İlçe, il merkezi Kırklareli’ne 62 km uzaklıktadır.
GENEL
İlçe, Ergene nehrinin çevresine kurulmuş olan bir tarım şehridir. Ergene ovasında tarım yapılır. Özellikle yağlık ayçiçeği yetiştirilir. Nehrin sağladığı imkanlarla önemli bir tarım merkezi haline gelmiştir.
Sulak araziler, ilçede çeltik üretiminin gelişmesini sağlamıştır. İlçe topraklarının rakımı 25 metredir.
Ancak her ne kadar Ergene nehri buranın tarımının gelişmesine katkı sağlamış olsa da günümüzde böyle bir fonksiyonu yoktur, çünkü kirlidir. Ergene nehrinin kirliliği: günümüzde, tarımsal üretimi, sosyal yaşamı ve dolayısıyla şehrin gelişimi üzerine büyük olumsuz etki yaratır.
İklim olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer.
Kırklareli Pehlivanköy
TARİHİ
İlçenin tarihi oldukça eskiye dayanır. Ancak tarihi yerler yeterince korunamamıştır ve etraflarında çevre düzenlemesi yapılmamıştır. Yörenin tarihi Osmanlıların bu bölgede egemen olmalarıyla başlar.
İlçe merkezi ve bağlı köylerde oturanlar, 93 harbi olarak isimlendirilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında buraya yerleşen Balkan göçmenlerinden oluşmaktadır. Pehlivanköy, 1957 yılında ilçe olur.
İsminin kaynağına gelince, söylenenlere göre, 8’nci yüzyılda Malatya’dan Pavlikan aşireti buraya gelerek yerleşir ve ilçenin ismi de bu aşiretten geliyormuş. Eskiden Pavli köy olarak bilinirken, daha sonra Pavlikan ve son olarak Pehlivanköy olmuştur.
Yine isim kaynağı hakkında bir başka söylentiye göre, 1800’lü yıllarda burada Trakyalı Rumlar Pavli köy isimli küçük bir yerleşim yeri kurarlar, ancak Cumhuriyet dönemindeki mübadele sonrasında buradan ayrılırlar, yerlerine Yunanistan’dan gelen soydaşlarımız yerleşir.
Yani, Rumlar gider ama Pavliköy kalır.
Kırklareli Pehlivanköy
PEHLİVANKÖY PANAYIRI-PAVLİ PANAYIRI
Her yıl Eylül ayının ikinci haftası Perşembe günü başlar ve 4 gün sürer.
Panayır Pehlivanköy’ün eski adı “Pavli Panayırı” olarak anılır. Sadece geçen trenler tarafından sessizliği bozulan yörede, panayır zamanı, her yer canlanır ve şenlenir. Ergene nehri kenarındaki düzlük alanda gerçekleşen panayır etkinlikleri, ilçeye birçok ziyaretçi çeker.
Bazı kaynaklar, Panayırın 110 yıl öncesine kadar gittiği söylenir. Türkiye’de geleneği hala yaşatılan ender panayırlardan birisidir.
Yani, panayırın yüzlerce yıllık geçmişi vardır. Panayırda eşya ve hayvan satımı yapılabilir, eğlenceler düzenlenir. Sosyal, kültürel ve ekonomik bir hareketlilik olur. Trakyalılar için Pehlivanköy panayırına gitmek bir alışkanlıktır.
Kurulan tezgahlarda yiyecek, içecek, kıyafet ve süs eşyaları satılır. Lunapark kurulur, burada Roman eğlence kültürü izlenir, Yaşayan Trakya kültürünü görmek isterseniz, bence mutlaka zamanı iyi denk getirin ve Pavli panayırına katılın.
Kırklareli Pehlivanköy
GEZİLECEK YERLER
Traklar’dan Osmanlıya kadar, birçok kalıntının ve hikayenin bulunduğu şehir, tek başına bir turizm merkezi olmasa da, Trakya içindeki gezi turları içinde bir durak noktası olabilmektedir.
