Yalova Çınarcık

Yalova Çınarcık

Yalova Çınarcık; İl merkezine 17 km uzaklıktadır. Çınarcık-Armutlu arası 37 km, Çınarcık-Termal arası 8 km, Çınarcık-Çiftlikköy arası 23 km, Çınarcık-Kocaeli arası 88 km, Çınarcık-İstanbul arası 188 km. Çınarcık-Bursa arası 88 km, Çınarcık-Gemlik arası 61 km. dir.

TARİHİ

Çınarcık ilçesinin bulunduğu topraklarda, MÖ 4000-3000 yıllarında kurulmuş yerleşim yerleri vardır. Roma imparatoru Constantinus zamanından kalma kalıntıları, Çınarcık ve köylerinde rastlamak mümkündür. 1325 yılında Türklerin eline geçen Çınarcık, Kurtuluş savaşı yıllarında, üç kez işgal edilmiş ve 1921 yılında düşman işgalinden kurtarılmıştır. Bu işgal dönemlerinde, ilçenin Ortaburun köyü, Aşağı Kocadere ve Yukarı Kocadere köy halkının malları, Rumlar tarafından alınmış ve mal sahipleri öldürülmüştür.

Yalova Çınarcık

Kocadere köyündeki mezalim, soykırım, yakıp-yıkma hepsinden korkunç olmuştur. İşgal günlerinde Yunanlılar tarafından köyden toplanan insanların bir kısmı denize dökülerek öldürülmüştür. Geri kalan kadın, çocuk ve yaşlılar ise, Bekir Onbaşıya ait bir eve doldurularak yakılmıştır. 880 kişinin can verdiği bu katliamın anısına, aynı yerde yapılan şehitlik her yıl 29 Nisan tarihinde anma törenleriyle dolup taşmaktadır. Fakat ne kadar ilginçtir ki, burada böyle bir olay olduğunu ben buraya görünce öğrendim, keşke bu olay daha etkin kutlansa, bu katliamdan bütün dünyanın haberi olması gerekir, umarım anma törenlerine basın ilgi gösterir.

Çınarcık’ın Rumlar dönemindeki ismi “Kio” dur. Temiz havası olan şehir anlamına gelen bu sözcükten sonra da, sahip olduğu ulu çınarlardan dolayı “Çınarcık” ismini almıştır. Ancak Fevzi Çakmak, burayı ziyaretinde Belediye Parkındaki (Çınaraltı Gazinosu) anıt çınarı gördüğünde “Çok yazık etmişler buraya Çınarcık demekle, Koca Çınar demeliydiler” demiştir.

Evet, bölgenin tarihindeki en önemli olay “deprem”, 17 Ağustos 1999 tarihindeki Marmara Depreminde, ilçede toplam 5077 konut zarar görmüştür.

Yalova Çınarcık

GENEL

Çınarcık, plajları ve kampları ile öne çıkan bir turizm merkezidir. Özellikle bayram tatillerinde, ilçenin nüfusu 10 katına kadar çıkmaktadır. Başta İstanbul olmak üzere çevre illerden buraya yoğun ziyaretçi akını yaşanmaktadır. İlçenin nüfusu normalde 18 bin civarında iken bayram tatillerinde 200 binlere kadar çıkar.

Deniz seviyesinden yükseklik ortalama 30 metredir. Kolay ulaşımı, temiz denizi, orman ve sayfiye alanları ile her dönemde olduğu gibi, bugünde çekiciliğini korumaktadır. Ormanlarla kaplı Samanlı dağlarının kuzey yamacında, denize uzanan Çınarcık ilçesi, doğal bitki örtüsü ve dört mevsim turizme açık olan alanları ile bölgenin en fazla talep gören turizm alanıdır. Koru köyden başlayıp Esenköy’e kadar uzanan bir kıyı şeridi üzerinde bulunan ilçede Paşa Limanı Burnu, Kocadere Burnu, Dikilitaş Burnu, Dermaz Burnu, Baba burnu, Orman Uçuğu Koyu, Engere Koyu, Mersin Burnu gibi doğal güzellikler vardır. Çiçek bahçeleri, koyları, temiz sahil şeridi ve her yaşa hitap eden eğlence merkezleriyle gerçekten güzel bir yerleşim yeridir.

