Galata surlarının bittiği bölgede stratejik olarak konumlanmış, Kılıç Ali Paşa Camii ve çevresindeki yapılarla Türkleştirilmiş ve Müslümanlaştırılmış, sanayi ve endüstriyel kimliğin ön plana çıktığı, ancak sonrasında Tophane Kışlası, Nursetiye Camii ve Saat kulesinin de inşaasıyla zenginleşen bir geçit alanıdır.
Kılıç Ali Paşa Camii ve Külliyesi Klasik dönem Osmanlı eserleridir. Tophane Meydanı ve çevresini imgeleyen Tophane Çeşmesi, Nusretiye Kasrı, Nusretiye Camii, Saat kulesi gibi önemli kültür varlıkları ise, Batılılaşma hareketleri sonrası modernleşen devleti simgeleyen Osmanlı Batılılaşma Dönemi yapıları arasında öne çıkmaktadır. Bu anıtsal yapıların çevresini, pek çok kagir sivil mimarlık örneği yapılar sarmalamıştır.
24 Şubat 1823 tarihinde çıkan büyük bir yangında: 48 cami ve bu arada Nusretiye Camii, ayrıca Arabacılar Kışlası ve Tophane Kışlalarından ikisi de yanmıştır.
Günümüzde: burada Amerikan Pazarı ve nargile mekanları, yoğun ilgi çekmektedir.
TOPHANE MEYDANI
1894 yılında Galata rıhtımı yapılmadan önce, Pera bölgesindeki elçiler, Topkapı Sarayına gitmek için buradaki iskeleyi kullanıyorlardı.
İstanbul Tophanede bulunan bu meydanda: günümüzde “Topçu Kışlası” yoktur. Ancak bunun haricindeki yapılar şunlardır:
Tophane-i Amire,
Kılıç Ali Paşa Külliyesi Camii (1581), medrese, hamam, türbe
Tophane Çeşmesi (1732)
Nusretiye Camii (muvakkithane, 1852)
Tophane Kasrı (kasır ve saray olarak ilk örnektir, 1852)
Saat kulesi (üzerinde saat bulunan 2’nci meydan, 19’ncu yüzyıl ikinci yarısı)
Tophane Kasrı (Padişahların istirahat köşkü ve aynı zamanda askeri eğitimleri izlediği mekandır. Osmanlı yönetiminin istişare meclisi toplantıları burada yapılmıştır. Lozan sonrası boğazlar konferansı, 2 Dünya savaşı sırasında İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi gibi çok önemli toplantılara tanık olur.
TOPHANE KIŞLASI
Fatih Sultan Mehmet döneminde top dökümü ve kapıkulu topçuları için inşa ettirilmiştir. Tophane Kışlası, Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise geliştirilmiştir.
1823 yılında Firuz Ağa yangınında yanmış, sonra yenilenmiştir. Bu yenileme Balyanlar döneminde yapılmıştır, dış cephesi Neo Barok üslupta yeniden yapılmıştır. Bu yenileme sırasında: Nusretiye Camisi de yapılmıştır.
Ancak: 1958 yılında Adnan Menderes’in Başbakanlığı döneminde, yol genişletme bahanesiyle, eski Müşirlik binası ve Salı Pazarına kadar uzanan Sanayi Kışlası ortadan kaldırılmış, yok edilmiştir.
İstanbul Tophane Kışla sahasında, günümüzde sadece saat kulesi ve Mecidiye Kasrı kalmıştır.
İstanbul Tophane Nusretiye Camii
NUSRETİYE CAMİİ
İstanbul Tophane Meclis-i Mebusan Caddesindedir.
Halk arasında “Tophane Camii” diye de bilinir. Ancak Yeniçeri Ocağının kaldırılması anısına camiye “Nusretiye Camii” ismi verilmiştir.
Günümüzdeki caminin bulunduğu yerde, daha önce Sultan III Selim tarafından yaptırılan Tophane-i Amire Arabacılar Kışlası camisi vardı. Bu cami, bölgedeki yani İstanbul sınırları dışında inşa edilen ilk camidir.
Bu cami, 1823 yılında yanar ve yerine Sultan II Mahmut tarafından: 1823-1826 yılları arasında bugünkü cami yaptırılır. Caminin mimarı Kirkor Balyan’dır.
İstanbul Tophane
Cami buradaki Topçu Kışlası ile birlikte yaptırılır.
Cami, yüksekçe bir platform üzerine yapılmıştır.
İnşaatta küfeki taşı ve mermer kullanılmıştır.
Cami, geç Barok ve Ampir üsluplarının mimari ve süslemede kullanıldığı önemli bir örnektir.
Giriş sofasında kalem işi süslemenin dışında taş bezeme önemli yer tutar. Özellikle cümle kapısı ve yan sofalara geçilen kapılar, taş tezyinat açısından dikkate değerdir.
Caminin ikişer şerefeli, iki minaresi bulunur. Minareler daha yüksek yapılmak için 1826 yılında alt şerefeye kadar yıkılıp yeniden yapılmıştır, amaç minareler arasına kurulan mahyadır.
İstanbul Tophane
İlk yapıldığında: caminin çevresini yüksek avlu duvarı çeviriyordu ve bu duvardaki büyük bir kapıdan geçilerek camiye giriliyordu. Ancak Sultan Abdülaziz döneminde, avlu duvarı yıktırılmış ve yerine daha alçak ama üzerinde dökme demir parmaklık olan bir duvar yaptırılmıştır.
1958 yılında ise, yol genişletme çalışmaları sırasında bu duvarlar yıkılmıştır. Duvarların üzerindeki dökme demir parmaklık ise, buradan sökülmüş ve Sultan Mahmut Türbesinin yan duvarı üzerine takılmıştır.
İstanbul Tophane
NUSRETİYE SEBİLİ
İstanbul Tophane Nusretiye Camisi avlusundadır.
Cami ile birlikte, Sultan II Mahmut tarafından 1827 yılında yaptırılmıştır. Çünkü sebilin üzerinde Keçecizade’nin 1826 tarihini veren manzumesi yerleştirilmiştir. Ancak kitabenin altına dikkatle bakıldığında 1827 tarihi görülür. Sebilin tamamlandığı yılı, rakam olarak büyük olasılıkla kitabenin hattatı Yesarizade Mustafa İzzet yazmıştır.
Evet sebilin cephesi mermer kaplıdır. 5 pencerelidir. Saçaksızdır. Üstü, tamir sırasında kurşun kaplı beton bir kubbe ile örtülmüştür. Arka tarafında ise, sonradan takıldığı tahmin edilen 9 musluk yeri görülmektedir.
İlk yapıldığında yolun öbür tarafında, caminin karşısında kışla kapısında iken, Sultan Abdülmecid zamanında yolun genişletilmesi nedeniyle, caminin şadırvan avlusuna alınmıştır.
KASR-I HÜMAYUN
Son dönem Osmanlı camilerinde bulunan Hünkar Kasırları: Cuma selamlığında Sultanların ibadet mekanı olarak ve aynı zamanda dinlenmesi için düzenlenmiş özel birimlere sahiptir.
Kasr-ı Hümayun: caminin kuzey cephesinin iki yanındadır. Kasır 2 katlıdır. Zemin katında üst kata çıkan merdivenler bulunur. İkinci kat pencereleri, cami pencerelerinden farklı yapılmıştır. Yapının batı kanadı: padişah tarafından kullanılan dairelere ayrılmıştır. Doğu kanadı ise, devlet erkanına ayrılmıştır.
İstanbul Tophane Nusretiye Saat Kulesi
NUSRETİYE SAAT KULESİ
İstanbul Tophane Kılıçali Paşa Mahallesi Amerikan Pazarı Sokaktadır. Tophane kışlası önünde, Nusretiye camiinin ise arkasındadır.
İlk yapıldığında: Tophane rıhtımında deniz kenarındadır. Ancak sonraki süreçte, denizin doldurulması nedeniyle, gümrük alanının yüksek duvarları arasında kalmıştır. Yine kule ilk yapıldığında üzerinde bulunan bayrak direği günümüze ulaşmamıştır.
Kule: yukarı doğru kademeli olarak daralır ve 4 katlıdır. Yüksekliği 15 metredir. Kenar uzunlukları ise 4.35 metredir.
Kulenin dört cephesi de birbirine benzer tasarlanmıştır. Denize bakan cephede bulunan kapının üstünde “Sultan Abdülmecid” tuğrası görülür. Tuğranın üstündeki kitabede yapım tarihi olarak 1848-1849 tarihleri yazılıdır. Kule, Balyan ailesinden bir mimar tarafından yapılmıştır.
Yani, Topçu Kışlası yapılırken yapılmış, Topçu Kışlası yıkıldıktan sonra varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.
Ancak, günümüzde kulenin üstünde bulunan saatler yerlerinden sökülmüştür. Saatlerin sadece kadranları durmaktadır. Saatlerin akıbetleri bilinmemektedir, yani çalınmış veya başka yerde kullanılmış oldukları tahmin edilmektedir.
Topçu Kışlası yapısından günümüze kalan Mecidiye Kasrı 1848 tarihlidir.
Yapı: Sultan Abdülmecit döneminde Tophane Müşiri Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarı İngiliz elçilik binasının inşaası için İstanbul’a gelen Mimar William James Smith’dir. Yapı: denize paralel ve 2 katlıdır. Dış yüzeyindeki süslemeler ilgi çeker.
Tavan süslemeleri ise kalem işidir ve mermer şömineler oldukça güzeldir ve ilgi çeker. Kasır binası: Padişahlar tarafından, Tophane’de bulunan askeri birlikleri ziyareti sırasında kullanılıyordu. Ayrıca: deniz yolu ile İstanbul’a gelen yabancı devlet adamları burada karşılanıyordu.
Kasır, 1867 yılında yanar ve daha sonra Müşiriyet Dairesi olarak yeniden yapılır.
Mütareke yıllarında, kasır binası İngiliz deniz kuvvetleri askerleri tarafından işgal edilmiştir.
İstanbul Tophane
1897 yılında Lozan Konferansından sonraki Uluslararası Boğazlar Komisyonu burada toplanmıştır.
Takip eden süreçte, uzun yıllar “Malüller Yurdu” olarak kullanılmıştır.
1950’li yıllarda yeni düzenlemeler nedeniyle kasır ve deniz arasına “Amerikan Pazarı” denen dükkanlar yapılmıştır. Böylece kasrın deniz manzarası kapanmıştır.
Günümüzde kasır yapısı: Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü olarak kullanılmaktadır.
İstanbul Tophane
TOPHANE-İ AMİRE BİNASI
İstanbul Tophane Boğazkesen Caddesi Defterdar Yokuşundadır.
Binanın bulunduğu yerde, daha önce, Bizans döneminde Ste Claire ve Aya Photini kiliselerinin bulunduğu “Metopon“ isimli bir bölge bulunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul şehrinin fetih edilmesinden sonra, burada top döküm merkezi kurulmuştur. Yani, Osmanlı ordu ve donanmasının kullandığı askeri toplar burada üretilmiştir.
Evliya Çelebi burası ile ilgili 17’nci yüzyılda şunları yazmıştır “ Sahilden 100 adım uzaklıkta, bir tepenin (Cihangir Tepesi) eteğinde, dört tarafı duvarlarla çevrili, kale gibi sağlam bir yapı olan Tophane-i Amire binasının duvarlarının ortasında, yine dört köşe, üstü tahta ile örtülü 40 arşın boyunda, başka yüksek duvarlar vardır” Ayrıca: yine Evliya Çelebi, Sultan II Beyazıt döneminde, binanın çevresinde topçu ve dökümcü ustalarının oturması için yeni yapılar inşa edildiğini yazmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde: mevcut tüm yapılar yıkılarak yerine daha büyük bir bina yaptırılmıştır.
Sultan III Ahmet döneminde bu binada yıkılmış ve 1743 yılında Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından günümüzde görülen 5 büyük kubbeli bina yaptırılmıştır. Bu dönemde yeni dökümhane ile birlikte Sultan için bir köşk ve büyük bir sarnıç da yaptırılır.
1823 yılındaki yangında: Topçu ve Top arabaları kışlası, dökümhanenin bir kısmı ve cami harap olmuştur. Yine aynı yıl Sultan II Mahmut tarafından yenilenirler.
1843 yılında Zeytinburnu bölgesinde; toplar yeni kurulan “Grande Fabrique” de dökülmeye başlanınca, 1850 yılından sonra Tophane-i Amire’de top dökümü bitmiştir.
1955 yılını takiben Askeri Müze yapılmak istenen müze, uzun süre depo olarak kullanılmıştır. 1972 yılında ise, düşünülen restorasyon, maliyet nedeniyle iptal edilmiştir. Yine aynı yıl Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapı: Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine tahsis edilmiştir.
1992 yılına kadar çeşitli düzenlemeler geçiren yapı: aynı yıl Mimar Sinan Üniversitesine devredilmiştir.
Günümüzde bina: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kültür Merkezi olarak kullanılmaktadır. Burada “Tophane-i Amire Kültür Sanat ve Merkezi” bulunmaktadır.
İstanbul Tophane
Merkezde 3 tane ayrı sergi mekanı bulunmaktadır.
Bunlar:
Tophane-i Amire Beş Kubbe
Tophane-i Amire Tek Kubbe
Tophane-i Amir Kültür ve Sanat Merkezi.
Bu sergi mekanlarında, ulusal ve uluslararası sergiler düzenlenmektedir.
İstanbul Tophane
NARGİLECİLER
İstanbul Tophane Kılıçali Paşa Caddesinde bulunan bugünkü Nargileciler, eski Amerikan Pazarıdır. Daha öncesinde ise Toplu Kışlası alanıdır. Amerikan Pazarı sıra dükkanlarına yaklaştığınızda, nargilelerin dumanının muhteşem kokusu hissedilir. Nargile kafelerin, Galataport projesi kapsamında kaldırılacağı söyleniyor ve zaten mevcut dükkanların büyük çoğunluğu kapanmıştır.
İstanbul Tophane
TOPHANE ÇEŞMESİ
İstanbul Tophane Meydanının ortasındadır. Ancak tarihi süreç içinde deniz doldurulunca günümüzde denizden uzak kalmıştır.
Sultan I Mahmut tarafından, 1732 yılında Mimar Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Bu yüzden “I Mahmut Çeşmesi” olarak da bilinir.
Çeşmenin bulunduğu yerde, ilk yapıldığında birçok dükkan bulunduğu, bu dükkanların çeşmeye yer temini için yıktırıldığı, sahiplerine başka bir yerde yeni dükkanlar yaptırıldığı bilinmektedir.
İstanbul’un en büyük 3’ncü çeşmesidir. En yüksek duvarlı çeşmedir.
Çeşme: plan olarak Sultan III Ahmet döneminde, 1728 yılında Üsküdar’ın İskele Meydanında yaptırılmış olan büyük çeşmeye benzer. Her iki çeşme de alt kısımlarının köşeleri pahlı ve üst kısmının köşeleri pahsız olan kare kesitli birer meydan çeşmesidir. Ancak Tophane çeşmesinin mimarisi, Üsküdar çeşmesinin mimarisinden daha sadedir.
Çeşmenin mermer kaplı olan dört cephesi, mimari detay bakımından birbirinin aynıdır.
