Köyceğiz

Köyceğiz

Köyceğiz: Muğla-Fethiye kara yolunun 60’ncı km. de. Anayoldan, 1 km. içeride, göl kenarında.
Köyceğiz’in belli başlı merkezlere uzaklığı şöyle: Dalaman: 30 km., Marmaris: 60 km., Muğla: 60 km., Datça: 133 km., Bodrum: 197 km., İzmir: 280 km.

Köyceğiz

GENEL:

Köyceğiz: genellikle, tatilcilerin , Ege denizi kıyısının bütününde yapacakları bir gezi veya Fethiye’ye giderken yakınından geçtikleri bir belde. Öncelikle deniz kıyısında bulunmadığını söylemem gerek. Büyük bir gölün kıyısında. Köyceğiz gölü. Bu gölün: denizle birleştiği yerde, büyük bir delta var. Ayrıca: yörenin en önemli antik kentlerinden: Kaunas buradadır.

Evet: burası zengin doğal güzellikleri ve narenciye bahçeleriyle, sakin bir turistik belde. Adını ise: biraz öncede sözünü ettiğim, Köyceğiz gölünden almıştır.

İlçenin en büyük gelir kaynağı: tarımdır. Ayrıca: burada, yoğunlukla gezginci arıcılıkta yapılıyor. Köyceğiz Gölünün Akdeniz ile birleştiği Dalyan Boğazında ise: balık üretim çiftlikleri var. Buraya has çok ilginç bir özellik daha var. Köyceğiz; Türkiye’nin Rize’den sonra, en çok yağış alan bölgesi. Buradaki kış yağmurları; 2-3 ay sürüyormuş.

Tüm bunların yanında: ilçe merkezinde, göl kıyısında, bol miktarda; restoran ve kafeterya var. Bu kafeteryalarda: göl manzarası ile çayınızı yudumlamanız mümkün.

Köyceğiz Kaunos

TARİH:

Tarihçi Heredot ve Coğrafyacı Strabon’a göre: MÖ.3000 yıllarında; Karlar ve Leglerin burada yerleşmiş olduklarını öğreniyoruz. Çevrede: bu devirlere ait bulunan şehir kalıntıları, kaleler, su kemerleri ve çok sayıda kaya mezar bulunmaktadır.

Daha önce de sözünü ettiğim gibi: Köyceğiz Gölünün, sahile birleştiği bölgedeki “Kaunos” şehri, antik çağda, Karia bölgesinin önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden biriymiş. Kaunos ören yerinin anlattığım yazıda, şehrin tarihi bölgenin tarihine yön vermektedir.

Menteşeoğulları Beyliği; 1291 yılında, burayı, Bizanslıların elinden almış ve bölgede Türk hakimiyeti başlamış.

NE YENİR:

Köyceğiz’de bulunduğunuz sürede: mevsimine göre: her türlü ot ile hazırlanan mezeler tadılabilir. Ayıca ve mutlaka balık yemelisiniz. Özellikle: kefal çok lezzetli. Yine; hediyelik veya kendiniz için bir şeyler almak isterseniz: Köyceğiz’de bal üretimi yaygın ve güzel. Köyceğiz balı veya arı ürünlerini satın alabileceğiniz yerler var.

Köyceğiz Meslek Yüksekokulu

KÖYCEĞİZ MESLEK YÜKSEK OKULU-KÖYCEĞİZ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU:

2001 yılında kurulan okul, 2011 yılında fiilen eğitim ve öğretime başlamıştır. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesine bağlıdır. Yüksekokul bünyesinde: çeşitli programlar bulunmaktadır.

GEZİLECEK YERLER:

Köyceğiz Gölü

KÖYCEĞİZ GÖLÜ

Dalaman çayının etkisiyle, tektonik bir çukurun içinde alüvyonların etkisiyle oluşturulmuş bir göldür. Çevresi dağlarla çevrilidir. Gölü besleyen kaynaklar oldukça çoktur. Bunlar: Namnam çayı, Kargıcak çayı ve Yuvarlak çaydır. Ayrıca kaynak suları da gölü besler.

Köyceğiz Gölü

Göl, körfez ağzının alüvyonlarla tıkanmasıyla oluşmuştur, ancak gölün fazla suları, 10 km uzunluğunda dar bir kanalla Akdeniz’e boşaltılır. Yani, gölün denizle bağlantısı kesilmemiştir.  Köyceğiz gölünün gideğeni “Dalyan Boğazı” dır. Bu doğal kanal: 1.5 metre derinliktedir ve büklümlere (mendereslere) uzanan bu doğal kanal, gölü Akdeniz’e bağlar.

Köyceğiz gölü

Göl, Türkiye’nin 16’ncı büyük gölüdür. Denizden yüksekliği 8 metredir. Gölün derinliği 20 ile 60 metre arasında değişir. Büyüklüğü ise 52 km karedir. Evet göl kıyısında gölün panoramik manzarasını izleyebileceğiniz mekanlar bulunmaktadır.

Göle büyük yatlar ile sürat teknelerinin girmesi yasaktır. Sadece: gezi tekneleri göle girerler. Öğle saatlerine kadar tamamen durgun olan göl, öğleden sonra esen ve Köyceğiz’e hayat veren meltem ile gölde sörf ve yelken sporu yapılmasına imkan verir. Ayrıca: yine gölde olta ile sazan balığı avcılığı yapılmaktadır.

Köyceğiz merkez koridoru

KÖYCEĞİZ MERKEZ KORDONU

Göl kıyısında 2.2 kilometrelik sahil kordonu bulunur.

Köyceğiz Merkez Koridoru

Bu sahil yolunda yürüyüş yolları ve kafeler bulunmaktadır.

Köyceğiz Hapishane Adası

HAPİSHANE ADASI-AŞIK ADASI

Gölde küçük bir ada bulunmaktadır. Bu adaya “Hapishane Adası” ve “Aşık Adası” denir. Bu ada, önceki dönemlerde askeri amaçlarla kullanılmış, sonrasında ise hapishane olarak kullanılmaya başlanmıştır. Adada: Cenevizlilerden kalma bir kale kalıntısı vardır.

Köyceğiz Hapishane Adası

Aşık adası olmasıyla ilgili yöreden anlatılan bir öykü vardır. Şöyle ki “birbirine aşık olan iki genç, aileleri evlenmelerine izin vermeyince, bu adaya sığınırlar. Ailelerinin baskısından kurtulmuşlardır ancak her ikisini de adada bir yılan sokmuş ve adada ölmüşlerdir.”

Köyceğiz Kulak Kamp ve Mesire Alanı

KULAK KAMP VE MESİRE ALANI

Köyceğiz Belediyesi tarafından Köyceğiz gölünün en batısında kurulmuştur. Kargıcak çayının göl ile birleştiği yerdedir.

Köyceğiz Kulak Kamp ve Mesire Alanı

Burası: piknik yapmak için tanzim edilmiş bir alandır. Alanda: oturma alanları, tuvaletler, kapalı restoran bölümü, köprülü dev süs havuzu ve sığla ağaçları bulunmaktadır. Burada aynı zamanda çadır kurmak mümkündür. Bölgede kamp yapmak ücretsizdir. Ancak eğer mevcut çadırlardan kiralamak isterseniz, günlük ortalama ücret 25 TL dir.

Köyceğiz Tekne Turları

KÖYCEĞİZ TEKNE TURLARI

Dolmuş tekneler: hemen caminin yanındaki iskeleden günün her saati hareket eder. İztuzu plajına ulaşmak için, dolmuş tekneleri kullanabilirsiniz. Dolmuş teknelerin belirlenmiş sefer saatleri yoktur, doldukça hareket ederler. Sazlıklar arasında bulunan kanallardan devam eden yolculuk yaklaşık yarım saat sürer.

Köyceğiz Tekne Turları

Bu yolculuk sırasında: önce kaya mezarlarının önünden geçiliyor. Dalyan binalarının bittiği yerden itibaren Delta bölümü başlar, ana kanalı takip ederek devam eden yolculuk, kanallarda bulunan balıkların denize kaçmasını önleyen kapıya varılır.

Bu kapı tekneler geçerken açılır, geçtikten sonra ise tam bir labirentin içine ulaşılır.

Burada, yani labirentin içinde tekne kaptanları yılların verdiği tecrübeyle yollarını bulurlar.

Köyceğiz Tekne Turları

İztuzu plajına varıldığında, tekneden kumsala ayak bastığınız yer tatlı sudur. Bu bölüm, deniz tarafına nazaran derindir. Hemen karşıda ise bol tuzlu Akdeniz bulunur.

Köyceğiz Tekne Turları

Konu tekne turları ancak İztuzu plajına ulaşmak için bir de karayolu bulunmaktadır. Dalyan minibüs kooperatifi tarafından düzenlenen İztuzu dolmuş seferleriyle de İztuzu plajına ulaşabilirsiniz. Dolmuşlar Dalyan meydanındaki caminin önünden hareket ederler. Öze aracınız ile İztuzu plajına gitmek isterseniz, Dalyan Çarşı meydanından Dalyan tabelalarını takip ederek gidebilirsiniz.

Dalyan, İztuzu plajı arasındaki karayolu uzunluğu 12 km dir. Aslında aradaki mesafe çok yakın olmasına rağmen, sazlıklar nedeniyle yol uzamaktadır.

Köyceğiz Dalyan

DALYAN VE DALYAN KANALI

Dalyan, ismini Dalyan çayı üzerinde kurulan dalyanlardan alır. Köyceğiz gölü, sazlıklarla kaplı doğal bir kanalla Akdeniz’e bağlanır. Bu kanaldan akan nehir: yakınındaki Köyceğiz gölünden doğarak İztuzu denizine akmaktadır.

Köyceğiz Dalyan

Bu tür yani denizle doğal bir kanal vasıtasıyla birleşen göllere “Ayaklı göl” denir. Dünyada bu tür sadece 7 göl bulunmaktadır.

Köyceğiz Dalyan

Dalyan kanallarının derinliği 2 ile 7 metre arasında değişmektedir. Kanal, sazlıklarla çevrili labirent şeklinde bir kıyıdır, tam karşısında kral mezarları bulunmaktadır. Dalyan boğazında tüm heybetiyle ayakta duran kaya mezarları görebilirsiniz.

Köyceğiz Dalyan

Ayrıca, dünyaca ünlü İztuzu plajı da buradadır. Bölgede: mavi yengeç, Nil kaplumbağası ve caretta caretta kaplumbağaları bulunmaktadır. Ayrıca: kanaldaki sazlıklarda yüzlerce tür bitki yetişmektedir. Dalyan çevresinde 180’den fazla kuş türü de bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerle, Dalyan 1998 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak seçildi.

Köyceğiz Sülüngür Gölü

SÜLÜNGÜR GÖLÜ

Dalyan boğazının ucunda, Dalyan’a giderken, Sülüngür denen tatlı-tuzlu su karışımı küçük bir lagün gölü daha vardır. Küçük ama doğası güzel bir göldür. “Sülüklü göl” olarak da isimlendirilir.

Köyceğiz Sülüngür Gölü

Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenlerin ziyaret etmesini öneririm. Gölü geçip yayla yoluna çıktığınızda çevrenin muhteşem bir manzarasını görebilirsiniz. Ayrıca bu çevreyi ziyaret ederseniz, nar suyu içmenizi de öneririm. Gölün çevresinde tahta banklar var, bunlarda piknik yapmak mümkündür.

Göl, kefal balığının yumurtlama alanıdır. Bu yüzden, göl koruma altındadır.

Son bir not, buradaki gölde yüzmek yasaktır, çünkü gölde yer yer bataklıklar görülmektedir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

KAYA MEZARLARI

Kaunos kentinin en önemli özelliği, günümüzde bile ayakta duran kaya mezarlarıdır. Bunlar ülkemizin tanıtım filmlerinde de sık sık görülür ve tanıtım simgesi haline gelmiştir.

Antik dönemdeki inanışlara göre, mezarlar ne kadar yüksekte olursa, tanrıya o kadar yakın olunurdu. Bu yüzden: krallar, başarılı komutanlar ve siyasetçilerin mezarları hep dağ yamaçlarına yapılmıştır.

Persler ve Büyük İskender’in şehri ele geçirmesiyle mezarların yarım kaldığı tahmin edilmektedir. Ancak, yarım kalmış kaya mezarları, bu tür eserlerin yapım aşamasını göstermesi açısından hayli ilginçtir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Balıklar dağının güney yamacına, oldukça yüksek bir duvar gibi yükselen kayalara yapılan tapınak cepheli kaya mezarları, MÖ 4’ncü yüzyıla tarihlenir ve sonraki Roma döneminde de kullanılmıştır. Mezarlar: Çandır Alagöl kıyısında, yer yer denizden 80 derecelik bir açı ile yükselen dağ yamacına oyulmuştur.

Yamaçta 6 tane mezar gurubu bulunmaktadır.

Bazılarının yükseklikleri 9 metreye ulaşır.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Yapılış stiline göre: mezarlar bir niş içinde gibi görünür. Ancak bu stil oldukça fazla emek gerektirmiştir ve uygulama sadece Kaunos ve yakın çevresinde görülür.

Mezarların çok azında yazıt bulunur. Bu yazıtlı mezarlardan birindeki yazıtta “iki kelimesi” vardır. Diğer yazıtlı mezardaki yazıt ise “Karya kökenli değildir.”

Bunun sebebinin, Maussolos döneminde, Kaunos şehrinin Helen kültürü etkisine girdiğini ve kaya mezarların daha sonraki dönemlerde Romalılar tarafından da kullanıldığını gösterir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Tapınak cepheli bu kaya mezarlarında: yan duvarların arasındaki İon sütunların taşıdığı üçgen alınlıklı cephenin gerisinde: basamaklarla çıkılan bir ön oda ve yine bir kapıyla açılan mezar odası bulunur. Sütunların üstünde friz ve alınlıklar bulunur.

Mezarlarda alınlıklar genellikle işlemesizdir.

Ancak sadece bir mezarda, alınlıklarda karşılıklı duran iki aslan figürü ve sivri köşelerde bir kuş ve mitolojik yaratık bulunur.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Likya tipi mezarların içinde, ölülerin üzerine yatırıldığı kline yani üç tane taş yatak bulunur. Ayrıca, yakılan ölülerden geri kalanların içine konulduğu kapların, dik yerleştirildiği küçük nişler vardır.

Bu nişler: tapınak cephesi biçiminde şekillendirilen birer plaka ile kapatılmıştır.

Evet: Dalyan’ı yüksekten izleyen kaya mezarlarının binlerce yıl önce hangi teknik kullanılarak yapıldığı bilinmemektedir. Hangi aletler kullanılarak o kayalar oyulmuş meçhuldür. Sadece mezar odası oyulmamış, mezar odasının dışında dağ da oyularak, mezar, dağdan bağımsız hale getirilmiştir. Bir kişi, mezarın çevresinde rahatlıkla dolaşabilmektedir. Çünkü amaç mezara tapınak havası vermektir.

Köyceğiz Sultaniye Kaplıcaları

SULTANİYE KAPLICALARI

Köyceğiz-Hamitköy yolu üzerinde, Ekincik mevkiine giderken tabelasını görebilirsiniz. Köyceğiz merkeze 12 km uzaklıktadır. Yalnız buraya araba ile ulaşmak oldukça sıkıntılıdır, bunu unutmamak gerekir. Dalyan tur tekneleriyle buraya ulaşmak mümkündür, yolculuk yaklaşık 20 dakika sürer, ancak bu tekneler günübirlik gezi tekneleridir yani sadece Sultaniye Kaplıcalarına değil, tüm Dalyan bölgesinde gün boyu gezinti yapılan teknelerdir.

Sultaniye Kaplıcaları, Köyceğiz gölünün güney batısında, Ölemez Dağının eteklerindedir.

Kaplıca Köyceğiz Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kaplıcaya giriş ÜCRETLİDİR.

Kaplıcanın: günümüzden 2000 yıl önce MÖ 100’lü yıllarda Kaunoslular tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Kaplıca takip eden dönemlerde de kullanılmıştır ve Roma döneminde buraya büyük bir hastane yapılmıştır. Bu hastanenin kalıntıları günümüzde görülmektedir.  Hatta söylenenlere göre, 400 kişilik bu hastanenin kapısında “Tanrılar adına buraya ölüm giremez” yazısı bulunuyormuş. Bu yüzden kaplıcaların bulunduğu dağa “Ölemez Dağı” ismi verilmiştir.

Kaplıca bölgesinde Bizans döneminde de tesisler yapılmış, ancak bu tesisler zamanla Köyceğiz Gölü suları altında kalmıştır.

Köyceğiz Sultaniye Kaplıcaları
Gelelim Kaplıca sularının özelliklerine:

Kaplıca bölgesine ziyaretçilerin çoğunluğu tekne turları ile geliyorlar. Tekne turlarıyla buraya gelenler sadece 2 saat kalıyorlar. (genellikle 11-13 arasında gelirler.)

Kaplıca bölgesinde duş alma ve soyunma kabinleri bulunuyor. Burayı ziyaret ederseniz, ağır kükürt kokusuna tahammül etmeniz gerekiyor, bunu unutmayınız, hatta çamur banyosundan sonra bu kükürt kokusunun vücudunuza sineceğini ve ancak 2-3 gün sonra ortadan kalktığını da bilmelisiniz.

Kaplıcada iki bölüm bulunuyor.

