İzmir Balçova

İzmir Balçova

Balçova, İzmir merkeze 8 km uzaklıktadır.

İzmir Balçova

TARİHİ

1910 yılında İzmir Vilayeti haritasında, Balçova köyü olarak adlandırılan bölgede, ilk Belediye teşkilatı 1963 yılında kurulmuştur.

Yörenin ilk sakinleri, Narlıdere bölgesinde deniz kenarında otururken, denizden gelen korsanların istilasından kurtulmak için, bugünkü Balçova’nın ilk kurulduğu eski Balçova köyüne göç ederek yerleşirler.

Eski Balçova köyü, o dönemde “Ayesefit” olarak bilinir. Köy arazisinin büyük bir kısmı balçıktır. Bu yüzden köyün ismi “Balçık Havi” olarak değiştirilmiştir. Daha sonra ise bugünkü ismi olan “Balçova” olmuştur. İlçe 1992 yılında ilçe olmuştur.

İzmir Balçova

GENEL

Balçova ilçesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindedir. İlçenin doğusunda Konak, güneyinde Karabağlar, batısında Narlıdere, kuzeyinde İzmir körfezi vardır. İlçe denize yakın yani kuzey tarafta kurulmuştur.

İlçe merkezinin yayılım alanı, denizden 20-80 metre arasında uzaklıktadır. Denizden yüksekliği ortalama 27 metredir.

Bölgede Akdeniz iklimi hakimdir ve toprak özelliğine bağlı olarak farklı bitki toplulukları görülür. Orman, çevrede yok denecek kadar azdır. Teleferik dağının eteklerinde, Kırmızı Akdeniz Toprakları vardır. Bu toprak verimlilik bakımından oldukça fakirdir.

SAHİL KESİMİ

İlçenin 6 km kadar sahil kesimi vardır. Bu sahil kesiminden balıkçılık yapılır.

İzmir Balçova Bağımsız Yargı ve Danıştay Anıtı

BAĞIMSIZ YARGI VE DANIŞTAY ANITI

Bu anıt “Danıştay’a yapılan silahlı saldırıyı gerçekleştiren anlayışa karşı duyarlılığın bir simgesi” olarak yaptırılmıştır. 17 Mayıs 2002 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda Danıştay ikinci daire üyelerinden Mustafa Yücel Özbilgin görevi başında şehit olmuş ve tetkik hakimi yaralanmıştır.

Hukukun üstünlüğünü, adalet ve çağdaşlığı savunanlar, sadece Danıştay’ı değil tüm yargıyı ve uygar dünyanın bütün değerlerini hedef alan bu saldırıyı asla unutmamalıdırlar. Anıt 29 Eylül 2007 günü dikilmiştir.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

İnciraltı’nda Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Yerleşkesinde kuruludur. Okul, 1 Mart 1978 tarihinde Ege Üniversitesine bağlı olarak açılmıştır. 1982 yılına kadar Ege Üniversite yerleşkesinde öğrenime devam edilmiş, 1982 yılında İnciraltı’nda bulunan Yakın Doğu Eczacılık Yüksek okuluna geçilmiştir. Modern eğitim modeli olarak gösterilen öğrenci merkezli eğitim, Türkiye’de ilk kez burada uygulanmaya başlamıştır.

İzmir Balçova İzmir Ekonomi Üniversitesi

İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ

Teleferik mevkiindedir. İzmir Ticaret Odası Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından 2001 yılında kurulmuştur. Ege bölgesi ve İzmir’in ilk vakıf üniversitesi olma özelliği taşır. Bünyesinde 2 fakülte, 5 yüksekokul ve 2 enstitü vardır. Yıllık öğrenci sayısı 10 bin civarındadır. Toplam 464 akademisyen çalışmaktadır.

İzmir Balçova Agamemnon Kaplıcaları ve Balçova Termal Otel

AGAMEMNON KAPLICALARI VE BALÇOVA TERMAL OTEL

Kaplıca suları: günümüzden 2.5-3 milyon yıl önce, İzmir Körfezi ve genelde Ege Denizinin bulunduğu sahanın bloklar halinde çökmesi sırasında oluşan faylar boyunca ortaya çıkan tipik bir fay kaynağıdır.

Dededağı eteğinin doğu-batı doğrultusunda İzmir fayı ile genel olarak kuzey-güney doğrultulu daha kısa fayların kesişme noktasında yer alır.

Kaynakların çıkış yerindeki sıcaklığı 60 derece civarındadır. Daha derinde (500-600 metre) su sıcaklığı 100 dereceyi aşmakta ve açılan kuyulardan çıkan buhar ve sıcak su işyerlerinin ısıtılmasında kullanılmaktadır.

Ülkemizin en ünlü, çok eskiden beri bilinen ve yurt dışında en çok tanınan şifalı kaplıcalarıdır.

Daha çok “Aagememnon Kaplıcaları” adıyla tanınmıştır.

Roma döneminden beri anlatılan hikayeler ve devam eden inanışa göre Mykene Kralı Agamemnon, Troia savaşı sırasında (MÖ 1200) yaralanan askerlerini bu sularda tedavi ettirmiş, hatta kendisi de burayı ziyaret ederek sulardan ve çamur banyosundan yararlanmış, ziyaretinden sonra da kaplıcalar onun adıyla anılmıştır.

Bu yaygın inanışın aksine Troia’nın Smyrna’ya uzaklığı ve bu iki kent arasında çok sayıda kaplıca varlığı düşünüldüğünde bu adın Aliağa yöresinde kurulu Kyme Devleti Kralı Agamemnon’a ait olabileceği ileri sürülmüştür.

