İstanbul Galata Kulesi

İstanbul Galata Kulesi

Galata Kulesi, farklı bir konumda, 600 yıldır, burada” İnsanlar doğuyor, ölüyor, medeniyetler değişiyor, imparatorluklar yok oluyor, yeni devletler kuruluyor ve bu abidelerimiz; tüm bu olayların en canlı tanıkları, çünkü, yıllardır aynı yerde, uzaktan tüm olanlara şahitlik yapıyorlar. İstanbul gibi, abide bir kentin başlıca anıtlarından biri de, Galata Kulesi: İstanbul’da: gerek görünümü, İstanbul silüetine katkısı ve gerekse üstünden kanat takarak uçan insan, Hazerfen Çelebi ile öne çıkıyor.

Daracık sokaklardan, yokuş yukarı çıkarken, sizi neyin beklediğine karşı bir fikriniz olsa da; yani ilk defa çıkıyorsanız Galata’ya; çevredeki tuhaf tiplere, ister istemez bakıyorsunuz. Çünkü; Galata esnafı ilginç. Yabancı turistlerden daha yabancı. Buraya ulaşmanın birçok yolu var. Ama, ben size, Beyoğlu yolundan, İstiklal Caddesinden inerek gitmenizi önereceğim. Kulenin altındaki meydanda: birkaç bakkal dükkanı ve banklar var.

Kule girişinde ise: resepsiyona benzeyen biletçileri göreceksiniz. O kadar çok otel havasına bürünmüş ki; bilet aldıktan sonra, asansöre binerken, valizlerinizin eksikliğini hissedeceksiniz. Asansörden indikten sonra, ahşap bir merdivenle çıkışa devam edeceksiniz. İnanın; Galata Kulesi hakkında yazışmış güzel bir yazı okuyacaksınız ve oraya giderken, mutlaka bu yazının bir çıktısını yanınıza alın. Galata Kulesi nasıl gezilir, nerededir, özellikleri nelerdir, hepsi burada.

Evet, Galata Kulesi, ne zaman yapılmış?

İstanbul’un en eski ve en güzel kulelerinden biridir.

Kule; Ceneviz döneminde, kule; “Torre di Cristo” yani “İsa kulesi” olarak adlandırılmıştır. Çünkü: tepesinde, 8 metrelik bir haç varmış. Bizans döneminde ise kule “MegalosPyrgos” yani “Büyük Burç” olarak isimlendirilmiştir. 

Bizans imparatoru Justinianus zamanında, 528 yılında: ağaçtan yapılmış.

Daha sonra yıkılır ve 13’ncü yüzyılda; Cenevizliler tarafından yeniden inşa edilir.

Muhtemelen; 1348 yılında; Cenevizliler tarafından; kenti çevreleyen surların 24 tane kulesi vardı ve Galata Kulesi, baş kule olarak bu 24 kuleden günümüze ulaşan tek kuledir. 

1402 yılında: Latin İstilasında, haçlılar tarafından, tahrip edilir.

Daha sonra Cenevizliler tarafından 1348-1349 yılları arasında günümüzde görülen kule yapılır.  

Gelelim Osmanlı dönemine şehir fetih edildikten sonra

Galata kulesi: Osmanlılar döneminde: yeniçeriler tarafından; zindan ve gözlem evi olarak kullanıldı.

Ancak: 1509 yılında, İstanbul’u sarsan ve “Küçük Kıyamet” adı verilen deprem de hasar görür. Sultan II. Beyazıt’ın buyruğu ile Mimar Murat bin Hayrettin tarafından onarılır.

16’ncı yüzyılda: Kasımpaşa’daki Tersane-i Amire’de çalışan Hıristiyan esirler için, barınak ve depo olarak kullanılır.

Sultan III. Murat’ın izniyle, burada, ünlü Türk Astronomu ve müneccim Takiyıddın tarafından bir rasathane kurulur. Ancak, bu rasathane; 1579 yılında kapatılmıştır.

İstanbul Galata Kulesi

Kulenin tarihi geçmişinde, en önemli olay, yine aynı yüzyılda yaşanır. Yani; 16’ncı yüzyılda, Hezarfen Ahmet Çelebi; tasarımını kendisinin yaptığı kanatlarla; bu binanın çatısından havalanmak suretiyle, Üsküdar Doğancılar Meydanı’na inmeyi başarır.

Her ne kadar, günümüzde, bu olayın yaşanmasının mümkün olamayacağı ve sadece bir hikaye olduğu söylense de: gerek Evliya Çelebi’nin yazıları ve gerekse bir kısım o döneme ait İngiliz belgelerinde; olayı doğrulayıcı kanıtlar görülmektedir. Bu insanlık tarihinde ilk uçan insanla ilgili daha ayrıntılı bilgi vermek gerekirse, şöyle denebilir.

HAZERFEN AHMET ÇELEBİ KİMDİR


Osmanlı döneminde, 17’nci yüzyılda, İstanbul’da yaşamış ve yaptığı kanatlarla uçmayı başarmış ilk havacıdır. Ünlü tasarımcı ve ressam İtalyan Leonardo Da Vinci’nin kuşların uçuşuyla ilgili yaptığı çalışmalardan etkilendiği sanılmaktadır. Galata Kulesinden uçarak boğazı geçmiştir. Hazerfan’ın arkadaşlarından Lagari Hasan Çelebi’de; ilk uçuşunu konik tepeli, içi barut dolu bir roket ile yapar. Ahmet Çelebi’ye çok bilgili olması nedeniyle “1000 bilim” anlamına gelen, Hazerfan ismi verilmiştir.

Uçmayla ilgili ilk çalışmalarında, onuncu yüzyılda yaşamış, Türk bilim adamı İsmail Cevheri’den etkilenir. Çelebi, Cevheri’nin buluşlarını dikkatle inceleyip, birçok defa denedikten sonra, 1638 yılında; Galata Kulesi’ne tırmanıp, kartal kanatlarını iki tarafına takarak, kendini rüzgara bırakmış ve Boğazı geçerek, Anadolu yakasına, Üsküdar sırtlarında Doğancılar’a inmiştir.


Bu olay büyük sansasyon yaratır. Avrupa’da ilgi ile karşılanır. İngiltere’de, bu uçuşu gösterir gravürler yapılır. Sarayburnun’daki Sinan Paşa Köşkünden uçuşu izleyen, Sultan IV. Murat; önceleri, bu işten çok memnun olur. Evliya Çelebi’ye göre; Ahmet Çelebiyi “ bir kese altınla “ sevindirir. Ancak; bu derece bilgili ve becerikli birisinin tehlikeli olacağını da düşünmeden edemez. Özellikle; Şeyhülislam tarafından aklı çelinir.

Hazerfan; Cezayir’e sürgüne gönderilir ve orada 31 yaşında ölür. Bugün; İstanbul’da önemli hava alanlarından birine; Hazerfan ismi verilmiştir. Evet, bu büyük bilgin; sırf yaptıklarının karşılığında yaşadığı bu sürgün olayı nedeniyle, genç yaşta ölüyor. Destek olunca, düşünün lütfen, belki de ne büyük başarılara imza atabilecekti.

İstanbul Galata Kulesi

Evet; daha sonraki yüzyılda; Sultan II. Mustafa döneminde (1695-1703); Şeyhülislam Feyzullah Efendi; bir Cizvit papazı ile birlikte, burada, bir gözlem evi kurmaya çalışır. Ancak; bu çabaları; 1703 yılında öldürülünce, yarım kalır.

Kule: 1717 yılından itibaren, yangın gözetleme kulesi olarak kullanılır. Yangın; ahalinin duyabilmesi için, büyük bir “kös” vurularak halk haberdar edilir. 

Sultan III Selim döneminde, 1794 yılında kulenin üst katına bir cumba eklenir.

1830 yılında yine bir yangın ve kule yine hasar görür. Sultan II Mahmut, 1832 yılında kuleyi onarttırır, bu sırada kulenin üst kısmına: dört tarafında camlı köşkler bulunan, divanhanesi, sofası ve birkaç odası bulunan bir “Cihannüma” yaptırır. Külah biçiminde olan ünlü dam örtüsüyle kulenin tepesini kapattırır. Bunun üzerine kuleye “Sultan II Murat Kulesi” ismi verilir. Bu cihannüma kısmı, 19’ncu yüzyıl başındaki yangında yanarak yok olur. 

Kulenin; konik tepesi, 1875 yılında bir fırtınada uçar ve daha sonraki restorasyon sırasında yenilenmez.

1894 yılındaki depremde yine zarar görülür.

Bundan sonra kule; 1964 yılına kadar; yangın kontrol istasyonu olarak kullanılır.

1967 yılında ise; turistik hizmete açılama kadar, restorasyon için kapalı bulundurulur. Bu restorasyon sırasında; Osmanlı döneminde yapılan değişiklikler de göz önüne alınarak, Cenevizliler dönemindeki yapıya daha uygun olması için, konik tepe tekrar eklenir.

Kulenin bugünkü ölçülerinin: Ceneviz dönemindekilerle aynı olduğu düşünülmektedir.

Kulenin Mimari Özellikleri

Kule, yığma moloz taş kullanılarak yapılmıştır. Dış cephesi, taş örgülüdür. Kule, 3’ncü katına kadar Ceneviz ve sonraki katlarda ise Osmanlı izleri taşır. Kulenin silindirik gövdesi üzerindeki pencereler, yuvarlak kemerli ve tuğla örgülüdür. Çatının altındaki seyir balkonu katını sarmalayan, metal süslemeli bir şebeke bulunur. Alt katında ise, yuvarlak kemerler ve içinde tuğla örgü yuvarlak kemerli pencereler vardır. 