Yine de Çınarcık denince, akla yazlıklar gelir. Sırtını ormana vermiş, onar katlı apartmanlar. Bunun yanında Çınarcık ve Teşvikiye’yi geçtiğinizde, evler ve apartmanlar biter. Yemyeşil bir doğa ile baş başa kalınır. Yaşlı çınarlar altında bulunan çay bahçelerinde, toprağa basarak oturma imkanı vardır. Derken Şarköy’e gelinir. Burada görkemli bir çınar ağacı bulunuyor.

Çınarcık ile ilgili önemli bir not, burası (Koru beldesi) ülkemizdeki kesme çiçekçiliğin merkezidir. Burada: 406 dekar serada çiçek yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Yalova Çınarcık Altın Çınar Festivali

ALTIN ÇINAR FESTİVALİ

Bu geleneksel festival, 1994 yılından beri Temmuz ayı ortasında düzenlenmektedir. Çünkü festival döneminin okulların kapanması ve yazlıkçıların geldiği döneme denk getirilmesi düşünülmüştür.

ŞENKÖY KIZILCIK ŞENLİKLERİ

Her yıl Ağustos ayının ilk haftasında düzenlenir. Köy meydanı süslenir, köy halkının ev sahipliğindeki şenlik coşkuyla kutlanır. Ana tema, kızılcığın yararlarıdır. Çünkü Şenköy yöresinde uzun yıllardır kızılcık üretimi yapılmaktadır ve yaklaşık 5000 ağaçtan yıllık 250 ton kızılcık elde edilir.

Yalova Çınarcık Ne Satın Alınır

NE SATIN ALINIR

Burayı ziyaret eder ve yöreye özgün bir şeyler satın almak isterseniz “Çınarcık işi” denen bir el işi satın alabilirsiniz. Ham ipek, pamuklu ve keten kumaşlar üzerine iplik çekilmesi ve doğal ipliklerle, kumaşın işlenmesiyle yapılır. Çınarcık haricinde, diğer ilçelerde ve başka yerlerde yaygın olmadığından halk arasında “Çınarcık işi” olarak adlandırılır. En eski örnekleri 80 yıllık olup Yalova Kent Müzesinde sergilenmektedir.

Yalova Çınarcık Çınar Ağacı

ÇINAR AĞACI

Şarköy’dedir. Üzerinde 3000 yaşında olduğu yazılıdır. Gövde içi 36 metre kare olan alanda lokanta vardır. Türkiye’nin en yaşlı anıt çınarı olduğu söylenen bu ağacın dış çapı 30 metreden fazladır.

Yalova Çınarcık Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER

Yalova Çınarcık Kum Plajı

KUM PLAJI

Çınarcık ve Esenköy arasında doğal bir plaj alanıdır. Yalova’ya 16 km uzaklıktadır. Bu plaj özellikle İstanbul, Yalova ve Bursa’dan gelenler tarafından denize girmek için kullanılır. Plajın “Mavi Bayrağı” vardır. Burada gündüzleri güneşlenip yüzmek ve akşamları ise eğlencelere katılmak mümkündür.

Yalova Çınarcık Hasan Baba Türbesi ve Mesire Yeri

HASAN BABA TÜRBESİ VE MESİRE YERİ

Yalova yöresi, 1325 yılında Orhangazi tarafından Bizanslılardan ele geçirilmiştir. Ardından bölgeye Türk göçleri artmıştır. Ancak devam eden süreçte Türkler ve Bizanslılar arasında çatışmalar devam etmiştir. Bir çatışmada yanında iki arkadaşı ile birlikte Hasan Baba, yaralı olarak günümüzdeki piknik alanının bulunduğu yere çekilmişlerdir.

Rivayete göre, burada Hasan Baba, kılıcına yaslanmış ve kılıcın battığı yerde, günümüzde Hasan Baba suyu denen su kaynağı çıkmıştır. Hasan Baba ve arkadaşları, bir süre su kaynağında dinlenmişler ve ardından Bizanslıların ikinci saldırısına uğramışlardır. Üç kahraman burada şehit düşmüşlerdir. Arkadaşları, üç şehidi, bu bölgede toprağa gömmüşlerdir. Hıdırellez günlerinde Hasan Baba’nın mezarı ziyaret edilmektedir. Su kaynağı, yüzyıllar boyunca korunarak günümüze ulaşmıştır.

