Ülkemizden, Kıbrıs adasının kuzeyinde, KKTC topraklarına giden insanlarımızın büyük bölümü tatil yapmanın yanında, burada bulunan otellerin Casinolar’ında oyun oynamaya gitmektedirler.
Aslında: KKTC topraklarında bulunan birçok lüks otelin hepsinde Casino bölümleri bulunmaktadır ve bunlara sadece Türk konuklar değil, aynı zamanda, Yeşil hat yani sınırdan rahatlıkla geçip buraya gelen Rumlar ve diğer bazı ülke vatandaşları da gelmektedirler.
Yani, adanın güney bölümünde bulunan Rumlar, sınır olarak kabul edilen Yeşil Hat boyundaki kapılardan rahatlıkla girebilmekte ve kuzeye yani KKTC topraklarına girmektedirler ama bunların giriş amacı, sadece otellerin Casinolarında kumar oynamaktır.
Ama söylediğim gibi, bu Casinolara ülkemizden de giden birçok ziyaretçi var. Hatta ve hatta: KKTC topraklarında bulunan birçok üniversitede okuyan öğrenciler ve adadaki askeri personel bile, bir zamanlar bu Casinoların daimi müşterisi iken, bir süre sonra önce askeri personel ve ardından öğrencilerin bu Casinolara girişi yasaklanmış, ancak elbette bu yasakların ne kadar uygulandığı veya kontrol edildiği meçhul.
Evet, otellerin Casinoları: yurt dışında birçok örnekleri bulunanlar gibi: ışıltılı bir ortam, güzel kızlar, görevliler, sürekli ücretsiz içki ikramı ve yine ücretsiz yemek ikramları ile tanınıyor.
(Son gittiğimde 2023 yılında Casinoların ikramlarının oldukça kısıtlı olduğunu gördüm, çünkü Kıbrıs’ı ziyaret edenlerin bir kısmı, sırf ikramlar yüzünden bu gazinolara gidiyorlardı ve az miktarda oyun oynayıp çıkıyorlardı, ancak ikramlar, özellikle içki ikramları oldukça azalmış, geneldeki tasarruf tedbirlerine gazinolar da uymuş, yemek ikramları bile oldukça kısıtlı olmuş. Yani, sonuç olarak ikramlar için burayı tercih edenlerin gitmelerini önermem.)
Tabii kumar aletleri ve özellikle bir zamanlar kollu ve jetonlu olarak tabir edilen ancak günümüzde ne kollu ne de jetonlu özellikleri kalmayan makineler vardır.
Para: girişte verilen karta veya doğrudan makineye yükleniyor, puan kredisi alınıyor ve istediğiniz oranlarda (en düşük önceki yıllarda 0.40 TL iken, bu yıl en düşük rakımın 4 TL olduğunu gördüm) oynanabiliyor.
Yani: küçük bir meblağ ile, zevk için oynayayım derseniz, eğer çok çok aşırı şansınız yoksa, paranız kısa sürede bitecektir.
Makinalar yanında: elbette canlı oyunlar da var. Sonuç olarak: Otellerin Casino bölümleri: ışıltılı ve hayallere hitap eden, ancak kazanma hayallerine hitap eden ve buraya giren binlerce kişiden sadece çok küçük bir bölümünün kazandığı, büyük bölümünün kaybettiği yerler olarak öne çıkıyor.
Casino girişindeki kurallar: önce kılık-kıyafet, ama bunu derken takım elbiseli istemiyorlar, sadece terlik ve atlet kabul etmiyorlar, ayrıca yaş zorunluluğu var, 25 yaş ve üstü olmak gerekiyor.
Kapıda: girmeden önce kısa bir kayıt ve kart çıkarttırma faslından sonra içeriye giriliyor. Ancak bir konuda bilgi vermek gerekirse, sadece içki içmek veya sadece yemek için içeriye girmeyi düşünenler varsa, bu konuda dikkatli olmalarını öneririm, çünkü Casinolar tamamen kameralarla dolu, bu tür kişiler tespit edildiğinde, belli bir ücret alınıp (120 TL. olduğunu duydum) kişi dışarıya çıkarılıyormuş.
Bir gerçek de şu ki “ben dışarı çıkarılan kişi görmedim” çünkü buraya gelen yemek yemek için gelse bile bir miktar para kaybetmeyi düşünerek oyun oynuyor, içki derseniz, ikram edilen içkilerin çok çok az olduğunu ve garsonların yanınıza pek sık uğramadıklarını unutmamak gerekir.
