Adıyaman Gölbaşı

Adıyaman Gölbaşı

Bulunduğu konum itibarıyla, önemli yolların kavşağında bulunmaktadır ve bu yüzden, ulaşım bakımından herhangi bir sorununun bulunmaması, yörenin gelişimini olumlu yönde etkilemiştir. Evet Adıyaman ilinin en batısındaki ilçesi. Bu nedenle: Malatya gibi illeri, Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi batıya bağlayan geçit durumundadır.

Adıyaman Gölbaşı

ULAŞIM

Gölbaşı, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 63 km. uzaklıktadır. İlçe: Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerin, Doğu Anadolu bölgesine bağlayan Gaziantep-Malatya karayolu ve Adana-Malatya demiryolu üzerinde bulunmaktadır.

Adıyaman Gölbaşı

TARİH

Gölbaşı ilçesinin en önemli tarihi yönü yol kavşağında bulunmasıdır. Bu yol Cumhuriyetin kuruluşundan sonra buradan geçen Devlet Demir yolları ve Doğu-Güneydoğu Akdeniz bağlantı yolu olan kara yolu ile pekişmiş ve özellik belirginleşmiştir. Çünkü ilk çağlarda Gölbaşı’ndan geçen transit yol “Bağdat yolu, Savaş yolu, Halep yolu, Murat yolu” gibi isimlerle anılmıştır.

Gölbaşı ilçesinin yerleşim yeri, önceleri boş bir arazi iken: 1934 yılında demir yolunun buradan geçmesi sonucunda, bir yerleşim merkezi haline gelmiştir. Çevreden buraya olan göçler, zamanla yoğunlaşmış ve 1954 yılında Besni ilçesine bağlı bir köy iken, 1958 yılında ilçe haline gelmiştir.

Hatta, öyle bir gelişim göstermiştir ki, Adıyaman ilinin en büyük ilçelerinden biri haline gelmiştir.
Ancak, yörede antik döneme ait kalıntılar yoğun değildir ve buna bağlı olarak antik dönemde burada iskan alanı bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Yörenin tarihi geçmişindeki tek özelliği: önemli bir yol kavşağında bulunmasıdır. Şöyle ki, ilk çağlarda, buradan geçen transit yol: Bağdat yolu, Savaş yolu, Murat yolu, Halep yolu gibi isimlerle anılmıştır.
Gölbaşı, 1958 yılında Besni ilçesinden ayrılarak, Adıyaman iline bağlı ilçe haline gelmiştir. İlçe olarak ayrılmadan önce, Besni ilçesine bağlı “Karaçalık” köyü olarak bilinmektedir.

Adıyaman Gölbaşı

GENEL

Gölbaşı ilçe merkezi, önceleri boş bir arazi iken, 1934 yılında demir yolunun geçmesiyle bir yerleşim merkezi haline gelmeye başlamıştır. 1930 yılında Gölbaşı ovasından Fevzipaşa-Malatya bağlantılı demir yolu hattının geçmesi planlanmış ve ilk olarak “Gölbaşı İstasyonu” adıyla bir hizmet binası yapılmıştır. İşçe burası, Gölbaşı için yerleşmenin ilk nüvesi olmuştur.

Civar il ve ilçelerden göçler neticesinde 1954 yılında Besni ilçesine bağlı bir köy olmuş, 1958 yılında ise ilçe olmuştur. Hızlı gelişme seyri sonucu, bugün Adıyaman ilinin en büyük ilçelerinden biri haline gelmiştir. Deniz seviyesinden yükseklik 866 metredir. En yüksek dağ 2500 metre yükseklik ile Akdağ’dır. Gölbaşı’nın 7 km kuzeydoğusunda, Göksu çayı üzerinde (Kumluk köprüsü civarı) inşa edilecek Çataltepe Barajının tamamlanmasıyla Adıyaman ve Gaziantep’e içme suyu verilebileceği gibi Gölbaşı ovası ve çevresindeki arazinin sulanması imkan dahiline girecektir.

Adıyaman Gölbaşı Gölfest

GÖLFEST FESTİVALİ

Her yıl, Gölbaşı ilçesinde Tarım, Kültür, Sanat, Turizm, Eğitim, Spor ve Yardımlaşma festivali, kısa ismiyle Gölfest yapılıyor. Festivalde çeşitli yarışmalar, dans gösterileri düzenleniyor. Konser kısmı son yıllarda düzenlenmiyor.

