.

SİNANLI KÖYÜ ULU CAMİSİ

İlçe merkezinin 5 km. kuzeyinde, Sinanlı köyündedir ve 1547 yılında Sinan Bin Hacı Osman tarafından yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır. Duvarları oldukça yüksektir ve çatısı, kırma çatı ile örtülüdür. Ancak, ilk yapıldığında, çatının toprak olduğu anlaşılmıştır. Caminin mihrabı, yapıldıktan sonra onarım görmüş ve orijinalliğini yitirmiştir.

Ankara Ayaş Karakaya Kaplıcası

KARAKAYA KAPLICASI

Ankara-Ayaş kara yolu üzerindedir. Ankara’ya olan uzaklığı: 58 km. dir. Ayaş’ın “Kırkevler” mevkiinde bulunur. Çifte hamam olarak yapılan bu kaplıcanın suyu şifalıdır.

Kaplıca suyunun sıcaklık derecesi: 31 derecedir. Selçuklu döneminden kalma tarihi hamamın: 4 özel banyo bölümü ve 2 havuzu bulunmaktadır. Burada bulunan çeşmelerden akan kaplıca suyu: içmece olarak kullanılabilir.

Karakaya kaplıcasının üstü: 3 kubbe ile örtülmüştür. Kaba yontu  taşı ile, kagir olarak inşa edilmiş bir yapıdır. Önde erkekler kısmı, arkada kadınlar kısmı bulunur.

Hamamın erkekler kısmının dikdörtgen planlı soyunmalığı, beşik tonozla örtülmüştür. Buradan, yine beşik tonozlu bir koridorla içi sekizgen bir havuzla kaplı, kubbeli sıcaklık kısmına geçilir.

Kadınlar kısmı da aynı plan tipindedir. İki sekizgen havuz, iki soyunmalık ve dinlenme yeri ve üzeri üç kubbe ile örtülüdür. Erkekler kısmının, sol köşesinde bir çeşme bulunur. Selçuklu döneminde yapılmış olan kaplıca, romatizma gibi ağrılı hastalıklar için banyo ve içme olarak kullanılmaktadır.

1957 yılında yapılan onarım çalışmaları sırasında, yapının mimari karakteri korunmaya çalışılmıştır. Kaplıcanın hemen yanında: Selçuklu dönemine ait Kırkevler denilen bir yer var.

Buranın, çok sayıda oda bulunması nedeniyle, bu isimle anıldığı düşünülmektedir. Kesme taşlardan yapılan ve yer yer tuğla kullanılan Kırkevlerin sağlam kalan kısmında, günümüzde bir kısım insan yaşamaktadır.

PAŞA HAMAMI

Belediye Meydanı, Karakaya caddesi üzerinde, İğdeli Sokak, 1 Numarada: Ulu Caminin doğusunda yer alan hamam, kaba yontu taşla kagir olarak yapılmıştır.

Hamama: Cumhuriyet Meydanı arkasındaki sokaktan girilir. Sağda “L” biçiminde dizilmiş soyunma odalarının bulunduğu, dikdörtgen planlı bir mekana geçilir. Soldaki bir kapıyla, kubbeli bir ılıklık mekanına, oradan da yine kubbeli ve sekizgen planlı sıcaklığa geçilir.

Sekizgen dikey ekseninde, beşik tonozlu, dikdörtgen planlı birer kurnalı nişlerle diyagonal eksenlerin uçlarında, ikişer kurnalı kubbeli mekanlar bulunur. Orta mekan, sekizgen göbek taşı ile  zenginleştirilmiştir.

Selçuklu döneminde yapılan hamam, günümüzde Ayaş Belediyesi tarafından sergi salonu olarak kullanılmaktadır.

AYAŞ İÇMESİ VE KAPLICASI

İlçe merkezine 23 km ve Ankara’ya 83 km. uzaklıktadır. Ayaş-Beypazarı kara yolundan 3 km. içeride, Ilıca tabanındadır.

1892 yılında hizmete sokulmuştur.

Kaplıcalarda bulunan termal sular: 52 derece sıcaklıktadır ve içinde çok sayıda mineral bulunmaktadır. En önemlisi: Sağlık Bakanlığı tarafından, gerek içilmesi ve gerekse kaplıca olarak kullanılması yönünde “ruhsat” verilmesidir. Bakanlık tarafından ruhsat verilen ilk ve tek termal kaynaktır.

En önemli özelliği: suların sıcak olmasıdır. Bu sıcaklık özelliği; kaplıca sularında az rastlanan özelliklerdendir.
Fizik tedavide kullanılan yani yıkanılan su: renksiz, kokusuz ve berraktır. Bu tedavinin iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar: cilt hastalıkları, ortopedik, nörolojik hastalıklar, kemik hastalıkları, felç ve romatizmal hastalıklar.

Kaplıca suları içmece olarak kullanıldığında ki, sıcak olması nedeniyle, rahatlıkla içilmektedir, şu hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir: karaciğer, mide, bağırsak sistemi, safra kesesi rahatsızlıkları.

Kaplıca bölgesinde konaklama sorarsanız: Burada: Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon A.Ş. isimli bir tesis faaliyetini sürdürmektedir. Bu tesisin: 800 yatak kapasitesi, kapalı yüzme havuzu, Türk hamamı, saunası, kondisyon salonu ve 80 kişi kapasiteli toplantı salonu bulunmaktadır. Telefonla ulaşmak için: 312-4442927 ve 312-7183101.

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON MERKEZİ

İlçe merkezinde, Karakaya Otopark caddesindedir.
Buradaki kaplıca tesisi, Belediye tarafından yapılmış ve daha sonra Başkent Üniversitesi tarafından kiralanarak hizmete sokulmuştur.

