Cadde günümüzde “İstanbul Galata Bankalar Caddesi” olarak bilinmektedir. Cadde: Galata’nın günümüzde olmayan iç surları boyunca uzanan bir yol olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlı döneminde Voyvodalık gibi yerel idarelerden birinin de burada bulunması sayesinde yol, önemini korumuştur.
Voyvoda Dairesi: Galata bölgesinin asayişinden sorumluydu. 19’ncu yüzyılın ikinci yarısında: caddenin çehresi, yeni ekonomik sektörlerle yakından ilişkili birçok kurumun yerleşmesiyle tamamen değiştir. Sigortacılık, hukuk, bankacılık, madencilik, mimarlık, demiryolları ve genel anlamda teknoloji ithaliyle ilgili şirketler, caddeye yerleştiler.
Zaman içinde bu gelişmelere paralel olarak caddenin ismi de değişmiş ve “Bankalar Caddesi” olmuştur. Ancak, caddenin isminin ne zaman Bankalar caddesi olduğu bilinmemektedir. 1900’lü yılların başında, caddenin bu isimle anıldığı tahmin edilmektedir. Çünkü bu önemde başta Osmanlı Bankası olmak üzere yabancı sermayeli birçok banka, caddeye yerleşmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Voyvoda Han
VOYVODA HAN
Önceleri ahşap bina olduğu tahmin edilen yapı, günümüzdeki şeklini 1903-1904 yılları arasında almıştır. Ancak kim tarafından yapıldığı bilinmez. Bölgedeki benzerlerine nazaran daha küçük olan han, zeminle birlikte 4 kat ve bodrumludur. Süslemeler ve cephe ayrıntıları, eklektik özellikler gösterir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
KAMONDO MERDİVENLERİ
Voyvoda Caddesi ve Banker sokağı kesişimindedir.
Zengin bir Sefarad Yahudisi banker Abraham Camondo (1785-1873) tarafından 1870-1880 yılları arasında yaptırılmıştır.
Kendisi Kırım Savaşı sırasında Osmanlıyı desteklediği için, Osmanlı topraklarında mülk edinme hakkı verilen ilk yabancı uyruklu kişidir. Ayrıca Osmanlı topraklarında modern bankacılığın kurucularından biridir. İstanbul’da ilk belediyenin kuruluşuna da öncülük etmiştir. 1863 yılında kurulan Osmanlı Bankasının tek rakibi oldular. Bazı galata bankerleriyle birleşerek “Osmanlı imparatorluğu Şirket-i Umumiyesi” ni kurdular. Abraham Camondo, Paris’e yerleşti ve 93 yaşında 1873 yılında öldü. Cenazesi İstanbul’a getirildi, Hasköy Yahudi Mezarlığında yaptırdığı anıt mezarına devlet töreni ile gömüldü.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Gelelim merdivenlere
Halk arasında “Aşıklar Merdiveni” olarak da bilinir.
Ancak, bu merdivenlerin Camondo tarafından yaptırılmasının gerçek sebebi: torunlarıdır. Çünkü torunları o dönemde Avusturya Lisesinde okumaktadırlar ve okula gitmek için oldukça uzun bir yol geçmek zorundadırlar. Bu yüzden, torunlarının okula daha rahat gidebilmeleri için bu merdivenleri yaptırmıştır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Yani: St Georg öğrencilerinin günlük okul yolunun bir parçası olmuştur. Merdivenler Viyana şehrindeki Strudelhofstiege’yi andırır. Bu yüzden St Georg ismiyle anılır. İkili basamakların birbiriyle buluşmasından kaynaklanan benzerlikleriyle, farklı kültürleri buluşturan St Georg’un bir sembolü olmuştur.
Barok stilindeki merdivenler: döner bir şekilde ve iki parça tasarlanmıştır.
Bunun sebebi: yukarıdaki biri, aşağıya düştüğünde, aşağıya kadar yuvarlanmayıp bir noktada durmasının sağlanmasıdır. Bu mimari tarz: Camondo tarafından, torunlarının başına kötü bir şey gelirse tedbir amacı ile düşünülmüştür.
Bu merdivenlerden: Voyvoda caddesinden tepeye, 19’ncu yüzyıl mahallelerine tırmanılır.
Yakın zaman önce, İstanbul’da çekilen James Bond Skyfall filminde James Bond dublörü Robia Madison, merdivenlerde motoru ile akrobasi gösterisi yapmış ve merdivenlerin tanınmasına katkıda bulunmuştur.
Kamondo merdivenleri 2005 yılında Anma Etkinliklerinde yeniden restore edilmiş ve çiçeklendirilmiştir.
ŞİRKET-İ OSMANİYE-İ KAMBİYO VE ESHAM-GÜNÜMÜZDEKİ HSBC BİNASI
Kamondo merdivenleriyle komşudur.
Bina muhtemelen 1880’li yılların başında yapılmıştır. Bu tarihte caddede inşa edilen hanlardan 5 tanesi, tek bir şirket tarafından kendi kullanımı için inşa edilmiştir. Bu hanın da, herhangi bir isim veya han sıfatı yoktu; sadece barındırdığı şirketin adıyla tanınırdı. Binayı kullanan şirket ise, 1872 yılında kurulmuştur. 1899 yılında tasfiyesine kadar faaliyetine devam etmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Banque de Change Binası
BANQUE DE CHANGE BİNASI
Kamondo merdivenlerinin solundadır.
1872 yılında: Rum Hristaki Zografos ve Yorgo Zarifi tarafından “Banque de Change” bankası kurulmuştur.
Bu yapı ise, 1880 yılında; “Banque de Change” binası olarak Fransız mimar Alexander Vallaury tarafından yapılmıştır.
Banka: 1902 yılında tasfiye edilinceye kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ardından, 1903-1940 yılları arasında ise İngiliz Konsolosluğu olarak kullanılmıştır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
1959 yılında yapı yine banka olmuştur. (Demirbank) 1998 yılına kadar bankanın genel müdürlüğü olarak kullanılan bina, 1998 yılında itibaren Demirbank Karaköy şubesi olarak kullanılmıştır. 1999 yılında ise binanın iç bölümünde büyük bir restorasyon çalışması yapılmış ve iç mekan özgünlüğü tamamen kaybolmuştur.
Gelelim mimari özelliklerine:
Dikdörtgen biçimli yapı, zeminle birlikte 4 katlıdır.
Yapı, eğimli bir arazi üzerine inşa edildiğinden, mevcut araziye uygunluk açısından yuvarlatılmış köşesiyle dikkat çeker.
Yapının cepheleri neoklasik üslup özelliklerini içerir. En dikkat çekici cephesi, Voyvoda caddesine bakan ve üzerinde mermer bir zemin üzerinde yapının orijinal ismi olan “Societe Ottomane de Change et de Valeurs” yani “Şirket-i Osmaniye-i Kambiyo” yazılı kitabedir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü
OSMANLI BANKASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Osmanlı Bankası daha doğrusu “Ottoman Bank” 1856 yılında kurulur ve Galata’da ticari faaliyete başlar.
Banka: 1863 yılında bugünkü binasına taşınıncaya kadar, Galata’da St Pierre Hanında faaliyetini sürdürmüştür.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Yeni binanın plan ve mimarisi, 4 Eylül 1890 tarihinde mimar Alexandre Vallaury tarafından hazırlanır ve yapının inşaatı 1891 yılında tamamlanır.
Yapı: 1891-1998 yılları arasındaki sürede Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü binası olarak kullanılmış, 1998 yılından sonra ise Garanti Bankasının bünyesinde, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Osmanlı Bankası Müzesi olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Yapının batı kısmı ise; 1925 yılında Merkez Bankası tarafından satın alınmıştır. Bu bölüm; yapılan bir takım değişiklikler sonucu, özgünlüğünü kaybetmiştir.
Yapı: 2 bodrum katı ile birlikte toplam 6 katlıdır. Yapının Voyvoda caddesine bakan cephesinden girilen: birinci bodrum katı ve zemin katı: Osmanlı Bankası Merkez Şubesi olarak kullanılmıştır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Kuzey dış cephede, kabartma ikili grifonlardan oluşan panolar halinde alınlıklar görülür. Yanlardaki iyon başlıklı plasterler üzerine oturan, iç içe silmelerin çevrelediği üçgen alınlıklar görülmeye değerdir. Çünkü antik Yunan ve Roma mimarisi kaynaklı, Rönesans mimarisinde en yaygın pencere formu olarak dikkat çeken bu pencerelerin alınlıklarında, Antik bezeme öğeleri kullanılmıştır.
TOFRE BEGADİM SİNAGOGU
Bankalar Caddesindedir.
Tam ismi “Beth ha Kenesseth Tofre Begadim” dir.
Sultan II Abdülhamit döneminde Saray Terzisi Mayer Şönman’ın başkanı olduğu Aşkenaz Terziler Birliği tarafından kurulmuştur.
Sinegog, Sultan II Abdülhamit’in 1891 tarihli fermanı ile inşa edilmiştir. Bina 8 Eylül 1894 günü tamamlanarak ibadete açılmıştır.
Ancak cemaat azlığı nedeniyle, Sinegog, 1960’lı yıllarda ibadete kapatıldı. 1999 yılında ise restore edilerek “Schneidertempel Sanat Merkezi” ismiyle sanat galerisi olarak ziyarete açıldı.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Hezaren Han
HEZAREN HAN
Kuledibi Sokak ile Eski Banka Sokak arasındadır. Ön cephesi Voyvoda Caddesine arka cephesi ise Eski Banka sokağına bakmaktadır.
Han, Osmanlı Bankası adına, 1902 yılında mimar Alexandre Vallaury tarafından 5 ay gibi kısa bir sürede bitirilmiştir.
Hanın 3 katını “Societte du Tombac” yani “Tömbeki Şirketi” kiralar. Bir katına ise “Banker Eugenidi” yerleşir.
1906 yılında, Osmanlı bankası hanı Beyoğlu Mutasarrıfı Hamdi Bey’e satar.
Han, o günden bu yana, çeşitli şirket ve kuruluşlara hizmet vermeye devam etmektedir.
SAİNT PİERRE HAN
Bankalar Caddesi Eski Banka Sokağındadır.
Han, birkaç yapıdan oluşur.
Han yapısı: 1771-1775 yılları arasında İstanbul’da görevli Fransız Elçisi Comte de Saint Priest tarafından yaptırılmıştır.