Birinci bölüm: Termal havuz bölümüdür. Burada iki tane havuz vardır, bu havuzlardan bir tanesi karma ve diğeri ise sadece kadınlara hizmet vermektedir.

39 derece sıcaklıktaki su: kalsiyum klorür, sülfat, kalsiyum, kalsiyum sülfür ve radon içermektedir. Yani radyoaktivitesi oldukça yüksektir. Hatta, yüksek radyoaktivite ölçüsü, dünya da Endonezya’daki kaplıcadan sonra ikinci sırada gelmektedir.

Kaplıca sularının iyi geldiği hastalıklar: romatizma, siyatik, cilt ve kadın hastalıklarıdır.

Burada konaklamak da mümkündür, prefabrik evlerde kiralık odalar vardır. Çünkü, herhangi bir tedavi için 21 günlük kür gerektiği söyleniyor. Ayrıca göl kıyısında güzel bir kafeterya bulunuyor.

Köyceğiz Çamur Banyoları

Gelgirme Kaplıcası-Kükürtlü Çamur Banyoları

Kaplıcadaki ikinci bölümdür.

Ziyaretçiler, kaplıca sularına girerken, ayrıca kükürtlü çamur banyolarını da tercih ederler. Çamur banyosu yapılan yerde, su göl kıyısından sürekli devir daim yapıyor. Bu yüzden diğer çamur banyosu tesislerine göre daha temizdir. Çamur “Güzellik çamuru” olarak adlandırılır.

Köyceğiz Çamur Banyoları

Sürülen çamur geleneksel olarak 45 dakika bekletilmesi gerekiyor. Kuruyan çamur, deriyi geriyor ve gözenekleri temizliyor. Vücuda sürülmesiyle teni yumuşatıp kırışıklıkları giderdiği söyleniyor.

Ancak, bu çamur banyosunun bir turistik animasyona dönüştüğü söyleniyor yani sağlığın ötesinde animasyon yönü öne çıkıyor. Özellikle yabancı turistler, soyunup çamura bulanıyor ve sonra hatıra fotoğrafı çektirmekten çok hoşlanıyorlar.

Evet çamura bulandıktan sonra, Köyceğiz gölüne girerek veya duş alarak çamurlardan temizlenirler ve isteyenler diğer kaplıca havuzuna girebiliyorlar. Bu kaplıca havuzunda da 30 dakika kalmak uygun görülmektedir.

Köyceğiz İztuzu Plajı

İZTUZU PLAJI

Buraya: Dalyan üzerinden karayolu ile ulaşılabilir.

Dalyanağzı Plajına ise Dalyan’dan kalkan teknelerle ulaşılır. Tekneler: Köyceğiz gölü ve sonrasında labirent gibi kıvrılan Dalyan kanalından geçerek İztuzu plajına ulaşırlar. İztuzu ile Dalyan merkez arasındaki uzaklık tekne ile 45 dakika ve araç ile 15 dakikadır.

Antik dönemlerde İztuzu kumsalı yoktur. Günümüzde İztuzu sahilinden 3 km içeride kalan Kaunos antik kentinin limanı, buradaymış. Ancak zaman içinde Kaunos şehrinin limanı, nehrin getirdiği alüvyonlarla kapanır. Çünkü Dalaman çayı: antik dönemde Ortaca ve Dalyan’dan geçiyormuş.

MÖ 200’lü yıllarda Rodos’ta büyük bir deprem olunca, Anadolu’nun güneybatı kesimleri büyük ölçüde harap olur. Bu deprem, Dalaman çayının yatağını da değiştirir. Bunun sonucunda ise İztuzu sahili ortaya çıkar.

Dalaman çayının yatağı değişince, kumların sürüklenmesi tersine döner. Dalgalar kumları kıyıya sürüklemeye başlar. İztuzu önlerindeki kayalıklar, dalgaların hızını kestiği için kumlar günümüzdeki yerde birikmiş ve İztuzu sahili oluşmuştur.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Kumsal:

Göl sularının, Akdeniz’e, denize boşaldığı yerdeki sahil yani plaj kısmı: 5.5 km uzunluktadır. Sahilin genişliği ise 50 ile 200 metre arasındadır.

Sahil boyunca hiçbir yapılaşma yoktur. Sadece: ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılamak için birkaç büfe, duşlar, tuvaletler ve soyunma kabinleri vardır.

Bu uzun kumsalın bir ucunda “İztuzu Plajı” ve diğer ucunda ise “Dalyanağzı günübirlik plaj tesisleri” bulunmaktadır. Kumsalın orta kısmı ise el değmemiş yapısı ile ziyaretçileri beklemektedir.

Kumsalı: küçük bir doğal kanal bölüyor. Bu kanal, göl suyunu denize bağlar.

Dalyan üzerinden gelen günübirlik gezi tekneleriyle doğu tarafında bulunan Dalyanağzı Plajına ulaşılır.

İztuzu Plajına ise karayolu ile ulaşılır.

İztuzu plajı: 2008 yılında Avrupa’nın en iyi açık alanı ve 2011 yılında ise Avrupa’nın en iyi plajı seçilmiştir.

Her iki kısım da farklı özelliklere sahiptir.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Deniz

Deniz sığdır, deniz içinde uzun süre yürüseniz de boyunuzu aşmaz. Ancak öğleden sonraları hafif dalga olabilmektedir. Deniz suyunun tuz oranı biraz fazladır ancak yine de yüzerken rahatsızlık vermez.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Denizde tuzlu suya girdikten sonra, hemen arkadaki kanaldaki tatlı su da duş yapabilirsiniz. Zaten dalyan kısmı yani suyu tatlı olan bölüm tamamen dalgasızdır, su hep sakindir.

Köyceğiz İztuzu Plajı Caretta Caretta Kaplumbağaları

Caretta Caretta Kaplumbağaları

Bu muhteşem sahil: Caretta Caretta kaplumbağalarının üreme alanıdır. Ancak bu üreme alanı: İztuzu kumsalının karayolu ile gidilen tarafındadır ve günlük turlarla gelen ziyaretçiler, sadece tekne turu yaptıkları için maalesef bu merkezi göremeden Dalyan’dan ayrılırlar.

Kaplumbağaların üreme döneminde, kumsalda gece kalınması yasaktır. Ayrıca kumsalda kumlar şemsiye batırılması, köpek gibi hayvanların getirilmesi ve işaretli yerlere şemsiye batırılması ve çukur kazılması, gürültü yapılması ve ışık yakılması yasaktır. Zaten bu yüzden plaj erken saatlerde kapatılmaktadır.

Kaplumbağaların sahile yumurta bırakmaları nedeniyle, sahilin ismi “Kaplumbağa Sahili” olarak da geçmektedir.

Kaplumbağalar yanında, buranın yine ilginç bir canlısı Mavi yengeçlerdir. Bunlar ismini: ayakları ve kıskaçlarında bulunan mavi renkten alırlar. Asıl vatanları Kuzey Amerika’dır, muhtemelen Ege kıyılarından geçen büyük yük gemileri aracılığı ile buraya geldikleri düşünülmektedir.

Köyceğiz Ekincik koyu

EKİNCİK KOYU VE PLAJI

Köyceğiz merkezden Hamit köy üzerinden buraya ulaşabilirsiniz. Ekincik köyünü geçtikten sonra kumsala ulaşılır. Yol, dağlık ve dolambaçlıdır. Plaj Köyceğiz Belediyesi tarafından işletiliyor. Giriş ücretli değildir.

Kumsal çok güzeldir. İnce çakılımsı taşlarla döşelidir.

Köyceğiz Ekincik koyu

Küçük bir dere, kumsalı ikiye böler. Dereyi geçip plajın ikinci kısmına geçerseniz, yanınızda masa, sandalye ve şemsiye varsa, denize girip sahilde güneşlenebilirsiniz.

Deniz de temizdir. Ancak denizde yer yer derinlikler fazladır ve bu yüzden çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler için tehlikelidir. Deniz sabah güzel, öğleden sonra bozuluyor, dalgalanıyor, bu arada insanlar da yoğun kalabalık olarak denize girince, kumları kaldırıp suyu bulandırıyorlar.

Köyceğiz Ekincik koyu

Plajda şezlong ve şemsiye kiralayabilirsiniz, ayrıca plajda yine kiralık localar bulunuyor.

Kumsalda çeşitli tesisler vardır.

Hatta voleybol sahası da düzenlenmiştir. Soyunma kabinleri ve duş mevcuttur ve bu hizmetler ücretsizdir.

Yolun kıyıya ulaştığı yerde, yatların demirlemesi için uygun iskele ve büfe bulunur. Büyük “T” iskelesi sayesinde rıhtıma çok sayıda tekne yanaşabiliyor. Dünyanın en ünlü yelkencileri ve ülkemize gizli gizli gelen dünya starları buraya uğruyorlar.

Köyceğiz Ekincik koyu

Çünkü Marmaris-Göcek arasındaki günübirlik ve mavi tur teknelerinin uğrak yeridir. Ancak buraya çok sayıda yat ve tekne uğramasının olumsuz bir yanı vardır. Çünkü bu tekneler, özellikle yabancı tekneler, koy içinde sintine yani bütün pisliklerini boşaltmakta ve bu yüzden, deniz zaman zaman sahile kadar ulaşan pisliklerle dolu olmaktadır.

Koyun sağ tarafında kalan dalgakıran sebebiyle, koyun kendi kendine temizlemesi zorlaşıyormuş. Kumsal ve iskele çevresinde çok sayıda lokanta, otel ve pansiyon bulunur. Burada: su sörfü, su kayağı ve diğer deniz sporları yapılabilmektedir.

EKİNCİK KAMPİNG

Ekincik Ova Sokak Sahilindedir. Kamp alanı, Köyceğiz merkeze 35 km uzaklıktadır. Kendi çadırınız veya karavanınızla gelebilirsiniz. Ayrıca kampta bulunan kiralık çadır ve kulübeleri de kullanabilirsiniz.

Köyceğiz Yuvarlak çay vadisi

YUVARLAKÇAY VADİSİ

Köyceğiz merkezinin kuzeydoğusundadır.

Topgözü pınarlarından doğar ve Dalyan ovasının kuzeyindeki suları toplayarak Köyceğiz gölüne dökülür. Yuvarlakçay kaynağı, göle yaklaşık 30 km uzaklıktadır. Bu çayın üzerinde birçok dinlenme tesisi bulunmaktadır. Ama özellikle, Şelalesi ve güzelliğiyle ilgi çeker.

Kayaların arasından çıkıp, gün ışığıyla tanışan kar suları, seyrine doyum olmayan bir şelaleye dönüşür. Su oldukça soğuktur, ayaklarınızı suyun içinde birkaç dakika tutamazsınız.

Buraya yolunuz düşerse, mutlaka “alabalık” yemenizi öneririm. Çünkü çayda birçok alabalık çiftliği bulunmaktadır.

Köyceğiz Palmiye Merkezi

PALMİYE MERKEZİ

Köyceğiz merkeze 2 km uzaklıkta, Ekincik yolu üzerindedir. 1993 yılında Dr Ragıp Esener tarafından kurulmuştur. Kuruluş amacı: palmiye sevgisinin ve türlerinin arttırılmasıdır. Merkezde 140 palmiye türü bulunmaktadır.

Merkezde: Botanik bahçesi, Palmetum yani yaşayan palmiye müzesi, kaktüs ve sukkulent evi, Tropik Sera, Tropik meyveler bölümü ve Su bahçeleri bulunmaktadır. Bu bitkiler arasında 30 çeşit zakkum da bulunmaktadır.

Köyceğiz Kaunos

KAUNOS

Dalyan Beldesindedir. Buraya gitmek için, Dalyan’dan tekneye binmeniz gerekir. İskelede tekneden indikten sonra yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş gerekir.

Denizden yatla gelenler ise, Delikli Ada çevresine demirleyip tekneyle kanalı izleyerek iskeleye çıkabiliyorlar.

Kaunos antik kenti, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunmaktadır. Giriş ücretlidir.

Köyceğiz Kaunos

Kent hakkında genel bilgi:

Karya bölgesindedir. Karya’nın en doğusunda Lykia’ya en komşu kenttir. Patara Yol Klavuz anıtında en batıda Kaunos olarak geçer. Eyalet yol ağına dahildir. Karasal bağlantılarının, Karya’dan çok Lykia ile güçlü olması nedeniyle; kültürel, ticari ve siyasi ilişkilerini ve bağlarını da güçlendirmiştir.

Ünlü Sinoplu Coğrafyacı yazar Strabon: Kaunos’un tersanesi ve ağzı kapanabilen bir limanı olduğunu yazmıştır.

Kent: Miletos’un oğlu Kaunos tarafından kurulmuştur.

Kaunos’un antik dönem efsanelerinde, ikiz kız kardeşiyle ilişki kurduğu söylenir. Bu konudaki bir başka söylenti ise şöyledir “Efsaneye göre Apollo’nun oğlu Karya Kralı Miletos’un ikiz çocukları vardır. Oğlu olan Kaunos, kız kardeşi Byblis kendisine aşık olunca, onun bu aşkına karşılık vermemiştir.

Bunu öğrenen Kral oğlunu ülkesinden kovar. Sürgüne gönderilen Kaunos, kendisini sevenlerle birlikte Karya bölgesine gelerek bu kenti kurar. Kız kardeş Byblis ise, hayatına son vermek isteyerek, yüksek bir kayanın üzerinden kendisini atar.

Ama Nympheler yani su perileri, Byblis’e acır ve onu bir pınara dönüştürürler.

Roma döneminin en önemli üç şairinden biri kabul edilen Ovidius’un anlattığı bir öykü ise şöyledir “Miletos’un: Kaunos ve Biblis adındaki ikiz çocukları birlikte büyürken, Biblis ikizine karşı duygusal yakınlık duyar ve bunu bir mektupla Kaunos’a bildirir.

Durumu öğrenen ve büyük bir öfke ve tiksintiyle karşılayan Kaunos, ikizini bir daha görmemek için Milet şehrinden kaçıp Karya ile Likya sınırına gelerek Kaunos kentini kurar.”

” O tarihten sonra bu tür acıyla biten aşklara Kaunos aşkı demek adet olmuştur.

Köyceğiz gölünün Akdeniz’le birleştiği yerde bulunan şehir, zamanla Karya’nın önemli bir limanı ve ticaret merkezi olmuştur. Kent: deniz ticareti ve verimli arazileri nedeniyle oldukça zengindi. İncir ve kerestesi ve tuz üretimiyle ünlüydü.

Ancak bunlara karşı: Kaunos şehri tarih boyunca iki sorunla yaşadı, bunlardan birincisi şehri çevreleyen arazideki sazlıklardan kaynaklanan sıtma, diğeri ise Kalbis ırmağının (günümüzdeki Dalyan çayı) kentin limanını balçıkla doldurmasıydı.

İlk kez, MÖ 800’lerde iskan edilmesine rağmen, şehrin ismi ilk olarak MÖ 544 yılında Pers generali Harpagos’a karşı gösterdiği direniş nedeniyle geçer.

Şehir, Perselere karşı oluşturulan Attika-Delos deniz birliğine katılır.

II Peloponnesos Savaşında, her iki taraf da Kaunos’u liman olarak kullanırlar.

Köyceğiz Kaunos Sikkesi

MÖ 337 yılından sonra şehir, Karya Strabı Mausolos’un yönetimine girer. Ardından büyük bayındırlık faaliyetleri başlar ve şehir Yunanlı görünüm kazanır, ilk sikke bu dönemde basılır. Bu sikkeler, Fethiye Müzesinde görülebilir.

MÖ 333 yılında ise Büyük İskender, Persleri yenerek bölgeyi ele geçirince, şehir: Mausolos’un kız kardeşi Prenses Adanın, sonra Antigonos’un ve daha sonra Ptolemaios’un yönetimine geçer.

Rodos Krallığı, Bergama Krallığı ve Roma egemenliğiyle devam eden süreçte bölge limanın dolmaya başlamasıyla önemini yitirir.

Çünkü ilk yapıldığında önemli bir liman kenti olmasına rağmen, alüvyonlarla denizin dolması nedeniyle zamanla şehir liman özelliğini yitirmiştir.

Arkeolojik Araştırmalar

Evet, yıllar sonra Kaunos antik şehri, ören yeri İngiliz Hoskyn tarafından keşfedilmiştir. 1842 yılında bölgeye geldiğinde, bulduğu yazılı bir blok üzerinde “Kaunos halkı ve meclisi” yazısını görünce, buranın Kaunos kenti olduğuna inanmıştır.

Kentteki ilk arkeolojik resmi araştırmalar, 1966 yılında Türk ekibi tarafından başlatılır.

Antik kentin birçok yerinde, Paleolitik dönemden kalma taş çatal, bıçak ve ok uçları bulunmuştur. Bunlar şehrin gücünü ve refahını ortaya koymaktadır. Bu bölgede, özellikle MÖ 5’nci yüzyılın ilk yarısında basılan sikkelerin ön yüzünde “kanatlı bir figür” arkasında ise “piramit biçiminde tek parça büyük taşlar” bulunuyormuş.

Ayrıca üzerinde bulunan “K” ve “B” harfleri ile Kaunos’un ilk ismi “Kbid” in ilk iki harfine referans olması açısından da önemlidir.

Köyceğiz Kaunos Güzeli Heykeli

Kaunos Güzeli Heykeli

2013 yılında yapılan kazılarda bulunan bir heykel ilgi çeker.

