Kırıkkale Karakeçili

Kırıkkale Karakeçili

İlçe, il merkezine 37 km uzaklıktadır. Karakeçili, Keskin arası 30 km, Çelebi arası 25 km, Bala arası 25 km ve Ankara arası ise 95 km. dir.

TARİHİ

Karakeçili aşireti, Anadolu’yu yurt edinen 24 Oğuz boyundan Kayılara bağlı büyük bir topluluktur. Burada yaşayan Karakeçili Yörükleri, Anadolu’nun diğer bölgelerinde yaşayan Karakeçililerle akrabadır. Karakeçili aşireti, 16’nci yüzyılda Osmanlı tarafından buraya yerleştirilmiştir.

Resmi kaynaklardaki kayıtlara göre: 1583 yılında, Karakeçililer, Ankara’nın Bala yakınlarına yerleştirilmişlerdir.

Karakeçili’nin güneydoğusundaki tepelerde, tarihi kale kalıntıları bulunur. Mustafa Kemal Atatürk’ün, Ankara’ya giderken buradan geçtiği için, bu yolda her yıl kutlamalar yapılmaktadır.

İlçe, 1990 yılında Ankara-Bala ilçesinden ayrılmış ve Kırıkkale ilinin bir ilçesi olmuştur.

Kırıkkale Karakeçili

GENEL

İlçe Ankara-Bala ilçesinin kuzeydoğusundadır. İlçenin doğuya bakan toprakları, bugünkü Kapulukaya baraj gölünün sıfır noktası olarak bilinen yerle birleşmekte olup bu göl sahası Karakeçili ilçesine tabii bir güzellik kazandırmaktadır.

İlçenin rakımı 1100 metredir. Karasal iklim hakimdir, kışları oldukça sert ve kar yağışlı geçer. Hava sıcaklığı genelde sıfırın altında yaşanır.

Yazları ise sıcak ve kurudur. Yağışlar az olduğundan yaz mevsiminde bitki örtüsü genelde bozkır görünümündedir.

Kırıkkale Karakeçili Uluslararası Kültür Şenliği

KARAKEÇİLİ ULUSLARARASI KÜLTÜR ŞENLİĞİ

İlçede her yıl Eylül ayının ikinci haftasında düzenlenir. İki gün boyunca süren şenliklerde renkli görüntüler yaşanır, gencinden yaşlısına herkes gönlünce güzel vakit geçirir. Şenliklerde: çeşitli ikramlar, sünnet, panel, tiyatro, havai fişek gösterileri yapılır.

Mehmet takımı eşliğinde yürüyüşler yapılır. Stadyumda, mehteran gösterileri, yöresel halay ekibinin ilçeye özgü oyunları sergilemesi izlenir.

Stadyum alanına kurulan kıl çadırlarda Karakeçili’nin tarihi ve kültür alanında yapılan ürünler vatandaşların ziyaretine sunulur.

GEZİLECEK YERLER

Kırıkkale Karakeçili Çeşnigir Köprüsü

ÇEŞNİGİR KÖPRÜSÜ

Ankara-Kırşehir yolunun 100’ncu kilometresinde, Kızılırmak üzerindedir. Köprü yakınında bulunan Köprüköy’den dolayı, Köprüköy köprüsü olarak bilinir.

Kitabesi yoktur, yazılı kaynaklarda da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu yüzden ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Ancak muhtemelen 13’ncü yüzyılda Selçuklu döneminde yapıldığı ve Osmanlı döneminde onarım gördüğü düşünülmektedir.

Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Mimar Sinan tarafından köprü yeniden yaptırılmıştır.

Kapulukaya Barajının faaliyete geçmesinden önce, köprü yol güzergahında iken, sonralara köprünün ayak kısımları baraj suyu içinde kalmıştır.

Köprü 110 metre uzunluktadır. Genişliği 6 metredir.

Derbent özelliği gösteren köprülere güzel bir örnektir. Mimari olarak, iki yana eğimli bir köprüdür.

Kaya zemin üzerinde ve ayakları sağlam zemine otursun diye, baraj mantığı gözetilerek kayaları takiben eğri inşa edilmiştir. Nehre en uygun ve sağlam geçit verdiği yerdedir. Kayalıklardan hemen önce ve sonra nehir genişleyerek akar.

