Peru Chan Chan

Peru Chan Chan

Chan Chan antik şehri: La Libertad bölgesinde, Pasifik Okyanusunda sahil kenti Trujillo şehrinin 5 km batısındadır. Başkent Lima şehrinin ise, 480 km kuzeyindedir. Peru ülkesindeki birçok kıyı yerleşimi dışında, Pasifik Okyanusuna çok yakın olmasıyla önem kazanır. Bulunduğu vadi “Moşe vadisi” olarak bilinmektedir.

Issız bir durumda iken; İspanyol istilacı Francisco Pizarro tarafından keşfedilen şehir: 1986 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Peru Chan Chan Chimu Krallığı
Peru Chan Chan Chimu Krallığı

 

Chimu Krallığı

Chimu krallığı: Kolomb öncesinde bu bölgede büyük bir medeniyet kurmuşlardır.
Chimu kültürü hakkında günümüze ulaşan bilgiler: 1200 yılından itibaren gelmektedir. Chimu insanları: Cajamarca ve Huari denilen yakın kültürlerden etkilenmişlerdir.

Efsaneye göre: Chan Chan şehri: denizden kano ile buraya gelen Taycamano isimli bir kahraman tarafından MS.850 yılında kurulmuştur ve şehri kurduktan sonra kendisi batı ufkunda kaybolmuştur. Chimu’lar şehri imparatorluğun başkenti olarak kullanmışlardır.

Bunlar: güneyde Pramongo bölgesinde ve kuzeyde Guayaqil körfezine kadar uzanan ve Moşe vadisi denilen bölgede büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Yani geç orta dönemde bölgenin en büyük krallığını kurmuşlardır. Bunlar: kuru bölgede sulama kanalları yaparak tarımı desteklemişlerdir.

Şehirde yaşayan insanlar arasında: sosyal ve sınıfsal tabakalaşma sistemi geliştirilmiştir. Şehirde: güçlü hükümdarlar, yetenekli ustalar, rahipler ve çoğunluklu olarak işçiler yaşıyorlardı. Ancak biraz önce de belirttiğim gibi “bütün insanlar eşit yaratılmıştır” inancını kabullenmemişlerdi.

Yani katı bir hiyerarşik yapı egemen olmuştu.

İnce tekstil, altın, gümüş ve bakır nesneler üretilmiştir. Ayrıca standart tasarımlara ve kalıplara göre: cilalı bıçak ve çömlek üretimi yapılmıştır.

Bunlar: Chimu Yunca olarak isimlendirilen ve günümüzde soyu tükenmiş bir dil konuşuyorlardı. Ama yazı sistemleri yoktu.

Chimu krallığı: İnka etkisi altına girmeden önce, 15. yüzyılda doruğa ulaşmıştır. Amerika kıtasının en büyük ve yeryüzündeki en büyük kerpiç şehir olarak tanınmıştır.

 

İnka Dönemi

İnkalar bölgeye geldiklerinde, yani MS.1470 yılında şehirde 60-100 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. 1470 yılında İnka orduları, doğudaki dağlardan bölgeye geldiler ve şehrin yaşamsal su kaynağı olan kanalları kestiler. Uzun tartışmalardan sonra Chimu konseyi direnç gösterdikleri takdirde vahşet olacağını düşünerek, şehri İknalara teslim etmeye karar verdiler.

Ancak: İnkalar şehri ele geçirdiklerinde, hızlı bir şekilde Chimu beylerini yok ettiler ve çoğu yetenekli metalürji sanatçılarını ve şehrin değerlerini, kendi başkentleri Cusco şehrine taşıdılar.

İnka imparatoru Tupac Yupanqui tarafından esir alınan Chimu kralı Minchancaman yerine kralın oğlu, İnkalar adına bir süre bölünmüş krallığı idare etti.

Ancak: bu dönemde şehrin terk edildiği anlaşılıyor. Çünkü: Chan Chan şehri kerpiçten yapıldığı için havanın insafına bağlıydı. Kerpiç tuğla yapılarda, herhangi bir su veya rüzgar hasarı olduğunda hemen tamir ediliyordu.

Çünkü özellikle her 25 ile 50 yıllık süreçlerde, burada “El Nino” fırtınaları oluyordu. Ayrıca: MS.1000 yıllarında yeraltı su kaynaklarının da tamamen tükendiği bilinmektedir. Bu nedenlerle, zamanla şehrin terk edildiği düşünülüyor.

 

Francisco Pizarro

1532 yılında İspanyol fatih Pizarro buraya geldiğinde, şehir büyük ölçüde terk edilmişti ve ıssız bir şehirle karşılaştı ve Chan Chan’ın 5 km ötesinde yeni bir şehir kurdu.

Ancak İspanyol hazine avcıları: Chan Chan şehrini talan etmeyi ihmal etmediler. Çünkü, şehirde hala talan edilecek altın ve gümüş vardı. Özellikle: som gümüşten bir kapı ele geçirdiler ki, bunun değerinin çok yüksek olduğu söylenmektedir.

Peru Chan Chan
Peru Chan Chan
Peru Chan Chan

 

Kalıntılarda Gezinti

Yıllar önce şehrin terk edilmesine neden olan iklim olayları, son yıllarda daha yoğun olarak görülmektedir. İklim değişiklikleri nedeniyle artan yağışlar ören yerini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden şehrin önemli kesimlerinin üzerine çatı yapılmaya çalışılmaktadır.

Ancak antik şehir o kadar büyüktür ki, bu çabaların pratikte pek bir anlamı olmadığı kesindir. Bu yüzden, halen yağmurların devam ettiği ve yavaş yavaş çamurun içinde eriyen Chan Chan şehrini mutlaka görmenizi öneririm.

Günümüzde ören yeri: Chan Chan büyüklüğü ve katı hiyerarşik kentsel mekan yapısı ile ilgi görmektedir. Ancak şehir 6 kilometre karelik bir alana yayılmıştır ve bu büyük bölge: kalın toprak/kerpiç duvarlarla çevrilmiştir. Ayrıca: kaleler ve saraylar olarak bilinen 9 büyük dikdörtgen topluluk mevcuttur.

Sarayların her biri, küçük kareler şeklinde düzenlenmiştir ve aralarında tapınaklar, konutlar, depolar, mutfaklar, meyve bahçeleri ve mezarlıklar bulunur.

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var, kalıntıların bulunduğu bölge çok büyüktür ve ıssız alanlarda yalnız başınıza dolaşırsanız soyulma olasılığı yüksektir.

Şehir kalıntıları çok büyük bir alana yapılmıştır. Bu alanda, 4 ana site ziyaret edilebilmektedir. Bu siteler arasında ise, taksi kullanabilir veya yürüyebilirsiniz. Eğer kalıntılarda yürümeyi tercih ederseniz ana yollardan ayrılmamanız önerilir, çünkü aksi halde cezai yaptırımlar vardır.

Şehrin merkezinde: piramidal tapınak, mezarlıklar, bahçeler, rezervuarlar ve simetrik düzenlenmiş oda gezilebilir. Burada, muhtemelen yaşam alanları, mezar yerleri ve aristokrasinin ambarları bulunuyordu.

Şehir nüfusunun esnaf ve diğer çoğunluğu: daha az dayanaklı ve mütevazi konutlarda oturuyorlardı.

Peru Chan Chan Duvarlar
Peru Chan Chan Duvarlar
Peru Chan Chan Duvarlar

 

Duvarlar

Şehrin çevresi birçok duvar bulunmaktadır ve şehir adeta bir kale ile çevrelenmiştir ve şehir adeta bir labirent gibidir.

Bazı yerlerde 30 metre yüksekliğe ulaşan duvarlar: kıyılardan gelen rüzgarlara karşı bir sığınak olarak inşa edilmiştir. Bu duvarlar: şehirde sayısız yoğunluktadır ve şehirde adeta bir labirent oluşturmuştur.

Genelde üçgen şekildeki bu karmaşık tasarımlı duvarlar: pürüzsüz kerpiç tuğlalardan yapılmışlardır. Bu pürüzsüz yüzeylere: kuşlar ve balıklar oyulmuştur. Ayrıca: yine bu duvarların yüzeylerine: deniz canavarlarını yakalamak için oyulmuş kaplumbağalar, yengeçler ve ağlar betimlenmiştir.

Peru Chan Chan Su kanalları ve Bahçeler
Peru Chan Chan Su kanalları ve Bahçeler

 

Su Kanalları ve Bahçeler

Şehir: şehir dünyanın en kasvetli kıyı çöllerinden birine kurulmuş ve yıllık ortalama yağış miktarı yok denecek kadar azdır.