Heykel: Kaunos’un baş tanrısı Basileus Kaunios’a adak olarak sunulan mermer eşyaların bırakıldığı kireç çukurunda bulunmuştur.

Kaunos baş tanrısı Basileus Kaunios’a adak olarak sunulduğu düşünülen bu heykelin adı “Kaunos Güzeli” olarak saptanmıştır. Bu genç kız heykelinin MÖ 3’ncü yüzyılda, stil özelliklerine göre Helenistik dönemde yapıldığı anlaşılmıştır.

Heykel dünya mirası olarak listeye dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

23 asırlık genç kız heykelinin, gerekli çalışmaların ardından Fethiye Müzesinde sergileneceği söyleniyor.

Köyceğiz Kaunos Aslanı

Kaunos Aslanı

Kaunos kentinde, 1965 yılındaki bir kaçak kazı sonrasında ele geçirilen bu aslan heykeli: Köyceğiz ilçesinin simgesi olarak kabul edilmiş ve halen ilçe merkezinde şehir meydanında sergilenmektedir.

Günümüzden 2000 yıl önce ise, yine bu aslan heykeli, Kaunosluları temsil ediyordu. Kaunos aslanının sağ pençesinde görülen “ezilmiş öküz başı”: Kaunoslular döneminde “Düşman medeniyetlerini” temsil eder.

Antik Kaunos Tuzlası

Burası, Anadolu coğrafyasında bir ilktir. Antik dönemde göz merhemi yapımında aranan bir katkı maddesi olan Kaunos tuzunun üretildiği tavalar: İztuzu sahilindedir.

Kaunos Tuzlası: Kaunoz tuzunun üretildiği tava ve kanallardan oluşan antik tuzla tesisi: İztuzu sahilinin kuzeyinde doğu-batı yönünde uzanan kumul alan üzerinde kurulmuştur.

Alanın ölçüleri 35 x 50 metredir. Tuzla tesisi: hemen kuzeyindeki kireçtaşından koparılan yumruk büyüklüğündeki irili-ufaklı taş parçalarından yapılmıştır. Bu taşlar birbirine kireç harcı ile bağlanmıştır. Tesiste: 48 tava ve 4 kanal vardır.

Kent Surları

Kentin uzun suru: liman kuzeyinden başlar ve Dalyan köyünün ötesindeki sarp kayalığa kadar uzanır. Kuzey batı bölümündeki sur duvarları. MÖ 323 ile MÖ 30 yılları arasında Helenistik dönemde yapılmıştır. Limana doğru uzanan surlar ise, MÖ 750-475 yılları arasında yapılmıştır.

Kentin Limanı

Akropolün aşağısındaki Sülüklü Göldür. Çünkü antik dönemde, deniz, Kaunos şehrinin Akropolüne kadar geliyordu. Günümüzde Sülüklü gölün olduğu yer, bir zamanlar eski limandı. Kaunos harabelerinin eteğindeki bu gölete tekne giremiyor. Bazı kaynaklara göre, tehlike durumunda, göl bir zincirle kapatılıyormuş.

Deniz Fenerleri

İskele bölgesinde kayalara oyulmuş oyuklar görülür. Bu oyuklar, Kaunos şehrine yük taşımak için antik limana yanaşan gemilere fener görevi yapmak için yakılan büyük ateşlerin yeridir.

Liman Agorası

Sülüklü göl kenarındaki düzlükte, çeşme binası ve stoa arasındadır. Bu alandaki ilk yapılar, MÖ 5’nci yüzyılda yapılmaya başlanmıştır. Ancak buradaki Agora, MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmış ve Roma dönemi sonuna kadar kullanılmıştır.

Agora: şehrin sosyal ve ekonomik yaşamının merkezidir. Ama aynı zamanda, şehrin kültürel ve tarihsel belleğini ifade etmektedir.

Köyceğiz Kaunos Akropol

Akropol

Antik kentteki en önemli kalıntıdır.

Köyceğiz Kaunos Akropol

Kent merkezinin kurulu bulunduğu Akropol: 152 metre yükseklikteki bir tepe üstündedir. Güney yamacı tamamen sarp olan akropolün zirvesinde, kulelerle desteklenmiş orta çağdan kalma bir sur duvarı bulunmaktadır.

Surlar

Kentin uzun sur duvarları: Limanın kuzeyinden başlar, Dalyan köyünde ilerler ve sarp kayalığa kadar uzanır. Bu surların kuzey kısmı: Satrap Mousollos döneminde yapılmıştır.

Surların kuzeybatı bölümü ise, Helenistik dönem yapısıdır. Limana doğru olan surlar ise, Arkaik dönemden kalmadır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Tiyatro

Akropol tepesinin batı yamacındadır. Şehirde ayakta kalarak günümüze ulaşmış en büyük ve en etkileyici yapıdır. Roma dönemi özellikleri taşımaktadır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Helenistik tiyatrolarda görülmeyen, yarım daireden büyük bir yapısı vardır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Tiyatroda 33 oturma sırası vardır. Seyirci kapasitesi 5 bin kişidir. Tiyatroda oturan seyirciler, aynı zamanda çevrenin muhteşem manzarasını izleme şansına sahiplerdi. Tiyatronun batı bölümünde, bazilika tipinde bir kiliseye ait kalıntılar bulunur.

Stoa

Eski liman olan Sülüklü gölün kuzey bölümünde yapılan kazılarda: Stoa ortaya çıkarılmıştır. Stoa’nın bulunduğu bölge, MÖ 5’nci yüzyılın başlarından itibaren özellikle dinsel mimari için kullanıma açılmıştır.

Stoa’nın bulunduğu doğal düzlükler, Liman çevresi boyunca dar bir alanda uzanmaktaydı. Stoa’nın çevresinde birçok heykel kaidesi vardır. Ancak bu heykeller bulunamamıştır, muhtemelen arkeolojik araştırma adı altında bölgeye gelen yabancı hırsızlar tarafından çalışmıştır.

Tapınak

Aşağıda, bir daire biçiminde örülmüş ve yivsiz sütunları bulunan yapının tamamlanmamış bir tapınak olduğu tahmin edilmektedir. Yapının arkasında: üç basamakla yükseltilmiş bir podyum görülür. Ancak bu daire biçimindeki yapının ne olduğu bilinmemektedir.

Roma Hamamı

Hamam: Roma imparatorluk döneminin, şehirdeki bir damgası gibidir. Üzerine standart hamam planına göre inşa edildiği yüksek teras, çok uzaklardan bile görülebilmektedir. Hamam: temizlik dışında aynı zamanda sosyal bir kulüp görevi üstlenirdi.

Köyceğiz Kaunos Ölçüm yeri

Ölçüm Platformları

Kaunos şehrinde günümüze kadar korunarak iyi durumda gelmiş rüzgar ölçüm platformları bulunmaktadır. Çünkü: kentin cadde ve sokakları, rüzgar yönüne doğru kurulmuştur. Antik yazarların hepsinin dile getirdiği bu durum, Kaunos şehrindeki şehir plancılığını göstermektedir.

MÖ 5’nci yüzyıla tarihlenen yuvarlak bir yapı vardır. Bu yapının: alt çapı 15.80 metre ve üst çapı ise 13.70 metredir.

Mermerden üç basamaklı olarak yapılan bu platformun blokları birbirine demir kenet ve tübel kullanılarak bağlanmıştır. Bloklar üzerine eşit aralıklarla kazınmış olan haç formu işaretler bulunur.

Böylece dairesel yapı, 16 eşit parçaya bölünmüştür. Doğuyu, batıyı, güneyi ve kuzeyi işaret eden sektörler, kendi içlerinde tekrar eşit dilimlere bölünmüştür. Basamaklar üzerinde çeşitli yazılar bulunur.

Ancak, yapının bir bölümü muhtemelen deprem sonucunda yıkılmıştır. Ardından buradaki basamak blokları, yakındaki bir Bizans binası inşaatında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.

Bu yuvarlak yapının rüzgar ölçüm platformu olduğu tahmin edilmekle birlikte, ölçümlerin nasıl yapıldığı anlaşılamamıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler

Bodrum

Kuşadası

Ortaca

Ortaca Dalyan

Ortaca’ya: İstanbul’dan 13, Ankara’dan 9, İzmir’den 4-5 saatte ulaşabilirsiniz. Ortaca’dan Dalyan’a ise, minibüs ve belediye otobüsleri ile, 15 dakikada ulaşmak mümkün.

Ortaca

GENEL:

İlçe Akdeniz ve Ege bölgesi sınırındadır. Fethiye ve Marmaris arasında, orta yerde oluşu nedeniyle ismi “Ortaca” olmuştur. Ortaca’nın en belirgin özelliği: yöredeki diğer turistik yerlere nazaran daha ucuz olmasıdır.

Özellikle Cuma günleri kurulan “Ortaca Pazarı” gerek yerli ve gerekse yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görmektedir.

TARİHİ ÖZELLİKLERİ:

Ortaca, antik dönemde Karia sınırları içindedir. Bölgenin diğer kentleri gibi, burası da, MÖ 336-323 yılları arasında İskender tarafından ele geçirilir. MÖ 192 yılında, bölgede Roma hakimiyeti görülür. 1261-1451 yılları arasında Menteşeoğulları bölgenin hakimidir.

Fethiye ve Ula ilçesi arasındaki topraklar, Menteşoğlu Orhan Bey döneminde, Hasan Çavuş tarafından satın alır ve daha sonra bu toprakları çeşitli aşiretlere ve sülalelere satar. Göçebe olan Cinaliler Sülalesi: o yıllarda develerin, atların ve katırların heybelerini yapan ve çadırları diken kişinin ismi de “Ali” dir.

Cin Aliler olarak anılan bu sülaledeki Terzilik becerisi, diğer köylerde de tanınınca Ortaca beldesinin ismi “Terzi Aliler” olur. Beldede: 2 kahve, 2 değirmen, cami, karakol ve birkaç bakkal ile nalbant bulunur.

Belde büyüdükçe halkın isteği ile 1943 yılında Terzi Aliler ismi Ortaca olarak değiştirilir.

Ortaca ne yenir

NE YENİR-NE İÇİLİR-NE SATIN ALINIR:

Bölgede, bolca avlanan: kefal balığını mutlaka deneyin. Özellikle: ızgara ve buğulaması, harika yapılıyor. Ayrıca: buranın en büyük özelliği: tam bir “havyar” cenneti olması. Irmağın içinde, sağlı-sollu havyar merkezleri var.

Son olarak: bölgeye has: zeytinyağı, kekik suyu ve çam balı, satın alabileceğiniz ürünler arasında.

BÖLGENİN TURİZM ETKİNLİKLERİ:

Ortaca; turizm potansiyelinin yüksek olduğu bir konumdadır. Bölgede: Sarıgerme ve İztuzu plajları oldukça ünlüdür. (Bu plajlar hakkındaki ayrıntılı bilgiyi, yine bu sitede ayrı yazılarda bulabilirsiniz.)

Sarıgerme

Köyceğiz

ORTACA MESLEK YÜKSEK OKULU:

Ortaca ilçesinde Dalyan yolu üzerindedir. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesine bağlıdır. 1994-1995 yılları arasında, Turizm ve Otelcilik programı ve Seracılık programları ile eğitime başlamıştır.

Yüksekokul bünyesinde, Kredi ve Yurtlar kurumuna ait kız ve erkek öğrenci yurtları bulunmaktadır. Ayrıca, özel yurtlar ve pansiyonlar da vardır.

GEZİLECEK YERLER:

Ortaca Atatürk Köprüsü

ATATÜRK KÖPRÜSÜ:

Dalaman çayı üzerindedir.

Köprü: Muğla-Antalya arasındaki karayolu ulaşımını sağlamaktadır.

Evet, köprünün ilginç bir öyküsü vardır. Bu öykü: “ o yıllarda adı Terzialililer olan Ortaca halkı ve çevredeki yurttaşlar; Atatürk’ü Ortaca’ya davet ederler.

Ayrıca: Ortaca’dan, Dalaman ve Fethiye’ye ulaşımda güçlük çektikleri için de, Dalaman çayı üzerine modern bir köprü yapılmasını isterler. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, yöreye gelmeyi çok istediğini, Dalaman’daki Devlet Üretme Çiftliğini de görmek istediğini, köprünün yapılması için de talimat verdiğini, köprü bitince üzerinden geçmek üzere yöreye gelmek istediğini belirten bir mektup gönderir.”

1934 yılında yapımına başlanan köprü, Dalaman Üretme Çiftliği bünyesinde Tarım Açık Cezaevinde bulunan mahkumlardan oluşan 170 işçinin çalışmasıyla, bir yıl içinde, Fransa’dan getirilen bir proje ve Fransız mimarisine uygun olarak tamamlanır.

Ancak, Atatürk’ün rahatsızlanması ve tedavisinin sürmesi nedeniyle, köprüden geçmek Atatürk’e nasip olmaz. Köprü, Muğla-Dalaman karayolunun güzergahının değiştiği 1960’lı yıllara kadar kesintisiz hizmet vermiştir.

Köprünün genişliği 3.5 metre ve uzunluğu ise 85 metredir. Köprü yerden 14 metre yüksekliktedir. 3 ayak üzerine oturtulmuştur. Köprüde bulunan mermer levhada: köprünün 1934-1935 yılları arasında yapıldığı yazılıdır.

Ortaca Günlük-Sığla ormanları

GÜNLÜK-SIĞLA ORMANLARI:

Ortaca ve Dalaman ilçeleri arasında bulunan Sığla Ormanları, doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Yılın 11 ayı yapraklarını  dökmediği için canlı kalan Sığla ağacı ormanları, kültür turizmi açısından yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin hayranlıkla gezindiği destinasyonlar arasındadır.

Sığla ormanları: muhteşem manzarası, insana rahatlık hissi veren aromatik kokusu ile yürüyüş ve gezi yapmak isteyenlerin vazgeçilmez rotasıdır.

SULUNGUR GÖLÜ:

Yerel halk tarafından “Sülüklü Göl” olarak da isimlendirilir. Dalyan İz tuzu plajı yolu üzerindedir. Göl, yüzyıllar boyunca Dalyan nehrinin getirdiği alüvyonlar nedeniyle denizden bağlantısı kesilmiştir.

Gölün uzunluğu 2 km ve genişliği 1.5 km dir. Derinliği ise ortalama 10 metre civarındadır. Gölün çevresinde sazlıklar bulunur.

Görünüm olarak oldukça güzel bir göldür. Gölün çevresinde piknik masaları ve banklar bulunmaktadır. Göl çevresinde, inişi-çıkışı olmayan yürüyüş ve bisiklet yolu bulunuyor. Ayrıca: buraya yolunuz düşerse, mutlaka nar suyu içmenizi öneririm.

Ortaca Aşı koyu-Dişibilmez koyu

AŞI KOYU-DİŞİBİLMEZ KOYU:

Dalyan merkeze 20 km ve Sarıgerme plajına ise 14 km uzaklıktadır.

Yörede, el değmemiş koylardan biridir. Önünüz masmavi bir deniz, arkanız yemyeşil bir ormandır.

Ancak ulaşım zordur, yolların bir kısmı oldukça bozuk ve dardır, ama Kargıcak koyu yolu kadar da zor değildir.

Koyda çadır veya karavanla geceleme yapmaya izin verilmiyor. Sadece günübirlik kullanılan koy, saat 20.00’den sonra yasaklanıyor.

Ortaca Aşı koyu-Dişibilmez koyu

Aracınız ile buraya gidebilirsiniz, hemen girişte ücretli otopark vardır. Bu para ödendikten sonra: tuvalet ve duşlar ücretsiz kullanılabiliyor. Şezlong ve şemsiye isterseniz ilave ücret ödemek gerekiyor.

Koyda: plaj ve deniz oldukça güzeldir ama kalabalıktır. Sahil yani plaj küçük çakıllıdır. Deniz kıyıdan uzaklaşınca birden derinleşir ve deniz suyu oldukça soğuktur. Bu yüzden deniz ayakkabısı kullanmanız önerilir.

Koyda deniz 20 metre derinliğe kadar iner ve bu yüzden özellikle dalgıçlar tarafından dalış için tercih edilir.

Ortaca Aşı koyu-Dişibilmez koyu

Koyda: bir restoran, tuvalet, duş, soyunma kabinleri, piknik yerleri bulunmaktadır. İşletme özel bir şirkete verilmiştir.

Kafeyi yani restoranı kullanmak isteyenler, bölgede internet çekmediğini düşünerek yanlarında nakit para bulundurmaları gerekir. Giriş ücreti de peşin alınıyor.

Ortaca İnlice koyu

İNLİCE KOYU:

Dalaman merkeze 24 km uzaklıktadır. Yolu asfalttır.

Koy küçüktür. Girişte büyük bir otopark vardır.

Burası bir halk plajıdır ama hemen yan tarafında beach vardır. Şemsiye ve şezlong kiralanmaktadır.

Tesis:

Fethiye Belediyesi tarafından işletiliyor. Buradan yemek ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Gözleme ve sandviç benzeri yiyecekler bulabilirsiniz.

Ayrıca buraya has “narsuyu” nu mutlaka deneyin. Tesiste: ziyaretçiler için duşlar, soyunma kabinleri, mangal alanı, voleybol sahası ve çocuk oyun parkı bulunuyor.

Piknik yeri:

Sahilin hemen arkasında sahile 50 metre uzaklıkta, ağaçların altında birkaç tane ahşap piknik masaları var, burada mangal yakma imkanı bulunmaktadır. Plaj çakıllıdır.