Tesiste: 90 yatak bulunmaktadır ve ayrıca, sürekli olarak sağlık ekibi de bulunur. Tesiste bulunanlar: havuz, lokanta, fizik tedavi birimleri, spor ve kondisyon salonlarıdır.

ASARCIK HÖYÜK

Ilıca köyündedir. İlçe merkezine 9.5 km. uzaklıktadır. Güdül-Ankara karayolu, köyün batısından geçmektedir.

Burada, Roma ve Bizans dönemlerine ait paralar ve Eşe deresi bölgesinde bir “aslan başı” bulunmuştur. Yine, aynı yörede bulunan “Asarcık Höyük”; bir bazalt temel üzerindedir ve kuzey yönü: Ilıca deresine inen dik bir yamaçtan oluşmaktadır.

Ilıca suyu, Kızılcabayır dağından doğmakta ve höyüğün hemen kuzeyinden geçmektedir ve antik dönemde bu suyu kullanmak üzere, höyüğün burada oluşturulduğu düşünülmektedir.

Buranın, antik dönemde bir kale olduğu değerlendirilmektedir. Ancak resmi arkeolojik kazılar yapılmamıştır.

GALAT KALESİ

İlçe merkezine bağlı ve 41 km uzaklıktaki Gökçebağ köyünün, 100 metre kadar doğusunda, Ankara şehrinin ilk kurucusu ve yerleşimcileri olan Galatlara ait olduğu sanılan bir kaleye ait yıkıntılar bulunmaktadır.

TEKKE KÖYÜ HÖYÜĞÜ

İlçe merkezine bağlı ve 26 km. uzaklıktaki Tekke köyünde: antik döneme ait olduğu düşünülen yerleşim yerinde bulunanlar: taş bir el baltası ve çok sayıda seramik parçası.

Ayrıca: yine bu höyük çevresinde, benzerlerine Frig başkenti Gordion şehrinde rastlanılan: hayvan şeklindeki içki kapları, Hitit bardağı, öğütme taşları, zarif bir testi bulunmuştur.

ÇINGILLI MAĞARALARI

Bunlar, Türkeli Boğazı mevkiinde, Ankara çayına, yüksek ve dik bir yamaçtan bakmaktadırlar. Bu mağaraların bir zamanlar insanlar tarafından ikametgah olarak kullanıldığına dair emareler görülmektedir.

Özellikle mağaralardan birinde bulunan tuğla havuz ve bir diğerinde bulunan Ankara çayı ile ilgili olduğu sanılan kuyu ilgi çekmektedir.

Adana Yumurtalık

Adana Yumurtalık

Adana şehrinin, Akdeniz’de kıyısı bulunan ilçelerinden biridir. Adana’nın sıcağından bunalanların uğrak yeri. Deniz manzarası ile ünlüdür.

Adana Yumurtalık
Adana Yumurtalık

ULAŞIM

Adana il merkezine, 81 km. uzaklıktadır. Ceyhan ve Yakapınar üzerinden gidiliyor. Ceyhan ilçesine ise: 30 km. uzaklıktadır.

Adana Yumurtalık
Adana Yumurtalık
Adana Yumurtalık

GENEL

Yumurtalık “yumurta yuvası” anlamına gelir.

Yumurtalık’ın güney ve doğusunda İskenderun körfezi, kuzeyinde Ceyhan ilçesi, kuzeybatısında Adana, Batısında ise Karataş ilçesi vardır. Adana’nın Akdeniz’e kıyısı olan iki ilçesinden biridir.

İlçenin toplam sahil şeridi 55.22 km. dir.

Yumurtalık: temiz, berrak denizi ve yaklaşık 1 kilometrelik geniş plajı ile cazip bir tatil merkezidir. Turizm bölgesinde toplam 5 kilometre uzunluğunda sahil bandı bulunur. Özellikle hafta sonlarında sahil çok kalabalıktır. Adana’da yaşayan birçok kişinin burada yazlık konutları vardır. Tatil sezonu boyunca pek çok günlük ziyaretçi gelir. Yaz döneminde Yumurtalık ilçesinin nüfusu 30-40 bin kişilere kadar yükselir.

Havası oldukça güzel, Adana şehir merkezine göre serindir.

Bakü-Ceyhan petrol boru hattı Yumurtalık’ta sonlanır. Yani Yumurtalık limanından büyük petrol tankerlerine petrol yüklenir.

Adana Yumurtalık Ayas PlaJı

Yumurtalık-Ayas Plajı

Adana il merkezine 80 km uzaklıktadır. Plajın uzunluğu 600 metre ve genişliği ise 50 metredir. Buranın daha önce mavi bayrağı varmış, ama iptal edilmiştir. Doğru dürüst bir tesis yoktur. Deniz hemen derinleşmiyor. Deniz berrak ve güzel, plaj kum, kumu güzel ama ortam kötü, ailecek giderseniz sıkıntı yaşayabilirsiniz. Denize girenler yörenin insanları ve şalvar, iç çamaşırı ile denize giriyorlar. Çöpler kumsala bırakılıyor.

Bunun yanında: özellikle ilçe merkezinin batısında, devlete ait çeşitli kamplar bulunmaktadır. (Emniyet Müdürlüğü “Polis Kampı”, Devlet Su İşleri, Tarım Kredi, Köy Hizmetleri, Gençlik Kampı Tesisleri var ) Ayrıca, Yumurtalık belediyesinin halka açık kamp alanları bulunmaktadır. Her yıl, çok sayıda vatandaş, belediyenin kamp alanından yararlanmaktadır. Kamp alanlarında, her türlü alt ve üst yapı mevcuttur.

