Yunanistan Didimotixo-Dimetoka

Yunanistan Didimotixo-Dimetoka

Trakya bölgesinde bir kasabadır. Ülkemiz Sınırlarına uzaklığı, yalnızca 12 km. dir. Uzunköprü ilçemizin, yaklaşık 20 km. kuzeyindedir. Edirne ili: 50 km. Atina ise, 948 km. Selanik: 437 km. uzaklıktadır. Dedeağaç iline ise, 90 km. uzaklıktadır. İlçenin isminin kelime anlamı “ikiz hisar” ve ya  ikiz duvardır.

Ülkemiz sınırlarına, 5 km. uzaklıkta ve Edirne ilimizin sanki uzak bir mahallesi gibidir. Kasabanın içinden: “Kızıl Deli Çay” geçmektedir. Zaten, ilçenin en büyük sıkıntısı, Meriç Nehrinin taşkınlarıdır. Son olarak: 2 Mart 2005 tarihinde, birkaç gün süren sel, bölgeyi etkilemiştir. Ancak: mağazalar ve evler, son 50 yıllık sürecin en etkin sel baskınından, çok fazla etkilenmişlerdir.

İlçe merkezinde, 9 bin kişi yaşamaktadır. Bölgenin hemen yakınında “Didia” ormanı bulunuyor. Batı bölümündeki arazi: çok dağlık ve ormanlıktır.

Buranın diğer öne çıkan özelliği:

Osmanlı Bektaşilerinin en önemli merkezi olan Kızıl Deli Sultan Bektaşi Tekkesinin burada bulunmasıdır. Kızıl Deli Sultan yani Seyyid Ali Sultan hakkında anlatılan bir rivayetten söz etmek istiyorum:” Süleyman Paşa: Rumeli’nin fethine çıkacağı zaman, ordusuna katılmak isteyen Seyyid Ali Sultanı; çok genç olduğu bahisle kabul etmez. Ancak; Seyyid Ali Sultan, ordunun peşini bırakmaz, geriden orduyu takip ederek ilerler.

Ordu: Çanakkale Boğazına geldiğinde, Rumeli’ye geçecekleri yerde mola verirler ve bir gecenin sabahında, Seyyid Ali Sultan uyandığında, bütün ordunun sallar üzerinden ilerleyerek, boğazın karşısına geçtiğini görür ve kendisi, boğazın diğer yanında kalır. Bunun üzerine: Seyyid Ali Sultan; denize doğru koşmaya başlar ve sanki karada koşar gibi, denizin üstünde koşarak, boğazın karşı kıyısına geçer.” Evet, yani sonuçta pek bilimsel yanı yok ama bu bir inanç meselesi.

Seyyid Ali Sultan’ın tekkesi: İlçe merkezinin 4-5 km. uzağındaki Ruşenler köyündedir. Zaten, bölgedeki ilk Türk yerleşim yerleri, bu köy civarıdır. Tekkede: mescit, mezarlık, misafirhane, türbe, aşevi, çeşme bulunmaktadır. Günümüzde: Hıdırellez sonrası, yani 6 Mayıs sonrasında: birçok yerden gelen misafirler, burada uzun yıllara dayalı gelenekleri sürdürmektedirler.

TARİHÇE

Şehir: MÖ.204 yılında, Romalılar zamanında, Roma İmparatoru Trajan tarafından; kenti çevreleyen iki tepe arasında kurulmuş ve eşinin ismi olan “Plotina” ismi verilmiştir. ( 1980’li yıllarda, kentin kurucusu olan imparator Trajan’ın som altından bir büstü, arkeolojik araştırmalar sırasında bulunmuş ve günümüzde Gümülcine Müzesinde sergilenmektedir.)

Ancak, özellikle Bizans döneminin sonlarında önem kazanmıştır. İmparator VI. Yannis Kantakuzenos: 1341 yılında  burada imparator ilan edilmiş ve iç savaş sonunda başarılı olması üzerine, 1346 yılında yine burada taç giymiştir.