Ama: Chan Chan alanları ve bahçeleri sulama kanalları ve kuyulardan oluşan bir ağ ile sulanmıştır. Bu sulama kanallarının bölgedeki uzunluğu 80 kilometreye kadar uzanmaktadır.

Yerkabuğu hareketleri nedeniyle, yeraltı su kaynakları MS.1000 yılı civarında düşünce, Chimu yöneticileri, kuzeyde Chicama nehrinden, 50 kilometrelik bir kanal yaparak nehir suyunun yönünü değiştirmek gibi cesur bir girişimde bulunmuşlardır.

Öte yandan: sağanak yağışlar antik kenti yıkacak ölçüde şiddetliydi ve şehir çok fazla su tarafından tehdit ediliyordu. Bu nedenle: Chimu medeniyeti dünyanın ilk gerçek mühendis toplumu olarak bilinir.

Onlar: ölçümlerin kayıt edilmesi veya ayrıntılı planların hazırlanması için bir yazılı dil bulunmamasına rağmen: bir şekilde dikkatlice inlemeler yapmışlar ve iki vadi arasındaki zor bayırı aşırarak kanal inşa etmeyi başarmışlardır.

Evet: düzensiz su kaynakları, tarım için sayısız zorluklar yaratırken, Chimular denizi hep bir lütuf olarak görmüşlerdir. Çünkü, bu bölgede Humboldt akıntısı, kapalı okyanus yüzeyine besin açısından zengin suları yukarı iter ve dünyanın en zengin deniz canlıları burada bulunur.

Chimular: bu durumu tanrıların onlara verdiği daha doğrusu bağışladığı bir gıda olarak görmüşlerdir. Bu nedenle Chan Chan frizlerinde, en yaygın görüntü kuş sürüleri, balık, kabuklular ve yumuşakçalardır.

Evet, şimdi de şehirdeki tapınaklar ve saraylardan söz etmek istiyorum. Bunların en büyük ortak özellikleri: bazılarında yüzlerce metreye varan frizlerle süslenmiş olmalarıdır.

Peru Chan Chan Trchudi Sarayı
Peru Chan Chan Trchudi Sarayı
Peru Chan Chan Trchudi Sarayı

 

Trchudi Sarayı

Kalıntılarda gezinmek için uzun zamanınız yoksa özellikle “Trchudi Sarayı” olarak bilinen ana kompleksi gezmelisiniz. Burası bir İsviçreli kaşif tarafından bulunmuş ve ardından restore edilmiştir.

Saray, muhtemelen MS.500 ile 1000 yılları arasında soylular tarafından kullanılmıştır. Sarayın avlusu Chimu frizlerini görmek için en iyi yerlerden birisidir. Duvarlardaki frizler nedeniyle, buranın kutsal bir saray olduğu düşünülüyor.

Koridorlar, odalar ve inanılmaz büyük plazalar: bir labirent gibi sarayın çevresinde belirgin güzergahı izleyerek, son derece organize, antik uygarlığın izlerini görebilirsiniz. Örneğin: sadece giriş geçidi için ayrılmış avluda, duvarlar boyunca düzenli aralıklarla nişler bulunmaktadır.

Bir niş içine oturulduğunda başka bir niş içindeki kişiye, fısıltı ile bir şeyler söylendiğinde, alışılmadık akustiğe tanık olabilirsiniz. Bu basit tasarlanmış kerpiç konsey odası: tüm sesleri yükseltmektedir.

Sarayın tasarımı boyunca tekrarlanan denizle ilgili mitolojik frizleri görebilirsiniz. Özellikle audiencias ana tören avlusundaki koridorda ayrıca balık ve kuş tasarımları da görülür.
Sitenin batı açık bölümünde Funerario olarak bilinen mezar alanı görülür. Burası en kutsal yerdir.

Peru Chan Chan Museo de sitio
Peru Chan Chan Museo de stio

 

Museo de Sitio de Chan Chan

Chimu imparatorluğu ve Chan Chan şehri çevresindeki buluntular burada sergilenmektedir. Tchudi sarayından buraya 20 dakikalık yürüyüş ile ulaşabilirsiniz.

Müzede önce İspanyolca 8 dakikalık bir multimedya gösterisi sunuluyor. Ardından: sıcak ama sulanan çölde elde edilen arkeolojik buluntuların sergilendiği bölümleri görebilirsiniz. Ayrıca: ahşap putlar, seramik ve metal nesneler, yapı malzemeleri (güneşte kurutulmuş çamur tuğla ve halatlar, kirişler gibi) görülür. Müzenin La Libertad bölümünde: prehispanic kültürel gelişime ait Moşe ve Chimu seramik ve ilk taş eserleri sergilenmektedir.

Aralık-Nisan ayları arasındaki yaz döneminde buraya yolunuz düşerse, çöl alanında, deniz kıyısında Peru ülkesinin en iyi plajlarının bulunduğu alanlara ulaşabilirsiniz.

Peru Chan Chan Zümrüt Tapınak
Peru Chan Chan Zümrüt Tapınak

 

Huaca la Esmeralda-Zümrüt Tapınak

Chimu tapınaklarından en muhteşemi ve en çok saygı duyulanıdır. Şehrin çok kenarındadır. Bina dikdörtgendir ve 65 metre uzunluğunda, 41 metre genişliktedir.
İki platformdan oluşmaktadır.

Buranın 12. veya erken 13. yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. 1923 yılında ortaya çıkarılmıştır. Onun kerpiç duvarları ve süslemeleri muhteşemdir. Ancak: 1925-1983 yılları arasındaki yağmurlarda hasar görmüştür.

Peru Chan Chan Zümrüt Tapınak
Peru Chan Chan Zümrüt Tapınak

 

Kerpiç duvarlardaki tüm orijinal rölyef çalışmalarında: balık, dalgalar, uçan pelikan, deniz su samuru ve geometrik kalıpları içeren balık ağları yani denizle ilgili motifler görülmektedir.
Huaca’da iki ana platform ve her bölümü çevreleyen duvarlar ve birkaç eğimli bir dizi yol bulunur. Üst platform: bir ibadet yeri ve bir kral mezarı olarak düşünülmektedir.

Peru Chan Chan Zümrüt Tapınak

 

Burada: vadinin batı bölümü boyunca uzanan mezarlıkları da görebilirsiniz. Denizle site çevresindeki alanlar üzerinde: ekili alanlar ve bir ilkel tuğla fabrikası görülür. Bu mezarlar birkaç yıl önce kazılmıştır, ancak daha öncesinde mezar soyguncuları tarafından talan edildiği anlaşılmıştır. Yine de mezarlarda: bazı kabuklular, chaquiras denilen taş ve mercan kolye yüzyıllar sonra bulunmuştur.

Peru Chan Chan Gökkuşağı Tapınağı

Huaca Arco Irıs-Gökkuşağı Tapınağı

Burası Panamerikan Highway yolunun sol tarafında, Trujillo şehrinin yaklaşık 4 km kuzeyindedir. Chan Chan kompleksindeki bu harabe, 1100 yıllıktır ve yörenin en eski yapılarından birisidir. Tapınağın her tarafı 54 ile 60 metre yükseklikteki duvarlarla çevrilmiştir. Giriş batı bölümündedir.

Huaco İris: iki kapmandan oluşur.

Birinci kademe: muhtemelen mısır ve ritüel amaçlı değerli metallerin depolanması için kullanılan 14 dikdörtgen odadan oluşmaktadır. İkinci kademe: bir tören alanı olarak kullanılan düz yüzeyli platform yamaçlarına kadar uzanır. Burada görünüşte tanrılarla konuşulmuş ve kurban törenleri düzenlenmiştir. Buradan: Okyanus, Trujilli ve Chan Chan şehrinin muhteşem manzarası görülebilir.

Huaca boyunca duvarlarda tekrarlanan bir merkezi motif hakimdir. Dekorasyonda bereket ve yağmur sembolü olarak “Rainbow” yani “Gökkuşağı” kullanılmıştır. Bu: tapınağın bir duvarında 7 kez temsil edilmiştir.

Her gökkuşağının altında: yılan tasviri görülür. Bunlardan birisinin iki kafası dikkati çeker ve birinin balık kuyruğu görülür. Bu belki de “iki cinsiyeti” temsil etmek için yapılmıştır. Yılanın tekrarlanması: su ve arazi bereketi sembolü olarak değerlendirilmektedir ve diğer kültürlerle ilişkilidir.