Kule; Haliç kıyısından 435 m. uzaklıktadır. Denizden ise; 35 m. yüksekliktedir. Yani: Galata Kulesinin yüksekliği: 35 m. dir. Bir tepe üzerinde kuruludur. Yerden çatısının ucuna kadar olan yüksekliği ise: 69.90 m. dir. Yapılan statik hesaplamalara göre, kulenin ağırlığı 10 bin tondur. Kulenin çapı ise 165 metredir. 

Giriş kısmı: kulenin kuzeyinde; iki taraftan kıvrılarak gelen mermerden yapılmıştır. Girişteki kitabede: Pertev tarafından, kuleyi 1832 yılında restore ettirdiği için, Sultan II. Mahmut’a yazdığı; 16 mısralık methiye vardır. O zamana kadar; ahşap olduğu düşünülen giriş merdivenleri; Sultan II. Mahmut zamanındaki restorasyonda değiştirilmiştir.

Kapının üstündeki pencere; muhtemelen askerlerin nöbetçiye bakmaları için yapılmıştır. Kulenin dışarıdan; taban çapı: 16.45 m. ve iç çapı 8.95 metredir. Duvarlarının kalındığı ise: 3.75 metredir. Derinliğinde bulunan çukurların altındaki kanalda; birçok kafatası ve kemik bulunmuştur. Orta boşluğun bodrumu; zindan olarak kullanılmıştır. Kulenin kalın gövdesi: işlenmemiş moloz taşıdır.

Yüksek giriş katından sonra; 9 kat bulunuyor. En üst katta; seyir balkonu var. Alt kattaki pencereler; küçük açıklıklar halindeyken, altıncı ve yedinci katta; daha geniştirler. Sekizinci katta: yay şeklindeki geniş pencereler, dokuzuncu katta büyük kemerli pencereler haline dönüşür.

Güneydeki geniş giriş kısmı; şu anda giriş lobisi olarak kullanılan ana hole açılıyor. Buradan; asansörler yedinci kata çıkmak mümkün. Asansörün üstünde, Muhteşem Süleyman’ın Baş Ressamı Matrakçı Nasuh tarafından, 1535 yılında yapılan Minyatür bronz rölyefi bulunmakta.

Daha önceleri, beşinci kata kadar taş merdivenler ve üst kısmında ahşap merdivenler kullanılırken; ahşap merdivenler, bugün yenilenerek Hazerfan Ahmet Çelebinin rölyefi olan, yedinci kattan yukarı çıkmak için kullanılmaktadır. Gözlem balkonu; yerden, 51.75 m. yukarıda, konik tepenin başlangıç noktası 62.59 m. ve tepe noktası 69.90 m. yüksekliktedir.

Kulenin tarihinde; bazı intihar olayları görülür. 1876 yılında, bir Avusturyalı; nöbetçilerin dalgınlığından yararlanarak, kendini, kuleden aşağıya atar. 6 Haziran 1973 günü ise, ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın 15 yaşındaki oğlu, Vedat, kuleden atlayarak intihar eder. Ümit Yaşar, bunun üzerine, Galata Kulesi şiirini yazmıştır.

RİVAYETLER


Söylenenlere göre: Galata kulesinin gözü tek bir şey görmektedir. Salacak açıklarında, hiçbir zaman kavuşamayacağı bir sevgilisi vardır Galata’nın. Kız kulesine sevdalıdır. İmkansız bir aşktır elbette bu. Galata’nın kendisi varamadığından mıdır Kız Kulesine bilinmez. Ama rivayetlere göre: günümüzde; “Galata Kulesine, ilk kez çıktığın kişi ile evlenirsin “ derler. Hurafe, rivayet ama ne derseniz deyin; Galata Kulesine ilk defa çıkacaksanız, beraberinizde çıktığınız kişiye aman dikkat.

BUGÜN


Boğaziçi, Haliç ve Marmara Denizine kadar seyredilebilen panoramik manzarası ile dikkat çekiyor. Günümüzde: bu manzaranın görülmesi için, kule ziyaret ediliyor. Kulede, ayrıca: restoran, kafe, bar ve gece kulübü gibi rezervasyonlu aktiviteler mevcut. Mutlaka gidin, zaman ayırın, özellikle kulenin panoramik manzarası muhteşem. Uzaktan, İstanbul silüetine bambaşka bir anlam veren, bu kuleyi görmenizi öneriyorum.

 

İstanbul Galata

İstanbul Galata
 

 

Haliç bölgesinin kuzeyinde, Kasımpaşa Deresinden Boğaziçi Tophaneye kadar uzanan bölgeye “Galata” denir. Galata: Galatasaray ve Beyoğlu’nun bulunduğu tepeyi de içine alır.

Bizans Dönemi

Galata yöresine ilk çağda “Sykai” yani “İncirlik” ismi verilmiştir.

Esas şehirde: Haliç ile ayrılmış bölge, eski Grek diliyle “karşıdaki Sykais” anlamına gelen “Peran en Sykasi” olarak isimlendiriliyordu. Yani “karşıdaki incirlik” anlamındadır. Evet bu “Sycae” ismi 7’nci yüzyıla kadar kullanılmıştır.

Buradaki “Peran” kelimesi, önce Cevevizliler tarafından Galata’yı ifade etmek için kullanılmıştır. Levantenler ise Beyoğlu’nu ifade etmek için “Pera” ismini kullanmışlardır.

Galata kelimesinin anlamı ise, bir görüşe göre, İtalyanca “İskeleye inen merdivenli veya yokuşlu yol” anlamına gelen “Calata” kelimesinden gelir.

Bir diğer görüşe göre, Galata kelimesi “Galatialının Mahallesi” anlamına gelen “tou Galatou” dan gelmektedir.

Bizans imparatoru I Justinian (324-337) bölgedeki tiyatroyu, şehir surlarını ve kiliseyi restore ettirdikten sonra burayı “Justinianopolis” olarak adlandırdı. Ancak İmparatorun ölümünden sonra yörenin eski ismi tekrar kullanılmaya başlandı.

Galata isminin kaynağı:

 

Söylentilere göre “Burada bulunan hamam, kilise, tiyatro ve değirmen gibi yerleri korumak üzere 34 muhafızdan oluşan “Collegiatos” denen bir birlik varmış ve bu birliğin ismi zaman içinde değişerek “Galata” ya dönüşmüştür.”

Diğer bir söylenti de, Bizans döneminde burada süthaneler varmış ve semtin ismi Yunanca “Gala” yani süt kelimesinden geldiğidir. Evliya Çelebi, yöre hakkında, bu görüşü destekleyecek yazılar yazmıştır.

Son bir rivayetten söz etmek gerekir. Galata isminin, burada yerleşik Kelt kökenli ve Galatlar olarak isimlendirilen kavimden kaynaklandığıdır.

İmparator I Manuel Komnenos (1143-1180) döneminde, Bizans’tan elde ettikleri imtiyazlar ile Haliç kıyılarına Cenevizliler yerleşir.

Bizans, 1204 yılındaki Latin istilasının ardından, 1261 yılında Konstantinopolis şehrini geri alınca, gösterdikleri tutum nedeniyle Cenevizlilere, bu kez, Galata bölgesinde yerleşme imtiyazı verir.

Ceneviz Galatası, 1303 ile 1453 yılları arasında hızla gelişir.

1300’lü yıllarda 6 hektarlık bir alanı kaplayan Ceneviz yerleşkesi, 1453 yılında 37 hektara ulaşır. Bu dönemde, Cenevizliler evler ve kiliseler inşa etmişlerdir.

Ancak, Cenevizlilerin sur ve hisar yapmalarına Bizans tarafından müsaade edilmemiştir. Cenevizliler, konut yapımı bahanesiyle, hendek kenarlarına sağlam kagir burçlar yaparlar ve zaman içinde bunların arasına duvar örerler.

1348-1349 yılları arasında ise, kuzeyde Galata kulesi ve çevre surlarını yaparlar.

1453 yılında şehrin fetih edilmesinden önce, buradaki Ceneviz kolonisi özerk hareket edebilecek güçteydi. İstanbul kuşatması sırasında, tarafsızlık ilan ederler.

Böylece özerkliklerini koruyacaklarını düşünmüşler ancak şehrin fetih edilmesinin ardından Fatih Sultan Mehmet, Cenevizlilerin özerkliklerini kabul etmemiştir. Bunun yerine, Galata’ya yerleşmiş olan Cenevizlilere, mal, can ve ticari serbestlik garantisi verilmiştir.

15’nci yüzyılda İspanya’dan kaçarak Osmanlıya sığınan Arap ve Yahudi ailelerin de buraya yerleşmesiyle Galata bölgesi hızla kalabalıklaşır ve gelişir.

Nüfusun artması nedeniyle, Sultan I Süleyman, Fransız Sefaretine, Pera bağlarına yerleşme izni verir. Böylece 16’ncı yüzyıldan itibaren, Haliç kuzeyindeki yerleşim, Galata surlarını aşar ve Pera’ya doğru genişlemeye başlar.

İstanbul Galata
 

GALATA KULESİ

Galata denince elbette ilk akla gelenlerden biri olan Galata kulesi hakkındaki ayrıntılı tanıtım yazımı yine bu sitede “Galata Kulesi” adı altında aratırsanız bulabilirsiniz.