Osmanlı arşivlerinde yer alan bazı bilgilere göre köprünün yanında bir han ve cami varmış. Ayrıca yine bazı kaynaklara göre, köprünün yanında taştan bir aslan heykelinin bulunduğu belirtiler. Ancak günümüzde köprü üzerinde ve civarında: aslan heykeli, han veya cami yoktur.

1402 yılında Ankara savaşının yapılacağı alana ilerleyen Timur’un ordusunun bu köprüyü  kullandığı söylenir.

 Köprünün çok büyük bir kemeri var. Bu kemer, yapıldığı dönemde yapanlar tarafından bir türlü tutturulamamış ve bu yüzden, zamanın hükümdarı, bir sefere giderken, köprüyü kullanmayıp, Kızılırmak’ın sığ bir yerinden, karşıya geçerek yoluna devam etmiştir.

Ancak, köprünün ustalarına, dönüşüne kadar köprünün tamamlanmasını emreder. Ustalar, defalarca uğraşırlar ve yine kemeri tutturamazlar ve köprü yıkılır. Bu sırada, Hıristiyan bir Rum mimar, köprünün yıkılmaması için, bir gece sabaha kadar Allaha dua ederek yalvarır.

Bu arada: kızı ile oğlunun kurban edilip, onların kanı ile yoğrulan iki taşın köprüye konulması halinde, büyük kemerin tutturulacağı ve köprünün yıkılmayacağını görür.

Bunun üzerine,  Rum mimar, kızı ve oğlunu kurban eder ve onların kanı ile yoğrulan taşları, köprünün büyük kemerine yerleştirir ve böylece köprü yıkılmaz. Bu iki kanlı taş: günümüzde de, köprü üzerinde görülmektedir.

Kırıkkale Karakeçili Büklü Kale

BÜKLÜKALE

Ankara’dan Kaman’a giden otoyolun Kızılırmak’ı geçmeden hemen sol tarafından bulunur. 2009 yılında başlanan kazı çalışmaları halen sürdürülmektedir.

Bunlara göre: buradaki yerleşimler, Eski Tunç çağı, Geç Tunç çağı, Demir çağı ve Osmanlı dönemidir. Burası: MÖ 2’nci bin yılın sonunda, Hitit imparatorluk çağında önemli bir şehir merkezidir.

Bu durumu kanıtlayan diğer objeler ise: Kızılırmak’ın en dar yerinde 13’ncü yüzyılda bir köprünün yapılması ve yine Roma dönemine ait köprü kalıntısının bulunmasıdır. O dönemde bölge ticari açıdan da önemli bir merkezdir.

Kırıkkale Karakeçili Büklü Kale

Kazılarda: Hititlerden kalma mimari yapıya rastlanıldı. Bu mimari yapı: 2 bin yıl öncesinin Hititlerine ait şehri ortaya çıkarıyor. Kazılarda ortaya çıkan taştan örülü evler Hititlerin yaşamına ait ipuçları veriyor.

Ayrıca yine kazılarda, Hitit dönemine ait şehir suru ve kapısı tespit edildi. MÖ 600-700 yıllarına ait sur duvarını dolduran toprak kaldırılmıştır.

Bu toprak kaldırılınca, bunun altından yanmış tabaka çıkmıştır. Bu tabaka da MÖ 14’ncü yüzyılda yani Hitit imparatorluğu dönemine aittir.

Tespit edilen katlardan 3 tanesinin yangın geçirdiği görülmüş, bunlar, burada büyük bir savaşın yapıldığının kanıtıdır.

Burası çok büyük bir şehir olup üst taraf kale kısmı, aşağıda ise aşağı şehir varmış.

Kırıkkale Karakeçili Büklü Kale

Bölgenin ticaretin yoğun olduğu dönemlerde, özellikle Kızılırmak’a yakın olmasından dolayı ticaret merkezi olarak kullanıldığı belirtiliyor. Zaten Hitit dönemine ait (3’ncü katman) çıkarılan cam şişe ve Hitit imparatorluğu dönemine tarihlenen çivi yazılı tablet, oldukça önemli buluntu olarak kabul ediliyor.

Kırıkkale Karakeçili Büklü Kale

Tablette ilginç yazılar vardır. Tablette “buradaki ülke sizin ülke” cümlesinin geçtiğini ve tabletin iki ülke arasında yazılmış olan diplomatik metin olabileceği değerlendirilmektedir. Yine tablette bir habercinin gönderildiği ve geri dönmediği de mektupta yazılmıştır.

