İstanbul Kilyos

İstanbul Kilyos

Şehir merkezine 45 dakika uzaklıktadır. İstanbul-Kilyos arası uzaklık 32 km. dir. Kilyos-Sarıyer arası 11 km. dir. Özel araçla gidildiğinde, Maslak-Sarıyer istikametini izleyerek, Bahçeköy orman yolundan Kilyos’a ulaşmak mümkündür. Sarıyer’e kadar sahilden gidilebilen yol, özellikle hafta sonlarında aşırı kalabalık oluyor. Ayrıca, Sarıyer’den Kilyos’a minibüs ve belediye otobüs seferleri bulunuyor. Kilyos’a giderken, orman yolu boyunca piknik alanları, kendin pişir-kendin ye kır lokantaları göze çarpıyor.

İstanbul Kilyos

Kilyos: İstanbul’un yaz sığınakları arasında kumsalları sayesinde ilk sırada yer alır. Botanik açıdan son derece zengin kumulları vardır. Bu kumullar: Karadeniz kıyılarında, bozulmadan kalabilmiş kumul alanlar arasında, en zengin bitki çeşitliliğine sahip, ikincil kumul sistemi olması nedeniyle oldukça önemlidir.

Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından koruma altına alınması için çalışılan Kilyos kumulları: içerdiği nadir kumul bitki örtüsündeki çeşitlilik ve ülke çapında nadir görülen en az 15 çeşit kumul bitkisi taksonuna sahiptir.

Bern Sözleşmesi Ek Liste I’de yer alan iki bitki türünün zengin popülasyonlarının bulunduğu kumullardaki botanik çalışmalarının tarihi, yüzyıllardan beri eskiye dayanıyor. En az dört bitkinin tip örneği buradan toplanmıştır.

Evet, botanik açıdan çok zengin olan kumullarının koruma altına alınması gereken beldenin resmi ismi “Kumköy” dür. Kilyos isminin Rumcada karşılığı ise “Kum” dur. Buradaki yerleşim, eski dönemlerde bir balıkçı köyü olarak başlamıştır.

İstanbul Kilyos

Kilyos: Polonezköy, Ağva ve Şile gibi İstanbul’da hafta sonu aktiviteleri için en çok tercih edilen beldelerden biridir. Kilyon denildiğinde, akla önce plaj ve deniz gelir. Kilyos plajları: İstanbul’un en büyük ve temiz sahil şeridi olup Kilyos Burnundan Gümüşdere Plajı’na kadar uzanmaktadır.

Ancak deniz çok dalgalı olduğu için boğulma oranları yüksektir. Çünkü bir-iki noktada Dip akıntısı riski vardır. Akıntı riski olan noktalarda, Belediye tarafından uyarı levhaları konulmuştur.

Plajlar, bu akıntıların bulunduğu noktaları kendi alanlarının dışında bırakmışlardır. Yine de yaz aylarında uyarı levhaları olmasına rağmen Dip akıntısı olan yerlerde denize giren insanların sayısı oldukça fazladır.

kilyos.genel.0000
İstanbul Kilyos
kilyos.genel.1
İstanbul Kilyos

Kilyos’a genellikle günübirlik denize girmek veya piknik amaçlı geliniyor. Ancak konaklama imkanları da bulunuyor. Yaz aylarında, plaj partileri ve konserlerle, gece boyunca hareketlilik sürüyor.

Bölgede iklim ve kumsalların uygunluğu nedeniyle, rüzgar sörfü gibi spor etkinlikleri düzenleniyor. Ayrıca, Kilyos ardındaki ormanlarla yürüyüş imkanı sağlayan parkurlara da sahiptir.

Kışın sert Karadeniz dalgaları sahili ve kayaları döverken, otelin sıcak lokantasında doğayı seyredebilir, sessiz, sakin yollarda ve hatta plajda uzun yürüyüşler yapabilirsiniz.

İstanbul Kilyos

Yazın ise: uzun, güzel kumsallı plajı seçerseniz, Kilyos’un içinden kuzeye doğru devam ettiğinizde, küçük ve sakin koyları görebilirsiniz.

Boğaziçi Üniversitesinin Kilyos Kampus Plajında, Kiteboard (Uçurtma) Şampiyonası düzenleniyor.  Kiteboard; windsurf benzeri olan ancak windsurfteki yelken yerine kite denen uçurtma-paraşüt benzeri bir ekipmanla rüzgara dayalı olarak yapılan son derece eğlenceli ve adrenalinli bir spor dalıdır.