Adana Yumurtalık

Kaplumbağalar

Yumurtalık sahilleri, 4 milyon yıldır bu bölgede yaşayan, dünyada sadece 1000 çift kaldığı düşünülen, yeşil deniz kaplumbağaları (Chelonia mydas) nın dünya popülasyonunun % 60’ı ve ayrıca bir çok Caretta Caretta kaplumbağalara ev sahipliği yapıyor. Ayrıca bir tatlı su kaplumbağası türü olan Nil Kaplumbağasının (Trionyx triunguis) da yaşam alanıdır.

Nesli tükenme tehlikesi altındaki bu türler, Yumurtalıkta, komşu Karataş ilçesindeki Akyatan sahilinde ve Dalyan’daki İztuzu plajında yumurta bırakmaktadır. Zaten buranın Yumurtalık ismi de, bu kaplumbağa yumurtlama alanı olmasından gelir.

Balıkçılık

Yumurtalık yöresine yolunuz düşerse, balık yemeden ayrılmayın, sahilde güzel balık restoranları var, menüyü kontrol ederek bu restoranlarda güzel bir balık menüsü yemelisiniz. İlçede sahilde bulunan bazı köylerde balıkçılık yapılıyor. Bu köylerde, çeşitli büyüklükte balıkçılık tekneleri var.

Denizde avlanma derinliği 70 metreyi buluyor. Buraya has balıklar: kefal, lagos, karagöz, melanur, istavrit, lüfer, levrek, çupra, barbunya, sardalya, gümüş, karides, mercan, torik ve arı balığıdır. Yumurtalık ve civarında çıkarılan “King Karides” özellikle dünyaca meşhurdur.

Adana Yumurtalık

TARİHİ

Yumurtalık: İskenderun körfezinin kuzeyinde, MÖ 4’ncü yüzyılın son çeyreğinde, Büyük İskender’in Pers İmparatoru Dara’yı mağlup etmesinden sonra, İskender’in halefi olan Makedonyalı komutanlar tarafından bir liman şehri olarak kurulmuştur.

Bu yeni kurulan kente, eski Yunancada “keçi” anlamına gelen “Aıks” sözcüğünden türetilmiş “Aigeai” ismi verilmiştir. Çünkü, bununla ilgili bir efsane vardır. Söylenenlere göre: Büyük İskender, Pers ordusunu yenerken, boynuzlarına meşaleler bağlı keçileri Perslerin üstüne göndermiş, Persler büyük bir ordunun üstlerine geldiğini düşünerek kaçmışlar ve savaşı İskender kazanmıştır.

Ermeni krallığına bağlı Lajazzo (Ayas) şehri, 1261 yılında Venediklilere kiraya verilir. Kentin asıl gelir kaynağı olan deniz ticaretini ellerinde tutan Venedikliler, şehre “Lajazzo” ismini verirler.

1268 yılında bölge Memlukler tarafından ele geçirilir ve Halep Beyliğine bağlanır.

Marko Polo, 1269 yılında şehri ziyaret eder. Limanın Venedikli ve Cenovalı tüccarlarla dolu olduğunu ve bunların ipek, altın, yün, hububat ve baharat ticareti yaptıklarını yazar. 1271 yılında Çin’den dönüşünde, kenti ikinci defa ziyaret eder.

1517 yılında bölgede Yavuz Sultan Selim vasıtasıyla Osmanlı hakimiyeti görülür.

Cumhuriyet devrinde, Nahiye merkezi Ayastan Yumurtalık’a taşınır. 1933 yılında nahiye olan Yumurtalık, 1959 yılında Adana’nın bir ilçesi olur.

1974 yılında oyuncu ve film yönetmeni Yılmaz Güney, Yumurtalık hakimi Sefa Mutlu’yu öldürülmesi olayının ardından Yumurtalık’ta tutuklandı.

GEZİLECEK YERLER

Adana Yumurtalık Lagünleri-Yumurtalık Tabiat Koruma Alanı, Milli Park
Adana Yumurtalık Lagünleri, Yumurtalık Tabiat Koruma Alanı, Milli Park

 

YUMURTALIK LAGÜNLERİ-YUMURTALIK TABİAT KORUMA ALANI-MİLLİ PARK

Park alanı, Adana il merkezine 55 km, Yumurtalık ilçe merkezine 30 km ve Karataş ilçe merkezine 35 km uzaklıktadır. Adana-Karataş-Yumurtalık yolu asfalttır. Adana-Ceyhan-Yumurtalık yolu da asfalttır.

Yumurtalık lagünleri: Ceyhan nehrinin denize döküldüğü yer ile Yumurtalık körfezi arasında kalan lagünler, tatlı ve tuzlu su bataklıkları, geniş çorak düzlükler, çamur düzlükleri, sazlıklar, ıslak çayırlar, kumullar ve Halep çamı ormanlarından oluşan oldukça kompleks bir yapıya sahip sulak alan sistemidir.

Burası, bölgedeki diğer lagünlerin aksine düzensiz kıyı çizgisine sahiptir birçok noktada denizle birleşir.

Eski Ceyhan nehri eski yatağı, alanı ikiye böler.

Eski nehir yatağı kuzeyinde, Çamlık lagünü ile geniş çorak düzlükler, bataklıklar ve tuzlu çayırlarla çevrili Ömer, Yapı ve Darboğaz gölleri yer alır.

Göllerin derinlikleri 20-60 cm arasında değişir.

İlkbahar ve yaz aylarında, gölün bir kısmı kuruyunca, özellikle kuzeyde geniş çamur düzlükleri ortaya çıkar.

Tatlı suyun, kumullardan göle sızdığı bölümlerde, sazlıklar vardır.

