Bursa Karacabey

Bursa Karacabey; Birçok kez bu yöreden geçtim. Karacabey yöresinden geçmemek mümkün mü. Birçok yolun üzerinde bulunuyor. Karayolu kıyısında, özellikle mevsimi geldiğinde birçok kuru soğan satıcısı görebilirsiniz. Bir de, Karacabey harası ve karayolu kıyısındaki bu harada gezinen atları görebilirsiniz.

Bursa Karacabey

ULAŞIM

Karacabey: Bursa-Balıkesir-Çanakkale-İzmir karayollarının kavşak noktasında bulunması nedeniyle, ulaşımda büyük önem kazanmaktadır. Yani: ülkemizde bu yörelerde yaşayan insanlarımız, mutlaka bir şekilde, buradan yani Karacabey’den geçmiştir.

Evet, Karacabey-Bursa arasındaki uzaklık: 66 km. Karacabey-Mustafakemalpaşa arasındaki uzaklık: 20 km. Karacabey-Mudanya arasındaki uzaklık: 70 km. Karacabey-Bandırma arasındaki uzaklık: 41 km. Karacabey-Çanakkale arasındaki uzaklık: 208 km. Karacabey-Balıkesir arasındaki uzaklık: 88 km. Karacabey-İstanbul arasındaki uzaklık: 309 km. Karacabey-Ankara arasındaki uzaklık: 440 km.

TARİHİ

Buradaki yerleşimin, MÖ.7’nci yüzyılda kurulduğu ve Misiler denen topluluğun, Miletepolis adında bir şehir kurdukları bilinmektedir.

Ancak, bu döneme ait ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Bilgiler, daha çok Bizans dönemine aittir. Bizans döneminde, yöre: Mihaliç olarak bilinmektedir.

Temmuz 1920 tarihinde, yöre, Yunanlılar tarafından işgal edilir. 6-7 Eylül 1922  tarihinde, Yunanlılar yöreden geri çekilirler. Ama, elbette arkalarında, büyük bir vahşet ve tamamen yakılıp-yıkılmış bir yer bırakarak çekilirler.

Bursa Karacabey

GENEL

Karacabey yöresinin, denizden yüksekliği, ortalama 24 metredir. Bölgenin her iki yanındaki çukurlara göller yerleşmiştir. Bu göller, doğuda Uluabat ve batıda Manyas gölüdür. Marmara kıyıları hariç, bölge çıplak ve hava akımlarına açıktır.

İklim: Akdeniz ve Karadeniz iklimi arasında bir geçiş iklimi hakimdir. Buna bağlı olarak, Akdeniz’deki gibi, yazlar kurak ve sıcak olmaz. Kışlar ise, ılık ve yağışlıdır. Çevreye göre, yağışlar daha azdır.

Bursa Karacabey

KARACABEY SOĞANI

Karacabey, ülkemizde büyük çaptaki soğan üretimi nedeniyle, soğan ambarı olarak değerlendirilmektedir. Burada yetiştirilen soğan: acılığı, yemek pişirilmesi sırasında kaybolması nedeniyle, özellikle tercih edilmektedir. Özel iklim koşulları isteyen soğan üretimi, buranın uygun olması nedeniyle, yoğun olarak yapılmaktadır.

MİHALIÇ PEYNİRİ

Bu peynir  türü, ilk olarak Karacabey yöresinde üretildiği için, bu ilçenin eski ismi olan “Mihalıç” adını almıştır. Yaklaşık 200 yıllık bir geçmişi söz konusudur. İlk olarak, Osmanlı döneminde, Karacabey harasının bulunduğu yörede, hayvancılıkla uğraşan, göçmenler tarafından üretildiği bilinmektedir.

İlk yapıldığında, yalnızca koyun sütünden yapılmasına rağmen, günümüzde: inek-koyun-keçi sütü karıştırılarak yapılmaktadır. Kendisine has kokusu ve lezzeti bulunmaktadır. Sert ve dayanıklıdır.

Besleyici özelliği de vardır. Delikli bir yapı göstermektedir. Zaten almayı düşünürseniz: iri gözenekli ve daha şişkin yani kabarmış olanları tercih etmelisiniz. Aynı zamanda, açıkta satılanları kesinlikle tercih etmemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Yöreden, yukarıda sözünü ettiğim gibi, Mihalıçcık veya kelle peyniri satın alabilirsiniz. Ayrıca: mevsiminde gittiğinizde, zaten bütün kara yolu boyunca da görebileceğiniz üzere, kuru soğan satın alabilirsiniz. Çünkü, burada satılan kuru soğan, gerçekten o geleneksel acı tadı taşımıyor. Yani, tatlı kuru soğan.

KONAKLAMA

Öğretmenevi               Tabaklar Mah. Park Cad. Terminal karşısı.                224-6764903

GEZİLECEK YERLER

Bursa Karacabey İmaret Camii

İMARET CAMİ

İlçe merkezindeki cami, Karacabey Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapılış tarihi ise: 1456-1457 yıllarıdır. Yapıda: 9 kubbe, iki kapı ve bir minare var. 1853 yılındaki deprem, işgal yıllarındaki Yunan tahribatı sonucu kullanılmaz hale gelen cami: 1971-1972 yılları arasında restore edilerek: 1980 yılında yeniden kullanılır hale getirilmiştir.

Minare altındaki kubbe altında, Karacabey’in mezarı var. Karacabey türbesi ise, caminin bahçesindedir.

Bursa Karacabey Uluabatlı Hasan Anıtı

ULUABATLI HASAN ANITI

İlçe merkezine bağlı, Apolyont gölünün kuzeybatı kıyısındaki Uluabat köyünde: yani Uluabatlı Hasan’ın doğduğu köyde, İstanbul’un fethinin 500. yıl dönümü sırasında yaptırılmıştır.

Uluabatlı Hasan: İstanbul’un fethinde, surların üzerine çıkan ilk Türk askeri olarak önem kazanmıştır. Köydeki heykel: heykeltıraş Metin Yurdanur tarafından yapılmıştır. 13 metre yüksekliktedir.

Bursa Karacabey Issız Han

ISSIZ HAN

Bursa-Karacabey yolu üzerinde, ilçe merkezine 5 km. uzaklıkta, Uluabat gölü kıyısında, Seyran köyündedir.

Yapı: Yıldırım Beyazıt döneminde; yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır ve dış yüzü, iki sıra yontma beyaz taş ile yapılmıştır.