Aynı zamanda olimpik spor dalları arasına da girmiştir. 2012 yılında ilk defa olmak üzere BURN Kiteboard World Tour: Türkiye’de Kilyos Gümüşdere’deki Burc Beach’de yapılmıştır.

İstanbul Kilyos

NE YENİR

Kilyos ve çevresinde, taze deniz ürünleri ve mangalda pişen et yemekleri sunan kır lokantaları damak zevkine düşkün olanlar için, yaz-kış açık. Bu şirin, küçük Karadeniz sahil yerleşimi, göz alabildiğine uzanan kumsal plajlarıyla ünlü. Sarıyer içinden veya Belgrad ormanlarından geçen yollar birleşerek Kilyos’a varıyor.

Orman yolu, su kemerleri ve bentlerin civarından geçiyor. Kilyos çarşı içinde: midye tava, tavuk şiş, mantar, balık, sucuk, börek çöp şiş yiyebilirsiniz.

İstanbul Kilyos

GEZİ

Kilyos: sırasıyla Roma, Bizans ve Ceneviz hakimiyeti altında kalmış, ardından Osmanlı döneminde Leventan nüfusu ile gelişme göstererek kozmopolit bir yerleşim yeri olmuştur. 1960 yılından sonra ise, turizm alanında tanınarak, popüler bir sayfiye yeri haline gelmiştir.

Köye ulaştığınızda ilk göze çarpan tarihi bina “Kale” dir.

kilyos.ceneviz kalesi.1
İstanbul Kilyos

Kale

Bir yanı ormanlar ve diğer yanı denize bakan bir yer olarak Kilyos kalesini görmeden buradan ayrılmayın. Tepedeki 15’nci yüzyıl Ceneviz kalesi, Kilyos’un bu kadar popüler olmasının eski tarihlere dayandığının göstergesidir. Askeri saha içinde kalan kale, Sultan II. Mahmut döneminde restore edilmiştir. Kalede antik çağlardan kalma bir sarnıç olduğu bilinmesine rağmen, askeri bölge olduğu için gezmek mümkün değildir.

Yağmur yağdığı zaman sarnıçların dolması için su toplayacak bir sistem kurulmuştur. Taş yapımı kalenin temizliğiyle dikkati çeken, kemerli, korunaklı muhafız bölümleri aynen korunmuştur. II. Dünya savaşında boğazların korunması amacıyla, Almanlar tarafından verilmiş, 19’ncu yüzyıl Krupp kamalı çelik top, kalenin burçlarındadır. Kale içinde 8 ayrı top sergileniyor.

Kale kapısı üzerinde: Sultan II. Mahmut’un tuğrası, her iki yanında iki savaş topu, karşısında kalenin ele geçirilişi şerefine o dönem dikilip günümüze ulaşan anıt çınar ağacı bulunuyor. 26 metre yüksekliğinde, 5.4 metre gövde çevresine sahip çınarın dikim tarihini gösteren tabela 1460 yılını belirtiyor. Üç yüksek noktasındaki su terazileri de kaledeki sarnıçtan su dağıtın sistemin birer parçasıdır.

Köydeki diğer tarihi yapılar: İngilizlerin İstanbul’u işgal ettiklerinde Boğaz girişini kontrol etmek için yaptırdıkları, eski tahlisiye binaları, kayıkhane, iskele, köprü ve çeşmedir. Tahlisiye binaları, halen kıyı koruma tarafından kullanılmaktadır.

Kale kapısından ayrılıp, eski köy evlerini geride bırakarak yürüyün. Tüm Kilyos manzarasına hakim bir tepeye ulaşacaksınız. Köydeki konaklama tesislerinin çoğu buradadır. Deniz tarafından çıkılan merdivenlerle veya araç yolu ile gelinen otellerin tepesi, panoramik manzarasıyla hayranlık uyandırmaktadır. 50 adımda ulaşacağınız çarşı, piknikle ilgili tüm ihtiyaçlarınızı karşıyabileceğiniz bakkal, manav, eczane gibi dükkanlar, emlak ofisleri, butikler, cıvıl cıvıldır.

Yani yerleşik nüfusu kışın 2000 civarında olan Kilyos’a giderken, ihtiyaç duyabileceğiniz şeyleri yanınızda taşımaya gerek yoktur. Jandarma Bölgesi sınırları içinde kalan bölgede, tüm kalabalığa rağmen, huzuru kaçıracak olaylara rastlanmıyor.

Geçmiş günlerinden çok fazla eserin günümüze ulaşmadığı Kilyos, zamanın çarpık yapılaşmasından fazlasıyla nasibini almıştır.

Mavi bayrak taşıyan kumsallara bakan otellerin manzarası karaya oturmuş gemilerin paslı görüntüleri yüzünden biraz bozuluyor.

