Eskişehir Mahmudiye

Eskişehir Mahmudiye


Mahmudiye, Eskişehir-Afyonkarahisar karayolu üzerinde kurulmuş ve Cumhuriyetin ilanından sonra ilçe olmuş bir yerleşim yeridir. (Karayolu boyunda, 3.5 km. boyunca ilçe uzanmaktadır. )
Bunun yanında: Osmanlı döneminde günümüze kadar uzanan süreçte, buradaki hara, yani “Çifteler Harası” büyük öneme sahip olmuştur. Yani: Mahmudiye, tarihi ve turistik özellikleri olan bir yer değil. Burası: At yetiştiriciliği, haraları ve Arap atları ile öne çıkıyor.

Eskişehir Mahmudiye

ULAŞIM

Eskişehir-Konya karayolu, ilçe merkezinden geçer ve bu nedenle, yörenin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Mahmudiye, bağlı bulunduğu Eskişehir il merkezine, 51 km. uzaklıktadır.

TARİH

Tarihi süreç içinde, Hitit ve Frig yerleşimine uğrayan yörede, özellikle, Roma-Bizans dönemlerine ait kalıntılar bulunmaktadır.
Osmanlı döneminde ise, buranın, Osmanlı askeri güçleri için “at” yetiştirilen bir hara konumuna geldiği görülür. 1815 yılında, Sultan II. Mahmut döneminde, burada “Çiftlik-i Hümayun” kurulur ve burada: tarımsal faaliyetlerle birlikte, at ve koyun yetiştiriciliği önem kazanır. Zaten, bu nedenle, Sultan II. Mahmut isminden dolayı, yöreye “Mahmudiye” ismi verilmiştir.

Günümüzde, bu tesis “Anadolu Tarım İşletmeleri” ismini almış ve yarış atı yetiştirilen önemli bir merkez haline gelmiştir.
1880-1885 yılları arasındaki dönemde ise, Kafkasya’dan gelen Çerkezler, ilçe merkezine yerleştirilmişlerdir. Daha sonra ise, Bulgaristan ve Romanya’dan gelen göçmen vatandaşlarımız da, ilçe merkezine yerleştirilmişlerdir.

Yörede, 1940 yılında belediye teşkilatı kurulmuş ve 1954 yılında ilçe olmuştur.
Mahmudiye ilçesi, ismini: Osmanlı Sultanı. II. Mahmut’tan almaktadır. Yenilikçi yani ıslahatçı olarak bilinen Osmanlı sultanı: kumarcı Mustafa adıyla bilinen eşkiyayı 1804 yılında, bölgeden uzaklaştırarak, yörede, düzenli bir yönetim kurulmasına neden olmuş ve bu nedenle, yöreye, ismi verilmiştir.

Eskişehir Mahmudiye

GENEL

İlçe topraklarının kuzeybatı ve güneybatı bölümleri Seydisuyu vadisi ve bunu çevresinde uzanan tatlı eğimli bir araziden oluşmaktadır. Genel anlamda, arazi, dalgalı düzlükler şeklindedir. Bu geniş düzlüklerdeki rakım ise, 800 ile 1000 metre arasında değişir.

Merkezdeki rakım ise, 890 metredir. Akarsular değerlendirildiğinde ise, en önemli akarsu: ilçe merkezinden geçen “Seydisuyu” dur. Tüm uzunluğu 107 km. dir ve Sakarya nehrine karışır. Seydisuyu ırmağı: 1964 yılında taşmış ve 3 gün süresince, çevresine büyük zararlar vermiştir.

İlçe halkının temel ekonomik etkinliklerinin başında, tarım ve hayvancılık gelmektedir. Halkın, % 85’i çiftçilikle uğraşır. Tarım alanında en çok yetiştirilen ürün: buğdaydır.

1954 yılında, Türkiye Jokey Kulübü Pansiyon Harası: burada kurulmuştur Harada: safkan Arap atı yetiştiriciliği yapılmakta ve ayrıca yine atlar için pansiyonerlik hizmeti verilmektedir. 1750 dekarlık arazi üzerindeki harada: 640 dekarlık padok alanı, 6 adet kısrak ahırı, 1 adet aygır ahırı, 1 adet karantina ahırı, 1 adet laboratuvar ile yem depoları, atölyeler, idari binalar, su deposu, sulama havuzu ve küçük bir yarış pisti ile, 400 kişilik açık tirübin bulunmaktadır.