Adıyaman Gölbaşı Meslek Yüksekokulu

ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ GÖLBAŞI MESLEK YÜKSEKOKULU

Yüksekokul, 2006 yılında yapılan değişiklik ile, Adıyaman Üniversitesine bağlanmıştır. Okulda “Bilgisayar Teknolojileri” başta olmak üzere birçok bölüm vardır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Gölbaşı yöresine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, önerim: içli köfte, çiğ köfte, keklik kömbesi, yahni, borani olabilir. Patlıcan, domates ve biberden yapılan dövmeç yemeği de, buraya has ve gerçek bir lezzettir. Son olarak: çiğdem mevsiminde toplanan çiğdemlerin meyve kısmından yapılan çiğdem sütlacını mutlaka denemelisiniz.

Adıyaman Gölbaşı

GEZİLECEK YERLER

GÖLLER BÖLGESİ

Yer yapısının kuzeydoğu ucunda Gölbaşı gölü yüzölçümü itibarı ile en büyük, güneybatı ucundaki İnekli gölü en küçük olanıdır. Bu ikisi arasında Azaplı gölü vardır. Gölbaşı gölünün fazla gelen suları bir gelegenle Azaplı gölüne, bu gölün fazla suları İnekli gölüne, İnekli gölünün ve dolayısıyla sözü edilen üç gölün fazla suları da yine bir gidegenle Aksu çayına boşaltılmaktadır.

Adıyaman Gölbaşı gölü

GÖLBAŞI GÖLÜ

İlçeye ismini veren bu göl, ilçe merkezindeki göllerin en büyüğüdür. Kuzeydoğu ve Güneybatı yönündeki çöküntü hendeğinin deniz seviyesinden yüksekliği 885 metredir. Gölbaşı gölü, büyük ölçüde akarsular tarafından beslenmektedir. Göle dökülen akarsuların rejimi ile göl seviyesi arasında bağlantı vardır. Gölü besleyen en önemli akarsular, göle güney ve kuzeydoğudan karışmaktadır. Bunlar bol yağışlı dönemlerde göle doğrudan ulaşabilmektedir.

Ancak çoğunun suyu, kendi oluşturdukları alüvyon dolgu içinden sızarak yeraltına iner ve yeraltındaki gölü beslemektedirler. Oluşum bakımından, kartik tektonik göller gurubundadır. Suyu tatlı fakat içilmeye uygun değildir. Gölün uzanışı, doğu-batı yönlü olup, güneyinde bir miktar ovalık alan, sonrasında ise platoluk alan görülür. Bazı yerlerde alüvyon saha bulunur.

Gölün yüzölçümü 3 km kareye yakındır. Gölün en derin yeri 22 metredir. Göl seviyesi ilkbaharda yükselmekte, sonbaharda ise alçalmaktadır. Batı istikametinde, kanal ile Azaplı gölüne bağlanır. Gölleri birbirine bağlayan bu kanal gelecekte su sporlarının yapılması için düşünülmektedir.

Bu özelliği nedeniyle: GAP Mesire Alanı olarak ilan edilmiştir. Gölbaşı gölünün çevresi motorlu araç trafiğine kapalı, yürüyüş ve spor amaçlı, faytonların süslediği bir kıyıya sahiptir. Gölbaşı gölünün bir özelliği daha var, birçok gölde nilüfer çiçeğinin tek rengi var iken, burada iki rengi mevcuttur.

Adıyaman Gölbaşı Azaplı gölü

AZAPLI GÖLÜ

Gölbaşı gölünün bir kanalla bağlandığı Azaplı gölü, 3 km kare büyüklüğündedir. Tektonik oluğun en çukur yerinde b ulunmaktadır. Deniz seviyesinden 850 metre yüksekliktedir. Diğer göllere oranla daha derindir. Su hacmi, Gölbaşı ve İnekli göllerinden daha fazladır. Bu özellik, Azaplı gölünün tektonik oluğun merkezi kısmında bulunması, çökmenin burada fazla olması, ayrıca göl dibine Eosen kalkerlerinin hakim olması ve böylece çözünmeye bağlı olarak gölün derinleştiği ortaya çıkmaktadır.

Kıyıları: girintili çıkıntılı değildir, sazlık ve kamışlıklarla kaplıdır. Suları tatlı fakat içmeye elverişli değildir. Oluşumu karstik bir yapıya sahiptir. Azaplı gölü 25 metre derinlik ile en derin göldür. Su hacmi diğer iki gölden daha fazladır. Diğer göllere göre dar alanlı olmasına rağmen, su hacminin fazla olmasının sebebi, daha derin olmasıdır. Sazan ve yayın balığı yetiştirmek için müsait olan gölde, yılda yaklaşık 20 ton sazan ve 25-30 ton yayın balığı üretilir.

