Lübnan Beyrut

Lübnan Beyrut

 

Beyrut şehri: farklı uygarlıklar, farklı dinler, eski ve zengin tarihi geçmişi, ilginç mutfağı ile biraz Doğu ve biraz Batı düzeninin etkileri, biraz Arap, biraz Osmanlı, biraz Fransız ve hatta İtalyan kültür ve mimari esintileri, Akdeniz’in muhteşem mavisi ve geri planda kalan karlı beyaz dağları ile; ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir .

Ancak: uzun yıllar, Ortadoğu bölgesinin ekonomik ve kültürel merkezi olan Beyrut şehri: 1970’lerden sonra başlayan toplumsal hareketler ve siyasi karışıklıklar nedeniyle, olumsuz etkilenmiştir.

Bu şehirde: devlet tarafından tanınmış 18 ayrı din ve mezhep bulunmaktadır. Sosyal yapısı bu kadar parçalı bir ülkede, siyasi yapının düzgün olması elbette düşünülemez. Nüfusa göre idari yapının düzenlendiği ülkede: devlet başkanı Maruni, Başbakan Sünni ve Meclis Başkanı Şii olmak zorundadır.

Yine birçok bakanlık: çeşitli din ve mezhepler arasında paylaştırılmıştır. Ancak, elbette ki bu karışık düzen sık sık sorun çıkmasına neden olmakta ve ülkede çatışmalar hiç bitmemektedir.

Evet: Beyrut ilginç bir şehirdir. Sokaklarının temizliği, insanlarının şık giyim tarzları, sokaklarda dolaşan lüks marka arabalar, kadınların güzelliği mutlaka dikkatinizi çekecektir.

Kafelerde otururken, çocuklu kadınlar geldiğinde, mutlaka biraz geride çocuk bakıcısı görülür, çünkü kadın çocukla uğraşmaz.

Çarşaflı Müslüman kadınları ve mini etekli Avrupai bayanları, aynı caddede görebilirsiniz.

Lüks evler ve yapıların birçoğunda ise iç savaştan kalan “mermi” izleri kapatılarak restore edilmemiştir.

Çünkü, bu mermi izleri, o günlerin anısına özenle muhafaza edilmektedir. Bunun yanında, yine şehirde birçok terk edilmiş bina görmek mümkündür.

Lübnan: coğrafi konumu nedeniyle, tarıma elverişli toprakları olan bir yer değildir. Ülkedeki üretim, tüketimin sadece küçük bir bölümünü karşılıyor.

Bunun dışında, Beyrut şehrinin başlıca geçim kaynağı: turizm ve bankacılık sektörüdür.

Ayrıca: Afrika ve Körfez ülkelerindeki ticaretin büyük bölümü, Lübnanlılar tarafından yürütülmektedir.

Bunun yanında: Lübnanlıların, kendi ülkelerindeki çatışmalardan kaçmak için büyük bir dış göç olayını yaşadıkları, hatta Brezilya ülkesinde, Lübnan’dan daha fazla Lübnanlı bulunduğu söyleniyor.

Lübnan ülkesinde üniversite bitiren gençlerin büyük çoğunluğunun, yurt dışına gittikleri veya gitmeyi planladıkları bilinmektedir.

 

TARİHİ GEÇMİŞİ

Beyrut şehri: 1950-1970 yılları arasında: Ortadoğu yöresinin en güzel şehirlerinden birisi olarak hatırlanır.

Lübnan devletinin: serbest ekonomisi, döviz sistemi, altına dayalı istikrarlı para birimi, banka hesaplarının gizliliğini sağlayan yasaları, banka faizlerinin yüksekliği ve bankacılık sistemi: yöredeki tüm Arap zenginleri buraya çekmiştir.

Ayrıca: şehrin deniz ve hava yolu ile tüm dünyaya açılması ve rahatlıkla ve kısa sürede ulaşılabilir olması: tüm bu özel ve olumlu etkilerini pekiştirmiştir.

Ancak: 1970’lerde başlayan iç karışıklıklar ve Arap-İsrail savaşının ardından, Filistin Kurtuluş Örgütünün karargahını buraya taşıması: Lübnan devleti otoritesinin zayıflamasına ve düzenin olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Bunun sonucunda: Beyrut şehri, tüm özelliklerini yitirmiş ve çekiciliğini kaybetmiştir. Toplumsal ve siyasi olumsuzlukların artması, kargaşa doğurmuş ve Nisan 1975 tarihinde iç savaş çıkmıştır.

İç savaş: özellikle Beyrut şehrinin çok ağır maddi hasarına ve can kayıplarına neden olmuştur. 1991 yılında iç savaş bittiğinde: Beyrut şehri, tam bir harabeye dönüşmüş ve 150 binden fazla Lübnanlı canını kaybetmiştir. Ateşkes yapıldıktan sonra: Refik Hariri diye, zengin bir işadamı ortaya çıkıyor ve 1992 yılında, Lübnan ülkesinde devlet başkanlığı koltuğuna oturuyor. Hariri: öyle imar çalışmaları yaptırıyor ki, şehir yeniden ayağa kalkıyor.

Gerek dünyanın en zengin adamlarından biri olması ve gerekse dini yapısı ve ilişkileri nedeniyle, birçok yabancı yatırımı, ülkeye çekmeyi başarıyor. Ancak: devlet başkanlığını bıraktıktan kısa bir süre sonra, yine favori olduğu 2005 seçimleri öncesinde, 1 ton TNT patlatılarak öldürülüyor.

Evet,

Lübnan tarihinin en önemli dönüm veya kırılma noktasıdır, bu suikast. Suikastin ardından, iç savaştan beri devam etmekte olan Suriye işgali sona eriyor. Halk: tüm dini, sosyal ve kültürel farklılıkları unutup, tek bayrak altında birleşiyorlar ve Hariri suikasti nedeniyle suçladıkları Suriye’ye karşı sivil bir zafer kazanılıyor ve Suriye işgali bitiyor, Suriye ordusu Lübnan’ı terk ediyor. Hatta: bu halk hareketine, Lübnan bayrağında bulunan “Sedir ağacı” nedeniyle “Sedir devrimi” deniliyor.

Bunun ardından, 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan İsrail-Lübnan krizinde de, İsrail uçakları tarafından bombalanan şehir, yine büyük hasara uğramıştır.

İç savaştan önce: Beyrut şehrinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyanların nüfusu eşit iken, günümüzde Müslümanlar çoğunluktadır ve halkın büyük bölümü Araplardan oluşmaktadır. Bunların yanında: Filistinli mülteciler, Suriyeliler ve başkaca Arap kökenli göçmenler de, şehrin nüfusunu oluşturmaktadırlar. En büyük ve etkin azınlık ise Hıristiyan Ermenilerdir. Ancak, iç savaş sonrasında, bunların sayısı da hızla azalmıştır.

Evet iç savaş bitmiş olsa da, kasveti hiç eksilmemiş Beyrut şehrinde, günümüzde: şehrin doğusunda Müslümanlar, batısında ise Hıristiyanlar yaşamaktadırlar. Sünni Müslümanlar şehrin kuzeybatısına yerleşmiştir ve burası konaklama için, fiyatlardaki uygunluk açısından tercih edilen bir bölgedir. Şiiler, şehrin güney tarafındadır ve şehrin en varoş bölgeleri buradadır.

Doğuda ve şehrin kalan kısımlarında Hıristiyan yerleşimleri mevcuttur. Gençlerin daha çok takıldığı güzel kafeteryalar ve barlar burada bulunmaktadır.

 

ULAŞIM-HAVAALANI

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var “Lübnan’a giriş için vize” istenilmiyor. Ancak: pasaportunda “İsrail” e giriş-çıkış damgası bulunanlar, ülkeye sokulmuyorlar. Ayrıca: yine bu ülkede iken İsrail bölgesine girer ve pasaportunuza İsrail gümrük damgası vurdurursanız, bu ülkeden, uçağa binerek ayrılma şansınız yok.

İstanbul-Beyrut arasındaki uçak yolculuğu, muhtemelen 1.5 saat sürüyor. Beyrut’ta “Refik Hariri Uluslar arası havaalanı” (BEY) na iniliyor. Alan, şehir merkezinin 9 km. güneyindedir.

Bu arada, uçakta size verilecek ülkeye giriş formlarını yine uçakta doldurun ve inişte bunları pasaport kontrolünde vermeniz gerekiyor. Daha sonra bavulunuzu alıyorsunuz, duty free ve sonra havaalanından çıkıyorsunuz.
Havaalanı ile şehir merkezi arasında resmi otobüs servisi bulunmamaktadır, aramayın.