Kilyos’ta 1955 yılında, Türkiye’nin ilk tatil köyü olan “Turban Tatil Köyü” açılmıştır. Günümüzde, kapalı olan işletmenin sadece plajından yararlanılıyor.

ovid kulesi.1
İstanbul Kilyos

Ovid kulesi

Ovid kulesinin bulunduğu yere Uskumruköy deniliyor.

Kilyos’ta görebileceğiniz bir diğer tarihi eser ise: eski Yunan döneminden kalan, zamanında gözetleme kulesi olarak kullanılan Ovid Kulesidir. Yani bir anlamda, erken uyarı işlevi olan bir Bizans kulesiymiş. Geceleri bu kulede meşaleler yakılırmış. Boğaz’a yaklaşan geniler, bu kulenin ışığını görünce özellikle fırtınalı havalarda çok tehlikeli olan Cyanean Kayalıklarına, yani Kilyos kayalıklarına çarpmamak için önlem alırmış.

Ancak civardaki bazı haydut çeteleri, başka yerlerde ateşler yakıp gemileri kayalara yönlendirir, sonra da kazaya uğrayan gemileri ve kazazedeleri soyarlarmış. Buna göre, kulenin alt katı 6’ncı yüzyıla, üst katı ise 11’nci yüzyıla tarihleniyor. Yani, burada 1500 yıllık bir kule görülüyor. Ovid kulesinin ismi: Romalı bir şair olan Publius Ovidius Naso’dan (MÖ 43-MS.18) geliyor.

Roma yakınlarındaki Sulmona şehrinde doğan Ovidius, Latin dilinin ve Roma’nın en büyük şairlerinden biri kabul edilir. Atina’dan Anadolu’ya çok yer gezip aşk şiirleri yazan Ovidius’un eserleri klasik mitolojinin de en önemli kaynakları arasında sayılmaktadır. Sevmek için çırpınan, en derinindeki özleme seslenen bir yüreğin şiirlerini barındıran “Ars Amatoria” yani “Aşk Sanatı” Ovidius’un baş yapıtlarından biridir. Tıpkı mitolojik kahramanların partnerlerine yazdığı hayali aşk mektuplarından oluşan “Epistulae Heroidum” gibi “Metamorphoses” gibidir.

Ancak meyve veren ağaç Roma’da da taşlanıyor. Ovidius bir gün apar topar tutuklanıp İmparator Augustus tarafından Köstence’ye sürgüne gönderiliyor. İnsanların tek bir kelime bile Latince anlamadığı topraklara, bir şair olarak gidiyor. Onun Tuna nehrinin Karadeniz’e açılan noktasındaki küçük bir şehre sürgün edilmesi, Klasik Antik Çağ’ın en büyük gizemlerinden biridir. Bazıları, şiirlerinde çok eşliliğe özendirici oluşuna yorar bu sürgün durumunu, Kimileri ise bunun bir bahane olduğunu, gerçek nedenin farklı olduğunu öne sürerler.

Şair ise, görülmemesi gereken bir şeye tanık olduğunu ve bundan ötürü İmparatorda önünü alamadığı bir kızgınlığa sebep olduğunu, ifade eder şiirlerinde. Ancak ne gördüğünü açık açık yazmaz. Bir yanlış anlamanın kurbanı olduğunu, aslında hiçbir suçu bulunmadığını düşünür. Latin dünyasının en büyük şairi sürgün yıllarında Augustus’a ve halefi Tiberius’a mektuplar yazarak affını ister. Ancak bu mümkün olmaz ve Ovidius 10 yılını sürgünde geçirdikten sonra yine burada ölür. Ancak Ovidius’un burası ile ne ilişkisi var, kulenin ismi neden Ovidius kulesi, bunu bilen yoktur. Ovidius sürgüne giderken, sadece gemiyle yakınından mı geçti, ya da bu civarda mı konakladı bilinmemektedir.

Köstence’deki zorunlu ikameti sırasında buralara gelme şansı mu buldu, bilinmiyor. Tek bilinen, tarihi kayıtlarda kulenin adının Ovid kulesi olarak geçtiğidir. Ovidius’un sürgünde öldüğü Köstence yakınlarındaki Mika Tepesinde de bir Ovid kulesi bulunuyor. Yine bunun gibi kare planlıdır. Köstenceliler, 1990 yılında Ovidius’un adına, şehirlerinde bir üniversite kurdular. Bizdeki tek izi olan Ovid kulesi ise, mezarlığın yakınındadır ve 90’lı yılların sonunda ciddi bir restorasyon gördüğü bilinmektedir.

