Diyarbakır Zerzevan Kalesi

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

 

Diyarbakır Çınar ilçesine bağlı 13 km uzaklıktaki Demirölçek köyündedir. Demirölçük köyüne olan uzaklık 1 km dir. Diyarbakır il merkezine ise, 45 km uzaklıktadır. Antik kent, Diyarbakır-Mardin karayolunun hemen yakınında olması nedeniyle ulaşımı oldukça kolaydır. Diyarbakır’dan sonra Çınar ilçesini geçtikten sonra 15 dakika uzaklıkta, Zerzevan tabelasını görünce yoldan sapıp kaleye çıkabilirsiniz.

Aracınızı otoparka bıraktıktan sonra oldukça dik basamaklı bir yoldan yukarı çıkmak gerekiyor.

Bu yüzden, aşırı sıcak bir havada gitmenizi önermiyorum, sabah erken saatlerde gitmeniz önerilir. Hatta, yine alanı gezerken lastik ayakkabı giymeniz uygun olur. Bölgeyi gezerken, her kalıntının yakınında açıklayıcı tabelalar bulunması çok uygun.

Neden “Zerzevan” ismi: 1880’li yılların başında yöreyi ziyaret eden gezginler tarafından kaleye “Kasr Zerzaua” ismi verilmiştir.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

Yöredeki ilk yerleşim

Yöredeki ilk yerleşim MÖ 882-611 yılları arasında, Asur döneminde olmuştur.

Asur döneminde burada “Kinabu” isimli bir kalenin varlığı bilinmektedir. Çünkü yapılan kazılarda, bu döneme ait kalıntılar bulunmuştur. Birçok bronz eser ile birlikte bulunan bir mühür oldukça önemlidir.

Asur dönemine ait 3000 yıllık bir mührün içinde bir delik bulunmaktadır. Bu delik, ip geçecek büyüklüktedir ve muhtemelen mührü kullanan kişinin, mührü bir ip ile boynuna astığı düşünülmektedir.

Mühür kil üzerine baskı için yapılmıştır. Üzerinde tanrı figürü vardır. Tanrı figürünün karşısında ise, bir hayat ağacı figürü bulunuyor. Tanrı figürünün arkasında ise, bir kuş vardır. Mührün üzerindeki tanrı figürü, elindeki kozalak ve kovadaki kutsal suyla hayat ağacına can veriyor. Üst kısımda ise, güneş ışınları görülüyor. Güneş ışınlarının olması ve tanrının başının gökyüzüne kadar uzanmasının kutsal bir anlamı vardır.

Peki bu mühür ne için kullanılmıştır? Muhtemelen Asur döneminde gönderilen mektup, belge, tablet ve eşyalar gönderilirken, mühür, kilin üstüne bastırılarak mühürleniyordu.

Böylece mühürlenen eşya veya belge, gittiği yere vardığında açılmadan kim tarafından gönderildiği belli oluyordu. Böylece, mührün önemi ortaya çıkıyor, çünkü mührü kullanan kişi, oldukça önemli biri olmalıdır. Muhtemelen bir üst düzey yönetici veya Asurlu bir general olmalıdır.

Pers döneminde ise, buradaki kale, MÖ 550-331 yılları arasında, burada Kral yolunun ve aynı zamanda antik ticaret yolunun güvenliğini sağlamak için kullanılmıştır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

Roma Dönemi

Yerleşim yeri: 491-518 yılları arasında hüküm süren İmparator Anastasios döneminde ve 527-565 yılları arasında hüküm süren İmparator Justinianos I zamanında onarım görmüş veya bazı yerler yeniden yapılmıştır.

Evet, kalenin Roma dönemindeki ismi “Samachi” dir.

Önemi: Roma imparatorluğunun bir doğu sınır garnizonu olmasıdır. Bu yüzden Roma imparatorluğu için çok önemlidir ve burada yaklaşık 1000 askerin görev yaptığı tahmin ediliyor. Ayrıca sivil yerleşim yerinde de yüzlerce sivilin yaşadığı tahmin ediliyor.

Bu kale düştüğünde, Diyarbakır ve Anadolu’nun düşmesi de gündeme gelecekti. Zaten, kale daha sonraki dönemde Sasaniler tarafından ele geçirilince, Sasaniler Anadolu içlerine kadar ilerlemişlerdir.

Kale: hem Pagan Roma dönemi ve hem de devamındaki Hıristiyan Roma döneminde kullanılmıştır.

Gerek Zerzevan kalesi ve gerekse kale dışındaki askeri yerleşim yeri, yer altı ve yer üstü yapılarıyla, dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarından birisi olarak günümüze ulaşmıştır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

Roma dönemindeki önemi

Zerzevan: Amida ve Dara arasında stratejik bir konumdadır.

Ayrıca: antik dönemde “Kral yolu” olarak bilinen günümüzdeki Diyarbakır-Mardin karayolundadır. Bu yol aynı zamanda antik dönem ticaret yoludur.

Bu yüzden: Zerzevan kalesi, Romalılar ve Sasaniler arasında büyük çatışmalara sahne olmuştur.

Sasaniler: MS 359, 502 ve 604 yıllarında yapılan batı seferlerinde, bu yolu kullanmışlardır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 
Yerleşim

Yöredeki yerleşim kalıntıları ve surlar, yaklaşık 60 dönümlük bir alanda kurulmuştur.