Galata Tünel

 

TÜNEL

Asmalı Mescit Mahallesinde, Karaköy ile Beyoğlu’nu birbirine bağlamak için yapılmıştır. Tünel ile birlikte, insanlar Yüksek kaldırım Yokuşunu çıkmaktan kurtuldular.

Fransız Mühendis Eugene Henri Gavand, 1867 yılında İstanbul’a gelir.

Burada bulunduğu sürede, bölgeyi gezerken, Galata ve Beyoğlu arasında, Yüksek Kaldırımın üzerinde çok sayıda insanın gidip geldiğini görür.

Yüksek kaldırım caddesi yüzde 25 eğimli olmasına rağmen, günde ortalama 40 bin kişinin gelip geçtiğini fark eder.

Galata ve Pera arasındaki bu yoğun insan akışına rağmen, ulaşım imkanları yetersizdir.

Bunun üzerine, mühendis Gavand: iki bölge arasındaki ulaşımın sağlanması için asansör tipi, yeraltı demiryolu projesi hazırlar ve 1868 yılında bu projeyi Sadrazam Ali Paşa’ya sunar. Ardından Sultan Abdülaziz’den gerekli imtiyazı alarak çalışmalara başlar.

Projenin sermayesi için İngiltere ile temas kurar ve 1871 yılında “The Metropolitan Railway of Constantinople from Galata to Pera” isimli şirketi kurar.

Tünel hattı inşaatı başlar ve 1874 yılı sonunda: hattın büyük bölümü biter ve 1875 yılında Tünel hattının açılışı yapılır. Tünel, Londra’dan sonra dünyanın ikinci metrosudur.

İstanbul Galata
 
Tünelle ilgili bilgiler

Evet tünelin uzunluğu 573 metredir. Vagonlar, 150 CV gücündeki iki buhar makinası ile çalışmaktadır. Vagonlar ise David Desouche ve ortaklarınındır. Tünel hattı; iki kompartman ile faaliyete geçmiştir.

İlk açıldığında, tünelde teleferikle çekilen arabalarla ulaşım sağlanıyordu. Bu ahşap lake arabalar, 1970’lerde modern metal arabalarla değiştirildi.

Bunlardan birinci mevki kompartımanda 40 kişi ve ikinci mevki kompartımanda ise 50 kişi taşınıyordu. Yük taşınmadığında ise, kompartımanlarda 150 kişi taşınabiliyordu. Vagonların iki tarafı açıktı, elektrik olmadığı için gaz lambaları ile aydınlatma yapılıyordu.  

Tünel ilk açıldığında bir ay içinde 111 bin yolcu taşınmış, aynı yılın Haziran ayında ise 225 bin yolcu taşınmıştır.

Tünel istasyonu ve teknik birimler “Cer Binası” nda bulunur.

1908 yılında İngiliz şirketi Tünel’i “Tramvay Şirketi” ne devreder.

1911 yılında Belçikalı “Sofına Şirketi” tüm işletmeleri satın alır.

1971 yılına kadar buhar gücü ile çalışmıştır.

Gelelim günümüze:

Tünelde 350 beygir gücünde elektrik sistemi vardır. Bu sistemle: 16 metre boyunda, 2 vagon ile Galata-Beyoğlu arasında, yer altında, 170 kişi, 90 saniyede taşınır.

Galata Tünel Geçidi İşhanı

TÜNEL GEÇİDİ İŞ HANI

Asmalı Mescit Mahallesinde, Tünel Geçidi Sokağındadır.

Bina muhtemelen 1883-1885 yılları arasında inşa edilmiş olup, burada daha önce 1874 yılında yapılan ilk metro binası bulunuyordu.

Üç kapısı olan iş hanının kesin yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir.

Ancak çatı katı pencerelerinde “1883-1885” tarihleri yazılıdır.

5 katlı binanın zemin katı dükkanlar için, üst katlar ise konut olarak düzenlenmiştir.

Bu nedenle yapıya uzun yıllar “Tünel Apartmanı” ismi verilmiştir.

İstanbul Galata
 

Ancak: 1960-1970 yılları arasında yapılan restorasyonda, konutlar dükkan şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Günümüzde iş hanının zemin katında: müzik aletleri ve hediyelik eşya satan dükkanlar vardır.

Üst katlardaki ofislerde ise, sigorta acenteleri, hukuk büroları ve mali müşavirlikler vardır.

 

METRO HAN VE TÜNEL CER BİNASI

Günümüzde Metro Han: İETT Genel Müdürlüğü ve Cer Binası ise Tünel Hattının teknik yapısı olarak kullanılmaktadır.

Galata Cer binası

Cer Binası

Cer binası: Asmalı Mescit Mahallesi Tünel Meydanı Sokaktadır.

Bulunduğu yerde, 1883 yılında yapılan Tünel Pasajı da vardır.

Tünel meydanı sokağı ve sonrasında Metro Han vardır.

Bina: iki cephelidir. Bur cephesi Tünel Meydanı Sokağa ve diğer cephesi Ensiz Sokağa bakmaktadır.

Yapının girişleri, Tünel Meydanı Sokağa bakan güney cephededir.

Yapının 30 metreyi aşan bacası bulunmaktadır. Neden bu baca neden yapılmıştır? Tünel hattı ilk yapıldığında sistem buhar makinası ile çalışmaktadır.

Cer binasının bodrum katında bulunan makine dairesi, yapıldığı tarihte buhar makinası düşünülerek tasarlanmıştır. Baca da bu buharlı sistemin dumanını uzaklaştırmak için tasarlanmıştır. 1968 yılında ise elektrikli sisteme dönüştürülmüştür. Elektrikli sistem buhar ve duman üretmediği için yapının bacısını sistemde boşa çıkarmıştır. Baca, Galata silüetinde önemli bir etkiye sahiptir ve simgesel önem taşır. Ancak birçok kimse bu bacanın işlevini bilmez, evet, burayı bu yüzden özellikle belirttim.

Devam edelim.

İstanbul Galata
 

Metro Han

Cer binası ve Tünel Meydanı sokağın güneyinde bulunmaktadır.

Şirket: idari merkez ihtiyacını gidermek için “Metro Han” ı inşa ettirir.

Han inşaatı, 1914 yılında tamamlanır ve hizmete açılır.

1939 yılında Elektrik, Tramvay ve Tünel işletmeleri millileştirilir. İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri (kısa adı İETT) adı altındaki şirket, genel müdürlük binası olarak “Metro Han” ı kullanır.

Yapının iki girişi vardır. 7 katlıdır. 7’nci kat, 1928 tarihinde eklenmiştir.

Galata Tünel Pasajı

TÜNEL PASAJI

Tünel meydanında, Tünel binasının hemen karşısındadır.

1886 yılında, Metro Han karşısında, konut olarak 3 ana blok yapı yaptırılır.

Bunların isimleri o dönemde “Asmalı Mescit Pasajı” dır.

Apartman sakinlerinin çoğunluğu Musevilerden oluşmaktadır.

Galatasaray’daki Hacopulo Pasajının Akdeniz havalı mimarisine karşılık, burası tam bir Parisli ya da Londralıydı. Bina ciddi suratlıdır. Altındaki dükkanlar, hemen her dönemde, öyle cıvıl cıvıl değil, ağırdan alan konuludur. Tünele göre girişte, sol köşede bir optik aletleri mağazası, sağda korseci-sütyenci bulunurdu. İçeride ise bir antikacı, hatıra eşya mağazası, seyahat acentası vardı.

Ancak kitap dostları için de “Kohen Kardeşler” (Cohen Soeurs) dükkanı vardı ki halen varlığını sürdürmektedir. Az ileride ana cadde üstündeki eski yerlerinden buraya taşınan bu Musevi kız kardeşler, yabancı kökenli kitap satıyorlardı ancak turistleri de çeken bir yanları, kitaplardan kesilmiş gravürler köşesiydi. Pasaj, sola bir sapış yapar, orada görülen “Beyoğlu Resmi” hala bozulmadan duran tablolardan birisidir.

Binanın üst cephe silmesinde iki ayrı madalyon içinde 1883 ve 1885 tarihleri yazılıdır.

Cumhuriyet dönemi sonrasında, İstanbul’un ünlü lokantalarından Macar “Çardaş Lokantası” buradaydı.

1940 yılında Moralı ailesi binayı satın aldı.

1955 yılında binanın mülkiyeti “Sosyal Sigortalar Kurumu” na geçti.

1980’li yılların başında buradaki binaya “Beyoğlu Adliyesi” taşınır.

Pasajın ana girişini: Tünel meydanına bakan cephedeki kapı girişi oluşturur.

Binanın bodrum katları: Tünel makine sistemine verilmiştir.

Binanın en dikkat çeken yeri: zemin kat girişinin iki yanında bulunan dükkanların üzerine gelen katların, üçgen çıkmaları ve ikiz konsollarıdır.

Ayrıca: mermer zemin döşemesi ve merdiven basamakları da dikkat çeker.

Günümüzde bölgedeki birçok apartman işyerine dönüşmüştür.  

İstanbul Galata
 

SAN PİETRO VE SAN PAOLO KİLİSESİ-SEN PİYER KİLİSESİ

Galata kulesi sokağındadır. (Sokağın eski ismi Kuledibi Sokağıdır.) Günümüzdeki kilisenin arka duvarı, Galata eski Ceneviz surlarının bir bölümüne inşa edilmiştir.

Halk arasında “Sen Piyer Kilisesi” olarak tanınır.

