Erzurum Karayazı, Erzurum arası uzaklık: 121 km. Karayazı, Tutak arası uzaklık: 68 km. Karayazı, Köprüköy arası uzaklık: 63 km. Karayazı, Hınıs arası uzaklık: 74 km. Karayazı, Ağrı arası uzaklık: 102 km.
TARİHİ
Malazgirt savaşından sonra Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın öncülerinden Bayraktar Han tarafından kurulmuştur. Yerleşim ilk olarak “Bayraktar” köyü civarında görülür ve uzun süre Bayraktar ismiyle anılır. Osmanlı döneminde Bayraktar nahiyesi, Hınıs’a bağlıdır. Cumhuriyetin ilanından sonra 1937 yılında ilçe olmuştur.
İsminin yani Karayazı kelimesinin anlamı “karla kaplı düzlük yer” demektir. Ancak, ilçeye Karayazı isminin verilmesiyle ilgili bir rivayet vardır. Şöyle ki “Bir kış günü, Tekman ilçesinden Bayraktar’a gelen düğün alayı, dönüşlerinde kar fırtınasına tutulur, 40-50 kişilik düğün alayı fırtınada ölürler.
Sadece gelin kurtulur. Bu acı olay üzerine gelin “Karayazım, Karayazım budur benim yazım, ben feleğe neyleyim kış oldu güzel yazım” diyerek duygularını dile getirmiştir.” İlçenin isminin buradan da geldiği düşünülür.
Erzurum Karayazı
GENEL
İlçe Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Murat bölümünde bulunur. En Büyük özelliği, oldukça yüksek bir yerde konumlanmış olmasıdır, rakımı 2295 metredir. Aynı zamanda ülkemizin en soğuk yeridir. Yörede karasal iklim, bütün sertliğiyle hissedilir. Kar yağışı yoğundur. Bu yüzden, çok verimli meralar bulunur.
Erzurum Karayazı Ters Lale
KARAYAZI TERS LALE
Dünyanın en güzel ve en narin çiçekleri arasındadır. Bu yörede yetişen ters lale çeşidi: ağlayan gelin, kral tacı, yayla çanı, yere bakan lale olarak isimlendirilir ve endemik bir türdür. Her yıl Mart-Mayıs ayları arasında bir kere çiçek açar. Çiçeklerin ömürleri oldukça kısadır. Çiçekler dallarından kesilirse kısa süre sonra solar.
Erzurum Karayazı
GEZİLECEK YERLER
KULUHAN CAMİİ
İlçe merkezine bağlı Yukarı Söylemez Köyündedir. 2014 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Caminin kuzeydoğu köşesinde bulunan giriş kapısının yan tarafında kitabe vardır. Kitabeye göre: cami 1892 yılında Kuluhan Bey tarafından yaptırılmıştır.
Cami beden duvarları moloz taş malzemeden yığma şeklinde yapılmış, köşelerde ise kesme taş malzeme kullanılmıştır. Cami dikdörtgen planlıdır. Caminin kuzeybatı köşesinde orijinal minaresi vardır. Minare kare kaideli ve silindirik gövdelidir. Caminin minaresine yıldızı düşmesi sonucu külah kısmında bir tahribat olmuştur. Caminin kuzey cephesinde olan orijinal giriş kapısının yerine pencere yapılarak, giriş kapısı kuzeydoğu cepheden açılmıştır. Caminin taş mihrabı ve ahşap minberi sonradan boyanmıştır.
CUNNİ (CİNLİ) MAĞARASI
İlçe merkezinin güneybatısında 2500 metre yükseklikteki Kazlıbel Dağında bulunan Karateş Tepe yaylasının güneydoğusunda bulunan Salyamaç köyüne 4 km uzaklıktadır.
Burası son derece önemlidir. Çünkü Anadolu’ya ilk gelen Türk aşiretlerine ait damgalar ve işaretler bulunmaktadır. Bu işaretler: birbiri ile bağlantılı ve iki katlı bir oyuk biçimindeki mağarada, kayalar üzerine işlenmiştir. Altı katta apsisli bir şapelin varlığı, bölgenin Hıristiyan döneminde de yerleşim alanı olduğuna işaret eder.
Mağaranın ovaya bakan ve taş duvarla örülü olan yüzünde kayalar üzerinde Oğuz, Uygur ve Orhun harfleriyle ve süvari tasvirleriyle birlikte 50 kadar damga işareti ve resmi vardır. Bunlar arasında 24 Oğuz boyundan 12’sinin damgaları tespit edilmiştir. Bu işaretlerin benzerlerine Sivas’ın Karataş Mevkiinde rastlanmıştır.
ÇELİKLİ KALESİ:
İlçe merkezine bağlı Çelikli köyünün yaklaşık 1 km kuzeybatısında kuzey-güney uzantılı kayalık bir alan üzerindedir.
Kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın kuzey ve doğusunu sarp kayalık alan sınırlar.
Kayalığın güney ve batısı ise kademeli şekilde vadiye doğru inmektedir.
Çelikli’nin çevresinde tarıma müsait alan yok denecek kadar azdır. Düzlük alanlar ise sadece 350 m güneyinden geçen Elmalı çayı vadisiyle sınırlıdır. Bulunduğu yerin denizden yüksekliği 1840 m dir. Bölgenin yüksek rakımı ve topraklarının verimsiz olması nedeniyle günümüzde tarımsal üretim yapılamamaktadır.
Evet, günümüzde Çelikli kalesi hakkında yeterli bilgi yoktur. Sadece Çelikli kaya mezarları hakkında bilgiler mevcuttur.
Kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın doğal nedenlerle şiddetli şekilde tahrip olduğu anlaşılmaktadır. Kayalıklardan kopan büyük kaya blokları güneyden geçen yola doğru yıkılmıştır. Doğal tahribatın yanı sıra kalenin insan erişimine kolay izin veren bir yerde olmasının tahribatı daha da arttırdığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle kaleden günümüze sadece çok adalı kaya mezarı ve kaya üzerinde bazı temel izleri ve duvar olarak yorumlanabilecek bazı kalıntılar kalmıştır.
Kalenin kuzey kısmında dikdörtgen bir mekana ait olabilecek temel izleri görülür. Ana kayaya üzerindeki izlerden mekanın güney duvarının yaklaşık 3 m olduğu anlaşılır.
Çelikli kaya mezarı, kalenin güney kısmındadır. Dört odalı mezar, dikdörtgen bir ana oda ve bu odanın uzun duvarından oluşan 3 ayrı yan odadan oluşmaktadır. Mezar girişinin önü doğal kaya bloklarıyla çevrilidir. Ortada kabaca dikdörtgen bir alan bulunur. Doğu kısmındaki kaya bloğunun dış yüzü tıraşlanmış ve mezar girişi açılmıştır.
Mezarın giriş kapısı zeminden 1.5 m yüksektedir. Mezarın içine ulaşım 1.20 m genişliğinde, 1.60 m derinliğinde iki kademeli bir geçitle mümkündür. Geçit girişten 96 cm sonra her iki yana bir silmeyle yaklaşık 20 cm genişlemektedir. Ana kapıya mezarın içerisinden bakıldığında, kapının üzerinde, kapıyla ilişkili dikdörtgen bir yer açıldığı görülmektedir. Muhtemelen bu kısım kapıyı kapatmak için kullanılan taşın yukarıya sürülerek kapatılması için yapılmıştır.
Mezarın ana odası dikdörtgen planlıdır. Kuzeybatı duvarında yan yana dizilmiş ortadaki büyük olmak üzere 3 niş bulunur. Ortadaki nişin üstü kemerlidir. Yan nişler dikdörtgen bir plana sahiptir. Odanın kuzeydoğu duvarında ise dikdörtgen planlı büyük bir niş daha vardır. Nişin iç kısmında doğu duvarında ikinci bir niş yer almaktadır. Nişin çevresi yaklaşık 10 cm genişliğinde bir silmeye çevrilidir.
Ana odanın tavan yüksekliği yaklaşık 2 m dir. Odanın zemininde büyük nişin önü hariç, diğer kısımlarda seki vardır.
Kaya mezarlarının yan odaları, ana salonun kuzey duvarı boyunca sıralanır. Bu odalara 3 ayrı kapıyla ulaşılır. Kapıların çevresi ana salondaki nişlerde olduğu gibi tek silmeyle çevrilidir.
Çelikli kaya mezarı, kaya kilisesi olarak da değerlendirilir. Çünkü mezarın kaya kiliselerine olan benzerliğinin yanında mezarın bulunduğu yerde, kale olmadığı düşünülür. Ancak kale üzerinde, bazı temel izleri ve duvar kalıntıları görülmektedir.
Evet, Urartu aşiret merkezlerindeki kalelerden günümüze kalan en belirgin iz, çok odalı kaya mezarlarıdır. Çelikli kaya mezarı, hem plan açısından çok odalı olması ve odalarında bulunan niş ve seki gibi donanımları hem de konum olarak kale içerisinde bulunmasından dolayı tipik bir Urartu dönemi kaya mezarıdır.
Erzurum Pasinler; Pasinler aynı zamanda Hasankale, her iki isimde kullanılıyor, tam bir tarih hazinesi yöreler, oldukça bol gezilecek yer var, aşağıda buralara yolunuz düşerse gezip görmenizi önerdiğim birçok yer var, ilçe merkezine uzaklık sırasına göre, siz buradaki zamanınız ölçüsünde ve ilginizi çekecek yerleri planlayıp gezebilirsiniz, yoksa burada oldukça fazla tarihi ve turistik yer var.
ULAŞIM
Pasinler, tarihi İpek yolu üzerindedir. Pasinler, Erzurum arası uzaklık: 40 km. Pasinler, Köprüköy arası uzaklık: 19 km.
Erzurum Pasinler
TARİHİ
MÖ 400 yıllarında Yukarı Aras boyları ve Erzurum Ovasında, Phasianlar denen bir boyun bulunduğu ve bunların demircilik işlerinde mahir oldukları söylenir. Yöre, 9’ncu yüzyılda Türkistan’dan gelen Oğuz Türkleri tarafında fethedilmiştir ve yöre Gürcülerin atılmasında bir üs olarak kullanılmıştır.