Burası: 1362 yılında, Sultan I. Murat tarafından ele geçirilmiş ve Edirne şehrindeki saray inşa edilene kadar, 5 yıl kadar bir süre, Osmanlı devletinin merkezi olarak kullanılmıştır. Ancak, burası savaş yapılarak ele geçirilmemiştir. Çünkü: o dönemdeki Bizans imparatoru, kızını Orhan Gazi’ye vermiş ve çeyiz olarak da burayı Osmanlıya bırakmıştır.

Zaman içinde:

Yıldırım Beyazıt, burada doğmuştur. Edirne’deki saray tamamlandıktan sonra ise, Edirne’ye bağlı bir kaza olmuştur. Ama en büyük özelliği, çevresinin avcılığa uygun olması ve ava meraklı Osmanlı Sultanlarının, bu nedenle sık sık buraya gelmesidir.

Takip eden dönemlerde ise, bu şehir: özellikle Yavuz Sultan Selim ve Kanuni dönemlerinde, bir sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Hatta: Yavuz Sultan Selim başa geçtiğinde, babası II. Beyazıt’ı, sürgün anlamında, eski taht merkezidir diye buraya göndermiştir.

Yıldırım Beyazıt oğlu Musa Çelebi de, burada oturmuştur. Sultan Süleyman döneminde de, buraya gönderilen, üst düzey yönetici sürgünler bulunmaktadır.

1912 Balkan Savaşları sırasında, Dimetoka, Bulgarlar tarafından işgal edilir. 1913 yılında ise, Osmanlılara geri verilir. Ancak, I. Dünya Savaşı sonunda, henüz savaş bitmeden, Dimetoka bölgesi, Almanya-Avusturya-Osmanlı imparatorluğundan oluşan ittifaka girmesi için, Bulgarlara rüşvet olarak verildi ve Bulgarlar ittifaka katıldılar.

1919 yılında ise, Neuily anlaşması ile, burası, Bulgarlar tarafından Yunanlılara terk edilir. Savaş sonrasında: Dimetoka bölgesinde, bir çok Osmanlı yapısından, yalnızca Çelebi Sultan Mehmet camisi ve Doğan Bey camisi ayakta kalır.

Özellikle: yaz aylarında, ilçenin meydanı çok hareketlidir. Çünkü: burada, birçok kafe bulunmaktadır ve gençler, bu kafelerde otururlar. Hatta: normal bir gün içinde bile, ortalıkta dolaşırken güzel kıyafetler ve makyaj yaptıklarını görünce şaşıracaksınız.

İlçede, az sayıda otel var.

NE SATIN ALINIR

Dimetoka bölgesine yolunuz düşerse: buradan kırmızı bardak, kase veya ibrikler satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Yunanistan Didimotixo-Dimetoka

DİMETOKA KALESİ

İlçenin en dikkat çekici bölgesidir. Evliya Çelebinin yazıtlarında: kalenin ilk olarak: Dimo isimli bir Rum kral ve oğlu Doka tarafından yapıldığını ve bu yüzden adının: “Dimodoko” olduğu söylenir. 1359 yılında, Yıldırım Beyazıt döneminde, Hacı İlbey, kaleyi kuşatır. Dimo isimli kral avda iken esir edilir. Doko isimli oğlu ise, teslim olur ve kale ele geçirilir.

Günümüzde, Kızıl-Deli çayının bulunduğu yerde, bölgeye hakim bir tepe üzerinde, kalenin kalıntıları, harabesi görülebiliyor. Kaleye çıktığınızda, dümdüz bir ovada, nasıl bu kadar büyük bir kaya kütlesinin bulunduğuna şaşıracaksınız.