Dominikenler, 1200’lü yılların başında İstanbul şehrine gelirler ve bir manastır kurarlar. Ancak kurdukları bu manastır, İstanbul’un fethinin ardından camiye dönüştürülür. (Arap Camii)

Bunun üzerine, 1475 yılında: San Paolo kilisesine geçerler.

Kilise: 1705 yılında Fransa elçiliği himayesine geçer ve Saint Pierre kilisesi olarak isimlendirilir. Ancak 1731 yılında yapılan bu kilise, ahşaptır ve Galata’da çıkan büyük yangında yanar, yerine, 1841-1843 yılları arasında yapılmış ve günümüzde görülen kilise yapılır. Günümüzde yapılan bu kilisenin mimarı Gaspare Fosettidir.

Kilise yapısının dış cephesi nispeten sade iken iç cephesi oldukça renkli ve süslemelidir. Kubbe koro üzerinde, altın yaldızlarla çivili gök mavisi görüntüsü vardır.

Kilisede: daha önce Kırım Caffa’daki bir Dominik kilisesinde bulunan “Hodegetria tipi Meryem Ana ikonu” bulunmaktadır. Ayrıca: kilisede Aziz Thomas, Aziz Dominik ve Aziz Peter ile Paul’un kalıntıları bulunmaktadır.

Kilisenin hemen yanında bir manastır binası bulunmaktadır. 1837 yılında yapılan bu bina bir süre İtalyan okulu olarak kullanılmış ve 1950 yılında ise boşaltılmış, halen kilise çalışanları tarafından kullanılmaktadır.

Ayrıca bu kilisenin akustiği oldukça güzeldir ve bu yüzden kilisede konserler düzenlenmektedir.

 

ST GEORGE KİLİSESİ

Galata: Bankalar Caddesi, Kartçınar Sokağındadır. Galata’nın ortasında bir tepede bulunmaktadır. Neden Kartçınar Sokak: Çünkü burada bir zamanlar bir çınar ağacı varmış.

Burada daha önce mevcut olan kilise, 1660 yılındaki büyük yangında yanarak yok olur.

Ardından, Fransız hükümeti, kilisenin bulunduğu arsayı, Osmanlı hükümetinden satın alır.

1675 yılında ise gerekli izinler alındıktan sonra burada bir kilise yaptırılır ve 1677 yılında ibadete açılır. Söylentilere göre, kilise bir pagan ayazması üzerine yapılmıştır.

Kilise: 1783-1853 yılları arasında papa vekilliği olarak hizmet vermiş ve 1853 yılında Boşnak Fransiskenlere satılmıştır ve onlar da burayı Avusturya-Macaristan denizcileri için bir hastaneye dönüştürmüştür. Ayrıca: 1809 yılında Kırım savaşı sırasında, Fransızlar tarafından askeri hastane olarak kullanılır.

1831 yılında yine yangın çıkar ve kilise binası büyük zarar görür.

1882 yılında Avusturyalı Lazaristler buraya yerleşir ve Almanca konuşan Katolik çocukları için bir ilkokul ve yetimhane açarlar, bu okul günümüzdeki “Avusturya Lisesi” binasında hizmet vermiştir. Okulun yönetimi de Avusturya’daki Lazaristlerden “Schwestern” isimli bir dini kuruluştur. Lazaristler buradaki binaları restore ederken, Avrupa mimari tarzını kullanmışlardır.

1963 yılında kilisede büyük bir restorasyon yapılır. Bu restorasyonda, binanın içindeki aşırı süslemeler kaldırılmış ve yeni bir dekorasyon yapılmıştır. Bu dekorasyon Ressam Anton Lehmden ve Oitzinger tarafından yapılmıştır. Kilise ve okul, günümüzde de İstanbul şehrinde yaşayan Katolik Avusturyalıların merkezidir.

İstanbul Galata
 

YÜKSEK KALDIRIM CADDESİ

Bankalar caddesinin kuzeyindedir ve Pera’ya doğru çıkar.

Önceleri, bu cadde 118 basamaklı bir merdiven ile Galipdere Caddesine bağlanıyormuş.  Günümüzde basamaklar, yerini asfalta bırakmıştır.

Daha sonra “Funiküler” yani “Tünel” yapılmıştır. Funiküler yapılınca, caddeden gelip-geçenlerde azalmıştır.

Aslında, Funiküler bağlantı açısından insanların yoğun tercih ettiği bir ulaşım aracı olmuştur. Çünkü: Yüksek Kaldırım caddesinde ilginç dükkanlar ve ara sokaklarda genelevler bulunmaktadır.

İstanbul Galata

YÜKSEK KALDIRIM AŞKENAZİ SİNAGOGU

Yüksek Kaldırım çıkışındadır.

Döneminde aristokrat eğilimli ve Avusturya kökenli Aşkenazlar tarafından inşa ettirilmiştir.

Burada ilk dini yapı, 1866 yılında “Österreichsicher” diye yapılmış tahta bir yapıdır.

İstanbul Galata
 

1900 yılında ise Sultan II Abdülhamit’in fermanı ile yeni bir Sinegog yapılmıştır. Yapı Venedikli Mimar Gabriel Cornaro tarafından yapılmıştır. Yeni Sinegog 23 Eylül 1900 günü ibadete açıldı.

Sinegog mimari yapısında İslam mimarisi motifleri kullanılmıştır ve dışarıdan bakınca tipik bir Osmanlı Kasrı izlenimi vermektedir. Dış cephesi oldukça görkemlidir.

Yıldızlarla süslü, parlak renkli geniş kubbesi ve Viyana’dan getirilen görkemli avizeleri ilgi çeker. Parlak ve geniş kubbenin yıldızlarla süslü olmasının bir anlamı vardır.

İstanbul Galata
 
Bir rivayet:

Bir rivayete göre tamamen bir söylenti “Bu Sinegog bir uzay gemisi olarak inşa edilmiştir. Çünkü: Sinegog inşa tarihinden 300 yıl sonra (yani 2200 yılında) mesih yeryüzüne inecek, tam 33 gün boyunca bu sinegog’ta kalacak, bu sırada seçilmişlerin seçilmişleri olan 299 kişi bu sinegog’a doluşacaktır. Mesih 33’ncü günün gecesi sinegog’da bulunan gizli bir düğmeye basacak ve Sinegog yerden havalanacaktır.

Dünya yok olacak, ancak bu 300 kişi (yarısı kadın, yarısı erkek) kişi bir başka gezegende insan yaşamını devam ettireceklerdir. Hatta: yapının kubbesinin bir kumanda merkezi ve kubbesindeki işlemelerin de dokunmatik kontrol paneli olduğu ileri sürülmektedir. Evet, ilginç bir söylenti, duydum sizlerle paylaşmak istedim.

Evet sinegog ilk yapıldığında, özellikle Bolşevik ihtilalinde Rusya’dan kaçan Beyaz Ruslara hizmet vermiştir.

Aşkenaz Sinegogu halen ibadete açıktır. Düğün ve cenaze törenleri burada yapılmaktadır.

İstanbul Galata
 

GALATA MEVLEVİHANESİ

Şahkulu Mahallesi Galip Dede Caddesindedir. Beyoğlu semtinden, Yüksek Kaldırıma inen yokuşun başındadır.

Diğer ismi “Kulekapı Mevlevihanesi” dir. Sultan II Beyazıt döneminde, ağaçlarla kaplı ve ıssız buradaki büyük arazi, Beylerbeyi İskender Paşa’ya tahsis edilir. Mevlana torunlarından Sema-i Mehmet Dede, İskender Paşa’dan burada bir Mevlevihane yapmak için yer ister ve bu isteği uygun görülür, bir süre sonra 1491 yılında Galata Mevlevihanesi yapılır.

İstanbul Galata
 

Yüzyıllar boyunca musiki ve bilimi bir arada kaynaştıran Mevlevihanelerin Türk kültürüne büyük etkileri olmuştur. Mevlevihanelerin çevresinde toplananlar güzel sanatların çeşitli dallarında eğitim görmüşler ve bilimsel alanlarda kendilerini yetiştirmişlerdir.

Galata Mevlevihanesi, 1766 yılında yangın geçirir ve Sultan III Mustafa tarafından aynı tarihte, günümüzde görülen Mevlevihane binası yaptırılır. Daha sonraki süreçte: Sultan III Selim, Sultan II Mahmut ve Sultan Abdülmecid dönemlerinde onarım görmüştür.

İstanbul Galata
 

Gelelim yapının mimari özelliklerine:

Mevlevihane külliye şeklinde inşa edilmiştir. Yapıda: semahane, derviş hücreleri, şeyh dairesi ve hünkar mahfeli, bacılar kısmı, kütüphane, sebil, muvakkithane, mutfak, türbeler ve hazire bulunmaktadır. Binanın cephesi üç bölüme ayrılmıştır. Bina: 2 katlıdır. Binanın üst katı: kütüphane ve mektep olarak düzenlenmiştir. Binanın alt katı ise, muvakkıthane ve sebildir. Alt katta pencereler sebil görevi görürler.

Bina: uzun yıllar Karakol olarak kullanılmıştır. 1946 yılında bina “İstanbul’u Sevenler Gurubu” tarafından restore edilmiştir. Yine aynı yıl “Mevlevihane” müze yapılınca boşaltılmıştır. Günümüzde burada 1975 yılında ziyarete açılan: “Galata Mevlevihanesi Müzesi” bulunmaktadır.

 

PATTERSON PASAJI

Şahkulu Mahallesinde, Kumbaracı Yokuşu ve İsveç Başkonsolosluğu arasındadır.

