Afyonkarahisar Emirdağ

Afyonkarahisar Emirdağ

Afyonkarahisar Emirdağ; Emirdağ denince ilk akla gelen gurçetçileridir. Çoğu gurbetçinin memleketi Emirdağ denilebilir. Belçika’da yaşayan Emirdağlıların sayısı çok fazladır. Temmuz-Ağustos aylarında Emirdağ nüfusu 37 binlerden, 200 binlere çıkıyormuş. Bir diğer özellik, Emirdağ, bağlı bulunduğu İl merkezi Afyonkarahisar’dan Eskişehir’e çok daha yakındır.

Afyonkarahisar Emirdağ

 

ULAŞIM

Emirdağ, İl merkezi Afyonkarahisar’a 70 km, Eskişehir’e uzaklık 110 km, İzmir’e uzaklık 397 km, Ankara’ya uzaklık 186 km ve Konya’ya uzaklık 225 km dir.

Afyonkarahisar Emirdağ

 

GENEL

Afyonkarahisar’ın nüfus olarak en büyük ilçesidir.

1960’lı yıllardan itibaren yurt dışına göç başlamıştır. Başta Belçika olmak üzere, çoğunluğu Avrupa ülkelerine işçi olarak gitmiştir. Emirdağlı gurbetçilerin sayısının günümüzde 200 bin kişi civarında olduğu tahmin ediliyor. Belçika’da yaşayan Emirdağlı sayısının 120 bin olduğu söyleniyor. Belçika’da bulunan Emirdağlılar arasında, bakan, milletvekili, belediye başkanı, başkan yardımcısı, iş insanı ve değişik firmalarda üst düzey yöneticilik yapanlar vardır. Emirdağlılar Emirdağ’da ev yaptırırken, bir yandan da Emirdağlıların Avrupa’ya göçü, özellikle evlilikler yolu ile devam ediyor.

Afyonkarahisar Emirdağ

 

TARİHİ

Frigler, uzun süre Emirdağ ve yöresini ellerinde tutmuşlar ve birçok eserler yaratmışlardır.

MÖ 333 ile 30 yılları arasında ise, bölgede Galatya hakimiyeti görülür ve Emirdağ ilçesinin ova parçası, Galatya Salutaris diye isimlendirilmiştir.

1594 yılındaki kayıtlarda, Barçınlı kazasının ikiye ayrılarak Barçınlı ve Nevahi Barçınlı kadılığı olarak geçtiği görülür. Ancak Barçınlı ve Nevahi Barçınlı kaza merkezlerinin nahiyeleri yoktur. Nevahi Barçınlı, günümüzdeki Emirdağ ilçesi olarak bilinir. Ancak o dönemde, bünyesinde Bayat, Kemerkaya ve kısmen Iscehisar’da vardır. Nevahi Barçınlı’nın yönetim merkezi, bazen bugünkü Emirdağ, bazen Bayat ve bazen de Kemerkaya olmuştur. Bu durum, devrin ihtiyaç ve sorunlarından kaynaklanır.

1775 yılındaki yazılı belgelerden, aynı tarihte Emirdağ’ın varlığı biliniyor. Yine yazılı belgelere göre Nevahi Barçınlı’da, 1840-1845 yılları arasında muhtemelen 3200 kişinin yaşadığı biliniyor. 1848 yılına ait belgelerde ise, burası Emirdağı Kazası olarak geçer.

1929 yılında Aziziye (Emirdağ) kazasının nahiyesi Bayat olur.

Aziziye kazasının adı 1 Temmuz 1931 tarihinde Emirdağlarına (Emirdağları ismini bölgeyi Türk iskanına açan Emir Afşin Beyden alır) izafeten Emirdağı olarak değiştirilir. İlçenin isminin Emirdağ olmasının bir diğer sebebi olarak: Antik Amorium şehrinin adının Türkçeleşmesi sonucu Emirdağ olarak söylenmesi de olabilir.

Kurtuluş savaşı döneminde, Emirdağ stratejik rol oynamıştır. Bölge Yunanlılar tarafından 16 Ağustos 1921 tarihinde işgal edilmiş ve 20 Ağustos 1921 tarihinde geri alınmıştır.

Atatürk, 25 Mart 1922 tarihinde, Emirdağ’a gelerek savaşın gidişatını 3 gün süreyle buradan yönetmiştir.

1965’lerden sonra ilçe genelinde Avrupa’ya göç yaygınlaşmış ve ilçe nüfusu azalmıştır.

Afyonkarahisar Emirdağ

 

EMİRDAĞ GURBETÇİ FESTİVALİ

Emirdağ Belediyesi tarafından geleneksel olarak düzenlenen festival, her yıl Temmuz ayı sonlarında yapılıyor. Festival boyunca konserler düzenleniyor. Her gece kurulan pazarla ve konserlerle birlikte, palyaço, sihirbazlık gösterileri ve havai fişek gösterileri yapılıyor.

Afyonkarahisar Emirdağ Meslek Yüksek Okulu
Afyonkarahisar Emirdağ Meslek Yüksek Okulu

 

EMİRDAĞ MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. Okul 2 bloktan oluşur. Okul bünyesinde 5 normal sınıf ve 1 ikinci öğretim sınıfı vardır. Öğrenci sayısı 900 civarındadır.

 

NE SATIN ALINIR

Emirdağ ilçesinin koyun yoğurdu çok meşhur, severseniz buradan yoğurt satın almalısınız.

 

NE YENİR

Emirdağ’a yolunuz düşerse kıymalı pide yemelisiniz. Ayrıca mercimekli bükme ve kabak tatlısı denemelisiniz.

Afyonkarahisar Emirdağ Yılkı Atları

 

EMİRDAĞ YAYLALARINDA YILKI ATLARI

Bir zamanlar, yöre halkı yaşlanan ve hizmetlerini tamamlayan atları dağa salarmış ve bu atlar birbirleriyle çiftleşerek üremişler ve yabanileşmişlerdir. Yılkı atları, 10-12 attan oluşan guruplar halinde dolaşırlar. Kışın burunlarıyla metrelerce karı delerek altındaki otlara ulaşıyorlar. Onlar, çam ormanlarında sığınıyorlar. Ancak, bu yılkı atlarına yaklaşmak mümkün değil, biraz yaklaşmaya çalıştığınızda ürküyorlar ve guruplar halinde kaçıyorlar, bu yüzden yılkı atları sadece uzaktan seyredilebiliyor.

Afyonkarahisar Emirdağ

 

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Emirdağ Çarşı Camii

 

ÇARŞI CAMİSİ

1750 yılında inşa edilmiştir. 1902 yılında ise yıkılıp yeniden aslına uygun olarak inşa edilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1965 ve 2011 yıllarında restore edilmiştir. Bahçe içinde bulunan tarihi şadırvan yıktırılmıştır. Çarşı camisinin levhasında, yapılış tarihi olarak 1902 yazılıdır, bu tarih caminin sonradan yeniden inşa edildiği tarihtir.

Afyonkarahisar Emirdağ Amorium Antik Kenti

 

AMORİUM ANTİK KENTİ

Amorium (Hisar), Ankara’nın 170 km güneybatısında, Afyonkarahisar’ın 70 km kuzeydoğusunda ve Emirdağ ilçesinin 12 km doğusunda yer alan ve MÖ 2000’li yıllardan itibaren Hitit, Phryg, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kesintisiz yerleşim görmüş antik kenttir.

Birçok antik bölgede olduğu gibi, Hisar köyü, günümüzde antik kentin kalıntılarının tam ortasında kalıyor. Hisarköy, 1892 yılında kurulmuştur.

Köyün nüfusu az, ancak evler ve hayvan barınaklarının bulunduğu yerlerde özel mülk olması nedeniyle kazı yapılamıyor.

Afyonkarahisar Emirdağ Amorium Antik Kenti

Amorium eski Yunancada “Amorion” ve Arap-İslam kaynaklarında ise “Ammuriye” olarak geçer. Hitit döneminde ise şehrin ismi “Aura” dır.

Amorium ismi, ilkçağ Hint-Avrupa kavimlerinin dilinde “anne” anlamına gelen “ma” kelimesi kökü ile ilişkilendirilir.

Şehirden ilk bahseden kişi, Roma imparatoru Augustus döneminde (MÖ 24- MS 14) yaşamış olan ünlü coğrafyacı Strabon’dur.

Afyonkarahisar Emirdağ Amorium Antik Kenti

Şehir, MÖ 1’nci yüzyıl başlarında, Doğu Phrygia’da önemli bir konumdadır. Çünkü Roma Senatosu tarafından, bölgede kendi parasını basmasına izin verilen ilk şehirlerdendir. Şehir Geç Helenistik dönemden (MÖ 2-1’nci yüzyıllar) Roma imparatoru Caracalla (MS 198-217) ya kadar olan 300 yıldan fazla süre kendi adına para basmıştır.

Afyonkarahisar Emirdağ Amorium Antik Kenti

330 yılında, İmparator I. Konstantinos, İstanbul’u Roma imparatorluğunun başkenti yaptıktan sonra Anadolu topraklarına doğru uzanan iki ana askeri güzergah belirler. Bunlardan bir tanesi: Eskişehir ve Konya istikametinde, Mut vadisine ve oradan güneye gider. İşte Amorium şehri, bu güneye giden güzergah üzerindedir ve şehirde askeri bir garnizon kurulur. Amaç: Kudüs topraklarına giden Hıristiyan hacıların ve gezginlerin konaklaması ve güvenliğinin sağlanmasıdır.

Kentteki birçok önemli yapı evresi, İsauralı Bizans İmparatoru Zenon (MS 474-491) döneminde yapılmıştır. Surlar ve kentteki iki büyük kiliseden biri, bu dönemde yapılmıştır.

640 yılından itibaren, şehir Anadolu’da Bizans ordusunun askeri karargahı ve yine aynı dönemde “Anatolikon Thema” sının eyalet başkenti olur.

MS 7 ile 9’ncu yüzyıllarda, Arap saldırılarına karşı, Bizans topraklarının korunmasında güçlü bir kale görevi görür. Çünkü bu dönemde şehir, İstanbul’dan Suriye’ye giden karayolu üzerindedir. Öte yandan, yine Bizans döneminde şehir, İstanbul’dan sonra ikinci büyük şehir ve eyalet başkentidir.

668 yılında şehir Araplar tarafından ele geçirilmesine rağmen, kısa süre sonra tekrar Bizanslıların eline geçer.

Amorium şehrinde, masalcı Ezop’un doğup büyüdüğü söyleniyor. Ezop kimdir? Ezop, MÖ 6’ncı yüzyılda yaşadığı düşünülen bir eski Yunan masalcısıdır. Söylentiye göre, Trakya’da doğmuş, köle olarak satılmış, Samos adasında yaşamış ve azat edildikten sonra birçok bölgeyi dolaşmıştır. Bir ezop masalı: Zamanın devlet adamlarının halkın parasını çaldıkları ortaya çıkınca, Ezop’u mahkemede kendilerini savunmak için tutarlar. Ezop mahkemede tilki ve kirpinin hikayesini anlatır. “Sırtındaki kan emici pireler yüzünden, bir tilkinin canı çok yanar. Bu durumu gören kirpi, tilkiye sırtındaki pireleri kovabileceğini söyler. Tilki “sakın böyle bir şey yapma, sırtımdakiler zaten yeterince canımı yakıyor, nasılsa onlar doydu, daha fazla kan ememezler, bunlar giderse yerine daha da açları gelir” der. Bu savunmayı dinleyen mahkeme heyeti, sanıklara ceza vermez ve böylece kurtulurlar.

Şehir 787 yılında Piskoposluk merkezi olur.

838 yılında, Amorium şehri Abbasi Halifesi al-Mutasım ordusu tarafından kuşatılır.

837 yılında, Bizans imparatoru Theofilos, güneydoğu Anadolu ve Abbasi Halifeliği başkentine doğru ordusuyla harekete geçer. Bu ordu Malatya ve Samsat kalelerini fetih eder. Sonra da Suriye’de Mutasım’ın doğum yeri olan Zibatra kalesine saldırır, kaleyi ele geçirir, yakıp yıkarlar.

838 yılında ise, bu kere Abbasi halifesi Mutasım, büyük bir ordu ile Anadolu’ya girer. 211 Temmuz 838 yılında, Anzin savaşında, Abbasi ordusu Bizanslıları yener. Bizans ordusu, Mutasım’ın Anadolu’da ilerleyişine direnç gösteremez. Abbasi ordusu, ilerleyerek 55 günlük kuşatmanın ardından Amoria yani Bizans’ın ikinci büyük şehrini 23 Eylül 838 tarihinde ele geçirir. Saldırıda 30 bin Bizanslının öldürüldüğü ya da esir alındığı kayıtlara geçer. Halife Mutasım, bu başarıdan sonra İstanbul üzerine yürümek istemesine rağmen, ordusu içindeki karışıklıklar nedeniyle geriye yani Samarra’ya döner. Ancak yanında esirler vardır. Amorium şehrinden esir alınan yüksek rütbeli subaylar ve ileri gelen 42 Bizanslı Irak’ın Samarra şehrinde 6 Mart 845 tarihinde idam edilirler. Bu 42 Bizanslıya, 7 yıl boyunca İslamiyete geçmeleri konusunda telkinlerde bulunulmuş ve kabul etmedikleri için Hıristiyanlara gözdağı vermek amacıyla önce idam edilmiş ve sonra Fırat nehrine atılmışlardır. Daha sonra o bölgede yaşayan Hıristiyanlar tarafından, nehirden toplanarak mezara gömülmüşlerdir. O çağlarda esirlerin fidye pazarlığına tabi tutularak geri verilmeleri, sanıldığının aksine idam edilmelerinden daha yaygın bir uygulamaydı. Fidye müzakereleri tamamlanmış ve 42 Bizanslının Halife tarafından idam edilmesi dini gerekçelere bağlanmış ve Amorium’un 42 şehidi, Rum Ortodoks Hıristiyan literatürüne geçmiştir. Aziz mertebesine yükseltilen bu Bizanslılar her yıl 6 Mart günü, dini törenlerle anılırlar.