İstanbul Tophane
Ortada: sivri kemerli ve pirinç musluklu birer çeşme ve yalak bulunur. Çeşmenin her iki yanında, birer saksı içine dikilmiş, dalları yemişlerle dolu limon, armut, şeftali, nar ve ceviz gibi meyve ağaçlarını temsil eden kabartmalı panolar, bu panoların dış taraflarında üst kısımlarında birer hücre bulunur. Bu hücrelerin dış taraflarında dal, yaprak ve çiçek motiflerinden oluşan oyma bir pano vardır.
Üsküdar çeşmesi Türk rokokosunun öncülerindendir. Tophane çeşmesi, ondan 4 yıl sonra yapılmış olması nedeniyle, daha ileri bir adımı teşkil eder.
Çeşme ilk olarak 1837 yılında ve ardından 1957 ve 2006 yıllarında onarım görmüştür.
“İstanbul Kanatlarımın Altında” filminin bir kısmı, çeşmenin önündeki sette çekilmiştir.
Çeşme günümüzde faaldir.
İstanbul Tophane
CEMİLE VE MÜNİRE SULTAN SARAY (ÇİFTE SARAYLAR)
İstanbul Tophane ile Kabataş arasında Fındıklıdadır.
Cemile ve Münire Sultanlar, Sultan Abdülmecid’in kızlarıdır. Salıpazarında bulunan Emnabad Sarayının yerine, Çifte Saraylar denen saraylar yapılmıştır. Çifte Saraylar: 1856-1859 yılları arasında Mimar Garabed Balyan tarafından yapılmıştır. Saraylardan biri Cemile Sultan’a ve diğeri ise Münire Sultan’a tahsis edilmiştir.
Münire Sultan Sarayı
Ölümünün ardından, bir süre Sultan Abdülaziz kızı Saliha Sultan ve daha sonra Sultan Abdülhamid kızı Adile Sultan tarafından kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul Komutanlığı olarak kullanılmıştır. 1943 yılında ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
1952 yılında Atatürk Kız Lisesi olmuş, 1972 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisine devredilmiş, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi olarak kullanılmaktadır.
Cemile Sultan Sarayı
Ölümünün ardından Sultan Abdülaziz kızı Nazime Sultan tarafından kullanılmış, 1913 yılında onarılmış ve Cumhuriyetin ilanına kadar Meclis-i Mebusan binası olarak kullanılmıştır. Buna istinaden kara tarafındaki caddenin ismi “Meclis-i Mebusan Caddesi” olmuştur. Yapı: 1926 yılında Sanayi-i Nefise Mektebu olmuş, 1948 günü yanmış sonra onarılarak 1953 yılında yeniden öğrenime açılmıştır. Yangından sonra eski binanın konturları korunarak yeni bina yapılmıştır.
İstanbul Tophane Kılıç Ali Paşa Külliyesi
KILIÇ ALİ PAŞA KÜLLİYESİ
İstanbul Tophane Mumhane Caddesinin sonunda Hamam Sokaktadır.
Kılıç Ali Paşa: Sultan II Selim ve Sultan III Murad dönemlerinde Kaptan-ı Deryalık yapmıştır. Aslen İtalyan asıllıdır ve adı Giovanni Dionigi Galenidir. Müslüman olduktan sonra “Uluç Ali” ismini almıştır. 16 yıl boyunca sürdürdüğü Kaptan-ı Deryalık görevinde birçok deniz zaferine imza atmıştır. Çeşme ve İnebahtı deniz savaşlarında, Kılıç Ali Paşa kendi filosunu kurtarmıştır.
İstanbul’a dönüşünde Sultan II Selim tarafından Kaptan-ı Derya yapılmış, Uluç lakabı da Kılıç’a çevrilmiştir. Bu yenilgiden sonra Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ile birlikte, Osmanlı donanmasını eskisinden daha güçlü bir şekilde kurmuş ve Akdeniz’e hakim olmuştur. 21 Haziran 1587 yılında vefat etmiştir.
Kılıç Ali Paşa: külliye yaptırmak üzere dönemin Sultanından arazi ve izin talep eder. Sultan “O deryaların Serdaru dur, varsın muktedirse camiini de derya üzre yapsun, ona karada bir karış yer vermem” der.
Evet bu gerçek bir öykü, bunun üzerine Kılıç Ali Paşa: Tophane rıhtımının kenarına taş, moloz ve toprak yığarak denizin doldurulmasıyla elde edilen zemin üzerine camiyi yaptırır.
Külliyenin mimarı Mimar Sinan’dır. 1580 yılında yapılmıştır.
Külliyede: cami, medrese, Sıbyan mektebi, hamam, türbe, sebil, şadırvan ve medrese yapılmıştır.
Ancak, külliyenin büyük bölümü, 1914 yılındaki yol genişletme çalışmaları sırasında değişikliğe uğramıştır.
İstanbul Tophane
Kılıç Ali Paşa Camii
Cami, yukarıdaki öyküde de belirttiğim gibi, İstanbul Tophane’de denizin doldurulmasıyla elde edilen zemin üzerine yapılmış bir tür Yalı Camiidir. Caminin yapımında: Mimar Sinan: uzun meslek yaşamının son büyük eserlerinden olmasına rağmen, küçük ölçüde Ayasofya planı ve Osmanlı Türk mimarisi unsurlarını bir arada kullanmıştır.
Ancak cami: basit bir taklit olmaktan öte, Ayasofya mimarisinin geliştirilmiş bir şeklidir. Statik bakımdan çok daha güvenli yapılmıştır.
Caminin cümle kapası üzerinde bulunan kitabesinde: 1580 yılında yapıldığı yazılıdır.
Caminin muhteşem ahşap kapı kanatları, kündekari üzerine fildişi, abanoz ve elma ağacından incecik kakmalarla, kabartmalı nakışlarla ve metal gülçelerle işlenmiştir.
Caminin içindeki renkli cam alçı pencereler olağanüstü güzeldir. Bu pencerelerin birinde, 1913 yılında Bursalı Tevfik adında bir usta tarafından yapıldığını belirten bir imza bulunmaktadır.
Son cemaat yeri, sütunlara dayanan kemerlerin taşıdığı 5 kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yeri: 16’ncı yüzyıl İznik çinileriyle bezenmiştir. Mihrabın çevresi ve kıble duvarı da çinilerle süslenmiştir.
İç kısımda ilk göze çarpan: lacivert üzerine beyazla çevrilmiş ve bütün duvarların üst kısımlarını çepeçevre kuşatan nefis çiniler üzerine nakşedilmiş kuşak yazılarıdır.
Son bir not: söylentilere göre, Don Kişot romanının yazarı Miguel de Cervantes, Osmanlı’ya esir düştüğü dönemde, bu caminin yapımında çalıştırılmıştır. İnebahtı savaşından İspanya’ya dönerken 1575 yılında bindiği kadırga Osmanlı donanması tarafından kuşatılır ve Cervantes Kılıç Ali Paşa’ya esir düşer.
Hatta bu savaşta bir elini kaybeder. Cezayirli birisi tarafından köle olarak satın alınır. Sonra birkaç yıl İstanbul’da kalıp cami inşaatında çalıştıktan sonra sahibi tarafından azat edilir ve İspanya’ya geri döner. Romanlarında esaret günlerini tasvir eder.
Kılık Ali Paşa Türbesi
Caminin kıble tarafındadır. Kesme taştan yapılmış, sekizgen şeklindedir. Türbenin üstünü: iç içe çift kubbe örter. Türbenin içinde: Kılıç Ali Paşa ile Uluç Hasan Paşa’nın sandukaları vardır.
İstanbul Tophane Kılıç Ali Paşa Hamamı
Kılıç Ali Paşa Hamamı
Hamam, leventlere hizmet vermesi için, 1578-1583 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Kubbesi, oldukça geniş ve görkemlidir, aynı zamanda gün ışığı geçirir. Duvarlar taş ve tuğla olarak karma örülmüştür. Hamam, son olarak uzun bir restorasyon süreci ardından tekrar hizmete açılmıştır.
Sebil
Caminin köşesinde cadde üzerindedir.
Kitabesi yoktur. Sultan Abdülaziz döneminde yol genişletme çalışmaları sırasında, Tophane köşesindeki sebilin yerinden sökülerek buraya, cami avlu duvarına bitişik olarak yeniden konuşlandırıldığı düşünülmektedir. Yani muhtemelen sebil külliyenin bir parçası değildir.
Medrese
Külliyenin bir parçası olan yapının girişi, kuzeydedir. Ancak girişin önünde zemin kodunun yükselmesi nedeniyle medrese yapısı çukurda kalmıştır. Kareye yakın plandadır. Dershane odası, tam ortadadır. Kenarları 9 metre uzunluktadır. Ayrıca 18 tane öğrenci odası bulunur. Dershane ve öğrenci odalarının önünde, avluya açılan bir revak vardır.
Yapı, tarihi süreçte birçok kez onarım görmüş, bazı odaları kullanılmış, bazı odaları ise harap durumda bırakılmıştır. Medrese içinde bulunan kütüphanedeki kitaplar, 1918 yılında Süleymaniye Merkez Kütüphanesine taşınmıştır.
Uzun yıllar Çocuk Esirgeme Kurumuna devredilmiş ve Dispanser olarak kullanılmıştır. Bu sırada büyük değişiklik yapılmıştır. 1995 yılında yapı tahliye edilmiştir.
Günümüzde kendi haline terk edilen yapı kapalı tutulmaktadır.
Fatih dönemi sonrasında İstanbul Kasımpaşa vadisindeki iskanın hızlandığı görülür. Kıyı kesiminde kurulan Tersane ve Ok meydanında yapılan düzenleme çalışmaları: bağ ve bostanlarla kaplı Kasımpaşa vadisinin hızla yerleşime açılmasına sebep oldu.
Fatih Sultan Mehmet dönemine, Kasımpaşa’nın Beyoğlu’na doğru yükselen yamaçları ise mezarlık alanı olarak kullanılmak üzere ayrıldı. Bu durumun muhtemelen, Galata’da bulunan gayrimüslim yerleşkesinin yeni iskana açılan Kasımpaşa’ya doğru büyümesi ve onunla birleşmesini önlemeye yönelikti.
Yörenin bir diğer özelliği de Osmanlı donanmasının merkezi olmasıdır. 16’ncı yüzyılda burada Osmanlı imparatorluğunun ana tersaneleri bulunuyordu. Ayrıca yine bu bölgede bulunan İstanbul’un en görkemli saraylarından “Aynalıkavak Sarayı” vardı ve çok ünlüydü.
İstanbul Kasımpaşa
Burada Tersanelerin kurulmasıyla, bölge “Tersane Has bahçesi” olarak isimlendirilmiş ve zamanla yapılan kasırlar, tam bir sanat harikası olarak bölgeyi süslemiştir. Tersane nedeniyle, bölgede yapılan bina gurubuna “Tersane Sarayı” denilmiştir. Ancak, bu yapı gurubundan günümüze sadece yukarıda sözünü ettiğim “Aynalıkavak Kasrı” ulaşmıştır.
Semtin isminin kökenine gelince: Kanuni Sultan Süleyman’ın komutanlarından olan “Güzelce Kasım Paşa”: I. Viyana kuşatmasında savaşmış ve 1530 yılında Buda şehrinin savunmasında görev almıştır. Bu yüzden, Kanuni, yerleşmesi için Haliç’in kuzey sahilindeki bu bölgeyi “Kasım Paşa” ya vermiş ve bölge onun ismiyle anılmaya başlanmıştır. Güzelce Kasım Paşa, semtte bir cami ve medrese yaptırmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Kasımpaşa Tersaneleri
İstanbul’da ilk tersane, Haliç kıyısında Kasımpaşa’da kurulmuştur.
Haliç’in seçilmesinin başlıca sebepleri: Haliç’in rüzgar almaması ve derin olmasıdır.
İstanbul tersanesi: Haliç’in kuzey kıyılarını kaplamıştır ve Akdeniz’in en büyük tersanesi olmuştur.
İlk önceleri askeri işlevi olan tersane, Cumhuriyetten sonra yük ve yolcu gemisi yapımına yönelmiştir.
Günümüzde: Haliç’te Kasımpaşa’dan başlayıp, Hasköy’e kadar uzanan kıyıda: askeri ve kamu sektörüne ait 4 tersane bulunmaktadır. Özel tersaneler ise, Tuzla’ya taşınmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Bölgedeki en büyük tersane: Sultan I Selim zamanında, Kasımpaşa ve Hasköy arasında kurulmuştur. Tersane inşaatına 1515 yılında Kaptan Paşa Cafer Paşa zamanında başlanmıştır.
Bu tersane, Kanuni Sultan Süleyman döneminde iyice genişletilmiştir.
Ayrıca: Güzelce Kasım Paşa tarafından tersane çevresine: cami, medrese, hamam gibi tesisler yapılmıştır.
Güzelce Kasım Paşa nedeniyle, tersanenin ismi “Kasımpaşa Tersanesi” olmuştur.
1571 yılında İnebahtı yenilgisinden sonra Sultan II Selim tarafından, buraya yeni bir tersane yaptırılmıştır. Sekiz kemerli ve Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılan bu tersaneye, diğer tersaneden ayrılması için “Yeni Tersane” ismi verilmiştir.
Böylece, Haliç’in kuzey kıyısında, Azapkapı’dan Hasköy’e kadar geniş bir bölge, tersanelerle dolmuştur.
İstanbul Kasımpaşa
Gelelim günümüze
Tarihi İstanbul tersanelerinden, günümüze çok az yapı kalmıştır.
Osmanlı döneminde “Tersane-i Amire” adıyla faaliyet gösteren tersane, tarihi süreçte bölünerek günümüzde 3 bölüme ayrılmıştır. Bunlar: Haliç, Camialtı ve Taşkızak tersaneleridir.
Haliç Tersanesinde: günümüzde İstanbul şehir hatları vapurlarının bakım ve onarımları yapılıyor.
Taşkızak Tersanesinde: 1827 yılında ilk yüzer havuz yapıldı. Aynı yıl ilk buharlı gemi üretildi. 1886 yılında ise ilk denizaltı gemileri inşa edildi. Bugün burada bulunan tarihi 3 kuru havuz günümüze dek kullanılmaktadır.
Camialtı ve Taşkızak tersaneleri: 2013 yılında “Haliç Port” denen Haliç Yat Limanı ve Kompleksi isimli bir projeye dahil edilmiştir. Son durumunu bilmiyorum.
Yine duyduğuma göre, tersanelerin bulunduğu bu alanda “Bilim Merkezi” yapılacakmış.
İstanbul Kasımpaşa
BEDRETTİN MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 2 km uzaklıktadır.
Mahalle: Şişhane ve Kasımpaşa arasındadır. Fatih Sultan Mehmet zamanında, Gelibolu yarımadasından, Haliç Tersanesinde çivici olarak çalıştırılmak üzere getirilen Romanlar, bu mahalleye yerleştirilmiştir.
Son yıllarda mahalle Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü burada İstanbul’un fethinden sonra 1513 yılında Osmanlının ilk kurduğu yerleşim yeri vardır. Semtin gelişimi tersane kurulmasıyla başlamış ve hızla devam etmiştir. Mahalle ismini “Şeyh Bedrettin” den almıştır.