Sahil-Plaj:

Denize girerken oldukça fazla taş var, bu yüzden deniz ayakkabısı giymek uygun olur.

Deniz:

Çok güzel ve temizdir. Denizde ısıran balıklar var, acı vermese de ürpermeye sebep oluyor, dikkatli olunuz.

Çaylı Kamping-Kamp alanı:

Sahilde çadır kurmak için bir bölüm ayrılmıştır. Burada çadır kurabilirsiniz, çadırınızdan plaja 20 adımda ulaşmak mümkündür. Burada karavan kampı da bulunmaktadır.

Ortaca Kargıcak koyu

KARGICAK KOYU:

İztuzu plajının doğusunda, üç tane sıralı koy bulunmaktadır. Bunlardan ilki: Kargıcak koyudur. Buranın karayolu bağlantısı ve tesisi vardır. Ortada Bacardi koyu ve daha sonra küçük ve isimsiz bir koy bulunmaktadır.

Kargıcak Koyu;

Gökbel köyü üzerinden ulaşılmaktadır. İztuzu plajına 7 km ve Dalyan merkeze 15 km uzaklıktadır.

Ancak yolu oldukça kötüdür, toprak yol ve yer yer çukurlar bulunan yolda ayrıca rampa ve bolca taş bulunur. Yolun bazı yerleri dardır ve iki araba yan yana geçemez.

Özellikle da yağışlı havalarda sakın bu yola girmeyi düşünmeyiniz. Yolun son 12 kilometrelik bölümünü, dozer açmış ve öylece bırakmıştır.

Büyük bir iskele vardır. İskeleden denize girmek, atlamak mümkündür. Buradan kano kiralayarak Bacardi ve en sondaki isimsiz koya gidebilirsiniz.

Tesis:

Koyda bulunan tesiste: restoran, organik çiftlik, deniz ve deniz sporları hizmeti veriliyor. Restoran mutfağında kullanılan malzemelerin birçoğu bahçeden toplanan organik meyve ve sebzelerdir.

Sahil:

Sahil oldukça güzel ama söylediğim gibi, yol o kadar kötü ki, yörede benzeri birçok sahil bulunduğu için, burayı tercih edip etmemek size kalmıştır. Plajın hemen arkasında: nar ve narenciye ağaçları, bağlar bulunuyor. Plaj yani sahilde ise, çakıla kaçan iri kumludur.

Deniz:

Deniz taşlı ve çok çabuk derinleşir. Özellikle: öğleden sonra: aşırı dalgalıdır, yani hırçındır. Bu yüzden şnolker kullanmak mümkün olmaz. Deniz dalgalı olunca kum kaldırır ve su bulanıklaşır.

Ortaca Bacardi koyu

Bacardi Koyu:

Bacardi koyu: yemyeşildir ve günübirlik teknelerle buraya ulaşılır. Dağlar, denize paralel uzandığından, koy, az rüzgar alır. Böylece deniz dalgasızdır yani oldukça sakindir. Ayrıca deniz sığdır. Koy: Caretta Caretta kaplumbağaları tarafından üreme alanı olarak kullanılmaktadır.

 

KALYNDA-ŞEREFLER/KOZPINAR:

Ortaca ilçesinin Şerefler köyündedir. Fethiye merkeze 28 km ve Dalaman’a 4 km uzaklıktadır. Patara Yol Anıtında, şehir, Telmessos ve Kaunos arasında verilmektedir. Telmessos’tan yaklaşık 34 km ve Kaunos’tan 19 km uzaklıktadır.

Kalynda kentinin ismi birkaç antik kaynakta görülür. Kentin Hititçe isminin Yalburt Yazıtında: “Kuwa-Kuwaluwan” olarak geçmektedir. Kentin ismine rastlanan ilk edebi kaynak ise, MÖ 5’nci yüzyılda yaşamış antik yazar Herodotos’un eseridir. Herodotos: Kaunosluların kendilerine yabancı olan tanrılara tapındıklarını, ancak daha sonra atadan kalma tanrılara tapmaya karar verince, yabancı tanrıları Klynda sınırına kadar kovaladıklarından söz eder.

Strabon’a göre: “Glaukos körfezinden sonra bir burunda bulunan Artemision’a daha sonra da Leton’un kutsal bölgesine gelinir. Bunun yukarısında da denizden 9.5 km içeride olan Kalynda denilen kent bulunur” diye tarif eder.

Heredot: “Kalynda kralı Damasithymos’un bir donanmasının olması ve Ptolemaios’un Kalynda’yı sahil kentleri arasında sayması, kentin bir limanı olduğunu ve deniz kenarında olması gerektiğini gösterir.

Klyndalılar, MÖ 480 yılında yapılan Salamis Deniz Savaşında, Kral Damasithymos komutasında bir gemi ile Perslerin yanında savaşa katılmışlardır. Atina Donanması Karia Kraliçesi Artemisia’nın peşine düşünce, Artemisia’ın gemisi müttefik kral Dmasithymos donanmasına çarpmış ve Kalyndalıların gemisi talihsizce batmıştır.

Kent, Attika-Delos birliğinin vergi listesindedir. MÖ 4’ncü yüzyıla kadar parlak bir dönem geçiren Kalynda’nın Attika-Delos birliğine yaptığı katkılar, Kaunos’un yaptığı katkıların iki misli tutarındaydı. Ancak daha sonraları ekonomik gücü azalmıştır. MÖ 309 yılında Anadolu’nun güneybatısı Ptolemaios egemenliği altındaydı. Kalynda kenti de diğer kentler gibi bu hakimiyete girmiştir.

Karialı Zenon’un arşivinde saklı yazışmaları içeren MÖ 247/6 yılına ait bir papirüs parçası; Kalynda ile vatandaşı olan Theopropos arasında geçen bir tartışmayı anlatır. Thoopropos;  Dioiketes olan Appolonios’tan yardım ister. Nitekim: Theron adındaki bir çiftçi Kalynda yakınlarındaki Kypranda’da düzenlenen bir panayırın şarap tedarik finansmanını üstlenmiştir. tüm şarap tedariki için toplam 850 drakhme ödeme yapacaktır. Ancak Theoron tedarik karşılanmayınca Theopropos onun için 850 drakhme ödeme yapmıştır. Kalyndalı Mamiai Diophantos ve Akrision,  Theopropos’a 600  drikhmesini geri ödemiş, ancak eksik olan 250 drakhmenin bir kararname çıkmadıkça tahsil edilemeyeceğini açıklamışlardır. Theopropos geri kalan miktarın ödenmesi için Apollonios’dan böyle bir yazışma aracılığıyla yardım talebinde bulunmuştur.

Kalynda, MÖ 188 yılında Apameia Barışıyla birlikte, Kaunos’un dahil olduğu pek çok Karia ve Lykia kenti gibi, Rhodos’un egemenliği altına girmiştir. MÖ 168/7 yıllarında Rhodos, 3’ncü Makedon savaşındaki tutumlarından dolayı, Fethiye körfezi çevresindeki Apameia Barışı ile elde ettiği tüm toprakları (Kaunos hariç) kaybetmiştir. Kalynda da kaybettiği topraklar arasındadır.

 

GÜNÜMÜZE KALAN KALINTILAR:

Kozpınar ören alanı çok yüksek olmayan ve hafif eğime sahip yamacı ile bir tepe üzerindedir. Tepe üzerinde bulunan Akropolis’te pek çok yapı kalıntıları göze çarpar. Burada bulunan uzunca poligonal bir savunma duvarı, tepenin tahkim edildiğini gösterir. Helenistik döneme tarihlenen iyi korunmuş bu duvarlar, zaman içinde güçlendirilmiş ve Geç Helenistik, İmparatorluk ve Bizans dönemlerinde de muhtemelen onarım görmüştür.

Tepenin kuzeyinde iki odalı bir kule bulunur. Bu kule, küçük bir kapıya sahiptir ve yukarıda eğimli olarak kesilen taşlardan, buraya bir kilit sistemi oluşturulmuştur. Akropolis içlerinde ve tepenin yamaçlarında ev yapılarının temelleri görülür. Ayrıca Geç Roma İmparatorluk zamanında üç nefli olan, ancak Bizans döneminde tek odaya dönüştürülmüş bir kilise bulunmaktadır. Apsisi doğuya hizalanmış olan söz konusu kilise, muhtemelen eski bir tapınağın yerine inşa edilmiş olmalıdır.

Yerleşimin kuzeyinden geçen anayolun hemen üst kısmında, güvercin yuvası tarzı kaya mezarları bulunmaktadır. Ayrıca yerleşim alanının doğusunda da bu mezarlar mevcuttur.

Okul binasının 200 m yukarısındaki tepe üzerinde Helenistik savunma duvarları ve iki bölümlü kule vardır. Kalınlığı 3 m yi bulan duvarlar, kentteki en iyi korunmuş kalıntılardır. Sadece batıdan çıkılabilen tepedeki kale içerisinde ise, bazı yapıları ait kalıntılar bulunur.

Kalynda sikkelerinin arka yüzlerinde geyik betimlemeleri, dönemin doğal varlıkları konusunda dikkat çeker.

 

Dalyan gezilecek yerler için.

Sarıgerme gezilecek yerler için.

İztuzu gezilecek yerler için.

Kaunos gezilecek yerler için.

Fethiye Ören Yerleri

Fethiye Ören Yerleri: ilk tanıtacağım şehir “Telmessos” dur.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos
 

TELMESSOS-TELEBEHİ-QUVALAPASA-MEĞRİ-FETHİYE

Fethiye Ören Yerleri, birinci durak: Telmessos antik kentinin, günümüzdeki Fethiye ilçe merkezi yakınlarındaki Belen’de; MÖ 3 binlerde kurulduğu tahmin edilmektedir.

Şehir antik Likya bölgesinin en batısında, Karia sınırında bulunuyordu.

Telmessos, Lykia bölgesinin bilinen en eski antik kentidir.

Günümüzdeki Fethiye körfezi, antik dönemde Telmessos körfezi olarak adlandırılmıştır.

“Livius” da, körfezin bir yanının Karia ve diğer yanının ise Lykia olduğu yazılıdır.

MÖ 5’nci yüzyıla ait sikkelerde ise, yörenin ismi “Telebehi” olarak geçer.

Ancak şehrin ilk kurucuları hakkında bilgi yoktur.

 

Telmessos İsmi

Bilinen en eski ismi “Quvalapasa” dır. Likçe ismi “Telebehi” dir. Eski Yunanca ismi “Telmessos” dur. MS 713 yılında II Anastasios tarafından kent kurulduğunda ismi “Nastasiopolis” dir. 1284 yılında “Meğri” (Makri) olarak değiştirilmiştir. Bu isim Makra adasından gelir. 1934 yılında ismi Fethiye olmuştur. 

Telmessos isminin antik çağda Apollon’un oğlu olan Telmessos’dan geldiği tahmin edilir. Antik kentin, güneş tanrısı Apollon tarafından kurulduğuna ve şehre oğlunun ismini verdiğine inanılmaktadır. Bu isim “Işıklar Ülkesi” anlamına gelmektedir. Çünkü yörede güneşli gün sayısı, yılda 211 gündür.

 

Gelelim, Telmessos isminin efsanesine

Tanrı Apollon, Finike kralı Agenor’un kızlarından birine aşık olur ve aşık olduğu kişinin ölümlü olması nedeniyle, aşkını açıklamaktan çekinir.

Ancak, Apollon, kıza yakın olmak için, kıza bağlı bir köpek olmayı tercih eder.

Çok utangaç olan Kral Agenor’un kızına, küçük ve sevimli bir köpek olarak yaklaşır.

Kız, zamanla kendisine alışınca da, genç bir delikanlıya dönüşür, kızın sevgisini kazanır ve evlenirler.

Daha sonraki dönemlerde ise bir oğulları olur ve ismini Lykia dilinde “Aydınlık Ülke” anlamına gelen Telmessos koyarlar.

Apollon çocuğunu bu yeni kente kahin olarak  tayin eder.

Şehrin tarihi gelişimi

Fethiye, Patara Yol Klavuz Anıtında en batı güzergahta bulunan en önemli menzildir. Karia ve Lykia arasında bir sanat-kültür ve ekonomi merkezidir. 

Uzun süre Lykia’ya karşı bağımsızlığını korumuş olan şehir, MÖ 6’ncı yüzyıl ortalarında Pers hakimiyetine girer.

MÖ 5’nci yüzyılda “Delos Birliğine” girer, MÖ 362 yılında ise Perikle yönetimindeki Lykialılar Telmessos’a karşı savaşıp kenti Lykia topraklarına katarlar. Scylax isimli bir coğrafyacı: o dönemde kentten bir Lykia şehri olarak söz eder. 

Ardından, Lykia topraklarını hakimiyeti altına alan Perslere geçer ve Karia Saprapı Mausolos tarafından yönetilmeye başlar.

MÖ 333 yılında, bölgede Büyük İskender hakimiyeti görülür. Söylenenlere göre, şehir, kendi isteğiyle Büyük İskender’e teslim olmuştur.

Bir başka söylentiye göre ise: Büyük İskender, donanması ile Telmessos kıyılarında geldiğinden, kumandanlarından Nearkos, o dönemin kent yöneticisi Antipatrides’ten yanlarındaki müzisyen ve esirlerin kente alınmasını ister.

Bu istek kabul edilir. Ancak müzisyen olarak kente girenler, müzik kutularının içlerine sakladıkları silahları çıkararak, gece, şölen esnasında akropolü ele geçirirler.

MÖ 188 yılında Bergama Krallığı bölgede egemen olur.

MS 8’nci yüzyılda şehrin ismi, Bizans İmparatoru II Anastasius onuruna “Anastasiupolis” olarak değiştirilir.

Sonraki 200 yıl boyunca, şehir bu isimle anılır.

MS 10’ncu yüzyıl başlarında ise, şehrin ismi Rumlar tarafından “Makri” olarak değiştirilir. Makri kelime anlamı “uzak şehir” demektir.

Şehrin bugünkü ismi ise, Osmanlı döneminin ilk pilotlarından olan Fethi Bey’in Kahire’ye giderken uçağının 1913 yılında buraya düşmesi nedeniyle 1934 yılında verilmiştir.

 

Kahinlik

Telmessos’da çok sayıda kahin bulunduğu kanıtları vardır. Bununla birlikte, Karya da aynı adla anılan ikinci bir kent daha vardır ki, burada gaipten haber veren ünlü bir papaz ailesi yaşamaktaydı. Anlatılanların çoğu, bu aile ile ilgili olsa gerek. 

Öte yandan, şehrin antik dönemde bir kehanet merkezi olduğu ve kahinlik özelliğinin babadan oğula geçtiği de bilinmektedir. Kahinlerin kayaların üzerine çıkarak Akdeniz’in mavi sularına bakarak kehanetlerde bulundukları düşünülür.

Tarihçi Heredot’a göre: Telmessos şehri bir zamanlar bölgenin önemli bir kehanet merkeziymiş. Lidyalı kral Krezüs, Pers kralı Kyros’a karşı savaşa hazırlanırken: Sardes kentinin çevresini yılanlar sarmış, atlar ise otlamayı kesip yılanlara saldırıp yemeye başlamışlar.

Bunun üzerine, olay Telmessos Kahinlerine sorulmuş ve alınan cevap “Krezüs üzerine yabancı dil konuşan bir ulusun yürümesini beklesin, bunlar ülkeye yayılacaklar, boyunduruk altına alacaklar, yılan toprağın oğludur, at ise savaşçı ve göçebe hayvandır.”

Evet bu kehanet bir süre sonra gerçekleşmiştir. Krezüs, Perslerle yapılan savaşı kaybeder, ancak ölümden kurtulur ve esir alınır, Pers kralı Kyros, onu bir danışman gibi yanında gezdirir.

Bir diğer örnek: İskender, Telmessoslu kahin Aristados’un yorum yapmasını ister. Kahin, İskender’e en yakın dostlarından birinin kendisine ihanete yelteneceğini, fakat zarar vermeden yakalanacağını söyler. Kahine göre, serçe uysal ve insanlara dost bir kuştur. Ama çok gevezedir. Karya’daki Telmessos, Halikarnas’a 7 mil uzaklıkta bulunduğuna göre, Aristanros’un Fethiye’de değil, burada yaşaması daha kabul edilebilir bir olasılıktır. 

 

Büyük Oyun:

MÖ 334-333 kışında, İskender bu yöreye gelince, Telmessoslularla barışçı bir anlaşma yaptı. Kent kendi isteğiyle İskender’e katıldı. Ardından. İskender güvendiği adamlardan biri olan Antipatrides’e kenti teslim eder. Bu sırada kentte Giritli Vali Nearchos vardır. 

İskender’in kenti teslim ettiği Antipatrides, kendisini tek egemen sanmaya başladığında Vali Nearchos ile savaşır ve valiyi kentten dışarı atar. Vali Nearchos ve Antipatrides dost idiler. Nearchos, kentten çıkarken beraberinde esir kadın ve çocuk şarkıcıları da beraberinde götürmek için ister ister ve götürür. Daha sonra şehirdeki bir şenlik için bu müzisyenler geldiğinde, kadınlar müzik aletlerini çocukların ellerine verirler, fülut kutularının içinde ise hançerler gizlenmiştir. Topluluk kaleye girince, esir müzisyenler silahlarını çıkarır ve Akropolü ele geçirirler. 