Demek ki iki ülke arasında çatışmalar olmuş. Yine kazılarda: Hitit imparatorluğuna ait kemikten yapılmış mühür bulunmuştur. Bu mühür, şehrin Hitit başkenti Boğazköy ile direkt ilişkiler içinde olduğunu göstermektedir.

Bu mühür, başkentten gönderilen mühür olmalıdır. Daha önce de kemikten yapılmış düğme şeklinde süs eşyası bulunmuştur. Bu süs eşyasında da panter gibi hayvan motifleri işlenmiştir. Bunlar: MÖ 700’lü yıllarda Anadolu’ya gelen İskitlere ait olduğu biliniyor.

Çünkü, bu panter resimli süs eşyasının aynısının, altından yapılmış olanı daha önce Rusya’da bulunmuştur. Burada yapılan kazılarda bulunan ilginç buluntulardan birisi de: beyaz mermerden yapılmış panter başıdır.

Göz kısmına da lapis lazuli taşı konulmuştur. Bunun, MÖ 2000 yılına ait olduğu düşünülüyor. O dönemde Afganistan’a gidilmiş ve bu taşlar getirilmiştir. Yine kazılarda, MÖ 1700’lü yıllara ait cam şişe bulunmuştur.

Bu, dünyadaki en eski cam şişelerden bir tanesidir. Şimdiye kadar bu şişeden Boğazköy’de bulundu. Burada o kadar eski cam şişenin bulunması, cam şişe üretimi hakkında yeni fikirler ortaya koyacak gibi duruyor.

Bununla ilgili analizler yapılınca Mısır’da bulunan cam şişeden farklı maddeler kullanarak yapılmış olma ihtimalinin varlığından söz ediliyor.

Kazıda çıkarılan arkeolojik malzemeler, Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Kırıkkale

Ordu Gürgentepe

Ordu Gürgentepe

Gürgentepe, Ordu arası uzaklık 48 km dir. Gürgentepe, Gölköy arası uzaklık 13 km dir.

TARİHİ

Ordu-Sivas kara yolunun 48’nci kilometresinde bulunan 1275 rakımlı bir mevkiiye “Gürgentepe” denir. Uzun yıllar küçük bir yerleşim yeri olarak kalmıştır. Ordu-Sivas karayolunun açılmasıyla gelişmeye başlamıştır.

Ancak, bu yol daha önce yani Osmanlı döneminde 1885 yıllarında kervanların geçmesi için kullanılan bir yoldur. Ormanlık, dağlık ve engebeli bir arazide bulunan bu yol, kış döneminde devamlı kar yağdığı ve asayişin bozuk olması nedeniyle pek yoğun kullanılmamıştır.

İlçenin günümüzde bulunduğu yerde bir han varmış. Bu han uzun yıllar kervancıların dinlenmeleri için bir konaklama yeri olarak kullanılmıştır.

1940-1950’li yıllarda bu kervan yolu, küçük değişiklikler yapılarak motorlu araçların kullanımı için karayoluna dönüştürülmüştür.

Bu esnada, yolun kıyısında bulunan han da civar yerleşim yerlerinin ilgisini çekmiş, Pazar yeri özelliği kazanmıştır. 1955 yılında Belediye kurulur ve “Gürgentepe” ismini alır. 1987 yılında ilçe olur.

Ordu Gürgentepe

GENEL

İlçe Ordu-Sivas kara yolunda önemli bir geçit üzerinde kuruludur. Canik dağları ve Giresun dağlarının kesişim noktasında, sarp ve dağlık bir arazi yapısı hakimdir. İlçe Karadeniz’e yakın olmasına rağmen, Karadeniz dağlarının sahilden itibaren birdenbire yükselmesi nedeniyle, engebeli bir arazi yapısına sahiptir.

Ortalama rakımı 1275 metredir. Yörede Karadeniz iklimi etkileri görülür. Bol miktarda yağış alır. Yılın belli mevsimlerinde sis görülür.

NE YENİR

Buralara yolunuz düşer ve mahalli lezzetleri tatmak isterseniz, şunları önerebilirim: “Pancar çorbası, mısır çorbası, karalahana sarması, mıhlama”

GEZİLECEK YERLER

Ordu Gürgentepe Çamlıca Tepesi

ÇAMLICA TEPESİ

Göller Sağlık Sokaktadır. Gürgentepe-Gölköy kara yolu üzerindedir.