İklim düşünüldüğünde, yörede karasal iklimin hüküm sürdüğü görülür. Buna bağlı olarak yazları sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlıdır. Eskişehir ilçelerinden, en fazla yağış buraya düşer. Temmuz ve Ağustos aylarında ise, yağış oranları çok düşer.

Eskişehir Mahmudiye At Yetiştirme-Tigem

AT YETİŞTİRME-TİGEM

Merkez: Eskişehir-Mahmudiye-Çifteler-Afyonkarahisar kara yolu üzerindedir. Eskişehir iline, 50 km. Ankara iline 200 km. uzaklıktadır. Buranın en büyük özelliği, Mahmudiye ilçesinde yaşayanlara, iş imkanlarının yaratılmasıdır.
Evet, gelelim, buranın tarihi geçmişine: 1800’lü yıllarda, Erzurum yöresinden çıkıp, buraya gelen ve kumarcı Mustafa olarak bilinen şahıs: Osmanlı yönetimi tarafından; Çifteler yöresinde, mecburi ikamete tabi tutulur.

Bu bölgede kaldığı sürede; önceleri yöre halkıyla iyi ilişkiler geliştiren Mustafa, zamanla sahip olduğu arazileri iyice çoğaltır ve geniş arazisi üzerine kurduğu çiftlikte, tarım ve hayvancılık yapmaya başlar. Hatta: Çifteler-Sakaryabaşı mevkiinde, kendine büyük bir şato yaptırarak, burada ikamet etmeye ve çevresindeki halka, kötü davranmaya başlar. Yöre halkının bu durumu şikayeti üzerine, dönemin padişahı Sultan II. Mahmut; isyan eden kumarcı Mustafa üzerine askeri güç gönderir ve kumarcı Mustafa, 1815 yılında idam edilerek ortadan kaldırılır.

Kumarcı Mustafa’nın sahip olduğu çiftlikte ise, 1815 yılından sonra, Çiftlikat-ı Hümayün olarak: at, sığır ve koyun yetiştirilmeye başlanır. Özellikle: 1886 yılından sonra, burada, askeri birlikler için “at” yetiştirilmesi gündeme gelir. 1901 yılından sonra, Bağdat’tan getirilen safkan Arap atları, yetiştirilmeye başlanır. Atçılık faaliyetleri, safkan ve yarı safkan şeklinde yürütülmeye devam edilir. 1924 yılında, savaş yıllarında, hara yeniden kapatılır.

Atlar, Karacabey harasına gönderilir. 1934 yılında, buradaki hara yeniden kurulur. 1984 yılında ise, TİGEM’e bağlanarak, Çifteler Tarım İşletmeleri Müdürlüğü adını alır. Günümüzde, her yıl Mayıs ve Haziran aylarında, yetiştirilen atlar, açık arttırma ile satılmaktadır. Taylardan bazıları, 200-250 bin TL. kadar alıcı bulabilmektedir. Ayrıca: her yıl, Eylül ayında, yine burada at yarışları düzenlenmektedir.

GEZİLECEK YERLER

Mahmudiye yöresine yolunuz düşerse, burada tarihi ve turistik özellikleri ön plana çıkan herhangi bir yer bulunmadığını bilmeniz gerekiyor. Bu şirin ilçenin, maalesef turistik yönü yok.

Eskişehir tanıtımı.

 

Bursa Karacabey

Bursa Karacabey; Birçok kez bu yöreden geçtim. Karacabey yöresinden geçmemek mümkün mü. Birçok yolun üzerinde bulunuyor. Karayolu kıyısında, özellikle mevsimi geldiğinde birçok kuru soğan satıcısı görebilirsiniz. Bir de, Karacabey harası ve karayolu kıyısındaki bu harada gezinen atları görebilirsiniz.

Bursa Karacabey

ULAŞIM

Karacabey: Bursa-Balıkesir-Çanakkale-İzmir karayollarının kavşak noktasında bulunması nedeniyle, ulaşımda büyük önem kazanmaktadır. Yani: ülkemizde bu yörelerde yaşayan insanlarımız, mutlaka bir şekilde, buradan yani Karacabey’den geçmiştir.

