Gökova Akyaka

Gökova Akyaka
 

Gökova Akyaka: Gökova’nın en popüler turistik beldesidir. Muğla merkeze 28 km uzaklıktadır. Gökova beldesi ve Akyaka arasındaki uzaklık ise 6 km dir.

Beldenin kuzeyinde, 1000 metre ani yükselen ormanla kaplı bir bölge vardır. Doğusunda ise Kadın ve Akçapınar azmakları arasında eşsiz ovası bulunur.

Akyaka, 1988 yılında doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

2010 yılından bu yana “Cittaslow” yani “Yavaş Şehir” unvanına sahiptir. Bu yüzden Akyaka’da gece hayatı yok denecek kadar azdır. Akşamları hareket ve eğlence isteyenler için, Akyaka-Marmaris arası çalışan otobüslerle Marmaris’e gitmek önerilir.

Gökova ile karıştırılmasına rağmen, Akyaka Sakar beline doğru yamaca yapılmış olmasına rağmen Gökova ovada kuruludur.

Gökova Akyaka
 

Akyaka evlerinin mimarisi ilgi çekmektedir. Çünkü Akyaka’da tek tip mimari zorunluluk vardır. Evlerin en önemli özelliği, ahşap işçiliğinin öne çıkmasıdır.

Gökova Akyaka
 

Ahşap ağırlıklı evleri begonviller süslemektedir.

Özellikle Mimar ve Şair Nail Çakırhan’ın yaptığı evler hayranlıkla izlenmektedir.

 

KONAKLAMA:

Akyaka: Azmak nehrine yürüme mesafesinde Pansiyonlarıyla dikkat çeker.

Akyaka otelleri, çam ormanlarından gelen serin hava ve yemyeşil doğanın kucağında tatil yapmak için oldukça uygundur.

Sonuç olarak: burada 5 yıldızlı ve konforlu oteller bulamazsınız, burası daha çok apart beldesidir. Sahile yakın veya uzak, havuzlu ya da oldukça mütevazi her zevke veya keseye uygun apart oteller bulabilirsiniz.

 

NAİL ÇAKIRHAN EVİ:

Burada başta resim olmak üzere birçok farklı sanatsal sergi açılmaktır.

Gökova Akyaka Plajı

 AKYAKA PLAJI

Akyaka Halk Plajı konumundadır. Giriş ücretsizdir. Şemsiye ve şezlong ücretlidir.

Gökova plajları arasında Mavi Bayrak ödüllü bir plajdır.

Deniz sığdır. Sahilden yaklaşık 200 metre ilerisine kadar sığdır. Bu yüzden özellikle çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilmektedir. Denize girince yüzmek için uzun bir süre yürümeniz gerekir.

Deniz sabah sakin ve akşamüstü dalgalıdır. Genellikle temizdir. Hafta sonlarında yöre halkı buraya akın ettiği için, oldukça kalabalıktır ve şezlong bulmak ve denize girmek sıkıntılıdır.

Denize girdiğinizde, kıyıya baktığınızda yerleşimin hemen arkasında ormanlarla kaplı yemyeşil dağları görebilirsiniz. Kumsalda ve denizde sürekli bir rüzgar eser, bu yüzden yandığınızı hissetmezsiniz.

Akyaka plajı sahilinde, restoranlar ve kafeler bulunmaktadır.

Gökova Akyaka Çınar Plajı
 

ÇINAR PLAJI;

Akyaka merkezinden 3 km uzaktadır. Akyaka merkezden buraya 45 dakikalık bir yürüyüş yapılır. Akyaka merkezden, tekne veya dolmuşlarla da gidebilirsiniz.

Gökova’nın ve Akyaka’nın en sevilen plajlarındandır.

Kumsalı oldukça güzeldir. Renkli çakıl taşlarıyla kaplı turkuaz deniziyle dikkat çeker. Suyu, bir hayli ilerledikten sonra derinleşir. Bu yüzden özellikle çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilir.