Kırklareli Pehlivanköy
AKARCA KÖPRÜSÜ
Ergene nehri üzerinde bulunan köprü Pehlivanköy ile Karşıyaka arasındaki bağlantıyı sağlar.
Köprü Osmanlı dönemi yapısıdır. Bir söylentiye göre: “Köprü, Pavlu adındaki bir usta tarafından yapılmıştır. Ancak usta, her türlü çabaya rağmen, orta kemeri tutturamaz.
Usta, birinin kurban edilerek, duvarın içine gömülmesini ve kemerin ancak bu şekilde ayakta durabileceğini söyler. Çare olarak, kendilerine her gün yemek taşıyan kadınlar arasında kura çekilir.
Her kim kurada çıkarsa kurban edilecektir. Kuranın isabet ettiği, kadın ertesi günü (Cuma günüdür) işçilere yemek getirecektir. Ancak kurada çıkan kadın yeni doğum yapmıştır. Kucağında çocuğunu emzirmektedir.
Kadın, ertesi günü gelir ve kemere sıkıştırılmak suretiyle kurban edilir ve kemer tamamlanır. Her Cuma gecesi, köprü ayağında ağlayan kadın sesi duyulduğu ve orta kemerden iki taş arasından süt aktığı söylenir.
Köprünün isminin de bu rivayete dayandığı söylenir.
Kırklareli Pehlivanköy
MERKEZ CAMİSİ
İlçe girişinde Ergene mahallesindedir.
Giriş kapısı üzerinde mermer kitabesi vardır, kitabede yapılış tarihi olarak 1902 okunur, ancak yaptıran yazılı değildir. Cami: dikdörtgen planlı, yaklaşık 13 x 22 metre ölçülerindedir. 200 kişi aynı anda namaz kılabilir. Girişi: kuzeybatı cephesindedir.
Güneybatı cephesinde ise minaresi vardır. Üst kat, hoca odası olarak kullanılır. Duvarları tuğla yığmadır. Cepheleri sıvalı, pencere kenarları taş sövelidir. Duvar köşeleri taş çıkıntılıdır.
KUŞTEPE KÖYÜ CAMİSİ
İlçe merkezine bağlı Kuştepe köyündedir. Minarenin üzerinde, 2013 yılında yapılan onarımda bulunan kitabesinde yapım tarihi olarak 1903 yazılıdır, ancak yaptıran belli değildir.
Köy merkezinde bulunan cami, dikdörtgen planlı, 10 x 15 metre ölçülerindedir. 150 kişi aynı anda namaz kılabilir. Minaresi tek şerefelidir.
Kırklareli Pehlivanköy
TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ BİNASI
1894-1895 yılları arasında Toprak Mahsulleri Ofisi binası olarak yapılmıştır. İkişer katlıdır, ortasında avlusu bulunan simetrik iki binadan oluşur. İki katlı binaların girişleri, caddeye bakan güney cephededir.
Kırklareli Lüleburgaz hakkındaki gezi yazım için Lüleburgaz
İhsaniye, Afyonkarahisar’ın 35 km. kuzeyinde, tabiat ve tarihin en cömert davrandığı ilçelerden birisidir. 1959 yılında ilçe olmuştur. İlçede: Kızılay Maden suyu fabrikası bulunmaktadır. Meşe, çam, ardıç ormanları ve koruluklarla çevrilidir.
İlçenin köklü bir mazisi vardır. Eski uygarlıklara beşiklik etmesi, onun tarihi çehresini güzelleştirmiştir. Ayazini; Kayıhan yerleşim birimleri: Kapıkayalar, Aslantaş, Matlaş ve Yılantaş gibi; Göynüş Vadisindeki yerler, Frigler döneminde yapılmış mezarlardır.
Ayrıca: Frig bölgesi diye anılan saha, bu yörenin, Frigler zamanında önemli bir yerleşim bölgesi olduğunu gösterir.
Afyonkarahisar İhsaniyeAfyonkarahisar İhsaniye
FİRİGLER
Frigler: MÖ 1200’lerde, Trakya ve Boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelirler. İlk yıllarda: Trakya ve Güney Marmara Bölgesinde, geçici yerleşim merkezleri kurduktan sonra, Batı Anadolu’nun iç kesimlerine yayılırlar.
