Kemer

Kemer

Ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Kemer, Antalya’ya 43 km. uzaklıktadır. Geçen yıllarda yapılan karayolu, güzel ve bakımlı olup, yol üzerinde yeni yapılan tüneller, nispeten virajları ortadan kaldırmıştır.

Hala da tüneller yapılmaya devam ediliyor. Güzel ve rahat bir yol. Yalnızca: akşam saatlerinde, Kemer-Antalya yolu bayağı yoğun oluyor. Sanırım: otellerde çalışanların şehre dönüş saatlerinde, servis araçları yani büyük vasıtalar, trafiği biraz olumsuz etkiliyor.

Kemer; Batı Toros Dağlarının eteklerinde, kıyı boyunca uzanan, şirin bir yerleşim yeridir. Kıyı boyunca, irili-ufaklı koylar vardır. Denizin maviliği ve ormanın yeşilliği ile dağlar çok güzel bir görünüm oluşturur.

Denizin berraklığı, ormanın yeşilliği, deniz dalgalarının çam ağaçlarına kadar uzanması ve çam ağaçlarının, plajlarda gölgelik olarak kullanılabilmesi, oldukça cazip gelmekte.

Yörenin ilk hali olan köy : 1916-1917 yılları arasında, Toros dağlarından gelen Yörükler tarafından kurulmuştur.

Kurulan köyü korumak amacıyla; Kızılcık dağının eteklerine 23 km. uzunluğunda, taştan duvar şeklinde bir koruma kemeri örülür. Bu duvar; kemere benzetilerek, kurulan köy, daha sonraki yıllarda, Kemer ismi ile anılmaya başlanır.

1960’lı yıllara kadar, Kemer’in çevresiyle arasında karayolu bağlantısı yoktu.

Ulaşım, sadece deniz yolu ile sağlanırdı. 1980’li yıllardan sonra ise, gelişerek ve büyüyerek, Türkiye’nin gözde turizm merkezlerinden biri haline geldi. Şehircilik konusunda tüm alt yapı faaliyetleri tamamlanmıştır.

Dünyaca ünlü turistik tesisleri, önemli bir turizm merkezi olmasındaki, en büyük etkendir.

Bölgenin çekiciliklerinin başında: doğal güzellikleri gelir. Deniz, orman ve dağlar; bir noktada birleşir. Tarihi yapılar ise, ayrı bir renk katar.

Bunlar: Phaselis Antik Kenti, Çıralı (Yanartaş), Selçuklu Av Köşkü ve İdyros Antik Kenti. Bu özellikleri yanında; kemer halkı tarafından, zamanla kemer ovası ve ağva ovası arasındaki bataklıkların islah edilmesi sonucu, bölge ticaretinde önemli bir yer tutan, ünlü kemer portakalı üretilmeye başlanır.

Ana yoldan ayrılıp, Kemer’e döndüğünüzde, yol kıyısındaki otellerle karşılaşacaksınız. Bir süre ilerledikten sonra ise: Kemer merkezinde, dükkanlardan oluşan çarşı ile karşılaşacaksınız.

Kemer’de ne yapabilirsiniz? Nereyi gezebilir, nasıl zaman geçirebilirsiniz? Kemer’de: denize girebilirsiniz. Özellikle: Ayışığı (Moonlite) plajının bulunduğu bölgeden denize girebilirsiniz. Burada: üzerinde şemsiyesi olan bir şezlong kiralayabilirsiniz.

Duş almanız da mümkün. Veya, hemen plajın bitiminde, hatta kumsalın üzerinde kurulu kafelerden birinin masalarına oturup, gerek denize girebilir ve gerekse bir şeyler içebilirsiniz. Tertemiz tuvaletlerin bulunması büyük imkan.

Deniz ise: durgun, çünkü burası bir koy.

Yalnızca: uzakta ve açıkta demirleyen teknelerin mazot artıkları, bazen bu koyu kirletiyor. Ama yine de; birden derinleşmeyen ve özellikle hiç dalga bulunmayan bu koyda rahatlıkla denize girebilirsiniz.

Sizi rahatsız edici herhangi bir fiziki veya canlı faktör yok.

Kemer’de: denize girmenin dışında, özellikle akşam üstü hareketlenen çarşıda gezebilir, restoranlarında yemek yiyebilir ve kafelerinde oturup, yorgunluk atabilirsiniz. Kemer çarşısı ve limanı: özellikle akşam saatlerinde yani gündüz sıcağı bittiğinde, hareketleniyor.

Evet: genel anlamda Kemer bu. Bunun dışında: Kemer hakkında; bölge bölge ayrıntılı açıklamalarda bulunacağım.

OTOMOBİL RALLİ ŞAMPİYONASI:

2000 yılından bu yana, Kemer’in yaylalarında yapılan: Anadolian Rally yarışması; Dünya Ralli Şampiyonası takvimine alınmıştır.18 özel parkurda yapılan yarışma, toplam 1300 km. lik yol kapsamaktadır.

Üç özel etap üzerinden yapılır, toprak parkurda 380 km.lik, özel etabı vardır.

Kemer Yat Limanı-Marina

YAT TURİZMİ:

Kemer, yat turizmi bakımından da önemli bir yere sahip. Yaz ve kış aylarında, çeşitli ülkelerden gelen yatların bir merkezi. Gelen yatlar, burada günübirlik kalabildikleri gibi, uzun süre de kalabilmekteler.

1986 yılı Nisan ayında, resmen tüm hizmet birimleriyle devreye giren yat limanı; 100 karada ve 200 denizde olmak üzere, toplam 300 yat kapasiteli.

Kemer marinası, Avrupa Çevre Eğitim Vakfı (FEEK) tarafından yürütülen, mavi bayrak kampanyası tarafından tespit edilen kriterleri sağlayarak, 1993 yılında, mavi bayrak ile ödüllendirilmiş.

 

JEEP SAFARİ:

4,6,8 kişilik, arazi jeepleriyle yapılıyor. Eşsiz manzaralı Torosları keşfetmek mümkün. Bu turlara katılanlar, tur esnasında, arazi jeeplerini, Toroslar’ın engebeli, el değmemiş doğal güzellikleri arasında kullanıyorlar ve unutulmaz anlar yaşıyorlar.

Ayrıca; sürüş keyfi ve heyecanı da cabası. Sabah; katılımcılar otellerinden toplanarak, şehir dışındaki, jeep safari başlama noktalarına getiriliyorlar. Tüm jeepler, guruplara paylaştırılarak, birlikte ve konvoy halinde yola çıkılıyor.

Yol boyunca, zaman zaman durularak eşsiz Toroslar ve Beydağları’nın fotoğrafları çekiliyor. Akdeniz, kuş bakışı seyrediliyor.

Öğle yemeği; gurup olarak topluca Toroslar’da yeniliyor ve dinlenme molasından sonra, hareket ediliyor. Gün boyu süren ve dağlarda nefis bir manzara içerisinde geçen sürüş keyfi; akşam üzeri bitiyor. Konuklar, alındıkları noktalara geri bırakılıyorlar.

GEZİLECEK YERLER:

Kemer Ayışığı Parkı

AYIŞIĞI PARKI-MOON LİGHT PARKI:

İlçe merkezinde Merkez Mahallesi Yalı caddesinde Yat Limanı arkasındadır.

Kemer merkezden buraya ulaşmak için 10 dakika yürümek gerekir.

Ayışığı Parkı, 1988 yılında inşa edilmiştir.

Olimpos Beydağları Sahil Milli Parkı ile çevrilidir.

Yani hilal biçiminde bir görüntü verir, sahil uzunluğu 500 metredir.

Park alanında, yüz yıllık çam ve palmiye ağaçları bulunmaktadır.

Ayışığı koyunda kurulu park alanının: 10 metre karelik bölümü kumsaldır.

Kalan bölümde ise: havuz, amfi tiyatro, üstü açılır gece kulübü ve disko bulunmaktadır. Ayrıca: mavi bayraklı plajı vardır.

İlaveten: yunus gösteri havuzu, alakart restoran, çeşitli barlar, kafeler, 4 dükkanlı bir çarşı bölümü, tenis kortu, spor alanları, mini hayvanat bahçesi ve rekreasyon amaçlı oluşturulmuş yeşil alanlar vardır.

Sonuç olarak Ayışığı Parkı: gündüz ayrı güzel gece ayrı güzel bir yerdir. Gece her yeri kalabalıktır.

Kemer Ayışığı Koyu Plajı

AYIŞIĞI KOYU PLAJI:

Aşığışı plajı: ücretli ve ücretsiz bölümlere ayrılmıştır.

Ücretli olan bölümde: şezlong ve şemsiye giriş ücretine dahildir.

Serbest yani ücretsiz bölüm ise, genellikle yerli turistler tarafından kullanılmaktadır.

Park alanı yılın 12 ayı açıktır.

Burada denize girebilir, su sporları imkanlarından yararlanabilirsiniz.

Özellikle yabancı turistlerin tercih ettiği bu plaj, Kemer merkezindeki en popüler plajlardan birisidir.

Plajın uzunluğu 350 metre, genişliği 25 metredir. Denize sıfır konumdadır.

Kemer Ayışığı Koyu Plajı Kumsalı
Kumsal:

Altın sarısı kumludur. Aslında bu kum, deniz kabukları ile karıştırılmış bir kumdur.

Ancak kumsalda, çok sayıda şezlong bulunmaktadır, aşırı kalabalıktır. Yani, uygun bir zamanda yani erken saatlerde gitmezseniz, büyük olasılıkla şezlong ve şemsiye bulamayacaksınız. Güneşin altında kavrulmayı kabul edeceksiniz.

Kumsal alanında: duş, tuvalet ve soyunma odaları bulunmaktadır.

Kemer Ayışığı Koyu Plajı Denizi
Deniz:

Turkuaz renkli ve berraktır. Dalga yoktur.

Denizin girişi düz ve çakıllıdır, geri kalanı kumluktur. Deniz tabanı çakıllarla kaplıdır.

Ayrıca, deniz içinde kuma saplanmış vaziyette potansiyel tehlike yaratan paslı varil benzeri nesneler bulunmaktadır. Bunlar muhtemelen yatların bağlanması için kullanılmaktadır. Ancak yüzerken tehlike yaratıyor.

Bir diğer tehlike ise, koyda çok sayıda bulunan motorlu tekne yoğunluğudur. Banana ve benzeri teknelerin motorları hiç durmuyor. Bu yüzden havada motor yağı kokusu eksik olmuyor.

Su sporları:

Sahilde: jet ski, su kayağı, deniz paraşütü yapılabilir, tekne kiralanabilir.

Kemer Yörük Parkı

YÖRÜK PARKI:

Park: Devlet Ormanı ve Milli Park Statüsündeki yarımada olan Küçükburun üzerinde kuruludur. Kemer Yat Marinasının arkasında, çamlarla kaplı bir tepededir. Tepeye 20-30 basamaklı merdivenden çıkılır. Giriş ücretlidir.

Folklorik Yörük Parkı, 1986 yılında ziyarete açılmıştır.

Kemer Yörük Parkı

Yörük Parkı: ziyaretçilere doğal yaşam alanları ile kültürümüzü yansıtması açısından ilgi çeker. Burada: özellikle yabancı turistlere yönelik yemekler, folklorik müzik, geleneksel aperatifler sunulmaktadır.

Açık hava folklor müzesinde gezerken bir yanınızda muhteşem Ayışığı ve bir yanınızda Kemer sahillerinin manzarası görülmektedir.

Kemer Yörük Parkı

Park alanında: 3 tane çadır bulunmaktadır. Bu çadırlarda: birinde saç böreği yapılmaktadır. Diğerinde dinlenilir ve diğerinde ise küçük bir Etnoğrafya müzesi bulunmaktadır. Çadırlarda Yörük kültürü, cansız mankenlerle canlandırılmaktadır. Yörük çadırlarında gözleme ve ayran tatmalısınız.

Ayrıca: sahanın devamında, geleneksel ürünlerle süslü, doğal bitki örtüsü ile desteklenmiş ve yeni oluşturulmuş, 26 yıllık orman parçasında, panoramik parkurda yürüyüş yapabilirsiniz.

Moonlight Aqua Park:

Ayışığı Parkı içindedir. Türkiye’nin en büyük su parkında 40’tan fazla su aktivitesi bulunmaktadır.

Kemer Dolphinarium-Yunus Gösteri Merkezi

Kemer Dolphinarium:

Kemer Dolphinarium: Ayışığı Parkı içindedir.

Burada: harika yunuslarla tanışmak ve onlarla birlikte yüzmek mümkündür. Yunuslar ve foklar, ziyaretçilere oldukça güzel zaman geçirtiyorlar.

Yunus gösterisi yaklaşık 45 dakika sürmektedir. Gösteriler günde 2 kere düzenlenmektedir.

Yunusların yüzdüğü havuz: 5.5 metre derinliktedir.

Havuzun yan duvarları şeffaftır. Böylece ziyaretçiler havuz içindeki yunusları rahatlıkla görebilirler. Yunuslar ile birlikte gösteriye kürklü foklar da katılıyorlar. Sudan atlayanlar, top oynayanlar, çember çevirenler, dans edenler ve hatta seyircilerle oynayan yunuslar göreceksiniz.

 İDYROS ANTİK KENTİ VE ÇALIŞ TEPE:

Ayışığı koyuna oldukça yakındır. Bizans yerleşkesinin kalıntıları, Ayışığı koyu sahili boyunca devam etmektedir. Ayışığı parkı ile Balıkçı barınağı arasında bulunmaktadır.

Yani: Kemer’in antik dönemdeki ismidir.

İdyros antik kenti: MÖ 7’nci yüzyılda kurulmuş, Likya bölgesi içinde, bir denizci kent olarak önem kazanmaktadır. Kentin bulunduğu yer denize çok yakın olduğu için, muhtemelen Akdeniz’de ticaret yapan gemilerin uğrak yeri olmalıdır. Ancak kent ile ilgili bilgiler sınırlıdır.

Kentte, günümüzde özellikle Bizans dönemi kalıntıları ilgi çeker.

Bölgedeki arkeolojik kazı çalışmaları: ilk olarak 1976-1977 yılları arasında başlatılmış ve halen devam etmektedir.

Kazılardan elde edilen buluntular ve sikkeler, ören yerinin MS 4 ile 6’ncı yüzyıl arasında kullanıldığını göstermektedir.

Günümüzde Kalıntılar:

Kalıntıların bulunduğu ören yerine, Kemer merkezden 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılabilir.

Kemer İdyros antik kenti kilisesi mozaik taban

Kilise

Kentin bilinen en dikkat çeken yapısıdır. Kentin simgesel yapısıdır.

Bazilika planlıdır. Ortada apsisli bir orta nef vardır.

Ören yerinde bulunan kilise: özellikle mozaik tabanı ile ünlüdür. Kilisenin tabanı: turuncu, beyaz, gri, kiremit kırmızısı renklerden yapılmış iri taneli mozaiklerle süslüdür. Süslemelerde: geometrik motifler hakimdir.  Süslemelerin çevresinde kalp şeklinde bordür görülür.

Kilisenin güneyinde bir şapel vardır. Ayrıca kilise yanında bulunan mezarlık alanında, bugüne kadar dünyada sayılı ülkede izine rastlanan amfora mezarlar bulunmuştur.

Duvar kalıntısı:

Bizans duvar kalıntısı, üç kapı sövesi ve apsisi andıran bir duvar vardır.

Gözetleme Yeri:

Kemer Marinanın kuzeyindeki yüksek tepenin güney ucundadır. Çevresi poligonal örme tekniğiyle yapılmış bir duvarla çevrilidir.

Kemer Halk Plajı

KEMER HALK PLAJI:

Kemer merkezde, Marina bölgesinin batısında Ayışığı Plajı ve Marina bölgesinin doğusunda ise Kemer Halk Plajı vardır. Plaj, Kemer Belediyesi tarafından işletilmektedir. Kemer merkeze 1 km uzaklıktadır.

Halk plajının devamında ise, 3.7 km uzunluğunda sahil şeridi boyunca otellerin plajları bulunmaktadır. Halk plajının uzunluğu 270 metre, genişliği 20 metredir. Plaj Mavi Bayraklıdır.

Kemer Kındılçeşme Piknik alanı ve Halk Plajı

KINDILÇEŞME PİKNİK VE HALK PLAJI:

Beydağları Sahil Milli Parkı içinde bulunan Kındılçeşme: bir zamanların en meşhur çadır kampıdır. Burada uzun boylu çam ağaçlarının altında, cırcır sesleri eşliğinde, piknik yaparken, sıcak bastığında insanlar denize girip ferahlardı.

Kemer Kındılçeşme

İsmini ise: hakkında çeşitli rivayetler bulunan “Kındıl Dede” den almıştır.

2009 yılında, imar planında değişiklik yapılarak park alanı 29 yıllığına otel yapılmak üzere bir firmaya kiralanmıştır. Çadırlı Kamp Alanı, Kındılçeşme’nin statüsü “Kamp Alanı” olarak değiştirildi, daha sonra lüks bungalovlar ve benzeri tesisler inşa edilen alanın çevresi yüksek duvarlarla çevrilerek halkın kullanımına kapatıldı.

Kemer Kındılçeşme

Uzun yıllar kullanılan bu alan, bir otel çalışması nedeniyle halkın kullanımına kapatılmış; yıllardır süren mahkemeler, davalar sürmüş ve yakın zaman önce bunlar bitmiş ve alan halkın kullanımına açılmış, alanda bulunan 4 bina Kemer Belediyesi tarafından yıkılmıştır.

Kemer Kındılçeşme

Günübirlik piknik alanı: 80 dönümdür. Burada 15 dönümlük bir plaj bulunmaktadır.

Günübirlik kamp alanında: otopark, idari ünite, piknik masaları, satış büfesi, çocuk oyun gurupları, soyunma kabinleri, duş ve lavabo yerleri bulunmaktadır.

Kemer Beldibi Mağarası

 

Kemer Selçuklu Av Köşkü

SELÇUKLU AV KÖŞKÜ:

Antalya-Kumluca karayolunun Kemer girişinde ormanlık alan içindedir.

Anadolu’da bilinen 3 av köşkünden birisi olan yapı: muhtemelen 1230-1248 yılları arasında inşa edilmiştir.

Bölgenin tek Selçuklu dönemi yapısı olması açısından önemlidir.

Günümüzde: yapıda: Türk-İslam sanat geleneği en iyi şekilde görülebilir.

Köşkün giriş kapısı ve ona yakın bulunan duvar yıkılmıştır. Ancak çatı ve diğer duvarların büyük bölümü iyi durumdadır.

Köşkte: Selçuklu döneminden kalma kalıntılar şunlardır:

Kemer Selçuklu Av Köşkü Hz Süleyman Mührü

Köşkün çatı kısmında, Hz Süleyman’ın mührü olarak bilinen, iki eş kenar üçgenin bileşimiyle oluşan yıldız figürü vardır. Bu figür, Hz Süleyman’ın mührü olarak tanınır ve Hz Süleyman’ın yüzüğünde bulunur. Ayrıca, bu simgenin, Hz Süleyman’ın hayvanlarla konuşup, iletişim kurabilmesinin sebebi olarak varsayılmaktadır. Ayrıca, mührün “Dünyaya hükmetmek yetisine” sahip olduğuna inanılır.

Kemer Selçuklu Av Köşkü Hz Süleyman Merdivenleri

Ayrıca: Tekelioğlu Beyliğinin (1400 yılı civarı) bayrağı bulunan altıgen yıldız kabartmalı taş merdivendir.

MOLLA DELİĞİ MAĞARASI:

Tahtalı Dağının 910 metre rakımlı doğu yamacındadır.

Buraya ziyaret etmek için: Kuzdere ve Tekirova teleferik alt istasyon bölgesinden yaya olarak buraya gidebilirsiniz. Ancak buradan yapılacak yaya yürüyüş, yaklaşık 4 saat sürmektedir.

Doğal ve yatay bir mağaradır. Rakımı 910 metredir.

549 metre uzunluğunda, çok kollu bir mağaradır.

Mağara içinde: çeşitli şekillerde sarkıtlar ve dikitler bulunmaktadır.

