Tokat Zile

Tokat Zile: Tarihi özellikleri öne çıkan bir yöremiz. Özellikle: Roma İmparatoru Sezar’ın “Geldim, Gördüm, Yendim” deyişinin burada söylenmiş olması, tarihi açıdan ayrı bir özellik katıyor.

ULAŞIM

Turhal’ın hemen yanı başındadır. Zile-Turhal arası uzaklık: 21 km. Zile-Çekerek arası uzaklık: 54 km. Zile-Tokat arası uzaklık: 62 km. Zile-Amasya arası uzaklık: 101 km. Zile-Sorgun arası uzaklık: 102 km.

Tokat Zile

TARİHİ

Yapılan arkeolojik araştırmalara göre: bölge, Tunç ve Demir çağlarından bu yana, iskana açıktır. Ünlü coğrafya yazarı Strabon: “Zile, Ninova melikesi Semiramis tarafından kurulmuştur” der. Semiramis: güzel bir cariye iken; Belh şehrinin kuşatılması sırasında büyük bir yiğitlik gösterir ve bunun üzerine, Asur hükümdarı Ninus’un takdirini kazanır ve hükümdar ile evlenir.

Takip eden süreçte, MÖ. 191 yılında, kocası Ninus’u zehirleyip öldürerek, Asur devletinin yönetimini ele geçirir. Buna göre: Zile, 4000 yılık bir geçmişe sahiptir.

Zile kalesi: Romalı komutan Sula tarafından yaptırılmıştır. Bunun ismine binaen, bölgenin isminin “Sılla”, Zela” ve “Zile” şeklinde, değişerek günümüze kadar ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu arada: Maşat höyükte bulunan tabletlere göre: Hitit yerleşim merkezlerinden biri olan “Anzılıa” şehrinin, burada kurulu bulunduğu tahmin edilmektedir.

Evet, tarihi süreç içinde, yörede: Pers, Makedon, Roma ve Bizans egemenlikleri görülür. 1174 yılında ise, Anadolu Selçukluları bölgeyi ele geçirirler.

Tokat Zile

GENEL

Tokat ilinin en büyük ilçelerindendir. İlçe merkezi, bir ovanın tam ortasında yükselen höyüğün çevresinde kurulmuştur. Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biridir.

İlçe merkezinin, denizden yüksekliği: 710 metredir.

İklim: Karadeniz ve İç Anadolu iklimlerinin etkisi görülmektedir. Buna göre: yazları sıcak ve kurak, kışları ise özellikle kar yağışlı ve soğuk geçer.

Yörenin başlıca geçim kaynakları: tarım, hayvancılık ve ticarettir. Zile: Orta Karadeniz bölgesinin tahıl ambarı durumundadır. Üretilen tarım ürünlerinden: buğday, arpa, nohut, mercimek, fığ gibi ürünler, özellikle ihraç edilmek üzere, Samsun ve Mersin limanlarına gönderiliyor. En fazla yetiştirilen şeker pancarı ise, Turhal Şeker Fabrikasında işleniyor. Tüm bunların yanında: ülkemizin en zengin mermer yataklarının burada olduğunu belirtmek şart. Buradan, her gün Tır kamyonlarıyla, Çin’e mermer ihracatı yapılıyor.

Ancak: burada, özellikle: üzüm bağları, meyve bahçeleri, pekmez, leblebi ve kiraz meşhurdur. Zile yemek kültürünün başlıca gıdaları: beyaz pekmez, duru pekmez, salça, sucuk, pestil, bat, sarma, yaprak salamurası, çeşitli komposto ve konserveler, leblebi, kuru yeşim çeşitleri.

Yörenin kültürel faaliyetleri: Kiraz Festivali, Asırlık Zile Panayırı, Güreş Müsabakaları ve Büyük Baş Hayvan Yetiştirme Yarışmalarıdır.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Zile’de, pekmez çok meşhur, mutlaka tadın. Bunun yanında yemek düşünürseniz, tek seçenek ve öneri “Tokat kebabı”

NE SATIN ALINIR

Zile yöresinden: mutlaka pekmez satın almalısınız. Yörede, leblebide meşhur ancak, günümüzde leblebinin büyük bölümü dışarıdan geliyor, siz pekmez tercih edin.

GEZİLECEK YERLER

MAŞAT HÖYÜK

Maşat köyündedir. İlçe merkezine, 20 km. uzaklıkta, güneydedir. Deniz seviyesinden yüksekliği: 886 metredir. Doğu-batı istikametinde uzunluğu: 450 metre, kuzey-güney istikametinde uzunluğu: 225 metredir. Bu ölçüler ile, Orta Anadolu höyükleri içinde, büyük höyük tipine girer. Höyüğün, orta seviyesinin yüksekliği: 28.80 metredir.