Anadolu dışından gelmelerine rağmen, kısa zamanda yerel kültürlerle kaynaşarak, Anadolulaşmışlardır. Özgün bir Anadolu kültürü oluşturmuşlar ve siyasi egemenliklerini kaybettikten sonra dahi, 1000 yılı aşkın süre kültürel anlamda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Özellikle: efsanevi kralları Midas zamanında, güçlü bir devlet konumuna gelmişlerdir
Frigler: ölülerini; yer altında, ardıç ağacından kalaslar üzerinde yaptıkları odalarda: sedir üzerine yatırarak gömerlerdi. Sonradan da bunların üzerine toprak yığarlardı.
Frigler: gerçekten büyük bir uygarlık kurmuşlar. İki şekilde bölgeye yerleşmişler. Dağlık Frig bölgesi (buralar) ve Vadi Frig Bölgesi. (Gordion-Sivrihisar tarafları). Dağlık Frig bölgesi: Midas’ın Yazılıkaya anıtı dışında pek tanınmıyor.
Afyonkarahisar İhsaniye
GEZİLECEK YERLER
Frig vadisi gezi rotası şöyle olabilir. Önce: Ayazindeki: Metropolis. Sonra: Göynüş vadisine girin: Yılantaş ve Aslantaş anıt mezarları. Sonra: Göynüş vadisinden, Döğere geçin: Emre Gölü çevresindeki Frig yerleşimlerini gezin. Bu bölgede: Friglere ait eserler bunlar.
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis
AYAZİNİ KÖYÜ-METROPOLİS
Köy, tipik bir Anadolu köyü. Antik Metropolis kentinin üzerine kurulmuştur. Bu bölge: Frig döneminden Bizans’a değin, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Yeni yapılan evleri, bir-iki motorlu aracı, elektrikli ev aletlerini bir kenara bırakırsak, aslında 8000 yıldan bugüne kadar fazla bir şeylerin değişmediğini hemen görebilirsiniz.
Ayazini köyünün hemen dışında: Ayazini kayalıkları vardır. Buralar: bir zamanlar Friglerin yaşam alanıymış. O dönemde, iklim şartlarından ve düşmanlardan korunmak için; bu kayaları oyarak yaşam alanına dönüştürmüşler. Sarnıçlar, toplantı salonları, yer altı sığınakları, mezar odaları ve tahıl depoları yapmışlar.
Bunun çarpıcı ve hatta muhteşem örnekleri, hemen karşınızdadır. Friglerin yarattıkları bu yaşam alanı: Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanılmıştır. Bu yüzden çevrede; o döneme ait çok sayıda kilise var. İşte bunlardan birisi.
Bu mezar odasının girişinde, Friglerden kalma bir kabartma bulunuyor. İki aslan ve ortasında ana tanrıça Kybele. Kybele kabartması: parçalanmış. İçeriye girdiğinizde ise Helen etkileri görüyorsunuz.
Mezar içinde: bir Medusa kabartması var. Medusa; mezarı soymaya gelenleri, taşa çeviren tanrıça Athena tarafından lanetlenmiş bir kadın. Başının çevresindeki halelerde yılanı tasvir ediyor.
Bu yılanlar, aynı zamanda, mezarı koruyorlar. Biri mezardan içeriye girdiğinde, saldıracağına inanılıyor. Dışarıda, Friglerin koruyucu aslanı, içeride Medusa.
Sırada, Friglerden kalma, bir başka yerleşim birimi var. Bu kayalıkların içi oyularak bir şehre dönüştürülmüş. 6 yada 7 katlı olduğu düşünülüyor.
Ayazini bölgesinde bir de kilise var. Tüf sarp kayalık içinde kayaya oyulmuş bir kilisedir. Kilise yapısının özelliği dış cephe olarak kaya yüzeyine oyulmuş apsisi ve kubbeli olmasıdır. Apsisin yanlarında küçük apsis özelliğinde çukurlar vardır.