Burada başka bir husus daha var. İskender, Telmessoslu bir kahin olan Aristandros’tan gelecekte bir arkadaşının ihanet edeceğini öğrenmiştir ve bu kişi Antipatrides’dir. 

Evet, İskender önlemini alır ve Telmessos şehri Antipatrides’ten geri alınır. 

Söylenen o dur ki, şenlik anında ortaya çıkan müzisyen köleler, meğerse savaşçılardır ve ellerinde de müzik aletleri değil silahlar vardır. Antipatrides gafil avlanmıştır. Bu öykü, strateji örnekleyen bir anlatım olarak hala Fethiye tepelerinde yankılanır. Tarihçiler buna strateji diyorlar, başkaları ise üç kağıtçılık olarak tanımlıyor. 

 

Magra Adası:

MÖ 1’nci yüzyıl kaynaklarında bu adanın Lykia’ya bağlı olduğu belirtilir. Fethiye teritoryumundaki topraklara “Başkaza” da denilmektedir. Çünkü Fethiye merkez kadısının işlere yetişememesi nedeniyle, atanan bucak kadılarının (Baş kadı) varlığıdır. Beşkadılık örgütü, hiçbir resmi kayda dayanmamakla birlikte, merkez kadısının kendi yetkisi ile oluşturulan bir yönetim gurubudur. Fethiye merkezi dışındaki beşkadılık örgütü, Üzümlü, Ören, Yaka, Döğer, Yakabağ, Eşen ve Kaya yörelerinde halka mutlak sözünü dinleten, vergileri zamanında toplayıp merkez kadısına teslim eden ve kendilerine de bu hizmetlerinden dolayı geniş yetki verilen kimseler vardı. Bunlar parasal yönden de tatmin ediliyordu. 

 

Deprem:

1821 tarihinde ağır yıkıcı (8.2) deprem nedeniyle Meğri tüm eski erken kalıntıları, bugün liman alanı oluşturmak üzere denize dökülmüştür. 1957 yılındaki depremde yine büyük zarar görmüştür. Kaya yamaçlarına kurulu evler dışında, hemen her şey yıkılmış kentin kalıntıları toplanıp bugünkü, eskiden bataklık olan dolgu sahasına dökülerek bataklık kurutulmuştur. Tüm bu yıkılma sırasında tek ayakta kalan şimdiki Kız Meslek Lisesi ve Hükümet Konağı bahçesindeki ünlü Likya lahit mezarıdır. Onun da kapağı 2-3 cm kaykılmıştır. Depremde can kaybının olmaması, zamanın kaymakamının serinkanlılığı sayesindedir. İlk deprem hafif geçmiştir. Sonrakinin şiddetini sezen kaymakam, tellaklar ile halkı evlerini boşaltmaya çağırmıştır. Bu sayede depremden birkaç kişi hariç fazla can kaybı olmamıştır. 

 

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Anfi Tiyatro
 

GÜNÜMÜZE KALAN KALINTILAR:

Kalıntılara bakıldığında Telmessos’un Helenistik dönemde Hıdırlık Tepesinden sahile indiği anlaşılmaktadır. Düze indikçe Helenistik ve Roma mezarları görülür. 

Eski kentten mezarlar dışında hiçbir şey kalmamıştır. Mezarlar ise, dönemin en güzel örnekleridir. Başlıca mezarlar: doğuda, kentin hemen dışındaki tepelerin kuzey ve batı yüzlerine oyulmuştur. 

Telmessos Amfi Tiyatro

1993 yılında yapılan resmi arkeolojik sondaj kazılarında, toprağın 3-4 metre altında, tiyatronun oturma sıralarını buldular. 1995 yılında ise, tiyatrodan kalabilen tüm kalıntılar gün ışığına çıkarılmıştır.

Türkiye’de denize en yakın ve en eski tiyatrodur. Hemen şehrin iskelesi yanındaydı. Tiyatro, erken Roma döneminde yapılmış ve MS 2’nci yüzyılda onarılmıştır. Telmessos tiyatrosu sadece 73 m çapında ve 27 sıralı, en çok 4000 seyirci kapasitelidir. 

Oturma sıraları ve sahne binasından giden taşlar, 1953 yılında Fethiye Limanının inşasında kullanılmıştır. Toprak üstü kalıntıları, çoktan taşınmış olmakla birlikte, alttan sağlam kalmış basamaklar ve sahnenin temelleri gün ışığına çıkarılmıştır. Masklar hala taşlaşmış gözlerle ziyaretçilere bakar. Arka planda da bir zamanların Glaukos Körfezine sintine döken yeni zaman yelkenlileri görülür. 

Günümüzde ise, tiyatroda 2000-2500 seyirci oturabilmektedir. İki oturma gurubu vardır. Üst oturma sıralarının tamamında dolgu malzemesi kullanılmıştır.

Tiyatronun 4 girişi bulunmaktadır, bunlardan sadece 3 tanesi sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Kalan bir tanesi bozulmuştur. Tiyatro, Bizans döneminde arena olarak kullanılmıştır.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Anfi Tiyatro
 

Fethiye Ören Yerleri nden Telmessos günümüzde “Kentsel Sit” alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Bugün Fethiye Limanına giderseniz, denizin içindeki büyük taş blokları görebilirsiniz.

 

Lahitler

Günümüzde Fethiye ilçe merkezinde Lykia tipi birçok lahit görülmektedir. Bunlardan bir tanesi Amintas Kaya mezarlarının altındaki sokakta ve bir tanesi de Hükümet Binası ile iskelenin yanındadır.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Lahitler
 

Hükümet Konağı Lahit Mezarı:

Lahit tipi olanlardan belki de en güzeli Lykia örneği Hükümet Konağı doğusundadır. Yüzyıl önce bu mezar denizin içindeydi. (Antik çağdan bu yana yükselen su seviyesi, yakın çağlarda yeniden alçalmış olsa gerek) Mezarın saygın bir görünümü vardır. İki katlı ön yüzünde, dörtgen, ahşap kirişleri andıran oymalar, Gotik stili kemerli bir kapağı vardır. Kapağın her iki yanı, sorgucu savaşları resmeden fresklerle bezenmiştir. Dörder savaşçı, ellerinde kalkanları olduğu halde savaşmakta, uzun giysili bir adam sağ tarafta koltukta oturmaktadır. Kapağın bitimleri, dörder kanat halindedir. Lahdin MÖ 340 yılına ait olduğu düşünülür. 

 

Amistas Mezarı:

Tapınak mezar tipindedir. Bu tip mezarlar, Lykialılara özgü değildir, Caunos ve Anadolu’nun başka yörelerinde de bulunmuştur. Ön yüzleri tapınak biçiminde olup girişte İyon stili iki sütun, bir sütun başlığı ve bir alınlık vardır. Kapıda içerideki mezar odasına açılan bir sahanlık bulunur. Mezar odası, üzerine ölülerin yatırıldığı taş peykeler bulunan sade bir odadır. Bunun en güzel örneği Telmessos’da kayaya oyulmuş Amistas Mezarıdır. 

Amistas mezarının bulunduğu yere Belediye tarafından yaptırılmış merdivenle çıkılır. Merdivenler Amistas mezarının önüne kadar çıkar. Bu mezar aşağıdan kolaylıklı görülür ve yaklaştıkça büyüklüğü karşısında duyulan hayret artar. İyonstilinde ve tapınak tipindedir. Önündeki iki yanı, bitişik sütunlu sahanlığa dört basamakla çıkılır. Soldaki sütunun orta kısmında MÖ 4’ncü yüzyıl alfabesi ile “Hermapias’ın oğlu Amistas” yazılıdır. Amistas destan çağında yaşamıştır. Yöneticilerin tanrı katına çıkma hakkını kendilerinde görmek istedikleri dönemin beyi olma ayrıcalığı yaşamıştır. 

Bu kişinin kimliği bilinmez. Her sütunun tepesinde, süper fiyonktan oluşan bir sıra nakış vardır. Yukarıda biri kırık, üç aktoterli alınlık, aşağıda ise bir dentil fresk bulunur. Esas odaya giren kapının dört köşesinde, taştan oyulmuş demir çivileri andıran eklemler vardır. Eskiden kayan bir taşla açılıp kapanıyordu. Alt tarafındaki kanat, hırsızlar tarafından kırılıp açılmıştır. Odanın tavanı düz ve biraz kabaca oymalı olup, içeride üç duvar boyunca üç ayrı taş peyke vardır.

Yamacın solunda daha birçok mezar göze çarpar. Bunlardan ikisi Amistas’ın kine benzer tapınak mezarlar olup, daha küçüktür. Çevik bir kişi soldakine belki çıkabilir. Ama öbürüne erişmek mümkün değildir. Daha aşağıdakiler daha küçük 2-3 katlı ev tipi mezarlardır. Kalanlar ise kartal yuvası tipindedir. 

Akropol Tepesi;

Telmessos Akropol Tepesi, kentin gerisinde yükselir. Burada Aziz John’un şövalyelerine ait olduğu sanılan bir Ortaçağ kalesi vardır. Duvarlara oyulmuş birkaç yazı ve tarihi belirsiz bir sarnıç dışında, kalenin içinde eski bir başka kalıntıya rastlanmaz. Tepenin en doğu yüzünde Amintas’ın kine benzeyen, fakat çok daha küçük basit bir çift kaya mezarı göze çarpar. Kuzeye bakan batı cephesinde ise, Telmessos’daki iki tiyatrodan birinin yeri olduğu sanılan bir çukur vardır. Fakat burası çok kazılmış olup, tiyatro ile ilgili hiçbir belirti bulunmamıştır. Çukurun tepesinde küçük ev tipi bir kaya mezarı görülür. 

 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

KADYANDA-CADİANDA-KADAWANTİ-ÜZÜMLÜ

Fethiye Ören Yerleri, ikinci durak Fethiye merkezine 25 km uzaklıktadır.

Üzümlü beldesinin güneydoğusunda, bir tepe üzerindedir.

Tepenin yüksekliği yani rakımı 915 metredir.

Yani Fethiye limanı bölgesine tepeden bakar, muhteşem bir manzara vardır.

Yolun büyük kısmı asfalt, kısa bir bölümü ise stabilizedir. Bu bölüm, çamların arasında bir dağ yoludur, bazı yerleri bozuktur. Burayı orman içinde bir Likya şehri olarak düşünün. Şehir, engebeli bir dağ yamacı boyunca, yarım daire şeklinde konumlanmıştır.

Tanıtıma başlamadan önce söylemek gerekir: buraya mutlaka spor ayakkabısı ile gidin, çünkü yerlerde çam yaprakları var ve oldukça kaygan, ayrıca yanınızda mutlaka su bulundurun.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Buraya ulaştığınızda, hemen ön tarafta otopark var, aracınızı buraya park edebilirsiniz. Giriş ücretli, müze kart geçiyor.

Şehrin kuruluş tarihinin, MÖ 3 binli yıllara indiği tahmin edilmektedir.

Şehir: Karia ve Likya bölgelerinin arasında kalmış ve her türlü özellikleri barındıran bir kent olarak öne çıkmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Fethiye Ören Yerler inden Kadyanda, Likya dilinde “Kadawanti” olarak bilinir.

Pilinus ise şehrin ismini Lykia dilinde “Cadianda” olarak yazmıştır.

Günümüze ulaşan kalıntıların en eskisi: MÖ 5’nci yüzyıldan kalmadır. Ayrıca: Likya bölgesinin, Hekatomnosların kontrolünde olduğu döneme ait bir kitabede, Karya Satrabı Piksodoros’un yaptığı bir bağıştan söz edilmektedir. Bu satrap MÖ 340-334 yılları arasında satraplık yapmıştır. Bu bağış, büyük olasılıkla: Karya şehri olan Kaunos’a karşı girişilen bir harekatta, Kadyandalıların satraba yardım ettiğini ifade etmektedir.

MÖ 168 yıllarında şehrin kendi sikkesini bastırdığı anlaşılmaktadır.

Ancak kent, özellikle Roma döneminde önem kazanır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Günümüzdeki kalıntılar

Kent, doğal nedenlerle oldukça fazla yıpranarak günümüze ulaşmıştır.

En eski tarihli olarak, günümüze, kenti saran çevre duvarlarının bir kısmı, kaya mezarları ve bazı kitabeler kalmıştır. Kaya mezarları, iri taşlardan oluşur.

Kentin bir tepe üzerinde iskan edilmiş Akropolisinde, ana cadde boyunca bir tapınak, hamam, agora, stadion, gymnasion, tiyatro ve kaya mezarları yer alır. Kentin kimliğini oluşturan tüm bu yapılar, onun antik dönemdeki yerleşimini ve canlılığına tam olarak gözler önüne serer. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tiyatro
 

Tiyatro

Akropolün güney yamacındadır. Yapılan çalışmalar sonucunda, tiyatroda bir gezi yolu açılmıştır. 

Tiyatro kentin güneydoğusundadır. Güneye bakar. 20 oturma sırası ile yaklaşık 2000 seyirci kapasitelidir. Yaklaşık 9 m çapındaki orkestrayı kuşatan at nalı kaveasıyla Helenistiktir. Lykia da çok az sayıda bilinen Helenistik proskene örneklerinden biri bu tiyatrodadır. 

MÖ 2’nci yüzyıl sonu ile 1’nci yüzyıl başına tarihlenir. Koltuklardan bazılarında özel kişilere ayrıldığını gösteren işaretler bulunru. Prostenesinde sütunlar üzerinde, Dor plasterleri ve trigliph metoplarıyla süslenmiştir. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tiyatro
 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tapınak
 

Tapınak

Akropol bölümünde 5 basamakla ulaşılan bir tapınak kalıntısı vardır. Dor düzenindedir. Kuzeybatısında stoa ve agora bulunur. Agoranın hemen kuzeyindeki stadium’un doğu ucunda Vespasianus dönemine ait hamam ve yukarısında bir tapınak vardır. Burası yapıların arasından geçen bir caddeyle biçimlenen yerleşim merkezidir.

Evet, tapınağın hangi tanrıya ait olduğu bilinmiyor. Tapınak kalıntısının duvar taşları çevreye yayılmış durumdadır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Agora Ticaret Alanı
 

Agora-Ticaret Alanı-Çarşı

Kentin güney batısında, ot ve çalılıklar arasında yaklaşık 9 m uzunluğunda bir koridor yakıntısı vardır. Bunun kuzeyindeki boşluğun “Agora” olduğu varsayılmaktadır. Hemen Tapınak yanındadır. 

Stadionun hemen yanında kalıntıları bulunan Agora da uzunca bir stoa bulunmaktadır. Burası revaklı çarşı dükkanlarıdır ve 82 m uzunluktadır. Muhtemelen deprem sonucu yıkılmış olmalıdır. 

Stadionun basamaklarının arkasına yıkılmış bir tapınak yer alır. Bu tapınak bir Dor düzeninde olduğu tam kesin olmakla birlikte yıkılmış sütunlar içinde İon düzenine de rastlandığı görülür. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Hamam
 

Hamam

Stadion ve Agoranın güneyinde ana caddenin izlediği yol üzerinde konumlanmış olan Vespasianus döneminden kaldığı düşünülen, üç odalı ve pencereleri iyi korunmuş olan bir hamam vardır. Akropol’un kuzey çıkışında,  tepeye doğru çıkarken tepenin kenarındadır. 

Hamamın duvarında İmparator Vespasianus halamı kendi servetinden donattığını belirten bir yazıt bulunur. Roma taş işçiliği görülür. Yapının odalarından batı odası, Roma İmparator Vespasian (MS 9-79) banyosu olarak şehirden elde edilen para ile yapılmıştır. Koşulların ne olduğu bilinmez. Gene de İmparatorun en küçük bir kentin gereksinimleriyle nasıl ilgilendiğini kanıtlamaktadır. Evet günümüzde yapının üç bölümü de yakılmış ama bir köşesinin yanında, küçük bir yapı sağlam kalabilmiştir. 

 

Gymnasium

Kentte kalıntılar bulunmamış olmakla birlikte, epigrafik metinler ile gymnasium yapısından bahsedilmektedir. Kentteki oyunların ve müsabakaların günümüze kalıntıları ulaşmayan bir gymnasium da düzenlenmiş olduğu düşünülmektedir. 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Stadion
 

Stadion

Kentin iç kısımlarında uzun açık bir alanda bulunan Stadion, günümüze daha iyi korunmuş bir halde ulaşmıştır. Bu stadion kentte bulunduğu konum ve boyutları ile az rastlanır özellikler sergilemektedir. 

Batıdan doğuya 9 m eninde ve 900 m kadar uzunluktadır. Ancak gerçek uzunluğu kestirilememektedir. Zira her iki ucu da yıkıktır. Gene de 188 m standart uzunluğa yakın olduğu tahmin edilir. 

Burası Phaselis’deki ana caddeyi andırır. Bununlar birlikte, boyutları ve konumuna rağmen, burasının stadyum olduğu kuşkusuzdur. Zira yazıtlar, Cadianda da düzenlenen iki atletizm şenliğinden söz etmektedir. Bu kısımda başarılı atletlere ait heykel altlıkları bulunmuştur. 

Evet, Stadium, Lykia bölgesinde yaygın olarak bulunan tek taraflı Stadium tiplerinden bir tanesidir. Stadion’un kuzey kısmında 6 oturma sırası korunmuş haldedir ve güney kısmında ise sıra halinde taş bloklar bulunur. Kntin yazıtlarından Kadyanda da Sarapis ve İsis onuruna düzenlenmiş olan iki ayrı agon olduğu anlaşılır. Bu yazıtlar agonların kazanan sporcu vatandaşların onur yazıtlarını içermektedir ve muhtemelen günümüze ulaşmamış heykelleri, bu yazıtların bulunduğu kaidelerin üzerinde yer almaktaydı. 

