İstanbul İstiklal Caddesi

İstanbul İstiklal Caddesi

İstanbul İstiklal Caddesi: Tünel ile Taksim arasında uzanır. 1927 yılından önceki ismi “Cadde-i Kebir” dir. Fransızca ismi “Grande Rue de Pera” dır. Caddenin uzunluğu 1400 metredir.

Cadde idari olarak: 9 mahalleyi kapsamaktadır.

MEŞELİK SOKAK

Sokağın eski ismi “Roum Mezarlik” dır. Çünkü burada eskiden bir mezarlık vardı.

İstiklal Caddesi Nostalji Tramvay

NOSTALJİ TRAMVAY

Tramvaylar buradaki ilk seferlerinin 11 Şubat 1914 tarihinde yaptı ve 1961 yılında son seferine çıkarak yolcularına veda etti.

Tramvay Taksim meydanından başlayıp, İstiklal Caddesi boyunca ilerliyor ve Tünel meydanında bitiyor.

1989 yılında müzede bulunan eski vagonların restore edilmesiyle sembolik bir hatta elektrikli tramvay yeniden hizmete girdi. Bunun için en uygun yer olarak araç trafiğine kapatılan ve yayalaştırma bölgesi seçilen İstiklal caddesi oldu. Bugün, nostaljik tramvay, Taksim-Tünel arasındaki 1870 metre uzunluğundaki hatta, günde 2500 yolcu taşımaktadır. Sefer aralığı her 20 dakikada birdir. Tramvay hergün saat 07.00 ile 22.45 saatleri arasında çalışmaktadır.

İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası

FRANSIZ KONSOLOSLUK BİNASI

İstanbul İstiklal Caddesi 4 numaradadır. Fransız Sarayı olarak da bilinir.

Bab-ı Ali ve sonrasında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti nezdinde, Büyükelçilik başkent Ankara’ya taşınana kadar burası ilk diplomatik temsilcilik olmuştur.

Yapı 1869 yılında yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşı boyunca, bina Amerikan Kızılhaç Hastanesi olarak hizmet vermiştir. 1920 yılında tekrar elçiliğe dönüştürülmüştür.

İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası

Birbiriyle bağlantılı üç bölümden oluşmaktadır. Geniş bir avlusu bulunur.

İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası Bahçesi Humbaracı Ahmet Paşa Büstü

Yapının bahçesinde: Sultan I Mahmut döneminde orduyu çağdaşlaştırma faaliyetlerini yürüken Humbaracı Ahmet Paşa’nın büstü vardır. Çünkü kendisi bir Fransız asilzadesidir. Fransızca ismi “Marquis de Bonneval” dir, elbette büstte bu isim yazılıdır.

İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluk Binası

Yapı, günümüzde Fransa Büyükelçiliğinin İstanbul rezidansı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca binanın içinde Fransız Kültür Merkezi vardır.

SURP HOVHANNES VOSGEPERAN ERMENİ KATOLİK KİLİSESİ

İstanbul İstiklal Caddesi Fransız Konsolosluğun hemen arkasındadır. Zambak Sokaktadır.

Burada ilk olarak, 1832 yılında Ermeni Cemaati tarafından yaptırılan bir yurt-hastane ve fakir çocuklar için okul yaptırılmıştır. Ayrıca yine burada kalanların dini ihtiyaçları için küçük bir kilise yaptırılmıştır.

Ancak kilise, nüfusun artması sonucu yetersiz gelince, 1837 yılında büyütülerek Hovhan Vosgeperan adına kutsanmıştır. Kilisenin mimarı Andon Tülbentçiyan’dır.

Katolik Ermenilerin en büyük kilisesidir, aynı anda 600 kişinin ibadet edebileceği büyüklüktedir.

Ancak yapıldıktan sonra yanarak tahrip olmuştur.

Harabe halindeki kilise, mimarlar Garabed ve Andon Tülbentçiyan kardeşler tarafından tamir edilmiş, yanına bir okul yapılmıştır. Çan kulesi, yapının güney yönündedir.

Günümüzde görülen kilise: 1863 yılında ibadete açılmıştır. Kilise, 1979 yılında Papa II Jean Paul tarafından ziyaret edilmiştir. İstanbul şehrinde bu denli büyük bir Ermeni kilisesi bulunması, yapının önemini ortaya koymaktadır.

ZANNİ APARTMANI

İstanbul İstiklal caddesinde 32 numaradadır.

Bina, 1866 yılında Stavros Vutiras tarafından “Neologos tis Anatolis” isimli gazete binası olarak yaptırılmıştır. Bina 7 katlıdır. Art nouvo mimari tarzındadır.

İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı

RAGIP PAŞA APARTMANI

İstanbul İstiklal caddesinde 40 numaradadır. Caddenin köşesindedir.

Yapı: 1900’lü yılların başında 32 yıl Mabeyncilik yapan Ragıp Paşa tarafından, Ermeni mimarlar Aram ve Isac Caracach’a yaptırılmıştır.

Ragıp Paşa: Sultan II Abdülhamit döneminde Vezir olmuş, ticaret ve madencilikle uğraşarak oldukça büyük bir servet edinmiştir. Bu serveti ile, hanlar, köşkler ve fabrikalar yaptırmıştır. Öte yandan, Ragıp Paşa’nın çok ehlikeyf bir kişi olduğu biliniyor. İlk rakı fabrikasını, Ragıp Paşa kurmuştur. Osmanlı döneminde, Ragıp Paşa, fabrika kurana kadar, rakı evde üretilirdi. Üretenler ise gayrimüslimler, Rumlar ve Ermenilerdi. 1880’li yıllarda Ragıp Paşa, Kırklareli Umurca’da rakı fabrikası kurdu.

İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı

1909 yılında İttihatçılar, Sultan Abdülhamit’i Selanik şehrine sürgüne gönderince, onun has adamı Ragıp Paşa’yı da Midilli adasına sürdüler. Birkaç yıllık sürgün hayatından sonra İstanbul’a döndü ama 1920 yılında mide kanserinden öldü.

İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı

Bu apartmandan başka, Ragıp Paşa, Beyoğlunda Afrika Pasajı, Rumeli Pasajı ve Anadolu Pasajını yaptırmıştır.

Apartmanın: İstiklal caddesine bakan cephede, sol tarafta zemin kat silmesindeki yazıtta “A.J.CARACAH, ARCHİTECTES” yazılıdır. Bu iki mimar, 1904-1912 yılları arasında İstanbul’da çalışmış, iki akrabadır. Yapının oldukça yüksek olan zemin katı: mağaza ve üst katları ise konut olarak kullanılmaktadır. Tuğla üzeri taş kaplamadır. Mimarlar, yapıya hareketlilik sağlamak için her katın pencerelerini farklı ve büyüleyici geometrik süslemelerle yapmışlardır.  Apartman giriş kapısı: yuvarlak demir motifler ve düşey demir çubuklarla süslenmiştir.

İstiklal Caddesi Ragıp Paşa Apartmanı

Günümüzde burası otel olarak kulanılıyor. Özellikle konumu nedeniyle tercih ediliyor. Ayrıca apartmanın ikinci katında bir kafe bulunuyor.

İstiklal Caddesi Cercle D’Orient Büyük Kulup

CERCLE D’ORİENT-BÜYÜK KLUP-SERKİLDORYAN-EMEK PASAJI-GRAND PERA

İstanbul İstiklal Caddesi üzerinde, 56 numaradadır. Yeşilçam Sokağı köşesindedir. Cadde boyunca bina 45 metre uzanır.

1875 yılında Abraham Paşa tarafından, ünlü Fransız mimar Alexandre Vallaury’e konut olarak yaptırılmıştır. Binada: barok ve neo-klasik unsurlar göze çarpar.

Yapı 1884 yılında tamamlanmıştır.

İstiklal Caddesi Serkildoryan Emek Pasajı

Ön cephe oldukça güzel süslenmiştir, özellikle rölyefler ilgi çeker.

Abraham Paşa: binanın asma katında, özel daireleri tutup “Büyük Kulüp” e kiraladı.

“Serkldoryan” isimli şehir kulübü böylece bu binaya yerleştir.

Şehir kulübünün üyeleri: İstanbul’da yaşayan yabancılar, azınlıklar, levantenler ve şehrin ileri gelen Türkleriydi.

İstiklal Caddesi Serkildoryan Emek Pasajı

Şehir Klubü

Kulübün müdavimleri arasında sayılanlar: Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Damat Ferit Paşadır.

Cumhuriyetin ilanından sonra kulübün ismi değişti ve “Büyük Kulüp” oldu. Önceleri briç, poker gibi oyunların oynandığı kulüp yapısı, daha sonra siyasi tartışmaların odağı oldu.

Binanın zemin katında: lüks ve geniş dükkanlar bulunuyordu. Bunlar arasında en dikkat çekenler Paris modasını İstanbul’a getiren Chavin mağazasıydı.

Ayrıca: saraylıların da sık ziyaret ettiği Stavraki berber salonu bulunuyordu.

Binanın arka tarafına, Cumhuriyetin ilanından sonra iki sinema (İpek ve Melek Sinemaları) eklenmiştir. Sinemalara pasaj içinden giriliyordu.

Abraham Paşa: zaman içinde borsa, kumar ve av düşkünlüğü nedeniyle servetini kaybetti ve para sıkıntısı çekmeye ve bankadan aldığı borcu ödeyemeyince, bina Osmanlı Bankasına geçti.

Tüm mal varlığını kaybeden Abraham Paşa ise, 1918 yılında 81 yaşında iken, attan düşerek öldü.

Bina Osmanlı Bankasından sonra, borsa simsarı Manuk Manukyan’a geçti.

Büyük Kulüp ise, 1975 yılında şehrin Anadolu yakasına taşındı.

Emek Pasajı

Ardından: zemin kattaki dükkan sayısı arttı, tavan süslemeleri olan salonlar uzun süreli depolar olarak kullanıldı. Takip eden süreçte ise, burası bir pasaja dönüştü ve “Emek Pasajı” oldu.

2016 yılında tarihi binada “Cercie d’Orient” muhteşem bir restorasyonla yeniden düzenlenmiştir.

Burada: “Gastrocity” konseptiyle bir Gastronomi katı düzenlenmiştir.

Fuaye alanı 1250 metre karedir.

Ayrıca: Beyoğlu dokusuyla uyumlu eğlence mekanları bulunmaktadır.

Ama buranın en büyük özelliği: Tarihi Emek Sinemasının 540 koltuk kapasiteli olarak yeniden düzenlenmesiyle oluşturulmuştur. Ayrıca: yine burada 8 yeni sinema salonu (toplam seyirci kapasitesi 800 kişidir.), bir tiyatro salonu düzenlenmiştir. Tiyatro salonu, 150 kişilik teleskopik oturma düzenine sahiptir.

Evet, buranın en büyük özelliklerinden birisi de, Türkiye’de ilk defa açılacak “Madame Tussauds Müzesi” bulunmasıdır. Müze, yılda 2 milyon ziyaretçi hedeflemektedir.

Pasajın da içinde bulunduğu bina, günümüzde “Emekli Sandığı” malıdır.

İstiklal Caddesi Emek Sineması

Emek Sineması

1924 yılında açılan sinemanın mimarı Rafael Alguadiş’dir. Film sahnesinin iki yanına yerleştirilmiş, sarı turuncu renkli “art nouveai” tarzı melek heykelleri ve sinemaya zorunlu giriş için kullanılan “Melek Apartmanı” nedeniyle sinemanın ilk ismi “Melek” olmuştur. Yani sinemanın ismi “Melek Emek Sineması” dır. Sinema Temmuz 2009 tarihinde kapılarını kapatmıştır. Daha sonra Emek Sineması, tarihi Cercle d’Orient binasında aslına uygun şeklide yeniden düzenlenmiştir. Renovasyonu, 1924 yılındaki orijinal projeye birebir uygun olarak yapılmıştır.

İstiklal Caddesi Halep İş Hanı Halep Pasajı

HALEP İŞ HANI-HALEP PASAJI

İstanbul İstiklal Caddesi 62 numaradadır.

Yapı, 1885 yılında Halepli Hacar tarafından “Halep Pasajı” ismiyle yaptırılmıştır.

Yapının dış cephesi fazlaca bezemelidir.

Ön cephesinde mağazalar ve üst katlarda konutlar bulunmaktadır.

Pasajın hemen arkasında, yine bölgenin önemli yapılarından birisi bulunur. 1886 yılında “Varyete Sirk Tiyatrosu” olarak kullanılan ve oldukça ünlü olan yapı, 1904 yılında yıkılmış ve mimar Kapanaki tarafından “Tiyatro” yapılmıştır.

İstiklal Caddesi Halep Pasajı

1984 yılında pasajın ön cephesi hariç yıkılarak yeniden yaptırılır. Bu durum pasajın sahibi Süreyya Paşa’nın torunları tarafından düzenlenir. Ancak bu sırada pasajın Neo Rönesans ön cephesi olduğu gibi korunur.

Bu tiyatro salonu: o dönemin geleneklerini gösteren locaları ve balkon katlarıyla günümüzde de karakteristik özelliklerini korumaktadır. Tiyatro salonu aslına uygun olarak restore edilmiş ve “Orta oyuncular Tiyatro Topluluğu” tarafından kullanılmaktadır.

İstiklal Caddesi Halep Pasajı

Pasajın içinde ayrıca 1989 yılında faaliyete geçen “Beyoğlu Sineması” vardır. Ayrıca pasajın içinde hediyelik eşya ve takı satan dükkanlar, otantik giysi, müzik ve dövme dükkanları bulunmaktadır.

ANKARA İŞ HANI

İstanbul İstiklal Caddesi 65 numaradadır.

Burası, 1914 yılında açılan bir “Rus-Amerikan Sineması” dır.

Cumhuriyet döneminde de sinema salonu olarak kullanılmış, 1937 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.

Beyoğlu Sinema tarihinin en eski salonlarından birisi olarak kabul edilmektedir.

İstiklal Caddesi Tokatlıyan İş Hanı

TOKATLIYAN İŞ HANI-PASAJI

İstanbul İstiklal Caddesi 76 numaradadır.

Buradaki arsada, 1805 yılında Hacı Krikor Amira Kevorkyan tarafından Üç Horan Ermeni Kilisesi ve Ermeni vatandaşları için konutlar ve dükkanlar yapılır.