Ana bölüm haç tonozlu, orta kubbeli olup dört ayakla taşınmış olduğunu gösteren izler vardır. Çevresinde bitişik kaza odalarıyla birlikte MS 1000’li yıllarda yapılmış bir manastır yapısıdır.
Evet; Ayazin’ den çıkıyoruz ve Eskişehir’e doğru yürüyoruz. Anayoldan çıktıktan 4-5 km. sonra, sola saparak, Göynüş Vadisine yöneliyoruz. Elinizde iyi bir harita olması şart. Yoksa, buralarda kaybolmak içten bile değil. Zaman zaman durup köylülere sormakta yarar var. Çünkü, bazı haritalar yanıltıcı olabiliyor.
Anayol’dan ayrıldıktan 4-5 km. sonra; sizi Göynüş Kalesi karşılıyor. Göynüş kalesi: küçük bir tepenin üzerinde bulunuyor. Kale deyince, hani düşündüğünüz ölçüde büyük bir kale değil. İçi oyulmuş kaya kütleleri. O zamanlar kale olarak bu yapılar kullanılıyormuş.
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis
Ayazini kadar büyük olmamakla birlikte, içinde küçük odacıklar ve ambarlar bulunuyor. Ama en etkileyici manzara: Göynüş Kalesi’nin tam karşısında bulunuyor. Göynüş Kalesinin tam karşısında: Aslantaş var.
ASLANTAŞ
Bir anıt mezar. MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyor. 10.5 metre yüksekliğinde. Özenle işlenmiş. Frig oyma sanatının en önemli göstergelerinden biri. Anıtın ön yüzünde: bir mezar kapısı var.
Bu kapının ardında da: mezar odası var. Kapının her iyi yanında: şaha kalkmış, iki adet kükreyen aslan kabartması ve aslanların ayaklarının dibinde de iki yavru aslan figürü var.
Ayrıca: bu aslanları içine alan bir hayat ağacı figürü var. Mezar odası: üçgen tavanlı, sol tarafta ölüyü yatırmak için sedir bulunan küçük bir odadır.
Aslantaş’ın, önemli bir kralın mezarı olduğu sanılıyor. Aslan; Frigler de, tanrıça Kybele’yi koruyan hayvanlardan biri olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda: güç sembolü.
Afyonkarahisar İhsaniye Aslantaş
Bu anıt mezarı; ülkemizde bilen insan sayısı çok az. Turizm gelişmediği için, bu bölge, yani dağlık Frigya pek bilinmiyor. Bu açık hava müzesini gezmek için, en ideal mevsim: Nisan-Mayıs ayları.
Çünkü: çevre yemyeşil. Konaklama imkanları yok ama karavan veya çadır kullanabilirsiniz. Afyon ve Eskişehir’e yakın olduğundan, günü birlik turlarla da buralara gelebilirsiniz.
YILANTAŞ
Evet, devam ediyorum. Aslantaş’ın 50 metre ilerisinde, hemen yol üstünde, bir kısmı yıkılmış, Yılantaş Mezar anıtı var. Dev aslan kabartması yıkılıp, yola kadar ulaşmış. Bu anıt mezar: Aslantaş ile aynı kayalık üzerinde bulunuyor.
Yılantaş; Aslantaşa benzer bir anıtmezarmış. Zamanla depremler sonucu yıkılmış. Yerdeki taş parçalarından, bunu anlamak mümkün.
Burada tek sorun; bu anıta, neden Yılantaş denildiği. Yerdeki aslan başının çevresinde, bir yılana benzeyen bir figür var. Anıt parçalandığı için, onun iç kirişleri görülmekte olup, anıtın dış tarafında bir aslan kabartmasının yalnızca başı ve bir ayak kabartması kalmıştır.
Yılan kabartması; anıtın ön yüzünde ve alt taraftadır. Kapıda: birbirine sarılmış iki yılan kabartması ile kapının iki yanında da mızraklarıyla yılana saldıran iki savaşçı görülüyor. Bugün ters dönen kayanın altında olduğundan, görülmemektedir.