Bu koşu pisti, her yıl Yeşil Üzümlü Köyünde geleneksel olarak Nisan ayında yapılan festivaldeki yarışlarda kullanılmaya devam edilmektedir.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Stadion
  

Mabet ve Mezar Odası

Stadion üzerinde, Dor stilinde bir mabet ve mezar odası görülür.

Burada 8 atlete ait bir heykel kaidesi bulunmuştur. Kaidelerden birisi üzerinde “Kadyanda” yazısı bulunmaktadır. Elbette sadece kaideler var, heykeller ortada yoktur, muhtemelen çalınmıştır.

Su kemerleri ve Sarnıçlar

Kent yüksek bir tepe üzerinde konumlandırılmasından dolayı, Roma tipi su kemerleri için çok yüksekte kalmaktadır ve herhangi bir su kaynağı bulunmamaktadır. 

Bu nedenle kentin su ihtiyacı sarnıçlar sayesinde karşılanmıştır. Şehrin merkezinde ve çeşitli yerlerinde su sarnıçları bulunur. Stadion çevresinde 4 büyük sarnıç vardır. Tapınağın doğu kesiminde, geniş bir alanın altına inşa edilmiş, birbirine geçmeli 4 büyük sarnıç bulunmaktadır. Agora yakınlarında da bir sarnıç vardır. 

Bu sarnıçlar günümüzde de hala görülebilir ve yaz aylarında buralar su içermektedir. Kentin herhangi bir su kaynağının bulunmamasının yanı sıra yukarıda sözünü ettiğim hamamın su ihtiyacı da muhtemelen kentin çeşitli yerlerinde bulunan sarnıçlar tarafından karşılanıyordu. Ancak, bu su sıkıntısı nedeniyle, sonraki süreçte kentin terk edildiği tahmin edilmektedir. 

Mausoleum

Fethiye ovasına bakan yamaçtadır. Oldukça yüksek temeller üzerine oturtulmuştur. Silindirik çatılıdır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Mezarlar
Kadyanda Mezarlar

Mezarlar

Şehrin kuzey bölümünde 4 tane Lykia dönemine ait mezarlar bulunmaktadır.

Mezarların MÖ 4’ncü yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir.

Bunlardan üç tanesi, ev tipi mezardır. Ancak günümüze yıkık olarak ulaşmıştır.

4’ncü mezar ise: yekpare yani tek bir parça kayaya oyulmuştur. Buna “Atlı Mezar Anıtı” denir.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Atlı Mezar Anıtı
 

Atlı Mezar Anıtı

Kadyanda antik kentine giderken, orman yolunun yaklaşık 4’ncü km de ormanın içine doğru, kuzey yönde, Atlı Mezar anıtı vardır. MÖ 400 yılına tarihlenir. 

Mezardaki yüksek işçilik görülmeye değerdir.

Kabartmalarında ise savaş sahneleri en önemli alanları kaplar. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Atlı Mezar Anıtı
Kuzey yüzündeki kabartmada ise, miğferli bir savaşçı; elinde mızrak ve kalkanla, yere dizleri üstüne çökmüş bir düşmanı yenmiş, diğerini de yenmek üzeredir. Bu sahnenin: Truva savaşındaki Achilleis tarafından öldürülen Truvalı kahraman Hektor’un kabartması olduğu düşünülür. 

 

 Uzebeimi Mezar Anıtı:

Yine erken dönem dynastik anıtları içinde yer alan önemli bir mezar anıtıdır. Günümüze oldukça iyi korunmuş bir şekilde ulaşan mezarın iki cephesinde de ince bir şekilde işlenmiş kabartmalar bulunur. Bu mezarın güney cephesinde, sedir üzerine uzanmış bir erkek figürü görülürken, kuzey cephesinde miğfer kuşanmış, at üzerinde mızrağı ile düşmanı yere sermiş, bir savaşçı figürü yer alır. Mezar Likçe yazıt taşımaktadır. 

 

Salas Anıt Mezarı

Salas anıtı olarak isimlendirilen mezar, günümüze parçalar halinde ulaşmıştır. Bu anıt: 1840 yılında keşfedilmiştir. 

Mezar, tek bir kayadan yontulmuşa benzer.  Bu kabartmaların bulunduğu kısım mezarın kaide kısmıdır. Bu kısmın: ön yüzünde ve her iki yan yüzünde kabartmalar bulunur. 

Güney yüzünde: divana uzanmış bir adam.

Kuzey yüzünde: yendiği düşmanın üzerinden aşmakta olan, elinde bir mızrakla bir kalkan taşıyan, bir başkasına saldırmaya hazırlanan bir atlı görülür. 

Ön yüzünde: Oinokhoe taşıyan, sakallı bir erkek figürü bulunur ve figürün hemen solunda Salas yazıtı vardır. 

Her iyi yan yüzünde: friz halinde ikişer tane kabartma görülür. Güney yöndeki yan yüzde: altta iki savaşçı düello yapmaktadır. Bunun üstünde birçok figürden oluşan kurban sahnesi görülür. 

Kuzey yöndeki yan yüzde: iki kişi düello yapmaktadır. Üst kısımda ise diğer yüzdekinden farklı olarak ziyafet sahnesi görülür. 

Evet, mezar bu alt yapıyla birlikte, tek bir kaya bloğa üç basamaklı bir temel olarak işlenmiştir. Ancak şu an kaidesinin üzerindeki kısımları yıkılmış ve yerlere saçılmış haldedir. Yerlere saçılmış parçalarda bulunan kabartmalarda, bir gurup insanın üzerlerinde isimleri yazılı şekildedir ve bu yazıtların bazıları Likçe, bazıları ise Yunanca olmak üzere çift diller yazılmıştır. 

Araştırmacılara göre: bu mezar anıtının Karialı Hekatommos’un babası Salas’a olabileceği düşünülür. Ancak diğer bir kısım araştırmacı: bu mezar anıtı için Hekatomnoslar ailesiyle bağlantılı olan seçkin bir kadının mezar anıtı olduğunu ve mezarı eşi Salas’ın yaptırdığını ileri sürer.

Mezar MÖ 400 yıllarında yapıldığı düşünülür. Evet günümüzde Salas kaya mezarı, yer hareketleri nedeniyle içine yapıldığı ana kaya kütlesiyle birlikte yan yatmış durumdadır. Bu anıtın bazı parçaları, buradan çalınmış ve günümüzde Londra British Museum da sergilenmektedir. 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Sur Duvarları
 

Sur duvarları

Kent, Helenistik döneme tarihlenen devasa sur duvarlarıyla çevrilidir. Poligonal taşlarla örülmüş bu surların kenarları kırık olmakla birlikte hala korunmuş halde kalan çeşitli kısımlar vardır. 

Kentin dik yamaçları ve arazinin özelliklerine göre, sur duvarları birçok kez inşa edilmiştir. Bu duvarlardan, güneydekiler günümüze sağlam olarak ulaşmıştır. Tiyatro alanına, istinat oluşturan sur duvarı ise, Helenistik döneme aittir ve kaliteli bir işçilik görülür.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Nekropol Alanı
Kadyanda Nekropol Alanı

Nekropol alanı

Kentin güney bölümünde, sur duvarlarının dışında kalmaktadır. Kemerli Roma dönemi mezarları her yere dağılmış ve yıkılmış durumdadır. Zaten günümüzde burada yoğun kaçak kazı çukurları bulunmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Gezi yolu
 

Gezi Yolu

Kent kalıntılarında, 1992 yılında resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında, kent kalıntıları yani ören yerinin rahatça gezilebilmesi için 2.5 km lik bir yürüyüş yolu düzenlenmiştir.

 

Fethiye Ören Yerleri Pinara
 

PINARA-PİNALE-MİNARE

Fethiye-Kaş karayolu üzerinde (40’nci kilometrede), Eşen yakınlarında Minare köyündedir. Yoldan 5 km içeriye girilmektedir.

Kemer ilçe merkezine 20 km uzaklıktadır. Akdağ eteklerindedir.

Giriş ücretsizdir.

Günümüzde harabeler: köyün gerisindedir. Buraya ulaşmak için Minare köyünün girişinden sonra, dik bir rampadan yukarı çıkılır. Bu yol yaklaşık 2 km dir ve stabilizedir.

Yani burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz, yolun bu son bölümünün oldukça bozuk olduğunu aklınızda bulundurun. Peki bu yol niye bozuk derseniz, bunun cevabı olarak, bölgenin dağlık olduğu ve iş makinalarının buraya girmesinin mümkün olmadığı söyleniyor. Bu yüzden düzgün yol yapılmıyormuş.

Ayrıca yanınızda spor ayakkabısı olmalı, çevre çok ıssız olduğundan yanınızda su veya benzeri içecek ve yiyecekler bulunmalıdır. Son bir not: burayı gezmek için en az 3 saat ayırmalısınız ve çevrenin aşırı ıssız olmasını düşünerek, en geç saat 14.00 veya 15.00 gibi orada olmanız lazım, akşama kalmamak gerekir.

Minare Köyü:

Minare köyünün ismi, üzerinde kuş yuvasına benzeyen mezarların bulunduğu bir kayadan alır. Çünkü bu kaya, minare şeklindedir.

Bu kayanın yüzünde yüzlerce oda oyulmuştur. Apartman gibi yükselen bir kaya parçasının üzerine yüzlerce mezar oymuşlar.

Baş döndürücü yükseklikteki, yüksek duvar gibi dik sarp kayasının cephesine, iki bin yıl öncesinin imkanlarıyla, güvercin yuvaları gibi gömüt delikleri açan taş ustaları, günümüzde bile bize, nasıl da inanılmazı başardıklarının göstergesidir.

Sırf burada mı, şehrin birçok yerinde bu taş ustalarının ince işçilikleri görülmektedir.

Ancak bu odaların bulunduğu yere günümüzde ulaşmak mümkün değildir. Yani dimdik bir dağ gibi kaya parçasıdır.

Antik dönemde, Likya uygarlığının en büyük ve en öne çıkan şehirlerinden olan “Pınara” şehrinin isminin anlamı Lykia dilinde “Yuvarlak” demektir. Bu ismi, üstüne oturduğu yuvarlak kayadan alır.

Şehrin ilk kuruluşu hakkında, antik dönem yazarlarından Stephanus Byzantion: “Xantos şehrinin nüfusu çok fazla artınca yaşlılardan bir gurup Kragos Dağının yüksek olan tepesinde bir kent kurup, adını da yuvarlak manasına gelen Pınara ismini verdiler” diye yazmıştır.

Şehrin ilk kuruluşu hakkında yapılan araştırmalarda, ilk kuruluş dönemi “Troya” ya kadar gitmektedir. Çünkü Troya savaşında “Pınaralı Okçu Pandaros” dan söz edilir.

Pandaros, Troya’da Sarpedon’un yanında yiğitçe çarpışmıştır. Strabon, kent için “Pandaros’un kızı, yeşil ormanın bülbülü” demiştir. Strabon: kent için “Pandaros’un kızı, yeşil ormanın bülbülü” der.

4’ncü yüzyılda Ksanthos’ta  yaşayan tarihçi Menekrates: nüfus artışı nedeniyle Ksanthos’a sığmayıp ayrılanların Pınara’ya yerleştiklerinin anlatır. 

Antik dönem yazarlarından Strabon ve Stephanos Byzantions: Pınara şehrinin Lykia bölgesinin çok önemli bir kenti olduğunu belirtmiştir.

Kentin ismi Likçe kitabelerde “Pinale” olarak okunmaktadır.

Lykia birliği içinde, 3 oy hakkına sahip olan 6 şehirden birisidir.

Kentin tarihi süreci

Pınara: MÖ 333 yılında Büyük İskender’e kapılarını açarak teslim olur.  İskender’in ölümünden sonra ise, şehir Bergama Krallığına bağlanır. Takip eden dönemde ise, Roma imparatorluğunun bir şehri olur. Roma döneminde, şehir imar edilmiş ve canlandırılmıştır.

Ancak MS 141 ve 241 tarihlerindeki depremlerde, şehir büyük zarar görür. Ardından, MS 8’ncu yüzyılda terk edilir. 1957 yılındaki depremde şehir yeniden zarar görür, tepelerdeki kayalar aşağıya kayarak kalıntıların arasına karışırlar.

 

Güzellik Yarışması

Yazılı kaynaklara göre, bölgedeki ilk güzellik yarışması bu şehirde yapılmıştır. Şehirde: Tanrıça Afrodit’e adanan, ilginç mimari özellikleri bulunan bir tapınak yapısı kalıntısı vardır.

 

KALINTILAR

Antik kaynaklarda en fazla sözü edilen kentlerdendir. Yaklaşık 450 m uzunluğunda ve 200 m genişliğinde, kuzeyden güneye yayılan yamaçta konumlandırılmıştır. Batısı boyunca sarp kayalıklar bulunur. Kuzey, doğu ve güneyde de kent ve kayalık sınırlarında, sur duvarları vardır.

Yerleşimin ortasında, kuzeydoğu doğrultusunda, ana cadde uzanır. Cadde pek çok yapı arasında ilerleyerek, kuzeyde Agora’ya ulaşır. Agora’nın batısı boyunca, bir stoa, doğu karşısında da meydana bakan odeon vardır. Odeon’un yaklaşık 100 m kuzeyinde, kayalıklar üzerinde, podyumlu bir Roma tapınağı bulunur.

Birbiriyle çelişkili yapılardan oluşan, bu ana merkezin oturduğu kayalıkların doğu altında hamam vardır. Üç dikdörtgen bölüm ve onlara servis veren yatay 4 bölümle, standart bir Lykia hamamıdır. 

Kayalık yüzünü dolduran, güvercin yuvası biçimindeki kaya odacıkları, kentin erken mezarlığıdır. Yüzlerindeki kapak örgü dökülmüştür. Üstüne yerleşmiş erken Akropol de ise geriye, sadece sarnıçlar ve şehrin bey yerleşiminin kaya tabanları kalmıştır. Evlerin duvarlar ve üst yapıda nasıl olduğu, kaya tabanlarından anlamak mümkün olmaz. Ancak, vadideki sıra dışı bir kaya mezarının ön duvarına çizilmiş kent resmi, MÖ 4’ncü yüzyılın ilk yarısındaki Lykia evlerini, sokaklarını, kent dokusunu ayrıntılı olarak günümüze aktarır.

Lykia dönemi konut alanları, genellikle dağınık ve üst üste yığılmış gibidir. Dikdörtgen bir oda, önündeki terasa açılır, oradan da doğrudan küçük bir avluya çıkılır. Düzenli ve dışa kapalı avlulu evler, ancak Roma döneminde görülür. Dış cephede keskin ve net hatlara pek az örnekte rastlanır. Kabartmalardaki evler, gerçekten kaya mezarların yansımış konutları anlatır. 

 

Mezarlar:

Vadideki mezarlar, diğerlerine göre daha görkemlidir. Bu kayalıklardaki mezarların ölçü ve nitelikleriyle Pınaralı zengin ve nüfuslu ailelerin burada gömülü olduklarını gösterir. Muhtemelen Aşağı Kale’de yaşayan hanedan üyeleri bu mezarlara gömülmüşlerdir. Güney Nekropoldeki mezarlar da anıtsallık açısından Dere Nekropolünden aşağı kalmazlar.

 

NEKROPOL:

Pınara’nın zengin nekropolü çeşitli Lykia mezar tipleriyle kaya mezarlarının da dikmelerinin de çok özel örneklerini barındırır. Dikmeler, erken Klasik tarihiyle kentin en erken anıtlarıdır. Vadiye dökülmüş anıtsal yekpare taş kuleler, Lykia’nın en özgün mezar türlerini örnekler. Aşağı Nekropoldeki bir kaya mezarının akroterinde bulunan öküz boynuzu, çok eski ve yaygın bir geleneksen kaynaklanır. Dar ve dolaşık kaya vadi içindeki bakışan mezarlar, ahşap taklidi kaya cepheleriyle diriler mahallesi içinden akan ölü evleri gibidir. 

Uçan mezarlar-Bir Öykü

Likyalılar “Phoenix” isimli kuşun varlığına inanırlarmış. Likya inanışlarına göre: ölen insanın ruhu, başka bir canlıya, özellikle de kuşa dönüşür uçar gidermiş. Vücudu ise öylece kalırmış. Bu inanışı ölümsüzleştiren ise “Phoenix” isimli kuş imiş.

Bu ölümsüz kuşun: renkli tüyleri, altın gibi parlak kanatları, sevimli bakışı varmış. Hep güneşe doğru uçarmış, ancak güneşe yaklaşınca güneş ışınları ile yanar, külleri yere dökülürmüş.  Dökülen küllerinden yeniden doğar ve güneşe doğru uçarmış.

Bu böylece: ölümsüzlüğe doğru, sonsuzluk içinde devam eder dururmuş. Phoenix kuşu, görünmezmiş, ancak ölenin ruhunun görünen, insana yakınlığı ile bilinen güvercin biçimine dönüştüğü düşünülürmüş.

Çeşit çeşit renkleri, adları ile her güvercin ölen bir insanın ruhuna bürünür, gelir anıt mezara konar, orada yaşarmış. Yaşadığı yer, ölmeden önce yaşadığı eve benzemeli, aynısı olmalıymış ki, zorluk çekmesin.

