Antalya Muratpaşa

Antalya Muratpaşa

Muratpaşa ilçesi, Antalya ilinin tam merkezindedir.

TARİHİ

İlçe ismini, yapım tarihi 1570 yılı olan Muratpaşa Camisine adını veren Karaman Beyi Murat Paşa’dan almıştır. Antalya’nın ilk yerleşim yeri olan “Kaleiçi”, ilçe sınırları içerisindedir. Bu yüzden, ilçede birçok tarihi eser bulunmaktadır. Muratpaşa ilçesinin tarihi, aynı zamanda Antalya ilinin tarihidir. Muratpaşa, 2008 tarihinde yürürlüğe giren kanun ile, Antalya Büyükşehir Belediyesi il sınırları içerisinde merkez ilçe niteliği taşıyan 5 yeni ilçeden birisidir.

Antalya Muratpaşa

GENEL

İlçe, 20 km sahil kıyı bandına sahiptir. İlçenin güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Kepez, batısında Konyaaltı ve doğusunda Aksu ilçeleri bulunur.

GEZİLECEK YERLER

Antalya Muratpaşa Camisi

MURATPAŞA CAMİSİ

İlçe merkezinde, surlar dışında Kazım Özalp Caddesindedir. Çarşı içindeki meydandadır.

Cami, Sadrazam Kuyucu Murat Paşa tarafından, 1570 yılında yaptırılmıştır. Osmanlı tarihinde, aynı dönemde iki tane Murat Paşa bulunduğundan, camiyi hangisinin yaptırdığı konusunda net bilgi yoktur. Ancak Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yazdıkları dikkate alınarak caminin Karaman Beyi Murat Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir.

İlk yapıldığında: camide bir imaret ve medrese bulunduğu bilinmektedir. Ancak: bunlar yani imaret, han ve medrese günümüze ulaşmamıştır. Caminin inşasında devşirme malzeme kullanılmıştır. Özellikle, son cemaat yerinin arkasındaki sütunlar ve onların korint nizamına göre yapılmış olan başlıkları, yapıdaki en önemli devşirme malzemelerdir.

Yüksek kubbesi, on kenarlı kasnak üzerine oturur. Son cemaat yeri, sivri kemerli ve üç kubbelidir. Sütunları renkli taşlarla süslenmiştir. Caminin bahçesinde asırlık çınar ağaçları bulunmaktadır. Minare: kuzeybatı köşededir. Minare: 1913-1914 yılları arasında inşa edilmiştir. Kesme taştan yapılmıştır. Silindirik gövdelidir, iki şerefeli ve kurşun külahlıdır. Bundan önceki eski minarenin ise, tek şerefeli olduğu bilinmektedir.

Antalya Muratpaşa Karatay Medresesi

KARATAY MEDRESESİ

Kaleiçinde Tuzcular Mahallesi Karadayı Sokaktadır.

Günümüze kalıntı halde ulaşmıştır. Batı cephesinde taç kapısı bulunur. Kapı: sokağa açılan cephesi sivri kemer gözünden ibaret bir eyvan halinde tasarlanmıştır. Basık kemerli kapı aralığından: sivri beşik tonozla örtülü giriş eyvanı vasıtasıyla, avluya girilir. Avlu: dikdörtgen planlıdır, kuzey-güney yönünde uzanır. Taç kapıda bulunan kitabeye göre: yapı, Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus zamanında ve 1250-1251 yıllarında inşa edilmiştir.

Antalya Muratpaşa Karatay Medresesi

Yapıyı yaptıran: yani banisi: aynı yıllarda Atabek olan ve Saltanat Naipliği yapan Celaleddin Karatay’dır. Ünlü vezir: Konya’daki medresesi için, 1253 yılı Mayıs ayında düzenlenen vakfiyesinde: Antalya’daki yapıya atfen “Antalya yolu üzerinde, cami bulunan kalenin dışında yaptığı Darü-Süleha” denilmiştir. Yani, bu yapının inşası, kale dışında gerçekleşmiş ve Kale içindeki yapının taç kapısının da muhtemelen yıkılmış olan eski yapının bir hatırası olarak sökülüp şimdiki yerine nakledildiği düşünülmektedir.