Ayrıca göl sulama amaçlı kullanılmaktadır. Gölün doğu kenarındaki Hüyük Tepe (895 metre) eski bir adadır. Burası, göl seviyesindeki değişmelere bağlı olarak zaman zaman yine ada özelliği gösterir ve üzerindeki yığıntıdan dolayı da Hüyük ismini alır.

İNEKLİ (YEŞİLOVA) GÖLÜ

Gölbaşı’nın en batısındaki göldür. Denizden yüksekliği 863 metredir. Yüz ölçümü olarak üç gölün en küçük olanıdır. Ancak beslenme havzası açısından en büyüğüdür, çünkü İnekli gölü, büyük ölçüde Gölbaşı ve Azaplı göllerinin su rejimi etkisi altındadır. Gölbaşı ve Azaplı göllerinin suları yüzeysel olarak kısmen de yer altından İnekli gölüne doğru bir akış gösterir.

Çevresi sazlık ve kamışlıktır. Suyu tatlı ama içilmez. İnekli gölü su seviyesi, kış ayları ile Mart ve Nisan aylarında yükselir. En düşük seviyesi ise, yaz aylarında ve Eylül ayındadır. Gölün azami derinliği 13.60 metredir. Bataklık alanını kurutulması için, gölün güneybatısındaki gideğeni yönünde, Gökyar boğazına doğru 1986 yılında bir tahliye kanalı açılmıştır.

Böylece gölün fazla gelen suları, bu kanal vasıtasıyla boşaltılmış ve kıyı gerisinde Gölbaşı ve Azaplı gölü çevresini de içine alacak şekilde, nispeten geniş bir alanda zirai faaliyet yapılabilir hale gelmiştir. Gölbaşı, Azaplı ve İnekli gölleri, DSİ tarafından kanallarla birleştirilmiştir.

Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı

GÖLBAŞI GÖLLERİ TABİAT PARKI

Kahramanmaraş ile Gölbaşı üzerinden gelerek Ermenek-Malatya istikametine doğru giden kırık hattının, bu civarda çökmesi sonucu, kuzeydeki Toroslardan gelen suların kaynak oluşturarak buraya dolması ile bu üç göl meydana gelmiştir. Göllerin çevresi alçak tepelerle çevrilmiştir.

Oluşum bakımından tektonik-karstik göller gurubuna girer. Gölbaşı ilçesinde, söz konusu göllerin içinde bulunduğu 16 bin dekarlık alan, 2008 yılında Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı olarak ilan edilmiştir. Gölbaşı, Azaplı ve İnekli gölleri, iletim kanalları ile birbirine bağlanmıştır. İnekli gölünden Çelik köyü tren istasyonuna kadar yaklaşık 2 km yaya yürünerek yaban hayatı gözleme noktasına ulaşılabilir.

Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı
Adıyaman Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı

Göksu çayından pompalanarak göle akıtılan su, Gaziantep’e içme suyu olarak da verildiğinden, göller arasında 40 metre genişliğinde kanallar açılarak, 50 km yi bulan bir su yolu yapılmıştır. Yoğun yağış alan yıllarda, göllerin su seviyesi artar ve göller taşkın alanları ile geçici olarak birleşir.

Göller ıslak çayırlar ve sazlıklarla çevrilidir. Dere vadisinin kuru bölgelerinde kavak toplulukları ve tarım alanları vardır. Daha dış kısımlarda ise fıstık ve meyve bahçeleri bulunur. Alanda üreyen 11 tür su kuşu vardır. Özellikle “turna” nın dünyadaki en güney üreme alanlarından biridir.

Nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan kız böceği, alana özel statü kazandıran en önemli türlerden biridir. Bölgede yoğun küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılır. İnekli ve Azaplı göllerinde balıkçılık yapılmakla birlikte kirlenme nedeniyle Gölbaşı Gölünde son yıllarda balıkçılık yapılamamaktadır. Buğday, mercimek ve arpa açısından en çok ekilen tarımsal ürünlerdir. Göllerin arasındaki kanal sistemi aracılığıyla bölgedeki su seviyesi kontrol edilmektedir.

Adıyaman Gölbaşı Tren İstasyonu

GÖLBAŞI TREN İSTASYONU

İlçe merkezindedir. İdari binalar ve su deposu binalarından oluşur. Bu binalardan bazıları yıkılmıştır, yıkılmayanlar ise özgün yapılardır. Binalar kesme taştan yapılmış olup yakın dönemde sıvalar yapılmıştır. Köşe taşlarında kapı etraflarında ve alt pencerelerinden dışa çıkıntılar bulunur.