Mağaranın sonuna doğru gidildiğinde, önce bir kum ve kil tabakası ve sonrasında ise bir gölet bulunduğu söyleniyor.

Ancak, bu sadece bir söylenti, yani mağarayı ziyaret edenler, mağaranın sonuna yani gölete kadar gidemiyorlar. Sadece uygun teçhizatlı ve uzman kişilerin mağaranın içinde bu gölete ulaşabildikleri söyleniyor. Söylenenlere göre göletin büyüklüğü değişiyormuş

Kemer Paris II Batığı

PARİS II BATIĞI:

Kemer Marinası açıklarında, 1.5 km açıkta, 25-33 metre derinlikte kum bir  zemin üzerindedir.

Burada: 13 Aralık 1917 tarihinde, Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul komutasındaki topçu bataryası tarafından batırılan Paris II Savaş gemisi enkazı bulunmaktadır.

Kemer Paris II Batığı

Günümüz:

Batık enkaz, 1995 yılında keşfedilmiştir.

Buharlı bir gemidir.

Geminin kimliği: 1 Ocak 2002 tarihinde anlaşılmıştır. Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul tarafından, sahilde mevcut 4 topluk batarya ile, bu gemi haricinde bir de uçak gemisi batırılmıştır ki, bu uçak gemisi dünya denizcilik tarihinde topçu ateşiyle batırılan ilk uçak gemisidir.

Mustafa Ertuğrul, İngilizlerin ünlü 110 metrelik efsanevi uçak gemisi “Ben My Chree” yi, Meis adası açıklarında batırarak sulara gömmüştür.

Aynı dönemde, Fransız savaş gemileri Paris II ve Alexandra’yı da Kemer de denizin derinliklerine gömmüştür.

Geminin boyu 50 metre, eni 8 metredir. Güvertedeki silah donanımının az olması nakliye gemisi olma ihtimalini güçlendirmektedir.

Burası dünyanın en özel 100 dalış noktasından birisi olarak kabul edilmektedir.

Bu yüzden, özellikle profesyonel dalgıçlar tarafından yoğun ilgi gösterilmektedir.

Kemer Kesme Boğazı

 KESME BOĞAZI KANYONU:

Kemer merkeze 10 km uzaklıkta, Antınyaka istikametinde, Beydağları Sahil Milli Park alanı içindedir.

Burada: dere yataklarının yanında yürüyüş yapabilirsiniz.

Kemer Kesme Boğazı Roma Köprüsü

Kanyonun en daralan kısmında tarihi Roma köprüsü vardır.

Çünkü coğrafi konumu nedeniyle kanyon antik dönemde orduların, yükseklerden kıyıya inen tüccarların ve yayaların, Türkmen Yörüklerinin geçiş güzergahıdır.

Günümüzde ise buraya jeep safari turları ve ayrıca doğa yürüyüşü yapanlar gelmektedir.

Tarihi Roma köprüsünün hemen yamacında, kayalar üzerine yapılan ahşap çardaklar ilgi çekmektedir. Çardakların hemen yanında ise, dere kenarında taşlarla yapılan setle oluşturulmuş doğal bir havuz bulunmaktadır. Bu havuzda yüzmek mümkündür.

Kemer Gedelma Kalesi

KADREMA-GEDELMA KALESİ:

Bölücektepe Orman kulesinden 1.8 km uzaklıktadır Kemer merkezin 12 km batısındadır. Buraya ulaşmak için: Kuzdere Mahallesi Kesme Boğazı Mevkiinden asfalt yol bulunmaktadır.

Ancak Gedelme yaylasına çıkan yollar biraz zorludur. Kesme boğazından geçerek Toroslara doğru çıkılır ve bir zamanlar bu yollarda “Dünya Ralli Şampiyonası” yapılıyormuş, artık yapılmıyor.

Güneşli-Gedelma yerleşimi içinde, çok iyi korunmuş bir Orta Bizans kalesi bulunur. Kale: MS 9’ncu yüzyıla tarihlenir.

Kale, doğu ve güney yönlerinde düzgün duvarlı ve kuleli, batı ve kuzeyde ise arazinin kayalık ve biçimsiz yapısına göre duvarlar örülmüştür. Ve gerekmediğinden kule de yapılmamıştır.

Toplam 5 kule vardır. Bunlardan 4 tanesi dışa çıkık, 1 tanesi de kayalıklarda yer olmadığından, içtendir. Kale: MS 9’ncu yüzyıla tarihlenir. Kalenin bu kesiminden geçen Roma yollarının ve stratejik alanların kontrolünü elde bulundurabilmek için Roma geçmişi olabilecekken, daha öncesine ait hiçbir buluntu yoktur.

Ve zaten topoğrafya ya erken yerleşime elverişli değildir. MS 6’ncı yüzyıl coğrafya sözlüğü olan Ethnika’ya göre “tahıl phrygmos’u (tahıl kurutma, tahıl koruma” anlamındadır. Ayrıca “hububat çukuru” da denir.

Yani: buranın sadece Gedelma için değil aynı zamanda bölge için bir depo kale niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Kalenin içindeki magazin formlu bölümler de farklı amaçlı depolardır. Ancak yaşama amaçlı birimler de görülmektedir. Sonuçta buranın tahıl koruma kalesi olduğu kesindir.

Kalenin çevresindeki turizm yapıları, kalenin duvarlarının dibine kadar gelmiştir. Kaleye özel arazi nedeniyle, bu kesimden girilip çıkılamamaktadır.

 

 

Çınar Ağacı:

Kale kalıntılarının önünde, kuzey dibinde, surların dibinde bulunan ve 2500 yaşını aştığı söylenen dev çınar ağacının altında, Gedelme köylüleri sergiler açarak ziyaretçilere hediyelik eşyalar satıyorlar. Bu dev ağacı mutlaka görmelisiniz.

Çünkü dünyanın en büyük çınar ağacı olduğu söyleniyor. Çınarın göğüs kol hizası çevresi, 22.40 metredir. Hatta alt kök kısımları, daha da geniştir. Gölge çapı 30 metredir. (Bu çınar ağacı maalesef koruma altına alınmamıştır.)

Kemer Peynir Deliği Mağarası

Peynir Deliği Mağarası:

Kalenin güneyinde ziyarete açık olan bir mağara bulunur. Köy merkezinden mağaraya gitmek için sadece 5 dakikalık bir yol yürümek gerekiyor.

Kalenin hemen yanında bulunan mağaranın toplum uzunluğu 74 metredir. Mağaranın girişe göre en derin yeri 19 metredir. Bu yüzden yani dik bir şekilde inildiğinden, mağara içinde oldukça fazla dikkat göstermek şarttır.

Mağaranın büyük bölümünün kuru olduğu bilinmektedir, sadece sonunda en derin yerinde bir küçük göl bulunduğu söyleniyor. Mağara içinde; sarkıt, dikit ve sütunlar bulunuyor.

LYKAİ/BÖLÜCEKTEPE:

Gedelma’dan 1.8 km batıdadır. Ovacık yolundan, orman yangın kulesi yolundan gidilir. 1270 m yüksekliğindeki bir tepedir.

Stadiasmus’a göre: Kossara’dan Lykai’ye giden yol buradan Kitanaura ve Pygela yönlerinde iki güzergaha ayrılıyordu. Lykai’den 60 stadia uzaklıkta Kitanaura bulunmaktaydı.

Orman kulesi yapımıyla yerleşim tam orta yerinden büyük tahribata uğramıştır. Kulenin güneydoğu ve kuzeydoğu eteklerinde, Helenistik ve Roma dönemi izleri taşıyan kalıntılar bulunur. Kuzeydoğu etekte 2 eksedra, 4 lahit, 1 ostothek, eksedra içinde bir tropaion ve tanımlanamayan başka kalıntılar bulunur.

Eksedralardan birinin sadece köşesi görünür. Hemen yanında diğer eksedra ise çoğunlukla korunmuştur. 2.50 m genişliğinde ve 1.60 m derinliğindedir. Nitelikli kesme taşlarla yarım yuvarlağa yakın formda yapılmıştır. Yangın kulesinin güneydoğu eteğinde ise güçlü erken karakterli duvarları olan yapı kalıntıları vardır. Bu kesimde çok sayıda çatı kiremidi bulunmuştur.

Yangın kulesinin hemen önünde ana kayaya oyulmuş bulunan yapı tabanları görülür. Yangın kulesi daha önce orada bulunan bir yapının orijinal tabanı üstüne, daha da genişletilerek inşa edilmiştir. Kulenin hemen arkasında yükselen tepenin kule tarafında yine yoğun kalıntılar bulunur. Burada çok sayıda defineci kazısı yapılmıştır. Defineci artıkları içerisinde ok ve  mızrak ucu, kilit mekanizmaları, spatula gibi çok sayıda metal buluntu, 5 adet pişmiş toprak ağırşak, 1 adet lykion parçası, bıçak ucu yanında, bir de bulla benzeri çok küçük kurşundan yapılmış bir obje bulunmuştur.

Eliptik formlu objenin bir yüzünde “Appolonios”a anlamında Eski Yunanca bir sözcük diğer yüzünde ise mızrak kabartması vardır. Bu obje, bölgede örneği az bilinen ve simgesel olarak değerlendirebilecek sapan taşıdır.

 

OVACIK TÜMÜLÜSÜ

Altınyaka yolunda, Kemer yol ayrımından 4.2 km sonra Bölücek dağına dönülür. Bu yolun 3.5 km sonrasında Yığılıtaş mevkiinde bir kalıntı vardır.

Küçük taşlarla, 17 m çapında yuvarlak bir yığma alan oluşturulmuştur. Bu alan kuru moloz duvarlarla çevrelenmiş ve tümülüs yığma tepeciği çevreden sınırlandırılmıştır. Tamamı defineciler tarafından açılmış ve tahrip edilmiştir.

Yığmanın içinde, doğudan açılan uzunca bir dromosla girilen mezar odası görülür. Mezar odası ve uzun dromos da örme duvarla oluşturulmuştur. Mezar odasının uzunluğu, dromosla birlikte 9 m dir. Yuvarlak planlı mezar odasının çapı yaklaşık 2.5 m dir. Duvarlar 1.80 m yüksekliğe kadar korunmuştur. Bu bölgede ele geçen bilinen ilk tümülüs olmasından dolayı çok önemlidir. Mezar odasının yuvarlak formu da özgündür.

Bu tip tümülüslere, Lydia’da rastlanmamış olduğundan dolayı Çağıl (Taş Yığma) Tümülüslerinin bölgeye özgü bir mimari düzenleme olması gerektiği düşünülür.

Çevresinde bir yerleşim kalıntısı bulunmamaktadır. Yığma tepeler altına mezar yapma geleneğinin alıntı kaynağı Lydia olmalıdır. Dönemi de MÖ 7 ile 5’nci yüzyıl arasında yoğunlaşır.

Ovacık: Mnara egemenlik alanındaki Mizir’de (Potamos Meizoares) bulunan 5 adak yazıtı burada Irmak Tanrısı Meizoares’e adaklar adanan bir kült yeri olduğunu göstermektedir. Tabii yığma tepenin, defineciler tarafından tamamen tahrip edilmesi, tam anlamıyla talan edilmesi de ülkemizdeki tarihi yağmacılığın boyutlarını gözler önüne sermektedir. Kimbilir buradan neler çaldılar, bu çaldıkları şimdi kim bilir nerelerde?

 

MNARA-MARMARA-KAVAK DAĞI

Aslında buraya ulaşmak son derece zor ama bölgenin tarihi geçmişi hakkında bilgi vermek için, araştırmamın sonuçlarını özetle burada sizlere sunacağım.

Önce konumu:

Evet burası Kemer ilçesinin kuzeyine yönlenen ve Kesme Boğazının 23 km kuzeyinde bulunan Kaplan dağı üzerindeki Kosara ile Antalya’nın 37 km güneybatısında, bugünkü Bölümcektaş Tepesi üzerindeki Lykai arasındaki Kavak dağı üzerindedir. Kavak dağı, denizden 1470 m yükselen zirvesi ve kuzey-güney doğrultusunda uzanan konumuyla, çevresindeki dağ silsileleri arasında bağımsız bir tepedir.

ŞEHİR HAKKINDA ANTİK DÖNEM YAZARLARININ SÖYLEDİKLERİ:

Evet, antik dönem yazarlarının söyledikleri, şehri daha iyi anlamak açısından önemlidir.

Diodoros: “Oldukça yüksek ve ulaşılması güç bir kayalık tepe üzerindedir. Lykia sınırında, korunaklı olması ve sağlamlığıyla dikkat çeken büyük bir tepeyi iskan eden Marmaralılar, İskender’in bölgeden geçişi sırasında Makedon ordusunun destek birliklerine saldırırlar, kölelerle birlikte yük hayvanlarını yağmalarlar. Bunun üzerine İskender bölgeyi kuşatır, ama cesareti takdire şayan Marmaralılar, bu kuşatmaya korkusuzca göğüs gererler. Marmara’nın yaşlıları 2 gün süren kuşatmanın ardından İskender’in tepeyi ele geçirmeden gitmeyeceğini anlar ve gençlere, henüz güçleri varken İskender ile anlaşmayı önerirler. Fakat gençler teslim olmaktansa vatanın özgürlüğü için ölmeyi onur saydıklarını söylerler. Bunun üzerine eli silah tutanlar: çocuk, kadın ve yaşlıları öldürdükten sonra kuşatmayı yararak yakındaki dağlık alana kaçmayı düşünürler. Bunun üzerine aileleriyle birlikte akşam yemeği yemek üzere 600 kişi toplanırlar. Yemekten sonra gençler evlerine çekilirler. Ne var ki yakınlarını öldürmeye elleri varmadığı için içindekilerle birlikte evlerini yakmaya karar verirler ve yakarlar. Kararlaştırdıkları üzere, herkesi kendi ocaklarına gömdükten sonra, kendileri de henüz gece vaktiyle düşman kuşatmasını yararak dağlık alana kaçarlar.”

Sonrasında İskender ve birlikleri şehre girer. Marmara/Mnara bu işgal sonrasında Phaselis topraklarına katılır.

Arrianos: “Phaselis yakınlarında yaşayan bu barbar halkın, sık sık Phaselis’e saldırdığını ve yağma yaptığını” anlatır.

 

GENEL ÖZELLİKLERİ:

Topoğrafik yapısı, blok kayadır. Yapıları, örgü teknikleri ve şehircilik açısından bakıldığında Helenistik’ten beri polis statüsünde bir yerleşim olduğu kabul edilir. Roma döneminde de önemini korumuştur. Okunan bir onurlandırma yazıtı: “Mnara demosu tarafından İmparator Caligula ve eşi Messalina” ya adanmıştır.

Patara Yol Klavuz Anıtında anılan “Mnarike” bölgesinin de merkezidir. Çok sarp ve ulaşılmaz kayalık akropol ve eteğindeki yapı kalıntılarından oluşur. Tepenin doğal ulaşılmazlığı nedeniyle gerek duymadıklarından olsa gerek su kalıntılarına rastlanmaz. Sadece tepenin alt kotunda, denizi ve vadiyi gören noktada kule benzeri bir kalıntı görülür.

 

GÜNÜMÜZE ULAŞAN KALINTILAR;

Batı yamaçta, doğu-batı doğrultusunda yaklaşık 100 m uzunluğunda ve 2.5 m kalınlığında sur duvarı kalıntıları izlenir. Diğer yönleri sarp doğal yapısı nedeniyle sura ihtiyaç duyulmamıştır. Kalıntılar Göynük vadisine bakan kuzey uçta doğu-batı doğrultusunda, diğer alanlarda ise yamaca paralel kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda, teraslar üzerinde sıralanır. Yapılanı çoğu Helenistik ve Roma dönemlerindendir. Bizans dönemine ait herhangi bir veriye rastlanmamıştır.

 

AGORA:

Yerleşimin kuzeybatı ucundadır. Agoraya ulaşım sağlayan yol, güneyden yükselerek gelir ve burada basamaklı bir sokağa dönülerek, agora üst kotundaki yapılara uzanır. Agoranın meydanı yamacın eğimi nedeniyle güneydoğu ve güneybatıda oldukça anıtsal bir görüntü sergileyen teras duvarıyla oluşturulmuştur.

Güneybatı duvarı 4.5 m yüksekliğe kadar korunmuştur.

Güneydoğudaki teras duvarının üzeri, 3 m genişliğinde düzgün bloklarla podyum oluşturacak şekilde örülmüştür. Gerek podyum ve gerekse de duvar dibinde görülen profilli kaideler bu duvarın yazıtlı heykel altlıklarıyla donatıldığını gösterir.

 

AGORA ÇEVRESİNDEKİ YAPILAR:

Agora meydanının kuzeybatısında üç odalı bir yapı kalıntısı bulunur. Yapının cephesinde üç giriş tespit edilmiştir. Girişler, yarım sütunlarla vurgulanmıştır. Geç dönem girişlerin moloz taşlarla örülerek kapatıldığı görülür.

Agoranın bir üst kotunda, kuzey ve doğu yönde, çok sayıda yapı kalıntısı görülür. Bazıları ana kayaya dayandırılarak kesme bloklarla örülürken, bazıları ise düzgün olmayan taşlarla örülü duvarlardan oluşmaktadır. Duvar kalınlıkları: 0.8 ile 05. m arasındadır. Yapılar arasından geçen ve ulaşım sağlayan sokaklar birçok yerde görülür. Görülen bazı sarnıçların, tekil bir yapıda olmadığı, çevresindeki yapılar dikkate alındığında, ortak kullanım söz konusu olduğu anlaşılır.

Agoranın kuzeydoğu üst kotunda, tepenin Göynük vadisine bakan uç kısmında bulunan yapı dikkat çeker. Batı uçta, ana kayadan yararlanılarak oluşturulmuş mekanın zemini düzgün kesilmiş blok taşlarla oluşturulmuştur. Hemen kuzeydoğusunda ise, nitelikli bloklarla örülmüş ikinci bir yapı bulunur.

 

TİYATRO/GÖSTERİ SERAMONİ YAPISI:

Yerleşimin güneyinde, uçurum kenarında, Attaleia’dan ve Phaselis’e kadar tüm sahil panoramasına hakim bir konumdadır. Güneybatı-kuzeydoğu doğrultusu dikdörtgen yapı, tek yönlü 11 adet oturma sırasından oluşur. 5.80 x 6.25 m ölçülerindedir. Oturma sıraları kısmen ana kayadan, çoğunlukla da blok taşlardan oluşmuştur. Üstünün örtülü olduğuna dair iz yoktur. İlk oturma sırası ile 6.5 m güneydoğusunda, uçuruma yakın yerde örülen teras duvarı arasında kalan düzlük, orkestra/sahne olarak kullanılmış olmalıdır. Yaklaşık 130 kişi kapasiteli yapı, bu formuyla bölgede benzersizdir. Kentteki her türlü açık hava toplantı/tören ve gösteri için kullanılmış olmalıdır.

 

MECLİS BİNASI:

Agora ile aynı kotta, toplanma yapısının batısındadır. Cephesi güneybatı yönündedir ve arka duvar kuzeydoğudaki kaya kütlelerine dayanır. Arka duvara ilişkin çok az blok sırası izlenir. Güneydoğu duvarın cepheye yakın bölümü, kısmen korunmuş, arka yarısı büyük oranda tahrip olmuştur. Cephe, tek sıra ve dört adet düzgün kesilmiş iri bloklardan oluşur. Cephedeki blokların yükseklikleri 1.65 m, kapı sövesi iç yüksekliği 2.40 m dir. Kapı açıklıkları, cephenin hemen güney ve kuzey köşelerine bitişiktir. Bu tasarıma göre: girişler oturma sıralarının merdivenlerine karşı olmalıdır. Cepheyi oluşturan iri blokların tümünde birer pencere bulunur. İkinci pencere hariç, diğerlerinde içeri sızan suyun dışarı akıtılması için ince bir kanal bulunur.

Yapının içi günümüzde: arkada bulunan yüksek kayalıktan kopup gelen iri kütlelerle ve yıkılan arka duvarın bloklarıyla doludur. Bu yıkıntı cepheye doğru alçalır ve kapı eşiğinde biter. Bu haliyle yapı, içinde oturma sıralarının varlığını düşündürse de buna ilişkin iz yoktur. Bu durum dikkate alındığında, yapının toplantıya yönelik bir işleve sahip olduğunu söylemek mümkündür.