Bu büyük yıkıma rağmen, Amorium şehri, Bizanslılar tarafından yeniden iskan edildi.

931 yılında şehir, Araplar tarafından yine yağmalandı, MS 10 ve 11’nci yüzyıllarda biraz canlansa da, daha önceki askeri ve stratejik önemine ulaşamadı.

9’ncu yüzyıla girildiğinde, Amorium şehri, Bizans’a bir imparatorluk hanedanı verdi. Bu hanedan, 820-867 yılları arasında 3 imparator çıkardı, ancak Bizans tarihi açısından başarılı icraatları olmadı. Bu imparatorlar: Kekeme 2’nci Mihail, oğlu Teofilos ve torunu Sarhoş 3’ncü Mihail’dir.

 Selçuklular ve Bizanslılar arasında yapılan Bolybotum (Bolvadin) savaşını Selçuklular kazanır ve 1116 yılında Amorium, Selçukluların eline geçer. Bu savaş sırasında dönemin Selçuklu Sultanı Müizzeddin Melikşah’ın bir süre çekildiği Bolvadin güneyindeki dağlara “Sultandağı”, komutanlarından Emir Mengücek’in çekildiği dağlara ise “Emirdağ” ismi verilmiştir.

14’ncü yüzyılda kentte Selçuklu hakimiyeti görülür, ancak kent takip eden Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, sadece önemli bir Türk kasabası haline gelmiş, eski ihtişamını kaybetmiştir. Kent sadece kale olarak kullanılmış, Hisarcık (sonradan Hisarköy) ismi buradan gelmiştir.

Afyonkarahisar Emirdağ Amorium Antik Kenti

 

İslam dönemi ve Selman Farisi

Amuriye, bugünkü Hisar köyü yerleşkesinde bulunan Amorium kentinin İslam kaynaklarındaki ismidir.

Amuriye, İslam kaynaklarında, Anadolu’nun en önemli şehri olarak geçer.

Büyük İslam sahabelerinden Selman Farisi İran asıllıdır. Ateşe tapan Mecusi bir aileye mensuptur. Ailesi tarafından Mecusi inancına bağlı olarak yetiştirildiği halde Hıristiyanlığı tanıdıktan sonra Hıristiyan olmuştur.

Selman Farisi, Amuriye şehrinde yaşarken, Amuriye kalesinin çevresinin hendeklerle çevrili olması, Selman Farisiye, Medine savunmasında hendek kazılması fikrini vermiştir. Selman Farisi, Amorium’da, şu an bulunan kilisede çalışmış, emrinde çalıştığı, talebesi olduğu rahip tarafından İslam dininin hak dini olduğunu söylemesi üzerine, Müslüman olmak için Medine’ye gitmiştir. Asıl ismi Mabeh bin Büzahşah’tır. Selman ismi, Peygamberimiz tarafından verilmiştir. İranlı olduğu için de Farisi denildiğinden Selman-ı Farisi olarak isim almıştır. Selman Farisi, İran üzerine yapılan sefer ve ardından Medain şehrinin alınması üzerine buraya vali tayin edildi. Ömrünün sonuna kadar burada yaşadı ve 655 yılında Medain şehrinde öldü.

Yani şehir Hıristiyanlık kadar olmasa da İslamiyet açısından da önemli bir yerdir.

Afyonkarahisar Emirdağ Amorium Antik Kenti

 

Antik kent, 2 bölüme ayrılır

Yukarı şehir.

Aşağı şehir.

Yukarı şehir

Yukarı şehir denen höyükte, en eski yerleşim burada görülür.

5 hektarlık bu alan: oval biçimde çok sayıda kule ile desteklenmiş sur ile çevrilidir. Höyüğün kuzeydoğu ve güneybatı yönündeki surları, Aşağı şehir surlarıyla birleşir.

Höyüğün kenarında, Bizans dönemi sur duvarları kalıntıları görülmektedir.

Aşağı şehir

Aşağı şehir tamamen sur içindedir ve büyüklüğü yaklaşık 75 hektardır.

Sur duvarları: Aşağı şehirde bütün şehri kuşatır, ancak günümüzde sadece Yukarı şehirde höyüğün kenarında sur duvarı izleri görülmektedir. Bu sur duvarları, İmparator Zenon (MS 474-491) döneminde yapılmıştır.

Aşağı şehir kilisesinde yapılan kazılarda: 10 ve 11’nci yüzyıllara tarihlenen çok sayıda bebek ve çocuk mezarı ortaya çıkarıldı. İçerisinde çoğunlukla çoklu gömü bulunan bu mezarlar, kilisenin ana binasının kuzeyinde, vaftizhanenin doğusunda yer alan bölümde konumlandırılmıştır. İlk gömünün altındaki bireylere ait olan daha eski iskelet kalıntıları, karışık durumda ele geçirilmiştir. Bu alandaki 36 mezardan ele geçen toplam 128 bireye ait iskelet kalıntısı, topluluğun demografik özellikleri ve genel sağlık durumunun anlaşılması için incelenmiştir. Bu iskelet topluluğunda doğum öncesi, doğum sırası ve doğumdan hemen sonra hayatını kaybedenlerin toplamı % 50 kadardır. Yani, şehirde Bizans döneminde yetersiz hijyen ve yetersiz beslenme koşulları olduğu ve bu durumda annelerin enfeksiyon kaparak doğum sıkıntılarının olduğu anlaşılır.

Afyonkarahisar Emirdağ Amorium Antik Kenti

 

Kazılar

Antik bölge, koruma altına alınmadan önceki yıllarda define avcıları tarafından yoğun şekilde kazılmış ve yağmalanmış ve de maalesef önemli ölçüde tahribata uğramıştır.

Evet, Amorium şehrini ilk ziyaret eden batılı gezgin 1836 yılında William Hamilton’dur. İlk araştırmalar ise, 1987 yılında Prof Martin Harrison tarafından başlatılır. Bu araştırmalarla: şehrin güneybatısındaki şehir surlarında, şehrin güneyinde kalan ve Geç Roma ile Erken Bizans dönemlerine tarihlenen “Büyük Bina” olarak adlandırılan alanda, Aşağı şehir Bazilikasında ve Yukarı şehir bölümünde kazı çalışmaları yapılmıştır.

1996 yılına gelindiğinde, yapılan kazı çalışmaları sonunda: ana kilise, vaftizhane ve birçok mezar ortaya çıkarılmıştır. Kilise ilk olarak, kuzeybatı tarafında bir vaftizhane ile birlikte, koridorlu bir bazilika olarak, erken Bizans döneninde (5-6’ncı yüzyıllar arasında) inşa edilmiştir. Tüm kompleks, kilisenin ahşap çatısının muhtemelen alev aldığı 838 yılında büyük hasar gördü. Ancak dikkat çekici bir gelişme, kilise daha sonra terk edilmedi. Ancak tamamen yeniden inşa edildi ve nefin merkezi üzerinde büyük bir kubbeyi desteklemek için iskeleler ve payandalar verildi. Yeni kilise, özenle yenilendi. Yeni bir mermer opus sectile zemin döşendi, tavanlara cam mozaikler yerleştirildi ve duvarlar azizleri ve diğer kutsal figürleri gösteren fresklerle döşendi. Birçoğu iyi korunmuş ipek tekstilleri ve deri ayakkabıların yanı sıra kolye haçları ve mücevher eşyaları içeren birçok mezar da eklendi. Bulgular sadece dindar değil, onuncu ve onbirinci yüzyıllardaki Amorium sakinlerinin zenginliğini ve sofistikeliğini de gösteriyor.

Kilisede yapılan kazılarla birlikte hayatta kalan dokusunun uzun süreli korunmasını ve restorasyonunu amaçlayan bir program, enerjik olarak ilerletilmiştir. Kilisenin güneyinde, sütun, pencere, kapı bölümleri ve diğer parçaların tanımlanabileceği ve yeniden montaj için hazırlanabileceği bir taş avlu oluşturuldu. Onarım çalışmaları sırasında ağır mermer blokların kaldırılması ve tutulması için bir portal temin edildi.

Aşağı şehir surlarında, üçgen planlı kulenin batısında bulunan kapıda, Aşağı şehir kilisesinin kuzeyinde, Büyük Mekan olarak adlandırılan alanda çalışmalar sürdürülmüştür.

2001 yılında yapılan kazılarda: MS 6-9 yüzyıllara tarihlenen bir Bizans dönemi hamamı ve döşemesiz bir sokak bulunmuştur. Bizans hamamlarının ayakta kalan çok az örneği vardır ve Orta Anadolu’daki bu örnek hem Bizans imparatorluğunda yıkanmanın sürekliliği hem de bu geleneklerin İslam dünyasına aktarılması için önemli bir delildir.

Ayrıca hamamın çevresindeki alan, üzümleri bastırmak için bir dizi kurulumla doluydu. Bu; önemli miktarda şarap üreten büyük bir endüstri olduğunu gösterir. Bu tür faaliyetleri kentsel bağlamda bulmak oldukça sıra dışıdır. Çünkü eski şarap ve yağ preslerinin çoğu kırsal alanlardaki çiftliklerde bulunuyordu. Yani, bu alanın şehrin şarap üretim merkezi olduğu anlaşılmıştır. Kazılarda bulunan şaraphane, bu civarda üzüm bağlarının çok olduğunu ve şarap üretiminin yapılarak Amurriye ve civardaki yerleşim yerlerinin şarap ihtiyacının buradan karşılandığını göstermektedir. Günümüzde: Suvermez, Karacalar ve diğer köylerdeki üzüm yetiştirme kültürü, o dönemlerin bu güne yansımalarıdır.

2014 yılındaki kazılarda, çalışmalar antik kentin Yukarı Şehir diye adlandırılan bölgesinde yoğunlaşmıştır. Ekipler, tarihi kale surlarının en üst kısmını gün ışığına çıkardılar. Surlardaki bir şehir kapısı aranmış, bulunması halinde kent için önemli bir keşif olacağı gündeme getirilmiştir.

Afyonkarahisar Emirdağ Suvermez Şehitliği
Afyonkarahisar Emirdağ Suvermez Şehitliği

 

SUVERMEZ ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezine bağlı Suvermez köyünde Yarım Hatıl Mevkiindedir.

Kurtuluş savaşında, düşman keşif uçaklarının açtığı ateş sonucu şehit olan iki er adına, 1963 yılında, Suvermez köyünde, yol kenarına bir şehitlik anıtı yapılmıştır. Küçük bir şehitlik olup kitabesinde “İstiklal Savaşı Şehitleri” yazılıdır. İsmi tespit edilebilen sadece bir tanesinin ismi yazılıdır o da “Niğde Aksaray’dan Er Ali Oğlu Hasan 21 Ekim 1922” yazılıdır. Her yıl 18 Mart tarihinde burada anma töreni yapılmaktadır.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Afyonkarahisar İscehisar

iscehisar.mermer.1
Afyonkarahisar İscehisar


Evet, Frig Vadisi kuşağında, MÖ. 3’ncü yüzyıldan beri yerleşim yeri olmuş bir yer. Aynı zamanda: mermerin kalbi olarak da anılıyor. Hayatını: tarım ve hayvancılığın yanında mermerden, meşhur tabiri ile taştan çıkaran insanlar, burada yaşıyorlar. Yörede: 2300 yıllık geçmişe sahip ocaklardan çıkarılan mermer; modern teçhizatlar ile donanımlı fabrikalarda işlenip yurt içi ve yurt dışına gönderiliyor.

Afyonkarahisar İscehisar

ULAŞIM

Afyon-Ankara karayolunun 23’ncü kilometresindedir. İscehisar-Sivrihisar arası 105 km, İscehisar-Ankara arası 240 km, İscehisar-Antalya arası 310 km, İscehisar Eskişehir arası 150 km. dir

Afyonkarahisar İscehisar

GENEL

Afyonkarahisar ilinin Ege bölgesinin en doğusunda bulunan ilçedir. Ortalama yükseklik 1050 metredir. İlçe merkezi 7 tepe üzerine kurulmuştur. İscehisar çayı ise, ilçeyi ikiye ayırır. Kuzey ve doğu kesimleri oldukça dağlık ve engebeli olmasına rağmen, güney ve patı kesimleri dalgalı ve düz bir yapıdadır. İlçede Akdeniz ve karasal iklim hakimdir. Ancak denizden uzaklığı nedeniyle, yüzey şekilleri ve yükselti gibi nedenlerden dolayı ilçede karasal iklim daha etkindir.