Havaalanından şehir merkezine ulaşım için bineceğiniz taksiler muhtemelen 10-15 dolar arasında ücret talep edeceklerdir. Bu taksiler ile havaalanı şehir merkezi arasındaki yolculuk yaklaşık 15-20 dakika sürer.

Ancak, söylediğim gibi, taksiciler tutturabildiğine ücret isteyeceklerdir ve hatta 35-40 dolar isteyen bile olacaktır, ama bence siz, şehir merkezine gitmek için taksiye en fazla 15 dolar ödeyebilirsiniz. Bu arada: Beyrut duty free mağazalarının çok ucuz olduğunu söylemem gerekir.

Aslında: ben birçok ülke gezerken, İstanbul duty free mağazalarının birçok ülkedekinden daha ucuz olduğunu görmüştüm, ama Beyrut daha ucuz, ülkeye girerken buradan birçok şey satın alabilirsiniz ki, özellikle içki satın almak isteyenler ülkeye girerken almalıdırlar ki, dönüş için bavullarına yerleştirsinler, malum uçak içine yolcu yanına belli bir miktar dışında içki almak mümkün olmuyor. Sigara derseniz, toplu aldığınızda paketi 1 dolara kadar olabiliyor. Özellikle: parfüm, sigara, içki, kozmetik konusunda dünyanın belki de en ucuz duty free mağazaları burada bulunuyor.

 

KONAKLAMA

Beyrut şehrinde: konaklamak için iki seçenek var ki bunlar oteller ve hostellerdir.

Hosteller ucuz da olsalar genellikle yer bulunmuyor ve gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekir. Otellere gelince, şehirdeki 3 yıldız verilen oteller, bizim ülkemizdeki pansiyon ayarındadır. En ucuz kalabileceğiniz yerin geceliği 50 dolardır.
Bu tür pansiyonvari yerlerde ve hostellerde: sıcak su vardır ve tuvaletler nispeten temizdir.

 

PARA

1 Amerikan doları= 1500 Lübnan lirası ediyor. Bu kur, şehrin her yerinde sabittir. Dolar her yerde geçiyor, ama yanınızda bir miktar Lübnan lirası bulundurmanızda yarar var.

 

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Beyrut şehrinde, metro ve tramvay bulunmuyor. Otobüs derseniz: resmen iki toplu taşıma şirketi (OCTF ve LCC) bulunduğu yazılıp çizilmesine rağmen, bu otobüslere binilmesini önermiyorum.

Beyrut’ta şehir içi ulaşımı için kullanabileceğiniz başlıca alternatif taksilerdir. Ancak: taksilerde taksimetre yok. Bu yüzden taksiciler kafalarına göre fiyat verirler, taksiye binmeden önce şoförle gideceğiniz yer ve ücret konusunda mutlaka anlaşmanızı öneririm. Taksi genellikle her yere 10 dolar ücret istiyor ancak pazarlık yapmak gerek. Öte yandan: 3 veya 4 kişi iseniz: 10’ar dolar vererek şehrin birçok yerini aynı taksi ile gezebilirsiniz.

Hatta: iki-üç günden fazla kalacaksanız, taksicilerin şerrinden kurtulmak için mutlaka araba kiralamanız en uygun seçenek olacaktır. Ancak araba kiralarken de dikkat etmek gerekir, çünkü kilometreyi fazla gösterip, kira bedelini yüksek rakamlara bir anda ulaştırıyorlar.
Şehirde: toplu ulaşım diye bir şey yoktur ve herkes kendi arabasını kullanmaktadır. Bunun sonucunda, trafik çekilmez hale geliyor. Ancak, şehir çok büyük olmadığı için, şehri yürüyerek de rahatlıkla gezebilirsiniz.

Öte yandan, şehirdeki turizm potansiyeline olumsuz darbe vurulmaması için, polis ve askerlerin 24 saat güvenlik kontrollerini yapmaları, ziyaretçilerin sabahlara kadar şehrin sokaklarında rahat rahat gezmelerini sağlıyor. Ancak, yine de, yanınızda pasaport bulundurmanızda yarar var, çünkü polis ve askerler bazı yerlerde kimlik kontrolü yapabiliyorlar.
Şehir içi ulaşımı hakkında son bir not, aslında şehir içi ulaşımda bazı minibüsler de kullanılıyor, ama bunlara binmeyin çünkü bunlara genellikle ülkedeki Filistinliler biniyor, yani hoş bir ortam olmuyor.

Araba Kiralama

Beyrut şehrinde, birçok uluslar arası araç kiralama şirketlerinin ofisleri bulunmaktadır. Bu şehirde bir araba kiralamak isterseniz, en az 2 yıllık olan bir uluslar arası sürücü belgeniz olması gerekiyor.

Ancak: yukarı da da söz ettiğim gibi, benzin üzerinden kiralama yapıyorlar ve araç tesliminde birçok sıkıntı yaratıyorlar ki, başınız derde girmesin diye, her dediklerini kabul etmek durumunda kalıyorsunuz. Öte yandan: yollar kötü, bazı yerlerde yol gösteren tabelalar yetersiz, yerel hızlı sürücülerin yarattıkları tehlikeleri de unutmamak gerekir. Bu yüzden: 3 veya 4 kişi iseniz, bence araba kiralamaktan öte, mevcut bir taksi ile anlaşarak, şehirde gayet güzel gezi yapabilirsiniz.

 

İKLİM

Beyrut şehrinde tipik Akdeniz iklimi görülür. Beyrut şehrini ziyaret etmek için en güzel zaman “Kasım” ayıdır. Türkiye’de havalar soğumaya başlayınca, yazın en güzel zamanları, Kasım ayında Beyrut şehrinde yaşanır. Bunun dışında kışın serin aylarında veya yazın boğucu sıcak aylarında buraya gitmenizi önermem. Bahar’da yağmur yağar.

 

GÜVENLİK

Hani, yukarıda söz ettim ya, iç savaş bitmesine rağmen, şehrin kasveti gitmemiş diye, gerçekten Beyrut şehrine giderken, televizyondaki haberlerden duyduğum “Türk mühendis, şöför vs. kaçırıldı” haberlerinin etkisinde kalmamak mümkün değildir. Şehirde: güvenliği polis değil, asker sağlıyor. Her köşe başında, bir tank görünce şaşırmamalısınız.

Özellikle: şehir dışındaki gezilecek tarihi ve arkeolojik yerlere giderken: yanınızda mutlaka yörenin insanı bulunmasına özen göstermenizi, güvenliğiniz açısından önemle belirtiyorum. Çünkü: Hizbullah, ülkede çok etkindir ve yeri geldiğinde hükümete dahi kafa tutabilmektedirler. Bunun nedeni ise: ülkede bulunan Filistin Mültecileridir. Lübnan ülkesinde bulunan 16 Filistin mülteci kampında, yaklaşık 400 binden fazla mülteci yaşadığı biliniyor.

Ancak, bu tahmini bir rakam, ne kadar mülteci yaşadığı asla kesin olarak bilinmiyor. Vatanından sürülmüş ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bu kadar insan, Hizbullah için büyük bir destek olarak varlığını sürdürmektedir. Lübnan ordusu yetersiz kaldığından, ülkenin güney sınırları tamamen Hizbullah tarafından korunmaktadır.

Polis dedim ya, polis gece çevirme yaptığında mutlaka turist olduğunuzu belli edin. Hatta: polise İngilizce herhangi bir yer sorduğunuzda, gayet iyi niyetli olarak size yardımcı oluyor ve gitmek istediğiniz yeri tarif ediyorlar.

 

ALIŞVERİŞ

Şehirdeki alışveriş merkezleri: Pazar günü kapalıdır. Bunun dışında açık bulunduğu saatler: 09.30-18.30 dur. Ancak, cumartesi günleri saat 14.30 da kapanır.
Şehirde fiyatlar konusunda pek istikrar bulunduğu söylenemez. Kimi yerde bir paket sigara 7 dolar iken kimi yerde aynı paket sigaranın 15 dolardan satıldığı görülür.

Beyrut şehrinde beklediğinizden fazla alışveriş merkezi bulabilirsiniz. “ABC” hem en lüks markaların satıldığı bir yer ve hem de cüzdanınıza uygun seçenekler sunan mağazaların bulunduğu Beyrut şehrinin en popüler alışveriş merkezidir. ABC Alışveriş merkezi: Ashrafiye bölgesindedir.

