Kırklareli Pehlivanköy

Kırklareli Pehlivanköy

İlçe, il merkezi Kırklareli’ne 62 km uzaklıktadır.

GENEL

İlçe, Ergene nehrinin çevresine kurulmuş olan bir tarım şehridir. Ergene ovasında tarım yapılır. Özellikle yağlık ayçiçeği yetiştirilir. Nehrin sağladığı imkanlarla önemli bir tarım merkezi haline gelmiştir.

Sulak araziler, ilçede çeltik üretiminin gelişmesini sağlamıştır. İlçe topraklarının rakımı 25 metredir.

Ancak her ne kadar Ergene nehri buranın tarımının gelişmesine katkı sağlamış olsa da günümüzde böyle bir fonksiyonu yoktur, çünkü kirlidir. Ergene nehrinin kirliliği: günümüzde, tarımsal üretimi, sosyal yaşamı ve dolayısıyla şehrin gelişimi üzerine büyük olumsuz etki yaratır.

İklim olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer.

Kırklareli Pehlivanköy

TARİHİ

İlçenin tarihi oldukça eskiye dayanır. Ancak tarihi yerler yeterince korunamamıştır ve etraflarında çevre düzenlemesi yapılmamıştır. Yörenin tarihi Osmanlıların bu bölgede egemen olmalarıyla başlar.

İlçe merkezi ve bağlı köylerde oturanlar, 93 harbi olarak isimlendirilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında buraya yerleşen Balkan göçmenlerinden oluşmaktadır. Pehlivanköy, 1957 yılında ilçe olur.

İsminin kaynağına gelince, söylenenlere göre, 8’nci yüzyılda Malatya’dan Pavlikan aşireti buraya gelerek yerleşir ve ilçenin ismi de bu aşiretten geliyormuş. Eskiden Pavli köy olarak bilinirken, daha sonra Pavlikan ve son olarak Pehlivanköy olmuştur.

Yine isim kaynağı hakkında bir başka söylentiye göre, 1800’lü yıllarda burada Trakyalı Rumlar Pavli köy isimli küçük bir yerleşim yeri kurarlar, ancak Cumhuriyet dönemindeki mübadele sonrasında buradan ayrılırlar, yerlerine Yunanistan’dan gelen soydaşlarımız yerleşir.

Yani, Rumlar gider ama Pavliköy kalır.

Kırklareli Pehlivanköy

PEHLİVANKÖY PANAYIRI-PAVLİ PANAYIRI

Her yıl Eylül ayının ikinci haftası Perşembe günü başlar ve 4 gün sürer.

Panayır Pehlivanköy’ün eski adı “Pavli Panayırı” olarak anılır. Sadece geçen trenler tarafından sessizliği bozulan yörede, panayır zamanı, her yer canlanır ve şenlenir. Ergene nehri kenarındaki düzlük alanda gerçekleşen panayır etkinlikleri, ilçeye birçok ziyaretçi çeker.

Bazı kaynaklar, Panayırın 110 yıl öncesine kadar gittiği söylenir. Türkiye’de geleneği hala yaşatılan ender panayırlardan birisidir.

Yani, panayırın yüzlerce yıllık geçmişi vardır. Panayırda eşya ve hayvan satımı yapılabilir, eğlenceler düzenlenir. Sosyal, kültürel ve ekonomik bir hareketlilik olur. Trakyalılar için Pehlivanköy panayırına gitmek bir alışkanlıktır.

Kurulan tezgahlarda yiyecek, içecek, kıyafet ve süs eşyaları satılır. Lunapark kurulur, burada Roman eğlence kültürü izlenir, Yaşayan Trakya kültürünü görmek isterseniz, bence mutlaka zamanı iyi denk getirin ve Pavli panayırına katılın.

Kırklareli Pehlivanköy

GEZİLECEK YERLER

Traklar’dan Osmanlıya kadar, birçok kalıntının ve hikayenin bulunduğu şehir, tek başına bir turizm merkezi olmasa da, Trakya içindeki gezi turları içinde bir durak noktası olabilmektedir.

Kırklareli Pehlivanköy

AKARCA KÖPRÜSÜ

Ergene nehri üzerinde bulunan köprü Pehlivanköy ile Karşıyaka arasındaki bağlantıyı sağlar.