Antalya Muratpaşa Oyuncak Müzesi

OYUNCAK MÜZESİ

Müze: Kaleiçi bölgesinde Yat Limanındadır. Adını bahçesindeki üç palmiyeden alan bir handadır. İstanbul ve İzmir ardından ülkemizde açılan 3’ncü oyuncak müzesidir. Müzenin kuruluşuna şair ve yazar Sunay Akın öncülük etmiştir. Kendisi, Türkiye’nin ilk oyuncak müzesi olan “İstanbul Oyuncak Müzesi” nin de kurucusudur. Müzenin tasarım ve dekorasyonunu ise, sahne tasarımcısı Ayhan Doğan yapmıştır.

Antalya Muratpaşa Oyuncak Müzesi

Müze 23 Nisan 2011 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müzede 3 bin civarında oyuncak bulunmaktadır ve bu oyuncaklar yerli ve yabancı üretimli oyuncaklardır. Bu oyuncaklar: 1860 ile 1980 yılları arasındaki dönemlere aittir ve antika değeri taşırlar. Müzeye ilk girdiğinizde: müzenin de sembolü olan kağıttan bir gemi karşılıyor. Bu kağıt gemi, tarihi liman ile örtüşmektedir. Daha sonra: sizleri Nasreddin Hoca ve eşeği karşılar, sonrasında Kül kedisi ve balkabağı arabası, Red Kit, Daltonlar, Micky Mouse, Şirinler, Keloğlan, Temel Reis gibi birçok film ve masal kahramanı müzede görülebilir. Evet bu müze çocuklar kadar anılarını canlandırmak isteyen büyükler için de oldukça uygundur.

Antalya Muratpaşa Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi

SUNA-İNAN KIRAÇ AKDENİZ MEDENİYETLERİ ARAŞTIRMA MERKEZİ

Antalya Muratpaşa Kaleiçi Müzesi

Kaleiçi Müzesi

Suna ve İnan Kıraç: eski Antalya merkezi olan Kaleiçi bölgesinde, korunması gereken kültür varlığı olarak tescilli, iki bina satın alınmış ve 1993-1995 yılları arasında restore edilerek müze yapılmış ve 18 Mayıs 1996 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müze: geleneksel Antalya Evi ve Aya Yorgi kilisesi olmak üzere iki binayı kapsamaktadır.

Antalya Muratpaşa Geleneksel Antalya Evi

Geleneksel Antalya Evi

Müzenin birinci bölümüdür. Burası: 19’ncu yüzyıla ait geleneksel Antalya evinin iki katlı bir örneğidir. Bu kısımda, Türk kültüründen geleneksel sahnelerin mizansenleri sergileniyor. Müze olarak düzenlenen ev, 19’ncu yüzyılda inşa edilmiştir. Dış sofalı, iki katlıdır. Aya Yorgi Kilisesiyle aynı avluyu paylaşır. Girişte ziyaretçiyi eski Antalya evlerinin vazgeçilmez günlük yaşam alanı olan mozaik zeminle karşılar. Konyaaltı kıyısından toplanmış çakıl taşlarının, özel bir harç üzerine yerleştirilmesiyle oluşturulan bitkisel ve geometrik bezemeli bu mozaikler, aynı zamanda çakıl taşları arasında gün boyu kurumadan kalabilen ıslaklık sayesinde, kentin sıcak iklim koşullarında istenilen serinliği sağlar.

Antalya Muratpaşa Aya Yorgi Kilisesi

 Aya Yorgi Kilisesi

Müzenin ikinci bölümüdür. Kaleiçi’nin anıtsal nitelikli kültür varlıklarındandır. Bu kısımda Suna-İnan Kıraç Koleksiyonuna ait Çanakkale seramikleri sergilenmektedir.

Kilise: Kaleiçi bölgesinde bulunan 5 Ortodoks Rum kilisesinden bir tanesidir. Doğu giriş kapısı üzerinde bulunan Aya Yorgi’nin ejderhayı öldürme sahnesinin de yer aldığı mermer yazıtın Karamanlıca adı verilen Yunan alfabesiyle Türkçe yazılmış bölümleri ilgi çeker. Bu yazıtta, kilisenin 1863 yılında yapıldığı yazılıdır. 1920’li yıllardaki nüfus mübadelesi sonucunda, kilise cemaatini kaybeder ve uzun süre depo olarak kullanılır. Bu dönemde bazı eklentiler harap olur. Özgün ahşap elemanlar yok olur. Bina 1991 yılında Suna ve İnan Kıraç tarafından satın alınır ve iki yıllık restorasyon çalışmasının ardından 1996 yılında Kaleiçi Müzesinin bir sergi salonu olarak ziyarete açılır. Kilisede, Azizin büyük bir ikonası asılıdır. Mahallenin Rum sakinleri, bazı gecelerde Azizin atının nal seslerini duyduklarını iddia ederler. Antalyalı Rumlar, Aya Yorgi’ye çok önem verirler. Yortusunda, kilisede dini tören düzenlenir, isim gününde sabahlara kadar dualar okunur. Rum çocukları: ağızlarında veya dişlerinde bir ağrı hissettiklerinde bu kiliseye gelirler, dış kapısının halkalarını, mandallarını iyileşmek için ısırırlar.