Yapının ön cephesinde, ünlü Fransız Şair Andre Chenier’in burada doğduğunu belirten mermer bir levha vardır. Ancak bu durumun gerçek olmadığı söyleniyor. Öte yandan, büyük şairin doğduğu evin, bu han yapılmadan önce burada bulunan ve Beyoğlu yangınında yanan ahşap evdir.
Han uzun yıllar, Fransız tüccarları ve onların bankacılık faaliyetlerinde kullanılmıştır.
1863 yılında, Osmanlı Bankası burada kurulmuştur. Bu dönemde, han yapısına üçüncü bir kat ilave edilmiştir.
Osmanlı Bankasının hanı terk etmesinden sonra ise, buradaki mekanlar büro olarak kullanılmıştır.
Ancak yakın geçmişten itibaren günümüze kadar olan süreçte, han bir takım atölye ve imalathaneler şeklinde kullanılmaktadır, ayrıca oldukça harap durumdadır.
GENERALİ HAN
Bankalar Caddesindedir.
Han “Assikurazioni Generali Anomim Şirketi” tarafından Mimar Giulio Mongeri’ye yaptırılmıştır. Hanın yapılış tarihi net olarak bilinmez, ama muhtemelen 1913 yılı öncesinde inşa edildiği tahmin edilmektedir.
Han mülkiyeti hala aynı şirketin elindedir.
Şirket, Türkiye’deki faaliyetlerine 1863 yılında Bankalar Caddesi üstündeki başka bir binada başlamıştır.
Daha sonra ise şirket Generali Han’a taşınmış ve günümüzde de aynı yerde faaliyetini sürdürmektedir.
Mimari özellikler
Han, zemin dahil 5 katlıdır. Yapının üstüne sonradan 1 kat daha ilave edilmiştir. Han avlusu yoktur. Hanın zemin katı: banka şubesi olarak kullanılmak için restore edilmiştir. Han cephesi: oldukça görkemlidir. Sütunlarla bölümlendirilmiştir.
Zemin kesme taş kaplıdır. Üç ve dördüncü kat pencereleri, Fransız balkonlu ve basık kemerlidir. Giriş, ovaldir ve oldukça görkemlidir. Hana, ismini veren Assicurazioni Generali isimli sigorta şirketi, günümüzde olduğu gibi yanının 3’ncü katındadır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Bereket Han
BEREKET HAN
Bankalar caddesindedir.
Han’ın bulunduğu yerde, ilk olarak: Ceneviz Galata döneminde: Cenovalı idareci Podestan makamı Palazzo Del Comüne (Ceneviz Sarayı) bulunuyordu. Bu saray yıkılarak yerine bu han yapılmıştır.
Han yapısının arka tarafında, Ceneviz Sarayının kalıntıları görülebilmektedir.
Bu Ceneviz Sarayı, 1304 yılında yapılır ve 1315 yılında yanarak yok olur. 1316 yılında Saray yapısı yeniden yapılır.
1453 yılında fetihten sonra, Saray yapısı: muhtemelen: Galata-Ceneviz cemaatinin idari merkezi olarak kullanılmıştır.
Yapı: 19’ncu yüzyılda orijinal hali kısmen bozulmuş olmasına rağmen, Franchini Han ismiyle faaliyetini sürdürmektedir.
1880 yılında, Han, eski Voyvoda caddesinin tramvay yolu için genişletilmesi sırasında olumsuz etkilenmiştir. Binanın ön cephesi, binanın ortasına kadar yıkılmıştır, ardından yeniden inşa edilen han yapısı “Bereket Han” ismiyle kullanılmaya başlanmıştır.
Bir öncesi, yani 1880 yılındaki yapının, Kartçınar Sokağa bakan arka cephesindeki kapısı korunmuştur.
Han’ın mimari özellikleri:
Bina zemin üzerine 5 katlıdır.
Avlusuzdur.
Zemin katta: Bankalar caddesine açılan, iki katlı iki mağaza vardır.
Üst katlarda, birbirine bağlantılı odalar bulunur.
Gelelim günümüze: han, yakın gelecekte sahibi ve aynı zamanda Beyoğlu Güzelleştirme Derneği Başkanı tarafından butik otele dönüştürülecekmiş.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas
MİNERVA HAN-MİNERVA PALAS
Bankalar Caddesi üzerindedir. Yüksek Kaldırımın köşesindedir.
1913 yılında Atina Bankası olarak Osmanlı Rum mimar Vasilios Kouremenos tarafından yapılmıştır.
1923 yılındaki Kurtuluş Savaşının ardından, bina Türk Hükümetine geçmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas
1930 yılında ise, Alman Deutche Bank’a satılır.
1950-1980 yılları arasında “Doğan Sigorta” ve 1980-1993 yılları arasında ise “Ak Sigorta” kullanır.
Evet gelelim yapının mimari özelliklerine:
Yapı 5 katlıdır ve bölgedeki ilk betonarme yapılardan birisidir.
Günümüzde de kullanılan asansör, ilk inşa edildiği dönemden kalmadır.
En önemli bölümü, yapının dış cepheleri mitolojik öğelerle süslenmiştir.
DIŞ CEPHEDEKİ SÜSLEMELER
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Giriş kapısının hemen üstünde: iki bereket boynuzu ve bunların ortasında “Minerva” büstü görülür. Minerva : Romalılarda zeka tanrıçasıdır.
Bereket boynuzları: “bolluğu” simgeler. Minerva simgesi ise “baykuş” figürüdür.
Binanın en üst katında: Haber Tanrısı Hermes görülür. Hermes, burada kanatlı şapkası ve asası ile tasvir edilmiştir.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Teras katı altında biri kadın, biri erkek iki figür bulunur. Bunların “ticaret ve sanayi” yi simgelediklerine inanılır.
Yapının 2’nci katında: Venüs heykelleri bulunur. Bunlar kucaklarında meyve sepetleri taşımaktadır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas
Yapının 5’nci katındaki kabartmada: Tıp ilmini simgeleyen birbirine dolanmış iki yılan vardır.
İstanbul Galata Bankalar Caddesi
Gelelim günümüze: Minerva Han: 1998 yılından itibaren Sabancı Üniversitesi İletişim Merkezi olarak kullanılmaktadır. Hatta, bir kültür merkezi olarak da kullanılıyor denebilir. İlk yapıldığında, bankanın kasasının bulunduğu bodrum katı, günümüzde “Kasa Galeri” si adı altında düzenlenen bir sanat galerisidir.
Yapının diğer katlarında ise: kültürel konferanslar ve aktiviteler düzenlenir.
Galata surlarının bittiği bölgede stratejik olarak konumlanmış, Kılıç Ali Paşa Camii ve çevresindeki yapılarla Türkleştirilmiş ve Müslümanlaştırılmış, sanayi ve endüstriyel kimliğin ön plana çıktığı, ancak sonrasında Tophane Kışlası, Nursetiye Camii ve Saat kulesinin de inşaasıyla zenginleşen bir geçit alanıdır.
Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi Klasik dönem Osmanlı eserleridir. Tophane Meydanı ve çevresini imgeleyen Tophane Çeşmesi, Nusretiye Kasrı, Nusretiye Camii, Saat kulesi gibi önemli kültür varlıkları ise, Batılılaşma hareketleri sonrası modernleşen devleti simgeleyen Osmanlı Batılılaşma Dönemi yapıları arasında öne çıkmaktadır. Bu anıtsal yapıların çevresini, pek çok kagir sivil mimarlık örneği yapılar sarmalamıştır.
24 Şubat 1823 tarihinde çıkan büyük bir yangında: 48 cami ve bu arada Nusretiye Camii, ayrıca Arabacılar Kışlası ve Tophane Kışlalarından ikisi de yanmıştır.
Günümüzde: burada Amerikan Pazarı ve nargile mekanları, yoğun ilgi çekmektedir.
TOPHANE MEYDANI
1894 yılında Galata rıhtımı yapılmadan önce, Pera bölgesindeki elçiler, Topkapı Sarayına gitmek için buradaki iskeleyi kullanıyorlardı.
İstanbul Tophanede bulunan bu meydanda: günümüzde “Topçu Kışlası” yoktur. Ancak bunun haricindeki yapılar şunlardır:
Tophane-i Amire,
Kılıç Ali Paşa Külliyesi Camii (1581), medrese, hamam, türbe
Tophane Çeşmesi (1732)
Nusretiye Camii (muvakkithane, 1852)
Tophane Kasrı (kasır ve saray olarak ilk örnektir, 1852)
Saat kulesi (üzerinde saat bulunan 2’nci meydan, 19’ncu yüzyıl ikinci yarısı)
Tophane Kasrı (Padişahların istirahat köşkü ve aynı zamanda askeri eğitimleri izlediği mekandır. Osmanlı yönetiminin istişare meclisi toplantıları burada yapılmıştır. Lozan sonrası boğazlar konferansı, 2 Dünya savaşı sırasında İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi gibi çok önemli toplantılara tanık olur.
TOPHANE KIŞLASI
Fatih Sultan Mehmet döneminde top dökümü ve kapıkulu topçuları için inşa ettirilmiştir. Tophane Kışlası, Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise geliştirilmiştir.
1823 yılında Firuz Ağa yangınında yanmış, sonra yenilenmiştir. Bu yenileme Balyanlar döneminde yapılmıştır, dış cephesi Neo Barok üslupta yeniden yapılmıştır. Bu yenileme sırasında: Nusretiye Camisi de yapılmıştır.
Ancak: 1958 yılında Adnan Menderes’in Başbakanlığı döneminde, yol genişletme bahanesiyle, eski Müşirlik binası ve Salı Pazarına kadar uzanan Sanayi Kışlası ortadan kaldırılmış, yok edilmiştir.
İstanbul Tophane Kışla sahasında, günümüzde sadece saat kulesi ve Mecidiye Kasrı kalmıştır.
İstanbul Tophane Nusretiye Camii
NUSRETİYE CAMİİ
İstanbul Tophane Meclis-i Mebusan Caddesindedir.
Halk arasında “Tophane Camii” diye de bilinir. Ancak Yeniçeri Ocağının kaldırılması anısına camiye “Nusretiye Camii” ismi verilmiştir.
Günümüzdeki caminin bulunduğu yerde, daha önce Sultan III Selim tarafından yaptırılan Tophane-i Amire Arabacılar Kışlası camisi vardı. Bu cami, bölgedeki yani İstanbul sınırları dışında inşa edilen ilk camidir.