Ancak, 1879 yılındaki büyük Pera yangınında buralar yanıp yok olunca bir dönem, burada tiyatro ve kafe/restoran tarzı yerler hizmet verirler. Bir süre sonra bunlar da yangında yanar.

1909 yılında dönemin ünlü restoran işletmecisi Mıgırdıç Tokatlıyan, Fransız mimar Alexander Vallaury tarafından, burada önce restoran ve kafeler kurar ancak buranın arsa sahibi olan Kilise vakfına borçlarını ödemekte zorlanınca, burayı otele dönüştürür.

Otel: yapıldığında kaloriferli ve 160 odalıdır.

Yemek takımları ve mobilyaları, Avrupa’dan getirilmiştir. Böylece Tokatlıyan Otel ve Pera Palas arasında büyük bir rekabet doğar.

Otel: önce Mıgırdıç Tokatlıyan ve sonra damadı tarafından işletilir.

Kapısı ilginçtir. Kapının üstü yelpaze biçimli cam alınlıklıdır.

Pencereleri geniş vitrinlidir.

Dönemin en ünlü eğlence mekanlarından birisi olan otel balolar ve düğünlere ev sahipliği yapmıştır.

Otel, 1947 yılında el değiştirir ve “Konak Oteli” adını alır. Ancak eski güzel günlerini yakalamayan otel, el değiştirir ve 1958 yılında ise İşhanı olur.

TARİHİ BİNA (SEBATİAN MALİKHANESİ)

İstanbul İstiklal Caddesi 77 numaralı binadır.

Bina tarihi kaynaklarda Sebatian Malikhanesi olarak geçer.

Yapının ilk sahibinin kim olduğu bilinmemektedir. Muhtemelen levanten bir tüccar ailesi tarafından yaptırılmıştır.

Yapıda genel anlamda: Yunan ve Roma mimari unsurları dikkat çeker. Ayrıca: taş cepheleri ve çıkma üzerindeki kıvrımlı motifleriyle görülmeye değerdir.

İstiklal Caddesi Çiçek Pasajı

ÇİÇEK PASAJI

İstanbul İstiklal caddesi 80 numaradadır.

Tanzimat döneminde, gerek Sultan Abdülhamit ve gerekse Sultan Abdülaziz, tiyatro seyretmek için burada bulunan “Naum Tiyatrosu” na gelirlerdi. Burası Avrupa’nın en ünlü operacı, tiyatrocu ve şarkıcılarının sahne aldığı bir tiyatrodur.

1870 yılındaki Pera yangınında Naum Tiyatrosu da yanarak yok olur. Pera yangını, 5 Haziran günü, çok rüzgarlı bir günde, öğleden sonra Feridiye Sokakta oturan Macar Riçini’nin evinde çıkıyor ve 13 saatin sonunda 500 bina tamamen yanarak yok oluyor.

İstiklal Caddesi Çiçek Pasajı

Galata bankerlerinden Hristaki Zografos: 1876 yılında Naum Tiyatrosunun arsasını satın alır ve arsanın üzerine bir çarşı ve apartman yaptırır. Yapının mimarı İtalyan Zanno’ur. Binanın giriş kapısı hem İstiklal Caddesine ve hem de Tiyatro Sokağına açılmaktadır.

Orjinali 5 katlı olan pasaj, geçirdiği yangınlar sonucunda 3 katlı kalır. Pasajın her katı, uzun dikdörtgen biçimli bir tasarıma sahiptir. Ortadaki dar koridora açılan karşılıklı sıra dükkanlardan oluşan pasajın kuzeydoğu cephesi, 3 kat boyunca, yarım yuvarlak bir form gösterir.

Binanın çarşı bölümünde 24 dükkan ve üstündeki apartman bölümünde ise 19 lüks daire bulunuyordu. Dükkanların bulunduğu pasaja “Hristaki Pasajı” ismi verilmiştir. Dairelerin bulunduğu apartmana ise “Cite de Pera” ismi verilmiştir.

1908 yılında binanın yeni sahibi Sadrazam Küçük Sait Paşa olur.

Sait Paşa Pasajı

Pasaja “Sait Paşa Pasajı” ismi verilir.

1918 yılında, İstanbul işgal altında iken İngiliz ve Fransız askerleri, Bolşevik ihtilalinden kaçarak ülkemize sığınan ve geçinmek için Beyoğlu yöresinde çiçek satan Beyaz Rus kadınlarını taciz ederler, bunun üzerine kadınlar bu pasajda çiçek satmaya başlarlar. Yani, pasajdaki dükkanlara, küçük çiçekçiler yerleşir. Bir süre sonra burası yani “Cite de Pera” çiçek mezat yeri olarak kullanılmaya başlanır. Pasajın ismi ise “Çiçekçiler Pasajı” olmuştur.

1940 yılından sonra ise, pasajda meyhane ve birahaneler açılmaya başlar, bunun üzerine çiçekçiler ve apartman sakinleri binayı terk ederler.

Pasajda ilk meyhaneyi açan “Yorgo Efendi” dir.

1978 yılında pasajda yangın çıkar ve sonrasında bakımsızlık nedeniyle binanın bir kısmı çöker. 1988 yılına kadar yıkık ve dağınık biçimde kalır.

Daha sonra ise restore edilerek Aralık 2005 tarihinde tekrar açılır.

Son bir not: yapının dış cephesinde bir saat bulunuyor. 1876 yılında yapılan bu saat, girişin en üst katı orta bölümdedir, Romen rakamları bulunan saat çalışmamaktadır.

İstiklal Caddesi Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ

İstanbul İstiklal caddesi 90 numaradadır. Müzeye giriş ücretsizdir.

Galatasaray Müzesi, ilk olarak 1915 yılında Ali Sami Yen tarafından, Kalamış Kulüp Lokalinde oluşturulur.

Burası ülkemizin ilk Spor Müzesidir ve müzede o zamana kadar kazanılan kupalar ve denizcilik malzemeleri sergileniyordu.

Ancak savaş sırasında, müze binasına İngilizler el koyar ve müzede bulunan objeler, Ali Sami Yen tarafından toplanarak Lise Müdürü Salih Arif Bey’e teslim edilir.

İstiklal Caddesi Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi

Böylece müze, uzun yıllar Galatarasay Lisesindeki yerinde ziyarete açık kalır.

Günümüzde ise, Lisenin karşısındaki tarihi Beyoğlu Postanesinde, 2009 yılından bu yana “Galatarasay Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi” bulunmaktadır.

Müzenin bulunduğu bina, 1875 yılında Tüccar Theodor Sıvacıyan tarafından konut olarak yapılmıştır. Konağın maun ve gül ağacı kaplı kapıları Fransa’dan getirilmiştir.

Konağın iç bölümdeki tavanlar: İtalyan bir sanatçı tarafından çiçek, meyve ve av hayvanları resmedilerek süslenmiştir.

Binanın üst katlarında Sıvacıyan ailesi oturmuş ve giriş katında ise, Apolonatos tarafından bir ecza deposu işletilmiştir. Çekme katı ile birlikte 5 kat olarak yapılan konağın cephesi, tamamen mermer kaplamadır. Neoklasik üsluptaki bezemelerle süslenmiştir.

1907 yılında bina, Posta Telgraf Nazırı Hüseyin Nasip Efendi tarafından satın alınır ve Beyoğlu Posta Telgraf Merkezine dönüştürülür. Daha sonraki süreçte, bir süre Alman ve İngiliz Radyo Şirketleri tarafından da kullanılan yapı: 1943-1944 yıllarında İstanbul Radyosunun deneme yayınları yapılan bir stüdyoya ev sahipliği yapmıştır. 1971 yılında tescil edilerek koruma altına alınan bina, 3 büyük yangın geçirir. 1977 yılındaki son yangından sonra onarılır. 1982 yılında Galatasaray Postanesi olarak hizmet vermeye devam eder. 1998 yılında ise aslına uygun olarak restore edilir ve 2009 yılında Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi olarak kullanılmaya başlanır.

Merkezde bulunan müzede: 1905 yılından bu yana kazanılan kupalardan bir kısmı, Metin Oktay forması, birçok fotoğraf ve nesne sergilenmektedir. Ayrıca Atatürk’ün Galatasaray Lisesini ziyaretinde kahve içtiği fincan, imzalı fotoğrafı ve 2000 yılında kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa da sergileniyor.

İstiklal Caddesi Hüseyin Ağa Camii

HÜSEYİN AĞA CAMİİ

Hüseyinağa Mahallesinde, İstanbul İstiklal Caddesi üzerindedir.

Caminin birçok ismi bulunmaktadır. Bunlar: Hüseyin Ağa Camii, Emin Bey Camii, Ağa Camii.

Cami, 1596 yılında: Galatasaray Ağası Şeyhülislam Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Öncelikle caminin konumundan söz etmek gerekir. Beyoğlu, İstiklal caddesi eski büyükelçilikler, konsolosluklar ve çok sayıda Hıristiyan kilisesinin olduğu bir yer olarak öne çıkmıştır. Ancak bu cami, İstiklal caddesi boyunca uzanan tek Müslüman cami ve belki de bu yüzden inşa edilmiştir.

İstiklal Caddesi Hüseyin Ağa Camii

İkinci konu, Hüseyin Ağa’nın kimliğidir. Rivayete göre, Sultan II Beyazıt bir avlanma sırasında su içmek ister, bir kişi kendisine su verir. Bunun üzerine, Sultan, bu kişiye “kendisinden bir şey isteyip istemediğini sorar” bunun üzerine, kendisine su veren kişi “Burada bir eğitim kurumu yaptırmasını” ister. Ardından, Sultan II Beyazıt’ın oğlu Sultan I Selim tarafından, Galatasaray kurulur. Hüseyin Ağa, okulu en iyi tanıtacak kişi olarak okulun başına atanır.

Hüseyin Ağa Camii

Evet, biz yine camiye dönelim. Caminin mimari özellikleri: kargirdir ve tek şerefeli minaresi vardır.

Yapının günümüze kadar olan süreçte, 3 yapım ve tamir aşaması vardır.

Birinci aşama: 16’nci yüzyıldadır.

İkinci aşama: 1834 yılında Sultan II Mahmut dönemindedir.

Daha sonra belirsiz bir tarihte yangın olur ve cami, yangından sonra uzun süre bakımsız kalır.

1934 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihata duvarı yapılır, cami onarılır.

Üçüncü aşama ise, 2012 yılında başlayan restorasyon dönemidir.

Günümüzde camide; mihrap, duvarlar ve minare eski yapıdan kalmadır. Üst pencereler, renkli camlarla bezelidir. Duvarlar, belli bir yüksekliğe kadar Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Tavan ve tonozlar, renkli kalem işleriyle süslenmiştir.

İstiklal Caddesi Hüseyin Ağa Camii

Caminin avlusunda bulunan muhteşem şadırvan Mimar Sinan eseridir ve Kasımpaşa’daki Sinan Paşa Camiinden buraya getirilmiştir. Şadırvandaki fiskiye, Eyüp’teki Oluklu Bayır Tekkesinden getirilmiştir.

Caminin önünde, banisi Hüseyin Ağa ve Galatasaray Ağalarından Davut Ağa’nın kabirleri vardır.

Yaklaşık 2 yıl süren restorasyon sonrasında, cami 2014 yılında muhteşem bir törenle ibadete açılmıştır.

Son bir not: caminin bir özelliği daha var, ünlü şairimiz Nazım Hikmet: Ağa camiinde yalnızlığına dair bir şiir yazmıştır.

AR APARTMANI

Kitabesi yoktur. Muhtemelen 1906 yılında inşa edilmiştir.

Mimarları: Rum kökenli Yenidunia ve Kyrıakides Architectes’dir.

Yapı: “G RLF MICHELINI ENTREPRENEURS isimli İtalyan girişimciler için yapılmıştır.

Bu isim yani girişimcilerin isimleri yapının giriş kapısı üstünde yazılıdır.

Zemin kat, dükkan, üst katlar konut olarak düzenlenmiştir, toplam 5 katlıdır. Ahşap kesim işleri oldukça zariftir. Zemin katta antikacı dükkanı bulunmaktadır.

İstiklal Caddesi Alkazar Sineması

ALKAZAR SİNEMASI

İstanbul İstiklal Caddesinin hemen başındaki sinema en eski sinemalardan birisidir ve açılışı 1920 yılına kadar gitmektedir.1918-1920 yılları arasında yapılan sinema, Safvet ve Naci Beyler tarafından işletildi ve sinemanın ilk ismi “Electra Sineması” dır. Sonra ismi “Alkazar Sineması” olur.

1990’lı yıllarda sinema: salonu ve balkonu ayrılarak iki küçük sinema salonuna dönüştürülmüştür.

Ancak 2010 yıllında sinema kapanmak zorunda kalmıştır.

İstiklal Caddesi Saray Muhallebici Binası

SARAY MUHALLEBİCİ BİNASI

İstanbul İstiklal Caddesi 107 numaradadır.

1935 yılında Hüseyin Topbaş, Kasımpaşa’da bir muhallebici dükkanı açar. 1949 yılında ise Beyoğlu İstiklal Caddesinde bir muhallebici dükkanı daha açar.

Bina, zemin katında bulunan Muhallebici dükkanı nedeniyle, Beyoğlu’nda oldukça tanınan bir yerdir.

HACOPULO PASAJI-HAZZO PULO PASAJI

İstanbul İstiklal Caddesi 116 numaradadır.

İstiklal Caddesinde, 6 tane çarpraz tonozun altından girilen dar ve uzun bir geçit sonunda, geniş bir avlu bulunur. Bu avludan, Meşrutiyet Caddesine ulaşılır.

Bina: Sultan Abdülaziz döneminde, şehrin Ortodoks cemaatine mensup zenginlerinden birisi olan tüccar “Hacopulo” tarafından yaptırılmıştır ve pasaj 1871 tarihinde açılmıştır.

İlk yapıldığında üst katlarda evler, alt katlarda ise dükkanlar vardı.

Pasajın Avlusu:

Pasajın avlusu çok özeldir. Avlu, bir zamanlar taş ve çakıl döşelidir. Bu durum günümüzde, yerdeki kalıntılardan anlaşılıyor.

Avlunun ortasında bir “fener” vardır ve bu fener, pasajın ilk açılışından kalmadır.