Kilyos yukarı mezarlığının yakınlarında, Atlas Çiçeği Sokak’taki kule, bir tesisin parçası olduğu için bir zaman öncesine kadar gezilebiliyordu. Ancak günümüzde o işletme kapalı ve kulenin çevresi de çiftlerle çevrili olduğundan görmek için biraz cambazlık yapmak gerekiyor.

Evet, gezimize devam edelim. Köyün merkezinden geçilerek, uzun sahiline iniliyor.

Pek çok plaj işletmesinin bulunduğu bu uzun kumsalda, deniz oldukça sığ, dalgalı ve havası da genellikle rüzgarlıdır.

kilyos.genel.000.bu
İstanbul Kilyos

PLAJLAR

halk plajı.1
İstanbul Kilyos

Kilyos Halk Plajı

Kilyos merkezindedir. Özellikle yaz aylarında, hafta sonları tatilcilerle dolup taşmaktadır. Güzel kumsalı ve çevre tesisleriyle her türlü ihtiyacınızı karşılar. Evet burası kilometrelerle sürmekte ve oldukça geniş bir kumsala sahiptir. Günübirlik deniz ve plaj keyfi için idealdir.

Halk plajında: alt yapı ve temizlik çalışmaları tamamlanarak, tuvalet, soyunma odaları ve duş kabinleri yeni düzenlenmiştir. Ayrıca cankurtaran ve güvenlik hizmeti verilmektedir. Günübirlik giriş fiyatı 15 TL dir.

baykuş plajı.1
İstanbul Kilyos

Baykuş Plajı

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bünyesinde ve Kilyos Gümüşdere köyü tesislerinde faaliyet göstermektedir ve gündüzleri ailece deniz ve plaj keyfi yapmak isteyenler için Kilyos’un en güzel plajlarından biridir.

Plaj kulüpleri-Beach Kulüpler

Merkezden uzaklaştıkça, plaj kulüplerinin daha iyileri bulunmaktadır. Özellikle de Kilyos yakınlarındaki Demirciköy’de girişin ücretli olduğu bu kulüplerde ödediğiniz para hafta sonları, hafta içine göre daha yüksektir. Kulüpler, futbol, basketbol, rüzgar sörfü gibi pek çok aktivite sunmaktadır. Sezon dışında, plaj kulüpler kapalı ama Demirciköydekiler restoranları ile hizmet veriyorlar.

high beach.1
İstanbul Kilyos

High Beach Kilyos

Burası eski Solar Beachdir. Yaz boyu açık restoranı ve dükkanlarıyla hizmet veriyor. Burası aynı zamanda pop konserleri ve hafta sonu festivallerinin de mekanıdır. Burası 1 kilometrelik eşsiz kumsalı, restoranları, barları, eğlence ve partileriyle tatil köyü rahatlığı yaşatıyor.

babylon beach.1
İstanbul Kilyos
babylon beach.2
İstanbul Kilyos

Babylon Beach Kilyos

Güzel bir koyda kurulmuştur. Yeşil alanları, yaz-kış açık olan ve kahvaltı menüleriyle balık çeşitleri iddialı mutfağı, plajı ve zengin aktiviteleri vardır.

burç beach.1
İstanbul Kilyos

Burç Beach Kilyos

Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği tarafından 2001 yılından beri, Boğaziçi Üniversitesi Kilyos Sarıtepe Kampüsünde faaliyet göstermektedir. 2 kilometrelik güzel kumsalı, 1400 metrekarelik güneşlenme terası, 200 kişi kapasiteli Kafe-bar, balıkçı restoranı ile toplam 2000 kişiye hizmet vermektedir. Burada: kite board, katamaran, wind surf gibi su sporları ve beach volley ve beach soccer yapılabiliyor. 650 arabalık otopark bulunmaktadır.

uzunca beach.1
İstanbul Kilyos

Uzunca Beach Kilyos

Demirciköy’deki bu mekan, güzel kumsalı ve denizi, lezzetli menüleri ve bol balık çeşitleriyle restoranı, kamping alanı ve aktiviteleriyle hafta sonu deniz ve tatil keyfi için ideal mekandır. Karavan kamping ve doğa yürüyüş imkanı ile ayrıca ilgi çekmektedir.

Siirt Baykan Veysel Karani

Siirt Baykan Veysel Karani

Veysel Karani Türbesi: Baykan’ın Ziyaret Beldesinde, Diyarbakır-Bitlis karayolu üzerindedir. Siirt’e 40 km. uzaklıktadır. Baykan ilçesine ise: 8 km. uzaklıktadır. Her yıl: yaklaşık 200 bin kişinin ziyaret ettiği bu mekan: gerçekten pek fazla düzenli değil.