Üst bölüm ise, kiremit örtülüdür. Cephesi, göle bakar. Kapısının güzelliği ve kitabesi, özellikle görülmeye değerdir. Kapıdan girildiğinde: sağ ve solda, birer oda ve birer salon bulunmaktadır.

Issız han: Osmanlı döneminin ilk mimari kervansaray modeli olarak önem kazanmaktadır.

Bursa Karacabey Baba Kuruş At Mezarı

BABA KURUŞ AT MEZARI

Karacabey harasındadır.

Baba Kuruş: yöreye, Suriye’den getirilmiş ve “Arap Atı” yetiştirmesinde kullanılmış bir aygırdır. Karacabey harasında yaşadığı 11 yıl boyunca, 141 tay alınmıştır. Babakuruş isimli bu atın, Türk at sektörüne katkıları nedeniyle, kendisi adına, bu at mezarı yaptırılmıştır.

60 yıllık bu mezarın taşında, atın anası ve babasının isimleri de yazılı. Doğum ve ölüm tarihleri ise: 1928-1950. Aslında burada iki ata ait mezarlar var. Baba Sad ve Baba Kuruş: Türk at sektöründe unutulmaz yeri olan atlardır. Bunlar: 1932 yılında, Büyük önder Atatürk’ün emriyle, 24 bin Fransız Frangı verilerek satın alınmışlardır.

Türk yarış tarihinin en büyük ve efsanevi atları olarak tanınıyorlar. Çünkü, onların soyundan gelen atlar, yarış pistlerinde fırtına gibi, uzun yıllar estiler.

Bursa Karacabey Mikhael Archestrategos Kilisesi

MİKHAEL ARCHESTRATEGOS KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı, Eski Karaağaç köyündedir.

Kilise yapısı: 1843 yılında yaptırılmıştır. Ancak, 16’ncı yüzyılda, burayı ziyaret eden gezginler, yörede: St. Mikhael adına adanmış kilise bulunduğundan söz ederler. Hatta: 18 ve 19. yüzyıllarda, yine St. Mikhael adına, bölgede panayırlar düzenlendiği bile yazılmıştır. Yapının duvarları: moloz taş, devşirme antik taş parçaları ve tuğladan yapılmıştır. Kilisenin: kuzey, güney ve doğu duvarlarında küpler bulunmuştur.

Bursa Karacabey Kurşunlu-Manastır

KURŞUNLU-MANASTIR 

Kurşunlu köyünün, ilçe merkezine uzaklığı: 40 km.  dir. Bursa il merkezine uzaklığı ise, 105 km. dir.

Burada, Osmanlı döneminde, bir Rum köyü varmış. O zamanlar, burada “kurşun” madeni işletiliyormuş ve bu yüzden bu isim verilmiş.

Bizans ve Osmanlı dönemlerinde: buradaki manastırda rahibe yetiştirildiği, halkın: bağ-bahçe ve özellikle zeytincilik işleriyle uğraştığı bilinmektedir. Yani, burada yaklaşık 600 yıl boyunca, Osmanlı himayesinde Rumlar yaşamıştır. Ancak: Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, bu Rumlar, yurdun diğer yörelerinde olduğu gibi, ayaklanmışlar ve yöredeki Müslüman halk üzerinde baskı kurmaya başlamışlardır.

Yunan işgalinde ise, Yunan birliklerine her türlü destek ve yardımı yapmışlardır. Ancak: Yunan işgalinin bitirilmesinden sonra, elbette, korkarak yöreyi terk etmişlerdir. 1923-1933 yılları arasında boş kalan köy: 1933 yılındaki mübadele sonucu Anadolu’ya gelen göçmenler tarafından yeniden canlandırılmıştır.

Bursa Karacabey

Evet, köyün tarihinden bir nebze söz ettikten sonra, günümüze gelelim. Bugün, burada tarihi bir kalıntı var. Manastır. Manastır: her ne kadar bilinçsizce tahrip edilmiş olsa da, sütun başları ve bazı kalıntıları görülebiliyor.

Bunun dışında: köy sahillerinde, deniz ve ormanın iç içe olması, buraya ayrı bir güzellik katıyor.

Siz: yöreyi ziyaret ederseniz, buraya günübirlik bir gezi yapabilirsiniz.

BOĞAZ-YENİKÖY

İlçe merkezine 30 km. uzaklıkta, Marmara denizi kıyısındadır. Buradaki kumsalda: deniz ve ormanın yeşilliği birleşiyor. Tam bir tabiat harikası yer. Günübirlik geziler için uygun.

MALKARA

Boğaz-Yeniköy bölgesinin biraz ilerisinde, bir sayfiye yeridir. Burada da: orman, deniz, kumsal ve güneş bir arada. Yine, tam bir tabiat harikasıdır. Ancak, burada birçok yazlık konut yerleşimi bulunuyor. Aynı zamanda, yörenin eğlence ve dinlenme merkezidir. Özellikle, yaz aylarında cazibe merkezi haline geliyor.

Bursa Karacabey Uluabat Kuş Cenneti

ULUABAT KUŞ CENNETİ

Bursa-İzmir kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 14 km. uzaklıktadır. Bursa il merkezine ise 55 km. uzaklıktadır. Apolyont yani Uluabat gölünün kuzeybatısındaki bir körfez alanında: sazlıklardan oluşan bir bölgedir.

Kuş cenneti: 1974 yılında kurulmuştur. Günümüzde, burada halen: 200’den fazla bitki türü ve 50’den fazla kuş türü bulunmaktadır. Ziyarete açıktır. Burayı ziyaret ederseniz: burada yetiştirilen tavus kuşları, sülünleri görebilirsiniz. Kuş cıvıltıları içinde ve güzel manzarayı izleyerek, zaman geçirebilirsiniz.

Bursa Karacabey Tigem-Karacabey Harası

TİGEM-KARACABEY HARASI

Bursa-İzmir kara yolunun 78’nci  km. dedir. Kara yolu üzerinde ilerlerken, kenardaki yemyeşil alanlarda, serbestçe dolaşan atları görebilirsiniz.

Ülkemizin en köklü ve büyük tarım işletmesidir. Kuruluşu: Osmanlı dönemine kadar inmektedir. 1926 yılında, TBMM tarafından kabul edilen bir kanun ile, Karacabey Harasına dönüştürülmüştür.