Balçova’daki jeotermal enerjinin konutların ısıtılmasında kullanılması, İzmir’in eski valilerinden birinin büyük özverili çalışmaları sonucu gerçekleşmiştir.

Kaplıca sahasında ilk yapılaşmanın ne zaman olduğu kesin olarak bilinmez. Ancak Kral Agamemnon’un askerlerinin tedavisine yönelik bir takım ünitelerden oluşan bir tür tedavi merkezi kurulduğu ve Tanrı Apollon adına da bir tapınak yaptırıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır.

Varlığı bilinen Roma Hamamı ve onun üzerindeki Selçuklu izleri ise kaplıcanın en az 2000 yıldır çeşitli tesisler vasıtasıyla kullanıldığını göstermektedir.

Kaplıcalarla ilgili bir başka söylenti daha var. “Agamemnon’un bir kızı vardır. Kızı, bir hastalık geçirir ve hızla vücudunda yaralar çıkmaya başlar.

O dönemde hekimler kızın hastalığına çare bulamazlar. Agamemnon, kızının hastalığının kendisine ve ordusuna bulaşmasından korkar ve kızını bugün Balçova Kaplıcaları olarak bilinen yere götürüp zincirlere bağlayarak ölüme terk eder.

Hasta kızı kaplıcanın suyunu içer ve çamurlarına sürünür. 21 gün sonra ilginç bir şekilde hızla iyileşir. Kız artık hasta değildir, üstelik eskisinden daha güzeldir.”

Şu anda İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenen ve 1965 yılında kaplıca sahasında bulunan bir büstün, Kral sülalesinden bir prense ait olduğu düşünülmektedir.

Amasyalı ünlü Coğrafyacı Strabon: “Coğrafya” adlı eserinde, yörede gördüklerini “Klazamenai (Urla) den sonra bir Apollon Tapınağa, sıcak kaynaklara rastladım” sözleriyle anlatmaktadır.

Bu sözlerden Strabon’un yaşadığı yıllarda (MÖ 64-MS 21) kaplıca yakınlarında tanrı Apollon adına yapılmış bir tapınak bulunduğu anlaşılmaktadır.

Günümüzde ise tedavi, dinlenme, konaklama ve eğlenceye yönelik modern tesislerin yer aldığı uluslararası bir merkez niteliği kazanmıştır. Kaplıcaların bulunduğu yerde: Balçova Termal Tesisleri bünyesinde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi bulunmaktadır. Otel bünyesinde ise; Kaplıca ve Kür Merkezi bulunmaktadır.

Otel: uzman ekibi, hijyeni, mimari yapısı ve doğa ile iç içe olan yerleşimi ve tedavi kapasitesiyle ilgi çekiyor. Sırtını verdiği ormanlık alanda, doğal termal kaynaklara sahiptir. Ülkemizde uluslararası standartları sağlayan en büyük Termal otel ve tedavi merkezidir.

Kaplıca sularının şifa kaynağı olduğu günümüzde de tescil edilmiştir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar şunlardır: romatizmal hastalıklar, kireçlenme, kemik metabolizması bozuklukları, bel ve boyun fıtık ağrıları ve spor sakatlanmalarıdır.

Bu hastalıklar, uzman hekimler kontrolünde tedavi edilmekte ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.

FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON MESLEK YÜKSEK OKULU

Balçova kaplıcalarındaki uygulama olanaklarına bağlı olarak kurulmuş ve bu durum üniversite yerel kaynak ilişkisine anlamlı bir örnek oluşturmuştur.

DENİZ BİLİMLERİ VE TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Dokuz Eylül Üniversitesine bağlıdır.

Başta Ege denizi olmak üzere Türkiye’yi çevreleyen denizlerde ve uluslararası sularda ülkemizin gereksinimi olan bilimsel ve teknolojik verileri toplamak ve değerlendirmek amacıyla 1975 yılında kurulmuştur.

Canlı Deniz kaynakları, Deniz kimyası, Deniz teknolojisi ve jeofiziği, Fiziksel Oşinografi, Gemi inşası, Kıyı Bölgeleri yerleşimi gibi düzeylerde eğitim vermektedir.

Ayrıca düzenlediği amatör denizci ve yat kaptanı yetiştirme ve gemi modelciliği kurslarıyla üniversitedeki bilgi birikiminin topluma yönelmesi yönünde çalışmalar yapılmaktadır ve bu tür uygulamalarıyla üniversite toplum bütünleşmesinin güzel bir örneğini oluşturmaktadır.

İzmir Balçova

GEZİLECEK YERLER

İzmir Balçova Aqua City-Su Oyunları

AQUA CİTY-SU OYUN PARKLARI

İzmir ilinin ilk ve tek su oyunları parkıdır.

Aqua city, Balçova Termal bölgesinde oldukça büyük bir alanda kuruludur. Burada farklı türden 22 su kaydırağı vardır. Ayrıca: 3 yüzme havuzu bulunur. Parkın kapasitesi, aynı anda 4 bin kişidir. Evet, İzmirliler yaz döneminde burayı yoğun tercih ediyorlar, oldukça büyük ve güzel bir tesistir.

İzmir Balçova Ege ve Pirireis Müze gemileri

EGE VE PİRİREİS MÜZE GEMİLERİ

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının tam savaş konseptine sahip iki emektar gemisi (Ege Fırkateyni ve Pirireis) “Müze Gemi” haline dönüştürülerek 1 Temmuz 2007 tarihinde İnciraltı iskelesinde halkın ziyaretine sunulmuştur.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile İzmir Büyük Şehir Belediyesinin ortak projesi olan düzenlemenin amacı, denizciliği, denizcilik tarihini tanıtmak, sevdirmek ve denizciliğe ilgili arttırmaktır.