Bu cami, 1823 yılında yanar ve yerine Sultan II Mahmut tarafından: 1823-1826 yılları arasında bugünkü cami yaptırılır. Caminin mimarı Kirkor Balyan’dır.
İstanbul Tophane
Cami buradaki Topçu Kışlası ile birlikte yaptırılır.
Cami, yüksekçe bir platform üzerine yapılmıştır.
İnşaatta küfeki taşı ve mermer kullanılmıştır.
Cami, geç Barok ve Ampir üsluplarının mimari ve süslemede kullanıldığı önemli bir örnektir.
Giriş sofasında kalem işi süslemenin dışında taş bezeme önemli yer tutar. Özellikle cümle kapısı ve yan sofalara geçilen kapılar, taş tezyinat açısından dikkate değerdir.
Caminin ikişer şerefeli, iki minaresi bulunur. Minareler daha yüksek yapılmak için 1826 yılında alt şerefeye kadar yıkılıp yeniden yapılmıştır, amaç minareler arasına kurulan mahyadır.
İstanbul Tophane
İlk yapıldığında: caminin çevresini yüksek avlu duvarı çeviriyordu ve bu duvardaki büyük bir kapıdan geçilerek camiye giriliyordu. Ancak Sultan Abdülaziz döneminde, avlu duvarı yıktırılmış ve yerine daha alçak ama üzerinde dökme demir parmaklık olan bir duvar yaptırılmıştır.
1958 yılında ise, yol genişletme çalışmaları sırasında bu duvarlar yıkılmıştır. Duvarların üzerindeki dökme demir parmaklık ise, buradan sökülmüş ve Sultan Mahmut Türbesinin yan duvarı üzerine takılmıştır.
İstanbul Tophane
NUSRETİYE SEBİLİ
İstanbul Tophane Nusretiye Camisi avlusundadır.
Cami ile birlikte, Sultan II Mahmut tarafından 1827 yılında yaptırılmıştır. Çünkü sebilin üzerinde Keçecizade’nin 1826 tarihini veren manzumesi yerleştirilmiştir. Ancak kitabenin altına dikkatle bakıldığında 1827 tarihi görülür. Sebilin tamamlandığı yılı, rakam olarak büyük olasılıkla kitabenin hattatı Yesarizade Mustafa İzzet yazmıştır.
Evet sebilin cephesi mermer kaplıdır. 5 pencerelidir. Saçaksızdır. Üstü, tamir sırasında kurşun kaplı beton bir kubbe ile örtülmüştür. Arka tarafında ise, sonradan takıldığı tahmin edilen 9 musluk yeri görülmektedir.
İlk yapıldığında yolun öbür tarafında, caminin karşısında kışla kapısında iken, Sultan Abdülmecid zamanında yolun genişletilmesi nedeniyle, caminin şadırvan avlusuna alınmıştır.
KASR-I HÜMAYUN
Son dönem Osmanlı camilerinde bulunan Hünkar Kasırları: Cuma selamlığında Sultanların ibadet mekanı olarak ve aynı zamanda dinlenmesi için düzenlenmiş özel birimlere sahiptir.
Kasr-ı Hümayun: caminin kuzey cephesinin iki yanındadır. Kasır 2 katlıdır. Zemin katında üst kata çıkan merdivenler bulunur. İkinci kat pencereleri, cami pencerelerinden farklı yapılmıştır. Yapının batı kanadı: padişah tarafından kullanılan dairelere ayrılmıştır. Doğu kanadı ise, devlet erkanına ayrılmıştır.
İstanbul Tophane Nusretiye Saat Kulesi
NUSRETİYE SAAT KULESİ
İstanbul Tophane Kılıçali Paşa Mahallesi Amerikan Pazarı Sokaktadır. Tophane kışlası önünde, Nusretiye camiinin ise arkasındadır.
İlk yapıldığında: Tophane rıhtımında deniz kenarındadır. Ancak sonraki süreçte, denizin doldurulması nedeniyle, gümrük alanının yüksek duvarları arasında kalmıştır. Yine kule ilk yapıldığında üzerinde bulunan bayrak direği günümüze ulaşmamıştır.
Kule: yukarı doğru kademeli olarak daralır ve 4 katlıdır. Yüksekliği 15 metredir. Kenar uzunlukları ise 4.35 metredir.
Kulenin dört cephesi de birbirine benzer tasarlanmıştır. Denize bakan cephede bulunan kapının üstünde “Sultan Abdülmecid” tuğrası görülür. Tuğranın üstündeki kitabede yapım tarihi olarak 1848-1849 tarihleri yazılıdır. Kule, Balyan ailesinden bir mimar tarafından yapılmıştır.
Yani, Topçu Kışlası yapılırken yapılmış, Topçu Kışlası yıkıldıktan sonra varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.
Ancak, günümüzde kulenin üstünde bulunan saatler yerlerinden sökülmüştür. Saatlerin sadece kadranları durmaktadır. Saatlerin akıbetleri bilinmemektedir, yani çalınmış veya başka yerde kullanılmış oldukları tahmin edilmektedir.
Topçu Kışlası yapısından günümüze kalan Mecidiye Kasrı 1848 tarihlidir.
Yapı: Sultan Abdülmecit döneminde Tophane Müşiri Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarı İngiliz elçilik binasının inşaası için İstanbul’a gelen Mimar William James Smith’dir. Yapı: denize paralel ve 2 katlıdır. Dış yüzeyindeki süslemeler ilgi çeker.
Tavan süslemeleri ise kalem işidir ve mermer şömineler oldukça güzeldir ve ilgi çeker. Kasır binası: Padişahlar tarafından, Tophane’de bulunan askeri birlikleri ziyareti sırasında kullanılıyordu. Ayrıca: deniz yolu ile İstanbul’a gelen yabancı devlet adamları burada karşılanıyordu.
Kasır, 1867 yılında yanar ve daha sonra Müşiriyet Dairesi olarak yeniden yapılır.
Mütareke yıllarında, kasır binası İngiliz deniz kuvvetleri askerleri tarafından işgal edilmiştir.
İstanbul Tophane
1897 yılında Lozan Konferansından sonraki Uluslararası Boğazlar Komisyonu burada toplanmıştır.
Takip eden süreçte, uzun yıllar “Malüller Yurdu” olarak kullanılmıştır.
1950’li yıllarda yeni düzenlemeler nedeniyle kasır ve deniz arasına “Amerikan Pazarı” denen dükkanlar yapılmıştır. Böylece kasrın deniz manzarası kapanmıştır.
Günümüzde kasır yapısı: Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Tophane
TOPHANE-İ AMİRE BİNASI
İstanbul Tophane Boğazkesen Caddesi Defterdar Yokuşundadır.
Binanın bulunduğu yerde, daha önce, Bizans döneminde Ste Claire ve Aya Photini kiliselerinin bulunduğu “Metopon“ isimli bir bölge bulunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul şehrinin fetih edilmesinden sonra, burada top döküm merkezi kurulmuştur. Yani, Osmanlı ordu ve donanmasının kullandığı askeri toplar burada üretilmiştir.
Evliya Çelebi burası ile ilgili 17’nci yüzyılda şunları yazmıştır “ Sahilden 100 adım uzaklıkta, bir tepenin (Cihangir Tepesi) eteğinde, dört tarafı duvarlarla çevrili, kale gibi sağlam bir yapı olan Tophane-i Amire binasının duvarlarının ortasında, yine dört köşe, üstü tahta ile örtülü 40 arşın boyunda, başka yüksek duvarlar vardır” Ayrıca: yine Evliya Çelebi, Sultan II Beyazıt döneminde, binanın çevresinde topçu ve dökümcü ustalarının oturması için yeni yapılar inşa edildiğini yazmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde: mevcut tüm yapılar yıkılarak yerine daha büyük bir bina yaptırılmıştır.
Sultan III Ahmet döneminde bu binada yıkılmış ve 1743 yılında Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından günümüzde görülen 5 büyük kubbeli bina yaptırılmıştır. Bu dönemde yeni dökümhane ile birlikte Sultan için bir köşk ve büyük bir sarnıç da yaptırılır.
1823 yılındaki yangında: Topçu ve Top arabaları kışlası, dökümhanenin bir kısmı ve cami harap olmuştur. Yine aynı yıl Sultan II Mahmut tarafından yenilenirler.
1843 yılında Zeytinburnu bölgesinde; toplar yeni kurulan “Grande Fabrique” de dökülmeye başlanınca, 1850 yılından sonra Tophane-i Amire’de top dökümü bitmiştir.
1955 yılını takiben Askeri Müze yapılmak istenen müze, uzun süre depo olarak kullanılmıştır. 1972 yılında ise, düşünülen restorasyon, maliyet nedeniyle iptal edilmiştir. Yine aynı yıl Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapı: Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine tahsis edilmiştir.
1992 yılına kadar çeşitli düzenlemeler geçiren yapı: aynı yıl Mimar Sinan Üniversitesine devredilmiştir.
Günümüzde bina: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kültür Merkezi olarak kullanılmaktadır. Burada “Tophane-i Amire Kültür Sanat ve Merkezi” bulunmaktadır.
İstanbul Tophane
Merkezde 3 tane ayrı sergi mekanı bulunmaktadır.
Bunlar:
Tophane-i Amire Beş Kubbe
Tophane-i Amire Tek Kubbe
Tophane-i Amir Kültür ve Sanat Merkezi.
Bu sergi mekanlarında, ulusal ve uluslararası sergiler düzenlenmektedir.
İstanbul Tophane
NARGİLECİLER
İstanbul Tophane Kılıçali Paşa Caddesinde bulunan bugünkü Nargileciler, eski Amerikan Pazarıdır. Daha öncesinde ise Toplu Kışlası alanıdır. Amerikan Pazarı sıra dükkanlarına yaklaştığınızda, nargilelerin dumanının muhteşem kokusu hissedilir. Nargile kafelerin, Galataport projesi kapsamında kaldırılacağı söyleniyor ve zaten mevcut dükkanların büyük çoğunluğu kapanmıştır.
İstanbul Tophane
TOPHANE ÇEŞMESİ
İstanbul Tophane Meydanının ortasındadır. Ancak tarihi süreç içinde deniz doldurulunca günümüzde denizden uzak kalmıştır.
Sultan I Mahmut tarafından, 1732 yılında Mimar Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Bu yüzden “I Mahmut Çeşmesi” olarak da bilinir.