Tokat Zile Maşat Höyük

MÖ. 5000 yıllarında, Hititlerin bir kolu, buraya gelerek yerleşmişler ve bir şehir devleti kurmuşlardır. Bu devletin merkezi ise, bu şehir yani Maşat Höyüğün bulunduğu yer olmuştur. Bu şehir devletinin bir kısım kalıntısı, günümüze kadar gelmiş ve o dönemlere ışık tutmaktadır.  Bu şehir devleti, o zamanlar Kayseri şehir devletine bağlı imiş. Höyük: Hitit şehirlerinin bulunduğu: Artova ve Zile bölgesine giden yolların üstünde bulunan, büyük bir merkezdi.

Höyük’te Hitit döneminde kurulan şehrin ismi “Tapikka” dır.

Höyük yöresinde: ilk arkeolojik kazılar, 1945 ve 1982 yılları arasında yapılmış ve bulunan kalıntılar, Tokat Müzesinde sergileniyor. Bunlar içinde: özellikle “yazılı tabletler” öne çıkıyor. Burada: 130  civarında çivi yazılı Hitit tableti bulunmuştur. Bu tabletlerin en büyük özelliği: Boğazköy dışında çok az bulunmuş olan Hitit metinlerini temsil eden tablet olmalarıdır.

Hititlerden sonra, yöreye birçok uygarlık yerleşmiş ve tarihi süreç içinde, burada sürekli bir yerleşim söz konusu olmuştur.

Tokat Zile Maşat Höyük

Bugün höyük yöresinde: yapı harabeleri görülüyor. Bu harabeler, önemli bir şehir kalıntısına işaret ediyor. Ayrıca: bir de Hitit sarayı kalıntısı var. Maşat Höyük’te ortaya çıkan ve bir sınır komutanına ait olduğu anlaşılan konut, en azından iki kenarı sütunlu galerilerle çevrili büyük bir avlu ile bunların gerisinde, bitişik halde inşa edilmiş çeşitli odalardan oluşmaktadır. 

Bu kalıntı: kuzey duvarı, en az 100 metre ve doğu duvarı 80 metre uzunluğunda, muazzam bir bina. Bina: tepenin tabanını oluşturan kayalığın zirvesinin üstüne oturtulmuştur. Demir çağı sakinleri, evlerini tepenin sırtlarına yapmadıklarından, bu bina, çok iyi korunmuş durumda bulunmuştur.

Bina kalıntısında, bugüne kadar ortaya çıkarılan 40 odadan birçoğu, bodrum katına aittir. Ancak, ikinci ve üçüncü katın yangın enkazı, bodrum katını doldurmuştur. Yapının yapım tekniği, Boğazköy ve Alacahöyük yapıları tekniğinin aynısıdır. Yani, burada, Hitit mimarisinin bütün inceliklerini ve mimarlık yeteneklerini görmek mümkün. Çünkü: mükemmel bir işçilik ve planlı ölçülere kesin uyma söz konusudur. Bina yapılmadan önce, inşaat sahasındaki eski yapılar yıkılıp kaldırılmış, inşaat sahasına geniş ve derin temeller atılmıştır.

Kireç taşı temellerin genişliği: 1.5 metreyi geçmektedir. Taşların her tarafı iyi düzeltilmiş ve birbirine dikkatli şekilde alıştırılarak yerleştirilmiştir. Esas itibarıyla yapı malzemesi: kireç taşı, kerpiç ve ağaçtır. Bina: tümü ile, şiddetli bir yangın sonucu tahrip edilmiştir. Taşlar, kirece dönüşmüş, erimiş, binayı her yerde kömür kaplamış, kerpiçler ya sert tuğlaya dönüşmüş veya yeşil, koyu kırmızı curuf halini almıştır.

Evet: Maşat höyük, tarih meraklılarının mutlaka gitmeleri ve görmeleri gereken bir yer. Çünkü: burayı bugünlerde görmeseniz, muhtemelen 10 yıl kadar sonra yok olacak ve bir daha göremeyeceksiniz. Çünkü: toprak altında, binlerce yıl kalarak günümüze ulaşan kerpiç duvarlar, toprak üstüne çıkarılınca, iklim şartlarından etkilenerek erimeye, dökülmeye, yok olmaya mahkum.

Keşke: bunlar toprak altından çıkarılmasaydı veya çıkarıldı ise de üstlerinin örtülmesi ve bir şekilde önlem alınmasının şart olduğunu düşünmemek elde değil. Ama dedim ya, gerek iklim koşulları ve gerekse kaçak define avcıları buraları yok etmekte, gayet aceleciler. Gidin ve görün, tam bir tarih hazinesi. Düşünün ki, bir zamanlar burada, zamanının büyük medeniyetlerinden biri kurulmuş, insanlar yaşamışlar.