İstanbul Kasımpaşa
BEDRETTİN CAMİİ
İstanbul Kasımpaşa Bedrettin Camii Sokaktadır.
Sultan II Beyazıt döneminde, Kaptan Bedrettin Mahmut Reis tarafından, 1509 yılında yapılmıştır. Caminin tek şerefeli minaresinin kaidesinde 1878 yılı yazılıdır. Bu minare orijinal haliyle günümüze ulaşmıştır.
Minare: kesme taştan, kare bir küp üzerine yerleştirilmiştir. Yuvarlak gövdelidir. Korkuluğu demir parmaklıklıdır. 1998 yılındaki onarım sırasında, cami, minare hariç tamamen yeniden yapılmıştır. Caminin onarımı sırasında, eski bir mihrap bulunmuş, o da camiye yerleştirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
LOHUSA SULTAN TÜRBESİ
İstanbul Kasımpaşa Refik Saydam Caddesindedir.
Türbe önündeki kitabeye göre, Lohusa Sultan, 1647 yılında vefat etmiştir, ancak hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgi yoktur. Türbe yapısı: yol kenarında, kare planlı, kubbelidir. Ayrıca işçiliği göz alıcı şekilde güzeldir. Binanın üstünde küçük bir kurşun kaplı kubbe bulunur. Türbede günümüzde üç tane sanduka bulunmaktadır. Bu sandukaların kimlere ait olduğu bilinmemektedir.
1940’lı yıllarda, Küçük Mezaristan kabristanı içinde bulunan türbe, bölgede yol ve park çalışmaları sırasında Evliya Çelebi’ye ait olduğu tahmin edilerek yıkılmadan bırakılmıştır.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde türbe hakkında şöyle bir rivayetten söz eder “Sultan III Mehmet, 1596 yılında sefere çıktığında, eşi hamile olan bir asker de sefere çağırılır.
Asker, savaştan döndüğünde, eşinin birkaç gün önce öldüğünü öğrenir. Üzüntüyle mezarı başına gider. Ziyareti sırasında, mezarda bebek sesi duyar.
Çocuğun yaşadığı anlaşılır ve mezar açılır. Rivayete göre, küçük bebek ölü annesini emerken bulunur. Annesi lohusa Sultan olarak evliyalaştırılır ve çocuk da Sultan III Mehmet tarafından saraya aldırılır, büyüyünce ünlü bir alim olur, lakabı ise “Meyyitzade” yani ”ölüden doğan” olur. Daha sonra Lohusa Hatun’un mezarı ise türbe yaptırılır.
Başkaca rivayetler ve efsaneler de anlatılıyor. Evet, türbe günümüzde “Saliha Hatun Türbesi” veya “Rahime Hatun Türbesi” olarak bilinmektedir. Osmanlı döneminde çocuğu olmayan kadınların en çok uğradığı türbelerden biridir. Türbe özellikle “Çocuğu olmayan kadınlar” tarafından ziyaret edilmektedir.
AYNİ ALİ BABA TEKKESİ-TÜRBESİ
İstanbul Kasımpaşa Ayni Alibaba Sokağındadır.
“Ali Kuzu Tekkesi” olarak da bilinir. Bu eski ve metruk yapı, Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılmıştır. “Çürüklük Tekkesi” olarak da bilinir. 1902 yılında Şeyh Mehmet Ensari tarafından yeniden inşa edilmiştir. Zemin kat duvarları moloz taş, birinci ve ikinci kat duvarları ahşaptır.
Tekkenin içinde, güneydoğu kısmında türbe vardır. Türbe: dikdörtgen planlıdır ve iki cephesi yuvarlak kemerli pencereler ile çevrilidir. İçi mavi fayans kaplıdır. Türbede: Ayni Ali Bama ve Şeyh Mehmet Ensari’nin ahşap sandukaları vardır.
(Bir not: Şeyh Mehmet Ensari’nin mezarı aslında Kulaksız Mezarlığındadır.) 1980 yılında tekke yapısı: Şeyh Muhyiddin Ensari’nın kızı mimar Fahrünissa Ensarı tarafından yapılan projeye uygun olarak restore edilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
KASIMPAŞA SOSYAL TESİSİ
Evliya Çelebi Caddesinde Cezayirli Hasan Paşa Parkı içindedir. Haliç Tersanesiyle komşudur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2004 yılında yapılmış Sosyal Tesis halkın kullanımına açılmıştır. Tesiste 600 metre karelik açık alan ve 250 metre karelik restoran bölümü vardır. Aynı anda 325 kişiye hizmet verilebilmektedir.
CAMİİKEBİR MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 2 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa Büyük Camii
KASIMPAŞA BÜYÜK CAMİİ
Kasımpaşa Cami Sokaktadır. Cami aynı zamanda “Cami-e Kebir” yani “Büyük Cami” olarak da bilinir.
Ahşap cami, 1540 yılında Güzelce Kasım Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Caminin kıble duvarı, eskiden büyük kayıkların Piyele Paşa’ya ulaşması için genişletilen kanala bakıyordu. Bu dere yatağı, 19’ncu yüzyılda dolmuş ve günümüzde Bahriye Caddesi olarak isimlendirilmektedir.
Ancak bu cami, 1702 yılında yangın sonucu tamamen yok olur ve 1708 yılında Sultan III Ahmet tarafından yenilenir. 1721 yılında cami yeniden Feyzullah Bey tarafından yenilenir. Yeniden yaptırılan cami de yine yangın sonucu harap olur. Bunun üzerine, Sultan Abdülaziz, 1864 yılında camiyi tamir ettirir.
İstanbul Kasımpaşa
Bu yeni yapılan cami: kare planlı, tek kubbeli ve 2 minarelidir. İkinci minare, sonradan yani bu onarım sırasında eklenmiştir. Çünkü daha önce bir vezir camisi olarak tek minareli inşa edilen cami, bu tarihte Padişah tarafından yeniden yapılınca 2 minareli padişah camii haline getirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa Büyük Camii Minaresi
Burada minarelerle ilgili ilginç bir durum var. Minareler Arap mimarisi örneklerinde olduğu gibi üstü kapalı yapılmıştır. Çünkü Kasım Paşa’nın Mısır valiliğine gönderme yapılmıştır. Ancak bu minareler onarımlar sırasında yok edilmiştir. 2006 yılında ise minareler yine eski haline getirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
Gelelim caminin mimari özelliklerine:
Cami kare planlıdır. Merkezi kubbelidir. Kütlesi, dört ana kemere oturmuştur. Dışarıdan bakıldığında bir küp gibidir. Caminin önünde, giriş revağı vardır. Minber ve vaaz kürsüsü mermerdendir. Mermer mihrabın iki yanında: 19’ncu yüzyıl sonunda Salih Paşa tarafından hediye edilmiş, 10 tane şamdan sıralanmıştır.
Caminin iç bölümü, 19’ncu yüzyılda kalem işleriyle süslenmiştir. Kubbe içindeki madalyonların içinde ise, gül demetleri vardır. Yekpare mermer sütunlar üzerinde, hünkar mahfeli yükselir. Caminin önünde bir şadırvan bulunmaktadır.
Bu şadırvan, 1870 yılında Baş yoklamacı Ömer Efendi tarafından, annesi Esma Hanım için yaptırılmıştır. Avluda bulunan çeşme, 1737 yılında Feyzullah Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Cami son olarak 1991 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa Cezayirli Hasan Paşa Çeşmesi
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA ÇEŞMESİ
İstanbul Kasımpaşa Büyük Camiine çok yakındır.
Mermer kitabesi vardır. Kitabesine göre, 1780 yılında Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitabenin orta kısmında, üst üste yerleştirilmiş, iki tane vazo içinden çıkan çiçek motifleriyle dekore edilmiştir.
Kitabenin üstünde, yan yana üç tane kabartma fener motifi bulunur, ortadaki diğerlerinden büyüktür.
Çeşme, kesme taştan ve Barok üslubunda yapılmıştır. Üstü düz çatı ile örtülüdür. Haznesi harap durumdadır. Ön cephesi mermer kaplıdır. Yüksek mermer cephesinin üstü bir saçakla kapatılmıştır. Çeşme bulunduğu sokağın zemini yükselince, yol seviyesinin altında kalmıştır.
Çeşmenin önünü, günümüzde merdivenle inilmektedir. Çeşme 2013 yılında onarılmış ve şebeke suyu bağlanmıştır. (Son bir not: Cezayirli Hasan Paşa, Kasımpaşa semtinde, bu çeşmeye ilaveten birkaç çeşme daha yaptırmıştır, ancak bunlar günümüzde harap haldedir.)
İstanbul Kasımpaşa
KASIMPAŞA BÜYÜK HAMAMI
İstanbul Kasımpaşa Tabakhane Caddesindedir. Potinciler Sokaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
Hamam: 1540 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kadın ve erkekler için ayrı bölümler vardır. 2017 yılında hamamda büyük bir yangın meydana gelmiş ve hamam büyük ölçüde hasar görmüştür.
İstanbul Kasımpaşa
TARİHİ KIZILAY MEYDAN HAMAMI
İstanbul Kasımpaşa Kızılay Meydanı Dörtkuyu Caddesi Sarnıç Sokaktadır.
Hamam, 1800’lü yıllarda yaptırılmıştır. Çifte hamamdır yani kadınlar ve erkekler bölümleri vardır. Çifte hamamlar genellikle sırt sırta inşa edilmiştir, erkekler kısmı kuzeye, kadınlar kısmı güneye yerleşmiştir. Erkekler ve kadınlar kısmı birbirinin simetriğidir. Birbirinden farkları, giriş kısımlarının değişik şekilde düzenlenmesidir. Soyunmalık kısmı üstü kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ortasında aydınlık feneri bulunur.
İstanbul Kasımpaşa
CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞA KIŞLASI-KALYONCULAR KIŞLASI
Kışla, Osmanlı imparatorluğunda modern kışla mimarisinin ilk örneklerinden birisidir. Kasımpaşa iskelesindedir.
Kışla binası: 1782 yılında Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından kendi imkanları ile yaptırılmıştır. Zemin ve iki kattan oluşan kışla binasının avlusunda, Cezayirli Gazi Hasan Paşa kışlası camisi vardır. Kışlada toplam 99 oda bulunmaktaydı. Deniz erlerinin eğitimi için, kışla binası yaklaşık 100 yıl boyunca kullanılmıştır.
Bina: II Meşrutiyetten sonra, “Evsad-ı Cedide Mektebi” isminde, acemi deniz erlerinin eğitimi için kullanılmıştır. Daha sonra burada Deniz Talim Taburu ve Deniz Talim Alayı yerleşir.
Kışlayı yaptıran “Palabıyık” lakaplı Cezayirli Gazi Hasan Paşa ile ilgili ilginç bir ayrıntı: evcilleştirdiği bir aslan ile dolaşıyordu.
1790 yılında öldüğünde çok az bir serveti vardı, çünkü mal varlığının hepsini kamu binaları (örneğin bu kışla gibi) yapımında harcamıştır. Maalesef günümüzde mezar yeri bilinmemektedir.
Kışla: 1813 ve 1882 yıllarında onarım görmüştür. Bu onarımlarda: birinci ve ikinci katlar arasındaki tuğla duvarlar yıkılarak genişletme yapılmıştır. Böylece koğuşlar 100 kişi kapasiteli yapılmıştır.
1950 yılındaki onarımda ise, döşemeler betonarme olmuş, kapı ve pencereler değiştirilmiştir.
2009 yılında yapının son restorasyonu, İl Özel İdaresi tarafından yapılmıştır.
Gerek kışla ve gerekse caminin restorasyon çalışmaları sırasında, Yıldız Teknik Üniversitesinden bilirkişi olarak kışlanın taşıyıcı sistemi hakkında rapor talep edilmiş, raporda: kışlanın taşıyıcı sisteminin 1966 yılındaki restorasyonda betonarmeye dönüştürüldüğünü yani özgün yapı malzemesinin kalmadığı belirtilmiştir.
Sonuç olarak ise, kışlanın betonarme olarak yeniden inşa edilmesinin en doğru tercih olacağı bildirilmiştir. Böylece yapı hakkında, İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma kurulu tarafından yıkım için izin verilmiştir. Bunun üzerine Kuzey Deniz Saha Komutanlığı bünyesinde olan kışla binası sessiz sedasız yıkılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA KIŞLA CAMİİ
İstanbul Kasımpaşa İskele Caddesi üzerinde, Kalyoncular Kışlası içindedir.
Cami: Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından Kalyoncular Kışlası yaptırılırken, 1782-1783 yılları arasında yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemin barok anlayışına uygun yapılmıştır. Harime geçişi sağlayan kapı üstünde: kitabe vardır. Harim kısmı üstü kurşun kaplı bir kubbe ile örtülmüştür.
Kubbe içi kasnakta: bitkisel ve geometrik desenli kalem işi süslemeler vardır. Mahfilin ahşap tavanının yıldız motifli göbeği vardır. Hünkar mağfilinin demir şebekesi, altın yaldızlıdır.
TURABİ BABA TÜRBESİ
Turabi Baba Caddesinde Kasımpaşa Camisinin denize bakan tarafındadır.
Mehmet Turabi Efendi: Tersane-i Amire’de çalışan Osmanlı gemicilerinden birisidir ve aynı zamanda bir Şeyhtir. 1812 yılında ölmüştür. Ölmeden önce, bir tekke ve yanına türbesini yaptırır. Ancak 20’nci yüzyılda çıkan bir yangın sonucu tekke tamamen yanar, türbe kurtulur.
Türbe: düz çatlı ve dikdörtgen planlıdır. Türbenin Haliç’e bakan cephesinde bir çeşme ve onun her iki yanında üçer pencere vardır. Türbenin içindeki tavan: eski gemi direklerinden yapılmış desteklere dayanmaktadır.
Burada, Tersaneden çıkmış demir raylar kullanılmıştır. Böylece, hiçbir yapıda görülmeyen orijinal bir mimari ortaya çıkmıştır. Türbe içinde, Turabi Baba ile birlikte, 13 mezar bulunmaktadır.
Tekke binası her ne kadar günümüzde olmasa da, biraz değinmekte yarar var. Çünkü tekke binası, İstanbul’un işgali sırasında, milli mücadele için asker ve cephane toplanmasında önemli bir merkez olarak kullanılmıştır. Daha sonra Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasının ardından, bina Kasımpaşa Güreş Kulubü binası olarak kullanılmış ve 1927 yılında buradan yetişen genç güreşçiler Dünya Şampiyonu olmuştur.
Bunun üzerine Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk: gençlere okunması için “Gençliği Hitabesi” ni tekkeye gönderir ve hitabe okunarak törenle tekkenin duvarına asılır.
1975 yılında büyük bir yangın yaşanır, bina yangında hasar görür, sonrasında ise bakımsızlık nedeniyle çöker, ancak türbe sağlam kalarak günümüze ulaşır. 2007 yılında Beyoğlu Belediyesi tarafından, Tekke binası aslına uygun olarak yeniden yaptırılır ve “Turabi Baba Kütüphanesi” olarak hizmete açılır.