Bu büyük alanda: siviller su bakımından zengin vadide tarımla uğraşmışlar, herhangi bir tehlike durumunda ise, kaleye sığınmışlardır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 
KALE KISMI

Kale: yerleşimin güney kısmında, 124 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir. Bu yüzden, bütün vadiye hakim bir konumdadır.

Kale bölümü: surlarla çevrilidir. Gözetleme ve savunma kuleleri bulunmaktadır. Ancak gerek sur duvarları ve gerekse gözetleme ve savunma kulelerinin mimarisi eşsiz güzelliktedir.

Kalenin yapımında kullanılan taşların, 2 metre boyunda ve yarım metre genişliğinde, dikdörtgen biçimdeki şekilleri ilgi çekmektedir.

 

Sur duvarları

Kaledeki sur duvarlarının uzunluğu 1200 metredir. Yüksekliği 12 ile 15 metre arasında ve kalınlıkları ise, 2 metre ile 3.5 metre arasında değişmektedir.  

Sur duvarlarıyla birlikte, şehrin etrafında: gözetleme ve mancınık kuleleri bulunmaktadır.

İki burç arasında, geniş bir giriş bulunuyor. Bu anıtsal girişin kalenin esas girişi olduğu tahmin edilmektedir.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 
Güney Kulesi

Günümüze oldukça sağlam olarak gelen kule: güneyde bulunmaktadır, bu 3 katlı gözetleme kulesinin yüksekliği 21 metredir. Bu kulenin; günümüze 19 metresi sağlam olarak ulaşmıştır.

Güney kulesinin altında, gizli bir geçit bulunmaktadır.

Geçit, muhtemelen: kaleden dışarıya haberci göndermek, şehrin önde gelenlerini buradan kaçırmak veya buradan bazı askerleri dışarıya çıkarabilmek için yapılmış olmalıdır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

 

Geçit, günümüzden yüzlerce yıl önce, bloklar ve harçlarla kapatılmıştır. Bunun sebebinin muhtemelen, dışarıdan içeriye sızmaya karşı bir önlemdir. Bir diğer iddia ise, bu tünel ile, Diyarbakır-Mardin karayolu kenarındaki derelerden su temin etmektir.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 
Sur duvarlarının içi

Sur duvarlarının içinde yapılan araştırmalarda: Romalı askerler ve sivillerin günlük yaşamları ve yörede yaşanan savaşlar hakkında önemli bilgiler edinilmiştir.

Güney bölümde, surlarla çevrili bölümün içinde: tahıl depoları, su sarnıçları, kilise, idari bina, cephanelik, kaya sunağı ve kaya mezarları gibi yerlere ait kalıntılar bulunmuştur.

 

Sur duvarlarının dışı Askeri Yerleşim

Bölgenin güneyinde bulunan sur duvarlarının dışındaki alanda ise; su kanalları ve taş ocakları vardır.

Kuzeyde: cadde ve sokaklar ve evlerin kalıntıları görülmektedir.

Yer üstündeki bu eserler yanında, yer altında da: birbiriyle bağlantılı; gizli geçit şeklinde tüneller ve sığınaklar bulunmaktadır.

Askeri yerleşim bölgesinin altında: 400 kişinin konaklayabileceği bir yer altı sığınağı vardır. 1500 yıllık bu dev yeraltı sığınağının yüksekliği 2.5 metredir ve altında havalandırma boşluğu bulunmaktadır. Savaş dönemlerinde yüzlerce insanın burada geçici olarak barındığı düşünülüyor.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

 

Surların dışında, yerleşime su sağlayan 54 tane su sarnıcı ve bunlara kaynaktan su getiren 800 metrelik bir kanal bulunmaktadır. Bu kanal tam bir mühendislik harikası olarak nitelendiriliyor. Çünkü kanalın yapımında, milimetrik eğimler kullanılmış ve kanalda su bırakıldığı zaman, doğrudan kaleye geliyormuş.

Kanallarla kaleye ulaşan su, önce devasa büyüklükteki ana depoyu dolduruyor ve daha sonra diğer küçük sarnıçlara akıyormuş. Bu sistem sayesinde, şehirde 400 yıllık süreçte su sıkıntısı yaşanmamıştır.

Ayrıca: yine bu bölgede: yeraltı sığınağı ile birlikte, fonksiyonları henüz belirlenememiş birçok yapı ve bir de Mithras Tapınağı bulunmaktadır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 
Nekropol Alanı-Ölüler Şehri

Yerleşim alanı dışında: güney ve kuzey kulelerin dışında bulunan alanda: kayaya oyulmuş farklı tipte mezarlar bulunmaktadır. Pagan döneminde yapılmış mezarların bir kısmı, Hıristiyanlık döneminde de kullanılmıştır. Ayrıca: askeri yerleşimin güneyinde, yüksek bir tepe üzerinde kaya mezarları vardır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

Bu mezarların: genel olarak basamaklı bir girişi bulunmaktadır. Bu basamaklı girişler, doğrudan mezar odasına açılmaktadır. Mezar odasında ise, ölülerin yatırılması için 3 kline açılmıştır.

Ayrıca, kaya mezarlarından farklı olarak: lahit biçiminde, ana kayaya oyulmuş mezarlar da bulunur. Ancak bu lahit mezarların kapakları, günümüze ulaşmamıştır.

Evet, tüm mezarlar su dışında iken, sur içindeki yerleşim yerinde sadece bir mezar vardır. Bu özel yapılmış tek kişilik, iki tonozlu mezarın bir üst düzey yönetici veya generale ait olduğu düşünülüyor.