Köprü Osmanlı dönemi yapısıdır. Bir söylentiye göre: “Köprü, Pavlu adındaki bir usta tarafından yapılmıştır. Ancak usta, her türlü çabaya rağmen, orta kemeri tutturamaz.

Usta, birinin kurban edilerek, duvarın içine gömülmesini ve kemerin ancak bu şekilde ayakta durabileceğini söyler. Çare olarak, kendilerine her gün yemek taşıyan kadınlar arasında kura çekilir.

Her kim kurada çıkarsa kurban edilecektir. Kuranın isabet ettiği, kadın ertesi günü (Cuma günüdür) işçilere yemek getirecektir. Ancak kurada çıkan kadın yeni doğum yapmıştır. Kucağında çocuğunu emzirmektedir.

Kadın, ertesi günü gelir ve kemere sıkıştırılmak suretiyle kurban edilir ve kemer tamamlanır. Her Cuma gecesi, köprü ayağında ağlayan kadın sesi duyulduğu ve orta kemerden iki taş arasından süt aktığı söylenir.

Köprünün isminin de bu rivayete dayandığı söylenir.

Kırklareli Pehlivanköy

MERKEZ CAMİSİ

İlçe girişinde Ergene mahallesindedir.

Giriş kapısı üzerinde mermer kitabesi vardır, kitabede yapılış tarihi olarak 1902 okunur, ancak yaptıran yazılı değildir. Cami: dikdörtgen planlı, yaklaşık 13 x 22 metre ölçülerindedir. 200 kişi aynı anda namaz kılabilir. Girişi: kuzeybatı cephesindedir.

Güneybatı cephesinde ise minaresi vardır. Üst kat, hoca odası olarak kullanılır. Duvarları tuğla yığmadır. Cepheleri sıvalı, pencere kenarları taş sövelidir. Duvar köşeleri taş çıkıntılıdır.

KUŞTEPE KÖYÜ CAMİSİ

İlçe merkezine bağlı Kuştepe köyündedir. Minarenin üzerinde, 2013 yılında yapılan onarımda bulunan kitabesinde yapım tarihi olarak 1903 yazılıdır, ancak yaptıran belli değildir.

Köy merkezinde bulunan cami, dikdörtgen planlı, 10 x 15 metre ölçülerindedir. 150 kişi aynı anda namaz kılabilir. Minaresi tek şerefelidir.

Kırklareli Pehlivanköy

TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ BİNASI

1894-1895 yılları arasında Toprak Mahsulleri Ofisi binası olarak yapılmıştır. İkişer katlıdır, ortasında avlusu bulunan simetrik iki binadan oluşur. İki katlı binaların girişleri, caddeye bakan güney cephededir.

 Kırklareli Lüleburgaz hakkındaki gezi yazım için Lüleburgaz

 

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi

DÖBLİNG

Eğer, şehirde yeterli zamanınız varsa, buraya mutlaka zaman ayırmalısınız. Burası: Tuna kanalından, Wienerwald’a kadar yayılmıştır. Villalar, parklar, üzüm bağları ve “Heuriger şarap evleri” bulunuyor.

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi Klosterneuberg

KLOSTERNEUBERG

Burada: etkileyici bir manastır var. Augustinusçu manastırı. Manastır: 1106 yılında, Babenberg Dükü III. Leopold tarafından yaptırılmıştır. Fakat, manastır hakkında daha çok, 18.yüzyıldaki kral VI. Karl zamanında yapılan düzenlemelerde söz etmek mümkündür.

Kral, dokuz kubbeli bir kilise-saray bileşimi yaptırmak ister, ancak büyük kubbedeki imparatorluk tacı ile, küçüğündeki Avusturya arşidükü tacının tamamlandığını görebilmiştir.

Burada: modern bir sanat müzesi de var. Adı: Sammlung Essl. Müze, Avusturyalı, Amerikan ve İngiliz avangart sanatçıların eserlerine ayrılmıştır.

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi Baden

BADEN

Ağustos 2016 tarihinde, burayı ziyaret ettim. Şehrin 25 km. güneyinde, Helenental Vadisindedir. Burası termal kaynakların, Romalılardan beri kullanıldığı bir yerdir. Zaten “Bad” kelimesi “Banyo” anlamına gelmektedir.