Gökova Akyaka Azmak Nehri
 

AZMAK NEHRİ:

Azmak kelimesi, “nehir ağzı” anlamına gelmektedir. “Kadın Azmağı” olarak da isimlendirilir.

Nehrin toplam uzunluğu 2.5 km dir.

Derenin en büyük özelliği, diğer derelerden farklı olarak su derinliği veya akıntı hızı ne olursa olsun, suyun her zaman berrak olmasıdır. Böylece derenin muhteşem görüntüsü ilgi çekmektedir.

Gökova Akyaka Azmak Nehri
 

Derede avlanmak yasak olduğundan suya rengini veren binlerce su bitkisi ve suyun dibinde, gözle görebileceğiniz balıklar ve suyun üstündeki yaban ördekleri, oldukça güzel bir ortam oluşturuyor.

Azmak deresi, Akyaka plajının hemen yanında denizle buluşur.

Akyaka’dan kalkan teknelerle nehir gezisi yapılmaktadır. Bu tur yaklaşık yarım saat sürüyor. Tur süresince: sazlıklar ve kıyı boyunca kurulu restoranları görebilirsiniz.

Gökova Akyaka Azmak Nehri
 

Azmak nehri kıyısında sıralanmış restoranlarda, yeni tutulmuş balıkların ve mevsim yeşillikleriyle hazırlanan salataların tadını çıkarabilirsiniz.

Son bir not: Barış Manço nun Azmak boyunda yazlık evi bulunmaktadır. Ayrıca, Azmak nehri ve çevresinde çok sayıda sivrisinek bulunmaktadır, buralara giderken yanınıza mutlaka kovucu losyon almayı unutmayınız.

Gökova Akyaka İdyma antik kenti
 

İDYMA ANTİK KENTİ:

Burada, MÖ 4’ncü yüzyıla tarihlenen kaya mezarları bulunmaktadır.

Günümüzde İdyma kentine ait kalıntılar: Gökova köyünden, Kıran dağı eteklerine kadar uzanmaktadır.

Kentin Akropolü: Gökova köyünün hemen kuzeyinde yükselen tepe üzerindedir. Akropol: MÖ 4 ve 3’ncü yüzyıla tarihlenmektedir. Muhtemelen bu tarihten sonra yerleşim yeri terk edilmiş ve günümüzdeki Akyakanın bulunduğu yere yerleşilmiştir. Çünkü son yıllarda  bölgede yapılan araştırmalar da bu görüşü doğrulamaktadır.

Kentin Nekropolü yani mezarlık alanı ise, aynı tepenin doğu yönündedir. Mezarlar, tepe boyunca kayaların oyulmasıyla yapılmıştır. Ancak bu mezarlar, ölülerin ölümden sonraki yaşamlarını sürdürmeleri için adeta bir ev gibi düzenlenmiştir.

Bu kaya mezarlarından en iyi olarak korunarak günümüze ulaşmış mezar: Gökova köyü ile Akyaka arasında, İnişdibi denen mevkide görülebilir.

Bizans Kalesi: Azmak kenarındaki alçak bir tepe üzerindedir.

Gökova Akyaka Orman Kampı
 

AKYAKA ORMAN KAMPI:

Burası Orman Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen kamp ve piknik alanıdır. Burada bir de lokanta bulunmaktadır.

Burada çadır kurabilirsiniz. Yemyeşil çam ormanı içinde çadır kurabilir ve bölgedeki koylara yani denize yürüyerek rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Kamp alanında: elektrik, tuvalet ve market gibi yerler bulunmaktadır. Konaklamak için bungalovlar da vardır.

Gökova Akyaka Akçapınar Köyü
 

AKÇAPINAR KÖYÜ-WİNDSURF, KİTEBOARD, KİTESURF:

Buraya uğrayıp, yörenin en meşhur yiyeceği olan Akçapınar tostu yemelisiniz. Yanında yayık ayranı veya taze sıkılmış meyve suyu alın.

Gökova körfezinde bulunan Akçapınar sahili,  toplam 3.5 km uzunluğundadır. Dünyaca ünlü olan bu sahilde: rüzgar 7 ay boyunca (Nisan’dan Ekim ayına kadar) hiç durmaz ve uygun koşullar Kitebordçular için buranın tercih edilmesine sebep olmaktadır.