Bursa Karacabey Tigem-Karacabey Harası

Önceleri: at ve sarayın hayvansal ürün ihtiyacını karşılamak amacı güdülürken, 1926 yılından sonra: safkan Arap atı üretimine yoğunlaşılmış ve başarılı çalışmalar yapılmıştır. 1983 yılından sonra ise, damızlık hayvan yetiştiriciliği yanı sıra, bölge şartlarına uygun hububat, ayçiçeği, mısır ve yem bitkilerinin tohumlarının yetiştirilmeye de başlanmıştır.

Bunların yanında: burada, Türkiye Jokey Kulübü atları için, Pansiyon Hara görevi yürütülüyor. Ülkemizin, en büyük safkan İngiliz cinsi yarış atları, burada yetiştiriliyor.

Harada, toplam 790 adet at barındırmak mümkündür. Atlar: padok ismi verilen ve çevresi borularla sınırlandırılmış otlak alanlara çıkarılıyorlar. Bu padokların yüzölçümü de, bir hayli büyük olmasıyla dikkat çekiyor. Zaten, yukarıda da sözünü ettiğim gibi, kara yolu kenarında, git git bu yeşillik padok alanları devam ediyor.

Bursa İznik

Bursa İznik

Bursa’nın 86 km. kuzeydoğusundadır. Aynı adla anılan gölün, doğu kıyısında kuruludur. Bursa üzerinden İznik’e ulaşım kolaydır. Toplam 85 km. lik bir yolculuk sonrası, İznik’e ulaşabilirsiniz. Bursa’dan İstanbul istikametinde, kara yoluna girdiğinizde, otobandan, Gemlik istikametini seçin.

Buradan otobanı takip ederek, yaklaşık 5 km. sonra Karsak kavşağına varacaksınız. Buradan sağa dönüp, sırasıyla Gölyaka, Sölöz, Narlıca, Güllüce köylerini geçtikten sonra, göl kıyısını takip ederek İznik’e ulaşabilirsiniz.

Ankara’dan İznik’e gitmek isteyenler için ise, Bursa’ya varmadan önce, İnegöl’den kuzeye, Yenişehir istikametine ve daha sonra yolu takiben İznik’e ulaşabilirsiniz. Ankara’dan, İznik yaklaşık 350 km.

Bursa İznik

GENEL

Dünyada eşine ender rastlanan ve bütünüyle açık hava müzesi olan, tarihi ve antik şehirdir. Hristiyan dünyasının ilk dini temel kararlarının alındığı, I. Konsil toplantısının burada yapılmış olması, Anadolu’da Türklerin ilk başkenti oluşu ve çiniler, buranın başlıca özellikleri. Ayrıca, dünyanın en güzel beşinci gün batımı manzarasının buradan izlenebileceği söylenir. İlk çağda kurulan şehrin, ızgara planı, bugünde korunmakta.

TARİHÇE

İznik, Makedonya Kralı Büyük İskender’in kumandanlarından, Antıgonıus tarafından, MÖ. 316 yılında kurulur. Bu çağın geleneklerine uygun olarak, kurucusunun adı kente verilir. Daha sonraki yıllarda, Bıthynıa kralı Zipoites, MÖ.279 yılında, kenti ele geçirir. Bu devirde, kent adına altın sikke bastırılır ve kent altın şehir olarak anılmaya başlanır. Zamanla, Romalılar kenti ele geçirirler.

Tarihsel süreç içinde, şehrin en büyük özelliği: Hristiyan dünyasının önemli olaylarına sahne olmasıdır. Özellikle; şehirde konsillerin toplanması önem arz eder. Konsil denince akla ne gelir? Katolik kilisesinin, Hristiyan disiplinine ait esaslarının tespit edildiği ve kiliseye bağlı tüm piskoposların katılımı ile yapılan toplantılar akla gelir.

Bugüne dek, 21 Ekümenlik konsil toplanmıştır. Bunlardan, 1’nci sini İznik’te toplanmış olması, buranın Hristiyanlık alemi için önemini ortaya koyar.

Evet, Senato Sarayı. MS. 325 yılında, 218 piskoposun katılımı ile, I. Konsil burada toplanmıştır. Roma İmparatoru I. Constantinus tarafından, roma imparatorluğunun resmi dini olacak olan Hristiyanlığın temel standartları, burada belirlenmiştir. Ardından, birçok toplantı daha yapılmış ve günümüz Katolik ve Ortadoks görüşlerin temellerini oluşturan kararlar alınmıştır.

Bu toplantılarda, şiddetli tartışmalar yaşanır. İskenderiye’li din adamı Arıusun ” Hazreti İsa’nın yalnızca bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediği ” şeklindeki kısa sürede taraftar toplayan tezi, toplantıya katılan piskoposları çileden çıkarır. Sonuçta ise; bugünde savunulan ve Hazreti İsa’nın tanrının oğlu olduğuna inanılan tez, kabul görür.

Arıus ve arkadaşları ise, toplantıdan kovulurlar. Hristiyanlık dinine hayat veren ve İznik Yasaları adıyla bilinen; yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik kararlar, Senato Sarayında alınmıştır.

787 yılında ise, yine burada bulunan Ayasofya Kilisesinde, 7’nci Konsil toplanır.

1075 yılında, kent, Selçukluların egemenliğine girer. 1080 yılında ise, Selçuklular tarafından başkent yapılır. Yani; Anadolu’daki ilk Türk başkenti olur. Başken olunca, kentin adı da, Nicaea’nın izi anlamında, İznik olarak değiştirilir.

1097 yılında, 600 bin kişilik, I. Haçlı ordusu, Kılıç Aslan yönetimindeki İznik’i kuşatır. Uzun kuşatmalar sonucu, haçlılar tarafından kent ele geçirilemez. Ancak, bir gece, Gemlik körfezindeki haçlı gemileri İznik gölüne taşınır ve bunların yardımı ile, kent ele geçirilir.

1331 yılında, şehir, Orhan Bey tarafından fethedilir ve Osmanlı egemenliğine girer. Şehirdeki gerçek gelişme; 19-21’nci yüzyıllar arasındaki dönemdeki çinicilikte elde edilir. Özellikle; Sultan II. Murat ve Çandarlılar döneminde, şehir tepeden tırnağa imar edilir, birçok cami, medrese, han, hamam yapılır.

Bursa İznik Çinileri

İZNİK ÇİNİLERİ

Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları; çiniyi mimari süslemelerde bolca kullanırlar. Anadolu Selçuklu devletinin dağılmasından sonra, Osmanlı devletinde de çini sanatı, önemini yitirmeden sürmüştür. 15 ve 17’nci yüzyıllardaki Osmanlı mimarisinde, İznik çinisi, büyük gelişme göstermiş ve önemli bir dekoratif malzeme olarak kullanılmıştır.