Pasaj, uzun bir koridor ile bahçeye bağlanır. Geçidin ön tarafından Botter Apartmanı vardı. Bu apartmanın 1900’de ve daha sonraki yıllarda Terzi Botter oturuyordu. Geçit ile geçilen arka taraftaki Patterson binasında ise, o dönem Dr Patterson oturuyordu. Ondan önce ise burada Humbaracı Ahmet Paşa oturuyormuş.

1920 yılında Dr Patterson yerine, Avukat Dr Rizo ve Tüccar Samuel geldiler.

Günümüzde apartmanın sadece arka bahçeye çıkışı vardır. Ancak arka bahçeden Kumbaracılar Caddesine çıkış kapatılmıştır.

Arka taraftaki Paterson Apartmanı oldukça bakımsız durumdadır. Halen bu apartmanın 3 katı da konut olarak kullanılıyor.

Pasajın bulunduğu bina, neo-klasik üsluptadır. Yapı zemin üstü 3 kattan oluşur. Pasajın arka cephesi, İstiklal caddesine bakan cephesine göre daha basit görünür.

Galata Kenesset Sinegogu

KENESSET (APOLLON) SİNEGOGU

Şahkulu Mahallesinde, Büyük Hendek Caddesindedir.

1923 yılında Zülfaris Sinegogu ihtiyaca cevap vermeyince yeni bir sinegog yapılmasına karar verilir.

Büyük Hendek Caddesi üzerinde bulunan Ünion Sineması kiralandı ve Sinegoga dönüştürüldü. Sinegog girişi, Büyük Hendek Caddesi üzerindeki Apollon Apartmanındandır. Bu yüzden Sinegog ismi “El Kal de Apollon” oldu.  Sinegogun bir diğer ismi “Kenesset Israel” dir ve 1923 tarihinde ibadete açılmıştır.

Ancak yaklaşık 59 yıl ibadete açık tutulan Sinegog, bölgede bulunan Yahudi nüfus azalınca eski işlevini kaybetti ve 1982 yılında kapatıldı. Sinegogun yerinde, günümüzde bir iş hanı vardır.

İstanbul Galata
 

NEVE ŞALOM SİNAGOGU

Şahkulu Mahallesi Mahallesi Büyük Hendek Caddesindedir. Galata kulesinin hemen aşağısındadır.

1938 yılında Yahudi Okul binasından topluluğun genişlemesi üzerine: Birinci karma Musevi İlkokulu tören salonu sinegoga dönüştürülmüştür.

Tören salonu, zaman zaman ibadete tahsis edilmeye başlanır.

Salonun tamiri için 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinden yeni mezun iki Yahudi mimar Elio Ventura ve Bernard Motola görevlendirildi.

Yapının kubbesinde asılı olan avize 8 tondur. Kubbe bu ağır avizeyi taşıyabilecek şekilde inşa edilmiştir.

Vitraylar, Güzel Sanatlar Akademisinde çizildi, özel camları İngiltere’den getirildi.

Yeni yapılan Sinegog, 1951 tarihinde ibadete açıldı.

Sinegog yapıldığında, Büyük Hendek Caddesine cephesi yoktu ve bu yüzden dar bir geçitten girilip çıkılıyordu.  Ardından sinegog önündeki 4 katlı kagir bina satın alındı ve 1960 yılında yıktırılarak ön cephe inşaatı tamamlandı.

Gelelim günümüze: halen dini yapının bir kısmı “Müze” olarak kullanılmaktadır. Çünkü içeride çok sayıda özel eser bulunmaktadır. Her yıl “Yahudi Avrupa Kültür Haftası” etkinlikleri burada düzenlenmektedir.

İstanbul Galata
 

FRANSA SARAYI

Tomtom Mahallesinde, Nur-i Ziya Sokaktadır.

Fransızlar, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Osmanlı ile ilişkiler kurmuş ve 1535 yılında elçilik açma izni almışlardır. Bunun üzerine, Beyoğlu bölgesine ilk yerleşen Fransızlar. Bir zamanlar Osmanlı astronomu Takiyeddin Rasathanesi bulunan bu geniş alana: ilk Fransız elçisi Jean de la Forest zamanında “Palais de France” adını verdikleri “Fransa Sarayını” kurmuşlardır.

Yapılan ilk bina, 1767 yılındaki yangında zarar görür. Daha sonra 1774 yılında yeni bir elçilik binası yapılır. Ancak bu bina da yangınlar sonucu hasar görür ve tahrip olur.

Günümüzde de görülen yeni elçilik binası, 1839-1847 yılları arasında yapılır. Mimar Parisli Pierre Leonard Laurecisque’dir.

Evet, yapının en büyük özelliği, cephesinde kullanılan Malta Taşı malzemedir. Bu malzeme, cepheye pastel bir görünüm verir.

Ayrıca: taşın özelliği gereği yapı kışın sıcak, yazın serin olur. Ancak en önemli özelliği, yangına karşı dayanıklı olmasıdır.

Sarayın bahçesinde: Humbaracı Ahmet Paşa büstü bulunuyor. Ahmet Paşa: 1729 yılında İstanbul’a gelmiş ve Osmanlı ordusunu modernleştirmek için görevlendirilmiştir. Kendisi aslında bir Fransız asilzadesidir ve gerçek ismi “Comte de Bonneval” dir.

Fransızlar, 1920 yılında elçiliği Ankara’ya taşıyınca bu binayı, Fransız Büyükelçisinin İstanbul’daki rezidansı olarak kullanmaya başladılar ve yanında ise Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü merkezi bulunuyor.

Galata Union Church

UNİON CHURCH

Tomtom Mahallesinde, Postacılar Sokaktadır.

Hollanda Konsolosluğuna bağlı bir Protestan kilisesidir.

Hollanda Şapeli olarak da isimlendirilen bina, 1711 yılında inşa edildi.  

1857 yılına kadar olan süreçte, depo ve hapishane olarak da kullanıldı.

1857 yılından sonra ise Hollanda şapeli, sadece bina bakımı ile ilgilenen Birlik Kilisesi tarafından kullanılmaktadır.

İstanbul Galata
 

Çünkü Hollanda Büyükelçiliği, Cumhuriyet dönemi başında Ankara’ya taşındı ve buradaki mekan, Hollanda Konsolosluğu olarak kullanılmaya başlandı. 1923 yılında yeni Cumhuriyetin kurulması kilisenin işleyişini ciddi şekilde etkilemedi. 1930’lu yıllarda İskoç papazların görev süreleri sırasında belirgin bir İngiliz etkinliği olan cemaat, bu yıllarda daha fazla Amerikalı ve diğer milletler tarafından tercih edilmeye başlandı.

1956 yılında “Pera Evanjelist Birlik Kilisesi” isim değiştirdi ve “İstanbul Birlik Kilisesi” oldu.

Galata Heritia

HERİTİA

Asmalı Mescit Mahallesi, Meşrutiyet Caddesinde 79 numaradadır. Pera Palas otelinin karşısındadır.

Mağazanın konsepti: yüzyıllardır kültürümüzün bir parçası olan nadide el sanatları ve geleneksel tatların unutulmasının önlenmesi ve bunların gelecek nesillere tanıtılmasıdır.  

Burada: sedef işlemeli sehpalar, tespih ve takı kutuları, dolaplar, altın-sim-gümüş ve ipek ile elde işlenmiş masa örtüleri, duvar panoları, gümüş ev objeleri ve özgün el sanatlarından örnekler sunulmaktadır.

Ayrıca: geleneksel tatlar sunuluyor. Bunlar: lokum, badem ezmesi ve glukozsuz akide şekerleridir. Lokumların her ay farklı seçenekleri ekleniyormuş.

Galata İstanbul Barosu

İSTANBUL BAROSU

Asmalı Mescit Mahallesi, Orhan Adlı Apaydın Sokaktadır.

Orhan Arsal başkanlığı döneminde Baroya merkez bina satın alınması kararlaştırılmış ve 1962 yılında İstanbul Barosu Yardımlaşma Sandığı tarafından bu bina satın alınmıştır.

Yapının eski ismi “Metropol Han” dır. Günümüzde ise “Baro Han” olarak tanınır.

Ancak eski yapı 2014 yılında yıkılmış ve yerine yapılan 5 katlı yeni bina, 2017 yılında tamamlanmıştır. Bina günümüzde “Baro Han” olarak isimlendirilmekte ve “İstanbul Barosu” tarafından kullanılmaktadır.

İstanbul Galata
 

FRANZ LİSZT

Franz Listz, 1840-1847 yılları arasında Portekiz’den Rusya’ya kadar tüm Avrupa’yı kapsayan bir turneye çıkar. Bu turne kapsamında 8 Haziran 1847 tarihinde İstanbul’a gelir. Ancak Agoult Kontesi Maria Duplesis ile sıra dışı bir ilişki yaşamakta iken, 1847 yılı Şubat ayında, Maria Paris’de iken ölür. Dolayısıyla, bu turne Listz için bir yas gezisine dönüşür.

Listz: gemi ile İstanbul’a geldiğinde, Donizetti Paşa kendisini gemide karşılar ve Çırağan Sarayına götürür.

Liszt: İstanbul’da Çırağan Sarayında, Sultan Abdülmecid huzurunda piyano resitali verdi. Hatta bu resitalde, cam bir koltuk ve cam bir piyano kullandığı söylenir. Bu koltuk ve piyano, günümüzde Çırağan Sarayının Camlı Köşkünde sergilenmektedir.