Çeşmenin bulunduğu yerde, ilk yapıldığında birçok dükkan bulunduğu, bu dükkanların çeşmeye yer temini için yıktırıldığı, sahiplerine başka bir yerde yeni dükkanlar yaptırıldığı bilinmektedir.
İstanbul’un en büyük 3’ncü çeşmesidir. En yüksek duvarlı çeşmedir.
Çeşme: plan olarak Sultan III Ahmet döneminde, 1728 yılında Üsküdar’ın İskele Meydanında yaptırılmış olan büyük çeşmeye benzer. Her iki çeşme de alt kısımlarının köşeleri pahlı ve üst kısmının köşeleri pahsız olan kare kesitli birer meydan çeşmesidir. Ancak Tophane çeşmesinin mimarisi, Üsküdar çeşmesinin mimarisinden daha sadedir.
Çeşmenin mermer kaplı olan dört cephesi, mimari detay bakımından birbirinin aynıdır.
İstanbul Tophane
Ortada: sivri kemerli ve pirinç musluklu birer çeşme ve yalak bulunur. Çeşmenin her iki yanında, birer saksı içine dikilmiş, dalları yemişlerle dolu limon, armut, şeftali, nar ve ceviz gibi meyve ağaçlarını temsil eden kabartmalı panolar, bu panoların dış taraflarında üst kısımlarında birer hücre bulunur. Bu hücrelerin dış taraflarında dal, yaprak ve çiçek motiflerinden oluşan oyma bir pano vardır.
Üsküdar çeşmesi Türk rokokosunun öncülerindendir. Tophane çeşmesi, ondan 4 yıl sonra yapılmış olması nedeniyle, daha ileri bir adımı teşkil eder.
Çeşme ilk olarak 1837 yılında ve ardından 1957 ve 2006 yıllarında onarım görmüştür.
“İstanbul Kanatlarımın Altında” filminin bir kısmı, çeşmenin önündeki sette çekilmiştir.
Çeşme günümüzde faaldir.
İstanbul Tophane
CEMİLE VE MÜNİRE SULTAN SARAY (ÇİFTE SARAYLAR)
İstanbul Tophane ile Kabataş arasında Fındıklıdadır.
Cemile ve Münire Sultanlar, Sultan Abdülmecid’in kızlarıdır. Salıpazarında bulunan Emnabad Sarayının yerine, Çifte Saraylar denen saraylar yapılmıştır. Çifte Saraylar: 1856-1859 yılları arasında Mimar Garabed Balyan tarafından yapılmıştır. Saraylardan biri Cemile Sultan’a ve diğeri ise Münire Sultan’a tahsis edilmiştir.
Münire Sultan Sarayı
Ölümünün ardından, bir süre Sultan Abdülaziz kızı Saliha Sultan ve daha sonra Sultan Abdülhamid kızı Adile Sultan tarafından kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul Komutanlığı olarak kullanılmıştır. 1943 yılında ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
1952 yılında Atatürk Kız Lisesi olmuş, 1972 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisine devredilmiş, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi olarak kullanılmaktadır.
Cemile Sultan Sarayı
Ölümünün ardından Sultan Abdülaziz kızı Nazime Sultan tarafından kullanılmış, 1913 yılında onarılmış ve Cumhuriyetin ilanına kadar Meclis-i Mebusan binası olarak kullanılmıştır. Buna istinaden kara tarafındaki caddenin ismi “Meclis-i Mebusan Caddesi” olmuştur. Yapı: 1926 yılında Sanayi-i Nefise Mektebu olmuş, 1948 günü yanmış sonra onarılarak 1953 yılında yeniden öğrenime açılmıştır. Yangından sonra eski binanın konturları korunarak yeni bina yapılmıştır.
İstanbul Tophane Kılıç Ali Paşa Külliyesi
KILIÇ ALİ PAŞA KÜLLİYESİ
İstanbul Tophane Mumhane Caddesinin sonunda Hamam Sokaktadır.
Kılıç Ali Paşa: Sultan II Selim ve Sultan III Murad dönemlerinde Kaptan-ı Deryalık yapmıştır. Aslen İtalyan asıllıdır ve adı Giovanni Dionigi Galenidir. Müslüman olduktan sonra “Uluç Ali” ismini almıştır. 16 yıl boyunca sürdürdüğü Kaptan-ı Deryalık görevinde birçok deniz zaferine imza atmıştır. Çeşme ve İnebahtı deniz savaşlarında, Kılıç Ali Paşa kendi filosunu kurtarmıştır.
İstanbul’a dönüşünde Sultan II Selim tarafından Kaptan-ı Derya yapılmış, Uluç lakabı da Kılıç’a çevrilmiştir. Bu yenilgiden sonra Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ile birlikte, Osmanlı donanmasını eskisinden daha güçlü bir şekilde kurmuş ve Akdeniz’e hakim olmuştur. 21 Haziran 1587 yılında vefat etmiştir.
Kılıç Ali Paşa: külliye yaptırmak üzere dönemin Sultanından arazi ve izin talep eder. Sultan “O deryaların Serdaru dur, varsın muktedirse camiini de derya üzre yapsun, ona karada bir karış yer vermem” der.
Evet bu gerçek bir öykü, bunun üzerine Kılıç Ali Paşa: Tophane rıhtımının kenarına taş, moloz ve toprak yığarak denizin doldurulmasıyla elde edilen zemin üzerine camiyi yaptırır.
Külliyenin mimarı Mimar Sinan’dır. 1580 yılında yapılmıştır.
Külliyede: cami, medrese, Sıbyan mektebi, hamam, türbe, sebil, şadırvan ve medrese yapılmıştır.
Ancak, külliyenin büyük bölümü, 1914 yılındaki yol genişletme çalışmaları sırasında değişikliğe uğramıştır.
İstanbul Tophane
Kılıç Ali Paşa Camii
Cami, yukarıdaki öyküde de belirttiğim gibi, İstanbul Tophane’de denizin doldurulmasıyla elde edilen zemin üzerine yapılmış bir tür Yalı Camiidir. Caminin yapımında: Mimar Sinan: uzun meslek yaşamının son büyük eserlerinden olmasına rağmen, küçük ölçüde Ayasofya planı ve Osmanlı Türk mimarisi unsurlarını bir arada kullanmıştır.
Ancak cami: basit bir taklit olmaktan öte, Ayasofya mimarisinin geliştirilmiş bir şeklidir. Statik bakımdan çok daha güvenli yapılmıştır.
Caminin cümle kapası üzerinde bulunan kitabesinde: 1580 yılında yapıldığı yazılıdır.
Caminin muhteşem ahşap kapı kanatları, kündekari üzerine fildişi, abanoz ve elma ağacından incecik kakmalarla, kabartmalı nakışlarla ve metal gülçelerle işlenmiştir.
Caminin içindeki renkli cam alçı pencereler olağanüstü güzeldir. Bu pencerelerin birinde, 1913 yılında Bursalı Tevfik adında bir usta tarafından yapıldığını belirten bir imza bulunmaktadır.
Son cemaat yeri, sütunlara dayanan kemerlerin taşıdığı 5 kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yeri: 16’ncı yüzyıl İznik çinileriyle bezenmiştir. Mihrabın çevresi ve kıble duvarı da çinilerle süslenmiştir.
İç kısımda ilk göze çarpan: lacivert üzerine beyazla çevrilmiş ve bütün duvarların üst kısımlarını çepeçevre kuşatan nefis çiniler üzerine nakşedilmiş kuşak yazılarıdır.
Son bir not: söylentilere göre, Don Kişot romanının yazarı Miguel de Cervantes, Osmanlı’ya esir düştüğü dönemde, bu caminin yapımında çalıştırılmıştır. İnebahtı savaşından İspanya’ya dönerken 1575 yılında bindiği kadırga Osmanlı donanması tarafından kuşatılır ve Cervantes Kılıç Ali Paşa’ya esir düşer.
Hatta bu savaşta bir elini kaybeder. Cezayirli birisi tarafından köle olarak satın alınır. Sonra birkaç yıl İstanbul’da kalıp cami inşaatında çalıştıktan sonra sahibi tarafından azat edilir ve İspanya’ya geri döner. Romanlarında esaret günlerini tasvir eder.
Kılık Ali Paşa Türbesi
Caminin kıble tarafındadır. Kesme taştan yapılmış, sekizgen şeklindedir. Türbenin üstünü: iç içe çift kubbe örter. Türbenin içinde: Kılıç Ali Paşa ile Uluç Hasan Paşa’nın sandukaları vardır.
İstanbul Tophane Kılıç Ali Paşa Hamamı
Kılıç Ali Paşa Hamamı
Hamam, leventlere hizmet vermesi için, 1578-1583 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Kubbesi, oldukça geniş ve görkemlidir, aynı zamanda gün ışığı geçirir. Duvarlar taş ve tuğla olarak karma örülmüştür. Hamam, son olarak uzun bir restorasyon süreci ardından tekrar hizmete açılmıştır.
Sebil
Caminin köşesinde cadde üzerindedir.
Kitabesi yoktur. Sultan Abdülaziz döneminde yol genişletme çalışmaları sırasında, Tophane köşesindeki sebilin yerinden sökülerek buraya, cami avlu duvarına bitişik olarak yeniden konuşlandırıldığı düşünülmektedir. Yani muhtemelen sebil külliyenin bir parçası değildir.
Medrese
Külliyenin bir parçası olan yapının girişi, kuzeydedir. Ancak girişin önünde zemin kodunun yükselmesi nedeniyle medrese yapısı çukurda kalmıştır. Kareye yakın plandadır. Dershane odası, tam ortadadır. Kenarları 9 metre uzunluktadır. Ayrıca 18 tane öğrenci odası bulunur. Dershane ve öğrenci odalarının önünde, avluya açılan bir revak vardır.
Yapı, tarihi süreçte birçok kez onarım görmüş, bazı odaları kullanılmış, bazı odaları ise harap durumda bırakılmıştır. Medrese içinde bulunan kütüphanedeki kitaplar, 1918 yılında Süleymaniye Merkez Kütüphanesine taşınmıştır.
Uzun yıllar Çocuk Esirgeme Kurumuna devredilmiş ve Dispanser olarak kullanılmıştır. Bu sırada büyük değişiklik yapılmıştır. 1995 yılında yapı tahliye edilmiştir.
Günümüzde kendi haline terk edilen yapı kapalı tutulmaktadır.