1648 yılında, İznik’e uğrayan, ünlü seyyah Evliya Çelebi; İznik’te büyük bir çarşı ve çini fırınlarının bulunduğunu yazar. 17’nci yüzyılın sonlarından itibaren, İznik çini sanayi ve tekniğinde duraklamalar başlar. Çünkü, bu devirde, Osmanlı imparatorluğunda siyasi ve askeri otorite boşluğunun ortaya çıkması ve ekonomik krizin yaşanmasına paralel olarak, sarayın mimari faaliyetlerinde de azalma başlar. Dolayısı ile, sarayın, İznik çini yapımcıları üzerindeki himayesi de kaybolur. Böylece, İznik çini sanatı, eski parlak dönemlerindeki önemini yitirir.

300 yıl aradan sonra, 1985 yılında, Faik Kırımlı isimli bir usta, İznik’e gelerek bir atölye kurar. Bu ve benzeri yeni kurulan atölyeler ile, İznik’te klasik çini üretimine yeniden başlanır. Akademik, teknolojik ve kültürel destekli çini ve seramik çalışmaları için, 1993 yılında, İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı çatısı altında, İznik çini-seramik araştırma Merkezi kurulur.

İznik çinilerinin, günümüzdeki yapımı, günümüz malzemesi ve teknolojisiyle, İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı atölyelerinde ve ayrıca yerli sanatkarlar tarafından kendi atölyelerinde sürdürülmektedir. Yeniden restore edilip hizmete açılan, Süleyman Paşa Medresesinde, yerel ustalar bir arada çalışmakta ve el emeği çini ürünleri satışa sunulmaktadır.

İznik’te amatörlerce yapılan çinileri pişirmek için, beş çini fırını faaliyettedir. Çini eşyalar, 900 derecelik ısıda pişirilerek satılabilir hale gelmektedir. Çini satış reyonlarında, en çok :” Haliç desenli, Kalyon, Hayat ağacı, Çin bulutu ” isimli çini tabaklar, 30-45 TL. arasında satışa sunulur.

Son yıllarda satışı artan, bir başka çini ise; şans topu. Osmanlı döneminde, her genç kızın çeyiz sandığında mutlaka olması gereken ve ilk konun şans topu, günümüzde bütün evlere de girmiş durumda. Kapı yanına veya iki pencere arasına asılır. Nazara karşı geldiğine inanılır.

Topların: canlı ve cazip renkleri kadar, el halılarında gözlendiği gibi, desen dilleri de var. Bunlar arasında; çintemani, halk gözü, kul gözü, insan dili gibi konular, aşk, sıhhat, başarı gibi kavramlar motiflerle ifade edilmiş. Mutlaka gezin ve satın almayı düşünün diye tavsiye ediyorum.

Bursa İznik

GEZİLECEK YERLER

Bursa İznik Kent Surları

KENT SURLARI

Roma döneminden kalma. 12’nci yüzyılda yapılmış. Duvarlar, 3 sıra taş ve 3 sıra tuğla ile örülmüş. Bu yapı sistemi ile, surlar İstanbul surlarına benziyor. Her iki sur duvarı, birbirinden 60-70 metre aralıklar ile yerleştirilmiş. Surların toplam uzunluğu; 4970 metre. Yüksekliği ise, 10-13 metre. Yuvarlak ve kare şeklinde, 114 burç var.

Ayrıca; ana surda 108 ve dış surda ise 130 olmak üzere, toplam 238 kule ve kente giriş için 4 ana ve 12 tali kapı var.

SENATO SARAYI

Saray, MS.4’ncü yüzyılda, göl kıyısında, bugün İnciraltı adıyla anılan mevkide yapılmış. Hıristiyan alemini yakından ilgilendiren ve önemli kararların alındığı, I. Konsilin burada toplanmış olması, Hıristiyan din geçmişi açısından, buraya büyük önem kazandırıyor.

LEFKE KAPISI

İmparator Adrıanus (MS.117-138) tarafından yaptırılmış. İki yanındaki kuleler ile, bir zafer takı biçiminde. Kuzey dış kapısında yer alan ve antik çağda Laskarısler döneminde konulduğu tahmin edilen, beyaz mermerden yapılmış iki friz parçası (taban kirişi ile çatı arasında kalan, üzeri boydan boya kabartmalarla süslü bölüm) ilgi çekici.

Bu frizlerin uzunluğu 1.35 m. Yüksekliği ise, 86 cm. dir. Yüksek kabartma parçada, mağlup olan taraftan ganimetlerin getirilişi izlenir. Diğerinde ise, Romalı piyade askerlerinin, askeri giysiler içinde, kalkan ve mızrakları ile birlikte hareket edişleri izlenebilir.

Bursa İznik İstanbul Kapısı

İSTANBUL KAPISI

Bozulmamış bir yapısı var. Ülkemizin en az bozulmuş, tarihi eserlerinden biri. Lefke kapısı gibi, İmparator Adrıanus tarafından yaptırılmış. İç içe, üç kapı şeklinde kente açılan bu kapı, değişik mimari parçalarla örtülmüş.

İç kapının, iki yanında ve üstte; antik İznik tiyatrosundan alınarak burada kullanılmış, iki tiyatro maskı görülmekte ve ilgi çekmekte. Muhteşem korkunç görüntüleri, yüz ifadeleri var. Şöyle ki, bu parçaların, 8’nci yüzyılda, İstanbul’u ve İznik’i işgal etmek için bölgeye gelen Arap ordularına karşı koyabilmek için buraya konuldukları tahmin ediliyor.

Yani; bir anlamda, şehrin korunması, şehrin koruyucuları. Burayı işgal etmek üzere gelen Arap orduları; karşılarında bu korkunç ve ürkütücü maskları görünce, ilk intiba olarak ürkmüş olabilirler diye düşünmemek elde değil. Bu maskları mutlaka görün.

Bursa İznik Gölü
Bursa İznik Gölü

İZNİK GÖLÜ

Gölün uzunluğu 33 km. ve genişliği ise 12 km. Çevresi, 95 km. Göl, 1990 yılında, Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış. İznik gölünde, göl kıyısındaki restoranlarda mutlaka balık yemelisiniz.

Sazan, turna, alabalık, kızılkanat ve dev cüsseli yayın balıkları. Gölün dört bir yanında bulunan, tertemiz kır gazinolarında mutlaka bu güzel balıklardan oluşan menüleri tatmalısınız. Önerim; yayın şiş denemeniz.