Tuzcul bataklıklar ve çamur düzlükleriyle çevrili olan Çamlık Lagünü: Ömer gölü, Yapı gölü, Darboğaz gölü ve daha küçük Kaldırım gölü, kış aylarında su seviyesi yükseldiğinde, tek bir büyük göle dönüşür.

Ömer gölü ve Çamlık lagünü arasındaki bir yarımada üzerinde: 59 hektarlık alanı kaplayan, Türkiye’nin nadir Halep Çamı ormanlarından biri bulunur.

Alandaki bataklıkların bir bölümü, tarım alanına dönüştürülmüştür.

Batı bölümde, büyükbaş hayvanların otladığı, geniş ıslak çayırlar vardır.

Yelkoma Lagününün ağzında, eski Ceyhan ağzında ve Çamlık Lagününün Yumurtalık körfezine açıldığı yerde, dalyanlar vardır. Eskiden burada balıkçılık kooperatifleri vasıtasıyla balıkçılık yapılıyormuş ama bölge Milli Park ilan edilince 1994 yılından sonra dalyan özelliği kalmamış.

Adana Yumurtalık Milli Park
Adana Yumurtalık Milli Park

Yumurtalık lagünlerinde, 272 bitki ve 252 kuş türü bulunur. Alanda değişik türden binlerce ördek, sakarmeke, flamingo, kılıçgaga, akça cılıbıt ve küçük kum kuşu gibi kuş türleri kışlar ve geçmişte bunların sayısının 70 bini aştığı söylenir.

Bölge, 1993 yılında, 1’nci Derece Sit alanı olarak ilan edilmiş ve korumaya alınmıştır.

1994 yılında ise, Bakanlar Kurulu kararı ile, Tabiatı koruma alanı olarak ilan edilmiştir.

2008 yılında ise, yine bu bölge Bakanlar kurulu kararı ile “Milli Park” olarak ilan edilmiştir.

Yumurtalık körfezi, nesli tehlike altındaki yeşil kaplumbağanın Akdeniz’de bilinen tek kışlama alanıdır.

YUMURTALIK SERBEST BÖLGE

Milli Park Alanının doğusundadır. Burada: ağır metal endüstrisi tesisleri ve Irak petrollerini taşıyan boru hattının ulaştığı bir tanker dolum tesisi bulunur. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı ile Orta Asya Petrolleri de buraya taşınmaktadır.

Dev dolum tesislerinin bulunduğu bölgede, daha önce yapılması planlanan bir de termik santral projesi bulunmaktadır. Daha doğuda, İskenderun körfezinin karşı tarafından da petrol rafinerisi, ağır metal ve çimento fabrikaları bulunur. Bugüne kadar büyük çaplı bir kaza meydana gelmemiştir. Burada, kömürle çalışan bir enerji santralı da vardır.

Adana Yumurtalık Roma Hamamı, Poseidon Mozaiği
Adana Yumurtalık Roma Hamamı, Poseidon Mozaiği
Adana Yumurtalık Roma Hamamı, Poseidon Mozaiği

     

ROMA HAMAMI-POSEİDON MOZAĞİ

Aigeai antik kentinde, 1’nci derece arkeolojik Sit alanı olan bölgedeki Roma hamamının Frigidarium yani soğukluk bölümünde yapılan araştırmalarda: iki panoya ayrılmış mozaik bulundu, bunlardan bir tanesi tamamen tahrip olmuştur.

Mozaikler yuvarlak çerçeveler içine yapılmıştır.

Kuzeydeki 11.39 metre karelik mozaiğin MS 3 veya 4’ncü yüzyılda yapıldığı düşünülüyor.

Mozaiğin ana bölümünde: elinde trident (üç dişli yaba), bir omuzunu kapatacak bir örtüsü bulunan Yunan mitolojisinde denizler, depremler ve atlar tanrısı Kronos ile Rheia’nın oğlu Zeus ve Hadesin kardeşi Roma mitolojisinde Neptün olarak bilinen Yunan Deniz Tanrısı Poseidon tasviri görülüyor.

Poseidon’un sağında ve solunda ise yunus balığı figürleri bulunuyor.

Mozaik üstünde Grekçe “Bütün yıkananlar size selam olsun” yazısı bulunur. Mozaiğin alt kısmı ise, kısmen tahrip olmuştur.

Mozaiğin alt kısmındaki dairesel çerçeve içinde, kısmen çapa betimlemesi vardır.

Evet, bu mozaik günümüzde bulunduğu yerde sergileniyor.

ANTİK LİMAN

Ayas kalesinin koruduğu liman, oldukça geniş bir koyun, küçük bir halicinin kenarına kurulmuştur. Bu koy, dar bir deniz boğazından karanın içine girerek kaleye doğru olabildiğince genişleyen bir koy haline gelir. Doğal bir dalgakıran vardır. İnsan eliyle yapılmışa benzeyen, şerit halinde uzanan koy ile denizi birbirinden koparır, daracık bir boğaz sayesinde deniz ile koyu birbirine bağlar.

Koyun tam ortasında: küçük bir adacık ve üzerinde kız kalesi bulunur. Denizdeki dalgalar yüksek geldiğinde, en fazla 6-7 metre kalınlığındaymış gibi bir görüntü veren bu kayaların üzerinden zıplayan dalgalar koyun içine düşebilmektedir. Ancak, bu doğal set, denizdeki gemilerin koy içine girmesine izin vermez ve limanın emniyetini sağlar. Böylece antik dönemlerde, çok önemli işlev sağlamıştır.

Adana Yumurtalık Ayas antik kenti
Adana Yumurtalık Ayas antik kenti
Adana Yumurtalık Ayas antik kenti-Aigaiai

AYAS (AİGAİAİ-YUMURTALIK) ANTİK KENTİ

Basılmış madeni sikkeler, Aigeai şehrinin geçmişinin en çok MÖ 2’nci yüzyıla kadar uzandığını kanıtlıyor.