Zaten, eski Dimetoka yerleşimi de, bu kaya kütlesinin üstü ve yamaçlarında kurulmuştur. Buranın uzun süre Osmanlılar tarafından tutulmasının en büyük nedeni de, bu muhteşem ve ele geçirilemez kalenin bulunduğu söyleniyor.

Evliya Çelebi, yazıtlarında kale hakkında: kalenin gayet sağlam olduğu ve en yüksek kısmında ise Padişah Sarayı ile 2 kule (iç kalede Kız kulesi ve Cephane kulesi) bulunduğunu yazar. Ayrıca: o dönemde, Yıldırım Beyazıt Han Camisi başta olmak üzere, bölgede 11 mescit bulunduğunu da belirtir.

Eski kaleye çıkmaya niyetlenirseniz: yol boyunca eski sokaklar, cumbalı ahşap evler ve camiler arasından geçersiniz. Bu durum, uzun yıllar, Osmanlı egemenliğinde kalmış olmanın etkisini, ziyaretçilere hemen hissettirir. Buradaki 2 camiden, biri halen ibadete açıktır. Diğer cami ise, gayet muhteşem bir görünümdedir.

Ancak, bu cami, ibadete açık değildir. Minaresinin bir kısmı çökmüş, hatta tavanı da çökmüş ve sonradan bir şekilde kapatılmıştır. Kaleye, dış kapıdan girerken: duvarlardan birinde, mermer üzerinde, süslü yazılar görülüyor. Yukarı kalede, görülmeye değer bir de padişah sarayı kalıntıları bulunmaktadır. Sarayın küçük köşkleri, odaları ve sofaları bulunuyor.

Yunanistan Didimotixo-Dimetoka Çelebi Sultan Mehmet Camisi

ÇELEBİ SULTAN MEHMET CAMİSİ

Dimetoka Beyazıt Camisi de denilmektedir. Çelebi Sultan Mehmet tarafından, 1420 yılında, mimar İvaz Paşaya yaptırılmıştır. İvaz Paşa: aynı zamanda Bursa’daki Yeşil Cami ve Yeşil Türbenin de mimarıdır. Cami: 11 metre yüksekliktedir. Duvarlarının kalındığı: 2 metredir. Balkanlar bölgesinin, en büyük camisi olarak öne çıkmaktadır.

Ancak, caminin yapılması sırasında Çelebi Sultan Mehmet vefat eder ve bu yüzden cami kubbeli değil, çatılı yapılmıştır. Bu şekilde yapılmasının bir nedeni daha var. Cami inşaatı bitmiş, tam kubbeye sıra gelmiştir. Ancak; bu sırada, Anadolu’da Timur istilası görülür.

Bunun üzerine: kubbeyi istedikleri gibi tamamlayamazlar ve acele ile: ahşap-kurşun karışımı bir çatı yaparlar ve savaşa katılırlar. Ancak: bu meşe ağacı ve kurşunla kaplı çatı: 1996 yılında sökülür. Günümüzde, çatı olarak sentetik bir madde konulmuştur.

Çünkü: kurşunlar, rutubet nedeniyle meşe tahtaları çürütmüş ve tahtalar, ağaç kurtları tarafından yenilerek yok olmaya yüz tutmuştur. Caminin yeni yapılacak çatısının: meşe kullanılarak yapılması, kurşun yerine ise, lityum kullanılması düşünülmektedir.

Yunanistan Didimotixo-Dimetoka
Yunanistan Didimotixo-Dimetoka

Yapı: ahenkli bir yapı sunmaktadır. Özellikle: taç kapısı görülmeye değerdir. Yapımında, büyük kesme taşlar kullanılmıştır. Bu caminin diğer en büyük bir özelliği de: başka hiçbir camide bulunmayan ve duvarlara işlenmiş manzara resimlerinin bulunmasıdır. Bu manzara resimlere: caminin duvarlarında taşa işlenmiştir. Gökyüzü ve cennet tasvirleri, daha sonra üzerleri kapatılmış ama, şimdi tekrar ortaya çıkarılmıştır. Renklerin canlılığı ve güzelliği, göz alıcıdır.