Evet, Karacabey-Bursa arasındaki uzaklık: 66 km. Karacabey-Mustafakemalpaşa arasındaki uzaklık: 20 km. Karacabey-Mudanya arasındaki uzaklık: 70 km. Karacabey-Bandırma arasındaki uzaklık: 41 km. Karacabey-Çanakkale arasındaki uzaklık: 208 km. Karacabey-Balıkesir arasındaki uzaklık: 88 km. Karacabey-İstanbul arasındaki uzaklık: 309 km. Karacabey-Ankara arasındaki uzaklık: 440 km.

TARİHİ

Buradaki yerleşimin, MÖ.7’nci yüzyılda kurulduğu ve Misiler denen topluluğun, Miletepolis adında bir şehir kurdukları bilinmektedir.

Ancak, bu döneme ait ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Bilgiler, daha çok Bizans dönemine aittir. Bizans döneminde, yöre: Mihaliç olarak bilinmektedir.

Temmuz 1920 tarihinde, yöre, Yunanlılar tarafından işgal edilir. 6-7 Eylül 1922  tarihinde, Yunanlılar yöreden geri çekilirler. Ama, elbette arkalarında, büyük bir vahşet ve tamamen yakılıp-yıkılmış bir yer bırakarak çekilirler.

Bursa Karacabey

GENEL

Karacabey yöresinin, denizden yüksekliği, ortalama 24 metredir. Bölgenin her iki yanındaki çukurlara göller yerleşmiştir. Bu göller, doğuda Uluabat ve batıda Manyas gölüdür. Marmara kıyıları hariç, bölge çıplak ve hava akımlarına açıktır.

İklim: Akdeniz ve Karadeniz iklimi arasında bir geçiş iklimi hakimdir. Buna bağlı olarak, Akdeniz’deki gibi, yazlar kurak ve sıcak olmaz. Kışlar ise, ılık ve yağışlıdır. Çevreye göre, yağışlar daha azdır.

Bursa Karacabey

KARACABEY SOĞANI

Karacabey, ülkemizde büyük çaptaki soğan üretimi nedeniyle, soğan ambarı olarak değerlendirilmektedir. Burada yetiştirilen soğan: acılığı, yemek pişirilmesi sırasında kaybolması nedeniyle, özellikle tercih edilmektedir. Özel iklim koşulları isteyen soğan üretimi, buranın uygun olması nedeniyle, yoğun olarak yapılmaktadır.

MİHALIÇ PEYNİRİ

Bu peynir  türü, ilk olarak Karacabey yöresinde üretildiği için, bu ilçenin eski ismi olan “Mihalıç” adını almıştır. Yaklaşık 200 yıllık bir geçmişi söz konusudur. İlk olarak, Osmanlı döneminde, Karacabey harasının bulunduğu yörede, hayvancılıkla uğraşan, göçmenler tarafından üretildiği bilinmektedir.

İlk yapıldığında, yalnızca koyun sütünden yapılmasına rağmen, günümüzde: inek-koyun-keçi sütü karıştırılarak yapılmaktadır. Kendisine has kokusu ve lezzeti bulunmaktadır. Sert ve dayanıklıdır.

Besleyici özelliği de vardır. Delikli bir yapı göstermektedir. Zaten almayı düşünürseniz: iri gözenekli ve daha şişkin yani kabarmış olanları tercih etmelisiniz. Aynı zamanda, açıkta satılanları kesinlikle tercih etmemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Yöreden, yukarıda sözünü ettiğim gibi, Mihalıçcık veya kelle peyniri satın alabilirsiniz. Ayrıca: mevsiminde gittiğinizde, zaten bütün kara yolu boyunca da görebileceğiniz üzere, kuru soğan satın alabilirsiniz. Çünkü, burada satılan kuru soğan, gerçekten o geleneksel acı tadı taşımıyor. Yani, tatlı kuru soğan.