1048 yılında Pasinler ovasında yapılan savaşta: Selçuklu ordusu ve Gürcü güçleri karşı karşıya gelmiş, günümüzdeki Ogümü köyü yakınlarında yapılan savaşı Selçuklular kazanmıştır.
Yani, Anadolu’da Selçuklular ve Bizanslılar arasında yapılan ilk savaş Pasinler savaşıdır. (1048)
Anadolu’da hüküm süren İlhanlıların yıkılmasıyla, Erzurum ve çevresinde Moğol kökenli Sutaylılar ortaya çıkar. Sutaylılar’dan Hacı Togay oğlu Hasan: Erzurum ve çevresinde gücünü hissettirmek için Avnik, Zivin ve Mecingert kalelerine ilaveten Pasin ovasına hakim ve her korunaklı olan dağın eteğine bir kale inşa ettirmiştir. (1340)
Ayrıca, ilçenin hemen kuzeyinde bulunan dağa “Hasan Baba Dağı” ismi verilmiştir.
Evet, Hasan Kale, Timur kuşatması sırasında büyük tahribat görmüştür. Daha sonra Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, bu kaleye büyük önem vermiştir. Hasan kaleyi tamir ettirmiş, bu yüzden de kaleye “Hasan Kale” isminin verildiği öne sürülmektedir.
Bölge, Osmanlı döneminde iki defa Rus işgaline uğramıştır. 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması sonunda Ruslar, Hasankale’den çekilirler. Ardından, bu kere Ermeniler bölgede vahşet ve katliamlara başlar. Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla Ruslar Hasankale’den çekilirler ve Ermeniler tekrar katliamlarına başlarlar. Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu, 13 Mart 1918 tarihinde Hasankale’yi işgalden kurtarır. Bu yüzden her yıl 13 Mart tarihi kurtuluş günü olarak kutlanır.
Pasinler bölgede “Hasankale” ismiyle de tanınır.
Erzurum Pasinler Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri
Bölgenin tarihinde söz ettiğimiz de Hasankaleli bir kişiden söz etmeden geçmek olmaz. Daha önce Siirt’te kaldığın sürede oldukça tanının bir kişi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, aslen Hasankalelidir. (Hayatı ile ilgili ayrıntılar Siirt yazımda bulabilirsiniz.)
Erzurum Pasinler
GENEL
Pasinler ovası, Aras nehri tarafından şekillendirilir, Doğu Anadolu’nun kuzeyinde bulunur. Pasinler havzası sınırları içindeki yüksek sahalar, sadece dağlık alanlardan ibaret değildir. Yer yer dağlarla karıştırılan yüksek düzlükler vardır. Denizden yükseklik ortalama 1740 metredir. Erzurum il merkezine nazaran yazlar daha sıcak, kışlar ise daha soğuk geçer. Yani, karasal iklim hakimdir. Başlıca geçim kaynakları geniş ölçüde tahıl ekimi ve hayvancılıktır.
Erzurum Pasinler Aras Nehri
ARAS NEHRİ
Aras nehri, Hasankale’de oldukça önemli bir role sahiptir. Kaynağını Bingöl dağları ve Palandöken dağlarından alır. Pasin düzlüğünü ikiye ayırır, Köprüköy-Çobandede’de birleşir. Büyük kolu, bu düzlükte aynı adı taşır ve halk tarafından Pasin çayı olarak bilinir. Pasin çayı, kaynağını Kargapazarı dağları üzerindeki Yedigöller denen Ziyarettepe ve Kandiltepe’den alır. Kargapazarı dağlarından beslenerek gelen Aras mehri, Pasinler ovasında Çobandede köprüsünde Pasin çayı ile birleşir, Horasan bölgesine ulaşır. Daha sonra ülke sınırları dışına çıkarak Hazar denizine dökülür.
Aras hakkında antik dönem yazarlarından Herodotos, “Araxes” olarak ifade etmekte ve “ ….. Araxes, Matienlerin ülkesinden kaynar: suları kırk ağızdan dökülür… Araxes’in yalnız bir ağzı engele çarpmadan Caspia Denizine dökülür.” Diğer bir antik dönem yazarı olan Strobon “ … söylendiğine göre Araxes Nehri birçok kollara ayrılarak memleketi sular altında bırakır: kollarından biri Carpia denizinden Hırkanya Denizine dökülür.” Demektedir.
NE YENİR
Pasinler yöresinde patates üretimi yaygındır ve üretilen patatesler oldukça lezzetlidir. Yemek derseniz, “şalgam dolması” önerebilirim. Ayrıca bulgurla yapılan “Gliko” da denemelisiniz.
PASİNLER MESLEK YÜKSEK OKULU
Erzurum Atatürk Üniversitesine bağlıdır. 1993 yılında kurulmuş, 1994 yılında eğitim ve öğretime başlamıştır.
HASANKALE KİLİ
Ülkemizde birçok yerde oldukça meşhur olan bu kil: Hasankale dağlarından ham olarak çıkartılıyor. Özellikle cilt ve saç bakımında etkili olduğu söyleniyor.
Erzurum Pasinler
GEZİLECEK YERLER
Erzurum Pasinler Kasım Bey Camisi-Ulu Cami
KASIM BEY CAMİSİ-ULU CAMİİ
İlçe merkezinde Cami-i Kebir Mahallesinde, bir külliye şeklinde inşa edilmiş olup külliyede: cami, medrese ve zaviye bulunmaktaydı.
Medrese günümüzde yoktur. Ulu Cami, özellikle ilk dönemler için şehirde “Cuma ve Bayram namazları” kılınan ibadethane olup, bu bakımdan caminin ve mahallenin dini, sosyal ve idari bakımdan da merkezi durumundadır. Cami: hafif meyilli bir yamaç üzerine inşa edilmiştir.
Erzurum Pasinler Kasım Bey Camisi-Ulu Cami
Caminin son cemaat yerinden içeri girilen kapısının üzerinde mermer yazıttaki kitabesine göre: yapılış tarihi 1554 yılıdır. Erzurum Beylerbeyi Ayas Paşa’nın kardeşi, Sancak Beyi Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. Son cemaat yerindeki diğer kitabeye göre ise, 1835 yılında onarım görmüştür. Duvarları moloz taşlı, çamur harçlı ve hatıllıdır. Dikdörtgen planlıdır. İbadet alanının üzeri dikey uzanan ahşap sütunların taşıdığı yatay kirişler üzerine oturan ahşap düz bir çatı ile örtülüdür. Dış kısımda ise saç malzeme ile örtülü basık piramidal şekildedir.
Minare, kuzey ve batı duvarının kesiştiği köşededir. Taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Mihrap nişi bitkisel motiflerle bezenmiştir.
Erzurum Pasinler Kasım Bey Camisi-Ulu Cami
Ulu cami içinde: İbrahim Hakkı Hazretlerinin kişisel eşyalarının sergilendiği bir yer var, burayı ziyaret etmenizi öneririm. İbrahim Hakkı, burada doğmuş ancak Siirt’te uzun süre yaşamış ve orada vefat etmiştir, türbesi halen oradadır, ama ulu cami içinde de ona ait birkaç kişisel eşya sergileniyor.
EMİRŞEYH CAMİİ
İlçeye bağlı Emirşeyh Mahallesindedir.
Caminin yapım tarihi ve yaptıran kişiye ait kitabesi yoktur. Ancak 18’nci yüzyıla tarihlenir. Kare planlıdır. Hafif meyilli bir araziye yapılmıştır. Duvarları, köşeleri kesme taştan, çamur harçlı ve dört sıra hatıllıdır. Kesme taştan yapılmış yeni bir minaresi vardır. Batı cephede bulunan giriş kapısı üzerinde onarım kitabesi bulunur. Kitabeye göre: 1896 yılında Mustafa Baba ve Esat Efendi tarafından tamir ettirilmiştir. Bu girişin önüne sonradan son cemaat yeri yapılmıştır. İbadet alanında ki sekizgen formlu ahşap kubbe 4 tane ahşap direk üzerine oturur. Mihrabı taş malzemeli, sonradan eklenen minberi ise ahşaptır.
SİVASLI HATUN CAMİİ
İlçe merkezindedir.
Cami kitabesine göre 1389 yılında Sivaslı İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır. Duvarları, köşeleri kesme olmak üzere diğer kısımlarında moloz taş kullanılmıştır. Caminin girişi kuzeyden ahşap bir kapı ile sağlanır. Girişin tam karşısında taş mihrap bulunur. İbadet alanının üst örtüsü ortada 4 ahşap direkle taşınan sekizgen ahşap tavandan oluşur. Caminin kuzeybatı köşesinde minare bulunur. Cami, 1912 yılında Hacı Mahmet Zade Bey tarafından onarılmıştır.
Erzurum Pasinler
İLÇE MERKEZİ DIŞINDA GEZİLECEK YERLER
Erzurum Pasinler Kalesi (Hasan Kalesi)
PASİNLER-HASANKALE
Pasinler ilçesi sınırları içinde bulunan Hasankale, ismini aldığı Hasanbaba Dağı’nın (2200 m) güney uzantıları üzerinde yer alır. Deniz seviyesinden 1740 m yüksektedir.
Kalenin sitadel kısmı 350 x 150 m ölçülerinde, kuzey-güney doğrultusunda uzanan, güney kısmı sarp ve dik bir kayalık alan üzerinde kuruludur.
Kayalığın güneyinde Aras Nehri’nin bir kolu olan Hasankale Çayı bulunur.
Evet, Hasankale, Altıntepe’nin (Erzincan-Üzümlü) bulunduğu Karasu Havzasına ulaşan doğal yol güzergahı üzerindedir. Ayrıca, kale konum olarak güneyi boyunca uzanan Pasinler Ovasına hakimdir.
Dolayısıyla kalenin stratejik bakımdan önemli bir konumda bulunması Ortaçağ’da yoğun iskan görmesine neden olmuştur.