 

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

MİTHRAS TAPINAĞI

Tanrı Mithras

İlk çıkışının MÖ 600 yıllarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu tanrı: Pers kökenli bir “Işık” yani “güneş” tanrısıdır. Kült, “güneşe” tapınmaya dayanır. Aynı zamanda “arabuluculuk” anlamına gelen “anlaşma ve dostluk” kavramlarının tanrısıdır. İlaveten: ışığın, savaşın, adaletin ve inancın sembolüdür. Öğretisi: dünyanın yaratılışıyla ilgilidir. Aynı zamanda: evreni kontrol eden tanrı olarak bilinir.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

Tauroktoni miti

Tanrı Mithras: takım yıldızlarını simgeleyen: akrep, yılan ve köpek gibi figürleri ve gezegenleri simgeleyen yıldızlar eşliğinde “Tauroktoni” denen “bir boğayı öldürmek” sahnesinde görülür. Astronomi bilimine göre: ekinoks, Yunan ve Roma dönemlerinde “boğada” imiş. MÖ 4000 ile 3000 yılları arasında gerçekleşen “Boğa Çağı” bitimi, bu boğa öldürme miti ile betimlenmiştir.

Aynı dönemde, Perseus yıldızlarının tam boğa üzerinde bulunması, boğanın “Perseus” tarafından öldürüldüğünü izah etmektedir. Bu sahnede Perseus’un yerine geçen Tanrı Mitras, boğanın gücünü yok ediyor ve ekinoksu, boğa burcundan çıkarıp, koç burcuna sokuyor. Yani “Boğa Çağı” bitip, başka bir çağ başlamaktadır.

Mitras ayinlerinde, kurban edilen boğanın kanı içilir ve bu kan ile aynı zamanda yıkanılırmış. Böylece, yok olan bir çağı simgeleyen boğanın gücüne ve ölümsüzlüğüne ulaşılacağına inanılırmış.

Dini törenler, dışarıya kapalı yani gizlidir. Bu yüzden, Mithras’a ait yazılı kaynaklar yoktur.

Törenlere sadece erkekler kabul edilir.

Dinin mensupları: 7 aşamadan ve 12 zulümden geçmek zorunda kalırlardı. Bu konudaki bir diğer ifade: 7 hafta sürecek 12 eziyetten geçme şeklindedir.

Mitrasçılar tapınakta, kendi derecelerine göre oturuyorlar, en üst seviye 7’nci derecedir.

Törenler: yer altındaki mağaralar ve tapınaklarda yapılırdı.

Bunlar yüzünden, Mithras dininin sırları, sadece tarikata kabul edilenlere açıklanıyordu. Yani, sırları sadece tarikata kabul edilenlerle paylaşılmıştı. Bu yüzden, yüzyıllardır bu sırlar, tam olarak açığa çıkarılamamıştır.

 

 

Romalılarda Mithras kültü

Doğuya yapılan seferlerin ardından, Mithras dini, ilk olarak Romalı askerler tarafından, Roma imparatorluğuna getirilmiş ve MS 2 ile 3’ncü yüzyıla kadar Roma imparatorluğunda özellikle askerler ve tüccarlar arasında oldukça yaygın olmuştur.

Çünkü Roma askerleri: bu tanrının savaşlarda “asla yenilmez ve yok edilemez tanrı” olduğuna inanırlardı.

Mithras inanışı, Roma topraklarının bütününde hakim olsa da, Mithras dininin Perslerden geldiği kabul edilince, Zerzevan kalesindeki Mithraeum tapınağı, Mithras dininin ilk tapınağı olarak kabul edilmektedir.

MS 1’nci yüzyıldan itibaren Anadolu’da yayılmaya başlayan Mithras kültünün; MS 3’ncü yüzyılda Avrupa’da İskoçya ve Afrika’da Büyük Sahra bölgelerine kadar ulaştığı söyleniyor.

MS 4’ncü yüzyılda Roma topraklarında Hıristiyanlığın yayılması ile, Mithras kültü önemini kaybetmiştir.

 

Mithraeum

“Mithraeum” olarak isimlendirilen tapınak: Zerzevan bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Buluntunun ardından, dünyanın dört bir yanından buraya ziyaretçi akını olmuş ve olmaktadır.

Çünkü: dünya üzerinde birçok insan “Mithras” ın gizemini merak etmektedir.

Hatta: günümüzde “illuminati” ve benzeri gizli tarikatlar, “Tapınak şövalyeleri” ve “Masonik” yapılar da, Mithras kültürünü kendi ataları olarak kabul etmektedirler. Çünkü: işaretler bu gibi örgütlerin buradan doğduğu iddialarını kuvvetlendirmektedir.

Evet, Mithraeum Tapınağı: Roma imparatorluğu döneminde, doğu sınırındaki ilk tapınaktır.

Dünyada ise, ortaya çıkarılan son Mithras tapınağıdır.

Bu yüzden: Mithras kültürünün dünyadaki en iyi korunmuş tapınaklarından birisidir.

Anadolu’da bir başka Mithareum: Gaziantep Doliche’de bulunan iki doğal mağaradır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 

Tapınağın Özellikleri

Evet tapınak: Zerzevan kalesinin en önemli yapısıdır.

Ana kayanın altına yani yeraltına oyularak yapılan tapınak: surların kuzey ucundadır. Tapınak tek girişlidir. Yapının giriş kapısında: çeşitli semboller ve yazıtlar açıkça görülmektedir. Tapınağın uzunluğu 7 metre, genişliği 5 metredir. Yükseklik ise 2.5 metredir. Toplam 35 metre kare büyüklüktedir. Buradaki tapınakta yapılan gizli ayinlere, 40 kişinin katıldığı tahmin edilmektedir.