Bir başka iddiaya göre ise: Seleukoslar, Kilikya’ya egemen olunca, yeni kentler kurmuşlar ve onlardan birisi de Aigeia idi.

Ayas antik kenti, Yeniköy deresi kenarında, korunaklı doğal bir barınağın hemen üzerindeki bir yükseltide kurulmuştur.

Kent: Hellenistik dönemde Aigeai, Roma döneminde Aegeai, Orta çağ’da İtalyan denizciler ve tüccarlar tarafından Ajazzo ve Lajazzo, İslami dönemlerde ise Ayas ismini kullanmıştır.

Bir Makedonya kolonisi olarak kurulan Aigea’da, antik dünyanın en büyük 3 Asklepios tapınağından biri vardı.

Roma imparatorluk devri boyunca, doğu seferine çıkan imparatorların uğradıkları büyük stratejik öneme sahip, donanma üssünün bulunduğu bir yerdi.

Şehir, Kilikya’nın da Roma Eyaleti yapılmasıyla vergiye tabi tutuldu. Romalılar döneminde, özgür kalan Aigeai, limanlarını ve tersanelerini geliştirdi. Bu şehrin dönemi, MÖ 47 sonbaharında başlıyor. Kentin asıl gelişme dönemi, Roma İmparatoru Julius Caesar’ın MÖ 47 yılının sonbaharında kentin ayrıcalıklarını kabul etmesi ve özgür şehir statüsü vermesiyle başlar. Roma İmparatorluk döneminde, Kilikya kentleri arasında büyük rekabet olmasına rağmen, Aigeai, önemli bir kent olmayı başarmıştır.

Kent, birçok bronz sikkede İskender, daha sonraları da kente otonomi veren Caesar’ın portrelerini koymuş ve kent Caracalla’dan sonra Makedonikeo olarak bile anılmaya başlanmıştır.

Kilikya’da, Seleukid hakimiyeti, bölgenin sadece ovalık kısmında Romalılar gelinceye kadar devam eder.

Bu daracık bölgeyi ellerinde tutabilmek uğruna, Seleukidler buraya sıkıca sarılmış ve müthiş bir Helenleştirme faaliyetine başlamışlardır.

Seleukos Nikator devrinde, ovalık kesimde Alexandria İssum ve Aigeai kentleri kurulmuştur. Bunlardan Aigeai, Makedonyalı asker kolonileri tarafından kurulmuştu ve ismi Makedonyanın başkentinden gelmeydi. Hadrian’ın 129 yılında, Tarsus’tan kara yoluyla gelip Antiocheia’ya giderken Aigeai’den geçtiği tahmin edilmektedir.

Kent, Romalılar döneminde özgürdü ve her keresinde, Hadrian’a, Commodiana, Severiana gibi kendine lütufta bulunan imparatorların adını taşıyordu.

Kentin, Anazarbus ve Tarsus ile sürekli bir rekabet içinde olduğu biliniyor. Hadrian ve Septimus Severus’un, kentte yaptıkları yardımları anmak için bu şehir, onların isimlerinin yanı sıra taktıkları lakaplarla ödüllendirilmiştir.

O dönemde Severuslar Hanedanlığından Marcus Oplelius Macrinus imparatorluk sikkelerinde, fener kulesiyle gemiler ve Aigeai’nin konumu resmediliyor.

Aigeaililerin, tanrılara tapınımı hakkındaki bilgileri bu sikkelerden öğrenilir.

MÖ 47 yılındaki sikkeler üzerinde, ön yüzünde şehir tanrıçasının başında kent surlarını temsil eden tacı ile veriliyor. Tanrılardan, Herakles ve Athenaya saygı gösteriliyor. Asklepios ise Hygieia ve Telaphorola birlikte, diğer tanrılardan daha çok öne çıkmıştır.

Kentin sağlık merkezi Asklepios’un ünü de vardı.

Seleukid kralı IV. Antiochos Epiphanes zamanında (MÖ 175-164) Ovalık Kilikya’da bulunan Alexandreia, Hieropolis-Castabaia, Algaea (Yumurtalık), Mopsus (Misis) ve Adana şehir idare meclisleri, kralın izniyle ve onun adına ve onun portresini taşıyan sikkeler basabiliyorlardı.

Bu antik kentin kuruluşu tam olarak bilinmez. Ancak Helenistik dönemde, Bergama gibi dünyanın üç Asklepieion (sağlık) tapınağından birisi burada idi. Hatta hekimlerin babası, Hipokrat’ın burada bir hastane kurduğu söylenir. Burada tarihte tıp ile ilgili ilkler yaşanır.

İkiz kardeş azizler Cosmas ve Damian, Aegeae şehrinde hekim olarak görev yaparlar. Tanrıdan aldıkları mucizevi ruhla mesleklerini icra ederler. Hatta, hastanın yaralanan bacağı yerine, yeni ölmüş bir Etiyoplalının bacağını aşıladılar. Yani dünya tarihinde ilk organ naklini yaptılar.

Kent imparator ve ailesiyle sıkı ilişkiler kurmuş, Neokoros unvanı alarak agon yapma hakkını elde etmiştir.

İmparator varisini bu kentten Roma dünyasına ilan etmiştir.

215 yazında, kenti ziyaret eden İmparator Caracalla’nın bu Asklepios’da dertlerinden kurtulduğu yazılıdır.

Asklepios ve Asklepionun dışında, kentte tarımcılık ve şarapçılığın simgesi olarak Dionysos ve Demeter ve depreme karşı koruyucu olan Poseidon kültleri hakimdi.