Adıyaman Gölbaşı Altınlı Köprü

ALTINLI KÖPRÜ

Köprü Gölbaşı ilçesinin simgesidir. Yolbağ köyü sınırları içindedir. Köprüye, ilçe merkezinin 10 km kuzeyindeki Karagüney, Karahasan ve Miçolar köyü yol güzergahından gidilir. Göksu çayı üzerindedir. Gölbaşı ile Elbistan arasındaki ulaşımı sağlar. Köprü: Harmanlı kasabası yakınında Göksu üzerinde bulunan “Paşa köprüsü”, Yaylacık köyünde 6 km uzaklıkta, Göksu üzerinde bulunan “Vijne köprüsü” ile yaşıttır. Muhtemelen Selefkiler döneminde yapılmıştır.

Ancak bir rivayetlere göre, kralın kızı tarafından yaptırılmıştır ve yıkılma durumunda, eşdeğer köprüyü inşa edecek altın, civarda gömülüdür. Bu yüzden köprünün ismi “Altınlı köprü” olmuştur. Yine bir söylentiye göre, bu köprünün Deli Dumrulun meşhur köprüsü olduğuna inanılmaktadır. Köprünün uzunluğu 83 metredir. 4 kemer göze sahiptir. Köprü muhtemelen Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Besni-Elbistan kervan yolu için kullanılmıştır.

Ayrıca 16’ncı yüzyılda Osmanlı Arşiv kayıtlarında bu güzergahın “Adıyaman-Behisni-Gölbaşı-Elbistan-Maraş güzergahı” ya da “Karasungur yolu” olarak kaydedilmiştir. Bu yolun önemini ve sürekliliğini göstermesi açısından bu durum dikkat çekicidir. Evet, Çetintepe Barajının yapılması nedeniyle, su tutulmaya başlandığında köprü baraj suları altında kalacaktır. Ancak köprünün gelecek nesillere sağlam olarak aktarılması düşünüldüğünden, restorasyonu yapılarak dayanıklılığının arttırıldığı söyleniyor, ama hiç sanmıyorum, baraj sularının altında kalınca büyük olasılıkla köprü elden çıkacaktır.

Mimari

Köprünün büyük bir kemeri ve kademeli olarak küçülen üç kemeri daha vardır. Ana kemer: temelde 14 taş ve yukarı çıkıldıkça kademeli olarak daralır 9 taş olur. Kemerin batı kısmında 63 ve doğu kısmında 70 sıra taş vardır. Ana kemer, azgın suya karşı korunmak için, koni şeklinde, kemerin her iki tarafına destek yapılmıştır. İkinci kemerde, tabanda 9 sıra taş ve toplam 33 taş vardır. Üçüncü kemerde: 10 sıra taş ve toplam 26 taş vardır.

Dördüncü kemerde: 9 sıra t aş ve toplam 19 sıra taş kullanılmıştır. Köprünün önden yüksekliği 20 metreye yakındır. Sağda kaya zemine oturmakta, solda taşma kemerleriyle çay yatağını aşmaktadır. Kemerler beyaz kesme taşlardan, diğer kısımlar moloz taşlardan yapılmıştır. Taşlar harç kullanılmadan, sıkıştırma (Cendere) yöntemiyle yerleştirilmiştir.

HARMANLI

Daha önce buraya “Pervari” deniyormuş. Pervari’den şu şekilde söz edilmektedir.”Bestesha (Besni) civarına gelip yerleşen bazı Türkmen Oymakları arkadan gelen göçlerin teshiriyle küçük ovaya doğru yola çıkarlar. Türkmen oymaklarından Atlı, Çakallı ve Beydilli oymakları, düşmanlarına karşı birleşirler. Oymak beyliğini ise Beydilli aşiretlerinden Muhammed Pervari yapar. Bu büyük kafile üç göl çevresine dağılır.

Atlı ve Çakallı birliği bozularak ayrılır. Muhammet Pervari ise küçük kardeşi Mahmut Pervari ile Hz. Ali’nin atının izi olduğuna inanılan Ali Kayası civarına yerleşirler. Civardaki eşkıya baskınları bu iki kardeşi yıldırır. İskan etmiş birkaç oymakla birlikte daha yukarıda bir yerde birleşirler. Ancak büyük kardeş ölür, küçüğü ise oymakla ayrılarak Cenub tarafında iskan eder. Gittiği yer Küçük Perveridir. Büyük ve Küçük Perveri diye iki yerleşim yeri olur. Kasaba böylece adını oymak beyi olan Muhammed Pervari’den almıştır.

Uzun mağara

Mağarada 3 tane gizlenme odası vardır. Girişi doğuya bakmaktadır. Büyük ihtimalle, 1245 yılında Moğol istilasında, askerlerden gizlenmek için buraya kaçanlar tarafından oyulmuştur.