Gemiler, İzmir ve Ege bölgesinin ilk ve tek müze gemileri olma özelliği taşıyor.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

TELEFERİK TESİSLERİ

Türkiye’nin ikinci büyük teleferiğidir.

Teleferik tesisleri, 1974 yılında faaliyete geçmiştir. İzmir’in ve İzmir Körfezinin en önemli seyir teraslarından birisi olan Dedeağaç’ta kurulmuştur. Yörede en önemli, en heybetli yükselti olan Dededağı’ndadır. (432 metre)

Bu kütlenin batısında Ilıcadere, doğusunda Hacıahmet Deresi vadileri bulunur. Güneye doğru gidildikçe arazi biraz daha yükselir ve adı geçen derelerin parçaladığı çılgın bir coğrafyaya dönüşür.

İzmir Balçova Teleferik Tesisleri

Ziyaretçiler yaklaşık 1000 metrelik bir mesafeye havai hatla, dört kişilik kabinlerle ve saniyede 3 metre hızla taşınmaktadır. Taşıma kapasitesi saatte 400 kişidir. Seyahat süresi yaklaşık 2 dakika 42 saniyedir.

Burası İzmir Körfezi hakimiyeti, Kızılçam ormanları arasında düzenli piknik alanları ve ulaşım sisteminin insanlara ilginç gelmesi nedeniyle sadece Balçova’nın değil bütün İzmir’in eşsiz gezi ve piknik alanıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İNCİRALTI

Balçova’da İzmir-Urla karayolunun kuzeyinde, sahile kadar ki ova bölümü genel olarak “İnciraltı” adıyla bilinir. Aslında bu sahanın Dalyan’ın güneyindeki kesimi “Bahçelerarası” olarak isimlendirilir ve bu adla bir de mahalle oluşturulmuştur.

Dolayısıyla İnciraltı, ovanın daha çok sahil bölgesini içine alan, kendine özgü özellikleri olan nispeten küçük bir bölgenin adıdır.

İzmir Balçova İnciraltı

İnciraltı ismi, bir mahalle ya da toprak parçasından çok plajları, çiçek, turunçgil ve sebze bahçeleri, seraları, okaliptüs ve salkım söğütlerin koyu gölgeleri, imbat, mangal partileri, sazlıklardan yapılma derme çatma kulübeleri, gazinoları, dalyanı, kuş sesleri, balıkçı barınağı, tahta sandalyeli kır bahçeleri, balıkçı lokantaları ve yüzme yarışlarıyla özdeşleşmiş şirin bir mekandır.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

İnciraltı Kent Ormanı

Üçkuyalar Feribot iskelesinin bitişiğindedir.

Burası, 1960’lara kadar doğal özelliklerinin yanı sıra, İzmirlilerin şehir içinde denizden yararlanıp kullanabildikleri son plaj yeriydi.

Dalyan gölü çok geniş bir alan kaplıyordu. Bu göle besleyen tatlı su kaynakları o zamanlar akıyordu. Enden rastlanan kuşların ve deniz canlılarının yumurtlama ve barınma yeriydi.

Sonraki yıllarda bu özellikle 1994’lerden sonra toprak ağır bir tahribata uğradı,  moloz ve toprak doldurularak göl küçüldü, arkasından topoğrafyası değişti tatlı su kaynakları yok edildi.

Doğal dengenin kısmen de olsa yeniden kurulabilmesi, İzmir’in kaybettiği bu tabiat varlığının tekrar kazanılması çalışmaları iki yıl sürdü. Herkesin rahatça erişebileceği bir Milli Park oluşturuldu.

İzmir Balçova İnciraltı Kent Ormanı

50 bine yakın ağaç, denizin kokusu, hayal gücünü zorlayan renk pınarı, birbirine karışan kuş sesleri, Dalyan akşamında filamingoların tansı, piknik için düzenlenmiş mekanları, yürüyüş yolları, aletli spor olanakları, oto parkı, güvenlik önlemleri, insana ve diğer canlılara dair her şeyin düşünüldüğü düzenlemeleriyle tam bir doğal yaşam alanıdır. İnciraltı şehir ormanında, doğayı ve üretkenliği temsil eden heykeller bulunmaktadır.

Balçova Belediyesi tarafından yapılan heykellerin ana teması kadın ve çocuktur.

Üçkuyular Vapur İskelesi

İzmir Körfezinin güneyini araba vapuru vasıtasıyla kuzeyine bağlayan ve adeta yüzen bir köprü görünümü veren hattın Balçova ayağını oluşturur. Buradan 25 dakika gibi kısa bir sürede Karşıyaka’daki Bostanlı iskelesine ulaşılır.

Dolayısıyla burası, Karşıyaka’ya geçmek isteyenler için şehir trafiğine girmeden rahat bir ulaşım imkanı sağlamaktadır.

 İzmir Güzelbahçe gezi yazım için Güzelbahçe

İzmir Güzelbahçe

İzmir Güzelbahçe

Güzelbahçe, İzmir il merkezine 24 km uzaklıktadır. İlçe: İzmir-Çeşme otoyolu ve karayolu üzerindedir.

TARİHİ

Yöredeki yerleşimin ismi, MÖ 7’nci yüzyılda yine buralarda kurulu olan “Klazomenia” şehri kurulmuştur. Yerleşim yeri olarak seçilen bölge, aynı zamanda 12 İyon kentinden biridir. Bu isim daha sonra halk dilinde “Klizman” şeklinde kullanılagelmiştir.

