Makedonya Tetova Kalkandelen

Makedonya Tetova Kalkandelen

Şehrin ismi: Türkçe “Kalkandelen” ve Makedonca ve Arnavutça “Tetova” olarak bilinir. Ülkenin kuzeybatısındaki bu şehir, Şar dağları eteklerinde kuruludur. Pena nehri şehri ortadan ikiye böler.

Şehir 15’nci yüzyıldan itibaren yaklaşık 500 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Bu yüzden, şehirde, tarihsel olarak büyük bir etnik Türk nüfus vardır. 1961 yılına kadar, şehirdeki Türk nüfus, genele oranla yaklaşık dörtte bir iken, günümüzde genel nüfusun sadece % 4’lük kısmı Türklerden oluşmaktadır. Şehrin nüfusunu büyük çoğunluğu Müslümanlardan oluşmaktadır.

Matka kanyonuna oldukça yakın olan bu şehir, bir zamanlar yani Yugoslavya döneminde bütün dünyaya kumaş ihracatı yapan bir yer olarak ün kazanmıştır.

Ancak, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra, aynı performansı sürdürememiş, kapatılan tekstil fabrikasının yerine, plastik fabrikası kurulmuş ve böylece şehrin havası kirletilmiştir. Hatta, bugün Avrupa’nın havası en kirli 3-5 şehrinden biridir.

Evet, Kalkandelen yani Tetova şehri denince, tur programlarında, bu şehirle ilgili sadece bir yerin görülmesi söz konusudur. Yani şehirle ilgili ayrıntıya girmeyeceğim çünkü şehir size gösterilmeyecek. Burada sadece Alaca camii gösteriliyor.

Alaca camii, Boyalı camii olarak isimlendirilen bu cami, kesinlikle gerçekten görülmesi gereken güzellikte bir camidir. Ben şahsen bu caminin içindeki işlemeleri, daha önce herhangi bir yerde görmedim.

Makedonya Tetova Kalkandelen

ALACA CAMİİ-BOYALI CAMİ-SARENA CAMİİ

Önce, her yerde olduğu üzere, camiyi gezmek için uygun kıyafet gerekiyor. Girişte bayanlar için başörtüsü var, ancak kıyafette (açık kollu giysiler, şortlar gibi) dikkat gerekiyor. Ayrıca, burası halen faal bir cami olduğu için namaz zamanlarında camiye girip gezmek mümkün olmuyor.

Camiye girmeden önce, caminin hemen girişi yakınında, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan bir tuvalet kompleksi var. Ancak, bu tuvalet kompleksinin başına bir kişi oturtulmuş ve ülkemiz siyaseti hakkında oldukça ateşli bu kişi, tuvalete giren çıkandan para alıyor, yani tuvalet kullanacaksanız, cebinizde bozuk para hazır etmeniz gerekiyor.

Makedonya Tetova Kalkandelen

Caminin yapılış öyküsü:

Cami: şehrin eski kısmında bulunmaktadır. Buradaki ilk cami: 1438 yılında, mimar İshak bey tarafından yapılmıştır. Şehrin en önemli kültürel ve tarihi yapılarından biridir. Özellikle bölgede yaşanan komünist dönemdeki bütün dini mabetlerin yıkılması furyasını atlatması önem kazanmaktadır.

1833 yılında Tetova düşkünü bir sanatçı olan Arnavut toprak sahibi Abdurrahman Paşa tarafından yeniden inşa edilmiştir. Boyalı camii ve çevresindeki binaların tarihine ait veriler, giriş kapısı üzerindeki mermer plakaya kazınmıştır.

Tipik bir Osmanlı mimarisi örneğidir. Caminin genişliği 10 metre ve uzunluğu 10 metredir. Tek minarelidir.

O dönemin camilerinin sultanlar, beyler veya paşalar tarafından finanse edilmesine rağmen, bu cami, şehirdeki iki kız kardeş tarafından finanse edilmiştir.

Caminin mevcut avlusu: birçok çiçek, çeşme ve türbelerle doludur.

1991 yılında, şehirdeki İslam topluluğu, caminin çevresine duvar yaptırmıştır.