Daha Strabon zamanında, bataklık ve önemsiz bir yerken, Romalılar devrinde Suriye’ye giden yol üzerinde önemli bir liman, garnizon kenti ve konaklama yeri olmuştur.

Aigeai, Helen dilinde  Aigeai halkı demektir. Bu kelimenin Helen dilinde keçi anlamına gelen Aigos sözcüğünden türemediği ve dolayısıyla kentin adının tam olarak anlamının bilinmediği iddia edilir.

Bir deniz kenti olarak Aigeai, çok sayıda denizci de yetiştirmiştir. Bunlar uzak diyarlara yolculuk etmeyi göze alan, becerikli kaptanlardı.

Daha sonra, şehrin ticari önemi, Orta çağlarda daha da artar. Bu çağlarda, Yumurtalıktan (Layazzo) pekmeze benzeyen bir üzüm şırası ihraç ediliyordu.

Özellikle Venedik ve Cenevizli tüccarlar, Aegae antik kenti limanında koloniler kurdular. Şehir: ticaret, sanayi, deniz ticareti, balıkçılık, tekne yapımı, zeytinyağı, şarap, dokuma, amfora, cam eşyalar imalat merkezi oldu.

6’ncı yüzyılda, kentte her sene 40 gün süren fuarlar (40 dies commercia) düzenlenmesi, kentin ticarete verdiği önemi kanıtlar.

4’ncü yüzyıldan itibaren, imparatorlarla işbirliği halindeki Hıristiyanların saldırıları, kente çok büyük zarar verir.

Bu saldırıların hedefi, hala ününü korumakta olan Asklepios ve diğer pagan tapınaklarıdır.

Konstantin, 326 yılında kentteki Asklepion tapınağını yıktırmış ve onun yerine bir kilise yaptırmıştı. Ama Asklepion kültü, daha uzun yıllar devam etti.

Putperest imparator Julian’ın 362 yılında eski pagan tapınağını yeniden yaptırma emri uygulanmadı.

İmparator I. Leon zamanında, Aigaealı Anthusa isimli bir kahin, bulutlara bakarak falcılık yapıyordu.

Ama Ermeniler bağımsızlık emellerine ancak 8 sene sonra, 1198 yılında erişebildiler.

Leon, 1197 yılında Papa III. Zolestin ve VI. Heinrich’ten, kendisine krallık tacı giydirmesini istedi. Böylece Leon’a (1185-1219) 1198 yılında Sis şehrinde Papalık temsilcisinin huzurunda bir törenle Ermeni krallığı tacı giydirildi. Ardından, krallığın deniz ticaretinin merkezi ve hareket noktası Ayas (Yumurtalık) şehri olacaktı.

Ünlü seyyah Marco Polo, Çin seyahati için 1268 yılında bu limanda karaya çıkmış ve seyahatini tamamladıktan sonra, yine bu limandan gemiye binip Venedik’e dönmüştür.

Özellikle haçlılar, doğu Akdeniz’de önemli limanlarını kaybedince, Yumurtalık Ceneviz ve Venedikli tüccarlar için önemli bir liman kenti olmuştu.

Şehir, uzun süre Ermeniler, Bizanslılar ve Memlukler arasında el değiştirdikten ve oldukça tahrip edildikten sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yeniden yaptırıldı ve Osmanlı donanmasına üs olarak hizmet vermeye başladı.

Tıpkı Korykos (Kızkalesi)’ta olduğu gibi, biri sahilden 400 metre uzaklıktaki kalkerden oluşan bir adacık üzerinde kasa tekniğiyle yapılmış bir kale vardı. Kalenin duvarları iç tarafta salonları ve kubbeli holleri korurdu.

Modern Yumurtalık kenti kara kalesinin içinde yer alır.

Ancak Doğu ile Avrupa ticaret yolları, Akdeniz’den uzaklaşınca, şehir ve liman önemini kaybetti. Kent, 19’ncu yüzyılda fakir ve terk edilmiş bir yer olarak görüldü.

Günümüzde, bu kentin merkezinde, limanda geçmişin anıtsal izleri tamamen olmasa da yer yer ayakta kalmıştır.

Kalenin içinde henüz araştırılmamış antik yapılar ve Yeniköy deresi üzerinde (Kırıkköprü) büyük bir köprünün izleri vardır.

Batıda sur dışında, Kanuni tarafından yaptırılan bir gözetleme kulesi ve yakınlarda kaya mezarları ve Roma dönemi Nekropolu bulunur. Bunun yanında: Roma dönemi hamamı, mozaikler, adak taşları, yazıtlar, yapı unsurları vardır ve buna benzer buluntular, bugün Hükümet Konağı bahçesinde sergileniyor. Ancak burada bulunan bir kurşun lahit, Adana Müzesinde sergileniyor.

Günümüzde, Aegae kenti kalıntıları: kıyıdan yaklaşık 200 metre açıkta bulunan küçük bir adada görülebilir.

Aegeae antik kentine ait eserler Kaymakamlık binası önünde toplanarak bir müze oluşturulmuştur. Denizin kenarındaki Kaymakamlığın bahçesi, çeşitli dönemlerde çıkarılan arkeolojik buluntularla kaplı: dev amforalar, sütun başlıkları, lahitler göze çarpıyor. Ara sokaklara girildiğinde, parkın içinde işlemeli taşlar, şehrin içinde toprak altında birazı gözüken mermer sütunlar var.

Adana Yumurtalık Eros Mozaiği
Adana Yumurtalık Eros Mozaiği

Eros Mozaiği

Yumurtalık Belediyesi, sahil yolu yürüme bandını genişlettiği sırada, yağmurun da yardımı ile 2010 yılında bir gurup mozaik açığa çıkmıştır. Her ne kadar yol inşası durdurulmuş olsa da, mozaiğin mevcut alanının üçte biri hasar görmüştür. Sonra mozaiğin üstü kapatılmış, 2 yıl sonra yeniden yol çalışması sırasında mozaik gündeme gelmiştir.