 

TAPINAK;

Yerleşimin güney ucundadır. Defineciler tarafından oldukça fazla tahrip edilmiştir. Tapınaktan arta kalan kalıntılar içinde: kabartma ve heykel parçaları izlenir. Kalan parçalar üzerindeki izler: heykellerin toynaklı, pençeli hayvanlar ve sadece ayak kısımları kaldığından kime ait olduğu belli olmayan insan/tanrı heykelleri olduğunu gösterir.

Evet, tapınak “Apollon Lykios Tapınağı” olarak tanımlanır. Bulunmuş bir onurlandırma yazısı “Zeus ve tüm tanrılara” ifadesini taşır. Buna istinaden ise, tapınak Zeus’a atfedilir. Rhodiapolis kazılarında bulunan bir ev sunağı ise bu konuda daha açıklayıcı bilgi verir. Sunar üzerinde “Mnara Artemis’ine” adandığı yazar. Artemis’in bölgedeki baskın yaygınlığı, bulunan heykel parçalarının pek çok hayvan toynağı içermesi ve Rhodiapolis gibi uzak bir yerleşimde adı anılan bir Tanrı olması nedeniyle bu tapınağın, Neapolis vee Kelbessos’ta bulunan tapınaklara benzer planlarıyla bir Artemis Tapınağı olma ihtimali yüksektir.

 

MEZARLAR:

Yerleşimde çeşitli mezar tipleri tespit edilmiştir. Ticari agoranın güneybatısında geniş bir alan, nekropol olarak kullanılmıştır. Yerleşimin genelinde yapılar arasında da mezarların bulunduğu görülür. 13 tanesi sayılabilen lahitler ve khamosorionların sayısı yerleşim büyüklüğüne göre oldukça azdır.

 

Kemer Üçoluk Yaylası

 ÜÇOLUK YAYLASI:

Kemer merkeze 37 km uzaklıktadır. Beycik yaylası üzerinden ulaşılır. Beldenin trekking ve kamp rotası üzerindedir.  Ancak çam ağaçlarının içinden geçen yolu stabilizedir.

Yaz sezonunda: Kemer, Beldibi, Konyaaltı, Antalya Merkez ve benzeri yerlerde oturanlar, serinlemek için burada konaklarlar. Bu yüzden, Üçoluk köyünün sosyal hayatı, yaz sezonunda hareketlilik gösterir.

Kemer yöresinin doğal güzelliklerini gezmek isteyenler tarafından tercih edilmektedir. Yaylada, eski yayla evleri vardır. Bunlar, sedir ve ardıç ağaçlarıyla bütünleşmiş, muhteşem bir panorama ortaya çıkmaktadır.

Yaylanın rakımı 1500 metredir. Yaylada kamp kurmak mümkündür. Ancak elektrik ve telefon gibi alt yapı hizmetleri yoktur.

 

BEYCİK-FIRINCIK/GAVURPAZARI

Kemer ilçesi Beycik köyü sınırlarında, Tahtalı Dağı eteklerinde, 1100 m rakımda bulunan Fırıncık’ta bazı kalıntılar vardır. Beycik’ten 8 km araba ile gidildikten sonra, doğuya, ortalama 45 dakikalık yürüyüşle kalıntılara ulaşılır.

GENEL

Fırıncık yerleşimi ana güzergah üzerinde olmadığından, Patata Yol Klavuz Anıtında adı geçmez. Çok dik bir yamaca konumlanan yerleşimden, Olympos rahatlıkla görülür. Muhtemelen Olympos’un egemenlik alanındaydı. Beycik’teki bir lahit yazıtında: “cezanın Olympos’a ödeneceği” yazılıdır. Eğer Beycik Olympos’un egemenlik alanı altında ise, onun hemen yakınındaki Fırıncık da bu alana dahil olabilir.

Fırıncık kalıntılarının yakın çevresinde, Olympos’un alternatifi olarak Phaselis varsa da aralarındaki vadi iki kentin sınırı gibi görünür.

KALINTILAR:

Kalıntılar bir tepe ve doğusundaki çanakta dağılıdır. Bazı kesimlerde oluşturulan yüksek yapı terasları, aynı zamanda koruma sisteminin bir parçası olmuştur. Yerleşimin en güneyinde bir yapı kalıntısı var. Giriş yanlarında İon başlıklı plasterler ve kapı lentosu üzerinde aslan kabartması bulunur. Muhtemelen Heroon ya da Propylon olduğu düşünülür. Bir diğer düşünce ise bu yapının Bouleuterion olduğudur.

Dik yamacın her yeri teraslanarak yapılaşmaya uygun hale getirilmiştir.

Yerleşimde 80 yapının yanı sıra, agora, stoa, tapınak, bouleuterion gibi önemli yapılar bulunuyordu. Tepe yerleşimindeki çok sayıda yapının güneydoğusunda agora ve uzun kolunda 5 mekan bulunan “L” biçimli stoanın Helenistik Dönemde Dor tarzında yapıldığı anlaşılmıştır.

Agora alanında bir tapınak kalıntısı vardır. Agoranın kuzeyindeki yapılar işlik olarak düşünülür.

Yamaçta çok sayıda çiftlik evi ve işlik tespit edilmiştir. Roma Dönemine ait khamosorion mezar, şimdiye dek kent içinde tespit edilmiş tek mezardır. Nekropol, kentin güneybatı aşağısında yerleşimin dışındadır. Tahrip edilmiş çok sayıda mezar bulunmaktadır.

Kentteki kalıntılar Helenistik dönemdendir. Kalıntıların tamamen Helenistik dönemden olması, 2 ya da 1’nci yüzyılda geçirilen büyük bir depremden sonra terkedilmiş olduğunu kanıtlamaktadır.

Belki de bu ve benzeri küçük şehirler, Korsan Zeniketes’e destek verdikleri için Romalı General Servilius Vatia tarafından cezalandırıldıkları için Roma Döneminde fazla büyüyememiştir. Belki de Beycik’teki Roma kalıntıları, Fırıncık’ın terkedilmesinin sonrasında, aynı topluluk tarafından yapılmıştır. Gavurpazarı adından yola çıkılarak bu yerleşime “korsanlık döneminde erkek ve kadın yabancıların (kölelerin) satış yeri” olduğu da düşünülür. Ancak gerçeklik payı bilinmemektedir. Ayrıca Zeniketes’in korsanlık merkezi, Olympos Limanında var olması gereken asıl köle pazarları düşünüldüğünde, bu dağlık ve sapa pazara da köle satışı için gerek bulunmamaktadır. Zaten Gavurpazarı da günümüzde verilen bir isimdir.

 

ÇALIŞDAĞ

Çalışdağ vericisi için yapılan orman yolundan ulaşılır.

Batı, kuzey ve doğu yamaçların çoğu, ulaşılmaz uçurumlar ile çevrilidir.

Kayalık tepe, çıkılabilir durumda olan güney ve güneydoğu yönden sağlam sur duvarlarıyla çevrilidir.

Bu yönden, denize alçalarak uzayan burun Kocaburun (Ağva) olarak adlandırılır.

Kayalık tepenin tamamına kurulan kaleyi 2.20 x 2.40 m arasında değişen kalınlıklarda güçlü duvarlar çevirir.

Çoğu kesimde 2-3 m civarında yükseklikleri korunmuştur.

Ana tasarım tepenin topoğrafyasına göre şekillenmiş gözükse de sur duvarı olan kesimlerde topoğrafya kale biçimini çok etkilememiştir.

Surlar güney boyunca dümdüz uzanır ve doğu kesimde kuzeye saparak yaklaşık dikdörtgen bir plan oluşturur.

Tüm kalede, üç yerden kapı açıklığı vardır. Diğerlerinden daha farklı ve nitelikli olan ana kapı güney yüzdedir. Bu kapı güneybatı kesimde yüksek kayalığı inen kaya merdivenlerinin başlangıcına yönelmektedir.

Kaya merdivenleri çok nitelikli bir kaya işçiliğiyle açılmıştır ve bu kesimde dönerek uçurumun dibine kadar inmektedir.

Güney uzun yüzde bulunan ana kapının hemen doğu yanında ikinci bir açıklık bulunmaktadır. İkinci kapı, kuzeydoğu köşede yarım yuvarlak biçimli kulenin içine açılır. Görülebilen son kapı, kalenin kuzeybatı köşesinde Kemer’e bakan kuleye açılmaktadır.

Kale duvarlarında üç kulenin varlığı görülür. İkisi dikdörtgen biri yarım yuvarlaktır. Bunlardan birisi: iki tarafından sur duvarlarıyla bağlanmaktadır. Bu kuzeydoğu köşeyi oluşturan yarım yuvarlak planlı olandır. Diğer ikisi birer yanından uçurumla bağlanmaktadır.

1 ve 3’ncü kule arasında duvar bağlantısı yoktur. Arada çok derin çıkılmaz uçurumlar vardır. Kale içinde herhangi bir yapı kalıntısı yoktur. Duvar örgü sistemi Helenistik Dönem özellikleri gösterir.

Ancak kalenin kapladığı yaklaşık 5 bin metre karelik alan, Lykia klasik dönem yerleşimlerine göre çok daha büyüktür.

Lykia’nın en önemli kentlerinde bile Klasik akropolleri bu boyutlarda değildir.

Asıl sorun, bu kalenin antik adının ne olduğudur. Daha önce burası İdyros olarak adlandırılmış ve sonrasında ise Olbia olarak isimlendirilmiştir. Bu kalenin Olbia olduğunu gösteren bir yazıt ya da başka bir belge yoktur. Ayrıca tepede Klasik Dönem duvarları bulunmaktadır. Olbia’nın Klasik Dönemde varlığını işaret eden herhangi bir belge yoktur. Kaldı ki Olbia körfezin kuzeybatı köşesinde düşünülür. Sonuçta Çalışdağ kalıntılarının antik adı henüz bilinmemektedir.

Kocaburun yolu üzerindeki kilise kazılmış ve İdyros kapsamında değerlendirilmiştir. Kilisenin nartheks mozaiğinde bulunan yazıtta: “Başrahip Plistarkhianos 55 Drahmi verdi, Keşiş Zosimos 51 Drahmi verdi, Vaiz Heraklios 52 Drahmi verdi” yazmaktadır.

 

Ulupınar gezilecek yerler

Phaselis gezilecek yerler

Kiriş-Çamyuva gezilecek yerler

Göynük gezilecek yerler

Tekirova gezilecek yerler

Çıralı gezilecek yerler

Finike

Finike

Finike doğası: mavi ve yeşili bir arada barındırır. Uzun kumsalı, eşsiz koyları ve gökyüzünde mavinin her tonunu bulabilirsiniz. Yaylaları, şehir içi ve şehir dışı alanlarıyla da yeşilin tonları hakimdir.

Finike

ULAŞIM:

Finike-Antalya arasındaki ulaşım, sahil yolundan değerlendirildiğinde, 111 km. uzaklıktadır. Bu yol: çok güzel sahil manzaralarıyla doludur. Her gün: Finike’den: üç istikamete, araç hareket eder. Bu istikametler: Demre, Kaş, Kalkan, Kınık, Fethiye istikameti. İkinci istikamet: Kemer, Antalya ve üçüncü istikamet ise: Elmalı, Akçay, Gömme. Finike-Kumluca arası uzaklık: 18 km. Finike-Elmalı arası uzaklık: 72 km. Finike-Demre arası uzaklık: 28 km. dir.

Finike

NARENCİYE ÜRETİMİ:

Türkiye portakal üretiminin yaklaşık üçte, biri, buradan elde edilmektedir. Ovanın deniz kıyısında olması nedeniyle, deniz iyotundan gereği gibi faydalanmasını sağlar ve dünyanın en lezzetli portakalları, bu sayede yetişir. Dünyadaki en kıymetli portakallarından biri olan, Californiya Portakalı bile, Finike portakalı ile lezzet bakımından yarışamaz.

FİNİKE FESTİVALİ:

Finike’de sosyal ve kültürel yaşama hareketlilik kazandıran Finike Festivali, geleneksellik kazanarak, 1989 yılından beri varlığını, Haziran’ı Temmuz’a bağlayan günlerde sürdürmektedir.

Finike deniz ve kumsal

DENİZ-KUMSAL:

Finike’de, yaklaşık 10 km. lik kumsal bulunmaktadır. Güzel deniz, dikkati çekmektedir. Bu özelliğiyle: yerli ve yabancı yatlara ev sahipliği yapmaktadır. Avuç içine alındığı zaman su gibi akan kumun, bazı romatizmal hastalıklarda ve kireçlenmelerde iyileştirici özelliğe sahip olduğu biliniyor.

NEM:

Finike

İlçe deniz kıyısında ve arkasında yüksek dağlar bulunması nedeniyle, nispi nem oranı yüksektir. Bu da, turizmi olumsuz etkiler. Çünkü: yaz aylarında sıcaklığın daha çok hissedilmesine ve aşırı terlemeye neden olur.

SETUR MARİNA:

1966 yılında, balıkçı tekneleri ve yatların fırtınalı havalarda barınabilmeleri için yeni bir barınak yapımına başlanır ve bu barınak 1970 yılında tamamlanır. 1997 yılında, yat limanından marinaya dönüştürülmesiyle hizmete giren Setur Finike Marina: 350 denizde, 150 karada, toplam 500 yat kapasitelidir.

Bu marinada verilen hizmetler: 70 metreye kadar olan yatlar için: güvenli bağlama imkanı ve tonoz sistemi, her yat için elektrik (220-380 v.), su ve telefon bağlantısı, 24 saat güvenlik hizmeti, posta, telsiz, telefon, faks imkanları. 80 tonluk gezer vinç ile: karaya çekme ve dalgıçlık servisleri, akaryakıt, otopark, atık su ve atık yağ boşaltma hizmeti, turizm danışma ve genel acentelik hizmeti.

Kış süresince konaklayan yatlar için, yat kulübü ve aktiviteleri, hava alanına geliş ve gidişte, indirimli transfer imkanı bulunmaktadır.

 

PİKNİK ALANLARI VE ORMAN İÇİ DİNLENME YERLERİ:

İlçe dahilinde, Demre yolu üzerinde ve Yalnız köyü hudutları içinde, Orman içi Dinlenme yerleri ve piknik alanları var.

 

LİMYRA TAŞI:

Finike’nin denizden 5 km. uzaklıktaki ve tarihi Limyra bölgesindeki ocaklardan çıkarılmaktadır. Açık krem renginde, homojen bir yapıya sahip kireç taşıdır. Taşınabilir büyüklükte, istenilen ebatta blok vermektedir. Hafif ve yalıtkan özelliğinden dolayı, dış kaplama malzemesi olarak, aranılan iç ve dış pazarda beğeni kazanan bir yapı taşıdır.

Finike Hamamı

FİNİKE HAMAMI:

Finike merkezde, Otogar yanında, Aykırıçay ağzındadır. Finike Belediyesi tarafından 1993 yılında yapılmıştır. 

Selçuklu ve Osmanlı mimari motiflerinin günümüzün modern tarzıyla sitilize edildiği yapı; hamam geleneğini yaşatacak özelliklere sahiptir.

Göbek taşına uzanıp, tellakların elinde kir atmak, saunada terleyip kilo vermek, şok havuzunda vücudunuzu çelikleştirmek istiyorsanız, Finike Hamamının tarih kokan atmosferinde yıkanmanızı öneriyorum. Hamam ve sauna tesisleri, günümüzde yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir. 

 

AV TURİZMİ:

Finike, sahip olduğu iklim özellikleri, zengin bitki örtüsü, değişik türde av hayvanları ile, av turizmi için uygun bir ortam oluşturmaktadır. İlçeye bağlı: Arif Köyü, Yalnız ve Akçaalan Köyü hudutları içinde: yaban keçisi avı yapılmaktadır.

TARİHÇE:

Eski çağlarda ve Finike’nin ilk kurulduğu yıllarda, bu bölge “Likya” olarak adlandırılır. O zamanki Likya: Doğuda Pamfilya, batıda Kayra, kuzeyde ise Psidya şeklinde adlandırılan bölgelerle çevriliydi. İlk Finike, Fenikeliler tarafından, 5’nci yüzyılda, Phanikos adı ile, Aykırıçay Suyunun denize döküldüğü yerde kurulur. Uzun yıllar: Likya’nın başkenti olan “Limyra”nın tarım ürünlerini ihraç ettiği bir liman görevi yapar.

Bu özelliğiyle: Fenikelilerin en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Finike adının, Fenikelilerden dolayı verildiği de rivayetler arasındadır.

Finike: MÖ.5’nci yüzyılda, Arykandos ağzında, Phoınıkos adıyla kurulmuştur. Antik dönemde, önemli bir liman kenti olan Finike (Phoinikos)nin ilk kurulduğu yer: “İskele Mahallesi”dir. Bu mahallenin içinden geçen, kanal ve debisi yüksek, ancak hızı düşük bir dere olan Acıçay’ın, liman işlevi gördüğü, yük indirme ve bindirme işlemlerinin yapıldığı yer olması nedeniyle de adı geçen yere, İskele Mahallesi denildiği bilinmektedir.

İsmi nedeniyle, bazılarınca Fenikelilerin kurmuş olabileceği bir kent şeklinde yorumlansa da: Proınıkos Grekçe “Kızıl renkli at” veya “ kızıl renkli davar sürüsü” anlamına gelmektedir. Yöredeki hayvan varlığı ile uyum içerisinde olan bu isim; yerleşimin bir Grek kuruluşu olduğuna işaret etmektedir. Kalıntıların ve buluntuların da bunu doğruladığını görüyoruz.

Finike içindeki kalıntılardan söz edecek olursak, karşımıza ilk çıkan Helenistik döneme tarihlenecek, alt kısmı Roma çağı, üstü Bizans döneminde ait: sur kalıntıları. Atatürk Parkı karşısındaki kule, bu iki dönemi yansıtıyor.

Aynı döneme denk düşen Devlet Hastanesi karşısındaki falezin, kuzey kenarında, birkaç kaya mezarı ile eski hapishane yakınındaki kaya mezarı, Finike merkezde görülebilen kalıntıların bazılarıdır. 

Geç Bizans döneminde, Finike’de fazla geniş olmayan bir yerleşimin varlığı biliniyor. Cumhuriyet Parkında sergilenen bazı kalıntılar ve Ziraat Bankası karşısında depo olarak kullanılan büyük yapı, Geç Bizans Dönemi kalıntılarını oluşturuyor.

Finike gezilecek yerler

GEZİLECEK YERLER:

Finike Suluin Mağarası

ZİNCİRLİ GÖK MAĞARA (SULUİN MAĞARASI)

Finike merkeze 1 km uzaklıktadır. Mağara Finike merkezden sonra Kaş’a giderken, yaklaşık 500 metre ileride dağın yamacında Kırkgöz mevkiindedir.

Halk arasında “İncirli Mağara” olarak da bilinir. Mağara su altı mağarasıdır. 

Mağara 80 metrelik giriş ağzı ile, Asya kıtasının en derin mağarası olarak bilinmektedir. Mağarada 83 metre derinlikte, büyük bir salon bulunur. Bu salonun duvarları: sarkıtlar, traverten havuzlar ve diğer benzeri oluşumlarla kaplıdır. Bu yüzden mağaranın daha önceleri kuru mağara olduğu tahmin edilmektedir. Bu salona giren ve çıkan çok sayıda yan kollar bulunmaktadır.

Finike Suluin Mağarası

Amerikalı bir araştırma ekibi, 1995 yılında mağara içinde 122 metre derinliğe inmesine rağmen mağaranın sonuna ulaşamıştır.

Aynı yıl: mağaraya dalış yapan amatör dalgıç karı koca 2 Alman ölmüşlerdir. Bunların ölüm nedeni olarak, muhtemelen soğuk su nedeniyle fazla nitrojen yüklemesi ve narkoza yani derinlik sarhoşluğuna girmeleridir. Cenazeleri 60 metreden çıkarılmıştır. Ardından mağaraya giriş ve dalış yasağı getirilmiştir.