Ayrıca, yemek durumları da karışık, bazı otellerin yemek ikramları çok çeşitli iken bazı otellerin yemek çeşitleri çok az, sadece çorba ikram eden oteller var, ayrıca yemek yerlerinin açılma zamanlarının kısıtlı olduğunu unutmamak gerek, birçok otelin yemek yeri saat: 19.00-21.00 arasında açık, kapanıp saat: 01.00 de tekrar açılıyor.
Yani, burada önemli olan: sizin tercihiniz bir tercih “para kazandıran makineleri ama hizmet ve ikram az”, ikinci tercih “hizmet ve ikram çok, para kazandıran makineler az” evet buna göre otel seçmeniz gerek.
Evet: işte böyle şansını denemek adı altında buraya giden birçok kişinin kaybettiğini unutmayalım. Buradaki kişisel şans oranının çok düşük olduğunu unutmayalım. Yine de, denemek isteyenler için iyi şanslar dilemekten başka çere yok. Unutmayın kumar kazandırmaz, sadece hayal ettirir.
Bence uzak durun. Ama bu satırları okuyanların: Milli Piyango, haftanın 7 gününe yayılan At yarışları, sayısal loto, spor toto, süper loto, her gün 2 milyon kere oynanan iddia ve benzerleri nedir, nedendir dediklerini duyar gibiyim.
Mudanya denilince, Mudanya Mütarekesi hemen akla geliyor, ama Mudanya Marmara denizi kıyısında, güzel bir yöremiz.
ULAŞIM
Mudanya-Bursa arası uzaklık: 32 km. Bu mesafe: yaklaşık olarak 20-25 dakikada alınmaktadır. Mudanya’ya İstanbul’dan özel aracınız ile gelmek isterseniz: arabalı vapurdan yararlanabilirsiniz. Bayramoğlu-Darıca sapağında, otobandan ayrılın. Eskihisar’dan araba vapuruna binin ve Topçular iskelesine geçin.
Yalova üzerinden, Bursa yoluna çıkın. Bursa’nın girişinde, çevre yoluna girerek, çevre yolundan Mudanya ayrımına gelince çıkın. Geçit Köyünün içinden geçtikten sonra, tabelaları izleyerek Mudanya’ya ulaşabilirsiniz.
Bursa Mudanya
İstanbul’dan deniz yolu ile Mudanya’ya ulaşmak isterseniz: İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından işletilen, hızlı feribot ile, 1 saat 30 dakikada, Mudanya’ya 5 km. uzaklıktaki Güzelyalı’ya ve oradan da kolaylıkla Mudanya’ya ulaşabilirsiniz.
Bursa Mudanya
GENEL
KONUM
Gemlik körfezinin güney yüzünü kaplayan ve Bursa Ovasını denizden ayıran Mudanya Dağları, doğu-batı yönünde uzanıyor. Batıdan: Susurluk Çayı’nın denize döküldüğü yere kadar uzanan, en yüksek tepe 600 metre yüksekliğindeki Kartepeye kadar erişir. Belli başlı akarsuyu: Nilüfer çayıdır.
İKLİM
Mudanya’da yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı, Akdeniz iklimi hüküm sürüyor. Yükseltinin azlığı ve denizin etkisiyle, kışın ılıklığı ve yaz mevsiminin fazla sıcak olmayışı belirgin.
EKONOMİK DURUM
Zeytincilik, Mudanyalıların gelir kaynaklarının başında. Zeytincilik yapmayanlar da: üzüm, incir, ayçiçeği ve soğan yetiştiriyorlar.
Bursa Mudanya
TURİZM
Mudanya, el değmemiş bakir koylara sahip. Ama, bu koylara, yalnızca denizden ulaşılabiliyor.
Bunun dışında, Mudanya merkezde, ara sokaklarda, eski evlerin arasında yürüyüş yapın, kafeler var, buralarda oturup dinlenin. Mütareke evinin bulunduğu meydan da, restoranlar var. Özellikle asker kişiler için, burada oldukça güzel bir tesis var. Tesis Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığına ait, denizin hemen kıyısında.
Ayrıca, yine Mudanya’da deniz kıyısında, Mütareke evinin bulunduğu meydanda, oldukça güzel yerler var, burada yürüyüş yapabilirsiniz, deniz kıyısında yürüyüş yolları düzenlenmiş.
DENİZE GİRİLECEK YERLER
Mudanya’da doğal güzelliklere sahip ve denize girilebilecek yerler, eski Rum yerleşimleri olan: Siye (Kumyaka) ve Trilya (Zeytinbağ) dır.