“Beırut Souk” ise: Amerikan Outlet mağazalarını andıran, açık hava alışveriş merkezidir. Mağaza seçenekleri, ABC ye göre daha kısıtlıdır ve Downtown bölgesindedir. Bunların dışında “Galxy” ve “Beırut Mall” şehrin diğer popüler alışveriş merkezleri arasındadır.

Lübnan Beyrut

NE YENİR-NE İÇİLİR

Beyrut şehrinde, bir kafede bir bira ve biraz çerez almak isterseniz, muhtemelen 50 dolar hesap ödemeniz gerekebilir, bu yüzden girdiğiniz ortamlarda mutlaka menü incelemenizi öneririm.
Çünkü: yemek, bölge ülkelerine nazaran oldukça pahalıdır. Yöresel lezzetler derseniz: damak tadı bizimkine son derece yakındır, hemen her şeyi “zeytinyağı” ile pişiriyorlar ve mükemmel mezelerle masaları donatıyorlar.

Gelelim mekan önerilerine: lokanta olarak Hamra bölgesindeki “El leziz” ve Nemce bölgesindeki “El Beled” önerilebilir. Bunun dışında, pek çok yerde “felafel” denilen bir tür yiyecek satılıyor. Bir de Hamra bölgesinde “Hot dog and beyond” var. Tüm bunların yanında, şehrin en önemli yemek mekanı “le chef” denilen yerdir. Burada: şef denilen adam dükkan ve müşterileriyle çok ilgilidir. Salaşlığın hakim olduğu bir yer, ama yemekleri bize uzak değil.
Bunların yanında: Beyrut şehrinde, tüm sahili gören manzarası bulunan “Hard rock Cafe” ye mutlaka uğrayın ve patates kızartması yanında, yerel bira olan “almaza” denemeyi ihmal etmeyin.

Ancak, hafta içinde burası bomboş. Özellikle Cuma ve cumartesi günü gidin.
Evet, Beyrut şehrinde yerel lezzetleri tatmak isterseniz: Humus, babagannuş, kısır ve tabule denemelisiniz. Bu mezeler, dünyaca ünlü Lübnan mutfağının temelini oluşturmaktadırlar. Öte yandan, şehirde, kebap kültürü de oldukça gelişmiştir. Ama, Lübnan ülkesine gelip te “Falafel” yemeden sakın ayrılmayın. Falafel yemek için özellikle Rue Bliss caddesi üzerindeki büfeleri deneyebilirsiniz.

Beyrut şehrinde yöresel bir şeyler içmek isterseniz, bu kez Lübnan’ın en meşhur birası “Almaza” önerilir. İçimi kolay ve lezzetli olan bu bira ile birlikte “Arak” denilen ve daha sert bir içki türü olan içecek tüketiliyor. Arak: yani Lübnan rakısı: alkol oranı 55 ve şekerli bir tadı var.
İçmek dedim de, Beyrut şehrinde yemekle birlikte “nargile” içme adeti var. Nargileye “sisha” diyorlar. Özellikle kafelerde, kızlı-erkekli guruplar, çoğu yemekle birlikte “sisha” içiyorlar. Yani, yemek sonrasında değil yemekle birlikte içiliyor.

 

GECE HAYATI

Beyrut şehrinde gece hayatı gündüzden pek farklı değildir, yani oldukça hareketli gece hayatı bulunmaktadır. Çünkü: tarihin her döneminde, Beyrut şehrinde, bir köşede bomba patlaması sesi duyulurken, eğlence-dans da yine olmasa olmazlardanmış. İç savaş olduğu günlerde bile, Beyrutluların söylediklerine göre, gece kulüplerindeki eğlence yine devam ediyormuş.

Günümüzde ise: özellikle “Gemmayze” ve “Rue Gouraud” ve “Rue Monot” bölgelerinde, gece hayatı büyük bir tempo ile sürdürülmektedir. Ancak: Beyrut gece hayatının en güzel mekanının “Music Hall” olduğunu söylemeden geçmemek gerekir. Fiyatlar nispeten pahalı olsa da, buraya uğramadan, Beyrut gece hayatını yaşamak imkansızdır.

Gemmayze bölgesine giderseniz: “Dragon Fly” denemelisiniz. Burası, küçücük bir bar ancak, tüm taksiciler ve Gemayze üzerinde kime sorarsanız, burayı biliyorlar ve tarif ediyorlar. Buraya yolunuz düşerse içki olarak “dudu” deneyebilirsiniz.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

GEZİLECEK YERLER

Savaş zamanında, şehir doğu-batı olarak ikiye ayrılmış olmasına rağmen, günümüzde bütün ayırımlar ortadan kalkmış durumdadır.

DOWNTOWN

Bu bölge: iç savaş sırasında tamamen tahrip olmuş, ancak Hariri döneminde, tüm binalar ,aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
Bölgede: hükümet binaları, lüks iş ve alışveriş merkezleri, oteller bulunur. Şehrin merkezi olarak kabul edilen “d’Etoille Palace” özellikle akşam saatlerinde hareketlenir.

Downtown’da mağazalara girmeli, saat kulesi meydanında, Pazar günü oynamaya gelen çocukları izlemelisiniz. Evet, burası lüks restoranlar, kafeteryalar ve mağazalarla doludur. Ayrıca, güzel kadınlar, spor arabalar ile oldukça gösterişli bir yer havasındadır. Yani, burası tam bir Avrupa kenti görünümündedir.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Al-Omari Camisi

Downtown Rue Weygand bölgesindedir.
Burası: 1153 yılında, haçlı seferlerinde, şövalyeler tarafından St. John yani Vaftizci Yahya adına yaptırılmış bir kilisedir. Ancak: 1291 yılında Memlüklüler, burayı ele geçirince, kilise camiye dönüştürülmüştür.

Önceleri: “Al-Tabwa” camisi olarak bilinen yapının ismi, İkinci Halife Ömer İbn Al-Hattab’ın anısına değiştirilmiştir.

Camiyi ziyaret etmek isterseniz, bayanların yalnızca başını örtmesi yetmiyor, cami görevlisi girişte, ilaveten siyah renkli bir başörtüsü veriyor. Caminin içi çok temiz. Altın bir çelik kafes var, bu Sultan Abdülhamit’in şehre hediyesidir. Caminin içindeki kumtaşı duvarları: muhteşem Memluk ve Osmanlı yazıtları ile dekore edilmiştir. Caminin çevresinde Vaftizci Yahya için yaptırılmış bir türbe bulunmaktadır.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Mohammed al-Amin Camisi-Mavi kubbeli cami

Burada: Refik Hariri’nin anıt mezarı bulunmaktadır.
Evet, cami, Beyrut şehrinde “Şehitler Meydanı” bölgesindedir. 2002-2007 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapı: çok ihtişamlı ve büyüleyici bir güzelliği sahiptir. 4 tane, ikişer şerefeli minaresi bulunmaktadır. Özellikle: mavi kubbesi, çok uzaklardan bile dikkati çekmektedir.

Sanırım bu mavi kubbe nedeniyle, bu camiyi, Sultanahmet Camisine benzetiyorlar ki, bence böyle bir benzetme tamamen anlamsızdır. Yani kubbesi maviye boyandı diye Sultanahmet Camisine benzetilmesi gerçekten saçmadır.

Yine de, caminin içinde, kubbenin süslemelerinin muhteşem olduğunu söylemek gerekir. Ayrıca: yine caminin içinde büyük kristal bir avize görülüyor.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

 

Place des Martyrs

Downtown Rue Bshara El Khoury bölgesindedir.
Burası Şehitler Meydanı olarak da bilinmektedir. Mohammed al-Amin camisinin hemen yanındadır. Meydan: iç savaş sırasında en şiddetli çatışmaların sürdürüldüğü bir yer olarak önem kazanmaktadır.

Meydanda bulunan bronz şehitler anıtı ise: I. Dünya savaşı sırasında, Osmanlılara karşı yapılan mücadeleleri nedeniyle, Lübnan milliyetçilerinin anısına yapılmıştır. (söylediklerine göre, Osmanlılar tarafından asılan Lübnan milliyetçileri için yapılmıştır)

Anıt: 1960 yılında açılmış ve İtalyan heykeltıraş tarafından yapılmıştır.

Anıt üzerinde: iç savaştan kalma mermi ve patlama izleri görülmektedir. Bu izler, daha önce de sözünü ettiğim gibi, tamir ettirilmiyor, çünkü iç savaşın anlamsızlığının gözler önünde durması amaçlanıyor.