Almancada “Baden” de çoğuldur yani “Banyolar” anlamına gelir. 1803 yılında, Maria Teresa ve Franz Joseph tarafından ilk yerleşim yapılmış.

Viyana zenginliğinin simgesi haline gelmiş bir yer. Kaplıcanın 36 derece sıcaklıkta çıkan kükürtlü suları nedeniyle, Viyana şehrinin zengin tabakası, burada birçok villa yaptırmış. Ziyaretçiler: termal suların bulunduğu açık ve kapalı havuzlara ve kaplıcalara girebiliyorlar.

Burası bir zamanlar, birçok ünlü tarafından ziyaret edilmiştir.

Örneğin: Mozart, ünlü 9’ncu senfonisini buradaki bir evde bestelemiştir. Bu ev görülebilmekte, hemen dış duvarında bu konu ile ilgili bir tabela bulunmaktadır.

Evin hemen ilerisindeki sokak geçildiğinde meydanda yine bir veba anıtı görülmektedir. Aynı meydanda güzel bir Belediye binası ve yine güzel parklar bulunmaktadır.

Buraya giderseniz, sakin sokaklarda yürüyüş yapabilir, hediyelik eşya dükkanlarını gezebilir ve kaplıcalardan yararlanabilirsiniz.

Hatta: açık havuzlar şeklindeki kaplıcalara giden, ellerinde deniz malzemeleri, şişme yataklar, şişme simitler olan çocukları görebilirsiniz.

Açık havuzların bulunduğu bölüme gitmeyi düşünenler, yanlarına mayo almalıdırlar.

Küçük bir not: Mozart çikolatalarını burada uygun fiyatlı bulup satın alabilirsiniz. Şehrin daha önemli özelliği, bir ticaret şehri olmasıdır. Çok büyük kervanların geldiği ve gittiği bir yer olarak önem kazanmıştır.

Bunun sonucunda şehir çok zenginleşmiş ve 19’ncu yüzyılda Viyana paralelinde gelişmeler burada yatırımlara sebep olmuştur. Günümüzde, daha çok Viyanalı insanların etkinlik alanı gibidir.

Viyanalı insanlar: araba ve trenlere binerler, yaklaşık 40-45 dakika yolculuktan sonra, buradaki etkinliklere katılırlar. Hatta, burada kumarhaneler bulunmaktadır.

Şarap ve bira festivalleri düzenlenir. Bisiklet ve araba yarışları olur. Yani, bir şekilde insanlar hafta sonlarını burada geçirirler.

Avusturya Viyana Şehrin yakın çevresi Mayerling

MAYERLİNG 

Baden şehrine yakın burası, şehir merkezine 1 saatlik uzaklıkta bir yer. Burada yaşanan trajedi insanların ilgisini çekmektedir. İmparatoriçe Elizabeth (Sisi)’in aynı zamanda krallık naibi olan oğlu Rudolf : Belçika prensesi Stephanie ile evlendirilir.

Bir kız çocukları olur.

Ancak, av merakı olan Rudolf: burada, bu köşkü yaptırır.

Bir süre sonra ise: Barones Marie Vetsera ile tanışır.

Rudolf: 17 yaşındaki bu kıza, büyük bir aşk ile bağlanır. Ancak bir gün: av köşkünde: Rudolf ve sevgilisi ölü bulunur.

Rudolf, arkasından bıraktığı bir mektubunda: önce sevgilisini ve sonra da kendini vurduğunu yazar. Rudolf’un emir subayı kendilerini bulmuş ve onun verdiği ifadelere göre durum şekillenmiştir.

İfadesinde: Rudolf’un, kendisi ve diğer görevlilerin köşkü terk etmesini söylediği, ardından av için çağırdığı arkadaşları geldiğinde ise, Rudolf ve sevgilisinin odalarında başlarından vurularak ölmüş olarak bulunduklarını söylemiştir.

Bu olay: tarihe, Mayerling faciası olarak geçer ve hatta filmleri yapılır. Ancak: olayın iç yüzü, gerçekler hiçbir zaman tam olarak belirlenmemiştir.

Halk tarafından çok sevilen Rudolf’un: sevgilisi ve aykırı düşünceleri nedeniyle, babası tarafından öldürüldüğü öne sürülmektedir.