BALIKÇILIK
Mudanya’nın geçim kaynaklarından biri de balıkçılık. Balıkçı tekneleri dışında, amatör balıkçılar da, sandallarıyla veya iskeleden, balık avlıyorlar. Merakınız varsa, iskeleden mutlaka balık tutmayı deneyin, oltanızı atın ve bekleyin.
Özellikle: orada bulunduğum dönemde, aldığım bir ipucu şöyle idi. İskeleden, vapur hareket ettiğinde, deniz dibindeki kumları karıştırıyor ve bu durumda, özellikle büyük balıklar, yemlenmek için iskele yakınlarına geliyorlar. Akşam saatlerinde, buradan çok büyük balık tutmak mümkün.
NE YENİR
Mudanya’da: çarşaf böreği, cevizli lokum ve balık yemelisiniz.
TARİHİ
Mudanya, MÖ.700 yıllarında, İyonlu kolonistlerden Kolofonlular tarafından kurulmuştur. İlk adı: Myrlea’dır. Sonraki dönemlerde: sürekli olarak, işgale uğradığı; arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır.
Makedon hükümdarı 5’nci Filip (Phliposs) tarafından, istila edilen, Myrlea yıkılmış ve yerine, Apameıa adı ile, yeni bir şehir inşa edilmiştir. Apemia; deniz yolu ile gelecek tehlikelerin bertaraf edilmesi için yaptırılan bir hisarla çevriliydi.
Zeytinbağı (Trilye) ve Kumkaya (Siği)’da, halen bu hisarın kalıntılarını görmek mümkün. Apemia’nın işgalinin ardından, kent tekrar imar edilerek, Montanıa adını alır. Şimdiki adı olan Mudanya’nın, buradan geldiği düşünülüyor.
Mudanya: 1321 yılında, Orhan Bey tarafından fethedilerek, Osmanlı topraklarına katılır.
Evet, yakın geçmiş tarihi ele alırsak, şunlar ortaya çıkıyor. Mudanya Kasabası, Mondros Mütarekesinden sonra, önce İngiliz istilasına uğrar. Fakat, bu işgal bir gün bile sürmez. Vatan toprağına aşık, Jandarma Onbaşısı Şükrü Çavuş, kimseden emir almadan, yalnız başına mavzerini kaparak, İngiliz Deniz Piyade askerlerinin çıkartma yaptığı iskeleye gider ve silahını ateşler.
25 Haziran 1920 günü akşamı, İngiliz ordusundan 1 binbaşı ile, 1 eri öldürdükten sonra İngilizler tarafından şehit edilir. Fakat, 11 gün sonra, 6 Temmuz 1920 tarihinde, İngilizler yerlerini Yunanlılara bırakırlar. Kent, düşman işgali altında, iki yıldan uzun bir süre kalır.
11 Eylül 1922 tarihinde, Bursa’nın kurtuluşundan sonra, Mudanya’da top seslerini duyan Türk ordusu birlikleri, Mudanya istikametine yönelir. Bunun üzerine, 11 Eylül akşamı, Fransız süvarileri, bizim birliklere, “Mudanya’nın tarafsız bölge” olduğunu bildirirler.
Bunun üzerine: Türk ordusunun bir bölümü, Mudanya’ya gönderilir. Mudanya’da, düşman kuvvetleriyle bir çatışma olur. 12 Eylül 1922 günü, saat: 16.00 sıralarında, düşmanın teslim olması ile çatışmalar sona erer. Düşmanın büyük bölüm personeli, silahları ile birlikte teslim alınır. Bir kısmı ise, savaş gemisiyle kaçmayı başarır. Günümüzde: her yıl 12 Eylül günü, Mudanya’nın bu kurtuluş günü, büyük coşku ile kutlanmaktadır.
GEZİLECEK YERLER
Bursa Mudanya Mütareke Evi
MUDANYA MÜTAREKE EVİ
Kordonboyunun sonunda bulunuyor. Yalının: 19’ncu yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülüyor. İlk sahibi: Rus asıllı tüccar Aleksandr Ganyanov’dur. Art Noueo üsluplu bir yalı olarak yaptırılmıştır.
Daha sonra, Mudanyalı işadamı Hayri İpar, binayı satın alarak tamir ettirir.
Bu tarihi yalı, 3-11 Ekim 1922 tarihlerinde, Kurtuluş Savaşını zaferle bitiren tarihi antlaşmaya katılan tarafların, hararetli görüşmeler yaptıkları yerdir.
11 Ekim 1922 tarihinde TBMM Hükümeti ile İhtilaf devletleri arasında Türk-Yunan savaşına son veren ateşkes anlaşması, bu binada imzalanmıştır. Bir hafta süren ateşkes görüşmelerinde, TBMM Hükümetini İsmet Paşa, İngiltere’yi General Harrington, Fransa’yı General Charpy ile İtalya’yı General Monbelli temsil etmiştir.
