Antalya Doğu Garajı Attaleia

Antalya Doğu Garajı Attaleia

Sanırım birçok Antalyalı uzun yıllar şehrin en iyi bilinen yeri olan “Doğu Garajı” mevkiindeki açılan büyük temel çukurunun yine uzun zamandır aynı şekilde kalması ve burada antik döneme ait bir kısım kalıntılar bulunduğunu bir şekilde öğrenmişlerdir. İşte, bunu merak edenler için, ayrıntılı bilgiler aşağıdadır:

1980-1999 yılları arasında bu çevrede ortaya çıkarılan 82 antik mezar ve çok sayıda eser: Büyükşehir’in AVM projesinin Attaleia Nekropol alanı içinde olduğunu ortaya koymuştu. Antalya Koruma Kurulu da, 1992 yılında Nekropol alanındaki yeni yapılarda vize alma aşamasında, Antalya Müze Müdürlüğünün görüşünün alınmasını zorunlu tutmuştu.

Antalya Doğu Garajı Attaleia; Ama nekropolü Sit ilan etmemişti. Büyükşehir, imar planında park olan 8000 metre karelik (1976 yılından bu yana kullanılan Halk Pazarı) nekropol alanı ile kuzeyindeki 13 dönümlük ticari alanı (Eski Doğu Garajı) birleştirerek, inşaat iznini 50 bin metre yaptı. Bu alanda yapılacak AVM için Mimarlar Odası koordinasyonunda 2005 yılında yapılan yarışmada, Ömer Ozan Erkal’ın projesi birinci seçildi.

Ancak ne plan tadilatlarında ne de yarışma bilgi notlarında Antalya nekropolü hiç anılmadı. AVM projesi: halk pazarı bölümündeki nekropol üzerine yerleştirildi ve yarışma jürisi de bunu sorgulamadan kabul etti.

Bu durumları izleyen yerel basın organı “Son Nokta Dergisi” bu sarada “Doğu Garajı Sit Alanı Olmalı” kampanyası başlattı. Çünkü 1999 yılına ait kazı raporunda Müzenin Büyükşehir ve Koruma Kurulunu “buranın Attaleia mezarlığı” olduğu konusunda uyardığı öğrenilmişti.

Burada yapılacak bir kazı ile, binlerce yıllık mezarlar ortaya çıkarılacaktı. Ancak “Sit” uyarısını dikkate almayan Büyükşehir yap-işlet-devret yöntemiyle 2007 yılında açtığı AVM ihalesini bir firmaya verdi ve firma 2 Mart 2008 günü Antalya Nekropolünde iş makinalarıyla temel kazısına başladı.

Antalya Doğu Garajı Attaleia; Bu temel kazısının üçüncü gününde; iş makinalarından birinin tekeri derin bir mezar odasına düştü. Aynı anda bazı yerlerde dört metreye varan mezarları dahi kazıyan iş makinaları, nekropolü yok edemeyince firma ve Büyükşehir, parçalanmış mezarların üzerini toprakla kapattıktan sonra Müzeye haber vermişler. Nekropolün üçte ikilik bölümünde, mezarların üzerindeki kepçe izleri ve bir mezar odasının 3 metre derinlikteki taş basamaklarının iş makinası ile parçalanmış görüntüsü bu iddiaları kanıtlamaktadır.

Bu gelişmeler üzerine, 1992 yılında subasman vizesi ile yetinen Koruma Kurulu, bu kez nekropol alanını potansiyel Sit ilan etmiş ve AVM projesinin 8000 metre karelik bölümünü durdurmuştur. Aynı kurul, AVM projesinin 13 bin metre karelik bölümünde inşaata izin vermiştir. Oysa Koruma Kanunu: 1. derece Sit alanı statüsü kazanan Antalya nekropol alanı ve çevresindeki tüm planları iptal etmektedir.

Evet tüm bu olayların ardından 1.5 yıllık inceleme sonunda burada Attaleia antik kentinin nekropolünün bulunduğu kesin olarak anlaşılmıştır.