Dönemin seyyahları eserlerinde kalenin o dönemdeki stratejik önemine dikkat çekerler. Jean-Baptiste Tavernier: 1631-1663 yılları arasında Ortadoğu’ya 6 seyahat yapar. Seyyah, İstanbul’dan İsfahan’a ulaşan ilk gezisinde Hasankale’de konaklar. Seyyah kervanların burada her deve yükü için ücret ödediğini belirtir. Evliya Çelebi ise, Hasankale’nin iç kalesinden aşağı bakmaya insanın korktuğunu ve kalenin dayanıklı taş yapıdan oluştuğunu yazar. Ayrıca çevresinin bin adım olduğunu belirtir.
Ortaçağ’a ait yapılaşmanın izleri, kayalık üzerinde yoğun şekilde görülebilir.
Kayalığın üzerinde harçlı ve harçsız sur duvarları, sur temel yatakları, sitadel kısmından aşağı yola kadar uzanan su tüneli, kaya mezarları ve kaya nişi bulunur.
Ayrıca kalede taş blok üzerinde Menua dönemine tarihlenen taş blok üzerine yazılmış yazıt bulunmuştur.
Günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan taş blok üzerindeki yazıtta Menua’nın burada bir kale yaptırdığı yazılıdır. Muhtemelen yazıt Bağın steli örneğinde olduğu gibi başka bir yerden alınarak Ortaçağ dönemine tarihlenen duvar içerisinde kullanılmıştır.
KALENİN KURULUŞU:
Arkeolojik kaynaklar ve buluntular, kalenin Urartu kralı Menua (MÖ 810-786) zamanında kurulduğunu doğrulamaktadır. Bu yazıtta: Kral Menua’nın bölgeye seferler düzenlediği Pasin ovasının zenginliğini ve stratejik konumunu kontrol altında tutabilmek için kale yaptırdığı anlaşılmaktadır. Bu durum Urartuların bölgeye yaptığı seferlerin gelip geçici bir yağma seferi olmadığını kanıtlar.
Erzurum Pasinler Kalesi (Hasan Kalesi)
KALENİN TARİHİ/GEÇMİŞİ:
15’nci yüzyılda Akkoyunlu Hasan’ın adını alan Hasankale’nin Türklerle ilk tanışması, Büyük Selçuklularla Bizanslılar arasında 1048 yılında yapılan Hasankale savaşı ile gerçekleşir. Savaşı kazanan Selçuklu kuvvetlerinin komutanı İbrahim Yınal, daha sonra Erzurum şehrine doğru yürümüş ve şehri yakmış, adının “Kara Erzen” olarak tarihe geçmesine sebep olmuştur.
Bir diğer iddia: kalenin İlhanlı soyundan Emir Hacı Togay’ın oğlu Hasan Bey tarafından, 1336-1339 yılları arasında yaptırıldığıdır.
Evet kaleyi yaptıran ve yapım tarihi ile ilgili tüm iddialar, kalenin tarihi süreç içinde birçok defa yıkılarak yeniden inşa edildiğini göstermektedir.
Hasan Bey öldükten sonra buraya defnedilmiştir. Bu nedenle kale “Hasan Kale” ismini almıştır.
Bütün bu bilgiler, kalenin Urartu döneminde yapıldığını, tarih boyunca her dönemde yer yer tamir, tahkim ve eklentilerle kullanıldığını ve yerleşim gördüğünü göstermektedir. Çünkü gerek Karakoyunlular döneminde ve gerekse Timur’un kuşatması sırasında kale büyük tahribata uğramıştır.
Timur devletinin yıkılmasıyla Azarbeycan’da kurulan ve zamanla Doğu Anadolu’ya hakimiyeti altına alan Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan bu kaleye büyük önem vermiştir ve Osmanlı devletinin saldırılarına karşı kaleyi onartmıştır.
Buna dayanarak ünlü tarihçi Naima ise, kalenin Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından yaptırıldığını öne sürer.
Kale Osmanlılar tarafından ele geçirilince, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16’ncı yüzyılda tamir ettirilmiş ve bir cami ekletilmiştir. Sultan 4’ncü Murat, Revan seferine giderken burada konakladı, 1634 yılında kaleye bir köşk yaptırmıştır. Bu köşk veya daha doğrusu saray, günümüzde kalede bulunan bayrak direğinin bulunduğu yerde idi. Ancak gerek cami ve gerekse köşk günümüze ulaşmamıştır.
Erzurum Pasinler Kalesi (Hasan Kalesi)
KALENİN MİMARİSİ:
Doğal kayalıklarda kurulan kale, kayalıkların zayıf yerlerinden sur geçirmek suretiyle yapılmıştır. Kale: iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşur.
Erzurum Pasinler Kalesi (Hasan Kalesi)
DIŞ KALE BÖLÜMÜ:
Dış kale ve kalıntıları büyük oranda tahrip olmuş ve günümüze ulaşmamıştır.
Dış kalede, 2001 yılında yapılan kazılar sonucunda, Kral Menua (MÖ 810-786) dönemine ait bir yazıt ele geçirilmiştir. Ayrıca kalenin sur duvarları ortaya çıkarılarak, kale tarihi hakkında bilgiler gün ışığına çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmalarda, Urartular’a ait olan duvar ortaya çıkarılmıştır.
SİTADEL KISMI:
Hasankale’nin sitadel kısmının Ururtu döneminde kayalığın ne kadarını kapladığı bilinmez.
Fakat harçsız sur duvarları ve kayalığın kuzeybatı kısmında anakaya üzerinde görülen sur temel izleri sitadelin Ortaçağ’da inşa edilen İç Kale surlarından daha geniş bir alana sahip olduğunu gösterir.
Bu durum göz önüne alınarak, sitadelin yaklaşık 2 hektar olduğu söylenebilir.
Sitadelin üzerinde Urartu dönemine tarihlenen harçsız duvarlar Ortaçağ surlarına paralel şekilde doğu-batı ekseninde uzanır.
Yaklaşık 1.40 m kalınlığındaki duvarlar günümüzde 8 sıra yüksekliğinde izlenebilir. Kuzey kenarı 5.30 m, güney kenarı ise 6.40 m dir. Duvarın genişliği ise 4 m dir.
Sur duvarları diğer Urartu yerleşimlerinde görüldüğü gibi, anakaya üzerine açılmış temeller üzerine oturtulmuştur.
SU TÜNELİ:
Sitadelin güneybatı bölümünden başlayarak yola kadar inen su tüneli, erken dönem çalışmalarında basamaklı tünel olarak değerlendirilerek Urartu Krallığı ile ilişkilendirilir.
Fakat tünel doğal kaya yarığının arasına harçlı duvar örülerek inşa edilmiştir. Tünelin dar olması ve basamaklı olmaması, tünelin atık suları taşıma amacıyla yapıldığını gösterir. Ayrıca tünelin harçsız duvarlarla inşa edilmesi tüneli Urartu sonrasına tarihlemektedir.
KAYA MEZARI:
Hasankeyf’i yönetenlere ait kaya mezarı, kalenin sarp ve dik bölümünü oluşturan güneydoğu kesiminde bulunur.
Mezarda iyi işçilik örneği görülmektedir.
Zeminden 20-25 m yükseklikte yer alan kaya mezarı, ana oda ve bu odanın batısına açılmış yan odadan oluşur. Kaya mezarına ulaşım, sadece sitadel bölümünden sağlanır. Kaya mezarının önünde, diğer kaya mezarı örneklerinde görülen küçük bir platform vardır.
Mezar odasına 1.10 x 0.55 x 2.07 m ölçülerinde bir kapıdan girilir. Ana oda dikdörtgen planlıdır. Duvarlarında niş bulunmaz. Yan odaya ana odanın batı duvarında açılmış bir kapı ile geçilir. Tahribata uğradığı anlaşılan kapının boyutları 3.34 x 4.35 x 2.15 m boyutlarındadır. Oda kabaca kare planlıdır. Odanın tavanının tonozlu şekilde biçimlendirildiği görülür.
KAYA NİŞİ:
Kaya mezarının yaklaşık 40-50 m batısında, 1-1.50 x 1.50 m ölçülerinde kaya nişi vardır.
Tam olarak işlevi anlaşılamayan bu niş Palu, Kalaköy/Mazgirt Kalelerinde bulunan nişlerden daha derindir. Niş daha çok bir cephesi açık oda izlenimi verir. Yapılan araştırmalarda, kaya nişinin kaya mezarı ile aynı dönemde yapıldığı anlaşılmıştır. Ancak mezar olarak kullanılıp kullanılmadığı bilinmez. Ancak iyi bir işçiliğe sahiptir.
SONUÇ:
Hasankale Palu kalesi gibi Ortaçağ’da yoğun şekilde iskan görür. Bu durumun Hasankale’de tapınak, saray, depo yapıları gibi mimari birimlerin yok olmasına neden olduğu söylenebilir.
GÜNÜMÜZDEKİ KALINTILAR:
İç kalenin içinde çok sayıda mimari yapı temel izleri görülür. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, kale tamir ve tahkim edilirken, kaleye bir cami eklenir. Ayrıca Sultan IV Murat döneminde Revan seferi sırasında kaleye bir köşk yaptırılmıştır. Ancak cami ve köşk, günümüze ulaşmamıştır. Kale, çok sarp kayalar üzerine inşa edildiğinden, eskiden binek hayvanlarıyla dahi çıkılması mümkün değilmiş. Ancak kale sonradan taş ocağı olarak kullanıldığından, batısındaki iç kale kapısına giden toprak bir yol yapılmıştır.
Erzurum Pasinler Kalesi (Hasan Kalesi)
Erzurum Pasinler Büyük Kaplıca-Pasinler Kaplıcası
BÜYÜK KAPLICA-PASİNLER KAPLICASI
Yöredeki en eski kaplıcadır. İlçe merkezinde kalenin güneyinde, Hasankale çayının iki yanında, birbirine 50 metre uzaklıkta iki kaplıca bulunur. Bunlardan: güneyde bulunana “Büyük Çermik” ve kuzeyde bulunana “Küçük Çermik” denir.
Erzurum Pasinler Büyük Kaplıca-Pasinler Kaplıcası
Büyük Çermik
1565 yılında Dulkadiroğullarından Şah Bey tarafından yaptırılmıştır. Üstü 14.5 metre çapında bir kubbeyle örtülüdür. 1749 yılında onarım görmüş, bazı eklemeler yapılmıştır.