Sahil boyunca: rengarenk uçurtmalar rüzgarla buluşur ve uçurtma sörfü (kite surfing) yapılabilmektedir.

Akyaka civarında, uçurtma sörfü okulları bulunmaktadır.

Gökova gezilecek yerler, Gökova tanıtımı.

Muğla Milas Hekotomnos Mezar Anıtı

Muğla Milas Hekotomnos Mezar Anıtı

Tarihe ilgisi olanların büyük olasılıkla ilgisini çekebileceğini düşündüğüm bu hikaye, gerçekten ibret alınması ve gelecek dönemlerde tedbir alınmasının gerekliliğini ortaya koyması açısından ilginç.

HEKOTOMNOS LAHİTİ

Persler: Anadolu’yu istila ettikten sonra: yerli halk arasından yani Kayralılardan birini, kral olarak yönetici seçiyorlardı. Buna: “satrap” ismi veriyorlardı.

O dönemde: hüküm süren, Karya kral ailesinin lakabı “Hekotomnitler” Bu ailenin ilk kralı ise: Kral Hekataios.

Hekataios: Pers istilası sırasında, İonları, Perslere karşı ayaklanmadan vazgeçirmeye çalışmasıyla biliniyor. MÖ.494 yılında, İonlar, Perslerle anlaşma yapmak zorunda kalınca: Pers kralına gönderilen elçiler arasında, Hekataiso’ta bulunmaktadır.

Hekataios: Pers hükümdarını ikna ederek; İon kentlerinin yeniden yasal konumlarına kavuşmasını sağlar. Kendisi de: bu bölgenin satrapı, yani yerel yöneticisi olarak ilan edilir.

Evet, bu muhteşem insanın: iki yapıtı bilinmektedir. Bunlar: Historiai (Tarihçeler) ve Periegesis (Dünya Turu) isimli yapıtlardır. Özellikle: Periegesis adlı yapıtı: iki bölümden oluşmaktadır ve bu bölümlerde: Avrupa ve Asya (Mısır ve Kuzey Afrika) anlatılmaktadır. Yunan tarihçileri, coğrafya ve Etnografya alanlarında, genellikle bu yapıtı kullanmışlardır.

Hatta: MÖ.5.yüzyılda yaşamış ünlü tarihçi Heredot, Hekataios’un yapıtlarını büyük ölçüde kullanmış, ancak isminden söz etmemiştir.

Özellikle, bu dönemde:

Karyalılar tarafından büyük ve ileri bir medeniyetin kurulduğundan söz etmek mümkün.

Tarihi süreç içinde: MÖ.4.yüzyılın başlarında: 395 yılında, kral Hekataios ölür. Kralın ölümünden sonra, satrap olarak oğlu Mausolos atanır. Kral Mausolos; o dönemde, Zeus Karios Kutsal Mabet alanı olarak kullanılan ve sütunlarla çevrili, antik dönemde Zeus’a ibadet edilen bir ana tapınak bulunan bu bölgede: MÖ.390 yılında, çok sevdiği babası için yerin altında bir anıt mezar yaptırır.

Kutsal Mabet Alanı: Zeus için adanmıştır. Tarihi yazıtlardan anlaşıldığına göre: bu kutsal mabette, Zeus’un, 6 metre büyüklüğünde, som altından yapılmış bir heykeline tapınılmaktadır.

Daha sonra: oğul kral Mausolos tarafından, Karya bölgesinin siyasi yönetim merkezi, Milas şehrinden, Bodrum bölgesine taşınır. Mausolos, eşi II. Artemisya (aynı zamanda kız kardeşi) ile birlikte, Bodrum bölgesinde, dünyanın 7’nci harikası olarak kabul edilen “Halikarnasos Mausoleum” yapısını inşa ettirir.