Bir kuş biçiminde: yaşamaya devam eden kral, kraliçe, soylu veya herhangi bir kentli, anıt mezarından tüm kentle birlikte, yaşamını devam ettirirmiş, aynı zamanda kentin denetleyicisi, gözcüsü durumundaymış.

Kentte yaşayanların iyi olmaları için yardımcı olur, tanrılara yakarışlarda bulunurmuş. İşte bu öyküyü dinledikten sonra, çevrenizdeki mezarları daha anlamlı görebilirsiniz.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Yukarı Akropol
 

Yukarı Akropol

Şehrin Akropolu, yuvarlak bir kayadadır. Bu kayanın yuvarlak olması nedeniyle, şehre “Pınara” ismi verilmiştir. Pınara ören yerine yaklaştığınızda uzaktan, Yukarı Akropol’ün sarp olan doğu yamacında, kayaya oyulmuş yüzlerce kaya mezarı görülür. Bu ev tipi Lykia mezarlarının, şehre Xanthos şehrinden gelen kolonistler tarafından kullanıldığı söylenmektedir.

Akropole güney cepheden, kayaya oyulmuş bir merdivenle çıkılır.

Akropolün çevresi surlarla çevrilidir ve doğu kısmında Bizans dönemine ait yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalıntılar, bölgenin Bizans döneminde de kullanıldığını ifade etmektedir.

Yukarı Akropol yetersiz kalınca, ulaşımın daha kolay sağlandığı Aşağı Akropol devreye sokulmuştur.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Prens Mezarı
 
Prens Mezarı

Dere kenarındaki kral mezarlarından bir tanesi oldukça önemlidir. Çünkü bu mezarın alınlığında ve duvarındaki kabartmalar ilgi çeker. Bu kabartmalarda: 4 önemli antik kentin gravürleri vardır. Bu kabartmalarda surlarla çevrili bir kent izlenir.

Bu nedenle, mezar kabartmasındaki kentin Pınara olduğu ve mezarın prense ait olduğu tahmin edilmektedir. Akropol kısmının doğusunda Bizans yapıları bulunmaktadır.

Bunlara bakarak bölgenin Bizans döneminde de kullanıldığını açıklamaktadır. Akropol’un doğusunda ise, Pınara Harabeleri bulunmaktadır. Harabelerde, zengin mimari kalıntılar görülüyor.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Mezarlar
 

 

Aşağı Akropol

Burada: Odeon, agora, tapınak gibi yapılar ve çeşitli mezarlar bulunmaktadır.

Kaya mezarlarının büyük çoğunluğunun konut biçiminde olması, Lykia sivil mimarisine ışık tutmaktadır.

Aşağı Akropol’un dik yamaçlarına rağmen, gerek terasın oluşturulması ve gerekse tahkimat açısından sur duvarı ile desteklenmiştir.

Surun güneyindeki kapıdan geçilerek kenti dolaştığınızda, arkasını yamaca dayamış Odeon ve önündeki düz alanda kentin odağını oluşturan Agora görülür.

Aşağı Akropol’un, alt kesiminde Antik Çağda geçirdiği depremler ile büyük zarar gören pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş pek çok mezar görülür.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Mezarlar
 

Surun güneyindeki kapıdan geçerek kenti girilince, arkasını yamaca yaslamış Odeon ve önündeki düz alanda Agoranın, şehir merkezini oluşturduğu görülür. Aşağı Akropolün alt kısmındaki su kaynağı çevresinde, kentin Antik Çağda geçirdiği depremler sonucunda büyük oranda tahrip olmuş pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş çok sayıda mezar dikkat çeker.

 

Afrodit Tapınağı

Burası Afrodit’e adanmış tapınak diye geçse de kalk şeklindeki kolonları ve önündeki “Phallus” simgesiyle büyük olasılıkla bir aşk evi olarak düşünülebilir. Tapınak kalp planlıdır. Bu tapınak yüzünden şehre “Güzellikler Merkezi” de denilir.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Tiyatro
 

Tiyatro

Kaya gömütlerinin yanında, yaklaşık 2000 kişilik tiyatro bulunmaktadır.

 

Fethiye Ören Yerleri Leteon Şehir Girişi
 

LETOON

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer antik şehir “Letoon” dur.

Arifler Mahallesi Fethiye-Kaş karayolu üzerinde 65’nci kilometrededir. Kalkan’a 19 km uzaklıktadır. Seralar arasında kalmıştır. Xanthos ve Patara kentleri arasında kalır. Kumluova mahallesi merkezine yaklaşık 400-500 metre mesafededir.

Giriş ücretlidir. Giriş ücreti 12 TL. dir. Oldukça güzel bir giriş yeri bulunmaktadır ve tuvalet buradadır.

Giriş yerinden sonra: antik kentin hikayesinin anlatıldığı bir  sinevizyon gösterisi ve ardından gezi yolunu takip ederek ören yerini gezebilirsiniz. Ancak öğle saatlerinde gezecekseniz, yanınızda mutlaka şapka ve su bulundurmalısınız.

Şehrin kuruluş efsanesi

Bu hikaye, Şair Ovidius tarafından anlatılmıştır.

Tanrılar Tanrısı Zeus: Titanlardan Kios ve Phoibenin kızı Leto’ya aşık olur ve Leto’ya sahip olur. Leto hamile kalır.

Çapkın Zeus’un kıskanç karısı Tanrıça Hera: Leto’yu takip ettirir ve onun Zeus’tan olacak çocuğunu doğurmasına engel olmaya çalışır.

Sonuçta Leto, Anadolu’daki “Lykia” bölgesine kaçar ve Hera’dan kurtulur.

Leto. Delos adasında ikiz çocukları Artemis ve Apollon’u doğurur.

Daha sonra Ksanthos nehrinin denize ulaştığı yere gelip, nehir boyunca, Leto Tapınağının bugünkü bulunduğu yerdeki kaynağa gelinceye kadar yürür. Kaynakta çocuklarını yıkamak ister, ancak yerli halk tarafından engellenir. Bunun üzerine, Leto, yerli halkı “Kurbağa” ya çevirir.

Ancak başka bir söylentiye göre ise, Apollon, “Patara” da doğmuştur.

Evet, Leto adına kurulan “Letoon” antik kendi, Lykia bölgesinin kutsal merkezidir.

Şehrin Tarihi Süreci

Şehirdeki en eski yerleşim izleri, MÖ 7’nci yüzyıla kadar gitmektedir.

Kent, tanrıça Leto’yu onurlandırmak ve ona tapınak inşa etmek için kurulmuştur.

Yani: Likyalıların dinsel ve politik bir alandı, din merkezidir. Ören yerinde bulunan birçok yazıtın da gösterdiği gibi, federal kutsal alan, yönetici güçlerin tüm dini ve siyasi kararlarının halka açıklandığı yerdir.

Daha doğrusu Lykia birliğinin birleşik sunağı durumundadır.

Likya birliğine bağlı olan 23 kentten biridir. Likya birliği şehirlerinin yıllık toplantıları burada  yapılırmış.

Dönemin başkenti Xanthos şehrine 21 km uzaklıktadır yani oldukça yakındır.

Roma döneminde İmparator Hadrianus döneminde kültür merkezi haline gelen şehir, MS 7’nci yüzyılda Arap saldırıları nedeniyle terk edilmiştir.

Arkeolojik Araştırmalar

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde ilk kazılar, 1962 yılında Prof. Metzger tarafında başlatılmış, Christian Roy tarafından sürdürülmüş ve şehir ortaya çıkarılmıştır.

Bu araştırmalar sonucunda, şehirdeki ilk yerleşimin MÖ 8’nci yüzyıla kadar indiği görülmüştür.

Fethiye Ören Yerleri Leteon Kalıntılar
 
Kalıntılar

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde 3 tane tapınak vardır. Bu tapınak kalıntıları, 1988 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Tapınaklar

Fethiye Ören Yerleri Leteon
 

Nymphaeum

Tapınakların güneybatısında, bazıları Letonun intikamıyla dönüştürülen talihsiz çobanların olduğu su kaplumbağaları ve kurbağalarla dolu kutsal bir su kaynağına bağlı nymphaeum vardır.

Burası muhtemelen dini bir daldırma töreninde kullanılmış ve Helenistik dönemde yapılmış, Roma döneminde ise yarım daire şeklinde bir havuz eklenmiştir.

Her üç tapınak ta kutsal suya yönlendirilmiştir. Çünkü tapınaklar yapılmadan önce kentte “su” ve “kayalara” tapınılmıştır. Ören yerinin bir kısmı hala suyla kaplıdır. Yer altı suyu tablasının mevsimsel yükselmesi nedeniyle, Letoon kutsal alanındaki anıtlar ve arkeolojik kalıntılar tehdit altındadır. Ancak 2006 yılında su seviyesinin düşürülmesi için su kanalları yapılmıştır.

Özellikle su periler için çeşme inşa edilmiştir.

Çeşme: kutsal suyun bulunduğu alanda, yarım daire şeklindedir.

Klasik dönemde: Hıristiyanlığın kabulünün ardından, Artemis ve Apollon tapınakları sönmüş kireç haline getirilmiş, ancak Leto tapınağı ancak Antik çağ sonunda yıkılmış ve bu yüzden tapınak bloklarının büyük kısmı korunarak günümüze ulaşmıştır.

Hadrian Çeşmesi

Çeşme binası: Tapınağın güney batısında, Nymphe kültüne adanmıştır. Bu çeşmenin doğu kenarında erken Hıristiyanlık dönemi kilisesi bulunmaktadır. Çeşme Roma döneminde İmparator Hadrian onuruna yapılmıştır.

Bazilika-Kilise

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde, Bizans dönemi kilisesinin kalıntıları, kilisenin MS 6’ncı yüzyılda inşa edildiğini ve 7’nci yüzyıl ortalarında, muhtemelen Arap saldırılarıyla yıkıldığı tahmin edilmektedir.

Yapının nef ve koridorlarının zemini, geometrik desenler ve hayvan figürleriyle süslenmiştir. Ancak günümüzde bunlar görülmemektedir.

Kilisenin nefi, iki koridordan ve altı sütundan oluşan bir sıra ile ayrılmış, 7 bölümden ulaşmaktadır. Nef ve kanal arasındaki bölüm, içine kanal perdesi ve direklerinin yuvalanmış olacağı bir kaide ile açıkça işaretlenmiştir.

Kilisenin bir özelliği: batı ucunda narteks olmamasıdır. Bunun yerine, batıdaki nef ve koridora doğrudan bir atriumdan girilir.

Kazı sırasında çok sayıda içki kabı bulunmuştur. Buna göre, Arkeolog Martin Harrison: kilise üyelerine “Sarhoş Rahipler” ismi verilmiştir. Martin Harrison: Newcastle Tyne Üniversitesinde görevlidir ve buradaki kazıları bir süre yönetmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Leteon Leto Tapınağı
 

Leto Tapınağı

En baştaki bu tapınak Artemis’in annesi “Leto” ya aittir. Diğerlerine nazaran en iyi korunmuş tapınaktır. Hatta: boyutları ve heykel süslemelerinin kalitesiyle, Türkiye’deki Yunan mimarisinin en istisnai örneklerinden ve dünyadaki en iyi korunmuş Yunan tapınaklarından birisidir.

Kral Arbinas tarafından MÖ 5-4’nci yüzyıllarda yapılmıştır. Tapınağın yapımında: berrak renkli, mermer yanılsaması yaratan çok ince kireç taşı kullanılmıştır. Zarif bir korint sütun dizisiyle süslenmiştir. Kült odasını iyonik bir revak çevreliyor.

Günümüzde yıkıntıları görülen tapınak ise, bu sözünü ettiğim tapınağın üzerine MÖ 150’li yıllarda yapılmış İon düzeninde bir tapınaktır.

Tapınağın boyutları 30,25 x 15,75 metredir. 6 tane, 11 metre yükseklikte sütun bulunur.

Tapınağın güney kısmında, MS 7’nci yüzyılda terk edilen bir bazilika ve manastır kalıntıları vardır.

2000-2007 yılları arasında Leto tapınağı orijinal ortamında yeniden inşa edilmiştir. 1950’lerden beri yapılan kazılarda bulunan Leto tapınağına ait mimari parçalar, bu projenin başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlamıştır.

Artemis Tapınağı

Ortada bulunmaktadır. Daha küçüktür ve çok da iyi korunmamıştır.

Bu tapınak “Artemis” e aittir ve MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmıştır.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Apollo Tapınağı
 

Apollon Tapınağı

Doğuda bulunan tapınak ise, Apollon’a aittir ve Dor düzeninde MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmıştır.

Günümüzde oldukça harap durumdaki tapınak Helenistik dönemden kalmadır.

Tapınağın cellasında muhteşem bir mozaik bulunmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Apollo Tapınağı Zeminindeki mozaik
 

Mozaki: taban süslemesi olarak yapılmıştır.

Ortasındaki güneş motifi “Işık ülkesi Lykia” yı, sağdaki Lyra betimlemesi Tanrı Apollon’u ve soldaki ok sadağı ve yay ise Tanrıça Artemis’i sembolize etmesi açısından önemlidir.

Mozaik tapınağın inşa edildiği Helenistik döneme aittir.

Mozaik zemin hava şartlarından olumsuz etkilenmemesi için; bulunduğu Apollon Tapınağı cellasından kaldırılmış ve Fethiye Müzesinde halen sergilenmektedir. Tapınak cellasına ise, mozaik eserin bir kopyası yerleştirilmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Letoon 3 dilli yazıt
 

Üç dilli Yazıt

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde; 1973 yılında Apollon Tapınağı ile doğuda insan eliyle taşlanmış ana kaya arasında, tören yolu güzergahında bulunan ve Fethiye Müzesinde sergilenmekte olan üç dilde yazılmıştır. Apollon Tapınağı yakınındaki Helenistik çöplük alanı içinde bulunmuştur.

Likya’da ele geçen stel: Likçe, Aramice ve Eski Grekçe olmak üzere 3 dille yazılmıştır.

Likya’da ele geçen stel içinde çok özel bir yere sahiptir.

Stelin kesin tarihi için MÖ 337 yılıdır.  

Stelin ön yüzünde 41 satırlık Likçe, yan yüzünde 27 satırlık Aramice ve diğer yan yüzde de 35 satırlık eski Yunanca metin yer alır.

Yazıt hem Krya-Likya ilişkileri, hem Perslere karşı özgürlüğünü yitiren halklarla krallığın ilişkileri, hem de satraplarla Pers büyük kralının ilişkileri üzerine çeşitli ipuçları verir.

Aynı zamanda yazıtın Likya dilinin çözülmesine sağladığı büyük katkının yanı sıra, diğer bir büyük önemi de Likya bölgesinde “Polis” şehir devleti sisteminin varlığını kanıtlamasıdır.

Bu kararname Hekatomnid Sülalesinin, Maussolos’un kardeşi, Karya ve Likya bölgeleri satrapı olan Piksodaros tarafından, Pers Büyük Kralı III Artasarkes’in ilk hakimiyeti yılında MÖ 358 yılında Ksanthos’ta yayınlanmıştır. Bu yıllarda şehirde Pers hakimiyeti vardır.

Karya Tanrısı “Baseleus Kaunios” için bir kült oluşturulması öngörülmektedir.

Kutsal alanın mali ihtiyaçlarının karşılanması, rahiplik kurumu, kutsal alanda hizmet verecek olan diğer kült personeli, bayram günlerinin sayısı ve kurban hediyeleri konularında düzenlemeleri ve uyulması gereken kuralları içeren metin bu kurallara uymayanları tanrıların öfkesinin cezalandıracağı belirtilerek son bulmaktadır.

Bu metinde Piksadoros’un Likya’yı daha kuvvetli bir şekilde Karya’ya bağlama girişimi görülmektedir.

Basileus Kaunios kültü, Büyük İskender ve ardılları döneminde, artık Letoon’da görülmez. Onun yerine Likya’nın geleneksel tanrıları olan Leto, Artemis ve Apollon almışlardır.

Üç dilde stelde Likçe metinlerden de Likya’da şehir devletleri ile şehirler çevresinde yaşayanların ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmektir.

Arruntii Anıtı

Arruntil anıtı: Lykia’nın ilk senatörü olan Arruntius Claudianus Vespasianus tarafından yapılmıştır.

Ksantos şehrinin ünlü Arruntius ailesine mensup Arruntius: Atlı sınıfa katılmış ve 10 yıl kadar başarılı bir asker olarak hizmet etmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Roma Tiyatrosu
 

Roma Tiyatrosu

Fethiye Ören Yerleri, Letoon Ören yerinin kuzeyinde Stoa ve arkasını kısmen doğal yamaca yaslamış tiyatro bulunmaktadır. İyi korunmuştur. Likya Tiyatroları içinde Caveası (seyircilerin oturduğu bölüm) çok iyi korunmuş olarak günümüze ulaşan örneklerden birisidir. Yapı Helenistik dönemde, yaklaşık MÖ 2’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Tiyatronun kapasitesi yaklaşık 7800 kişidir. Orkestrası (erken dönemde koronun şarkı söylediği yer) çapı 20 metredir.

Helenistik gelenekse inşa edilmiştir. Orta bölüm kayaya oyularak şekillendirilmiştir. Yan kanatlar ise bu işlem sırasında çıkan bloklar kurtarılarak inşa edilmiştir. At nalı formundaki Caveanın bir kısmı tepenin yamacına yaslanmıştır.