Fatih dönemi sonrasında İstanbul Kasımpaşa vadisindeki iskanın hızlandığı görülür. Kıyı kesiminde kurulan Tersane ve Ok meydanında yapılan düzenleme çalışmaları: bağ ve bostanlarla kaplı Kasımpaşa vadisinin hızla yerleşime açılmasına sebep oldu.
Fatih Sultan Mehmet dönemine, Kasımpaşa’nın Beyoğlu’na doğru yükselen yamaçları ise mezarlık alanı olarak kullanılmak üzere ayrıldı. Bu durumun muhtemelen, Galata’da bulunan gayrimüslim yerleşkesinin yeni iskana açılan Kasımpaşa’ya doğru büyümesi ve onunla birleşmesini önlemeye yönelikti.
Yörenin bir diğer özelliği de Osmanlı donanmasının merkezi olmasıdır. 16’ncı yüzyılda burada Osmanlı imparatorluğunun ana tersaneleri bulunuyordu. Ayrıca yine bu bölgede bulunan İstanbul’un en görkemli saraylarından “Aynalıkavak Sarayı” vardı ve çok ünlüydü.
İstanbul Kasımpaşa
Burada Tersanelerin kurulmasıyla, bölge “Tersane Has bahçesi” olarak isimlendirilmiş ve zamanla yapılan kasırlar, tam bir sanat harikası olarak bölgeyi süslemiştir. Tersane nedeniyle, bölgede yapılan bina gurubuna “Tersane Sarayı” denilmiştir. Ancak, bu yapı gurubundan günümüze sadece yukarıda sözünü ettiğim “Aynalıkavak Kasrı” ulaşmıştır.
Semtin isminin kökenine gelince: Kanuni Sultan Süleyman’ın komutanlarından olan “Güzelce Kasım Paşa”: I. Viyana kuşatmasında savaşmış ve 1530 yılında Buda şehrinin savunmasında görev almıştır. Bu yüzden, Kanuni, yerleşmesi için Haliç’in kuzey sahilindeki bu bölgeyi “Kasım Paşa” ya vermiş ve bölge onun ismiyle anılmaya başlanmıştır. Güzelce Kasım Paşa, semtte bir cami ve medrese yaptırmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Kasımpaşa Tersaneleri
İstanbul’da ilk tersane, Haliç kıyısında Kasımpaşa’da kurulmuştur.
Haliç’in seçilmesinin başlıca sebepleri: Haliç’in rüzgar almaması ve derin olmasıdır.
İstanbul tersanesi: Haliç’in kuzey kıyılarını kaplamıştır ve Akdeniz’in en büyük tersanesi olmuştur.
İlk önceleri askeri işlevi olan tersane, Cumhuriyetten sonra yük ve yolcu gemisi yapımına yönelmiştir.
Günümüzde: Haliç’te Kasımpaşa’dan başlayıp, Hasköy’e kadar uzanan kıyıda: askeri ve kamu sektörüne ait 4 tersane bulunmaktadır. Özel tersaneler ise, Tuzla’ya taşınmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Bölgedeki en büyük tersane: Sultan I Selim zamanında, Kasımpaşa ve Hasköy arasında kurulmuştur. Tersane inşaatına 1515 yılında Kaptan Paşa Cafer Paşa zamanında başlanmıştır.
Bu tersane, Kanuni Sultan Süleyman döneminde iyice genişletilmiştir.
Ayrıca: Güzelce Kasım Paşa tarafından tersane çevresine: cami, medrese, hamam gibi tesisler yapılmıştır.
Güzelce Kasım Paşa nedeniyle, tersanenin ismi “Kasımpaşa Tersanesi” olmuştur.
1571 yılında İnebahtı yenilgisinden sonra Sultan II Selim tarafından, buraya yeni bir tersane yaptırılmıştır. Sekiz kemerli ve Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılan bu tersaneye, diğer tersaneden ayrılması için “Yeni Tersane” ismi verilmiştir.
Böylece, Haliç’in kuzey kıyısında, Azapkapı’dan Hasköy’e kadar geniş bir bölge, tersanelerle dolmuştur.
İstanbul Kasımpaşa
Gelelim günümüze
Tarihi İstanbul tersanelerinden, günümüze çok az yapı kalmıştır.
Osmanlı döneminde “Tersane-i Amire” adıyla faaliyet gösteren tersane, tarihi süreçte bölünerek günümüzde 3 bölüme ayrılmıştır. Bunlar: Haliç, Camialtı ve Taşkızak tersaneleridir.
Haliç Tersanesinde: günümüzde İstanbul şehir hatları vapurlarının bakım ve onarımları yapılıyor.
Taşkızak Tersanesinde: 1827 yılında ilk yüzer havuz yapıldı. Aynı yıl ilk buharlı gemi üretildi. 1886 yılında ise ilk denizaltı gemileri inşa edildi. Bugün burada bulunan tarihi 3 kuru havuz günümüze dek kullanılmaktadır.
Camialtı ve Taşkızak tersaneleri: 2013 yılında “Haliç Port” denen Haliç Yat Limanı ve Kompleksi isimli bir projeye dahil edilmiştir. Son durumunu bilmiyorum.
Yine duyduğuma göre, tersanelerin bulunduğu bu alanda “Bilim Merkezi” yapılacakmış.
İstanbul Kasımpaşa
BEDRETTİN MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 2 km uzaklıktadır.
Mahalle: Şişhane ve Kasımpaşa arasındadır. Fatih Sultan Mehmet zamanında, Gelibolu yarımadasından, Haliç Tersanesinde çivici olarak çalıştırılmak üzere getirilen Romanlar, bu mahalleye yerleştirilmiştir.
Son yıllarda mahalle Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü burada İstanbul’un fethinden sonra 1513 yılında Osmanlının ilk kurduğu yerleşim yeri vardır. Semtin gelişimi tersane kurulmasıyla başlamış ve hızla devam etmiştir. Mahalle ismini “Şeyh Bedrettin” den almıştır.
İstanbul Kasımpaşa
BEDRETTİN CAMİİ
İstanbul Kasımpaşa Bedrettin Camii Sokaktadır.
Sultan II Beyazıt döneminde, Kaptan Bedrettin Mahmut Reis tarafından, 1509 yılında yapılmıştır. Caminin tek şerefeli minaresinin kaidesinde 1878 yılı yazılıdır. Bu minare orijinal haliyle günümüze ulaşmıştır.
Minare: kesme taştan, kare bir küp üzerine yerleştirilmiştir. Yuvarlak gövdelidir. Korkuluğu demir parmaklıklıdır. 1998 yılındaki onarım sırasında, cami, minare hariç tamamen yeniden yapılmıştır. Caminin onarımı sırasında, eski bir mihrap bulunmuş, o da camiye yerleştirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
LOHUSA SULTAN TÜRBESİ
İstanbul Kasımpaşa Refik Saydam Caddesindedir.
Türbe önündeki kitabeye göre, Lohusa Sultan, 1647 yılında vefat etmiştir, ancak hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgi yoktur. Türbe yapısı: yol kenarında, kare planlı, kubbelidir. Ayrıca işçiliği göz alıcı şekilde güzeldir. Binanın üstünde küçük bir kurşun kaplı kubbe bulunur. Türbede günümüzde üç tane sanduka bulunmaktadır. Bu sandukaların kimlere ait olduğu bilinmemektedir.
1940’lı yıllarda, Küçük Mezaristan kabristanı içinde bulunan türbe, bölgede yol ve park çalışmaları sırasında Evliya Çelebi’ye ait olduğu tahmin edilerek yıkılmadan bırakılmıştır.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde türbe hakkında şöyle bir rivayetten söz eder “Sultan III Mehmet, 1596 yılında sefere çıktığında, eşi hamile olan bir asker de sefere çağırılır.
Asker, savaştan döndüğünde, eşinin birkaç gün önce öldüğünü öğrenir. Üzüntüyle mezarı başına gider. Ziyareti sırasında, mezarda bebek sesi duyar.
Çocuğun yaşadığı anlaşılır ve mezar açılır. Rivayete göre, küçük bebek ölü annesini emerken bulunur. Annesi lohusa Sultan olarak evliyalaştırılır ve çocuk da Sultan III Mehmet tarafından saraya aldırılır, büyüyünce ünlü bir alim olur, lakabı ise “Meyyitzade” yani ”ölüden doğan” olur. Daha sonra Lohusa Hatun’un mezarı ise türbe yaptırılır.
Başkaca rivayetler ve efsaneler de anlatılıyor. Evet, türbe günümüzde “Saliha Hatun Türbesi” veya “Rahime Hatun Türbesi” olarak bilinmektedir. Osmanlı döneminde çocuğu olmayan kadınların en çok uğradığı türbelerden biridir. Türbe özellikle “Çocuğu olmayan kadınlar” tarafından ziyaret edilmektedir.
AYNİ ALİ BABA TEKKESİ-TÜRBESİ
İstanbul Kasımpaşa Ayni Alibaba Sokağındadır.
“Ali Kuzu Tekkesi” olarak da bilinir. Bu eski ve metruk yapı, Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılmıştır. “Çürüklük Tekkesi” olarak da bilinir. 1902 yılında Şeyh Mehmet Ensari tarafından yeniden inşa edilmiştir. Zemin kat duvarları moloz taş, birinci ve ikinci kat duvarları ahşaptır.
Tekkenin içinde, güneydoğu kısmında türbe vardır. Türbe: dikdörtgen planlıdır ve iki cephesi yuvarlak kemerli pencereler ile çevrilidir. İçi mavi fayans kaplıdır. Türbede: Ayni Ali Bama ve Şeyh Mehmet Ensari’nin ahşap sandukaları vardır.
(Bir not: Şeyh Mehmet Ensari’nin mezarı aslında Kulaksız Mezarlığındadır.) 1980 yılında tekke yapısı: Şeyh Muhyiddin Ensari’nın kızı mimar Fahrünissa Ensarı tarafından yapılan projeye uygun olarak restore edilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
KASIMPAŞA SOSYAL TESİSİ
Evliya Çelebi Caddesinde Cezayirli Hasan Paşa Parkı içindedir. Haliç Tersanesiyle komşudur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2004 yılında yapılmış Sosyal Tesis halkın kullanımına açılmıştır. Tesiste 600 metre karelik açık alan ve 250 metre karelik restoran bölümü vardır. Aynı anda 325 kişiye hizmet verilebilmektedir.