Küçük Çermik
Büyük Çermik kaplıcasının 50 metre kuzeyindedir. Hasankale çayının karşı kıyısındadır. Burada 1.5 metre derinlikte bir havuz bulunur. Buranın üzerine 8 metre çapında bir kubbe örter. Kaplıcadan: içme ve banyo kürleri olarak yararlanılır.
Erzurum Pasinler Büyük Kaplıca-Pasinler Kaplıcası
Faydaları
Kaplıca sularının içeriği: bikarbonatlı, klorürlü, sodyumlu, karbondioksitli ve kısmen de radyoaktif bileşimlidir. Sıcaklığı 39-45 derece arasındadır. Kaynaktan suyun çıkış hızı, saniyede 15 litredir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: içilerek kullanıldığında: safra kesesi, karaciğer, mide ve bağırsak hastalıkları. Banyo olarak kullanıldığında: romatizma, sinir ve kas yorgunluğu, çeşitli sinirsel hastalıklar, eklem ve kireçlenme tedavisidir.
Bu kaplıca bölgesi gerek kaplıca ve gerekse termal hizmetleri ve otelcilik anlamında oldukça ilgi çekmektedir. Ayrıca kaplıcalar mevkiinde bulunan kamp alanı, çadır kurmaya ve doğa ile iç içe olmayı düşünenler için idealdir. Günübirlik gelenler için ise, yine kamp alanında kamelyalar ve çocuk oyun alanları vardır.
MADEN SUYU
İlçe merkezine 4 km uzaklıkta Serçeboğazı mevkiinde, maden suyu bulunmaktadır. Ayrıca ilçe merkezinde, tren garı bölgesinde yine maden suyu bulunuyor.
KÖR KANAL
İlçe merkezinin 10 km kuzeybatısında bulunan Büyükdere Köyünün güneyindedir.
Urartu döneminde, Pasin ovasının kuzeyindeki toprakları sulamak için yapılmıştır. Kuzey-güney yönünde uzanan kanal Büyükdere’den beslenerek, Serçeboğazı Köyünün batısından geçerek, Güney Aras Çayına birleşir. Kanal günümüzde halen varlığını sürdürmektedir. Kanal Vakıf Bendi ve Deniz Kanalı gibi Urartu kanallarının en kısasıdır.
Erzurum Pasinler Gülperi Hatun Kümbeti
GÜLPERİ HATUN KÜMBETİ
İlçe merkezine 10 km uzaklıkta, tarlalar içindedir.
Kitabesi yoktur. Kümbetin 14-15’nci yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. Kümbet sekizgen gövdelidir. Günümüzde harap bir halde ulaşmıştır.
TİMAR KALESİ
İlçe merkezinin 11 km batısında Timar Köyündedir.
Timar Yaylasına giden yol kenarındadır. Kale 65 metre uzunluğunda, 33 metre genişliğindedir. Dikdörtgen planlıdır. Kale oldukça tahrip olmuş, günümüze herhangi bir su duvar kalıntısı kalmamıştır. Sur duvarlarının sadece temel kısımları günümüze ulaşmıştır. Kale içinde, yer yer 3 ya da 4 sıra yüksekliğinde korunan mimari temel izleri, günümüze ulaşmıştır. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, mimari özellikleri ve seramik yapısı kalenin Demir Çağında yapılmış olabileceğini göstermektedir.
Erzurum Pasinler Tımar Köyü Katliam Anıtı
TIMAR KÖYÜ KATLİAM ANITI
İlçe merkezine bağlı 11 km uzaklıktaki Timar Köyündedir.
1918 yılında Erzurum yöresinin Kazım Karabekir komutasındaki Türk Ordusu tarafından ele geçirilmesinden sonra, geri çekilen Ermeniler, Tımar köyünde 350 kadın ve çocuğa karşı katliam yaparlar. Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinin gözetiminde 7 Temmuz 1993 tarihinde Tımar köyünde yapılan kazılarda: mermi kovanları, kırık kafatasları, sigara tablaları ve takı malzemeleri bulundu. Bu kazılar sonucunda burada 300 insanın iskeletine rastlandığı bildirildi.
Burada daha sonra bir anıt yapılmıştır.
CİN KALESİ
İlçe merkezinin 11 km kuzeydoğusunda bulunan Kurnuç köyünün 1 km kuzeyindedir.
Kale, andezit kayalardan oluşan bir zemin üzerine yapılmıştır. Kale yuvarlak planlıdır, güney bölümü diktir. Kalenin sur duvarlarının çoğu yıkılmış olduğu için kalenin planı hakkında net bilgi edinmek mümkün olmaz. Kalenin doğu eteklerinde konut temel kalıntıları görülür. Ayrıca: kalenin biraz daha aşağısında bulunan Büyükdere Vadisinde bol miktarda işlenmiş obsidiyen bulunmuştur. Ham obsidiyenlerin buraya getirilerek vadide işlendiği düşünülür. Yani burası obdidiyenlerin işlendiği bir tür atölye gibidir. Ayrıca kale çevresinde akan tatlı su kaynakları, bölgenin önemini arttırmaktadır.
Erzurum Pasinler Çöğender Köprüsü
ÇÖĞENDER KÖPRÜSÜ
İlçe merkezine 12 km uzaklıktaki Çöğender köyündedir.
Köprünün kitabesi yoktur. Köyün kurucusu Çöğender Baba tarafından 1400’lü yıllarda yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
KUZUGÖL KALESİ
İlçe merkezinin 22 km batısındaki Küçüktüy Mahallesinin yaklaşık 1 km kuzeyinde Kuzugöl Tepe Mevkiindedir.
Kale dikdörtgen planlıdır. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, mimari özellikleri ve seramik yapısı, kalenin Demir Çağında yapılmış olabileceğini göstermektedir. Düzgün olmayan polygonal taşlardan yapılmış kalenin büyük bölümü tahrip olmuş durumdadır.
KARAKALE KALESİ
İlçe merkezinin 29 km kuzeybatısındaki Karakale köyündedir.
Kale surları kabaca işlenmiş, blok taşlardan meydana gelir. Kalın bir sur duvarı olan kalenin, 2 metrenin üzerinde sur duvarları ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Dikdörtgen bir plana sahip olan kalenin girişi güneydoğudandır. Kalenin savunma yönünden daha zayıf olan kuzeydoğusu, üç bastiyonla güçlendirilmiştir. Mimarisi ve keramik verisi Demir Çağına tarihlenir.
MARİFET KALESİ
Pasinler ilçesinin 20 km güneydoğusunda bulunan Marifet Köyünün 700 m güneybatısındadır.
Kale: kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan yaklaşık 60 m uzunluğunda 45 m genişliğinde kayalık bir alan üzerinde kuruludur. 20-30 m yüksekliğinde kalkerden oluşan kayalık alanın dört tarafı dik ve sarp bir şekilde sonlanır.
Marifet kalesi: vadinin yaklaşık 300 m kuzeydoğusunda, vadiyi ve vadiden geçen yolu gören bir konumda bulunur. Vadiden geçen yol, Erzurum bölgesiyle Bingöl-Muş bölgesini birbirine bağlayan önemli güzergahlardan biridir. Bu yol dar nehir vadisini takip eder. Yaklaşık 1800 m yükseltide bulunan kalenin çevresinde tarıma müsait düzlük alanlar bulunmaz. Kalenin çevresinde daha çok otlakların yer aldığı Aras Güney Dağlarının kuzey yükseltileri vardır.
Kaleden günümüze ulaşanlar:
Kayalığın üzerinde günümüze ulaşanlar: sur temel yatakları, harçsız taş duvar sıraları ve çok adalı kaya mezarıdır.
Kaleye ait olabilecek duvar veya surlara ait taşların neredeyse tamamı sökülmüş ve taşınmıştır. Kalenin üzerinde bulunduğu kalker kayalığın yumuşak dokusu nedeniyle oluşan tahribat, sur temel izlerinin büyük bölümünü silmiştir. Sadece kayalık alanın güney ucunda bazı sur temel izleri bulunur. Aynı kısımda Urartu dönemine ait olabilecek yarı işlenmiş taş sıraları birkaç sıra halinde görülebilir.
Marifet kaya mezarı: kayalığın güneyinde Aras nehrine bakan kısımda bulunmaktadır. Mezar kuzey-güney doğrultusunda açılan bir oda ve bu odanın batısına açılmış diğer bir odadan oluşmaktadır. Mezar girişi, zeminden yaklaşık 3.5 m yüksekliktedir. Mezara zeminden yükselerek mezarın ana kapısına ulaşan basamaklarla ulaşılır. Bu basamakların çoğu tahrip olmuş olsa da bir kısmı günümüzde görülebilir.
Mezarın dikdörtgen planlı ana kapısı 0.95 m genişliğinde, 0.60 m derinliğinde, 1.60 m yüksekliğindedir. Kapının iç üst bölümlerinde ve her iki yanında kilitleme aksamına ait olabilecek bazı izler bulunmaktadır.
Mezarın birinci odasında, işçiliğin iyi olduğu anlaşılan odanın duvarlarının birleşim yerleri ve tavan köşeleri dik şekilde kesilmiştir. 1.85 m yüksekliğindeki odanın tavanı düzdür. Tavanın yan duvarlarla birleştiği yerde düz bir çizgi şeklinde devam eden silmeler vardır. Bu silmeler zemine kadar uzanmaktadır. Benzer durum odanın dört duvarında da görülmektedir. Odanın doğu duvarında bir niş yer almaktadır. Muhtemelen bu niş daha sonraki dönemlerde açılmıştır.
Marifet kalesi, yaklaşık 300 m güneyinde bulunan vadi ve vadiden geçen yolu gören bir yerdedir. Vadiden geçen yol Bingöl-Muş bölgesiyle, Erzurum bölgesini birbirine bağlamaktadır. Fakat bu güzergahın Urartu döneminde kullanılıp kullanılmadığı bilinmez. Çünkü Urartu krallığının kuzeye yaptığı seferlerde bu güzergahın daha doğusunda yer alan, Urartu stel ve yazıtlarının da bulunduğu Ağrı-Eleşkirt-Horasan güzergahını kullandığı anlaşılır. Marifet’in boyut olarak küçüklüğü, konum olarak çevresindeki düzlük alanların bulunmaması ve içerisinde kaya mezarı bulunması nedeniyle çevresindeki diğer Urartu merkezlerine benzer.