Bunun üzerine yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilen sonuçlar şunlardır

Antalya Doğu Garajı Attaleia: Attaleia olarak isimlendirilen şehrin günümüze kadar ulaşmış az sayıdaki kalıntısı: Kaleiçinde eski geleneksel Antalya evlerinin bulunduğu yerleşim yeri içindedir. Nekropolü çevreleyen alanda 1980-1990 yılları arasında bazı apartmanların temel hafriyatları sırasında yine mezarlara rastlanılmıştır. Bu nedenle, bu alanın Attaleia şehrinin nekropol alanı olduğu tahmin edilmektedir.

Evet, eski Doğu Garajı olarak isimlendirilen yerdeki temel çukurunda mezarlar: alanın batısındaki Cebesoy Caddesinin bulunduğu asfalt yol kotundan, ortalama 5 metre derinlikte bulunmuştur. 2010 yılı sonu itibarıyla burada 840 mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarlardan: 745 tanesi basit sandık tipi mezar, 51 tanesi khamosorion tipi mezar, 29 tanesi dromoslu oda mezar, 2 tanesi iki mekanlı oda mezar, biri lahit podyumu ve kapağı, 7 tanesi pişmiş toprak plakalarla yapılmış mezar, 5 tanesi kaya boşluklarına direkt olarak yapılan gömülerdir.

Nekropol alanında, bunun yanı sıra daha önceki yıllarda tespit edilmiş antik yollar, duvar kalıntıları ve kireç çukurları da planlar üzerine işlenmiştir.
Nekropol alanında bulunan mezarların tamamına yakını ana kayaya oyularak yapılmıştır. Mezarlar: MÖ.3’ncü yüzyıl ile MS.4’ncü yüzyıl arasına tarihlenir.

Basit Sandık Tipi Mezarlar

Nekropol’de sayı bakımından çoğunluğu bulunan sandık tipi mezarlardan 319 tanesinin kazısı yapılmıştır. Bu mezarlar: ana kayaya dikdörtgen ya da yaklaşık dikdörtgen biçimli tekne şeklinde oyularak yapılmıştır. İç duvarlarının kireç ve kum karışımı basit harçla sıvalı olduğu görülür.

Büyük çoğunluğunun üst kısımları, kazı çalışmaları sırasında iş makinalarının toprak hafriyatı sırasında tahrip edilmiştir. Az sayıdaki mezarda kapak taşları korunmuş olarak ele geçirilmiştir. Genelde, bu kapak taşları yan yana tek sıra halinde mezarın üzerine örtülmüştür.

Kazı çalışmalarında bu mezarların içine tekil gömü olduğu gibi birden fazla gömü de yapılmıştır. Bu sandık mezarlarda rastlanan en ilginç örnek: pişmiş toprak plaka-çatı kiremidi parçalarıyla üzeri kapatılmış bir bebek mezarıdır. Bu mezarda: zengin buluntular ele geçirilmiştir.

Bu buluntular yani figürinler: Mısır kökenli tanrıların, Attaleia şehrinde saygı gördüklerini göstermektedir. Yine buna yakın bir mezarda: mezar içine oturtulmuş küçük boyutlu yarım pithos içine hediyelerle gömülmüş bebek iskeleti ilginç örnekler arasındadır.

Khamasorion Tipi Mezarlar

Burada bu tip toplam 51 mezar bulunmuştur. Bunlar: ana kayanın yüzey seviyesinden belirli bir derinliğe kadar, düzgün dikdörtgen biçimde şekillendirildikten sonra, ölü yataklarının yanlara doğru genişletilerek oyulması suretiyle yapılmış mezarlardır.

Bu tip mezarlarda: genellikle ölü yatakları, mezarın iki uzun yanında veya “U” biçiminde, iki uzun yan ve bir dar yanında olacak şekilde, yanlara doğru oyularak oluşturulmuştur. Mezarlar içinde: hem ölü yataklarına hem de merkezdeki çukur içine olmak üzere, çok sayıda üst üste konulmuş iskeletler ortaya çıkarılmıştır.

Bu tip mezarların tamamının içi ve tabanı kireç-kum karışımı bir harç ile sıvalıdır. Bu tip mezarların birçoğunun döneminde soyulduğu tespit edilmiştir. Kalanların içinde ele geçirilen buluntular ise, genel olarak Roma dönemine tarihlenir. Ayrıca: bu tip mezarların bazılarının toplu mezar olarak kullanıldığı, onlarca iskeletin üst üste yığın halinde aynı anda ya da kısa aralıklarla mezara konulmuş olduğu görülmüştür.