Doğu duvarında ise: ana kayaya oyulmuş sütunlar vardır. Ayrıca yine doğu duvarında: Mithras sembollerinden biri olan “ışın tacı motifi” oyulmuştur ve günümüzde görülmektedir.

Koridorlar

Tapınak içinde 2 koridor bulunmuştur. Mithras kültünde belli mertebeler vardır. Bu yüzden: muhtemelen: belli sınıftaki insanlar bir koridoru ve Mithras’a yeni girecek kişiler ise, diğer koridoru kullanıyorlardı.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 
Nişler

Ortada ise, 1 büyük niş ve iki yanda küçük nişler bulunur.

Büyük Niş:

Ortadaki büyük nişte oyulan yere: Mithras’ın boğayı yenerek kurban ettiği sahnenin bulunduğu plaka konuluyormuş.  Büyük nişin çevresinde, 2 sütun üzerindeki boya kalıntıları ise, yükselen bir kuşaktan kalmadır. Bu boyalı kuşakta bir zamanlar, muhtemelen Mithras inanışına ait semboller vardı.

Küçük Nişler:

İki yanda bulunan küçük nişler: bunlardan birinde, oldukça düzgün oyulmuş bir boğa kanı veya su çanağı bulunur. Yerde de bir havuz bulunur. Kan/su kasesi ve havuz: duvar içinden bir kanal ile birbirine bağlanmıştır.

Bu çanak ve havuz muhtemelen Mithras dini törenlerinde su veya boğa kanı için kullanılmış olmalıdır. Çünkü Mithras dini törenlerinde, boğa kanı ile birlikte su da kullanılmaktadır.

Ayrıca: yine dini törenlerde, kurban edilen hayvanları asmak için, tavanda 4 tane simetrik nokta bulunmaktadır.

Bu asma noktaları: Mithras ritüellerinde kurban edilen boğaları asmak için kullanılmıştır.

Hatta: uyuşturularak tavana ayaklarından asılan boğa kurban edildikten sonra, bu kandan içen kişilerin, günahlarından arındığına ve Mithras dinine girdiğine inanılıyormuş. Bu boğa kanı ile ayrıca dine yeni giren kişiler yıkanarak vaftiz ediliyormuş.

Hırıstiyanlığın yayılması ile, Mithraeum Tapınağı: kiliseye dönüştürülmüştür.

 

Enerji

Evet, tapınak hakkında bilgileri aktardıktan sonra, konuyu kapatmadan tapınağın bir özelliğinden de söz etmek de gerekir.

Mithras tapınağında yoğun bir enerji bulunduğu iddia ediliyor.

Çünkü: Mithras kültü inananlarının hepsinin gökyüzü ile ilgilendikleri, gezegenlerin bulundukları konuma göre, tapınağın bulunduğu konumda çok büyük bir enerji toplandığına inanılıyor.

Zaten, tapınağın duvarlarında, Mithras’ın 7 aşamasının simgesi olarak Merkür’den Venüs’e kadar olan 7 gezegenler sembolize ediliyormuş.

Hatta: burası keşfedildikten sonra, yurt dışından önemli ziyaretçilerin geldiği de söyleniyor.

Hatta: yine söylentilere göre, yurt dışından gelen bir gurubun, tapınakta gizlice enerji ölçümü yaptığı söyleniyor.

Bir kısım ziyaretçilerin tapınakta gecelemek istedikleri ancak bu isteklerinin kabul edilmediği de söyleniyor.

Yine söylentilere devam edelim. Tapınak içi ve yakınlarında cep telefonlarının çekmediği söyleniyor. Hatta: Dron ile yukarıdan çekim yapmak istenildiğinde, tapınağın üstten resminin alınamadığı da yine söylentilerdendir.

Evet, bütün yazdıklarımı “söyleniyor” olarak tamamladım, evet bunların gerçekliği henüz kanıtlanmış değil, çünkü Zerzevan kalesi ve yaşam bölgesinin henüz yüzde 1’ lik bölümü ancak kazılmıştır. Toplamda 30 yıl süreceği tahmin edilen kazılar ilerledikçe, daha ilginç ve güzel buluntuların ortaya çıkarılacağı kesindir.

 

Kilise

Roma topraklarında Hıristiyanlığın kabul edilmesiyle burada da 6’ncı yüzyılda bir kilise yapılmıştır ve bu kilise, büyük ölçüde ayakta kalmış yani korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır.

Hiristiyanlığa geçişte, çok tanrılı Roma döneminde önemli bir kişinin mezarı olan bu bölüm ibadethaneye dönüştürülerek Romalı askerler tarafından kullanılmıştır. Yani, bölgedeki en eski kiliselerdendir.

İbadethanenin duvarlarında “Aramice” yazılar bulunmaktadır.

Diyarbakır Zerzevan Kalesi
 
Vaftiz Kovası

Burada bulunan “vaftiz kovası”: 1895 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesine götürülmüştür ve sergilenmektedir.

Kova: 5 ile 7’nci yüzyıllar arasına tarihlenmektedir. Yıkanmadan farklı olarak, bu üzeri süslü işlemeli kova bir kiliseye bağışlanmış ve muhtemelen ayinlerde kullanılmıştır.