Çünkü Rudolf’un babası, evli olmasına rağmen 17 yaşındaki kızla yaşadığı aşkı onaylamamaktadır.

Katolik inancında boşanmak ta söz konusu olmadığından Rudolf tam bir çıkmaza girer ama bir yandan da babası kral, bu durumdaki bir krallık naibini istememektedir.

Ayrıca, Krallık naibi Rudolf, babasının aksine, krallık yani monarşi aksi, özgürlük ağır basan düşüncelere sahiptir ve bu düşünceler de baba kral tarafından hoş karşılanmamaktadır.

Sonuçta

Olay intihar mı yoksa cinayet mi olarak aydınlatılamaz ve intihar olarak kayıtlara geçer. Yine Katolik inancında intihar edenlerin, dini işlemlerinin yapılmıyor olması da büyük sorun yaratır.

Emir subayı, sevgilisi ile birlikte olduklarını saklaması için uyarılır ve sevgili gizli olarak köşkten kaçırılır ve ailesine teslim edilir.

Ancak kızın ailesi, Rudolf ile birlikte intihar ettiklerinin açıklanmaması konusunda sıkı uyarılır ve uzun süre bu durum kendileri tarafından gizlenir.

Rudolf’un bir kızı vardır ve bu kızı: büyüdüğü zaman, tam bir “Komünizm” yanlısı olur ve babasının kesinlikle intihar değil, suikast sonucu öldürüldüğünü öne süren iddialarda bulunur.

Son zamanlarda ortaya atılan bir iddiaya göre: Rudolf, babasının uyarısı üzerine sevgilisinden ayrılmaya karar verir ve ona güzel bir yüzük hediye ederek ayrılmak istediğini söyler bunun üzerine sevgilisi eline geçirdiği bir şamdan ile vurarak Rudolf’u öldürür ve bunun üzerine odaya giren Emir Subayı, silahı ile sevgiliyi başından vurarak öldürür ve olaya intihar süsü verdirir.

Bu arada: Rudolf yani tek erkek ölünce, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun başına, kral olarak mevcut kralın kardeşi gelir, o da Yugoslavya seyahatinde bir Sırp tarafından öldürülür ve bunun üzerine I. Dünya Savaşı çıkar.

Yani: Mayerling faciası, soru işaretleri yanında, milyonlarca insanın ölmesine sebep olan dünya savaşının çıkmasıyla da anılmaktadır.

Olayın yaşandığı av köşkü yıkılmış ve günümüzde buraya bir kilise yapılmıştır.

Bu yüzden, bazı internet sitelerinde yazılı olduğu gibi, bu av köşkünü gezmek gibi bir durum söz konusu değildir.

Hatta, bu av köşkünün yerine yapılan kilisede bulunan görevliler, tamamen kadınlardan oluşmaktadır ve inanışları gereği, bu kadınlar koyu Katolik’dir ve kimseyle görüşmezler.

Yani, burayı gezmek diye bir durum söz konusu  değil, sadece uzaktan görebilirsiniz. Günümüzde tamamen yemyeşil olan bölge, Viyanalılar tarafından özellikle hafta sonlarında bisiklete binmek ve piknik yapmak gibi etkinlikler için yoğun kullanılmaktadır.

Mayerling bölgesinin bir  diğer özelliği de: keşişhaneler ve manastırlarla dolu olmasıdır.

Çünkü burası koyu bir Katolik krallıkmış ve bu cemaatlere, topluluklara çok detay vermişlerdir.

Burada özellikle Alman Papa 16’ncı Benedit’in eğitim aldığı bir keşişhane gezilmektedir.

Bu üstün eğitim gücü nedeniyle, şu anda Vatikan’la eşdeğer tutulmaktadır.

İstanbul Başakşehir

İstanbul Başakşehir

Son aylarda, isim “Başakşehir Futbol Takımı” ile oldukça bilinir hale gelen Başakşehir ilçesi hakkında bilgileri derledim, buyurun Başakşehir ilçesi.

İstanbul Başakşehir

TARİHİ

Başakşehir Yarımburgaz Mağarasında, günümüzden binlerce yıl öncesine ait yerleşim kalıntıları bulunmuştur.
Yakın geçmişte, bölgenin bilinen en eski ismi “Azatlık” dır. Çünkü: Şamlar Baruthanesinde çalışan Ermeniler, Osmanlı yönetimi tarafından azat edilip birinci sınıf vatandaş ilan edilince, bunların yaşadıkları bu bölgeye de “Azatlık” ismi verilmiştir.