Antalya Muratpaşa Antalya Lisesi

ANTALYA LİSESİ

Atatürk Caddesi üzerindedir.

Antalya ilinin bilinen ilk eğitim ve öğretim kurumudur. Lisenin bulunduğu bina: 1889 yılında, bakkal iki kardeş tarafından, ev olarak yan yana iki tane iki katlı yapılmıştır.

Antalya Muratpaşa Antalya Lisesi

1891 yılında, binalar eğitim kurumuna çevrilmiş ve Antalya Lisesi’nin ilk hali bunlardır. 1932 yılında, eğitim kurumu, Antalya Lisesi ismini almıştır. Lisenin içinde, Cumhuriyet Müzesi bulunmaktadır. 1940 yılından itibaren öğrenci sayısının artmasıyla ihtiyacı karşılamak için üç ayrı blok ilave edilmiştir.

Antalya Muratpaşa Falez Parkı

FALEZ PARKI

Falez oluşumları, yerine göre 14 metreden 25 metre derinliğe kadar iner. Daha sonra dip yapısı yerini kumluğa ve mil tabakasına bırakır. Bu yüzden enteresan noktalar, ilk 20 metre civarındadır. Daha ileri gitmek çölde gezinti yapmak gibidir. Konyaaltı’na inen varyantın altında kayalık kesim 25 metreye kadar iner ve suyun altındaki falezleri ve üzerindeki canlı yaşamı görmek mümkündür.

Antalya Muratpaşa Düden Kıyı Şelalesi

DÜDEN KIYI ŞELALESİ

Düden kıyı şelalesi: Lara Plajı yolu üzerindedir.

Yemyeşil Düden Parkı içinden akar, parkın içinden geçtiği yerde, hemen kıyısında kafeler bulunur. Şelale: yaklaşık 40 metre yükseklikteki falezlerden denize dökülür. Dökülürken oluşan görüntü muhteşem güzeldir ve şehrin birçok yerinden görülebilir. Hatta, gezinti tekneleri şelalenin denize döküldüğü yere gezi düzenler.

 

Antalya Muratpaşa Yat Limanı

DİĞER GEZİLECEK YERLER

Muratpaşa ilçesi sınırları içerisinde kalan:

Cam Piramit

Yivli Minare

Kale içi ve Yat Limanı

Kesik Minare ve Hıdırlık Kulesi

Hadrian Kapısı-Üç kapılar

Antalya Müzesi

Terracity Alışveriş Merkezi

Doğu Garajı Attaleia Nekropolü

Yine bu sitede, daha ayrıntılı gezi yazıları şeklinde bulabilirsiniz.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Antalya Doğu Garajı Attaleia

Antalya Doğu Garajı Attaleia

Sanırım birçok Antalyalı uzun yıllar şehrin en iyi bilinen yeri olan “Doğu Garajı” mevkiindeki açılan büyük temel çukurunun yine uzun zamandır aynı şekilde kalması ve burada antik döneme ait bir kısım kalıntılar bulunduğunu bir şekilde öğrenmişlerdir. İşte, bunu merak edenler için, ayrıntılı bilgiler aşağıdadır:

1980-1999 yılları arasında bu çevrede ortaya çıkarılan 82 antik mezar ve çok sayıda eser: Büyükşehir’in AVM projesinin Attaleia Nekropol alanı içinde olduğunu ortaya koymuştu. Antalya Koruma Kurulu da, 1992 yılında Nekropol alanındaki yeni yapılarda vize alma aşamasında, Antalya Müze Müdürlüğünün görüşünün alınmasını zorunlu tutmuştu.