Muhteşem bir tadı var. Yalnız, göl kıyısında özellikle akşamları çok serin olmakta. Yanınıza mutlaka yedek giysi almalısınız, sivrisineklere tahammül etmenizin gerekliliği de cabası. Ama, bu güzel manzara, görüntü karşısında, güzel bir yemek yemenin tadına, gerçekten doyamayacaksınız.

Bursa İznik Ayasofya Kilisesi

AYASOFYA KİLİSESİ

Şehrin tam ortasında, kentin dört kapısına ulaşan yolların kesiştiği bir noktada. İlk olarak, MS.7’nci yüzyılda, Romalılar tarafından inşa edilir. 11 Ekim 787 tarihinde, 7’nci Konsil burada toplanır.

Patrik Tarasıos başkanlığında, 350 piskopos ve çok sayıda keşişin katılımı ile. Hristiyan inancına göre, ismi kutsal bilgelik anlamına gelen bu kilise, dikdörtgen planlı bazilika tipinde inşa edilmiştir. Yapımında, antik İznik tiyatrosundan sökülen, kesme taşlar kullanılır.

Değişik dönemlerde yapılan onarımlardan ötürü, zemin farklılıklar gösterir. Depremler ve yangınlar sonucu ise, üst örtü yıkılmıştır.

Orhan Gazi tarafından, 1331 yılında camiye dönüştürülür. Çan kulesi, bu dönemde minareye dönüştürülür. Yapı; 18’nci yüzyıldan sonra terk edilir. 1935 yılından sonra ise, arkeolojik araştırmalara başlanır. 1955 yılında, tümü ile temizlenir.

1979-1981 yılları arasında, çevresindeki topraklardan arındırılır ve yapının bütünü, 1985 yılında tam olarak ortaya çıkarılır. Özellikle de, kilisenin taban mozaiklerinin üzeri, zarar görmemesi için camekanla kapatılmışsa da, yine de buraya zaman zaman giren defineciler tarafından tahrip edildiği görülebilir.

Evet, burası özellikle yabancı turistlerin ilgi odağı ve sanki haç yeri gibi ziyaret edilmekte.

SÜLEYMAN PAŞA MEDRESESİ

Orhan Gazinin oğlu Süleyman Paşa tarafından, 1332 yılında yaptırılmış. Bilinen en eski Osmanlı Medresesi. Avlulu medreselerin ilk örneklerinden.

Binada, 11 hücre, bir dershane ve bunları örten 19 kubbe var. Günümüzde, burada yerel çini ustaları, el emeği çiniler üretmekte ve satışa sunmaktadırlar.

Bursa İznik Çini Fırınları Kazı Alanı

İZNİK ÇİNİ FIRINLARI KAZI ALANI

İznik’te, Osmanlı dönemindeki çini-seramik fırınlarını araştırmak üzere, kazı ve sondajlar, 1964 yılında başlar ve 1969 yılına kadar devam eder. Ünlü İznik çinileri, 15 ve 16’ncı yüzyıllarda, küçük kubbeli bir pişirme ocağından ibaret olan bu fırınlarda üretilmiştir.

1981 yılından itibaren, yeni kazılar sürdürülmektedir. Benim ilgimi çeken, bu bulunan çini fırınlarını, bugünkü mevcut zeminden, çok daha aşağıda bulunması. Yani; zamanla, toprak tabakası, mevcut zemini örtüyor ve zemin yükseliyor.

Bursa İznik Yeşil Cami

YEŞİL CAMİ

İznik’in sembolü. Adını; yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden alır. Yapımı: 1391 yılında tamamlanır. Erken Osmanlı döneminin, tek kubbeli camileri arasında, en görkemlilerinden biri olarak bakılabilir.

Anadolu’nun en güzel minaresine sahip camidir. Caminin eşsiz minaresini mutlaka görün. Gövdesindeki mavi ve yeşil renkte çiniler, zikzaklı mozaik tekniğiyle bezenmiş.

Bursa İznik Müze
Bursa İznik Müze
Bursa İznik Müze

MÜZE

1388 yılında, Osmanlı Sultanı I. Murat tarafından, annesi Nilüfer hatun anısına yaptırılmış. Zengin bir renkli taş ve tuğla işçiliği var. Uzun süre, imaret (fakirlere yemek yedirilen yer olarak) kullanılan yapı, 1960 yılında müze olarak hizmete açılır.

16’ncı yüzyıl, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Müzede: tiyatro ve diğer arkeolojik kazılardan çıkarılan iki bini aşkın eser, üç yüz sikke, beş yüz İznik çinisi ve seramiği ile, yüz elli adet Etnografik eser sergileniyor.

Müze bahçesinde ise, Roma, Bizans ve Osmanlı eserleri ( sütün başlıkları, lahitler, kabartmalar, pişmiş toprak levhalar, mezar taşları) görebilirsiniz. Müzeye, mutlaka uğrayın.

Evet, İznik ilçe merkezi bundan ibaret, ancak son yıllarda doğa severler ve trekking meraklıları arasında son derece popüler olan İznik merkeze bağlı bir de “Sansarak kanyonu” var. İznik sadece tarih değil, doğası ile de ilgi çekiyor.

Bursa İznik Sansarak Kanyonu

SANSARAK KANYONU

Bursa il merkezine 82 km uzaklıktadır. İstanbul Mecidiyeköy-Sansarak arası 154 km dir.

İznik’e bağlı ve ilçe merkezine 17 km uzaklıktaki Sansarak köyündedir. İznik ilçe merkezinden çıktıktan sonra Bilecik-Osmaneli yolu takip edilerek gidiliyor. Kanyon: antik taş ocakları ve Abdulvahap tepesi arasında kalır.

Sansarak köyü: yaklaşık 500 yıllık bir Osmanlı köyüdür. Birçok Türk filmi bu otantik köyde çekilmiştir. (Örnek: Halil Ergün’ün Sis ve Davacı filmleri burada çekilmiş ve köy halkı figüran olarak rol almış )

Söylenenlere göre, 1402 yılında Ankara Savaşında Timur ordularıyla birlikte savaşan Orta Asyalı Türkmenler, Ankara civarındaki Güdül çevresine yerleşirler. Burada umduklarını bulamayınca, Karadeniz üzerinden buraya gelirler. Şimdiki köyün meydanındaki pınar suyu kenarında mola verdiklerinde çayırlıkta bir sarı kısrak görürler ve buraya yerleşmeye karar verirler.