1893 yılında Girit’te yaşayan Müslümanların bir kısmı muhacir olarak Güzelbahçe’ye gelip yerleşmişlerdir. 1912 yılında yapılan mübadele sonucu Rumlar gönderilmiş, yerlerine Girit’ten gelen Müslümanlar yerleştirilmiştir. 1919-1922 yılları arasında bölge Yunan işgaline uğrar. 12 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtarılır. 1936 yılında ilçe Bucak müdürlüğü olarak Urla’ya bağlanır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, 1936 yılında yöreyi ziyaret eden Vali Kazım Direk “Bu yörenin toprağı kızıl ve Kurtuluş Savaşı sırasında buralarda çok fazla şehit kanı döküldü, buranın ismi artık “Kızılbahçe” olsun” demiş ve bu önerisi kabul görmüştür.

Ancak takip eden dönemde, (1958 yılında) “Kızıl” kelimesine karşı gelişen tepki üzerine, 1954 yılında Belediye kuruluşu sırasında ilçenin ismi “Güzelbahçe” olmuştur. 1984 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi kurulunca, Güzelbahçe merkez ilçe belediyesine dahil edilmiştir. 1993 yılında müstakil ilçe olmuştur.

İzmir Güzelbahçe

GENEL

Güzelbahçe ilçesinin kuzeyinde İzmir körfezi, doğusunda Narlıdere ve Konak, güneyinde Menderes ve Urla, batısında yine Urla bulunmaktadır. İlçe, İzmir şehrinin batıya doğru hızla büyüdüğü bir hat üzerindedir. Hızlı kentleşmenin getirdiği sorunlar yoğundur. İlçe düzlük bir alanda bulunmaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 50 metredir.

İlçede tipik Akdeniz iklimi hakimdir. Bitki örtüsü, yüksek yerlerde çam ormanı, alçak bölgelerde ise maki toplulukları şeklindedir. İlçede 23 tane sanayi kuruluşu vardır. Ayrıca küçük el sanatları işletmeleri de vardır. Sahil şeridi nedeniyle, ilçede balıkçılık ta yoğun yapılmaktadır.

110 tane balıkçı teknesi bulunmaktadır. Bölgede oldukça büyük bir balık pazarı vardır. Peki balık yemek isterseniz önerim, Yalı Mahallesine gidin, orada balık lokantaları bulunuyor. Yalı Mahallesinde yaz döneminde her akşam “Gece Pazarı” kurulmaktadır.

İzmir Güzelbahçe Sahil Şeridi ve Plajlar

SAHİL ŞERİDİ VE PLAJLAR

İlçede 6-7 km uzunluğunda sahil şeridi vardır. Bu kadar sahil şeridi olup ta denize girmemek olur mu? Güzelbahçe ilçesinde denize girilebilecek beş yer vardır. 7300 metrelik sahil şeridinde, Belediye, plaja şemsiyeler dikmiş, piknik alanları oluşturmuştur.

Bunlardan en güzeli: İzmir’e en yakın konumda (şehir merkezine 35 km uzaklıktadır) bulunan “Siteler” semtindeki plajdır. Ayrıca: Gece Pazarı yanında ve Maltepe Sahil şeridinde de plajlar bulunmaktadır. Ayrıca 1968’den beri hizmet veren “Oba Dinlenme Tesisleri” bulunmaktadır.

PAYAMLI BARDACIK FESTİVALİ

Her yıl geleneksel olarak Ağustos ayında iki gün süreli yapılmaktadır. Festival kapsamında konserler veriliyor, halk oyunları gösterileri düzenleniyor. En iyi bardacığın seçildiği yarışmalarda üreticiler ödüllendiriliyor. Payamlı köyünün otantik sokaklarında kurulan tezgahlarda yöreye özgü organik ürünler ve el işi ürünler satılıyor.

GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI FESTİVALİ

2014 yılından bu yana her yıl geleneksel olarak düzenlenmektedir.

MALTEPE ASKERİ LİSESİ

Ülkemizde bulunan 4 askeri liseden biri olan (İstanbul Kuleli Askeri Lisesi ve Deniz Lisesi, Bursa Işıklar Askeri Lisesi) “Maltepe Askeri Lisesi” buradadır. Buradan özellikle Hava Harp Okuluna öğrenci yetiştiriliyordu, çünkü halen kapalı bulunduruluyor.

İzmir Güzelbahçe Balıkçı Barınağı

BALIKÇI BARINAĞI

İlçe merkezindedir. Aynı zamanda balık hali olarak da kullanılıyor. Halk arasında “Balıkçılar çarşısı” olarak biliniyor. Balık hali içerisinde, oldukça güzel balık restoranları bulunuyor. Bu restoranlarda: Ege denizinin güzel manzarasına karşı balık türlerini tadabilirsiniz. Balık halinin hemen arkasında balıkçı barınağı vardır.

İzmir Güzelbahçe

Burada, sağ taraftaki mendirek yolunda yürüyüş yapabilirsiniz. Bu yolun sonunda deniz feneri bulunuyor.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Güzelbahçe Anıt Ağaç

ANIT AĞAÇ

İzmir il genelinde bulunan 10 anıt ağaçtan, 3 tanesi ilçe sınırları içerisindedir. Bunlardan bir tanesi de: Yarendede bulunan Fıstık Çamıdır. Anıt ağaç Yaka Mahallesindedir. Yarendede Fıstık çamı 1995 yılında Tabiat anıtı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Ağacın muhtemelen 150 yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Çapı 1.30 metre, genişliği 4.10 metredir.