Meşrutiyet caddesinden pasajın avlusuna girişte, sol yanda “Adam Musiki Mağazası” varmış. Bu mağazanın üst katında ise, konserler verilen bir salon bulunuyormuş.

Avlunun çevresindeki 2 ve 4 katlı binaların üst katları mesken ve diğer katlar ise, işyeri olarak kullanılmaktadır.

Avlunun çevresinde: terzi, düğmeci, şapkacı, iplikçi ve benzeri tuhafiye dükkanları bulunur.

Bu dükkanların en meşhuru Heral Usta’nın “Büyük Lüks Kundura Mağazası” dır. Burada o dönemde son moda iskarpinler satılıyormuş.

Yine dükkanlardan birisi, Madam Eitenne Touzet’e ait “Kadın İç Giyim” dükkanıymış.

Dükkanlardan “Çin ve Hind Pazarı” nın sahibi: Hacı Hasan Handi imiş.

Yine pasajın dükkanlarından birisinde Ahmet Mithat Efendi’ye ait matbaa bulunuyormuş. Namık Kemal’in “İbret” isimli gazetesi bu matbaada basılıyormuş. Bu yüzden, pasaj aynı zamanda “Jön Türkler” in buluşma yeriymiş.

Avludan sola dönüldüğünde: Panaia Rum Ortodoks Kilisesi bulunur.

Günümüzde 5 katlı pasaj, iki büyük yangın atlatmasına rağmen hala ayaktadır. Şimdi burada: takıcılar, kitapçılar, çantacılar, Hazzo Pulo restoran ve Şarap evi dahil 40 dükkan bulunmaktadır.

Binanın üst katları ise atölye olarak kullanılıyor.

Evet, son 25 yıl içinde pasajın ismi iki kere değişti. Önce “Danışman Geçidi” ve sonra “Han Geçidi” oldu.

İstiklal Caddesi Anadolu Pasajı

ANADOLU PASAJI

İstanbul İstiklal Caddesi 127 numaradadır.

Mabeynci Ragıp Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Pasajın her iki cephesinde, girişlerin üstlerindeki çıkmalar görülmeye değerdir.

İstiklal Caddesindeki cephede, birinci kat, diğer katlara oranla farklı yüksekliktedir.

Binanın arka cephesinde süsleme yoktur.

Pasaj tek kapılıdır. Girişte, ünlü mefruşat mağazası “Lazzaro Franco” vardı. Ayrıca yine pasaj içinde “Brasserie de Orient” isimli Niko Valavanis tarafından işletilen birahane bulunuyordu. Birahane, 1934 yılında el değiştirdi ve “Anadolu Birahanesi” ismini aldı.  Türk mutfağının ünlü isimlerinden “Hacı Salih” de, 1985 yılından bu yana pasajda faaliyettedir.

İstiklal Caddesi Elhamra Han

ELHAMRA HAN-ELHAMRA PASAJI-ELHAMRA SİNEMASI

İstanbul İstiklal Caddesi 130 numaradadır.

Binanın bulunduğu yerde: daha önce, 1827 yılında bir Fransız Tiyatrosu varmış. Tiyatronun ismi “Palais de Cristal” dir. Binaya: 1861 yılında bir “Balo Salonu” eklenmiştir. 1906 yılında tiyatronun faaliyeti durdurulur. 1920 yılında ise tiyatro binası yıkılır.

Daha sonra 1920 yılında Arapzade Sait Bey tarafından bu yapı yaptırılmıştır.

Mimarları Vedat Tek, Ekrem Hakkı ve Kiryakidis’dir.

İstiklal Caddesi Elhamra Sineması

Binanın yapımında: Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden izler görülebilir.

Özellikle cephe mimarisi tam bir sanat eseridir. Binanın ön cephesinde: bütün pencereler kemerlidir. İkinci katta, cumba niteliğinde balkonlar bulunur.

Yapının: zemin katında dükkanlar ve bir sinema salonu, üst katlarda ise ofis ve bürolar vardır.

Zemin kattaki sinemanın ismi “Elhamra Sineması” dır. Atatürk’ün burada iki kere film izlediği söyleniyor.

Giriş katı, 5 kemerlidir. Asma kattan sonra iki kat boyunca Osmanlı cumbaları vardır. Binanın en üst katında ise Yunan mabetlerinde kullanılan sütunların taşıdığı bir galeri kat bulunur. Pasajın üstü cam bir tavan ile aydınlatılır.

Binanın geniş koridoru: zamanla pasaj olarak anılmaya başlanmıştır. Çünkü: binanın içinde bulunan dükkanlara ve sinemaya giriş bu geniş koridordandır.

Pasajda: gelinlik, tuhafiye ve konfeksiyon mağazaları bulunmaktadır.

Bina: bir süre kapalı kaldıktan sonra, 1958 yılında “İstanbul Opereti” olarak tekrar faaliyete geçer ve 1970 yılına kadar faaliyetini sürdürür. Daha sonra tekrar sinema olur, ancak 1999 yılında yanarak tahrip olur.

1960’lı dönemlerde burada “İstanbul Tiyatrosu” vardır ve dönemin en ünlü kültür merkezlerinden birisidir.

İstiklal Caddesi Atlas Pasajı

ATLAS PASAJI

İstanbul İstiklal Caddesi 131 numaradadır.

Pasaj: 1870 yılındaki büyük Pera yangınının ardından, Sultan Abdülaziz zamanında yani 1877 yılında Katolik Ermeni Cemaatinden Agop Köçeyan’ın konağı olarak yaptırılmıştır.

Yapının alt katı: Köçeyan ailesi tarafından at ahırı olarak kullanılmış, üstteki 3 kat ise konut olarak kullanılmıştır.   

2’nci katta tavanda bulunan resimler: Ressam Hippolyte Barteaux’a aittir. Kendisinin Paris Louvre Müzesinde yapıtları vardır.

Agop Köçeyan 1882 yılında ölünce, konak Taksim Vosgeperan Ermeni Kilisesine hediye edilmiştir.

1948 yılında: Atlas Pasajında, 1860 kişi kapasiteli ve 35 localı Beyoğlu bölgesinin en büyük sinemalarından olan Atlas Sineması açılır. Yine aynı yıl Kulis Bar Restoran ve 1951 yılında ise Küçük Sahne Tiyatrosu açılır.

1970’lerde ise konak, bir dönem Banker Kastelli olarak ünlenen Cevher Özden tarafından satın alınmıştır.

Cevher Özden’in mali sorunları nedeniyle, bir süre sonra konağa Maliye Bakanlığı tarafından el konulmuştur ve Kültür Bakanlığına devredilmiştir.

1980’lerde restore edilen pasaj, alışveriş merkezi olarak kullanılmaktadır.

Pasajın ilk açıldığında at ahırı olarak kullanılan yere: sonrada 1948 yılında “Atlas Sineması” açılmıştır. Burada, uzun yıllar ünlü şarkıcılar tarafından konserler verilmiştir. Daha sonra bir ara bu sinema salonu kapanmış ve alt kat dükkanlara tahsis edilmiş, ancak daha sonra yeniden sinema salonuna çevrilmiştir.

Binanın 1’nci katında ise, daha sonraki yıllarda 1950 yılında bir tiyatro salonu kurulmuştur. Salonun ismi “Küçük Tiyatro” dur.

Binanın 2’nci katı ise, 2010 yılında İstanbul “Avrupa Kültür Başkenti” olunca, bu konuda kurulan Ajans, burada çalışmıştır.

İstiklal Caddesi Odakule İş Merkezi

ODAKULE İŞ MERKEZİ

Asmalı Mescit Mahallesinde İstiklal Caddesi 142 numaradadır.

1976 yılında yapılmıştır. Ancak yapılmadan önce burada İstanbul’un ilk alışveriş merkezi olan “Karlman Pasajı” bulunuyordu.

23 katlı yapının mimarı Kaya Tecimen ve Ali Taner’dir. 15 adet büro katı bulunmaktadır. Binanın yüksekliği 69 metredir.

Binanın zemin katı: İstiklal Caddesi ve Meşrutiyet caddelerini birbirine bağlayacak bir geçit şeklinde tasarlanmıştır. Alt katın diğer bölümler ise, sergilere ev sahipliği yapmaktadır.

İstiklal Caddesi Odakule İş Merkezi

Ayrıca, tiyatro ve konferans salonu ile restoran bulunmaktadır.

İstiklal caddesi üzerindeki giriş bahçesine, Salih Acar ve Atilla Onaran heykelleri konulmuştur.

Günümüzde bina: İstanbul Sanayi Odası ve Alman Kültür Merkezi tarafından kullanılmaktadır.

İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi

GALATASARAY LİSESİ

Kuloğlu Mahallesi İstiklal Caddesi 159 numaradadır.

Beyoğlu’nun tam ortasında, en güzel yerine kurulmuştur.

Lisenin bulunduğu bina, 1841 yılından beri “Galata Sarayı” olarak bilinir.

İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi

Gülbaba Hikayesi

Galata: 15’nci yüzyılda, Haliç ağzından Boğaziçi istikametine doğru, çok sık binaların ve dar sokakların bulunduğu, son derece işlek ve canlı bir ticaret merkezidir.

Galata surlarının dışında kalan kısımlar ise, boş araziden oluşuyordu.

Burada, bütün yamaçlar: bağ, bahçe, ağaçlıklı ve fundalıklı alanlar ve koruluklar vardı.

Bu koruluklarda: Sultan II Beyazıt tahta çıktığı yıllarda bir av partisi düzenler.

Rivayete göre: av dönüşü Beyoğlu sırtlarından Tophaneye giderken, bir kulübe görür.

İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi Kapısı

Sultan II Beyazıt, dinlenmek için bu kulübeye gider ve burada yaşayan, nadide güller yetiştiren ve “Gülbaba” olarak tanınan zatın sohbeti ve ikramından çok hoşlanır. Bir isteği olup olmadığını sorduğunda ise, Gülbaba, Padişaha hitaben Beyoğlu sırtlarını göstererek “Orada bir mektep yapılmasını istiyorum” der.

Böylece Galata Sarayı denen bina yapılmış ve gayet muntazam ve herkes tarafından beğenilen bir mektep kurulur. Daha doğrusu “Galata Sarayı Enderun Mekteb-i” oluşturulur.

Evet: Galata Sarayı Mektep-i: 1481 yılında Sultan II Beyazıt tarafından kurulur.

Takip eden süreçte, 1868 yılına kadar muhtelif değişiklikler olur.

Mektep: Sultan II Mahmut döneminde, Tophane yangınında yanar. Bunun üzerine, Sultan mimar Defterdar Hacı Yusuf Efendi’yi görevlendirerek mektebi yeniden yaptırır.

1838 yılına kadar “Tıbhane Mekteb-i” olarak faaliyet gösteren okul yeniden yanar.

Sultan Abdülmecid döneminde, 1839 yılında bu kere bina kagir olarak yeniden yaptırılır.

1868 yılında okul “Mekteb-i Sultani” yani “Galatasaray Lisesi” olarak açılır.

İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi Hamidiye Çeşmesi

GALATASARAY LİSESİ HAMİDİYE ÇEŞMESİ

İstiklal Caddesinde 159 numaradadır.

Çeşme yapısı, Galatasaray Lisesi avlusundadır, Sultan II Abdülhamit tarafından 1906 yılında yaptırılmıştır.

Çeşme, tek yüzlü dökme demirden meydan çeşmesi stilindedir.

İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı

MISIR APARTMANI

İstiklal Caddesinde 163 numaradadır. İstanbul şehrinin en büyük kiliselerinden olan St Antuan Katolik Kilisesiyle komşudur.

Burada ilk olarak: 1900’lü yılların başında yıkılan “Trocadero Tiyatrosu” vardı. Ancak bu tiyatro binası yıkılınca buraya, Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa tarafından 1905-1901 yılları arasında kışlık konak yaptırılmıştır.

İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı

Mimar Ermeni asıllı Hovsep Aznavuryan’dır.

Yapı: İstanbul’un ilk betonarme yapısı olarak önem kazanır.

Mimari stil: Art nouveau tarzıdır, Birinci Ulusal Mimarlık döneminin izlerini taşımaktadır.

İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı

İnşaat malzemelerinin büyük bölümü Fransa’dan getirilmiştir.

Konak, 1910 yılında tamamlanarak Paşa’ya teslim edilir, önceleri Abbas Halim Paşa’nın kızı Prenses Emine ve yeğeni Said Halim Paşa’nın oğlu Prens Halim oturmuştur.

Paşanın ölümünden sonra konak, varisleri tarafından katlara ayrılarak apartmana dönüştürülmüş ve 1940 yılında ünlü işadamı Hayri İpar’a satılmıştır. Hayri İpar: şeker kralı ve Atatürk’ün müteahhidi olarak anılır. Sultan Abdülhamid’in emir-i ahor’u Mehmet Faik Paşa’nın kızıyla evlidir.

Hayri İpar tarafından binaya iki kat eklenir ve ayrıca asansör yaptırılır. İpar ailesi oğulları Ali İpar binaya yerleşir ve daha sonra aile tarafından burada balolar ve eğlenceler düzenlenir. Oğul Ali İpar, 1949 yılında Amerika’dan gelmiştir. Ünlü bir Hollywood film yıldızı ile evlidir.

Bina ilk yapıldığında dükkanlar, zemin ve 6 kattır. 6’ncı kattaki çamaşırhane ve çevresi teras olarak tasarlanmasına rağmen, İparlar tarafından apartmanın terası kapatılmış, 7 ve 8’nci katlar ilave edilmiştir. Hatta 9’ncu katın ruhsatı bile alınmış ancak 9’ncu kat yapılamamıştır.

Ancak Hayri İpar, İstanbul’dan ayrılınca apartman bakımsız kalır ve büyük ölçüde boşaltılır.

Apartman yapısı, yapıldıktan sonra uzun yıllar birçok ünlü isme ev sahipliği yapmıştır.

Örneğin: Ünlü Türk Şairi Mehmet Akif Ersoy: görev gereği on yıl kaldığı Mısır’dan dönünce 1936 yılında bu apartmanda bir daireye yerleşmiş ve ölümüne kadar burada yaşamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Apartmanda moda ve dikimevleri vardı.

Günümüzde binada: restoran, tiyatro, galeri ve lokaller bulunmaktadır. Ayrıca “Galerist Sanat Galerisi” de buradadır.

İstiklal Caddesi Suriye Pasajı

SURİYE PASAJI

İstiklal Caddesinde 166 numaradadır. Rus Konsolosluğunun karşısındadır.