Ateşkes anlaşmasının imzalandığı Mudanya Mütarekesi, TBMM Hükümetinin işgalci güçlere karşı siyasi anlamda kazandığı bir zaferdir. Yapı günümüzdeki ismini ve işlevini bu nedenle almıştır.
Bodrum ve çatı katının dışında, iki katlı olan ahşap evin birinci katında Mütarekenin imzalandığı salon ve İsmet Paşa’nın çalışma odası, üst katta İsmet Paşa ve yaverlerinin yatak odaları yer almaktadır.
Yalnız Temmuz 2022 tarihinde Mudanya’yı ziyaret ettiğimde, Mütareke evi kapalıydı, restorasyon vardı. Mütareke evinin hemen karşısında, görüşmeleri yürüten İsmet İnönü heykeli bulunuyor.
Bursa Mudanya Giritli Mahallesi
GİRİTLİ MAHALLESİ
Eski ahşap evler bulunmaktadır. Piçiretu adlı bir İtalyan mühendis tarafından planlanmıştır. Mahallede, evler o kadar iyi yapılmıştır ki, nereden bakarsanız bakın, denizi görmeniz mümkün. Eski Cami’nin doğusunda Türkler, batısında ise Rumlar otururmuş.
Mütarekeden sonra, Rumlar Yunanistan’a gidince, Girit’ten gelen Türkler buraya yerleştirilmişler.
Aslında, Mudanya’nın yerlisi yok denecek kadar az. Mütarekenin imzalandığı 1922 yılına kadar, burada 45 hane Türk varmış. O nedenle, bugün Mudanya’da, Mudanya’nın yerlisinden çok, Girit göçmeni, Bursa ve başka şehirlerden gelip yerleşenler çoğunlukta.
Bursa Mudanya Tahir Paşa Konağı
TAHİR PAŞA KONAĞI
Osmanlı mimarisi eserlerinden olup, Şükrüçavuş Mahallesindedir. Kültür bakanlığı tarafından restore edilmiştir. Halen, alt katında: İlçe Halk Kütüphanesi hizmet vermektedir. Mudanya’da, Osmanlı döneminden kalma pek çok cami ve sivil mimarlık örneklerini görmek mümkün. Tahir Paşa Konağı, burada bulunan 196 tarihli yapılardan biri.
18’nci yüzyıl konaklarının en güzel örneği olan: iki katlı konak, planı çok değişiklik geçirdiği için, orijinal halini kaybetmiş. 1985 yılında, restore edilmiş, vitrayları, bitki ve geometrik tavan süslemeleri, kalem işleri, ender örnekler arasında. İlginizi çekerse, gidip görebilirsiniz.
Bursa Mudanya Eski İstasyon Binası
ESKİ İSTASYON BİNASI
Mudanya’nın hemen girişinde. Ancak, günümüzde otel olarak kullanılıyor. 1948 yılında: Bursa ile kara yolu bağlantısı sağlanınca, demir yolu kapanmış. Bunun üzerine: Fransızların yaptığı, iki katlı, tipik istasyon binası, bir süre Tekel satış deposu ve ardından da Gümrük deposu olarak kullanılmış. Sarı badanalı, eski istasyon binası artık “Montanya Oteli.”
HASANBEY CAMİİ
1652 yılında yapılmıştır. Hasanbey Mahallesindedir. Tavanı, minberi, pencere kenarları ile son cemaat yerindeki ağaç oymaları ile süslemeler, Osmanlı devri süslemeleri hakkında bilgi vermektedir. Cami yanında yaptıranların türbesi bulunuyor.
Eski bir yerleşim yeri, sokakları dar ve dolambaçlı, bağ-bahçelik bir şehirdir. Aynı zamanda, ülkemizin en küçük yüzölçümüne sahip şehri. Özellikle, sınırdaki arazisinin büyük kısmı mayınlarla kaplı.
Son çalışmalarla, bu mayınlar temizlendiğinde, bölgede organik tarım, büyük artış gösterebilecektir. Ayrıca, yöre, yine ülkemizde en çok motosiklet kullanılan bir yer olarak öne çıkıyor. Her yan, motosiklet.
Kilis
ULAŞIM
Kilis’te hava yolu ulaşımı yok. Kara yolu ulaşımı var. Kilis-Gaziantep arasındaki uzaklık: 59 km. Kilis-Kahramanmaraş arasındaki uzaklık: 155 km. Kilis-Adana arasındaki uzaklık: 265 km. Kilis-Hatay arasındaki uzaklık: 151 km. Kilis-İslahiye arasındaki uzaklık: 70 km.