Afyonkarahisar İscehisar

TARİHİ

İscehisar “Dokimeion” ismiyle Büyük İskender döneminde yaşamış general Dokimos tarafından kurulmuştur. Burada şehrin kurulma sebebi, Bacakale denilen mevki civarındaki beyaz ve menekşe mermer yataklarıdır. Çünkü yazıt ve anıtlar için Hititler bazalt, Frigler tüf, Grekler ise mermer kullanmış ve bunlara ihtiyaç duymuşlardır. İscehisar’da çıkan mermerler, sadece Anadolu’daki önemli şehirler değil, Kuzey Afrika başta olmak üzere İtalya’nın da birçok şehrine gönderilmiştir.

Ancak günümüzdeki İscehisar ilçesinde mermer yoktur. Çünkü ilçe siyah bazalt tepeleri üzerine yerleşmiştir. Zaten İscehisar ismi de buradaki “is” kelimesinden gelir, anlamı “Karacakale” dir. Yörenin ismiyle ilgili diğer bir bilgi: Selçuklu döneminde Selçuklu hükümdarı I. Mesud, Afyon civarında 300 yerleşim bölgesi tespit eder ve Türk boyları buralarda iskan edilir. Bu bölgelerin adları ise, iskan edilen boyların isimleri olur. İscehisar adı, Karahan boyundan gelen Türkmenlerin ismidir.

1922 yılında İscehisar Yunan askeri tümeni tarafından işgal edilir. Yunan karargahı Güzelim mevkiinde kurulur. Sakarya Meydan savaşından sonra ise, Yunanlılar geri kaçarken İscehisar’ı talan edip yakmak istemişlerdir. Ancak Türk topçusunun erken müdahalesi sonucu, Yunan ordusu paniğe kapılarak dağılmıştır. İscehisar, 1987 tarihinde ilçe olmuştur.

Afyonkarahisar İscehisar

MERMERCİLİK

Mermer, kalkerlerin metamorfizmaya uğraması sonucu oluşan bir tür kayadır. Ülkemizde ve dünyada Afyon mermeri olarak bilinen ve tanınan mermer, İscehisar’da çıkarılır. İscehisar mermer sahaları: ilçe merkezinin 1 km güneydoğusunda başlar ve iki mercek şeklinde bulunur. Bu iki mercekten birincisi, Dangıçtepe, ikincisi ise Bacakale mevkiindedir.

Dangıçtepe mermer sahasında 500 metre genişliğinde 1300 metre uzunluğunda ve 100 metre kalınlığında: Bacakale alanında ise, 1000 metre genişliğinde, 4500 metre uzunluğunda ve 260 metre kalınlığında mermer yatakları bulunur. Mermer günümüzde inşaat sektörü ile birlikte, iç ve dış kaplamada, mutfak, banyo ve tuvalet dekorasyonunda, vazo, heykel gibi süslemelerde, mezar kaplamalarında ve mezar taşlarında kullanılır.

Yörede mermer 1983 yılına kadar hammadde olarak satılmakta iken, 1983 yılından sonra işletmeye yönelmiştir. Sonuç olarak, Hellenistik mermer ocaklarından günümüzde hiçbir iz bulunmamaktadır. Çünkü Bacakale civarında, Roma imparatorluğunun en büyük mermer ocakları vardı. Burada mermer bloklar ve sütunlar sadece Anadolu’da Smyra (İzmir) gibi önemli şehirlerle birlikte, bütün antik dünyaya ve özellikle İtalya’da Roma şehrine kadar gönderiliyordu.

Roma şehrine yakın Ostia limanının mermer depolarında ve Tiber nehri kıyılarında, Dokimeion’dan yani bu bölgeden, aynen ocaklardan çıktığı gibi istiflenen birçok mermer blok ve sütun, günümüze kadar ulaşmıştır. Hatta genel olarak Libya’dan çıkan Roma heykellerinin büyük çoğunluğu heykeltıraşlar tarafından Dokimeion mermerlerinden yapılmıştır. Ancak, Dokimeion heykel atölyelerinden antik şehir kalıntılarından çok az heykel çıkmıştır.

Çünkü Roma döneminde, İscehisar yakınlarındaki büyük mermer ocakları Dokimeion şehrine ait değildi. Bu ocaklar Roma imparatorlarının özel mülkleri olarak imparatorların memurları tarafından yönetiliyordu. Böylece Dokimeion şehri, mermerin getirdiği zenginlikten yararlanamadı. Çünkü kazançlar doğrudan Roma devlet hazinesine gidiyordu.

Netice olarak lüks mermer heykellerin yerel piyasası çok sınırlıydı ve üretilen binlerce heykel ile yüksek kabartma lahitin hepsi dışarıya ihraç edildi. Günümüzde, İscehisarda sergilenen Roma ocaklarından çıkmış yüzlerce ham madde, blok ve sütun üzerinde bulunan Latince yazılar, bu düzen hakkında bilgi verir.

NE YENİR

İscehisar yöresine yolunuz düşerse ve yerel tatlardan tatmak isterseniz, Mermer kebabı yemelisiniz. Mermer kebabının özelliği, İscehisar mermerinin üstünde, hiç yağ kullanmadan etin kendi yağı ile pişmesinden ileri gelir. İscehisar mermeri, ete ayrı bir aroma verir.

Afyonkarahisar İscehisar

NE SATIN ALINIR

Mermer süs eşyaları satın alabilirsiniz.

Afyonkarahisar İscehisar

İSCEHİSAR MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. Okul 1994-1995 yılında, Mermer Teknolojisi, Taş işletmeciliği ve Makine programları ile eğitime başlamıştır. Takip eden yıllarda iş makinaları operatörlüğü, kuyumculuk ve takı tasarımı, makine programları açılmıştır. Okulda bütün branşlarda ilgili atölyeler ve makine ekipmanları bulunmaktadır.

Afyonkarahisar İscehisar

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

TARİHİ KOCA KÖPRÜ

İlçe merkezi Eskihamam Mahallesinde antik Dokimeion şehri içindeki Douios nehri (günümüzdeki İscehisar çayı) üzerinde kurulmuştur. Doğu-batı doğrultusunda, tek gözü geniş açıklıklı ve hafif sivri kemerli bir köprüdür. Bazalt ve andresit iri kesme taş kaplamalı ve kemer kaburgalıdır.

Kemer kaburgasının dış yüzleri dört dilimli profillidir. Köprünün üstü yassı taş ile kaplanmıştır. Her iki yanda taş korkulukları vardır. Andezit ve bazalt bloklar arasında çok sayıda Roma dönemine ait mermer parçaları; moloz veya kaplama taşı olarak kullanılmıştır. Halk arasında Koca köprü olarak bilinen eserin, Bizans dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. 1993 yılında Kara Yolları Genel Müdürlüğü tarafından onarımı yapılmıştır.

BELEDİYE JEOTERMAL KAPLICALARI

İlçe merkezi Şirinevler Mahallesi Tekederesi Mevkiindedir. Tesis 1 yıllık çalışma süresi sonunda tamamlanarak Mart 2019 tarihinde hizmete girmiştir. Jeotermal sıcak su sondaj çalışmaları kapsamında 825 metre derinlikte 45 derece sıcak suya ulaşılmıştır.

Jeotermal tesisin: 1800 metre kare kapalı alanı, otopark ve çevre peyzajı ile birlikte yaklaşık 30 bin metre kare alanı kapsar. Tesiste ayrıca kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı sıcak su termal havuzu, çocuk havuzu, şok havuzu, çamur banyosu, saunalar, duş alanları bulunuyor. Özellikle termal havuz çok güzel, gitmenizi öneririm. Giriş ücretli, 10 TL.

Afyonkarahisar İscehisar

SEYDİLER KASABASI

Seydiler kasabası, Ankara-Afyon karayolu üzerinde, İscehisar ilçe merkezine 11 km ve Afyon il merkezine 34 km uzaklıktadır. Hisar kayasının batısına kurulmuştur. 1990 yılında burada Belediye teşkilatı kurulmuştur. Kasaba, Klasik çağlarda önemli bir yerleşim yeridir. Roma döneminin ünlü şehirlerinden Dokimeion’un banliyösüdür.

Günümüzde, Seydiler kasabasındaki evler, çeşmeler, cami ve türbelerin duvarlarında, bu dönemlere ait mimari parçalar, mezarlıktaki stel parçaları kullanılmıştır ve görülür. Kasabada iki cami vardır. Eski cami, türbeye eklenti olarak yapılmıştır. Kasaba ile ilgili ayrıntılı gezi yazısına başlamadan önce bir not: Türk sinemasının büyük yapıtlarından Kartal Tibet’in “Gümüş Eğer” ve Türkan Şoray’ın “Açlık” filimleri burada çekilmiştir.

Yanarlar yerleşim merkezi

Yanarlar, Seydiler kasaba merkezine 1.5 km uzaklıkta bir mahalledir. Balkan savaşlarından sonra Anadolu’ya göçen Avşar Yörüklerinden bir kısmı buraya yerleşmiş ve uzun süre hayvancılık yapmışlardır. Zamanla yörenin ismi, Yörük Aşireti beyi “Yanar” ın ismiyle anılmaya başlanmıştır. Yanarlar mevkiinde ilk yerleşim 5000 yıl öncesine kadar gider. Buranın en parlak dönemi Hitit dönemidir.

Yanarlar mahallesinin kuzey sınırında, ortalama 6 hektar büyüklüğündeki yayvan sırtta: Küpyeri mevkiinde, tarlalarını süren çiftçiler, çeşitli küp mezarlar ortaya çıkarırlar. Köylüler çıkardıkları küpleri evlerine götürmüş ve çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Çıkan malzemelerin sadece bir kısmı Afyon Müzesine teslim edilmiştir. Bu eserlerin, MÖ 3000 ile 2000 yılları arası döneme ait olduğu anlaşılmıştır. (Asur Ticaret Kolonileri ve Eski Hitit dönemi)

Bu olaydan sonra burada bilimsel kazılar yapılmaya başlanmıştır. Yanarlarda yapılan kazılarda 36 ve kazı alanı dışında ise 10 adet küp mezar çıkarılmıştır. Küp mezarlara, ölüler henüz sıcak iken, ayağı küpün dibine, başı küpün ağzına gelecek şekilde çömeltilerek konur. Küpün içine ölü hediyeleri ve takıları konur. Yanarlardan çıkanlar ölü küplerinden, emzikli ve yonca ağızlı testiler, vazolar, antilop başlı tutamaklı emzikli testiler, insan başlı erkeklik organı biçiminde emzikli testiler çıkmıştır. Bu testilerden dinsel törenler de kutsal içkiler içiliyordu.

Türkmen Mezar Taşları

Burada bulunan İnlüce  köyünde ilk iskan olan Türkler, 11’nci yüzyılda Morcalı Türkmenleridir. Afyon Müzesinde ve Seyyid Hasan Basri türbesinin ihata duvarındaki Türkmen mezar taşları, Türklerin buraya ilk geldikleri dönemi belgeler. İslami dönemde, yeni baştan kurulan köy, civardaki inlerden dolayı “İnlüce” ismini alır. 19’ncu yüzyılın sonlarında ise İsce-Hisar nahiyesine bağlı Seydiler Sultan Köyü olarak görülür.

Afyonkarahisar İscehisar

Kırkinler

Ankara’dan Afyonkarahisar şehrine gelirken, Seydiler kasabası yakınlarında, Köroğlu belinden inerken, karayolunun sağında “Kırkinler” tabelası görülür. Özellikle Antalya istikametine giden binlerce insan, bu tabelayı görmesine rağmen, zaman ayırıp buraya girmez ve yoluna devam eder. Halbuki, bence mutlara 1-2 saat zaman ayırın ve buraya giren, gerçekten ilginç yerler göreceksiniz.

Burada; ağzı asfalt yola dönük, yarım ay formunda dizilmiş 6 kaya kütlesi vardır. Kuzeyden itibaren: Kırkinler kayası, Aşağı Çatalkaya, Yukarı Çatalkaya, Menevşeli kaya, Kızılkaya şeklinde sıralanıyor. Yarım ayın ortasında, bir sel yatağı var. Sel yatağının kuzeyinde, taş ocakları işletiliyor. Taş ocakları, toprak altında olup, üst toprağın temizlenmesiyle açılıyor.

Kırkinler kayası: Tüf kaya kütlesinin doğu yarısının içi tamamen oyularak çok sayıda oda ve kilise yapılmıştır. Bu kiliselerden büyük olanının duvarları ve tavanlarında kabartma haç ve geometrik şekiller bulunur.

Tabanda ise irili ufaklı oyulmuş mezar yerleri vardır. Ayrıca duvarlarda kırmızı boya ile yapılmış süslemeler görülür. Manastırın çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte MÖ 730-843 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor.

Sonuç, evet burası yolun hemen kenarında olması nedeniyle ulaşım oldukça kolaydır. Ancak bu kolaylığın yarattığı sıkıntılar da var, doğal tahribatın yanı sıra insanlar tarafından burada anı olarak taşlar kırılarak anı diye alınıyor, elbette kaçak kazılar da tahribatı oldukça arttırmış durumdadır.

Ayrıca, Şubat 2002 tarihinde bu bölgede olan deprem, kilisenin bulunduğu kayalıklarda ve anıtın bulunduğu bölümlerde kopmalara sebep olmuştur.

Buradaki büyük bir kaya konisi: Frig döneminden başlayarak oyulmuştur. Kayalığı arka yüzünde, Ana Tanrıça Kybele kabartması ve Frig sunağı bulunur, onun yanında da bölgenin belki de en büyük Manastırının girişi vardır.