Türbenin bulunduğu bölüm çevresinde: salkım-saçak çok sayıda satıcı var. Bunlar: hoş bir görüntü oluşturmuyor. Ayrıca: gerekli temizlik sağlanmaması nedeniyle, çevre çöp içinde. Umarım: her yıl birçok insan tarafından ziyaret edilen bu mekan; daha düzenli ve temiz bir hale getirilir.

Çünkü: Hz. Peygamber, bir hadisinde: “ Beni ziyaret etmek imkanına erişemediğinizde, kardeşim Veysel Karani’yi Makamını ziyaret ediniz” buyurmuştur.

Evet, burası hakkında, birçok rivayet bulunmakta, ancak, sanırım ilginizi çeker, bir rivayet şöyle demektedir. “ Hz. Veysel Karani’nin türbesini bir kez ziyaret eden, iki kez daha gelir, yani toplam üç kez ziyaret edilir”

VEYSEL KARANİ

Veysel Karani: İslam din büyüğüdür. Yemen’in Karn köyünde doğmuştur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Müslüman olduktan sonra: her hareketi ve her sözü ile insanlara ibret ve nasihat oldu.

Onun en önemli vasfı: Peygamberimize olan aşkı, ibadete canla başla devamı ve annesine saygısıydı. Annesine çok hizmet edip, hayır duasını aldı.

Annesi; kendisine bakacak kimse olmadığından, ona izin vermedi ve Peygamberimizi göremedi. Bu durum nedeniyle, İslam’dan anne sevgisini yücelten bir konumu vardır.

Sıffın savaşı sırasında: 657 yılında ölmüştür. Bu savaştaki şehitlerin büyük çoğunluğu, savaşın olduğu yerde toprağa verilir. Şehitlerini memleketlerine götürmek isteyenler için tabutlar yaptırılır.

Şehitlerin içinde: Hz. Veysel Karani’de vardır. Mübarek naaş için: 3 ayrı kabile toplanmış ve sahip çıkmışlardır.

Şehit birdir, ancak sahipleri üçtür. Saatlerce tartışılır. Ne var ki; hiçbir kabile, diğerini tatmin edip inandıramaz. Sonunda iş: Hz. Ali’ye ulaşınca, o, olayı İslami açıdan anlatmaya çalışır.

Hz. Veysel Karani’nin, köken olarak Yemenli olduğunu ve Yemenlilere verilmesi gerektiğini belirtir. Ancak, diğer iki kabile bu teklife razı olmazlar.

Hz. Ali, kura çekme teklifinde bulunur, buna da razı olmazlar. Bunun üzerine, Hz. Ali: “Peki Veysel Karani’nin mübarek naşını ben korumaya alıyorum, yarın görüşürüz” der. Her üç kabile başkanları dağılırlar.

Hz. Veysel Karani, son kerametini gösterir ve sabah kalktıklarında, her üç kabilenin tabutlarında da görünür. Her kabile, birbirinden habersiz, naşın kendilerine verildiğini düşünerek, sessizce naaşı alırlar ve biri Yemen yolunu, biri Şam yolunu ve biri de Bitlis yolunu tutar.

Böylece: Hz. Veysel Karani ; yeni olayların çıkmasını önler.

O’nun defni ve mezarıyla ilgili anlatılanlar, birer rivayete dayanır. Nereye ve nasıl defnedildiği konusunda kesin bir bilgi yoktur.

Kendisine gönderilmiş olan “Hırka-i Şerif” günümüzde “Hırka-i Şerif Camisinde: soyundan gelenlerin himayesindedir.

Van-Diyarbakır istikametine giden otobüsler, burada mola verir ve vatandaşlarımız hemen türbeye koşarak dua eder, adağı varsa adak adar, namaz kılarlar.

Siirt Baykan Veysel Karani

VEYSEL KARANİ KÜLLİYESİ

Veysel Karani Külliyesi: Vakıflar Müdürlüğünün girişimleriyle, 1974 yılından itibaren çok daha bakımlı bir görünüme kavuşturulmuştur.

1982 yılında: avlu düzenlemesinden sonra, 1983 yılında kesimhane binaları, daha sonra da otel ve konuk evi binaları devreye sokulmuştur.

Siirt Baykan Veysel Karani

VEYSEL KARANI TÜRBESİ

Ziyaret Beldesindedir. Yörenin “Cas” denilen harcıyla 1901 yılında yapılıp, kubbe ile örtülmüş olan türbe, 1967 yılında yıktırılmış ve yerine yeni türbe yapılmıştır.