Duvarın üstüne ve girişine: hareketli dansçıların tasvirleri işlenmiştir.
Platformun çevresinde ahşap heykeller bulunan 14 depo vardır. Kerpiçten oyulmuş dış duvarlarda iç duvarlar gibi dekore edilmiştir.

Duvarlarda oyulmuş ejderha figürü nedeniyle burası “Ejderha Tapınağı” olarak da bilinir. Ama en çok kullanılan figür: “Arco Irıs” yani “Gökkuşağı”dır.

Peru Chan Chan Huaca del sol
Peru Chan Chan Huaca del sol

 

Huaca del Sol ve Huaca de la Luna

Huaca del Sol ve de la Luna: Moşe nehri ve Ay Tapınağına yürüme mesafesinde, sol bölümde basamaklı bir platform üzerindedir. Bu platform: 228 metre uzunluğunda ve 136 metre genişlikte, 18 metre yüksekliktedir. Üzerinde beş teras vardır.

Huaca de Sol: idari merkez ve Huaca de la Luna ise bir tören merkezi olarak görev yapmıştır. Bunların arasında: evler, geniş caddeler, sokaklar, koridorlar ve plazalar bulunur. Burada: Moche yüksek, siyasi, dini, ekonomik ve sosyal organizasyonları bulunduğu anlaşılmaktadır.

Huaca de la Luna: güçlü farklı evrelere göre, üst üste tapınaklardan oluşmaktadır. Bazı duvarlarda görülen, çok renkli duvar resimleri: tanrı Ai-apaec’i temsil etmektedir. Hemen del Sol’un yanında küçük bir tepenin yamacında, 21 metre yüksekliktedir.

Tepenin üst kısmında: duvarlarda savaşçıları sembolize eden figürlerin bulunduğu bir oda görülür. Bu resimlerde kullanılan renkler: kırmızı, mavi, beyaz, siyah, sarı, pembe ve kahverengidir.

Peru Cusco

Peru Cusco

Şehir: Peru’nun güneydoğusunda, And dağlarından gelen bazı nehirler tarafından beslenen verimli Urubamba vadisindedir. Burada denizden yükseklik yaklaşık 3360 metredir. Peru Anayasasına göre, ülkenin tarihi başkentidir.

İnka imparatorluğunun başkenti olarak kullanılan şehir: 1983 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Amerika kıtasının “Roma” şehdi olarak nitelendirilmektedir. Her yıl yaklaşık 2 milyon kişi, burayı ziyaret etmektedirler.

Kıyıdan şehre gelindiğinde, her zaman temiz dağ havası hissedilmektedir. Çünkü şehir yüksek irtifadadır. Özellikle ilk gün, bu yüksek irtifaya alışmanız önerilir. Bölgede herhangi bir yürüyüş planlamadan önce, kesinlikle bu yüksek irtifaya alışmak yani en az 3 gün burada yaşamak gerekir.

Peru Cusco
Peru Cusco

 

Şehrin Tarihi

Şehir: MS.900-1200 yılları arasında “Kilkle” ler tarafından kurulmuş ve işgal edilmiştir.
Bu dönemde yapılan kale: daha sonra İnkalar tarafından genişletilmiştir. Günümüzde: Kilkle kültürüne ait antik bir tapınak ve karayolu kalıntıları keşfedilmiştir. 2007 yılındaki kazılarda bulunan tapınak, hemen kalenin kenarındadır.

15. yüzyıla gelindiğinde: vasat bir durumdaki şehir: inka hükümdarı Manco Capac döneminde: Ekvator, Kolombiya, Şili ve Arjantin ülkelerine yayılan imparatorluğun başkenti olarak kullanılmıştır. Farklı dinsel ve idari fonksiyonlar İnka hükümdarı Pachacutec tarafından burada birleştirilip geliştirilmiştir.

1471-1493 yılları arasında,Tupac Yupanqui 50 bin kişiyi çalıştırarak 20 yıllık süreçte, buradaki ideal şehri yaratmıştır. Öncelikle: iki ana nehir olan Saphi ve Tullumayo düzenlenmiş, bunların yarattıkları sel felaketlerine karşı kanallar sistemi yapılmıştır.

Devamında: şehrin yakınlarındaki uydu şehirler ile bağlantı yolları düzenlenmiş ve tarım, zanaat ve sanayi üretimleri bu uydu şehirlere aktarılmıştır.

Ancak: 1533 yılında İspanyol işgalciler Francisco Pizarro önderliğinde bölgeye gelirler. Bu sırada: İnkalar kendi aralarında taht çatışmalarını sürdürmektedirler ve bu yüzden Pizarro’nun bölgeye girişi zor olmamıştır.

Bu çatışmalar sonucunda Atahaulpa denilen kişi, rakiplerini yener ve İnka tahtının varisi olur. Atahaulpa: Pizarro’nun masum görünen davetini kabul edince ardından esir edilir ve 60 bin kişilik ordusu yok edilir.

1534 yılında: Francisco Pizarro önderliğindeki İspanyollar: Cusco şehrine yürürler ve şehri ele geçirirler. Çünkü: İspanyollar silahları yanında, bu ülkeye getirdikleri çeşitli hastalıklarla (özellikle çiçek) buna bağışıklığı olmayan binlerce yerlinin de ölmesine neden olmuşlardır.

İspanyol işgalciler bölgeye geldiklerinde: şehrin rasyonel planında değişiklik yapmamışlardır. Onlar siyasi ve dini sembolize eden temel yapıları imha ederek yalnızca duvarlarını kullanmışlar ve bugünkü Plaza de Armas bölgesinde olduğu gibi, 1560 yılında Viracocha sarayının bulunduğu yere büyük katedral inşasına başlamışlardır.

Santo Domingo de Guzman manastırına yer açmak için, Coricaucha ve Santa Catalina manastırına yer açmak için Acclahuasi dini yapıları tahrip edilmiştir.

Evet şehrin İspanyollar tarafından işgal edilmesinin ardından: birçok bina ve özellikle Santa Clara ve San Blas mahalleleri de dahil olmak üzere bazı yerlerde İnka mimarisi ve İspanyol etkisi bir mimari stille yeni binalar yapılmaya başlandı. İspanyollar: birçok İnka bina, tapınak ve saraylarını tahrip ettiler.

Onlar şehrin yeniden inşasında yalnızca kalan duvarları kullandılar. Sonuç olarak: şehir eski İnka başkenti ve sömürge dönemi mimarisinin inanılmaz bir karışımını barındırmaktadır. Doğrusal sokaklarda: titizlikle kesilmiş granit ve andezit duvarlar görülür.

Bir zamanlar değerli metallerle yapılmış heykellerle kaplı “Güneş Tapınağı” kalıntılarının bulunduğu “Altın Bahçe” talan edilmiştir. Ancak ilk planını korur.

21 Mayıs 1950 tarihinde büyük bir deprem Cusco şehrinde büyük hasara neden oldu. Kendin yalnızca İnka mimarisi bu depreme dayanmıştır. “Qurikancha” yani “Güneş Manastırı” üzerine inşa edilen “Dominik” ve “Santo Domingo” manastırları depremden etkilenmiştir.

 

Alışveriş

Şehirde alışveriş yapmak isterseniz: Plaza de Armas ve Avenue bölgesi ve çevresinde ve birkaç farklı bölgede alışveriş alanları bulmak mümkündür. Özellikle “El Sol” denilen yeri tercih edebilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanlarının çoğunda: buraya özgü olarak gümüş objeler ve alkapa yün işleri satılmaktadır.

 

İnti Raymi Töreni

Cuzco şehrinde “İnti Raymi” kutlamaları: kış gündönümünde güneşin tanrısının gücünü kutlamak için yapılır. Kolomb dönemi öncesinden günümüze gelen bu geleneksel törendeki tören alayına şehrin sokaklarını doldurarak binlerce Perulu katılır.

24 Haziran tarihindeki bu geleneksel törende: İnka rahipleri tarafından gelecek yıl için iyi şans duaları yapılır.

 

GEZİLECEK YERLER

Şehre yeni gelen ziyaretçinin ilk ilgisini çekecek yapılar “İnka duvarları” dır. Bu büyük granit bloklar, harç kullanılmadan mükemmel bir uyum içinde oyulmuştur. Duvarların çoğu: yeni İspanyol şehrinin yapımı sırasında imha edilmiştir.

Ancak, İspanyol sömürge mimarisinin yapıları, şehri birkaç kez vuran depremde hasar görmüş olmasına rağmen, bu duvarlar hiçbir hasar görmemiştir.