Günümüzde: caminin uzun süredir, bölgenin bir deposu olarak kullanıldığı görünüyor. Ayrıca: dış görünüşü de bakımsızlık nedeniyle kötü haldedir. Minaresi: 22  metre uzunluğundadır ve uç kısmı bulunmamaktadır. 1970 yılında meydana gelen deprem sırasında minarenin üst kısmının yıkıldığı söylenmektedir. Ancak, diğer bir söylenti de, Bulgar işgali sırasında, Bulgarlar tarafından yıkıldığıdır.

Yunanistan Didimotixo-Dimetoka Panagia Eleftherotria Katedral

PANAGİA ELEFTHEROTRİA – KATEDRAL

Kasabanın meydanında, Yunanistan ülkesinin en yüksek katedrali bulunuyor. Niye yüksek? Türkiye’den de görülebilsin diye, bu kadar yüksek yapmışlar. Oysa, bizim ülkemiz, bu katedralden, yalnızca birkaç adım ötede. Katedral yapısının hemen önünde ise: burnu ülkemize dönük şekilde yerleştirilmiş bir savaş uçağı bulunuyor. Sanırım tüm bunlar: yıllardır, ülkemizin hemen dibinde yaşayan Yunanlıların, ülkü yönetimi tarafından moralman güçlü tutulması amacıyla yapılmış hamlelerdir. Elbette, bunun karşılığı var, ülkemizde, özellikle Trakya bölgemizdeki birçok askeri birliğin girişindeki toplar, her ne kadar süs olarak konulmuş olsa da, namluları Yunanistan’ı göstermektedir.

SESSİZ HAMAM

Burası: ilginç bir yer. Avrupa’nın en eski hamam yapısı olarak önem kazanıyor. Yapının içinde; sesin gayet net olarak iletildiği, küçük borucuklar var. Bunların, diğer yandan, ses için değil, hamamın içindeki nemin dışarı atılması için yapıldığı da söyleniyor. Ama, gerçek olan şu ki: “  yapı içinde, en kısık sesle olan konuşmalar bile, uzaktan duyulabiliyor.” Günümüzde halen kullanılmaktadır.

Makedonya Tetova Kalkandelen

Makedonya Tetova Kalkandelen

Şehrin ismi: Türkçe “Kalkandelen” ve Makedonca ve Arnavutça “Tetova” olarak bilinir. Ülkenin kuzeybatısındaki bu şehir, Şar dağları eteklerinde kuruludur. Pena nehri şehri ortadan ikiye böler.

Şehir 15’nci yüzyıldan itibaren yaklaşık 500 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Bu yüzden, şehirde, tarihsel olarak büyük bir etnik Türk nüfus vardır. 1961 yılına kadar, şehirdeki Türk nüfus, genele oranla yaklaşık dörtte bir iken, günümüzde genel nüfusun sadece % 4’lük kısmı Türklerden oluşmaktadır. Şehrin nüfusunu büyük çoğunluğu Müslümanlardan oluşmaktadır.

Matka kanyonuna oldukça yakın olan bu şehir, bir zamanlar yani Yugoslavya döneminde bütün dünyaya kumaş ihracatı yapan bir yer olarak ün kazanmıştır.

Ancak, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra, aynı performansı sürdürememiş, kapatılan tekstil fabrikasının yerine, plastik fabrikası kurulmuş ve böylece şehrin havası kirletilmiştir. Hatta, bugün Avrupa’nın havası en kirli 3-5 şehrinden biridir.

Evet, Kalkandelen yani Tetova şehri denince, tur programlarında, bu şehirle ilgili sadece bir yerin görülmesi söz konusudur. Yani şehirle ilgili ayrıntıya girmeyeceğim çünkü şehir size gösterilmeyecek. Burada sadece Alaca camii gösteriliyor.