Antalya Doğu Garajı Attaleia; Ama nekropolü Sit ilan etmemişti. Büyükşehir, imar planında park olan 8000 metre karelik (1976 yılından bu yana kullanılan Halk Pazarı) nekropol alanı ile kuzeyindeki 13 dönümlük ticari alanı (Eski Doğu Garajı) birleştirerek, inşaat iznini 50 bin metre yaptı. Bu alanda yapılacak AVM için Mimarlar Odası koordinasyonunda 2005 yılında yapılan yarışmada, Ömer Ozan Erkal’ın projesi birinci seçildi.

Ancak ne plan tadilatlarında ne de yarışma bilgi notlarında Antalya nekropolü hiç anılmadı. AVM projesi: halk pazarı bölümündeki nekropol üzerine yerleştirildi ve yarışma jürisi de bunu sorgulamadan kabul etti.

Bu durumları izleyen yerel basın organı “Son Nokta Dergisi” bu sarada “Doğu Garajı Sit Alanı Olmalı” kampanyası başlattı. Çünkü 1999 yılına ait kazı raporunda Müzenin Büyükşehir ve Koruma Kurulunu “buranın Attaleia mezarlığı” olduğu konusunda uyardığı öğrenilmişti.

Burada yapılacak bir kazı ile, binlerce yıllık mezarlar ortaya çıkarılacaktı. Ancak “Sit” uyarısını dikkate almayan Büyükşehir yap-işlet-devret yöntemiyle 2007 yılında açtığı AVM ihalesini bir firmaya verdi ve firma 2 Mart 2008 günü Antalya Nekropolünde iş makinalarıyla temel kazısına başladı.

Antalya Doğu Garajı Attaleia; Bu temel kazısının üçüncü gününde; iş makinalarından birinin tekeri derin bir mezar odasına düştü. Aynı anda bazı yerlerde dört metreye varan mezarları dahi kazıyan iş makinaları, nekropolü yok edemeyince firma ve Büyükşehir, parçalanmış mezarların üzerini toprakla kapattıktan sonra Müzeye haber vermişler. Nekropolün üçte ikilik bölümünde, mezarların üzerindeki kepçe izleri ve bir mezar odasının 3 metre derinlikteki taş basamaklarının iş makinası ile parçalanmış görüntüsü bu iddiaları kanıtlamaktadır.

Bu gelişmeler üzerine, 1992 yılında subasman vizesi ile yetinen Koruma Kurulu, bu kez nekropol alanını potansiyel Sit ilan etmiş ve AVM projesinin 8000 metre karelik bölümünü durdurmuştur. Aynı kurul, AVM projesinin 13 bin metre karelik bölümünde inşaata izin vermiştir. Oysa Koruma Kanunu: 1. derece Sit alanı statüsü kazanan Antalya nekropol alanı ve çevresindeki tüm planları iptal etmektedir.

Evet tüm bu olayların ardından 1.5 yıllık inceleme sonunda burada Attaleia antik kentinin nekropolünün bulunduğu kesin olarak anlaşılmıştır.

Bunun üzerine yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilen sonuçlar şunlardır

Antalya Doğu Garajı Attaleia: Attaleia olarak isimlendirilen şehrin günümüze kadar ulaşmış az sayıdaki kalıntısı: Kaleiçinde eski geleneksel Antalya evlerinin bulunduğu yerleşim yeri içindedir. Nekropolü çevreleyen alanda 1980-1990 yılları arasında bazı apartmanların temel hafriyatları sırasında yine mezarlara rastlanılmıştır. Bu nedenle, bu alanın Attaleia şehrinin nekropol alanı olduğu tahmin edilmektedir.

Evet, eski Doğu Garajı olarak isimlendirilen yerdeki temel çukurunda mezarlar: alanın batısındaki Cebesoy Caddesinin bulunduğu asfalt yol kotundan, ortalama 5 metre derinlikte bulunmuştur. 2010 yılı sonu itibarıyla burada 840 mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarlardan: 745 tanesi basit sandık tipi mezar, 51 tanesi khamosorion tipi mezar, 29 tanesi dromoslu oda mezar, 2 tanesi iki mekanlı oda mezar, biri lahit podyumu ve kapağı, 7 tanesi pişmiş toprak plakalarla yapılmış mezar, 5 tanesi kaya boşluklarına direkt olarak yapılan gömülerdir.