2014 yılında Adana Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazısı yapılır. Mozaikli döşeme ile mozaikli döşemeyi sınırlayan duvarların arası, çok iyi şekilde temizlenmiş ve netice olarak bu mozaik döşemenin bu mekan için yapıldığı ve mekanla mozaiğin çağdaş olduğu anlaşılmıştır.

Küçük kesme taşlardan, kaliteli işçilikle yapılmış olan mozaik döşemede: perspektif görünüş ve renkli taş işçiliği kullanılmıştır.

Mozaik taşların küçüklüğü, sıklığı, düzgün kesimleri, kaliteli derz aralıkları, boya kalitesi ve kenar-köşelerde duvar blokları ile planlanmış tam oturan köşe geçişleriyle oldukça kaliteli bir işçilik ve teknikle yapıldığı görülür.

36 metre karelik mozaik taban döşemesinin çerçevesinde, dıştan içe doğru sıralı olarak, bir büyük-bir küçük eşkenar dörtgenlerin içinde, daire bezemesi bulunur. Bu bezemeyi, kuşak ve dalga bezemesi izler. Deniz dalgası olarak nitelendirilen bu bezeme, antik dönemde mimari, seramik ve metal çalışmalarda dekor ve çerçeve olarak kullanılmıştır.

Panonun ortasında, mitolojik konuyu oluşturan dört değişik figür bulunur. İki hippokampos üzerinde, farklı yaşlarda ve boyutlarda işlenmiş, balık tutan eros figürleri betimlenmiştir. Ellerinde obje olarak olta ve olta uçlarında tuttukları balıklar bulunmaktadır. Oltaların uçlarında sarı olan barbun, diğeri levrek, serbest duran ise lagos balığı olmalıdır. Huni biçimli deniz kabuğu, pano içinde dikkat çeker.

Hippocampus: Grek mitolojisinde diğer deniz yaratıkları ile birlikte Poseidon’a hizmet eder. Homeros onlardan “tunç ayaklı atlar” olarak söz eder. Köken olarak at ve balık kuyruğundan oluşan bir gövdeye sahip yaratığa doğu sanatlarında rastlanmaz. Ancak hippokampos, tanrıların yanında hiçbir zaman yer almamış, sadece binek hayvanı olarak işlev görmüş, insanlar ile tanrılara arasında bir köprü görevi görmüştür.

Bu mozaiğin dünyada benzeri yoktur.

Adana Yumurtalık Ayas Kalesi

AYAS KALESİ

Kale Adana iline 80 km uzaklıktadır.

Günümüzde kale Yumurtalık ilçe merkezinin güneydoğu kıyısında kalmıştır.

Ayas: Haçlı seferlerinin bir sonucu olarak, ticaret yolunun değişmesi nedeniyle, daha 12’nci yüzyılın başlarından itibaren önemli bir ticaret merkezi olma yolunca canlanmaya başladı.

Bu dönemde: biri kıyıda, diğeri de denizde olmak üzere iki kalesi vardı.

Ortaçağ döneminde, Anadolu’nun iç kesimlerine dağılan kervan yollarının ana limanı ve başlangıç noktası oldu.

Şehrin güneydoğu ucunda bulunan kalenin: güneyinde bir liman, batı ve kuzey batısında şehir yerleşimi, doğusunda Marko Polo iskelesi ve halk arasında “Kız kalesi” olarak bilinen “Deniz kalesi” vardır. Kuzey ve kuzeydoğusu ise bir koya bakar.

Deniz seviyesindeki kaleden, günümüze sadece Langiois’in 1850 yılında görüp gravürünü çizdiği batı ve kuzeyi çeviren sur duvarlarının bir bölümü ve bunları destekleyen 7 kule, 1 sarnıç ulaşmıştır.

Langiois’in kuzeybatıdan çizdiği gravürde, dördü yuvarlak, üçü de köşeli olmak üzere yedi kule ile kuzeybatı köşedeki kulenin üst kısmı görülmektedir.

Ovalık Kilikya’nın en büyük antik liman kenti olan Yumurtalık: Ayas, Aigaea, Aigaiai, Layazzo isimleri ile bilinmektedir.

Ayas: bir Makedon kolonisi olarak, Yeniköy deresi kenarında, korunaklı doğal bir barınağın hemen üzerindeki bir yükseltide, bir liman şehri olarak kurulmuştur.

Roma imparatorluk dönemi boyunca, imparatorların uğradıkları büyük stratejik öneme sahip bir donanma üssü olan Ayas’da, antik dünyanın en büyük üç Asklepios tapınağından biri vardı.

Romalılar tarafından uzun süre kullanılan bu tapınak, Hıristiyanlığın kabulünden sonra, 4’ncü yüzyılda, İmparator Konstantin tarafından yıktırılmıştır.

Ortaçağ boyunca yoğun bir yerleşime sahne olan Ayas, kale ve liman çevresinde gelişmiştir.

Romalılar döneminde: Suriye’ye giden yol üzerinde, önemli bir liman, garnizon kenti ve konaklama yeri olarak kullanılmıştır. Bizans döneminde de bu özelliklerini geliştirerek devam ettirmiştir. Kentin ticari önemi, Ortaçağ’da daha da artmıştır.

Özellikle Haçlılar, Doğu Akdeniz’de önemli limanları kaybedince Ayas şehri, Ceneviz ve Venedikli tüccarlar için önemli bir liman kenti haline gelmiştir.