Kesik gövdeli kova, düz bir tabaka ve hareketli bir kulpa sahiptir. Kovanın üzerindeki bir sıra haç motifli bezeme, kazısız ve baskı tekniğiyle yapılmıştır. Ayrıca üzerinde bir yazıt vardır. Bu yazıt: “…………… dileğinin veya adağının kabul edilmesi için Tanrı sizi korusun”

Bu vaftiz kovasının bir hikayesi var. Zerzevan köylüleri tarafından anlatıldığına göre: bir köylü, Zerzevan kalesindeki evini sıvamak için toprak kazarken bir kova bulur. Toprak altında yüzyıllardır kalan ve kararan kovayı, bir süre hayvanlarını sulamak için kullanır.

Ardından, köye gelen bir kişiye, kovayı, bir çift çarık karşılığında verir. Sonrası bilinmiyor, kova günümüzde yukarıda belirttiğim gibi, İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Kiliseyi anlatmaya devam edelim.

 

Daha sonra Hıristiyanlığa geçenlerin sayısı artınca eski Mithraeum tapınağı yetmemiş; askerlerin ve burada yaşayan sivil halkın ibadet edebileceği daha büyük bir kilise yapılmıştır. (günümüzdeki kilise)

Kilisenin vaftiz havuzu: ana kayaya yapılmıştır. Havuzun boyu büyüktür. Çünkü: Hıristiyanlığa ilk geçenlerin yaşı büyük olduğu için, vaftizhanenin dışına büyük bir havuz inşa edilmiştir.

Kilise olarak kullanılan bu yapı: Arap akınları sonucu kale fetih edilince terk edilmiş ve çok sonraları ise barınak olarak kullanılmış ve tahrip edilmiştir.

 

Zerzevan kalesi’nde Roma dönemi sonrası

MS 639 yılında, Zerzevan kalesi Halid Ben Velid önderliğindeki İslam orduları tarafından fetih edilmiştir. Ardından uzun bir süre boş kalmıştır.

 

Yakın geçmiş ve günümüz

1890’lı yılların başında kaleye bir aile yerleşir, daha sonra ise bunlar çoğalarak kalede 17 hane yaşamaya başlar. Bunlar, kalede yaşadıkları yerleri, kaleden elde ettikleri taşlarla yaparlar.

1967 yılında ise su sıkıntısı ve ulaşım zorluğu nedeniyle bu insanlar kaleden ayrılırlar ve 2 km uzaklıktaki yerde yeniden yerleşim kurarlar. Bu yerleşimin ismi ise günümüzdeki ismiyle “Demirölçek Köyü” dür.

Evet: her ne kadar küçük çaplı tahribatlar ve define arayıcıların hasarlarına karşı, Zerzevan kalesi ve çevresi, oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Bundaki en büyük etken ise, Zerzevan kalesi ve çevresinde modern kullanım veya yerleşim olmamış olmasıdır.

Bu yüzden, burası günümüzde “Efes” benzeri bir yer olarak önem kazanmaktadır. Güney kulesi, kilise, tonozlu sarnıçlar, kaya mezarları, kaya sunağı, yer altı kilisesi, yer altı sığınağı ve Mithraeum Tapınağı, iyi korunmuş olarak günümüze ulaşmıştır.

Günümüzde: Zerzevan kalesi ve çevresi, 1’nci derece arkeolojik sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesinde bulunan kale ve çevresinin en kısa zamanda kesin listeye dahil edileceğine inanılıyor.

Evet muhteşem güzel ve mutlaka gidilmesi gereken bir yer olarak gidip görmenizi öneriyorum. Mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer. Tam bir tarih hazinesi ve özellikle Mithraeum Tapınağı oldukça büyük ilgi çekiyor.

Diyarbakır ilinin gezi yazısını okumak için tıklayınız.

 

Diyarbakır Kulp

Diyarbakır Kulp

Diyarbakır Kulp, Diyarbakır arası uzaklık: 135 km. Diyarbakır il merkezine en uzak ilçedir. Kulp, Muş arası uzaklık: 86 km. Kulp, Sason arası uzaklık; 64 km. Kulp, Batman arası uzaklık: 113 km.

TARİHİ

226 yılında Roma egemenliğine giren bölge, 637 yılında ise Halid bin Velid tarafından işgal edilmiştir. Bir süre Cizre’ye sonra Diyarbakır’a ve Silvan’a bağlanmış, Şeyhoğulları, Büveyhoğulları, Mervanoğulları eline geçmiş, 1515 yılında ise Osmanlılar tarafından ele geçirilmiştir. 1540 yılındaki Tahrir defterinde, Kulp, Diyarbekir eyaletine bağlı 11 ocaktan biridir.

Diyarbakır Kulp

 

GENEL

İlçenin ismi, mahalli söylentiye göre, bir zamanlar, Kafrom kalesinde oturan ve bölgede egemen olan “Kulpo” adlı bir derebeyinden gelir. İlçenin eski adı “Baş Kale” anlamına gelen “Pasur” dür. Bir rivayete göre, Pasur adı, Baya-Sar yani “Soğuk rüzgar” demektir. Kulp isminin kökeni, toprak yapısından gelir. Kulp ilçesinde kırmızı renkli “terra rosa” olarak da bilinen toprak türü ve ilçenin dağ eteğinde kurulu olması nedeniyle “Peya-Sor” yani “Kızıl Yamaç”  ismiyle anılır. Bu ismi de hemen yanındaki kızıl yamaçlı Andok dağından almıştır. İlçe merkezinin denizden yüksekliği 1132 metredir.