Tokat Zile Kalesi

ZİLE KALESİ

Anadolu’nun bilinen tek dolma kalesidir. Kale bölgesinde, uzaktan baktığınızda, ilk göze çarpanlar: kalenin surları ve saat kulesidir. Kale: Zile ovasına hakim bir ova üzerine oturtulmuştur. Kalenin kim tarafından yaptırıldığı net olarak bilinmiyor. Ama, ünlü coğrafya gezgini Strabon: kalenin, Asur hükümdarı eşi Semiramis tarafından, doğusundaki kayalık bölgeden yararlanılarak, doldurulmak suretiyle yapıldığı söylenmektedir.

Ancak: MS. 1’nci yüzyıldan önce, burada Pontus hükümdarı Mithriadates’in bir şato yaptırdığı ve bu şatonun, yer altı geçitleri ve askeri amaçlı yapılar topluluğu olduğu da varsayımlar içindedir.

Tokat Zile Kalesi

Evet, kalenin içinde: yer altı yolları, geçitler ve askeri amaçlı olarak yapılmış yapılar var. Bunlardan günümüze gelenler ise: çevreye dağılmış Roma ve Bizans dönemlerine ait sütunlar ve kitabeler var. Doğu yönünde ise, kayalara oyularak yapılmış bir amfi tiyatro bulunuyor. Ancak, kalenin en büyük özelliği: burada, Roma imparatoru Sezar tarafından söylenen ve bir taş sütün üzerine yazılarak ölümsüzleştirilen bir söz.

Tokat Zile Kalesi

Yöre: MÖ. 3’ncü yüzyılda, Pontos krallığının denetiminde iken, MÖ.66 yılında, Romalıların eline geçer. Romalı Julius Caesar: MÖ.47 yılında: karısının adı verilen “Zela” şehrinde yapılan savaş sonucunda: Pontos kralı II. Phanakes’i yenilgiye uğratır. Bu savaşı kazanan, Sezar: kale içindeki dikili taşa, şu sözlerini yazdırır: “Veni, Vidi, Vici” yani “Geldim, Gördüm, Yendim”.

Ancak günümüzde görünen taş sütunun aslında imitasyon olduğu ve aslının yakın zaman önce çalındığı söylentileri var.

Ziya Paşa: 1875 yılında buraya geldiğinde, kalenin yuvarlak kemerli kapısının bulunduğu yerdeki kuleyi: Saat kulesine dönüştürmüştür.

Bu arada, kalede bulunan bir mağara ile ilgili de, birçok söylentiler var. Bunlar: mağaranın içinde altın varmış, insan iskeletleriyle doluymuş gibi söylentiler. Tüm bunların yanında: Zile kalesinin tarih sahnesindeki son görüntüsü: Milli Mücadele yıllarında, yani 1920 yılında, Zile’yi basan asilere karşı, Kuvay-ı Milliye bağlı askeri kuvvetlerin, Zile kalesine çekilmiş ve buradan şehri müdafaa etmiş olmaları ile ortaya çıkmıştır. Kalede, neler görebilirsiniz:

Kapı: Kalenin batı cephesindedir. Eni: 5 metre ve yüksekliği: 8 metredir.

Saat Kulesi: Kapının üzerindedir. Kulenin yüksekliği: 10 metre, çapı ise: 2.5 metredir. 1875 yılında, yukarıda söz ettiğim gibi, Ziya Paşa tarafından saat kulesine dönüştürülmüştür. Daha öncesinde, kale muhafızlarının kaldığı bir yer imiş.

Surlar: Surlar muhteşem görüntüsüyle dikkati çekiyor. Bazı yerlerde, yükseklikleri: 10 metreyi geçiyor ve genişlikleri ise: 1 metreden fazladır. Surlar: taştan ve horasan harcından yapılmıştır. Dışarıdan kolayca tırmanılmayacak kadar yüksektir. Ayrıca, dışarıdan yapılacak saldırılarda, mancınıklara dayanacak güçtedir. Burçlar, yarım daire şeklinde, dışa çıkıntılıdır.

Zindanlar: Kale içinde, surlarla bağlantılı olarak, 2 tane zindan var.

Tokat Zile Kalesi

Yer altı Tünelleri: Kale içindeki tünellerden biri: Çekerek suyuna ve diğeriyse: Zile’nin kuzeybatısındaki Saraç köyü yukarısındaki Namlıhisar kalesine kadar uzanmakta imiş.

Tokat Zile Kalesi

Roma Tiyatrosu: Kalenin doğu yamacında, kayalıklar içindedir. Kayalara oyularak yapılmıştır. Oturma yerlerinin ön kısmında, yarım daire bölüm: oyun yeridir.