Cusco şehri sokaklarında yürürken: muazzam duvarlar ve İnkalar tarafından inşa edilen sarayları görebilirsiniz. Ayrıca İspanyol fatihler tarafından oluşturulan kilise, manastırlar ve konaklar görülür.

 

Barrio de San Blas

Plaza de Armas’ın kuzeydoğusunda bir tepe üzerindedir ve esnaf mahallesi olarak bilinir.
16. yüzyıldan kalma bir kilise çevresindeki, Arnavut kaldırımlı sokaklarda: küçük sanat galerilerinde şehrin en iyi ustalarının atölyeleri bulunur.

Evet, burası şehrin zanaatkar bölümü olarak bilinir. Bu alanda: İnka imparatorluğunun dört bir yanından gelen en iyi altın ve gümüş demircileri, çömlekçiler, ressamlar, nakkaşlar yani İnka zamanlarında en iyi sanatçılar bulunurmuş.

1562 yılında: şehrin ikinci piskoposu Juan Solano tarafından; İnka kültüründen kalma “Illapa” yani “gök gürültüsü, şimşek ve yıldırım tanrısı” tapınağının üzerine kurulan “San Blast Kilisesi”; basit kerpiç inşaatına rağmen, olağanüstü ahşap minberi ile tanınır.

1650 ve 1950 yıllarındaki depremlere dayanmış ve ardından taş duvarlarla takviye edilmiştir.
Minber: 400 yıl önce tek bir ağaç gövdesinden oyularak yapılmış ve sembolik bir minberdir.

Minberi yapan ustaya ait olduğu söylenen bir insan kafatası: Aziz Paul’un ayaklarının altında görülmektedir. (Böylece ödüllendirildiği söylenmektedir) Ana sunak altın yapraklı olarak ilgi çekmektedir.

Evet, şehrin bu bölgesi: özellikle akşamları barlar ve restoranlar ile hareketlenmektedir. Meydanın kuzeydoğusunda, çeşmenin yanındaki alan: Cusco şehrinin yapılarının kırmızı kiremitli çatılarını görmek için idealdir. Cumartesi günleri, meydanda bir el sanatları pazarı düzenlenmektedir.

Peru Cusco İnka Taşı
Peru Cusco İnka Taşı

 

Hatun Pumiyuq/Rumiyoc-Inca Taşı

Hatunrumiyoc (Oniki açı taş) arkeolojik kalıntıları: Inca Roca’ya atfedilen saray dışında bulunan ve “yeşil diyorit” ten inşa edilmiş bir duvardır. Katedralin sağ bölümünde Calle Triunfo takip edilerek buraya ulaşılır.

Duvarın çokgen mimarisi takdire şayandır. Hatunrumiyoc ve Herrajes sokaklarının köşesindedir. Taşın bulunduğu duvarın: 1350 yılı civarında Inca Ama Qoraqora üzerindeki saray olduğu düşünülen bir binanın duvarı olduğuna inanılmaktadır.

Duvarın en büyük özelliği: duvarın ortasında ünlü oniki açılı taş: köşeleri ve kenarları mükemmel, diğer taşlar ile monte edilmiştir. Çünkü: San Blas mahallesine doğru burada eğimin yoğunlaşmaya başladığı görülür. Bu yüzden zemin seviyesine kadar yetiştirme için bu şekilde bir inşa yöntemi izlenmiştir.

İnka taş ustaları ve mimarları: beceri sembolü olarak, açıları hala oldukça sıra dışı olan bu taşı mükemmellikle yerleştirmişlerdir.

Öte yandan, bu duvarda bazı şekillerin betimlendiği de belirtilmektedir. Çünkü, İnkalar doğada bulunan birçok hayvanı kutsal kabul etmişlerdir. Onlar sık sık: tanrıyı temsil ettiğine inandıkları hayvanları (örneğin: lama, kobay, yılan gibi) bazen binaların tuğla tasarımlarında gizlice betimlemişlerdir. Hatunrumiyoc denilen duvarda da, muhtemelen ilk yapıldığında böyle bir yaklaşım düşünülmüş olmalıdır.

Sonuç olarak: bu çokgen taş: İnkalar tarafından yapılan istinat ve destek duvarlarındaki benzersiz örneklerden günümüze gelen biridir. Burada güney duvarında: çokgen montaj yapısı değil, yapısal destek olabilecek kaba duvar kaplama görülmektedir.

Evet: bu duvar, günümüzde Başpiskopos sarayının parçasıdır. Bu saray: günümüzde ise halka açık sömürge sanat müzesidir.

Burada sömürge ve cumhuriyet dönemi duvarları üst üste gelmiştir. Son bir not: bu 12 açılı taş şehrin sembolüdür ve “Cusquena” bira şişelerinin üzerinde de amblem olarak kullanılmaktadır.

Peru Cusco Le Merced Church
Peru Cusco Le Merced Church

 

La Merced Church and Covent-Manastırı ve Kilisesi

La Merced: başlangıçta “Mercedarians” dini düzeni için 1535 yılında, Marquis Francisco Pizarro tarafından bağışlanan arazi üzerine 4 yılında inşa edilmiştir. Mercedarians tarikatı hakkında birkaç cümle söylemek gerekirse: 1218 yılında Fransız aziz Peter Nolasco ortaya çıkar.

Bunlar: Meryemanadan; Hıristiyan esirlerin gerekirse kendileriyle değiştirilmesini istemişlerdir. Yani bu düzenin tam adı “Esirlerin Fidye için değiştirilmesi” dir. Bu istek 1235 yılında Papa Gregory IX tarafından onaylanmış ve bir bayram günü uygulanmıştır.

Bu kilise: 1650 depreminde tamamen yıkılmış ve 1657-1680 yılları arasında yerli taş ustaları tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kilisenin duvarlarında: Fransız St Pedro Nolasco’nun hayatını anlatan güzel duvarlı bir cephe bulunmaktadır.

Ayrıca güzel dehlizler de bulunmaktadır ki, bunlarda İspanyol fatihler Francisco Pizarro’nun üvey kardeşi Gonzalo ile iki baba-oğul’un mezarı bulunmaktadır.

Onların mezarları: kilisenin güzel dehlizlerindedir ve 1946 yılında bulunmuştur.

İlk manastırın uzak tarafında: mükemmel yağlı boya tabloların bulunduğu koleksiyonun olduğu küçük bir dini sanat müzesi bulunmaktadır. Bunlar içinde özellikle “Kutsal aile” isimli tablo mükemmeldir ve “Rubens”e atfedilir.

Yerli ressam Ignacio Chacon tarafından yapılan yapılmış ve San Loureano’yu gösteren tablo da ilgi çeker.

Ayrıca: 1.2 metre yüksekliğinde ve 22 kg ağırlığında, elmas ve diğer kıymetli taşlarla süslü “monstance” yani kalın çelik çubuklar da ilgi çeker. Dünyanın ikinci en büyüğü olarak tanınır.

Burada iki büyük inci: bir denizkızının gövdesini oluşturmak için kullanılmıştır. (Monstrance: Katolik ayinlerinde, İsa’nın bedenini temsil eder, güneş biçimindedir, ortası boştur ve sapından tutularak taşınır.)
Son bir not: “Merhamet” kelimesi İspanyolca “merced” kelimesinden türemiştir.

Peru Cusco İnka Güneş Tapınağı
Peru Cusco Santo Domingo Kilisesi

 

Santo Domingo Kilisesi ve Koricancha Qoricancha-İnka Güneş Tapınağı

Quricancha veya Güneş Tapınağı: Cusco şehrinin güneyindedir ve buraya “Hurin Qosqo” denir. Ancak: burası işgal edildikten sonra İnkalar: Inticancha isminde başka bir güneş tapınağı inşa etmişlerdir, yani bu iki tapınağı birbiriyle karıştırmanız önerilir.

Quricancha (Templo del Sol) İnka imparatorluğunun en görkemli tapınaklarından birisidir. Tapınak: MS.1200 yılında, İnka Wiracocha döneminde inşa edilmiş ve daha sonra İnka Pachacutec döneminde tapınak süslenmiştir.

Tapınak yakınlarında: Kusicancha, Inticancha, Huayna Ccapac Sarayı ve Kunturpata Inn sarayı gibi diğer birçok yapı bulunmaktaydı. Burada bir zamanlar 4000 rahibin bulunduğu söyleniyor. Bu rahipler tapınak içindeki odalarda yaşamışlardır. Sadece soylular buraya sokulur, hiçbir kadının buraya girmesine izin verilmezmiş.