KONAKLAMA

Öğretmenevi               Tabaklar Mah. Park Cad. Terminal karşısı.                224-6764903

GEZİLECEK YERLER

Bursa Karacabey İmaret Camii

İMARET CAMİ

İlçe merkezindeki cami, Karacabey Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapılış tarihi ise: 1456-1457 yıllarıdır. Yapıda: 9 kubbe, iki kapı ve bir minare var. 1853 yılındaki deprem, işgal yıllarındaki Yunan tahribatı sonucu kullanılmaz hale gelen cami: 1971-1972 yılları arasında restore edilerek: 1980 yılında yeniden kullanılır hale getirilmiştir.

Minare altındaki kubbe altında, Karacabey’in mezarı var. Karacabey türbesi ise, caminin bahçesindedir.

Bursa Karacabey Uluabatlı Hasan Anıtı

ULUABATLI HASAN ANITI

İlçe merkezine bağlı, Apolyont gölünün kuzeybatı kıyısındaki Uluabat köyünde: yani Uluabatlı Hasan’ın doğduğu köyde, İstanbul’un fethinin 500. yıl dönümü sırasında yaptırılmıştır.

Uluabatlı Hasan: İstanbul’un fethinde, surların üzerine çıkan ilk Türk askeri olarak önem kazanmıştır. Köydeki heykel: heykeltıraş Metin Yurdanur tarafından yapılmıştır. 13 metre yüksekliktedir.

Bursa Karacabey Issız Han

ISSIZ HAN

Bursa-Karacabey yolu üzerinde, ilçe merkezine 5 km. uzaklıkta, Uluabat gölü kıyısında, Seyran köyündedir.

Yapı: Yıldırım Beyazıt döneminde; yaptırılmıştır. Yapı: dikdörtgen planlıdır ve dış yüzü, iki sıra yontma beyaz taş ile yapılmıştır.

Üst bölüm ise, kiremit örtülüdür. Cephesi, göle bakar. Kapısının güzelliği ve kitabesi, özellikle görülmeye değerdir. Kapıdan girildiğinde: sağ ve solda, birer oda ve birer salon bulunmaktadır.

Issız han: Osmanlı döneminin ilk mimari kervansaray modeli olarak önem kazanmaktadır.

Bursa Karacabey Baba Kuruş At Mezarı

BABA KURUŞ AT MEZARI

Karacabey harasındadır.

Baba Kuruş: yöreye, Suriye’den getirilmiş ve “Arap Atı” yetiştirmesinde kullanılmış bir aygırdır. Karacabey harasında yaşadığı 11 yıl boyunca, 141 tay alınmıştır. Babakuruş isimli bu atın, Türk at sektörüne katkıları nedeniyle, kendisi adına, bu at mezarı yaptırılmıştır.

60 yıllık bu mezarın taşında, atın anası ve babasının isimleri de yazılı. Doğum ve ölüm tarihleri ise: 1928-1950. Aslında burada iki ata ait mezarlar var. Baba Sad ve Baba Kuruş: Türk at sektöründe unutulmaz yeri olan atlardır. Bunlar: 1932 yılında, Büyük önder Atatürk’ün emriyle, 24 bin Fransız Frangı verilerek satın alınmışlardır.

Türk yarış tarihinin en büyük ve efsanevi atları olarak tanınıyorlar. Çünkü, onların soyundan gelen atlar, yarış pistlerinde fırtına gibi, uzun yıllar estiler.

Bursa Karacabey Mikhael Archestrategos Kilisesi

MİKHAEL ARCHESTRATEGOS KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı, Eski Karaağaç köyündedir.

Kilise yapısı: 1843 yılında yaptırılmıştır. Ancak, 16’ncı yüzyılda, burayı ziyaret eden gezginler, yörede: St. Mikhael adına adanmış kilise bulunduğundan söz ederler. Hatta: 18 ve 19. yüzyıllarda, yine St. Mikhael adına, bölgede panayırlar düzenlendiği bile yazılmıştır. Yapının duvarları: moloz taş, devşirme antik taş parçaları ve tuğladan yapılmıştır. Kilisenin: kuzey, güney ve doğu duvarlarında küpler bulunmuştur.

Bursa Karacabey Kurşunlu-Manastır

KURŞUNLU-MANASTIR 

Kurşunlu köyünün, ilçe merkezine uzaklığı: 40 km.  dir. Bursa il merkezine uzaklığı ise, 105 km. dir.

Burada, Osmanlı döneminde, bir Rum köyü varmış. O zamanlar, burada “kurşun” madeni işletiliyormuş ve bu yüzden bu isim verilmiş.