Çamlıca tepesi sosyal tesislerinde bulunanlar şunlardır: “Yürüyüş alanı, seyir terası, serender (ambar), restoran ve kafeterya, kamelyalar, çivisiz ahşap bir cami” Ayrıca: Nisan ve Mayıs aylarında orman gülleri açar.

Orman gülleri: fundagiller familyasından 800 kadar gösterişli çalı türünün ortak adıdır. Türkiye’de Karadeniz kıyısındaki ormanlık alanlarda yetişir. Ayrıca genellikle süs bitkisi olarak da yetiştirilir. Çiçek renkleri: beyaz, sarı, pembe, kırmızı, mor ve mavi arasında değişir. Ancak çiçekli kalma süresi ortalama iki haftadır.

Ordu Gürgentepe Dikenlice Kaya Mezarları

DİKENLİCE KAYA MEZARLARI

Dikenlice Köyünde, Mağara Mahallesindedir. İlçe merkezine uzaklık 20 km dir.

Mezarların Geç Helenistik ve Erken Roma dönemlerine ait olduğu düşünülmektedir. Bir kaya kütlesi üzerindedir.

Burada kayalara oyulmuş 9 tane mezar vardır. Mezarlar tek odalıdır. Mezar odalarına giriş, kuzeydendir. Oval bir açıklıktan mezarlara girilir. Mezar odaları dikdörtgen planlıdır. Mezar odalarının içinde ölülerin konulduğu sekiler vardır.

Ordu Gürgentepe Dikenlice Kaya Mezarları

Giriş kısmı ve mezar odaları oldukça fazla tahrip edilmiştir. Bu anıt mezarların bulunduğu kayanın üzerinde, muhtemelen ticaret yolunu kontrol eden bir kale olduğu tahmin edilmektedir. Maalesef bu tarihi yerler yani mezarlar, halen köylüler tarafından depo olarak kullanılıyor. Yani gidip görmeye kalkarsanız üzülürsünüz, gitmeyin.

Ordu Gürgentepe Eski Köy Saitler Camisi

ESKİKÖY SAİTLER CAMİSİ

Eskiköy’de mezarlık içinde yaklaşık 600 yıllık olduğu tahmin edilen bir cami vardır. Saitler camisi denen bu cami ile ilgili olarak köylülerin anlattığı bir efsane vardır.

Köy halkı cami yapmak için bir araya gelirler. Köyün ileri gelenleri caminin yeri olarak köyün mezarlığını uygun görürler. Kesilen ağaçlardan yapılan keresteler, caminin yapılacağı mezarlığa taşınır. Ancak ertesi günü, mezarlıkta daha önce koydukları keresteleri göremezler.

Keresteler mezarlıktan 100-150 metre uzakta durur bulurlar. Keresteleri tekrar cami yapmak istedikleri yere taşırlar, ertesi günü keresteler yine koydukları yerden 100-150 metre uzaktadır. Bunun üzerine mezarlık girişine bir nöbetçi dikerler.

Adam, gecenin yarısında bir bakar, ak saçlı ve ak sakallı bir adam kağnısı ile gelir ve kalasları eski yerine taşır. Nöbetçi bu gördüklerini köy halkına anlatır ve bunun üzerine cami, mezarlığın içine değil, şimdiki yerine yapılır.

AKKİLİSE

Akmescit mahallesindedir. İlçe merkezine 51 km uzaklıktadır. Kilisenin temel kalıntıları ile Osmanlı döneminden kalma medresenin taş bir duvarı görülebilir.

Ordu Ulubey hakkındaki gezi yazım için   Ulubey

Bingöl Kığı

Bingöl Kığı

Kığı, Bingöl arası uzaklık: 76 km. (Sancak üzerinden) Kığı, Bingöl arası uzaklık: 145 km. (Karakoçan üzerinden) Kığı, Karakoçan arası uzaklık: 79 km.