Nekropol alanında, bunun yanı sıra daha önceki yıllarda tespit edilmiş antik yollar, duvar kalıntıları ve kireç çukurları da planlar üzerine işlenmiştir.
Nekropol alanında bulunan mezarların tamamına yakını ana kayaya oyularak yapılmıştır. Mezarlar: MÖ.3’ncü yüzyıl ile MS.4’ncü yüzyıl arasına tarihlenir.

Basit Sandık Tipi Mezarlar

Nekropol’de sayı bakımından çoğunluğu bulunan sandık tipi mezarlardan 319 tanesinin kazısı yapılmıştır. Bu mezarlar: ana kayaya dikdörtgen ya da yaklaşık dikdörtgen biçimli tekne şeklinde oyularak yapılmıştır. İç duvarlarının kireç ve kum karışımı basit harçla sıvalı olduğu görülür.

Büyük çoğunluğunun üst kısımları, kazı çalışmaları sırasında iş makinalarının toprak hafriyatı sırasında tahrip edilmiştir. Az sayıdaki mezarda kapak taşları korunmuş olarak ele geçirilmiştir. Genelde, bu kapak taşları yan yana tek sıra halinde mezarın üzerine örtülmüştür.

Kazı çalışmalarında bu mezarların içine tekil gömü olduğu gibi birden fazla gömü de yapılmıştır. Bu sandık mezarlarda rastlanan en ilginç örnek: pişmiş toprak plaka-çatı kiremidi parçalarıyla üzeri kapatılmış bir bebek mezarıdır. Bu mezarda: zengin buluntular ele geçirilmiştir.

Bu buluntular yani figürinler: Mısır kökenli tanrıların, Attaleia şehrinde saygı gördüklerini göstermektedir. Yine buna yakın bir mezarda: mezar içine oturtulmuş küçük boyutlu yarım pithos içine hediyelerle gömülmüş bebek iskeleti ilginç örnekler arasındadır.

Khamasorion Tipi Mezarlar

Burada bu tip toplam 51 mezar bulunmuştur. Bunlar: ana kayanın yüzey seviyesinden belirli bir derinliğe kadar, düzgün dikdörtgen biçimde şekillendirildikten sonra, ölü yataklarının yanlara doğru genişletilerek oyulması suretiyle yapılmış mezarlardır.

Bu tip mezarlarda: genellikle ölü yatakları, mezarın iki uzun yanında veya “U” biçiminde, iki uzun yan ve bir dar yanında olacak şekilde, yanlara doğru oyularak oluşturulmuştur. Mezarlar içinde: hem ölü yataklarına hem de merkezdeki çukur içine olmak üzere, çok sayıda üst üste konulmuş iskeletler ortaya çıkarılmıştır.

Bu tip mezarların tamamının içi ve tabanı kireç-kum karışımı bir harç ile sıvalıdır. Bu tip mezarların birçoğunun döneminde soyulduğu tespit edilmiştir. Kalanların içinde ele geçirilen buluntular ise, genel olarak Roma dönemine tarihlenir. Ayrıca: bu tip mezarların bazılarının toplu mezar olarak kullanıldığı, onlarca iskeletin üst üste yığın halinde aynı anda ya da kısa aralıklarla mezara konulmuş olduğu görülmüştür.

Örneğin: bir mezarda toplam 157 kafatası belirlenmiş ve iskeletlerin üst üste ezilmiş olarak aynı doğrultuda yatırılmış olduğu görülmüştür. Bu iskeletler yığını, salgın hastalık veya doğal afet sonucu meydana gelmiş olabilecek toplu ölümler sonucunda gömü yapıldığını akla getirmektedir.

Kapaklı Mezarlar

Bazı mezarların üzeri Pamphylia tipi akroterli lahit kapakları ile kapatılmıştır. Bunlardan bir tane mezarın alınlığındaki yazıtta “Aquilius Bassus (bu mezarı henüz hayattayken kendisi için yaptırdı” yazılıdır. Buradaki bazı mezarların kapakları kırılmış çünkü döneminde soyulmuştur.

Alanda yapılan son çalışmalarda, Roma dönemine ait Pamfilya tipi lahit kapağıyla örtülmüş iki mezarlık gün ışığına çıkarıldı. Lahit kapağının üzerindeki oldukça yıpranmış yazılara göre, bir mezarın Pamfilya bölgesinin bilinen ilk senatörü Marcus Calpurnius Rufus’un mensubu olduğu Calpurnii ailesine ait olduğu tespit edildi.