İstanbul Kasımpaşa
BAHRİYE NEZARETİ BİNASI-KUZEY DENİZ SAHA KOMUTANLIĞI BİNASI
Turabi Baba türbesine 150 metre mesafededir. Turabi Baba Caddesi Cezayirli Hasan Paşa Parkındadır.
Burası aynı zamanda: “Bahriye Nezareti Binası” yani “Divanhanesi” olarak da bilinir. Kasımpaşa bölgesinde tarihi süreçte toplam 5 tane Divanhane binası yapılmış, bunlardan sadece 1 tanesi günümüze ulaşmıştır. Eskiden Bahriye Nezareti Dairesine “Divanhane” denirdi.
İstanbul Kasımpaşa
1839 yılında Tanzimattan sonra bahriyede geniş ıslahat hareketlerine girişilmiştir. Bunların başında ise, Osmanlı devlet teşkilatında olan Kaptanpaşalık müessesi bitirilmiş ve yerine 1867 yılında “Bahriye Nezareti” kurulmuştur. İlk Bahriye Nazırı Hakkı Paşa’dır.
Bina
Bina: Sultan Abdülaziz döneminde, 1864-1868 yılları arasında Mimar Sarkis Balyan tarafından inşa edilmiştir. Bina: kurmay subay yetiştirmek üzere “Erkan-ı Harbiye-i Bahriye Mektebi” yani “Deniz Harp Akademisi” olarak kurulmuştur.
İstanbul Kasımpaşa
Bina: denize çakılan 7 bin kazık üzerine yapılmış dolma alana inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlıdır ve merkezindeki kare sofa ile sofanın çevresinde yerleştirilmiş mekanlardan oluşur. Cephede ve sofanın altında: at nalı biçimli kemerler ve sütun başlıkları görülür.
Bunlar yapıya Oryantalist bir hava verir. Bina 2 katlı olup, uzun kenarı, Haliç kıyısına paralel yerleştirilmiş, dikdörtgen bir kütleye sahiptir. Ortasında: camla örtülü dikdörtgen bir iç avlu bulunur. Birinci katta: Haliç cephesine bakan bölümde, Hünkar Dairesi oluşturulmuştur.
Bahriye Nazırları ise, binanın “Hünkar Dairesi” nde çalışmışlardır. Hünkar Dairesinde büyük salondaki 134 metre olan halı, 1898 yılında Hereke Fabrikasında dokunmuştur.
İstanbul Kasımpaşa
1877 tarihinde toplanan İstanbul Konferansı müzakereleri bu binada yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde, İngilizlerle yapılan Musul Müzakereleri de burada yapılmıştır. Bu toplantılar, Hünkar Dairesinin Kasımpaşa iskelesi tarafındaki köşe salonunda düzenlenmiştir.
İstanbul Kasımpaşa Bahriye Nezareti Binası-Kuzey Deniz Saha Komutanlığı binası.
1926 yılında Cumhuriyet tarihinin ilk “Denizaltıcılık Kursu” burada açılmıştır.
1953 yılında, bina “Kuzey Deniz Saha Komutanlığı” binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.
İstanbul Kasımpaşa Aynalı Kavak Kasrı
AYNALIKAVAK KASRI
İstanbul Kasımpaşa Camiikebir Mahallesi Aynalı Kavak Caddesindedir. Taşkızak Tersanesinin arkasında Haliç’in kıyısındadır.
Bizans döneminde, yemyeşil bir mesire yeri olan bu alan o dönemde “Pegai” yani “Kaynaklar” ismiyle bilinmektedir ve buna bağlı olarak, bölgenin suyunun çok bol olduğu anlaşılmaktadır. Bizans imparatorları, burayı dinlenme yeri olarak kullanmıştır.
Fetihten sonra ise, Fatih Sultan Mehmet’den başlayarak, birçok padişah da buraya ilgi göstermiştir. Ardından: Osmanlı devlet tersanesi’nin Kasımpaşa’ya kurulmasıyla: buralara genel anlamda “Tersane Has Bahçesi” ismi verilmiştir.
Yöredeki ilk ahşap saray: Sultan I. Ahmet döneminde yaptırılmıştır. Bu saray yani Aynalıkavak kasrı: Sultan III. Ahmet döneminde yeniden düzenlenmiş, genişletilmiş ve günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur. Sultan III. Ahmet, Lale devrinin sultanı olarak tanınır ve burası zamanla padişahların Lale Festivalini kutladıkları en popüler yer haline gelmiştir.
Sultan III. Selim, burayı çok sevmiş ve restore ettirmiştir. Hatta: şair ve bestekar olan Sultan, yine bu kasırda kendi eserlerinden oluşan konserler düzenlemiştir. 19 yüzyıla gelindiğinde, Sultan I. Mahmut yapıyı tamir ettirmiş ve bahçeleri genişletmiştir. 1784 yılında Rusya ve Osmanlı arasında imzalanan ve Rusya’nın Kırım’ı işgalini kabul eden anlaşma (Aynalıkavak Anlaşması) burada imzalanmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Evet, gelelim günümüzdeki ismiyle “Aynalıkavak Kasrı” na:
Mimari Özellikleri
Aynalıkavak Kasrı: bu bahçede bulunan 6 köşkten biridir ve günümüze gelen tek örnektir.
İstanbul Kasımpaşa
18 yüzyıl mimarlık örnekleri arasında yer almaktadır. Çok pencereli ve zarif bir yapıdır. Pencerelere “Yesari” nin talik hattı ile yazılmış kasrı ve dönemin tanınmış şairleri olan Şeyh Galip ve Enduruni Fazıl’ın Sultan III. Selim’i öven şiirleri dolanır.
Osmanlı klasik mimarlığının son ve ilginç yapılarından olan kasır: deniz cephesinde iki ve kara cephesinde tek katlıdır. Kasrın en önemli odaları: Arz odası, divanhane, Sultan III. Selim’in çalıştığı beste odası ve muhteşem inci kakmalı mobilyalarla döşeli odadır.
Süsleme açısından: çağının beğenisini yansıtmaktadır. Dönemin zevkini yansıtan bezemeler görülür. Lale devri tavan süslemelerinin, İstanbul’da kalan son örneğidir. Özellikle: besteci Sultan III. Selim dönemi kültürünün, pek çok ögesini barındırmaktadır.
Öyle ki bu kültürün başlıca simgesi olan sedir ve sedirimsi kanape, mangal, kandil gibi mobilyalarla döşeli odalar, günümüzde yok olmuş bir hayat tarzının görünümlerini sergilemektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Aynalıkavak kasrından söz etmiş ve kasrın Fatih Sultan Mehmet döneminde yapıldığını yazmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
1718 yılında imzalanan Pasarofça Anlaşmasından sonra Sultan III Ahmet döneminde Venedik’ten aynalar gönderilir. Bu büyük Venedik aynaları Sarayı dekore etmekte kullanılır. Divanhane’nin aynalara benzeyen dış cephe bölümleri, bu yüzden halk arasında bu yapının “Aynalısaray” veya “Aynalıkavak Sarayı” olarak isimlendirilmesine neden olmuştur.
Yapının alt katları hizmet odalarıdır. Üst katta ise salonlar vardır. 18’nci yüzyıl Osmanlı mimarisinin oldukça güzel bir örneğidir.
Müze
Yapı 1984 yılında çeşitli düzenlemeler yapılmış ve müze-saray olarak ziyarete açıktır.
Yapının zemin katında: Sultan III Selim’in besteci özelliğine istinaden Topkapı Sarayı müzesinde bulunan görsel kaynaklar ve çeşitli çalgıların bir araya getirilmesiyle oluşan “Türk Çalgıları Sergisi” bulunmaktadır.
Bahçe
Kasrın bahçesinde, yaz aylarında kafeterya açılmakta, ayrıca “Aynalıkavak Konserleri” düzenlenmektedir. Bu konserlerde klasik Türk sanat müziği eserler icra edilmektedir.
İstanbul Kasımpaşa
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA PARKI VE ANITI
İstanbul Kasımpaşa Turabi Baba Caddesindedir. İBB Sosyal Tesislerinin hemen yanındadır.
Kasımpaşa Haliç Parkı: 1977 yılında odun depoları kaldırılarak halka açık bir park yapılmıştır. Park alanında: çocuk oyun alanı, yürüyüş ve koşu alanı ve bir anıt bulunmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa Cezayirli Hasan Paşa Parkı ve Anıtı
1985 yılında park alanına: Haluk Tezonar tarafından yapılan Cezayirli Hasan Paşa heykeli dikilmiştir. Heykelde, paşanın yanında evcilleştirdiği aslanı da bulunmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
TARİHİ KASIMPAŞA FIRINI
Bahriye Caddesindedir.
Özellikle galetası tavsiye edilen bir yerdir. Bir diğer öne çıkan ürün “kandil simidi” dir.
HACIAHMET MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
HACI AHMET CAMİİ
Karakol Sokağındadır.
Hacı Ahmet: Kanuni Sultan Süleyman döneminin Hasırcı Başısıdır. Caminin, muhtemelen 1540’lı yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Ancak yapı 1955 yılında yöre halkı tarafından tamamen yeniden yapılmış, minaresi de yenilenmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ EK HİZMET BİNASI
İstanbul Kasımpaşa Muhsin Ertuğrul Caddesindedir.
FERİT GÜLERYÜZ PARKI
Kurdoğlu Yokuşundadır.
İstanbul Kasımpaşa
HACIHÜSREV MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul il merkezine 4 km uzaklıktadır.
Buraya adını veren kişinin: İstanbul’un fethi sırasında gemilerin Haliç’e indirilmesini kolaylaştıran yağlama yöntemini bulan kişi olduğu rivayet edilmektedir.
Semt: yakın çevredeki diğer yerleşim yerlerine göre daha yüksekte olduğundan, bir zamanlar Kasımpaşa tersanelerinde görev yapan denizci paşaların, burada konaklar yaptırdığı söylenir.
1991 yılında mahallenin ismi, halkın isteği ile “İstiklal Mahallesi” olarak değiştirilmiştir. Evet günümüzde burası İstanbul şehrinde Sulukule ile birlikte en önemli Roman yerleşimidir.
HACI HÜSREV CAMİİ
Paşalı Hasan Sokaktadır.
Cami 1640’lı yıllarda Osmanlı devlet adamlarından Hacı Hüsrev tarafından yaptırılmıştır.
Çatısı ahşaptır ve kiremitle örtülmüştür. Caminin tahtadan olan minberi, Hacı Hüsrev torunu Fatma Hatun tarafından yaptırılmıştır. Minaresi, tuğladandır ve tek şerefelidir. Camide, mihrabın yanındaki mezarın “Hacı Hüsrev”e ait olduğu söylenmektedir.
KADI MEHMET EFENDİ MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine yakındır. İstanbul il merkezine 3 km uzaklıktadır.
TAHT KADISI MEHMET EFENDİ MESCİDİ
Bahariye Caddesi kuzeyinde Tahta Kadı Caddesindedir.
Bu bölge Müslüman yerleşmesinin ilk çekirdeğini oluşturur. Taht Kadısı Mehmet Efendi, bu mescide ilaveten aynı tarihlerde Kağıthane civarında bir de zaviye yaptırır. Bu zaviye, Kağıthane’nin ilk Türk devri yapısıdır.
Evet, buradaki ilk cami, 16’ncı yüzyılda Kadı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde görülen cami ise 1962 yılında Faik Demircan tarafından yeniden yaptırılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
YELDEĞİRMENİ CAMİİ
Bahriye Hastanesi Arka Sokaktadır.
Cami: 1889 yılında Abdülkerim Efendi Mescidi üzerine (mescidin yapım tarihi 1591) Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın kızı Sabiha Hanım tarafından yaptırılmıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Cami, 18’nci yüzyılda: kuzeyinde inşa edilmiş yapı ile birlikte hem mahalleye hem de Bahriye Mektebine hizmet etmiştir. Caminin kuzeyinde bulunan yapı, Sıbyan Mektebi olarak yapılmış ancak zaman içinde işlevini yitirmiş ve günümüzde konut olarak kullanılmaktadır. Caminin tek şerefeli minaresi, 1978 yılında yontma taştan yeniden yapılmıştır.
KAPTAN PAŞA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
AĞAÇLARLARALTI PARKI
Zincirlikuyu Caddesindedir.
KÜÇÜK PİYALE MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
KÜÇÜK PİYALE CAMİİ
Zincirlikuyu caddesindedir.
Cami, Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından 1564 yılında yaptırılmıştır. Mimar Sinan eseri Büyük Piyale Paşa camiinden 7 yıl önce yaptırılmıştır.
Ancak, 1989 yılında cami yıkılarak, tamamen yeniden yapılmıştır. Yani günümüzde görülen caminin tarihi bir özelliği yoktur.
İstanbul Kasımpaşa
GEDİKABDİ PAŞA CAMİİ
Zincirlikuyu caddesi ve Gedik Abdi Camii çıkmasının kesiştiği yerdedir.
İstanbul Kasımpaşa
Cami 1621 yılında Kaptan-ı Derya Gedik Abdullah Ağa Vakfı tarafından yaptırılmıştır. Yapı, kare planlı ve ahşap yapılıdır. Çavuşzade Mustafa Efendi tarafından konulan Mihrap mermerdir. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Minaresinde tek şerefe vardır. 1906 yılında cami, Sultan II Abdülhamit döneminde esaslı bir onarım görür. Günümüzdeki görünümünü bu onarımda almıştır. 1970 yılında çatısı yenilenmiştir. 1981 yılında ise ayrıntılı restorasyon yapılır. Caminin küçük haziresinde Abdullah Ağa’nın yeşile boyanmış mezarı bulunmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
GEDİK ABDULLAH AĞA ÇEŞMESİ
Gedik Abdi Paşa camiinin köşesindedir.
Gedik Abdi Kaptan tarafından 1621 yılında yaptırılmıştır. Çeşmenin üstü eski şeklini kaybetmiştir, günümüzde beton yığını görüntüsündedir. Teknesi yol seviyesinin altında kalmıştır, günümüzde suyu akmamaktadır. Üzerinde ahşap bir saçak ve kurşun kaplı çatı bulunur. Ayna taşının üstünde kitabesi vardır. 1892 yılında tamir görmüştür. Sebilin üstünde halen tamir kitabesi vardır.
İstanbul Kasımpaşa
TARİHİ İNEBOLU KÖY PAZARI
Donanma Caddesindedir. Zabıta Müdürlüğünün hemen arkasındadır.
Bu Pazar yerinde satılan organik ürünler. Kastamonu İnebolu ilçesinden toplanarak buraya getiriliyor ve satışa sunuluyor. Pazar: Pazar günleri kuruluyor.
Evet, ben pazarın adresini verdim, muhteşem bir Pazar, ama özellikle sabah saatlerinde gitmeniz gerekiyor çünkü ürünlerin birçoğu, sabah saatlerinde burayı dolduran restorancılar ve diğer müşteriler tarafından satın alınıyor, yani geç saatlerde giderseniz bir şey bulamazsınız, bence bir Pazar günü burayı mutlaka ziyaret ediniz.
KULAKSIZ MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır. Burada Kulaksız Mezarlığı vardır.
İstanbul Kasımpaşa
HAŞİMİ SEYYİD EMİR OSMAN EFENDİ CAMİİ
Kadımehmet Caddesindedir. Kulaksız Camii olarak da bilinir.