2010 yılında dış mekan resimleri yenilenmiştir. 2011 yılında ise, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan hibe para yardımıyla, dış cephe yeniden inşa edilmiştir.

Makedonya Tetova Kalkandelen

Dış kubbe:

Caminin diğer Osmanlı camilerinden farkı olarak kendine özgü bir dış kubbesi vardır.

Resim:

Caminin gerek dışı ve gerekse içi, muhteşem güzel resimlerle, kalem işleriyle süslüdür. Bu yüzden, önce resim ve din bağlantısı konusunda biraz bilgi vermek istiyorum.

Resim bir sanat dalı olmakla birlikte, özellikle Hıristiyanlar, kendi dinlerini izah etme açısından, resmi bir araç olarak kullanmışlardır. Şöyle ki Hıristiyanlık vaaz edildiğinde, toplumun yüzde 99’lık bölümü okuma yazma bilmiyordu.

Bu yüzden, Hıristiyan alimleri, düşünür taşınırlar ve halka dini anlatmak için bir yol bulurlar. Bu yol: kilise duvarlarına dini anlatan resimlerin çizilmesidir. Böylece: vaftiz sahnesi, İsa’nın çarmıha gerilmesi, Kudüs’ten kaçış ve benzeri birçok dini olay, resimlerle kilise duvarlarına çizilerek tasvir edilir. İznik’te toplanan birinci konseyde: bütün kiliseler bir araya gelir ve resim konusunda karar alırlar.

Buna göre “bu resim işi abartılıyor, bugünden sonra resim yapmak yasaktır” denir. Çünkü: “din değil, dinden ziyade resimler, inancın yerini aldı” denir. Bu eleştiri özellikle Suriye menşeli yani Doğulu kiliseler tarafından gündeme getirilir. Böylece, Bizans döneminde 86 yıl süresince, resim yasaklanır,

Yani,

İslam’ın vaaz edildiği dönemde, Hıristiyan dünyasında, resim yani ikonalar, hayvan, insan ve benzeri tasvirlerin çizilmesi yasaktır. Ancak: burada bulunan Boyalı camii: erken dönemde yapılan bir cami olması nedeniyle, ikonoklast yani resmin yasaklandığı sınıra çok yakın dönemde, neredeyse hiçbir şekilde onla uyuşmayan nadir örneklerden biridir.

Bu da şu anlama gelir: muhtemelen bu resimleri yapan sanatçılar, ya pagan döneminden ya da erken Hıristiyanlık dönemindeki süslemelerden etkilenmişlerdir. Etkilendiklerinin kanıtını görmek mümkündür.

Bunun kanıtı: sütunların Korint başlıklarındaki akantus yaprakları oldukça açık görülmektedir. Dolayısıyla burada göreceğiniz resimler, Roma sanatından çok etkilenmiş sanatçılar tarafından yapılmış olmalıdır.

Bu resim sanatına “fresko” denir. Bunun kelime anlamı: İngilizce “fresh” taze demektir. Yani: fresko, taze demektir. Daha açık anlamı: duvara sürülen harç ıslak iken, eser tamamlanır, harç kuruduktan sonra resim yapılamaz. Ustalığı düşünün, harç ıslakken; son derece süratli ve son derece kendinden emin olarak eseri tamamlıyor.

Onun dışında, kubbedeki ve yan alınlıktaki çerçevelerdeki şehir tasvirleri, limanlar, gemiler, minarelere dikkat edin, madalyonların içindeki kent tasvirleri özellikle muhteşem güzelliktedir. Balkon altı bezemeleri, özellikle üzüm yaprakları, son derece sıra d ışı ve son derece güzel ve estetiktir.

Evet, bu ön bilgiden sonra, camiye girin gezin ve bu muhteşem güzelliği mutlaka görün. (cami girişince bir bağış kutusu var)

Makedonya Tetova Kalkandelen

İç mekan özellikleri:

Caminin en önemli özelliği: iç mekandaki boyalı dekorasyondur. Ancak bu dekorasyonda: geleneksel Osmanlı seramik karo dekorasyonu değil, parlak çiçek resimleri bulunur.