Calpurnii ailesi, o dönemde Attaleia şehrinin en zengin ailesi olduğu belirtildi. Lahit kapaklarının vinçle dikkatli bir şekilde açılmasının ardından mezarların birinde iskelet çıkarken, diğerinin üzerinin çamurla kaplandığı görüldü.

Ana kayaya oyulmuş sekili-ölü yataklı Mezarlar

Nekropolde iki ve üç katlı, ranza biçiminde ölü yataklarına sahip mezarlara rastlanılmıştır. Alanda az sayıda ortaya çıkan bu tip mezarlar: yüzey seviyesinden aşağıya doğru ana kayaya kademeli olarak, üst üste oyulan klinelerle, ranza sistemi oluşturulmuş ve çoklu gömüye imkan verecek hale getirilmiştir.

Üç kademeli ölü yataklarındaki iskeletler dağınık halde bulunmuş, ikinci katta dağılmış kemiklerin yığın halinde bir araya toplandığı görülmüştür. Mezarda toplam 42 adet kafatası ve karışık iskelet parçaları tespit edilmiştir. Dağınık haldeki kemikler ve az sayıdaki buluntular, mezarın döneminde soyulduğunu ifade etmektedir.

Dromoslu oda mezarlar

Bu mezarların sayısı toplam 29 dur. Bu mezarlar, ana kayaya oyularak yapılmış, girişi basamaklı dromos biçiminde, dikdörtgen planlı oda mezarlardır. Dromoslu oda mezarların kapısı genellikle büyük ebatlı, kabaca düzeltilmiş bir monoblok taşla kapatılmıştır.

Kapıyı kapatan blok: iri moloz taşlar ve pişmiş toprak plakalarla desteklenmiştir. Mezar odalarının tabanı düz bir biçimde tıraşlanmış ve iskeletler bu taban üzerine mezar duvarına paralel doğrultuda yatırılmışdır.

Kremasyon Gömüler

Bunlar ana kaya doğal boşluklarına konulmuş pişmiş topraktan yapılmış kremasyon kaplarıdır. Bunlardan bazılarının içinde kemik parçaları yanında kemik spatula, koku şişesi, takılar ve kurşun pyxis gibi buluntular ortaya çıkarılmıştır.

Pişmiş Toprak Plakalarla yapılmış Mezarlar

Direkt olarak ana kaya üzerine yerleştirilmiş iskelet üstüne karşılıklı iki yandan üçgen çatı biçimi oluşturacak şekilde pişmiş toprak levhaların konularak kapatıldığı basit mezar örnekleri bulunmaktadır.

Dolgu toprak üzerine defin gerçekleştikten sonra, üzeri pişmiş toprak düz plaka parçaları konularak kapatılmıştır. Bu tip mezarlar Roma ve Geç Roma döneminde çokça tercih edilen mezar tipleridir.

SONUÇ

Attaleia nekropol alanında ortaya çıkan mezarlarda yapılan kazı çalışmalarında, bugüne kadar hakkında çok fazla bilgi sahibi olunmayan Attaleia şehri ile ilgili çok önemli arkeolojik bulgular ele geçirilmiştir. Antik kaynaklar, Attaleia şehrinin Bergama kralı II. Attalos tarafından MÖ.2’nci yüzyılda kurulduğunu belirtmektedirler.

Yani Attalos buraya gelmeden önce de burada bir yerleşim vardı.
Nekropol uzun bir zaman dilimi boyunca çok yoğun biçimde kullanılmıştır. Mezarlar içinde ele geçen buluntular MÖ.3. yüzyıl ile MS.4. yüzyıl arasındaki döneme tarihlenir. 700 yıl boyunca kesintisiz olarak kullanıldığı anlaşılan nekropol alanındaki bulgular, Attaleia antik şehrinin bugüne kadar bilinen tarihini 1. yüzyıl erkene çekmektedir.

Antik çağda: Akdeniz’in yoğun bir deniz ticareti güzergahı üzerinde bulunan ve bir liman şehri olan Attaleia, uzun süre Pamphylia Bölgesinin önemli şehirlerinden biri olmayı sürdürmüştür. Ancak şehre ait az sayıdaki kalıntı günümüze ulaşmıştır. Şehir, büyük oranda Osmanlı döneminde ve günümüz yerleşimi altında kaybolmuştur.