Örneğin: bir mezarda toplam 157 kafatası belirlenmiş ve iskeletlerin üst üste ezilmiş olarak aynı doğrultuda yatırılmış olduğu görülmüştür. Bu iskeletler yığını, salgın hastalık veya doğal afet sonucu meydana gelmiş olabilecek toplu ölümler sonucunda gömü yapıldığını akla getirmektedir.

Kapaklı Mezarlar

Bazı mezarların üzeri Pamphylia tipi akroterli lahit kapakları ile kapatılmıştır. Bunlardan bir tane mezarın alınlığındaki yazıtta “Aquilius Bassus (bu mezarı henüz hayattayken kendisi için yaptırdı” yazılıdır. Buradaki bazı mezarların kapakları kırılmış çünkü döneminde soyulmuştur.

Alanda yapılan son çalışmalarda, Roma dönemine ait Pamfilya tipi lahit kapağıyla örtülmüş iki mezarlık gün ışığına çıkarıldı. Lahit kapağının üzerindeki oldukça yıpranmış yazılara göre, bir mezarın Pamfilya bölgesinin bilinen ilk senatörü Marcus Calpurnius Rufus’un mensubu olduğu Calpurnii ailesine ait olduğu tespit edildi.

Calpurnii ailesi, o dönemde Attaleia şehrinin en zengin ailesi olduğu belirtildi. Lahit kapaklarının vinçle dikkatli bir şekilde açılmasının ardından mezarların birinde iskelet çıkarken, diğerinin üzerinin çamurla kaplandığı görüldü.

Ana kayaya oyulmuş sekili-ölü yataklı Mezarlar

Nekropolde iki ve üç katlı, ranza biçiminde ölü yataklarına sahip mezarlara rastlanılmıştır. Alanda az sayıda ortaya çıkan bu tip mezarlar: yüzey seviyesinden aşağıya doğru ana kayaya kademeli olarak, üst üste oyulan klinelerle, ranza sistemi oluşturulmuş ve çoklu gömüye imkan verecek hale getirilmiştir.

Üç kademeli ölü yataklarındaki iskeletler dağınık halde bulunmuş, ikinci katta dağılmış kemiklerin yığın halinde bir araya toplandığı görülmüştür. Mezarda toplam 42 adet kafatası ve karışık iskelet parçaları tespit edilmiştir. Dağınık haldeki kemikler ve az sayıdaki buluntular, mezarın döneminde soyulduğunu ifade etmektedir.

Dromoslu oda mezarlar

Bu mezarların sayısı toplam 29 dur. Bu mezarlar, ana kayaya oyularak yapılmış, girişi basamaklı dromos biçiminde, dikdörtgen planlı oda mezarlardır. Dromoslu oda mezarların kapısı genellikle büyük ebatlı, kabaca düzeltilmiş bir monoblok taşla kapatılmıştır.

Kapıyı kapatan blok: iri moloz taşlar ve pişmiş toprak plakalarla desteklenmiştir. Mezar odalarının tabanı düz bir biçimde tıraşlanmış ve iskeletler bu taban üzerine mezar duvarına paralel doğrultuda yatırılmışdır.

Kremasyon Gömüler

Bunlar ana kaya doğal boşluklarına konulmuş pişmiş topraktan yapılmış kremasyon kaplarıdır. Bunlardan bazılarının içinde kemik parçaları yanında kemik spatula, koku şişesi, takılar ve kurşun pyxis gibi buluntular ortaya çıkarılmıştır.

Pişmiş Toprak Plakalarla yapılmış Mezarlar

Direkt olarak ana kaya üzerine yerleştirilmiş iskelet üstüne karşılıklı iki yandan üçgen çatı biçimi oluşturacak şekilde pişmiş toprak levhaların konularak kapatıldığı basit mezar örnekleri bulunmaktadır.