Manastır

Kaya manastırı Bizans dönemine tarihlenir. Çok sayıda ve birbiriyle bağlantılı birimlerin duvarları haç kabartmalarıyla süslüdür. Türklerin Anadolu’ya gelişinin ardından terk edilen kayalığa, yıllar sonra Yunan işgalinden kaçan İscehisar’lılar sığınmış ve yaklaşık 1 yıl kadar burada yaşamışlardır.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

Seyyid Hasan bin Basri Türbesi ve Camisi

Kuduz hastalığını tedavi eden Hasan bin Basri ve 5 bilgin arkadaşı, Horasan’dan gelip Seydiler kasabasına yerleşmiş ve burada yaşamıştır. Kendisi Bektaşi Menakıplarında sık sık adı geçen ünlü hekim Karaca Ahmet Sultan ile çağdaştır. Karaca Ahmet Sultan, Beylikler döneminde yaşamış, bazı kayıtlara göre Orhan Gazi zamanını görmüştür.

Seyyid Hasan, Haleb’te medrese eğitimi aldıktan sonra, Kırşehir’e gider, Suluca Karaca Höyük (Hacı Bektaş) oturan Hacı Bektaş-ı Veli ‘den el alır. Burada otururken Karaca Ahmet Sultan, Yargeldi Sultan (Akşemsettin) ve Hayran Veli ile arkadaş olur. Tahsillerini tamamladıktan sonra Karahisar-ı Sahib’e dönerler. Bu 4 arkadaş şehri gezerken, susarlar, namaz vakti de gelmiştir. İçmek ve abdest almak için su ararlar.

O sırada Karaca Ahmet, elindeki asasını yere vurarak “su burada olacak der” ve vurduğu yerden su fışkırır. Kana kana içerler, abdestlerini alırlar. Zamanla bu suyun çıktığı yere çeşme yaparlar. Halen kullanılan “Olacak Çeşmesi” bu olayın hatırasıdır. Kerametleri ortaya çıkınca dağılmaya karar verirler. İşte bu dönemde, Seyyit Hasan-ı Basri “İnlüce” köyüne gelir, tekke kurar, kuduz hastalığını tedavi eder.

Burada kuduz tedavisinin nasıl yapıldığı hakkında biraz ayrıntı vermek istiyorum, çünkü ilginç bir yöntem. Tekkenişlerin anlattıklarına göre, her yıl Ağustos ayı başında Seydiler köyüne ve özellikle tekkenin çevresine 1 cm büyüklüğünde, kırmızı renkli kuduz böcekleri gelir, bu böcekler sadece 10 gün kalırmış.

Daha sonra ortadan kaybolan böcekleri sadece tekke sahipleri toplarmış. Toplanan böcekler, bir kutu içine konur, hayvan orada öldükten sonra güneşte iyice kurutulur, havanda iyice ezilerek toz haline getirilir ve yapılan bu kuduz ilacı, kapaklı toprak veya cam kaplarda saklanırmış.

Bunların türbesi Hasan bin Basri soyundan gelen “Tekkeşin” adı verilen kişilerce yaptırılmış ve bunlar nöbetleşe olarak türbenin bakım ve temizliğini yapmaktadırlar.

Ancak türbe ve caminin yapım tarihi tam olarak bilinmemektedir. 2011 yılında restorasyon yapılmıştır. Türbe, cami ve haziresi geniş bir avlu içindedir. İhata duvarlarında, antik döneme ait mimari parçalar kullanılmıştır. Avlu giriş kapısının sağ tarafındaki duvarda, 13’ncü yüzyıla ait Türkmen Mezar taşı vardır. Taşın üzerinde, büyük baş hayvan motifi işlenmiştir.

Ayrıca, halkın yararlanması için avlu girişinin sağ yanına, ihata duvarı dışına bir çeşme yaptırılmıştır. Ancak mevcut yapıların hiçbirinde kitabe yoktur. Eski cami: Türbeye eklenti olarak yapılmıştır. Ahşap kırma bina, çatı ile örtülmüştür. Minaresi tek şerefelidir.

Çoban Dede ve Koru Dede Yatırları

Hasan bin Basri’nin muhafızları olduğu sanılan Çoban Dede yatırları da bu kasabadadır.

Afyonkarahisar İscehisar

Leylek Kayalığı

Seydiler kasabasında erken döneme tarihlenen bir kilise kalıntısıdır. Konik bir peri bacası oyularak, 3 katlı kilise yapılmıştır. Zemin kattaki şapelin içinde, kırmızı boya ile yapılmış geometrik süslemeleri görün.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

Peri Bacaları ve Kaya yerleşimleri

Volkanik arazilerde görülen peri bacaları, sellenme sularının neden olduğu, farklı aşınma sürecinde oluşan sütun, piramidal sütun görünüşlü yer şekilleridir. Afyonkarahisar ilinin jeolojik yapısı gereği, volkanik arazi üzerinde bulunan İhsaniye, İscehisar, Bayat ve Bolvadin ilçelerinde değişik biçimlerde, şapkalı veya şapkasız çok sayıda peri bacaları vardır.

Ancak peri bacalarının en yoğun olduğu bölge: İscehisar ilçesinde Seydiler Kasabasından başlayarak İhsaniye İlçesinin Döğer kasabasına kadar uzanan ve Afyonkarahisar Valiliği tarafından yaptırılan Turizm kuşağı yolu ile birbirine bağlanan güzergahtadır. Seydiler kasabası içinde ve çevresindeki vadide çok sayıda irili ufaklı peri bacası bulunur.

Bunların boyu birkaç metreden 30 metreye kadar ulaşır. Grup halinde veya tek veya yamaçtan dışarı doğru çıkmış halde bulunurlar. Afyonkarahisar-Ankara karayolunun 20’nci kilometresinden bakıldığında bu peri bacalarının kimi genç bir kadın, kimi lale, kimi vezir gibi birbirinden bağımsız ve farklı görüntüler oluşturduğu görülür.

Beyaz ve krem renkli tabakalardan oluşan peri bacaları ve kaya tüflerine “Seydiler Tüf ve Aglonerası” denir. Bunlar günümüzden 25 milyon yıl önceki jeolojik devirde oluşan oluşumlar Seydiler bölgesinde yüzeye çıkmıştır. Kalınlığı 200 metreyi bulan tüf, Döğer bölgesine kadar uzanır.

Afyonkarahisar İscehisar

Frigya Vadisi

Frig vadisi, Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya illerini kapsar. Frig kültür yolunun üç rotası vardır.

Bunlardan biri: Afyonkarahisar girişi, Seydiler beldesi ve Karakaya köyü sınırından başlar ve toplam uzunluğu 45 km dir.

Seydiler bölgesi, Frig uygarlığından başlayarak Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve son dönem eserlerinin yanı sıra, yüzyıllar boyunca rüzgar, yağmur gibi etkilerle oluşmuş peri bacaları ile doğal bir müze gibidir. Güzergah üzerinde bulunan yerleşim birimleri, kültür varlıkları yönünden muhteşem güzeldir.

Bunlar arasında öne çıkanlar: Peri bacaları, kaya yerleşimleri, Kırkinler kaya yerleşimi, Çatağıl kaya yerleşimi, Alanyurt köyü, Selimiye kaya mezarları, Olukpınar köyü peri bacaları ve kaya yerleşimleri, Ağınönü inleri, Alanören-Alanyurt mezar odaları vardır. Frigya bölgesine yakın antik mermer ocakları, bölgenin önemini daha da arttırmaktadır. Güzergah üzerindeki yerleşim alanlarının yoğun olduğu bölgelerin başında İscehisar ve çevresi gelir.

Friglerin günümüze kadar ulaşan mimari eserleri ise, bölge geneline yayılmış olan ve işlenmesi kolay tüfler üzerindedir. Bu eserler: kaleler, mezar odaları, tapınaklar, evler ve ağıllardır. Demirden yapılmış araç gereçle tüfleri oyarak yapılan bu anıtlar günümüze kadar gelmiştir. Bu alandaki dev kaya anıtları ve kale tipi yerleşmeler, Friglerden kalma en önemli doğal anıtlardır.

Frig vadisi içinde bulunan önemli kaya yerleşmelerini: Seydiler’de, Ornaş’ta ve Selimiye’de görmek mümkündür. Bunlar tüflerin oyulmasıyla oluşturulan evlerdir. Bu dağlık alan, kale benzeri yerleşim yerleri de barındırır.

Frigler, Anadolu’da MÖ 6000 yılından beri tapılan Ana Tanrıçaya tapıyorlardı. Bu inançlarının gereği olarak, bereket getirmesi amacıyla özellikle Dağlık Frigya bölgesinin doğal giriş kapısı niteliğindeki Seydiler çevresinde yaptıkları Ana Tanrıça Matar Kubileya’nın kült anıtlarıyla zengin bir miras bırakmışlardır. Tüflerin içine oyulmuş, merdivenleri doğuya bakan, başka bir dinsel yapıt da oluşturmuşlardır.

Burada bir çeşit oturma yerine çıkan ve sunak olarak kullanılan merdivenler ve tanrıçanın oturması için hazırlanmış sembolik tahtlar vardır. Selimiye’nin İbrahim inlerindeki Manastırda, Seydilerin Kırkinler Kilisesinde, Ağın dağındaki Ağınönü kilisesinde ve İbrahim inlerinde kaya yerleşimi mezar odaları, kayalıkların en üst kısımlarında kaklıklar (su havuzcukları), kayaların ulaşılması güç yerlerinde ise mezar odaları vardır.

Tüfler üzerinde inşa edilen Frig kültürü, Roma dönemiyle birlikte farklı bir açılım kazanarak ününü günümüze kadar ulaştıracak bir faaliyet devam etti: Mermer.

Helenistik dönemde önemini kaybeden İscehisar yöresindeki yerleşim alanları, adlarını günümüze kadar ulaştıracak bir başlangıca sahne oldular. Bu dönemin ardından, İskender’in komutanlarından birinin adını alan Dokimeion şehri, günümüz İscehisar ilçesinin bulunduğu alanda kurulmuştu.

Daha sonra Romalıların Dokimeion şehrini almasıyla da mermer ocakları işletilmeye başlandı. Ancak Roma döneminden sonra mermer çıkarma işlemleri büyük ölçüde yavaşladı ve uzun bir durgunluk dönemine girildi. Ama aradan geçen yaklaşık 1500 yılın ardından, 1839 yılında Texier tarafından Dokimeion şehrine ait mermer ocakları tekrar keşfedildi.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

KONARI KÖY KONAĞI

İlçe merkezine 15 km uzaklıktaki Konarı köyüne ilk yerleşim 1800’lü yıllarda görülür. Köy yörük soylarından Karakeçili olarak bilinen soydan gelmektedir. Köyde bulunan “Köy Konağı” Osmanlı döneminden kalmadır. Misafirhane olarak kullanılmıştır. Ancak günümüzde atıl durumdadır.

AĞIN DAĞI

Ağın dağı, ilçenin Karakaya ve Olukpınar köyleri arasındadır. Dağın güneydoğu yamaçları “Ağınönü” mevkiidir. Bu bölümde, 50-60 metre yükseklikteki yalçın kayalıklarda, geç Roma ve Bizans dönemine ait kaya yerleşimleri, mezar odaları, sarnıç, kilise, üst bölümlere çıkmak için merdivenler, dar ve uzun koridorlar bulunur. Ağın kayalıklarının çevresinde ise peri bacaları vardır.

Afyonkarahisar İscehisar

Ağın kaya kilisesi

Ağın dağı mevkiinde, tüf sarp kayalık yüzeyine oyulmuş kaya kilisesidir. Çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte 8-10’ncu yüzyıllar arasında yapılmış manastır yapısıdır.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

BACAKALE ANTİK MERMER OCAĞI

Bacakale mermer ocağı, antik Persis dağında bulunmaktadır. Bacakale alanında 1000 metre genişliğinde, 4500 metre uzunluğunda ve 260 metre kalınlığında mermer yatakları bulunmaktadır. Bacakale mevkiinde önceki yıllarda ortaya çıkan Roma dönemine ait mermer ocağındaki bir bölümü işlenmiş mermer bloklar, daha iyi korunabilmesi ve açık hava müzesi çalışmaları için ilçe merkezine nakledilmiştir.

Bu bloklar, 1 kilometre uzaklıktaki İscehisar ilçe merkezinde bulunan tarihi Selçuklu köprüsünün yanına getirildi. Bu mermer bloklarda ilginç motifler ve desenler bulunmaktadır. Mermer açık hava parkı yapılıncaya kadar, bin civarında mermer taş, köprünün yanında korunacakmış. Bunun yanında, dokimeon kentinden ve ocaklardan çıkarılan 358 adet mermer eser, Belediye çabalarıyla merkezdeki meydan ve bulvarlara yerleştirilerek sergileniyor. Ayrıca, buradan götürülen çok sayıda mermer eser koleksiyonu da günümüzde Afyonkarahisar Müzesinde sergilenmektedir.