“Koricancha Quechua” kelime anlamı olarak “Altın Avlu” demektir. Güneşe tapınan İnka’ların natüralist pantheonundaki en önemli yer, El Dorado efsanesinde de geçen bu ışıltılı saraydır.
Burada özellikle İnka mimarisinin tipik dikey eğim ile yamuk olarak yaptıkları duvarlar ilgi çekmektedir.

Bu şekil, duvarların depreme dayanmasını sağlamak açısından tercih edilmiştir. Çünkü İnkalar gerçek duvar ustalarıydılar. Taşlar arasında bir iğnenin bile geçebileceği boşluk bırakmazlardı. Buradaki duvarların üzerinde: yüzlerce altın panel bulunur.

Duvarların üstü: 2 kg ağırlığında ve 700 adet altın levha ile kaplanmıştır. Bunların üzerinde gümüş bitki ve hayvan figürleri bulunur.

Ayrıca: altın rakamlar, katı altın sunaklar ve büyük bir altın güneş diski bulunmaktadır.
Güneş diski: yaz gündönümü sırasında, İnka baş rahibinin verdiği izin üzerine, duvar üzerindeki bir niş içine doğrudan parlamaktadır.

Ayrıca, bu disk sabah güneşi yakalamak ve parlak ışıklarını duvarlar boyunca bulunan nişlere yerleştirilmiş ölü İnka hükümdarlarının mumyalarına güneş banyosu yaptırmak için yerleştirilmiştir.

Güneş Tapınağı: karşısındaki teraslar, gümüş bitki ve hayvan heykelleriyle doluydu.
Yapıda ise: zemin de taştan yapılmış ve bazı odalarda zeminlerde sıkıştırılmış kil ve toprak kullanılmıştır.

Diğer odalarda ise, zemin toz kaplanacak şekilde yapılmıştır. Yapılar içinde, onların yüce varlıkları tanrıları olan Wiracocha, güneş, ay ve yıldızlar ile anne Pachamama için kendi bireysel odaları vardır.

Duvarlar yanında bu odaların da üstü ve kapılar altın ve gümüş levhalarla kaplıdır.

Küçük bir avluya girildikten sonra: altından yapılmış bir “Sun” yani “Güneş” görüntüsü vardır. Bu güneşin figürü altında: altın sandalyeler üzerinde, geçmiş İnka hükümdarlarının mumyalanmış cesetleri oturmuş durumda bulunurlar.

Sadece “Huayna Ccpac” doğuya dönüktür ve Güneş figürünün önünde olur. Sabah güneşi, onun ışığı ile odaya dolar.

Quricancha içinde bir oda: “Güneş Drum” odasıdır. Bu odanın önünde: arazi için mısır, ağaçlar, hayvanlar, meyve, kelebekler, kuşlar ve bir meyve bahçesi veya bir altın bahçesi olur. Bunlar Pachacutec arazisinde ekilen ekinler ve yaşayan hayvanları temsil etmektedir.

Burada bulunan servetin çoğu: İspanyollar tarafından esir alınan İnka kralı Atahualpa’nın fidyesinin ödenmesi sırasında sökülmüştür. Ancak daha önce sözünü ettiğim üzere, bu kan parası boşuna ödenmiştir, çünkü İspanyollar söz vermelerine rağmen, aksi hareket ederek onu öldürmüşlerdir.

Ardından İspanyollar tapınağı yağmalamışlar ve altınları boşaltmışlar, onları eriterek bu muhteşem tarih hazinesini yok etmişler, sadece zarif cilalı taş duvarlar kalmıştır. Bu duvarlar: harçsız, yığma şeklindedir ve depreme dayanıklı yamuk şeklindedir. Kavisli ve zarif istinat duvarı: İnka sanatsal ve mühendislik becerisinin zirvesidir. (Bu arada bir not daha: İspanyol fatihler tarafından yağmalanan bu altın hazineler ve diğer zenginliklerin beşte biri: Avrupa’daki savaşlar için İspanya kralına gönderilmiştir)

Öte yandan: tüm tapınak kompleksi, aynı zamanda bir gökyüzü gözlem evi olarak da kullanılmıştır. Her yaz gündönümünde, güneş ışınlarının bir niş içine doğrudan parlaklık vermesi düzeneği geliştirilmiştir. Tapınak her ne kadar güneşe adanmış olsa da; ay, Venüs, thunder, yıldırım, rainbow gibi tabiat olayları da buradan izlenmiştir.

Gelelim Santo Domingo Tapınağına. Bu ünlü güneş tapınağı üzerine 17. yüzyılda Santo Domingo Katolik kilisesi inşa edilmiştir.

Ancak: bu kilise, İnkaların ince taş işçiliği yanında sönük kalmaktadır. 1953 yılındaki depremin ardından: her iki bina olumsuz etkilenmiş ve manastırın büyük bölümü, tapınağın dört orijinal odasını ortaya çıkarmak için bu restorasyon çalışmasında yapılmamış, yani yapı yarım bırakılmıştır.

Bu taş odaların açıklıklarındaki mükemmel simetriyi görmek için: birinci odada bulunan küçük bir platformun üzerine çıkmalısınız. Buradan: İnka taşları üzerinde bir dizi erkek ve kadın blokların nasıl sığacak büyüklükte yapıldığını görebilirsiniz.

Eski İnka tapınağına ait kalıntılar, günümüzde, kilisenin batı ucunun altındaki kavisli duvar olarak görülmektedir.

Evet: duvar, kilisenin bulunduğu sokakta, kilisenin batı ucundan 6 metre uzaklıktadır. Biraz önce de söylediğim gibi tarih boyunca tekrarlanan depremlerde sağlam kalmış ve İnka taş işçiliğinin en büyük örneği kayıpsız olarak günümüze ulaşmıştır. Duvar üzerinde, büyük kütleli taşların eğriliği ilgi çekmektedir.

Peru Cusco Plaza de Armas

 

Plaza de Armas-Ana Meydan

Plaze de Armas: İnka döneminde şehrin merkezidir ve bugün de hala modern Cusco şehrinin tarihi bölümünün merkezindedir. Şehrin başlıca buluşma yeri olarak bilinir. Özellikle: buradaki katedral, turist guruplarının buluşma merkezidir. İnsanlar: gece ve gündüz, her zaman burada yürümektedirler. Şehirdeki festivaller, konserler, sanat sergileri ve gösteriler gibi özel etkinlikler burada düzenlenir.

Burası: İnka döneminde “Plaza Huacaypata” yani “Gözyaşı Yeri veya Ağlayan Meydan” olarak bilinir. Törenler ve askeri geçitler burada yapılırdı. Onlar: İnka imparatorluğu tarafından yeni kazanılmış topraklardan getirilen sembolik parçalar: Huacaypata denilen bu alandaki toprakla karıştırırlardı. İnka İmparatorluğunun başkenti olan şehirde: onların yani İnkaların hayvan mitolojini yansıtmak için, meydan “puma” şeklinde dizayn edilmiştir.

Şehir merkezi ise, puma’nın kalbinde düzenlenmiştir. Böylece plazanın konumunun tesadüf olmadığı anlaşılmıştır.

Plaza: zamanla İnka sarayları ile çevrildi. “İnka Pachacutec” sarayının antik duvar kalıntıları, günümüzde Plaza ve Calle Plateros köşesine yakın meydanın kuzeybatı tarafında görülmektedir.
1532 yılında İspanyol Maimonides Francisco Pizarro: İnka imparatorluğunu yenmiş ve şehri ele geçirdikten sonra plaza için yeniden adlandırma yapılmış ve “Plaza de Armas” ismi verilmiştir.

Ayrıca, yine burada: iki kilise, katedral kurularak plazanın boyutu azaltılmıştır. Inca dönemine ait “Wirancocha” sarayının bulunduğu yere “Katedral” inşa edilmiştir. Plaza’nın kuzey-doğu kenarında “El Triunfo” kilisesi bulunmaktadır.

Güneydoğu bölümünde ise, etkileyici bir çift çanı olan ve süslü “La Compania de İsa” kilisesi bulunur ki, bu kilise: 1571 yılında Cizvitler tarafından inşa edilmiştir. 1650 yılındaki depremde Latin Amerika’daki en güzellerden biri olan kilise tahrip olmuştur.