Meydanın bir diğer özelliği de; şehirde yapılan tüm protesto gösterilerinin burada yapılıyor olmasıdır. En son olarak: 2005 yılında, Suriye karşıtı “sedir eylemi” burada yapılmıştır.

Bu yüzden, burayı ziyaret etmek isterseniz, her hangi bir siyasi eylem veya toplantı, gösteri bulunmadığına dikkat etmeniz gerekir.

 

Place Etoile

Buraya “Yıldız Meydanı” deniliyor. Burada, meydanda dolaşan özel güvenlik elemanlarının fotoğraflarını çekmeyin. Zaten: Beyrut şehrinde fotoğraf çekerken, kesinlikle dikkat etmenizde yarar var. Saat kulesinin hemen karşısında, Ortodoks St. George Katedrali görülüyor. Ama buranın en özel yapısı, Lübnan Parlamentosudur.

Saat kulesi: Fransız işgali döneminde, Belediye Başkanı tarafından şehre sunulmuş olup, saatler “Rolex” markadır ve bu yüzden saat kulesi “Rolex saat” olarak bilinir. Saat kulesinin çevresi: Osmanlı mimari izleri taşıyan taş ve mermer yapılarla doludur. Tüm meydan ise, parke taşlarla döşelidir. Meydanın güvercinleri de dikkatinizi çekecektir.
Meydanın çevresindeki daha küçük sokaklarda, trafik korkusu olmadan yürüyerek gezebilirsiniz.

 

St.George Katedrali

Downtown Rue Emir Bechir bölgesinde, Place d’Etoille’den biraz ileridedir.
Burası da, haçlılar döneminde 1772 yılında inşa edilmiştir. Ancak, burada daha önce, yani 6’ncı yüzyılda, Bizans imparatoru Theodosius II tarafından verilen bir kararname ile yapılan bir kilise bulunuyormuş. Evet, burası Beyrut şehrinin en eski kilisesidir.

Ancak, Lübnan iç savaşı sırasında yapı ağır hasar görmüş ve talan edilmiştir. Yağmalaman sanat eserlerinin bazıları, daha sonra ele geçirilmiştir. Daha sonra, katedral restore edilmiş ve yeniden açılmıştır. Katedralin içi çok güzel, zamanınız varsa gezmenizi öneririm.

Lübnan Beyrut

Holiday İnn Oteli

Şehir merkezindeki bu bina da: delik deşik olmuş olarak görülür. Otel: savaş boyunca keskin nişancıların uğrak yeri olmuş ve bu yüzden defalarca roketlenmiştir.

1975 yılındaki iç savaşın, ilk cephelerinden biri burada açılmış ve oteller savaşı adı altında çatışmalar sürmüştür.
Şehirde, “Holiday İnn” oteli, daha sonraki yıllarda “Dunes” olarak yeniden açılmıştır.

Lübnan Beyrut

SOLİDERE SEMTİ

Burası, Beyrut şehrinin merkez semtidir. Burada bulunan ve görebileceğiniz yerler şunlardır.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Büyük Serail (Grand Serail)

Majidiye bölgesindedir.

Lübnan Başbakanı tarafından kullanılan “Hükümet Sarayı”, bir tepenin üzerinde, Lübnan Parlamentosunun birkaç blok ötesindedir.

Burası, 1853 yılında inşa edilmiş ve Osmanlı ordusu için kışla olarak yapılmıştır. Fransız sömürge döneminde ise, bu yapı, Fransız yönetim binası olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, devlet sarayı olarak kullanılıyor.

Yapının mimari özelliklerinden biraz söz etmek istiyorum. Yapının mimari tasarımında: İstanbul-Selimiye kışlası örnek alınmıştır. Uzun cephesi 80 metredir. Doğu cephesinde üç sıra halinde 16 sıra pencere bulunur. 1861 yılında, yapı, Askeri hastaneye dönüştürüldüğünde, binanın anıtsallığı sürdürülmüştür.

Özellikle iç savaş sırasında, Serail, sık sık saldırılara hedef olmuştur. Savaş sonundaki 900 işgünü süren restorasyon ise, 1998 yılında tamamlanmıştır.

Günümüzde: Serail: modern iç ve ileri teknoloji olanaklarıyla donatılmıştır. Orijinal Osmanlı yapısının sadık bir uyarlaması olarak, daha işlevsel bir bina ortaya çıkmıştır. Dış duvarlar tamamen restore edilmiştir.

Üstteki 2 katta: Başbakanlık konutu, ofisi ve personel için ofisler, kabine odası ve bakanların ofisleri bulunur. Zemin katta ise, bir ziyafet salonu, iki resepsiyon alanı, basın odaları ve bir avlu bulunur. Yeraltında ise: otopark, ofisler ve odalar bulunur. Büyük Serail binasında: 430 oda bulunmaktadır.

Gezmek derseniz, bu büyük olasılıkla mümkün olmayacaktır, çünkü: siyasi huzursuzluklar ve Suriye’deki durum nedeniyle, çevredeki yolların birçoğu, şu anda dikenli tellerle kapatılmıştır. Yani, yaklaşmak mümkün olmuyor.

Evet: hükümet sarayının hemen yanında: Osmanlı Abdülhamit saat kulesi ve kalkınma ve imar yüksek kurulunun iki binası bulunmaktadır.

Lübnan Beyrut

Hamidiyyeh Saat Kulesi

Saat kulesi, 1897 yılında, Sultan Abdülhamit’in taç giyme töreni yıldönümü anısına, Müslümanlara namaz vakitlerini göstermesi için yaptırılmıştır.

Dönemin Beyrut Valisi Rashid Bey’in isteği üzerine, Sultan, saatin yaptırılması emrini vermiştir. Saat kulesinin yapımı için ilk taş: 9 Ocak 1897 tarihinde yani Sultan’ın doğum gününde yerleştirilmiştir.

Kule: 25 metre yüksekliktedir. Tamamlandığında Beyrut şehrinin en yüksek yapısı olarak dikkat çekmiştir. Kumtaşı ve kireçtaşı kullanılarak yapılmıştır. Saat kulesinin üçüncü katında, 300 kg. ağırlığında bir çan asılıdır.

 

ASHRAFİEH VE GEMMAYZE BÖLGESİ

Ashrafieh bölgesi

Burası, Downtown bölgesinin doğusundadır ve Beyrut şehrinin en eski ve cazibeli mahallelerinden birisidir. Burada: çok sayıda restoran, kafe ve gece kulüpleri bulunur. Bu nedenle, turizm içinde önemli bir merkezdir. Ticari mekanlara ek olarak, yine bu mahallede yenilenmiş evler, apartmanlar bulunur ki, şehirde alışveriş ve gezmek için uygun bir yer olarak tercih edilir.

Escalier de Saint Nicolas

Burası: Achrafieh Rue Surscok ve Rue Gouraund arasında bulunan merdivenlerdir, ancak Orta doğunun en uzun merdivenleri olarak bilinirler. Her yıl, yılda iki kez burada açık hava sergisi düzenleniyor ve gerek yerel gerekse uluslar arası el sanatları ürünleri kurulan tezgahlarda satılıyor.

ABC Alışveriş Merkezi

Şehrin en popüler ve büyük alışveriş merkezi, buradadır. Bu alışveriş merkezinde 200 mağaza, 20 restoran, 7 sinema salonu bulunmaktadır. Gün içinde, saat: 10.00-22.00 arasında açıktır.

Monot Caddesi

Burada birçok pub bulunmaktadır. Hatta, burası Beyrut şehrinin barlar sokağı gibi bilinir. Şehir merkezinden çok kısa bir yürüyüş ile buraya ulaşmak mümkündür. Şehrin diğer bölgelerinde yaz aylarında açık hava kulüpleri açıldığından, buranın popülütesi azalmaktadır. Çünkü, buradaki kulüpler, kapalı mekanlardır. Bu bölgede, çoğu yerel ve uluslar arası ölçekte tanınmış DJ’lerin müzik yaptıkları kulüpler bulunmaktadır.

Lübnan Beyrut

Gemmayze Bölgesi

Burası, Beyrut şehrinin Fransız döneminin özelliklerini yansıtan köşesidir. Burada: dar sokaklar, güzel tarih kokan binalar bulunur ki, eski bir semttir. Ancak, yine de burada birçok barlar, kafeler, restoranlar ve salonlar bulunur.

Yani her zaman sokakta iyi bir restoran bulmak mümkündür. Burası, daha elektronik ve bohem havasının hakim olduğu bir bölgedir. Burada, görülecek yerler daha fazladır.