Hasan baba mesire yeri olarak isimlendirilen koruya: Yalova-Çınarcık karayolundan ayrılarak çıkılır. Termal ve Çınarcık ilçeleri arasında, Çınarcık sırtlarında 1967 yılında kurulmuştur. Çınarcık’a yaklaşık 4.5 km uzaklıktadır. Denizden 120 metre yükseklikteki bu tepe, her mevsim yeşil bitki örtüsü ile kaplıdır.

Yalova’da kalabalığın karmaşasından kaçanların,  huzura kavuşabilecekleri bir mesire yeridir. Koru: ismini, Yalova’da söylenen efsanelerde adı geçen Hasan Baba adlı ermişten alır. Yaz aylarında küçük gezintilere çıkmak ve piknik yapmak için buraya gidebilirsiniz. Aşağısında uzanan ormanları ve sahili, tepeden seyredebilirsiniz, ziyaretçilere doyumsuz manzaralar sunar. Binlerce kişiyi (3000 kişi kapasitelidir) aynı anda ağırlayabilecek büyüklüktedir. Bir tane havuzlu, çok soğuk ve iyi kalite suyu vardır. Burada, geyik koruma alanı ve bir restoran bulunuyor.

ŞENKÖY KİLİSE KALINTISI

Çınarcık ilçesi Şenköy bölgesindedir. Denize karşı yüksek bir tepede kurulmuştur. Yapılan incelemede: denize uzanan engebeli bir arazi olduğundan, kilise olarak adlandırılan kalıntılar, denize doğru çıkıntı yapan uç kesimdedir. Günümüzde sadece batı duvarına ait bazı temel izleri görülmektedir. Mevcut duvarlardan kilisede tuğla, yerel taş ve horasan harcı kullanıldığı tespit edilmiştir. Bitki örtüsü yapının üzerine büyük ölçüde kaplamıştır. Harap durumdadır.

KORUKÖY FIRIN

İlçe merkezine bağlı Koruköy’dedir.

Tek katlı binadır. Ortada yarısı gömülü fırın ocağı bulunur. Ocağın üstünde hamur hazırlama yeri ve bu kısma çıkılan 5 basamaklı merdiven bulunur. Koridorun iki yanında, simetrik birer gözlü dükkan vardır. Çatı tamamen çökmüştür. Fırın ocağı ve koridor ve dükkan, tamamen molozlarla doludur. Arka tarafındaki yarı tuğla yarı taş kaplama duvar ortasından yıkılarak, binayı ikiye ayırmıştır. Bina yapıldığı dönemde, içten tamamen sıvalıdır. Dışta ise ön ve sağ yan cephe takoz işlemeli tuğla ve yine sıvalıdır. Fırın giriş cephesindeki basık tuğla kemer ortasından çatlamıştır. Bina virane halindedir.

Yalova Çınarcık Teşvikiye Antik Su Sistemi

TEŞVİKİYE ANTİK SU SİSTEMİ

Su sistemi: Güngörmezler mevkiinden, Kemertepe mevkiine kadar uzanan kanal ve kemerlerden oluşur. Başlangıç kısmı: kaya içindeki, doğal bir kovuğun, insan eliyle oyularak ve harçlı moloz taş duvar örgüsüyle şekillendirilerek oluşturulmuştur. Bu bölünden sonra Teşvikiye deresinin doğusunda bulunan tepelerin yamaçları boyunca yaklaşık Çınarcık Belediyesi sınırına kadar 7 km uzanır. Güney-kuzey doğrultusunda uzanan kanal, yaklaşık 150 metre kodundan, 50 metre koduna doğru, hafif bir eğimle alçalır. Üst kısmı tonozludur. Yüksekliği 1.80-2 metre ve genişliği 1-1.20 metredir.

Moloz taştan, kireç harcı kullanılarak yapılmıştır. Hat boyunca, havalandırma bacaları ve dinlendirme havuzları bulunur. Kanalın önemli kısmı, toprak altında olup, bazı bölümler yüzeyde ilerler. Kemertepe doğrultusunda, yaklaşık 200 metrelik bölümü izlenebilen “Akuadükt” kalıntısı vardır. Kemerlerin genişliği 5 metre, yüksekliği 5 metredir. Sadece 2-3 tanesi halen ayaktadır. Toplam 5-6 tane olduğu tahmin edilmektedir. Tuğla ve moloz taştan, almaşık teknikle yapılan kemerlerin üst bölümündeki su kanalı, halen iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Kemertepe’nin, kuzeydeki kıyı bölgesinde, bugün Paşalimanı olarak adlandırılan bölgedeki orta ve büyük ölçekli antik yerleşimin su ihtiyacını karşılamak için yapıldığı düşünülmektedir.