Tokat Zile Kalesi

Pontus Mezarı: Kuzey yönünde, yalçın kayalıklar üzerindedir. Yerden yüksekliği: 10 metredir. Kayalara oyulmuş, muntazam bir odacık şeklindeki mezar: Koca Kayser adı ile anılır ve Pontus mezarıdır. Ancak, ilginç olan, buraya giden veya çıkan bir yol bulunmaması. Söylentilere göre: Pontus hükümdarı Pharnace: Roma imparatoru Sezar’a yenildiği savaşa gitmeden önce, karısını, bu odaya yerleştirmiş ve savaşta yenildiğini haber alan karısı, kendini kayalıklardan aşağıya atarak intihar etmiştir.

Tokat Zile Anahita Tapınağı

ANAHİTA TAPINAĞI VE ZİLE PANAYIRI

Eski adı “Zela” olan “Zile”, zamanında, tanrı Anaitis Dininin, en ünlü merkeziymiş.

Tokat Zile Anahita Tapınağı

Yani: MÖ. 2000 yıllarında, Frig dinlerinden Anaitisis dininin hac merkezi, burasıdır. Persler zamanında da, ateşe tapan kavimlerce inşa edilen kutsal Anaitis Ateş Tapınağının da, buralarda bir yerde bulunduğu söyleniyor. Zela sikkelerinde, cephesinde dört sütunlu bir tapınak görülmektedir. Kalede, cephesi altı sütunlu ikinci bir tapınak daha vardı. Bugün bunlardan geriye, günümüze kalan hiçbir kalıntı yok.

Her yıl, on binlerce “Anaitisin”, Ekim ayının ilk haftasında, hacı olmak için buraya gelirlermiş. Tapınağın Başpapazı, bu ayda büyük bir törenle taç giyermiş. Başpiskoposun büyük bir gücü varmış. Bu nedenle, Zile krallara bağımlı bir şehir değil, İran tanrılarına adanmış ve Piskopos tarafından bizzat yönetilen bir tapınak gibi kabul ediliyormuş.

Tokat Zile Panayırı

Halk, törenlere “Deyr” demekteymiş ve bu ziyaretler sırasında kurulan eğlence ve alışveriş yerleri “Zile Panayırı” biçimine dönüşmüş ve asırlardır süregelmiştir. Bugün bile, yerel halk, bu panayıra “Deri” demektedir.

Ancak: bugün, yörede bu tapınağın yeri ve izi yok. Ancak, bugünkü hastanenin bulunduğu yerde olduğu tahmin ediliyor. Büyük olasılıkla, geçmiş dönemde, Hıristiyanlar tarafından tamamen yağmalandığı düşünülüyor.

Turhal tanıtımı.

Çekerek tanıtımı.

Sorgun tanıtımı.

Tokat tanıtımı.

 

Tokat

Tokat

Bir kez gittim, kısa süre bulundum, güzel ve şirin bir şehir. Ama özellikle, bu şehrin dışında iken, tanıdığım, tanıştığım Tokatlı dostlarımın, yüreği, muhteşem. Hepsine selamlarımız iletiyorum.

 

ULAŞIM

Tokat-Amasya arası uzaklık: 114 km. Tokat-Samsun arası uzaklık: 231 km. Tokat-Sivas arası uzaklık: 108 km. Tokat-Yozgat arası uzaklık: 207 km. Tokat-Ankara arası uzaklık: 399 km. Tokat-İstanbul arası uzaklık: 785 km. Tokat-İzmir arası uzaklık: 978 km.

Hava alanı: il merkezine, 17 km. uzaklıkta, Tokat-Turhal kara yolu üzerindedir.

TARİHİ

Kentin ismi, tarihi süreç içinde: “Dokat, Kah-cun, Sobaru, Togat, Tokiye, Dokiye, Turiye” olarak da kullanılmıştır.

Bizans döneminde: şehrin ismi “Dokeia” olarak geçmektedir.

Tarihi süreçte: yöredeki topraklarda, 5000 yıllık bir geçmiş ve bu geçmiş boyunca, 14 devlet veya beyliğin egemenliği görülmüştür.

Pers yönetimi sırasında, bölgede başlıca yerleşme: dinsel ve ticari açıdan büyük önem taşıyan “Komana” kentidir. Günümüzdeki Tokat il yakınlarındaki “Gömelek Kalesi”nin bulunduğu yerde kurulan, bu antik kent: Kapadokya bölgesindeki “Komana” kenti ile karıştırılmaması için “Komana Pantika” ismini alır.

Bölge: takip eden süreçte, Makedonyalıların egemenliğine girer. Büyük İskender’in ölümünden sonra ise: yeni kurulan Pontus krallığının egemenliğine girer.

MÖ. 1’nci yüzyıl civarında, bu kez, yörede Romalılar egemenliği ele geçirirler. Ancak, bölgenin Romalılar tarafından ele geçirilmesi, büyük mücadeleler sonucu oluşur. Hatta: MÖ. 47 yılında, Roma İmparatoru Sezar: Zile ilçesinin bulunduğu yere gelir, Pontus kralı II. Pharnake’nin ordularını, Altıağaç mevkiinde büyük bir yenilgiye uğratarak, bölgeyi tamamen ele geçirir.