Meşrutiyetin ilanından sonra ise, Arnavut kökenli Resneli Niyazi Bey: bölgedeki Ermenileri buradan göndermiş ve Baruthane ve çevresindeki araziler Resnelilerin olmuştur.

Bu dönemde yörenin ismi Resneli Çiftliğidir. 1952 yılında son Resneli ölünce, arazi, mirasçıları tarafından paylaşılmış ve parça parça satılmıştır. Ardından bölgeye yeni ve modern siteler yapılmıştır.
İlçe Küçükçekmece ilçesine bağlı iken 2008 yılında yeni bir ilçe olmuştur.

İstanbul Başakşehir

GENEL

Yerleşim yeri, İstanbul boğazının 20 km batısındadır. Denize kıyısı yoktur. Yerleşimin güneyinde Küçükçekmece gölü vardır. Bu gölü besleyen Sazlıdere, derin bir vadi oluşturur ve TEM Uluslararası transit kara yolu bu vadiye keserek ilerler. Yörede: Karadeniz ve Marmara arasında oluşan klima sistemi ılıman bir iklim oluşturur. Bu iklim: tarım için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı

BAŞAKPAZAR FUAR VE SERGİ ALANI

Bölgedeki semt pazarlarını bir çatı altında toplamak için düzenlenmiştir.
Burada: gıdadan tekstile kadar çeşitli ürünlerin satıldığı işyerleri bulunuyor. Yani, burası aynı zamanda fuar, festival ve benzeri sosyal etkinliklerin de yapılabileceği bir yer olarak düzenlenmiştir. Yani, bir anlamda AVM denilebilir. Ancak: geniş, ferah ve hijyenik bir alışveriş ortamı yaratılmıştır.

İstanbul Başakşehir Fuar ve Sergi Alanı


Ayrıca: restoranlar, kafeler, sinema salonları da bulunuyor.
En orijinal yönü ise, en üst çatı bölümünde, bir yeşil alan oluşturulmuş olmasıdır. Burada, ziyaretçiler dinlenebilmektedir.

HOŞDERE

Burası, Osmanlı döneminde bir Bulgar çiftliğidir. Çünkü 1877-1878 yılındaki Türk-Rus harbi sırasında, Bulgaristan’dan kaçarak buraya gelen üç Türk aile tarafından kurulmuştur. 1924 yılındaki mübadelenin ardından ise, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’dan da birçok aile muhacir olarak bölgeye gelmiştir.

Günümüzde Başakşehir ilçe sınırları içerisinde bulunan Hoşdere bölgesinde, yaklaşık 110 hektarlık alan üzerinde, 20 bin kişinin yaşaması planlanan Yeni Şehir Projesi geliştiriliyor.

İKİTELLİ ORGANİZA SANAYİ SİTESİ

İstanbul’da bulunan 2 organize sanayi bölgesinden birisi, TEM Otoyolunun hemen kuzeyinde bulunan İkitelli Organize Sanayi Sitesidir. Bağcılar ilçe merkezine 4 km uzaklıktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı

ATATÜRK OLİMPİYAT STADI

Bağcılar ilçe merkezine 9 km uzaklıktadır.
İkitelli bölgesinde bulunan stadyum, UEFA’nın “5 Yıldızlı Stadlar” listesinde bulunmaktadır. Çünkü bünyesinde her türlü organizasyon için uygun donanım bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Atatürk Olimpiyat Stadı


Olimpiyat parkı içinde bulunan stadyum, 1999-2002 yılları arasında yapılmıştır. 77 bin seyirci kapasitelidir. Seyirci kapasitesi olarak Türkiye’nin en büyük stadıdır. Ayrıca 9 kulvarlı atletizm pisti vardır.
Oldukça büyük bir otoparkı bulunmaktadır. Tüm bu güzellikler yanında, bu muhteşem stadyumun eksisi, hiç bitmeyen rüzgar ve üstünün açık olmasıdır.