DELMECE YAYLASI

Teşvikiye beldesinden çıkılır. Sahile 17 km uzaklıktadır. Yaylada: orman arazisinde, meşe, kestane, ıhlamur ve çam ağaçları vardır. Yakınlarında, şifalı su olarak isimlendirilen bir su kaynağı vardır. Bu yaylada farklı parkurlarda doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.

ERİKLİ YAYLASI

Teşvikiye beldesinin 8 km yukarısındadır. Kamp ve doğa yürüyüşü yapılabilir. Özellikle Teşvikiye deresi üzerinde bulunan ikiz şelaleler ilgi çekmektedir ki, burası yürüyüş parkuru üzerindedir. Ayrıca, Erikli yaylasında irili ufaklı birçok şelale bulunmaktadır. Yürüyüş parkuru üzerinde kamp alanları bulunmaktadır.

Yalova Çınarcık Erikli Şelalesi

Erikli Şelalesi

Erikli’de Erikli deresi üzerindedir. Erikli deresi, irili ufaklı birçok şelaleler oluşturarak akar. Bunlardan: Delmece yaylası yakınlarındaki en büyüğü Erikli Şelalesidir. Burada: kamp kurulabilir ve doğa yürüyüşü yapılabilir.

Yalova Çınarcık Koru Beldesi

KORU BELDESİ

1924 yılına kadar buranın nüfusunun tamamı, yerleşik Rumlardan oluşuyordu. 1924 yılında yapılan mübadele sonucunda, Rumlar Yunanistan’ın Selanik şehrine gitmiş, Darama ilçesinde yaşayan Türkler ise buraya gelmişlerdir. Rumlar döneminde beldenin ismi, güzel orman anlamına gelen “Kuri” dir.

Türk nüfus bölgeye yerleşince ismi “Koru” oluştur. Beldede: Bizans imparatorluğu döneminden kalan Eudoskia sarayı, Deveboynu mevkii, liman bölgesinde olması nedeniyle iki liman bulunmaktadır. Buranın bir diğer önemli özelliği, kesme çiçekçiliğin merkezi olmasıdır.

Yalova şehir merkezi tanıtım ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Kosova Gjakova

Kosova Gjakova

Kosova ülkesinin batısında bir şehirdir.

Adriyatik denizinden yaklaşık 100 km uzaktadır.

Tiran şehrine, 208 km, Üsküp şehrine 145 km, Priştine şehrine 80 km (yolculuk yaklaşık 90 dakika sürüyor), Belgrad şehrine 435 km ve Podrorica şehrine 262 km uzaklıktadır.

Şehir, Osmanlı döneminde, İstanbul’a kadar giden ticaret yolu üzerinde, bir ticaret merkezi olarak bulundu. Yani, bir zamanlar Balkanlar’daki en gelişmiş ticaret merkezlerinden birisiydi.

Günümüzde şehirde yaklaşık 100 bin kişi yaşamaktadır.

Alış-Veriş

Kapalı çarşı dahil olmak üzere, şehrin çeşitli yerlerinden metal el sanatları ürünleri, mutfak eşyaları ve gravürler satın alabilirsiniz. Ayrıca, beyaz geleneksel Arnavut şapkası Plis’de 5 Eurodan başlayan fiyatlarla satılmaktadır. Ayrıca yine yerel kıyafetleri satın alabilirsiniz. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta, yabancı olduğunuzu anlayınca yüksek rakamlar istiyorlar, mutlaka pazarlık yapın.

Kosova Gjakova

GEZİLECEK YERLER

Şehir merkezinde, Hadum camisi ve Aziz Paul kilisesi, tarihi şehir merkezini karakterize eder.

Ayrıca, yeni şehirdeki “Eski Çarşı”, Kosova ülkesindeki en eski çarşıdır.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi, burası hakkında yazdığı notlarda: burada çatıları ve bahçeleri  olan, taştan yapılmış 2000 ev ve 300 dükkan bulunduğunu ve şehrin ismini Jakovicse olduğunu yazar.

Birinci Balkan Savaşı döneminde, şehir Sırp ve Karadağ orduları tarafından işgal edildi. 1912 yılında Avusturya-Macaristan kaynaklarına dayanarak New York Times dergisinde yapılan bir haberde: şehirde yolun her iki tarafından darağacında asılan insanların olduğu ve Gjakova’ya giden yolun “darağacından bir sokak” gibi olduğunu yazar.