İzmir Güzelbahçe Yassıca Adası

YASSICA ADASI

Urla açıklarındadır. Buraya Koyun adası, Alman adası gibi isimler de veriliyor. Çünkü burada bir Alman, uzun süre yaşamış, ancak kimdir ne zaman yaşamıştır, net bilgi yoktur. Burada: İzmir Büyükşehir Belediyesinin tesisleri bulunuyor. İzdeniz gemileri aracılığı ile buraya günübirlik geziler düzenleniyor. Yaklaşık 1.5 saat süren bir deniz yolculuğunun ardından, adadaki Sosyal Tesislerde oldukça güzel zaman geçiriliyor. Denize girilebiliyor. 400 metrelik kumsalda güneşleniliyor.

ÇİÇEK ADALARI

Güzelbahçe ilçe merkezine 20.5 km uzaklıktadır. Yassıca adanın karşısındadır. Doğal plajlardan bazılarında cilde çok iyi gelen ince killi bir kum vardır. Söylentilere göre, Akdeniz’de keşfe çıkan güzelliğine düşkün Kleopatra, bu killi kumun namını duyarak adaya uğramıştır. Çiçek adalarında yerleşim yoktur, kıyılarında balıkçılık yapılmaktadır.

Çiçek adaları takımı şunlardan oluşur

Taş ada

Buraya Güvercin ada da denilir.

Pita adası

Üzerinde fener bulunmaktadır.

Eşek adası

Çeşmealtı bölgesinin önüne düşer. Burada eskiden bolca tavşan bulunuyormuş. Ama zamanla hem eşekler hem de tavşanlar yok olmuş.

Adacık

Taş adaya benzer. Üzerinde sadece iki tane Pırnar ağacı bulunur. Çeşmealtı’na yakındır.

UZUN ADA

Uzun ada, en büyük adalardan birisidir ama birinci derece askeri bölge olup, ulaşım yasaktır.

İzmir Güzelbahçe Liman Tepe Kazı Alanı

LİMAN TEPE KAZI ALANI

İzmir körfezinin güney sahilinde bulunan Liman Tepe, günümüzde Urla’nın İskele mahallesindedir. Antik Klazomenia kenti de aynı alanda ve Karantina adasında bulunmaktadır. Bu ada bilindiği gibi, Klasik çağda anakaraya bağlanmıştır. Bu nedenle, Liman Tepe bir yerde rahatlıkla “Prehistorik Klazomenai” şeklinde de tanımlanabilir.

Evet, Liman Tepe, Karantina adasının tam karşısında bir yarımada üzerindedir. Bu yarımada günümüzde en kuzeyde bulunan yüksek kayalık alandan, güneye doğru tedrici olarak alçalmakta ve kıyı ovası ile bütünleşmektedir. Ancak zaman içinde, Liman Tepe üzerine yazlık evler inşa edilmiş ve dolayısıyla höyük üzerindeki arkeolojik açıdan değerlendirilecek alanlar büyük ölçüde tahrip edilmiştir.

Ayrıca İzmir-Çeşmealtı yolu da Liman Tepe’yi doğu-batı istikametinde kat etmektedir. Tüm olumsuzluklara rağmen, bugüne kadar yürütülen çalışmalarda Liman Tepe’de en eski kültür olarak Kalkolitik Çağ tespit edilmiştir. Yani MÖ 4 binli yıllar söz konusudur.

Liman Tepe, MÖ 4 binli yıllardan, 2 binli yıllara kadar tüm kültürlerin kesintisiz olarak yerleştiği bir bölgedir. Antik Klazomenia kenti düşünüldüğünde, bu alanın Klasik Çağın sonuna kadar kültürel sürekliliği sürdürdüğü anlaşılır.

Bu özellik, Batı Anadolu’da sadece Liman Tepe’de görülür. Liman Tepe’de tespit edilen güçlü bir ekonomik yapı, Ege dünyasını aşarak tüm Doğu Akdeniz Balkanlar ve hatta Kafkasya’ya kadar ulaşmıştır.

Evet, aslında Liman Tepe kazısı hakkında sayfalarca yazı yazmak mümkün ancak şu anda burada görebileceğiniz bir şey yok, buradan elde edilen buluntular İzmir Arkeoloji Müzesine götürülüyor ve orada sergileniyor, umarım ileride burası ziyarete açılır.

İzmir Güzelbahçe Klazomenia antik kenti

KLAZOMENİA ANTİK KENTİ

Antik kentin kalıntıları, günümüzde Urla ilçesine bağlı İskele Mahallesindedir.

Sahilin paralelindeki tarlalarda ve kıyı ile bağlantılı Karantina adasındadır.

Antik dönemde, yarımadada bulunan kent, günümüzde doğu ve batı körfezlerinin dolmasıyla kaybolmuştur.

Roma ve Helenistik dönemde, kentin bulunduğu ada 18 ve 19’ncu yüzyıllarda İzmir’e uğrayan gemilerin karantina amaçlı bekletildiği zamandan kalma ismiyle “Karantina Adası” olarak bilinmektedir. Önceleri Yolluca ada ve İoannis adaları isimleriyle de bilinen adada, günümüzde Urla Devlet Hastanesi bulunmaktadır.

Klazomenai yerleşim alanı, doğuda Smyrna (İzmir) sınırlarına kadar gitmektedir. Balçova yakınlarında Agamennon Kaplıcalarının bulunduğu tahmin edilen Apollon Tapınağının, Klazomenai yerleşim alanı içinde olduğu tahmin edilmektedir.