Günümüzde: plaza’nın kuzey ve batı cephesi: günümüzde dükkan ve seyahat acenteleriyle doludur. Plazaya bakan güzel ve ahşap oyma balkonları olan birçok restoran, bar va kafe bulunur ve bunlar dinlenmek ve manzaranın tadını çıkarmak için idealdir. Ayrıca: ağaçlar ve banklar içeren güzel peyzajlı bir alandır.

Son bir not: İspanyollara karşı isyan başlatan ünlü yerli lider Tupac Amaru II, burada idam edilmiştir.

Peru Cusco Katedral
Peru Cusco Katedral

 

Katedral

Katedral: Plaza de Armas’ın kuzey-doğu bölümünde, İnka dönemine ait Viracocha sarayının temelleri üzerine yapılmıştır. İspanyol sömürge döneminin en görkemli kiliselerinden birisi olarak kabul edilir.

Katedralin yapımına 1550 yılında başlanmış ve Latin haçı şeklinde inşa edilmiştir. Yaklaşık 100 yıllık sürenin sonunda tamamlanmıştır. 3 nefli ve yalnızca 14 sütun tarafından desteklenmektedir. 10 şapel vardır ama özellikle “El Senor de los Temblores” şapeli mutlaka görülmelidir.

Yapıda kullanılan kırmızı granit blokların bazıları: Saksaywaman kalesi kalıntılarından yağmalanarak buraya getirilmiştir. Yapının çanı: Güney Amerika’nın en büyük çanıdır. Koro bölümü: sedir ağacından oyulmuş olup, çarpıcı ve ayrıntılı aziz, papalar, piskoposlar ve sıra dışı dini kişiler oyularak yapılmıştır.

Katedralin yüksek duvarları: Cusquena okulu ressamlarının en iyi resimlerinden örnekleri içermektedir. Bunlara ait 400 tablo arasında öne çıkan: Marcos Zapata tarafından yapılan “Son Akşam Yemeği” tablosudur. Sacrist bölümünde: “Van Dyke” tarafından yapılmış “Çarmıha gerilme” resmi ilgi çeker.

Ayrıca ahşap oymalı sunak bölümü de görülmelidir.

Katedral: Hıristiyan olmayan görüntüleri de içerir. Bunlara örnek: yeryüzünde İknaları temsil eden puma ve çeşitli rakamlardır ve muazzam ana kapılara oyulmuşlardır.
Burası günümüzde Cosco Başpiskoposu konutu olarak kullanılmaktadır.

 

Dini Sanat Müzesi-Museo de Arte Riligioso

Müze: Cusco Başpiskoposunun ikamet ettiği Başpiskoposluk Sarayı (Palacio Arzobispal) nda bulunmaktadır. Bu sömürge dönemi saray: Magribi tarzı kapılar ve balkonlar, etkileyici oyulmuş sedir tavanlar, vitray pencereler, eşsiz çini çalışmaları ve özellikle Archbishops bölümü ile ilgi çekmektedir.

Yapı: daha önce burada bulunan İnka sarayı “Roca” nın yerine inşa edilmiştir.
Müzede sergilenenler: özellikle bölgedeki yerlilerin ve sömürge döneminin tarihsel detaylarına ait dini resimler ve objelerdir.

Peru Cusco El Triunfo Kilisesi
Peru Cusco El Triunfo Kilisesi

 

El Triunfo Kilisesi

Burası katedralin sağ tarafında, şehrin ilk Hıristiyan kilisesidir. Kilise bir zaferin anısına inşa edilmiştir. Bu olay şöyledir: şehir İspanyol hakimiyeti altında iken: İnkalar 1535 yılında şehri kuşatmışlardır. Bu kuşatmada: “Suntur Huasi” denilen ve cephanelik olarak kullanılan yapının sazda çatısı tutuşur ama at sırtındaki “Saint James” tarafından alevler söndürülür. Bu mucize, yerliler arasında büyük tedirginliğe neden olur ve kuşatma başarısızlıkla sonuçlanır.

Peru Cusco La Compania de Jesus

La Compania de Jesus

Plaza de Armas meydanının güney-doğu kısmında bulunmaktadır ve ihtişamlı görüntüsüyle katedrale yakın değerlendirilir. Burada, İnkalar döneminde “Amaru Cancha” yani “Yılanların Sarayı” denilen bir yapı bulunuyor ( bu saray yapısının İnka imparatorluğunun en güzel saraylarından biri olduğu söylenir) iken, sömürge döneminde buraya Cizvitler tarafından 1570 yılında bu kilise inşa edilmiştir.

Evet, şehirdeki ilk kilisenin en etkileyici özelliği: iki görkemli çan kulesi ve inanılmaz barok cephesidir. Buradaki ilk kilise 1650 yılındaki depremde yıkılınca, kilisenin bugünkü yapısının 1668 yılında inşasına başlanmış ve 18 yıl sonra tamamlanmıştır.

Yapının içi gayet serindir. Özellikle geceleri aydınlatıldığında kasvetli bir görünüm ortaya çıkar. Kilise: “Cupquena Okulu” sanatının birçok önemli eserine ev sahipliği yapmaktadır. Burası inşa edilirken: yapının ihtişamı, meydanda aynı yerde bulunan katedrali geçmesi üzerine, uzun tartışmalar yapılmıştır.

Cusco piskoposluğu: kilisenin lüks tasarımını şikayet etmiş ve hakemlik Papa Paul III tarafından yürütülmüştür. Papa: katedralin görüşünü haklı bulmuş ancak o sırada La Compania kilisesi neredeyse tamamlanmıştır.

Dolayısı ile Papa’nın kararı çok etkili olmamış ve sonuç olarak kilisenin özellikle süslü barok cephesi, katedralin süslemesini geçmiştir. Bu kilise, özellikle geceleri aydınlatıldığında çok güzel görünmektedir.

Kilisenin sağ yanında: yerel el sanatlarının sergilendiği “Lourdes Şapeli” bulunmaktadır.

Peru Cusco İnka Müzesi
Peru Cusco İnka Müzesi

 

İnka Müzesi-Museo Inka

Katedralin sol yanındaki sokaktan buraya ulaşılır. Burası aynı zamanda “Cusco Arkeoloji Müzesi” olarak da bilinir.

San Antonio Abad Üniversitesi tarafından işletilen bu müze: İnka tarihi meraklıları için şehirde mutlaka gezilmesi gereken yerlerin başındadır. Müze binası: süslü 16. yüzyıl yapısında yer almaktadır. Bu büyük sömürge dönemi konağı: ilk Amiral Francisco Aldrete Maldonado’ya aittir ve “Palacio del Almirante” olarak isimlendirilir. Yapı: Cusco şehrinde sömürge dönemi konaklarının en iyilerinden birisidir.

Yapı: bir İnka yapısı temelleri üzerine inşa edilmiştir. Ancak, 1950 yılındaki depremde yıkılınca yeniden yapılmıştır.

Müzenin koleksiyonu: İnka zamanlarındaki bölgesel kültürü içerir. Koleksiyonda birkaç mumya, seramik, tekstil, metal ve altın işleri takılar, deforme olmuş bir kafatası ve mezar bulunur. Özellikle İnka mumyaları ilgi çeker. Bunun dışında, koleksiyonda: tahtadan oyulmuş “İnca drinking vessels” (qeros) lar bulunmaktadır ki, bunlar dünyanın en tanınmış ve ilginç koleksiyonudur.

Turizm sezonunda, avluda yerel dokumacılar tekstil dokurken izlenebilirler. Bunların dokudukları tekstil ürünleri kaliteli ama pahalıdır.

Peru Cusco Kolombiya Sanat Müzesi
Peru Cusco Kolombiya Sanat Müzesi

 

Museo Chileno de Arte Precolombino-Kolombiya Sanat Müzesi

Plaza de las Nazarenas’ın kuzeybatı tarafındadır.
Geniş bir avlu çevresinde yerleşmiş müze: 2003 yılında açılmıştır.
Kolomb öncesi toplumlar: atalarının yaşadığı paralel evrene büyük önem vermişlerdir. Müzedeki sergiler, çoğunlukla: cenazelerle ilgilidir.

Bazı törensel elbiseler ve ritüel eşyalar gibi ölenlerin hayatta iken kullandıkları eşyalar görülmektedir. Bunlar arasında: maskeler, doku ve seramik kapları da bulunur. Bu nesneler, muhtemelen ölünün diğer dünyada kullanması için mezarlarına konulmuştur.

Bunlar: Lima şehrinde “Museo Rafael Larco Herrera” depolama alanında bulunan 450 den fazla eser arasından seçilmiştir. Bu koleksiyon 1926 yılında Perulu arkeolog Rafael Larco Hoyle tarafından oluşturulmuştur.