Yapı, 1901-1908 yılları arasında Suriye uyruklu Hasan Halbuni Paşa ve Mehmet Abud Paşa tarafından yaptırılmıştır. Pasajlı konut özelliğindedir. Abud Paşa: Dersaadet Ticaret Odası Başkanlığı, Harbiye Nezareti Mubayaa Komisyonu ve Şirketi Hayriye reisliklerinde bulunmuş ve 1981 yılına kadar Abud Paşa yalısında yaşamıştır. Hasan Halbuni Paşa ise, Şam eşrafındandır. Pasajın ilk kiracıları 15 Musevi olur ve 1960 yılına kadar hiçbir kiracıya zam yapılmaz.

Projesi Bassiladis’e aittir. Pasaj yapısı: birbirinden bağımsız 3 apartman şeklinde düzenlenmiştir. Zaman içinde bu binalar birbirine köprülerle bağlanmıştır.

Osmanlı devletinin ilk sineması olan “Cine Central” yani “Santral Sineması” 1911 yılında bu pasajda açılmıştır. Diğer sinemalara göre daha ucuz olan ve eski filmler gösterilen sinemanın ismi 1925 yılında Şafak Sineması ve 1928 yılında Cumhuriyet Sineması olur. Daha sonra Zafer Sineması olur ve kapanır.

Pasaj: alt katı çarşı, üst katları ise konut olarak tasarlanmıştır.

Ayrıca: elektrik ve havagazı, o dönemde Saraydan sonra ilk olarak buraya bağlanmıştır. Çift asansörlü sistem ilk kez bu binada uygulanmıştır.

Günümüzde Suriye, Mısır ve Türkiye uyruklu birçok hissedarın ortak mülkiyetinde olan Suriye Pasajı, 1995 yılında Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 1’nci derece tarihi eser olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

Günümüzde pasajda: ikinci el kıyafet, kostüm dükkanları, aksesuar mağazaları ve kürkçü dükkanları bulunmaktadır.

ŞARK PASAJI-AYNALI ŞARK PASAJI-PASSAGE ORİENTAL

İstiklal caddesinde 172 numaradadır.

Pasaj: İstiklal caddesi ve Asmalımescit Gönül Sokağı birbirine bağlamaktadır.

Bölgede, Panaia Pasajından sonra en eski pasajdır.

Binalar kompleksi: 1840 yılında yapılmıştır ve bölgenin en gözde apartmanlarından birisi olmuştur. Aslında beşer katlı 2 handan oluşur.

Yapının Asmalı Mescit sokağına bakan cephesinde 2 dükkan vardır.

Pasajın kapısı üstünde: “Şark Aynalı Çarşısı” ve Fransızca “Passage Oriental” yazılıdır.

Pasaj “T” şeklindedir.

Pasaj içinde: sağlı-sollu dükkanlar bulunur.

Bu dükkanlarda, tarihi süreç içinde, Avrupa yayınlarını ithal eden bazı önemli ticarethaneler bulunmuştur. Bir de Ermenice bir gazetenin (Marmara isimli) matbaası da buradadır.

1864 yılında burada ünlü “Lebon Pastanesi” vardı.

Mahallenin bu bölüm 5 Haziran 1870 tarihindeki yangından etkilenmemiştir.

1940 yılında Lebon Pastanesi caddenin karşı tarafına taşınınca buraya bir başka pastane “Markis Pastanesi” açıldı. Markiz Pastanesi, özellikle duvarlarındaki fayans panolarıyla ünlüdür.

Bu yüzden çoğu zaman “Markiz Pasajı” olarak da bilinir.

 1979 yılından sonra pasaj bir süre bakımsız kalır. 1992 yılında ise tamamen kapatılır. Yıkılı düşünülürken Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile bu yıkım önlenir. 2003 yılında pasaj dış kısmı korunarak içten tamamen büyük oranda değiştirilerek restore edilir. Ardından “Markiz Pasajı” ismiyle yeniden açılır. Zaten pasaja ilham kaynağı olan pastane de defalarca el değiştirir ancak eski parlak günleri yakalayamaz.

Evet, yakın zaman önce bina ve pasajda restorasyon çalışmaları başlatılmış olup halen sürmektedir.

İstiklal Caddesi Narmanlı Han

NARMANLI HAN

İstiklal Caddesi 180 numaradadır. İsveç konsolosluğunun tam karşısındadır.

Yapı, 1831 yılında Rus elçilik binası olarak inşa edilmiştir. Yani, 2.7 dönümlük arazisiyle birlikte binanın mülkiyeti Rus devletine aittir.

Ünlü İtalyan mimar G. Fossati tarafından yapılmıştır.

1914 yılında hanın Sofyalı Sokağa bakan ve yüksek duvarlarla çevrili yeri, Rus Hapishanesi olarak kullanılmıştır.

İstiklal Caddesi Narmanlı Han

Bugünkü Rus elçilik binası açılınca, han, Rus konsolosluk büroları ve Rus şirketlerine tahsis edilmiştir.

Yapı, 1933 yılında tamamen boşaltılmıştır ve ünlü İstanbullu tüccarlar Avni ve Sıtkı Narmanlı kardeşlerin mülkiyetine geçmiştir.

İstiklal Caddesi Narmanlı Han

Narmanlı kardeşler sanatseverdir ve hanın odalarını, sanatçı ve yayınevlerine uygun fiyatlarla kiralamışlar, yapının bir sanat ve kültür merkezine dönüşmesine yardımcı olmuşlardır.

Ünlü sanatçılar Bedri Rahmi, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Aliye Berger gibi kişiler burada yaşamıştır.

MERKEZ HAN

İstiklal Caddesinde 181 numaradadır.

Yapı 1800’lü yıllarda Ermeni Düzyan ailesi tarafından yaptırılmıştır.

1800’lü yılların sonunda ise, yapı “Clup de Spor Oriental” olarak kullanılmış ve dönemin diplomatlarını ağırlamıştır.

1883-1890 yılları arasında yapı, Yunanistan Konsolosluğu olarak kullanılmıştır.

1900’lü yıllarda “Singer Şirketi” merkezi olmuş ve 1960 yılında Vehbi Koç tarafından satın alınmıştır.

İstiklal Caddesi Ziraat Bankası Binası

T.C. ZİRAAT BANKASI BİNASI

İstiklal Caddesinde 183 numaradadır.

Burada daha önce “Mösyö Mulatier Pastanesi” varmış. Bu pastane, dönemin meşhur diğer pastaneleri olan “Markiz” ve “Lebon” ile yarışıyormuş. Ancak zamanla pastane yerini “Dekorasyon” isimli bir antikacı dükkanına bırakmıştır. Antikacı dükkanını Selahattin Refik Bey isimli dönemin antika eşyalarında uzman olan kişi açmıştır. Daha sonraki dönemde ise burada “Palamari Matbaası” bulunuyordu. Matbaada: sinema afişleri ve sinema biletleri satılıyordu.

Günümüzdeki yapı, Mimar Orhan Alnar tarafından, 1968 yılında yapılmıştır.

BAŞAK APARTMANI

İstiklal Caddesinde 203 numaradadır.

Yapının kitabesi yoktur, ne zaman yapıldığı ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, kayıtlarda 1932 yılında buradaki yapının “İzzet Bey Apartmanı” olarak kayıtlı olduğu görülür.

Giriş kapısının üst bölümünde, yoğun demir işçiliği görülmektedir. Her katta Fransız balkonlu pencereler göze çarpar.

Yapı: 2006 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

ŞAUP APARTMANI

İstiklal Caddesinde 209 numaradadır.

Kitabesi yoktur, yapım tarihi ve yaptıran bilinmemektedir.

Ancak bazı kayıtlarda, apartman “Appart Kopp” adıyla geçmektedir.

6 katlı binanın girişi, Postacılar sokakta, mermer kemerli bir kapıdandır.

Bina, 2005 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

ARTER

İstiklal Caddesinde 211 numaradadır.

Levanten bir aile tarafından yaptırılan burası “Meymaret Han” olarak tanınmaktadır.

19’ncu yüzyıl sonları ile 20’nci yüzyıl başlarında yapılmıştır.

Projesi Mimar Petraki Meymaridis tarafından çizilmiştir.

En önemli özelliği: her katın penceresinin birbirinden farklı tasarlanmış olmasıdır.

Han yapısı, bir harabeye döndükten sonra Ömer Koç tarafından satın alınmış ve restore edilmiştir. Toplam 4 katlık han yapısı günümüzde  “Sergi Alanı” olarak kullanılmaktadır.

Günümüzde “Arter” olarak kullanılan bina, İstanbul ilinin en güzel sergi salonlarından birisini barındırmaktadır.

HIDİVYAL PALAS

İstiklal caddesinde 231 numaradadır.

Bina 1841 yılında yapılmıştır.

7 katlı bina, göz kamaştırıcı mimarisiyle önem kazanmaktadır.

Zaman içinde yetimhane ve otel olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise bir Ermeni Vakfına aittir ve katlarda ofisler bulunmaktadır.

Yapıda ayrıca “1841 Tünel” isimli bir kafe-restoran bulunmaktadır.

Ayrıca, yapının içinde bir de “Sanat Galerisi” bulunmaktadır.

TARİHİ ARDA HAN

İstiklal Caddesinde 233 numaradadır.

Botter Apartmanına bitişiktir. Hemen arkasında “Tunca Apartmanı” vardır.

Apartman İtalyan Testa ailesine ait iken “Testa” olarak isimlendirilmiştir. Sonradan ise apartmanın ismi “Arda” ve “Tunca” olarak değiştirilmiştir.

Arda Apartmanının girişinde, günümüzde kafeterya vardır, üst katlar ise konut ve işyeri olarak kullanılmaktadır. Tunca Apartmanı ise sadece konut olarak kullanılıyor.

İstiklal Caddesi Botter Apartmanı

BOTTER APARTMANI

İstiklal Caddesi 235 numaradadır. Tünelden Galatasaray’a inerken, İsveç Konsolosluğunun yanındadır.

Yapı: 1900-1901 yılları arasında inşa edilmiştir. Bu yüzden, İstanbul şehrinde tarihi ve mimarı bilinen en eski yapı olarak önem kazanmaktadır.

Yapı: Hollanda uyruklu terzi (Haute Couturier), ünlü modacı ve aynı zamanda Sultan II Abdülhamit ve Sarayın resmi terzisi, Jean Botter tarafından İtalyan Mimar Raimondo D’Aronco’ya yaptırılmıştır. Ortaya çıkan apartman yapısı: art nouveau akınının Türkiye’deki ilk temsilcisidir.

İstiklal Caddesi Botter Apartmanı

Mimar D’Aronco: 1897-1909 yılları arasında Saray mimarı olarak görev yapmıştır.

Terzi Jean Botter ise, 1900’lü yılların başında mesleki çalışmalarını bir moda evinde sürdürmeye karar vermiş ve bu yapıyı gerek aile fertlerinin özel hayatlarını geçirebilecekleri bir konut ve gerekse atölyesi olarak yaptırmıştır. Evet, burası Türkiye’nin ilk moda evidir.

Apartmanın zemin katının caddeye bakan kısmında: Botter Modaevinin satış ve teşhir salonu bulunuyordu.

Yanının bodrum katı depo, zemin ve asma katları mağaza, birinci katı: atölye, kabul salonları ve depo olarak yapılmıştır. Diğer üç kat ise konut olarak tasarlanmıştır.

Burada Avrupai bir yaşamları olan Botter ailesi, genç oğullarının gezmek için gittiği Paris şehrinde hastalanarak ölmesi üzerine büyük acı yaşarlar ve buradaki binayı satarak Paris’e giderler.

Atölye bölümü, 1960’lı yılların başında bir banka şubesine dönüştürülmüştür.

Gelelim günümüze, Botter Apartmanı her ne kadar tescil edilerek koruma altına alınmış olsa da günümüzde kullanılmayacak derecede harabe durumdadır.

UNİON İŞ HANI

İstiklal Caddesi 237 numaradadır.

Yapının ilk olarak ne zaman yapıldığı ve mimarı bilinmemektedir.

Binanın yapımında: çini panolar, sütun başlıklı kemerler, geniş pencere kepenkleri ve taş kabartma Türk mimarlığı biçimleri yoğun kullanılmıştır.

En alt katta “Türk-Alman Kitapevi” ve “Kitabı Mukaddes” bulunmaktadır. Diğer katlardaki ofislerde ise turizm şirketi, misafirhane ve hukuk bürosu bulunur.

FOTO SÜREYYA

İstiklal Caddesinde 251 numaradadır.

2 katlı ve kagir yapı: 1928-1976 yılları arasında Foto Süreyya tarafından kullanılmıştır.

Stüdyoda: sanatçıların, sosyetenin ve güzellik yarışması adaylarının fotoğrafları çekilmiştir.

Süreyya Bükey: 1974 yılında vefat etmiştir. Foto Süreyya Stüdyosu, daha sonra lokanta olarak kullanılmıştır.

Beyoğlu gezilecek yerler.

İstanbul Tepebaşı

İstanbul Tepebaşı
 

İstanbul Tepebaşı, Osmanlı döneminde Petits Champs des Mort yani Küçük Mezarlık olarak isimlendiriliyordu. Günümüzdeki Meşrutiyet Caddesi ise, o dönemde Kabristan Sokağı olarak biliniyordu. Bugün: Refik Saydam caddesi ile İstiklal Caddesi arasında kalır. Bu arada kalan semt “Tepebaşı” dır.

İstanbul Tepebaşı
 

MEŞRUTİYET CADDESİ

Meşrutiyet caddesi, Tepebaşı semtindedir. Cadde: Galatasaray bölgesinden başlar ve Tünel’e kadar devam eder. Caddenin ismi eskiden Aziziye Caddesidir. Bu isim, Sultan Abdülaziz onuruna verilmiştir. Ancak 1908 yılında sonra caddenin ismi “Meşrutiyet Caddesi” olmuştur.

 

3D FUN ROOM

Hüseyinağa Mahallesinde, Meşrutiyet Caddesinde 6 numaradadır. Burada: 3 boyutlu görsellerle zenginleştirilmiş eğlence odaları bulunuyor. Bu odalarda, ziyaretçilere interaktif ve eğlenceli bir yolculuk sunuluyor.