TARİHİ

İlçe Kığı ismini: Bizans döneminde bölge komutanının Kiğan isimli kızından almıştır. Bir başka söylenti: Kiga ismindeki Komutandan aldığıdır. İlçe: 1071 Malazgirt zaferinden sonra: Selçuklular, Akkoyunlular ve Sefevi hakimiyetinde kalmış, 1514 yılında ise Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

1663 yılından itibaren Diyarbakır sancağına bağlıdır. 1926 yılında ilçe statüsü ile, Erzincan’a bağlıdır. 1936 yılında Bingöl’ün il olmasıyla Bingöl’e bağlanmıştır. 1’nci Dünya Savaşı yıllarında, yörede Rus işgali görülür. İşgal, 20 Kasım 1916 tarihinde Ordu ile halk birlikteliği sonucunda bitirilmiştir. Her yıl 20 Kasım günü kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.

GENEL

Doğu Anadolu bölgesi Yukarı Fırat bölümündedir. Bölge tamamen engebelidir. Bir bölümü meşe ormanlarıyla kaplıdır. Rakımı 1430 metredir. Yörede: karasal iklim hakimdir. Buna bağlı olarak kışlar uzun sürer.

Kar yağışı çoktur. Kar kalınlığı zaman zaman 3-4 metreyi bulur. Yazları sıcak ve kuraktır. Yörenin yüzde 25 bölümü ormanlar ve kalan bölümü ise çayır ve meralarla kaplıdır.

Yörede tarıma elverişli arazi azdır. Bölge: volkanik dağların çokluğu nedeniyle 1’nci derece deprem bölgesidir. Bu yüzden sık sık depremler görülür.

SEYİT KASIM DOĞA, KÜLTÜR VE BAL FESTİVALİ

Seyit Kasım ismi, Kığı ilçesinin eteklerine kurulu olduğu Seyit Kasım dağlarından gelir. Festival, 2009 yılından bu yana, her yıl geleneksel olarak yapılmaktadır. Festival süresince: seminer, konser, konferans ve piknik gibi etkinlikler yapılmaktadır.

 

PERİ ÇAYI

Peri çayı, kaynağını Erzurum’dan alır. Fırat nehrinin en büyük kollarından birisidir. Bu akarsu üzerinde: Özlüce barajı yapılmıştır. Ayrıca: Kığı Yedisu barajı inşaatı çalışmaları devam etmektedir. Peri suyu: yer yer menderesler çizerek Keban Barajına kadar uzanır.

GEZİLECEK YERLER

Bingöl Kığı Tarihi Taş Mektep

TARİHİ TAŞ MEKTEP

İlçe merkezindedir. Ön cephe düzgün kesme taş, diğer cepheler ise moloz taştan yapılmıştır. Kitabesine göre, 1911 yılında yapılmıştır. Bu tarihe göre: geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemi ender mimari yapısı olarak kabul edilmektedir. Günümüzde konut olarak kullanılmaktadır.

KEREK HAMAMI

İlçe merkezinde bulunan hamam yapısı: dört mekandan oluşmaktadır. Giriş cephesi kesme taştan, diğer cepheler ise moloz taştan yapılmıştır. 1’nci kısım: soyunma yeridir. Uzun dikdörtgen şeklinde yapılmış ve üstü beşik tonozla örtülmüştür. Buradan, kubbeli asıl yıkanma yerine geçilir. Asıl yıkanma yeri olduğu tahmin edilen bölümde: göbek taşı ve kurnalar yoktur. Yapının diğer bölümlerinde, ana mekana bağlı iki küçük odanın üstü çökmüş olduğundan bu bölümlere girilemez.

KIĞI CAMİİ-PİLTAN-BALABAN BEY CAMİİ

İlçe merkezindeki cami oldukça eski bir yapıdır. Balaban camii olarak da bilinir.

Caminin kitabesi yoktur. Ancak minaresi üstünde bir yazı vardır. Arapça harflerle yazılan bu yazıya göre, yapı, Akkoyunlu döneminde, Bayındırlı Pir Ali Bey oğlu Emir Pilten tarafından 1413 yılında yapılmıştır. Bu yani camiyi yaptıran kişinin lakabı “Balaban” olduğu için camiye Balaban camisi ismi verilmiştir. Cami yaptırıldığında, en büyük ibadethanedir. Bu yüzden arşiv belgelerinde “Cami-i Kebir” olarak geçer.

Cami: tek minareli ve tek şerefelidir. Doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Ahşap tavanlı, dıştan kırma çatılıdır. Camiye kemerli bir kapıdan girilir. Caminin batısında, mezarlık bulunur.  Cami: 1734, 1768, 1794 ve 1924 tarihlerinde onarım görmüştür.