İlçe Silvan ilçesinin kuzeyindedir. Kış aylarında uzun süre kar altında kalır. Volkanik ve birinci derece deprem bölgesindedir. İlçe toprakları tarıma elverişli değildir, bu yüzden hayvancılık, arıcılık ve ipek böceği yetiştiriciliği önem kazanır. Ayrıca, yörede “Kulp çayı”nda balıkçılık yapılmaktadır. İlçe, volkanik ve sarp bir arazi üzerine kurulmuştur.

 

İpek böcekçiliği

Ülkemizde ipek böceği bakımından en önemli 3’ncü merkezdir. Ancak ipek böcekçiliği çok eski bir iş koludur. Geçmişte ipek böcekçiliği konusunda Ermeni ve Süryanilerin çok çalışması vardır. Bu tarihi emanet, bugün Kulp ilçesinde devam ettiriliyor. 2000 yılında 5 olan üretici sayısı, günümüzde 300’den fazladır. İlçede ipekli dokumanın geliştirilmesi için hala çalışmalar sürdürülmektedir. Hatta “İpek Puşi” sanatı yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Son yıllarda ülkemiz genelinde yaş koza üretiminin yüzde 51.5 bölümü, Kulp bölgesinden sağlanıyor.

 

NE YENİR

Kulp yöresine yolunuz düşer ve yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz mutlaka ve mutlaka “saç tava” yemelisiniz. Saç tavanın etleri süt ile terbiyelenir ve özel işleme tabi tutulur. Yanında verilen ilave yiyeceklerle bu muhteşem lezzeti mutlaka deneyin.

KULP MESLEK YÜKSEK OKULU

Diyarbakır Dicle Üniversitesine bağlıdır.

Diyarbakır Kulp

 

GEZİLECEK YERLER

Diyarbakır Kulp Keferun Kalesi

 

KEFERUN KALESİ

İlçe merkezinin 10 km güneydoğusunda bulunan doğal kayalık üzerine Bizans döneminde güvenlik amacıyla inşa edilmiştir.

Diyarbakır Kulp Keferun Kalesi

Kulp ilçesine ismini veren, Derebeyi Kulpo’nun bu kaleyi kullandığı bilinmektedir. Eyyübiler ve Artuklu döneminde kullanılan kale, dana sonraki dönemlerde Kulp Beyliğinin merkez kalesi olmuştur. İlk başlarda Acemlerin elinde bulunan kale, daha sonra Bizanslıların eline geçmiştir. Osmanlı devrine dayanan yıllarda, Atabeyliler Bizanslılarla savaşarak bu kaleyi alırlar. Osmanlılar her tarafta adalet sağlanması içini bu kaleyi de kendilerine bağlar. Bu kale: Mirek Mir Muhammed tarafından yönetilmiştir. Kale, görünüşüyle iki parça şeklinde ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Kalenin yüksekliği muhtemelen 25-30 metre civarındadır.

Diyarbakır Kulp Keferun Kalesi

Atabeyliklerden kalan, 13 tane taşın içine kazılarak yapılan ve 4 metre derinlikte kuyu hendek vardır. Bunlardan 1 tanesi cezaevi, diğer kuyular ise su için yapılmıştır. Bunlara sarnıç ismi verilir. Bu sarnıçların içine yağmur yağdığında yağmur suyu dolar. Bu suyun üzeri ise, tamamen bölgede başka yerde görülmeyen otlarla kaplanır. Bu otların tohumlarının Atabeyliler tarafından atıldığı söyleniyor. 15 cm kalınlığındaki bu otlar, suyu dış etkenlerden koruyup kurumasını önlüyormuş.

Diyarbakır Kulp İnkaya-Kanikan Mağaraları

 

İNKAYA-KANİKAN MAĞARALARI

İlçe merkezine bağlı İnkaya (Kanikan) köyündedir ve köy ilçe merkezine 25 km uzaklıktadır.

İnkaya: Yontma Taş Devrinden kalan mağaralar ve mezar evleriyle tanınır. “Kem” mezrasında bulunan bu mağaralar oldukça meşhurdur. Ormanlık bir alanda bulunan “İnkaya”, tarım, hayvancılık ve bağcılıkla geçimini sağlar. Köyün alt kısmından akan Kulp Çayı, köye ayrı bir güzellik verir. Kaniya Masiya (Balık Çeşmesi) nehirden ayrılarak, yer altından akan ve daha sonra yer üstüne çıkan çeşmeden, “laf” denen bir tür tuzakla tutulur.

Diyarbakır Kulp Geliye Goderne Vadisi

 

GELİYE GODERNE VADİSİ

İlçe merkezine 30 km uzaklıkta Sarım çayı üzerindedir.

Vadinin orijinal ismi “Geliye Gordene” dir. Zamanla halk arasında şimdiki ismi söylenir olmuş. İsminin anlamı: Geli: vadi, Gor: mezar, den: küp anlamındadır. Yani: “Küp mezarlar vadisi” anlamındadır. Yüksekliği 200 metreyi bulan boğaz, ortasından geçen Sarım çayı, su kaynaklarının yarattığı şelaleler, tarihi mağaralar, kiliseler ve kaya mezarlarıyla doludur. Vadide: Dünya Mirası sayılabilecek kadar zengin bir ekosistem, kültürel yapı ve tarihsel bir geçmiş vardır. Goderne Vadisi, biyolojik çeşitlilik ve endemik bitki türleriyle nesli tükenmek üzere olan birçok canlı türüne ev sahipliği yapıyor.

