Diyarbakır Ergani

Diyarbakır Ergani


Diyarbakır-Elazığ karayolu üzerindedir ve bu nedenle, genellikle birçok kişi tarafından bilinen bir yerdir. Ergani’nin diğer bir özelliği de, burada bulunan sanayi tesisleridir ki, bunların başında, Çimento Fabrikası gelmektedir. Bu çimento fabrikası, ilçenin üzerinde sürekli bir bulut, daha doğrusu toz bulutu bulunmasına neden olur.

Amerika’da, betonarme yapı çok az görülür, çünkü beton ana maddesi olan çimento çok pahalıdır. Çünkü: Amerika’da çimento fabrikası bulunmaz, çimentoyu yurt dışından alırlar. Çünkü: çimento fabrikaları, bulundukları mahalde, en büyük çevre kirliliği yaratan sanayi tesisleridir.

Ayrıca, Ergani denilince “Bakır” madeni de bilinir. Murgul ve Küre ile birlikte, ülkemizde en çok “bakır” madeni çıkarılan yerdir. Ancak: bakır madenleri, Ergani ilçesine 25 km. uzaklıktaki Elazığ şehrinin Maden ilçesindedir, ama bu bakır madenlerinin ismi, gariptir ki Ergani Bakır İşletmeleridir.

Bunun yanında, ülkemiz sınırları içinde en kaliteli petrolün buradan çıktığı söyleniyor. İlçe merkezinde, 5-6 metrelik derinlikten su ve 50-60 metre derinlikten ise, kaliteli petrol çıktığı söyleniyor.
Giriş için son bir not: Ergani gerçekten büyük bir yerleşim yeridir ve 100 bin nüfuslu bu ilçenin il yapılması için, TBMM ne, kanun teklifi verilmiştir.

ULAŞIM

Ergani ilçe merkezinin Diyarbakır il merkezine olan uzaklığı, 55 km. dir. Ergani-Elazığ arasındaki uzaklık: 100 km. Ergani: Ankara arasındaki uzaklık: 885 km. Ergani-İstanbul arasındaki uzaklık: 1323 km. dir.
İlçeye ulaşım, demir yolu ile de yapılabilmektedir.
Dicle, Çermik ve Çüngüş gibi ilçelerin, çevre il ve ilçeleriyle olan bağlantıları, yalnızca Ergani üzerinden sağlanabilmektedir. Bu durum, ilçenin, çevrede stratejik önemini arttırmıştır.

TARİHİ

Burası, tarihte insanlığın yerleşik yaşama geçtiği ilk yerlerden birisidir. Özellikle, Çayönü ören yerindeki arkeolojik kazılar, uzun yıllardır sürdürülmekte ve burada, çok eski tarihlere dayanan medeniyetlerin izlerine rastlanmaktadır. Burada, insanın yerleşik düzene geçişinin izleri görülmektedir.

Neolitik çağa ait, örme yuvarlak evler, basit kulübe kalıntıları bulunmuştur. Özellikle, yine burada bulunan “Saltaşlı yapı” olarak isimlendirilen, 10 metre genişliğinde, yüzeyleri düzleştirilerek parlatılmış, iri kalker bloklarından oluşan anıtsal yapı ilgi çekmektedir.

Malazgirt savaşından sonra ise, 1240 yılında, Selçuklular, yörede egemenliği ele geçirirler. Takip eden dönemde, bir süre, Akkoyunlulara başkentlik yapan ilçe, daha sonra, 1515 yılında, Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

İlçenin tarihi süreç içindeki: Akranya, Erkenin, Erkanikana, Yanari, Zülkarneyn, Urhana, Aşat olan isimleri, Cumhuriyet döneminden sonra “Osmani” olarak ve daha sonra ise “Ergani” olarak değiştirilmiştir.

19’ncu yüzyıl sonlarında, burada, günümüzdeki yerleşim yerinin bulunduğu yerde “Osmaniye” isimli bir yerleşim kurulmuş, ancak buranın isminin çeşitli karışıklıklara neden olması nedeniyle, Cumhuriyetin ilanından sonra, yeniden “Ergani” ismi kullanılmaya başlamıştır.