Cami Sivaslı Seyyid Haşimi Emir Osman tarafından 16’ncı yüzyılda yaptırılmıştır. Seyyid Osman aynı zamanda Kulaksız Mahallesinin kurucusudur. Seyyid Osman Efendi’nin saçı uzun olduğundan cami halk arasında “Saçlı Emir Efendi Camii” olarak da bilinir.
Kare planlı ve ahşap çatılıdır.
İstanbul Kasımpaşa
Minaresi tek şerefelidir, taş ve tuğladan yapılmıştır.
Cami, 1985 yılında büyük bir onarım geçirmiştir. Sadece minaresine dokunulmamıştır.
Seyyit Osman Efendi, 1595 yılında vefat etmiş ve caminin yanındaki türbeye defnedilmiştir.
Caminin haziresindeki türbede: Haşimi Emir Osman, halefleri ve bunların aile fertlerine ait 16 ahşap sanduka vardır.
Ayrıca: caminin avlu kapısı yanında bir çeşme bulunmaktadır. Bu çeşme, 1620 yılında Sadrazam Çelebi Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır.
HAŞİMİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ-TAŞÇILAR TEKKESİ
Caminin yanındadır.
Belgelerde “Seyyid Osman Efendi Zaviyesi” olarak geçer. Bazı kayıtlarda ise “Taşçılar Tekkesi” olarak geçer. Tekke “Seyyid Osman Efendi” tarafından yaptırılmıştır.
PİYALE PAŞA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 2 km ve İstanbul şehir merkezine 5 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
PİYALE PAŞA KÜLLİYESİ
Kasımpaşa Zincirlikuyu Caddesindedir.
Cami Sultan II Selim damadı Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan külliyenin bir parçasıdır. 1573 yılında yaptırılan külliyede: cami, medrese, tekke, türbe, hazire, sıbyan mektebi, sebil, çarşı ve hamam bulunmaktadır. Yapıldığı zaman deniz kıyısındaydı. Günümüzde: medrese, tekke, sıbyan mektebi ve çarşıdan herhangi bir kalıntı kalmamıştır.
İstanbul Kasımpaşa
Cami
Arsanın ortasında cami bulunuyor. Bir zamanlar caminin kuzeyinde, medrese ve tekke hücrelerinin sıralandığı avlu varmış.
Evet cami: dikdörtgen planlıdır. Taş ve tuğladan yapılmıştır. Harimin üzeri, 6 eşit büyüklükte kubbe ile örtülmüştür. İç bölümde, ikinci sıra pencere üstlerinde, harimi dolaşan çini ayet kuşağı görülür. Mihrap: tamamen bitkisel süslemeli İznik çinileriyle kaplanmıştır.
Mihrabın yüzeyini kaplayan çiniler birbirinden farklı bitkisel kompozisyonlar gösterir. Hepsi sır tekniğiyle imal edilmiş olan bu çinilerin büyük çoğunluğu beyaz zeminlidir.
Bu çiniler tam bir sanat eseridir. Ancak bu orijinal çiniler maalesef çalınmıştır. Günümüzde bunların yerine, yeni tarihli kötü taklitleri yerleştirilmiştir.
İstanbul Kasımpaşa
Minare: kuzeyde mihrap eksenindedir. Farklı konumu dikkat çeker. Sanki bir kemer üzerine oturuyormuş izlenimi verir. Tek şerefelidir. Kurşun kaplı bir külahla biter. Şadırvan, doğu yönünde platformun yan cephesindedir. Caminin en ilginç yönü: denizci olan banisinin katkısı ile güverteleri ve seren direğiyle bir gemiye benzetilmek istenmiş olmasıdır. Mihrap ekseninde yükselen minaresi ve iki katlı galerileriyle dış görünüşü şaşırtmakta ve bu benzetmeyi yapmaktadır.
İstanbul Kasımpaşa
Türbe
Piyale Paşa: caminin arkasındadır. Türbe yapısı, düzgün küfeki taşından, sekizgen prizme biçiminde yapılmıştır. Üstü basık bir kubbeyle örtülüdür. Türbenin içinde ve dışında süsleme yoktur.
Türbenin içinde 3 ahşap sanduka ve 11 beyaz mermer lahit vardır. Bu lahitler renkli kalem işleriyle süslenmiştir. Ancak üstlerinde yazı ve tarih yoktur. Bitkisel motiflerle süslenmiştir.
Bu mezarlarda paşa ve oğlu, oğlunun çocukları ve torunları yatmaktadır.
Türbeyi oldukça geniş bir hazire kuşatmaktadır. Külliyenin Sıbyan mektebi, yapıldığı dönemde bu hazirenin sınırında bulunuyormuş. Hazirede: tasarım ve bezeme açısından ilgi çeken mezar taşları görülmektedir.
Hamam
Kalıntılarının çevresine daha sonra 19’ncu yüzyılda baruthane inşa edilmiştir.
YAHYA KAHYA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
İstanbul Kasımpaşa
YAHYA KAHYA CAMİİ
Orta Mektep Sokaktadır. Yahya Kethüda Mescidi olarak da bilinir.
Cami, Sokullu Mehmet Paşa’nın Kahyası Yahya Efendi tarafından 16’ncı yüzyılda yaptırılmıştır. Mimar Sinan yapısıdır. Cami, kitabesine göre yandığı için, 1893 tarihinde yenilenmiştir. Minaresi tek şerefelidir. Çatısı ahşaptır.
İstanbul İstiklal Caddesi: Tünel ile Taksim arasında uzanır. 1927 yılından önceki ismi “Cadde-i Kebir” dir. Fransızca ismi “Grande Rue de Pera” dır. Caddenin uzunluğu 1400 metredir.
Cadde idari olarak: 9 mahalleyi kapsamaktadır.
MEŞELİK SOKAK
Sokağın eski ismi “Roum Mezarlik” dır. Çünkü burada eskiden bir mezarlık vardı.
İstiklal Caddesi Nostalji Tramvay
NOSTALJİ TRAMVAY
Tramvaylar buradaki ilk seferlerinin 11 Şubat 1914 tarihinde yaptı ve 1961 yılında son seferine çıkarak yolcularına veda etti.
Tramvay Taksim meydanından başlayıp, İstiklal Caddesi boyunca ilerliyor ve Tünel meydanında bitiyor.
1989 yılında müzede bulunan eski vagonların restore edilmesiyle sembolik bir hatta elektrikli tramvay yeniden hizmete girdi. Bunun için en uygun yer olarak araç trafiğine kapatılan ve yayalaştırma bölgesi seçilen İstiklal caddesi oldu. Bugün, nostaljik tramvay, Taksim-Tünel arasındaki 1870 metre uzunluğundaki hatta, günde 2500 yolcu taşımaktadır. Sefer aralığı her 20 dakikada birdir. Tramvay hergün saat 07.00 ile 22.45 saatleri arasında çalışmaktadır.
İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası
FRANSIZ KONSOLOSLUK BİNASI
İstanbul İstiklal Caddesi 4 numaradadır. Fransız Sarayı olarak da bilinir.
Bab-ı Ali ve sonrasında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti nezdinde, Büyükelçilik başkent Ankara’ya taşınana kadar burası ilk diplomatik temsilcilik olmuştur.
Yapı 1869 yılında yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşı boyunca, bina Amerikan Kızılhaç Hastanesi olarak hizmet vermiştir. 1920 yılında tekrar elçiliğe dönüştürülmüştür.
İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası
Birbiriyle bağlantılı üç bölümden oluşmaktadır. Geniş bir avlusu bulunur.
İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası Bahçesi Humbaracı Ahmet Paşa Büstü
Yapının bahçesinde: Sultan I Mahmut döneminde orduyu çağdaşlaştırma faaliyetlerini yürüken Humbaracı Ahmet Paşa’nın büstü vardır. Çünkü kendisi bir Fransız asilzadesidir. Fransızca ismi “Marquis de Bonneval” dir, elbette büstte bu isim yazılıdır.
İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası
Yapı, günümüzde Fransa Büyükelçiliğinin İstanbul rezidansı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca binanın içinde Fransız Kültür Merkezi vardır.
SURP HOVHANNES VOSGEPERAN ERMENİ KATOLİK KİLİSESİ
İstanbul İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluğun hemen arkasındadır. Zambak Sokaktadır.
Burada ilk olarak, 1832 yılında Ermeni Cemaati tarafından yaptırılan bir yurt-hastane ve fakir çocuklar için okul yaptırılmıştır. Ayrıca yine burada kalanların dini ihtiyaçları için küçük bir kilise yaptırılmıştır.
Ancak kilise, nüfusun artması sonucu yetersiz gelince, 1837 yılında büyütülerek Hovhan Vosgeperan adına kutsanmıştır. Kilisenin mimarı Andon Tülbentçiyan’dır.
Katolik Ermenilerin en büyük kilisesidir, aynı anda 600 kişinin ibadet edebileceği büyüklüktedir.
Ancak yapıldıktan sonra yanarak tahrip olmuştur.
Harabe halindeki kilise, mimarlar Garabed ve Andon Tülbentçiyan kardeşler tarafından tamir edilmiş, yanına bir okul yapılmıştır. Çan kulesi, yapının güney yönündedir.
Günümüzde görülen kilise: 1863 yılında ibadete açılmıştır. Kilise, 1979 yılında Papa II Jean Paul tarafından ziyaret edilmiştir. İstanbul şehrinde bu denli büyük bir Ermeni kilisesi bulunması, yapının önemini ortaya koymaktadır.
ZANNİ APARTMANI
İstanbul İstiklal caddesinde 32 numaradadır.
Bina, 1866 yılında Stavros Vutiras tarafından “Neologos tis Anatolis” isimli gazete binası olarak yaptırılmıştır. Bina 7 katlıdır. Art nouvo mimari tarzındadır.
İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı
RAGIP PAŞA APARTMANI
İstanbul İstiklal caddesinde 40 numaradadır. Caddenin köşesindedir.
Yapı: 1900’lü yılların başında 32 yıl Mabeyncilik yapan Ragıp Paşa tarafından, Ermeni mimarlar Aram ve Isac Caracach’a yaptırılmıştır.
Ragıp Paşa: Sultan II Abdülhamit döneminde Vezir olmuş, ticaret ve madencilikle uğraşarak oldukça büyük bir servet edinmiştir. Bu serveti ile, hanlar, köşkler ve fabrikalar yaptırmıştır. Öte yandan, Ragıp Paşa’nın çok ehlikeyf bir kişi olduğu biliniyor. İlk rakı fabrikasını, Ragıp Paşa kurmuştur. Osmanlı döneminde, Ragıp Paşa, fabrika kurana kadar, rakı evde üretilirdi. Üretenler ise gayrimüslimler, Rumlar ve Ermenilerdi. 1880’li yıllarda Ragıp Paşa, Kırklareli Umurca’da rakı fabrikası kurdu.
İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı
1909 yılında İttihatçılar, Sultan Abdülhamit’i Selanik şehrine sürgüne gönderince, onun has adamı Ragıp Paşa’yı da Midilli adasına sürdüler. Birkaç yıllık sürgün hayatından sonra İstanbul’a döndü ama 1920 yılında mide kanserinden öldü.
İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı
Bu apartmandan başka, Ragıp Paşa, Beyoğlunda Afrika Pasajı, Rumeli Pasajı ve Anadolu Pasajını yaptırmıştır.
Apartmanın: İstiklal caddesine bakan cephede, sol tarafta zemin kat silmesindeki yazıtta “A.J.CARACAH, ARCHİTECTES” yazılıdır. Bu iki mimar, 1904-1912 yılları arasında İstanbul’da çalışmış, iki akrabadır. Yapının oldukça yüksek olan zemin katı: mağaza ve üst katları ise konut olarak kullanılmaktadır. Tuğla üzeri taş kaplamadır. Mimarlar, yapıya hareketlilik sağlamak için her katın pencerelerini farklı ve büyüleyici geometrik süslemelerle yapmışlardır. Apartman giriş kapısı: yuvarlak demir motifler ve düşey demir çubuklarla süslenmiştir.
İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı
Günümüzde burası otel olarak kulanılıyor. Özellikle konumu nedeniyle tercih ediliyor. Ayrıca apartmanın ikinci katında bir kafe bulunuyor.
İstanbul İstiklal Caddesi üzerinde, 56 numaradadır. Yeşilçam Sokağı köşesindedir. Cadde boyunca bina 45 metre uzanır.
1875 yılında Abraham Paşa tarafından, ünlü Fransız mimar Alexandre Vallaury’e konut olarak yaptırılmıştır. Binada: barok ve neo-klasik unsurlar göze çarpar.
Yapı 1884 yılında tamamlanmıştır.
İstiklal Caddesi Serkildoryan Emek Pasajı
Ön cephe oldukça güzel süslenmiştir, özellikle rölyefler ilgi çeker.
Abraham Paşa: binanın asma katında, özel daireleri tutup “Büyük Kulüp” e kiraladı.
“Serkldoryan” isimli şehir kulübü böylece bu binaya yerleştir.
Şehir kulübünün üyeleri: İstanbul’da yaşayan yabancılar, azınlıklar, levantenler ve şehrin ileri gelen Türkleriydi.
İstiklal Caddesi Serkildoryan Emek Pasajı
Şehir Klubü
Kulübün müdavimleri arasında sayılanlar: Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Damat Ferit Paşadır.
Cumhuriyetin ilanından sonra kulübün ismi değişti ve “Büyük Kulüp” oldu. Önceleri briç, poker gibi oyunların oynandığı kulüp yapısı, daha sonra siyasi tartışmaların odağı oldu.
Binanın zemin katında: lüks ve geniş dükkanlar bulunuyordu. Bunlar arasında en dikkat çekenler Paris modasını İstanbul’a getiren Chavin mağazasıydı.
Ayrıca: saraylıların da sık ziyaret ettiği Stavraki berber salonu bulunuyordu.
Binanın arka tarafına, Cumhuriyetin ilanından sonra iki sinema (İpek ve Melek Sinemaları) eklenmiştir. Sinemalara pasaj içinden giriliyordu.
Abraham Paşa: zaman içinde borsa, kumar ve av düşkünlüğü nedeniyle servetini kaybetti ve para sıkıntısı çekmeye ve bankadan aldığı borcu ödeyemeyince, bina Osmanlı Bankasına geçti.
Tüm mal varlığını kaybeden Abraham Paşa ise, 1918 yılında 81 yaşında iken, attan düşerek öldü.
Bina Osmanlı Bankasından sonra, borsa simsarı Manuk Manukyan’a geçti.
Büyük Kulüp ise, 1975 yılında şehrin Anadolu yakasına taşındı.
Emek Pasajı
Ardından: zemin kattaki dükkan sayısı arttı, tavan süslemeleri olan salonlar uzun süreli depolar olarak kullanıldı. Takip eden süreçte ise, burası bir pasaja dönüştü ve “Emek Pasajı” oldu.
2016 yılında tarihi binada “Cercie d’Orient” muhteşem bir restorasyonla yeniden düzenlenmiştir.
Burada: “Gastrocity” konseptiyle bir Gastronomi katı düzenlenmiştir.