CAMİİKEBİR MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 2 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa Büyük Camii
KASIMPAŞA BÜYÜK CAMİİ
Kasımpaşa Cami Sokaktadır. Cami aynı zamanda “Cami-e Kebir” yani “Büyük Cami” olarak da bilinir.
Ahşap cami, 1540 yılında Güzelce Kasım Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Caminin kıble duvarı, eskiden büyük kayıkların Piyele Paşa’ya ulaşması için genişletilen kanala bakıyordu. Bu dere yatağı, 19’ncu yüzyılda dolmuş ve günümüzde Bahriye Caddesi olarak isimlendirilmektedir.
Ancak bu cami, 1702 yılında yangın sonucu tamamen yok olur ve 1708 yılında Sultan III Ahmet tarafından yenilenir. 1721 yılında cami yeniden Feyzullah Bey tarafından yenilenir. Yeniden yaptırılan cami de yine yangın sonucu harap olur. Bunun üzerine, Sultan Abdülaziz, 1864 yılında camiyi tamir ettirir.
İstanbul Kasımpaşa
Bu yeni yapılan cami: kare planlı, tek kubbeli ve 2 minarelidir. İkinci minare, sonradan yani bu onarım sırasında eklenmiştir. Çünkü daha önce bir vezir camisi olarak tek minareli inşa edilen cami, bu tarihte Padişah tarafından yeniden yapılınca 2 minareli padişah camii haline getirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa Büyük Camii Minaresi
Burada minarelerle ilgili ilginç bir durum var. Minareler Arap mimarisi örneklerinde olduğu gibi üstü kapalı yapılmıştır. Çünkü Kasım Paşa’nın Mısır valiliğine gönderme yapılmıştır. Ancak bu minareler onarımlar sırasında yok edilmiştir. 2006 yılında ise minareler yine eski haline getirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
Gelelim caminin mimari özelliklerine:
Cami kare planlıdır. Merkezi kubbelidir. Kütlesi, dört ana kemere oturmuştur. Dışarıdan bakıldığında bir küp gibidir. Caminin önünde, giriş revağı vardır. Minber ve vaaz kürsüsü mermerdendir. Mermer mihrabın iki yanında: 19’ncu yüzyıl sonunda Salih Paşa tarafından hediye edilmiş, 10 tane şamdan sıralanmıştır.
Caminin iç bölümü, 19’ncu yüzyılda kalem işleriyle süslenmiştir. Kubbe içindeki madalyonların içinde ise, gül demetleri vardır. Yekpare mermer sütunlar üzerinde, hünkar mahfeli yükselir. Caminin önünde bir şadırvan bulunmaktadır.
Bu şadırvan, 1870 yılında Baş yoklamacı Ömer Efendi tarafından, annesi Esma Hanım için yaptırılmıştır. Avluda bulunan çeşme, 1737 yılında Feyzullah Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Cami son olarak 1991 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa Cezayirli Hasan Paşa Çeşmesi
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA ÇEŞMESİ
İstanbul Kasımpaşa Büyük Camiine çok yakındır.
Mermer kitabesi vardır. Kitabesine göre, 1780 yılında Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitabenin orta kısmında, üst üste yerleştirilmiş, iki tane vazo içinden çıkan çiçek motifleriyle dekore edilmiştir.
Kitabenin üstünde, yan yana üç tane kabartma fener motifi bulunur, ortadaki diğerlerinden büyüktür.
Çeşme, kesme taştan ve Barok üslubunda yapılmıştır. Üstü düz çatı ile örtülüdür. Haznesi harap durumdadır. Ön cephesi mermer kaplıdır. Yüksek mermer cephesinin üstü bir saçakla kapatılmıştır. Çeşme bulunduğu sokağın zemini yükselince, yol seviyesinin altında kalmıştır.
Çeşmenin önünü, günümüzde merdivenle inilmektedir. Çeşme 2013 yılında onarılmış ve şebeke suyu bağlanmıştır. (Son bir not: Cezayirli Hasan Paşa, Kasımpaşa semtinde, bu çeşmeye ilaveten birkaç çeşme daha yaptırmıştır, ancak bunlar günümüzde harap haldedir.)
İstanbul Kasımpaşa
KASIMPAŞA BÜYÜK HAMAMI
İstanbul Kasımpaşa Tabakhane Caddesindedir. Potinciler Sokaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
Hamam: 1540 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kadın ve erkekler için ayrı bölümler vardır. 2017 yılında hamamda büyük bir yangın meydana gelmiş ve hamam büyük ölçüde hasar görmüştür.
İstanbul Kasımpaşa
TARİHİ KIZILAY MEYDAN HAMAMI
İstanbul Kasımpaşa Kızılay Meydanı Dörtkuyu Caddesi Sarnıç Sokaktadır.
Hamam, 1800’lü yıllarda yaptırılmıştır. Çifte hamamdır yani kadınlar ve erkekler bölümleri vardır. Çifte hamamlar genellikle sırt sırta inşa edilmiştir, erkekler kısmı kuzeye, kadınlar kısmı güneye yerleşmiştir. Erkekler ve kadınlar kısmı birbirinin simetriğidir. Birbirinden farkları, giriş kısımlarının değişik şekilde düzenlenmesidir. Soyunmalık kısmı üstü kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ortasında aydınlık feneri bulunur.
İstanbul Kasımpaşa
CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞA KIŞLASI-KALYONCULAR KIŞLASI
Kışla, Osmanlı imparatorluğunda modern kışla mimarisinin ilk örneklerinden birisidir. Kasımpaşa iskelesindedir.
Kışla binası: 1782 yılında Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından kendi imkanları ile yaptırılmıştır. Zemin ve iki kattan oluşan kışla binasının avlusunda, Cezayirli Gazi Hasan Paşa kışlası camisi vardır. Kışlada toplam 99 oda bulunmaktaydı. Deniz erlerinin eğitimi için, kışla binası yaklaşık 100 yıl boyunca kullanılmıştır.
Bina: II Meşrutiyetten sonra, “Evsad-ı Cedide Mektebi” isminde, acemi deniz erlerinin eğitimi için kullanılmıştır. Daha sonra burada Deniz Talim Taburu ve Deniz Talim Alayı yerleşir.
Kışlayı yaptıran “Palabıyık” lakaplı Cezayirli Gazi Hasan Paşa ile ilgili ilginç bir ayrıntı: evcilleştirdiği bir aslan ile dolaşıyordu.
1790 yılında öldüğünde çok az bir serveti vardı, çünkü mal varlığının hepsini kamu binaları (örneğin bu kışla gibi) yapımında harcamıştır. Maalesef günümüzde mezar yeri bilinmemektedir.
Kışla: 1813 ve 1882 yıllarında onarım görmüştür. Bu onarımlarda: birinci ve ikinci katlar arasındaki tuğla duvarlar yıkılarak genişletme yapılmıştır. Böylece koğuşlar 100 kişi kapasiteli yapılmıştır.
1950 yılındaki onarımda ise, döşemeler betonarme olmuş, kapı ve pencereler değiştirilmiştir.
2009 yılında yapının son restorasyonu, İl Özel İdaresi tarafından yapılmıştır.
Gerek kışla ve gerekse caminin restorasyon çalışmaları sırasında, Yıldız Teknik Üniversitesinden bilirkişi olarak kışlanın taşıyıcı sistemi hakkında rapor talep edilmiş, raporda: kışlanın taşıyıcı sisteminin 1966 yılındaki restorasyonda betonarmeye dönüştürüldüğünü yani özgün yapı malzemesinin kalmadığı belirtilmiştir.
Sonuç olarak ise, kışlanın betonarme olarak yeniden inşa edilmesinin en doğru tercih olacağı bildirilmiştir. Böylece yapı hakkında, İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma kurulu tarafından yıkım için izin verilmiştir. Bunun üzerine Kuzey Deniz Saha Komutanlığı bünyesinde olan kışla binası sessiz sedasız yıkılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA KIŞLA CAMİİ
İstanbul Kasımpaşa İskele Caddesi üzerinde, Kalyoncular Kışlası içindedir.
Cami: Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından Kalyoncular Kışlası yaptırılırken, 1782-1783 yılları arasında yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemin barok anlayışına uygun yapılmıştır. Harime geçişi sağlayan kapı üstünde: kitabe vardır. Harim kısmı üstü kurşun kaplı bir kubbe ile örtülmüştür.
Kubbe içi kasnakta: bitkisel ve geometrik desenli kalem işi süslemeler vardır. Mahfilin ahşap tavanının yıldız motifli göbeği vardır. Hünkar mağfilinin demir şebekesi, altın yaldızlıdır.
TURABİ BABA TÜRBESİ
Turabi Baba Caddesinde Kasımpaşa Camisinin denize bakan tarafındadır.
Mehmet Turabi Efendi: Tersane-i Amire’de çalışan Osmanlı gemicilerinden birisidir ve aynı zamanda bir Şeyhtir. 1812 yılında ölmüştür. Ölmeden önce, bir tekke ve yanına türbesini yaptırır. Ancak 20’nci yüzyılda çıkan bir yangın sonucu tekke tamamen yanar, türbe kurtulur.
Türbe: düz çatlı ve dikdörtgen planlıdır. Türbenin Haliç’e bakan cephesinde bir çeşme ve onun her iki yanında üçer pencere vardır. Türbenin içindeki tavan: eski gemi direklerinden yapılmış desteklere dayanmaktadır.
Burada, Tersaneden çıkmış demir raylar kullanılmıştır. Böylece, hiçbir yapıda görülmeyen orijinal bir mimari ortaya çıkmıştır. Türbe içinde, Turabi Baba ile birlikte, 13 mezar bulunmaktadır.
Tekke binası her ne kadar günümüzde olmasa da, biraz değinmekte yarar var. Çünkü tekke binası, İstanbul’un işgali sırasında, milli mücadele için asker ve cephane toplanmasında önemli bir merkez olarak kullanılmıştır. Daha sonra Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasının ardından, bina Kasımpaşa Güreş Kulubü binası olarak kullanılmış ve 1927 yılında buradan yetişen genç güreşçiler Dünya Şampiyonu olmuştur.
Bunun üzerine Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk: gençlere okunması için “Gençliği Hitabesi” ni tekkeye gönderir ve hitabe okunarak törenle tekkenin duvarına asılır.
1975 yılında büyük bir yangın yaşanır, bina yangında hasar görür, sonrasında ise bakımsızlık nedeniyle çöker, ancak türbe sağlam kalarak günümüze ulaşır. 2007 yılında Beyoğlu Belediyesi tarafından, Tekke binası aslına uygun olarak yeniden yaptırılır ve “Turabi Baba Kütüphanesi” olarak hizmete açılır.