İstanbul Tepebaşı
 

İNGİLTERE KONSOLOSLUK BİNASI

Meşrutiyet caddesi 24 numaradadır.

1800’lü yılların başında, buradaki arazi Fransızlar tarafından kullanılmaktadır. Ancak bir yangın sonrasında Fransızlar burayı terk ederler ve tünel yakınlarındaki Fransız Sarayına geçerler. Boş kalan arazi ise, Sultan III Selim tarafından, İngilizlere tahsis edilir.

Hatta Sultan III Selim tarafından maddi destek sağlanır ve dönemin İngiliz Büyükelçisi Lord Elgin tarafından, ilk İngiliz elçilik binası burada yapılır.

Bu arada hatırlatayım bu Lord Elgin denen kişi: Atina şehrinde Akropol’deki ünlü tapınağın bütün heykellerini ve firizlerini resimlerini çizmek ve sonra iade etmek için izin almış, ama daha sonra Atina Osmanlı dönemi Valisinden satın alarak daha doğrusu rüşvet vererek almış ve İngiltere’ye götürmüştür. Halen bu eserler Londra British Museum’da sergilenmekte, Yunanlılar ise eserlerin geri verilmesi için mücadele etmektedirler.

Evet devam edelim:

Bina önceleri İngiltere Büyükelçiliği olarak inşa edilmiş, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Büyükelçilik Ankara’ya taşınınca buradaki bina Başkonsolosluk olarak kullanılmaya başlamıştır.

Ancak bu arada, elçilik binası 1831 yılında, daha önce Fransızlar döneminde olduğu gibi çıkan bir yangın sonucu yanar ve elçilik geçici olarak başka yere taşınır.

1844 yılında araziye yeni bir elçilik binası yapılmasına karar verilir. Mimar olarak ise William James Smith görevlendirilir.

Elçilik binası, Anglo-İtalyan üslubundadır.

Binanın cephesi: Sir Charles Barr’in tasarımı ile neo-rönesans stilinde düzenlenmiştir.

Bahçe oldukça büyüktür ve çeşitli davetler için kullanılmaktadır.

3 katlıdır.

İç mekanda: uzun koridorlar, geniş mermer merdivenler, Korint sütun başlıkları bulunur.

Elçiliğin Balo Salonu: oldukça güzeldir. Salon İran halıları ve benzeri süslü şamdanlar ve gümüş eşyalar gibi değerli objelerle döşelidir.

Burada olukça görkemli avizeler bulunmaktadır. Bunların hikayesi anlatılmaktadır. Söylenenlere göre: Kraliçe Victoria tarafından bu avizeler Rusya Sarayı için yaptırılır. Avizeleri Rusya’ya götüren gemi İstanbul’da iken, Kırım Savaşı çıkar ve avizelerden 3 tanesi İngiliz Konsolosluğuna takılır. En görkemli avize ise, Sultan Abdülmecid’e hediye edilir. Bu avize, halen Dolmabahçe Sarayında takılıdır.

İstanbul Tepebaşı
 

TRT TEPEBAŞI STÜDYOSU

Refik Saydam Caddesindedir.

Evet, buranın oldukça yüklü bir geçmişi var.

Burası 1880 yılında halka açık bir seyir terası ve bahçe olarak “Tepebaşı Bahçesi” ismiyle açılmıştır.

Bahçenin yapımı sırasında, bahçe içindeki arazide bir tiyatro binası yapılması için Saraydan ferman verilmiştir.

Ödenek yetersizliği nedeniyle bina yapımı uzun süre aksadı. Ancak daha sonra yapılan tiyatro binasının hangi yıl yapıldığı belli değildir. Muhtemelen 1890 yılında yapılmış olmalıdır. Tiyatro binasının mimarı ise, Ermeni mimar Hovsep Aznavur’dur.

TİYATRO BİNASI

Tiyatro binası: 256 koltukludur, ayrıca 182 koltuklu locaları vardır. Tepebaşı Tiyatrosu: II Meşrutiyet ilanına kadar, sadece yabancı gurupların oyun sergiledikleri bir yerdi.

1920’li yılların sonunda Tepebaşı Dram Tiyatrosuna “Darülbedayi” geldi. 1928 yılında Almanya’dan getirilen teknik malzeme ile, tiyatro oldukça modern bir hale getirildi. İstanbul Belediyesinin kurduğu Şehir Operası, ilk olarak 1960 yılında burada sahne aldı.

Ancak bina teknik olarak hizmetlere cevap veremeyince, Şehir Tiyatroları, 1970 yılında eski Sümerbank pavyonundan tiyatro salonuna dönüştürülen Harbiye Tiyatrosuna taşındı.

Boşaltıldıktan sonra Tepebaşı tiyatrosu yıkılmak istendi, ancak tepkiler üzerine onarılıp müzeye dönüştürülmesine karar verildi. Ancak müze olmadan önce 17 Nisan 1970 günü çıkan bir yangın sonucu yandı ve tamamen yok oldu.

1984 yılında tüm bahçe ortadan kaldırıldı. Buraya: beton teraslı, katlı otopark ve sergi salonu yapıldı. 14 dönüm üzerine, 70 ton beton dökülerek yapılan otopark ve bina (binanın tiyatro yapılacağı söylenmesine rağmen)Büyükşehir Belediyesinin borcuna karşılık TRT’ye satılmıştır.

Günümüzde otopark ve bina: “TRT Tepebaşı Stüdyosu” olarak kullanılmaktadır. Binada cam giydirme cephe kullanılarak, cephe TRT logusunda yer alan mavi, kırmızı ve yeşil renklere boyanmıştır. Evet, günümüzde bu bina, çevresiyle hiçbir ilişki kuramama üzerine kurgulanmış gibi ortada görülmektedir.

İstanbul Tepebaşı
 

BODVİ BİNASI

TRT binasının bitişiğindedir.

Öncelikle Bodvi’den bahsetmekte yarar var. Fransız Joseph Budouy 1800’lü yıllarda iş bulmak için İstanbul’a gelir, inşaatlarda çalışır ve zamanla işini büyüterek patron olur. Osmanlı döneminde, İmparatorluk topraklarındaki gemi feneri yapımı için tek kişi olur ve sonuçta oldukça fazla zengin olur. Bu zenginlik eseri olarak Pera’ya bir konut yaptırır. Yaptırdığı bu konut: 2 kuleli, 5 katlı ve har katında ayrı mimari özellikler olan bir yapıdır.

Yapı, son olarak 1992 yılında restore ettirilir. 1993 yılında ise binaya “Tüsiad” taşınır. Halen bina Tüsiad Merkezi olarak hizmet vermektedir.

İstanbul Tepebaşı
 

AVRUPA PASAJI-AYNALI PASAJI

Meşrutiyet Caddesinde 8 numaradadır. Cadde ile Sahne Sokağını birbirine bağlayan kagir bir yapıdır. Aynalı Pasaj olarak da tanınır.

Üstü cam ve ferforjeden bir çatı ile örtülü olan geçidin, iki yanında dükkan sıralarının bulunduğu bir pasajdır. Toplam 22 dükkan vardır. Dükkanların her birinin bir mahzeni, üst katta da bir odası ve mutfağı vardır.

Önceleri, bu pasajın yerinde: Naum Tiyatrosundan İngiliz Sarayına kadar uzanan geniş alanın bulunduğu yerde müzikli bahçe “Jardin des Fleurs” vardır.

1870 yılındaki Büyük Beyoğlu yangınında, burası Naum tiyatrosuyla birlikte yandı.

Yangın sonrasında, burada bu pasaj mimar Pulgher tarafından tasarlandı ve yapıldı. Pasajın zemini mermerdi ve 22 dükkan bulunuyordu. Dükkanların pasaja bakan üst cephelerinde, değişik ve büyük heykeller bulunuyordu.

Üstte ise, tamamen camla örtülmüştü. İlk yapıldığında elektrik olmadığı için, pasajı aydınlatmak için kullanılan gaz lambalarının arkasında aynalar bulunduğundan, yapı “Aynalı Pasaj” olarak da isimlendirilmiştir.

Yapı 3 katlıdır. Çatıdaki camekandan aydınlatılır. Cephedeki nişlere yerleştirilmiş, pişmiş topraktan kadın heykelleri ilgi çeker. Bu heykellerin her biri bir mesleği temsil eder. Burası, Avrupa’da en çok heykel bulunan mekan olarak dikkat çeker.

Pasajın mülkiyeti, satılmak suretiyle 1929 yılında Hazineye devredildi. Ardından burası “Emlak Eytam Bankası” tarafından dükkan dükkan, hiç peşinatsız sekizer ay taksitle satıldı.

1990 yılında ayrıntılı bir restorasyon yapıldı.

İstanbul Tepebaşı
 

PALAZZO CORPİ

Yapı, İstiklal caddesinin paralelinde olan “Meşrutiyet Caddesi” nde 48 numaradadır.

“Corpi House” olarak da isimlendirilir.

Görkemli konak, 1873 yılında İstanbul Katolik cemaatinden Cenevizli gemi yapımcısı Ignazio Corpi tarafından, İtalyan mimar Giacomo Leoni’ye inşa ettirilmiştir. Yapının içindeki freskolar, İtalyan mimarların eseridir. Freskolarda genellikle Yunan ve Roma mitolojisi eserleri tercih edilmiştir.

Görkemli konağın inşa edildiği yer ise: şehrin en büyük mezarlığı olarak kullanılan Tepebaşı bölgesinde seçilmiştir.

Binanın inşası yaklaşık 9 yıl sürer. Binanın dış cephesinde, alt katın kilit taşları, aslan başları olarak yerleştirilmiştir. Döşeme ve cephe kaplamaları için Carrara’dan mermer, kapılar ve pencereler için Piemonte gül ağacı ithal edildi.

İstanbul Tepebaşı
 

ÜST KAT

Üst kat loca kemerlerinin kilit taşları ise ticaret tanrısı Merkür başlarıyla süslenmiştir. Merdiven korkulukları dökme demirden yapılmıştır. Bu korkuluklarda Corpi ailesinin aile ambleminden esinlenerek ejderha figürü işlenmiştir.

Yapının giriş holünde ve büyük salonunda, yüksek tavanlarındaki fresklerde ise, Apollon, Dionysos ve benzeri mitolojik tanrılar resmedilmiştir. Bu resimler ve işlemeler, İtalya’dan getirilen sanatçılar tarafından yapılmıştır.

Yapıda en çok ilgi gören resim ise, yemek salonunun duvar resmidir. Bu resimde doğal büyüklüğünde İsa ve havarilerinin “Son Akşam Yemeği” sahnesi resmedilmiştir.

Binanın 1882 yılında tamamlanmasından sonra Ignazio Corpi ölür. Yani, Corpi, bu binada hiç yaşayamamıştır. Tüm mirası yeğenleri: Caterina ve Bernardo’ya kalır.

Bu iki kardeş binada oturmayı tercih etmezler ve binayı Amerikan Hükümetine kiralarlar. Aynı tarihte, bu yapı, Amerika Birleşik Devletlerinin ilk ve dünya çapında ikinci temsilcilik binasıdır.

1907 yılında Amerikan Hükümeti, binayı satın alır.

1883-2003 yılları arasında ise Amerikan temsilcilik binası olarak: önce elçilik daha sonra Başkonsolosluk olarak kullanılmıştır.

İstanbul Tepebaşı
 

Çünkü, Amerikan Büyükelçiliği, 1937 yılında Ankara’ya taşınmıştır.

GİRİŞ KATI

Binanın girişindeki taş üzerinde, Amerika Birleşik Devletlerinin simgesi olan “Kartal” figürü oyulmuştur. Ancak Sarayda yaşanan ilginç bir olaydan mutlaka söz etmek gerekir. Sarayda görevli elçilerden birinin hanımı, 1930’lu yıllarda duvarlarda çizili mitolojik tasvirleri fazla müstehcen bulur ve üstlerini badana ile boyatarak kapatır. Bu olağanüstü güzel resimler daha sonraki dönemde, restorasyon sırasında tekrar ortaya çıkarılacaktır.

Elçilik binası, Ankara’ya taşınınca, burası başkonsolosluk olarak kullanılmaya başlandı. Ancak 2003 yılında Başkonsolosluk da İstinye’deki yeni binasına taşınınca, buradaki yapı bir süre boş kaldı. Bir süre sonra ise, Amerikan Senatosunun onayı ile, yapı bir Türk Şirketine 51 yıllığına kiralandı. Restore edildi.

Yapının ana salon katında günümüzde “Soho House” olarak işletiliyor. Tarihi bir atmosferde, yüksek nakışlı tavanlar var, ayrıca çok şık bir bar ve mobilyalar ilgi çekiyor. Son bir not, Soho House, sadece üyelerin girebildiği bir yerdir.

Yine yapının bahçesine inşa edilen Soho Otel’de de her isteyen kalamıyor. Özel bir kulüp olduğu için son derece sıkı kuralları vardır. En basiti içeride fotoğraf çekmek yasaktır.

İstanbul Tepebaşı
 

PERA PALAS BİNASI

Meşrutiyet Caddesi 52 numaradadır.

Yapı, Fransızlar tarafından, 19’ncu yüzyıl İstanbul mimarisine uygun olarak inşa edilmiştir.

Ancak inşa sebebi ilginçtir. Şöyle ki “1883 yılında dünyaca ünlü bir Fransız demiryolu şirketi “Orient Express” yani “Doğu Ekspresi” isimli bir lüks tren yolculuğu düzenler.

İstanbul Tepebaşı
 

Bu yolculuğa: aristokratlar, ünlüler ve milyonerler katılır. Bunların İstanbul yani son durakta konaklayacakları bir yer yoktur ve Pera Place yapılır.  

Art Nouveau tarzındaki yapıda: dekoratif süslemeler ön planda tutulmuştur. Yapının mimarı Alexander Vallaury’dur. İnşaata 1892 yılında başlanmış ve 1895 yılında tamamlanmıştır.

Yapıldıktan sonra birçok olaya tanıklık eden Pera Palas: günümüzde 1’nci Derece Tarihi Yapı olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

PERA PALAS OTELİ ÖZELLİKLERİ

Otelin özelliklerinin başında: eşsiz Haliç manzarasının bulunmasıdır.

Bina yanında, binanın dekorasyonunda kullanılan malzemeler de tarihi nitelik taşımaktadır.