Evet, Erzurum denilince akla hemen: dadaş, Oltu taşı, palandöken ve kayak geliyor. Bu şehre: birkaç kez gittim ve bulunduğum sürede: güzel ve düzenli bir şehir olduğunu gördüm. Özellikle: büyük bir zevkle: Oltu taşı hediyelik tespih ve yüzük, küpe gibi güzel şeyler satın aldım.
Hatta: Oltu taşından tespihte, her tanenin üzerine: gümüş çok ince şeritler ile, bir harf yazmak suretiyle, adım ve soyadımı yazabildiklerini gördüm. Milli Mücadele öncesinde, ülkemizin bölünmez bütünlüğü yönünde karar alınan: Erzurum Kongresinin yapıldığı yeri gördüm.
Muhteşem bir tat: çağ kebabını yedim.
Çifte minarenin güzelliğini hayran hayran izledim. Rüstem Paşa Çarşısında dolaşıp, Aziziye Tabyasına çıktım. Gerçekten güzel bir şehir.
Erzurum
ULAŞIM
Uluslar arası Erzurum Hava Alanı: yıllık 2 milyon yolcu kapasitesine sahiptir. Aynı anda: 7 uçak barınabilmektedir.
ILS (aletli iniş sistemi) ile; 24 saat uçak inebilmektedir. Yurt dışından gelen uçakların, geçici gümrük işlemleri de yapılabilmektedir. Hava alanı: şehir merkezine 10 dakika uzaklıktadır. (uzaklık: 10 km. dir)
Demir yolu ulaşımı: İstanbul-Haydarpaşa-Kars demir yolu hattı, şehirden geçer. Doğu Ekspresi ve Mavi Tren, Erzurum’dan geçer.
Otobüs terminali, il merkezindedir. Erzurum-Ankara arası uzaklık: 873 km. Erzurum-İstanbul arası uzaklık: 1225 km. Erzurum-Sivas arası uzaklık: 435 km. Erzurum-Erzincan arası uzaklık: 189 km. Erzurum-Trabzon arası uzaklık: 303 km. dir.
Erzurum Tarihi
TARİHİ
Erzurum’un bilinen ilk adı: Bizans imparatoru II. Theodosios’a izafe edilen “Theodosiopolis’tir. Bu şehir: günümüzdeki Erzurum’un yerine; MS. 415 tarihinde kurulmuştu.
Erzurum adı ise: Erzen’in Selçuklular tarafından fethedilmesi üzerine, burada yaşayan insanların “Theodopolis”e göç etmelerinden sonra; bu şehre, Erzen adı verilmesi şeklinde gelişmiştir.
Selçuklular tarafından, Erzurum’da basılmış paraların üzerinde, şehrin adı “Arzan al-Rum” olarak yazılmıştır.
Çünkü: aynı dönemde, Silvan-Siirt arasında da, Erzen isimli bir yerleşim yeri bulunmaktadır.
Oradan, burayı ayırmak için, buranın isminin sonuna: al-rum kelimesi eklenmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk: 3 Temmuz 1919 tarihinde Erzurum’a gelir. 5 Temmuz 1919 tarihinde, Erzurum kongresi toplanır ve bu toplantıda: milli mücadelenin temelini teşkil eden önemli kararlar alınır.
Erzurum
GENEL
Erzurum, arazi büyüklüğü bakımından: Türkiye’nin dördüncü büyük kenti durumundadır. İl: genel olarak yüksek arazilerden oluşur. Arazisinin büyük çoğunluğunda: karasal iklim özellikleri hakimdir.
Kışlar uzun ve sert, yazlar kısa ve sıcak geçer. İlde, en düşük sıcaklık: -35 derece olarak ölçülmüştür.
Kar yağışlı gün sayısı: 50 ve kar örtüsünün yerde kalış süresi 114 gün kadardır. En yağışlı devre: ilkbahar ve yaz mevsimleridir.
Şehir gayet güzel, turistik anlamda anlatacak, yazacak çok şey var. Ama, daha önemli bir gerçekte şu ki: Erzurum’da halk fakir. Şehirde, elle tutulur bir sanayi yatırımı yok.
Şehrin: GSYİH’daki payı: 1979 yılında: binde 9.8 iken, 1997 yılında, yani aradan geçen 19 yıl sonunda: binde 6’ya düşmüş.
Buna karşın: ülke gelinin GSYİH’sı: aynı dönemde olmasa da, 1987-1997 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde: yüzde 50.7 oranında artmış.
Yani: ülke genelindeki artış, Erzurum şehrini olumlu yönde etkilememiş. Sebep: işsizlik.
Bu arada: Erzurum’da kadınlar tarafından giyilen ve sık sık göreceğiniz yerel bir kıyafet sembolü var. Bu sembol: kara çarşaf değil.
Erzurum kadını: ak yünden ihram giyiyor. Erzurum’da kadının yerel dış giysisi: yün ihram.
Erzurum
DADAŞ
Erzurum
Erzurum ve Erzurum denilince, en çok duyacağınız sözlerden biridir bu. Erzurum, dadaş ve bar; birbiriyle yoğrulmuş tek bir sözcük gibidir. Dadaş kelimesinin anlamı: kimine göre: mert, cesur, özü sözü doğru, zalimin karşısında, mazlumun yanında olan merhametli, yiğit biridir.
Kimilerine göre ise: bar tutan, at binen, cirit atan, kabadayı, tığ gibi bir delikanlıdır. Üniversiteler
BAR
Erzurum ve çevresinde, halk oyunlarına “bar” denir. Bar: davul-zurna eşliğinde, açık ve kapalı olmak üzere, iki şekilde oynanır. Açık barda, oyuncular birbirlerine uzak durarak dağılırlar ve el ele tutuşurlar. Kapalı barda ise, oyuncular birbirlerinin bellerini kavrayarak dizilirler.
CİRİT
Geleneksel spor dallarımızın en heyecanlısı olan cirit, Erzurum’da eski canlılığı ile yaşatılmaktadır. Atla, insanın birlikte mücadelesine dayanan ve erliğin bir göstergesi olarak kabul edilen cirit için, Erzurum’da özel sahalar var.
Geniş çayırlık alanlarda, özellikle hafta sonlarında düzenlenen karşılaşmalarda, oyuncular kadar seyirciler de büyük heyecan duyarlar.
Erzurum’da cirit mevsimi: ilkbaharda, kar kalkar kalkmaz başlar, sonbaharda biter. Ancak hava sıcaklığı -15 derecenin altına düştüğünde, kışın kar üstünde de oynanır.
23 Temmuz Doğu Fuar alanı içinde, dünyada ilk kez, cirit oyun alanı yapılmış ve hizmete sokulmuştur.
Erzurum Üniversiteler arası kış spor oyunları
ÜNİVERSİTELER ARASI KIŞ SPOR OYUNLARI (ERZURUM 2011 WİNTER UNİVERSİADE)
Oyunlar: FISU (Uluslar arası Üniversite Sporları Federasyonu) bünyesinde düzenlenmiştir. Federasyona 134 ülke üyedir.
FISU bünyesinde: Ya ve Kış Üniversite Oyunları ve Dünya Üniversite Şampiyonaları tertip ediliyor. Bu yarışmalar: olimpiyatlardan sonra, dünyanın ikinci büyük spor organizasyonlarıdır.
Erzurum Üniversiteler arası kış spor oyunları tesisleri
Erzurum’da konaklama tesisleriyle birlikte, toplam 8000 kişilik bir yatak kapasitesi mevcuttur.
Palandöken Kayak Merkezinde bulunan, 5 yıldızlı bir otel FISU karargahı olarak belirlenen ve FISU ailesinin kalacağı bu otelde, istenen tüm gereksinimler, en üst konfor ve kalite düzeyinde karşılanır.
Yarışmacılar ve görevliler için barınma tesisi: Atatürk Üniversitesi içinde bulunan ve tek bir yerde konuşlanan Oyunlar Köyü kullanılmıştır.
Oyunlar Köyünün, toplam yatak kapasitesi: 8000 olup: restoran, medya merkezi, akreditasyon merkezi, buz sporları alanları ile antreman alanları da, Oyunlar Köyü içinde bulunacaktır.
Her iki kişiye bir oda sağlanan köyde, odalarda FISU standartlarına uygun istenilen malzemeler ve olanaklar, sürekli olarak sağlanmıştır.
Erzurum Üniversiteler arası kış spor oyunları tesisleri
Tüm kapalı saha tesisleri: Oyunlar Köyünün yakınındadır. Buz hokeyi, curling ve buz pateni alanları, Üniversite ve Köye yürüme uzaklığındadır.
Alanlar konumlandırılırken, katılımcıların konforu, kaliteli hizmet ve oyunlar sonrasında kullanımın devamlılığının sağlanması hedeflenmiştir. Kapalı tesis olarak: Palandöken’de: 2000 kişilik buz hokeyi arenası, 500 kişilik buz hokeyi ringi, Yakutiye bölgesinde: 3000 kişilik buz pateni arenası, 500 kişilik buz pateni ringi ve Erzurum Merkezde: 1000 kişilik Curling arenası hazırlanmıştır.
Kış oyunlarında: 6 zorunlu ve ev sahibi ülkenin seçeceği 1 veya 2 isteğe bağlı spor dalında müsabakalar yapılmaktadır. Zorunlu dallar: Alp disiplini, Kuzey disiplini, Buz hokeyi, Hız pateni, Biatlon, Artistik Paten.
İki yılda bir yapılan oyunların, 2011 yılı organizasyonu: 27 Ocak – 6 Şubat tarihleri arasında, Erzurum’da yapılmıştır.