Afyonkarahisar İscehisar

DOĞLAT YAYLALARI

Doğlat köyü, il merkezine 48 km ve ilçe merkezine ise 26 km uzaklıktadır. Köyün iklimi karasal iklimdir. Köye ulaşım sağlayan yol asfalttır. Doğlat yaylasında Uluslararası Türk Dünyası Bilim ve Kültür Şöleni Şenlikleri yapılmaktadır. Yöre insanı buraya piknik yapmaya gidiyor.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Afyonkarahisar Bolvadin

Afyonkarahisar Bolvadin

Bolvadin, camileri, hayatı kaynağı olan suların aktığı çeşmeleri, Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan’ın izlerini taşıyan Kırkgöz köprüsü, Kurtuluş savaşı yıllarındaki acı ve keder günlerini gözler önüne seren Yanık Kışlası ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı planlarını hazırladığı Çakmaklı Konağı, burası gerçekten zengin bir tarihe sahiptir. Ayrıca elbette Eber gölü.

ULAŞIM

Ulaşım açısından İç Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerini birbirine bağlayan kilit noktadadır. İlçe E-28 karayolu Konya-Ankara ve İstanbul güzergahı üzerindedir. Bu konum, kentin gelişimini olumlu etkileyen faktörlerdendir. İl merkezine 60 km uzaklıktadır. Eskişehir’e 150 km ve Konya’ya 190 km uzaklıktadır. İlçe merkezine 7 km uzaklıkta, Çay’da demiryolu istasyonu bulunmaktadır.

GENEL

Derin ve uzun bir alüvyon ova üzerinde kurulmuştur. Ege bölgesinin iç Batı Anadolu kesimindedir. Deniz seviyesinden yükseklik 1016 metredir. İklim bakımından İç Anadolu Bölgesi ile Ege bölgesi arasında yer aldığından zaman zaman karasal, zaman zaman da ılıman iklim görülür. Genel olarak yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer. Bisiklet kullanımı açısından, Amsterdam ile yarışan bir ilçedir. Sokaklarında, caddelerinde arabadan çok bisiklet vardır.

Afyonkarahisar Bolvadin

TARİHİ

İlçe Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Aynı zamanda kral yolu ve Hicaz-Sultan yolu üzerindedir.

Antik Paroreos Phrygia (Yanık Frigya) vadisinde kurulmuştur. Bu vadide, MÖ 8000’lerde yerleşim olduğu biliniyor. İlk haşhaş ekimi, MÖ 2’nci yüzyılda yapılmış ve ismi “Afion” imiş.

MÖ 295 yılında bölgede meydana gelen deprem sonunda, yer kabuğu kırılmış ve sıcak sular fışkırmıştır. Heybeli kaplıcası bu dönemde meydana gelir.

Yöre, Romalılar zamanında Polybotum isminde il merkezidir. Polybotos/polybotion kelime anlamı bereketli, çok bitki örtüsü yani geniş otlaklı ova demektir. Çünkü, bir zamanlar burası Anadolu’nun en yeşil yerlerindenmiş.

Hatta Evliya Çelebi “Seyahatnamesinde”; birçok yer gezdiğini, ancak bu denli yeşili görmediğini yazar. Ancak Cumhuriyetin ilk yıllarında kerestecilik sektörü, Bolvadin isminin kökünü oluşturan bitki örtüsünü tamamen yok etmiş, günümüzde “kel Bolvadin” deyimi kullanılmaktadır.

Evet, Polybotum şehri geniş otlaklara sahip olduğu için, Romalılar burada haralar kurarak ordunun ihtiyacı olan atları yetiştirmişlerdir. Böylece Roma döneminde hızla gelişen Polybotos şehri, 133 yılında Roma imparatoru Hadrianus’un ziyaretiyle hızla imar edilmeye başlanır. İmparatorun ziyareti hatırına şehirde 3 çeşit para bastırılmıştır. Ayrıca İmparator Hadrian kendi adına heykel diktirmiştir. Paraların bir yüzünde şehrin koruyucusu Zeus Alsanos, diğer yüzünde İmparator Hadrianus portresi bulunur.

222 ve 235 yıllarında burası yine depremlerle sarsılır. Polybotum şehri yıkılır, tüm ova sıcak sularla kaplanır. Bu sıcak sular uzun yıllar kullanılır ve hamamlar yapılır. Bu yüzden, antik devirde termal tesislerin sıralandığı bu vadiye “Phrygia Salutaris” yani “Şifalı Frigya” denir.

Üç höyükler mevkiinde kalabalık bir şehir, Kayster Pedion şehri vardır.

Ancak bu şehir, MÖ 401 yılında Persler tarafından yakılıp yok edilince, Polybotum şehri önem kazanır. Şehir Bizans döneminde, Polybotos isminye anılmıştır. Bizans döneminde Bolvadin çok gelişmiştir. Tarihçi yazarların anlattıklarına göre, Bizans döneminde Kudüs’e giden Bizans hacıları burayı uğrak yeri olarak kullanırlar ve doğuya yapılan seferlerde burası yine önemli bir uğrak yeridir. Ayrıca İznik ve Efes konsüllerine, buradan temsilci gönderilir.

Bizans imparatorları, burayı askeri bir merkez olarak kullanırlar. Şehre saraylar ve büyük yapılar yapılır. Ayrıca Polybotum şehri Roma döneminde büyük surlarla çevriliyken bu surlar büyük bir depremle yıkılır. Bizans imparatoru Alexi Comneus, Hisar mahallesinin bulunduğu yere bir kale yaptırarak burayı bir askeri üs haline getirir. Yıkık şehir halkının bir kısmı ise Sivrihisar ve diğer kısmı Seyitgazi’ye taşınır.

Bizans’ın son zamanlarında ise, Türk ve Arap akınlarının etkisiyle nüfusu dağılmış ve küçülmüştür. Malazgirt zaferinin ardından, 1107 yılında Bolvadin savaşı olur, Emir Mengüç Bey Bizanslı komutan Aleksios’u ve ordusunu yenerek bölgeyi ele geçirir. Ardından Orta Asya’dan gelen Kargın Avşar, Yazır Türkmenleri ve daha sonra Honamlı, Tekeli ve Karakeçili Yörük aşiretleri yerleştirilerek Bolvadin kurulmuştur.

İlçe Selçuklular zamanında “Karahisar-ı Devle” ismiyle bilinir. Sultan I. Murat zamanında yöre, Osmanlı hakimiyetine girer. Kurtuluş savaşında, stratejik yönden önemli bir merkez olmuştur. Birinci ve İkinci Ordu burada konuşlanmıştır. Ancak burada ilginç bir durum var, Bolvadin merkezi Yunan işgaline uğramamıştır. Anadolu’yu istila eden Yunanlılar, 27 Mart 1921 tarihinde Afyon’u işgal ederler. 14 Nisan 1921 tarihinde ise burada Üç höyükler mevkiine kadar ilerlerler.

Bir süvari birliği Bolvadin-Büyükkarabağ yolunu kontrol altına alır. Başka bir Yunan birliği ise, Bolvadin-Çay arasındaki demiryolu istasyonunu ele geçirir. Yani Bolvadin sınırına gelmişlerdir. 26 Temmuz 1921 günü, Yunan uçakları Bolvadin merkezini bombalar, bu saldırıda şehit düşenler olur. Bolvadin sınırında fazla kalamayan Yunanlılar, işçe merkezine giremeden geri çekilirler ve Türk Ordusuna bağlı birlikte, Bolvadin’e gelirler.

Ancak Yunan birlikleri, 19 Ağustos 1921 günü tekrar Bolvadin’e gelir ve Üç höyükler mevkiine karargah kurarlar. Ancak ilçe merkezi yine fiili işgalden kurtulur. Yunanlılar 23/24 Eylül 1921 gecesi Bolvadin’i terk ederler. Terk ederken 1894 yılında yapılan devrin en güzel ve en teşkilatlı Askeri Kışlası (5 binadan oluşur) ve Postaneyi yakarlar. Türk ordusu birliklerinin Bolvadin’e girdikleri caddeye “Zafer caddesi” ismi verilir.

4 Ekim 1914 tarihinde 7 şiddetinde bir deprem olur, depremde 300 kişi hayatını kaybeder. Yani, Bolvadin sık deprem olan bir yer olarak bilinmektedir. 1944 ve 2000 yıllarında yine depremler olur. 3.2.2002 tarihinde meydana gelen Çay depreminde, burada kent merkezinde 333 konut, 330 bina ve 12 işyeri ağır hasar görmüştür.

18 Kasım 1921 tarihinde, Bolvadin’de 2’ci Ordu kurulmuştur. Ordu karargahı, 1923 yılında Konya ve 1987 yılında Malatya’ya taşınmıştır.

Harf inkılabından sonra, ülkemizde yeni harflerle öğrenim gören ilk bayan, Bolvadinli Naime Göker’dir.

Afyonkarahisar Bolvadin

SANAYİ

Bolvadin’de Türkiye’nin tek Alkoloid fabrikası vardır. Toprak Mahsulleri Ofisi bünyesinde hizmet veren fabrika 1981 yılında açılmıştır. Yıllık 20 bin ton haşhaş kapsülü işleme kapasitesi vardır ve ürünlerinin yüzde 95’i yurt dışına ihraç edilmektedir. Çizilmemiş haşhaş kapsülünden morfin ve türevlerini üretmek amacıyla yapılmıştır.

Fabrika, yılda yaklaşık 80 ton baz morfin hidrat üreterek, ilaç sektöründe kullanılmak üzere uluslararası piyasa ihtiyacının % 30’luk bölümünü karşılamaktadır. Fabrika, Birleşmiş Milletler tarafından, çok sıkı gözetim altında tutulmakta ve büyük güvenlik ekibi tarafından elektronik sistemlerle korunmaktadır.

Bolvadin’de kurulu bulunan bir diğer fabrika Avşar Emaye Fabrikasıdır. 1983 yılında kurulan fabrikada, yaklaşık 60 çeşit ürün üretilmektedir. Bunlar arasında: elektrikli fırın gövdesi, çamaşır makinası kazanı, termosifon gövdesi ve her çeşit mutfak malzemesi vardır. Yurt içi yanında başta Amerika olmak üzere bazı Avrupa ülkelerine ihracat yapılmaktadır.

Afyonkarahisar Bolvadin

KAYMAK

Afyon kaymağının aslında Bolvadin kaymağı olduğu söyleniyor. Yani, yörenin en güzel kaymağı Bolvadin’de üretiliyormuş. Çünkü Bolvadin kaymağı, Afyon ilinde üretilen kaymaklara göre daha fazla kaynatılarak elde ediliyormuş ve daha kalınmış. 1 tabak kaymak, ortalama 5 kilo sütten elde ediliyor.

Gıda beyazlatıcısı kullanılmadığından, kaymağın rengi hafif sarıya kaçar. Ayrıca Bolvadin kaymağı, Bolvadin dilinde “Camız” denen manda sütünden yapılıyor ve manda sütünün kendine has kıvamı, kokusu, yağ oranı varmış. Yani kaymağın ham maddesi çok önemlidir. Ancak son yıllarda yörede camız sayısındaki azalmaya bağlı olarak, kaymağın kalitesinin de düştüğü söyleniyor, gerçek kaymak bulmak zor.

GURBETÇİLİK

Bolvadin denilince, diğer akla gelen özellik: halkının yüzde 45’nin, yani yarısının gurbetçi olmasıdır. Başta: Belçika olmak üzere, Hollanda, Fransa ve Almanya da ve son olarak İsviçre’de bir hayli çok Bolvadin topluluğu yaşamaktadır.

NE YENİR

Bolvadin yöresine yolunuz düşerse: özellikle Bolvadin Fırın Kebabı öneririm. Dana ve kuzu etlerinden, toprak tavada yapılır. Fırında kısık ateşte 5 saat pişirilir. Bir diğer seçenek, bamya çorbası olabilir. Kaygana ve manda kaymağı da meşhurdur. Bir Bolvadin atasözü var “Kaymağı  seven, mandayı yanında taşır” Ayaküstü bir şeyler atıştırmak isterseniz bükme ve ayran olabilir.

NE SATIN ALINIR

Bolvadin’den sucuk, kaymak, patatesli ekmek, haşhaş ve ezmesi satın alabilirsiniz.

BOLVADİN MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlı olarak 1977-1978 öğretim yılında açılmıştır. 1992 yılında ise Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlanmıştır. Kampüs binası, Konya yolu üzerindedir. Burada 4 eğitim binası, 3 atölye, 1 idari bina ve ayrıca olimpik spor salonu, futbol sahası, basketbol ve hentbol sahaları, parklar ve yeşil alanlar vardır. Okulda 16 program ile eğitim verilmektedir. Öğrenciler, Bolvadin ekonomik ve sosyal yaşamında önemli katkı sağlarlar. Okulda 1800 öğrenci ve 33 öğretim görevlisi vardır.

BOLVADİN KAYMAK VE EBER GÖLÜ FESTİVALİ

1984 yılından bu yana, her yıl Ağustos ayının son haftasında 3 gün süreli yapılır. Festivalde: çarşı meydanında sergiler, mehteran gösterileri ve kaymak yarışması yapılır. Geceleri Horan parkında konser ve çeşitli etkinlikler düzenlenir.

KAFKAS KÜLTÜR FESTİVALİ

1980 yılından bu yana, Gökçeyayla Mahallesinde Karaçay Çerkezlerinin Anadolu’ya göç etmelerinin anısına, Haziran ayının ikinci haftasının Pazar günü kutlama yapılır. Festivalde, geleneksel kıyafetlerle Kafkas ve Çerkez oyunları, yemekleri ve yarışmaları düzenlenir.