Bu resitaller için, Paris şehrinde Sebastian Erhand tarafından ikinci bir piyano üretilmiş ve bu piyano, ünlü Rum Mihail Beltazzi tarafından satın alınmıştır. Ayrıca: o sırada Müzika-i Hümayun Başkanı Don-İzzet Paşa (Donizetti) nın bestelediği Mecidiye Marşına eklemeler yaptı.

Ayrıca: 18 Haziran 1847 tarihinde, Büyükdere’de, Franchini Köşkünde (Büyükdere koyunda çayıra yakın olan bu bina daha sonra Hubch Evi olur) muhteşem bir konser verir.

İstanbul’da kaldığı 5 hafta boyunca: Galatasaray’dan Tünele inerken, sol tarafta bulunan bir evde kalır. Bu 19 numaralı ev: o zamanki adıyla Polonya, bugünkü adıyla Nuru Ziya Sokaktadır.

Piyano ve nota basım ticaretiyle uğraşan Alexander Commendingerler’e ait bu ev yangın sonucunda yanarak yok olur. Yerine bir apartman yapılır. Günümüzde bu apartmanın cephesine Franz Listz’in bir zamanlar burada kaldığı hakkında bir plaket bulunmaktadır.

Listzt: İstanbul’da kaldığı sürece verdiği resitaller nedeniyle, Sultan Abdülmecit tarafından 4’ncü dereceden Mecidiye Nişanı ve 12500 altın değerinde elmaslarla süslenmiş bir enfiye kutusu ile ödüllendirildi.

 

REŞİT PAŞA APARTMANI

Asmalı Mescit Mahallesinde, İstiklal Caddesi Tütün Çıkması Sokak köşesinde, Aznavur Pasajı sağ yanındadır.

Kitabesi yoktur, bu yüzden yapım yılı ve yaptıran bilinmez.

Hatta, Apartman isminin Osmanlı dönemi son Hariciye Nazırı Reşit Paşa ile ilgisinin bulunmadığı söyleniyor. Ancak Sadrazam Mustafa Reşit Paşa, 1857-1858 yıllarında, bölgedeki ilk kentsel tadilat ve reformların yapılmasında önemli rol oynamıştır.

Apartman, zemin ve üstünde toplam 5 kattan oluşmaktadır.

İstanbul Galata
 

BARNATHAN APARTMANI

Şahkulu Mahallesi Tımarcı Sokaktadır.

Apartman, Galata kulesine oldukça yakındır ve kulenin tepesinden Barnathan Apartmanının arka cephesi görülebilmektedir.

Yapı, 1892 yılında inşa edilmiştir. Apartmanın ismi mülk sahibi “Barnathanlar” ın aile ismidir.

Ancak aile üyeleri, 19’ncu yüzyıldan sonra çeşitli ülkelere dağılmıştır.

Evet Barnathan Apartmanı, yapıldığı tarihte, İstanbul’da apartman mimarisinin ilk örneklerinden birisidir. Özellikle blok apartman olarak Pera ve Galata bölgesinde o tarihte sadece birkaç apartman vardı. Bunların içinden en büyüklerinden birisi Barnathan apartmanı idi. Ancak, Doğan apartmanı kadar ilgi görmemiştir.

Çünkü Doğan apartmanında avlu mimarisi vardı. Barnathan apartmanında ise avlu yoktu ve daha sade kalıyordu. Ancak Barnathan apartmanının en dikkat çeken detayı “balkonları” dır. Bu balkonlarda; klasik Fransız Balkonu işlemelerinin ve tarzının yansıtılmış, herhangi bir şekilde bir beton destek kullanılmamıştır.

1875 yılında yapılan tünel, Barnathan apartmanının altından geçiyordu.

Büyük olasılıkla yabancı olan sahipleri yukarıda belirttiğim gibi, İstanbul’u terk ederken, binayı da Halit ve Hamit kardeşlere satmıştır.

Hatta: Barnathan ailesi böyle büyük bir apartmana sahip olmasına rağmen, genellikle Kadıköy ve Moda gibi yerlerde ikamet ediyorlardı. Bu apartman kiraya verilmek suretiyle gelir getirecek bir mülk olarak inşa edilmişti ve binanın ilk kiracıları, Osmanlı döneminin yeni orta sınıfıydı. Apartman sakinlerinin tamamı, Levanten ya da Gayrimüslim Osmanlılardan oluşuyordu.

Apartmanın bölünmesi

Yukarıda belirttiğim gibi, apartmanı satın alan Halil ve Hamit kardeşler bir süre sonra apartmanı üçe bölerler. Apartmana ait 30 hissenin yarısı Hamit Karaorman’a ve 14 hisse ise Halil Ethem Arda’ya aittir. Her ne kadar Halil ve Hamit kardeşler denilse de, bu iki avukatın farklı ailelerden geldikleri de iddia edilmektedir.

Geriye kalan 1 hisse ise, Diyonis kızı Eleni’ye aittir. Bu yüzden, 1960 yılından sonra Barnathan Apartmanı, “Halil Hamit Apartmanı” olarak isimlendirilmeye başlanır. İkinci blok ise “Demir Apartmanı” olarak isimlendirilmiştir.

Apartmanın kapısında “Musevi tarihi olarak 5652” yazılıdır. Buna göre apartman 1892 yılında yaptırılmıştır. Günümüzde Barnathan Apartmanından geriye kalan tek şey, apartmanın girişinin üzerine kazınmış “Barnathan Han” yazısıdır.

 

HAHAMBAŞILIK BİNASI

Asmalı Mescit Mahallesi, Yemeniçi Sokaktadır.

Türkiye Hahambaşısı, Musevi Türk vatandaşlarının ruhani lideridir.

1835 yılında Sultan II Mahmut tarafından, fermanla resmen ihdas olunan Osmanlı Hahambaşısı sıfatını taşıyan ilk kişi Rav Avram Levi’dir. (1835-1836)

Yemenici Sokakta bulunan bu bina: bazı zenginlerin maddi katkılarıyla satın alınmış ve 1909 yılında Hahambaşı Nahum döneminde hizmete girmiştir.

Hahambaşı Rav Moşe Becerano, aynı binanın en üst katında otururdu.

Ölümünden sonra (1935) ikametgah katı: bazı hayır dernekleri tarafından dernek merkezi ve irtibat bürosu olarak kullanıldı.

Çünkü yeni seçilen Hahambaşı, ikamet için Şişli’de bir dairede oturmaya karar verdi, bu bina ise, Hahamlık Makamı olarak kullanılmaya başlandı.

Galata Galatasaray Panayia Kilisesi

GALATASARAY PANAYİA KİLİSESİ

Asmalı Mescit Mahallesinde, Emir Nevruz Sokaktadır. Girişi Hazzopulo Pasajı yan kapısındandır.

Hz Meryem’İn “Tapınağa Takdimine ithaf edilen Panayia, Pera bölgesinin en eski Rum kilisesidir.

Rum Ortodoks kilisesi, Osmanlı döneminde Sultan III Selim’in onayı yani fermanıyla 1804 yılında inşa edilmiştir. Mimarı Hacı Komninos Kalfadır.

Kilise, 1851 ve 1860 yıllarında genişletilmiş ve 5 nefli büyük bir bazilika haline gelmiştir.

Kilisede bulunan tasvir ve bezemeler, 1945 yılında yenilenmiştir. Kilise, Kariye Müzesindekilere benzeyen ikonaların bulunduğu ahşap templon ve freskleriyle dikkat çekmektedir. Özellikler: 15’nci yüzyıldan kalma Meryem İkonası, kilisede güneydoğu köşede korunmaktadır. İkonanın en büyük özelliği Türkiye’deki tek esmer Meryem Ana ikonası olmasıdır. Bu ikona, Ortodoks Rumlar tarafından Kaffa (Rusya) dan getirilmiştir.

Galata Galatasaray Panayia Kilisesi içi

Kilisenin, İstiklal Caddesi yönünde, güzel bir çan kulesi bulunmaktadır.

Kilise, yakınındaki İngiliz konsolosluğuna 2003 yılında yapılan bombalı saldırıda hasar gördü ve köklü yenileme çalışmalarının ardından 2009 yılında yeniden ibadete açıldı.

Günümüzde kilise ziyarete açık değildir.

 

GALATA İOANNİS PRODROMOS KİLİSESİ

Hacı Mimi Mahallesinde Sakızcılar Sokaktadır.

Kilise, 1583 yılında Rus Çarı adına İstanbul’daki Rum Ortodoks kiliselerinin listesini hazırlayan Tryphon Karabeinikov’in listesinde bulunmaktadır.

1652 yılında İstanbul’a gelen Antakya Patriği katibi Paulus, kilisenin iki kez yandığını ve daha sonra yeniden yapıldığını yazmıştır.

Kilise, 1696 yılında yine yanar ve 1699 yılında yeniden yapılır.

Kilisenin güney köşesinde bulunan Ayios Nikolaos ikonası, 1731 yılında kiliseye bağışlanmıştır.

1734 yılında yapılan yenileme çalışmaları Sakızlı tüccarlar tarafından yapıldığından Patrikhane tarafından alınan bir kararla kilise “Sakızlıların Kilisesi” olarak anılmaya başlamıştır.

1771 yılında kilise yine yanar ve harap olur. 1773 yılında yeniden inşa edilir. Günümüzde görülen kilise yapısı, 1773 yılında inşa edilen bu kilisedir.

1836 yılında kilise onarılır, 1850 yılında zemin mermer döşenir ve ikonostasion altın yaldız kaplanır. Çan kulesi, 1855 yılında yapılır.