Dolgu toprak üzerine defin gerçekleştikten sonra, üzeri pişmiş toprak düz plaka parçaları konularak kapatılmıştır. Bu tip mezarlar Roma ve Geç Roma döneminde çokça tercih edilen mezar tipleridir.

SONUÇ

Attaleia nekropol alanında ortaya çıkan mezarlarda yapılan kazı çalışmalarında, bugüne kadar hakkında çok fazla bilgi sahibi olunmayan Attaleia şehri ile ilgili çok önemli arkeolojik bulgular ele geçirilmiştir. Antik kaynaklar, Attaleia şehrinin Bergama kralı II. Attalos tarafından MÖ.2’nci yüzyılda kurulduğunu belirtmektedirler.

Yani Attalos buraya gelmeden önce de burada bir yerleşim vardı.
Nekropol uzun bir zaman dilimi boyunca çok yoğun biçimde kullanılmıştır. Mezarlar içinde ele geçen buluntular MÖ.3. yüzyıl ile MS.4. yüzyıl arasındaki döneme tarihlenir. 700 yıl boyunca kesintisiz olarak kullanıldığı anlaşılan nekropol alanındaki bulgular, Attaleia antik şehrinin bugüne kadar bilinen tarihini 1. yüzyıl erkene çekmektedir.

Antik çağda: Akdeniz’in yoğun bir deniz ticareti güzergahı üzerinde bulunan ve bir liman şehri olan Attaleia, uzun süre Pamphylia Bölgesinin önemli şehirlerinden biri olmayı sürdürmüştür. Ancak şehre ait az sayıdaki kalıntı günümüze ulaşmıştır. Şehir, büyük oranda Osmanlı döneminde ve günümüz yerleşimi altında kaybolmuştur.

Bugüne kadar yapılan kazı ve sondaj çalışmaları arasında en geniş alanda yapılan kazı çalışması olması sayesinde, nekropole ait büyük bir bölüm ortaya çıkarılmıştır. Buradaki buluntular: Attaleia şehrinin sosyal, kültürel, ekonomik yapısı hakkında çok önemli ipuçları vermiş ve vermektedir.

Peki ya inşaat? Son yapılan çalışmalara göre burada nekropol alanı korunarak “Kent Müzesi” yapılacak ve tasarım Antalya’nın tarihsel geçmişine ait izler ile geleceği arasında köprü oluşturacak şekilde kurgulanacaktır.

1.Derece Sit alanı kapsamına alınan nekropol alanı, dış etkenlerden korunması için yarı şeffaf yapı malzemeleriyle kapatılacak ve “Kent Müzesi” olarak düzenlenmesi öngörülen alanda sergiler, Antalya kent tarihi ve kültürüne ait teşhir, canlandırma ve bilgilendirme unsurları yer alacaktır.

Nekropolün bulunduğu alan dışındaki bölüm, kültür ve ticaret merkezi olarak projelendirilecekmiş. Sosyal ve kültürel amaçlı kullanım alanında 3200 kişilik çok amaçlı gösteri salonunun yanı sıra 1 tiyatro salonu, 4 sinema salonu ve sergi ile sanat galerileri bulunacakmış.

Kültür merkezi yapısı, aynı zamanda Antalya’nın en önemli etkinlikleri arasında yer alan “Altın Portakal Film Festivali” nin önemli organizasyonlarına ev sahipliği yapacakmış.

Evet, gelelim yazarın yani benim notuma: Antalya o kadar büyük ki: kültür ve ticaret merkezi yapacak birçok boş alan bulabilirsiniz. Zaten, her yıl Antalya’ya gelen milyonlarca turist: kültür ve ticaret merkezi gezmek için gelmiyorlar.

Antalya Doğu Garajı Attaleia: Bırakın: bu nekropol alanı, bu şekilde kalsın, turizme yönelik bir yapılaşmaya gidilsin, insanlar burayı ziyaret etsinler ve hatta: burada gömülü binlerce insanın kemiklerini sızlatmayın, ruhlarını rahat bırakın, buraya iş merkezi veya kültür veya ticaret merkezi yaparsanız, her ne kadar batıl inanç ta olsa, eminim ki, bir takım sıkıntılar olabilecektir.