Finike Andre Doria Koyu

ANDRE DORİA KOYU

Finike-Demre karayolu üstündedir. Radyofor Koyu olarak da tanınır.  Finike merkeze 22 km uzaklıkta Boldağ Mahallesindedir. Giriş ücretsizdir.

Koyun çevresi: kayalıklarla çevrilidir ve arkası tamamen ormanlıktır. Koyda: nesli tükenme tehlikesinde olan Akdeniz Fokları yaşamaktadır.

Finike Andre Doria Koyu

Günümüzde, koy, gezi teknelerinin uğrak yeridir. Finike Belediyesine tahsis edilen koy, alınan düzenlemeler sonucu: Pazartesi ve Perşembe günü sadece kadınlara ve diğer günler ise ailelere tahsis edilmiştir.

Finike Andre Doria Koyu
Gelelim koyda denize:

Deniz dalgasızdır ve çok berraktır. Bu ahşap platform aynı zamanda denize girmek ve güneşlenmek için de kullanılır. Koyda, ihtiyaçların karşılanması için bir büfe bulunmaktadır.

Finike Gökliman Plajı

GÖKLİMAN PLAJI:

Boldağ Mahallesi sahil şeridindedir. Finike merkeze 4 km uzaklıktadır. Gökliman koyu: Andre Doia koyundan, bir yarım ada ile ayrılmaktadır. Gökliman, kendi içinde Mendikli adında küçük bir koya sahiptir.

Bu koyda bulunan plaj Mavi Bayraklıdır. Giriş ücretlidir.

Finike Gökliman Plajı

Finike Belediyesi tarafından işletilen bir tesis bulunmaktadır. Finike merkezden, Göklimana servis yapan belediye araçları vardır.  Burası, Likya döneminde liman olarak kullanılmıştır, bu yüzden gerek yüzmek, güneşlenmek ve gerekse tarihi kalıntıları görebilmek imkanı sunar. Kıyı şeridi: çakıl taşlıdır yani kum yoktur. Plajın uzunluğu 38 metredir. Genişlik ise 180 metredir. Kayalık, ahşap iskele ve beton platform yoktur. Plajda bulunan işletmeden, şezlong ve şemsiye kiralamak mümkündür.

Finike Çağıllı Plajı

ÇAĞILLI PLAJI:

Finike-Demre karayolundadır. Boldağ Mahallesindedir. Göklimanı geçtikten sonraki koydadır. Giriş ücretsizdir.

Finike Çağıllı Plajı

Deniz, son derece sakindir ve plaj kumsalı çakıl taşlıdır. Plajın uzunluğu 200 metredir. Deniz hemen derinleşmez, bu yüzden çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler için çok uygundur. Çevrede bulunan alan tamamen yeşilliktir.

 

FİNİKE SAHİL PLAJI:

Sahilkent Mahallesindedir. Giriş ücretsizdir. İlçenin en uzun plajıdır. Plaj: kumludur. Plajdaki kumların, özellikle romatizmal hastalıklara iyi geldiği iddia edilmektedir. Belediye tarafından: duş, tuvalet ve otopark yapılmıştır.

Finike Lymra

LYMRA;

Yeri:

Kumluca-Finike karayolu üzerinde, Turunçova ve Sahilkent Beldeleri arasındadır. Toçak dağı eteklerine yayılıdır.Finike merkeze 9 km uzaklıktadır. Karayolundan yaklaşık 5.5 km sapmak gerekir. Yuvalılar köyü sapağında şehrin tabelasını görebilirsiniz. Kumluca istikametine giden karayolu, antik şehrin tam ortasından geçer. Surların ve antik kent açıklamalarının bulunduğu yerde, aracınızı park edebilirsiniz. Ören yerine giriş ücretlidir.

 

Önemi:

Şehrin ismi, MÖ 1000’li yıllara tarihlenen Hitit çivi yazılı tablet metinlerinde “Zumarri” olarak geçer. Burada bulunan 10’ncu yüzyıl seramikleri, Hitit kaynaklarında adı geçen “Zumarri” kentinin burada olduğunu kanıtlar. 

Bu kelime, Likya diline “Zemuri” olarak geçmiştir.

Surlarla çevrili akropolü, mezarlarla dolu etekleri ve düzlüğe yayılı yapılarıyla Lykia’nın en önemli kentleri arasındadır. 

7 cadde ile aksları oluşturan kentin en önemli yol aksı: Ptolemaion’a uzanan 8.40 metre genişliğinde ve taş döşeli ve iki yanı sütunlu ana caddedir. 

Likya Birliğinde, 3 oy hakkına sahip, 6 şehirden biridir.

Kent, Doğu Akdeniz’e yakınlığı nedeniyle stratejik önem taşıyordu. 12’nci yüzyılda Finike çayının ağzındaki liman “Portus Pisanorum” olarak adlandırılmıştı.

Strabon, kenti “küçük kasaba” olarak tanımlamıştır.

Kentte bulunan ve İmparator Severius’un eşi Julia Domna’ya adanmış bir yazıtta: şehirden metropolis olarak söz edilmektedir. Yani, şehir Roma İmparatorluk döneminde oldukça önemsenmiştir.

Evet şehir bir liman kenti olarak kurulmuş olmasına rağmen, günümüzde liman bölgesi verimli bir ovaya dönüşmüştür. Antik kent, denizden 5 km içeride kalmıştır.

Bölgenin oldukça sulak olması hakkında da bir efsane bulunmaktadır. Şöyle ki “Hestia’nın ateşinin dayanamayıp söndüğü yer burasıdır.” Ateş Tanrıçası Bakire Hestia, Limyra topraklarının sulak, bereketli ve gizemli bölgelerindeki muhteşem doğasına geldiğinde, yeşil ve mavinin binlerce tonunu görür, suyun büyülü renk oyunları karşısında şaşırır, inanamaz ve cezalandırıcı ateşi Limyra sularında işe yaramaz ve söner.”

 

Tarihi Süreç:

MÖ 4’ncü yüzyılın ikinci yarısında: Ksanthos egemeni Arttumpara’yı yenerek Lykia’nın yeni egemeni olan Tyran Perikle’nin başkenti olmuştur. 

Perikle

Likya Kralı Perikles zamanında, şehir Doğu Likya’nın başkentidir.

Likyalı Perikles (MÖ 494-429) , Perslere karşı Likya birliğini kurmak için Limyra şehrini başkent olarak kullanmıştır.

MÖ 333 yılında İskender, Anadolu’da Pers egemenliğine son verir ve bölge İskender’in bıraktığı Vali Nearkhos tarafından yönetilir.

İskender’in ölümünden sonra, bölge ardılları generallerden Antigonos ve sonrasında ise MÖ 301 yılında Lysimakhos tarafından ele geçirilir. MÖ 167 yılında Roma hakimiyeti görülür. Kral Perikles sonrası dönemde ise, şehir yine en parlak devrini MÖ 1’nci yüzyıl ile MS 2’nci yüzyıl arasında yaşamıştır.  

MS 141 yılındaki deprem, Limyra şehrini harap eder, büyük zarar verir. Bu depremden sonra, bölgenin zenginlerinden Opramoas, şehrin yeniden kurulması için maddi yardımda bulunur. Bizans döneminde, şehir Piskoposluk Merkezidir. MS 9’ncu yüzyılda Arap akınları nedeniyle şehir terk edilmiştir.

Evet, şehrin tarihi sürecine ait ilave önemli notlar şunlardır;

Şehrin baş tanrısı Zeus, Olympia’dadır. Yazıtlardan onun onuruna spor festivalleri düzenlendiği anlaşılır. Sura’da olduğu gibi, burada da kehanetlerden söz edilir. Dinsel törenlerde, rahip, kurban hayvanının parçalarını balıklara atar, balıkların etleri yiyip yememelerine bakarak kehanette bulunurmuş. Her yerinden sular kaynayan ve coğrafyası hızla değişen Lymra’da kehanet yeri sürekli olarak değişmiştir. Kent sikkelerinin üzerinde: kaynaktan su içen hörgüçlü boğalar ve köpeklerin resimleri vardır, ayrıca “kehanet” sözcüğü yazılıdır. Böylece burada kehanetin varlığı kanıtlanmıştır. 

Arkeolojik Araştırmalar:

Şehir ilk olarak 1970’li yıllarda Avusturyalı arkeologlar tarafından araştırılmaya başlanır. Bu araştırmalarda bulunan önemli buluntular, günümüzde Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

 

GÜNÜMÜZDE ÖREN YERİNDE BULUNAN KALINTILAR:

AKROPOL:

Tokaç dağının güney eteklerindedir. Tokaç dağı 1216 metre yüksekliktedir. Antik şehrin en kuzeyindedir. 318 metre yükseklikteki Akropol tepesine çıkmak için köyden rehber almanızı öneririm, tepeye çıkış yaklaşık 40 dakika sürmektedir.

Akropol, gerçekten Perikle’nin ele geçirilmesi zor kartal yuvasıdır. Akropol’ün Klasik Lykia’nın siyasi yapısında önemli bir yeri ardır. Ayrıca: Ksanthoslu hanedan Kuprrli, akropol için sikke bastırmıştır. Bugün yüksek burçları ve surlarla korunmuş tepe yerleşiminde pek çok yapıdan izler bulunur. Saray Aşağı kalededir. 

 

Lymra Çift başlı balta

Çift Başlı Balta-Labrys:

Akropolde duran ve MÖ 400 yılına tarihlenen çift başlı balta sembolü: koruma altına almak ve restorasyonunu yapmak için kent merkezine taşınmıştır. Çift başlı balta, ilk olarak Amazonlar tarafından kullanılan bir silahtır. Efsaneye göre “Herakles, Amazonların kraliçesi Omphale’ye çift başlı balta hediye etmiştir.” Çift başlı balta: Kandelus dönemine kadar Lidya krallığının zafer simgesi olarak kullanılmıştır.

AŞAĞI KALE:

Kale oldukça güçlü ve görkemliydi. Tokaç dağına sırtını vermişti. Aşağı kalede: sur, sarnıçlar, Bizans kilisesi ve Perikle Heroon’u vardır.

Lymra Bizans Kilisesi
Bizans Kilisesi:

Akropoldeki Bizans dönemi kilisesi bir Piskoposluk merkezidir. Kilise kalıntılarında, Hıristiyanlığın ilk yıllarına ait kırmızı boyayla yazılmış İsa’ya dair bir yazıt bulunmuştur. Kilise 5 ve 6’ncı yüzyıllara tarihlenir. 

 

Finike Perikles Heroon
Perikles Heroon:

Heroon anıtını tanıtmaya başlamadan önce bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum. Burası yapılış tarzı olarak elbette önemli yani yüksek sınıftan birine veya bir kahramana ait anıt mezardır. Perikles’in burada gömülü olduğu söylenmektedir. Ancak bazı  kaynaklarda ise, Perikles’in Yunanistan’da öldüğü ve orada gömüldüğü yazılıdır. Bunu belirttikten sonra anıtı tanıtmaya başlayalım.

Kentin en göz alıcı anıtıdır. Tapınak cepheli kral mezarıdır. Akropolün en ayrıcalıklı yerinde, kente ve Akdeniz’e bakar. Çünkü Lykia’nın son hanedanı Perikle, 4’ncü yüzyılın ilk yarısında, Ksanthos hanedanı Artumpara’yı yenerek tüm Lykia egemenliğini ele geçirmiştir. 

Evet: mezarın yapısı şöyledir:

Akropol’un güney yamacında, 218 metre yükseklikteki kaya olan taban düzeltilerek elde edilen 19 x 18 metrelik bir teras üzerindedir. Anıtın temelleri teras üzerine yapılmıştır. Kral Perikles’e ait anıt mezar: MÖ 4’ncü yüzyıla tarihlenir. Mimari stili: Xanthos şehrinde bulunan Nereidler Anıtına benzer.

Heroon, yüksekçe bir podyum üzerindedir.

Görkemli mezarın cephesini, bir kral sarayının bekçileri gibi dizilmiş kadın sütunları oluşturur. Bunlar ölü sorumluları “Horalar” ve “Kharitler” dir. 

Mezar kabartmalarında da arabasına binen kahraman Bey ve onu izleyen askerler işlenmiştir. Akroter kabartmalarında, hükümdarın yasal yanı ve ölümünden sonra hayattan bekledikleri simgelenmiştir. 

Mezarın kaidesinde kuzey alınlıkta: Perseus’un Medusa’nın başını kesişi işlenmiştir. 

Cellanın yan duvarlarını süsleyen frizlerde ise, kralı resmi geçidi izlenir. Bunların uzunluğu 6 metredir. Eğimi güneyden geçerek şehir merkezine doğru ilerleyen askeri temalı bir geçidi tasvir eder. Yani, Perikle’nin Pers’e olan sadakatini gösterdiği düşünülür. 

Ölü kültü: terasın kuzeyinde yapılıyordu. Burada ortaya çıkarılan sunakta ölü adakları bulunmuştur. Buluntular Helenistik döneme kadar kültün sürdüğünü gösterir. 

Evet, anıt mezar, depremde yıkılmıştır. Mezar anıtının önemli parçaları, günümüzde Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

 

ROMA VE BİZANS DÖNEMİ SURLARI:

Karayolu ile ayrılan düzlükte bulunan surların içinde, Roma ve Bizans dönemi yapıları bulunmaktadır. Karayolunun güneyi: Limyros çayı ile iki ayrı ada halinde bölünmüştür.

Finike Liymra Sütunlu cadde
Sütunlu Cadde:

7 cadde ile aksları oluşturan kentin en önemli yok aksı: Ptolemaion’a uzanan 8.40 metre genişliğinde ve taş döşeli ve iki yanı sütunlu ana caddedir. Uzunluğu 50 metredir.  Günümüzde ünlü sütunlu caddenin ortasından bir dere akmaktadır.

 

Finike Liymra Sütunlu cadde

Yaz aylarında antik kenti ziyaret edenler, bu derede yüzmektedirler.

Finike Liymra Ptolemaion
Ptolemaion:

Surun güney duvarı içindedir. Helenistik dönemde, Limyra şehrinde en iyi korunarak gelmiş yapıdır.

Her kenarı 15 metre olan kare bir altlık üzerinde yükselen, silindirik gövdeli ve konik çatılı bir tapınak mezardır. Alt kat üzerinde Kentaurlar savaşı betimlenen triglif-metop kuşağıyla Dor düzenindedir. 3 basamaklı krepise oturan yuvarlak tapınak mezar İon düzenindedir. Mimari süslemelerin boyandığı anlaşılmıştır. Alt köşelerine aslanlar yerleştirilmiştir. Duvarlarda araba yarışı sahnesi işlenmiştir. Ele geçen heykellerden biri olan III Ptolemaios nedeniyle yapının ilk kuruluşu MÖ 3’ncü yüzyıla aittir. 

Günümüzde anıtın antik döşemesi üzerinden sular akmaktadır. Anıt ve ona ait bazı eserler Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Finike Liymra Sütun başı
Sütun Başı:

Yolun alt kısmındadır. Oldukça güzel bir sanat eseridir.

 

Heroon Anıtsal Mezar:

Lymra şehrinin Roma dönemine ait anıt mezarıdır. 

İmparator Augustus’un manevi oğlu Gaius Caesar’a aittir. Kendisi MÖ 30-4 yılları arasında yaşamıştır. Gaius Ceasar, Kudüs şehrinden Roma’ya dönerken, çatışmada aldığı ciddi yaralar nedeniyle, henüz 24 yaşında Liymra’da 21 Şubat 4 yılında ölmüş ve anıt bu yüzden yapılmıştır.

Cenazenin külleri Roma’ya götürülmüş ve onun anısına, içinde naaşı olmayan bu anıt mezar yapılmıştır. Ancak bir başka söylentiye göre: Augustus’un talebi üzerine, organları Roma’ya gönderilir, bedeni ise Limyra kentinde, Perikle tarafından yaptırılan bir anıt mezara gömülür.

Heroon, Perikle tarafından MÖ 370-350 yılları arasında inşa ettirilmiştir. İnsanlık tarihinde en güçlü ve en etkili İmparatorluklarından birinin İmparatoru olacak adamın tarihsel önemine istinaden yapılan yapı oldukça dikkat çekicidir.

Anıt mezar: bir İon tapınağının şeklini almış üst yapıyı desteklediği bir mezar odasının tepesine inşa edilmiştir. Günümüzde anıt mezarın sadece temel yapısı yerinde durmaktadır.  Anıt: onu çevreleyen mermer kabartmalarla ünlüdür. 60 metre devam eden frizler üzerinde, G.Caesar’ın hayatını anlatan bire bir ölçekteki kabartmalar bulunur. 

Bu mermer kabartmalardan, halen Antalya Müzesinde sergilenen yüksek kabartma: Augustus dönemi realizmini sergilemesi açısından son derece önemli kabul edilmektedir.

Anıt, piramidal bir çatıyla sonlanır.

Finike Liymra Tiyatro
Tiyatro:

Akropol altındaki düzlükte: Turunçova-Kumluca karayolunun hemen kenarındadır. Dağ sırtlarına doğru yapılmıştır. Kentin en görünen yapısıdır. 

Yapı, Helenistik döneme aittir. Ancak MS 141 yılında büyük onarım geçirmiştir. Tiyatronun kitabesinden öğrenildiğine göre, bu onarım, bölgenin zenginlerinden Opramoas tarafından finanse edilmiştir. Opramoas’ın zengin eli Lymra şehrine de değmiş ve tiyatro için 10.000 dinar yardım etmiştir. 

Finike Liymra Tiyatro

Tiyatro 8000 seyirci kapasitelidir. Tonozlu geçide erişimi sağlayan 8 kemerli giriş ve 1.6 metre yüksekliğinde bir arka duvarı vardır. Bu geçiş, binanın her iki yanında tonozlu giriş-çıkışları sağlamaktadır. Diazomanın arkasındaki 1.5 metre yüksekliğindeki duvarın arkasında, Cavea’nın çevresini dolaşan ve üstünde diazomaya doğru açıklıkları bulunan, üstü kapalı bir geçit vardır.

Finike Liymra Tiyatro

Yarım daire şeklindeki oturma yerleri, denize yöneliktir. Tiyatronun bazı kısımlarında dikkati çeken düzensizlikler, tiyatronun çeşitli evreler geçirdiğini kanıtlamaktadır.

Günümüzde tiyatronun, tonozlu çift diazomalı skenesi yıkık durumdadır.

 

Katabura Mezar Anıtı:

Tiyatronun doğu tarafında, yolun yaklaşık 20 metre ötesindedir.

Bu mezar anıtı, kitabesine göre Katabura’ya aittir. Katabura: Lidya Kralı Perikles’in kardeşi veya yakın akrabası olarak düşünülmektedir.

Kaidesi kabartmalarla süslüdür. Kaidenin üzerinde yükselen anıt mezar, MÖ 350 yılında yapılmıştır. Kaidede bulunan kabartmalarda, batı tarafında, ölen kişi diğer dünyanın yargıçlarının önünde duruyor. Güney tarafında, bir rahip bir boğayı kurban ediyor. Kuzey tarafındaki rölyef ağır hasar görmüştür. Araba ile bir yolculuğu gösteriyor. Üçgenlerin üzerinde, mezarı koruyan kartallar bulunur. Bir zamanlar yani ilk yapıldığında, mezarın çatısında kanatlı sfenksler ve bir atlı heykelcik varmış.

Finike Liymra Kaya Mezarları
Kaya Mezarları;

Liymra şehri, Likya bölgesinin en çok kaya mezarına sahip şehirlerinden birisidir.

Akropol’ün eteklerinde yukarıya tırmanan kayalıklara tek katlı bir sıra düzeninde açılmış mezarlar bulunur. Lykia’da sayıca en çok mezar Lymra şehrinde bulunur. Yerleşimin batısındaki II Nolu mezarlık, 200 civarında kaya mezarı ve lahit içerir. Asıl zengin mezarları, molozlar altında kalan dip kesimdedir. Çoğunlukla 4’ncü yüzyılda yapılmış toplam 500 mezar, Lymra şehrinin büyüklüğü ve nüfus artışını nekropoller boyutunda gösterirken, aynı zamanda yönetimin merkezileşmesi sonucu nitelikli bir toplanmayı da açıklamaktadır. Şehrin tüccarlar, zanaatkarlar, sanatçılar, asker ve memurlar açısından yerleşime cazip bir kent olarak tercih edildiği, nekropollerden açıklıkla anlaşılmaktadır. Zengin mezar yazıtları ve kabartmaları da bunun başka açıdan kanıtlarını oluşturur. 