Bu yüzden, köyün adı “Sarı kısrak” iken, zaman içinde dönüşmüş ve “Sansarak” olmuş. Yine bir söylence: köylülere göre köyün kurucusu gemici imiş, bu gemici yaptırdığı caminin içine de gemi halatlarıyla dekor vermiş. Kerametleri olan bu gemiciye “Hacı Baba” deniliyormuş.

Köy ile ilgili son bir not: köy kahvesinde odun ateşinde yapılan çayı, mutlaka tadın. Köyde bulunduğu söylenen şifalı çeşme, bugünkü “Horhor Çeşme” olabilir. Köyde çok köpek var, dikkatli olmakta yarar var.

Kanyon, deniz seviyesinden 1000 metre yüksekliktedir.

Tur fiyatı: 85 TL dir.

Zorluk derecesi yüksektir, yani parkur en zor trekking alanlarından kabul edilir. Marmara bölgesindeki trekking parkurları arasında en zorlusudur denebilir. Kısa parkur nispeten orta zorluktadır.

Yerel rehber alarak kanyona girmeniz önerilir. Ayrıca yanınıza kuru giysiler almalısınız, yürüyüş sırasında zaman zaman dereye giriliyor, giysiler ıslanıyor. Sert tabanlı, kaymayan ve su geçirmeyen botlarınız olmalı, şort ve kısa kollu giysiler tercih etmemelisiniz. Çünkü orman içindeki yürüyüşte çalı-çırpı çok bol ve ayak ve kollar çiziliyor. Yedek ayakkabı ve botta getirmelisiniz.

Bursa İznik Sansarak Kanyonu

Yürüyüş parkuru

Yürüyüş parkuru başlangıcına ulaşmak için: Sansarak köyü meydanından kuzeye doğru ilerleyen 4 km bir stabilize yolu aşmak gerekiyor. Bu yolun 3’ncü kilometresindeki uyarı tabelasından sonra yaklaşık 750-800 metre daha yürüdükten sonra kanyonun giriş levhasını göreceksiniz.

Buradan kanyonun girişi olan yıkık Değirmene ilerleyin ve kanyonun girişine ulaşırsınız. Değirmen deyince, eski bir değirmen, yıkılmış, hasar görmüş durumda.

Değirmenin önünden, dereden karşıya geçin ve dere yatağını takip ederek yürümeye başlayın. Başlangıçta taşlara atlaya sıçraya basarak ilerlersiniz.

Yürüyüş yolu: yani patika genellikle yoğun çalılıklar ve araçlar arasından geçiyor ve yoğun orman örtüsü nedeniyle çoğu yerde gözden kayboluyor.

Burada yapmanız gereken, işaretlere dikkat etmektir.

Yürüyüş parkurunda, orta zorluktaki ana parkur uzunluğu 1.7 km dir.

Parkur boyunca, kanyonun tam ortasından “Kayalıdere” akıyor ve buradan sonra İznik gölüne dökülüyor. Bunun suyu temiz olduğundan, yaz aylarında derede yer yer oluşan havuzlarda suya girebilirsiniz. Zaten kanyonda yürüyüş yaparken ayakkabıları çıkararak ve bu dereye bata çıka yürünüyor. Ancak yağmurlu bir günde giderseniz, derenin suları çamur gibi akıyor, yüzemezsiniz.

Dere bazı yerlerde daralıyor, bazı yerlerde genişliyor, en derin yeri 150 cm civarındadır. Ancak patikadan dere yatağına indiğinizde ise, yosunlar nedeniyle bu bölüm oldukça kaygındır.

Kısa parkuru kullandığınızda, yön levhasını takip ederek çıkışa yani toprak yola ulaşabilirsiniz. Kısa parkur, tahmini yürüyüş süresi 3 saattir. Eğer çıkışı yani köye dönen yolu yakalayamaz iseniz, geri dönmeniz veya çıkış için ciddi yükseklikleri tırmanmanız gerekir, bu yüzden yerel rehber alınması gereklidir.

Bursa İznik Sansarak Kanyonu
Bursa İznik Sansarak Kanyonu
Bursa İznik Sansarak Kanyonu

Uzun parkur

Ancak, kanyon içinde, çıkış tabelasından güneye doğru, dere boyunca devam ederseniz, ilkinden çok daha zor olan uzun parkura girersiniz. Uzun parkur, zaman zaman dere yatağından saparak, yükselir ve sonrasında dik inişleri olan bir parkurdur ve köyün hemen dışındaki top sahasının yanında biter.

Uzun parkur, yani 7 km lik parkur, tahmini yürüyüş süresi 8 saattir. Ama daha önce de belirttiğim gibi, uzun parkur kesinlikle profesyonel ekipmanı olan ve bu işi bilenler tarafından yapılır.

Bursa Orhaneli

Bursa Orhaneli

Orhaneli ilçesinde, birçok kez bulundum. Çünkü: abim, uzun süre burada görev yaptı. Orhaneli denilince, aklıma gelen ilk olgu: boş bir arazide, muhteşem görüntüsüyle hemen dikkati çeken, Orhanevi Termik Santralıdır.

Özellikle, Santralın büyük ve uzun bacaları, bu bacalardan çıkan duman ve santralın sosyal tesisleri, burada öne çıkıyor. Bende santral lojmanlarında birkaç kez kaldım. Ancak son yıllarda Orhaneli denince bir başka yer dikkat çekmeye başladı, Sadağı kanyonu doğa severlerin ilgisini çekiyor. Sadağı kanyonunu mutlaka görmenizi öneririm.

Bursa Orhaneli

ULAŞIM

Orhaneli, bağlı bulunduğu il merkezi olan Bursa’ya 70 km. uzaklıktadır. Orhaneli-Harmancık arasındaki uzaklık: 38 km. Orhaneli-Tavşanlı arasındaki uzaklık; 74 km. Orhaneli-İstanbul arasındaki uzaklık: 302 km.

TARİHİ

MÖ.450 yıllarına inildiğinde, bölgenin bir piskoposluk merkezi olduğu görülür. O dönemlerdeki adı ise: Hadriani, Andraneia ve Adranos’tur. Kelime anlamı ise: Adranos yurdu. Daha doğrusu, Roma imparatoru “Hadrianus” adına kurulduğu  düşünülmektedir. Veya, burada bulunan “Hadriana” ismini taşıyan bir tapınak nedeniyle, yöreye bu ismin verildiği daha mantıklıdır.