Fuaye alanı 1250 metre karedir.
Ayrıca: Beyoğlu dokusuyla uyumlu eğlence mekanları bulunmaktadır.
Ama buranın en büyük özelliği: Tarihi Emek Sinemasının 540 koltuk kapasiteli olarak yeniden düzenlenmesiyle oluşturulmuştur. Ayrıca: yine burada 8 yeni sinema salonu (toplam seyirci kapasitesi 800 kişidir.), bir tiyatro salonu düzenlenmiştir. Tiyatro salonu, 150 kişilik teleskopik oturma düzenine sahiptir.
Evet, buranın en büyük özelliklerinden birisi de, Türkiye’de ilk defa açılacak “Madame Tussauds Müzesi” bulunmasıdır. Müze, yılda 2 milyon ziyaretçi hedeflemektedir.
Pasajın da içinde bulunduğu bina, günümüzde “Emekli Sandığı” malıdır.
İstiklal Caddesi Emek Sineması
Emek Sineması
1924 yılında açılan sinemanın mimarı Rafael Alguadiş’dir. Film sahnesinin iki yanına yerleştirilmiş, sarı turuncu renkli “art nouveai” tarzı melek heykelleri ve sinemaya zorunlu giriş için kullanılan “Melek Apartmanı” nedeniyle sinemanın ilk ismi “Melek” olmuştur. Yani sinemanın ismi “Melek Emek Sineması” dır. Sinema Temmuz 2009 tarihinde kapılarını kapatmıştır. Daha sonra Emek Sineması, tarihi Cercle d’Orient binasında aslına uygun şeklide yeniden düzenlenmiştir. Renovasyonu, 1924 yılındaki orijinal projeye birebir uygun olarak yapılmıştır.
İstiklal Caddesi Halep İş Hanı Halep Pasajı
HALEP İŞ HANI-HALEP PASAJI
İstanbul İstiklal Caddesi 62 numaradadır.
Yapı, 1885 yılında Halepli Hacar tarafından “Halep Pasajı” ismiyle yaptırılmıştır.
Yapının dış cephesi fazlaca bezemelidir.
Ön cephesinde mağazalar ve üst katlarda konutlar bulunmaktadır.
Pasajın hemen arkasında, yine bölgenin önemli yapılarından birisi bulunur. 1886 yılında “Varyete Sirk Tiyatrosu” olarak kullanılan ve oldukça ünlü olan yapı, 1904 yılında yıkılmış ve mimar Kapanaki tarafından “Tiyatro” yapılmıştır.
İstiklal Caddesi Halep Pasajı
1984 yılında pasajın ön cephesi hariç yıkılarak yeniden yaptırılır. Bu durum pasajın sahibi Süreyya Paşa’nın torunları tarafından düzenlenir. Ancak bu sırada pasajın Neo Rönesans ön cephesi olduğu gibi korunur.
Bu tiyatro salonu: o dönemin geleneklerini gösteren locaları ve balkon katlarıyla günümüzde de karakteristik özelliklerini korumaktadır. Tiyatro salonu aslına uygun olarak restore edilmiş ve “Orta oyuncular Tiyatro Topluluğu” tarafından kullanılmaktadır.
İstiklal Caddesi Halep Pasajı
Pasajın içinde ayrıca 1989 yılında faaliyete geçen “Beyoğlu Sineması” vardır. Ayrıca pasajın içinde hediyelik eşya ve takı satan dükkanlar, otantik giysi, müzik ve dövme dükkanları bulunmaktadır.
ANKARA İŞ HANI
İstanbul İstiklal Caddesi 65 numaradadır.
Burası, 1914 yılında açılan bir “Rus-Amerikan Sineması” dır.
Cumhuriyet döneminde de sinema salonu olarak kullanılmış, 1937 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.
Beyoğlu Sinema tarihinin en eski salonlarından birisi olarak kabul edilmektedir.
İstiklal Caddesi Tokatlıyan İş Hanı
TOKATLIYAN İŞ HANI-PASAJI
İstanbul İstiklal Caddesi 76 numaradadır.
Buradaki arsada, 1805 yılında Hacı Krikor Amira Kevorkyan tarafından Üç Horan Ermeni Kilisesi ve Ermeni vatandaşları için konutlar ve dükkanlar yapılır.
Ancak, 1879 yılındaki büyük Pera yangınında buralar yanıp yok olunca bir dönem, burada tiyatro ve kafe/restoran tarzı yerler hizmet verirler. Bir süre sonra bunlar da yangında yanar.
1909 yılında dönemin ünlü restoran işletmecisi Mıgırdıç Tokatlıyan, Fransız mimar Alexander Vallaury tarafından, burada önce restoran ve kafeler kurar ancak buranın arsa sahibi olan Kilise vakfına borçlarını ödemekte zorlanınca, burayı otele dönüştürür.
Otel: yapıldığında kaloriferli ve 160 odalıdır.
Yemek takımları ve mobilyaları, Avrupa’dan getirilmiştir. Böylece Tokatlıyan Otel ve Pera Palas arasında büyük bir rekabet doğar.
Otel: önce Mıgırdıç Tokatlıyan ve sonra damadı tarafından işletilir.
Kapısı ilginçtir. Kapının üstü yelpaze biçimli cam alınlıklıdır.
Pencereleri geniş vitrinlidir.
Dönemin en ünlü eğlence mekanlarından birisi olan otel balolar ve düğünlere ev sahipliği yapmıştır.
Otel, 1947 yılında el değiştirir ve “Konak Oteli” adını alır. Ancak eski güzel günlerini yakalamayan otel, el değiştirir ve 1958 yılında ise İşhanı olur.
TARİHİ BİNA (SEBATİAN MALİKHANESİ)
İstanbul İstiklal Caddesi 77 numaralı binadır.
Bina tarihi kaynaklarda Sebatian Malikhanesi olarak geçer.
Yapının ilk sahibinin kim olduğu bilinmemektedir. Muhtemelen levanten bir tüccar ailesi tarafından yaptırılmıştır.
Yapıda genel anlamda: Yunan ve Roma mimari unsurları dikkat çeker. Ayrıca: taş cepheleri ve çıkma üzerindeki kıvrımlı motifleriyle görülmeye değerdir.
İstiklal Caddesi Çiçek Pasajı
ÇİÇEK PASAJI
İstanbul İstiklal caddesi 80 numaradadır.
Tanzimat döneminde, gerek Sultan Abdülhamit ve gerekse Sultan Abdülaziz, tiyatro seyretmek için burada bulunan “Naum Tiyatrosu” na gelirlerdi. Burası Avrupa’nın en ünlü operacı, tiyatrocu ve şarkıcılarının sahne aldığı bir tiyatrodur.
1870 yılındaki Pera yangınında Naum Tiyatrosu da yanarak yok olur. Pera yangını, 5 Haziran günü, çok rüzgarlı bir günde, öğleden sonra Feridiye Sokakta oturan Macar Riçini’nin evinde çıkıyor ve 13 saatin sonunda 500 bina tamamen yanarak yok oluyor.
İstiklal Caddesi Çiçek Pasajı
Galata bankerlerinden Hristaki Zografos: 1876 yılında Naum Tiyatrosunun arsasını satın alır ve arsanın üzerine bir çarşı ve apartman yaptırır. Yapının mimarı İtalyan Zanno’ur. Binanın giriş kapısı hem İstiklal Caddesine ve hem de Tiyatro Sokağına açılmaktadır.
Orjinali 5 katlı olan pasaj, geçirdiği yangınlar sonucunda 3 katlı kalır. Pasajın her katı, uzun dikdörtgen biçimli bir tasarıma sahiptir. Ortadaki dar koridora açılan karşılıklı sıra dükkanlardan oluşan pasajın kuzeydoğu cephesi, 3 kat boyunca, yarım yuvarlak bir form gösterir.
Binanın çarşı bölümünde 24 dükkan ve üstündeki apartman bölümünde ise 19 lüks daire bulunuyordu. Dükkanların bulunduğu pasaja “Hristaki Pasajı” ismi verilmiştir. Dairelerin bulunduğu apartmana ise “Cite de Pera” ismi verilmiştir.
1908 yılında binanın yeni sahibi Sadrazam Küçük Sait Paşa olur.
Sait Paşa Pasajı
Pasaja “Sait Paşa Pasajı” ismi verilir.
1918 yılında, İstanbul işgal altında iken İngiliz ve Fransız askerleri, Bolşevik ihtilalinden kaçarak ülkemize sığınan ve geçinmek için Beyoğlu yöresinde çiçek satan Beyaz Rus kadınlarını taciz ederler, bunun üzerine kadınlar bu pasajda çiçek satmaya başlarlar. Yani, pasajdaki dükkanlara, küçük çiçekçiler yerleşir. Bir süre sonra burası yani “Cite de Pera” çiçek mezat yeri olarak kullanılmaya başlanır. Pasajın ismi ise “Çiçekçiler Pasajı” olmuştur.
1940 yılından sonra ise, pasajda meyhane ve birahaneler açılmaya başlar, bunun üzerine çiçekçiler ve apartman sakinleri binayı terk ederler.
Pasajda ilk meyhaneyi açan “Yorgo Efendi” dir.
1978 yılında pasajda yangın çıkar ve sonrasında bakımsızlık nedeniyle binanın bir kısmı çöker. 1988 yılına kadar yıkık ve dağınık biçimde kalır.
Daha sonra ise restore edilerek Aralık 2005 tarihinde tekrar açılır.
Son bir not: yapının dış cephesinde bir saat bulunuyor. 1876 yılında yapılan bu saat, girişin en üst katı orta bölümdedir, Romen rakamları bulunan saat çalışmamaktadır.
İstiklal Caddesi Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ
İstanbul İstiklal caddesi 90 numaradadır. Müzeye giriş ücretsizdir.
Galatasaray Müzesi, ilk olarak 1915 yılında Ali Sami Yen tarafından, Kalamış Kulüp Lokalinde oluşturulur.
Burası ülkemizin ilk Spor Müzesidir ve müzede o zamana kadar kazanılan kupalar ve denizcilik malzemeleri sergileniyordu.
Ancak savaş sırasında, müze binasına İngilizler el koyar ve müzede bulunan objeler, Ali Sami Yen tarafından toplanarak Lise Müdürü Salih Arif Bey’e teslim edilir.
İstiklal Caddesi Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi
Böylece müze, uzun yıllar Galatarasay Lisesindeki yerinde ziyarete açık kalır.
Günümüzde ise, Lisenin karşısındaki tarihi Beyoğlu Postanesinde, 2009 yılından bu yana “Galatarasay Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi” bulunmaktadır.
Müzenin bulunduğu bina, 1875 yılında Tüccar Theodor Sıvacıyan tarafından konut olarak yapılmıştır. Konağın maun ve gül ağacı kaplı kapıları Fransa’dan getirilmiştir.
Konağın iç bölümdeki tavanlar: İtalyan bir sanatçı tarafından çiçek, meyve ve av hayvanları resmedilerek süslenmiştir.
Binanın üst katlarında Sıvacıyan ailesi oturmuş ve giriş katında ise, Apolonatos tarafından bir ecza deposu işletilmiştir. Çekme katı ile birlikte 5 kat olarak yapılan konağın cephesi, tamamen mermer kaplamadır. Neoklasik üsluptaki bezemelerle süslenmiştir.
1907 yılında bina, Posta Telgraf Nazırı Hüseyin Nasip Efendi tarafından satın alınır ve Beyoğlu Posta Telgraf Merkezine dönüştürülür. Daha sonraki süreçte, bir süre Alman ve İngiliz Radyo Şirketleri tarafından da kullanılan yapı: 1943-1944 yıllarında İstanbul Radyosunun deneme yayınları yapılan bir stüdyoya ev sahipliği yapmıştır. 1971 yılında tescil edilerek koruma altına alınan bina, 3 büyük yangın geçirir. 1977 yılındaki son yangından sonra onarılır. 1982 yılında Galatasaray Postanesi olarak hizmet vermeye devam eder. 1998 yılında ise aslına uygun olarak restore edilir ve 2009 yılında Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi olarak kullanılmaya başlanır.
Merkezde bulunan müzede: 1905 yılından bu yana kazanılan kupalardan bir kısmı, Metin Oktay forması, birçok fotoğraf ve nesne sergilenmektedir. Ayrıca Atatürk’ün Galatasaray Lisesini ziyaretinde kahve içtiği fincan, imzalı fotoğrafı ve 2000 yılında kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa da sergileniyor.
İstiklal Caddesi Hüseyin Ağa Camii
HÜSEYİN AĞA CAMİİ
Hüseyinağa Mahallesinde, İstanbul İstiklal Caddesi üzerindedir.
Caminin birçok ismi bulunmaktadır. Bunlar: Hüseyin Ağa Camii, Emin Bey Camii, Ağa Camii.
Cami, 1596 yılında: Galatasaray Ağası Şeyhülislam Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Öncelikle caminin konumundan söz etmek gerekir. Beyoğlu, İstiklal caddesi eski büyükelçilikler, konsolosluklar ve çok sayıda Hıristiyan kilisesinin olduğu bir yer olarak öne çıkmıştır. Ancak bu cami, İstiklal caddesi boyunca uzanan tek Müslüman cami ve belki de bu yüzden inşa edilmiştir.
İstiklal Caddesi Hüseyin Ağa Camii
İkinci konu, Hüseyin Ağa’nın kimliğidir. Rivayete göre, Sultan II Beyazıt bir avlanma sırasında su içmek ister, bir kişi kendisine su verir. Bunun üzerine, Sultan, bu kişiye “kendisinden bir şey isteyip istemediğini sorar” bunun üzerine, kendisine su veren kişi “Burada bir eğitim kurumu yaptırmasını” ister. Ardından, Sultan II Beyazıt’ın oğlu Sultan I Selim tarafından, Galatasaray kurulur. Hüseyin Ağa, okulu en iyi tanıtacak kişi olarak okulun başına atanır.
Hüseyin Ağa Camii
Evet, biz yine camiye dönelim. Caminin mimari özellikleri: kargirdir ve tek şerefeli minaresi vardır.
Yapının günümüze kadar olan süreçte, 3 yapım ve tamir aşaması vardır.
Birinci aşama: 16’nci yüzyıldadır.
İkinci aşama: 1834 yılında Sultan II Mahmut dönemindedir.
Daha sonra belirsiz bir tarihte yangın olur ve cami, yangından sonra uzun süre bakımsız kalır.
1934 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihata duvarı yapılır, cami onarılır.
Üçüncü aşama ise, 2012 yılında başlayan restorasyon dönemidir.
Günümüzde camide; mihrap, duvarlar ve minare eski yapıdan kalmadır. Üst pencereler, renkli camlarla bezelidir. Duvarlar, belli bir yüksekliğe kadar Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Tavan ve tonozlar, renkli kalem işleriyle süslenmiştir.
İstiklal Caddesi Hüseyin Ağa Camii
Caminin avlusunda bulunan muhteşem şadırvan Mimar Sinan eseridir ve Kasımpaşa’daki Sinan Paşa Camiinden buraya getirilmiştir. Şadırvandaki fiskiye, Eyüp’teki Oluklu Bayır Tekkesinden getirilmiştir.
Caminin önünde, banisi Hüseyin Ağa ve Galatasaray Ağalarından Davut Ağa’nın kabirleri vardır.