Abdurrahman Paşa: bu kalem işlerini yapmak üzere, Debarlı ustaları görevlendirir. Debarlı ustalar, Beylik Tekkesi ve birkaç özel evi daha süslemişlerdir.

Detay dekorasyonlarına giren boya ve sırları hazırlamak için, 30 binden fazla yumurta akı kullanılmıştır.

Geometrik ve çiçek süslemeleri yanı sıra, bazı manzara resimleri de görülür. Özellikle “Mekke” tasviri ilgi çeker. Bu tasvir: Güneydoğu Avrupa’da, Mekke’nin tasvirinin nadir ve tek örneğidir.

Türbe:

Sekizgen türbe, 1438 yılında caminin inşaatını finanse eden iki kız kardeş olan Hurshida ve Mensure’nin mezarıdır.

Makedonya Tetova Kalkandelen

Hamam:

Birçok camide olduğu üzere, nehrin karşısında da bir hamam vardır. Pena nehrinin yanındaki hamam, cami ile aynı dönemde inşa edilmiş, esas olarak abdest almak için kullanılmıştır. Günümüzde hamam, bir sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

Kanyon, Makedonya ülkesinde, başkent Üsküp şehrinin 15 km güneybatısındadır. Üsküp şehir merkezinde, ana otobüs terminalinden otobüse binerek buraya ulaşabilirsiniz. Yolculuk 30 dakika sürüyor. Kanyona giriş ücretsizdir.

Arabaların duruş yerinden itibaren, kanyona yaklaşık 10 dakikalık yürüyüş gerekiyor. Bunları yazma sebebim: bazı turlarda burası ekstra olarak sunuluyor, siz kendi başınıza buraya gitmeye kalkarsanız, gidiş dönüş sadece 6 Euro bilet parası ödeyerek buraya gidebilirsiniz.

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

Üsküp şehrine yakın olması nedeniyle Makedonlar ve turistler tarafından yoğun olarak ziyaret ediliyor. Ben burayı ziyaret ettiğimde barajdan sonraki bölümde, muhteşem nehirde uluslar arası kano yarışları yapılıyordu.

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu
Makedonya Üsküp Matka Kanyonu
Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

 

Kanyon içinde bir göl bulunuyor.

Bu göl: Makedonya ülkesinin en eski yapay gölüdür. Gölün oluşmasını sağlayan baraj: Treska nehri üzerine 1938 yılında elektrik sağlamak için inşa edilmiştir. Treska nehri: Vardar nehrinin koludur. 132 km uzunluktadır. Buradan sonra Vardar nehrine varıncaya kadar 85 km daha yolculuk yapıyor.

Nehrin üzerindeki barajın ismi: St Andrea barajıdır. Gölün uzunluğu 6 km dir.

Kanyonda: 11 tane mağara vardır. Bunların uzunlukları: 20 ile 176 metre arasında değişir. Ayrıca 35 metre derinliğe ulaşan bir de su altı mağarası bulunuyor.

Kanyon: çok çeşitli bitki ve hayvan türlerine ev sahipliği yapar. Özellikle burada çok sayıda kelebek göreceksiniz. Söylenenlere göre, burada 77 çeşit yerli kelebek türü bulunuyormuş.

Yine kanyonda, gözünüzü korkutmak gibi olmasın ancak, Avrupa’nın en zehirli türü olan bir yılan türü (Viper) bulunuyormuş. Ancak, yürüyüş parkurunda böyle bir tehlike yok, parkurda size sadece kelebekler eşlik ediyorlar.

Matka kanyonunda: 1939 yılında kurulmuş otel ve restoran bulunuyor. Otel: geniş ve iki katlı bir dağ evine benziyor ve 10 oda var. Geniş pencereli otel yerel geleneksel tarzda dekore edilmiştir.

Kanyonda, birkaç tane manastır da bulunuyor.

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu
Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

YÜRÜYÜŞ YOLU

Barajdan itibaren, sadece gölün ve üstündeki dağların muhteşem manzarasını sunan uçurumlara oyulmuş bir yoldan yürüyerek kanyonda yürüyüş yapabilirsiniz. Bu yürüyüş yolu: toplamda 10 km dir. Tüm yol boyu yürüyüş ve geri dönüş yaklaşık 5-6 saat sürer.