Erzurum rafting
RAFTİNG
Erzurum’un İspir ilçesi sınırlarından geçen Çoruh Nehri: rafting yapmaya en elverişli akarsulardan biridir. Derin kanyonları ile ilgi çeken Çoruh, her yıl turistlerin akınına uğrar. 1993 yılında; Dünya Rafting Şampiyonası, Çoruh Nehrinde yapılmıştır.
ERZURUM KONGRESİ
Anadolu’da milli mücadele birliği kurulmasındaki, ikinci adım: Erzurum’da atılmıştır. Kongre: 23 Temmuz tarihinde, bir okul salonunda 54 delegenin toplanması ile çalışmalarına başlar. Burada: milli mücadelenin temelleri açısından, önemli kararlar alınır. Alınan bu kararların başlıcası ise: “Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz.”
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
Cumhuriyet kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: 1 Kasım 1937 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama yılının açılışı konuşmasında: Doğu Anadolu’da büyük bir Üniversite kurmanın gerektiğini ifade eder.
Bunun üzerine, çalışmalar başlar. Kurulan bir komisyon; 1951 yılında, Doğu Üniversitesinin Erzurum’da kurulmasını ve adının Atatürk Üniversitesi olmasına karar verir.
1957 yılında Atatürk Üniversitesi kurulur. Kuruluşundan itibaren, 14 yıl boyunca: üniversitenin görev kadrosu, Amerika’daki Nebraska Üniversitesi personeli tarafından takviye edilir. 1968 yılında: Fakültedeki kadrolar, Türk personel tarafından doldurulur.
Üniversite: günümüzde, 16 fakülte, 5 yüksek okul, 8 meslek yüksek okulu, 6 enstitü ve 15 araştırma merkezinden oluşmaktadır. 2008-2009 öğretim yılı itibarıyla; 33.544 öğrenciye eğitim verilmektedir. Evet, sonuç olarak, Üniversite: kuruluşundan bu yana, şanlı ismi ile, doğu bölgesinde eğitimsel ve kültürel temsilcilik görevini yürütmektedir.
NE YENİR
Geleneksel Erzurum mutfağını oluşturan yiyeceklerin başlıcaları şunlardır: Su böreği, ekşili dolma, kesme çorbası, ayran aşı, çiriş, şalgam dolması, yumurta pilavı, kadayıf dolması.
Bunların yanında: Erzurum’a gittiğinizde, mutlaka yemenizi önereceğim yiyecek, elbette: çağ kebabı. Bildiğiniz dönerin, dik olarak değil de, yatık olarak ve odun ateşinde pişirildiği bir şekli. Muhteşem bir lezzet, mutlaka denemelisiniz.
Bunun dışında: önerebileceğim lezzetler şunlar
HERLE AŞI
Bir miktar un, tere yağında kavrulur, üzerine bir miktar su konur ve devamlı karıştırılır. 20-25 dakika kaynatılır ve sıcak sıcak içilir. Bu çorba, özellikle kış aylarında yapılır. Hastalara, herle çorbası içirilerek terletilir ve şifa bulmaları sağlanır.
HINGEL
Yurdumuzun birçok yöresinde mantı olarak bilinir ve yenir. Erzurum’da: Hıngel(mantı) sulu ve susuz olmak üzere iki şekilde yapılır.
AYRAN AŞI
Bazı yörelerde Yayla Çorbası denen bu çorbaya Erzurum’da Ayran aşı denilir. Yoğurttan hazırlanan bir çorbadır.
CEVİZLİ KADAYIF DOLMASI
Burma kadayıftan yapılan bir çeşit tatlı. Üzerine kaymak ve dövülmüş ceviz ile süslenerek servis ediliyor.
Erzurum
NE SATIN ALINIR
Erzurum’dan, hediyelik veya kendiniz için alabileceğiniz: Oltu taşından tespihler, ağızlıklar, bilezikler, gerdanlıklar, broş, küpe, saç tokası olabilir. Bu ürünleri: şehir içinde, birçok dükkanda bulabilirsiniz.
Ama özellikle, Rüstem Paşa Çarşısına gidin. Oltu taşı: Erzurum yöresinin en önemli el işçiliklerinden biridir. Bu yüzden: Oltu taşı halkında daha ayrıntılı bilgi vermek istiyorum.
Erzurum oltu taşı
OLTU TAŞI
Oltu taşı: kıymetli bir maden taşı olup, yalnızca Oltu İlçesi ve çevresinde çıkar. Çıkarılması zor, rezervi az, fakat işlenmesi kolaydır. Taşın oluşumu: ağaçların reçinesi ile kil ve linyitin karışımıdır. Taşın çıkarıldığı köylerin arazisi, genellikle çok engebeli dik yamaçlardan meydana geldiği için, maden çıkarılan ocaklara ancak yaya ve zorlukla ulaşılır.
Kazma, kürek, murç ve çekiç gibi ilkel aletlerle çalışılır. Cevher: 3-5 cm. kalınlığında ve zaman zaman kaybolan, yani kırılmış damarlar halindedir. Maden cevherinin az ve çıkarılmasının zorluğu, Oltu taşının kıymetini daha da arttırmaktadır.
Taşın başlıca özellikleri şunlardır: Topraktan çıktığında çok yumuşak olmasına rağmen, hava ile temas edince sertleşmektedir. İşlenmesi kolaydır. İşlendikçe sertleşir. Kullandıkça parlar, rengi genellikle siyah ve bazen de kahverengidir. Çıra gibi is çıkararak, alevli bir şekilde yanar. Sürtünme ile elektriklenir ve hafif cisimleri çeker.
Oltu taşından yapılanlar şunlardır: tespih, kolye, gerdanlık, fincan takımı, yüzük taşı, sigara ağızlığı, pipo, kol düğmesi, küpe, rozet, kravat iğnesi, yaka iğnesi. Bu saydığım mamuller içinde, en çok üretileni: tespihlerdir. Oltu taşı tespihlerin ünü: Türkiye dışında da birçok ülkeye yayılmıştır. Çünkü, bu tespihler çekildikçe parlayıp güzelleşirler ve insanlar bunlara karşı bağışıklık kazanır.
Erzurum’da Oltu taşı tespih satın almak istediğinizde, gerçek olup olmadığını anlamak için, birkaç küçük deney yapabilirsiniz. Oltu taşını elinize alıp nefesinizle buharlaştırdığınızda, buharı çeker ve üzeri nemlenir. Sürtünme ile elektriklendiği için, küçük kağıt parçalarını kendine çeker. Umarım, ilginizi çeker ve güzel bir Oltu taşı ürün alırsınız.
Erzurum
NERELER GEZİLİR
Erzurum arkeoloji müzesi
ERZURUM ARKEOLOJİ MÜZESİ
İlk olarak: Çifte Minareli Medrese’de: 1942 yılında faaliyete geçmiştir. 1967 yılında ise, yeni binasına taşınmıştır. Müzede sergilenen arkeolojik eserlerin çoğunu: Karaz, Pulur ve Güzelova buluntuları oluşturuyor.
Bunlar: Tunç çağı aletleri, Tunç çağı çanak-çömlekleri, kutsal ocaklar, ok uçları, Urartu kapları, madeni levhalar ve klasik Roma, Bizans çağına ait küçük buluntular şeklinde sergileniyor.
TÜRK-İSLAM ESERLERİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ
Yakutiye Medresesinde bulunmaktadır. Müzede: bölge kültürü ve sanatı ile ilgili Etnografik nitelikle eserler sergilenmektedir. Etnografik eserler salonunda: değerli altın, gümüş eserler, kemerler, başlıklar, yüzükler, bilezikler, giyim eşyaları, yazma kitaplar, sikkeler görmek mümkün.
Erzurum yakutiye medresesi
YAKUTİYE MEDRESESİ
Hoca Celaleddin Yakut tarafından, 1310 yılında yaptırılmıştır. O dönemde yaptırılan, 150 kadar medrese arasında, mukarnas örtüsü ile ayrı bir yer işgal eder.
İlhanlı döneminden günümüze kalan nadir eserlerden biridir. Selçuklu dönemi geleneksel mimari tarzı: Yakutiye Medresesinde de sürdürülerek, anıtsal bir yapı ortaya çıkarılmıştır. Yapı: dört eyvanlı, kapalı avlulu medreseler gurubundadır.
Eyvanlar arasında, hücreler var. Batı eyvanı, değişik bir tarzda ele alınarak, iki katlı inşa edilmiş. Güney eyvanın bitiminde, kümbet var. Kümbette mezar yok. Medresenin dışa taşkın taç kapısı ve iki köşesindeki minareleriyle kurulan denge, yapının bütününde de cepheye karşılık kümbet yerleştirilerek sağlanmıştır.
1984 yılından, 1994 yılına kadar onarımı süren medrese, 29 Ekim 1994 tarihinde, Türk-İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Erzurum Palandöken dağı
PALANDÖKEN DAĞI
3271 metre rakımlı, tektonik bir dağdır. Şehrin: 10 km. güneyindedir. Erzurum şehir merkezinin rakımı: 1950 metreyi bulduğundan, şehir merkezinden, Palandöken Dağı, pek heybetli görünmez. Ancak: mitolojide ve Anadolu’daki birçok efsanede, dağın ismi geçmektedir.
Palandöken Dağının en yüksek noktası: Büyük ejder Tepesidir. Burada: iletişim vericileri ve özel bir işletmeye ait kafeterya bulunmaktadır.
Kayak sezonunda: telesiyej vasıtasıyla zirveye ulaşılabilir. Zirveden inen hat üzerinde, 2500 metre yükseklikte, Ejder Liftinin bitiminde de özel bir kafeterya bulunmaktadır.
Erzurum Palandöken dağı kayak tesisleri
PALANDÖKEN DAĞI KAYAK TESİSLERİ
Erzurum’un güneybatısında, şehir merkezine 5 km. uzaklıkta ve Palandöken Dağının kuzey yamaçları üzerinde, Palandöken Kış Sporları ve Turizm Merkezi bulunmaktadır. Kayak Merkezi: özel araç veya otobüs ile, kent merkezine: 10 ve hava alanına ise 20 dakika uzaklıktadır. Şehir merkezinden, kayak merkezine : tatil günlerinde Belediye otobüsleri ve diğer zamanlarda taksi ile gidilir.