Yine o dönemlerde, Karadağ askeri polisi, şehirde Ortodoks olmayan Hristiyan nüfusa karşı aşırı şiddet işleyen Kraliyet Jandarma Karakolunu kurdu.

Yakın geçmişti, 1999 yılında Kosova savaşı yapıldı. Şehir, bu savaştan büyük ölçüde etkilendi, büyük çapta insan kayıpları ve fiziki yıkıntılar oldu. Arnavutluk sınırından saldırı ihtimali nedeniyle, Kosova Kurtuluş Ordusu, şehir içinde ve yakınlarında iki kışla kurdu.

Kosova Gjakova Eski Çarşı

Eski Çarşı

Şehir merkezinde bulunan İslam Begü köprüsünden sadece beş dakika uzaklıktadır. 1594 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. 1900 yılında çarşı, yaklaşık 1000 işletmeyi barındırıyordu.

1999 yılındaki savaşta yakıldı ve tahrip edildi ancak savaştan sonra yeniden inşa edildi. Günümüzdeki çarşı yaklaşık 35 bin metre karelik alanı kaplıyor. Çarşı merkezindeki ana yolun uzunluğu 1 km dir ve çevresinde 500 dükkan bulunmaktadır. Her türlü ticaretin yapıldığı bu dükkanlarda: özellikle metal işlemecileri, deri işlemecileri, tekstil işlemecileri, halıcılar bulunmaktadır.

Kosova Gjakova Eski Çarşı

18’nci yüzyılda, burada ünlü bir silah ustası “Tush” bulunuyormuş ve lüks silahlar üretiyormuş. Ayrıca yine çarşı içinde: bir aktif cami, birkaç türbe ve bir saat kulesi bulunmaktadır. Burayı ziyaret ederseniz, özellikle çok sayıda kafe olduğunu göreceksiniz, bunlara mutlaka uğrayıp kahve içmelisiniz.

Kosova Gjakova Hamud Camii

Hadum Camii

Camiye ismini veren ve yaptıran kişinin ilginç bir hikayesi vardır. Bir çoban, Guske köyünde koyun ve keçilerine bakıyordu. Osmanlı askerleri, iyi ve akıllı bir adam olarak düşündükleri bu çobana ziyarete gittiler ve onunla konuştular. Çoban, onları bir gece misafir etti ve sahip olduğu her şeyi onlarla paylaştı.

Adının “Hadun” olduğunu söyledi. Ayrıca, yine bu akıllı çoban eğitilmek istediğini söyledi. Bunun üzerine, Hadun, İstanbul’a gönderildi ve orada “vaiz” okulunu bitirdi. Ardından geri döndü ve buralarda kendi camisini yaptırmak istediğini söyledi.

Türk yönetimi ona tekrar yardım etti ve Guske köyünden uzak olmayan ve cami yapımına uygun bir yer aradılar. Bir tepeye yakın düz bir alan gördüler ve toprak sahiplerinden burayı almak istediler. Toprak sahipleri Jak ve kardeşi Vule, araziyi satmak istemediler.

Türk askerler, bunların fikrini değiştirmeyi başaramadı ve onlara, sadece bir öküz derisi kadar toprağa ihtiyaçları olduğunu söylediler ve kardeşler, bunu kabul etti. Bir öküz derisini aldılar ve büyük uzun saçlarını kestiler ve bir çuvalın içine koydular, tarlaya gittiler, saçlarını çıkardılar ve onları yere koymaya başladılar.

Kardeşler, Türk askerlerinin kendilerine yalan söylediğini gördü, ancak itiraz edecek şanslarının olmadığını biliyorlardı. Sadece yerin adının Jakove (kardeşlerin Jake ve Vule adlarının birleşeni) olmasını istediler. Türk askerleri daha sonra Gjakove olarak değiştirilen bu ismi kabul ettiler.

Evet, Hadum camii, mimari bir yapı olarak Kosovalı tarzdaki camilerin klasik formuna benzer. Dik açılı dikdörtgen bir kaideye ve güney batı duvarından çıkan, dik açılı bir minareye sahiptir.