Bu yapının inşasında: dönemin en ünlü sanatkarları görev yaparlar. Ama, maalesef günümüzde, bu yapıdan geriye, sadece temel kalıntıları kalır. Çünkü: buradan çalınan kalıntılar, Londra-British Museum’da sergilenmektedir. Ö

zellikle: 4 at tarafından çekilen bir arabada bulunan, Mousolos ve karısı Artemisya’nın denize doğru yol aldıklarının betimlendiği eser.

Muğla Milas Hekotomnos Mezar Anıtı bulunması

ANIT MEZARIN BULUNMASI

Aradan, binlerce-yüzlerce yıl geçer. 2010 yılı başlarında: Milas Emniyet birimlerine, halk arasında “Uzunyuva” olarak bilinen ve 1.derece arkeolojik SİT alanı ilan edilerek, koruma altına alınmış bölgede: kaçak kazıların yapıldığı ihbarı gelir. Emniyet birimlerinin yaklaşık 7 aylık takipleri sonucu: Ağustos 2010 tarihi başında, kaçak kazı yapılan yere baskın düzenlenir.

Yalnız, hani takip edildiklerini söyledim ya, bu takip edildikleri öne sürülen dönemde, definecilerin, mezar anıtında video filmleri çekerek, burayı internette pazarlamaya çalıştıkları da söylenmektedir.

1’nci derece SİT alanı ilan edilerek koruma altına alınmış bir alanda, yıllardır yapılan soygun. Anlamak mümkün değil? Veya, niye takip yapılan sürede baskın yapılmaz, mezar anıtının soyulması beklenir?

Hani dedim ya, ihbar yapılmış diye, bırakın ihbarları, 1990 yıllarında, bu bölgede kazı çalışmalarını sürdüren İsveç kazı ekibi tarafından: Uzunyuva bölgesinde kamulaştırma çalışmaları yapıldığı takdirde, tüm masrafları kendilerine ait olarak yapılacak bir kazı çalışması sonucunda “Dünyanın en büyük mabetlerinden birinin” bu bölgede çıkarılacağının vaat edildiği söylentisi var.

Belediye, kendisine yapılan bu teklifi kabul etmemiş. Yani, buralarda bir şeylerin bulunduğu, yıllardır biliniyor, hem de, düşünün, yerli halk değil, İsveçliler tarafından. Bütün dünyanın bildiğini, bazı yetkililerin bilmemesi tuhaf değil mi?

Muğla Milas Hekotomnos Mezar Anıtı

Neyse, biz yine anıt mezarın bulunması hikayesine dönelim.

Yaklaşık 10 metre uzunluğunda ve Uzunyuva olarak isimlendirilen, Zeus’un kutsal mabedine ait ayakta kalmış tek sütunun başlangıç noktasındaki bir taş, baraka ev. Daha doğrusu yıkık bir ev. Ancak, Hisar mahallesindeki bu harabe ev, söylentilere göre: Haziran 2010 tarihinde, henüz kimliği belirlenemeyen bir alıcıya, 250 bin dolar karşılığında satılmış.

Evet, evin içinde: beton bir kapak bulunur. Bu kapak açıldığında ise, yerin 22 metre altına inilir. Burada: mezar blokunun 1.80 metre kalınlığındaki mermer bloklarının, defineciler tarafından kırılarak açıldığı görülür. Buradan: dromos  denilen koridora ulaşılır.

Buradan: mezar odasının, 50 cm. kalınlığındaki mermer kapısı delinmiştir. Bu kapıdan girildiğinde: büyük mezar odası ile karşılaşılır.

Muğla Milas Hekotomnos Mezar Anıtı

Mezar odasında:

Bir lahit bulunur. Lahit, muhteşem mermer kabartmalarla süslüdür. Zaten, bu kabartmalar, Kayralıların ileri bir medeniyet olmalarının en büyük kanıtıdır. Lahit, dikdörtgen şeklinde ve 3 metre uzunluğundadır. Lahdin üzerinde: birbirine zıt bölümlerde, iki olay figürlerle canlandırılmıştır. Birinci canlandırmada: bir av sahnesi ve ikinci canlandırma da ise ziyaret sahnesi var.