Yaklaşık 2 yıl süren restorasyon sonrasında, cami 2014 yılında muhteşem bir törenle ibadete açılmıştır.
Son bir not: caminin bir özelliği daha var, ünlü şairimiz Nazım Hikmet: Ağa camiinde yalnızlığına dair bir şiir yazmıştır.
AR APARTMANI
Kitabesi yoktur. Muhtemelen 1906 yılında inşa edilmiştir.
Mimarları: Rum kökenli Yenidunia ve Kyrıakides Architectes’dir.
Yapı: “G RLF MICHELINI ENTREPRENEURS isimli İtalyan girişimciler için yapılmıştır.
Bu isim yani girişimcilerin isimleri yapının giriş kapısı üstünde yazılıdır.
Zemin kat, dükkan, üst katlar konut olarak düzenlenmiştir, toplam 5 katlıdır. Ahşap kesim işleri oldukça zariftir. Zemin katta antikacı dükkanı bulunmaktadır.
İstiklal Caddesi Alkazar Sineması
ALKAZAR SİNEMASI
İstanbul İstiklal Caddesinin hemen başındaki sinema en eski sinemalardan birisidir ve açılışı 1920 yılına kadar gitmektedir.1918-1920 yılları arasında yapılan sinema, Safvet ve Naci Beyler tarafından işletildi ve sinemanın ilk ismi “Electra Sineması” dır. Sonra ismi “Alkazar Sineması” olur.
1990’lı yıllarda sinema: salonu ve balkonu ayrılarak iki küçük sinema salonuna dönüştürülmüştür.
Ancak 2010 yıllında sinema kapanmak zorunda kalmıştır.
İstiklal Caddesi Saray Muhallebici Binası
SARAY MUHALLEBİCİ BİNASI
İstanbul İstiklal Caddesi 107 numaradadır.
1935 yılında Hüseyin Topbaş, Kasımpaşa’da bir muhallebici dükkanı açar. 1949 yılında ise Beyoğlu İstiklal Caddesinde bir muhallebici dükkanı daha açar.
Bina, zemin katında bulunan Muhallebici dükkanı nedeniyle, Beyoğlu’nda oldukça tanınan bir yerdir.
HACOPULO PASAJI-HAZZO PULO PASAJI
İstanbul İstiklal Caddesi 116 numaradadır.
İstiklal Caddesinde, 6 tane çarpraz tonozun altından girilen dar ve uzun bir geçit sonunda, geniş bir avlu bulunur. Bu avludan, Meşrutiyet Caddesine ulaşılır.
Bina: Sultan Abdülaziz döneminde, şehrin Ortodoks cemaatine mensup zenginlerinden birisi olan tüccar “Hacopulo” tarafından yaptırılmıştır ve pasaj 1871 tarihinde açılmıştır.
İlk yapıldığında üst katlarda evler, alt katlarda ise dükkanlar vardı.
Pasajın Avlusu:
Pasajın avlusu çok özeldir. Avlu, bir zamanlar taş ve çakıl döşelidir. Bu durum günümüzde, yerdeki kalıntılardan anlaşılıyor.
Avlunun ortasında bir “fener” vardır ve bu fener, pasajın ilk açılışından kalmadır.
Meşrutiyet caddesinden pasajın avlusuna girişte, sol yanda “Adam Musiki Mağazası” varmış. Bu mağazanın üst katında ise, konserler verilen bir salon bulunuyormuş.
Avlunun çevresindeki 2 ve 4 katlı binaların üst katları mesken ve diğer katlar ise, işyeri olarak kullanılmaktadır.
Avlunun çevresinde: terzi, düğmeci, şapkacı, iplikçi ve benzeri tuhafiye dükkanları bulunur.
Bu dükkanların en meşhuru Heral Usta’nın “Büyük Lüks Kundura Mağazası” dır. Burada o dönemde son moda iskarpinler satılıyormuş.
Yine dükkanlardan birisi, Madam Eitenne Touzet’e ait “Kadın İç Giyim” dükkanıymış.
Dükkanlardan “Çin ve Hind Pazarı” nın sahibi: Hacı Hasan Handi imiş.
Yine pasajın dükkanlarından birisinde Ahmet Mithat Efendi’ye ait matbaa bulunuyormuş. Namık Kemal’in “İbret” isimli gazetesi bu matbaada basılıyormuş. Bu yüzden, pasaj aynı zamanda “Jön Türkler” in buluşma yeriymiş.
Avludan sola dönüldüğünde: Panaia Rum Ortodoks Kilisesi bulunur.
Günümüzde 5 katlı pasaj, iki büyük yangın atlatmasına rağmen hala ayaktadır. Şimdi burada: takıcılar, kitapçılar, çantacılar, Hazzo Pulo restoran ve Şarap evi dahil 40 dükkan bulunmaktadır.
Binanın üst katları ise atölye olarak kullanılıyor.
Evet, son 25 yıl içinde pasajın ismi iki kere değişti. Önce “Danışman Geçidi” ve sonra “Han Geçidi” oldu.
İstiklal Caddesi Anadolu Pasajı
ANADOLU PASAJI
İstanbul İstiklal Caddesi 127 numaradadır.
Mabeynci Ragıp Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Pasajın her iki cephesinde, girişlerin üstlerindeki çıkmalar görülmeye değerdir.
İstiklal Caddesindeki cephede, birinci kat, diğer katlara oranla farklı yüksekliktedir.
Binanın arka cephesinde süsleme yoktur.
Pasaj tek kapılıdır. Girişte, ünlü mefruşat mağazası “Lazzaro Franco” vardı. Ayrıca yine pasaj içinde “Brasserie de Orient” isimli Niko Valavanis tarafından işletilen birahane bulunuyordu. Birahane, 1934 yılında el değiştirdi ve “Anadolu Birahanesi” ismini aldı. Türk mutfağının ünlü isimlerinden “Hacı Salih” de, 1985 yılından bu yana pasajda faaliyettedir.
İstiklal Caddesi Elhamra Han
ELHAMRA HAN-ELHAMRA PASAJI-ELHAMRA SİNEMASI
İstanbul İstiklal Caddesi 130 numaradadır.
Binanın bulunduğu yerde: daha önce, 1827 yılında bir Fransız Tiyatrosu varmış. Tiyatronun ismi “Palais de Cristal” dir. Binaya: 1861 yılında bir “Balo Salonu” eklenmiştir. 1906 yılında tiyatronun faaliyeti durdurulur. 1920 yılında ise tiyatro binası yıkılır.
Daha sonra 1920 yılında Arapzade Sait Bey tarafından bu yapı yaptırılmıştır.
Mimarları Vedat Tek, Ekrem Hakkı ve Kiryakidis’dir.
İstiklal Caddesi Elhamra Sineması
Binanın yapımında: Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden izler görülebilir.
Özellikle cephe mimarisi tam bir sanat eseridir. Binanın ön cephesinde: bütün pencereler kemerlidir. İkinci katta, cumba niteliğinde balkonlar bulunur.
Yapının: zemin katında dükkanlar ve bir sinema salonu, üst katlarda ise ofis ve bürolar vardır.
Zemin kattaki sinemanın ismi “Elhamra Sineması” dır. Atatürk’ün burada iki kere film izlediği söyleniyor.
Giriş katı, 5 kemerlidir. Asma kattan sonra iki kat boyunca Osmanlı cumbaları vardır. Binanın en üst katında ise Yunan mabetlerinde kullanılan sütunların taşıdığı bir galeri kat bulunur. Pasajın üstü cam bir tavan ile aydınlatılır.
Binanın geniş koridoru: zamanla pasaj olarak anılmaya başlanmıştır. Çünkü: binanın içinde bulunan dükkanlara ve sinemaya giriş bu geniş koridordandır.
Pasajda: gelinlik, tuhafiye ve konfeksiyon mağazaları bulunmaktadır.
Bina: bir süre kapalı kaldıktan sonra, 1958 yılında “İstanbul Opereti” olarak tekrar faaliyete geçer ve 1970 yılına kadar faaliyetini sürdürür. Daha sonra tekrar sinema olur, ancak 1999 yılında yanarak tahrip olur.
1960’lı dönemlerde burada “İstanbul Tiyatrosu” vardır ve dönemin en ünlü kültür merkezlerinden birisidir.
İstiklal Caddesi Atlas Pasajı
ATLAS PASAJI
İstanbul İstiklal Caddesi 131 numaradadır.
Pasaj: 1870 yılındaki büyük Pera yangınının ardından, Sultan Abdülaziz zamanında yani 1877 yılında Katolik Ermeni Cemaatinden Agop Köçeyan’ın konağı olarak yaptırılmıştır.
Yapının alt katı: Köçeyan ailesi tarafından at ahırı olarak kullanılmış, üstteki 3 kat ise konut olarak kullanılmıştır.
2’nci katta tavanda bulunan resimler: Ressam Hippolyte Barteaux’a aittir. Kendisinin Paris Louvre Müzesinde yapıtları vardır.
Agop Köçeyan 1882 yılında ölünce, konak Taksim Vosgeperan Ermeni Kilisesine hediye edilmiştir.
1948 yılında: Atlas Pasajında, 1860 kişi kapasiteli ve 35 localı Beyoğlu bölgesinin en büyük sinemalarından olan Atlas Sineması açılır. Yine aynı yıl Kulis Bar Restoran ve 1951 yılında ise Küçük Sahne Tiyatrosu açılır.
1970’lerde ise konak, bir dönem Banker Kastelli olarak ünlenen Cevher Özden tarafından satın alınmıştır.
Cevher Özden’in mali sorunları nedeniyle, bir süre sonra konağa Maliye Bakanlığı tarafından el konulmuştur ve Kültür Bakanlığına devredilmiştir.
1980’lerde restore edilen pasaj, alışveriş merkezi olarak kullanılmaktadır.
Pasajın ilk açıldığında at ahırı olarak kullanılan yere: sonrada 1948 yılında “Atlas Sineması” açılmıştır. Burada, uzun yıllar ünlü şarkıcılar tarafından konserler verilmiştir. Daha sonra bir ara bu sinema salonu kapanmış ve alt kat dükkanlara tahsis edilmiş, ancak daha sonra yeniden sinema salonuna çevrilmiştir.
Binanın 1’nci katında ise, daha sonraki yıllarda 1950 yılında bir tiyatro salonu kurulmuştur. Salonun ismi “Küçük Tiyatro” dur.
Binanın 2’nci katı ise, 2010 yılında İstanbul “Avrupa Kültür Başkenti” olunca, bu konuda kurulan Ajans, burada çalışmıştır.
1976 yılında yapılmıştır. Ancak yapılmadan önce burada İstanbul’un ilk alışveriş merkezi olan “Karlman Pasajı” bulunuyordu.
23 katlı yapının mimarı Kaya Tecimen ve Ali Taner’dir. 15 adet büro katı bulunmaktadır. Binanın yüksekliği 69 metredir.
Binanın zemin katı: İstiklal Caddesi ve Meşrutiyet caddelerini birbirine bağlayacak bir geçit şeklinde tasarlanmıştır. Alt katın diğer bölümler ise, sergilere ev sahipliği yapmaktadır.
İstiklal Caddesi Odakule İş Merkezi
Ayrıca, tiyatro ve konferans salonu ile restoran bulunmaktadır.
İstiklal caddesi üzerindeki giriş bahçesine, Salih Acar ve Atilla Onaran heykelleri konulmuştur.
Günümüzde bina: İstanbul Sanayi Odası ve Alman Kültür Merkezi tarafından kullanılmaktadır.
İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi
GALATASARAY LİSESİ
Kuloğlu Mahallesi İstiklal Caddesi 159 numaradadır.
Beyoğlu’nun tam ortasında, en güzel yerine kurulmuştur.
Lisenin bulunduğu bina, 1841 yılından beri “Galata Sarayı” olarak bilinir.
İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi
Gülbaba Hikayesi
Galata: 15’nci yüzyılda, Haliç ağzından Boğaziçi istikametine doğru, çok sık binaların ve dar sokakların bulunduğu, son derece işlek ve canlı bir ticaret merkezidir.
Galata surlarının dışında kalan kısımlar ise, boş araziden oluşuyordu.
Burada, bütün yamaçlar: bağ, bahçe, ağaçlıklı ve fundalıklı alanlar ve koruluklar vardı.
Bu koruluklarda: Sultan II Beyazıt tahta çıktığı yıllarda bir av partisi düzenler.
Rivayete göre: av dönüşü Beyoğlu sırtlarından Tophaneye giderken, bir kulübe görür.
İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi Kapısı
Sultan II Beyazıt, dinlenmek için bu kulübeye gider ve burada yaşayan, nadide güller yetiştiren ve “Gülbaba” olarak tanınan zatın sohbeti ve ikramından çok hoşlanır. Bir isteği olup olmadığını sorduğunda ise, Gülbaba, Padişaha hitaben Beyoğlu sırtlarını göstererek “Orada bir mektep yapılmasını istiyorum” der.
Böylece Galata Sarayı denen bina yapılmış ve gayet muntazam ve herkes tarafından beğenilen bir mektep kurulur. Daha doğrusu “Galata Sarayı Enderun Mekteb-i” oluşturulur.
Evet: Galata Sarayı Mektep-i: 1481 yılında Sultan II Beyazıt tarafından kurulur.
Takip eden süreçte, 1868 yılına kadar muhtelif değişiklikler olur.
Mektep: Sultan II Mahmut döneminde, Tophane yangınında yanar. Bunun üzerine, Sultan mimar Defterdar Hacı Yusuf Efendi’yi görevlendirerek mektebi yeniden yaptırır.
1838 yılına kadar “Tıbhane Mekteb-i” olarak faaliyet gösteren okul yeniden yanar.
Sultan Abdülmecid döneminde, 1839 yılında bu kere bina kagir olarak yeniden yaptırılır.
1868 yılında okul “Mekteb-i Sultani” yani “Galatasaray Lisesi” olarak açılır.
İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi Hamidiye Çeşmesi
GALATASARAY LİSESİ HAMİDİYE ÇEŞMESİ
İstiklal Caddesinde 159 numaradadır.
Çeşme yapısı, Galatasaray Lisesi avlusundadır, Sultan II Abdülhamit tarafından 1906 yılında yaptırılmıştır.
Çeşme, tek yüzlü dökme demirden meydan çeşmesi stilindedir.
İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı
MISIR APARTMANI
İstiklal Caddesinde 163 numaradadır. İstanbul şehrinin en büyük kiliselerinden olan St Antuan Katolik Kilisesiyle komşudur.
Burada ilk olarak: 1900’lü yılların başında yıkılan “Trocadero Tiyatrosu” vardı. Ancak bu tiyatro binası yıkılınca buraya, Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa tarafından 1905-1901 yılları arasında kışlık konak yaptırılmıştır.
İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı
Mimar Ermeni asıllı Hovsep Aznavuryan’dır.
Yapı: İstanbul’un ilk betonarme yapısı olarak önem kazanır.
Mimari stil: Art nouveau tarzıdır, Birinci Ulusal Mimarlık döneminin izlerini taşımaktadır.
İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı
İnşaat malzemelerinin büyük bölümü Fransa’dan getirilmiştir.