Son cemaat yerinde, iki tane sanduka tipi mezar bulunur. Avlusunda: Kığı eşrafından Hacı Mehmet Efendi’nin kabri vardır. Bu kişi: üstün zekası ve silahşörlüğü ile ünlüdür.

Caminin batı tarafında bulunan Osmanlı dönemi mezarlıkta, dağınık şekilde, üzerinde Osmanlıca yazılar bulunan, 12 dilimli sarık formlu ve sal taşı şeklinde mezar taşları ilgi çeker.

KIĞI KALESİ

İlçenin kuzeydoğusundadır. Takriben 4 km uzaklıktadır. Kalenin çevresi sarp kayalarla çevrilidir.

Kuzey ve batı yönden doğal dik yamaçlara, güney ve doğu yönden ise duvarlarla tahkim edilmiştir. Perisuyu’na bakan yamaç oldukça diktir, bu yüzden bu yönden kaleye çıkılamaz. Kaleye dar bir yol takip edilerek çıkılır. Kalenin tarihinin MÖ 3000’li yıllara kadar gittiği tahmin ediliyor. Hititler, Urartular, Persler, Makedonya, Roma, Sasani ve Bizanslılar tarafından kullanılmıştır.

Kalenin Urartular tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Erzincan tarihi kayıtlarına göre: bu kaleye Acemler saldırmıştır. Kaleye giren İranlılar, halka büyük işkenceler yapmışlar, evlerini yakıp yıkmışlardır.

Burayı terk etmek zorunda kalan halk, Kığı ilçe merkezine gelerek burada “Kale Mahallesi” ni kurmuştur. Kalede yapılan kazılarda, sur duvar kalıntıları, çeşitli ev eşyaları ve çeşitli süs eşyaları ve günlük yaşamda kullanılan kap-kacak parçaları bulunmuştur.

Günümüzde: kale içinde yapı harabeleri bulunmaktadır. Sadece üç gözlü bir yapı kalıntısı görülebilir. Kale yamaçlarında ise, Selçuklu, Osmanlı ve daha erken dönem seramikleri de bulunmaktadır. Ancak kale kalıntıları, baraj sahasında bulunduğu için, kale kalıntılarını ziyaret etmek mümkün değildir.

Bingöl Kığı Mürsel Paşa Anıtı

MÜRSEL PAŞA ANITI

İlçe merkezine bağlı dağlık bir yerde olan 37 km uzaklıktaki Çanakçı köyündedir.

Anıt, kitabesinden anlaşıldığı üzere 1916 yılı Rus muharebeleri sınasında ölen şehitlerin anısına dikilmiştir. Anıt 4 metre yüksekliktedir. Zemini beton sıva ile sıvanmıştır. Kaide kısım dört çıkıntı halinde kademelidir.

Ön ve arkasında, ileri doğru iki çıkıntı bulunur. Öndeki çıkıntıda güzel bir hatla yazılmış yer yer dökülmüş 15 satırlık bir Osmanlıca yazı vardır. Kitabenin üstünde, çevresinde iki defne dalı bulunan Ay-yıldız motifi bulunmaktadır.

Üstünde taş bir küre bulunan dikdörtgen biçimli yekpare kesme taştan ibaret olan abide kısmı anıtın kaidesi üzerine oturtulmuştur. Abide kısmın ön yüzünde kılıç ve tüfek motifleri, çarpraz şekilde işlenmiştir. Arka kısımda beş satırlık Osmanlıca ile yazılmış anıt kitabesi vardır.

 ÇİÇEKTEPE KÖYÜ MAĞARALARI

İlçenin Çiçektepe köyünde, Sivri dağının eteklerindedir. İlçe merkezine 83 km uzaklıktadır. Mağarada: iki oda, at için yer, yemlik ve çocuk beşiği vardır. Mağaranın bulunduğu yer oldukça eğimli bir yapıya sahiptir. Ayrıca mağara önündeki mevcut yolla Erzincan’a gidildiği rivayet edilmektedir. Bu mağara, Kığı’nın çok eski çağlardan beri insan topluluklarına mesken olduğunu gösterir.

 Bingöl Karlıova hakkındaki gezi yazım için  Karlıova