Caminin çevresinde Osmanlıca yazılı mezar taşları bulunuyor. Bu mezarda: geçmişte şehirdeki popüler ailelerin üyeleri gömülüyormuş. Cami kompleksi içinde, 1999 yılında Sırp kuvvetleri tarafından yakılan ve 2000 yılında tamamen yıkılan bir hamam ve kütüphane varmış.

Shej Emin Tekke

Çarşı içinde ana Pazar olarak bilinen bölgededir. 17’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Saadi tarikatına aittir ve kurucusu Şeyh Emin’dir. Mesleği, Osmanlı imparatorluğu merkezinde eğitim görmüş bir “Kadı” dır.

Tekkenin bir özelliği, bina boyunca geleneksel bina yönteminin uygulanmasıdır. Temel ve zemin kat, oyulmuş taştan yapılmıştır. Çatı uzatılmış, saçaklı ahşap bir yapıdır. Duvarlarda ve tavanda süslemeler vardır. İç ve dış kısımları oyma işleri bakımından zengindir. İkinci kattaki misafir odası açıktır.

Bektashi Tekke

Şehirdeki Bektaşi Tekkesi, 1790 yılında kuruldu. Kosova ülkesinin İslam tasavvuf düzeni merkezidir. Bektaşi Tekkesi, daha önce Türkiye’de iken, Atatürk’ün tekke ve zaviyeleri kapatmasıyla Bektaşi Tekkesi, Arnavutluk başkenti Tiran’a taşınmış, ancak Arnavutluk Lideri Enver Hoca’nın ülkede dini yasaklamasıyla, Bektaşi Tekkesi, buraya yani Gjakova şehrine taşınmıştır.

Son Kosova savaşı sırasında yıkılmış, sonra yeniden inşa edilmiştir. Bu yıkımda, özellikle binanın kütüphanesi, binlerce kitap ve el yazması eserin yok olması tam bir trajedi olarak kayıtlara geçmiştir. Kosova’da Bektaşiliğin lideri Mumin Lamas’dır. Bunun el yazması eserleri de savaş sırasında yakıldı, yok edildi.

Günümüzde görülen geleneksel yeşil ve beyaz renklerle boyanmış bu modern tekke, orjinalinin temelleri üzerine, 2007 yılında inşa edilmiştir. Balkanlarda, Bektaşilik merkezi olarak tanınmaktadır.

Kosova Gjakova Saat Kulesi

Gjatova Saat Kulesi

Kapalı çarşının tarihi merkezindedir. 1597 yılında inşa edilmiştir. Bina, balkan savaşları sırasında, 1912 yılında yıkıldı. Çan kulesi çıkarıldı ve Karadağ’a taşındı. Ardından, eski saat kulesinin temellerine yakın yeni bir saat kulesi inşa edildi.

Kule 4,10 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğindedir. Esas olarak taştan yapılmıştır. Gözlem alanına kadar olan duvarlar taş ve tuğladır. Gözlem alanının yukarısındaki kule, ahşaptır. Çatı kurşunla kaplıdır. Bu yeniden yapılandırılmış kulenin batı cephesinde, orijinal kuleden kalan bazı yazılı taşlar görülür.

Kosova Gjakova Aziz Paul ve Aziz Peter Kiliseleri

 

Aziz Paul ve Aziz Peter Kilisesi

Şehrin farklı noktalarından görülebilen ve yürüyerek 25-30 dakikada ulaşılan en yüksek anıtlarındandır. Bu Katolik kilisesi 1931 yılında inşa edilmiştir. Kilisenin 2 tane çan kulesi bulunuyor.

Terezin Köprüsü

Köprünün zengin bir terzi tarafından yaptırıldığı ve bu yüzden bu ismi aldığı söyleniyor. Şehrin güneydoğu kesiminde, Prizren yolu üzerindedir. 190 metre uzunluğunda, 11 kemerli bu köprü 18’nci yüzyılda yapılmıştır. Köprü şehir merkezine 15-20 dakika uzaklıktadır ve taksi ile kolayca ulaşabilirsiniz.

Tabak Köprüsü

1771 yılında inşa edilmiştir. Erenik nehri üzerindedir ve Gjakova ile Shkodra arasındaki yolda uzanır.

Rexhep Haxhi İsmail’in Evi

Günümüzde Gjakova Müzesi olarak kullanılıyor. Merkeze yürüyerek 10 dakika uzaklıktadır.

Çabrati Tepesi

Şehrin tepesi olarak da bilinir. Şehir merkezine yürüyerek 30 dakika uzaklıktadır. Burada çeşitli restoranlar, gece kulüpleri vardır ve günün her saatinde hareketlidir. Ancak özellikle geceleri, buradan şehrin manzarası muhteşem görünür.