KARABAĞ TÜRKMEN KÜLTÜR FESTİVALİ

Müslümana mahallesinde yapılır. 2010 yılından bu yana, her yıl Temmuz ayının üçüncü haftasında yapılır. Osmanlı-Rus savaşında ordu geri çekilince, Bolvadin alayı, Rus ve Ermeni mezaliminden korumak için Karabağ Türkmenlerini, 1691 yılında Bolvadin’e getirerek 35 köye yerleştirir. Bu olayın anısına; Türkmen kültürünün genç kuşaklara aktarılması için bu festival düzenlenir.

GEZİLECEK YERLER

ANIT ÇINARLAR

İlçe merkezinde İmaret camisi bahçesinde 260 ve Çarşı camii bahçesinde 290 yaşlarında olduğu tahmin edilen çınar ağaçları bulunmaktadır.

Afyonkarahisar Bolvadin Hamidiye Kışlası-Yanık Kışla (Kent Müzesi)
Afyonkarahisar Bolvadin Hamidiye Kışlası-Yanık Kışla (Kent Müzesi)
Afyonkarahisar Bolvadin Hamidiye Kışlası-Yanık Kışla (Kent Müzesi)

 

HAMİDİYE KIŞLASI-YANIK KIŞLA (KENT MÜZESİ)

Sultan II. Mahmut tarafından, 1875 yılında Bolvadin’de 4’ncü Bolvadin Taburu kurulmuş ve Taburun kışlası olarak; Bolvadin’in kuzeyinde, 100 dönüm araziye 5 bina yapılmıştır. 1882 yılında burada Hamidiye 25’nci Redif Alayı kurulmuştur. Ancak, Yunan işgali döneminde, 23 Eylül 1921 tarihinde bu binalar yakılmış sadece iki tanesi günümüze ulaşmıştır.

Büyük bina: koğuş olarak kullanılmıştır. İki katlıdır, üstü balkonludur. Küçük bina: kiler ve mutfak olarak kullanılmıştır. Tek katlı, iki bölümlüdür. Karargah olarak kullanılan hasarlı bina ise, 1951 yılında yıkılmış, yerine Askerlik Şubesi binası yapılmıştır. Bolvadin Hamidiye Kışlası, Yanık Kışla binası restore edildikten sonra 1987 yılında Belediye tarafından burada “Kent Müzesi” kurulmuştur.

Afyonkarahisar Müzesi denetiminde, Bolvadin Lise Müdürü Muharrem Bayer tarafından lise bahçesinde toplanan arkeolojik eserler, yeni müzeye taşınmıştır. Ayrıca, Afyonkarahisar Müzesinden de bir kısım obje buraya gönderilmiştir. Müzede, bahçe ve bina teşhirinde bulunan eserler: Eski Tunç çağı, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait Etnoğrafik malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca: Bolvadin ilçesine özgün haşhaş üretimi ve kullanımı, Eber gölü yöresinde kamıştan yapılan hasır işçiliği, fotoğraf malzemeleriyle birlikte müzede sergileniyor.

Afyonkarahisar Bolvadin Horan Parkı
Afyonkarahisar Bolvadin Horan Parkı
Afyonkarahisar Bolvadin Horan Parkı

 

HORAN PARKI

Park, 1955 yılında Horan pınarı mesireliği üzerine yapılmıştır. Parkın yapılmasında emeği geçenler: Belediye Başkanı Süleyman Kabadayı, Ziraat Yüksek Mühendisi Alaattin Gümüş ve Ziraatçı Abdurrahim Gümüş’tür. Park, ilçe dışında “Horansuyu” adıyla anılan kaynağın bulunduğu yerde yapıldığı için, bu ismi almıştır.

Park alanında: Kaymak Şenliği ve tiyatro alanı, restoran ve Otağ tipi mescit, kır düğün alanı, Lunapark, spor ve yürüyüş yolları ve Masal ile Çizgi kahramanları ile şelale ve kafeterya bulunmaktadır. Amfi tiyatro Mimar Selim Karasekreter, restoren ve Kore tipi mescit Ahmet Helvacıoğlu tarafından yapılmıştır. Lunapark, yürüyüş yolları ve Masal ve Çizgi kahramanlar, Fatih Kayacan tarafından yapılmıştır.

Afyonkarahisar Bolvadin Alaca (Hacı Halife) Camii
Afyonkarahisar Bolvadin Alaca (Hacı Halife) Camii

 

ALACA (HACI HALİFE) CAMİİ

Burada ilk olarak bulunan mescidin yerine yaptırılan bu cami: 1275 yılında, Selçuklu Sultanı III. Gıyasettin Keykubat tarafından Konyalı Mimar Emiriddin Mikail’e yaptırılmıştır. Camiden önce burada bulunan mescidin kitabesi, bugün bir çeşme üzerindedir. Kitabede 1262 yılı yazılıdır.

Mahalleye Alaca Aşireti yerleşmesiyle cami bu ismi almıştır. Tavan işçiliği Selçuklu motifleriyle süslenmiştir. Minaresi: tek şerefelidir. Gövde tuğladır, ceviz minare kapısı görülmelidir, çünkü üzerine namaz vakitleri çizelgesi çizilmiş, Selçuklu kartalı ve çiçek motifleriyle süslenmiştir. Cami: 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Ridaniye seferinde Mimar Sinan ve kalfası Bolvadinli Mimar Hacı Halife tarafından yenilenmiş ve camiye dönüştürülmüştür.  

Caminin yanındaki medresesi (Hılmiye veya Yörükzade Medresesi olarak bilinir) : 1911 yılında Yörük Zade tarafından yapılmıştır. Medrese günümüzde özel müze olarak kullanılmaktadır. Yapı: 2 katlı, 3 odalıdır. Girişte sağ odada, misafir ağırlanır. Üst katta istirahat odasında kişisel elbiseler, kitaplar, asa, şemsiye, rahle, levhalar ve mutfak eşyaları, ocak ve kahve takımları sergileniyor.

LALA SİNAN PAŞA (İMARET) CAMİİ

Cami: Lala Sinan Paşa caddesinde, şehir halinin doğusundadır.

Sinan Paşa camisi, cümle kapısı üstündeki kitabesinden ve vakfiyesinden anlaşıldığına göre, 1524-1525 yılları arasında yapılmıştır. Caminin bulunduğu küçük yerleşim yerinin ismi, önceleri Sıçanlı iken sonra Sincanlı olmuş ve son olarak Sinanpaşa’ya çevrilmiştir.

Mimar Bahaddin usta tarafından yapılmıştır. 15’nci yüzyıl Osmanlı mimarisi özelliklerini gösterir. Camiyi yaptıran Lala Sinan Paşa, 1440 yılında doğmuş, Lala olarak saraya atanmış ve 1470 yılında Fatih Sultan Mehmet’in veziri olmuştur. 1480 yılında Bolvadin kadılığına atanmış, 1486 yılında vefat etmiştir. Burada, mevcut caminin bir külliyenin parçası olduğu düşünülmektedir.

Bazı eski yayınlarda, caminin yanında bir kütüphane veya medrese ile imaret bulunduğu ancak bunların daha sonra yıkıldığı yazılıdır. Ancak bugün caminin yanında bir kütüphane veya imaret binaları bulunduğunu ispatlayacak bir kalıntı yoktur. Ancak bu külliyeye ait olduğu iddia edilen İmaret Hamamı, 1970’li yıllarda yıktırılmıştır.

İmaret camii, dıştan sade ve düz bir yüzey işçiliğine sahiptir. Ancak harimde ve önceleri son cemaat yerinde, kalem işi süslemeler, mihrap, minber ve portalde taş işçiliği dikkati çeker. Cami: yığma taş, kalın duvarlı inşa edilmiştir. Cami, Akpınar çayı sahanlığına yapılmıştır. Çay kuruduğunda, dolgu yapılarak ana pencereler yol seviyesi hizasına çıkarılmıştır. Cami, tek kubbeli, kare planlıdır. Tek girişli, kırma ahşap ana taç kapı üstünde “Besmele” yazılıdır.

Caminin minber ve mihrabının siyah kesme taş işçiliği görülmelidir. Minare: kuzeybatı köşededir. Yığma taş temel üzerine, tuğla gövdeli, tek şerefelidir. Cami, kubbesi 1884 yılındaki depremde hasar görmüş ve Hasan Ağa tarafından yenilenmiştir. Caminin kuzeyinde bulunan şadırvanı: üzerindeki kitabeye göre 1874 yılında yapılmıştır. Sekiz köşeli, mermer havuzludur. Şadırvanın doğu köşesinde, kuş sebili ve altında “ters lale” motifi görülür.

Afyonkarahisar Bolvadin Abdülkadir Geylani Sani Türbesi

ABDÜLKADİR GEYLANİ SANİ TÜRBESİ

İlçe merkezinde Ağılönü semti, Şıhlar Mahallesi, 1642 yılı yapımı Şıhlar camisinin bitişiğindedir.

Türbede: Abdülkadir Geylani Sani ve toplam 17 sanduka vardır. Bu sandukalarda: eşi, oğulları ve torunları bulunmaktadır. Abdülkadir Geylani kimdir? Sultan IV. Murat döneminde Bolvadin kadısı ve Alaca camii yanındaki Gıyasettin Medresesi hocası olarak 1610-1651 yılları arasında görev yapmıştır.

Aynı zamanda, Abdülkadir Geylani’nin 12’nci kuşaktan torunudur. Türbe 1651 yılında yapılmıştır. 1930 yılında türbe ve ağaç sanduka onarılır. 1989 yılında sandukalar kaldırılıp mezarlar mermer ile kaplanmıştır. Türbe karşısındaki çeşme, Lale devrine aittir ve 1747 yılında Kıbrıs Valisi Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Afyonkarahisar Bolvadin Çarşı (Rüstem Paşa) Camisi-Ulu Cami
Afyonkarahisar Bolvadin Çarşı (Rüstem Paşa) Camisi-Ulu Cami

 

ÇARŞI (RÜSTEM PAŞA) CAMİSİ-ULU CAMİ

Caminin bulunduğu yerde 1107 yılında Emir Mengüç Bey tarafından “Kutlu Mescidi” yapılmıştır. Mescit 1116 yılında yeniden inşa edilmiş ve daha sonra yıkılmıştır. Cami kitabesinden anlaşıldığına göre, Eşrefoğlu Beyliği döneminde, Mehmet Bay tarafından 1320 yılında burada “Eşrefoğlu Cami ve Külliyesi” adı ile bir külliye yapılmıştır.

Ancak cami 1553 yılında yıkılır ve yerine yine aynı yıl Mimar Sinan tarafından kubbeli bir cami yapılır. Camiyi yaptıran: Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Diyarbakır Beylerbeyi Rüstem Paşa’dır. Külliyeyi (cami, medrese, hamam, bedesten, han) eşi Mihrimah Sultan’ın isteği üzerine yaptırmıştır. Bu yeni cami, kayıtlarda “Kubbeli cami” olarak isimlendirilir. Bu camide 1893 yılındaki depremde hasar görünce, yıktırılır. 1904 yılında aynı yere Çarşı camisi yapılmıştır. Hatta oldukça büyük olması nedeniyle “Ulu Cami” diye de isimlendirilir.

Mihrabındaki duvar terazileri nedeniyle, buraya “Döner Taşlı cami” de denilmiştir. Camiyi Afyonlu Mimar Parmakyan yapmıştır. Cami mimarisinde, Osmanlı ve Ermeni mimari tarzı görülür. Cami, kaba beyaz kesme taştan yapılmıştır. Camiye sonraki yıllarda son cemaat yeri eklenmiştir. Minare: yığma kiremit gövdeli, tek şerefeli ve 99 basamaklı, kesme taştan yapılmıştır. Kırma ahşap kapı üzerinde “Ey açan bu kapıyı Hayırla aç” yazılıdır. Mermer mihrap: lale, başak ve su molekülü motiflerle süslenmiştir.

Külliyenin bir parçası olan çeşmenin kitabesinde, yapının 1553 yılında Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Çarşı camisinin süslemelerini yapan Hamza Turan, dünyanın en uzun yaşayan ikinci kişisi olarak tanınır. (146 yaşında ölmüştür.) Cami 2002 yılındaki depremde büyük hasar görür, minaresi şerefeye kadar yıkılır, daha sonra yine 2002 yılında bilinmeyen bir sebeple yangın çıkan cami, büyük zarar görür. Cami, 2005 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek ibadete açılmıştır.

Afyonkarahisar Bolvadin Şehitliği

BOLVADİN ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezinde Bolvadin Anadolu İmam Hatip Lisesi yanındadır.

Şehitlik 1980 yılında kurulmuştur. Terörle mücadelede şehit olan asker ve polisler yatmaktadır. İstiklal şehitleri abidesinde: 3 duvar kaide önünde, 6 mermer tablette şehit olan askerlerin isimleri yazılıdır. Mermerden yapılmış dikili taş şeklindeki abide 10 metre yüksekliktedir.

Abidenin ön kaidesinde: Kurtuluş savaşında şehit düşenler için yaptırıldığını belirten bir plaket ve üst kısmında ay-yıldız arması vardır. Şehitliğin sağ girişinde: ziyaret evi ve Ahi Evran Mehmet Efendi türbesi vardır.