Av sahnesinde:  kral Hekataios’un, mızrağını bir aslana saplaması betimlenir. Ancak, her ne kadar, antik dönemde, yeniden doğuşa inanıldığı için, kral mezarlarına çok sayıda kişisel kullanım objesi (altın taç, altın işlemeli zırhlar, yüzükler, kolyeler, kaplar gibi) bırakılma geleneği bilinse de: bu lahitlerin içi boşaltılmış.

Yine de, biraz önce sözünü ettiğim, dört bir yanını süsleyen kabartmalar bulunan lahit kalmış. Zaten, bunu taşıma olanakları olsaydı, sanırım bu lahdi de kaçırırlardı. Yani, bu bizler için bir şans değil, zorunlu olarak ortaya çıkmış bir güzellik olarak değerlendirilmeli.

Evet, mezar odasının çevresi ise: 30 cm. genişliğinde, renkli resimlerle çepeçevre süslenmiştir. Bu süslemelerin toplam uzunluğu ise, 30 metreyi bulmaktadır.

Tüm bunların dışında, mezar anıtında, elbette definecilerden kalma çeşitli günümüz eserleri de ele geçirilmiş. Bunlar: 17 adet sikke, 1 adet metal arama dedektörü, 2 adet elmas uçlu matkap ucu, 1 adet calaskal, 1 adet ırgat, 2 adet merdiven, aydınlatma aparatları, soğutma hortumları, çelik halatlar, koruyucu başlıklar ve kürekler.

Evet: sonuçta, muhteşem bir mezar odası ve lahit bulunuyor. Ama, bunları bulanlar arkeologlar değil, hırsızlar. Ancak, büyük bir ihtimalle, bir kısım arkeologla çalışan hırsızlar mı yoksa bunlar?

SONUÇ

Evet, arkeologların söylediklerine göre: bu mezar anıtı, Mısır’da bulunan “Tutankhamon Mezarı” kadar önem taşıyor. Gerekli yayınlar yapılabilirse, dünyanın ilgisi buraya çekilebilirse, gerçekten turizm açısından büyük beklentileri karşılayabilir.

Arkeolojik açıdan ise: Zeus’un tarihi yazıtlarda sözü geçen, 6 metre büyüklüğündeki som altından heykeli burada bulunabilir. Hatta; Büyük İskender’in, kayıp lahdi, bu kutsal alan içinde bulunabilir. Çünkü: çevrede, kral ailesine ait, başka mezarların da bulunabileceği düşünülüyor.

Tüm bu nedenlerle: Kültür Bakanlığı tarafından, anıtmezarın çevresinde kamulaştırma çalışmalarına başlanacağı duyurulmuş.

Mezarın bulunması bölümünde söz ettiğim gibi, herkesin, yıllardır burada bir şeyler bulunduğu yönündeki bilgileri bir yana, soyulan bir anıtmezarın bulunmasından sonra, resmi yetkililer tarafından alınacağı söylenen bir ton önlem bir yana.

Çalan çalmış, kim bilir neler çalındı, nerelere kaçırıldı, kimlerin koleksiyonlarına girdi. Bir anda: Karum Hazinelerinden kanatlı broş atının çalınması ve bu olayın failleri arasında “resmi yetkili bir müze müdürünün de” bulunduğu aklıma geldi.

Tarih hazinelerimizi: Osmanlı dönemindeki Osmanlı Sultanları tarafından yapılan “taş parçaları” mantığı ile mi hala değerlendiriyoruz, aksi halde lütfen sahip çıkalım.

Mezarda soygun yaptığı öne sürülerek gözaltına alınan 9 kişiden 4’ü ise, çıkarıldıkları mahkeme tarafından, 6 Ağustos 2010 tarihinde tutuklanmışlar.