GENEL

Diyarbakır ilinin en büyük ilçesidir.
İlçe merkezi, Ergani ovası kenarında, Zültüfil dağının eteklerinde: derin bir sel yatağına bakan güneydoğu yamacında kurulmuştur. İlçe merkezinin denizden yüksekliği, 955 metredir.
Dicle ırmağı, ilçe merkezinin 10 km. kuzeyinden geçer.
İlçenin ekonomisi: tarım, hayvancılık, madencilik ve ticaret ağırlıklıdır. Özellikle: şaraplık üzüm yetiştiriciliği önem kazanmaktadır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Ergani denilince, benim ilk aklıma gelenler: şehir merkezindeki “Elif Lokantası” ve şehir merkezinin biraz uzağında, Elazığ yolu üzerindeki “Cuma’nın yeri” düşünülebilir. Özellikle, Cumanın yerinde, ciğer yemeniz önerilir.

GEZİLECEK YERLER

Diyarbakır Ergani Çayönü Ören Yeri
Diyarbakır Ergani Çayönü Ören Yeri

 

ÇAYÖNÜ ÖREN YERİ

İlçe merkezinin 7 km. güneyinde, Elazığ kara yolu üzerinde, Sesverenpınar köyü, Hilar kayalıkları yakınındaki Çayönü tepesindedir.

Tepe üzerinde yapılan yüzey bulgularında: buranın, bölgedeki ilk yerleşimlerden biri olduğu görülmektedir. Yani, yaklaşık 9000 yıl öncesine kadar giden bir geçmiş söz konusudur. Bir anlamda, cilalı taş devri söz konusudur. İlk yerleşim, günümüzden 9500 yıl önce, yani MÖ.7500 yıllarında kurulmuş ve aralıksız olarak, MÖ.5000 yılına kadar devam etmiştir. Daha sonraki dönemlerde ise, aralıklı olarak, iskan görülür.

Burada yapılan kazılarda: ızgara plan sistemine göre düzenlenmiş evler ve yapıların temelleri görülmektedir. Kazılar, ilk olarak, 1963 yılında, İstanbul ve Amerika-Chicago Üniversiteleri tarafından başlatılmış ve günümüzde de sürdürülmektedir.

Bölgede: MÖ.2000’li yıllarda ise, Mitani halkına, Hitit-Hurri ilişkilerine rastlanmaktadır. Özellikle: Anadolu’nun en eski halklarından oldukları kabul edilen “Hurriler” in bu yörede, Subartu denilen yerde, yani bu yörede yerleştikleri görülmektedir.

Yörenin bir diğer özelliği: yabani buğday, mercimekgiller gibi tarım bitkilerinin, koyun ve keçinin evcilleştirildiği bir yer olarak öne çıkmaktadır. Yani, burası bir anlamda: ilk insanların, göçebelikten yerleşik köy yaşantısına geçtikleri, avcı-toplayıcılıktan besin üretimine geçtikleri bir yer olarak önem kazanmaktadır. Yani, günümüzdeki kent uygarlığının bir anlamda ilk temelidir.

Yörede ölü gömme biçimleri: anne karnındaki gibi ölünün katlanıp, sağa yatırılarak, yüzleri toprağa dönük olarak gömülmeleri şeklindedir. MÖ. 6500 yılına kadar, ev içine gömme teknikleri kullanılmıştır. Daha sonra ise, ölülerin gömülmesi için yerleşim yerlerinden farklı mekanlar yapılmıştır.

Çayönü bölgesinin en bilinen yapısı “Skull Building” yani “Kafatası binası” dır. Bir zamanlar, burada yolculuk yapan Polonyalı gezgin Simcon, buradan, mucize yaratan bir mabet olarak söz eder.

Buradan çıkarılan: çakmak taşı, öğütme taşları, kemik-bakır gibi maddelerden yapılan çeşitli aletler, günümüzde Diyarbakır Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

GRİKİHACİYAN TEPESİ

Burada, MÖ.5000 yıllarının başında, gelişkin köy yerleşim evresi görülmektedir ve bu nedenle önemlidir. Buranın bir diğer özelliği ise: Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülen “yuvarlak planlı ve kubbeli” evler ve zengin boya süslemeli “çanak-çömlek” tir.