Afyonkarahisar Bolvadin Çakmaklı Konağı-2’nci Ordu Karargahı
Afyonkarahisar Bolvadin Çakmaklı Konağı-2’nci Ordu Karargahı

  

ÇAKMAKLI KONAĞI-2’NCİ ORDU KARARGAHI

Çakmaklı konağı Kestemet Mahallesindedir. Konak, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından eski eser olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

1903 yılında, Bolvadinli mimar Hamza Usta, Koca Abdullah ve Karaca Ağa tarafından üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bolvadin evlerinin genelinde olduğu gibi haremlik ve selamlık ayrı ayrı girişlere sahiptir. Bina girişlerine taş merdivenle ulaşılır. Bodrumda taş malzeme, üst katlarda ahşap ve kerpiç kullanılmıştır. Bodrum katta: mutfak, mahzen, kiler ve çamaşırlık gibi mekanlar bulunur.

Birinci kat, burada iki oda ve bir salon vardır. Esas yaşam alanı burasıdır. Üst kat, misafirler için ayrılmıştır. Burada iki oda ve bir salon bulunur. Konak: 18 Eylül 1921-5 Ağustos 1922 tarihleri arasında, 2’nci Ordu Karargahı olarak kullanılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Bolvadin’e geldiğinde, 9-10 Aralık 1921 tarihinde bu konakta kalmış, Kurtuluş savaşının taarruz planlarını burada hazırlamıştır. Atatürk, daha sonra 22 Şubat 1922 günü, tekrar Bolvadin’e gelmiştir. Son bir not: ünlü sinema yönetmeni Yücel Çakmaklı, bir zamanlar burada yaşamıştır ve bu yüzden, buranın “Yücel Çakmaklı Müzesi” şeklinde düzenlenmesi için girişimlerde bulunulduğu söyleniyor.

Afyonkarahisar Bolvadin Gemiciler Evi

GEMİCİLER EVİ

Emrullah mahallesi, Emrullah Kantaroğlu sokaktadır. Bina 20’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Zemin kat üstünde bir kat olmak üzere iki katlıdır. İç sofalı planda geleneksel Türk evidir. Bina girişindeki çift kanatlı kapıya iki adet taş basamaklı ulaşılır.

Afyonkarahisar Bolvadin Bedesteni ve Rüstem Paşa Hamamı

BOLVADİN BEDESTENİ VE RÜSTEM PAŞA HAMAMI

1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman: doğu seferi sırasında, Bolvadin’de 17 gün kalmıştır. Bu nedenle, Mimar Sinan’a, Bolvadin’e cami, imaret, hamam, han ve bedestenden oluşan bir külliye yapılmasını emretmiştir.

Bedesten: Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Bedestende: 40 dükkan, Arasta, Borsa bölümleri vardır. Localar: tiftik yapağı, afyon sakızı, haşhaş, arpa ve buğday borsasıdır. Bedesten girişinin sol tarafında ve hasır pazarı sağ tarafında olmak üzere, iki girişli 1554 yılı yapımı hamam vardır. Hamam, bedesten içindeki yapılar arasına sıkışmış durumdadır. Sokakta dar bir girişi vardır.

Batı tarafından erkekler, doğu tarafından kadınlar girer. Kubbenin üzerinde cam ışıklar vardır. Hamamın suyu dağdan borularla gelirken, son zamanlarda terkos suyu kullanılmaya başlanmıştır. Kullanılan sıcak su, bir kanal vasıtasıyla dükkanların altından geçerek Sellikbaşı’da dökülmekte, kışlık kalorifer vazifesi görmektedir. Hamama, zamanında merdivenle çıkılıp girilirken, zamanla yolun doldurulmasından dolayı 4 metre aşağıda kalmıştır.

Hamama girildiğinde soğukluk kısmında, sekizgen bir havuz vardır. Kışın havuzun yanına, büyük varilden bozma bir soba kurulurmuş. Soba soyunma odalarının bulunduğu bölgeyi ısıtırken, etrafına da havlular, peştemaller konularak kurutulurmuş. Girişte ortada mermer havuz, çevresinde beş soyunma odası vardır. Yıkanma mahfilleri ortası tek kubbelidir, bir adet özel yıkanma halveti ve külhanı vardır. Hamam halen kullanımdadır.

BOLVADİN İLÇE MERKEZİ YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Bolvadin Abdülvahab Gazi Türbesi
Afyonkarahisar Bolvadin Abdülvahab Gazi Türbesi

 

ABDÜLVAHAB GAZİ TÜRBESİ

İlçe merkezinin 3 km güneydoğusunda Ağılönüne 1 km uzaklıkta Yeni Tekke denen mevkide Eber gölü yolu üzerindedir.

Abdülvahap Gazi adına yaptırılmış pek çok türbe ve makam vardır. Ancak sadece Akşehir’deki türbede kitabe vardır. Diyanet parkının uç kısmında, küçük tepe üstünde, üstü açık, 4 metre uzunluğunda, mermer bir lahit türbedir. Abdülvahab bin Süheyl: Peygamberimizin sancaktarıdır.

610 yılında Mekke’de doğmuştur. Anadolu’nun değişik bölgelerinde bulunmuş ve Bizanslılarla çatışmıştır. Seyyit Battal Gazi ile birlikte İstanbul kuşatmasına katılmıştır. Karahisar kalesi kuşatması sırasında yaralanır ardından Bolvadin’e gelir, 729 yılında yine burada Eber gölü yolunda şehit olduğu tümseğe yani buraya defnedilir.

Afyonkarahisar Bolvadin  Kırık Minare
Afyonkarahisar Bolvadin Kırık Minare
Afyonkarahisar Bolvadin Kırık Minare

 

KIRIK MİNARE

İlçe merkezinin 4 km kuzeyinde Erkmen köyündedir.

Bu köy, 1321 yılında Hazar Türkmenleri tarafından kurulmuştur. Selçuklu ve Osmanlı kayıtlarında köy, Türkmen köyü olarak geçer. Kırık minare, Akmescit camisinin minaresidir. Tarihi minare, Selçuklu mimarisi özelliklerini taşır. Kesme siyah taş ve mermer kesme taşlı, silindirik gövdeli, tek şerefeli, 70 basamaklıdır. Depremde şerefe üstü yıkıldığından, kırık minare olarak adlandırılır.

Minarenin dikdörtgen bölümünde, Polybotum antik kentinden getirilen yazılı taşlar kullanılmıştır. Bu yazılı taşlarda, Polybotum antik kentinin büyük bir şehir olduğu yazmaktadır. Silindir kısmında ise ayrı güzellik görülür. Köy, 1740 yılında depremde ağır hasar görür, sonra yeniden inşa edilir. Arkasından büyük bir yangın çıkar, üst üste gelen felaketler nedeniyle 1801 yılında köy boşaltılır. Boşaltılan köyden günümüze gelen tek eser, kırık minaredir. Minarenin ait olduğu mescit te yok olmuştur. Tarlaların ortasında ilginç bir görüntü veriyor.

Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü
Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü
Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü

 

KIRKGÖZ KÖPRÜSÜ

İlçe merkezinin 5 km güneyinde, Afyon dolaylarından gelip Eber gölüne akan Akarçay üzerindedir.

Daha sonraki dönemlerde, Bolvadin-Çay arasındaki yolun yapılmasıyla zaman içinde Akarçay’ın yönü değişmiştir. Karayollarının daha aktif olması için, köprünün baş kısmına doğru yaklaşık 15-20 metrelik bir kanal açılmış ve su o tarafa yönlendirilmiştir. Köprünün altı kuru kalmıştır. Evet, burası Anadolu’nun en eski ve en uzun köprüsüdür. Hatta “40 göze hakim olan Anadolu’ya hakim olur” diye bir söz de bulunmaktadır.

Çünkü köprü; Anadolu ana kervan yolunun bir bölümü olan Eskişehir-Seyitgazi-Hüsrevpaşa hanı-Bayat-Bolvadin-Akşehir-Ilgın-Konya güzergahındadır. Köprü üç bölümden oluşur. Ortada yuvarlak kemerli Roma ya da Bizans dönemi köprülerine benzeyen ilk bölüm: köprünün en eski tarihli kısmıdır. Köprünün batısındaki sivri kemerli bölüm, Selçuklu devri köprülerinin genel özelliklerini taşır. Bu yüzden burasının Osmanlı öncesi bir dönemde yaptırıldığı düşünülür.

Sivri kemerli bölümde, taşların üzerindeki taşçı işaretleri de bu durumu doğrular. Bu bölümün doğu tarafındaki Bolvadin’e yakın olan bölümü siyah ve beyaz taşların sıralı örülmesiyle oluşturulmuş olup Osmanlı dönemine aittir ve Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1550 yılında Bağdat seferi hazırlıkları sırasında, köprü Mimar Sinan tarafından onarılıp yenilenmiş ve bazı bölümler ilave edilmiştir. Köprünün bu dönemle ilgili bir kitabesi vardır ve kitabe Afyonkarahisar Müzesindedir.

Köprünün orta kısmının doğu yanında bir de namazgah bulunuyordu. Köprünün tabliye kısmında da bir merdivenle bu namazgaha iniliyordu. Köprünün Akarçay üzerinde bulunan bu orta kısmındaki birkaç gözü ile namazgah, Kurtuluş Savaşı sırasında bölgeyi işgal eden Yunanlılar tarafından geri çekilme esnasında tahrip edilmiştir. Bu sırada, köprünün halen Afyon Müzesinde bulunan kitabesi, Akarçaya düşmüş ve kitabe daha sonra bulunarak müzeye götürülmüştür. Köprünün bu bölümünün Yunan işgali sonrasında Türk ordusu tarafından onarıldığına dair mermer üzerine Osmanlıca yazılmış bir kitabe daha bulunmaktadır.

Roma dönemi

Bu bölüm, kuzeyden itibaren 23’ncü kemer aralığından başlar, toplam 15 yuvarlak kemere sahip olup, 37’nci kemer açıklığında biter. Bu bölümün kemer açıklığı ile duvar tekniği değişir. Kemerler büyük bazalt taşlardan ve yuvarlak formludur. Bu form kemerli köprülere, özellikle Roma imparatorluğu döneminde erken safhada rastlanır. Bu köprülerdeki genel özellik, yuvarlak ve köprü alın duvarlarında hafif çıkıntıyla ayrılan kemer uygulamasıdır.

Köprüde tarihi sürece göre değişik yapı malzemesi ve teknikleri kullanılmıştır. Ortada, iki farklı renkte, düzgün tüf taşı kullanılmıştır. Genellikle siyah renkli tüf taşının arasında kısmen bazalt ve beyaz renkli mermer bulunur.

Selçuklu dönemi

Köprünün batısındaki bölümdür. 38’nci kemer açıklığından itibaren başlar ve toplam 19 adet kemer gözü bulunur. Buradaki kemer gözlerinin büyüklükleri farklıdır. Genellikle iki merkezli sivri teğet kesmeler kullanılmıştır ve köprünün orta kesimine doğru yaklaştıkça kemer açıklığı büyür ve yükselir. Kuzeyden itibaren 41’nci sıradaki kemer, bu bölümün en yüksek ve geniş kemer açıklığına sahiptir. Bu bölümde genelde siyah ve beyaz renkli malzeme kullanılmıştır. Kemer ayaklarında suya karşı daha dayanıklı olan mermer spolien malzemeler vardır.

Kullanılan spolien malzemeler arasında Orta Bizans dönemine ait parçaların bulunması nedeniyle, bu bölümün Orta Bizans sonrası bir dönemde yani 13’ncü yüzyıl başlarında inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Bu bölünde köprünün suyla birleştiği yerde, birkaç ayakta mahmuz izi görülür. Ancak zeminin dolması nedeniyle mahmuzların büyük kısmı toprak altında kalmıştır. Taşların üzerinde bazı taşçı işaretleri vardır. Bunlar genelde Selçuklu yapılarında karşılaşılan taşçı işaretleriyle aynıdır. Bu işaretlere bakılarak, köprünün bu bölümünün Selçuklu dönemine ait olduğu anlaşılır.

Selçuklu dönemine ait bu bölümde: düzensiz olarak siyah ve beyaz renkli tüf taşları kullanılmıştır. Bu bölünde, Roma dönemi köprüsünden farklı olarak bolca spolien malzeme bulunur. Özellikle köprünün su ile temas ettiği ayakların yakın kısımlarda mermerden spolien malzeme kullanılmıştır. Ayrıca köprü korkuluklarıyla köprü tabliyesinde de bu tarzda taşlar görülür. Selçuklu dönemi harç ve yapı malzemeleri, Roma döneminden farklılık gösterir. Bu döneme ait bölümlerde kullanılan farklı renklerdeki malzemenin sıralı kullanıldığı ve kireci bol olan bir harcın birleştirici olarak kullanıldığı görülür.

Osmanlı dönemi

Köprünün kuzeyinde Bolvadin tarafına yakın kısımda bulunan bölümdür. Burası Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat seferi sırasında, Mimar Sinan’a inşa ettirilmiştir. Çünkü Akarçay’ın suları yükselmiş, mevcut köprü sular altında kalmıştır.

Osmanlı döneminde köprüye 22 kemer gözü ilave edilmiştir. Ancak bunu tam olarak doğrulayacak belge yoktur. Kuzeydeki bu bölümün Osmanlı döneminde inşa edilmiş olduğu kesindir. Bu 22 göz gerek teknik ve gerekse form bakımında köprünün diğer bölümlerinden ayrılır. Kemerler, iki merkezli sivri teğet kemer tarzındadır. İnşa malzemesi olarak düzgün yontu taş kullanılmış olmakla birlikte, yer yer spolien malzeme de görülür.