Burada, tarih sahnesine düşen bir not vermek istiyorum. Sezar: Altıağaç bölgesindeki bu zaferden sonra “Veni, Vidi, Vici” yani “Geldim, Gördüm, Yendim” şeklindeki mesajını, Roma’ya gönderir.

Tokat isminin kaynağı: buraya yerleşin Togayıt Türklerinden geldiği, surlu kent anlamına gelen “Toh-kat sözcüğünden türediği veya besili at yada atların toplandığı yer anlamına gelen “Tok-at” kelimesinden türediği düşünülmektedir.

 

GENEL

Şehir: Orta Karadeniz bölgesindedir. Topraklarının büyük kısmı: ormanlıktır. Tarıma ayrılan topraklar da, belli bir büyüklüktedir. Tarım alanlarının büyüklüğü olarak, ülkemizde, 6.sıradaki ildir. Ormanlık alanlar ise: Almus, Reşadiye ve Niksar ilçelerinde yoğunlaşmaktadır.

Ovalar, il genelinin, % 16’lık bölümünü kapsar. Başlıca ovaları: Erbaa-Niksar ve Artova. Dağlık bölümler düşünüldüğünde ise: bölgedeki dağların, Karadeniz’e paralel uzandıkları görülür. Doğuya gittikçe, dağlar birbirlerine daha çok yaklaşırlar.

Kent merkezinin, rakımı: 623 metredir. Genel yükselti düşünüldüğünde ise: rakımın 188-2200 metre arasında değiştiği görülür.

Tokat Gaziosman Paşa Üniversitesi

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ

Üniversite: 1992 yılında kurulmuştur.  Üniversite bünyesindeki: Fakülteler: Eğitim, Fen-Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler, Tıp, Ziraat. Enstitüler: Fen Bilimleri, Sağlık Bilimleri, Sosyal Bilimler. Yüksek okullar: Beden Eğitimi ve Spor, Sağlık, Yabancı Diller. Bunun  dışında: İlçe topraklarında da, yüksek okullar bulunmaktadır.

Üniversite kampüsü: Taşlıçiftlik yerleşkesi: Amasya yolu üzerinde, İl merkezine 9 km. uzaklıktadır. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesi, şehirde, hizmet vermektedir.

 

NE YENİR. NE İÇİLİR

Tokat yöresinde: yemek kültürü bayağı zengin olmasına rağmen, özellikle: Tokat Kebabı yemelisiniz. Bunun dışında ise: bakla dolması, keşkek, gendüme  çorbası, bacaklı çorba, cevizli çörek düşünebilirsiniz.

Tokat Kebabı: taze kuzu eti, kuyruk yağı, patlıcan, yeşil biber, domates, sarımsak, soğan ve özel pişirilmiş kebap pidesi kullanılarak, özel kebap ocaklarında yapılıyor.

Bunların yanında: Tokat Şarabı da ilginizi çekerse, içebilirsiniz. Özellikle: Tokat yöresinde üretilen “Mahlep Şarabı” apayrı bir lezzet. Hatta, bundan yakınlarınız için, hediyelik olarak da satın alabilirsiniz.

Mahlep: Tokat yöresinde, bolca yetişen, vişneyi andıran bir yabani meyve türü. Bu meyvenin tozu: tatlıcılıkta bolca kullanılıyor. Özellikle: pastanelerde, paskalya çöreklerinde. İşte, yörede bolca yetişen bu mahlep: şarap üretiminde kullanılıyor.

Bu aromatize şarap: hem hoş kokulu ve hem de az tatlı olmasıyla, dengeli bir içim yaratıyor. Tadı: olgun yabani vişneyi ve kirazı anımsatıyor. Özellikle: kahve ile denemelisiniz.

 

NE SATIN ALINIR

Şehirde: dövme tekniğiyle yapılmakta olan, çeşitli hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. Bunların başlıca örnekleri: leğen, ibrik, kazan, tava, tas, sini. Bunlar hoşunuza gitmez ise: yine, bu yöreye has “yazma” satın alabilirsiniz. Özellikle: tahta baskı yazmalar. Yazma, günümüzde: elbise, etek, bluz, fular, sabahlık, gecelik, tayyör gibi, bayanlar tarafından kullanılıyor.

Yukarıda belirttiğim gibi, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için “Mahlep Şarabı” satın alabilirsiniz. Hediyelik karton kutular içinde, güzel görüntü sunuyor.

 

GEZİLECEK YERLER

Tokat Gök Medrese

GÖK MEDRESE

Anadolu Selçukluları döneminde yapılmış olup, kitabesi olmadığından kim tarafından ve kim zamanında yapıldığı belli değildir. Ancak: 13.yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Kullanım amacı ise: şifahane.