TARİH
Yörenin tarihi incelendiğinde, MÖ. 1700 yıllarında, Hitit imparatorluğunun önemli kentlerinden birinin, burada kurulu olduğu anlaşılıyor. İl topraklarının kuzeydoğusunda bulunan “Yesemek” yöresi; Hititlerin heykel atölyelerinin bulunduğu bir yer olarak önem kazanıyor.
Takip eden tarihi süreçte ise, yöre: Asur, Med ve Persler tarafından işgal edilmiştir.
MS. 636 yılına gelindiğinde ise, Roma ve ardından Bizans egemenliği görülüyor.
Bölgede: 1071 Malazgirt Savaşından sonra, Selçuklu imparatorluğuna bağlı Türkmenler yerleşmişlerdir.
Yöre: 1516 yılındaki Mercidabık Savaşından sonra, Osmanlı egemenliğine girmiştir. Mercidabık savaşı: Yavuz Sultan Selim ile, Memlük sultanı Kansu Gavri arasında, 1516 yılında: Kilis yöresinde, Telhabeş ovasında yapılmıştır.
Günümüzde: Yavuzlu Beldesindedir. Mercidabık savaşı: Suriye, Lübnan ve Filistin bölgelerinin, Osmanlı hakimiyetine girmesini ve Anadolu Türk Birliğinin tamamlanmasını sağlaması açısından çok önemlidir.
1818 yılındaki büyük kuraklık, 1820 yılındaki deprem ve 1820 yılındaki veba salgını, bölgenin tarihi sürecinde öne çıkan olaylardır.
6 Aralık 1918 tarihinde, Kilis, İngilizler tarafından ve 22 Ekim 1919 tarihinde ise, Fransızlar tarafından işgal edilir. 20 aylık bir çatışma sonucunda ise, Fransızlar bölgeden çekilmek zorunda kalırlar ve 7 Aralık 1921 tarihinde, Kilis işgalden kurtarılır.
Kilis isminin kaynağı: bölgeden, Asuri tabletlerinde “Ki-li-zi” olarak söz edilmektedir. Böylece, Asurlular döneminden itibaren, yörede yerleşim bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak, bugünkü yerinden 12 km. kadar daha batıda bir yerleşim söz konusu idi.
Burada kurulan yerleşime, İskender döneminde kurulduğunda “Chrrhus” ismi verilmiş ve bu isim, kelime değişeme uğrayarak, günümüze “Kiris” olarak ulaşmıştır. Kelime anlamı: efendi.
Kilis; 1995 yılında il statüsüne kavuşmuştur. Ancak, bu şehrimizi ziyaret ettiğinizde, elbette il olmasını belki yadırgayanlar olacaktır. Ancak: 1995 seçimleri öncesinde, Başbakan tarafından il olma sözü verilen bu şirin yöremiz, seçimlerde gereğini yerine getirince, il yapılmıştır.
Hatta, o kadar ilginç bir şekilde yapılmıştır ki, Bakanlar Kurulu kararı ile il yapılmış, TBMM onayı alınmamış ve daha sonra il yapma kararı, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararları, geriye dönük çalıştırılmadığından, il olma işlevi yürürlükten kalkmamıştır.
Kilis
GENEL
Kilis, Güneydoğu Anadolu bölgesindedir. Yörenin denizden yüksekliği, ortalama olarak: 700 metre civarındadır. Büyük yükselti farkları görülmemektedir.
İl topraklarının güneyi, Suriye sınırına dayanmaktadır. Sınıra uzaklık, yaklaşık 5 km. dir. Sınırda: Öncüpınar gümrük kapısı bulunuyor. Öncüpınar sınır kapısından: birçok yerli ve yabancı, giriş-çıkış yapmaktadırlar.
Yörenin ekonomik etkinlikleri düşünüldüğünde, tarım sektöründe, Antep fıstığı üretiminin öne çıktığı görülür. Sanayi ise, genellikle tarım ürünlerine yöneliktir. Özellikle: il sanayi yatırımlarında, üzüm ve zeytinin girdi olarak kullanıldığı faaliyetler etkindir. Kilis yöresinde, günümüzde 15.000 hektar alanda, üzüm üretiliyor.
Üzüm: yaş ve kuru olarak tüketildiği gibi, pekmez ve şire olarak da değerlendiriliyor. Özellikle: yörede üretilen lacivert-siyah renkli, iri taneli ve kalın kabuklu “horozkarası” cinsi üzüm sofralık, sarı-açık yeşil renkli ve “Rumi” ismiyle bilinen üzüm ise, pekmezlik ve şirelik, şaraplık olarak kullanılmaktadır.