Bu bölümde, köprü tabliyesinin hemen kenarından başlayan korkuluklar bulunur. Korkuluk taşları, yaklaşık olarak köprü döşemesinden 30 cm yüksekliktedir. Bu taş sırası köprünün dış tarafına doğru 3 cm, kadar taşmıştır. Böylece korkuluk sırası, köprünün cephesindeki diğer taş sıralardan belirgin olarak ayrılmıştır.

Köprünün Akarçay’ın eski yatağına yakın bölümde dışarı doğru yönlenen ve izlenen merdiven olduğu anlaşılan bölüm bulunmaktadır. Burası daha önceki yıllarda olduğu bilinen ve sonraları tahrip olan namazgaha inen merdiven yeridir. Bu merdiven yeri köprüye doksan derece olacak şekilde, ırmağın köprü ile birleştiği noktada düzgün bir duvar örgüsü olarak görülür. Burada içerisi moloz taş ile doldurulmuş ve dıştan kaplama halindeki merdivenlik bulunur. Bu merdiven sıraları kaybolmuştur.

Osmanlı dönemine ait bölümün Akarçay’ın eski dere yatağı üzerine gelen 7, 8 ve 9 numaralı kemer gözlerinin bulunduğu kısım Yunan işgali sırasında tahrip edilmiş olan bölümdür. Burası daha sonra 1920’li yılarda onarılmış ve bu onarım sırasında köprünün kemer formlarından farklı olarak yuvarlak kemerli tarzda inşa edilmiştir. 10’ncu kemer gözünden sonraki bölüm yine sivri kemerlidir. 11 ve 12 kemer gözlerinin arasında beton sıva ile yapılmış basit onarım izleri görülür. Osmanlı döneminde Mimar Sinan’ın ilave ettiği bölüm, 22 kemer gözünden itibaren biter, buradan sonra ise köprü Roma-Bizans dönemi köprüsü ile birleştirilmiştir.

Osmanlı dönemine ait olan kuzeydeki bölümde ise, daha itinalı bir işçilik görülür. Bu bölümde zemine yani suya yakın yerlerde, aşınmaya karşı dayanıklı bazalt mermer malzeme kullanılmıştır. Üst kesimlerde gözenekli tüf taşına yer verilmiştir. Yunanlıların tahrip ettiği ve 1920 yılında onarılan bölüm de ise daha niteliksiz taş malzeme vardır. Burada kullanılan taş malzeme çevreden toplanarak getirilmiş, genellikle daha küçük boyutlu tüf taşıdır.

Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü
Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü

 

Günümüzdeki durum

Günümüzde 57 gözü olan köprü, daha öncesinde 64 adet gözü bulunduğu bilinmektedir. Köprü gözlerinin 8 tanesi, Cumhuriyet döneminde Devlet Su İşleri tarafından Akarçay’ın yatağının değiştirilerek kuzeye yeni dere yatağının oluşturulması sırasında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.

Gözlerin bir kısmı bugün toprak altındadır. Ayrıca köprünün bazı yerlerinde defineciler tarafından yapılmış kaçak kazılar görülür. Bu kazılarda köprünün bazı yerlerinde taşların çıkarıldığı veya spolien malzemenin tahrip edildiği görülür. Ayrıca civardaki yerleşmeler tarafından köprü üzerinden yapı malzemesi alındığı da anlaşılmıştır.

Köprünün uzunluğu 400 metre, eni 4 metredir. Bu uzunluğun 175 metresi Mimar Sinan tarafından eklenmiştir. Köprünün kitabesi, Afyonkarahisar Müzesindedir.

2010 yılında köprünün günümüze kadar ulaşan 57 gözü yeniden restore edilmiştir. Köprü ayaklarında kesme taşlarla birlikte, Roma ve Bizans dönemlerine ait mimari parçalar, hatta mezar taşları gibi devşirme malzemelere de rastlanılır. Bence buralara yakın geçerseniz, mutlaka bu köprüyü görün.

KIZLAR EVCİĞİ MAĞARASI

İlçe merkezinin 5 km batısındadır. Kurtbaba tepesine çıkılan yamaç üzerinde, yoldan 60 metre yüksektedir.

Mağara: Polybotum şehrinin kuzeyindeki tepededir. Kayaya oyulmuş Frigya mezarıdır. Mezarın tabanına oyulmuş üç tane sanduka kalıntısı vardır. Burası hakkında anlatılan bir efsane var. Bir köy düğünü dönüşünde, bir fırtına çıkar. Erkekler kağnı altına, kırk kız mağaraya sığınır, Frigya kaya mezarına girerler. Ancak fırtına bittiğinde, kızların mağarada kayboldukları anlaşılır.

Günümüzde, akşam hava karardıktan sonra, oyuğa girildiğinde gözle görünmeyen ama seslerin geldiği düşün kızlarının def çalarak oynadıklarının duyulduğu söylenir. Kızların, düğünü saklandıkları dehlizde yaptıklarına inanılır. Bu efsane, Dede Korkut’un “40 Kız Efsanesi” dir.

Buraya şifa arayanlar da gelirler, bu oyuğa: bunalım geçiren, sinir nöbetine tutulan, uzun süre hastalığı geçmeyen yetişkin hastalar ile havale geçiren, bayılan, ateşli hastalığı tutulan küçük çocuklar getirilir.

EBER GÖLÜ

İlçenin güneydoğusunda 6 km uzaklıktadır.

Bolvadin, Çay ve Sultandağı ilçelerine kıyısı vardır. Ancak gölün büyük kısmı Bolvadin’dedir. Türkiye’nin en büyük 12’nci gölüdür. Göl alanının hemen hemen dörtte biri su yüzeyi, geri kalanı ise sazlık ve kamışlıktır. Eber gölünde yetişen kamış ve hasır otunun işlenmesi ile çevresindeki köylüler geçimlerini sağlamaktadır. Denizden yüksekliği 967 km dir.

Derinliği 2 ile 18 metre arasında değişir. Akarçay ve Sultandağlarından gelen sel suları ile beslenir. Ancak bir zamanlar bol balık barındıran ve avlanan Akarçay, günümüzde yerleşim merkezleri ve başta Alkaloit fabrikası olmak üzere sanayi atıkları ile kirlenmiştir ve tabii bu kirlilik Eber gölüne de ulaşıyor. Özellikle Alkoloit fabrikasının zifte benzer ağır kokulu atıkları tam bir felaket.

Göl kıyısındaki köylülerin geçim kaynağı, gölde yetişen kamış, hasırotu ile gölde bulunan sazan ve turna balıklarıdır. Eber gölüne has, endemik bir bitki olan “Eber Sarısı çiçeği” yani “Piyan” yetişir. Göl içinde “Adaköy adası” dinlenme ve konak yeridir. Ayrıca “Kopak” denen yer değiştiren adacıklar vardır. Eber gölünün suları, Devlet Su İşlerinin yaptığı bir kanalla, Taşköprü köyü yakınlarında, Akşehir gölüne boşaltılmaktadır.

YEDİ KAPI MANASTIRI VE YERALTI ŞEHRİ

İlçeye 25 km uzaklıkta, Kemerkaya’nın kuzeyinde, Kral yolunu İpek yoluna bağlayan kavşaktadır.

Burası dağın yamacında Frigler tarafından oyulmuş bir manastırdır. Manastıra 7 kapıdan girilir. Roma döneminde: garnizon olarak kullanılmıştır. Sağ tarafında cenaze işleri, ortada din görevlilerinin inziva odaları, sol tarafta şapel ve ibadet yapılan alanlar vardır.

Yeraltı şehri

Manastırın sağ alt bölümünde, 300 metre aşağıda, bölgenin en büyük yeraltı şehri vardır. Burası: Frig ve Roma halkının saklanarak yaşadığı bir yerdir. Yeraltı şehri, iki bölümlü ve üç katlıdır. Nöbetçi bölümü ve giriş ana dehlizdendir. Yapıda: 7 adet havalandırma bacası, su kuyuları, mahzenler ve odalar vardır. Orta bölüm 1 km uzunluğundadır. Karşı dağda: Mahmurlu Mazı ve Derbent kaleleri ve kaya mezarları vardır.

Afyonkarahisar Bolvadin Heybeli (Kızılkirse) Kaplıcası

HEYBELİ (KIZILKİRSE) KAPLICASI

İlçe merkezinin 37 km uzaklıkta, Afyon-Konya karayolunun 25’nci kilometresindedir.

Bizans döneminden beri kullanılan bir kaplıca olup, o dönemde “Kızılkilise” veya “Kızılkirse” adıyla bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı kaynaklarında da burası “Kızıl kilise” diye geçer. Ancak günümüzde kilise kaybolmuş, höyüğün çevresindeki kayalara oyulmuş haç işaretleri kalmıştır. 1944 yılında kaplıca tesisi, Bolvadin Belediyesi tarafından satın alınarak yeniden inşa edilmiştir.

Heybeli kaplıcaları, Turizm Bakanlığı tarafından “Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. 46-52 derece arasında değişen sıcaklıktaki kaplıca suyu, bölgenin maden yönünden zengin sudur. Sindirim, safra, idrar yolu, kas, romatizmal, siyatik, cilt ve kadın hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Soğuk suyu maden suyu özelliği taşır ve gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından gelen turistler tarafından yoğun tercih edilir.

Tesiste: 6 tane yüzme havuzu vardır. Ayrıca: cami, park, market ve spor sahaları bulunur. Kaplıcada 90 tane banyolu oda ve 150 yatak vardır. Ayrıca bir de turistik otel vardır, otelin 25 odası ve 50 yatak kapasitesi vardır.

Son bir not, Kızıl kilise efsanesi “burası antik dönemde Kral yolu üzerinde kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Hamamın batısındaki höyükte bulunur. Roma devri kaynaklarında bu yerleşimin ismi “Leontes Come” dir. Antik dönemde Anadolu’nun tanrıçası Kybele, Frigyalılar zamanında Angdissis ismi ile tanınır. Frigyalıların dini merkezi olan Pessinus’e büyük bir mabet yaptırmıştır. Tanrıça Angdissi, çok güzel ve yakışıklı bir çobana aşık olur. Onu Pessinüs’deki büyük mabede bekçi yapar ve hiçbir kadınla evlenmesine izin vermez.

Kral Midas’ın güzeller güzeli kızı varmış, kızın güzelliği dillere destanmış. Güzel kız, tanrıçaya dua için gittiği Pessinüs mabedinde, çoban kızı görünce aşık olur. Zamanla bu aşk kara sevdaya dönüşür, ancak çoban bir türlü kıza aşkını açıklayamaz. Çünkü Tanrıça Angdissis’in hışmından korkar. Sonunda aşk her şeyden üstün gelir, çoban güzel prensese aşkını açıklar. İki sevgilinin aşkları dilden dile dolaşır. Bunu duyan Tanrıça ise çok kızar ve Pessinüs şehrine gelir. Bir bakışta çobanın aklını başından alır. Çıldıran çoban dağlara kaçar, çılgınca dağlarda dolaşır. Nihayet eline geçirdiği bir çakmak taşı ile vücudunu keser ve ölür.

Bu olaya üzülen Tanrıça Angdissis, çobanı bir çam ağacına dönüştürerek sürekli yeşil kalan ölümsüz kutlu bir ağaç yapar. Bu olay üzerine, bütün Angdissi mabetlerindeki kahinler, mabetlerin çevresine Fallus adı verilen, küçük mantarımsı mermer sütuncuklar dikerler. Kral Midas, bütün yalvarmalarına rağmen dünya güzeli kızını Tanrıça Angdissis’in gazabından kurtaramaz ve kız çaresiz bir derde yakalanır.

Bütün vücudunu siyah irinli, ağrılı, sızılı çıbanlar kaplar, herkes ondan kaçar, bütün Anadolu seferber olur, hekimler, büyücüler, kahinler kızı iyileştiremez. Günlerden bir gün Kral Midas, rüyasında bir ihtiyar görür ve bu ihtiyar kendisine “Ey Midas, kızının şifası yazılı kayadaki büyük Kybele Mabedindedir, oraya git, orada bir süre kal, sonra bir gün boyu güneye yürü, kutlu sıcak sularla karşılaşacaksın, kızını o sular iyileştirecektir”.

Kral Midas, uyanır, hazırlanır, kızını da yanına alarak Yazılıkaya’daki Kybele Mabedine gelir, burayı tamir ettirir. Ancak zavallı kız acıları dinmeyince bir gece mabetten kaçar. Olimpus dağlarındaki (Paşa dağı) ormanda koşmaya başlar, devamlı koşar, nihayet kaynayan suların bulunduğu bataklığa gelir, kendini sulara atar, çığlıkları Phiriqia (Bolvadin) ovasında yankılanır.

Sıcak şifalı sular, kızın vücuduna değdiğinde, ağrıları azalır, yorgunluğu gider, kız ölümü beklerden hayata yeniden dönmenin sevinci ile saatlerce sıcak sulara dalar, sıcak sulardan içer. Aylarca sonra rahatlar, sudan çıkar, kenardaki çimenlere uzanır, uykuya dalar. Uyandığında bütün sıkıntıları bitmiştir, bir zaman buralardan ayrılmaz, bu şifalı sularda her gün yıkanır ve ağrıları tamamen diner. Midas kızına şifalar veren bu suların bulunduğu yere hamamlar yaptırır.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.