Bizans ve Osmanlı dönemlerinde: buradaki manastırda rahibe yetiştirildiği, halkın: bağ-bahçe ve özellikle zeytincilik işleriyle uğraştığı bilinmektedir. Yani, burada yaklaşık 600 yıl boyunca, Osmanlı himayesinde Rumlar yaşamıştır. Ancak: Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, bu Rumlar, yurdun diğer yörelerinde olduğu gibi, ayaklanmışlar ve yöredeki Müslüman halk üzerinde baskı kurmaya başlamışlardır.

Yunan işgalinde ise, Yunan birliklerine her türlü destek ve yardımı yapmışlardır. Ancak: Yunan işgalinin bitirilmesinden sonra, elbette, korkarak yöreyi terk etmişlerdir. 1923-1933 yılları arasında boş kalan köy: 1933 yılındaki mübadele sonucu Anadolu’ya gelen göçmenler tarafından yeniden canlandırılmıştır.

Bursa Karacabey

Evet, köyün tarihinden bir nebze söz ettikten sonra, günümüze gelelim. Bugün, burada tarihi bir kalıntı var. Manastır. Manastır: her ne kadar bilinçsizce tahrip edilmiş olsa da, sütun başları ve bazı kalıntıları görülebiliyor.

Bunun dışında: köy sahillerinde, deniz ve ormanın iç içe olması, buraya ayrı bir güzellik katıyor.

Siz: yöreyi ziyaret ederseniz, buraya günübirlik bir gezi yapabilirsiniz.

BOĞAZ-YENİKÖY

İlçe merkezine 30 km. uzaklıkta, Marmara denizi kıyısındadır. Buradaki kumsalda: deniz ve ormanın yeşilliği birleşiyor. Tam bir tabiat harikası yer. Günübirlik geziler için uygun.

MALKARA

Boğaz-Yeniköy bölgesinin biraz ilerisinde, bir sayfiye yeridir. Burada da: orman, deniz, kumsal ve güneş bir arada. Yine, tam bir tabiat harikasıdır. Ancak, burada birçok yazlık konut yerleşimi bulunuyor. Aynı zamanda, yörenin eğlence ve dinlenme merkezidir. Özellikle, yaz aylarında cazibe merkezi haline geliyor.

Bursa Karacabey Uluabat Kuş Cenneti

ULUABAT KUŞ CENNETİ

Bursa-İzmir kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 14 km. uzaklıktadır. Bursa il merkezine ise 55 km. uzaklıktadır. Apolyont yani Uluabat gölünün kuzeybatısındaki bir körfez alanında: sazlıklardan oluşan bir bölgedir.

Kuş cenneti: 1974 yılında kurulmuştur. Günümüzde, burada halen: 200’den fazla bitki türü ve 50’den fazla kuş türü bulunmaktadır. Ziyarete açıktır. Burayı ziyaret ederseniz: burada yetiştirilen tavus kuşları, sülünleri görebilirsiniz. Kuş cıvıltıları içinde ve güzel manzarayı izleyerek, zaman geçirebilirsiniz.

Bursa Karacabey Tigem-Karacabey Harası

TİGEM-KARACABEY HARASI

Bursa-İzmir kara yolunun 78’nci  km. dedir. Kara yolu üzerinde ilerlerken, kenardaki yemyeşil alanlarda, serbestçe dolaşan atları görebilirsiniz.

Ülkemizin en köklü ve büyük tarım işletmesidir. Kuruluşu: Osmanlı dönemine kadar inmektedir. 1926 yılında, TBMM tarafından kabul edilen bir kanun ile, Karacabey Harasına dönüştürülmüştür.

Bursa Karacabey Tigem-Karacabey Harası

Önceleri: at ve sarayın hayvansal ürün ihtiyacını karşılamak amacı güdülürken, 1926 yılından sonra: safkan Arap atı üretimine yoğunlaşılmış ve başarılı çalışmalar yapılmıştır. 1983 yılından sonra ise, damızlık hayvan yetiştiriciliği yanı sıra, bölge şartlarına uygun hububat, ayçiçeği, mısır ve yem bitkilerinin tohumlarının yetiştirilmeye de başlanmıştır.