Müzenin bulunduğu bina: İspanyol fatih Alonso Diaz ve Cabrera Earl tarafından ikametgah olarak kullanılan konaktır ve Plaza de Armas’dan bir blok ileride, şehrin en huzurlu yerlerinden birindedir.

Yapı: 1981 yılında Continental Banka tarafından satın alınmış ve restore edilmiştir.
Bu yapı: bir İnka yapısı üzerine inşa edilmiştir. Müzede ayrıca bir kafe ve restoran bulunur, ama restoranın pahalı oludunu unutmayınız.

Peru Cusco Santa Catalina Manastırı ve Sanat Müzesi

Monasterio Museo de Arte de Santo Catalina-Santa Catalina Manastırı ve Sanat Müzesi

“Arequipa” (Cusco şehrinden 830 km uzaklıktadır) denilen yerde kurulan manastır: 1599 yılındaki depremde tahrip olmuştur. Bunun üzerine manastır: Cusco şehrinde 1601 yılında: Piskopos Antonio Raya tarafından: Güneşin Bakireleri Acllahuasi denilen yerde inşa edilmeye başlanmış ve ilk bina 1643 yılında tamamlanmıştır.

Ama 1650 yılındaki deprem, tapınağı paramparça etmiş ve ardından yeniden bütünüyle inşa edilmesi gündeme gelmiştir. Yeni yapılan tapınak iç dekorasyonunda tablolar kullanılarak 1669 yılında tamamlanmıştır. Onun cephesi ve bir çan kulesi: diğer manastır kiliselerinin özdeş Rönesans düzenine benzemektedir.

Yapının yan duvarlarında: melez ressam Juan Espinosa de los Monteros’un çalışmaları görülmektedir. Bunlarda Aziz Catherine hayatı betimlenmiştir ve bunlar 1669 yılında üretilen çiçeklerle çevrilidir.

Eski manastırın önemli bir bölümü, halka açık bir müzeye dönüştürülmüştür. Kalan bölümlerde günümüzde halen rahibeler yaşamaktadırlar. Geniş manastır galerisinde duvar resimleri ilgi çeker. Bu müze, şehirdeki en eksiksiz sömürge dönemi sanat müzesidir.

Peru Cusco Pachacutec Anıtı
Peru Cusco Pachacutec Anıtı

 

Pachacutec Anıtı-Monumento Pachacutec

Cusco Belediyesi tarafından yaptırılan anıtın yapımı oldukça tartışmalı bir karar olmuştur. Anıttaki büyük taş kaide: İnka taş tasarımını taklit etmektedir. Üstünde ise İnka imparatoru Pachacutec’in bronz heykeli bulunmaktadır. Anıt: 1991 yılında Fausto Espinoza tarafından yapılmıştır.

Peru Cusco

 

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Peru Cusco Sacsayhuaman Kalesi

 

Sacsayhuaman Kalesi

Bu İnka kalesi: şehre bakan muhteşem bir tepe üzerindedir. Buranın isminin kelime anlamı “benekli şahin” ya da “benekli kafa” olarak tercüme edilir. Hatta: buranın bulunduğu tepenin bir “puma” şekline benzediğine de inanılır.

Evet, burada bulunan kalenin, her ne kadar kökeni tam olarak belli olmasa da, İnka imparatorluğu döneminde kurulduğu düşünülüyor.

Ana surlar: herhangi bir saldırganın yan bölümlerinin yani kanatlarının açığa çıkarılması için tasarlanmış, 400 metre uzunluğunda ve zigzag üç masifli paralel duvarlar şeklinde düzenlenmiştir. Masif bloklar: yaklaşık 300 ton ağırlığında ve 8.5 metre büyüklüğündedir.

Yani mükemmel şekildedir ve elbette bunların buraya nasıl taşınarak çıkarıldığı meçhuldür. Büyük olasılıkla bunların: buraya 15 km uzaklıktaki Yucay ocaklarında kireçtaşından yapılmış olmalarıdır.

Dış duvarlar ve kitlesel bloklar bunlardan yapılmıştır. İç binalar ve kuleler ise, buraya 35 km uzaklıktaki yerden getirilen andezit taşından yapılmıştır. Ancak biraz önce söylediğim gibi, sadece doğal elyaf, taş çekiç ve bronz keski ile bunların nasıl yapılabilmiş olduğu meçhuldür.

Vakanüvis Cieza de Loon’un 1550 yılında yazdıklarına göre: ocaklardan blok kemsi için 4000 erkek, bunları silindirlerde sürükleyerek siteye taşımak için 6000 erkek ve sitedeki çalışmalar için 10.000 erkek olmak üzere, yaklaşık 20.000 erkeğin çalıştığı düşünülmektedir.

Ancak yokuş yukarı sürüklenerek taşınan bu büyük blokların taşınmaları sırasında, 3000 işçinin taşların altında ezilerek hayatını kaybettiği de söyleniyor.

Sacsayhuaman: İspanyollar tarafından İnka imparatorluğunun nihai yenilgisinde önemli bir rol oynadı. Pizarro ve beraberindekiler 1533 yılında herhangi bir karşılık görmeden Cusco şehrine girdiler ve nihayet 1536 yılında İnkaların Manco isyanına hazırlıksız yakalanmadan önce, 2 yıldan fazla süre bu kale sitesinde güvenli şekilde yaşadılar.

Ancak: Manco askerleri: Sacsayhuaman kalesini aldılar ve İspanyollara saldırmak için üs olarak kullandılar. Şehirdeki kuşatma sırasında onlar kalenin duvarları karşısındaki düz plazalara tekrarlanan saldırılar yaptılar.

Lima bölgesinden buraya gelen İspanyol takviye kuvvetlerini katlettiler. Ancak, her şeye rağmen İspanyollar sonunda İnka kuşatmasını kırdılar ve kale duvarlarına tırmanarak burayı da ele geçirdiler.

Bu savaş sırasında İspanyollar: yalnızca kılıç ve kalkan kullanan İknaları yendiler. Son İnka asilzadesinin: son kalan kulede savaşırken, yenilginin kaçınılmaz olduğunu gördüğünde, kendisini kulenin tepesinden atarak öldürdüğü söyleniyor.

Peru Cusco Zigzag

Q’enko-Zigzag

Burada: geometrik kabartmalar ve bir puma tasarımının karmaşık desenlerinin görüldüğü ustaca uyulmuş kaya bulunmaktadır. Kaya: İnca Kaya tapınağının mükemmel bir örneğidir. Bu kabartma şekillerin: bazı gizli ve manevi güçleri olduğuna inanılırdı.

Kayanın üstünde: chicha (yerel mısır birası) veya kehanet amacıyla kurban edilen lama kanı akması için, zigzag kanallar açılmıştır. Yapılan desenler ise, biraz önce sözünü ettiğim gibi manevi güçleri ifade etmektedir. Kaya içindeki büyük nişler ise, büyük olasılıkla sunak olarak kullanılmıştır. Burada: altın ve değerli nesneler tutulmuştur.

Peru Cusco Kırmızı Kale
Peru Cusco Kırmızı Kale

 

Puca Pucara-Kırmızı Kale

Burası: kırsal Puca Pucara bölgesinde muhteşem manzaralı bir tepe üzerinde yapılmıştır. Cusco şehir merkezine yalnızca 9 km uzaklıktadır ve araba ile 15-20 dakikalık yolculuk ile ulaşılır. Yürümeyi tercih ederseniz yürüyüş 2 saat sürer.

Tambomachay kalıntılarına oldukça yakındır. Bu önemlidir çünkü Tambomachay hamamları kullanıldığında ordu ve hizmetçiler burada bırakılmıştır.

Burada: bir gözetleme kulesi kalıntısı vardır. Ayrıca yüksek duvarlar görülür ve bu özellikleri nedeniyle buranın bir askeri site olduğu düşünülmektedir.

Sitede: karmaşık depolar, evler ve su kemerleri bulunmaktadır. Duvarlar kırmızımsıdır ve bu nedenle buraya “Kırmızı Kale” denilir.

Büyük olasılıkla, Cusco şehrindeki yolcular şehirden ayrılmadan önce buraya girerler, onların malları ve hayvanları burada açılırdı.

Bir diğer anlatılan teori ise, burası insanların çevredeki akışını kontrol etmek için yani bir anlamda nöbetçi bir yer olarak Cusco şehri ve Kutsal Vadi arasında görev yapmıştır.