1325 yılına gelindiğinde, yörenin, Orhan Bey’in komutanlarından Durdu Bey tarafından fethedildiği ve Osmanlılara geçtiği bilinmektedir. Fetihten sonra, Orhaneli kalesi yıkılmış ve yöreye, Durdu Bey’in yeri anlamında: Beyce ismi verilmiştir.

Ancak, halk arasında, yörenin ismi olarak, daha yaygın anlamda “Adırnaz” ismi kullanılmıştır.

1884 yılına gelindiğinde, yörede Belediye örgütü kurulduğu görülür.

1913 yılına gelindiğinde ise, yörenin Adranos olan ismi “Orhaneli” olarak değiştirilmiştir. 8 Temmuz 1921 tarihindeki Yunan işgali, 9 Eylül 1922 tarihinde sonlandırılmıştır.

Bursa Orhaneli

GENEL

İlçe merkezindeki kasabanın ismi: Beyce.

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 500 metredir. Yüzey şekilleri, genel olarak, dağlık bir yapıya sahiptir. Genel olarak, bölgenin büyük kısmı ormanlıktır. Bu nedenle: Bursa ve çevrede yaşayan insanlar, yörenin günübirlik piknik yerlerini yoğun olarak kullanırlar.

İklim: yörede, ılıman Akdeniz iklimi ve karasal iklim görülmektedir. Yani, bir geçiş iklimi var.

Yörenin ekonomik etkinliklerinin temelinde: tarım, hayvancılık, madencilik ve bunlara  dayalı işletme tesisleri bulunmaktadır. Madencilik alanında, özellikle: Kömür ve Krom İşletmeleri, mermer ve granit ocakları öne çıkmaktadır.

Kömür işletmelerinde üretilen linyit kömürü: Orhaneli Termik Santralında enerjiye dönüştürülmektedir. Bu tesislerde, yörede yaşayan yaklaşık 2500 kişi çalışmaktadır. Tarımsal üretimde, başı çeken ürünler: çilek ve vişnedir.

Bursa Orhaneli Termik Santralı

ORHANELİ TERMİK SANTRALI

Santral, ilçe merkezine 17 km. uzaklıkta, Karıncalı köyü yakınlarında Çalı düzü mevkiindedir. Santralın burada kurulmasının en büyük nedeni: santrala 6-8 km. uzaklıktaki, Gümüşpınar, Çivli ve Sağırlar bölgesinde bulunan düşük kaliteli linyit rezervleridir. Santral: 1992 yılında, enerji üretimine başlamıştır. Günümüzde, burada: 450 personelin görev yaptığı bildiriliyor.

Bursa Orhaneli Karagöz ve Hacıvat Festivali

KARAGÖZ VE HACIVAT FESTİVALİ

Karagöz: ilçe merkezine bağlı, Karakeçeli Türkmen oymağındandır. Bursa il merkezinde, Sultan Orhan tarafından, Ulu cami yaptırılırken: cami inşaatında, demirci ustası Karagöz ve taşçı ustası Hacı İvad, birlikte görev yapmışlardır. Bu iki usta: hem çalışırlar ve hem de, kendi aralarında şakalaşarak, çevrelerinde bulunanları güldürürlermiş.

Ancak, bu şakalaşmalar, caminin inşaatında gecikmeye neden olur. Bunun üzerine, Sultan Orhan: her iki ustanın idamına karar verir. Daha sonra yaptığına pişman olsa da, iş işten geçmiştir. Günlerce, üzüntüsünden göz yaşı döker.

Burun üzerine, Şeyh Küsten adında bir derviş: bir mum yakar, deve derisinden kestiği parça ile perde yapar ve Karagöz ile Hacıvat figürlerini, perdeye yansıtarak, onları konuşturur. Böylece: Karagöz ve Hacıvat’ın hayatı, nesilden nesle aktarılarak günümüze kadar gelir.

1991 yılından bu yana, yörede, her yıl, Haziran ayı içinde, Karagöz Festivali düzenlenmektedir. Bu festival etkinliklerinde: at yarışları, karagöz gölge oyunu gösterileri ve yağlı güreşler yapılır. Ayrıca: çeşitli konserler ve folklor gösterileri de düzenlenmektedir.

NE YENİR NE İÇİLİR

Bu yöreye yolunuz düşer ve yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: gapçıklı fasulye, mısır unundan yapılan kaçamak ve yine mısır unundan yapılan höşmelim deneyebilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Bursa Orhaneli Sadağı Kanyonu ve Kaya Hamamı
Bursa Orhaneli Sadağı Kanyonu ve Kaya Hamamı

Sadağı kanyonu ve Kaya hamamı:

Sadağı kanyonu: 2004 yılında Kültür ve Tabiat Kurulu tarafından 1’nci Derece Doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. 2013 yılında Tabiat Parkı statüsüne alınmış ve 2 sene sonra turizme açılmıştır.

Kanyon, Sadağı köyündedir. Bursa il merkezine 63 km, Orhaneli ilçe merkezine 9 km uzaklıktadır. Orhaneli ilçe merkezinde, Karagöz heykelinin karşısından girilen asfalt yolla gidilir. Serçeler köyü geçildikten sonra Sadağı köyüne ulaşılır.

Ulaşım kolay, özellikle kanyonu gösteren çok sayıda işaret tabelası görülüyor. Bir su kanalının kenarındaki yolu takip ederek kısa sürede kanyona ulaşılıyor. Kanyonun girişinde, küçük te olsa bir otopark bulunuyor.

Kanyon ismini, içinde bulunduğu “Sadağı” köyünden alır. “Sadağı” okların içine konulduğu meşin torba demektir. Sadağı bir Yörük köyüdür. Köy, yaz aylarında bahçe işleri sebebiyle boş ancak birkaç yaşlı Yörük köylüsü görülebilir.

Evet: gelelim kanyona. Kanyonun uzunluğu 12 km dir. Kanyon duvarlarında: bazı yerlerde yapanlar ve yapım tarihi belli olmayan insan ve hayvan tasvirleri görülmüştür.

Kanyonda: yürüyüş ve piknik yapmak için, özellikle hafta sonu ve tatil günlerinde gelen binlerce insan olmasına rağmen, kanyon içinde kirlilik görülmüyor.

Bursa Orhaneli Sadağı Kanyonu ve Kaya Hamamı

Yürüyüş yolu

Kanyonun içindeki yürüyüş yolu 1.7 km dir ve Kaya hamamına kadar devam eder. Yürüyüş toplam 2 saat kadar sürüyor.