Muğla Ula

Muğla Ula

Ula ilçesinde en göze batacak husus: bolca bisiklet olmasıdır ki, Ulalılar merkezdeki ulaşımlarında, genellikle bisiklet kullanıyorlar. Tabii bunun en doğal sonucu, temiz hava ve huzurlu, sessiz bir yerleşim yeri ortaya çıkıyor.
Muğla il merkezinin hemen yakınında, hatta bir mahallesi gibidir. Ana yoldan, yalnızca 4 km. ayrıldığınızda, bu şirin yöreye varabilirsiniz.

ULAŞIM

Muğla il merkezinden sonra, 12 km. ilerlediğinizde, Gökova’ya inen Sakar geçidine girmeden, sola dönüp, yaklaşık 3 km. ilerlediğinizde, buraya ulaşabilirsiniz.
Ula-Muğla arasındaki uzaklık: 15 km. Ula-Marmaris arasındaki uzaklık: 48 km. Ula-Köyceğiz arasındaki uzaklık: 54 km. Ula-Bodrum arasındaki uzaklık: 122 km. Ula-Dalaman arasındaki uzaklık: 81 km. Ula-Fethiye arasındaki uzaklık: 130 km. Ula-Datça arasındaki uzaklık: 125 km.

TARİH

Yöredeki ilk yerleşimcilerin, MÖ.6’ncı yüzyılda buraya geldikleri tahmin edilmektedir. MÖ.1440 yıllarında, İyonlularla yapılan anlaşmada: Atina belgelerinde, Karyalılar’a ait şehirler arasında “Ola” isimli bir şehirden söz edilmektedir.
Evliya Çelebi ise, seyahatname yazılarında: buranın Menteşe Beylerinden Ulama Bey tarafından ele geçirildiğini ve bu yüzden Ola olan adının, Ula olarak değiştirildiğini yazmaktadır.
1954 yılına gelindiğinde, Ula’nın, ilçe olduğu görülür.

GENEL

Bölgenin yüzölçümü: 407 km. karedir. Deniz seviyesinden yükseklik ise, 600 metre civarındadır. Yörenin dört bir tarafı dağlarla çevrilidir. Arazi engebelidir ve % 65’lik bölümü ormanlarla kaplıdır.
Yörede, Akdeniz iklimi egemendir ve buna bağlı olarak yazları kurak ve sıcak, kışları ise ılık ve yağışlıdır. Yörede, her türlü tarım ürünü yetişir. Özellikle: tütün, üzüm ve zeytin yetiştirilir.
Yöre insanının en büyük ekonomik etkinliklerinin başında ise, arıcılık gelmektedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bu yörede, balık ve deniz ürünleri tatmanız gerekir. Ancak, malum, bu balık restoranlarında, bir seçimde bulunduğunuzda, fiyat konusunda ilk etapta konuşma yapmanız şarttır.
Bunun dışında, Ula bölgesi “sarımsak” ile ünlüdür. Yani, burada sarımsak yetiştiriliyor ve birçok yemek türünde, sarımsak kullanılıyor. Özellikle: mahalli yemeklerden tatmak isterseniz: börülce, saç böreği, börülce çorbası, galli patlıcan gibi yemeklerden tatmanız gerekir. Son bir not: ekşili tavuk denilen bir yemek türü de, burada öne çıkıyor. Ula kebabını, Ula dolması ve Ula ciğeri de deneyebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Bu yörede, Cuma günü giderseniz, ilçenin geleneksel pazarını görebilirsiniz. Bu pazarda: özellikle kırlardan toplanan birçok ot türü, el işleri, hasır el sanatı ürünleri satılmaktadır.
Yörede, gıda maddesi olarak, doğal bal bulup satın alabilirsiniz. Çünkü, yoğun arıcılık yapılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

ULA EVLERİ

Turizm yönünden, buranın en büyük özelliği: sivil mimari örneklerinin bulunmasıdır. Çünkü, Ula, özellikle yapı ustaları ile tanınıp biliniyor. Bu evlerin en büyük özellikleri: ahşap işçilikleridir. Evlerin içindeki dolap kapakları, tavan işlemeleri görülmeye değer güzelliktedir.
İlçenin ara sokaklarında dolaşırsanız, bu eski yapıları görebilirsiniz.