Bugüne kadar yapılan kazı ve sondaj çalışmaları arasında en geniş alanda yapılan kazı çalışması olması sayesinde, nekropole ait büyük bir bölüm ortaya çıkarılmıştır. Buradaki buluntular: Attaleia şehrinin sosyal, kültürel, ekonomik yapısı hakkında çok önemli ipuçları vermiş ve vermektedir.

Peki ya inşaat? Son yapılan çalışmalara göre burada nekropol alanı korunarak “Kent Müzesi” yapılacak ve tasarım Antalya’nın tarihsel geçmişine ait izler ile geleceği arasında köprü oluşturacak şekilde kurgulanacaktır.

1.Derece Sit alanı kapsamına alınan nekropol alanı, dış etkenlerden korunması için yarı şeffaf yapı malzemeleriyle kapatılacak ve “Kent Müzesi” olarak düzenlenmesi öngörülen alanda sergiler, Antalya kent tarihi ve kültürüne ait teşhir, canlandırma ve bilgilendirme unsurları yer alacaktır.

Nekropolün bulunduğu alan dışındaki bölüm, kültür ve ticaret merkezi olarak projelendirilecekmiş. Sosyal ve kültürel amaçlı kullanım alanında 3200 kişilik çok amaçlı gösteri salonunun yanı sıra 1 tiyatro salonu, 4 sinema salonu ve sergi ile sanat galerileri bulunacakmış.

Kültür merkezi yapısı, aynı zamanda Antalya’nın en önemli etkinlikleri arasında yer alan “Altın Portakal Film Festivali” nin önemli organizasyonlarına ev sahipliği yapacakmış.

Evet, gelelim yazarın yani benim notuma: Antalya o kadar büyük ki: kültür ve ticaret merkezi yapacak birçok boş alan bulabilirsiniz. Zaten, her yıl Antalya’ya gelen milyonlarca turist: kültür ve ticaret merkezi gezmek için gelmiyorlar.

Antalya Doğu Garajı Attaleia: Bırakın: bu nekropol alanı, bu şekilde kalsın, turizme yönelik bir yapılaşmaya gidilsin, insanlar burayı ziyaret etsinler ve hatta: burada gömülü binlerce insanın kemiklerini sızlatmayın, ruhlarını rahat bırakın, buraya iş merkezi veya kültür veya ticaret merkezi yaparsanız, her ne kadar batıl inanç ta olsa, eminim ki, bir takım sıkıntılar olabilecektir.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

 

Antalya Kale içi Yat Limanı

Antalya Kale içi Yat Limanı

Antalya’nın şehir içinde gezmeye devam ediyoruz. Hemen şehrin merkezinde ve birkaç yoldan, kale içi mevkiine girmek, yat limanına inmek mümkün. Uzaktan bakıldığında; güzel bir görüntüsü var.

Deniz ve kara surları tarafından kuşatılan kent merkezine, günümüzde kaleiçi deniliyor. Kale içinin; sokakları ve yapıları yapıldıkları döneme ait bir çok izi, günümüze kadar taşımakta.

Yani; orijinal halleriyle korunuyor. Eski evler; yapıldıkları dönemlere ait, yalnızca mimari açıdan değil, aynı zamanda insanların yaşam şekli, davranışları, gelenekleri ve sosyal yönleri hakkında da, günümüze birçok bilgiyi taşımakta.

Antalya Kale içi Yat Limanı

Antalya Kale içi Yat Limanı

Bu bölgede görebileceğiniz tarihi yapılar: Kesik minare ve Hıdırlık Kulesi. Kesik minare: ilk yapıldığında kilise olarak inşa edilen ve daha sonra Selçuklular döneminde camiye dönüştürülen ve minare eklenen (minarenin üst yani huni bölümü olmadığından, kesik minare olarak isimlendiriliyor), cami olarak kullanılan, 1800’lü yıllardaki büyük bir yangında tahrip olan ve bunun üzerine kullanıma kapatılan tarihi bir yapıdır.

Bunun hemen devamındaki yolun sonunda, deniz kıyısında ise, Hıdırlık Kulesi denilen yer bulunuyor. Burası da, şehir surları üzerinde bulunan bir gözetleme kulesi olarak önem kazanıyor.

Antalya Kale içi Yat Limanı

Antalya Kale içi Yat Limanı

Antalya Kale içi Yat Limanı

Kale içinin dar sokaklarında gezin. Sokaklar; çoğunlukla, limandan yukarılara doğru, dış surlar yönünde uzanıyor. Evler; genellikle yığma taştan ve ağaç bağlantılı olarak yapılmış. Hepsinin; bir sokak ve birde sokak görmeyen bahçe cephesi var. Birçok ev, aslına uygun olarak restore edilmiş.