Alaca camii, Boyalı camii olarak isimlendirilen bu cami, kesinlikle gerçekten görülmesi gereken güzellikte bir camidir. Ben şahsen bu caminin içindeki işlemeleri, daha önce herhangi bir yerde görmedim.

Makedonya Tetova Kalkandelen

ALACA CAMİİ-BOYALI CAMİ-SARENA CAMİİ

Önce, her yerde olduğu üzere, camiyi gezmek için uygun kıyafet gerekiyor. Girişte bayanlar için başörtüsü var, ancak kıyafette (açık kollu giysiler, şortlar gibi) dikkat gerekiyor. Ayrıca, burası halen faal bir cami olduğu için namaz zamanlarında camiye girip gezmek mümkün olmuyor.

Camiye girmeden önce, caminin hemen girişi yakınında, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan bir tuvalet kompleksi var. Ancak, bu tuvalet kompleksinin başına bir kişi oturtulmuş ve ülkemiz siyaseti hakkında oldukça ateşli bu kişi, tuvalete giren çıkandan para alıyor, yani tuvalet kullanacaksanız, cebinizde bozuk para hazır etmeniz gerekiyor.

Makedonya Tetova Kalkandelen

Caminin yapılış öyküsü:

Cami: şehrin eski kısmında bulunmaktadır. Buradaki ilk cami: 1438 yılında, mimar İshak bey tarafından yapılmıştır. Şehrin en önemli kültürel ve tarihi yapılarından biridir. Özellikle bölgede yaşanan komünist dönemdeki bütün dini mabetlerin yıkılması furyasını atlatması önem kazanmaktadır.

1833 yılında Tetova düşkünü bir sanatçı olan Arnavut toprak sahibi Abdurrahman Paşa tarafından yeniden inşa edilmiştir. Boyalı camii ve çevresindeki binaların tarihine ait veriler, giriş kapısı üzerindeki mermer plakaya kazınmıştır.

Tipik bir Osmanlı mimarisi örneğidir. Caminin genişliği 10 metre ve uzunluğu 10 metredir. Tek minarelidir.

O dönemin camilerinin sultanlar, beyler veya paşalar tarafından finanse edilmesine rağmen, bu cami, şehirdeki iki kız kardeş tarafından finanse edilmiştir.

Caminin mevcut avlusu: birçok çiçek, çeşme ve türbelerle doludur.

1991 yılında, şehirdeki İslam topluluğu, caminin çevresine duvar yaptırmıştır.

2010 yılında dış mekan resimleri yenilenmiştir. 2011 yılında ise, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan hibe para yardımıyla, dış cephe yeniden inşa edilmiştir.

Makedonya Tetova Kalkandelen

Dış kubbe:

Caminin diğer Osmanlı camilerinden farkı olarak kendine özgü bir dış kubbesi vardır.

Resim:

Caminin gerek dışı ve gerekse içi, muhteşem güzel resimlerle, kalem işleriyle süslüdür. Bu yüzden, önce resim ve din bağlantısı konusunda biraz bilgi vermek istiyorum.

Resim bir sanat dalı olmakla birlikte, özellikle Hıristiyanlar, kendi dinlerini izah etme açısından, resmi bir araç olarak kullanmışlardır. Şöyle ki Hıristiyanlık vaaz edildiğinde, toplumun yüzde 99’lık bölümü okuma yazma bilmiyordu.

Bu yüzden, Hıristiyan alimleri, düşünür taşınırlar ve halka dini anlatmak için bir yol bulurlar. Bu yol: kilise duvarlarına dini anlatan resimlerin çizilmesidir. Böylece: vaftiz sahnesi, İsa’nın çarmıha gerilmesi, Kudüs’ten kaçış ve benzeri birçok dini olay, resimlerle kilise duvarlarına çizilerek tasvir edilir. İznik’te toplanan birinci konseyde: bütün kiliseler bir araya gelir ve resim konusunda karar alırlar.