Adıyaman Gölbaşı Paşa Köprüsü

Paşa köprüsü

Harmancı kasabasında Göksu ırmağı üstündedir. Tarihi ipek yolu güzergahındadır. Ancak 1954’lerde üzerinden ağır bir iş makinası geçirilmeye çalışılmış ve bunun üzerine ağır hasar görmüş ve yine bir idareci tarafından tehlikeli olmaması için dinamitlenerek yıktırılmıştır. Malum ülkede tarihi eser, tarihi değer bilinci yok, bunlara taş diye bakan zihniyet.

Adıyaman Gölbaşı Ulupınar

Ulupınar

İpekyolu güzergahında, kesme taştan yapılmıştır. Yapım tarihi ve yaptıranlar bilinmemektedir. 6 tane oluğu var, pınarın suyu kuzeye giden kanala yönlendirildiğinde Göksu nehrine akmaktadır. Batıya giden kanala yönlendirildiğinde ise, suyu Gölbaşı gölüne karışmaktadır. Daha önce bir kısmı yıktırılmış, ancak 1993 yılında Paşa köprüsünden temin edilen 23 taş ve dışarıdan getirilen taş ustaları ile tekrar yapılarak eski görünümüne kavuşturulmuştur.

Kavkutlu Höyük

Harmanlı Beldesi Kavkutlu mevkiindedir. Gölbaşı-Harmanlı yolu üzerindedir. Düz bir arazi üzerinde yer alan höyük, yaklaşık 160 metre genişliğinde ve 120 metre uzunluğundadır. Höyük yaklaşık 5 metre yüksekliktedir. Geç Tunç çağından başlayarak Helenistik, Roma ve Geç dönemlere kadar kullanıldığı bilinmektedir.

NASIRLI

Köy ilçe merkezine 29 km uzaklıktadır. Evler iki katlı ve topraktır. Köyün ilk kuruluş yeri, Mendededir. (Minik Dede) Buradan da kız kapana göç edilmiştir. Burada da aşiret kavgaları başlamış, köy ikiye ayrılarak Yukarı ve Aşağı Nasırlı köyleri olmuştur.

Aşağı ve Yukarı Nasırlı köylerinin asıl sahipleri “Cec oğulları” dır. (Besni ağaları olarak da bilinirler.) Malatya Akçadağ ilçesindeki Levent oğulları ile Harun oğulları arasında çetin kavgalar olur. Levent oğulları, Aşağı Nasırlı’ya göç ederler. Cec oğulları ile bunlar arasında da yerleşme konusunda uzun mücadeleler olur. Köy tarihi zenginliklerle doludur.

Mendene Höyüğü

Nasırlı köyünde, köyün ilk kuruluş yeri olan Mende’dedir.

Kız Kapan

Burada su sarnıçları, basamaklarla çıkılan mağaralar vardır. Çevrede, çok sayıda cam, ok demirleri, çanak ve çömlek kalıntılarına rastlanmıştır.

Gölün başı mağarası

Köyün güneyinde, 2 km uzaklıkta Çardak veya Gölün Başı Mağarası olarak isimlendirilen bir mağara vardır. Mağarada “öküz başı rölyefi” bulunmuştur. Buraya “Musa Gediği” de denilmektedir.

Kırkbayır

Köyün kuzeyinde Kırk Bayır denilen yerdeki mağaralarda, mezarlara rastlanmıştır. Köy merkezine 2 km uzaklıktaki bu mağaralarda, 5-6 cesedin konulacağı yer ile başlarının da konulacağı seki yapılmıştır.

BELÖREN

İlçenin güneyinde 23 km uzaklıktaki Belören beldesi, Gölbaşındaki tarihi yerleşim merkezleri içinde, tarihi kalıntılar bakımından en zengin olan yerlerden biridir. Beldenin eski ismi “Belviran” olup “halkın dayanışması” anlamında kullanılmıştır. 1968 yılında belediyelik olunca “Belören” ismini almıştır.

Beldedeki tarihi kalıntılar ile mevkileri şu şekildedir:

Heyik mevkii

Köyün 6 km batısında eski yerleşim yeridir. Buranın tarihi bir şehir olduğu, dükkan olması muhtemel kalıntılardan, yine buradaki mezar kalıntılarından anlaşılmıştır. Taşlar doğal halindedir.

Keykubat kalesi

Beyören’in kuzeyinde 5 km uzaklıktadır. Çevresi surlarla çevrilidir. Kale, Roma harcı ile yapılmıştır.

Kent bölgesi

Belören beldesinin güneyinde 5 km uzaklıktadır. Burada, taş mimari parçalar ile mezar kalıntıları bulunmuştur.