Günümüzde; kale içi; eğlence yerlerinin, pansiyonların, restoranların, hediyelik eşya satan dükkanların ve antika halı satan mağazaların bulunduğu, eşsiz güzellikte bir turizm merkezi. Pansiyonlarda kalma imkanı var, ayrıca: bazıları sokaklara kadar taşan restoran ve kafeteryalarda, güzel saatler geçirebilirsiniz.

Çünkü: gerçekten, burada otantik bir görünüm yaratılmış. Tüm bunların yanında, en çok ilgimi çeken: burada, özel güvenlik elemanlarının bulunması. Bu elemanlar: bazen bir veya iki kişi ve bazen de, minyatür bir motorlu araç üzerinde, çevreyi dolaşıyorlar.

Elbette, bu durum, özellikle akşam, geç saatlerde, burada gezinen turistlerin kendilerini güvende hissetmeleri için büyük bir hizmet. Burada da, dar sokaklarda ilerlemeye çalışan araçları görünce sinir olmamak mümkün değil. Neyse ki, birçok sokağı; bariyer ile kapatarak, araç girmesini engellemişler.

Antalya Kale içi Yat Limanı

Antalya Kale içi Yat Limanı

Yat limanı olarak görülen yer ise; bir zamanlar, Antalya şehrinin limanı imiş. Türkiye’nin güney kıyısında, Mersin’den sonra, gemilerin yanaşabileceği ikinci büyük limanmış. Bugün ise; bu limandan sadece yatlar yararlanmakta. Kentin batısında yapılan endüstri limanının çalışmaya başlaması ile, eski limanın, yani buranın adı, yat limanı olarak değiştirilmiş.

Buraya gittiğinizde; kıyıya bağlanmış özel yatlardan çok, günübirlik çevre gezisi yapılan yatları göreceksiniz. Zamanınız varsa, mutlaka değerlendirin, bunlardan biri ile çevre gezisine katılın, doğuda düden şelalesinin Akdeniz’e karıştığı yere kadar gidiyorlar.

Yani: 1,2,4,6 saatlik ve bazıları yemekli yolculuklar yapılıyor ve yolculuk süresine ve yemek durumuna göre, ücretler değişiyor. Hatta: gece saatlerinde, mehtap turları bile düzenleniyor. İlginizi çekebilir, çevrede güzel bir gezinti için, değerlendirebilirsiniz.

Ayrıca, batı kesiminde ise, deniz kıyısında, travertenlerin altında, çok güzel mağaralar görebilirsiniz. Yat limanında; bunun dışında zamanınız kalırsa; liman boyu yürüyüp, dalga kıranın üstünden veya limanın devamındaki büyük kayalık blokların üstünden; denizi ve kıyıya vuran dalgaları seyretme şansınızda var. Ama: yat limanının en olumsuz tarafı: her ne kadar hemen inişte, çok büyük bir otopark bulunmasına rağmen, bazı araçların, inatla ve ısrarla aşağılara kadar inmesi ve yayaları rahatsız etmesi.

Bence: gerek kale içi ve gerekse yat limanına kesinlikle motorlu araç yani otomobil sokulmamalı, insanlar yürüyerek de buraları gayet rahat gezebiliyorlar. Yat limanında, son bir not: göze çarpan bir not: kirlilik. Burayı ziyaret eden yerli ve yabancı turistler, sanırım yanlarındaki bütün çöpleri, buldukları en yakın yere bırakmayı huy edinmişler, çünkü çevrede aşırı bir kirlilik göze batıyor.

Evet; Antalya’ya gelip, kale içine ve yat limanına inmeden olmaz. Aşağıya doğru, Orduevinin karşısındaki yoldan yat limanına inin ve sonra, kale içi evlerinin arasından, dar sokaklardan gezerek yukarı çıkın.

Güzel bir akşam gezintisi olacağı kesin. Yaz günlerinde, gündüz havanın durumu malum. Sıcaktan etkilenmemek için, akşamı tercih etmenizde yarar var. Zaten: inmek kolay ama çıkmak bir hayli zor, özellikle sıcak saatlerinde yat limanından yukarı çıkmak tam bir ızdırap.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.