Bu mezarların bazılarında “krem” renkli boya izi görülmüştür. Bu renge diğer Likya şehirlerinin mezarlarında da rastlanmıştır. Krem renginin antik çağ dünyasında kötü cinlere karşı koruyucu olduğuna inanılıyordu.

Ancak bu mezarlar, defineciler tarafından sürekli olarak yağmalanmış ve harap edilmiştir. Bugüne kadar Nekropolde, kabartmalarla süslenmiş 10 mezar bulunmuştur.

TEBURSELİ MEZARI:

Şehirdeki önemli mezarlardan birisidir. Savaşım kabartmaları ile bilinir. Hükümdar adına savaşmayı görev sayan vasal sınıfın temsilcisidir. Kabartmada savaşçı sınıfın Bey’e olan sadakatı sembolize edilir. Yazıtında “Bu mezarı Tebersseli yaptırdı. Zzaja’nın babası, Perikle’nin krallığında, Lysander’in kız kardeşini ve Xntabura’nınkini gömdü” yazılıdır. 

 

TİDERİ YAZITLI MEZAR:

Şehirdeki ilginç bir mezar örneğidir. Lykia toplumunda sütannelik kurumunu anlatır. Mezarı: Xuvata, sütninesi için yaptırmıştır. 

KONUT MİMARİSİ:

Akropol yamacındaki teras evleri, çoğunlukla kayalara oyulmuştur. Böylece Lykia’da çok bilinmeyen konut mimarisine ve kullanımına ışık tutar. Asıl kent tasarımı: Perikle’nin mimarları tarafından yapılmıştır. Kentteki sokaklar, isimlerini Sarpedon, Bellerophon, Pandaros gibi kahramanlardan alır. Planlama uzmanı, iki konutun yer aldığı adaları bu sokaklara yerleştirir. Atıklarını, ortak bir kanalizasyon sistemine bağlar. Tebursseli, Xntabura gibi sarayın önemli kişileri, ayrı ayrı lüks evlerde mi oturuyordu yoksa bunlara ait sıra evler mi vardı tam olarak bilinmiyor. Ama üst sınıf evlerine ait veriler ortaya çıkarılmıştır. Büyük ve gösterişli konutlarda giriş güneyden bir avluya açılıyordu. Avlunun bir yanından bey odasına, diğer yanından da öteki aile üyelerine ait olan ve içinde mutfağında yer aldığı kısımlara açılıyordu. Yatak odaları ve misafir odaları üst kattaydı. Ev arası sokaklarda nişlerle düzenlenmiş kült alanları vardı. Çakıl taşı mozaik ve duvar boyalarıyla bezenmiş A konutunun baş odası, Lykia sosyal yaşamı içerisinde şölenin önemini yansıtır. Mezar anıtlarında çokça rastlanan şölen rahneleri, anlatımda mimariyle buluşur ve onu destekler. Rahatça uzanmış bey, çevresini saran çocukları, çalgıcılar ve yanında oturan karısıyla ziyafettedir. 

Çavdır Mezar Anıtı:

Limyra şehri yakınlarındaki Çavdır bölgesinde, dere kenarında ilginç bir mezar anıtı bulunmaktadır. MÖ 4’ncü yüzyıla tarihlenen bu anıtta: mezarın bir tarafında baba, diğer tarafında anne ve çocukların kabartmaları görülmektedir.

Finike Kafi Baba Türbesi

KAFİ BABA TÜRBESİ:

Finike merkeze 8 km uzaklıktaki Yuvalı köyü yakınlarında Limyra antik kentinin içindedir. “Abdal Musa Türbesi” olarak da bilinmektedir.

Türbenin kuzeyinde bulunan derviş mezar taşı, 1.75 metre yüksekliktedir ve 12 segmanla süslüdür. Bu mezar taşı, 1812 yılında ölen Hasan Baba’ya aittir.

Rivayetlere göre: “Kafi Baba, Kaygusuz Abdal’ın 40 dervişiyle birlikte Mısır’a gider. Mısır Sultanının kızını ölümcül hastalıktan kurtarır. Mısır sultanı, kendini ödüllendirmek ister. Kafi Baba, elinde bulunan boynuz şeklindeki şişeyi yağla doldurmasını ister. Ancak Sultan bir türlü şişeyi yağla dolduramaz. Bunun üzerine, Baba “Kafi” der. Bu kelime üzerine, şişe birden yağla dolar ve babanın adı “Kafi Baba” olur.”

Yuva Mahallesinde yapılan “Kafi Baba Şenlikleri” ne, çeşitli Alevi-Bektaşi dernek ve vakıf temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve Türkiye’nin dört bir yanından vatandaşlar katılmaktadır.

Finike Kırkkemer Köprüsü

KIRKKEMER KÖPRÜSÜ-KIRKGÖZ KÖPRÜSÜ-LİMYRA KÖPRÜSÜ:

Dünya üzerinde, yapısını en sağlam şekilde koruyabilmiş Roma köprülerinden birisidir. 

Özgün bir antik mühendislik anıtıdır. 

İşçiliği MS 3’ncü yüzyıldan sonra yapılmış olması gereken bir Geç Roma köprüsü olduğunu düşündürür. Ancak Finike-Kumluca arasındaki bu önemli geçidin önceki yüzyıllarda nasıl sağlandığı da sorundur. Ya bu köprünün erken başlangıcı söz konusuydu ya da daha gerilerde vadinin daraldığı yerlerde başka bir köprü vardı. Çok gözlülüğü nedeniyle yerel halk “Kırkgöz Köprüsü” olarak anar. 

Köprü, günümüzde Hasyurt beldesi sınırlarındadır. Limyra Tiyatrosunun önünden geçen yoldan doğuya doğru 3.2 km gidilince varılır. Alakır çayı üzerinden batıdan (Finike) kuzeyden (Arykanda) gelip Lymra üzerinden Korydalla, Rhodiapolis tarafına, doğuya gidenlere geçit vermektedir. Bugün kullanılan yolun geçtiği yerde bulunan antik yolla bağlantılıdır. 

Köprü: batıda Toçak dağı eteğinden doğan, ancak günümüzde kurumuş veya yatağı değişmiş olan Alakır çayının kollarının birinin üzerindeydi.

Dünyadaki en eski basık kemerli köprülerden biridir. Bu yassılık oranına, köprü yapımı tarihinden daha sonra yüzyıllarca ulaşılamamıştır. Ancak Geç Ortaçağ döneminde yapılan yapılarda ulaşılmıştır.

Ana kayaya bitişik başlar ve 355 m uzunlukla devam eder. İki baştaki rampalardan güney başta 2 normal kemer ve kalan kısımda ise 26 adet basık kemer tarafından taşınmaktadır. Basık kemerlerin sağladığı açıklık ortalama 10 m olup standart değildir. 2.10 m genişlikteki ayaklara oturan kemerler, çift sıra tuğladan, diğer bölümler taştan yapılmıştır. Kemerlerin altında yükselen ayaklar oldukça güçlü monobloklarla örülüdür. Ayaklar, suyun baskısını azaltmak üzere yuvarlak yapılmıştır. Ayakların yüksekliği konumlandığı yere göre 10 m civarında değişir. Pek çok onarım izi görülür. Köprünün üstü, büyük taş levhalarla kaplıdır. Bu döşeme taşları zarif bir işçilikle göz kamaştırır. 

Kemer içlerine kadar alüvyon dolgu sayesinde oldukça iyi korunan köprünün kazılarak ortaya çıkarılma ihtimali yoktur. Bu yüzden köprünün toplam yüksekliği kesin olarak bilinmez.

Finike Arykanda

ARYKANDA-ARUWAKANDA:

Finike merkeze 18 km uzaklıktadır. Finike-Elmalı karayolunun tam orta yerindedir. Antalya-Kumluca-Finike yolunu izleyerek buradan Elmalı yoluna dönerek buraya ulaşabilirsiniz. Yayla ve sahil bağlantısını kurar. 

Şehirde ilk yerleşimin MÖ 2000’li yıllarda olduğu tahmin edilmektedir.  Ancak ören yerinde ele geçen buluntuların en eskisi, MÖ 5’nci yüzyıla aittir. Şehrin ismi Likya dilinde “Ary-ka-wanda” dır. Bu kelimenin anlamı “Yüksek kayalığın yanındaki yer” demektir.

Şehir çok zor bir alanda kurulmuş olmasıyla dikkat çeker. Şehir suruna rastlanmaması ilginçtir. Ya sarp tepenin doğal korunaklı haliyle gerek kalmamıştır ya da Arykandalıların sadece barışla ilgisi olmalıdır. Bu nedenle ödeyemedikleri borçları, onları sık sık zor duruma sokar. III Antiokhos ile de borçlarının bağışlanacağını umarak ittifak olmuşlardır. Adı içindeki “nd” eki nedeniyle, eski bir Anadolu kenti olduğundan şüphe yoktur. Ancak sikke üzerindeki “Lykialı” sözcüğü dışında başka bir Likçe yazıt ele geçmemesi ilginçtir. 

Arykanda, Rodos’un Lykia’daki kutsal yeridir. Rodos’un baş tanrısı Helios’un kutsal alanı yer alır. Aslında ne Anadolu ne de başkalarının kentteki varlığı, dinsizliği ve günahları engelleyememiştir. İmparator Maximus’a gönderilen mektupta, tanrısızların yasa dışı uygulamalarının önlenmesi istenmiştir. Piskoposluk kenti olduğunda, dinsizlik ve suçlar azalır mı bilinmez.  

Finike Arykanda

Şehir, özellikle Helenistik ve Roma döneminde yoğun iskan görmüştür.

MÖ 5’nci yüzyılda, diğer Likya şehirleri gibi Pers işgaline uğrar.  MÖ 333 yılında, İskender ve ardından Seleukoslar ve sonrasında Ptolemaiosların hakimiyeti görülür.

Apameia barışından sonra Rodos’a bağlanır. MS 2’nci yüzyılda Arykanda şehri Likya birliğinin bir üyesi olarak sikke bastırır. Likya birliğinde 1 oy hakkı bulunmaktadır.

MS 43 yılında, şehir Pamphylia ile bir eyalet yapılır ve Roma’ya başlanır. MS 240 yılında büyük bir deprem görülür ve takip eden süreçte onarılır. Bizans döneminde şehrin ismi “Akalanda” veya “Orykanda” dır. Bizans döneminde, şehir Hıristiyanlığın etkisi altına girer.

MS 5’nci yüzyılda yeniden bir deprem yaşanır ve şehir halkı günümüzdeki Çatallar köyü yakınlarına göçerler. MS 7 ve 8’nci yüzyıllarda ise, bölgeyi etkileyen Arap akınlarından korunmak için daha iç bölgelere giderler.

Arykanda Arkeolojik Araştırmalar

ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR:

Bölgedeki ilk araştırmalar, 1838 yılında İngiliz Charles Fellow tarafından yapılmıştır. Elbette bu ismi duyunca, sanırım ilk aklınıza gelen, acaba bölgede neler buldu, neler çaldı ve Londra Brısith Museum’a götürdü? Sorusudur. Ancak elbette buradan çalınan fazla büyük eser yoktur, çünkü antik şehir kalıntıları denize uzaktır ve genellikle çalınan eserlerimiz, denizden, gemilerle kaçırılmıştır.

Fellow; Arykanda ve çevresindeki mezar ve şapel yazıtlarını incelemiş ve bulunan sikkelere dayanarak şehrin, Arykanda şehri olduğunu söylemiştir.

Kentteki resmi arkeolojik kazı çalışmaları, Türk arkeoloji heyeti tarafından, 1971 yılından bu yana sürdürülmektedir. 1971-2002 yılları arasında yapılan kazılarda 4000 civarında sikke bulunmuştur. Sikkelerin tamamı, Antalya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Finike Arykanda

GÜNÜMÜZ:

Elmalı-Finike yolu üzerinde, Arif Köyü yakınlarındadır. Arif köyünden sağa dönülüp toprak yoldan 1 km daha gitmek gerekir.

Finike merkeze 30 km uzaklıktadır. Yolun büyük bölümü, çam ve sedir ağaçlarıyla kaplıdır. 

Sedir ağacı:

Yüksek dağlarda, başı göklere eren alımlı Lübnan güzelleri, artık bir teknenin omurgasında sularda salınır. O, ağaç dünyasının en güzeli ve en değerlisidir. Her mevsim yeşil yapraklarıyla bezerken, yüksekleri bir sütun kadar düzgün ve sağlam gövdesiyle, Tanrı’nın cömertçe sunduğu hazır bir yelken direği ya da bir çatı kirişidir. 40 metreyi aşan boyu ve 3 metreyi bulan kalınlığıyla, her yerde ve her şeyde olmuştur. Özellikle denizciliğin önemli olmaya başladığı zamanlardan itibaren sedir, vazgeçilmez bir tekne malzemesidir. Çünkü başkaları suda çürürken o daha çok sertleşmektedir. Nerede düzgün ve uzun bir direk görürseniz, o sedirdir. Hangi mekanda ağaç koksa orada sedir tahtası kullanılmıştır. Ağaç erlerinin özenle budadığı pürüzsüz ve sıkı gövdelere nem de girmez böcek te.

Evet, genel hususları anlatmaya devam edelim:

Ören yerine giriş ücretsizdir, arabalar için otopark bulunur. Ören yeri gezisi için asgari 1 saat zaman ayırmalısınız.

Şehir, tipik bir yamaç yerleşimidir. Doğusu ve batısı sarp falezlerle, kuzeyi ise Şahinkaya’sı ile sınırlanmıştır. Bir dağ yamacına tırmanan: 5 büyük teras üzerine kurulmuştur. Bu yüzden, şehir muhteşem bir vadiye bakmaktadır. Manzarası nedeniyle, Likya bölgesinin en görkemli şehirlerinden birisiydi.

Dere yatağının her iki yanında konumlanmış yapılar, zor arazide şehirleşmenin iyi örneklerini oluşturur. Dere yatağının batı yakasında: Stadium, tiyatro ve gymnasium bulunur. Antik çağ kentlerinin çoğunlukla sevilen bir özelliği olarak Stadium tiyatronun hemen yanında yer alır. Bu birliktelik, iki yapının fonksiyonlarının birbirine yakın olmasından kaynaklanır. Dere yatağının doğu yanındaki en önemli yapılar: hamam, tapınak ve Roma mezarlığıdır. 

Finike Arykanda Ana Teras

ANA TERAS:

Gözetleme Kulesi:

Ören yerinde, şehre ait en güzel yapı, Şahinkaya’nın güneybatısında bulunan “Gözetleme Kulesi” dir ve kentte en yüksek yerdedir.

 

Akropol:

Gözetleme kulesinin güneyindeki Akropol, kentin ilk yerleşim yeridir. Akropolde en geniş alanı Ticaret Agorası kaplar.

Finike Arykanda Ticari Agora
Ticari Agora:

Ticari Agoraya, Tiyatrodan veya Stadyumdan ulaşabilirsiniz.

Akropolün en büyük ve Helenistik dönemin mimarisini yansıtan yapısıdır. Kuzey kenarı boyunca yer yer doğal kayanın tıraşlanmasıyla yapılmış dükkanlar yan yana sıralanmıştır. Agoranın zemini, düzgün dikdörtgen taşlarla kaplanmıştır. Doğu kesimindeki dükkanların bir kısmı, hala görülebiliyor.

Ticaret Agorası, altın gibi daha değerli malların ticaretinin yapıldığı bir yerdir.

Agorayı çevreleyen bir batı duvarı vardır. Ayrıca: bir tarafı da kolonlarla bezeli koridorlardan oluşan Stoa’dır. Agora odacıklarına girip, kapılarından manzarayı izlemeyi unutmayın.  

 

Stoa:

Bunların önünde ahşap dikmelerle taşınan bir Stoa ve tabanı taşlarla kaplı bir meydan vardır. Stoa yapılarından geriye kalan tek bir sütunun kırık parçası, düzlükte uzanmaktadır. Stoa: içinde zanaatlarların küçük üretimhanelerinin bulunduğu bir yapıdır.

 

Su sarnıcı:

Ticaret Agorasının bulunduğu terasın batı ucunda: yerli kayanın yontulmasıyla oluşturulan sarnıç, tonoz ayağına kadar su ile doldurulduğunda en az 800 ton su biriktirme kapasitesine sahiptir. Plan olarak tek neşi, batı tarafı apsidal bitimli dikdörtgendir. Basık beşik tonoz örtülüdür. Taban su sızdırmayacak şekilde döşenmiş, kare şeklindeki pişmiş toprak plakalarla kaplanmıştır.

Batı taraftaki apsidal bitimin zemini özel olarak hazırlanmış ve dibe doğru sivrileşen, çokgen piramit eya koni formundadır. 6-7 metreden düşen suyun, düşme ile yapacağı yıpranma, bu tarz çukurlaştırma ile önlenmiştir. Sarnıç, büyük olasılıkla MS 5 veya 6’ncı yüzyılda son kez temizlenmiş, ağır olduğu için çıkarılamayan yazıtlı mermer blok sarnıçta bırakılmıştır.

Finike Arykanda Bouleterion
Bouleterion:

Agoranın kuzeybatısında, yerli kayanın yontulmasıyla yapılmıştır. Meclis burada toplanırdı. Yapı: 137 metre uzunluğundaki Stoa’nın sonunda, şehrin kuzeybatı yamacındadır. Bina: kayaya oturtulmuş oturma sıraları ile bir dağ yamacında kurulmuştur.

Finike Arykanda Helios Tapınağı
Helios Tapınağı:

Bouleterion binasının doğusunda, MÖ 4’ncü yüzyılda inşa edilmiş ve Güneş Tanrısı Helios adına yapılmış tapınak vardır. Dor düzenindedir. Tapınağın kutsal alanına: doğu ve batıdaki iki kapıdan girilir. Helios Tapınağı ve Bouleuterion yapılarının kuzey ve doğu kesimleri, konut alanıdır.  Ticaret Agorası batısındaki merdivenli yol hem Helios Tapınağına ve hem de konut alanına ulaşımı sağlar. Tapınak terasının batı ucunda bulunan “Sebasteion”: MS 9’ncu yüzyılda, eklentilerle atriumlu bir villa haline getirilmiştir.

Finike Arykanda Stadion
Stadion:

Ören yerinde en üst terasta, Şahinkaya’nın eteğinde, Tiyatronun arkası üzerindedir.

Gözetleme kulesinden sonra en üst seviyedeki yapıdır. Burası da sağlam olarak günümüze kadar gelmiştir. MS 1’nci yüzyıla tarihlenir.

Normal bir stadyumdan daha küçüktür. Koşu parkurunun uzunluğu 106 metre ve genişliği 16 metredir. Koşu pisti, belli bir yerden sonra trapez şeklini alır.

Yani, yarı uzunlukta ve tek yönlüdür. Kuzey yönünde, sarp kayalık yamaçta, üç basamaklı oturma yerleri, günümüze ulaşmıştır. Ortasına yakın bir yerde, merdivenlerle aşağıdaki teraslara bağlanır. Altındaki terasta, küçük fakat iyi korunmuş tiyatro bulunur.

Finike Arykanda Tiyatro
Tiyatro:

Stadion’a göre bir alt terastadır.

MS 1’nci yüzyılda inşa edilmiş tiyatro, küçüktür ama mükemmel durumda günümüze ulaşmıştır. Tiyatro ve Stadium’un aynı zamanda planlanmış ve yapıldığı tahmin edilmektedir. Tiyatro 7 bölüme ayrılır. Caveası yerli ana kayaya, 30 derece eğimle oyularak yapılmıştır. Yatay orta yolu olmayan tiyatro tek kademelidir. Merdiven kenarlarında görülen süslemeler, Stadion’un merdiven kenarlarında da görülmektedir.