Peri önü

Belören beldesinin güneyinde 2 km uzaklıkta, bu höyük vardır. Buranın da eski bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir.

ÇELİK 

Çelik ilçe merkezinin 14 km kuzeyindedir. Köyün kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte göçer Türkmenler tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Köyün içindeki çeşme “Kürt Pınarı” adını ilk olarak bu göçerlerden alır. 1968 yılında yapılan müteahhitlik çalışmasında, atılan dinamitlerden sonra, tesadüfi olarak Bizans dönemine ait binlerce altının toprağa savrulduğu bilinmektedir.

ÇATALTEPE

İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır. Köy ismini kurulduğu yerin birkaç dağ yamacında olmasından alır. Köyün kuruluş tarihi, kesin olarak bilinmemektedir. Çevrede “Aşağı ve Yukarı Örenli” denilen iki tane eski yerleşim merkezi olduğu söylenir. Devlet bürokrasisinin çeşitli kademelerinde yetişmiş çok sayıda elemanı vardır.

Köydeki tarihi kalıntılar ve yapılar şunlardır:

Köristan-Kölisten

Burada, dağın üzerindeki kalıntının ne olduğu kesinlik kazanmamıştır. Bu kalıntıların yel değirmeni veya bir kiliseye ait olduğu söylenir.

Kara mağara

Köyün güneybatısındadır. Doğal mağaranın üzerinde 1 metre çapında ve 2 metre derinliğinde, tahıl saklama veya şarap kuyuları olduğu söylenen kalıntılarla karşılaşılmıştır. Ayrıca burada kilise ve ev kalıntıları bulunur. Bunlar da burada bir yerleşim olduğunu gösterir.

Kara mağara bölgesinde Yolbağı mezarlardan anlaşıldığına göre gayri Müslimlerin yaşadıkları yerdir. Hangi döneme ait olduğu bilinmeyen bir kale yıkıntısı vardır. Hatta buralarda, Kurtuluş savaşına kadar Ermenilerin yaşadığı, Kurtuluş savaşından sonra Halep’e göç ettikleri söylenir.

Mezgitli Yaylası

Yaylada bulunan Gümbürtü mağarası adını, yere sertçe vurulduğunda çıkan sesten almıştır. Mağaradaki yaşam izleri burada yatak şeklindeki oyuklardan anlaşılmaktadır.

Beş Tepe

Köyün batısında, Göksu ırmağını geçtikten sonra Meydan Köyü sınırlarında birbirine sıralı beş tepe vardır. Beş Tepe Mevkii denilen bu tepelerin üzerinde Roma harcına benzer harçla yapılmış kapı kalıntıları mevcuttur. Bu tepelerin birinde bulunan bir mağarada 4x 4 metre ebadında, ikon veya benzeri eşya koymaya yarayan taştan oyma raf vardır.

Adıyaman Besni

Adıyaman Besni

Güzel bir yer. Burayı tarif etmenin en kolay yolu, ünlü gezgin Evliya Çelebinin, yazıtlarında burası hakkında yazdığı nottur “Hayran kaldığım yer”

Ancak, bu hayran kalınan yer: Atatürk Baraj göletinin altında kalacak olması nedeniyle terk edilmiş ve günümüzdeki yerleşim yerine yeni Besni kurulmuştur.

Özellikle: üzüm üretimi ile önem kazanmaktadır.

Adıyaman Besni

ULAŞIM

Konum olarak, Adıyaman iline oldukça yakındır. Besni, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 44 km. uzaklıktadır. Besni-Gaziantep arasındaki uzaklık: 95 km.

Besni-Araban arasındaki uzaklık: 42 km. Besni-Yavuzeli arasındaki uzaklık: 68 km. Besni-Gölbaşı arasındaki uzaklık: 26 km.

Adıyaman Besni

TARİH

Besni’nin kaderini ve tarihini Kommagene bölgesi belirlemiştir. Besni Güneydoğu Anadolu bölgesinde antik Kommagene ismiyle bilinen bölgenin sınırları içindedir.

Kommagene, Fırat nehrinin suladığı tarım için elverişli, verimli topraklarıyla komşu ülkelerin sürekli olarak ilgisini çekmiştir. Bölge bu bakımdan tarihin her döneminde önemli rol oynamıştır.

Yöre, MÖ. 5000’li yıllara kadar uzanan eski bir yerleşim yeri olarak önem kazanmaktadır. Malazgirt savaşının ardından, Anadolu’ya giren Türkler, bölgeye gelerek yöreyi ele geçirmişlerdir. Halife Ömer zamanında Halid Bin Velid’in komutanlarından Rebiatül Bahali, yöreyi ele geçirmiştir.