Diyarbakır Ergani Zülkifil Dağı-Makamı

ZÜLKİFİL DAĞI-MAKAMI

İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır.
Burada, Zülkifil Peygamberin mezarının bulunduğu söylenmektedir. Bu nedenle, buraya, yöre halkı tarafından “makam” ismi de verilmektedir. Dağın en üst yamacında, yani zirvesinde, Zülkilif Peygambere ait olduğu söylenen bir türbe bulunmaktadır ve türbe, yılın büyük bölümünde, çevreden gelen insanlar tarafından ziyaret edilmektedir.

Özellikle, Cuma günleri: çocuğu olmayan kadınlar ve kısmetinin açılmasını isteyen kızlar, işleri kötüye gidenler, burayı ziyaret etmektedirler.

Buranın bir diğer özelliği ise, yalnızca burada yetişen makam çiçeğidir. Söylentiye göre: “Zülkilif Peygamberin gözyaşının düştüğü her yerde, bu çiçek açmış ve açmaktadır” Başka bir söylentiye göre: Hz. Ali’nin atının ter damlattığı yerlerde, bu çiçeklerin açtığı ve o günden sonra, buranın “Ali dağı” ve “Zülküf dağı” olarak isimlendirildiğidir.

Diyarbakır Ergani Hilar Mağaraları

HİLAR MAĞARALARI

İlçe merkezine, 7 km. uzaklıkta; güneybatıda, Sesverenpınar köyündeki, çağlarönü höyüğüne komşudur ve Anadolu bölgesindeki en eski mağara yerleşimi burada kurulmuştur.

Mağaranın bulunduğu kayalıklarda, bir kısım kalıntılar bulunmaktadır. Kayalığın çevresinde, çok sayıda mezar odası görülüyor. Mezar odalarının dış cephelerinde: Roma dönemini anımsatan kabartmalar, Sami yazıları, İran üslubunu yansıtan figürler görülüyor.

Kayalığın güneydoğu bölümünde, en yüksek tepede: Akropol var.
Günümüzdeki Hilar köyünün güneyindeki dik kayalık bölümde ise: kale var.
Kayalığın doğu bölümünde: bir kervansaray görülüyor. Kervansaray yapısının girişinde, eski bir mezar odası ve ayrıca mescit olarak kullanılan bir oda görülüyor. Kaya mezarları, dikdörtgen plana sahiptir.

Mezar odaları içinde, yarım ay formda sedirler-kanepeler bulunmaktadır. Bu sedirlerin yanı sıra, bazı mezar odalarında, tekne mezar ve bazılarında ise kemik çukurları görülmektedir. Bazı mezarlarda ise, Süryanice yazıtlar bulunmaktadır.

Evet, gelelim mağaraların özelliklerine: Bu mağaraların, hemen kuzeyinde, Neolitik dönemde, insanların: göçebe-avcılıktan, yerleşik düzene geçtikleri anlaşılmıştır. Çünkü, burada tarihteki ilk tarımsal üretim gerçekleştirilmiş ve I. Derece Arkeolojik Sit alanı” ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Her ne kadar ayrıntılı arkeolojik araştırmalar yapılmamış olsa da, bölgede bu güne kadar yapılan yüzey araştırmalarında: Roma, Bizans, Artuklu dönemlerine ait: sikkeler, lahitler ve insan kemikleri bulunmuştur.

HZ. MERYEM KİLİSESİ

Günümüze kadar sağlam olarak gelebilen tarihi eserlerden birisidir. Zülküf dağının zirvesinin doğusunda, Dicle ırmağına bakan büyük bir kayalık üzerindedir.
1960’lı yıllara kadar, Ermeniler, burada, baharın başlangıcında büyük şenlikler düzenlerler ve kilisede ibadet ederlermiş, hatta bir gece kilisede kalındığı da söylenir.

Diyarbakır şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.