İklim: yörede, Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgesi iklimleri kesişir. Bunun sonucu olarak: yazları sıcak ve kuru, kışları ise, serin ve nemli geçer. Yani, muhteşem güzel bir iklimi var.
Kilis 7 Aralık Üniversitesi
KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ
Üniversite, 2007 yılında kurulmuştur. Üniversite bünyesinde: Fen-Edebiyat Fakültesi, İktisadi-İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Meslek Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ile, Sosyal ve Fen Bilimleri Enstitüleri bulunmaktadır.
Yerleşim ise, şehir merkezindeki 2 kampüste toplanmıştır. Bunlar: Merkez ve Karataş Kampüsüdür. Bu kampüslerde eğitim gören öğrenci sayısı: yaklaşık 4 bin civarındadır.
NE YENİR
Kilis yöresinde, büyük bir yemek kültürü var. Bu yemek kültüründe öne çıkan yöresel lezzetler ise, şunlardır: silkme, kölük aşı, karma katma, teşrübe, meğlube, elanazik.
Özellikle: elanazik kebabını öneririm. Katmer tatlısı: sadece bahar aylarında yapılıyor, rast gelirseniz mutlaka tadın.
Ama bu yörenin en ünlü yemeği, hatta Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilen tatlısı “Cennet Çamuru” dur. Kilis’e özgü bu tatlı yılın her mevsiminde tüketiliyor. Yapımı zor, tatlıda: kırma künefe, bol fıstık, şeker, pudra şekeri ve tarçın kullanılıyor. Bu meşhur tatlıyı mutlaka tadın.
NE SATIN ALINIR
Kilis yöresinden, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik: katı veya sıvı pekmez satın alabilirsiniz. Çünkü, pekmez, burada muhteşem bir güzellikte hazırlanıyor. Ama, illaki değişik bir şey satın almak derseniz, Kilis yöresinde “yorgan” çok meşhur, düşünebilirsiniz.
Kilis Yorgancılık
Yorgancılık
Kilis’te yorgancılık başlı başına bir sanattır. Çeşitli renk ve desenlerden yapılan yorganlar, saten kumaş üzerine iğne ile işlenir. Yorganın alt kısmında ise astar bölümü yani beyaz kumaş patiska bölümü vardır.
Astar ve saten kumaş bölümü arasında ise, pamuk, yün ve elyaf yerleştirilir. Fabrikasyon yorganlar yerine, sağlıklı ve kullanışlı olması nedeniyle, el yapımı yorganlar tercih edilmektedir. Günümüzde Kilis şehrinde yorgancılık, kooperatifleşmiştir.
Kilis Sokakları
Kilis’in çıkmaz sokakları
Şehir merkezinde en dikkat çeken husus çıkmaz sokaklardır. Doğulu yapı tipinin en önemli özelliği olarak birçok yol, bir sona ulaşmadan kalır. Çıkmaz sokakların genişlikleri, birbiri ardınca değişir. Bu sokakların en dar yeri 85 cm dir.
Yer yer genişlemeler, avlu ve meydancık denen genişlemeler görülür. Bu genişlemelerde birkaç evin ortaklaşa kullandıkları tandır, kuyu gibi fonksiyonel kullanım unsurları görülür. Aynı zamanda, bu alanlar, komşuların toplanma alanlarıdır.
Bu çıkmaz sokakların bu kadar bol olmasının sebebi: dar sokaklarda gölgeliklerin sağlanır, hava cereyanları vasıtasıyla da sıcak yaz günlerinde serin bir ortam yaratılır. Yazları oldukça sıcak geçen Kilis şehrinde, çıkmaz sokakların oluşumu ve yönü nispeten hakim rüzgar yönüne göre şekillenmiştir.
Mahsere kültürü
Denizden yaklaşık 150 km uzakta burada zeytin yetiştirilir. Ancak, kendine özgü bir yöntem vardır ve zeytinyağı “Mahsere” denen ilkel mekanik bir yöntemle sağlanır. Mansereler taştan ve çoğunlukla kab denilen tonozlar üzerine yontulmuş yapılardır.
Biri sabit, diğerleri onun üzerinde hayvan gücü ile döndürülen bu taşlar arasında zeytin ezilir küspe haline getirilir, sonra ağaçtan yapılan mengenelerde sıkılır. Mahsereler, günümüzde artık kullanılmamaktadır.