Buna göre “bu resim işi abartılıyor, bugünden sonra resim yapmak yasaktır” denir. Çünkü: “din değil, dinden ziyade resimler, inancın yerini aldı” denir. Bu eleştiri özellikle Suriye menşeli yani Doğulu kiliseler tarafından gündeme getirilir. Böylece, Bizans döneminde 86 yıl süresince, resim yasaklanır,

Yani,

İslam’ın vaaz edildiği dönemde, Hıristiyan dünyasında, resim yani ikonalar, hayvan, insan ve benzeri tasvirlerin çizilmesi yasaktır. Ancak: burada bulunan Boyalı camii: erken dönemde yapılan bir cami olması nedeniyle, ikonoklast yani resmin yasaklandığı sınıra çok yakın dönemde, neredeyse hiçbir şekilde onla uyuşmayan nadir örneklerden biridir.

Bu da şu anlama gelir: muhtemelen bu resimleri yapan sanatçılar, ya pagan döneminden ya da erken Hıristiyanlık dönemindeki süslemelerden etkilenmişlerdir. Etkilendiklerinin kanıtını görmek mümkündür.

Bunun kanıtı: sütunların Korint başlıklarındaki akantus yaprakları oldukça açık görülmektedir. Dolayısıyla burada göreceğiniz resimler, Roma sanatından çok etkilenmiş sanatçılar tarafından yapılmış olmalıdır.

Bu resim sanatına “fresko” denir. Bunun kelime anlamı: İngilizce “fresh” taze demektir. Yani: fresko, taze demektir. Daha açık anlamı: duvara sürülen harç ıslak iken, eser tamamlanır, harç kuruduktan sonra resim yapılamaz. Ustalığı düşünün, harç ıslakken; son derece süratli ve son derece kendinden emin olarak eseri tamamlıyor.

Onun dışında, kubbedeki ve yan alınlıktaki çerçevelerdeki şehir tasvirleri, limanlar, gemiler, minarelere dikkat edin, madalyonların içindeki kent tasvirleri özellikle muhteşem güzelliktedir. Balkon altı bezemeleri, özellikle üzüm yaprakları, son derece sıra d ışı ve son derece güzel ve estetiktir.

Evet, bu ön bilgiden sonra, camiye girin gezin ve bu muhteşem güzelliği mutlaka görün. (cami girişince bir bağış kutusu var)

Makedonya Tetova Kalkandelen

İç mekan özellikleri:

Caminin en önemli özelliği: iç mekandaki boyalı dekorasyondur. Ancak bu dekorasyonda: geleneksel Osmanlı seramik karo dekorasyonu değil, parlak çiçek resimleri bulunur.

Abdurrahman Paşa: bu kalem işlerini yapmak üzere, Debarlı ustaları görevlendirir. Debarlı ustalar, Beylik Tekkesi ve birkaç özel evi daha süslemişlerdir.

Detay dekorasyonlarına giren boya ve sırları hazırlamak için, 30 binden fazla yumurta akı kullanılmıştır.

Geometrik ve çiçek süslemeleri yanı sıra, bazı manzara resimleri de görülür. Özellikle “Mekke” tasviri ilgi çeker. Bu tasvir: Güneydoğu Avrupa’da, Mekke’nin tasvirinin nadir ve tek örneğidir.

Türbe:

Sekizgen türbe, 1438 yılında caminin inşaatını finanse eden iki kız kardeş olan Hurshida ve Mensure’nin mezarıdır.

Makedonya Tetova Kalkandelen

Hamam:

Birçok camide olduğu üzere, nehrin karşısında da bir hamam vardır. Pena nehrinin yanındaki hamam, cami ile aynı dönemde inşa edilmiş, esas olarak abdest almak için kullanılmıştır. Günümüzde hamam, bir sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.