Saifi Mahallesi

Bu mahalle: Fransız evlerinin restore edilmesiyle oluşturulmuş olup, alışveriş meraklıları, burada orijinal şeyler bulup satın alabilirler.

Rue Gouraud

Günümüzde, Beyrut gece hayatının merkezi burasıdır. Bu bölgede, dar sokaklarda araba çalışmıyor, daha doğrusu giremiyor. Fransız döneminin izlerini taşıyan bir bölgedir. Zaten Fransız general Henri Gouraud’un ismine atfen caddenin ismi verilmiştir. Burada, çok sayıda üst düzey restoran ve turizm tesisleri bulunmaktadır.

Achrafiye

Burada, muhteşem güzel evler bulunmaktadır. Burada, ara sokaklarda dolaşabilirsiniz.

Lübnan Beyrut

Hotel Albergo

Burası: şehrin en otantik otelidir. Buranın çatı katında, kahve içerek küçük bir mola verebilirsiniz. Bu mola sırasında, özellikle gün batımında, şehirdeki yapıların çatılarını izleyebilirsiniz.

Rue de Damas

Burası, ilk bakışta önemsiz bir cadde olarak görülse de, aslında iç savaş sırasında “yeşil hat” oluşturmasıyla bilinir. Burada: iç savaş sırasında, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, esir değişimi yaparlar ve tüm pazarlıklar bu cadde üzerinde yaşanırmış. Cadde boyunca: birçok kurşunlanmış ve roketlenmiş binayı, sık sık görebileceksiniz.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Beyrut Ulusal Müzesi

Beyrut şehri ziyaretinizde, mutlaka görmenizi önereceğim bir yerdir. Müze, pazartesi günleri hariç her gün açık olup, saat: 09.00-17.00 arasında ziyaret edilmektedir. Rue de Damas bölgesindedir.

Müzede sergilenen koleksiyon, II.Dünya savaşından sonra toplanmaya başlamış ve müze 1942 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede, kronolojik olarak sergilenen eserler arasında: Lübnan tarihi ve Lübnan ülkesinin Akdeniz’deki önemi vurgulanıyor.

Müzede: iç savaş sonrası yeniden kurulma belgeseli, her saat başı, ziyaretçilere gösteriliyor. İç savaşın mantıksızlığını anlatan bu belgesel, mutlaka izlenmelidir. Çünkü: 1975 yılındaki iç savaş sırasında, Beyrut Ulusal Müzesi de, özellikle Mısır bölümü ve koleksiyonu, büyük zarar görmüş ve yapılan restorasyonun ardından, 1999 yılında yeniden açılmıştır.

 

HAMRA BÖLGESİ

Burası: nispeten daha az turistik bir bölge olarak biliniyor. Burada bulunan “Beyrut Amerikan Üniversitesi” kampüsü; şehrin temposundan kaçıp kafa dinlemek isteyenler için idealdir. Burada yürüyüp kahve içmelisiniz.

Hamra bölgesini keşfetmek isterseniz: özellikle Rue Hamra ve Rue Bliss arasında bulunan sokakları gezmelisiniz.

Şehrin gerçek yüzünü burada görebilirsiniz. Burada her şey elinizin altında ve fiyatlar oldukça makuldür. Ancak, burada göreceğiniz birçok markanın ürünleri: genellikle sahtedir yani bunu bilerek alışveriş yapın.

 

Hamra Caddesi

Hamra caddesi sahil boyunca uzanır, ancak Hamra caddesini bir sokak geçtiğinizde, bu kez, sokak ortasında yaşayan evsizlerle karşılaşırsınız.

Lübnan Beyrut

Corniche

Burası: Akdeniz’in muhteşem manzarası eşliğinde, sahil yürüyüşü yapabileceğiniz bir yerdir. Burayı ziyaret ederseniz, yerel halkı tanıma fırsatı bulabilirsiniz. Birçok yerdeki sokak satıcıları: kahve, baklava gibi yiyecek ve içecekler satıyorlar.

Lübnan Beyrut

Roma Hamamı

Rue Riad El Solh bölgesindedir.

Bir zamanlar Finike, Roma eyaletinin bir parçasıymış. Bu yüzden, Beyrut şehri, son derece iyi korunmuş Roma eserleriyle doludur. Bunlar arasında, 1968 yılında ortaya çıkarılan ve iç savaştan sonra temizlenerek 1997 yılında ziyarete açılan bir Roma hamamı da bulunmaktadır.

Bank Street arkasında bulunan Roma hamamı: günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiştir. Burada, çok sayıda boş havuz görülür. Güçlü kireçtaşı sütunlar ve ağır alınlıkların bazıları, yakın geçmişte onarılmıştır.

Lübnan Beyrut

Beyrut Amerikan Üniversitesi-AUB

Hamra Rue Bliss bölgesindedir.

Orta doğunun en saygın üniversitelerinden birisidir ve ormanlık bir alan içinde bulunur. Kampus: Rue Bliss Corniche’dedir ve güzel korunur. Ziyaretçilerin, Rue Bliss bölgesine bakan ana kapıdan kampüs içine girmelerine izin verilir.

 

Beyrut Amerikan Üniversitesi Müzesi

Şehirdeki iki arkeoloji müzesinden biridir. Bu müze, aynı zamanda Ortadoğu bölgesinin en eski müzesidir. Müzede: taş devrinden, İslam dönemine kadar birçok obje sergilenmektedir. Özellikle: Arap sikkeleri, çanak-çömlekler, Lübnan ve Doğu eserleri, kil tabletler ve birçok özel koleksiyon eserlerini görmek mümkündür.

Kilikya Müzesi

Rue Sawma Jaber ve Rue Akhawain Rahbani bölgsinde bulunan bu müze: Ermeniler tarafından oluşturulmuş ve sözde 1915 soykırımı ile ilgili belgelerin bulunduğu bir müzedir. Gitmeye gerek yok, bu tür politik ve siyasi içerikli yerlere müze bile denilemez.

Rene Moawad Garden

Rue Spears bölgesinde bulunan bu bahçe: Beyrut şehrinin en eski parkıdır ve 1907 yılında kapılarını ziyaretçilere açmıştır. Günümüzde ise, şehir hayatının popüler bir parçasıdır.

Burada, oyun alanları, üç tekerlekli bisiklet kullanılan yollar ve yürüyüş yolları bulunur. Yaz aylarında, özellikle hafta sonlarında aşırı kalabalık olur.

Bunun dışında, huzur ve sessizlik düşünürseniz ve piknik yapmak isterseniz, Beyrutlular gibi, siz de burayı ziyaret edebilirsiniz. Parkın ismi, yerel halk dilinde ”Sanayeh Garden” olarak biliniyor.

Lübnan Beyrut

Pigeon-Pigeon Rocks-Güvercin Kayalıkları

Hamra bölgesini gezdikten sonraki durak “Güvercin Kayaları” olmalıdır. Raouche Corniche bölgesindedir. Güvercin kayaları: Beyrutluların Corniche dedikleri sahil yolundan izlenebiliyor. Yol kenarındaki kafeye oturup, uzaktan şehrin sembolü olmuş bu kayaları izlemek mümkündür.

Burası, şehrin en önemli turistik sembolüdür. Bunlar: denizin ortasında bulunan iki büyük kayadır. Küçük teknelerle, bu kayaların bulunduğu yere turlar düzenleniyor. Kayalardan birinin altından kayıkla veya botlarla geçilebiliyor.

Raouche Semti

Beyrut şehrinin batı sınırında Akdeniz boyunca uzanan bu bölge, şehrin en popüler ve en cazip yerleşim alanıdır ve Güvercin kayaları, sahil açıklarında bulunur.

 

Corniche

Burası bir gezinti yeridir.
Beyrut şehrinde güneş battıktan sonraki en hareketli yerlerden birisidir. Bu kordon boyunda, birçok kafeler bulunmakta olup, bu kafelere oturup, Beyrutluların yaşam tarzlarını izleyebilirsiniz.

 

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

 

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

Jeita Grotto

Burası, Beyrut şehir merkezinin biraz dışındadır ancak dünyanın en önemli birkaç doğa harikasından biridir. Evet, bu mağaralar, Beyrut şehir merkezinin 20 km. kuzeyindedir.

Mağaralar ilk olarak, 1863 yılında, Amerikalı bir misyoner tarafından bulunmuştur.

Rahip Williams Thomson: mağara içinde yaklaşık 50 metre ilerlemiştir.