Turistik turlarda, burada yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş molası veriliyor, bence çok da ilerilere gitmek gerekmez diye düşünüyorum, özellikle çıkarken hafif bir rampa var, yani biraz yorucu oluyor.

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

ST ANDREW KİLİSESİ

Gölün kıyısındadır.

Kilise: 1388-1389 yılları arasında inşa edilmiştir. Günümüzde de ülkede, haç şekli olan tek kilisedir. Girişin üstünde, kiliseyi koruyan dört şövalye tasvir eden bir fresk görülür.

Kilisenin kurucusu, Sırp Kral Volkashin’in oğlu Kral Marko’dur (Prilep Krale Marko). Bu muhteşem mimariyi yaratan, en iyi fresk ressamları ve işçileri, bu zor şartlarda buraya kadar getiren gerçekten muhteşem bir güç olsa gerek. Kral Marco, günümüzdeki kilisede çalışması için şehrin ve dönemin en iyi ressamı olan Prilep’i buraya gönderir.

Treska nehri kanyonunda yer alan bu kilisenin, konumu nedeniyle bir zamanlar ne kadar zor şartlarda inşa edildiğini anlamak zor değildir. Çünkü kiliseye giden yol: sarp dağlarla çevrili ve nehir boyunca birçok keskin viraj barındırır.

Her ne kadar kilisenin Kral Marco tarafından kurulduğu söylense de, günümüzde kilisenin batı kesiminde, kilisenin Kral Volkashin ve Kraliçe Elena’nın oğlu Andreas tarafından kurulduğu yazılıdır. Ayrıca, yine bu yazıda, şifreli bir işaret görülür.

Kanyondaki yürüyüş yollarından birisi üzerindedir.

1938 yılında barajın inşasıyla kiliseye de asfalt yol yapılmıştır. Baraj, kiliseyle aynı ismi paylaşır.

Son bir not: kiliseyle ilgili anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum: Savaştan sonra, 1389 yılında, Prens Andreash (kralın kardeşi) ve Kral Marco: Treska nehri kıyısındaki evlerine gidiyorlardı. Yorgun oldukları için, günümüzde, kilisenin bulunduğu yerdeki hana geldiler. Prens Andreash, hana girdi, kral Marco ise atlarla birlikte dışarıda kaldı.

Han’da: kralın kardeşi Prens Andreash öldürüldü. (efsanede, söylenenlere göre, kralın kardeşini öldürenlerin Türkler olduğu söylenir.) Bunu gören kral Marco, içerideki herkesi öldürdü. Kral, kardeşini öldüğü yere gömdü. Andreash (Andew)’ı hatırlamak ve onurlandırmak için, mezarın yakınlarına bir kilise yapılmasını emretti ve böylece, bu kilise ortaya çıktı.

Kilisenin yanında bir restoran ve küçük bir otel var.

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

ST NİCOLA KİLİSESİ

Gölün diğer tarafında, ormanlık bir tepeye tırmanılarak görülür. Küçük bir platoda, yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor. Manastırın tüm ihtişamı, güzelliği görülmeye değerdir. Kilisenin ikonları 1645 yılında ve batı tarafı ise 1630 yılında süslenmiştir. Manastır 18’nci yüzyılda terk edilmiştir. 1897 yılında kilise yeniden canlandırıldı.

Ancak yaklaşık 30 dakika tırmanış gerekiyor. Yokuş yukarı tırmanmak gerçekten zor oluyor. Dağın tepesindeki manastıra ulaşınca hava birden değişir ve daha serin olur. Daha sonra tepeden aşağıya inip, gölde tekne gezintisi yapabilirsiniz.

Makedonya Üsküp Matka Kanyonu

VRELO MAĞARASI

Mağara tüm yıl boyunca ziyarete açıktır.

Mağaraya kısa bir tekne yolculuğu ile ulaşılıyor. Baraja yaklaşık 1.5 km uzaklıktadır.

Dünyanın en güzel olarak kabul edilen 77 doğal alanından birisidir. Mağarada çok sayıda yarasa bulunuyor. Mağara, Balkanların en derin ve Avrupa’nın ikinci en derin mağarasıdır. İnsan tarafından keşfedilmiş en derin 14’ncü mağaradır.