Mezarın içinde: boydan boya yüksek bir sedir dikkati çekmektedir. Bunun yanı sıra: duvar kenarlarında, kapının yanında, dört köşe küçük sekilerde bulunmaktadır. Yere devrilmiş kalıntılar arasında aslan figürlerine rastlanılır.
Büyük olasılıkla: bu mezar, aslantaştan daha görkemli bir mezardı. MÖ.700 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.
Afyonkarahisar İhsaniye Maltaş
MALTAŞ
Birbirine yakın: Aslantaş ve Yılantaş anıtlarından, yaklaşık 500 metre uzaklıkta olup, bugün zeminde toprağa gömülü durumdadır. Üçgen çatılı, geometrik motifli ve yazıtlı tapınak cephesi yapılmıştır. MÖ.7’nci yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Kayanın doğu yüzünde, geniş bir kapı boşluğu açılmış ve üzerinde üçgen çatı ile ahşap bir eve benzetilmiştir. İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsünün, 1938 yılında burada yaptığı kazılarda, anıtın planı çıkarılmıştır. Anıtın arkasında kuyu ve kapakları, bir de sunak bulunmaktadır.
Afyonkarahisar ve çevresinde, bunun gibi birçok anıt mezar bulunuyor. Oyma işinde çok ustalaşan Frigler, kaya bloklarını şekillendirerek, görkemli kaleler yada anıtlar inşa etmişler.
Evet: Göynüş Vadisinden, Döğere doğru devam ediyorsunuz. Bozulmamış köylerden geçeceksiniz. Manzara muhteşem. Sessiz sakin bir ortam. Yol boyu, kaya şekilleri dikkat çekici. Kapadokya kadar olmasa da çevre doğanın yarattığı güzelliklerle dolu.
Frigler kadar, doğa da, bu bölgede iyi çıkarmış. Her kaya bir anıt gibi. Friglerin yaptıkları ile doğanın yarattığı güzellik, zaman zaman birbirine karışıyor. Frigler, belki de doğayı taklit ettiler, kim bilir?
Evet, Frig ve daha sonraki dönemlere ilişkin tarihi eserlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerden biri olan Döğere geliyorsunuz. Döğer girişinde, sizi: Emre Gölü karşılıyor.
Harika bir yer. Göl manzarası muhteşem. Hemen karşıda: kırkmerdivenler kayalığı görülüyor. Ancak: bizim rotamız Aslankaya. Yani: Gölün diğer tarafına geçmek gerekiyor.
Emre gölünü dolaşıp, tam karşı tarafa geçeceksiniz. Tarlalar içinden ilerleyerek, Aslankaya’ya ulaşıyorsunuz. Heybetli bir kaya bloğu. İçi oyulmuş. Sağ tarafında: devasa bir aslan kabartması bulunuyor.
Etkileyici bir yapı. Yapının doğu yüzeyinde, anıt mezarın girişi var. Ama kapı dinamitle yok edilmiş. Anıtın içinde: Ana tanrıça Kybele’nin heykeli varmış. Ama defineciler, bu heykeli yok etmiş. Arkasında, bir şeyler aramışlar.
Evet: Kybele’nin bir zamanlar heykelinin bulunduğu anıtın ön yüzünde: üçgen alınlık ve alınlığın alt kısmında ise silinmiş Frig yazıları bulunuyor. Sağ tarafta ise, yaklaşık 5 metre yüksekliğinde bir aslan kabartması var. Dev kaya bloğu, büyük beceri ile işlenmiş.
Evet, tüm bunların yanında: Frig vadisinde; Kapıkaya I ve II anıtları ve Üçler kayası denilen bir bölge daha var. Bunlara ait kısa bilgiler veriyorum. Zamanınız olursa, bu anıtları da görebilirsiniz.
KAPIKAYA I.
Liğen köyüne giden yolun üzerindedir. Buradaki kayanın doğu yüzüne, üçgen çatılı, ahşap bir eve benzer kabartma oyulmuştur. Kapısı üzerinde de, tanrıça Kybele ayakta tasvir edilmiştir. Bu kabartmanın da, MÖ.600 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.