Avlarınken yer altı nehrine düşen silahını bulmaya çalışırken mağarayı keşfetmiştir.

1873 yılında ise: bir kısım araştırmacı, bu mağaraları araştırmışlar ve 1060 metre ilerlemişlerdir.

Ancak: 1958 yılında turizme açılmıştır. Üst galeri ise, 1969 yılında ziyarete açılmıştır. İç savaşın ardından, Temmuz 1995 tarihinde yeniden ziyarete açılan mağaralarda, fantastik kaya oluşumları, yılda 280.000 ziyaretçiyi buraya çekmektedir. Mağara ve diğer tesislerde ise, 115 civarında yerel halk çalışmaktadır.

Bu sıra dışı mekanların açılışını dünyaya duyurmak için: Lübnanlı sanatçı ve heykeltıraş Ghassan Klink tarafından, Fransız besteci François Bayle ile birlikte bir müzik konseri düzenlenmiştir. Ayrıca, 1969 yılında Alman besteci Carl-Heinrich Stochausen tarafından bir konser düzenlenmiştir.

Dağların altındaki bu alan: iki kireçtaşı mağara, üst galerileri ve 6230 metre uzunluğunda “Dog River” ismi verilen bir yer altı nehrinden oluşmaktadır. Mağaralar: yer altı nehri için bir tünel veya geçiş yoludur.

Mağaraların toplam uzunluğu 9000 metredir ve mağara içinde 8.20 metre uzunluktaki sarkıt, dünyanın en büyük sarkıtı olarak kayıtlara geçmiştir.

Mağarada, tüm bunların yanında, su seviyesinden tavana kadar 108 metre yükseklik ile, büyük bir salon bulunmaktadır. Mağaralar deniz seviyesinden 300 metre yüksektedir.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

 

Alt katta:

623 metre uzunluğunda bir yer altı gölü bulunmaktadır. Özellikle kışın yükselen su seviyesi nedeniyle, bazen ziyarete kapatılmaktadır. Su seviyesinin uygun olduğu zamanlarda ise, ufak teknelerle mağara muhtemelen 2 saat içinde gezilebilmektedir.

Buradaki yürüyüş parkuru toplam 7800 metredir ancak 400 metrelik bölüme yürüyerek ulaşılmaktadır.

Üst katta ise:

Mağaranın asıl görkemli kısmı bulunmaktadır. Burası kuru kısımdır ve her zaman ziyarete açıktır. Bu kısımda: uzun dikitler ve sarkıtlar ziyaretçileri büyülemektedir.

Burayı: yürüyerek gezebilirsiniz. 2200 metrelik yürüyüş parkurunda, 750 metrede çok ilginç: taş kolonlar, perdeler ve mantarlar görülüyor.

Bölgede, bunların dışında: ziyaretçilerin zaman geçirmesi için: teleferik, tren, minyatür hayvanat bahçesi, bahçe ve birçok heykelcik bulunuyor.

Ayrıca: geleneksel ve ilginç hediyelerin satıldığı 4 hediyelik eşya mağazası bulunuyor. Son olarak, burayı ziyaret edenler, geleneksel Lübnan yemekleri tatmak isterlerse, bir restoran var, orayı deneyebilirler.

İç savaş sırasında:

Hıristiyanlar, burayı cephanelik olarak kullanmışlardır. Bu çatışmalarda: kurulum, teleferik, otopark, idare binası ve restoranların bulunduğu bölümler tamamen imha edilmiştir. 1995 yılında ise, Refik Hariri tarafından 1 yıl 4 aylık çalışmanın ardından turizme kazandırılmıştır.

Evet, buraya yolunuz düşerse: otoparka aracınızı bıraktıktan sonra: teleferik veya yükseklik korkusu varsa, bir buhar makinesinin küçük bir örneği tarafından çekilen tren ile, mağaraların bulunduğu yere ulaşırsınız.

Üst galeri girişine yakın bir klimalı tiyatro salonunda, birçok dilde, Jeita hakkında bir film gösterimi düzenlenmektedir. Alacağınız giriş bileti: alt ve üst galeriler ve teleferik içindir. Tiyatro ve tren ve otopark çıkışı için bileti yanınızda bulundurmaya devam edin.

Tesiste: çeşitli restoranlar, bir bar ve tuvaletler ve Lübnan el sanatlarının satıldığı hediyelik eşya dükkanları da bulunuyor. Pazartesi tesis kapalı, pazartesi dışında ise saat: 09.00-17.00 arasında açık bulunuyor.

Harissa-Notre Dame du Liban heykeli

Akdeniz’e şehrin tepesinden bakan ve Maruni şapelinde bulunan heykel: muhteşem bir manzaranın bulunduğu yerdedir. Burası: şehir merkezine 20 km. uzaklıktaki Harisa köyündedir. Burası “Katolik” toplulukların odak merkezidir.

Heykel yapımı ilk olarak: 1854 yılında gündeme gelmiştir. Daha sonra, Fransa-Lyon şehrinde: sanatçı Durenne tarafından 8 metre uzunluğunda ve 14 ton ağırlığındaki bronz heykel yapıldı ve beyaz boya ile boyandı. “Meryem” e benzeyen heykel, ardından, büyük bir gemiyle, 1906 yılında Beyrut şehrine getirildi.

Mayıs 1908 tarihinde heykel, 20 metrelik bir kule üzerine yerleştirildi. Burası, Lübnan ülkesinde en çok ziyaret edilen dini yerdir. Çünkü: heykel aynı zamanda “Lübnan Kraliçesi” olarak isimlendirilmektedir. Papa John Paul II: heykeli 10 Mayıs 1997 tarihinde ziyaret etmiştir.

Heykelin bulunduğu şapelin bahçesinde ise, Lübnan bayrağında da bulunan “Sedir ağacı” görülüyor. Heykelin balkonundan, biraz önce sözünü ettiğim muhteşem manzarayı izledikten sonra: teleferiğe binerek “Jounieh” bölgesine inebilirsiniz.

Evet, buraya çıkmak için teleferik kullanılıyor. Teleferik, deniz seviyesinden 520 metre yüksekliğe, yani heykelin bulunduğu tepeye çıkıyor ve 1.5 kilometrelik bu uzaklık, yaklaşık 10 dakikada alınıyor.

Ancak: 4 kişi alabilen teleferik kabinleri, eski ve minicik, aynı zamanda yolculuk yaparken, evlere o kadar yakın geçiyor ki, korkmamak elde değil, geçerken binaya, evlerin balkonlarına çarpacak diye korkuyorsunuz.

Burayı ziyaret ederseniz, Pazar günü gitmemeye dikkat edin, çünkü Pazar günü yukarıdaki kilisede ayin var ve bayağı kalabalık oluyor.

Lübnan Beyrut
Lübnan Beyrut

 

Jounieh

Burası, bir sahil yerleşim yeridir. İç savaş sırasında, Beyrut’tan dinlenmeye gelen Hıristiyan militanları: bu yerleşim yerine giderlermiş.

Günümüzde, teleferikle buraya giderken, evlerin çok yakınından geçerek yapılan yolculuk oldukça eğlenceli geçiyor. Özellikle, gün batımı saatlerinde bu teleferik yolculuğunu yaparsanız, muhteşem manzara daha da ilginç hale gelecektir.

Bunun dışında: yerleşim yerinde güzel restoranlar ve mağazalar bulunuyor. Ayrıca: barlar sokağı denilen bir yer var. Zaten Üniversiteler de o mahaldedir. “Casino Du Liban” buraya yalnızca 2 km. uzaklıktadır. Beyrut havaalanı ise, 50 km. uzaklıktadır. Beyrut şehir merkezi ise, buraya 15 km. uzaklıktadır.

Ksara

Anjar

Baalbek

Lübnan Beyrut Baalbek

Lübnan Beyrut Baalbek

Baalbek şehri yani tapınak kompleksi: Beka vadisinin en verimli ovasının sınırında, Lübnan’ın güneybatı yamacında, Lübnan dağı eteklerinde 1150 metre yüksekliktedir ve Beyrut şehir merkezine 85 km. uzaklıktadır. Yolculuk yaklaşık 2 saat alır. Dikkat edin, antik ören yerine giriş ücretli, ancak ücret yani bilet girişte değil, çıkışta kesiliyor, para alınıyor. Bölge, 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Antik dönemin en büyük Roma hazinesini görmek isterseniz, mutlaka buraya gitmelisiniz. Lübnan dağını geçince ulaşılan burada, dünyanın ikinci büyük Roma dönemi harabeleri bulunmaktadır. Arkeologlara göre, dünyada Roma şehrinden sonra, en önemli dini merkez burasıdır. Burada: Fenike inançları ile Roma dini kültürü birleştirilmiştir.