Evet, burası şifahane olarak, 18.yüzyıla kadar kullanılmıştır. Halk arasında: Pervane Medresesi, Kırkkızlar Medresesi, Darüşşifa, Bimarhane gibi adlarla bilinmektedir.

Pervane denilince, bundan biraz söz etmekte yarar var. 1243 yılında, Kösedağ Savaşı yıllarında, Selçuklu ordusu yenilince, Moğollar, Muiniddin Süleyman Pervane isimli şahısla, diplomatik ilişki kurarlar ve çok beğendikleri bu zat dışında, herhangi bir kimse ile muhatap olmazlar.

Selçuklu Sultanları ile Moğollar arasındaki irtibat, Vezir Pervane tarafından yürütülür. Pervane: dönemin bilginlerini ve şeyhlerini korur ve hatta “Mevlana” ile büyük bir dostluk kurar.

Tokat Müzesi

TOKAT MÜZESİ

Anadolu Selçuklu döneminde: medrese olarak kullanılan ve yukarıda hakkında bilgi verdiğim: “Gök Medrese” binası: 1982 yılında yapılan çevre düzenlemesi ve restorasyon sonucu: Müze olarak hizmete açılmıştır. 2 katlı binada, arkeolojik ve Etnoğrafik eserler ayrı ayrı sergileniyor.

ZEMİN KAT

Girişin sağında: İlk Tunç Çağı eserleri, sonraki takip eden odalarda ise: Hitit ve Frig dönemi eserleri, kilise eşyaları sergileniyor. Burada: kubbeyle örtülü ve daha geniş tutulmuş mekanı olan son odada : Osmanlı dönemine ait dini eserler ve yazı takımları sergileniyor.

Baş eyvanın kuzeyindeki mekan: medreseyi yaptıran Pervane Muiniddin Süleyman’ın aile fertlerine ait mezarlık var. Burada: 20 sandukalı mezar odası, müze ziyareti sırasında görülebiliyor. Bu mescitten sonra: bölgenin geleneksel erkek giysileri, kadın giysileri, takılar, aydınlatma araçları, hamam eşyaları gibi Etnoğrafik eserler sergileniyor.

 

ÜST KAT

Buranın bir bölümü: idari hizmetler için tahsis edilmiştir. Güney revaka açılan odalarda ise: sikke ve altın süs eşyaları, Ulutepe kurtarma kazısında bulunan kalıntılar, Roma dönemine ait pişmiş toprak, metal ve cam eserler ve son odada Bizans dönemine ait eserler sergileniyor.

AVLU

Ön bahçe ve kuzey bitişiğindeki alanda: Anadolu Selçuklu dönemi, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait taş eserler sergileniyor.

Müzede, özellikle görmenizi önereceğim eser: Roma dönemine ait, Bronz Apollon figürü. Müzenin en değerli eseri bu.

Tokat Kalesi

TOKAT KALESİ

Kale yapısının kuruluş tarihi ve kimler tarafından yapıldığı konusunda bilgi yok. Yapım tekniği düşünülerek, MS.5 yada 6.yüzyılda yapıldığı düşünülüyor. Yapıldıktan sonra da, uzun yıllar, Bizanslıların elinde kaldığı biliniyor.

Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde de, kale yapısı, savunma amaçlı olarak kullanılmıştır. Bazı dönemlerde ise, isyancılara mekan olmuş, bir dönem ise, cezaevi olarak kullanılmıştır.

Yapı: sarp bir kayalık üzerinde yükselen, doğal bir kaledir. Oldukça güvenli bir noktadadır. Çünkü: kayalık bölge, doğal yıkımlara dayanıklıdır. Sur duvarları: iç ve dış sur duvarları olmak üzere kademeli olarak yapılmıştır.

Surlar, beşgen planlı, 18 burç ile güçlendirilmiştir. Batıda bulunan, Ceylan Yolu isimli ve 362 basamaklı sarnıç, kuşatmalar sırasında yapının su ihtiyacını karşılamıştır.

Kaleye giderseniz, neler görebilirsiniz?

Kuleler, burçlar, mazgallar ve sur duvarlarının bir bölümünü görebilirsiniz. Tonozlu yapılar günümüzde de görülebilirken, diğer yapıların sadece temelleri görülüyor. Dış kale surları yok, ancak iç kale duvarlarının bir bölümü ayakta.

 

ALİ PAŞA CAMİSİ

İl merkezinde, Cumhuriyet meydanındadır. Şehirdeki, en büyük Osmanlı anıt eseridir. Cami yapısı: Sultan II. Selim tarafından, 1572 yılında yaptırılmıştır. Camiyi yapan Ali Paşa’nın eşi ve oğlu Mustafa Bey’in türbeleri: cami avlusundadır.