Erzurum Palandöken dağı kayak tesisleri
10 Aralık-10 Mayıs tarihleri arasındaki dönem: kayak etkinlikleri için en uygun zamandır. 15 değişik pistte: sürekli olarak 5 km. boyunca kayma imkanı bulunmaktadır. Kayak alanı: 2150-3100 metre yükseklikte bulunmaktadır.
Normal kış koşullarında: 2-3 metre kar yağışı almaktadır. Karasal iklim nedeniyle: mevsim boyunca “toz kar” üzerinde kayak yapılmaktadır. Yeterli sayı ve nitelikte yarışma ve serbest kayak pistleri var.
Erzurum Palandöken dağı kayak tesisleri
Tesislerde: 1 adet tele ski, 3 adet telesiyej ve 1 adet tele kabin (3. km.) tesisi var. Alanda: hakim rüzgar yönü: güneybatı. Arazi mülkiyeti: özel ve kamuya aittir. Konaklama tesislerindeki, toplam yatak sayısı ise: 1150 yataktır.
Erzurum Palandöken dağı kayak tesisleri
Uluslar arası Kayak Federasyonu tarafından, dünyanın ikinci büyük kayak merkezi olarak seçilmiştir. 6.5 km. lik profesyonel kayak merkezi, yılın 180 günü (Kasım’dan Haziran’a kadar) kayak yapma imkanı tanımaktadır.
Erzurum çifte minareli medrese
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın kızı Hüdavent Hatun tarafından, 1253 yılında yaptırılmıştır. Çifte Minareli Medrese: iki katlı ve açık avlulu olan medreselerin en büyüğüdür. Çini ve rölyef süslemeleri, ne yazık ki yarım kalmıştır. Taç kapısı: kabartma süslemeleriyle Selçuklu tarzının en güzel örneklerinden biridir.
Bugünkü durumuna, 13. yüzyıl sonlarında getirildiği anlaşılmaktadır. Cephede, taç kapısı formundan çok çeşme nişleri ile yarım yuvarlak iki payanda vardır. Taç kapının iki yanında yükselen silindir minareler, tuğla ve mozaik çiniler ile süslenmiştir. Taç kapıyı çeviren bölümdeki: bitki süslemeleri ve kalın silmeli panoların içindeki ejder, hayat ağacı, kartal motifleridir.
Erzurum çifte minareli medrese
Cephenin en gösterişli bölümüdür. Doğudaki tamamlanmış hayat ağacı ile kartal motifinin bir arma olmaktan çok: Orta Asya, Türk inanışına kadar uzanan gücü ve ölümsüzlüğü dile getirdiği düşünülür.
Erzurum iç kalesi ve saat kulesi
ERZURUM İÇ KALESİ VE SAAT KULESİ
Yaklaşık 2000 metre yükseklikte bir tepe üzerine inşa edilmiştir. 5. yüzyılda, Roma imparatoru Teodosyus tarafından yaptırılmıştır. Kale: 11. yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. Erzurum kalesi: bulunduğu tepenin üzerinde, bir iç kale ve bunu çevreleyen dış kaleden oluşmaktaymış.
Ancak, günümüzde iç kale sağlam kalmış olmasına rağmen, şehri çevreleyen dış kale surları yok olmuştur. Günümüze ulaşan iç kalenin duvar kalınlıkları: 2-2.5 metre arasında değişmekte olup, halen 8 burcu ayakta durmaktadır.
Erzurum iç kalesi ve saat kulesi
Kalede bulunan: mescit ve saat kulesi, Türk mimari döneminin ilk örnekleri olmaları bakımından önem taşımaktadırlar. Her taraftan, çok rahatlıkla görülebilmektedir. Tepsi mimari olarak da adlandırılan kule; orta çağda, gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır.
Osmanlı mimarisinin Barok çağında ise; saat kulesine çevrilmiştir.
Kale mescidi ise: 1132-1134 yılları arasında hüküm süren, Abdul Muzafferuddin Gazi tarafından yaptırılmıştır. Tek büyük bir kubbe ile örtülen mescit, geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini taşır.
Erzurum iç kalesi ve saat kulesi
Mescit: 12. yüzyılda Saltuklular zamanında yaptırılmıştır. Kıble duvarıyla iç surlara bitişen yapı, dikdörtgen bir plana sahiptir. Ortada, iki payeye oturan örtü sisteminde, girişte çapraz tonozla aynı genişlikte mihrap önü kubbesi var.
Yan mekanlar, beşik tonozludur. Derin mihrap, surların güneyindeki yarım yuvarlak burca oturtulmuştur. Erzurum’daki en eski Türk yapısı olarak kabul edilir. Mescit-türbe arasında ilginç bir mimari özelliği sahiptir.
Erzurum ulu cami
ULU CAMİ
Şehir içinde, Cumhuriyet caddesi üzerindedir. Anadolu Selçuklu Ulu Camilerinin tüm özelliklerini taşır. Cami dikdörtgen planlıdır. Esas itibarıyla, güney duvarına dikey uzanan 7 neften oluşmaktadır.
Geniş olan orta nef önünde: kademeleri, silmeler ve kavallardan hafif sivri kemerler üzerine oturan bir ahşap kubbe bulunmaktadır. Üst üste yerleştirilmiş kalaslardan oluşan bu kubbeye, halk tarafından “kırlangıç” denilir.
Kubbenin oturduğu “L” biçimli iki ayakla birlikte, yapının çatısını: sivri kemerlerin birbirine bağlandığı, 28 ayak taşımaktadır. Orta nefte, kubbenin önünde mukarnaslı iki ayna bulunmaktadır. Kubbenin küçük pencereleri ve bu tonozların ışıkları: orta nefi aydınlatmaktadır.
Yapının diğer bölümleri: beşik tonozla örtülmüştür. İç bölüm: cephelerdeki değişik sayıdaki pencerelerle, yukarıdan aydınlatılmıştır. İç süslemeler bakımından: mukarnaslı ikinci aynalı tonozla mihrap dikkati çekmektedir.
Mihrap nişinin çevresini, bir kısmı yok olmuş geometrik süslemeli kalın bir silme çevreler. Son onarımda, kubbe dıştan çokgen kesme taş tambur üzerine, çinko ile örtülmüştür. Cami, Osmanlı döneminde, 5 kez onarım görmüştür.
Erzurum lalapaşa camii
LALAPAŞA CAMİ
Erzurum’un merkezindedir. Erzurum’daki ilk Osmanlı camisidir. Merkez bir kubbe ile örtülü; klasik Osmanlı camilerinin tipik bir örneğidir. Kitabesine göre: 1562 yılında: Kıbrıs Fatihi olan ve Erzurum Beylerbeyi görevinde de bulunmuş Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Kesinlikle bilinmemekle birlikte, mimari özellikleri bakımından, Mimar Sinan’ın eseri olduğu söylenir. Bir hamam, muvakkathane, şadırvan, sübyan mektebi gibi ilavelerle, cami zamanla bir külliyeye dönüştürülmüştür.
Mimar Sinan’ın İstanbul Şehzade Camisindeki gibi, merkezi plan tipi ile inşa edilen cami, ortada dört payeye oturan merkezi kubbeyi, dört yandan destekleyen yarım kubbeler, köşelerde de, küçük kubbelerle derli toplu bir bütünlük gösterir. Caminin taç kapısı: 1870 yılında yenilenmiştir. Cami içinde: çini alınlıklardan başka, halı, şamdan ve hat örnekleri bulunmaktadır.
Erzurum Rüstem Paşa çarşısı
RÜSTEM PAŞA ÇARŞISI-TAŞ HAN
Burası daha çok “Taş Han” ismiyle tanınır.
Erzurum içindeki çarşı, özellikle Oltu taşı ve benzeri değerli taşlardan yapılan takıların satıldığı dükkanları ile ünlüdür. Şehir içinde, Menderes Caddesi üzerinde bulunur.
Kitabesinden anlaşıldığı kadarıyla: Osmanlı döneminde, 1544-1561 yılları arasında; Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Rüstem Paşa tarafından yapılmıştır. Kervansaray planlı, iki katlı düzenlemeye sahiptir.
1970 yılında restorasyon görmüştür. Dört yöne açılan kapısı bulunmaktadır. Ana girişi: batıda eyvan şeklindedir. Buranın üzerinde: mescit kısmı bulunmaktadır. Alt kat: 3 eyvanlı düzenlenmiş olup, 31 hücre bulunur.
Avlunun ortasında bir fıskiyeli havuz var ve avluda bulunan çeşme orijinal değildir, çünkü üzerinde bulunan kitabe, başka bir çeşmeden alınarak buraya getirilmiştir.
Erzurum Rüstem Paşa Çarşısı
Taşhan’ın üst katında, nişler içinde açılmış dükkanlar, iki sıra halinde, karşılıklı olarak devam eder. Köşeler: dört köşe kubbe ile örtülü olup, üst örtü tonuzdur. Üst kattaki dükkanların sayısı: 58’dir.
Burada: onlarca kuyumcu var. Rezervleri artık tükenmeye yüz tutmuş, Erzurum’un ünlü Oltu Taşı, gümüşle, altınla birleşmiş. El işçiliğinin nadide eserlerini burada bulabilirsiniz.
Erzurum Aziziye Tabyası
AZİZİYE TABYASI
Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz tarafından, devrin Erzurum Valisi Fosfor Mustafa Paşa zamanında yaptırılmıştır.
Aziziye Tabyası: 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında: kahramanca çarpışmalara sahne olmuş tabyadır. Erzurum il sınırları içindeki, Top Dağının eteklerinde, güneyden kuzeye uzanan üç bölümdedir. Tabyalar: “C” şeklinde bir plan üzerinde yerleştirilmişlerdir. Kars yolunun geçtiği: Hamam Deresini tutmak için yapılmışlardır.
Erzurum Aziziye Tabyası
Evet: Aziziye tabyası denilince, akla “Nene Hatun” geliyor. 7 Kasım 1877 günü, bölge halkından olan, Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteleri, Aziziye Tabyasına girmeyi başarırlar. Tabyayı koruyan Türk askerlerini öldürürler. Arkadan gelen Rus askerleri, bunun üzerine, hiçbir karşılık görmeden, tabyayı ele geçirirler.