Bizans ve Abbasiler arasında sürekli el değiştiren yöre, 1149 yılında Maraş senyörlüğünün egemenliğine girmiştir. Devam eden süreçte: Moğol istilasına ve Timur’un saldırılarına kahramanca karşı koyan yöre halkı: Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt’ın takdirini kazanmıştır.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi, yazıtlarında, Besni hakkında: “Hayran kaldığım yer” demektedir. 1395 yılında, Sultan I. Beyazıt tarafından, yöre Osmanlı topraklarına katılır.

Osmanlı döneminde, Besni, Anadolu’nun her yöresinden gelen tüccarların uğradığı, kervanların konakladığı bir yer olarak önem kazanır.

Kurtuluş savaşında ise, Besni yöresinden Hüveydi aşiret reislerinden Hasan ve Yusuf Beylerin kurup organize ettikleri Kuva-i Milliye Teşkilatının, Kahramanmaraş ve Gaziantep savunmalarında oynadıkları önemli rol unutulmamıştır. İstiklal savaşı döneminde ilk mebus Reşit Bey, Sivas kongresinde Atatürk’ün en yakın çalışma arkadaşı olmuş, maddi ve manevi destek vermiştir.

Yörede: bulunan muntazam ve savunmaya elverişli kale; Halep ticaret yolunun buradan geçmesi, bölgenin tarihi süreç içinde daima önem kazanmasına neden olmuştur.

Ayrıca: sulak ve ormanlık arazi yapısı, yine tarihi süreç içinde buranın “cennete eş” olarak değerlendirilmesine ve buna istinaden “Bethesna, Bihicti, Bisni” gibi isimlerle anılmasına neden olmuştur.

Bazı kaynaklarda ise, yörenin isminin Farsçada “eşsiz” ve “cennet” anlamında kullanılan “Hesna” sözcüğünden türediği söylenmektedir.

Evet, Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, Besni yöresinin Malatya sancağına bağlı bir kaza olduğunu görüyoruz. 1954 yılında ise, Adıyaman’ın il olmasıyla, Besni Adıyaman iline bağlanır.

Adıyaman Besni

 

GENEL

Yörenin batısı: Güneydoğu Toroslar ile çevrelenmiştir. Kuzeydoğu ve Güneybatı yönlerinde de uzanan bu dağlar, yörenin batı kesimlerinde alçalır ve plato özelliği gösterirler. Güneydoğu bölümünde Fırat nehri bulunmaktadır. İlçenin yüz ölçümü 1330 km. karedir.

Deniz seviyesinden yükseklik ise, 940 metredir. Besni yöresinde yaşayanların en büyük etkinliği: üzüm üretimidir. Bunun yanında: Besni insanı ticarete yatkındır ve gerek ülkemizin ve gerekse dünyanın birçok yerinde, Besnili iş adamlarının yatırımlarını görmek mümkündür.

Hatta: Besni içinde, Japonlar tarafından yaptırılmış bir okul göreceksiniz. Ama sonuçta, insanlarının büyük bölümünün Besni dışına göç ettiğini de söylemek gerekir.

BESNİ ÜZÜMÜ

Besni üzümü ve Peygamber üzümü birbirinden farklıdır. Üzümün dalından koparıldığında salkım haline Peygamber üzümü denir. Üzüm tam olgunlaşınca toplanıp bir bez üzerinde kurumaya bırakılır. 15-20 gün kuruduktan sonra toplanıp zeytinyağı ile terbiyelendikten sonra yemeye hazır hale gelir.

Özellikle kış mevsiminde bolca tüketilir, akciğer dostu olarak bilinir. Bu kurutulmuş üzüme ise Besni üzümü deniliyor. Bu tür üzüm, aroması şaraba uygun değil. Kahverengi ve siyah taneleri var.

Adıyaman Besni Mimarlık Fakültesi

MİMARLIK FAKÜLTESİ

İlçede Adıyaman Üniversitesine bağlı Mimarlık Fakültesi bulunuyor. 2018-2019 eğitim öğretim yılında Tekstil mühendisliği ve işletme lisans programları açılmıştır.

Adıyaman Besni

NE YENİR

Adıyaman Besni tavası önerebilirim. Kuzu eti, patlıcan, domates, biber, soğan ve sarımsakla yapılan bu yöresel tat, sebzeler eşliğinde büyük tava ya da tepsilerde sunulur. Taş fırınlarda odun ateşinde pişirilir. Besni yöresinde tüm fırın yakınlarında bulabilirsiniz.