Yapının: tek kubbesi ve tek minaresi var. Tamamı, kesme taştan yapılmıştır. Osmanlı geleneğine göre: öldürülen devlet adamları tarafından yaptırılan eserler için, kitabe konulmamaktadır. Bu nedenle: camide, kitabe bulunmuyor. Sadece: avludaki türbede, Ali Paşa’nın ismi verilmiştir.

MEVLEVİHANE

Yeşilırmak kenarına serpiştirilmiş şehrin merkezinde yer alan Tokat Mevlevihane’sinin ana binası semahane, derviş hücreleri, şeyh odası ve meydan odası günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Ahşap mimarisiyle “Anadolu’nun en estetik Mevlevihanesi” olarak nitelendirilen yapıdaki daire biçimindeki semahane, iki katlı binanın büyük bölümünü oluşturuyor.

GAZİOĞLU HAN

Sulusokak’a çıkarken yol üstünde görülen Gazioğlu Hanı, içinde yazmacılık yapıldığı için yaklaşık 50 yıldır halk arasında “Yazmacılar Hanı” olarak anılıyor. Yazmacılık yapılan Anadolu şehirleri arasında ayrı bir yere sahip olan Tokat’taki bu handa sayısı giderek azalan esnaf, el baskısı geleneksel yazmalar üretmeye devam ediyor.

Tokat Taşhan

TAŞHAN

İl merkezinde, Gazi Osman Paşa caddesi üzerindedir. Osmanlılar döneminde, muhtemelen 17.yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Yapı: dikdörtgen planlı, açık avlulu, 2 katlıdır. Zemin katta: avlu çevresinde sıralanmış, 43 oda ve tuvalet bölümü var. Güney ve batı yönündeki odaların önüne, revak yapılmıştır. Diğer odalar ise, doğrudan avluya açılmaktadır.

Tokat Saat Kulesi

SAAT KULESİ

İl merkezinde, Behzat mahallesindedir. 1902 yılında: Sultan II. Abdülhamit’in, Padişah oluşunun 25.yılı anısına, halkın yardımlarıyla, Belediye Başkanı Enver Bey tarafından yaptırılmıştır.

Yüksekliği: 33 metredir. Kapısı: güney yönündedir. Kesme taştan yapılmıştır. Saat kısmı: 1917 tarihinde restore edilmiş, dört yöne, büyük kadranlar yerleştirilmiştir. Bunlar: her saat başlarında ve yarım saatlerde, iki dakika süreyle çalarlar ve bu çalma sesi, şehrin birçok bölgesinden rahatlıkla duyulmaktadır.

Tokat Hıdırlık Köprüsü

HIDIRLIK KÖPRÜSÜ

Önemli bir kavşakta bulunan köprü: 5 gözlüdür. Selçuklu döneminde yapılmıştır. Uzunluğu: 151 metre, genişliği: 7 metredir. Kesme taşlardan yapılmıştır.

Köprü üzerinde bulunan, mermer bir küre üzerindeki kitabede: II. Gıyaseddin Keyhüsrev ve kendisiyle 3 yıl boyunca çatışan 3 oğlu (İzzeddin, Rukneddin, Alaeddin)’nun isimleri birlikte yazılmıştır. Çünkü: aralarındaki çatışmanın bitirilmesi amaçlanmış ve bu da başarılmıştır. Bunun üzerine: üç kardeş, yaklaşık 8 yıl devleti birlikte yönetmişlerdir.

Köprünün hemen yanında, bir de türbe var. Ama bakımsızlıktan bir hayli yıpranmış durumda.

Evet, bu 700 yıllık köprünün hemen yanında, Hıdırlık Çayırı denilen bir yer var. Burası: il’in mesire yeri.

SEBASTOPOLİS ANTİK KENTİ

Şehir merkezinin, 68 km. güneybatısındadır. Kentin ismi: Büyük, azametli şehir anlamına gelmektedir. Bazı kaynaklara göre: şehir, MÖ.1.yüzyılda kurulmuştur. Kent hakkındaki yazılı kaynaklara göre: Roma İmparatoru Traianus tarafından, kent: Kappadokia Eyaletine dahil edilmiştir, ismi ise: Herakleopolis olarak geçmektedir.

Burada: 1987 yılında, Tokat Müze Müdürlüğü tarafından kurtarma kazıları yapılmıştır. Bu kazılarda ortaya çıkarılan mimari parçalar değerlendirildiğinde, burada: Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim olduğu ve hatta önemli bir yerleşim bulunduğu tespit edilmiştir.