Veysel Karani Türbesi ve Külliyesi, 2001 yılında Valilik tarafından restore edilerek, modern bir görünüme kavuşturulmuştur.

Bu nedenle: günümüzde görünen türbenin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.

Her yıl: 16-17 Mayıs tarihlerinde, Veysel Karani’yi anma etkinlikleri düzenlenmektedir. Bunun yanında: aslında, burada büyük bir külliye inşası düşünülmektedir.

Ancak: yöredeki esnaf, buna karşı çıkıyormuş.

Yine de: Konya’da Mevlana Külliyesi gibi, buraya da daha modern tesisler bulunan bir külliye yapılması düşünülüyormuş.

Siirt Baykan Veysel Karani

ŞEYH OSMAN TÜRBESİ

Anlatıldığına göre, Hz. Veysel Karani’nin peşinden gelen Şeyh Osman, “Veysel Karani nerede kalırsa, bende olduğum yerde kalayım “demiş ve şu an 200 metre ara ile, mezarları bulunuyor.

Bir başka rivayete göre: Şeyh Osman; Hz. Veysel Karani’nin türbesini bulmak üzere, Irak’tan yola çıkar. Günlerce ilerler ve günümüzde, türbesinin bulunduğu yere geldiğinde; karşısına kılık değiştirmiş olarak şeytan çıkar.

Şeyh Osman; ona, Hz. Veysel Karani’nin türbesinin nerede olduğunu sorar. Şeytan: onu yanıltmak için, türbenin bu civarda olmadığını, tam tersi istikamete gitmesini söyler.

Bunun üzerine: Şeyh Osman; türbenin tam tersi istikamete doğru yola çıkarken, yorgunluktan, vefat eder ve vefat ettiği yerde, bugün türbesinin bulunduğu yerde gömülür.

Bu rivayet: Hz. Veysel Karani’nin naaşının gerçekte burada bulunduğu hakkında, bir doğruluk payı vermesi açısından ilginçtir.

Siirt Baykan hakkındaki gezi yazım için Baykan

Siirt Tillo Aydınlar hakkındaki gezi yazım için Tillo Aydınlar

Ankara Kalecik

Ankara Kalecik

 

Kalecik güzel bir yer, boş bir gününüzü ayırıp, bu yöreyi gezmenizi öneririm.

Özellikle: festival zamanı giderseniz, daha hareketlidir.

Burada: üzüm festivali düzenleniyor.

Yaklaşık 2-3 yıl önce, Kalecik tarafına gitmiştim, orada gördüklerim hakkında sizlere bilgi vermeye çalışacağım. Sanırım hoşunuza gidecektir.

ULAŞIM

Kalecik, il merkezi olan Ankara’ya: 65 km. uzaklıktadır. Ankara-Çankırı karayolu üzerinde değildir, bu yola 5 km. uzaklıktadır.

TARİHİ

Romalılar döneminde: Bursa Tekfuru tarafından, kızına çeyiz olarak, Kalecik kalesi yaptırılır. Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde: ilçenin, kale çevresine serpiştirilmiş küçük bir kasaba olduğunu ve kale kelimesinin sonuna “cik” kelimesinin yerleştirilerek, buraya “kalecik” isminin verildiğinden söz eder.

GENEL

İlçenin 3 km. güneyinden Kızılırmak nehri geçer. İlçenin batısında İdris dağı bulunur. İlçenin rakımı: 725 metredir. Çevresine göre, oldukça çukur bir bölgede bulunmaktadır. Bu yüzden, buraya “küçük Adana” da denilir. İlçe halkının geçim kaynağı: tarım, hayvancılık ve ticarettir. Sanayi gelişmemiştir.

 

KALECİK KARASI ÜZÜMÜ

Bölgenin güneşi tam olarak alması, gece-gündüz ısı farklılığı, üzüme dünyanın en lezzetli aromasını vermiştir. Evet, ihraç ürünü olan kalecik karası üzümleri: Fransa’da yapılan yarışmalarda, 3 kez birincilik almıştır. Bu üzüm cinsi: bugün, ülkemizin en önemli kırmızı şaraplık üzümüdür.

3 yıl içinde ürün vermeye başlayan fidanlar: Kızılırmak kıyısında, gelişme sezonunu tamamlarlar. Kalecik ilçesinin topraklarının büyük bölümü: kahverengi veya kırmızı-kahverengi topraklardan oluşmaktadır.

Kızılırmak civarındaki toprakların bir kısmı da, alüviyal topraklardan oluşmaktadır. Kalecik karası üzümünün kendine özgü birleşimi ise, bu toprak guruplarından kaynaklanmaktadır.