Bunların yanında: burada, Türkiye Jokey Kulübü atları için, Pansiyon Hara görevi yürütülüyor. Ülkemizin, en büyük safkan İngiliz cinsi yarış atları, burada yetiştiriliyor.

Harada, toplam 790 adet at barındırmak mümkündür. Atlar: padok ismi verilen ve çevresi borularla sınırlandırılmış otlak alanlara çıkarılıyorlar. Bu padokların yüzölçümü de, bir hayli büyük olmasıyla dikkat çekiyor. Zaten, yukarıda da sözünü ettiğim gibi, kara yolu kenarında, git git bu yeşillik padok alanları devam ediyor.

Şanlıurfa Ceylanpınar

Şanlıurfa Ceylanpınar

Şanlıurfa ilinin, Viranşehir üzerinden ulaşılan, Akçakale ilçesi gibi Suriye ile sınır kapısı bulunan ilçesidir.

Hatta: ilçe topraklarının sınır çizilmesiyle ikiye bölündüğü, ülkemiz tarafında kalan topraklara “Ceylanpınar” denildiği, Suriye tarafında kalan ilçeye ise “Ra’s Al Ayn” ismi verildiği bilinir.

Evet, burada tarihi ve turistik özellikleri olan herhangi bir yer ve etkinlik bulunmuyor. Yani, gezmek için buraya gitmek gerekmiyor. Burada: herhangi bir turistik etkinlik yok.

ULAŞIM

Ceylanpınar, bağlı bulunduğu Şanlıurfa il merkezine 141 km. uzaklıktadır. Buraya: Viranşehir üzerinden ulaşılır ve başkaca bir ulaşım yolu bulunmamaktadır. Ama bu yol, dümdüz olması, hiç viraj bulunmamasıyla önem kazanır.

Ceylanpınar ile Viranşehir arasındaki uzaklık: 50 km. Ceylanpınar ile Kızıltepe arasındaki uzaklık: 70 km. İlçe merkezini, doğudan Mardin şehrine ve batıdan Gaziantep şehrine bağlayan demiryolu mevcuttur.

TARİH

MÖ.14’ncü yüzyılda Mitanni krallığına bağlı olan yöre, daha sonra Asurlular tarafından ele geçirilir. Bu dönemde, yörenin ismi “Riş Ayna” yani Süryanice “Reş Ayna” olarak bilinmektedir. Bu isim, sonraki dönemlerde, Arapçaya “Ra’s el-Ayn” yani “Kaynakbaşı” olarak geçer ve günümüze kadar gelir.

Evet, bölge: 639 yılında Şam orduları tarafından ele geçirilir. 959 yılında ise, bu kez Bizans imparatoru I. Ioannes yağma ve talan ederek bölgeyi alır.

1394 yılına gelindiğinde ise, bu kez, Suriye seferine giden Moğol imparatoru Timur, burayı yağma ve talan eder.

1921 yılında ise, Türkiye-Suriye sınırı çizilirken, bölgedeki ceylanların çokluğu nedeniyle, yöreye “Ceylanpınar” ismi verilmiştir.

1981 yılına gelindiğinde, yöre ilçe olur. Ceylanpınar ismi: Habur çayı ve kaynak başına, su içmeye gelen ceylanlardan alınmıştır.

Buranın tarihi geçmişinde ilginç bir olay var. 1980’yi yıllarda, Rusya, Afganistan’ı işgal edince, bir kısım Afgan vatandaşı ülkemize sığınır. Bunlar için, Ceylanpınar ilçesi girişinde “Evrenpaşa” isimli bir köy kurulur.

Bu köyde, kendilerine verilen topraklarda: tarım ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağlayan bu Afgan kökenli vatandaşlar, günümüzde de ilginç görünümleriyle dikkat çekerler. Evrenpaşa köyü, hemen ilçe girişinde sağ taraftadır.

Şanlıurfa Ceylanpınar

GENEL

Ceylanpınar bölgesinin topraklarının, yaklaşık % 90’lık bölümü tarıma elverişlidir. Yörede, derin su kuyularının açılmasıyla, sulu tarım olanakları artmış ve tarımsal verim yükselmiştir.
İlçe sınırları içindeki toprakların büyük kısmı: Tarım İşletmelerine aittir.