KAPIKAYA II.
Emre gölü kıyısında, Bayramaliler köyünün doğusundaki kayalar üzerindedir. Kayalara oyularak ahşap bir ev şeklinde yapılmıştır. Burada da, tanrıça Kybele kabartma olarak işlenmiş, önünde de geniş bir sahanlık bırakılmıştır.
Büyük olasılıkla, burada Frig döneminde tanrıça Kybele onuruna törenler düzenleniyordu. Bu kabartmanın: MÖ.800-750 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Diğerine göre, daha kaba bir üslupla yapılmıştır.
Afyonkarahisar İhsaniye Üçler Kayası
ÜÇLER KAYASI
Üçlerkayası köyünün, 1000 metre güneybatısında, İhsaniye-Döğer yolu ile, Üçlerkayası köy yolu girişinin kuzey köşesindedir. Burada: kayaya oyulmuş aile mezarları var. Üçlerkayası köyü yönünde ve kayalığın doğuya bakan cephesinde bulunan, beşik tonoz tavanlı mezar odası; tahrip olmuştur.
Kemerli tekne mezarlara sahiptir. Kemerler: kabartma kemer süsleme ile çevrilidir. Duvarlarda ve tavanda görülen nal benzeri kazıma motifler nedeniyle, yöre halkı tarafından, Nallı Kaya Mezar Odaları ismi verilmiştir.
Zemin kattaki mezar odasının büyük kısmı, yıkılarak tahrip olmuş ve mezar odası açık hale gelmiştir. Cephede görülen mezarın içe bakan kısmı kırılmıştır. Soldaki bölüm ise daha çok tahrip olmuş ve hayvan bağlama tokası bulunmaktadır.
İkinci katta bulunan beşik tonoz tavanlı mezar odası: daha az tahrip olmuş olup, üçü kemerli ve biri cephedeki mezarın önünde, zeminde olmak üzere, dört mezardan oluşmaktadır. Kayalığın üst kısmında: zeminde kazılmış mezarlar bulunmaktadır.
Ayrıca: zemine oyulmuş benzer mezarların; Nallı Kaya Mezar Odaları ile yakındaki Peynir Fabrikasının arasında yer aldıkları tespit edilmiştir. Bu alandaki mezarların; Üçlerkayası Köyü ile ilgisi yoktur.
Turizm kuşağı başlangıcında bulunan Nallı Kaya Mezar Odaları; yol kenarında olması, doğal ve insan tahribatına uygun olması nedeniyle, büyük ölçüde zarar görmüş olup, üst katta yer alan mezar odası diğerlerine göre daha iyi korunmuştur.
Afyonkarahisar İhsaniye Emre Gölü
EMRE GÖLÜ
İlçe merkezine bağlı Döğer kasabası ve Frig vadisi sınırları içinde olup, il merkezine 50 km uzaklıktadır.
Göletin büyüklüğü yaklaşık 5 km karedir ve derinliği bazı yerlerde 3 metreye kadar iner. Gölün kıyısında Frig kaya anıtlarının yanı sıra Yunus Emre Tekkesi de görülebilir.
Emre Göletinde piknik alanı ve sosyal tesis bulunuyor. Gölette gezmek için “Kral Midas” isimli Frig kayığına mutlaka binin, orijinal.
Ayrıca bisiklet, ATV ve motosiklet kiralayarak çevreyi gezebilirsiniz.
Tonya, Trabzon il merkezine 68 km uzaklıktadır. Vakfıkebir-Tonya arasındaki uzaklık 20 km. dir. Tonya, Trabzon ilinin denize sınırı olmayan tek ilçesidir.
TARİHÇE
Tonya ilçesinin ilk kuruluşu hakkında kesin bilgiler yoktur. Ancak buranın muhtemelen 13-14’ncü yüzyıllarda kurulduğu tahmin edilmektedir. Yöre: 1461 yılında Türklerin egemenliğine girmiştir. Ardından: Erzurum, Gümüşhane, Bayburt ve çevreden gelen Türkmen boyları, buraya yerleşmiştir.