Diyarbakır Kulp Geliye Goderne Vadisi

Vadiye bakan; Hevika, Kanika ve vadinin devamında olan Kele bölgesinde ise, kaya mezarları ve anıt mezarlar bulunuyor. Farklı zamanlarda hüküm sürmüş olan Mervani hükümdarlığından kalma kale ve saray kalıntıları da vadiyle birlikte sular altında kalacaktır.

Vadide bir de tarihi taş köprü vardır. Evet, geçmişi binlerce yıl geriye giden bu vadi, Silvan ilçesinde yapımı devam eden barajın suları, göleti altında kalacaktır.

Diyarbakır Kulp Taşköprü

 

TAŞ KÖPRÜ KÖYÜ

İlçe merkezine 30 km uzaklıkta Taşköprü köyündedir. Köydeki kayalarda mağara devri izleri görülür. Ayrıca, bölgede Sarım çayı boyunca, yüksekliği 200 metreye kadar uzanan bir boğaz vardır. Aynı bölgede Sarım çayı üzerinde, bölgeye adını veren ve Kulp ilçesini Silvan ilçesine bağlayan tarihi taş köprü vardır. Kulp, Silvan ve Hazro bölgelerinin, birbirine yaklaştığı ve etkileşimlerin en yoğun yaşandığı yerde kurulan Taşköprü köyünün tarihi çok eskilere dayanır. Köyün güneyindeki tepelerde, günümüzde bile eski Ermeni yerleşim yeri kalıntıları bulunur. Kulp’u Silvan ve Hazro’ya bağlayan ve adını köyün isminden alan Taşköprü’de: köyün kuzeybatısında bulunur. Köprü: Sultan II. Abdülhamit döneminde yapılmıştır. Mimarisi ile, Batman’da bulunan Malabadi köprüsüne benzer. Köprü: köyün kuzeyindeki kayalıklardan kesilen özel biçimli taşlardan yapılmıştır.

Diyarbakır Kulp Taşköprü

 

Derik

Taşköprü köyünün kuzeyindeki kayalıklardadır. Dik bir kayanın içinin oyulmasıyla oluşturulan bu oda biçimli yerde, mezar biçimli bir gömüt bulunur. Ayrıca duvarlarında, eski yazılar ve çeşitli çizimler görülür. Köyün yerlilerinden alınan bilgiye göre: burası eskiden köyün güneyinde yaşayan Ermenilerin ibadet yeridir. İçinde mezar biçimli bir gömütün bulunması, bu söylenenleri destekler mahiyettedir.

Diyarbakır Kulp Telli Ağa Kasrı-Surp Hagop Kilisesi

 

TELLİ AĞA KASRI-SURP HAGOP KİLİSESİ

İlçenin doğusunda Hasandin dağının yamacında, ilçenin en güzel köylerinden biri olan Karabulak köyündedir.

Köşk, Telli Ağa ve kardeşi Abdül Ağa tarafından 1650-1670 yılları arasında yapılmıştır. Köşkün yapımında kullanılan taşlar, Taşköprü köyünden getirilmiştir. Köyün üst kısmında bulunan köşkün dört bir yanı bahçelerle çevrilidir. Doğusunda bir şelale ve şelalenin altında bir havuz bulunur. Köşk, 2 katlı olup, doğusunda Abdül Ağa, batısında ise Telli Ağa otururmuş. Zamanla toprak tabakasının zayıf ve kaygan olmasına bağlı olarak yer yer göçmeler neticesinde yapı harap halde günümüze ulaşmıştır. Batıya bakan kısmında, küçük bir bölüm, hala ayakta durmaktadır.

ŞEYH ALİ TÜRBESİ

İlçe merkezine 5 km uzaklıkta, Karabulak köyünün batısındadır. Şeyh Ali’nin Osmanlı-Rus savaşında savaşarak şehit düşmüş olduğu söylenir. Şeyh Ali’nin kimliği hakkında kaynaklara dayalı bir bilgi yoktur. Bununla birlikte son yıllarda Şeyh Ali’nin torunlarından olduklarını söyleyen bazı kimseler türbeye sıkça gidip gelmektedir. Türbenin bakımını ve çevre düzenlemesini yapmışlardır. Bu kişiler Şeyh Ali’nin soyunun Hz Peygamber’e dayandığını yani seyyid olduğunu söylerler. Türbede ayrıca Şeyh Ali’nin oğlu Seyyid Abdullah’ın kabri bulunmaktadır.

ŞEYH MAHMUT TÜRBESİ

İlçenin Karpuzlu köyündedir.

Türbede Şeyh Mahmut ile birlikte oğlu Şeyh Osman, annesi Meryem Hatun, torunları Şeyh Abdullah ve diğer yakınları medfündür. Hoca Ali isimli bir mimar tarafından yapılan türbenin halen 3 kubbesi onarılmıştır. Müştemilatında cami, türbe ve medrese odaları bulunur. Şeyh Mahmut’un Bağdat’tan buraya göç eden Seyyid neslinden olduğu ifade edilmektedir.

Bu ailenin seyyidliği hakkında bir rivayet anlatılır. “17’nci yüzyıl başlarında Irak Musul kentinde ikamet eden Seyyid Şeyh Hasan, Osmanlı imparatorluğunda Seyyid ailelerine gösterilen hürmet ve yapılan yardımları duymuş eşi ve oğullarıyla birlikte Musul’dan ayrılarak günümüzde Seyyidler Harabesi olarak bilinen Hazro ve Lice arasındaki yere göç etmiştir.