Ceylanpınar Tarım İşletmeleri: yaklaşık 50 yıldır, bölgede yaptığı yatırımlar, bilgi ve deneyim ile, tam bir tarımsal üretim merkezi haline gelmiştir. Tarımsal alanda, özellikle: buğday, mercimek, pamuk, mısır, yonca, tohumluk fığ, nohut ve bahçe kültür bitkileri üretilmektedir.

Tarımsal anlamda: Siirt yöresinde yetiştirilen Antep fıstığı üretimi yaygındır.

Hayvancılıkta ise: sığırcılık, koyunculuk ve ceylan besiciliği yapılmaktadır.

Özellikle, nesli tükenmekte olan ceylanlar koruma altına alınarak, sayılarında artış sağlanmaya çalışılmaktadır.

Bölgede: Akdeniz iklimi ve güneydeki çöl ikliminin karasal etkileri hakim olup, buna bağlı olarak yazları çok sıcak ve kurak, kışları ise serin geçer.

Özellikle: Atatürk Barajının faaliyete geçmesiyle, yörede nem oranında artış olmuş, gece ve gündüz sıcaklık farkları yükselmiştir.

Evet, Ceylanpınar, ülkemizin en sıcak yerlerinin başında gelmektedir.

Şanlıurfa Ceylanpınar Çiftliği

 

CEYLANPINAR ÇİFTLİĞİ

1.7 milyon dekarlık büyüklüğü ile, dünyanın en büyük çiftliklerinden biri olarak değerlendirilmektedir.

Arazinin boyutlarını anlayabilmek için, şöyle söylenebilir. Uzunluk: 60 km. ve genişlik 30 km. olan bir dikdörtgen veya İstanbul ilinin tümünün üçte biri de denilebilir. Ancak, bu arazinin bir kısmı günümüzde mayın kaplıdır.

1937 yılında Atatürk eliyle kurulan bu çiftlik yani Devlet Üretme Çiftliği: gerek demir yolunun bulunması ve gerekse yöre insanının buradaki iş gücüne katkısı nedeniyle, çiftlik bölgenin gelişiminde büyük etkinlik göstermiştir.

Özellikle: 1943 yılına gelindiğinde: daha sonra Devlet Üretme Çiftliği adını alan kurum: biraz önce de belirttiğim gibi, Ceylanpınar yöresinin gelişimini sağlamıştır.

Yöre topraklarının büyük kısmı çiftlik idaresine aittir. Bunun sonucunda: gerekli bilgi ve deneyimle bu topraklar üzerinde yoğun tarım üretimi yapılmaktadır.

Ayrıca, hayvancılık ta yapılmakta olup, özellikle nesli tükenmekte olan ceylanların üretimi ve sayılarının arttırılmasına yönelik faaliyetler sürdürülmektedir.

Adını işletmeye veren ceylan neslinin tükenmemesi için, ilk olarak 1978 yılında ceylan üretimine başlanmış ve günümüzde 1500 çift ceylan yaşamaktadır.

Ülke içinde, ceylan üretimi yapmak isteyenlere, buradan erkek ve dişi ceylan satışı yapılmaktadır.

İlçe topraklarının büyük kısmının çiftlik idaresine ait olması nedeniyle, bu durum yöredeki insanlar için iş olanakları yaratırken, öte yandan köylerin sayısının az olmasına neden olmuştur.

Yöre halkının büyük bölümü: Tarım işletmelerinde daimi ve geçici işçi olarak çalışmaktadırlar.
Ceylanpınar ile ilgili, ilginç bir not sunmak istiyorum.

1921 yılında Ankara Antlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı çizilirken: ceylanlar ülkemiz tarafında, pınar ise Suriye tarafında kalır.

Ceylanlar, uzaktan hep pınara bakarlar. Daha sonra, ülkemizdeki bölümde de ceylanlar için bir pınar yapılır ama, onlar, hep eski pınara bağlılıklarını devam ettirirler ve oraya bakmayı sürdürürler.

CEYLANPINAR MESLEK YÜKSEK OKULU

Harran Üniversitesine bağlı olarak kurulan Meslek Yüksek Okulunda: bilgisayar, muhasebe ve ziraat branşlarında eğitim verilmektedir.