1266 yılında Mısırlılar Kilikya’ya saldırmış, bu saldırıda Misis, Ayas ve Adana tahrip edilmiş, Sis yani Kozan şehri de ateşe verilmiştir.

Evliya Çelebi’nin uğramadığı Ayas kalesi ve limanından, ünlü Venedikli gezgin Marko Polo, ilk olarak 1271 yılında, son olarak da ülkesine dönerken 1296 yılında iki kez geçmiştir.

Ayas’a “Layas” diyen Marko Polo, kenti “Doğu’nun bütün zenginliklerinin bir araya geldiği bir Pazaryeri, iç bölgelerden gelen bütün baharat, altın ve ipek elbiseler ve diğer değerli şeyler buraya gelir, iç bölgeleri gezenler bu Layas kentinin olduğu yoldan geçerler” şeklinde anlatır.

1322 yılında Memlukler, kenti yağmalayıp, denizdeki kaleyi yıkarlar ve kentin tamamına sahip olurlar.

Adana Yumurtalık Süleyman Kulesi
Adana Yumurtalık Süleyman Kulesi

  

SÜLEYMAN KULESİ

Kara kalenin 1.5 kilometre batısındadır. Silahlı Ayas kulesi olarak da bilinir. Yumurtalık ilçe merkezinden 2 km ve Adana il merkezinden 85 km uzaklıktadır.

Eski harita ve belgelerde Sultan Süleyman Kalesi olarak isimlendirilen yapı, askeri amaçlı kullanılmıştır. 1536 yılında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Osmanlı imparatorluğunun Padişahı Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılmıştır.

Sadece beşgen ve iki katlı ana gövde üzerinde kat kat bölümler ve bu bölümler içerisinde dışarıyı gözetlemek için dar pencereler bulunur. 1572 Adana Sancak Defterinde kale hakkında: “kale “Silahlı Ayas” kalesi olarak adlandırılmıştır.

Kule, eski dönemde silahların bulunduğu ve askeri amaçlar için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kule, İstanbul’dan Adana’ya ulaşan askeri, tüccar ve haç kervanlarının güvenliğini sağlamak, denizden gelen muhtemel saldırıları önlemek ve askeri harekatlara destek amaçlı kullanılmıştır.

Barbaros Hayrettin Paşa’nın savaş gemileri burayı ziyaret etmişler ve Piri Reis, harita çizim ekipleri kalenin bulunduğu yeri belgelere geçirmişlerdir. Süleyman Kalesi, Osmanlı devletinin son dönemlerine kadar askeri üs olarak kullanılmıştır.

Adana Yumurtalık Marko Polo İskelesi

MARKO POLO İSKELESİ

Ünlü gezgin Marco Polo: Venedikli bir tüccarın oğludur. Çocukluğunda Karadeniz ve Akdeniz’deki ticaret merkezlerine uğrayan babasıyla yolculuklar yapar. Papa 9’ncu Gregorius, babası ve amcasını, Kubilay Han’a mektup götürmekle görevlendirir. Marko Polo, onlarla birlikte Hanbalık (bugünkü Pekin) şehrine gider.

Ünlü gezgin Marco Polo, 1271 yılında geldikleri Yumurtalık’ta birkaç gün kalıp, burada kendilerine rehberlik edecek kervana katılarak, Kilikya ovasının Toros dağları kıyısındaki Sis şehrine ulaştıkları, daha sonra buradan Feke (Vahga), Haçin, Komana (Şar) kentlerini izleyerek, Kayseri’ye ve oradan da Sivas’a geçtikleri belirtiliyor. Polo ve arkadaşları, bundan sonra 3.5 yıl sürecek olan İran, Afganistan, Doğu Türkistan ve Çin’i kapsayan maceralı yolculuklarına başladılar.

Roma döneminde inşa edilmiş olup, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde restore edilerek liman olarak kullanılmaya devam edilmiştir.

Burası, son 60 yılı kadar, tahıl ticaretinin yapıldığı işlek bir limandır.

Adana Yumurtalık Kız kalesi-Atlas kalesi
Adana Yumurtalık kız kalesi-atlas kalesi

   

KIZ (ATLAS) KALESİ

Kıyıdan yaklaşık 400 metre açıkta Kız kalesi, tarihi Ayas kalesiyle liman arasında ada üzerinde bulunmaktadır.

Kuzeyden güneydoğuya doğru uzanan ada üzerindeki kale Ayas limanına yanaşan gemilere ek hizmet binası olarak tasarlanmıştır. Atlas kalesi olarak isimlendirilen yapıya halk arasında Kız Kalesi de denilmektedir. Kız kalesi klasik dönemin sonlarına doğru yapılmıştır. Kız kalesinin yapımında, İtalyan mimarisinin hakim olduğu görülür.

Araştırmalar sonunda kale planına göre güney ucunda çembere benzeyen bölüm ile ana gövdeye bağlantı yapan yerler tamamen tahrip olmuştur.

Sert zemin üzerinde oturtulan taşlar ile sütunlar birbirleri ile ilgilidir. Bol miktarda kireç taşı kullanılan bu bölümde denizden gelebilecek saldırılara karşı korunma amaçlı yapılmıştır.

Bu kale, önemli gümrük kontrol merkezi olduğu bulgusuna rastlanılmıştır. Halen ayakta bulunan kuzey taraftaki ana gövde ve içinde bulunan salonlar, odalar ile yapılan araştırmalar sonucu, buranın bir gümrük kontrol merkezi, zahire, su sarnıcı, silah ve önemli bürokratik işlemlerin yürütüldüğü bir yer olduğu düşünülmektedir.

Yanına gitmek mümkün değil uzaktan görebilirsiniz, uzaktan görüp te burası nedir, neden kullanılmıştır gibi sorularınız olursa, cevapları yukarıdadır.