Bu parkurda: ahşap köprüler ve merdivenler vardır. Nispeten güvenli bir hale getirilmişse de zikzaklar çizilerek ilerlenen kayalık dere yatağında yürümek oldukça zordur ve dikkat gerektirir. Yer yer 60 metre yüksekliği bulan kaya blokları arasında akan Sadağı deresinde, zaman zaman suya girerek ilerlemek gerekiyor. (Yani, buraya yürüyüşe gitmek isteyenler, su geçirmez ayakkabı götürmelidirler.)

Tüm bunların yanında, kanyonda tepelerden veya yan kaya bloklarından, aşağıya taş düşme olasılığı oldukça yüksek, yani dikkat etmek şart. Zaten, kanyonun birçok yerinde “Dikkat Taş Düşebilir” tabelaları göreceksiniz. Ayrıca kanyonda bir de gözlem kulesi var, bu kuleye çıkarak çevreyi gözleyebilirsiniz. Ancak yanınızda fotoğraf makinesi götürmek riskli, çünkü taşımakta sıkıntı olabiliyor.

Bursa Orhaneli Sadağı Kanyonu ve Kaya Hamamı

Yürüyüş

Buraya gidecekseniz, mutlaka hafta içinde gitmeye çalışın, çünkü hafta sonlarında çok kalabalık oluyor. Gerek yürüyüş ve gerekse ve genellikle piknik için geliniyor ve aşırı kalabalık oluyor. Piknik için gelenler, aşırı sıcak havalarda, buranın klima etkisi gösteren serin havasını tercih ediyorlar. Özellikle: Arap turistler oldukça yoğun, serinliği nedeniyle yoğun tercih ediliyor.

Evet: kanyona giriş ücretli, araç giriş ücreti 7.5 TL. kişi başı giriş ücreti ise 2.5 TL. dir. Akşam saat 18.00 de kanyon kapatılıyor, görevliler kanyonu içinde devriye yapıyorlar, yani emniyet tedbirleri alınmış, yine kanyon içinde tuvalet var.

Kanyonun ana girişi: Sadağı köyünün 1.5 km dışında, su bendinin ardından başlıyor. Kanyonun girişinde birkaç riskli bölge ve karşı kıyıya geçiş için basit tahta köprüler ve basit tahta geçişler yapılmış, bu tahta geçiş ve köprüleri kullanarak kanyonda yürümeye başlıyoruz.

Kanyonda ilerledikçe, tabanın granit kaplı olduğu görülüyor. Günümüzden milyonlarca yıl önce ortaya çıkan bu granit, yer altında 15 km derinde, bir zamanlar 10 bin derece ısıya sahip magma tabakasında oluşmuş ve zamanla katılaşan bu kayalar, aşınma ve tektonik hareketler sonucu yüzeye ulaşmıştır. Üzerinden binlerce yıldır su akan bu granit blokları oldukça kayganlaşmış.

Hatta: yürüyüş yolunun sonundaki kaya hamamındaki sıcak suyun da, bu tektonik hareketlere bağlı olarak yüzeye çıktığı sanılıyor. Devasa granit duvarların arasında akan, Sadağı deresinin akış yönünün tersine yürümeye devam ediyoruz. Özellikle ilk 1 km lik bölüm oldukça zor, zor kaya geçişleri var, bu kaya geçişlerinde, geçişlerin eğimlerinin  dereye doğru olması, bazı yerlerde geçişleri oldukça zorlaştırıyor.

Bazen düzleşen ve tamamen kayalarla kaplanan vadi tabanı yürümeyi kolaylaştırıyor ama bir den yine kaya geçişleri başlıyor. İlerledikçe vadinin eğimi artıyor ve belli yerlerde şelaleler oluşuyor. Yürürken yukarıdan düşmüş olan granit blokları da zorluk çıkarıyor, çünkü bu bloklar sivri köşeli, yani oldukça dikkatli olmakta yarar var.

Kanyonda yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüşten sonra, derenin sağ kıyısında, bir tente altında çıkan sıcak su kaynağı görülüyor. Tenteli bölümün hemen karşısında kaya hamamı var.

Bursa Orhaneli Kaya Hamamı

Kaya Hamamı

Kanyonun yürüyüş parkuru sonunda, Roma imparatoru Hadrianus’un karısı için yaptırdığı yer olarak bilinen “Kaya Hamamı” bulunur. MS 117-138 yılları arasında hüküm süren Hadrianus, çok gezmesiyle ünlüdür. Tüm Anadolu’yu gezen imparator, Bursa il merkezine 58 km uzaklıktaki Orhaneli ilçesindeki yerleşimi, avlak alan olarak kullanmak için kurdurmuştur.

Buranın ismi: zaman içinde: Hadrianus, Adranos, Adırnaz ve son olarak Orhaneli olmuştur. İmparator, bölgede avlanırken, ilçe merkezine 6 km uzaklıktaki bu su kaynağını bulur ve buraya cilt hastası olan karısını tedavi ettirmek için bir hamam yaptırır. Evet, bu kaynak günümüze kadar ulaşmış, halen 62 derece yani el yakacak sıcaklıktaki su çıkmaya devam ediyor.

Ama suyun fiziksel ve kimyasal özellikleri araştırılmamış, yani neye iyi geliyor net belli değil, sadece klasik rivayetler var, romatizmal hastalıklar, soğuk algınlığı ve kısırlık gibi rahatsızlıklara iyi geliyormuş. Öte yandan: bu kaynak, borularla hemen aşağıdaki jeotermal tesise taşınmıştır.

Evet, buradan yürümeye devam ettiğinizde, yaklaşık 30-35 metre sonra bir rampayı aşınca şelale ile karşılaşıyoruz.

Şelale

Kaya hamamından yaklaşık 300 metre sonra 3-4 metre yükseklikten dökülen bir şelale görülüyor. Şelalenin önündeki havuzda yüzebilirsiniz. Eğer yanınızda olta varsa, yörede küçük alabalık olarak isimlendirilen balıklardan tutabilir veya hazır satılan balık-ekmek yiyebilirsiniz.

Evet: kanyon burada bitiyor.

Bursa Orhaneli Karagöz Piknik Alanı

KARAGÖZ PİKNİK ALANI

Piknik alanıdır. Karagöz Festival şenlikleri de burada yapılıyor. Muhteşem güzel, büyük ve yemyeşil bir günübirlik piknik alanıdır.