Finike Arykanda Tiyatro

Oturma sıraları toplam 21 sıralıdır ve 2000 seyirci kapasitelidir. Her sıranın kenarında: koruyucu tenteleri (güneşlikleri) desteklemek için kullanılan delikler dikkat çeker. Orkestra yarıçapı, 27 ayaktan oluşur. Sahne binasının yüksekliği tahminin 38 ayaktır.

Finike Arykanda Tiyatro

Günümüzde, burada birkaç yılda bir sanatsal etkinlikler düzenlenmektedir. Son olarak İspanyol müziğinin kraliçesi olarak bilinen Buika, Finike’de düzenlenen 2’nci Uluslararası Portakal Festivali-Orange Fest Etkinlikleri kapsamında 4 bin yıllık Arkykanda tiyatrosunda konser vermiştir.

Burada: tiyatronun merdivenleri arasında bulunan ve büyüdükçe tonlarca ağırlıktaki blokları yerinden oynatan çam ağacını göreceksiniz.

Finike Arykanda

ARA TERAS BÖLÜMÜ:

Stadium ve Tiyatro arasında kalan ara teras bölümünde: tiyatronun en üst oturma sırası seviyesinde bir tapınak kalıntısı vardır. Ancak bu tapınağın kime ait olduğu bilinmemektedir. Bu alan, MS 5’nci yüzyılda, büyük bir konutun avlusu içinde kalmıştır.

BİR ALT TERAS BÖLÜMÜ:

Finike Arykanda Devlet Agorası
Devlet Agorası:

Günümüzde, burada ortada bir ağaç bulunan huzur dolu bir yerdir. Odeon’a giden yol üstünde, Agoranın hemen üzerindedir. Odeon önünde, köşeli bir “U” harfi şeklindedir. Agoranın üç tarafı kapalıdır, açık olan tarafı vadiye bakıyor. Avlusu mozaik döşelidir. Geç dönemde, mozaik döşeli portikoya sahiptir. Bu mozaik zemin muhteşem güzelliktedir.

 

Tykhe Tapınağı:

Devlet Agorasının ortasındadır. Günümüzde sadece altarı ayaktadır.

 

Odeon (Meclis Binası):

Tiyatronun alt terasında Odeon bulunur. Tümüyle ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Odeon bölümüne merdivenle çıkılır.

Bina MS 2’nci yüzyılda yapılmıştır. İmparator Hadrian zamanında, burası Meclis olarak görev yapmıştır. Binanın üç girişi vardır ama ana girişi güneydedir. Yapı, bir zamanlar çok fazla süslüydü. Devlet Agorasına bakan cephesinde zengin taş kaplamalar vardır. İç kısmı ortostatlarla kaplıydı ve duvarlar, orkestra ve koltuklar; renkli mermerlerden yapılmıştı.

Kapının üstündeki frizde: üzerinde maskeler ve kabartma tanrıların başları bulunan kartuşlarla çevrili, İmparator Hadrian portresi görülür. Ayrıca: burada koltukların bir kısmında, travertenlerle restore edilme girişimi saçmalığını görüp üzüleceksiniz.

Finike Arykanda

ŞEHRİN BATI KESİMİ:

Şehrin batı kesiminde özel konutlar vardır.

Finike Arykanda Villa zemini mozaik

4’ncü Yüzyıl Villası:

Zengin bir Arykandalıya ait, mozaik tabanlı mekanları olan Batı Villası görülmeye değerdir. Bu etkileyici villanın kalıntıları son yıllara kadar kazılmadı. Arykanda’daki kazılardan sorunlu Türk arkeoloji ekibi başkanına göre, 8 odalı ve 2 katlı villa bir aristokrata aittir. Mozaik zeminler, sütunlar ve havuz ile zengin bir şekilde dekore edilmiş villa etkileyici bir manzaraya sahiptir.

 

ŞEHRİN DOĞU KESİMİ:

Şehrin doğuya doğru olan bölümünde, uzun süre kullanılan bir villa (Doğu Villası) bulunmaktadır. Batı Villasının benzeri olan yapı, doğuda, daha önceki yıllarda açılan iki odası ve üç basamaklı kapısıyla, 5’nci hamamın batısındaki kuzey-güney doğrultulu merdivenli sokak ve doğu-batı doğrultulu sokağın kesiştiği yerdeki ufak meydancıkla bağlantılı kılınmıştır.

Üstü çatı ile örtünerek korunan, balık pulu şeklindeki mozaik döşemeye sahip oda, peristilli bu büyük yapının doğu tarafındaki en önemli odasıdır. Tabanı toprak olan, ona göre batıdaki odanın da güneye açılan kapısı bu odayla birlikte bir koridora açılmaktadır. Koridor yine büyük bir kapı ile prestile bağlanmıştır.

İlk evresi taş olan ve düşük kaliteli bir döşeme izlenimi veren zemin, yapının ikinci kullanım evresinde, muhtemelen sahibinin zenginleşmesi ve modaya uyma çabası yüzünden, basit toprak dolgu yapılarak yükseltilmiş ve üzerine geometrik desenli mozaik döşenmiştir. Bu döşeme, taş döşeme üzerinde kalınca, kireç harçlı bir tabaka değil, sıkıştırılmış toprak üzerine döşendiği için taş zeminden yarım metre yukarıda, yüzeyde bulunan ağaçların kökleri bunları patlatmıştır.

 

DÜZLÜK KESİMİ:

Bazilika:

Şehrin güneyindeki düzlük kesimde: Bazilika bulunur. Bazilika yapısı, Erken Bizans dönemine aittir. Arykanda şehrinde bulunan en büyük dini yapıdır ve MS 4’ncü yüzyılda yapılmıştır.

 

Traianeum:

Bazilikanın batısındaki alandadır. Yazıtlardan ve antik kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, İmparator Triian’a adanmıştır. Kutsal alan tapınağının bir alt terasında bulunan latrinası, Roma şehrindeki Traian Formuna benzemektedir.

ŞEHRİN GÜNEYDOĞU BÖLÜMÜ:

Finike Arykanda Doğu Nekropolü

Doğu Nekropolü:

Bu mezar alanında, birçok anıt mezar dikkat çeker. Doğu Nekropolde: beşik tonozlu anıtsal mezarlar, tapınak mezarlar ve lahitler vardır. Anıt mezarlar, birbirlerine teras görevi görürler. Bunların tümü, MS 2’nci yüzyıla tarihlenmektedir.

Erken Bizans döneminde, Doğu Nekropolünde anıtsal mezar binaları arasına bir kilise yapılmıştır. Bu kilise, üç neflidir ve kilisenin nefleri ve narteksi geometrik motiflerden oluşan mozaikle süslüdür. Bu mezarların altındaki terasta, çatı hizasına kadar ayakta kalmış hamam bulunur.

Finike Arykanda Gorgo Mezarı

Gorgo Mezarı.

Sparta Kralı I Klemenes’in tek çocuğu ve kızı olan Gorgo’nun mezarı Arykanda şehrindedir. Gorgo: Termopylae Muharebesinde savaşıp ölen üvey amcası Kral I Leonidas’ın karısıdır.

Kocası I Leonidas, savaşta 300 Spartalı ve 3000’e yakın Yunan savaşçı ile birlikte öldürüldü. Plutarkhos’a göre: Termopylae savaşından hemen önce, kocasının ölüme gittiğini anlayan Gorgo, ona ne yapacağını sorduğunda, I Leonidas kendisine “İyi bir adamla evlenmesine, ona çocuklar vermesini ve güzel bir hayat sürmesini” söylemiştir.

Gorgo, Heredot tarafından anılan çok az sayıdaki kadın tarihi kişiliklerden biridir. Siyasi kişiliği ve bilgeliği dikkat çeker. Üç farklı Sparta kralının kızı, eşi ve annesi olan tek kişidir.

Finike Arykanda Hamam Kompleksi

Hamam Kompleksi:

Alt terasta, Stadion yanındadır.

Yamaç hamamı: Likya bölgesinin en büyük hamam kompleksidir. Geniş cephesi güneye bakar. MS 3’ncü yüzyıl ortalarına tarihlenir. Tarihi süreçte onarılarak uzun yıllar kullanılmıştır.

Hamamın hemen yanında Gymnasium vardır. Bu yüzden hamam Gymnasium görüntüsü verir. Gymnasium’dan günümüze kalanlar: çim sahada etkileyici bir mozaik zemin ve devasa bir giriş kapısı kalıntılarıdır.

Finike Arykanda Hamam Kompleksi

Kompleksin boyutları 75 x 25 metredir. Duvarlarının yüksekliği 7 metredir. Bu ölçülere bakılarak Arykanda şehrinin en görkemli yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Yapı önce hamam olarak düzenlenmiş, MS 141 yılındaki depremden sonra ise, Hamam-Gymnasion olarak yeniden düzenlenmiştir.

Kompleks, MS 240 yılındaki depremden sonra yeniden onarım görmüştür.

Kemerler dizisi içinde tamamen sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Günümüzde sadece çatısı yoktur, yerden ısıtma sistemi, sıcak havuzlu salonu, en ince ayrıntısına kadar günümüze ulaşmıştır.  

 

Batı Nekropolü:

Batı Nekropolde: bazı tipik Likya kaya mezarları bulunmaktadır. Bunlar, Finike’den Elmalı’ya giden yol boyunca görülebilir. Hamam kompleksinin hemen arkasındaki doğu Nekropolü, olağanüstü bir anıtsal mezar koleksiyonudur.

Burada: lahitler yanında, tapınak mezarları ve görkemli beşik tonozlu mezarlar görülür. Manzara muhteşem güzeldir, çünkü özellikle aşağıdaki hamamlara ve Gymnasium ve ayrıca altındaki vadi manzarası vardır.

 

DİĞER YAPILAR:

Su yolları:

Aykırıçay kaynağının bulunduğu yerdedir. Sarp kaya yüzeylerine oyulmuş, dört ayrı seviyedeki kanal, şehre su getiren sistemin ana hattıdır ve su mühendisliğinin muhteşem bir örneğidir. Su kaynağından elde edilen su, kayalara oyulan suyolları ile şehre ulaştırılmıştır. Şehirde: ana caddelerin bazılarının altında, titizlikle yapılmış temiz ve kirli su kanalları bulunmaktadır.

 

NAL TEPESİ:

Kentin yakınlarındadır. MS 2 ve 3’ncü yüzyıllarda otel yani konaklama için kullanılmıştır. Burada bir hamam, Şaraphane ve bazilika bulunmaktadır. Arykanda şehrinde, Agora içindeki bir odada yapılan kazılarda, çok sayıda nal çıkması nedeniyle, buraya Nal Tepesi ismi verilmiştir.

BONDA TEPESİ:

Finike’nin Boldağ köyündedir. Adının anlamı ve kaynağı bilinmez. Türkçe’de karşılığı olmayan bu kelime belki de bilinmeyen antik adıyla ilgilidir. Demre’nin yaklaşık 10 km kuzeydoğusunda Gülmez Dağı üzerindeki Kaklık Tepesinin 1 km güneyindedir.

Myra’dan Beymelek’e varan yol buradan da doğuya, tepeye doğru zikzaklar yaparak çıkar ve devamında Finike’ye Lymra’ya ulaşır. Myra ile Limyra arasında bugün de fazlaca virajlı olan yola neden olan sarp kayalıklar nedeniyle sahilden ulaşmak imkansız olduğundan, Bonda Tepesinden geçit verilmiştir. Kaldı ki kent arasında deniz taşımacılığı daha yoğun olarak kullanılmaktaydı. Bonda Tepesi, Limyra ve Myra egemenlik alanlarının doğal ayrımını oluşturur. Limyra’nın polis teritoryumuna dahil olduğu ele geçen yazıtlardan anlaşılmıştır. 

Tepede Roma ve Bizans dönemlerinden kalıntılar vardır. 

Konutlar, çok sayıda lahit ve kilise görülen kalıntılardır. Yerleşim kanıtlarının güney batı köşesinde bulunan kilise, 3 nefli ve narthekslidir. Kilisenin kuzeyinde yaklaşık 15 bölümlü bir yapı gurubu bulunur. Bunların doğusuna doğru diğer yapı kalıntıları izlenir. Nekropol ise yerleşim tepesinin batı yamacındadır. Bu tür kırsal yerleşimlerde yaygın olduğu üzere burada da hem ana kayaya oyulan hem de inşa edilen zeytin ve üzüm işlikleri bulunur. 

 

YALAKBAŞI:

Günümüzde Finike’den asfalt yolla kolayca ulaşılır. Yerleşim yapı taşlarının yoğun döküntüsü arasında gezilir. Alanda modern yerleşim olmaması şanstır. Sadece birkaç çoban yapısı ve keçiler yaşamaktadır. Bu nedenle de lahit teknelerinin ve bazı işlik havuzlarının su yalağı olarak kullanılmasıyla “Yalakbaşı” adı takılmıştır. 

Bonda tepesinin 2.5 km kuzeyinde, 600 m yükseklikte, doğu-batı yönünde uzayan yayvan bir tepede bulunan Yalakbaşı kalıntıları içinde anıtsal bir yapı görülür. 

Bu küçük yerleşimdeki en önemli kalıntı, üzerinde heykel ayakları için açılmış yuvalar bulunan profilli altlıklar ve aynı zamanda yine dağınık haldeki diğer yapı bloklarıdır.

Görünen yaygın kalıntılar büyük yoğunlukta Roma dönemine aittir. 

Yerleşimde konutlar, işlikler en yoğun kalıntı gurubunu oluşturur.

Yapıların büyük kısmı, kayalık arazinin doğal sonucu olarak hibrit karakterdedir. Yerleşimin başlangıcında kümelenen yalın lahitlerin tamamı aynı teknikte inşa edilmiştir. Altta ana kaya, 1-2  basamaklı kesme taş altlık ve üstünde lahit teknesi bulunmaktadır. Bu alan dışında da yine tekil mezarlara rastlanır. 

Yalakbaşı’ndaki en önemli keşif, Açık Hava Tapınağıdır. Yalakbaşının 700 m güneyinde, Finike’ye inen kestirme bir patika güzergah üzerindedir. Bu açık hava kült alanında, Sumendis adlı bir tanrıya tapınıldığı tespit edilmiştir. Alanda yapılan çalışmalarda, altlıklar, steller ve sunaklar bulunmaktadır. Ekizce’de keşfedilen Ares Kutsal Alanındaki gibi açık hava kült alanı ve tanrıya adanmış steller söz konusudur. Bulguların karakteri ve yazıt özelliklerine göre Roma dönemi açık hava kült yeridir. 

 

ARES KUTSAL ALANI-EKİZCE/TAHTACI MEZARLIĞI

Hisarçandır köyü, Havuzönüdamı mevkiisinde, Ekizce’de, Tahtalı Mezarlığı adıyla anılan alandadır. 

İlk kez, bir Ares yazıtıyla fark edilmiştir. Toplam 14 adet steli ve yazıtlı ve kabartmalı adak stelleri ile mimari kalıntılar, bölgeden insanların bu alana gelip tapındıklarını gösterir. 

Üstelik Kitanaura’dan (Kitanauralı Osallas’ın Tanrı Ares’e adağı) ve hatta Myra gibi uzak kentlerden (Myralı Mosch……’un Tanrı Ares’e adağı) gelerek Ares’e (Epekoos Her şeyi duyan) adakta bulunmuş olmaları, önemli bir Ares kült yeri olduğunu gösterir. 

Belli ki, savaş tanrısı, bu bölgede rağbet görmüştür. Eğimli sırttaki kalıntıların merkezi alanında bir yapı olduğuna dair izler varsa da oldukça zayıf olmaları alandaki Ares kült yapısına yönelik fikir sahibi olunmasını önler. Bölgede, yerleşim dışı kült yeri olarak Ovacık’taki Tanrı Meizoares’le birlikte, bilinen 2’nci örnektir. Ovacık’daki Irmağın Ares’idir.

 

 

FİNİKE-PHOİNİKS

Kent, muhtemelen adını, kurucusu Fenikeli tüccarlardan almıştır.

Dolayısıyla, Lykia ya muhtemelen Afrika dan taşınan hurma ağacının adı olan “phoenix” ile bağlantı kurulur.

Strabon: burası için “Olympos dağının diğer adıdır” der.

Evliya Çelebi:

Dönemin tek kaynağıdır.

Seyahatnamesinde: “Finike’yi Ceneviz elinden Teke Bey oğlu Ahmet Bey in fethetmiş olduğunu, Orhan Gazi ye düğününde hediye ettiğini, Subaşısının olduğunu, serdarı, dizdarı, 70 kale neferi ve gümrük emanetinin bulunduğunu, Ayrıca kethüda, nakip ve şeyhülislamların Elmalı şehrinde oturduklarını, kalesinin d üzlük bir tepe üzerinde, beşgen şekilde olduğunu, içinde bir cami, dizdarı ve evleri ve ambarların yer aldığını, deniz içinde bir mendirek kulesinin bulunduğunu ve kale dibinde bir varoşunun var olduğunu anlatır.

Özellikle yaz aylarında 100 geminin demirlemesine uygun olan Finike limanına kadar uzandığı bilinen sur ve burçlara sahip Fenike Hisarının bugün sadece iç kaleden bazı kalıntılar kalabilmiş, etrafı ise binalarla çevrilmiştir.

Kaptan Beaufort, 1811 yılında Finike koyuna demirler ve gezi notlarına:

            Birkaç ineğin gezindiği, bol sulak, ıssız bir yer olarak kaydeder.

Stark;

            Myra-Finike arasını 5.5 saatte yürümüştür.

Nitelikli ahşap hammaddesi ve tahıl dışında, buğday unu gibi pek çok ürün de bölgeden toplanıp Finike den sevk ediliyordu.

Sualtı araştırmalarına göre, Gökliman geç antik dönemde de gemilere hizmet vermeye devam ediyordu.

Finike deki geç antik dönem manastırı, bu dönemin yaşanmışlığının karasal kalıntı açısından destekler.

Finike’nin batısında Gökliman ile Finike kalesi arasında dağdan bir yol vardır.

Bu yol üzerinde korunaklı çiftlik kalıntıları bulunmaktadır.

Derinliği ve sakin akışı ile teknelerin girişine uygun olan Aykırı çay ağzına İskele mahallesi denilmesi, burada eskiden beri bir iskele bulunmasından kaynaklanır.

Sprtt ve Forbes in 1842 yılındaki ziyaret notlarına göre:

            Denizden bakıldığında kayalık yamaç üzerinde fark edilen kale, küçük kuleleriyle tam bir Orta çağ yapısıdır. Kalenin önünde kesme taşlardan örülü kare bir kule yükselir. Üzerinde Türk bayrağı, içinde de gümrük görevlisi durur. Kalenin yukarısındaki tepe araştırmalarında, Helenistik kule kalıntıları ve 5-6 adet lahit bulunmuştur.

Yazıtlardan biri Limyralı birine ait olduğunu gösterir.

Burası Limyra’nın limanı olmalıydı.

 

LİMANLAR

Finike de bir ticari liman ve Gökliman da askeri liman vardı.

 

ASKERİ LİMAN:

Phaselis i denizden kuşatacak kadar deniz gücü olan Perikle’nin gemilerinin sığındığı limandı.

Konumu nedeniyle de, her dönem de önemini korudu.

Akdeniz in doğu sahilleriyle İstanbul arasındaki deniz ulaşımında, Kıbrıs bağlantısıyla zinciri Gelidonya üzerinden tamamlayan Finike limanı, gelenleri batıya ulaştırıyordu.

Arykandos Acıçay, Limyros Tatlıçay olarak liman yakınlarına kadar gelip, birleşerek limandan denize dökülürdü.

 

SUR KALINTILARI:

Atatürk parkı yakınlarındaki kule, Devlet Hastanesi karşısındaki falezlerin kuzeyinde ve Eski Hapishane yanındaki kaya mezarı izlenebilen kalıntılarıdır.

En uçtaki kule, 1920 yılındaki araştırmalarda hala ayaktaydı.

Bugünkü limanın hemen arkasında Helenistik kaleden kalan son duvarlar izlenir.