 

Tambomachay-Cavern Lodge

Burası yaygın inanışlara göre bir 3700 metre yükseklikte inşa edilmiş İnka hamamıdır. 1500 yılında inşa edildiği düşünülmektedir.

Sitede: suyolları ve tepenin üzerinde çeşmeler bulunmaktadır. Bunlardan yola çıkılarak, buranın suyun hayranlığını öne çıkaran dini bir merkez olduğu düşünülmektedir. Kanallarda kristal berraklığında su akışı sağlanmıştır.

Ancak taş işçiliğinin mükemmel kalitesi: buranın sadece törenlerde yüksek asil sınıf tarafından kullanıldığına da göstermektedir. Yapı harç kullanılmadan mükemmel oyma, eşitsiz şekilli kayalardan inşa edilmiştir.

Yapının kalıntıları: temelde 3 platform şeklindedir. Kaynak suyu, zemin seviyesinden aşağıya iki kanalla dökülmektedir.

Peru Genel

Peru Genel

Ülke: Güney Batı Amerika’da, Şili ve Ekvator arasında, Güney Pasifik Okyanusu kıyısındadır ve Güney Amerika kıtasının üçüncü büyük ülkesidir. Ülke arazisi: yaygın batı kıyı ovaları, merkezde And dağları ve Amazon havzasında tropikal doğu ovaları bulunmaktadır. Ülke: dünyanın en büyük 20. ülkesidir.

Ülke, coğrafi açıdan 3 bölgeye ayrılmaktadır. Bunlar: Selva, Sierra ve Costa bölgeleridir.

Costa: Pasifik okyanusu kıyısında, verimli vadiler ve çöllerden oluşan dar bir şerittir. Sahil ılıman bir iklime sahiptir, aşırı soğuk ve bunaltıcı sıcaklar görülmez. Ancak yüksek nem oranı ve yoğun sis olur. Yaz aylarında sıcaklık 30 dereceye kadar uzanır.

Sierra: Ülkenin bu dağlık bölgesi: Andes dağ manzaralarına hakimdir. Rakım seviyelerine göre birçok ekobölge vardır. Andes dağlarının en yüksek zirvesi 6768 metrelik Huascaran bölgesidir. Burada iki mevsim hakimdir. Nisan-Ekim ayları arasında yaz mevsimi ve Kasım-Mart ayları arasında ise yağışlı mevsim görülür.

Selva: Burası doğuda, Maranon ve Ucayali nehirlerinin birleşmesiyle doğan Amazon nehri havzasında, bitki örtüsü ile kaplı geniş düzlük alandır. Peru topraklarının en büyük bölgesidir ve ormanlar ile karakterize edilir. Bu ormanlık bölümde de iki mevsim vardır. Kasım-Mart ayları arasında bol yağmurlu mevsim ve Nisan-Ekim ayları arasında ise az yağışlı, çok nemli iklim görülür.

Ülkenin başkenti “Lima” şehridir. Şehir nüfusu 8.769.000 kişidir. Ülkenin toplam nüfusu: 29.549.517 (2012 sayımına göre) kişidir.

 

İKLİM

Ülkede kıyı bölgelerinde hafif, sıcak ve nemli hava egemendir. Ormanlar ve ovalarda ise kurak ve And dağlarında soğuk hakimdir.

Peru Genel

İNSANLAR

Ülkede genel nüfus oranı 30 milyondur. Bunun % 45’lik bölümü yerli, % 377lik bölümü melez ve % 15’lik bölümü Avrupalıdır. Okuryazarlık: şehirlerde % 95 ve kırsal alanlarda ise % 77’dir.

 

DİL

Ülkede resmi dil “İspanyolca” dır.

 

PARA BİRİMİ

Ülkede kullanılan para birimi “Nuevo Sol” (PEN) dir. Özellikle turistik yerlerde olmak üzere birçok işletme Amerikan Doları kabul etmektedirler.
Değer olarak şunu düşünebilirsiniz.
1 Amerikan Doları = 2.60 S. dir.
1 TL = 1.10 S. dir.
Ancak Nuevo Sol para biriminde hergün değişiklik olmaktadır, yani bu oran küçük miktarlarda değişebilecektir.

 

ELEKTRİK

Ülkede 220 volt elektrik akımı kullanılmaktadır.

Peru Genel
Peru Genel

 

PERU TURİZM

Machu Picchu: And dağlarının doğusundaki yamaçlara kurulmuş, insanoğlunun doğa ile ilişkisinin muhteşem bir örneği olan bu ünlü İnka şehri, her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor.

Ama Peru elbette Machu Picchu’dan ibaret değil. İnka kültürünün beşiği Titicaca gölü, Latin Amerika’nın sömürge dönemine ait en güzel şehirlerinden biri olarak kabul edilen “Cuzco”, halen niye yapıldıkları bilinmeyen “Nazca” şekilleri, Arequipa şehrindeki Colca Kanyonu, Amazon bölgesindeki bakir yağmur ormanları ve son olarak ülke nüfusunun % 30’nu oluşturan yerli topluluklarının renk kattığı zengin kültür sebebiyle insanlar dünyanın dört bir yanından buraya geliyorlar.

 

NE İÇİLİR

Genellikle burada ziyaretçilere “mate de coca” yani “koka çayı” ikram ediliyor. Koka çayı: yüksek rakımda maruz kalınması muhtemel yükseklik hastalığına iyi geliyor ve zindelik veriyormuş.

Bu yüzden ülkenin yüksek kesimlerindeki gezilerinizde bol bol bu çayı içmeniz önerilir. Ayrıca, yine yüksek rakımlı yerlerde alkollü içeceklerden uzak durmanız önerilir.

Evet bunun dışında içecek olarak kola istediğinizde, bunun renginin “sarı” olduğunu göreceksiniz, şaşırmayın. “İnca Kola” gerçekte kola olmayıp, çok tatlı bir limonlu soda türüdür. Taze sıkılmış meyve suları veya mor mısırdan yapılan yerel “chicha morg” da içecek olarak düşünülebilir.

Alkollü içki arayanlar, Peru’nun milli içkisi yani üzüm brendisi “pisco” yu deneyebilirler. Ancak, bu oldukça sert bir içkidir ve sek içildiğinde kesinlikle çarpar.

Öte yandan içimi daha rahat olan “pisco sour” isimli ünlü kokteyl de düşünülebilir, bu pisco’ya ek olarak, limon suyu, yumurta akı ve şeker şurubu ile yapılmaktadır.

 

NE YENİR

Peru’da yöresel lezzetlerden tatmak isteyenler, lamaya benzer bir hayvan olan “alpaka” etini denemelidirler. Özellikle alpaka bifteği lezzetlidir. Önce bir tür kabak çorbası olan “sopa de zapallo” tercih edilebilir. Ardından: pilav ve sebzeli sığır etinden yapılan “lomo saltodo” deneyebilirsiniz. Biber soslu, yumurtalı ve zeytinli tavuk yemeği “aji de galinle” ve bu ülkede kumpir olarak kabul edilen “papa rellena” da yöresel lezzetler arasında sayılır.

 

NE SATIN ALINIR

Bu ülkede en gözde giyecekler: alpaka yününden örülmüş kazak, atkı, eldiven ve şapkalardır. Alpaka yünü, ipeksi bir yumuşaklığa sahiptir. Geç alev alması ve su tutmaması gibi özellikleri nedeniyle çok aranan, oldukça lüks bir yündür.

Alacağınız alpaka yününden giyeceğin fiyatı, alpakanın yaşına göre değişiyor. En değerlisi yavru alpakaların yününden yapılanlardır.

 

LAMALAR

İnkalar lamaları evcilleştirmişlerdir. Bunlar: And dağlarının soğuğuna ve çöllerin sıcaklarına dayanmaktadırlar.

Etinden ve yününden yararlanıldığı gibi, 40 kiloya kadar yük de taşıyabilmektedirler. Hatta, bir zamanlar İnkalar tarafından lamaların dışkısının “Pisaq” ta bulunan devasa taraçalarda kullanıldığı ve hasadın arttırılıp mükemmel sonuçlar alındığı biliniyor.

Zaten lamalar açık alanda otladıklarından dışkılarını toplamak kolay oluyormuş. Fransız And Çalışmaları Enstitüsüne göre: 12. yüzyılda And dağlarında yaşayan avcı-toplayıcı toplulukların, iyk kez tarım faaliyetlerine başlamaları, lama dışkılarını organik gübre olarak kullanmaları sayesinde gerçekleşmiştir.