ISPARTAKULE MEVKİİ

İstanbul-Avrupa arasındaki tren yolunun bir istasyonu buradadır. Burada, ayrıca Ispartakule viyadüğü ve Ispartakule çiftliği bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası

YARIMBURGAZ MAĞARASI

Yörede, Altınşehir mevkiindedir. Bu yüzden halk arasında “Altınşehir Mağarası” olarak da bilinir. İstanbul merkeze 22 km uzaklıktadır. Küçükçekmece gölüne ise 15 km uzaklıktadır.
2001 yılında 1’nci Derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Mağaranın 2.5 km güneyinde Küçükçekmece gölü bulunur. Önünden ise Sazlıdere geçer. Ayrıca yine yörede, zengin su kaynakları vardır. Bu yüzden barınma ve konaklama için oldukça uygundur.

İstanbul Başakşehir Yarımburgaz Mağarası


Mağara içindeki sıcaklık yaz-kış dönemlerinde değişmez, sabittir.

Mağarada ilk araştırmalar, 19’ncu yüzyıl ortalarında Abdullah Bey tarafından yapılmıştır. Daha sonra 1963 yılında aşağı mağaranın giriş kısmında kazılar yapılmıştır.

Mağarada: Paleotik çağa ait çeşitli kalıntılar ve Bizans dönemine ait bir kilise kalıntısı vardır. Ancak, mağara zaman içinde oldukça büyük tahribata uğramıştır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi

AZATLI BARUTHANESİ

1795-1796 yılları arasında Baruthane Nazırı Mehmet Şerif Efendi tarafından yaptırılmıştır. Sultan III Selim tarafından ordunun modernleşmesi hareketinin baş eseri olarak kabul edilir. Temelleri 1794 yılında atılmış ve 2 yılda tamamlanmıştır.

Küçükçekmece gölünün kuzeyinde, göle 4 km uzaklıktadır.

Osmanlı döneminde İstanbul, Selanik ve Gelibolu’da bulunan baruthanelerin verimli olmaması nedeniyle daha modern olan burası inşa edilmiştir. Yapının zemin etüdü oldukça dikkatli seçilmiş, dış cephesi taştan yapılmıştır. Katlı olan yapı, çökmesinin önlenmesi için demir bloklarla örülmüştür.

Barut kalitesini arttırmak için, burada yeni teknoloji kullanılmıştır.

1804 yılında, Şamlar köyünün kuzeyinde Şamlar bendini yaptırır ve baruthaneye bir kanalla su getirilmiştir. Aslında Sultan, avlanma sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismiyle Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve buraya bir su bendi yaptırarak, suyun gücünü kullanarak barut yaptırmak ister.

Bent ve baruthanenin yapımı için araştırmalar yapılır, barut imalatı için Şam’dan sanatkarlar getirilir ve İngiltere’den ise değirmen taşları sağlanır.

İstanbul Başakşehir Azatlı Baruthanesi


Çünkü baruthane su çarkı ile çalışıyordu. Daha önceki baruthaneler, hayvan gücü ile çalışıyordu. Buranın su gücü ile çalışır yapılmasının amacı, üretimin sürekli devam etmesidir. Hatta: bir saat ustası olan ve mekanik bilgisi fazla Arakel Dadyan, baruthane için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları sonucunda, su çarkı ile çalışan, dumansız bir sistem geliştirmiştir.

Zaman içinde burada üretilen barutlar: Altınşehir mağaralarına yakın bir yerde depolar yaptırılarak muhafaza edilir. Burada Dadyanlar’ın ayrı bir yeri var. Bunlar Ermeni bir ailedir ve Padişahın emriyle baruthaneyi kurup işletiyorlar.

Çünkü Osmanlı topraklarından Dadyanlardan başka bu işi yapabilecek kimse bulunmamaktadır. Baruthanenin yapılışı ile birlikte bölgede kalabalık bir işçi topluluğu oluşuyor.

İşçilerin önemli bir bölümü Ermeniler arasından seçiliyor. Çünkü, barut işi tehlikeli ve Türkler bu işe ilgi göstermiyorlar. Zaten, baruthanenin kurucusu da Ermeniler. Padişah, Dadyanlara ve baruthanede çalışan Ermenilere, Müslümanlara tanınan hakları veriyor.