Ön kesimde, birkaç kez revizyon-onarım gördüğü anlaşılan, üzerinde her dönemden izler taşıyan dış kale duvarlarının kalan kısımları görülür.

En altta birkaç sıra Helenistik duvar parçaları, üzerinde de Bizans ve Osmanlı onarımları görülür.

Yukarı iç kesimde, Helenistik sur ve kulelerin kalıntıları ile bazı lahit parçaları bulunur.

Hemen hepsinin üstünü, geleneksel evler veya yeni yapılmış yapılar kaplamıştır.

Limyra adına limanı kontrol eden Helenistik kale, limana egemen bir konumda inşa edilmiştir.

Kalıntılardan anlaşıldığı gibi, Hhoenikus/Phoiniks, hiçbir zaman bir kent olmamıştır.

Sadece limana yönelik bir kontrol kalesi ve liman hizmetlerinin görüldüğü yapıları içeren bir yerleşim işleviyle yaşamıştır.

KARASU tarafında 2 kaya mezarı, batısındaki ÜÇTEPE çevresinde de lahitler ve yapı kalıntıları bulunur.

Göklimana bakan tarafta ise, gözetleme kulesi ve çiftlik kalıntıları vardır.

Karasu boyunca, kuzeye doğru Eski İskele tarafında geleneksel ahşap evler vardır.

Gümrük yapısı da muhtemelen buradadır.

FİNİKE SURLARINDA EN ETKİLEYİCİ HİKAYE, 655 YILINDA YAŞANIR.

İslam ve Bizans deniz güçleri, Finike Denizinde karşılaşır.

Mısır ve Suriye donanmaları birleşmiş ve güçlü bir Arap ordusunu oluşturmuşlardır.

Mısır güçlerinin başında Abdullah Bin Sad, Suriye güçlerinin başında ise Abul Avar vardı.

O tarihlerde Finike’de, veba ve istilalar gibi birçok felaket yaşanmış ve bölgedeki Bizans gücünün direnecek pek hali kalmamıştır.

Arap donanması ise onarımlarını ve yeni teknelerini yapacak yeterince nitelikli ağaç ve yaşanacak alan bulmuştu.

Tarihi kaynaklar akıl almaz sayıda geminin limanda buluştuğunu aktarır.

Mısır dan 200, Suriye’den 100 gemi gelmiştir.

Yaklaşık 30 bin kişilik ordunun beslenme kaynakları da Finike den sağlanmaktaydı.

Bu büyük güç, Bizans için önceden yolu kesilmesi gereken büyük bir tehditti.

Ve nihayet, Finike önlerinde donanlalar çarpışmaya başlar.

Bir yandan çanlar, diğer yandan ezanlar psikolojik savaşın silahları olur.

Arap savaşçıları gemileri yanaştırıp karadaymış gibi savaşarak kazanmayı bilir.

Finike koyu gemi mezarlığına döner.

Savaşı kaybeden Bizans imparatoru hızlı bir gemiyle İstanbul a kaçar.

Baş komutanlarının bu onursuz kaçışı Bizans savaşçılarına başkaldırtır.

Oysa savaşta onurlu aşıklar da vardır.

Bizans gemisinin kancayla sürüklediği Arap gemisinde Sad ın karısı ve onun aşığı olan veznedar Alkanah Bursayah da vardır.

Alkanah cesurca, iki geminin arasındaki kancayı çıkartarak hem komutanını hem de sevgilisini kurtarır.

 

FİNİKE SULARINDA BİR İŞGAL TARİHİ DE 1606 YILIDIR.

            Baskına uğrayan Türkler intiharı seçer.

            Aziz Stephanos Şövalyeleri asal görevlerini yapıyorlardı.

Osmanlı’nın Akdeniz Limanlarını ve gemilerini etkisiz hale getirmek ve Akdeniz de terör estirmekti.

            Bu seferin tek iyi yanı, Fulvin Fontana nın Şövalyelerinin etkinliklerini resimli bir kitapta anlaşmış olmasıydı.

Bugüne kalan kalıntılar, bu çizimdeki resmi tamamlamaya elbette yetmez.

Fontana: “Şövalyelerin Finike işgalini detaylı bir resim yanında, metinde de şöyle aktarır.

            “Finike ve Namur başarıyla ele geçirilmiş, her ikisi de 1.5 günden kısa süre içinde birliklerimiz tarafından yağmalanmıştır. Antalya Vilayetinin deniz kıyısında bulunan Finike kalesi de aynı başarıyla ele geçirildi. Aynı yılın 4 Haziran gecesi, kentin 3 mil yakınına gelindi.

Petardelerle havaya uçurulan kale girişinden içeri giren askerler karşısında Türkler şaşkın ve çaresiz biçimde kala kaldılar. Karşı koymaya o kadar kararlıydılar ki, teslim olmaktansa intihar etmeyi seçtiler. Erkeklerin ölümünden sonra kadınlar ve çocuklar ganimet olarak elimize geçti. Aralarında Ağa nın karısı ve kızı da vardı. Kent ateşe verildikten sonra kadırgalara bindirilerek Livonno ya getirildiler.

ŞEHİRDEKİ ROMA DÖNEMİ TAPINAKLARI:

Şehirde dinsel amaçlı 7 yapı tespit edilmişse de bunlardan sadece 4 tanesinin hangi tanrıya ait olduğu anlaşılmıştır. Mesela “Eutykheos’un oğlu Zosimos Ponponios Athena tapınağının mimarı ve rahibi” yazıtı bir Athena tapınağının varlığını gösterir ama bunun hangi tapınak olduğu hala bilinmez. Pindaros, kentte bir Sozon tapınağından bahseder. Atının yanında, başlıksız ve sakalsız olarak kısa tüniğiyle resimlenen tanrı Zeus gibi baba tanrı formundadır. Sozon’un güneş ve ışıkla ilgisi, Apollon benzerliğini hatırlatır. Ancak Arykanda da bir de Helios vardır ki o da ışıkla ilgilidir. Sozon’un Helios’un prototipi olduğu söylenir. Arykanda da en açık görülen ve kimliği belli olan kült yeri Helios’a aittir. Kente ait olan bazı altarlara bakıldığında, Akamenidlerle Lykia’ya giden Zerdüst dinine ait oldukları bellidir. Arykanda da Mısır tanrılarına ait bir tapınak olmamakla birlikte, İsis ve Serapis’e ait heykelcikler bulunmuştur. Kentte Dioskurlar ve Oniki Tanrılar kültünün varlığı da bulgularla kanıtlanmıştır. Kentte: Asklepios, Hygeia, Aphrodite ve Hermes’in tapınım gördüğü yine heykel parçaları ve küçük bulgulardan anlaşılmaktadır. Apollon’un varlığı benzer ışık tanrıları Sozon ve Helios ile karşılanabilse ya da Artemis heykelcikleri Tanrıça’ya inanıldığını gösterse bile kentte şaşırtıcı olan Lykia’nın asal tanrıları olan Leto, Apollon ve Artemis’e ait bir tapınak olmayışıdır.

Sebasteion:

Akropolis’in kuzeybatısındadır. Yazıtlara göre: Severuslar Hanedanlığına adanmıştır.

Doğu-batı doğrultulu bu yapının güney duvarının Geç Antikçağ ikinci kullanım evresinde, devşirme olarak kullanılmış bir heykel torso’su bulunmuştur. Kent içindeki konumu nedeniyle, bu yapının Athena Tapınağı olabileceği düşünülmektedir.

Finike Arykanda Podyumlu Tapınak

Podyumlu Tapınak ve Büyük Bazilika:

Bunlar, Akropolis’in güneydoğusunda ve alt kodlarda yer alır. Hangi İmparator veya tanrıya adandığı henüz saptanamamıştır.

Her iki yapı, mimari elemanlarından yola çıkılarak, Antoninuslar dönemine tarihlenir. Antoninuslar sülalesinden bir imparatora veya tanrıça Athena’ya adanmış olduğu düşünülür.

Özellikle, her iki tapınağın mimari elemanlarındaki benzemeler, mimar Zosimos Pomponios dönemine uymaktadır. Doğu-Batı doğrultusundaki Büyük Bazilikanın, konumundan dolayı Apollon veya Artemis’e adandığı düşünülmektedir.

PodyumluTapınak: Temenos’daki kurban bağlama ve kan akıtma havuzundan yola çıkılarak Ana Tanrıça kültü özellikleri gösterdiği ve Demeter’e adandığı tahmin edilmektedir. Ancak bu düşünce de güçlü kanıtlara dayalı değildir.

 

 

Kemer Phaselis

Kemer Phaselis

Antalya-Kemer arasındaki yolda ilerlerken; Kemer-Phaselis tabelasını gördüğümde, hiç tereddüt etmeden yoldan saptım ve kısa bir süre sonra bu güzel antik kentin kalıntılarını, muhteşem bir doğa ve deniz manzarası eşliğinde yeniden izleme fırsatı buldum.

Evet Phaselis antik kenti, günümüzde Kemer ilçesi Tekirova Beldesindedir. Phaselis antik kenti ve çevresi, Olympos-Bey Dağları Milli Parkı içinde, tarihi ve doğasıyla güvenceye alınmıştır. Kentin arkasında 2400 m yükseklikteki Tahtalı Dağı görülür. 

Burada Kemer Phaselis antik kalıntıları gezebilir, büyük çam ağaçlarının gölgesinde oturup, denizi izleyebilir, belki de kitabınızı okuyarak, dinlenebilirsiniz.  

 

ULAŞIM:

Antalya-Kumluca kara yolunun, 57.km.sinden, güneye dönünce, yaklaşık 1 km. sonra, Phaselis antik kentine ulaşmanız mümkün. Şehrin: Kemer merkeze uzaklığı, toplam 16 km. Antalya’dan gelenler, Kemer’e varmadan, tabelayı gördüğünüzde, sola dönmeniz gerekiyor.

Bölgenin en güzel plajlarından biri burada. Çam ormanı, çevreyi kaplayan çam kokuları, cır cır böceklerinin uğultusu ve muhteşem bir manzara. Denizi akvaryum gibidir.

Giriş ücretlidir. Ama, buranın giriş kapısında da, geçici müze kartı almanız mümkün ki, kesinlikle müze kartı almanızı öneririm.

Kemer Phaselis Genel Özellikleri

KENTİN ADININ ÖYKÜSÜ:

Kentin adı konusunda çeşitli öneriler vardır. Bir iddiaya göre” Sami kökenli dillerden gelir ve anlamı “Tanrının Koruluğu” dur. Bir diğer görüşe göre: “Luvice Passala’dan gelen adının anlamı gibi tam bir deniz kentçiğidir.” Yunanca’da bir fasulye/bezelyeye benzeyen tekne formundan geldiği en yaygın iddiadır. Latince de “Phaselus” bir tekne tipi için kullanılır. 

 

Kemer Phaselis kentin kuruluş öyküsü

PHASELİS KENTİ HAKKINDA ANTİK DÖNEMDEN KALAN KAYITLAR; 

Strabon: “Pamphylia sınırına doğru kurulmuş olan Phaselis Lykia’dır. Fakat genel bir ilişkisi yoktur ve başlı başına bir kuruluştur” der.

Titus Livius: “Phaselis Lykia-Pamphylia sınırındadır. Dibe doğru uzanır ve Kilikya’dan Rhodos’a giden yolcular tarafından ilk görülen kara parçasıdır ve gemilerin uzaktan bile görünmesini sağlar” der.

KENTİN KURULUŞ ÖYKÜSÜ:

MÖ 690 yılında: Rodoslu Lakios ve arkadaşları: kent kurmak için Phaselis’i seçtiklerinde: bu bölgenin: Kylabras adlı bir çobana ait olduğunu öğrenirler.

Çobanla pazarlık yaparlar ve kendisine bir parça mısır ya da bir parça kurutulmuş balık teklif ederler.

Çoban Kylabras: kurutulmuş balığı tercih eder. Kent halkı, daha sonraki tarihlerde, her yıl tuzlu balık yaparak, Kylabras’ın anısına saygı dururlar, yıllık festivaller yapılıyordu. 

Phaselis’te: tanrılara kurutulmuş balık sunulur. Antik çağda: bu durum; alay konusu olur ve ucuz adak anlamına gelen “Phaselis Adağı” deyimi ortaya çıkar.

Bu durumdan çıkarılan sonuçlardan ilki: savaşmadan uzlaşılarak kentin yeni sahiplerini bulmasıdır. İkincisi ise, sonradan bir külte dönüşen balığın, 5’ncü yüzyıl Phaselis kent sikkelerinde artık bir simgeye dönüşmesidir. 

 

Kemer Phaselis Kentin Hikayesi

KENTİN TARİHİ:

MÖ 3 ve 2’nci yüzyıl içinde bir Rhodos kolonisidir. Yukarıda da söz ettiğim gibi, MÖ 690 yılında, kent, Rhodoslu kolonistlerden Lakios önderliğinde kurulmuştur. Halbuki buranın çok yakınlarındaki Beldibi Mağarası, Prehistorik yani binlerce yıl önceki iskan izlerini taşır. 

Lykia’nın kuruluşu sırasında, Perikle’ye karşı kurulan saflarda yer alarak, Lykia’dan olmadığını bir kez daha göstermiştir. 

Kimon, MÖ 470 yılında, Phaselis bölgesini yakıp yıkar ve egemenliğine alır ve Eurymedon Savaşı için Phaselis’ten asker alır. 

Kent, Delos Deniz Birliğinin üyesi olur ve 415 yılına kadar birliğe sadık kalır. 

MÖ 334 yılında, İskender kışı geçirmek üzere şehre gelir. (Ayrıntı aşağıdadır)

İskender’in ölümünden sonra, şehir, MÖ 309 yılından, 197 yılına kadar, Mısır’daki Ptolemaiosların elinde kalır. Apameia Barışı ile, diğer Lykia şehirleri gibi Rhodos krallığına verilir. 

MÖ 190-160 yılları arasında, Rhodosluların egemenliğinde kalır. 

MÖ 160 yılından sonra ise Roma egemenliği söz konusudur.

MÖ 1’nci yüzyıldan başlayarak yoğun korsanlık faaliyetleri nedeniyle, kent sıkıntılı günler yaşar. Bir süre, Zenekites isimli korsan bölgeye hakim olur, ancak korsanlığa son vermek için, MÖ 77’de Romalı Komutan Vatia, şehre gelir. Zenekites, Romalılara yenileceğini anlayınca kendini ve ailesini ateşe vererek intihar eder.

MÖ 75 yılında Gümrük Limanıdır. 

MÖ 42 yılında Brutus kente gelir ve Roma’ya bağlar. Bundan sonra kentte büyük bir gelişim olur. 

MS 129 yılında, Roma İmparatoru Hadrianus, kenti ziyaret eder. Kent, İmparatoru onurlandırmak için, İmparatorluk gemisinin yanaşacağı limanın yoluna da kalıntıları halen görülebilen anıtsal Hadrianus Kapısını ve Agorasını inşa ederler ve heykeller dikerler. 

MS 130 yılından itibaren sadece 30 yıl boyunca Lykia Birliği üyesi olmuştur. 

Sonrasında Bizans dönemi gelir. Şehir, bu dönemde Piskoposluk merkezi olarak öne çıkar. Limanların elverişli olması nedeniyle, MS 3 ve 4’ncü yüzyıllarda tekrar korsan saldırıları başlar. Daha sonraki dönemde, şehir önemini kaybeder, takip eden dönemde ise Arap akınları artar. 

Ardından, Attaleia’nın yükselmesiyle buradan yapı taşları taşınarak iyice zayıflatılır.

MS 8-11’nci yüzyıllarda piskoposluk kenti olarak görünse de artık sadece bir liman olarak çalışmıştır. 

MS 11’nci yüzyılda şehirde yaşamak olanaksız hale gelir. Selçukluların: Alanya ve Antalya limanlarına önem vermesi nedeniyle, şehrin limanları da önemini kaybeder ve şehir tarihin yanlızlığına gömülür. 

Şehrin yok olmasında veya terk edilmesindeki en büyük nedenlerden iki tanesinin, kente yaban arılarının saldırmış olabileceği veya denizciler tarafından kente sıtma salgınının getirilmiş olabileceği söylenmektedir. 

 Yani, Phaselisliler  kötü çevre şartlarına, baskınlara, doğal felaketlere ve eşek arılarına yenilmişlerdir. Doğal şartlara yenilip dolmaya başlayan limanla beraber kent önemini tamamen yitirir.

 

BÜYÜK İSKENDER:

Büyük İskender; Persleri yendikten sonra, kentin güzelliğine kapılır ve konaklamak için 334 yılında Phaselis’i seçer ve kışı burada geçirir. İskender, şehre gelmeden önce, şehrin elçileri, kendisine altın bir taç gönderir. 

Birçok Lykia kenti elçilerini gönderip davet etmiş, ancak O, Phaselis’i tercih etmiştir.

İskender, Pamphlia şehirlerinin birçok elçisini burada kabul eder, kıyı kesimindeki şehirleri ele geçirerek Gordion’a ulaşır.

Büyük İskender’in Phaselis’te geçirdiği günler, kaynaklarda şöyle anlatılır. “Limanı, geniş caddesi ve tiyatrosuyla olağanüstü güzel kentin her yanı (kış olmasına karşın) çiçeklerle doludur. Şehir yöneticisi tüm evini krala verdiği halde, Büyük İskender sadece küçük bir oda aldı. Memurlar diğer evlere dağıldı ve askerler de kendi kurdukları çadırlarda kaldılar.

İskender ilk olarak Akhilleus’un ünlü kırık mızrağının bulunduğu Athena Tapınağı’nı ziyaret etti. Sonra Herakles Tapınağında kurbanlar kesti. Güzel bir içkili öğle yemeği ardından yürüyüşe çıktı ve meydanda Phaselisli filozof Theodektes’in heykelini gördü ve heykelin ayakları önüne çekengler bıraktı. Bu davranışla, düşünceye ve bilgiye önem verdiğini göstermek istedi. Theodektes, İsokrates’in öğrencisidir. Bilmece üretmekle ünlüdür.

Örneğin: “İlk doğduğunda çok büyük, olgunken çok küçük ve öldüğünde yine çok büyüktür? Yanıt: Gölge. Ya da “İki kız kardeş vardır. Birinci ikinciyi, ikinci birinciyi doğurur? Yanıt: Gece ve gündüz.

Evet, MÖ 4’ncü yüzyıl düşünürlerinden Theodektes, ünlü Sokrates’in öğrencisidir. 

 

Kemer Phaselis Arkeoloji Araştırmalar

GENEL ÖZELLİKLERİ:

Kent merkezi ile, 70 m yükseklikteki plato üzerine kurulmuş olan yerleşim arasında, su kanalları vardır. 

Her ne kadar Lykia şehri olduğu söylense de, yapılan kazılarda ve araştırmalarda ne Lykia dilinde bir yazıt ne de Lykia tipi mezar anıtına rastlanmamıştır. 

Yazıtlarında, MÖ 300 yılına dek, Dor lehçesinin Rhodos’a özü biçimi kullanılmıştır. 

Phaselis’in günümüzde görünen şehri Roma dönemi yerleşimidir. Anadolu Roma dönemi kentlerinde görüldüğü üzere, sütunlu cadde etrafına yapılmış merkezi kamu yapıları kenti biçimlendirir. Topoğrafya şehir planlamasında belirleyici olmuştur. Liman kullanımına uygun iki koy ve doğuda deniz tarafında yükselen Akropol Tepesi kenti çevreler. Kuzeybatı tarafındaki boyunla yerleşim arazisi dağlara bağlanır. Hamamların kapasitesi kentin değil, limanların kapasitesini karşılamıştır. Belli ki Phaselis’in  dışarıdan aldığı geçici nüfus hayli fazladır. 

 

TİCARET:

Attika-Delos Deniz Birliğinde, Efes düzeyinde vergi vermesi, tüm Lykia kentlerinin önünde bir gelir düzeyi olduğunu düşündürür. Yani, Lykia birliğinin zengin küçük kardeşidir. Burada ticaret her şeye egemendir. Halkı da tüccardır. Solymon dağının kıymetli kerestesini ve gül yağı asal pazar mallarıdır. 