İstanbul Tepebaşı
 

İç dekorasyonda kullanılan en önemli unsurlar: antik Roma döneminden bu yana kullanılan İtalya Carrara ocaklarından getirilen beyaz Carrara mermerleridir.

Ayrıca. İhtişamlı Murano avizeleri, tamamen el dokuması Uşak halıları ve orijinal yazar kasalar, büfe ve ilk oda anahtarı gibi antika eşyalar ve mobilyalar, ziyaretçileri 1900’lü yıllara götürür.

İstanbul Tepebaşı
 

Pera Place’nin bir diğer önemli özelliği de: üretilen elektrik ilk gittikleri Osmanlı Sarayları haricinde ikinci olarak buraya getirilmiştir. Ayrıca: yine burada İstanbul’da ilk ve Avrupa’da ise 2’nci asansör bulunmaktadır. (İlk asansör Eyfel kulesinde kullanılmıştır.) İlk akar sıcak su da burada kullanıldı.

Evet, burada döneminde birçok ünlü kalmıştır. Odaların kapısında o odada hangi ünlü kaldı ise adı yazar.

Özellikle Agatha Christie’nin ayrı bir yeri vardır. Kendisi, Orient Ekspres ile buraya geldikten sonra 10 gün ortadan kaybolur ve bu kayboluşun sırrı uzun süre çözülemez. Rivayetlere göre, Christie, otelde kendisini aldatan kocasının sevgilisinin ismiyle kalmıştır.

Otel günümüzde 115 oda ile otel olarak kullanılmaya devam ediliyor.

İstanbul Tepebaşı Pera Palas 101 Numaralı Oda

Pera Palas’da 101 numaralı oda-Atatürk Müzesi

Ama bence burada ağırlanan en büyük ünlü Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk özellikle cephelerden döndüğünde burada konaklarmış.

Atatürk: 1937 yılı sonrasında otelde, üst düzey misafirlerini ağırladı. Yine burada önemli kararlar aldı, ülkenin geleceğine dair çalışmalar yaptı.

Atatürk’ün doğumunun 100’ncu yılında yani 1981 yılında oteldeki 101 nolu oda, Atatürk’ün kişisel eşyalarının sergilendiği bir müzeye dönüştürüldü. Odada: özel eşyaları, kitapları, kendisine gönderilen armağanlar, dönemin gazeteleri ve dergileri sergileniyor. Oda dileyen herkes tarafından her gün saat: 10.00-11.00 ve 15.00-16.00 arasında ziyaret edilebiliyor.

Burayı ziyaret ederseniz, özellikle yerdeki halıyı iyi incelemenizi öneririm, çünkü bu halı ilgili çeşitli söylentiler var, rivayetlere göre, halı Atatürk’ün öleceği tarihi belirtiyormuş.

Gelelim günümüze:

Günümüzde Pera Palas Otelde, iyi donanımlı 115 oda ve süit bulunmaktadır. Bunlarda 19’ncu yüzyılın klasik özelikleri korunmaktadır.

İstanbul Tepebaşı
 

PERA MÜZESİ

Meşrutiyet Caddesi 65 numaradadır.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı: Tepebaşında bulunan “Bristol Oteli” mimar Sinan Genim tarafından tümüyle elden geçirterek çağdaş donanımlı bir müzeye dönüştürmüştür.

Bristol Otel: 1893 yılında Mimar Achille Manoussos tarafından yapılmıştır.

Müze Haziran 2005 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede Vakfa ait üç önemli koleksiyon sergilenmektedir.

Giriş katında: resepsiyon, satış mağazası ve Perakafe vardır.

1 ve 2’nci katlarda: Suna ve İnan Kıraç Vakfının üç özel koleksiyonu sergilenmektedir.

Ayrıca yine 2’nci katta. Sevgi ve Gönül Erdoğan Galerisi vardır.

İstanbul Tepebaşı
 

3, 4 ve 5’nci katlarda: oditoryum, fuaye bulunur.

Müzenin 1’nci katında, büyük bölümü: Anadolu Ağırlık Ölçüleri Koleksiyonu kaplar. Bunlar: eski çağlardan günümüze Anadolu’da kullanılan ağırlık ve ölçü birimlerinin, çeşitli malzeme ve tekniklerle üretilmiş tartı ve ölçü aygıtlarının örnekleridir.  Yine bu katın başka bir salonunda: Kütahya Çini ve Seramik Koleksiyonu sergileniyor.

Vakfın Oryantalist Resim Koleksiyonu tabloları ise, Osmanlı dünyasından etkilenmiş Avrupalı ressamların yapıtlarından oluşmaktadır. Bu koleksiyonda Osman Hamdi Bey’in yapıtları ve ünlü “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosu da sergilenmektedir.

İstanbul Tepebaşı
 

FRESKO PASAJI-PASSAGE PETİT-CHAMPS

Meşturiyet Caddesinde 67 numaradadır.

Günümüzde pasaj: Tepebaşı ile İstiklal Caddesini birbirine bağlar.

İstanbul Tepebaşı
 

Yapı: Pinto ailesi tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra ise, yapı Musevi cemaatinin önde gelen isimlerinden Banker Arslan Fresko tarafından satın alınmıştır. Bu yüzden daha sonraki süreçte pasaja bazı kaynaklarda sadece “Fresko Pasajı” ismi verildiği bilinir.

İstanbul Tepebaşı
 

İlk yapıldığında Tepebaşı semti “Petit Champs des Morts” yani “Küçük Mezarlık Alanları” olarak tanınırdı. Bu yüzden, pasaja bu isim verilmiştir.

Bina ilk yapıldığında konut ve pasaj bölümü ise eğlence merkezi olarak düzenlenmiştir.

Tepebaşı tarafında olan girişte, mermer bir levha üzerinde “Passage Pitit Champs des Morts” ibaresi görülür.

İstanbul Tepebaşı
 

20’nci yüzyıl başlarında burada genellikle birahane, restoran ve kafe tarzı yerler bulunuyordu. Binanın üst katları ise konut olarak kullanılmıştır.

Günümüzde ise pasaj işlevini yitirmiştir ve apartman vasfını kaybetmiştir. Yapı sadece tümüyle özel bir mimarlık şirketi tarafından kullanılmaktadır.

İstanbul Tepebaşı
 

BEYOĞLU BELEDİYESİ

Meşrutiyet caddesinde 121 numaradadır.

Mevcut Belediye binası, Sultan Abdülhamit döneminde Belediye Reisi Edouard Blackque Bey’in başkanlığı sırasında inşa edilmiştir. (1879-1883) Türkiye Cumhuriyetinin ilk belediye binasıdır.

Yapının mimarı ise İtalyan Barborini’dir.

Belediye binası, günümüzde Şişhane Meydanında, Yolcuzade İskender, Meşrutiyet ve İlk Belediye Caddelerinin birleşme noktasındadır. Bu bölge yani Meşrutiyet caddesinin başlangıcı “Daire” olarak anılmıştır. Bina 1960’lı yıllarda kaymakamlık olarak kullanılırken, sonra tekrar Belediye Şube Müdürlüğü yapılmış, 1984 yılında ise Beyoğlu Belediye Başkanlığı olmuştur.

Yapı: dik eğimli bir parseldedir ve bu yüzden Şişhane Meydanından merdivenlerle ulaşılabilen yüksek bir platform üzerine inşa edilmiştir.

Yapıda 2012 yılında başlayan restorasyon, koruma ve işlevlendirme çalışmaları 2015 yılında tamamlandı.

İstanbul Tepebaşı
 

FREDERİCİ PASAJI

Meşrutiyet Caddesinin Minare Sokak birleşimindedir. Minare sokak, Meşrutiyet caddesine nazaran daha yüksek olduğundan pasajın içinde kademe yapan 10 kadar basamak vardır.

Binanın ismi “Ünyon Fransez” dir.

Bu bir zamanların önemli bir klubüdür. Özellikle, o dönemde yani açık olduğunda mutfağının çok iyi olduğu söylenir. Klup, müdavimleri yanında, sıradan insanlara da uygun fiyatlı yemek servisi yapıyormuş.

Bina: Mimar Vallaury tarafından 1894 yılında yapılmıştır.

Binanın yapılış amacı: Madam Frederici ve Hyacinthe Frederici tarafından konut olarak kullanılmaktır.

Pasaj bu binanın zemin katındadır.

Bina üzerindeki madalyonda yapım tarihi olarak 1896 yılı yazılıdır.

Mimari stili Neoklasik üsluptur.

Pencereler ve apartman kapıları ve pasaj kapıları çok hantal ve ağırdır. Kapılarda değişik bir estetik göze çarpmaktadır. Güzellikten fazla koruma gereği düşünülerek yapılmış bir yapıyı andırmaktadır. Pasaj dahilinde apartmanların iç tavanları, 4 metreyi aşmaktadır.

 Bina: 1970’li yılların sonlarına kadar “Fransız Kültür Merkezi” olarak kullanılmıştır.

Ancak aynı yıllarda yangın geçirmiş ve sonra kaderine terk edilmiştir. Yıkılması düşünüldüğünden içindeki birçok değerli eleman sökülmüştür.

Günümüzde gerek bina ve gerekse pasaj tamamen terk edilmiş durumdadır.

 

PİNTO-FRESKO PASAJI (PETİTS- CHAMPS PASAJI)

Meşrutiyet Caddesindedir.

İstiklal Caddesi Deva geçidine girilince, karşıdaki kapı Meşrutiyet Caddesine çıkan Fresko Pasajına aittir.

Pasaj: iki hanın altındadır.

Binanın sahibi: Sultan II Abdülhamid dönemi Bahriye Nazırlarından birisinin bankeri olan Musevi M. Fresco’dur.

Pinto ailesi tarafından, binanın bulunduğu yerdeki ahşap konak satın alınmış, yıkılmış ve iki caddeyi birbirine bağlayan geçide sahip bu bina yaptırılmıştır.

Bina 4 katlıdır. Sonradan üst kat eklenmiştir.

Meşrutiyet Caddesi cephesi son derece özenli ve güzeldir.

Pasaja, önceleri semtin ismi verilmiştir. “Passage der Petits Champs”

Pasajın yapımında da özen gösterilmiştir.

Pasajın oldukça güzel tavan süslemeleri günümüze kadar gelmiştir.

Giriş kapısının yanında mermere işlenmiş “Kafe Zivopolion” yazısı görülür.

Pasajda 1970’li yıllara kadar dönemin ünlü bir pavyonu vardır. 1978 yılında çıkan yangında, binanın bazı katları yanarak harap olmuştur. 1995 yılında binayı “Total Aydınlatma” kiraladı ve han restore edildi.

Günümüzde hanın zemin katında iyi nitelikte bir bar ve lokanta vardır. Han içinde ise Total Aydınlatma ve bir mimarlık ofisi bulunmaktadır. Han Tepebaşı yönünde kullanılmaktadır. Deva çıkmazına açılan geçidi sadece çalışanlar tarafından kullanılmaktadır.

Han ile Oda kule arasındaki Ermeni Katolik Kilisesinin arkasındaki banka eski binası, Koç gurubu tarafından satın alınmış ve müze ve kafe olarak hizmete açılmak üzere hazırlanmaktadır.

Beyoğlu gezisi.

İstanbul Cihangir

cihangir.genel.2
İstanbul Cihangir

İstanbul Cihangir: İsmini Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlundan almıştır. 17’nci yüzyılda caminin yapılması ve camiyle birlikte yapılan tekkenin gelişmesiyle birlikte semt büyük bir canlılık kazanır. İmar faaliyetleri artar. Evliya Çelebi: İstanbul’un Tarihi isimli kitabında, semtle ilgili olarak şunları yazar “Cihangir tepesine kadar olan ev ve bak.

Tepeye 240 basamakla çıkılır. Kanuni, Cihangir adına bir cami ve çevresine dairevi bir mevkide aynı adla odalar yaptırdı.” Ancak  yerleşim birimleri arttıkça, semt yangınlarla yüz yüze gelir. 1719 Fındıklı, 1765 Cihangir-Sürre Emini Hasan Ağa’nın Tophanedeki konağından yayılan yangınlar: birkaç mahalleyi yok eder.

İstanbul Cihangir in merdivenli yokuş sokağı: 16 sokaktan oluşur. Toplam basamak sayısı ise 1990 tanedir. Bütün sokaklara, belli sayıda basamak çıkılarak ulaşılır. Semtin yangınları ve zorlu coğrafyası, bu bölgenin tulumbacılarını da meşhur yapmıştır. Caminin inşaatıyla birlikte, semt çeşmelere de kavuşmuştur. Günümüzde sadece 17 tanesi kalan çeşmelerin bir zamanlar toplamı 21 adettir.

cihangir.genel.1
İstanbul Cihangir

 

Gelelim günümüze

İstiklal Caddesine yakın olması nedeniyle, İstanbul’un gözde yaşam merkezlerindendir. Semt kendine simge olarak “kedi” seçmiştir. Çünkü burası tam bir kedi cumhuriyeti sayılabilir. Mimari olarak Rum mimarisi özellikleri taşıyan yapılar yoğundur. Günümüzde İstanbul’a gelen yabancıların çoğunluğu, bu semtte yaşarlar.

Özellikle: 1920 yılından sonra akın akın gelip Pera bölgesine biriken Beyaz Rus göçmenlerin bir bölümü, buraya yerleşti. Cumhuriyetin ilanından sonra da Cihangir inşa ve gelişmeye devam etti. Özellikle televizyonlarda aylarca izlenen “Yalan Dünya” dizisinin burada çekilmiş olması, buraya olan ilgiyi arttırdı.

Buranın önemini belirtmesi açısından son bir not: İngiliz Guardian gazetesi tarafından, “Dünyanın yaşanacak en iyi beş yeri” sıralamasında “dördüncü” olmayı başarmıştır. Barları, ekonomik büyümesi ve her adımda karşınıza çıkan sanatçılarıyla semt, farklı renkleri bir araya getirmeyi başarıyor.

kadiriler tekkesi.6
Cihangir Kadirhane

 

 

KADİRHANE-KADİRİLER TEKKESİ

İstanbul Cihangir’den Tophaneye inen yokuşlardan birinin üzerinde kurulmuş, semtin önemli bir yapı kompleksidir. Firuzağa camisinin hemen altındadır.