Böylece bölgenin yeni sakinleri Ermeniler bölgede yeni yerler, topraklar sahiplenmeye başlıyorlar. Hikayenin bundan sonraki bölümünü, aşağıda Resneli Niyazi Çiftliği bölümünde belirteceğim.

Zaman içinde bina birkaç kez onarılmış ve genişletilmiştir.

Baruthane: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ancak bu savaş sırasında, baruthane, Ruslar tarafından tahrip edilmiştir.
Günümüzde: Baruthane binasının çevresinde büyük bir havuz ve hangar benzeri yapı kalıntıları bulunmaktadır.

İstanbul Başakşehir Şamlar Bendi

ŞAMLAR BENDİ

Burada: bent kurulurken, baruthane için Şam’dan ustalar getirilir. Yukarıda da belirttiğim gibi, Şam şehrinden gelen ustalar, bu köyün bulunduğu yerde iskan edilirler. Bu ustalar Şam’dan geldiği için köye “Şamlular Kariyesi” ismi verilir.

Bölgede bulunan Sazlıdere’nin en büyük kollarından olan Şamlar Deresinin üzerinde bulunan su bendi, Osmanlı döneminde, Sultan II Mahmut zamanında, 1826-1828 yılları arasında yaptırılmıştır.

Sultan II Mahmut, av sırasında Arnavutköy deresinden (günümüzdeki ismi Azatlı deresi) çok su geldiğini görür ve bu suyun önüne bir bent yaptırmak ve suyun gücünden istifade ederek barut yaptırmayı düşünür.

Baruthaneye su sağlamak için kurulmuştur. Yükseklik 10 metredir. Ancak, elbette günümüzde burada da büyük bir kuraklık hüküm sürmektedir.

 

ŞAMLAR KÖYÜ CAMİİ

1839 yılında yapılmıştır. Yapı: dikdörtgen biçimli ve kesme taştandır. Yapının orijinal minaresi, 1995 yılında yıkılmış ve yerine beton minare yapılmıştır. Şamlar köyünün ilk kuruluşu ile ilgili, yukarıda söz etmiştim, Baruthane için Şam şehrinden gelen ustalar ilk olarak burada iskan edilmişler ve köy kurulmuştur.

RESNELİ ÇİFTLİĞİ

Meşrutiyetin ilanında etkili olan Arnavut kökenli Osmanlı devlet adamı Resneli Niyazi Bey, burada bir çiftlik kurmuştur. Kendisi, 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen Meşrutiyet döneminin en büyük devrimci simgesidir.

Resneli Niyazi Bey, Meşrutiyetin ilanının ardından gittiği her yerde “Hürriyet Kahramanı” olarak karşılanıyor. Ancak, aynı zamanda bu bölgeyi de kendisine ayırıyor ve elbette hiç kimse buna karşı çıkamıyor.

O zamanki ismiyle “Azatlık” bölgesini kendisine çiftlik yapıyor. Daha önce buraya yerleşen Ermenileri buradan kovuyor.

Evet, Meşrutiyet yıllarında Hazine-i Hassadan Resneli Niyazi Bey ailesine geçen bu bölge, 1950 yıllarına kadar Resneliler Çiftliği adıyla bu ailenin mülkiyetinde kalmıştır.

Son sahibi 1952 yılında ölünce, mirasçıları 1980’li yıllarda araziyi ayrı ayrı parselleyip paylaşırlar ve satarlar, ancak bölge “Resneli” olarak halen tanınmaktadır.

Çiftliğe ait konaklar, Yarım Burgaz mağarasının ilerisindedir. Burada, yani çiftlik bölgesinde oldukça yoğun bitki çeşitliliği bulunur.
Bu yüzden, çiftlik arazisinin eko parka dönüştürülmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

Bio İstanbul

Başakşehir Sazlıdere Baraj gölü yanında, Bio İstanbul isimli bir proje geliştirilmektedir. Burada, Türkiye’nin ilk biomedikal Bilim Parkı kurulacaktır.

Ayrıca toplam 15 bin konut bulunacakmış. Bu projenin devam edip etmediği hakkında bilgim yok. Sanırım proje iptal edilmiş, çünkü en büyük Amerikalı ortak projeden çekilmiş diye duydum.

İstanbul Büyükçekmece hakkındaki gezi yazım için  Büyükçekmece