Ancak: baskından yaralı olarak kurtulan bir asker, bu kötü haberi şehir merkezine ulaştırır. Sabah ezanından sonra, minarelerden şehir halkına duyuru yapılır. Bunun üzerine: silahını eline alan veya silahı olmayanlar balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak: Tabyaya doğru saldırırlar.
Evet: Erzurum halkı, ölüme gittiğini bildikleri halde, Aziziye Tabyasına doğru koşarlar. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri: gelenlere ateş açar ve ön saflardakiler ölürler. Ancak: halk daha kararlı olarak ileri atılır ve boğaz boğaza bir çatışma başlar. Mükemmel silahlarla donatılmış olan Rus askerleri; halk karşısında tutunamaz ve 2300 Rus askeri öldürülüp, Aziziye Tabyası geri alınır. Türkler: 1000 şehit verirler.
Erzurum Aziziye Tabyası
Halk arasında bulunan: Nene Hatun’un mücadelesi: tüm düşman Erzurum’dan atılıncaya kadar devam eder. Cephane taşır, hemşirelik yapar, yemek pişirir, su dağıtır, hizmetten hizmete koşarak destanlaşır. Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın zaferinde: Nene Hatun ve onun vatan aşkını paylaşan Erzurum halkının da payı vardır.
Bu kahraman Türk kadınının mezarı; günümüzde Aziziye Tabyalarında bulunmaktadır. Yalnız: Aziziye Tabyalarının toprak olan kötü yolunu ve Tabyanın bulunduğu bölümün kirliliğini burada yazmak istemiyorum, umarım ilgililer bu konularda gerekli ve yeterli önlemleri alırlar.
Çünkü: burayı ziyarete giden insanlar, bu çirkinlikleri görünce, tarihi geçmişimize yapılan bu saygısızlığa neden olan görevlileri, kötü sözlerle anıyorlar.
Erzurum Üç kümbetler
ÜÇ KÜMBETLER
Üç kümbetlerden: sekiz köşeli plan üzerine oturtulmuş olanın Saltuklu devletinin kurucusu Emir Saltuk’a ait olduğu sanılmaktadır. Tamamen kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin, diğer ikisinde kimlerin yattığı bilinmemektedir.
Genel olarak: 13. yüzyıl sonu veya 14. yüzyıl başına ait oldukları kabul edilmektedir. Üç kümbetler: Türklere ait diğer kümbetlere nazaran, değişik planları, kullanılan malzeme ve süslemeleri açısından, dikkat çekmektedir.
Erzurum Atatürk Evi Müzesi
ATATÜRK EVİ MÜZESİ
Müze: Çaykara Caddesi, Çaykara Sokaktadır. 19. yüzyıl sonlarında, Erzurumlu bir zengin tarafından konak olarak yaptırılmıştır. 1915-1916 yıllarında, 9 aylık kısa bir süre için: Alman Konsolosluğu olarak kullanılmıştır. 12 Mart 1918 tarihinde, Erzurum’un kurtuluşundan sonra, Erzurum Valiliğine ikametgah olarak tahsis edilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk: Samsun’a çıkmasından sonra, kongre için gelmiş olduğu Erzurum’daki bu konağa, 9 Temmuz 1919 tarihinde, Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşları ile yerleşmeleri, 29 Ağustos 1919 tarihine kadar 52 gün Erzurum Kongresi çalışmalarını sürdürmeleri ile, konak, tarihsel bir önem kazanmıştır.
Bodrum kat üzerine, zemin ve birinci kat ile çatı katından ibaret olan bina, onarılarak, 1984 tarihinde Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Erzurum Kongre Salonu
ERZURUM KONGRE MERKEZİ-RESİM VE HEYKEL MÜZESİ
Kendi adını verdiği Kongre Meydanında bulunmaktadır.
Giriş ücretlidir, müze kart geçerlidir. Yapının hemen önünde, 2000 yılında 3’ncü Ordu Komutanlığı tarafından hediye edilen bronz “Atatürk” heykeli vardır.
Günümüzde burası “Erzurum Resim Heykel Müzesi ve Galerisi” olarak isimlendirilmiştir. Bina: 1864 yılında Mıgırdıç Sanasaryan tarafından yaptırılmıştır. Amaç “Sanasaryan Kolleji” yani Ermeni Kız Yatılı okulu olarak kullanmaktır.
Kendisi okulun giderlerinin karşılanması için, İstanbul Sirkeci’de bulunan Sanasaryan Hanını yaptırmıştır. Bu han, bir dönem Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılmıştır.
Yapı 1915 yılında terk ediliyor.
Erzurum Kongresi, 23 Temmuz ve 5 Ağustos 1919 tarihleri arasında burada toplanmış ve 14 gün sürmüştür. Kongreye 56 delege katılmıştır. Bu kongrenin en önemli yanı, burada manda ve himaye ret edilerek ilk kez koşulsuz ulusal bağımsızlık için karar verilmiş olmasıdır.
Binanın yapısal özellikleri:
U şeklinde bir plana sahip olan yapı, bodrum kat üzerine 2 katlıdır. Kuzey cephesi, 3 katlı bir düzenleme gösterir. Orta kısım, güneye taşkındır. Binanın tam ortasında, basık yay kemerli bir giriş kapısı ve üzerinde küçük bir balkon kapısı vardır.
Girişin tam karşısında, çift yönlü merdiven ile 2’nci kata çıkılır.
İkinci kat ortasında, bugün müze olarak kullanılan Kongre salonu var. Bu bölüm, küçük kubbeli ve fenerli bir açıklığa sahiptir.
İkinci katın doğu ve batısında odalar var.
Bina, 1924 yılında bir yangın geçirir ve ahşap kısımları tamamen yanmıştır. Daha sonra ise onarılır. 1926 yılında Gazi İlkokulu olarak kullanılmaya başlanır. Sonraki dönemde, zaman içinde Güzel Sanatlar Lisesi ve Sosyal Bilimler Lisesi olarak da kullanılmıştır.
Cumhuriyet öncesinde, bina satın alınarak, devlete kazandırılmıştır.
Okulun bir salonu, 1960 yılında, Atatürk ve Erzurum Kongre Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Erzurum Kongre Salonu
Bu salonda: kongre üyelerinin fotoğrafları, biyografileri, o dönemden kalma sıralar ve benzeri kongre belgeleri sergilenmektedir.
Odanın içinde o dönemde kullanılan sıralara benzer sıralar konmuştur, yani sıralar orijinal değildir. Sıraların üzerinde kongreye katılan delegelerin isimlerinin yazıldığı notlar ve resimler var, ayrıca kongre toplantı daha doğrusu yönetim masası var.
Salondan girilince, tam karşıda Atatürk heykeli, dört sıra halinde oturma gurupları, duvarlarda kongreye hangi illerden delegelerin katıldığını gösteren harita bulunmaktadır.
Kongre başladığında, Atatürk’e direkt başkanlık teklif edilir. Ama kendisi bunun doğru olmayacağını söyleyerek, kongre katılımcılarından en yaşlı üye olan Hoca Ragıp Efendi’nin kongre başkanı olmasını ister.
Hoca Ragıp Efendi başkanlığında yapılan ilk toplantıda, Mustafa Kemal Atatürk başkan seçilir. Bu gelenek, günümüzde halen TBMM de sürdürülmektedir yani meclis açıldığında ilk oturumda en yaşlı üye başkanlık yapar ve ilk toplantıda Meclis başkanı seçilir, bu gelenek Erzurum’dan gelmektedir.
Evet biraz önce belirttiğim gibi, eşyalar orijinal değil, üst katta sol köşede küçük bir oda var, o küçük odada oturma odası gibi koltuklar var, onlar orijinaldir, geri kalanlar orijinal değildir.
2011-2013 yılları arasında ise restorasyon yapılmış ve bina, Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmiştir.
Resim Heykel Müzesi
Müze 2016 yılından itibaren, Kongre binasında faaliyetini sürdürmeye başlamıştır. Kongre salonunun sol tarafında resim sergisi ve sağ tarafında ise hat sergisi var. Ülkemizde resim heykel galerisi statüsünde 3 müze merkezinden birisidir.
Müzenin koleksiyonu, Türk resim sanatının çeşitli dönemlerine ait sanatçıların eserleri sergilenmektedir. Müzede yaklaşık 250 eser vardır. Özellikle Türkiye’de tek olan Esmaül Hüsna koleksiyonu ilgi çeker.
Erzurum Tortum Şelalesi
TORTUM ŞELALESİ
Bu doğa harikası: Erzurum’un 123 km. kuzeyindedir. Tortum gölünün kuzey kenarında, son kısmındadır. Çağlayan’da dahil, bu çevrede çok yüksek bir su sporları (özellikle rafting) ve dağ sporları (kamping) turizmi potansiyeli bulunmaktadır.
Çağlayan: 48 metre yükseklikten dökülmektedir. Bu yükseklikten dökülürken; heybetli ve görkemli bir manzara oluşturuyor.
Erzurum Çoban Dede Köprüsü
ÇOBAN DEDE KÖPRÜSÜ
Erzurum-Kars kara yolunun, 58. km. de, Bingöl Çayı ile Hasankale Çayının birleşme noktasında bulunmaktadır. 1297-1298 yılları arasında, İlhanlıların veziri Emir Çoban Salduz tarafından yaptırılmıştır. Aras nehri üzerinde, 7 kemer gözlü olarak inşa edilen önemli bir yapıttır. Uzunluğu: 200 metredir.
Günümüzde: 6 kemer ve 130 metrelik bölümü ayaktadır. Üç renkli kesme taştan yapılan kemerlerin açıklıkları: 11-11.5 metre arasında değişmektedir. Köprü ayakları, ahşap ızgaralarla desteklenmektedir.
Kemer boyunca yükselen ve kesik koni şeklinde sonuçlanan ayaklar üzerinde, yatay kalın silmelerle Selçuklu üslubu ile işlenmiş, geometrik geçme motifli süsleme şeritleri bulunmaktadır.