Konak, 1910 yılında tamamlanarak Paşa’ya teslim edilir, önceleri Abbas Halim Paşa’nın kızı Prenses Emine ve yeğeni Said Halim Paşa’nın oğlu Prens Halim oturmuştur.
Paşanın ölümünden sonra konak, varisleri tarafından katlara ayrılarak apartmana dönüştürülmüş ve 1940 yılında ünlü işadamı Hayri İpar’a satılmıştır. Hayri İpar: şeker kralı ve Atatürk’ün müteahhidi olarak anılır. Sultan Abdülhamid’in emir-i ahor’u Mehmet Faik Paşa’nın kızıyla evlidir.
Hayri İpar tarafından binaya iki kat eklenir ve ayrıca asansör yaptırılır. İpar ailesi oğulları Ali İpar binaya yerleşir ve daha sonra aile tarafından burada balolar ve eğlenceler düzenlenir. Oğul Ali İpar, 1949 yılında Amerika’dan gelmiştir. Ünlü bir Hollywood film yıldızı ile evlidir.
Bina ilk yapıldığında dükkanlar, zemin ve 6 kattır. 6’ncı kattaki çamaşırhane ve çevresi teras olarak tasarlanmasına rağmen, İparlar tarafından apartmanın terası kapatılmış, 7 ve 8’nci katlar ilave edilmiştir. Hatta 9’ncu katın ruhsatı bile alınmış ancak 9’ncu kat yapılamamıştır.
Ancak Hayri İpar, İstanbul’dan ayrılınca apartman bakımsız kalır ve büyük ölçüde boşaltılır.
Apartman yapısı, yapıldıktan sonra uzun yıllar birçok ünlü isme ev sahipliği yapmıştır.
Örneğin: Ünlü Türk Şairi Mehmet Akif Ersoy: görev gereği on yıl kaldığı Mısır’dan dönünce 1936 yılında bu apartmanda bir daireye yerleşmiş ve ölümüne kadar burada yaşamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Apartmanda moda ve dikimevleri vardı.
Günümüzde binada: restoran, tiyatro, galeri ve lokaller bulunmaktadır. Ayrıca “Galerist Sanat Galerisi” de buradadır.
İstiklal Caddesi Suriye Pasajı
SURİYE PASAJI
İstiklal Caddesinde 166 numaradadır. Rus Konsolosluğunun karşısındadır.
Yapı, 1901-1908 yılları arasında Suriye uyruklu Hasan Halbuni Paşa ve Mehmet Abud Paşa tarafından yaptırılmıştır. Pasajlı konut özelliğindedir. Abud Paşa: Dersaadet Ticaret Odası Başkanlığı, Harbiye Nezareti Mubayaa Komisyonu ve Şirketi Hayriye reisliklerinde bulunmuş ve 1981 yılına kadar Abud Paşa yalısında yaşamıştır. Hasan Halbuni Paşa ise, Şam eşrafındandır. Pasajın ilk kiracıları 15 Musevi olur ve 1960 yılına kadar hiçbir kiracıya zam yapılmaz.
Projesi Bassiladis’e aittir. Pasaj yapısı: birbirinden bağımsız 3 apartman şeklinde düzenlenmiştir. Zaman içinde bu binalar birbirine köprülerle bağlanmıştır.
Osmanlı devletinin ilk sineması olan “Cine Central” yani “Santral Sineması” 1911 yılında bu pasajda açılmıştır. Diğer sinemalara göre daha ucuz olan ve eski filmler gösterilen sinemanın ismi 1925 yılında Şafak Sineması ve 1928 yılında Cumhuriyet Sineması olur. Daha sonra Zafer Sineması olur ve kapanır.
Pasaj: alt katı çarşı, üst katları ise konut olarak tasarlanmıştır.
Ayrıca: elektrik ve havagazı, o dönemde Saraydan sonra ilk olarak buraya bağlanmıştır. Çift asansörlü sistem ilk kez bu binada uygulanmıştır.
Günümüzde Suriye, Mısır ve Türkiye uyruklu birçok hissedarın ortak mülkiyetinde olan Suriye Pasajı, 1995 yılında Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 1’nci derece tarihi eser olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.
Günümüzde pasajda: ikinci el kıyafet, kostüm dükkanları, aksesuar mağazaları ve kürkçü dükkanları bulunmaktadır.
ŞARK PASAJI-AYNALI ŞARK PASAJI-PASSAGE ORİENTAL
İstiklal caddesinde 172 numaradadır.
Pasaj: İstiklal caddesi ve Asmalımescit Gönül Sokağı birbirine bağlamaktadır.
Bölgede, Panaia Pasajından sonra en eski pasajdır.
Binalar kompleksi: 1840 yılında yapılmıştır ve bölgenin en gözde apartmanlarından birisi olmuştur. Aslında beşer katlı 2 handan oluşur.
Yapının Asmalı Mescit sokağına bakan cephesinde 2 dükkan vardır.
Pasajın kapısı üstünde: “Şark Aynalı Çarşısı” ve Fransızca “Passage Oriental” yazılıdır.
Pasaj “T” şeklindedir.
Pasaj içinde: sağlı-sollu dükkanlar bulunur.
Bu dükkanlarda, tarihi süreç içinde, Avrupa yayınlarını ithal eden bazı önemli ticarethaneler bulunmuştur. Bir de Ermenice bir gazetenin (Marmara isimli) matbaası da buradadır.
1864 yılında burada ünlü “Lebon Pastanesi” vardı.
Mahallenin bu bölüm 5 Haziran 1870 tarihindeki yangından etkilenmemiştir.
1940 yılında Lebon Pastanesi caddenin karşı tarafına taşınınca buraya bir başka pastane “Markis Pastanesi” açıldı. Markiz Pastanesi, özellikle duvarlarındaki fayans panolarıyla ünlüdür.
Bu yüzden çoğu zaman “Markiz Pasajı” olarak da bilinir.
1979 yılından sonra pasaj bir süre bakımsız kalır. 1992 yılında ise tamamen kapatılır. Yıkılı düşünülürken Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile bu yıkım önlenir. 2003 yılında pasaj dış kısmı korunarak içten tamamen büyük oranda değiştirilerek restore edilir. Ardından “Markiz Pasajı” ismiyle yeniden açılır. Zaten pasaja ilham kaynağı olan pastane de defalarca el değiştirir ancak eski parlak günleri yakalayamaz.
Evet, yakın zaman önce bina ve pasajda restorasyon çalışmaları başlatılmış olup halen sürmektedir.
İstiklal Caddesi Narmanlı Han
NARMANLI HAN
İstiklal Caddesi 180 numaradadır. İsveç konsolosluğunun tam karşısındadır.
Yapı, 1831 yılında Rus elçilik binası olarak inşa edilmiştir. Yani, 2.7 dönümlük arazisiyle birlikte binanın mülkiyeti Rus devletine aittir.
Ünlü İtalyan mimar G. Fossati tarafından yapılmıştır.
1914 yılında hanın Sofyalı Sokağa bakan ve yüksek duvarlarla çevrili yeri, Rus Hapishanesi olarak kullanılmıştır.
İstiklal Caddesi Narmanlı Han
Bugünkü Rus elçilik binası açılınca, han, Rus konsolosluk büroları ve Rus şirketlerine tahsis edilmiştir.
Yapı, 1933 yılında tamamen boşaltılmıştır ve ünlü İstanbullu tüccarlar Avni ve Sıtkı Narmanlı kardeşlerin mülkiyetine geçmiştir.
İstiklal Caddesi Narmanlı Han
Narmanlı kardeşler sanatseverdir ve hanın odalarını, sanatçı ve yayınevlerine uygun fiyatlarla kiralamışlar, yapının bir sanat ve kültür merkezine dönüşmesine yardımcı olmuşlardır.
Ünlü sanatçılar Bedri Rahmi, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Aliye Berger gibi kişiler burada yaşamıştır.
MERKEZ HAN
İstiklal Caddesinde 181 numaradadır.
Yapı 1800’lü yıllarda Ermeni Düzyan ailesi tarafından yaptırılmıştır.
1800’lü yılların sonunda ise, yapı “Clup de Spor Oriental” olarak kullanılmış ve dönemin diplomatlarını ağırlamıştır.
1883-1890 yılları arasında yapı, Yunanistan Konsolosluğu olarak kullanılmıştır.
1900’lü yıllarda “Singer Şirketi” merkezi olmuş ve 1960 yılında Vehbi Koç tarafından satın alınmıştır.
İstiklal Caddesi Ziraat Bankası Binası
T.C. ZİRAAT BANKASI BİNASI
İstiklal Caddesinde 183 numaradadır.
Burada daha önce “Mösyö Mulatier Pastanesi” varmış. Bu pastane, dönemin meşhur diğer pastaneleri olan “Markiz” ve “Lebon” ile yarışıyormuş. Ancak zamanla pastane yerini “Dekorasyon” isimli bir antikacı dükkanına bırakmıştır. Antikacı dükkanını Selahattin Refik Bey isimli dönemin antika eşyalarında uzman olan kişi açmıştır. Daha sonraki dönemde ise burada “Palamari Matbaası” bulunuyordu. Matbaada: sinema afişleri ve sinema biletleri satılıyordu.
Günümüzdeki yapı, Mimar Orhan Alnar tarafından, 1968 yılında yapılmıştır.
BAŞAK APARTMANI
İstiklal Caddesinde 203 numaradadır.
Yapının kitabesi yoktur, ne zaman yapıldığı ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, kayıtlarda 1932 yılında buradaki yapının “İzzet Bey Apartmanı” olarak kayıtlı olduğu görülür.
Giriş kapısının üst bölümünde, yoğun demir işçiliği görülmektedir. Her katta Fransız balkonlu pencereler göze çarpar.
Yapı: 2006 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
ŞAUP APARTMANI
İstiklal Caddesinde 209 numaradadır.
Kitabesi yoktur, yapım tarihi ve yaptıran bilinmemektedir.
Ancak bazı kayıtlarda, apartman “Appart Kopp” adıyla geçmektedir.
6 katlı binanın girişi, Postacılar sokakta, mermer kemerli bir kapıdandır.
Bina, 2005 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
ARTER
İstiklal Caddesinde 211 numaradadır.
Levanten bir aile tarafından yaptırılan burası “Meymaret Han” olarak tanınmaktadır.
19’ncu yüzyıl sonları ile 20’nci yüzyıl başlarında yapılmıştır.
Projesi Mimar Petraki Meymaridis tarafından çizilmiştir.
En önemli özelliği: her katın penceresinin birbirinden farklı tasarlanmış olmasıdır.
Han yapısı, bir harabeye döndükten sonra Ömer Koç tarafından satın alınmış ve restore edilmiştir. Toplam 4 katlık han yapısı günümüzde “Sergi Alanı” olarak kullanılmaktadır.
Günümüzde “Arter” olarak kullanılan bina, İstanbul ilinin en güzel sergi salonlarından birisini barındırmaktadır.
HIDİVYAL PALAS
İstiklal caddesinde 231 numaradadır.
Bina 1841 yılında yapılmıştır.
7 katlı bina, göz kamaştırıcı mimarisiyle önem kazanmaktadır.
Zaman içinde yetimhane ve otel olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise bir Ermeni Vakfına aittir ve katlarda ofisler bulunmaktadır.
Yapıda ayrıca “1841 Tünel” isimli bir kafe-restoran bulunmaktadır.
Ayrıca, yapının içinde bir de “Sanat Galerisi” bulunmaktadır.
TARİHİ ARDA HAN
İstiklal Caddesinde 233 numaradadır.
Botter Apartmanına bitişiktir. Hemen arkasında “Tunca Apartmanı” vardır.
Apartman İtalyan Testa ailesine ait iken “Testa” olarak isimlendirilmiştir. Sonradan ise apartmanın ismi “Arda” ve “Tunca” olarak değiştirilmiştir.
Arda Apartmanının girişinde, günümüzde kafeterya vardır, üst katlar ise konut ve işyeri olarak kullanılmaktadır. Tunca Apartmanı ise sadece konut olarak kullanılıyor.
İstiklal Caddesi Botter Apartmanı
BOTTER APARTMANI
İstiklal Caddesi 235 numaradadır. Tünelden Galatasaray’a inerken, İsveç Konsolosluğunun yanındadır.
Yapı: 1900-1901 yılları arasında inşa edilmiştir. Bu yüzden, İstanbul şehrinde tarihi ve mimarı bilinen en eski yapı olarak önem kazanmaktadır.
Yapı: Hollanda uyruklu terzi (Haute Couturier), ünlü modacı ve aynı zamanda Sultan II Abdülhamit ve Sarayın resmi terzisi, Jean Botter tarafından İtalyan Mimar Raimondo D’Aronco’ya yaptırılmıştır. Ortaya çıkan apartman yapısı: art nouveau akınının Türkiye’deki ilk temsilcisidir.
İstiklal Caddesi Botter Apartmanı
Mimar D’Aronco: 1897-1909 yılları arasında Saray mimarı olarak görev yapmıştır.
Terzi Jean Botter ise, 1900’lü yılların başında mesleki çalışmalarını bir moda evinde sürdürmeye karar vermiş ve bu yapıyı gerek aile fertlerinin özel hayatlarını geçirebilecekleri bir konut ve gerekse atölyesi olarak yaptırmıştır. Evet, burası Türkiye’nin ilk moda evidir.
Apartmanın zemin katının caddeye bakan kısmında: Botter Modaevinin satış ve teşhir salonu bulunuyordu.
Yanının bodrum katı depo, zemin ve asma katları mağaza, birinci katı: atölye, kabul salonları ve depo olarak yapılmıştır. Diğer üç kat ise konut olarak tasarlanmıştır.
Burada Avrupai bir yaşamları olan Botter ailesi, genç oğullarının gezmek için gittiği Paris şehrinde hastalanarak ölmesi üzerine büyük acı yaşarlar ve buradaki binayı satarak Paris’e giderler.
Atölye bölümü, 1960’lı yılların başında bir banka şubesine dönüştürülmüştür.
Gelelim günümüze, Botter Apartmanı her ne kadar tescil edilerek koruma altına alınmış olsa da günümüzde kullanılmayacak derecede harabe durumdadır.
UNİON İŞ HANI
İstiklal Caddesi 237 numaradadır.
Yapının ilk olarak ne zaman yapıldığı ve mimarı bilinmemektedir.
Binanın yapımında: çini panolar, sütun başlıklı kemerler, geniş pencere kepenkleri ve taş kabartma Türk mimarlığı biçimleri yoğun kullanılmıştır.
En alt katta “Türk-Alman Kitapevi” ve “Kitabı Mukaddes” bulunmaktadır. Diğer katlardaki ofislerde ise turizm şirketi, misafirhane ve hukuk bürosu bulunur.
FOTO SÜREYYA
İstiklal Caddesinde 251 numaradadır.
2 katlı ve kagir yapı: 1928-1976 yılları arasında Foto Süreyya tarafından kullanılmıştır.
Stüdyoda: sanatçıların, sosyetenin ve güzellik yarışması adaylarının fotoğrafları çekilmiştir.
Süreyya Bükey: 1974 yılında vefat etmiştir. Foto Süreyya Stüdyosu, daha sonra lokanta olarak kullanılmıştır.