Antalya şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

 

Gaziantep Araban

Gaziantep Araban


İlginç olan şu ki: Araban bir ilçemizin adı olduğu kadar, aynı zamanda, Türk Sanat Müziğinde bir makam olarak da biliniyor. Yolları her ne kadar sıkıntılı olsa da, toprak zenginlerinin bol olduğu bu yöremizde, yoğun pamuk üretimi yapılmaktadır. Zor bir ilçe, yerel imkanların pek yoğun olarak kullanılamadığı bir yer. Ama, bir zamanlar, yani tarihi süreçte, üst düzeyde önem kazanan bir yer olduğunu unutmamak gerekir.

Gaziantep Araban

ULAŞIM

Araban: İç Anadolu bölgesine açılan yolların kavşağında olması nedeniyle önem kazanmaktadır. Bunun sonucu olarak: Mezopotamya’dan gelen kervanlar tarafından yoğun olarak kullanılmıştır.
Evet, Araban ilçesi, bağlı bulunduğu Gaziantep iline, 67 km. uzaklıktadır.

Gaziantep Araban

TARİHİ

Yerleşim yerinin ortaçağ dönemindeki ismi “Raban” dır. O dönemde, burası, Urfa Bölgesi Haçlı Kontluğuna bağlı, önemli bir merkez konumundaydı.
Araban kalesi: Ermeniler ve Urfa Haçlı Kontluğu arasında sık sık el değiştirmiştir. 1112 yılından itibaren Haçlılar tarafından ele geçirilen kale; 1120 yılında, Antakya krallığı tarafından alınır. Tüm bu ele geçirmelerde, kalenin kolay ele geçirilemediği belirtilmektedir.
1150 yılında, bu kez, Sultan Mesud Kılıç: Araban iç kalesini ele geçirerek, Türk topraklarına katar. 1517 yılında ise, bölge Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılır.
Cumhuriyetin ilanını takiben ise, Araban, Altıntaş isimli bir kasaba iken, ismi değiştirilerek 1957 yılında ilçe haline getirilir.

GENEL

Bağlı bulunduğu Gaziantep ilinin kuzeydoğusundaki, Araban ovasında bulunmaktadır ve zaten, ismini, buradan almıştır. Deniz seviyesinden yükseklik: 1000-1500 metre arasındadır. Yerleşim yerinin denizden yüksekliği ise, 610 metredir. Yüzölçümü: 535 km. karedir.
Yerleşim yeri: Fırat nehrinin batısında ve bu nehre dökülen Karasu ırmağının kıyısında kurulmuştur. Karasu, araban ovasının içinden geçerek Fırat nehrine dökülür.
İlçe topraklarının çevresi, dağlarla çevrilidir.
Yöre insanının başlıca geçim kaynağı: pamuk, buğday, arpa, mısır ve mercimek ağırlıklı tarımdır. Yani, sanayi ve turizm gelişmemiştir.

GEZİLECEK YERLER

ARABAN KALESİ

İlçe merkezinde, 35 metre yükseklikte ve üzeri düz bir höyük üzerindedir. Altıntaş kalesi ismi de verilmektedir. Höyük boyutları: 85 x 95 metre boyutlarındadır.
Ortaçağ döneminde, Urfa Haçlı Kontluğuna bağlı önemli bir merkez olan ve Raban ismiyle anılan burada, yine o dönemden kalma bir kale kalıntısı bulunmaktadır. Ancak, yapının detayları ve planı, kim ve hangi dönemde yaptırıldığı hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır.
Günümüzde ise, bu kale yıkıntıları dışında, bu bölgede, yani tepe üzerinde, blok taşlarla inşa edilmiş ve cami olarak kullanılmış büyük bir yapı görülmektedir. Yani, burayı ziyaret ederseniz, günümüzde, cami ve medrese kalıntılarını görebilirsiniz. Çünkü, 1940 yıllarına kadar sağlam olan kalenin sur taşları, halk tarafından, inşaatlarda kullanılmak üzere sökülerek ortadan kaldırılmıştır. Özellikle cami kalıntılarını görmenizi öneririm. Çünkü: bu cami yapısı, Türk sanatı bakımından önemli özelliklere sahiptir. İbadet yeri, zeminin altındadır. İç mekan, savunma amaçlı kalın duvarlarla çevrilmiştir. Kıble duvarında iki hücre görülmekte, örtü sistemi önem taşımaktadır.