Evet, MÖ 2’nci yüzyılda inşa edilen Letoon tiyatrosu, Helenistik zamanların en güzel tiyatro yapılarından birisi olarak kabul edilmektedir. Her iki tarafta da girişlere açılan tonozlu geçitlere sahiptir.

Tiyatro kutsal törenler için inşa edilmiştir.

Tiyatro: bir Likya mezarlığından geçen Xanthos’tan gelen yolun sonunda bulunuyor. Güney tarafındaki giriş, 16 maskeden oluşan ilginç bir oymaya sahiptir. Antik dönemde ziyaretçilerin tiyatronun içinden geçmesi sağlanmıştır.

 

PYDNAİ-KÖTÜ BURUN:

Letoon’un 7 km batısındadır. 

Denizin Xanthos’a doğru girinti yaptığı alanın kuzeyinde, akarsuyun kenarındaki tepe üzerinde, kulelerle berkitilmiş, uzunluğu yaklaşık 300 m gelen surlarla çevrili bir kaledir. 

Xanthos’un deniz savunmasını üstlenen kalenin adı, yazıtlara göre “Pydnai” ya da “Kydnai” dir. Araştırmalara göre, MÖ 3’ncü yüzyılda Ptolemaioslar döneminde inşa edilmiştir. 2’nci evresi Bizans’tır. Oldukça iyi korunmuştur ve tüm yapısallığı rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Kuzeybatıdan girilen kalenin surlarında seyirdim yolu ve dört yöne merdivenler izlenir. İçeride bir kilise kalıntısı dışında başka bir şey görülmez. Hem konumu ve korunaklı yapısı hem de tatlı su kaynağı nedeniyle, Ptolemaioslar’dan Bizans’a kadar korunaklı bir kale olarak kullanılmıştır. 

 

SİDYMA-DODURGA-HİSAR MAHALLESİ

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer antik döneme ait şehir “Sıdyma”. Arsada’dan sonra Xantos vadisinde en az gezilen ve görülen yerdir. Burasını da Arsada gibi vadinin iinde saymamak gerekir. Çünkü denizden 500 m yükseklikte, Cragus dağının yamaçlarında, motorlu kara taşıt aracı ile ulaşılması olanaksız bir yerdedir. 

Evet, Fethiye-Kaş asfalt yolundan, Eşen’in 6 km güneyinden, sağa sapan bir yoldan, 6 km daha araç ile gidilir. Bundan sonra taşlık iyi durumdaki patikadan 150 m kadar yüksekliğe, yaklaşık 1 saatte tırmanmak mümkündür. Fethiye ilçe merkezine 55 km uzaklıktadır. 

Söylencelere göre, şehir Kragos’un kızı Khelidn ile Tloos’un oğulları olan Sidymos tarafından kurulmuştur. İlk yerleşimin belki Demir çağına inmesi beklense de elde bunu kanıtlayacak belge yoktur. En erken veri, MÖ 425 yılında Attika-Delos deniz birliğine ödenecek vergi listesidir. Listede anılan Hiera kra; Pydnai ve Kalabatia arasında Sidyma teritoryumunda bulunan Bel’dir.

Adının Sidyma olması kentin çok eski bir tarihe sahip olduğunu kanıtlar.

Patara Yol Klavuz Anıtında adı anılır. Sidyma ve limanı Kalabatia arasındaki yol bağlantısının, bir kent ve limanı arasındaki bağlantı açısından özgün olduğu anlaşılır. 

Kalıntıların çoğu ve tüm yazıtlar ise Roma İmparatorluk dönemine aittir. Bununla birlikte, bulunan ve Lykia Birliğindekilere benzeyen Sidyma ya ait bir gümüş sikkenin, MÖ 2’nci yüzyılda basıldığı düşünülür. Sikke basma hakkına sahip 18 kentten biridir.

MÖ 334 yılında batıdan Lykia’ya giren İskender’in Ksanthos bölgesini işgal edip ele geçirdiği 30 yerleşim içinde Sidyma’da olmalıdır. MÖ 168 yılında kurulan Lykia Birliğinin ilk 23 üye kenti arasında bulunması, Helenistik dönemde önemli olduğunu gösterir. 

Kentin adı Bizans dönemine kadar coğrafya kayıtlarında geçer ama tarihte bir kez söz edilir. 

İmparator Mercian (MS 450-455) Perslere karşı bir savaşta, sıradan bir er iken, Lykia’da hastalanır, Sidyma şehrinde kalır. Burada iki erkek kardeşle dostluk kurar ve kardeşler onu evlerine alıp bakarlar. İyileşince birlikte ava çıkarlar. Öğleyin yorulmuş ve terlemiş vaziyette yatıp uyurlar. Kardeşlerden ilk uyanan, Mercian’ın güneşte kaldığını ve kocaman bir kartalın kanatlarını gererek ona gölge yapmakta olduğunu hayretle görür. Hepsi kalkınca kardeşler Mercian’a “Bir gün İmparator olursam sizi kentinizin ulu kişileri yaparım” der. 

II Theodosios’un ölümünden sonra tahta geçince, Mercian gerçekten sözünü tutar ve kardeşleri Lykia’nın en yüksek mevkilerine getirir. 

Günümüze kalan Kalıntılar

Burayı gezerken yukarıda sözü edilen patikadan tırmanınca, eski kentin ilk belirtileri olan soldaki yarda, oyulmuş çok sayıda kartal yuvarı mezarlara rastlanır. Bunlar Pinara’dakini andırmakla birlikte, daha az sayıda ve daha basit görünümdedir. Ne kadar eski oldukları bilinmez.

Tepeye çıkınca Sidyma kalıntıları gözler önüne serilir. İnsan kendini iyi durumda, çeşitli biçimlerde mezarlar arasında bulur.

MEZARLAR

Günümüze sağlam ulaşan yapılar mezar yapılarıdır. Doğu girişi boyunca nekropol yoğunlaşmaktadır. Klasik dönemden Erken Bizans dönemine kadar geniş bir zaman diliminde yapılmış olan mezarlar, zengin bir tipolojik çeşitliliğe sahiptir. Yaklaşık 40 mezar sayılır. 60 civarında güvercin yuvarı biçiminde kaya cephesine oyulmuş mezarlar, 3 geleneksel kaya mezarı yanında, Roma döneminde kullanıldığı yazıtlarından anlaşılan iki kaya mezarı da bulunur. 

Bunların en ilginci, patikanın hemen bitiminde, soldaki küçük sütun mezardır. Dikdörtgen bir kaide üzerine oturtulmuş uzun ve yekpare bir bloktan ibarettir. Tepedeki mezar odası görünürde yoktur. 

Hemen yanında 7 mezar daha vardır. Bunların bazıları lahit mezardır ve özellikle Lykia dönemindeki Gotik biçim yerine üç köşeli kapakları göze çarpar. Diğerleri yapma mezar olup birisi iyi ve güzel durumdadır. 

Asıl kent, 1 mil kadar kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan düzlükte kurulmuştur. 

Dodurga köyünün Asar-Hisar mahallesi geçen yüzyıldan beri yer değiştirmemiştir. Mahalle şimdi kalıntıların tam ortasındadır. Bu yerleşim kentin yıkılmasına neden olmuştur. Daha önceleri tanımlanan yapıların tümünü görmek mümkün olmaz. 

Flavia Nanne mezarı:

Anıt mezarlardan en ünlülerinden birisi İmparator kültü baş rahibesi Flavia Nanne’nin mezarıdır. Tapınak cepheli, Dor düzenindeki mezar, kent merkezinde yer alışı ile sahibinin özel ayrıcalığını gösterir. Nanne, MS 1’nci yüzyıl sonunda, en erken İmparator Kültü baş rahibelerinden biridir. 

AKROPOL

İki bölümlü, Akropol Tepesi kuzeydedir.

850 rakımlı tepede kurulu Akropolün güneyinde 365 m uzunluğunda sur duvarı görülür. Duvarın yüksekliği yer yer 1 m ye ulaşır.

Taşlar düzgün kesilerek işlenmiştir ama doğu ucu polygonal biçimdedir. Bu noktada, ön avlusu ve yanında kulesi olan bir yapı vardır. Bu duvar burada daha önce Sidyma kentinin tepede kurulmuş olduğunun ikinci kesin kanıtıdır.

Her nedense tepedeki bu kentten günümüze hiçbir kalıntı kalmamıştır. Bulunan duvarların sarnıç ve çömleklerin tümü Bizans dönemine aittir.

Tiyatro:

Bununla birlikte duvarın biraz üstünde, çok yıkık durumda küçük bir tiyatro ya da benzeri bir yapı vardır. Başka ne kaldıysa dağdan zamanla inen taş ve toprakla örtülmüştür. Tiyatro da daha önce kurulmuş bir kentten kalmadır.  Çok az bir kısmı görülebilir. 

DİĞER KALINTILAR:

Mahalledeki son cami, son zamanlarda onarılmış ve bu iş için Sidyma kalıntılarından yararlanılmıştır. Caminin arka duvarında “Buradaki tüm tanrılar” başlığını taşıyan bir listede 13 kutsal varlığın adı sıralanır. Tümü: Zeus, Apollon, Artemis, Athena, Afrodit gibi isimlerdir. Gariptir ki, başka yazıtlarda her zaman sözü edilen Hecate ve Sarapis’in adı geçmez. Lykia’nın 12 tanrısı çok ünlüdür. Ama bunlar adsızdır. Acaba bu liste onların isimlerini belirtmek için mi düzenlenmiştir? Tüm bu tanrıların Sidyma da tapınakların olduğunu varsaymak hatalıdır. Aslında orada bulunan tek tapınağın İmparatora ait olduğu saptanmıştır. 

Kent merkezindeki Agora; Cladius’un hekimi Epagathos ve oğlu Livius’un İmparatora adadığı Stoa, Quintus Veranus’un teşvikiyle, Sidyma’nın danışma ve halk meclislerinin İmparatora adadığı bir Sebasteion bulunmaktaydı. Sebasteionun doğusunda yazıtlarda anılan Balneion-Gymnasion’dan birkaç kemer ve duvarların bazı kısımları ayakta kalmıştır. Sebasteion dışında herhangi bir tapınak kalıntısı görülmez.

 

 

ARSADA-ARAKSA-ARATHTHİ-ÖREN KÖYÜ

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer şehir “Arsada” dır.

Fethiye ilçe merkezine 40 km uzaklıktadır.

Xanthos vadisinin doğusunda, bir hayli yüksekte, eski Massicytus, şimdiki adıyla Akdağ’ın yamacındaki bir düzlükte kurulmuştur. Buradaki yükseklik 900 m yi bulur. Burada birkaç yıl önce orman yolu yapılmıştır. Ama kalıntılara kadar ulaşmaz. Kalıntılara Kayadibin’den uzun ve dik bir patikadan gidilir. 

Lykia, Phrygia ve Pisidia sınırları arasında kalmıştır. Araksa isminin anlamı Luwi ve Karia dillerinde “sunağı olan mabet” demektir. 

Lykia yazıtlarında bu kentin ismi “Araththi” olarak geçer. İlk olarak II Ptolemaios Philadelphos’a ilişkin MÖ 2’nci yüzyıl yazıtında anılır. Bu dönemde varlığı ve önemi, kentin bastırdığı birlik sikkeleriyle kanıtlanır. Ardından, MÖ 1’nci yüzyılda Alexander Polyhistoriker’de anılır. Sonra da Stephanos Byzantios ve Ptolemaios’da adı geçer.

Kentin ne zaman kurulduğu bilinmez.

Araka bildiri taşı:

Eski coğrafyacılar adından söz ettikleri halde, Ören köyünde, Orthagoros adlı ünlü bir vatandaşın kamu hizmetlerini belirten Araxa halkının bir bildirisi bulununcaya kadar kent hakkında bir şey bilinmiyordu. Bu taş; bulunduğunda Ören’deki bir köylü kadını tarafından çamaşır tahtası olarak kullanılmaktaydı. Yazıların girişti ve çıkıntıları, çamaşır için çok elverişliydi. Yazıttan MÖ 2’nci yüzyılda Araxa’nın, Bubon ve sonra da ülkeyi yağmalayan ve birçok yurttaşı esir alıp götüren Cisyra ile savaşa tutuştuğu öğrenilir. 

Orthagoras, elçi olarak birliğe şikayetini gönderir. Tlos ve Xanthos’daki zorbalarca başkaldırı döneminde Orthagoras, Birlik Ordusundan, ayaklanma bastırılıncaya kadar başarı ile savaşır. Lykialılar ile Telmessos arasındaki çatışmada aynı başarıyı sürdürür. 

Araxa’nın komşusu Oenoanda’nın (ki adı başka yerde geçmez) Birliğe katılmasını sağlamada önemli rol oynar. Daha sonra Roma’dan gönderilen çeşitli elçilerle görüşmeleri Orthagoras sürdürür. Tüm bu hizmetleri gönüllü ve ücretsiz olarak yerine getirir, kentin ihtiyaçlarının karşılanmasında öncülük eder. 

ŞEHRİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Boubon Roma öncesinde, siyasi ve sanatsal olarak Lykia ile pek barışık değildir. Ayrıca: Araxa ile sorunları vardır. Savaşan dönüşen sorun, Kibyra aracılığıyla çözülse de Araksa’ya saldırılar devam eder. Bunlar: Araksa’nın zor zamanlarıdır. Lykia Birliğinin etkinleşmesiyle birlikte sorunlar azalır. Ama küçük ve zayıf bir yerleşim olan Araksa’nın bağımlılığı bitmez.

GÜNÜMÜZE ULAŞAN KALINTILAR:

Ören yerinin girişinde, Geç Roma dönemine ait duvarlar bulunur. Bunlar 5 metreye kadar ayaktadır. Tepenin eteğinde, günümüz köy yerleşimi ve Roma dönemi kalıntıları, iç içe bulunur. Birçok köy evi, antik kalıntılardan yararlanılarak inşa edilmiştir. İçinde bir köy evi ve ahırın bulunduğu kesme taş bloklarla örülü yapı kalıntısı, bir hamama aittir. Kuzeydoğu yöndeki en yüksek tepenin çevresi, 23.7 metresi izlenebilen sur  duvarlarıyla çevrilidir. Duvar içinde 10 x 5.5 m ölçülerinde kuleler berkitilmiştir. Burası korunaklı Akropoldür.

Akropol:

Hayli alçak olan Akropol tepesi, köye bakan yüzünün doruğun az aşağısında masif bir  duvar göze çarpar. Buradaki kule 5.5 m dir. Bloklar yer yer 1.80 x 2.20 m boyutlarına varan düzgün sıralar halinde yerleştirilmiştir. Çoğunun kenarları kesmedir. 

Mezarlar:

Aralarında en ilginçleri, köyden 1 km kadar batıda, yol kenarındaki alçak bir tepeciğin dibindeki kayaya yontulmuş bir düzine kadar mezardır. Bunlar çeşitli tipte çoğunluğu gerçek Lykia ev tipi mezarlardır. Üçlü bir gurup mezar, özellikle görülmeye değerdir. Geri kalanlar ise düz, kesme kaya mezarlarıdır. Bir tanesi daha değişik ve  daha sonraki döneme aittir. Girişte üstleri oymalarla işlenmiş 2 sütun vardır. Bunların üstünde dentil freskli bir taş taban ve düz bir alınlı göze çarpar.

Yüksek bir kapıdan üç peykeli mezar odasına girilir. Ana odada düz bir Lykia mezarının kapağının iki yanında Orthagoras adı oyulmuştur. Bu gurupta tek yazılı olan mezar kapadığı budur. Sözü edilen ismi, yukarıda anlatılan Araxalı kahraman ile karıştırmamak gerekir. 

Nekropolün en önemli mezarı: 2.50 x 2.85 m ölçülerinde, tapınak cepheli olandır. Bunun doğusunda, 3 kasetli cepheye sahip, ev tipi bir kaya mezarı vardır. 

Aşağıda çay kenarında bir çok Gotik lahit mezar kapağı göze çarpar. Yazıları okunamaz durumdadır. 

Su Kaynağı:

Ören’den az ileride, dağlara doğru, olağanüstü bir kaynak vardır. Topraktan çıkar çıkmaz derin, güçlü bir akarsu oluşturur. Bu su köy yakınlarında ana kolla birleşerek akarsuyun yoğunluk ve gücünü büyük oranda arttırır. Eski çağlardaki bir söylentiye göre: Leto; Apollo ve Artemis’i Dellos’da değil, Lykia ören yerindeki köyde doğurmuştur. Çocuklarını bu menbanın berrak sularında yıkamıştır. Bir ozan, Leto’nun kutsal doğun sancılarından kıvranırken, tırnaklarını Lykia’nın sert topraklarına geçirip Xanstohs nehrini ortaya çıkararak insanlığın hizmetine sunmuş olduğunu anlatır. Sidyma da bulunan bir yazıta göre, doğum Araxa’da olmuştur. Sözünü ettiğim olağanüstü kaynak, bugün o yöre yerlileri tarafından Xanthos’un ana kaynağı olarak kabul edilir. 

 

Fethiye Merkezinde gezilecek yerler.

Fethiye Kayaköy ve çevresi.

Fethiye Ölüdeniz.

Fethiye Genel bilgiler.

Fethiye Göcek ve çevresi.

Fethiye Girme Kaplıcaları.

Fethiye Saklıkent.