Yerleşim alanının doğusundaki Güzelbahçe köyünün, günümüzde Kilizman olarak isimlendirilmiş olması da alanın buraya kadar uzandığının göstergesidir.

Alessandros’un Klazomenai arazisindeki bir noktada yapılacak bir kanal sayesinde yarımadayı adaya çevirme planlarından söz edilir.

Bu plan için ise en uygun yerin İçmeler’in güneyindeki vadidir. Söz edilen alanda tarihi kaynaklara göre: Aleksandros şerefine Aleksandria oyunlarının yapıldığı bilinmektedir.

Sığacık körfezi yakınlarında arkeolojik bulgulara göre Arkaik dönemlerde iskan gördüğü düşünülen Yaren Tepe’nin Klazomenai alanı içerisinde kaldığı ve Klazomenai’nin MÖ 5’nci yüzyıl tarihinde Daphnous denen bölgede bulunduğu sanılmaktadır.

Ünlü antik dönem yazarı Strabon tarafından: İzmir körfezinde bulunan sekiz adada Klazomenaililer tarafından tarım yapıldığı aktarılmaktadır.

Bugün 6 ada bilinmektedir. Bunlardan Drymoussa (Kösten adası, Uzun ada, Makronisi), Pele (Kiliseli, Hekim adası, İatronisi) ve Marathousa (Aprenisi, Çiçek adaları) önemlidir.

Bu adalarda, henüz arkeolojik araştırmalar yapılamamıştır. İzmir körfezinin kuzeyinde, Klazomenaililerin koloni kurduğu Leukai yerleşim alanın, Üç Tepeler Klazmanı adıyla anılmaktadır.

İzmir Güzelbahçe Klazomenia antik kenti

Tarihte ilk zeytinyağı fabrikası Klazomenai şehrindedir. Bu zeytinyağı işliğinin MÖ 6’ncı yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.

Yine aynı dönemlerde: Doğu’dan Batı Akdeniz kıyılarına kadar yayılan yabani zeytin ağaçları ıslah edilmiştir.

Zeytin ağaçlarından daha çok yağ elde edilmesi için, teknolojik ve mekanizma açısında çok gelişmiş teknikler kullanılmıştır. Bu yeniliklerin başında gelenler: zeytin ezme taşının kayalardan yontulmuş ve ağır silindirlerden oluşan bir mil yardımı ile etrafında dönülebilerek yağ sıkımının kolaylaştırılmasıdır.

Büyük çapta üretim sağlamak için büyük pres/baskı ve bunun zorunlu bir sonucu olarak pres/baskı sırasında bocurgat kullanılmasıdır.

Zeytinyağı teknolojisin tarihsel süreci içinde MÖ 6’ncı yüzyılda Klazomenai işliğinde, ilk defa uygulanmaya başlanan bu buluşlar ulaşılan teknolojik yeniliklerdir.

Bu teknikler, günümüzde, pek çok zeytinyağı üretim yerinde hala kullanılmakta olan teknolojilerin temelini oluşturmaktadır.

Kazı çalışmaları

Klazomenai şehrinde yapılmış tek bilimsel kazı 1921-1922 yılları arasında olmuştur. Savaş koşullarında yarım kalan çalışmalarda elde edilen buluntular, maalesef kazıyı yapan Yunan arkeolog tarafından çalınarak Atina Milli Müzesine götürülmüştür.

Bunlardan: bir lahit ve bazı seramikler dışında kalan hepsi tamamen kaybolmuştur.

Bu çalışmalarda: adanın batı kıyısında kuzey-güney doğrultulu döşenmiş bir yol ve doğuda, zeminleri mozaik döşeli bazı Geç Roma yapıları açığa çıkarılmıştır.

Anakarada yapılan çalışmalarda ise Monastirakia adlı bölgedeki arkaik nekropolisinde 80 civarında gömü incelenmiştir. 1970 yılında ise İzmir Müzesinden bir uzman tarafından Kalabalık mevkiinde yapılan bir kurtarma kazısında, klasik tipteki bir Klazomenai lahdi bulunmuştur.

Günümüz

En üstte de söz ettiğim gibi Klazomenai kentinin kalıntıları, günümüzde Urla İskele mahallesinde denize komşu tarlalar ve kıyıya yakın Karantina adasında bulunmaktadır. Buranın en büyük kalıntısı, İlk Çağ Zeytinyağı işliğidir.

Buranın bir Zeytinyağı Teknoloji Müzesine dönüştürülmesi düşünülüyormuş, umarım en kısa zamanda böyle bir düşünce gerçeğe dönüşür, çünkü bu kalıntının dünya üzerinde başka bir benzeri yok.

İNKAYA MAĞARASI

İlçe merkezine bağlı Yelki mahallesinin batısındaki Kocadağ doğu yamacındadır.

Mağaranın yakınına kadar arazi taşıtı veya traktörle gidilir, sonra dik ve makilik bir yamaçta 20 dakika daha yürümek gerekiyor. Yani ulaşım biraz zor, göze alıyorsanız gidiniz.

Mağaranın uzunluğu 220 metredir. Ağzına göre, en derin yeri 30 metredir. Genelde yatay, kısmen dikey ve kuru olan İnkaya Mağarasının Ekim ayındaki ısısı, salon kısmında 19, son kısımda ise 22 derecedir. Mağaranın içi, dik bir inişten sonra, geniş bir salona açılır.

Bu salonun genişliği 21, yüksekliği ise 5 metredir. Salondan güney istikametinde ilerleyen galeri, 7 metre derinlikteki bir kuyuya ulaşır. Mağarada bugüne kadar çeşitli kazılar yapılmış, çanak-çömleğe rastlanılmıştır.