 

OR HODEŞ SİNEGOGU

Yüksek Kaldırım Caddesindedir.

1895’li yıllarda: Polonya, Romanya ve Rusya’dan kaçan ve daha sonra ise, Rusya’da Bolşevik ihtilalinden kaçan Yahudiler: Türkiye’ye sığındıklarında Yüksekkaldırım ve Kemeraltı Semtlerine yerleştiler. Ancak bunlar arasında fakirlik ve sefalet korkunç düzeydeydi. Birçok Yahudi kadın, genelevlere düştü.

Bunun üzerine, Hahambaşılığın müracaatı üzerine, 1896 yılında Bereketzade Mahallesi Zürafa Sokakta bir bina yapıldı. Bu bina: yıllarda Aşkenaz Cemaati mensupları tarafından ve hayat kadınları tarafından kurulan İhtiyarlar Yurdu olarak kullanıldı.

Aşkenaz nüfusu azaldığında ise, Sinegog Gürcü kökenli Sefaradlara tahsis edildi ve daha sonra tamamen terk edildi, bina satıldı.

 

BEREKETZADE ÇEŞMESİ

Galata Meydanındadır.

Bereketzade Mescidi yanında iken, 1957 yılında bugünkü yerine taşınmıştır.

Çeşmenin taş işçiliği muhteşem güzelliktedir.

Ortada büyük bir çeşme ve yanlarda ise küçük çeşmecikler bulunmaktadır.

Çeşme çeşitli tarihlerde yenilenmiş ve onarılmıştır.

Burada ilk çeşme, Fatih Sultan Mehmet’in müezzin başısı tarafından yaptırılmış, daha sonra Defterdar Mehmet Emin Efendi tarafından 1732 yılında yenilenmiştir. 1844 yılında ise, Hazinedar Azmicemal Kalfa ve 1910 yılında ise Ziya Bey tarafından tamir ettirilir. 

Beyoğlu ilçesi gezi planı için bakınız. Beyoğlu

 

İstanbul Galata Bankalar Caddesi

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Cadde günümüzde “İstanbul Galata Bankalar Caddesi” olarak bilinmektedir. Cadde: Galata’nın günümüzde olmayan iç surları boyunca uzanan bir yol olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlı döneminde Voyvodalık gibi yerel idarelerden birinin de burada bulunması sayesinde yol, önemini korumuştur.

Voyvoda Dairesi: Galata bölgesinin asayişinden sorumluydu. 19’ncu yüzyılın ikinci yarısında: caddenin çehresi, yeni ekonomik sektörlerle yakından ilişkili birçok kurumun yerleşmesiyle tamamen değiştir. Sigortacılık, hukuk, bankacılık, madencilik, mimarlık, demiryolları ve genel anlamda teknoloji ithaliyle ilgili şirketler, caddeye yerleştiler.

Zaman içinde bu gelişmelere paralel olarak caddenin ismi de değişmiş ve “Bankalar Caddesi” olmuştur. Ancak, caddenin isminin ne zaman Bankalar caddesi olduğu bilinmemektedir. 1900’lü yılların başında, caddenin bu isimle anıldığı tahmin edilmektedir. Çünkü bu önemde başta Osmanlı Bankası olmak üzere yabancı sermayeli birçok banka, caddeye yerleşmiştir.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Voyvoda Han

VOYVODA HAN

Önceleri ahşap bina olduğu tahmin edilen yapı, günümüzdeki şeklini 1903-1904 yılları arasında almıştır. Ancak kim tarafından yapıldığı bilinmez. Bölgedeki benzerlerine nazaran daha küçük olan han, zeminle birlikte 4 kat ve bodrumludur. Süslemeler ve cephe ayrıntıları, eklektik özellikler gösterir.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

KAMONDO MERDİVENLERİ

Voyvoda Caddesi ve Banker sokağı kesişimindedir.

Zengin bir Sefarad Yahudisi banker Abraham Camondo (1785-1873) tarafından 1870-1880 yılları arasında yaptırılmıştır.

Kendisi Kırım Savaşı sırasında Osmanlıyı desteklediği için, Osmanlı topraklarında mülk edinme hakkı verilen ilk yabancı uyruklu kişidir. Ayrıca Osmanlı topraklarında modern bankacılığın kurucularından biridir. İstanbul’da ilk belediyenin kuruluşuna da öncülük etmiştir. 1863 yılında kurulan Osmanlı Bankasının tek rakibi oldular. Bazı galata bankerleriyle birleşerek “Osmanlı imparatorluğu Şirket-i Umumiyesi” ni kurdular. Abraham Camondo, Paris’e yerleşti ve 93 yaşında 1873 yılında öldü. Cenazesi İstanbul’a getirildi, Hasköy Yahudi Mezarlığında yaptırdığı anıt mezarına devlet töreni ile gömüldü.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Gelelim merdivenlere

Halk arasında “Aşıklar Merdiveni” olarak da bilinir.

Ancak, bu merdivenlerin Camondo tarafından yaptırılmasının gerçek sebebi: torunlarıdır. Çünkü torunları o dönemde Avusturya Lisesinde okumaktadırlar ve okula gitmek için oldukça uzun bir yol geçmek zorundadırlar. Bu yüzden, torunlarının okula daha rahat gidebilmeleri için bu merdivenleri yaptırmıştır.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Yani: St Georg öğrencilerinin günlük okul yolunun bir parçası olmuştur. Merdivenler Viyana şehrindeki Strudelhofstiege’yi andırır. Bu yüzden St Georg ismiyle anılır. İkili basamakların birbiriyle buluşmasından kaynaklanan benzerlikleriyle, farklı kültürleri buluşturan St Georg’un bir sembolü olmuştur.

Barok stilindeki merdivenler: döner bir şekilde ve iki parça tasarlanmıştır.

Bunun sebebi: yukarıdaki biri, aşağıya düştüğünde, aşağıya kadar yuvarlanmayıp bir noktada durmasının sağlanmasıdır. Bu mimari tarz: Camondo tarafından, torunlarının başına kötü bir şey gelirse tedbir amacı ile düşünülmüştür. 

Bu merdivenlerden: Voyvoda caddesinden tepeye, 19’ncu yüzyıl mahallelerine tırmanılır.

Yakın zaman önce, İstanbul’da çekilen James Bond Skyfall filminde James Bond dublörü Robia Madison, merdivenlerde motoru ile akrobasi gösterisi yapmış ve merdivenlerin tanınmasına katkıda bulunmuştur.

Kamondo merdivenleri 2005 yılında Anma Etkinliklerinde yeniden restore edilmiş ve çiçeklendirilmiştir.

 

ŞİRKET-İ OSMANİYE-İ KAMBİYO VE ESHAM-GÜNÜMÜZDEKİ HSBC BİNASI

Kamondo merdivenleriyle komşudur.

Bina muhtemelen 1880’li yılların başında yapılmıştır. Bu tarihte caddede inşa edilen hanlardan 5 tanesi, tek bir şirket tarafından kendi kullanımı için inşa edilmiştir. Bu hanın da, herhangi bir isim veya han sıfatı yoktu;  sadece barındırdığı şirketin adıyla tanınırdı. Binayı kullanan şirket ise, 1872 yılında kurulmuştur. 1899 yılında tasfiyesine kadar faaliyetine devam etmiştir.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Banque de Change Binası

BANQUE DE CHANGE BİNASI

Kamondo merdivenlerinin solundadır.

1872 yılında: Rum Hristaki Zografos ve Yorgo Zarifi tarafından “Banque de Change” bankası kurulmuştur.

Bu yapı ise, 1880 yılında; “Banque de Change” binası olarak Fransız mimar Alexander Vallaury tarafından yapılmıştır.

Banka: 1902 yılında tasfiye edilinceye kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ardından, 1903-1940 yılları arasında ise İngiliz Konsolosluğu olarak kullanılmıştır.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

1959 yılında yapı yine banka olmuştur. (Demirbank) 1998 yılına kadar bankanın genel müdürlüğü olarak kullanılan bina, 1998 yılında itibaren Demirbank Karaköy şubesi olarak kullanılmıştır. 1999 yılında ise binanın iç bölümünde büyük  bir restorasyon çalışması yapılmış ve iç mekan özgünlüğü tamamen kaybolmuştur.

Gelelim mimari özelliklerine:

Dikdörtgen biçimli yapı, zeminle birlikte 4 katlıdır.

Yapı, eğimli bir arazi üzerine inşa edildiğinden, mevcut araziye uygunluk açısından yuvarlatılmış köşesiyle dikkat çeker.

Yapının cepheleri neoklasik üslup özelliklerini içerir. En dikkat çekici cephesi, Voyvoda caddesine bakan ve üzerinde mermer bir zemin üzerinde yapının orijinal ismi olan “Societe Ottomane de Change et de Valeurs” yani “Şirket-i Osmaniye-i Kambiyo” yazılı kitabedir.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü

OSMANLI BANKASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Osmanlı Bankası daha doğrusu “Ottoman Bank” 1856 yılında kurulur ve Galata’da ticari faaliyete başlar.

Banka: 1863 yılında bugünkü binasına taşınıncaya kadar, Galata’da St Pierre Hanında faaliyetini sürdürmüştür.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Yeni binanın plan ve mimarisi, 4 Eylül 1890 tarihinde mimar Alexandre Vallaury tarafından hazırlanır ve yapının inşaatı 1891 yılında tamamlanır.