İstanbul Kasımpaşa
BAHRİYE NEZARETİ BİNASI-KUZEY DENİZ SAHA KOMUTANLIĞI BİNASI
Turabi Baba türbesine 150 metre mesafededir. Turabi Baba Caddesi Cezayirli Hasan Paşa Parkındadır.
Burası aynı zamanda: “Bahriye Nezareti Binası” yani “Divanhanesi” olarak da bilinir. Kasımpaşa bölgesinde tarihi süreçte toplam 5 tane Divanhane binası yapılmış, bunlardan sadece 1 tanesi günümüze ulaşmıştır. Eskiden Bahriye Nezareti Dairesine “Divanhane” denirdi.
İstanbul Kasımpaşa
1839 yılında Tanzimattan sonra bahriyede geniş ıslahat hareketlerine girişilmiştir. Bunların başında ise, Osmanlı devlet teşkilatında olan Kaptanpaşalık müessesi bitirilmiş ve yerine 1867 yılında “Bahriye Nezareti” kurulmuştur. İlk Bahriye Nazırı Hakkı Paşa’dır.
Bina
Bina: Sultan Abdülaziz döneminde, 1864-1868 yılları arasında Mimar Sarkis Balyan tarafından inşa edilmiştir. Bina: kurmay subay yetiştirmek üzere “Erkan-ı Harbiye-i Bahriye Mektebi” yani “Deniz Harp Akademisi” olarak kurulmuştur.
İstanbul Kasımpaşa
Bina: denize çakılan 7 bin kazık üzerine yapılmış dolma alana inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlıdır ve merkezindeki kare sofa ile sofanın çevresinde yerleştirilmiş mekanlardan oluşur. Cephede ve sofanın altında: at nalı biçimli kemerler ve sütun başlıkları görülür.
Bunlar yapıya Oryantalist bir hava verir. Bina 2 katlı olup, uzun kenarı, Haliç kıyısına paralel yerleştirilmiş, dikdörtgen bir kütleye sahiptir. Ortasında: camla örtülü dikdörtgen bir iç avlu bulunur. Birinci katta: Haliç cephesine bakan bölümde, Hünkar Dairesi oluşturulmuştur.
Bahriye Nazırları ise, binanın “Hünkar Dairesi” nde çalışmışlardır. Hünkar Dairesinde büyük salondaki 134 metre olan halı, 1898 yılında Hereke Fabrikasında dokunmuştur.
İstanbul Kasımpaşa
1877 tarihinde toplanan İstanbul Konferansı müzakereleri bu binada yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde, İngilizlerle yapılan Musul Müzakereleri de burada yapılmıştır. Bu toplantılar, Hünkar Dairesinin Kasımpaşa iskelesi tarafındaki köşe salonunda düzenlenmiştir.
İstanbul Kasımpaşa Bahriye Nezareti Binası-Kuzey Deniz Saha Komutanlığı binası.
1926 yılında Cumhuriyet tarihinin ilk “Denizaltıcılık Kursu” burada açılmıştır.
1953 yılında, bina “Kuzey Deniz Saha Komutanlığı” binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.
İstanbul Kasımpaşa Aynalı Kavak Kasrı
AYNALIKAVAK KASRI
İstanbul Kasımpaşa Camiikebir Mahallesi Aynalı Kavak Caddesindedir. Taşkızak Tersanesinin arkasında Haliç’in kıyısındadır.
Bizans döneminde, yemyeşil bir mesire yeri olan bu alan o dönemde “Pegai” yani “Kaynaklar” ismiyle bilinmektedir ve buna bağlı olarak, bölgenin suyunun çok bol olduğu anlaşılmaktadır. Bizans imparatorları, burayı dinlenme yeri olarak kullanmıştır.
Fetihten sonra ise, Fatih Sultan Mehmet’den başlayarak, birçok padişah da buraya ilgi göstermiştir. Ardından: Osmanlı devlet tersanesi’nin Kasımpaşa’ya kurulmasıyla: buralara genel anlamda “Tersane Has Bahçesi” ismi verilmiştir.
Yöredeki ilk ahşap saray: Sultan I. Ahmet döneminde yaptırılmıştır. Bu saray yani Aynalıkavak kasrı: Sultan III. Ahmet döneminde yeniden düzenlenmiş, genişletilmiş ve günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur. Sultan III. Ahmet, Lale devrinin sultanı olarak tanınır ve burası zamanla padişahların Lale Festivalini kutladıkları en popüler yer haline gelmiştir.
Sultan III. Selim, burayı çok sevmiş ve restore ettirmiştir. Hatta: şair ve bestekar olan Sultan, yine bu kasırda kendi eserlerinden oluşan konserler düzenlemiştir. 19 yüzyıla gelindiğinde, Sultan I. Mahmut yapıyı tamir ettirmiş ve bahçeleri genişletmiştir. 1784 yılında Rusya ve Osmanlı arasında imzalanan ve Rusya’nın Kırım’ı işgalini kabul eden anlaşma (Aynalıkavak Anlaşması) burada imzalanmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Evet, gelelim günümüzdeki ismiyle “Aynalıkavak Kasrı” na:
Mimari Özellikleri
Aynalıkavak Kasrı: bu bahçede bulunan 6 köşkten biridir ve günümüze gelen tek örnektir.
İstanbul Kasımpaşa
18 yüzyıl mimarlık örnekleri arasında yer almaktadır. Çok pencereli ve zarif bir yapıdır. Pencerelere “Yesari” nin talik hattı ile yazılmış kasrı ve dönemin tanınmış şairleri olan Şeyh Galip ve Enduruni Fazıl’ın Sultan III. Selim’i öven şiirleri dolanır.
Osmanlı klasik mimarlığının son ve ilginç yapılarından olan kasır: deniz cephesinde iki ve kara cephesinde tek katlıdır. Kasrın en önemli odaları: Arz odası, divanhane, Sultan III. Selim’in çalıştığı beste odası ve muhteşem inci kakmalı mobilyalarla döşeli odadır.
Süsleme açısından: çağının beğenisini yansıtmaktadır. Dönemin zevkini yansıtan bezemeler görülür. Lale devri tavan süslemelerinin, İstanbul’da kalan son örneğidir. Özellikle: besteci Sultan III. Selim dönemi kültürünün, pek çok ögesini barındırmaktadır.
Öyle ki bu kültürün başlıca simgesi olan sedir ve sedirimsi kanape, mangal, kandil gibi mobilyalarla döşeli odalar, günümüzde yok olmuş bir hayat tarzının görünümlerini sergilemektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Aynalıkavak kasrından söz etmiş ve kasrın Fatih Sultan Mehmet döneminde yapıldığını yazmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
1718 yılında imzalanan Pasarofça Anlaşmasından sonra Sultan III Ahmet döneminde Venedik’ten aynalar gönderilir. Bu büyük Venedik aynaları Sarayı dekore etmekte kullanılır. Divanhane’nin aynalara benzeyen dış cephe bölümleri, bu yüzden halk arasında bu yapının “Aynalısaray” veya “Aynalıkavak Sarayı” olarak isimlendirilmesine neden olmuştur.
Yapının alt katları hizmet odalarıdır. Üst katta ise salonlar vardır. 18’nci yüzyıl Osmanlı mimarisinin oldukça güzel bir örneğidir.
Müze
Yapı 1984 yılında çeşitli düzenlemeler yapılmış ve müze-saray olarak ziyarete açıktır.
Yapının zemin katında: Sultan III Selim’in besteci özelliğine istinaden Topkapı Sarayı müzesinde bulunan görsel kaynaklar ve çeşitli çalgıların bir araya getirilmesiyle oluşan “Türk Çalgıları Sergisi” bulunmaktadır.
Bahçe
Kasrın bahçesinde, yaz aylarında kafeterya açılmakta, ayrıca “Aynalıkavak Konserleri” düzenlenmektedir. Bu konserlerde klasik Türk sanat müziği eserler icra edilmektedir.
İstanbul Kasımpaşa
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA PARKI VE ANITI
İstanbul Kasımpaşa Turabi Baba Caddesindedir. İBB Sosyal Tesislerinin hemen yanındadır.
Kasımpaşa Haliç Parkı: 1977 yılında odun depoları kaldırılarak halka açık bir park yapılmıştır. Park alanında: çocuk oyun alanı, yürüyüş ve koşu alanı ve bir anıt bulunmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa Cezayirli Hasan Paşa Parkı ve Anıtı
1985 yılında park alanına: Haluk Tezonar tarafından yapılan Cezayirli Hasan Paşa heykeli dikilmiştir. Heykelde, paşanın yanında evcilleştirdiği aslanı da bulunmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
TARİHİ KASIMPAŞA FIRINI
Bahriye Caddesindedir.
Özellikle galetası tavsiye edilen bir yerdir. Bir diğer öne çıkan ürün “kandil simidi” dir.
HACIAHMET MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
HACI AHMET CAMİİ
Karakol Sokağındadır.
Hacı Ahmet: Kanuni Sultan Süleyman döneminin Hasırcı Başısıdır. Caminin, muhtemelen 1540’lı yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Ancak yapı 1955 yılında yöre halkı tarafından tamamen yeniden yapılmış, minaresi de yenilenmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ EK HİZMET BİNASI
İstanbul Kasımpaşa Muhsin Ertuğrul Caddesindedir.
FERİT GÜLERYÜZ PARKI
Kurdoğlu Yokuşundadır.
İstanbul Kasımpaşa
HACIHÜSREV MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul il merkezine 4 km uzaklıktadır.
Buraya adını veren kişinin: İstanbul’un fethi sırasında gemilerin Haliç’e indirilmesini kolaylaştıran yağlama yöntemini bulan kişi olduğu rivayet edilmektedir.
Semt: yakın çevredeki diğer yerleşim yerlerine göre daha yüksekte olduğundan, bir zamanlar Kasımpaşa tersanelerinde görev yapan denizci paşaların, burada konaklar yaptırdığı söylenir.
1991 yılında mahallenin ismi, halkın isteği ile “İstiklal Mahallesi” olarak değiştirilmiştir. Evet günümüzde burası İstanbul şehrinde Sulukule ile birlikte en önemli Roman yerleşimidir.
HACI HÜSREV CAMİİ
Paşalı Hasan Sokaktadır.