Muhtemelen MÖ 7-6’ncı yüzyıllarda mağarada iskan olduğu düşünülmektedir. MS 19 ve 20’nci yüzyıllarda ise, buranın tapınma amacıyla kullanıldığı düşünülür. Çünkü salonda beyaz kalkerli kaya yüzeyinde bulunan Yunanca ibare ve Meryem’e ait bir fresko bulunmaktadır.

 İzmir Gaziemir gezi yazım hakkında Gaziemir

Ardahan Çıldır

Ardahan Çıldır

Çıldır gölü ile öne çıkan ve gölün yüzeyindeki kalın buz tabakası üzerinde gezinen insanlar, atlı-kızaklı arabaların meşhur ettiği bir yer.

ULAŞIM

Çıldır-Ardahan il merkezi arasındaki uzaklık: 45 km. Çıldır-Arpaçay arasındaki uzaklık: 43 km. Çıldır-Hopa arası uzaklık: 221 km. Çıldır-Ankara arası uzaklık: 1122 km. Çıldır-Kars arasındaki uzaklık: 81 km.

TARİH

Çıldır yöresi: MÖ.650-700 yılları arasında ilk yerleşimcilerine ev sahipliği yapmıştır. Bunlar: Saka Türkleri. O yıllarda, yöreye yerleşen Saka Türkleri, bölgeye Türk damgasını vurmuşlardır. Hatta: 1071 Malazgirt Savaşından önce yöreye gelen Alparslan, Akçakale mevkiinde bir süre misafir edilir ve ordusuna takviye birlikler verilir.

Bunların başındaki Oğuz Han: Çavuldur boyundan gelmektedir ve bu nedenle, yörenin ismi, Çavuldur isminin zamanla değişeme uğrayarak, günümüze “Çıldır” olarak ulaşmıştır.

Takip eden tarihi süreçte: 1878 yılında, Berlin anlaşmasıyla: Kars-Batum ve Çıldır, Ruslara teslim edilir. 1921 yılına gelindiğinde ise, Kazım Karabekir komutasındaki milli güçler, Ermeni ve Gürcüleri püskürterek, 25 Şubat 1921 tarihinde, Çıldır yöresini düşman işgalinden kurtarır. Önce Kars iline ve sonra da Ardahan iline bağlanır.

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 1950 metredir. Ama, kuruluş yeri, düz bir ova şeklindedir.

İlçe: Gürcistan ile, 66 km ve Ermenistan ile, 13 km sınıra sahiptir.

NE YENİR

Yöresel lezzet olarak: burada kesinlikle “alabalık” yemenizi öneririm.

GEZİLECEK YERLER

Ardahan Çıldır

ÇILDIR GÖLÜ

Çıldır gölü, genellikle Kars turuna katılanlar tarafından tercih edilen bir yer, ben Kars üzerinden buraya, şehir merkezinden yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaştım.

Evet, şimdi Çıldır gölü hakkında ayrıntılı bir tanıtım yazısı:

Önce yörede anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum:

Tarihi süreç içinde, Çıldır gölünün bulunduğu yerde bir şehir varmış. Şehrin yöneticisi, Akçakale bölgesinde otururmuş. Çukurda kurulu olan şehirde, burma musluklu bir çeşme varmış.

Yönetici: “Gece-gündüz, çeşmeden su alanlar, sakın çeşmeyi kapatmayı unutmasınlar, yoksa şehri su basar” diye, herkesi uyarmış.

Şehirde yaşayanlar, bu uyarıyı hep dikkate almışlar. Ancak, günlerden bir gün, çeşme başında su dolduran bir genç kız, gurbetten sevdiğinin geldiğini duyar ve çeşmeyi kapatmadan, hızla koşarak, çeşme başından ayrılır.

O gece karanlığında, şehrin çukur bölümündeki evleri su basar ve zamanla, burmalı çeşme görünmez olur ki, kimse kapatamaz.

Evi yüksekte olanlar, hiçbir eşya alamadan, evlerini terk ederler. Ertesi gün ise, şehir tamamen sular altında kalır. Şehirden sağ kurtularak kaçanlar, Akçakale adasına yerleşirler.

Evet, Çıldır gölü: kabaca üçgen şeklindedir. Ardahan il merkezine, 45 km. uzaklıktadır. Yukarıda belirttiğim gibi, Kars il merkezine de 45 dakika uzaklıktadır.

MÖ 650’li yıllarda yöreye gelen Saka Türklerinin başındaki Oğuz Han, Çavundur boyundan gelirmiş. Bu yüzden yörenin ismi “Çavundur” olmuş ve daha sonra değişerek günümüze “Çıldır” olarak gelmiş.

Yani, çıldırmak, delirmek gibi bir anlamı yok. Bir başka söylentiye göre, Gürcüler tarafından yöreye Çavundur ismi verilmiş ve bu isim günümüze Çıldır olarak gelmiştir. Hangisi doğru pek belli değil, ama Gürcistan sınırı, Çıldır gölüne kuş uçuşu 20-25 km uzaklıktadır.

Evet, göl Akbaba dağı ve Kısır dağı arasındadır. Bu dağların tektonik hareketleri sonucu, ortada kalan boşluğun kar suları ve dereler tarafından doldurulmasıyla göl oluşmuş. Göl üçgen şeklindedir. Doğu Anadolu bölgesinin en büyük 2’nci gölüdür. (En büyük göl Van gölü)

Deniz seviyesinden yüksekliği yaklaşık 1800 metredir. Bu yükseltiyi çevre ile karşılaştırmak için, şöyle düşünmek gerekir, hemen kuzeyde Doğu Karadeniz bölgesi var. Doğu Karadeniz bölgesinde, 1750-1800 metre aralığında yerleşim yerlerinin sadece yaylaları var. Burada ise, yaylalar daha da yükseklerde bulunmaktadır.