Uluslar arası bir dalış ekibi, mağarada 192 metre derinliğe ulaşmıştır. Çamurlu su ve kötü koşullar nedeniyle daha derine inememişlerdir. Bu yüzden, bazı uzmanlar, buranın dünyanın en derin mağarası olduğunu öne sürerler.

Mağara: New Wonders Projesinde listelenmiştir. Mağara gayet iyi düzenlenmiş, spot ışıklarıyla aydınlatılmıştır. İşaretlenmiş yollar kullanılarak mağara gezilebilir. Mağaranın ilk girişinde, bazen konser etkinlikleri düzenlenen “konser salonu” adında, bir yer var.

Konser salonunun sol yanında yazılı taşlar bulunuyor. Bu taşların üstünde bir işaret sistemi görülüyor ve bilim adamları, bu işaretlerin anlamlarını hala araştırıyorlar.

Mağaranın girişinde: sarkıt ve dikitler bulunan ve Suva denen bir zemin kısmı bulunuyor.

Mağaranın ortası “koni” olarak adlandırılan devasa bir sarkıtla süslenmiştir. Bu yüzden, Vrelo mağarasının bu bölümü “Koni Salonu” olarak tanımlanıyor.

Mağaranın sonunda iki göl var. Bunlardan küçük göl: 8 m uzunluğunda ve 15 metre derinliktedir. Kaya arkasına gizlenmiş büyük göl ise, 35 metre uzunluğunda, 10 metre genişliğinde ve 18 metre derinliktedir.

Büyük göl: “Rus plajı” olarak tanınıyor. Çünkü: Makedon havacılık kurumunda çalışan ve gölde ilk yıkananlar arasında bulunan Rus pilotları nedeniyle buraya böyle bir isim verilmiştir.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

Çekerek-Zile karayolunda, ilçeye 4 km. uzaklıkta, yola yaklaşık 400-500 metre içeride, ırmak kenarında, yüksek bir kayalık üzerinde bulunmaktadır. Ceneviz döneminde yapıldığı düşünülüyor. Yozgat bölgesinin, 7 harikasından biri olarak gösteriliyor.

Çok sivri bir kayanın üzerinde, toprak altından, biraz önce söylediğim gibi 200 basamak merdivenle inilen bir yerdedir.

Toprak yüzeyinden, 3 metre aşağıda, dikdörtgen kapısı var. Hemen önden, Çekerek ırmağı geçiyor. Hemen yanında ise, Çekerek ırmağı üzerine kurulan, Süreyya Bey Barajı var.

Kızlar kayasının hemen karşısında, Çekerek Belediyesi tarafından yaptırılan “Şato” isimli; meşhur piknik ve kültür parkı var.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

SÖYLENTİ

Kayanın doğusundaki yüksek tepeye yerleşenler, ırmaktan su almak için, bu merdivenleri yaptırırlar. Bir Rum Beyinin hasta kızı için bu merdivenlerin yaptırıldığı da söylenir.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

BİR RİVAYET

Keşişin bir güzel kızı varmış. İki genç erkek, bu kızı isterler. Keşisin ise, kızını her iki gence de vermek gibi bir niyeti yoktur.

Gençlerden birisine, bu yüksek kayadan girilerek, merdivenle ırmağın karşı tarafına geçilecek bir yol yapmasını ister.

Yozgat Çekerek Kızlar kayası

Öteki gençten ise: ırmağın üzerinden geçecek bir köprü yapmasını ister.

Kim önce bitirirse, kızını ona verecektir.

İki genç: kendilerine verilen görevi yaparlar. Biri köprü inşa eder, diğeri merdivenleri yapar.

Ancak, gençler, birbirlerinden haberdar değildir. Keşiş köprüyü yapan gence, ötekinin daha önce bitirdiğini ve kızını ona vereceğini söyler. Bunu duyan genç, külüngü vurarak kendisini öldürür.

Keşiş, daha sonra kayayı oyan gence, kızı köprüyü önce bitirdiği için öteki gence verdiğini söyler.

Bunun üzerine de genç kendisini yüksek kayalardan atarak öldürür.