Kahverengi topraklar, bol miktarda kalsiyum içerir. İlçeyi baştan  başa geçen Kızılırmak nehrinin oluşturduğu özel mikro klima ise, bu toprak özellikleriyle birleşerek, kalecik karası üzümünün muhteşem tadını en güzel şekilde etkiler.

1 kg. üzümden, 1 şişe şarap yapılır. Şarap, koyu kırmızı renklidir. Üzümü sulu olduğu için, içimi kolaydır. Aromatik olarak: kiraz, kayısı, muz, çilek gibi meyvelerin ortak tadını hissetmek mümkündür.

Bu nedenle, büyük keyif verir. Alkol ve asit oranı iyi dengelendiğinden, damak tadına hitap eder. Önerilen içme derecesi: 15-17 derece olup, şarabın yatarak saklama süresi 5 yıl olarak önerilir.

Evet, tüm bunların sonucunda: bazı özel sektör kuruluşları tarafından, bölgede şarap fabrikaları yatırımlarına öncelik verilmiştir. Buna bağlı olarak da, kalecik ve çevresinde, bu amaçla kurulmuş bağlar bulunmaktadır. Sürekli yeni bağlar kurulmaktadır.

NE YENİR

Kalecik ayvası meşhurdur. Ayrıca: armut, dut, kavun ve karpuz bulunmaktadır. Yemek olarak ise: buraya has: sarmalık dolmalar, bamya yemekleri, çemen yemeği, güveç tadabilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Kalecik yöresinden: kalecik ekmeği ve kasnak böreği satın alın.

GEZİLECEK YERLER

Ankara Kalecik

KALECİK KALESİ

Ankara yöresindeki kalelerden, ön önemlisidir. Çankırı’ya giden yol üzerindedir. Kalenin ilk defa, MÖ. 275’lerde, Galatlılar tarafından yapılmaya başlandığı ve daha sonra Romalılar tarafından onarılarak kullanılmaya başlandığı sanılmaktadır.

Evet, kale, ilçenin ortasındaki, 150-160 metre yüksekliğindeki bir sarp kayalık üzerine kurulmuştur. Sur duvarları: yığma taşlarla örülmüştür, ancak günümüzde, surlar yıkık ve harap durumdadır. Surların çok az bir kısmı günümüze gelmiştir.

Kalenin girişi: kemerlidir ve iki tarafından, silindirik birer kule var. Giriş kısmındaki kapı kanatları sökülmüştür. Günümüzde, yalnızca yerleri belli. Kalenin içinde herhangi bir kitabe olmadığından, kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı belli değil.

Ancak: kalenin ilk defa, Roma ve Bizanslılar zamanında yapıldığı sanılıyor. Osmanlılar zamanında ise, büyük olasılıkla onarım görmüştür. Evler ise, kalenin çevresinde toplanmıştır.

Kalenin içinde ne görülebilir? Mahzen ve sarnıç var. Mahzen, eskiden çok derin olmasına rağmen, zamanla taş ve toprakla dolmuştur. Mahzenin hemen yanında bir mezar odası var. Ancak, bu mezar da, günümüzde tahrip olmuş durumdadır.

 

KIZILIRMAK KÖPRÜSÜ

İlçenin 6 km. güneyinde, Kalecik-Kırıkkale kara yolunun kenarında, Kızılırmak üzerinde kuruludur. Köprüden geçilerek: bazı köylere ulaşılıyor. 1990 yıllarına kadar, Kızılırmak üzerindeki tek geçit yeri olarak, bu köprü kullanılmıştır.

Köprü üzerinde herhangi bir kayıt yok ve bu yüzden yapılış tarihi ve yaptıran bilinmiyor. Ancak, köprünün Selçuklular döneminde, 13.yüzyılda yapıldığı sanılıyor. Çünkü: köprü ayaklarında ve köprü alt kısımlarında: sarımtırak renkli kesme taşlar, malzeme ve işçilik, bu savı destekliyor.

Yıldırım Beyazıt devrinde (1389-1402) bu köprünün bulunduğu ve 1402 yılındaki Ankara savaşı öncesinde, Osmanlı ordusunun bu köprü üzerinden geçerek, Çubuk ovasına indiğini, daha sonra ise, Timur kuvvetlerinin ilerlemesine engel olmak için köprünün, Yıldırım Beyazıt kuvvetleri tarafından tahrip edildiği, yazılı kaynaklardan öğrenilmiştir.

 

TABAKHANE CAMİSİ

Kalecik kalesinin kuzeybatı eteğindedir. Adını, bulunduğu mahalleden almaktadır. Meyilli bir arazi üzerindedir. Cami: günümüze sağlam olarak gelmiştir. Caminin yapılış tarihi olarak: 1907-1909 yılları arası tahmin edilmektedir.