YEDİ DELİK KAYA MEZARLARI

İlçe merkezinin doğusunda, Alicin dağının yükseldiği yerdedir.
Burada yumuşak kayalara oyulmuş, Karya dönemine ait, 14 tane mezar bulunuyor. Antik dönemdeki inanışa göre: ölüler dirildiklerinde, bunlara insanların saldırmamaları için, mezarlar, yüksek kayalara, yani insanların ulaşamayacakları yerlere yapılırlarmış.

GÖKOVA KÖRFEZİ

Muğla-Marmaris karayolu üzerinde ilerlerken 15’nci km. de, ovaya doğru kıvrıla kıvrıla inen 7 km. lik yolun üzerinde, manzara seyretmek için bulunan park yerlerinde mutlaka birkaç dakika duraklayın ve körfezin muhteşem manzarasını izleyin.

AKKAYA

Burası: merkez ilçeye bağlı bir belde olarak, deniz kıyısında bulunduğundan, yoğun yerli ve yabancı ziyaretçi akımına uğramaktadır. Özellikle, yaz aylarında, buranın nüfusunun iki katına çıktığı görülmektedir.

Akkaya: sırtını yüksek Sakartepe’ye dayamıştır. Belde içi: özellikle, ahşap yapılarının ortaya koyduğu mimarisi bulunan evleriyle önem kazanıyor. Ahşap evler, gerçekten ilgi çekiyor. Akaya bölgesindeki birçok otel ve motel, bu ahşap ve özel mimari tarz taşıyan evlerden oluşmaktadır.
Akkaya bölgesinde, şehir merkezine girip orman alanına doğru ilerlerken sola dönerseniz; 3 km. uzaklıktaki Çınar plajı ile karşılaşırsınız. Burada: deniz oldukça sığ ve dalgalıdır ve bu yüzden su bulanıktır. Azmak deresi, burada denize dökülüyor. İsterseniz, burada tek veya çift kişilik kano kiralayarak Azmak deresine girebilirsiniz. Özellikle, hafta içinde burası sakin ve huzurlu bir yer, tabii hafta sonunda günübirlik tatilciler tarafından kalabalıklaştırılıyor.

Akkaya’nın diğer yönü ise, hemen yanı başında bulunan çam ormanlarıdır. Burada, Orman Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen kamp ve piknik alanları bulunuyor. Ayrıca, konaklamak için bungalov tarzı yerler de var.

NAİL ÇAKIRHAN EVİ

Bu ahşap evlerden öne çıkanı: Nail Çakırhan isimli şahsa ait evdir. Akaya bölgesindedir. Kendisi Ulalı olan bu şahıs: Akyaka bölgesinde, Ula tarzı bir ev yaptırır. Bu yapıda gerek Ula evlerinin geleneksel mimari özelliklerini ve gerekse kendi zevkini yansıtır. Bu güzellik: “Ağa Han Mimarlık Ödülü” ile ödüllendirilir.
Günümüzde, Akaya bölgesindeki evlerin birçoğunda, bu mimari tarz kullanılmaktadır. Yani: bir anlamda, Ula geleneksel mimarisi: Nail Çakırhan tipi mimari tarza bürünmüş oldu.

SEDİR ADASI-KEDRAİ ANTİK KENTİ

Muğla-Marmaris karayolunun 24. km. den sapın ve 6 km. sonra Gökova körfezinin bir başka noktası olan, Çamlı iskelesine ulaşabilirsiniz. Çamlı iskelesinden kalkan tekneler ile, Sedir adasına gidiliyor.

Kedrai

“Sedirler” anlamına geliyor. Ancak: antik dönemde, özellikle gemi omurgası yapımında kullanılan dayanıklı sedir ağaçlarının bu ada üzerinde bulunduğuna dair herhangi bir emare görülmüyor. Yani, buraya neden “sedir” isminin verildiği meçhul.

Tarihi süreç içindeki yazılanlar kontrol edildiğinde: MÖ.405 yılında, Atina-Isparta arasındaki Peloponnessos savaşlarında, şehir Atina yandaşı olması nedeniyle, Ispartalı Lysander tarafından saldırıya uğrar. General adayı ele geçirir ve halkını köleleştirir.