Yapı: 1891-1998 yılları arasındaki sürede Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü binası olarak kullanılmış, 1998 yılından sonra ise Garanti Bankasının bünyesinde, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Osmanlı Bankası Müzesi olarak kullanılmaktadır.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Yapının batı kısmı ise; 1925 yılında Merkez Bankası tarafından satın alınmıştır. Bu bölüm; yapılan bir takım değişiklikler sonucu, özgünlüğünü kaybetmiştir. 

Yapı: 2 bodrum katı ile birlikte toplam 6 katlıdır. Yapının Voyvoda caddesine bakan cephesinden girilen: birinci bodrum katı ve zemin katı: Osmanlı Bankası Merkez Şubesi olarak kullanılmıştır.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Kuzey dış cephede, kabartma ikili grifonlardan oluşan panolar halinde alınlıklar görülür. Yanlardaki iyon başlıklı plasterler üzerine oturan, iç içe silmelerin çevrelediği üçgen alınlıklar görülmeye değerdir. Çünkü antik Yunan ve Roma mimarisi kaynaklı, Rönesans mimarisinde en yaygın pencere formu olarak dikkat çeken bu pencerelerin alınlıklarında, Antik bezeme öğeleri kullanılmıştır.  

 

TOFRE BEGADİM SİNAGOGU

Bankalar Caddesindedir.

Tam ismi “Beth ha Kenesseth Tofre Begadim” dir.

Sultan II Abdülhamit döneminde Saray Terzisi Mayer Şönman’ın başkanı olduğu Aşkenaz Terziler Birliği tarafından kurulmuştur.

Sinegog, Sultan II Abdülhamit’in 1891 tarihli fermanı ile inşa edilmiştir. Bina 8 Eylül 1894 günü tamamlanarak ibadete açılmıştır.

Ancak cemaat azlığı nedeniyle, Sinegog, 1960’lı yıllarda ibadete kapatıldı. 1999 yılında ise restore edilerek “Schneidertempel Sanat Merkezi” ismiyle sanat galerisi olarak ziyarete açıldı.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Hezaren Han

HEZAREN HAN

Kuledibi Sokak ile Eski Banka Sokak arasındadır.  Ön cephesi Voyvoda Caddesine arka cephesi ise Eski Banka sokağına bakmaktadır.

Han, Osmanlı Bankası adına, 1902 yılında mimar Alexandre Vallaury tarafından 5 ay gibi kısa bir sürede bitirilmiştir.

Hanın 3 katını “Societte du Tombac” yani “Tömbeki Şirketi” kiralar. Bir katına ise “Banker Eugenidi” yerleşir.

1906 yılında, Osmanlı bankası hanı Beyoğlu Mutasarrıfı Hamdi Bey’e satar.

Han, o günden bu yana, çeşitli şirket ve kuruluşlara hizmet vermeye devam etmektedir.

 

SAİNT PİERRE HAN

Bankalar Caddesi Eski Banka Sokağındadır.

Han, birkaç yapıdan oluşur.

Han yapısı: 1771-1775 yılları arasında İstanbul’da görevli Fransız Elçisi Comte de Saint Priest tarafından yaptırılmıştır.

Yapının ön cephesinde, ünlü Fransız Şair Andre Chenier’in burada doğduğunu belirten mermer bir levha vardır. Ancak bu durumun gerçek olmadığı söyleniyor. Öte yandan, büyük şairin doğduğu evin, bu han yapılmadan önce burada bulunan ve Beyoğlu yangınında yanan ahşap evdir.

Han uzun yıllar, Fransız tüccarları ve onların bankacılık faaliyetlerinde kullanılmıştır.

1863 yılında, Osmanlı Bankası burada kurulmuştur. Bu dönemde, han yapısına üçüncü bir kat ilave edilmiştir.

Osmanlı Bankasının hanı terk etmesinden sonra ise, buradaki mekanlar büro olarak kullanılmıştır.

Ancak yakın geçmişten itibaren günümüze kadar olan süreçte, han bir takım atölye ve imalathaneler şeklinde kullanılmaktadır, ayrıca oldukça harap durumdadır.

 

GENERALİ HAN

Bankalar Caddesindedir.

Han “Assikurazioni Generali Anomim Şirketi” tarafından Mimar Giulio Mongeri’ye yaptırılmıştır. Hanın yapılış tarihi net olarak bilinmez, ama muhtemelen 1913 yılı öncesinde inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Han mülkiyeti hala aynı şirketin elindedir.

Şirket, Türkiye’deki faaliyetlerine 1863 yılında Bankalar Caddesi üstündeki başka bir binada başlamıştır.

Daha sonra ise şirket Generali Han’a taşınmış ve günümüzde de aynı yerde faaliyetini sürdürmektedir.

Mimari özellikler

Han, zemin dahil 5 katlıdır. Yapının üstüne sonradan 1 kat daha ilave edilmiştir. Han avlusu yoktur. Hanın zemin katı: banka şubesi olarak kullanılmak için restore edilmiştir. Han cephesi: oldukça görkemlidir. Sütunlarla bölümlendirilmiştir.

Zemin kesme taş kaplıdır. Üç ve dördüncü kat pencereleri, Fransız balkonlu ve basık kemerlidir. Giriş, ovaldir ve oldukça görkemlidir. Hana, ismini veren Assicurazioni Generali isimli sigorta şirketi, günümüzde olduğu gibi yanının 3’ncü katındadır.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Bereket Han

BEREKET HAN

Bankalar caddesindedir.

Han’ın bulunduğu yerde, ilk olarak: Ceneviz Galata döneminde: Cenovalı idareci Podestan makamı Palazzo Del Comüne (Ceneviz Sarayı) bulunuyordu. Bu saray yıkılarak yerine bu han yapılmıştır.

Han yapısının arka tarafında, Ceneviz Sarayının kalıntıları görülebilmektedir.

Bu Ceneviz Sarayı, 1304 yılında yapılır ve 1315 yılında yanarak yok olur. 1316 yılında Saray yapısı yeniden yapılır.

1453 yılında fetihten sonra, Saray yapısı: muhtemelen: Galata-Ceneviz cemaatinin idari merkezi olarak kullanılmıştır.

Yapı: 19’ncu yüzyılda orijinal hali kısmen bozulmuş olmasına rağmen, Franchini Han ismiyle faaliyetini sürdürmektedir.

1880 yılında, Han, eski Voyvoda caddesinin tramvay yolu için genişletilmesi sırasında olumsuz etkilenmiştir. Binanın ön cephesi, binanın ortasına kadar yıkılmıştır, ardından yeniden inşa edilen han yapısı “Bereket Han” ismiyle kullanılmaya başlanmıştır.

Bir öncesi, yani 1880 yılındaki yapının, Kartçınar Sokağa bakan arka cephesindeki kapısı korunmuştur.

Han’ın mimari özellikleri:

Bina zemin üzerine 5 katlıdır.

Avlusuzdur.

Zemin katta: Bankalar caddesine açılan, iki katlı iki mağaza vardır.

Üst katlarda, birbirine bağlantılı odalar bulunur.

Gelelim günümüze: han, yakın gelecekte sahibi ve aynı zamanda Beyoğlu Güzelleştirme Derneği Başkanı tarafından butik otele dönüştürülecekmiş.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas

MİNERVA HAN-MİNERVA PALAS

Bankalar Caddesi üzerindedir. Yüksek Kaldırımın köşesindedir.

1913 yılında Atina Bankası olarak Osmanlı Rum mimar Vasilios Kouremenos tarafından yapılmıştır.

1923 yılındaki Kurtuluş Savaşının ardından, bina Türk Hükümetine geçmiştir.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas

1930 yılında ise, Alman Deutche Bank’a satılır.

1950-1980 yılları arasında “Doğan Sigorta” ve 1980-1993 yılları arasında ise “Ak Sigorta” kullanır.

Evet gelelim yapının mimari özelliklerine:

Yapı 5 katlıdır ve bölgedeki ilk betonarme yapılardan birisidir.

Günümüzde de kullanılan asansör, ilk inşa edildiği dönemden kalmadır.

En önemli bölümü, yapının dış cepheleri mitolojik öğelerle süslenmiştir.

DIŞ CEPHEDEKİ SÜSLEMELER

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Giriş kapısının hemen üstünde: iki bereket boynuzu ve bunların ortasında “Minerva” büstü görülür. Minerva : Romalılarda zeka tanrıçasıdır.

Bereket boynuzları: “bolluğu” simgeler. Minerva simgesi ise “baykuş” figürüdür.

Binanın en üst katında: Haber Tanrısı Hermes görülür. Hermes, burada kanatlı şapkası ve asası ile tasvir edilmiştir.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Teras katı altında biri kadın, biri erkek iki figür bulunur. Bunların “ticaret ve sanayi” yi simgelediklerine inanılır.

Yapının 2’nci katında: Venüs heykelleri bulunur. Bunlar kucaklarında meyve sepetleri taşımaktadır.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi Minerva Han-Minerva Palas

Yapının 5’nci katındaki kabartmada: Tıp ilmini simgeleyen birbirine dolanmış iki yılan vardır.

İstanbul Galata Bankalar Caddesi
 

Gelelim günümüze: Minerva Han: 1998 yılından itibaren Sabancı Üniversitesi İletişim Merkezi olarak kullanılmaktadır. Hatta, bir kültür merkezi olarak da kullanılıyor denebilir. İlk yapıldığında, bankanın kasasının bulunduğu bodrum katı, günümüzde “Kasa Galeri” si adı altında düzenlenen bir sanat galerisidir.

Yapının diğer katlarında ise: kültürel konferanslar ve aktiviteler düzenlenir.

Beyoğlu gezisi.