Kilis
GEZİLECEK YERLER
Kilis Müzesi
KİLİS MÜZESİ
Müze: Hakverdi Mahallesi Haki Efendi Sokakta bulunan tarihi Sabunhane binasının düzenlenmesi ile oluşturulmuştur. Bina, 1900’lü yıllarda inşa edilmiş ve 1960 yılına kadar zeytinyağı ve sabunhane imalatı işlevini sürdürmüştür.
2 katlı bina kesme taştan “L” şeklinde inşa edilmiştir. Birisi asıl kapı, diğeri ise depo kapısı olmak üzere iki girişi vardır. Binada ticarete yönelik olarak büyük ölçekte sabun imalatı yapılmıştır. Kalaycılar Masmanası olarak da anılır.
Evet, bu bina, 2017 yılında müze olarak düzenlenmek üzere bir firmaya verilmiş olup, 2019 yılı sonunda müzenin hizmete açılması planlanmaktadır.
Müzede: öncelikle Oylum höyük kazılarında ele geçen buluntular ve kazılarda bulunan mozaikler sergilenecektir.
Kilis Neşet Efendi Konağı
NEŞET EFENDİ KONAĞI
Bina 1925-1927 yılları arasında yapılmıştır. 2 katlı tarihi konağın mermer ve fayansları İtalya’dan deniz yolu ile Kilis şehrine getirilmiştir. Kilisli ustalar tarafından işlenen, Kilis’in meşhur kesme taşları kullanılarak tam kagir olarak inşa edilmiştir.
Konak, Cumhuriyetin ilk yıllarında Suriye sınır valileriyle yapılan görüşmelerde kullanılmıştır. Neşet Efendi’nin eşi Rukiye Hanım 1940 yılında ve Neşet Efendi ise 1969 yılında vefat etmiştir.
Binanın sahibi öldükten sonra çocukları söz konusu binayı satılığa çıkarırlar ve bina, başka şahıslara satılır. Yıkılmak üzere olan bina, 1979 yılında Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılır ve bina restore edilir.
Daha sonra, bina 1986-2008 arasında İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılır. 1995 yılında binanın 1. katı İl Kültür Müdürlüğüne tahsis edilir, 2. katı ise kütüphane olarak kullanılmaya devam edilir.
2008 yılında ise, bina müze yapılmak üzere boşaltılır. 2009 yılında Kültür varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne tahsis edilmiş, 2012 yılında Kilis Etnoğrafya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Ancak, daha sonra kapatılmış ve özel bir vakfa tahsis edilmiştir.
Kilis Karataş Parkı
KARATAŞ PARKI
Şehir merkezindeki bu park, aynı zamanda “Cumhuriyet Parkı” olarak da biliniyor. Park alanı: çam ağaçlarıyla kaplanmıştır. Parkta: oturma alanları ve kafeteryalar bulunuyor.
Kilis Söğütlü Dere
SÖĞÜTLÜ DERE
İl merkezinde, Akpınar, Zoppun ve Söğütlüdere’nin getirdiği sular, burada yapay ve derin bir göl oluşturuyor. Çevre düzenlemesi yapılmıştır. Lokantalar ve kafeteryalar ile, güzel bir mesire yeri olarak önem kazanıyor.
Burada, göl üzerinde bulunan restoranlarda, mutlaka yöreye özgü kebaplardan tatmalısınız. Özellikle Kilis Belediyesine ait Söğütlüdere Göl Restoranı ziyaret etmelisiniz, 2018 yılı Mayıs ayında burada yaşanan sel felaketi nedeniyle hasar gören mesire yeri, genel bakım ve onarım yapıldıktan sonra yeniden ziyarete açıldı. Kamelyalar, oyun gurupları, piknik ve mangal yerleri yenilendi.
Kilis Ayınönü Kasteli
AYINÖNÜ KASTELİ
Bu çeşme: Molla Hamit Mahallesindedir. 1807 yılında, Hacı Mehmet isimli hayırsever, su yolunu onarıp açtıktan sonra ölünce, dostları bu çeşmeyi yaptırmışlardır.
Kilis Küçük Çarşı Kasteli
KÜÇÜK ÇARŞI KASTELİ
İl merkezinde, Bölük Mahallesindedir. Hacı Osman Efendi tarafından, 1844 yılında yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin gözde eserlerinden biri olarak önem kazanmaktadır. 1933 yılında, çeşmenin büyük bir onarımdan geçtiği görülüyor.
Kilis Kurdağa Kasteli
KURDAĞA KASTELİ
İl merkezinde Çeşme Bölüm Mahallesindedir. 1635 yılında, Kilis Voyvodası Kurdağa tarafından yaptırılmış ve bu yüzden, bu ismi almıştır. Çeşmenin ön yüzü, düzgün kesme taş ve arka tarafı ise moloz taştan örülmüştür. Çeşmenin herhangi bir yazıtı yok. Suyu halen akıyor.