Gaziantep Araban
Gaziantep Araban

       

ANIT MEZARLAR

İlçe merkezine bağlı, 3 köyde, Roma döneminden günümüze kalan anıt mezarlar görülebilmektedir. Bu mezarların, Roma döneminde, bölgede yaşayan zengin, asil ve yönetici sınıfa ait Romalılar için yaptırıldığı düşünülmektedir. Her 3 mezarında birbirine yakın olmasının anlamı ise: bölgeden geçen ve Fırat nehrine paralel olarak uzanan, çok önemli iki yolun (doğu-batı ve kuzey-güney) kavşağında bulunmasındandır.
Bu tür Roma mezar yapılarında, genellikle: altta bir mezar odası, üzerinde açık sütun-kemer veya payeli bir bölüm ve onun üzerinde, üçüncü bölüm olarak, piramidal bir çatı bulunmaktadır.

Hisar Anıt Mezarı

İlçe merkezine bağlı, Hisar köyündedir.
Günümüze kadar sağlam olarak gelmesi büyük şanstır. Mezar yapısı: kesme taştan, bir platform üzerine yapılmıştır.
Yapının yüksekliği: 11 metredir. Süsleme açısından sadedir. Kim için, ne zaman yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak, muhtemelen MS. 2’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca: piramidal çatı yapısının üzerinde bir sütun başlığı görülmektedir ki, bu başlık üzerinde, bir zamanlar bir heykel bulunduğu düşünülmektedir.

Elif Anıt Mezarı

İlçe merkezine bağlı Elif köyündedir.
Kesme taştan, yüksek bir kaide üzerinde yapılmıştır. Estetik bir görünüm göstermektedir. Yapılış tarihi ve yaptıran hakkında bilgi bulunmamakla beraber, muhtemelen MS.2’nci yüzyıl sonu ile 3’ncü yüzyıl başlarında yaptırıldığı düşünülmektedir.

Hasanoğlu Anıt Mezarı

İlçe merkezine bağlı Hasanoğlu köyünde bulunmaktadır.
Kare planlı bir kaide üzerinde, kesme taştan yapılmıştır. Diğerlerine nazaran daha itinalı ve estetik yapılmıştır. Ancak, kuzey ve güney duvarlarının bütünü ve kaidenin ise, yarıya yakın bölümü yıkılarak günümüze ulaşmamıştır. Yapılış tarihi hakkında, kesin bilgiler olmamakla birlikte, muhtemelen MS.2’nci yüzyıl sonu ile 3’ncü yüzyıl başında yapıldığı düşünülmektedir.

Gaziantep Araban

KIRIK KÖPRÜ-SEPTİMUS SEVERUS KÖPRÜSÜ

Gümüşpınar köyü sırtlarında, Karasu ırmağı üzerindedir. Roma döneminden kaldığı düşünülmektedir. Zeugma şehrinin kuzeyinde, Fırat yolunun üzerindeki Antik Roma yolunun bitiminde bulunan köprünün, büyük olasılıkla: Scythica Lejyonu tarafından inşa edildiği sanılıyor. Adını ise, MS.192-211 yılları arasında yaşamış, Roma İmparatoru Septimus Severus’tan almaktadır.

Bölge halkı tarafından, Kırık köprü olarak bilinen köprünün, günümüze yalnızca 4 gözü yıkılmış ve 1 gözü gelmiştir. Tek gözü sağlam olarak günümüze ulaşmış olsa da, büyük olasılıkla bir süre sonra, o göz de yıkılacaktır. Evet, köprünün uzunluğu: 120 metre, yüksekliği 30 metre ve genişliği 7 metredir. Köprü üzerinde: İmparator Septimus Severus, karısı J. Donma ve oğulları Caracalla ve Getta adına dikilmiş sütunlar bulunmaktadır. Oğullardan Caracalla imparator olunca: kardeşi Gatta’yı öldürtür ve onun adına dikilen sütunu da ortadan kaldırtır.

Gaziantep şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazıma ulaşmak için.