200 yıldan fazla bir süre içinde inşa edilen devasa yapılar: Roma mimarisinin doruk noktasında en güzel örneklerini sunmaktadır ve antik dünyanın en kutsal yeridir. Ancak: bunlar, yani Roma döneminde inşa edilmiş 24 plaza, 800 tondan fazla ağırlıkları ile, daha önceki Fenike dönemi kalıntıları üzerine kurulmuştur. Yani, dünya üzerinde, o dönemdeki en büyük taş blok inşaatları yapılmıştır.

Fenike döneminde: burası tanrılar için bir üçlü ibadet yeri olması yanında, bir tarım köyü olarak gündeme gelmiştir. Fenike döneminde tanrı “Baal”, Yunan döneminde tanrı “Zeus” ve Roma döneminde tanrı “Jüpiter”. Aslında, temelde aynı tanrı temsil edilmekte olup (yani en büyük tanrı, tanrıların babası) sadece isim farklıdır. MS.313 yılında, Roma imparatorluğunda, Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilene kadar, burası bir ibadet yeri olarak önemini muhafaza etti.

Ancak: Romalıların gelmesinden sonra, inşa edilen yapılar burayı kaplar ve antik dünyanın en önemli kutsal yerlerinden biri haline gelir. Özellikle: Augustus döneminde: bölgenin dini önemi iyice artmıştır.

İlk inşaat çalışmaları, MÖ.1’nci yüzyılda Jüpiter tapınağında olur ve tapınak, MS.60 yılında tamamlanır. Jüpiter tapınağı yapımında: Mısır-Aswan’dan getirilen 104 büyük parça granit sütun ve ilaveten 50 sütun kullanılmıştır. Tapınak, bu sütunlarla çevrilidir.

İmparator Trajan (MS.98-117) döneminde ise, çeşitli dini binalar ve sunakların yapımına devam edilmiş ve bölgede 128 muhteşem revak ile çevrili, 20 metre yükseklikteki granit sütunla inşaatlar yükselmiştir.

Bu dönemde yapılan dini kompleks, 113 x 135 metre boyutlarındadır.
Günümüzde, bunlardan yalnızca 6 tanesi kalmış gerisi depremlerde tahrip olmuş veya diğer sitelere alınmıştır. Söylenenlere göre: Justinyen, İstanbul-Ayasofya bazilikasının yapımı için, bunlardan 8 tanesini tahsis etmiştir.

634 yılında, Arap orduları Suriye’ye girince, Baalbek şehri kuşatılır ve şehir ele geçirildikten sonra, tapınak büyük bir cami haline getirilmiştir. Takip eden birkaç yüzyıl, şehir İslam hanedanları tarafından kontrol altında tutulmuştur. 1401 yılında Timur ve 1260 yılında Tatarlar bölgeyi işgal ederler. Ancak: mevcut anıtlarda: savaş, deprem, hırsızlık nedeniyle, sonraki dönemlerde birçok restorasyon yapmak gerekmiştir.

Şehrin ismine gelince: Baalbek ismi: Fenike dilinde “baal” efendi veya “tanrı” demektir. Gök tanrısına verilen isim olarak düşünülmektedir. Hatta “tanrı kenti” de denilebilir.

1700 yılına gelindiğinde, Avrupalı kaşifler kalıntıları bulurlar ve 1898 yılında bölgede Alman İmparatoru William II’nin emriyle, ilk kazı çalışmalarına başlanır ve daha sonra da ara verilmeden sürdürülür.

Günümüzde: burada, harabe halinde, üç büyük tapınak bulunuyor. Bunlar: Jüpiter, Baküs ve Venüs tapınaklarıdır. Evet: bu Fenike şehri, üçlü ibadet için yapılmış ve antik dönemde “Heliopolis” olarak biliniyormuş. Heliopolitan: Jüpiter’in kutsal hacılarını, binlerce yıl kendisine çekmiş ve Roma döneminde dinsel işlevlerini sürdürmüştür. Hacılar: Heliopolis şehrinde, bir esas Fenike kültü ( Jüpiter, Venüs, Merkür) adı altında birleşen üç tanrılarına hürmetlerini sunmak için, büyük kalabalıklar halinde, bölgeye gelirlermiş.

Evet, tüm bunların yanında: Baalbek, aynı zamanda büyük bir gizemi de muhafaza etmektedir. Şöyleki: Jüpiter’in Roma tapınağının altında, büyük temel taşları görülmektedir. Jüpiter tapınağının avlusunda ise, bir platform üzerinde: büyük bir dış duvar ve masif taş dolgu görülmektedir. Buraya “Büyük Teras” denilir.

Dış duvarın, alt içinde ise, ince hazırlanmış ve doğru şekilde konumlandırılmış bloklar görülür. Bu bloklar: 30-33 metre uzunluğunda, 14 metre yüksekliğinde ve 10 metre derinliktedir. Ağırlıkları ise, yaklaşık 450 tondur. Bu blokların, 9 tanesi batıda, 9 tanesi güneyde ve 6 tanesi kuzeyde görülür. Batı bölümde bulunan 6 blok üzerindeki taşların ağırlığı 1000 ton üzerindedir. Bu büyük taşlar: 12 metre derinliğe, 63-65 metre uzunluğa sahiptir.

Evet: bölgedeki başkaca büyük taş kütleleri de var. Bunlar: Baalbek şehrine 4 mil uzaklıktaki kireç ocağında bulunuyor. Yaklaşık 1200 ton ağırlığındaki bu taşlar, bugüne kadar, dünya üzerinde tek parçadan hazırlanmış en büyük taş işçiliği olarak önem kazanmaktadır. Şöyle ki, bunlar: 13-16 metre genişliğinde, 69 metre uzunluğundadır. Bu büyük taş blok: neredeyse hazır olarak, yani koyulacağı yere taşınacak şekilde, hazır durumda bulunmaktadır.

Gelelim işin gizemine: gerek mühendisler ve gerekse çağdaş bilim adamları ve arkeologlar: bu taş ocağı, hazırlanan taşların ulaşımı ve yerlerine hassas yerleştirme yöntemleri hakkında, modern inşaatçılık teknikleri de göz önünde bulundurularak, herhangi bir şey söyleyemiyorlar. Büyük Baalbek taşlarının, yakın ocaklardan alınarak siteye sürüklendiğini düşünüyorlar.

Hatta: işçilerin halatlar kullanarak, ahşap binlerce makaralarla bunları sürüklediklerini düşünüyorlar. Geniş hareket yolları ve düz yüzeyler gerektiren taş ulaşımı için, Baalbek şehrinde böyle bir imkan bulunmadığı gerçek, çünkü, şehir tepededir.

Düşünülenlere göre: taş blokları, bir kez siteye getirildi, kaldırıldı ve yerleştirildi. Bu yerleştirme sırasında: iskele, rampa ve uyum içinde çalışan insanlar ve hayvanlar kullanıldı. Ancak, yine aynı dönemde, Roma şehrindeki: 327 tonluk Mısır dikilitaşının: 800 erkek ve 140 at ve 40 büyük kasnak tarafından yaratılan güçle kaldırıldığını unutmamak gerekir ki, buradaki taşlar, çok daha ağırdır. Öte yandan: Mısır dikilitaşının kaldırılışı sırasında, 800 erkek ve 140 at için büyük bir açık alan gerektiği de unutulmamalıdır.

Tüm bunlar düşünülünce: Baalbek taşlarının nasıl yerine taşındığı, nasıl kaldırıldığı ve nasıl yerleştirildiği gizemini korumaktadır. Öte yandan, bu taşlara “Trilithon” taşları ismi veriliyor. Bu taşların, bu sitenin taşları olmadığı, olsa olsa gerekli bir istinat duvarının parçaları olduğu söyleniyor. Ancak, yukarıda da söz ettiğim gibi, 1200 tonu aşan ağırlıkları nedeniyle, bu taşların nasıl kaldırıldığı ve buraya yerleştirildiği meçhul.

Tapınakların inşasında harç kullanılmaması da, mimari öneme sahiptir. Bu bölüm için son bir not: hani inanıp inanmamak size kalmış, yine söylentilere göre: bu büyük taş blokları “uzay yolcularının araçlarının inişleri için” kullanılmıştır.

Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek

 

Baal/Jüpiter Tapınağı

Mevcut tapınakların en büyüğüdür. Tapınağın: Hadad, Cennet tanrısı Atargates ve Hadad’ın eşi ve Merkür için adandığı bilinmektedir.
MÖ.1’nci yüzyılda, İmparator Augustus döneminde yapımına başlanmış ve MS.60 yılında tamamlanmıştır.
Tapınak cellası, 20 metre yüksekliğindedir ve 104 granit sütunlarla çevrilidir. Terasta bulunan dev taşlar ilgi çeker.
Yapıya: büyük bir giriş kapısı ve avludan sonra, geniş bir kapıdan girilmektedir. Tapınakta 84 sütun bulunmaktadır. Ancak, günümüzde, bunlardan yalnızca 6 tanesi ayaktadır. Diğerlerinin büyük kısmı kırılmış veya başka yerlere götürülmüştür.

Bacchus Tapınağı

Diğerine göre, daha iyi korunmuş durumdadır. Hemen Jüpiter tapınağı yanındadır. Ancak, olağanüstü değildir, zengin ve bol “Baküs” rakamları ve heykelleri, anıtsal kapısı ve etkileyici boyutları ilgi çekmektedir. MÖ.2’nci yüzyıl ortasında inşa edilmiştir. Bacchus: bereket tanrısıdır. Tapınak: Merkür’e adanmıştır. Çünkü: tıpanak duvarlarında, bu tanrının çocukluk sahneleri betimlenmiştir.
Dünyanın en iyi korunmuş bu Roma tapınağı: 69 x 36 metre boyutlarında: 19 metre uzunluğunda 42 sütun ile çevrilidir.

Venüs Tapınağı

Yuvarlak bir tapınaktır. Venüs tapınağının uyumlu formlarındaki özgünlük dikkati çeker. Evet, Venüs tapınağı, MS.3’ncü yüzyılda yapılır. Tapınağın Venüs için yapıldığının kanıtı ise: deniz kabukluları, güvercinler ve bu tanrıçanın kültü ile ilişkili diğer sanatsal motiflerle yapılan süslemelerdir. Bizans döneminde, Hıristiyanlığın kabulünün ardından, tapınak, kilise olarak kullanılmış ve Aziz Barbara’ya adanmıştır. Theodosius döneminde, birçok önemli bina ve heykel tahrip edilmiş ve Jüpiter tapınağından sökülen taşlarla, bölgede bazilika inşa edilmiştir.

Merkür Tapınağı

Cheikh Abdullah tepesindedir. Yalnız, bu tapınaktan günümüze kalan tek iz: kayaya oyulmuş bir merdivendir.

Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek

 

Buraya yolunuz düşerse: Alman imparatoru II Willhelm’in burayı ziyareti anısına, Sultan II Abdülhamit tarafından yerleştirilmiş ve iki tablet göreceksiniz. Bu tabletlerde “Osmanlıca” ve “Almanca” ziyareti anlatan yazılar bulunuyor, ama “Arapça” yazılmamış olması ilginç.

Yine, bölgede küçük bir müze var. Müzede: özellikle bölgedeki mezarlardan birinde bulunan kraliçenin kemikleri bir camekanda sergileniyor ve camekanın içine atılmış, tüm dünya paralarını görebilirsiniz.

Lübnan Beyrut Byblos

Lübnan Beyrut Byblos

Burası, Beyrut şehir merkezinin kuzeyindedir. Limanı ve birçok güzellikleri barındırması ile tanınır. Günümüzde, Lübnan’ın en önemli limanlarından birisidir. Ancak, şehrin ilk kuruluşu bilinmemektedir ve burada, yaklaşık 7000 yıldır insan yerleşimi bulunduğu düşünülmektedir. Antik dönemde ise, buradan Mısır’a sedir ağacı ihraç ediliyormuş ve sedir ağacı, Mısır papirüslerinin ham maddesi olarak kullanılıyormuş. Bu yüzden, şehre Yunancada “papirüs” anlamına gelen “Byblos” ismi verilmiştir.

Şehrin bu isimle anılmasının bir diğer nedeni ise, yine söylentilere göre, “İncil” ilk kez burada kaleme alınmıştır ve bu yüzden şehrin ismi ortaya çıkmıştır. Hatta: Yunan, Latin ve Arap alfabesinin temeli olan “lineer alfabe”yi bulanlar bile Fenikelilerdir ve burada yaşamışlardır, çünkü alfabe ile ilgili en eski buluntu, buradaki jeolojik araştırmalarda ele geçirilmiştir.

Daha eskilere gidersek, efsaneye göre: Mısır tanrısı “Osiris” bir sandığa kapatılır ve denize atılan sandık, bu şehir kıyısına gelir ve burada karaya vurur. Evet, biraz önce de söylediğim gibi, antik dönemde şehrin en büyük özelliği: Mısır ve çevre ile olan büyük ticari bağlardır.

Lübnan Beyrut Byblos

Tabii, bu antik şehrin tüm bu özellikleri olunca, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınması kaçınılmazdır. Bu şehirde, tüm Akdeniz uygarlıklarının izlerini görmek mümkündür.

Gelelim günümüze: burası, İzmir-Foça’ya çok benziyor. Çarşı, Pazar ve liman tarafında sergiler bulunuyor. Limanda ise, ilk göze çarpanlar: sığ sulardaki tekneler ve suyun kenarında bulunan “sedir” ağaçlarıdır. Hani: Beyrut şehrini gezdim, Lübnan bayrağındaki “sedir” ağacını göremedim diyenler, burada bolca sedir ağacı görebilirler.

Bunun yanında: günümüzde, şehirde: Mısır Tapınağı, Kraliyet mezarlığı, Roma tiyatrosu, kiliseler ve camiler görülüyor. Biraz önce söylediğim gibi, çok yönlü kültürel izler var. Zaten şehir bu yüzden, günümüze kadar popülütesini muhafaza etmiştir.

Liman ağzında: küçük bir kule görülüyor. Kule: tipik Roma mimarisinin izlerini yansıtıyor. Hemen yanındaki dalgakıran ise, sonradan devşirme malzeme yani taşlarla yapılmıştır.

Byblos şehri denilince, tüm bu antik ve tarihi özellikleri yanında, bir de restoranı akla geliyor. İç savaş öncesinde, burası sosyetenin en büyük uğrak yerlerinden biriymiş ve sosyete, özellikle “Chez-Peye” denilen bir restorana geliyormuş ki, günümüzde de restoranın duvarlarında, hala ünlülerin burada çekilmiş fotoğrafları bolca sergileniyor. Buraya yolunuz düşerse, bu restorana mutlaka uğramanızı öneririm. Burada özellikle “kalamar” yemelisiniz.

Öte yandan: burada konuşurken dikkatli olmanızda yarar var. Çünkü: buralıların ana dili “Arapça” değil. Çünkü, burada yaşayanların birçoğu Anadolu’dan göçmüş “Ermeni” ve birçoğu “Türkçe” biliyor. Yani dükkanların büyük bölümü, bu Ermeniler tarafından işletiliyor.

Lübnan Beyrut Byblos

Kale

Kaleye giriş ücretlidir. Çok büyük bir yer değil. Haçlılar tarafından yapılmış. Ancak: buranın asıl özelliği, uzun süreli olarak insanların yerleştiği bir höyük üzerinde kurulmuş olmasıdır. Çünkü: halen devam eden kazılarda, her katmanda değişik şeyler bulunuyor ve Beyrut şehrindeki arkeoloji müzesine götürülüyormuş.

Kalenin içinde Osmanlı Paşasının konağı olarak kullanıldığı söylenen, 2 katlı bir metruk bina görülüyor. Bu metruk yapının hemen yanında ise, kral mezarlarının bulunduğu yerler var. Burada: çok sayıda kuyu benzeri mezar bulunuyor. Bu kuyular, yaklaşık 20 metre derinliktedir. Ancak: bu kuyuların duvarlarına, yaklaşık 10 metreden daha derin kısımlarında, duvarlara lahitler yerleştirilmiştir. Kaba ve basit olsa da bu lahitlerin o kuyuların kazılıp oralara nasıl yerleştirildikleri meçhul ve ilgi çekiyor.

Lübnan Beyrut Byblos

Byblos Çarşısı

Bu çarşı Osmanlı döneminde yapılmıştır. Günümüzde: taş döşeli kaldırımlarda yürürken, burada yöresel özellikler gösteren hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar bulunuyor.

 

Crusader Kilisesi

Antik şehrin hemen yanı başında bulunan kilisede günümüzde düğünler ve vaftiz törenleri yapılıyor.