Daha sonra oğullarından Hakkı, Lice’ye, Sadık Kulp’un Havedan mıntıkasına, Mahmut ise Karpuzlu köyüne yerleşmiştir. Şeyh Mahmut’un Mustafa ve Osman isminde iki erkek evladı olmuştur. Osmanlı imparatorluğunda Seyyid ailelerinin geçimi devlet tarafından karşılandığından, bu imkandan yararlanmak için Seyyid olmadığı halde kendisini seyyid olarak gösterenler çoğalmıştır.

Bunun üzerine IV. Murat bir ferman çıkararak seyyid unvanı olanları İstanbul’a çağırmıştır. Şeyh Mahmut oğlu Şeyh Mustafa ile beraber İstanbul’a gitmiştir. IV. Murat, Seyyid Mahmut’un İslami bilgisinden etkilenerek kızı Zeliha Hatunu, Seyyid Mahmut’un oğlu Şeyh Mustafa ile evlendirmiş ve Şeyh Mahmut’a Lice, Hazro ve Kulp civarında 8 köy bağışlamıştır. İstanbul’dan  köyüne dönmek üzere yola çıkan Şeyh Mahmut ve oğlu Mustafa, Üsküdar civarına geldiklerinde Şeyh Mustafa ani bir rahatsızlık geçirir ve ölür.

Cenaze Üsküdar’da defnedilir. Şeyh Mahmut, gelini Zeliha Sultan’a tekrar babasının yanına dönebileceğini söylemişse de Zeliha Sultan babasının artık Şeyh Mahmut olduğunu söylemiştir. Şeyh Mahmut Karpuzlu köyüne döndükten sonra Zeliha Sultan köyde bir cami yaptırmıştır. Şeyh Mahmut’un kardeşi Osman’ın Abdullah ve Hasan isimlerinde iki oğlu olmuş, Abdullah’ın da Şeyhi adında bir erkek çocuğu olmuş ve şeyhlik, Şeyh Osman’ın oğlu Hasan’ın ise erkek çocuğu olmaması nedeniyle Şeyh Şeyhi ile son bulmuştur.

Muş tanıtımı.

Sason tanıtımı.

Diyarbakır tanıtımı.

 

Diyarbakır Kocaköy

Diyarbakır Kocaköy

Diyarbakır Kocaköy, Diyarbakır arası uzaklık: 63 km. Kocaköy, Hani arası uzaklık: 31 km.

TARİHİ

İlçenin ne zaman kurulduğu bilinmez. Ancak ilçede tarihi özellik taşıyan birçok höyük ve mağara bulunmaktadır. 1977 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılında ise, Kocaköy adı altında ilçe hüviyetine kavuştu.

Diyarbakır Kocaköy

 

GENEL

Kocaköy, Güneydoğu Torosların Pütürge-Sason yayını oluşturan dağ silsilesinin güney eteklerinde kuruludur. İlçe toprakları Ambar çayı tarafından sulanır ve bu sularda tarım, tarıma elverişsiz yerlerde ise hayvancılık yapılır. İlçe halkının başlıca geçim kaynağı: nar bahçelerinde yetişen nar’dır. Yörede; her 30-40 yılda bir hayli yıkıcı depremler görülür. Rakım ortalama 950 metredir. En yüksek yeri, nakil baz istasyonu direğinin kurulduğu piri Mezarı Tepe’dir 978 metre yüksekliktedir. İlçede karasal iklim hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geer.

 

KOCAKÖY NAR

İlçede olağanüstü lezzetli narlar yetiştirilmektedir.

Diyarbakır Kocaköy

GEZİLECEK YERLER

Diyarbakır Kocaköy Ulucami

 

ULU CAMİ

İlçenin en eski camisi olan Ulu Caminin ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Ancak camide bulunan kitabelerden birinde, 1355 tarihi okunmaktadır. Bu tarih, yörede Artukluların hükümran olduğu zamana denk gelir. Sonradan yapılan ilavelerle camide değişiklik olmuşsa da, mimari açıdan Artuklu ve Selçuklu izleri taşır. Cami ana mekanı, beşik tonozlu iki bölümden oluşur. Caminin kubbe ve minaresi yoktur. Caminin üstü, 5-6 kemer, 4 taş sütun ve duvarların desteğiyle örülmüştür. Avlusunda “abdest” havuzu bulunmaktadır. Camiye 2006 yılında bir minare ilave edilmiştir.

ŞEYH ŞERAFEDDİN TÜRBESİ

İlçenin Şeyh Şerafeddin Mahallesindedir.

Köy halkı ile Belediyenin birlikte yaptıkları türbe, fazla eski olmayıp kubbeli betonarme bir binadır. Şeyh Şerafeddin’in medfün kabri Şeyh Ahmed-i Karazi’nin yer tespiti ile belirlenmiş ve buraya türbe yaptırılmıştır. Aslen Mekkeli olduğu söylenen Şeyh Şerafeddin’in Diyarbakır’ın Kurşunlu Camisinde 20 yıl müderrislik yaptıktan sonra türbenin bulunduğu yerde inzivaya çekilip burada vefat ettiği ifade edilir.

KOCAKÖY HARABELERİ

İlçe merkezine bağlı Diyare Mala mevkiinde, 7000 yıllık harabe vardır. Bunun dışında, Karaz mağarası ve kaya mezarları bulunur. Bunlar dışında, birçok köyde höyükler bulunur. Yalnız, hiçbir resmi arkeolojik araştırma yapılmadığından harabelerle ilgili bilgi bulunmamaktadır.

Diyarbakır tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.