Kilis İspir Paşa Kasteli
İSPİR PAŞA KASTELİ
Şehit Sakıp mahallesindedir. Çeşmenin hemen doğusundaki duvar üzerinde, iki yuvarlak kandillik görülüyor. Bunlara; yapıldığı dönemde kandil veya fener konulduğu düşünülüyor. Çeşme: 1654 yılında, Sadrazam Mustafa İspir Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Çeşme: dikdörtgen planlıdır. Önü sundurmalıdır. Çeşme: yazıtları, su teknesi, maşrapalık olarak kullanılan iki küçük nişi ve rozetiyle, yapıldığı Osmanlı döneminin özelliklerini yansıtmaktadır. Günümüzde, suyu akmıyor.
Kilis Eski Hamam
ESKİ HAMAM
Meşhetlik mahallesi, Eski Hamam sokağındadır. Hamam, Emir Canbolad tarafından yaptırılmıştır. Mimari değeri çok yüksek bir Osmanlı son dönemi eseri olan hamam meyilli bir arazi üzerindedir.
Kilis şehrinin dar sokaklarında sel halinde akan yağmur suyunun sürüklediği taş, kum ve toprak, hamamı doldurmuştur. Sonradan ortaya çıkarılan hamamın girişini sağlayan taç kapı ve düz atkılı üç pencere oldukça güzeldir.
Kapının atkı taşı, zıvanalı taşlarla örülmüştür. Buranın üstünde, sülüs karakteriyle yazılmış bir yazıt bulunur. Bu yazıda “Hamamı 970 yılında Sultan Selim oğlu Yüce Sultan Büyük Hakan Sultan Süleyman’ın hükümdarlık günlerinde Emir Kasım Oğlu Emir Canpolat yaptırdı.” yazılıdır.
Kilis Ulu Cami
ULU CAMİ
İl merkezindeki en büyük camidir. 1339 yılında, Hacı Halil tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı dönemi öncesinde ise, caminin Memlükler döneminde kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Caminin avlusundan içeri girildiğinde, güzel bir çeşme var. Bu çeşmenin suyu: yörenin en lezzetli suyu olarak isimlendirilen “kurtağa” suyundan gelmektedir. Yani, tatmanızı öneririm. Caminin hemen sağında, minaresi var.
Kilis Oylum Höyük
Kilis Oylum Höyük
OYLUM HÖYÜK
Kilis-Gaziantep kara yolu üzerindedir. Şehir merkezine 7 km uzaklıktadır.
Höyük, boyut olarak gayet büyük olup, Güneydoğu Anadolu bölgesinin en büyük höyüklerindendir. Ortadaki boyun kısmından birbirine bağlı, iki yükseltiden oluşmaktadır. Bu yükseltiler: 22 ve 37 metredir. Höyüğün uzunluğu ise: 460 metre ve genişliği, 380 metredir. Höyüğün hemen batısında, Akpınar deresi akmakta ve yüzyıllar boyunca buradaki yerleşime yaşam kaynağı yaratmıştır.
Evet, Oylum Höyük: bulunduğu konum itibarıyla önem kazanıyor. Çünkü: Anadolu, Suriye ve Mezopotamya arasında, stratejik konuma sahiptir. Bu nedenle, her dönemde yerleşim görmüştür. Yapılan araştırmalarda: Hititlere ait önemli arkeolojik buluntular bulunmuştur.
Yörede, 1989 yılında başlayan resmi arkeolojik kazılar, günümüzde de sürdürülmektedir. Günümüzde höyük, Türkiye-Suriye arasındaki sınıra hakim bir konumda bulunmaktadır.
Kilis Oylum Höyük
Bu arada: Oylum höyüğün, yaklaşık 200 metre batısında; bir bazilika kalıntısı var. Bu kalıntının: 6’ncı yüzyıldan yani erken Hıristiyanlık döneminden kaldığı sanılıyor. Bu yapıda: siyah renkli yöresel taş ve kireç taşı kullanılmıştır.
Burada yapılan arkeolojik kazılarda: Roma ve ortaçağ dönemlerine ait sikkeler, iki yazıt ve sütun kaideleri bulunmuştur. Ancak burada bulunan en önemli kalıntı: büyük bir ( yaklaşık 800 metrekarelik) taban mozaiğidir.
Bu mozaik: beyaz, gri, kırmızı, kahverengi, kavuniçi ve siyah taşlar kullanılarak yapılmış, desen olarak ise: malta haçı ve geometrik şekiller kullanılmıştır.