Bu dönemde; yani 19.yüzyılın başlarında, ilçenin nüfusunun yarıya yakını, Ermenilerden oluşuyordu. Ermeniler, bu bölgede oturuyorlar ve genellikle deri tabakcılığı ile uğraşıyorlardı. Mahallenin ve caminin isminin de buradan geldiği düşünülüyor.

BÜYÜK (HASBEY) CAMİİ

Yukarı çarşıda bulunan cami, tuğla gövdeli, minarenin kaidesi kesme taş, külahı ahşaptır. Cami yandığında, minaresi dışında tamamı, 1962 yılında, yeniden yapılmıştır. Mevcut cami, boyuna dikdörtgen planlı, sade bir yapı olup, ilk şekli hakkında bilgi yoktur.

Minarenin kaidesi ve şerefe altı kesme taş, gövdesi ve petek kısmı tamamen tuğladır. Ahşap külahı, kurşun kaplıdır. Cami, İsfendiyar Oğullarından Has Bey tarafından, 14’ncü yüzyılda yaptırılmıştır.

ŞEHSUVAR CAMİSİ

Şehsuvar Bey: 15.yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşamıştır. Şehsuvar Beyin, bu bölgede bir saray ve cami yaptırdığı biliniyor, günümüzde saray yok olmuş, cami ise hala ayaktadır.

KAZANCIBABA TÜRBESİ

İlçe merkezinde, Ahi Kemal mahallesindedir. Türbenin: Fatih Sultan Mehmet’in tüfekçi başısıdır. Kazancı Baba’ya ait olduğu ve 15.yüzyıldan kaldığı söylenmektedir.

Türbenin üst kısmı yuvarlaktır. Pencereler yine yuvarlak kemerlidir. Çatısı piramidal ve külahlı ve kiremit kaplıdır. Kapının üst kısmı, sivri kemerlidir. Türbe 1969 yılında onarım görmüş ve ön tarafına, kare şeklinde bir oda ilave edilmiştir.

 

HÜKÜMET BİNASI

İlçenin gösterişli binalarındandır. Cumhuriyet meydanına hakim, çarşı hamamının tam karşısında ve Şehsuvar camisinin 50 metre yukarısındadır.

Yapı: 1904 yılında, Ermeni yapı ustalarından Ovenüs Hoca, Onlük Usta ve Kevük ustalar tarafından yapılmıştır.

Milli mücadele yıllarında, Hükümet Konağı, cephede yaralanan askerlerin tedavisi için, hastane haline getirilmiştir. Haymana cephesinden, askerler kağnılarla buraya getirilir, halk, sıra sıra, bu hastanede kalan yaralı askerlere, yemek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak için çalışırlarmış.

1950 yılında yapılan büyük onarımda, kuzeydeki giriş kapısı iptal edilir. Güney cephesine, ana giriş kapısı eklenir. Bodrum katı hariç olmak üzere, 2 katıl ve kırma çatılıdır. Zemin kat ve üst katın planları aynıdır.

Dışarıdan bakıldığında: binanın oldukça dengeli, orantılı ve simetrik olduğu görülür.

 

ASKERLİK ŞUBESİ

İlçe girişinde, Ankara caddesinin sağında bulunan üç adet askeri binadan, ikisi, günümüzde kullanılmaktadır. Binaların: 1915-1923 yılları arasında yapıldıkları tahmin ediliyor.

İstiklal Savaşı sırasında, İnebolu yoluyla İstanbul’dan gelen cephane, yiyecek ve giyecekler, Haymana cephesine sevk edilmeden önce, buradaki bu binalarda depolanıyormuş.

Bu binalarda daha önce Askeri Mühimmat Depo Komutanlığı bulunuyor iken, bunlar, 1986 yılında buradan ayrılırlar. Daha sonra: binalardan biri Halk Kütüphanesi, diğeri Ankara Üniversitesi Öğrenci evi ve kısmen müze, diğeri ise, boşaltılarak kaderine terk edilmiştir.

Günümüzde: Askerlik Şubesi olarak kullanılan yapı: kesme taştan yapılmış, giriş ve üst kat  olmak üzere, iki katlı ve kırma çatılıdır. Tam bir kışla formu hakimdir. Diğer iki binaya göre, daha erken tarihli olduğu söylenebilir.

3. Numaralı bina, ahşap kısımlarının çürümesi ve duvarlarındaki yer yer yıkıntılar ve çatlaklar nedeniyle, günümüzde kullanılmaz durumdadır.