Gölün kapladığı alan 120 km karedir. Gölün uzunluğu 18 km ve doğu-batı yönünde genişliği 16 km dir. Çevresinin uzunluğu 23 km dir. En derin yeri 49 metredir. 

Göl kışın donar ve gölün üstünde 60 cm ile 1 metre arasında değişen bir buz tabakası oluşur. Bu buz tabakası oldukça kalındır ve bu yüzden, gölün üzerine çıkmanın tehlikesi yoktur diye söyleniyor. Yani buzun kırılma riski az imiş.

Göl her yıl sıcaklık durumuna göre Aralık ayı sonu ile Ocak ayı başında donar ve Nisan ayında ise buz çözülmeye başlar. 

Göl, birçok dere ve pınarla beslenir. Tek çıkış yeri ise, Arpaçay ın bir kolu olan Telek çayıdır. Buraya giderseniz, Telek çayını, hemen sol yanda görebilirsiniz.

Göl temiz bir göldür. Çünkü çevresinde yerleşim yoktur. Çıldır ilçe merkezi Ardahan a bağlıdır. İlçe merkezi göl kıyısında değildir. Bu yüzden ilçenin kanalizasyonları göle akmaz. Ayrıca, yine gölün kıyısında veya yakınlarında sadece birkaç köy bulunmaktadır.

Ayrıca: göl çevresinde tarım da olmadığından, tarımda kullanılan kimyasal maddeler, atıklar göle sızmak, akmaz.

Gelelim Balıkçılığa:

Göl çevresinde, dört mevsim balıkçılık yapılmaktadır. Zaten göl çevresinde yaşayanların başlıca geçim kaynağı balıkçılıktır. Gölde avlanan en bilindik balık türü sazandır. Bu oldukça büyük bir balıktır, bazen nadir de olsa alabalık tutulduğu söyleniyor.

Yine, balıkçıların söylediklerine göre, gölde tutulan balık miktarı her yıl azalmaktadır. Göl kenarında, Akçakale köyünde balık lokantaları var. Ayrıca, yine kütük ev tarafından Belediyenin balık restoranı var.

Bu restoranda, balık menüsü 75 TL. dir. 

Atlı Kızak Gezisi

Gölün kıyısında, Kütük ev önünden atlı kızaklara biniliyor. Kıyıya yakın bir bayrak var, o bayrağa kadar olan tur “kısa tur” olarak adlandırılıyor ve kişi başı ücreti 30 TL. dir. Daha uzakta, yani kıyıdan daha uzakta ikinci bir bayrak var, bu bayrağa kadar giden tur ise, “Uzun tur” dur ve kişi başı ücret 60 TL. dir.

Uzun turu tercih etmenizi öneririm, çünkü bayrağın olduğu yerde, yarım saat kadar mola veriliyor, gölün üstünde yürüme ve resim çekme şansı var. Sonuçta; atlı kızakları çalıştıran yöre insanı sadece yılın 3 ayı çalışıyor ve atların bakımı için de masraf yapıyorlar, bu yüzden tur ücretini çok görmemek gerekir.

Tur sonunda ise, yine ilk hareket noktasının olduğu yerde, buz üzerinde bulunan sobanın üstünde yapılan çay içme şansı var, ama bir garip tir ki, bu çayı ikram ettikten sonra, tam ayrılırken 5 TL çay parası istiyorlar, Anadolu’nun en yaygın geleneği konuklara bir bardak çay ikram etmektir, bu çay parasını anlamadım, etik değil. Umarım birileri bunlara söyler de bu bir bardak çay için peşinizden çay parası diye koşmayı bırakırlar.

Kütük Ev

Hemen gölün kıyısında, İl Özel İdaresi tarafından yaptırılmış, tamamen ahşap, oldukça güzel, fiyatlar uygun, bence mutlaka uğrayın, bir çay, kahve veya sahlep için.

Buzdan Heykeller

Her yıl, Şubat ayı içinde, burada “Kristal Buz Festivali” düzenleniyor. Bu festivalde, çeşitli etkinlikler yanında, 80 kamyonla toplanan kar ile, 7 metre yükseklikte ve 5 metre eninde Atatürk Heykeli yapılıyor. Heykel: Kafkas Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümü öğretim görevlileri ve öğrencileri tarafından yapılıyor. Şansınız varsa, gidiş tarihinize göre bu heykeli de görebilirsiniz.

 

AKÇAKALE ADASI

İlçe merkezine, 27 km. uzaklıkta, Akçakale köyünün hemen batısında, Çıldır gölü üzerindedir.

Birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü, ada üzerinde, eski bir şehre ait kalıntılar bulunmaktadır.

 

TAŞKÖPRÜ KİTABELERİ

İlçe merkezine 30 km. uzaklıkta, Taşköprü köyündedir. Köyün kuzeyindeki kayalıklarda, büyük bir kaya üzerinde: bir kitabe bulunuyor. Bu kitabenin, Urartu krallarından II. Sarduri’ye ait olduğu söyleniyor.

ŞEYTAN KALESİ

İlçe merkezine, 1 km. uzaklıkta, Yıldırımtepe köyünün, 1.5 km. kuzeydoğusundadır. Karaçay vadisine hakim bir sarp alana kurulan kalenin: Ortaçağ döneminde yapıldığı tahmin ediliyor.