Kosova Prizren

Tunus El-cem

Tunus El-cem

Tunus şehrinin, 205 km. güneyinde, ülkenin doğusundadır. Roma dönemindeki adı: Thysdrus.

Roma döneminde, Thysdrus olarak isimlendirilen bu bölge: zeytin ağaçları ile çevrili bir düzlükte bulunmaktadır.

Şehirdeki ilk yerleşimcilerin: kesin olarak bilinmemekle birlikte, büyük ihtimalle: MÖ.45 yıllarında, Roma imparatoru Julius Ceasar’ın; eski askerlerinin buraya yerleşmeleriyle oluşturulduğu düşünülmektedir.

Tunus El-cem Roma Amfitiyatrosu-Collesium

ROMA AMFİTİYATROSU-COLLESİUM 

Modern kentin üzerinde, günümüzde: Roma amfi tiyatrosu yükselir. Burası: Kuzey Afrika’daki en büyük Roma anıtıdır. Ama esas önemini: Roma şehrindeki Collesium’dan sonraki en büyük Roma eseri-yapısı olarak kazanır. Yapı: MS.230 ile 238 yılları arasında yapılmıştır. Seyirci kapasitesi, yaklaşık: 30 bin  kişidir. Bazı tahminlere göre ise: 45 bin kişidir. Bu özellikleri nedeniyle, şehrin ulaştığı refah düzeyini yansıtmaktadır.

Çünkü: aynı dönemde şehir nüfusunun: 30 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. Ama, ziyaretçiler için de yer yapılmış olsa gerek. Collesium ölçüleri: yükseklik: 35 metre, uzunluk: 148 metre ve genişlik: 122 metredir. İnşaatta kullanılan taşlar: buraya 30 km. uzaklıktaki, Salakta bölgesindeki taş ocaklarından getirilmiştir. Ancak: 238 yılına gelindiğinde, buranın yapılması emrini veren Gordion: başarısız bir ayaklanma sonucu öldürülür ve inşaat yarım  kalır.

Tunus El-cem

Bu büyük yapı: gladyatör dövüşleri için yapılmıştır. Gladyatörler yaralandığında “Habet” şeklinde bağıran izleyiciler, hasmı tarafından öldürülmemesini istiyorlarsa yani yaşaması isteniyorsa “mendil sallarlar” veya öldürülmesini istiyorlarsa “baş parmaklarını yukarı doğru kaldırarak” işaret verirlerdi.

Günümüzde, buraya yolunuz düşerse: tiyatronun tepesinden, aşağıdaki yer altı koridorlarını görebilirsiniz. Bu koridorlarda, bir zamanlar, gladyatörler ve hayvanlar geçerek, alana çıkıyorlarmış.

Tunus El-cem

Ancak her ne kadar kültür den söz etsem de, bu yapı, zamanla kale olarak da kullanılmıştır. Collesium duvarlarında görülen büyük bir delik: 1695 yılında, yörede egemen olan Osmanlı beyi: yönetim karşısı gurupların yuvalandığını düşündüğü tiyatronun duvarlarını topa tutturması sonucu oluşmuştur. Yıkılan duvarların ardında ortaya çıkan: kemerler, merdivenler, tonozlar ve yer altı hücreleri gerçekten görülmeye değer güzelliktedir.

Tunus El-cem Thydrus

Thysdrus, yani El-Cem kentinin Roma dönemindeki hali:

Bugünkünden, dört kat civarında daha büyüktür. Aynı zamanda, canlı ve varlıklı bir kent olarak önem kazanmıştı.

Kentin hemen dışında: Sefakis yolunda ki küçük müzede; o dönemlerdeki zenginlikleri ifade eden bir kısım örnekler ve özellikle mozaikler görülmektedir. Bu mozaiklerde: tavus kuşları, deniz canlıları, kuşlar ve aslanlar gibi çeşitli canlılar betimlenmiştir. Büyük bir mozaik panoda ise: leopar derisinden giysiler giymiş ve bir kaplana binmiş, genç “Dionysos” görülmektedir. Bu meraklı olanlar bilirler, Roma mitolojisinde, şarap tanrısıdır.

Tunus El-cem

El-Cem kentindeki diğer kalıntılar, günümüzde hala toprak altındadır.