Sedir adası

Özellikle üzerinde bulunan antik Kedrai kenti ve Cleopatra plajı ile tanınıyor. Yani: altın sarısı kum ve mavinin birçok tonunu yansıtan denizi, ilgi çekiyor. Özellikle, buraya has ve dünya üzerinde yalnızca buruda görülen özel yapılı kumu çok ilgi çekiyor.

Evet: Kedrai şehri, kurulu bulunduğu dönemde, surlarla çevrilmiştir. Kale ve sur duvarları, uzaklardan görülebilen kentin orta bölümünde: Dor yapı tarzında yapılmış Apollon Tapınağı bulunuyormuş. Bu tapınağın yerine, sonradan kilise yapılmıştır. Günümüze ulaşan kalıntı, bu kiliseye aittir.

Doğu kesimde ise, kuzeye bakan ve oldukça iyi durumda günümüze gelebilen tiyatro görülüyor.

Ayrıca: antik liman kalıntıları da görülebilmektedir.

Gelelim, Cleopatra plajına: adanın altın sarısı kumsalları ile öykülendirilen bu durum, anlatılanlara göre, Kraliçe Kleopatra’nın, Romalı sevgilisi Antonius ile burada buluşması ve bu nedenle, bu kumların, Mısır’dan gemilerle buraya getirilmiş olmasıyla bağlantı kurulmaktadır.

Adanın bir diğer özel yanı: kuzey bölümünde bulunan kumların özelliğidir. Bu kumlar: özel olarak oluşan kalker damlacıklarıdır ve burası dışında, yalnızca Girit adasında görülmektedir, yani başka bir yerde benzer kum oluşumu yoktur. Bu kumlar: deniz suyuna karışan, karbonatça zengin tatlı sulardaki karbonatın: ince bir kum tanesi çevresinde halkalar halinde birikerek oluşturduğu kum tanecikleridir. Kalsiyum karbonat: denizdeki dalga hareketleriyle, ufak kırıntılar üzerinde birikiyor ve bu oluşum: Anadolu denizlerinde başka yerde görülmeyen bir durumdur. Yani, Girit haricinde, dünya üzerinde başka yerde örneği görülmemektedir. Bu kum: sodalı suda çoğalır, ateşe tutulduğunda yanar ve büyüteç altında incelendiğinde ise, hareket ettiği görülür.

Muğla Ula

GÖLET

İlçe merkezine 2 km. uzaklıktaki bu suni gölet: ovanın su ihtiyacının karşılanması için yapılmıştır. Ancak, gölet kıyısında güzel bir lokanta görülüyor. Bu lokantada, yöresel yemeklerden tadabilir ve gölette, amatör balık avcılığı yapabilirsiniz.

Muğla Ula

KAPUZ

İlçe merkezinin kuzeyinde ve halk arasında “Urganlık” olarak isimlendirilen bu yerde, bir şelale bulunuyor. Şelale, özellikle kış aylarında suyun yoğun olduğu dönemlerde, 250-300 metrelik bir vadiden, aşağıya dökülmektedir. Tabii bu görüntü, yeşillikler içinde, izleyenlere büyük bir güzellik sunmaktadır.

Muğla Ula

KYLLANDOS-OKKATAŞ ANTİK KENTİ

İlçe merkezinin batısında, Okkataş denilen tepe üzerindedir. Muğla-Marmaris karayolu üzerinde, Ula kavşağına, 200 metre kala, yoldan sapın ve Okkataş mevkiine ulaşın, burada yamaçtaki mezarları görebilirsiniz.
Burada: Karia döneminden kaldığı düşünülen bir antik şehrin kalıntıları bulunmaktadır. Evet, yamaçtaki mezarlar yanında, Akropolis durumundaki tepeye çıktığınızda ise, tepe üstündeki düzlükte, bir tapınağın temel kalıntılarını, birkaç su sarnıcını ve sur kalıntılarını görebilirsiniz.