Kent: yaban gülleri ve gül yağı parfümü ile ün kazanmıştır. Ancak kentliler genel anlamda, fırsatçı ve aç gözlü olarak tanınırlar. Yani, ticari ünleri çok kötüydü. 

Demosthenes: “Dolandırılan Atinalı vatandaşı savunmasında: “Phaselislilerin bunu ilk kez yapmadıkları, dolandırıcı ve onursuz tüccarlar oldukları, merhametsiz ve gaddar insanlar olduklarını, borç aldıklarında çok kurnaz ve açıkgöz davrandıklarını anlatır. Borç aldıklarını unutuyorlar, hatırladıklarında da bilmemezlikten gelir ya da bir özür bulurlar.” der.

Limanda, borçlarını asla ödemek istemeyen tüccar öyküleri anlatılır. Çünkü aldıkları borçları öderlerse, kendi malları eksilmiş duygusuna kapılırlarmış. Tüccar olan halk, sırf işleri bozulmasın diye, Pers istilasında bile onlara yataklık etmiştir. 

Devrin tanınmış müzisyenlerinden Statonikos: bir içki meclisinde, kendisine yöneltilen “dünyadaki aşağılık insanların kimler olduğu” sorusuna şöyle yanıt verir. “Pamphylialılar’ın en aşağılık insanları Phaselisliler, tüm dünyanın en aşağılık insanları ise Sidelilerdir” der.

Yine bir yazara göre: Phaselisliler, hazinelerini doldurmak için, her dönem 100 drakhmon ödeyeni, yurttaşlığa kabul ederlerdi. Anlaşılıyor ki pek çok işe yaramaz adama, yurttaşlık hakkı tanımışlardı. Çünkü Phaselisli olmak ayrıcalıkmış. 

 

SİKKELER:

En eski Phaselis sikkesi, MÖ 550-480 tarihli Pers stateridir. Bu sikkelerin bir yüzünde gemi pruvası, diğer yüzünde geminin arka yüzü betimlenir. Phaselis sikkelerinin basımı MS 3’ncü yüzyıla kadar devam eder. Lykia Birliğinin erken yıllarında gümüş drahmi, üzerinde Apollon ve İyrasıyla federal tiptedir. Son sikke: III Gordianus dönemindedir. Tüm alışverişlerde kullanılan Phaselis sikkelerinin belirteci “ticaret gemileri” dir.

ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR:

Kent: 1811 yılında yeniden keşfedilir ve yüzyıl başlarından itibaren, gezginlerin uğrak yeri olur. İlk ziyaretçisi: Beaufort. Ancak: kente ulaşımın güç olması ve gelenlerin sıtmaya yakalanarak ölmeleri: kentin kötü bir üne sahip olmasına neden olur.

Schlager ve ekibi: 1967-1970 yılları arasında, yüzey araştırmaları yaparlar. Bu ekipten iki araştırmacı: genç yaşta, kendi hayatlarına kıyarlar.

1981-1985 yılları arasında yapılan kazılarda: Liman caddesi boyunca dikili duran heykellerin kaideleri, Latrina, Hamam ve Agora’daki düşük taşlar, denizden çıkarılır.

Hadrian kapısı ortaya çıkarılır. Hadrian ve Domitian Agoralarının bazı mimari elemanları ayağa kaldırılır. O yıllara kadar gezilmesi mümkün olmayan kent, temizlenerek, gezilebilir duruma getirilir.

Kemer Phaselis Gezi Planı

GEZİ PLANI:

Girintili çıkıntılı Lykia sahilleri, ideal gemi sığınakları olarak denizcilere doğanın bir armağanıdır. 

Yarımadayı iki yanından sarmalayan limanlarıyla özel bir kenttir. Bu limanlar: Askeri Liman, Güney Limanı ve Kuzey Limanıdır. 

Askeri Liman: yerleşim yerinin kuzeydoğusunda, güney ve kuzeyinde ticari limanlar vardır. 

Askeri Liman: girişinin duvarlarla kontrol altına alınmış olması ve limanın güneybatı tarafında liman tesislerinin kalıntılarını barındırmasıyla dikkat çeker.

Güney Liman: ticaretin yoğun olduğu limandır. Çünkü ana cadde ve anıtsal girişler, bu limana yönelik biçimlendirilmşitir. 

Şehir, esas olarak kuzey ve güney limanlarının daraldığı yarımada üzerinde kuruludur. 

Bizans dönemi limanı yapılırken, birçok yapı elemanı kullanılmıştır. Biraz önce söylediğim gibi, 1981-1986 yılları arasında yapılan kazılarda: bu yapı elemanlarının taşlarının büyük kısmı, denizden çıkarılıp, yerlerine konulmuştur.

Kuzey Limanı: kıyısında: bir lahit duruyor. Bu lahit üzerinde: aslan başları ve uzanmış bir kadın figürüyle bezenmiştir.

Askeri Liman: Burada, mendireğin izlerini görmek mümkün.

Surlar: Surlar, yer yer görülebiliyor. Güney limandan,  doğuya doğru giderseniz, kıyı boyunda, görkemli geç devir surlarıyla karşılaşabilirsiniz.

Kemer Phaselis Gezi Planı

Ana yoldan ayrılıp, buranın yoluna saptığınızda, çamların arasında: hemen sağda bir yapı kalıntısı vardır. Büyük İskender’in sunularda bulunduğu Athena Tapınağındın iz yoktur. Kaynaklar: Phaselis şehrinde Athena, Hermes, Herakles ve Hestia Tapınaklarının bulunduğunu anlatır. Kentin asıl tanrısı Athena, bu statüsüne bağlı olarak Polias sıfatıyla anılır. Kent sikkelerinde de gemi üzerindeki betimiyle tanrıça kendini gösterir. En az Athena kadar köklü ve yaygın olan diğer asal tanrı ise Phaselis kolonisinin kurucusu Rhodos’un asıl tanrısı olan Helios’ttur. Kent kurulduğundan itibaren tapınım görmüştür. Şimdi gelelim: yukarıda sözünü ettiğim yapı kalıntısına:

Tiyatronun 120 m güneybatısındaki yamaçta inşa edilmiş kare bir yapının kalıntılarıdır. İçinde Zeus Boulaios’a adanmış bir altar bulunur. Sunaktan doyalı yapının bir tapınak olduğu akla gelse de hem kare yapısı nedeniyle hem de planı uygun değildir, hem de “Meclise iyilikler bahşeden” anlamındaki Boulaios epithetonu genellikle Meclis Binalarında görülmekteydi. Dolayısıyla Zeus inancına tanık olunan bu yapının işlevi konusu net olarak bilinmiyor.

ÖREN YERİ:

Evet yukarıda belirttiğim gibi yalnızca, tapınak olduğu bildirilmiş, ama belli belirgin bir yapı. Daha sonra: solunuz da da bir kısım yapı kalıntısı görüyorsunuz, ama yine ayrıntılı bilgi edinmek mümkün değil. Neyse, dersen bilet ücret gişesi karşınıza çıkıyor.

Giriş işlemleri bitiyor ve hemen sağınızda, günümüzden kısa bir süre önce yapıldığı belli bir yapılar topluluğu var.

Buranın önünde, büyük bir tabela “Tuvalet”. Arabanız ile, buraya park edip, tuvalet düşünürseniz, gayet güzel ve temiz bir tuvalet ile karşılaşmak güzel bir şey, ama bu yapı bloku içinde, önünde “mağaza, müze vb.” gibi tabelalar bulunan, bir kısım yapının kapalı olduğunu ve içerisinin harabe halinde bulunduğunu görünce, moraliniz bozulabilir.

Elbette, bu konuda yani bu yapıların niçin kapalı bulunduğu konusunda bilgi alabilmek mümkün değil, umarım en kısa zamanda, bu yapılar aktif hale getirilir, çünkü, gerçekten burada büyük bir ziyaretçi akımı var, buralar aktif hale getirilirse, sanırım gerek idari açıdan ve gerekse burayı ziyaret edenler açısından, faydalı olabilecek şeyler olur.

Yani, burada bir hediyelik eşya satış mağazası olabilir, müze? Bilmiyorum, sanırım güvenlik tedbirlerinin sağlanması açısından sakıncalı. Aynı zamanda, burada tam bir kazı çalışmaları yapılmamış, Antalya müzesine giderseniz, bu bölgedeki buluntuların, bir camekanlı sergileme bölümünün çok küçük bir alanında sergilendiğini görürsünüz.

Peki, bu kadar önemi vurgulanan bir şehirde, buluntuların daha yoğun olması gerekmez mi?

Neyse, bilet işlemi bittikten sonra, gayet geniş ve rahat bir otopark alanı var. Aracınızı oraya park edin. Sizi hemen günümüze güzel bir şekilde ulaşmış kalıntılar karşılayacak.

ANTİK ŞEHRİN KALINTILARI

Şehrin su ihtiyacı: Sarnıçlarla sağlanan su ihtiyacı Roma Döneminin büyüyen nüfusunu karşılamaya yetmediğinde, kente 12 metreyi bulan yükseklikteki anıtsal kemerlerle su taşınmıştır. Hamamlara, evlere ve çeşmelere, Roma su mühendisliği devreye girer ve kemer kemere bağlanıp dağlardan su taşınır. Şehrin kuzeyindeki bir kaynaktan, su kemerleri ile Hadrian Agorasının arkasındaki tepeye su getirilir.

Buradan: künkler ve kanallarla, getirilen su şehre dağıtılır. Bu bölümde, yanı otoparkın hemen yanındaki su kemerleri, gayet sağlam olarak günümüze ulaşmış.

Otoparkın hemen arkasında ise, zamanında burada büyük bir göl bulunduğu yazılmış, günümüzde burası sazlık bir alan.

Kemer Phaselis Gezi Planı

Su kemerlerinin altından geçerek, sağ yönde ilerlediğinizde, karşınıza büyük ve geniş bir cadde çıkıyor.

Caddenin her iki yanında; merdiven gibi, üç basamaklı bir oluşum var.

Biraz sonra sözünü edeceğim gibi, bunlar yaya kaldırımlarına çıkan basamaklar. Bu oluşumun hemen arkasında ise, yapılaşma var.

Liman Caddesi-Ana Cadde:

Şehrin esas kalıntıları: askeri liman ve güney limanı birbirine bağlayan ana caddenin; iki yanında bulunuyor.

Bu ana cadde: 225 metre uzunluğunda ve 20-25 metre genişliğindedir. Caddenin her iki yanında: üçer basamaklı yaya kaldırımları var.

Bu iki yanda: ayrıca, gezinti yolları ve  dükkanlar bulunuyor. Cadde, her iki taraftan araç trafiğine kapalı idi. Efes’te bulunan Kuretler Caddesinde olduğu gibi: her iki tarafında da heykeller vardı.

Bazı heykellerin kaideleri günümüzde görülüyor. Ancak Agora önündeki heykelleri çoktan kaybolmuş sadece altlıkları var. Heykel kaideleri ve tiyatronun sahne binasının kesme taş malzemeleri Bizans mendireği ve surların yapımında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.

Ana Cadde: Hadrian kapısında bitiyor. Bu kapıdan: Güney Limanının görüntüsü muhteşem.

Evet, Hadrian kapısına varmadan, liman caddesinde görebileceklerinizden söz etmek istiyorum. Caddenin hemen yanında: Hamam, Agora ve Tiyatro gibi yapılar var. Tüm bu yapıların tarihinin: MÖ.1.ve 2’nci yüzyıllara kadar indiği ileri sürülüyor.

Cadde: ortalarda bir meydan oluşturduktan sonra, güney limanına ulaşıyor. Cadde: düzgün taşlarla döşenmiş ve altında: kanalizasyon ile drenaj sistemleri var. Caddenin güney ucunda: Hadrian kapısı var.

Yolun kuzeyi boyunca, hamam-gynasium ve agoralar sıralanır.

Kemer Phaselis Gezi Planı
Hadrian Kapısı:

Hemen limanın yanı başında, kentin en önemli caddesinin hemen başlangıcındadır. Ama kapıyı oluşturduğu söylenen “Taktan” herhangi bir eser kalmamıştır. Sadece yeri bellidir. Bir de yere yığılı taş blokların üzerindeki bir kısmı yontma motif ve şekillerden, bu kapının yapıldığı zamanlarda gerçekten güzel bir görünüm sunduğu düşünülür. 

Evet: İmparator Hadrian’ın şehre ikinci gelişinde (MS.131 yılında) bitirildiği tahmin ediliyor. Dört köşesi: aslan ayağı profilleriyle süslüdür. Tek kemerli bir kapıdır. Frizinde: ünlü yazıtı var.

Küçük Hamam-Tiyatro Hamamı: Tiyatronun önündeki yapı. MS.3-4.yüzyıllara tarihleniyor. Büyük kısmı: ayakta, görülebiliyor.

Birbirine paralel üç mekan var.

İlk mekan: içinde havuz bulunan soğukluk, ikincisi ılıklık ve içinde külhanın bulunduğu sıcaklık. Sıcak havanın, döşeme altında dolaşmasını sağlayan tuğla payeler: günümüzde görülebiliyor.

Büyük Hamam-Gymnasıon:

Yazıtlardan anlaşıldığına göre, şehirde, zamanında, iki büyük atletizm yarışması düzenleniyormuş. Ancak bir stadium ya da başka uygun bir alan henüz bilinmiyor. Çünkü yoğun bitki örtüsü ve toprağın altında neler saklandığı araştırılmamış. 

Gymnasion: sonraki devirlerde başka amaçlarla kullanılmış ve özgün planını kaybetmiştir. Palaestrası: mozaik döşenmiştir.

Bu mozaikler: 2006 yılında, Ebruly isimli gezgin tarafından keşfedilmiş ve tekrar gün yüzüne çıkarılırken, yörenin bekçisi tarafından engellenmiştir.

Büyük Hamam ise:

Buraya güneyden iki kapı ile giriliyor. Önce soyunma bölümüne, buradan da soğukluk ve ılıklık bölümüne giriliyor. Yapı: 3.yüzyıla tarihleniyor. Duvarları ve döşemesi: mermer kaplı imiş.

Latrina:

Burası, kentin mozaik döşeli umumi tuvaletleri. Kalıntıları: caddenin kenarında görebilirsiniz.

Hadrian Agorası:

Hadrian dönemine (MS.117-138) tarihlenmektedir.  

Agora üç yönden dükkanları buluşturan ve önlerinin portikoyla çevrelendiği ticari bir düzenleme sunar. Kazılmamış olan bu yapının, sadece caddeye bakan yüzü temizlenmiştir.  

Büyük bir kapı ile: kent meydanına giriş sağlanıyor. İmparator Hadrianus’a ithaf edilen yazıtta: “Dikdörtgen Agora” diye anılıyor. Agoranın çevresi: stoalarla çevrili ve bunların gerisinde dükkanlar var.

Kuzeybatı bölümüne, MS.5-6.yüzyıllarda bir Bazilika yapılmış. Bu yapının: üç penceresi ve apsisi halen ayakta ve görülebiliyor.

Burada: büyük bir sarnıç ta var. Caddeye bakan duvarın kenarında ise: bir çeşme ve heykeller var.

Bunların arasında: Rhodiapolisli Opramoas (Agora kapısının iki yanında, şükran kitabesi görülüyor) ve Saxa Amyntianus heykelleri varmış.

Domıtıan Agorası:

Caddeye bakan iki kapısı var. Birisinin üzerinde: İmparator Domitian (MS.81-96)’ın onur yazısı var. Agoranın avlusu, gerisinde dükkanlar olan stoalarla çevrilmiştir.

Nymphaionlar:

Domitian ve Hadrian Agoralarının arasındaki sokakta, Agoralara bitişik yapılmışlardır. Kalıntılardan anlaşıldığına göre: tek katlı, yalaklı ve sütunlu cephelere sahip oldukları anlaşılıyor.

Tiyatro:

Ana caddeden, taş merdivenlerle ulaşılıyor. Caddede ilerlerken, sol yanda kalıyor. Sonradan buraya ulaşmak için yapılmış, tahta merdivenler çıkılarak ulaşılıyor.

Giriş: iki yandan. Helenistik  dönemde yapılan tiyatro, Roma döneminde değişikliğe uğramış. Cavea: yarım daire şeklinde. 20 oturma sıralı ve 1500-2000 seyirci kapasitelidir. 4 merdivenle, oturma sıralarına ulaşılıyor.

İki katlı sahne binasının üst katı yıkık. Sahneye: beş ayrı kapıdan giriliyor.

Sahne altına açılan altı küçük kapı: hayvan gösterilerinin yapıldığı  dönemlerde, hayvanların orkestraya alınmalarıyla ilgilidir.

Zeus Tapınağı:

Zeus Boulaios Tapınağı: tiyatronun güney ucunda. Ufak bir tapınak. Tapınak yapısı içinde: Nero ve Antoninus Pius’a ait yazıtları içeren, sunaklar ve heykel kaideleri bulunuyor.

Gümrük Binaları:

Liman caddesinin kuzey ucundadır. Buradaki yapılar, gümrük binaları olarak adlandırılıyor.

Akropol:

Tiyatronun üst kısmında bulunan Akropol: bitki örtüsüyle kaplı. Burada: Athena Tapınağı vardı. Büyük İskender: bu tapınağı ziyaretinde, ünlü kahraman Akhilleus’un dişbudak ağacından yapılmış, kırık mızrağına dokunmuştur.

Şehirde, bu bölümde: Herakles, Hestia, Hermes Tapınakları bulunuyormuş.

Nekropol:

Liman çevresi dirilere olduğu kadar ölülere de hizmet vermiştir. Yoksulu da varsılı da, kendince ve parası kadar, su kıyısında bir mezar yeri bulmuştur. Kente batıdan inen yamaç üzerinde mezarlar ve anıt mezar kalıntıları bulunur. Kuzey limanın yakınındaki anıt mezar, en niteliklisidir. Podyum üzerinde duran, beşik tonoz örtülü tek odadan ve hyposoriondan oluşur. Lykia’daki benzerlerine göre MS 2’nci yüzyıldandır. 

Evet, mezarlar özellikle kuzey limanın yanındaki deniz kıyısında yoğundur. Kabartmalı lahit kapakları: denizin içinden bile görülür.

Denizin görüldüğü noktada: kuzeye doğru bakınca, bir teras üzerinde, sütun tamburlu bir alan görülüyor. Burası:  tapınak formlu, çok büyük anıtsal bir aile mezarıdır.

Evet, liman caddesindeki gezinizi bitirdikten sonra, geriye dönerek, caddenin hemen başladığı bölümde, limanın bulunduğu küçük tepelik yere çıkabilir ve buradan aşağıya, üstünüzde çam ağaçlarının yarattığı gölgede otururken, denizi izleyebilirsiniz.

Hemen karşınızda, kuzey limanı, sol yanında, güney limanı uzaktan size görünür.

Hadrian kapısının önündeki limanda ise: buraya gezinti tekneleri ve yatlarla gelen ziyaretçilerin kalabalığını göreceksiniz.

Gerçekten; yapıldığı dönemlerde, burada büyük bir şehir bulunduğunu hissedeceksiniz. Düşünün ki, bu gezdiğiniz liman caddesinde: 2600 yıl önce insanlar yaşamış, Büyük İskender, Roma İmparatorları ve yine birçok insan, bu caddede yaşamış.

Bu toprakları gezerken, bu duyguları yaşamamak mümkün değil. Zamanınız varsa, buraya mutlaka uğrayın, hatta gezintinizi yaptıktan sonra, mutlaka buradaki banklara oturun ve çevrenizi izleyin, belki de hayallere dalacak ve binlerce yıl önceki yaşamı beyninizde canlandırabilecek ve ayrı bir heyecan alacaksınız.

İşte, bu heyecana hazırsanız, burası tam size göre, çünkü: herhangi bir planlı kazı yapılmamış olsa da, burası antik yapılarının günümüze kadar, gayet sağlam ve ayakta gelmesiyle öne çıkan, güzel bir antik kent.

Kemer gezilecek yerler

Ulupınar gezilecek yerler

Kiriş-Çamyuva gezilecek yerler

Göynük gezilecek yerler

Tekirova gezilecek yerler

Çıralı gezilecek yerler