Konya Obruk Gölü

Konya Obruk Gölü

Konya-Aksaray kara yolu üzerindedir. Yolunuz buradan veya buranın yakınlarından geçtiğinde, mutlaka ve mutlaka, bir saat kadar zaman ayırın ve bu doğal güzelliği görün. Çünkü: inanılması güç, gördüğünüzde hayretler içinde kalacağınız bir güzellik. Hani derler ya, mavi-yeşil karışımı Turkuaz rengi diye, işte “Turkuaz” rengini belki de yeryüzünde çok net olarak görebileceğiniz tek yerlerden biri. Aşağıya inmeseniz bile, yukarıdan o muhteşem görüntüyü izleyin.

Konya’ya 66 km. uzaklıktadır. Kara yolu üzerinde, Kızılören beldesinden 5 km. daha içeride. Bu bölgeden geçerseniz, mutlaka buraya uğrayın. Göreceğiniz muhteşem güzelliği unutamayacaksınız. Burada; bir han ve göl var. Özellikle göldeki orijinal turkuaz rengi gördüğünüzde şaşıracaksınız. Bulunduğu arazide, bir göz gibi duruyor. Ama; masmavi, sanki bir nazar boncuğu. Rengin güzelliğine inanamayacaksınız.

Evet: buraya girdiğinizde, aracınızı park ettikten sonra, bir kalıntı var. Oraya gireceksiniz. Bu han kalıntısı incelendiğinde; bir zamanların gözde yapılarından olduğunu hissedebiliyorsunuz. Çünkü, ayakta kalan duvarları muhteşem. Aynı zamanda; duvarların içindeki taşları incelediğinizde, üzerlerindeki yazılar ve haç işaretleri, buranın yapımında, büyücek bir kilisenin feda edildiğini söylemeden edemiyor.

Bölgeye ilk yerleşim, 13’ncü yüzyılda olmuş. Yapıda; Bizans dönemine ait taşlar kullanılmış. Selçuklular zamanında yapıldığı sanılıyor. Zaten; Selçuklular zamanında Anadolu’da kurulan yol güzergahları, Osmanlılar zamanında değişince, bazı yerler ticari merkez olma özelliğini kaybediyor ve bu kervansaraylar önemini yitiriyor. Sanırım, bu obruk handa bu özelliğini yitiren kervansaraylardan.

Dış kapısında; herhangi bir kitabe veya işaret yok. Kapalı bölümün giriş duvarı, tamamen yıkılmış. Selçuklu hanlarında, bu iki kapı üzerinde yer alan, hanla ilgili bilgilere, bu yüzden, burada ulaşmak mümkün olmuyor. Varsayımlara göre, han, Selçuklu sultanı II. Kılıçaslan tarafından (1155-1192) yaptırılmış.

Hanın arka kapısından çıktığınızda; 5-6 metre ilerideki, çevreye tamamen hakim manzaralı düzlükte yürürken, birdenbire; yaklaşık 40 metre aşağıdaki düzlükte, bembeyaz kalker taşlarının ortasında, boncuk mavisi, yuvarlak bir göl göreceksiniz. Renkler öylesine büyüleyici ki inanamazsınız.

Gerçek turkuaz (mavi ve yeşil renklerin bileşiminden oluşan renk) rengini görme şansınız var, burada. Muhteşem bir renk armonisi. Günün her saatinde, renk değiştiriyor. Evet; gölün derinliği 145 metre. Suyu tatlı, içilebiliyor, tarım alanlarının sulamasında kullanılıyor. Suyun, yer altından, Beyşehir gölünden geldiği söyleniyor.

Evet; bu gölün oluşumu da ilginç. Yeraltı suları, yerin kireçli katmanlarını zamanla eritiyor ve büyük yeraltı boşlukları oluşuyor. Bu boşluklar, bir gün, aniden çöküyor ve sular buraları dolduruyor ve böyle muhteşem göller ortaya çıkıyor. Türkiye’de İç Anadolu’nun güneyinde ve Toroslarda, obruklar yaygın olarak görülmekte.

İçel’deki cennet-cehennem mağaraları ve Konya’daki bu göreceğiniz Kızılören obruğu, ülkemizdeki en güzel örneklerden. Bozkırın ortasında ışıldayan derin göller, devasa çukurlar bunlar. Bu arada, hani biz obruk oluşumu dedik ya, yöre halkı buna inanmıyor. Onlara göre; buraya göktaşı düşmüş. Evet; onların inanışı bu, ama buranın oluşumunun elbette, bilimsel açıklaması da yok değil. Yukarıda anlattım.

Evet; buraya kısa da olsa zaman ayırın. Oraya vardığınızda, birçok yerli ve yabancı turist göreceğiniz kesin. En büyük sorun; burada ne bir tabela ne bir bilgi yok. Yalnızca, burayı bilenler, bu gizli cennete gelebiliyorlar, şu andan itibaren sizde biliyorsunuz, yolunuz yakınından geçerse, mutlaka uğrayın, beğeneceksiniz.

Aksaray tanıtımı.

Kızılören tanıtımı.

Konya tanıtımı.