İstanbul’un günlük hayatının içine, 17’nci yüzyıl başlarında, Tosyalı Şeyh İsmail Rumi tarafından sokulmuştur. Yapı: Bizans döneminden kalma bir manastır kalıntısı üzerine 1630 yılında inşa edilmiştir. 1925 yılında, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar, çeşitli eklemelerle büyütülen ve önemli bir yere sahip olan yapıda, yakın zamana kadar gelenekler sürdürülmekteydi.

Ancak, 2 Nisan 1997 günü bir cami yanar. Kadiriler yokuşu üzerinde bulunan Hacı Piri Cami, Kadiriliğin İstanbul’daki merkezi olan Kadirhane Tekkesinin tevhidhanesidir. Hatta tekkelerin kapatılmasından sonra, burası bir süre ilkokul olmuş, sonrasında Hacı Piri Camii olarak faaliyet göstermiştir.

Zikir törenleri, cami yandığı için misafirhanenin üst katında yapılıyor. Misafirhane, tekkeyle aynı yaştadır.

Çeşme

Tekke binasının dışında bir de çeşme bulunuyor. Bu çeşme 1731 yılında Topçubaşı İsmail Ağa tarafından yaptırılmıştır. Sultan I. Mahmut’un annesi Saliha Sultan tarafından bu çeşmeye su getirilmiştir. Bu yüzden çeşme “Saliha Sultan Çeşmesi” olarak bilinir.

Tekkenin kurucusu olan Şeyh İsmail Rumi’nin türbesi de Kadirhane’nin içinde bulunuyor.

taksim sahnesi.1
Cihangir Taksim Sahnesi

 

TAKSİM SAHNESİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler caddesi girişindedir.

1914 yılında mimar Mongeri tarafından yapılmıştır. İlk sahibi Sarıcızade Ragıp Paşa’dır. Bina ilk olarak Majik Sineması adıyla Halil Kamil tarafından işletildi. Sessiz filmler gösteriliyordu. Binanın ismi 1944 yılında Türk Sineması, 1946 yılında Yeni Taksim Sineması ve 1964 yılında Venüs Sineması olarak değiştirildi. 1970 yılında İstanbul Kültür Sarayı yanarak kullanılmaz hale gelince, Venüs Sineması, Devlet Tiyatroları tarafından kiralandı ve tiyatro salonuna çevrildi.

1975 yılında yapı yine Venüs Sineması oldu. 1980 yılında Dostlar Tiyatrosu tarafından burada bir oyun sergilendi. 1983-2007 arasında yapı yine tiyatro sahnesi olarak kullanıldı.

Bu dönemde “Taksim Sahnesi” ismini aldı. 2007 tarihinde, binada kiracı olan İstanbul Devlet Tiyatrosu, kendisine ait olan donanımı sökerek binayı boşalttı. Çünkü binanın sahipleri binanın Mahkeme Kararı ile tahliye edilmesini istediler.

Binanın 2008 yılında yıkılması, 2010 yılına kadar yerine yapılacak alışveriş merkezinin tamamlanması planlandı. Yapılacak alışveriş merkezinde bir tiyatro sahnesi olacağı ve bunun Devlet Tiyatrolarına verileceği söyleniyor.

cihangir camii.000
Cihangir Camii

 

 

CİHANGİR CAMİ

İstanbul Cihangir Pürtelaş Mahallesi, Cihangir yokuşundaki bu cami, günümüzde yüksek apartmanlar arasında kaybolmuştur.

Ancak yine de önündeki banklardan: İstanbul’un güzel manzarasını izlemek mümkündür.

Cami: 1559 yılında; üvey kardeşi Mustafa’nın katledilmesine çok üzülen Şehzade Cihangir için, Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’un hakim bu tepesi üzerine ahşap çatılı olarak yaptırılmıştır. Caminin mimarı, Mimar Sinan’dır. Cami yanında inşa edilen tekke ve sıbyan mektebiyle caminin çevresinde bir mahalle oluşmaya başlamıştır.

27 Kasım 1553 tarihinde Şehzadenin cenazesi İstanbul’a varır ve Şehzade Mehmet Külliyesinin haziresindeki türbede, ağabeyinin yanına defnedilir.

Evet bu cami hakkındaki bilgiler sadece Evliya Çelebinin yazılarında bulunmaktadır. Evliya Çelebi: caminin “İskender-i Zülkarneyn Aleksandıra” isimli kilise yerine yapıldığını yazar. Göklere baş kesmiş yüksek bir dağın tepesinde, cihannüma bir cihangir camidir ki cihan süsüdür.

Deniz kenarındaki dik sokaktan baş yukarı ta Cihangir camine kadar yüz basamak taş merdivenle çıkılır. Nice yiğitler bahis ile dinlenmeden çıkamamıştır. Ta bu derece dik bir yokuştur.”

Cihannüma

Cihannüma: bulunduğu yer olarak çevresi açık ve bu yüzden her tarafa hakim, her tarafı görmeye elverişli anlamında kullanılmıştır. Yine Evliya Çelebinin belirttiğine göre: “cami dört köşe duvar üzerine, yine dört köşe ve balıksırtı kurşun örtülü kubbedir, zira o dağın tepesine ağır bina olması imkansızdır” der.

Yapı: mimari olarak Dolmabahçe ve Ortaköy’deki Balyan camilerine benzer. Mihrabındaki bulut resimleri ilgi çeker. Caminin iki minaresi vardır. Daha önce camiye bağlı bulunan tekke: Halveti Tarikatının Cihangir kolunu kuran Şeyh Hasan Burhaneddin Efendi tarafından kurulan tekkedir. Caminin sağ ve sol yanlarında, günümüze ulaşmayan tekke yapıları varmış, ayinleri de cami içinde yapılıyormuş.

Evet, Kanuni döneminde yapılan cami günümüze ulaşmamıştır. 1719 Fındıklı yangını, 1765 Cihangir 1771 Çivici limanı ve 1823 Tophane yangını, camiye ciddi hasarlar vermiştir. 1823 yılındaki yangından sonra, Sultan II. Mahmut’un sadrazamı Silahdar Ali Paşa tarafından cami onarılmıştır. Son olarak 1874 yılında çıkan yangından sonra, cami Sultan II. Abdülmecid tarafından yeniden yaptırılmıştır. Camiyi ikinci kez yapan mimar Sarkis Balyan’dır. Yani günümüzde görülen cami, mimar Sinan yapısı değildir.

Cami

Cami oldukça dik bir arazide inşa edilmiştir. Bu yüzden avlusu ve bahçesi ile kapladığı alan çok küçüktür.

Cami dikdörtgen planlıdır. Dikdörtgenin dar cepheleri denize ve içeri bakar. Kubbenin çapı 14 metredir. Kubbe dalgalı saçaklıdır. Bu tür uygulama, Osmanlı camilerinde görülmez. Asıl olarak bu tür kubbe uygulaması, Bizans döneminin sonlarında kullanılan bir uygulama türüdür. Kubbe klasik şekilde fil ayaklarına oturmaz. Aksine kubbeyi büyük kemerler taşır. Kubbenin yaptığı baskı, dışarıdan da görülen kuleler vasıtasıyla zemine taşınır. Bu ağırlık kuleleri, camiye uyumlu inşa edilmiştir. Dört kulenin de süslemeleri birbirinden farklıdır.

Son cemaat yerinin kubbeleri ayrıdır. Girişte kapalı alanda olan sağ ve sol son cemaat yeri üzerinde, birer küçük kubbe bulunur.

cihangir camisi.bulutlar figürü.1
Cihangir Camii

 

Caminin içinde duvarlarda çini yoktur. Süslemelerde zengin kalem işleri tercih edilmiştir. Mat pastel renklerle yapılan bu süslemeler içinde, mihrabın süslemeleri dikkat çeker. Mihrap üzerinde, yanlara toplanmış perde motifi çizilmiştir. Perdeler arası ise gökyüzünün tasvir edildiği düşünülen açık mavi bir görünüm boyanmıştır. Camiyi ziyaret ederseniz, bu tasviri mutlaka görmelisiniz. Burada daha çok bulutlar tasvir edilmiş izlenimi verilmektedir.

Caminin duvarları

Caminin duvarlarında: görülmedik şekilde yarım daire şeklinde hatta daha güzel bir tanımlama ile yelpaze şeklinde inşa edilmiş pencereler bulunur. Bu yüzden cami içine çok bol gün ışığı girer ve cami aydınlık bir mekana sahiptir.

Caminin kara tarafındaki köşelerde birer minaresi vardır. Her iki minarede birer şerefe bulunur. Caminin giriş kapısına göre sağdaki minarenin tadilat gördüğü, orİjinaliyle rengi tutturulmamış taşlardan belli olur. Batı tarafındaki minarenin girişi batıya, doğu tarafındaki minarenin girişi doğuya doğru dönüktür.

Minare kaideleri kare şeklindedir. Minarelerin külahları ise, bilinen tarzdaki minare kubbelerinden farklıdır. Günümüzde minarelerden birinin külahında bir eksiklik vardır. Ayrıca, minarelerin şerefelerinin kapıları Kabe’ye dönük olması gerekirken, bu şerefelerin kapıları da o istikamete dönük olsa da açıları farklıdır.

cihangir camii.dışında çeşme.1
Cihangir Camii

Caminin dışında, Tophane tarafındaki kapının hemen yanında bir çeşme vardır. Çeşmenin kitabesi yoktur. Ancak Sultan IV. Murat’ın saymanlarından Silahtar Bıyıklı Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Bu çeşmenin de bir musluğu yoktur ve kurudur.

Caminin ön ve arka tarafı, büyükçe bir istinat duvarıyla desteklenmiştir. Hazire sol yandadır. Caminin bahçesinin muhteşem bir manzarası vardır.

Cihangir Parkı

CİHANGİR PARKI

İstanbul Cihangir Güneşli Sokaktadır. Fındıklı yokuşunun hemen tepesindedir.

Park, yörede merdivenleri boyanan park olarak bilinip tanınıyor. 1938 yılımda Nuri Demirağ isimli bir işadamı, buradaki arazisini çocuk parkı yapılmak şartı ile Belediye’ye bağışlamıştır.

Park alanı 1983 yılında, yıkılarak altına çok katlı (6 katlı) otopark yapılmış ve sonra park alanı yenilenmiştir. Bu sırada park alanındaki ağaçlar kesilmiş, park alanı toprak dolgu olmuştur. Ayrıca: parkın ortasında havalandırma bacaları, merdiven çıkışları ve asansör boşlukları bulunmaktadır. Ayrıca, çevre sakinleri, buraya köpeklerini getiriyorlar, park alanında özel bir köpek alanı bulunuyor. (ismi Pati Park)

CİHANGİR SANAT GALERİSİ

İstanbul Cihangir Caddesinde İşparktadır. Beyoğlu Belediyesine ait galeri, park içindedir.

Cihangir Köşe çeşme

KÖŞE ÇEŞME

Çeşme, Cihangir camisine giden yolun köşesindedir. Susam sokağı köşesindedir. Ancak kitabesi yoktur, bu yüzden kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Tek bilinen, çeşmenin levhasına “Köşe Çeşmesi” yazılı olmasıdır. Çeşmenin ayna taşı oymalıdır. Ancak aynı taşı, yarısına kadar toprak altında kalmıştır. Çeşmenin üstü ise, betonla örtülmüştür.

Cihangir Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler caddesindedir. Beykent Üniversitesi, Beykent Eğitim Vakfı tarafından 1997 yılında kurulmuş bir vakıf üniversitesidir.

İSTANBUL DİMİTRİE CANTEMİR ROMEN KÜLTÜR MERKEZİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler Caddesindedir. Burada 2012 yılından bu yana: çocuklar ve yetişkinler için Romence dil kursları düzenleniyor.

firuz ağa camii.esas.0
Cihangir Firuz Ağa Camii

 

FİRUZ AĞA CAMİ

İstanbul Cihangir Firuzağa Ağa hamamı sokakta, Sıraselviler ve Defterdar yokuşunun birleştiği yerdedir.

Yapı: yeşil beyaz rengiyle dikkat çeker.

Sultan II. Beyazıt’ın Hazinedarbaşısı Firuz Ağa tarafından 1491 yılında yaptırılmıştır. Firuz Ağa, bir cami de Divanyolunda yaptırmıştır. Ancak hazinedarbaşı Firuz Ağanın vakfiyesinde tek camiden söz edilmektedir. Böylece, bu caminin ona ait olmadığı, bu caminin banisi olan Firuz Ağanın ise Galata Sarayı ağalarından olduğu tahmin edilmektedir.

Cami

Cami: 1823 yılındaki büyük Cihangir yangınında zarar görür ve Sultan II. Mahmut tarafından yine aynı yıl restore ettirilir ve günümüzde görülen cami ortaya çıkar. Bu cami “Tanzimat Üslubu” denilen mimari karakterdedir. İki taraftan merdivenle çıkılmaktadır.

Cami 380 metrekarelik alan üstündedir. İki katlıdır, üst katta cami, alt katta ise 6 tane dükkan vardır. Duvarlar kagir, çatı ahşap, minare tek şerefeli ve tuğladır. Çatısı kiremit kaplıdır. Caminin minber ve kürsüsü ahşaptır.

Cami ve asmaların altındaki çay bahçeleri, İstanbullular tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.

firuzağa kahvesi.1
Cihangir Firuz Ağa Kahvesi

 

FİRUZ AĞA KAHVESİ

Hemen caminin yanındadır. Aslında 1491 yılında inşa edilmiş Firuzağa camisinin avlusudur, bir de bu avluda musalla taşı bulunmaktadır. Ancak, dünyada musalla taşında çay kahve içilen tek camidir. Kahvesini bitiren boş fincanı musalla taşının üstüne koyar, kahve kalabalık olduğundan çoğu zaman çantalar, montlar o musalla taşının üstüne atılır.

Evet, burası eski köy kahvelerini andırır. Burada birçok ünlü sanatçı zaman geçirmektedir. Bölgenin popüler dinlenme yerlerinden biridir. Günün her saati doludur. Şehrin ortasında, en lüks semtlerinden birinde, köy kahvesi havası solumak ilgi çekiyor.

orhan kemal müzesi.0
Cihangir Orhan Kemal Müzesi

 

ORHAN KEMAL MÜZESİ

İstanbul Cihangir Kılıçali Paşa Mahallesinde Akarsu Caddesinde, İtalyan konsolosluğuna 500 metre uzaklıktadır.