Cami 1640’lı yıllarda Osmanlı devlet adamlarından Hacı Hüsrev tarafından yaptırılmıştır.
Çatısı ahşaptır ve kiremitle örtülmüştür. Caminin tahtadan olan minberi, Hacı Hüsrev torunu Fatma Hatun tarafından yaptırılmıştır. Minaresi, tuğladandır ve tek şerefelidir. Camide, mihrabın yanındaki mezarın “Hacı Hüsrev”e ait olduğu söylenmektedir.
KADI MEHMET EFENDİ MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine yakındır. İstanbul il merkezine 3 km uzaklıktadır.
TAHT KADISI MEHMET EFENDİ MESCİDİ
Bahariye Caddesi kuzeyinde Tahta Kadı Caddesindedir.
Bu bölge Müslüman yerleşmesinin ilk çekirdeğini oluşturur. Taht Kadısı Mehmet Efendi, bu mescide ilaveten aynı tarihlerde Kağıthane civarında bir de zaviye yaptırır. Bu zaviye, Kağıthane’nin ilk Türk devri yapısıdır.
Evet, buradaki ilk cami, 16’ncı yüzyılda Kadı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde görülen cami ise 1962 yılında Faik Demircan tarafından yeniden yaptırılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
YELDEĞİRMENİ CAMİİ
Bahriye Hastanesi Arka Sokaktadır.
Cami: 1889 yılında Abdülkerim Efendi Mescidi üzerine (mescidin yapım tarihi 1591) Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın kızı Sabiha Hanım tarafından yaptırılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Cami, 18’nci yüzyılda: kuzeyinde inşa edilmiş yapı ile birlikte hem mahalleye hem de Bahriye Mektebine hizmet etmiştir. Caminin kuzeyinde bulunan yapı, Sıbyan Mektebi olarak yapılmış ancak zaman içinde işlevini yitirmiş ve günümüzde konut olarak kullanılmaktadır. Caminin tek şerefeli minaresi, 1978 yılında yontma taştan yeniden yapılmıştır.
KAPTAN PAŞA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
AĞAÇLARLARALTI PARKI
Zincirlikuyu Caddesindedir.
KÜÇÜK PİYALE MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
KÜÇÜK PİYALE CAMİİ
Zincirlikuyu caddesindedir.
Cami, Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından 1564 yılında yaptırılmıştır. Mimar Sinan eseri Büyük Piyale Paşa camiinden 7 yıl önce yaptırılmıştır.
Ancak, 1989 yılında cami yıkılarak, tamamen yeniden yapılmıştır. Yani günümüzde görülen caminin tarihi bir özelliği yoktur.
İstanbul Kasımpaşa
GEDİKABDİ PAŞA CAMİİ
Zincirlikuyu caddesi ve Gedik Abdi Camii çıkmasının kesiştiği yerdedir.
İstanbul Kasımpaşa
Cami 1621 yılında Kaptan-ı Derya Gedik Abdullah Ağa Vakfı tarafından yaptırılmıştır. Yapı, kare planlı ve ahşap yapılıdır. Çavuşzade Mustafa Efendi tarafından konulan Mihrap mermerdir. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Minaresinde tek şerefe vardır. 1906 yılında cami, Sultan II Abdülhamit döneminde esaslı bir onarım görür. Günümüzdeki görünümünü bu onarımda almıştır. 1970 yılında çatısı yenilenmiştir. 1981 yılında ise ayrıntılı restorasyon yapılır. Caminin küçük haziresinde Abdullah Ağa’nın yeşile boyanmış mezarı bulunmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
GEDİK ABDULLAH AĞA ÇEŞMESİ
Gedik Abdi Paşa camiinin köşesindedir.
Gedik Abdi Kaptan tarafından 1621 yılında yaptırılmıştır. Çeşmenin üstü eski şeklini kaybetmiştir, günümüzde beton yığını görüntüsündedir. Teknesi yol seviyesinin altında kalmıştır, günümüzde suyu akmamaktadır. Üzerinde ahşap bir saçak ve kurşun kaplı çatı bulunur. Ayna taşının üstünde kitabesi vardır. 1892 yılında tamir görmüştür. Sebilin üstünde halen tamir kitabesi vardır.
İstanbul Kasımpaşa
TARİHİ İNEBOLU KÖY PAZARI
Donanma Caddesindedir. Zabıta Müdürlüğünün hemen arkasındadır.
Bu Pazar yerinde satılan organik ürünler. Kastamonu İnebolu ilçesinden toplanarak buraya getiriliyor ve satışa sunuluyor. Pazar: Pazar günleri kuruluyor.
Evet, ben pazarın adresini verdim, muhteşem bir Pazar, ama özellikle sabah saatlerinde gitmeniz gerekiyor çünkü ürünlerin birçoğu, sabah saatlerinde burayı dolduran restorancılar ve diğer müşteriler tarafından satın alınıyor, yani geç saatlerde giderseniz bir şey bulamazsınız, bence bir Pazar günü burayı mutlaka ziyaret ediniz.
KULAKSIZ MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır. Burada Kulaksız Mezarlığı vardır.
İstanbul Kasımpaşa
HAŞİMİ SEYYİD EMİR OSMAN EFENDİ CAMİİ
Kadımehmet Caddesindedir. Kulaksız Camii olarak da bilinir.
Cami Sivaslı Seyyid Haşimi Emir Osman tarafından 16’ncı yüzyılda yaptırılmıştır. Seyyid Osman aynı zamanda Kulaksız Mahallesinin kurucusudur. Seyyid Osman Efendi’nin saçı uzun olduğundan cami halk arasında “Saçlı Emir Efendi Camii” olarak da bilinir.
Kare planlı ve ahşap çatılıdır.
İstanbul Kasımpaşa
Minaresi tek şerefelidir, taş ve tuğladan yapılmıştır.
Cami, 1985 yılında büyük bir onarım geçirmiştir. Sadece minaresine dokunulmamıştır.
Seyyit Osman Efendi, 1595 yılında vefat etmiş ve caminin yanındaki türbeye defnedilmiştir.
Caminin haziresindeki türbede: Haşimi Emir Osman, halefleri ve bunların aile fertlerine ait 16 ahşap sanduka vardır.
Ayrıca: caminin avlu kapısı yanında bir çeşme bulunmaktadır. Bu çeşme, 1620 yılında Sadrazam Çelebi Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır.
HAŞİMİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ-TAŞÇILAR TEKKESİ
Caminin yanındadır.
Belgelerde “Seyyid Osman Efendi Zaviyesi” olarak geçer. Bazı kayıtlarda ise “Taşçılar Tekkesi” olarak geçer. Tekke “Seyyid Osman Efendi” tarafından yaptırılmıştır.
PİYALE PAŞA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 2 km ve İstanbul şehir merkezine 5 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
PİYALE PAŞA KÜLLİYESİ
Kasımpaşa Zincirlikuyu Caddesindedir.
Cami Sultan II Selim damadı Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan külliyenin bir parçasıdır. 1573 yılında yaptırılan külliyede: cami, medrese, tekke, türbe, hazire, sıbyan mektebi, sebil, çarşı ve hamam bulunmaktadır. Yapıldığı zaman deniz kıyısındaydı. Günümüzde: medrese, tekke, sıbyan mektebi ve çarşıdan herhangi bir kalıntı kalmamıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Cami
Arsanın ortasında cami bulunuyor. Bir zamanlar caminin kuzeyinde, medrese ve tekke hücrelerinin sıralandığı avlu varmış.
Evet cami: dikdörtgen planlıdır. Taş ve tuğladan yapılmıştır. Harimin üzeri, 6 eşit büyüklükte kubbe ile örtülmüştür. İç bölümde, ikinci sıra pencere üstlerinde, harimi dolaşan çini ayet kuşağı görülür. Mihrap: tamamen bitkisel süslemeli İznik çinileriyle kaplanmıştır.
Mihrabın yüzeyini kaplayan çiniler birbirinden farklı bitkisel kompozisyonlar gösterir. Hepsi sır tekniğiyle imal edilmiş olan bu çinilerin büyük çoğunluğu beyaz zeminlidir.
Bu çiniler tam bir sanat eseridir. Ancak bu orijinal çiniler maalesef çalınmıştır. Günümüzde bunların yerine, yeni tarihli kötü taklitleri yerleştirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
Minare: kuzeyde mihrap eksenindedir. Farklı konumu dikkat çeker. Sanki bir kemer üzerine oturuyormuş izlenimi verir. Tek şerefelidir. Kurşun kaplı bir külahla biter. Şadırvan, doğu yönünde platformun yan cephesindedir. Caminin en ilginç yönü: denizci olan banisinin katkısı ile güverteleri ve seren direğiyle bir gemiye benzetilmek istenmiş olmasıdır. Mihrap ekseninde yükselen minaresi ve iki katlı galerileriyle dış görünüşü şaşırtmakta ve bu benzetmeyi yapmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
Türbe
Piyale Paşa: caminin arkasındadır. Türbe yapısı, düzgün küfeki taşından, sekizgen prizme biçiminde yapılmıştır. Üstü basık bir kubbeyle örtülüdür. Türbenin içinde ve dışında süsleme yoktur.
Türbenin içinde 3 ahşap sanduka ve 11 beyaz mermer lahit vardır. Bu lahitler renkli kalem işleriyle süslenmiştir. Ancak üstlerinde yazı ve tarih yoktur. Bitkisel motiflerle süslenmiştir.
Bu mezarlarda paşa ve oğlu, oğlunun çocukları ve torunları yatmaktadır.
Türbeyi oldukça geniş bir hazire kuşatmaktadır. Külliyenin Sıbyan mektebi, yapıldığı dönemde bu hazirenin sınırında bulunuyormuş. Hazirede: tasarım ve bezeme açısından ilgi çeken mezar taşları görülmektedir.
Hamam
Kalıntılarının çevresine daha sonra 19’ncu yüzyılda baruthane inşa edilmiştir.
YAHYA KAHYA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
YAHYA KAHYA CAMİİ
Orta Mektep Sokaktadır. Yahya Kethüda Mescidi olarak da bilinir.
Cami, Sokullu Mehmet Paşa’nın Kahyası Yahya Efendi tarafından 16’ncı yüzyılda yaptırılmıştır. Mimar Sinan yapısıdır. Cami, kitabesine göre yandığı için, 1893 tarihinde yenilenmiştir. Minaresi tek şerefelidir. Çatısı ahşaptır.