Tonya’nın tarihi geçmişinde, I. Dünya savaşı sırasındaki Rus işgaline karşı yapılan yerli halk savunması önemli yer tutar. Harşit cephesinde bulunan Türk kuvvetleri bozulunca, Ruslar Tonya üzerine yürümüşler ve yerli halk ilçe merkezini terk ederek batıya göç etmiştir.
1916 yılında Tonya Ruslar tarafından işgal edilmiş ve 1918 yılında ise, düşman işgalinden kurtarılmıştır.
Trabzon Tonya
GENEL
Tonya uzun yıllar Vakfıkebir ilçesine bağlı iken, 1954 tarihinde ayrılır ve burada Belediye teşkilatı kurulur. İlk yıllardaki ismi: Orta Mahalledir.
Burası: Trabzon ilinin denize sınırı olmayan tek ilçesidir. Denizden yükseklik 730 metredir. Arazi genel olarak engebelidir. En yüksek tepe 1900 metre yükseklikteki Karakısrak tepesidir.
İklim: Karadeniz iklimi ile karasal iklim arasındaki bir geçiş iklimidir. Denizden gelen su buharı, yükselen tepeler üzerinde buharlaşır ve sis oluşur. Bu yüzden, özellikle yaz aylarında sisli gün sayısı fazladır. Arazinin büyük bölümü ormanlarla kaplıdır.
Tonya özellikle “mavi zakkum” olarak isimlendirilen “mavi yıldız” çiçeklerinin Nisan ayında açmaya başlaması ile ziyaretçi çekmektedir. Çünkü, manzara eşsizdir.
Tonya insanı hayvancılıkla geçinir. Çünkü dağlarda yukarı çıkıldıkça fındık kalmaz. Tonya’lıların bellerinde silah eksik olmaz. “Dik Horon” onların oyunudur, çok asabidirler, okuma oranı çok yüksektir. Bir kahvehaneye girseniz, oturanların onda sekizi üniversite mezunu, diğer ikisi ise yüksek okul mezunudur. Kimin belinde silah var deseniz, hepsi el kaldırır.
NE YENİR
Tonya’nın tereyağı çok lezzetlidir.
Trabzon Tonya
GEZİLECEK YERLER
Tonya ilçesinde, tarihi kalıntı bulunmamaktadır. İlçe genel olarak doğal güzellikleriyle önem kazanmaktadır. Tonya dağ ve yayla turizmiyle dikkat çeker.
Sazalan Yaylası
İlçe merkezine 24 km uzaklıktadır. Erikbeli yaylasının 5 km batısındadır. 1700 metre yükseklikteki yaylada, altyapı hizmetleri tamamlanmıştır.
Erikbeli Yaylası
İlçe merkezine 23 km uzaklıktadır. Burada yapılaşma yoktur, çadır ve karavanlarla konaklamak mümkündür. Yemyeşil bir tabiat, doğa yürüyüşü ve yerel ürünleri tatmak isteyenler, burayı gezmeyi tercih edebilirler.
Kuşdili beldesi-Kuşculu
Burada her yıl “Kuşdili Festivali” olur. Bunlar: yaklaşık 1.5-2 km uzaklıkta, ıslıkla, birbirlerine istedikleri her şeyi anlatabilirler. Sis dağına buradan çıkılır.
Kadırga Yaylası
Hava güzel olduğunda, her kez Cuma namazı kılmak için burada giderler. Fatih Sultan Mehmet, seferden dönerken, Kadırga yaylasına gelirler. Askerler “Sultanım bugün Cuma, Cuma namazını nerede kılacağız” derler.
Bunun üzerine, Fatih: Kadırga yaylasındaki düzlüğü gösterir “ O düzlüğü taşlarla çevirin” der.
Askerler, düzlüğü taşlarla çevirirler ve burası 5000 kişilik bir namaz kılma yeri olur ve günümüze kadar gelir. Burası: çatısı olmayan camidir, 2 minaresi vardır ve sadece duvarları vardır. Evet: 5000 kişilik açık hava camisi ilgi çekmektedir.