Genelde olduğu üzere, müzenin bulunduğu ev, Orhan Kemale ait değildir. Ev, 1997 yılında yazarın ailesi tarafından satın alınmış binadır.

Müze, Orhan Kemal’in anısını yaşatmak için Orhan Kemal Kültür Sanat Merkezi tarafından 2000 yılında kurulmuştur. Müze, Orhan Kemal’in en küçük oğlu Işık Öğütçü öncülüğünde açılmıştır. Bu arada hatırlatmakta yarar var, Orhan Kemal’in asıl adı “Mehmet Raşit Öğütçü” dür.

Bina 3 katlıdır. Ayrıca alt katta “İkbal Kahvesi” adında bir kahve dükkanı ve içinde Orhan Kemal kitaplarının satıldığı bir kitaplık bulunur. Kitaplıktan Orhan Kemal kitapları ve anı fincanları satın alabilirsiniz.

Müzede bulunanlar

Müzede: Orhan Kemal’in çoğu Ara Güler tarafından çekilmiş fotoğrafları, bazı özel eşyaları, daktilosu, mektupları, gözlüğü, kitaplarının ilk baskıları, çalışma odasının modeli, öldüğünde yüzünden alınan mask sergilenmektedir. Ayrıca, müzede Atatürk’ün Orhan Kemale yazmış olduğu ıslak imzalı mektubu da görebilirsiniz. Yine müzede kitaplardan ayrılınca, bir köşede Nuriye Öğütçü’nün dikiş makinesi ve yine camlı vitrinde çay takımı, ütü, sahan, semaver, cezve, teşbih, tırnak makası, fırça, kol saati, masa saati, kol düğmeleri, evlilik cüzdanı, ağızlık, dolma kalem, kolonya şişesi, tarak, gravat, fötr şapka, terlik, tepsi yer almaktadır. Duvarda Turhan Selçuk’un Orhan Kemale “Şimdiye kadar neredeydiniz dostlarım” karikatürü asılıdır. Orhan Kemal Roman Ödülü, 1972 yılından bu yana, müze tarafından verilmektedir.

masumiyet müzesi.0
Cihangir Masumiyet Müzesi
masumiyet müzesi.1
Cihangir Masumiyet Müzesi

 

 

MASUMİYET MÜZESİ

Müze: Boğazkesen caddesinden çıkılıp, bir paralele geçildiğinde, İstanbul Cihangir Çukurcuma caddesinin aşağısındadır. Dünyanın bir kitaptan esinlenen ilk müzesidir.

Romanda: 1974-2000’lerin başları arasında geçen bir aşk hikayesi anlatılıyor. Biri zengin, diğeri orta halli iki aile üzerinden geçmişe dönüşler ve hatıralarla birlikte, 1950-2000 yılları arası İstanbul hayatı anlatılıyor. Müzede ise, romanda anlatılan kahramanların kullandığı, giydiği, işittiği, gördüğü, biriktirdiği, hayal ettiği şeyler dikkatle düzenlenmiş kutu ve vitrinlerde sergileniyor. Özellikle: müzenin koleksiyonu, kitabın kahramanı Kemal’in kendisine sevgilisi Fisun’u hatırlattığı için (biraz tuhaf bir şekilde) biriktirdiği eşyalardan oluşuyor.

Romanı okuyanlar müzenin çeşit çeşit anlamlarını daha iyi kavrayabilirler. Müzeyi gezenler de romanı okurken, fark edemedikleri pek çok şeyi göreceklerdir. Roman 2008 yılında yayınlandı, müze ise 2012 yılında açıldı. Yanınızda roman varsa, giriş ücreti alınmıyor. Yoksa giriş ücretlidir. Müzenin dükkanından yine romanda geçen karakterlerin kullandıkları objelerin benzerlerini satın alabilirsiniz.

çukurcuma. antikacı dükkanları.1
Cihangir Çukurcuma
çukurcuma.antikacı dükkanları.1
Cihangir Çukurcuma
çukurcuma.antikacı dükkanları.2
Cihangir Çukurcuma

 

ÇUKURCUMA

İstanbul Cihangir Firuz Ağa camisinin batı bölümündedir.

İsmini: Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra ilk Cuma namazını burada kılmasından almıştır. Fatih Sultan Mehmet, bir Cuma günü buradan geçerken, namaz vaktinin geldiği kendisine söylenince, bu cumayı da şu çukurda kılalım der. Ondan sonra bölgenin adı Çukurcuma olarak anılır.

Öte yandan, çevresindeki Beyoğlu, Galatasaray ve Taksim’e göre daha çukurda kalması nedeniyle de buraya Çukurcuma isminin verildiği söylenir.

Buranın semt olarak özelliği: İstanbul’un bilinen en iyi antikacılarının burada bulunmasıdır. Ağa hamam sokaktaki antikacı dükkanlarında: eski gemici lambaları, maşrapalar, emaye kaplar, kolonya şişeleri ve kahve fincanları gibi hediyelik objeler görebilirsiniz.

Eski avize arayanlar da burayı ziyaret etmelidir. Yine aynı sokakta, Yeşilçam kokulu meşhur Asri Turşucu vardır. Adile Naşit ve Münir Özkul’un “Neşeli Günler” filmindeki unutulmaz turşu kavgasının yapıldığı dükkan buradadır.

Dükkan 1938 yılından bu yana hizmet vermektedir. Altıpatlar Sokakta ise: mahallenin meşhur mezecisi bulunur. Boşnakça “Anne” sözcüğünden ismini alan mezeci, Nisan 2016 tarihinde açılmıştır. Mezecinin karşısındaki mekan “Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi” dir.

Burada: kışın ortasında açıkta kalıp parkta yaşamaya çalışan aileleri, evlerine yemek götüremeyen babaları ve kahvelerden, lokantalardan kovulan, aileleri utandığı için de dışlanan, mahallenin delilerine sahip çıkınca, ortaya çılgın bir fikir” geldi.

Bir tabureye ilişip çayınızı içerken gönüllü yardım projeleri hakkında bilgi alabilirsiniz.

The Guardian gazetesi, 2008 yılında gezi ekinde Çukurcuma’ya yer vermiş ve şöyle yazmıştır “İstanbul için genel kanı doğu-batı sentezi şeklindedir. Ancak Çukurcuma hem doğu, hem batı, hem eski, hem yeni, hem trendy hem demode …”

Cihangir Çukurcuma Camii

Çukurcuma Camii

Cami aynı zamanda “Molla Fenari Cami” olarak da bilinmektedir. Çukurcuma’da bir yol kavşağındadır.

Cami: Şeyhülislam Muhittin Mehmet Efendi tarafından, 1541-1547 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Ancak günümüzde görülen hali orijinal değildir. İlk halinden günümüze sadece birkaç sıra örme taş ve minarenin temelleri kalmıştır.

Cami, muhtemelen 1823 yılındaki Firuzağa yangını sırasında yanmış ve bu tarihten sonra yeniden yapılmıştır. 1968 yılında bu kere, Vakıflar Genel Müdürlüğü camiyi onarttırmıştır. Caminin bitişiğinde olan Sıbyan mektebi, günümüze ulaşmamıştır.

Caminin avlusu yoktur. Kubbesizdir ve çatısı ahşap bir çatı ile kapatılmıştır. Minber ve kürsüsü de ahşaptır. Minaresi tek şerefelidir.

Cihangir Antikacılar Çarşısı

ANTİKACILAR ÇARŞISI:

Burada Faik Paşa Yokuşu olarak bilinen Faik Paşa Caddesinde birçok antikacı bulunuyor. Gerek yurt içi ve gerekse yurt dışından toplanış binlerce antika obje buradaki dükkanlarda satılıyor.

Ömer Ağa Çeşmesi:

Caminin karşısında bir çeşme vardır. Çeşme 1720 yılı yapımıdır.

Cihangir Çukurcuma Hamamları
Cihangir Çukurcuma Hamamları

 

Çukurcuma Hamamları

Çukurcuma caddesi üstünde, karşılıklı iki hamam vardır. Bunlardan Boğazkesen tarafındaki “Çukurcuma Bostancıbaşı Hamamı” ve Çukurcuma camisinin karşısındakinin adı ise “Çukurcuma Sürahi Hamam” dır.

Her iki hamam da, Sultan I. Abdülhamit’in eşi ve Sultan II. Mahmut’un annesi Nakşidil Valide Sultan’ın Beyoğlu’nda vakfettiği su tesislerinin, 1831 yılında hizmete girmesinden sonra yapılmıştır.

Çukurcuma Sürahi Hamamı, bu hamamlardan meşhur olandır ve Çukurcuma Hamamı olarak da bilinmektedir. Ayrıca sürahi ismi, zamanla Süreyya’ya dönüştüğü için Çukurcuma Süreyya Hamamı olarak da bilinir.

faikpaşa yokuşu.1
Cihangir Faik Paşa Sokağı-Yokuşu

Faik Paşa Sokağı-Yokuşu

İstanbul Cihangir Çukurcuma semtinin simgesidir.

Sokağa ismi verilen Faik Paşa: aslında Francesco della Suda isimli bir İtalyan eczacıymış.  Yoksul bir İtalyan ailenin çocuğu olarak Yunanistan’da doğan Francesco Della Suda: yetim kalınca İstanbul’a yerleştirilir. Mekteb-i Tıbbiye’den 1844 yılında mezun olur ve İstanbul’un ilk eczanelerinden birini, Büyük Eczaneyi (Grand Pharmacie Della Suda) İstiklal caddesinde açar.

Zamanla Padişah Abdülaziz’in baş eczacılığına yükselir ve Paşa ünvanını alır. Bu sırada da yokuşun başındaki bir evde oturur.

Adını bu üst düzey sakinlerinden alan sokakta, bir zamanlar İstanbul’un varlıklı Rum, Ermeni ve Levanten aileleri yaşarmış. Çoğu Galata kulesini gören, Pazar günleri St. Antuan kilisesinin çan seslerinin yankılandığı o daireler bugün el değiştirip, semtte bir emlak meselesi haline gelmiştir.

Tarihi  doku olarak nitelendirilen dairelerin fiyatları, sokağın kartpostal görünümüyle toplandığında ortaya çok yüksek rakamlar çıkar. Eskiden burada sokağın bir tarafında zenginlerin evleri ve sokağın diğer tarafında ise zenginlerin evlerinde yaşayan hizmetkarların ve sıradan halkın evleri varmış.

Zenginlerin yaşadıkları evler: daha yüksek ve dış duvarlarında çeşitli heykellerle ve motiflerle süslenerek inşa edilirmiş. Diğer binalar ise, daha sade ve alçak katlı olarak yapılırmış. Televizyondaki “Paramparça” dizisinde Gülseren’in evi de, sokağın en taş binalarından birisindedir.

Cezayir Sokağı

Galatasaray Lisesinden başlayıp devam eden sokakta, bir çok alternatif lezzetlerin bulunduğu restoranlar vardır. Bu sokağa, Bostancıbaşı caddesinden merdivenlerle çıkılır. Zamanında bir Fransız sokağı olarak yaratılan burada: geriye sadece dükkan isimleri kalmış durumdadır.

Pointe Virgule, Blanche, Desir, La Fee gibi isimleri olan, kadife sedirli mekanlarda, yüksek sesli Türkçe canlı müzik ve nargile keyfi bulunuyor.

Sanatkarlar Parkı-Roma Parkı

Buradan: Topkapı Sarayı, Üsküdar, Haydarpaşa, Kız Kulesi ve Boğaz’ın eşsiz manzarasını izleyebilirsiniz. Ancak hava karardıktan sonra buraya gidilmesi önerilmiyor.

Bostancıbaşı Caddesi

Burada sarı cepheli, kepenkleri ve kapısının üzerinde “Zenovitch Apt” yazısı bulunan “House Hotel” bulunuyor. Bina: Karadağlı deniz tüccarı Milos Zenovitch tarafından 1883 yılında iki apartman olarak yaptırılmıştır. Zenovitcherin ailecek yaşadığı apartman, 2010 yılında aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Ağa hamamı

Turnabaşı caddesindedir. Fenerbahçe Deniz Fenerine gelir sağlamak için, 1454 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Hamam önceleri sadece hanedana hizmet edermiş. 1844 yılında Sultan Abdülmecit döneminde büyük bir onarım geçirmiştir.

Cumhuriyet sonrasında ise, hamamın yeni sahibi olan Ermeni kadın, hamamı ilk defa halka açmıştır. Ancak 1940 yılında yine el değiştiren hamam, günümüzde sadece turistlere hizmet vermektedir.

corinne otel.1
Cihangir Corinne Hotel

Corinne Otel

Faik Paşa caddesindedir. Bu görkemli bina, 1’nci Milli Mimari Dönemin önemli ismi Mimar Kemaleddin Bey tarafından yapılmıştır. 1911-1913 yılları arasında, Evkaf Nezaretinin siparişiyle, 3’ncü Vakıf Hanı olarak inşa edilmiştir. Neo-klasik Osmanlı stilinin en iyi örneklerinden birisidir.

Bir dönem Osman Yağmurdereli tarafından film platosu olarak da kullanılmıştır. 1990’larda meşhur olan “Yılan Hikayesi” dizisinde Memolinin evi, Av mevsimi filminde Cem Yılmaz’ın evi olarak kullanılmıştır. 3’ncü Vakıf Hanın otel macerası, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihaleye çıkarıldığı 2011 yılında başlar.

Bina: 2 yıl boyunca çağdaş, modern ve lüks bir anlayışla tepeden tırnağa restore edilir. İlk yapılışının tam 100 yıl ardından, butik otel olarak açılır. Adını, yan sokakta yaşadığı sırada Atatürk ile mektuplaşan, milli mücadeleyi desteklediği ortaya çıkınca İngiliz baskısıyla İstanbul’u terk etmek zorunda kalan İtalyan opera sanatçısı Madam Corinne’den almıştır.

SOFU BABA TÜRBESİ

Mebusan Yokuşundadadır. Sofu Baba’nın Fatih Sultan Mehmet’in askerlerinden biri olduğu söylenir. Fetih sırasında şehit olmuştur. Evet, Sofu baba hakkında bazı rivayetler bulunmaktadır.

Bunlarda, genellikle Sofu Baba’nın askerlere yardım ettiği söylenir. Türbe günümüzde kapalıdır, anahtarı bölge esnafındadır, esnaftan anahtarı alınarak türbe ziyaret edilebiliyor.

Beyoğlu gezi rehberi.