Ama pişerken yaklaşık 2-3 saat beklemek gerekir. Tırnaklı ekmekle bu muhteşem lezzeti mutlaka tadın. Bir diğer yöresel lezzet Bastıktır. Bu yiyecek türü, kayısının ve dutun meyvelerinin sıkılmasıyla yani şıralarından yapılır.

Adıyaman Besni Eğitim Bayramı

EĞİTİM BAYRAMI

Besni’de eğitim festivali kutlamaları yapılıyor. Genellikle üzüm, karpuz, kiraz gibi festivaller yapılırken, burada eğitim festivali yapılması gerçekten güzel bir düşünce.

Eğitim bayramında, kutlamalar ilçe merkezinde kortej yürüyüşü ile başlıyor ve Besnililer ellerinde Türk bayraklarıyla bu korteje katılıyorlar.

Kortej sonunda, Culfa Parkı önünde açılış töreni düzenleniyor. Eğitim Bayramı etkinlikleri kapsamında düzenlenen Besni Üzümü, kuru üzümü, ceviz ve Antep fıstığı yetiştiriciliğinde dereceye giren üreticilere ödül veriliyor. Fıstık, uzum ve biberden oluşan stantlar düzenleniyor.

Adıyaman Besni kilimi

NE SATIN ALINIR

Besni’de yer alan Şire pazarından, ünlü Besni üzümü, pestil ve muska satın almalısınız. Ayrıca kilim satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Adıyaman Besni eski besni ören yeri

ESKİ BESNİ ÖREN YERİ

Besni ilçesinin yaklaşık 1-2 km güneyinde, Besni deresinin açtığı derin kanyonun kenarındadır. Burada birçok tarihi eser bulunmaktadır.

Adıyaman il merkezine 46 km uzaklıkta bulunan ören yerinin, denizden yüksekliği 1050 metredir. Ortaç dönemine ait kalıntıların kısmen korunduğu Eski Besni Ören Yerindeki mevcut kalıntılar, yüksek bir tepe üzerinde yer alan küçük bir kale ve çevresinde gelişmektedir.

Adıyaman Besni kalesi

 

Besni kalesi

İl merkezine 50 km ve ilçe merkezine 2 km uzaklıktadır. Eski Besni ören yeri içindedir.

Roma döneminde Samsat ve Zeugma, Romalıların bölgedeki Legion merkezleridir. Bu iki merkez arasında yardımcı askeri birliklerin yerleştiği karakol kaleleri kurulmuştur.

Yazılı belgelerde bölgedeki Roma karakol kaleleri arasında Octacuscum’un (Besni) ve Nisus/Cesum’un (Keysun) isimleri de geçer. Bu kalelerden bir tanesi de bugünkü ören yerinde bulunan tarihi Besni Kalesidir.

Besni şehri, tarihi Besni Kalesinin çevresindeki derelerin kenarında ve tepelerin eteklerinde kurulu idi. Şehrin eski ticaret kenti oluşu, savunmaya elverişli kalesi, sulak alanları ve orman varlığı birçok medeniyeti bu sahaya çekmiştir.

Önemli bir kültürel mirasa sahip 50 dekarlık ören yerinde 5 köprü, 4 cami, 3 çeşme, 2 hamam ve 1 adet kale bulunur. Bu yapılar büyük ölçüde tahribata maruz kaldığı için, çok az bir kısmı kalıntıları ile günümüze kadar gelebilmiştir.

Bunun sebebi, eski Besni yerleşiminde 1950’li yıllardan 1960’lı yıllara kadar yaşanan çeşitli olumsuzluklardan (yerleşim yerinin topoğrafik özellikleri, sel, heyelan olayları, aşırı yaz dönemi sıcakları, bazı öldürme olayları, yerleşimin eşkıya tarafından basılması, hırsızlık vb.) dolayı, Besni halkının eski Besni’deki evlerini yıkarak şimdiki Besni’ye yerleşmeleridir.

Besni halkı kuzeydeki yeni yerleşime bahsedilen süreçte geçerken, yıktıkları evlerdeki malzemeleri de beraberlerinde götürerek yeni binalarının yapımında kullanırlar.

Evet, Kale, eski kentin ortasında, yüksek bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Hititler döneminde Hitit krallığının kurucusu İsena tarafından yapılmıştır. Bugün kale üzerindeki kalıntılar, İslami döneme aittir. Surlar, burçlar ve kale içindeki çarşı, cami gibi sosyal yapıların kalıntılarını görmek mümkündür.

Ayakta kalan bir burç üzerinde yer alan yazıttan, kalenin Memlük sultanı Melik el Aşraf tarafından yapıldığını gösterir. 13’ncü yüzyılın sonlarında, Besni’de hüküm süren Memlük hükümdarı Malik’al-aşraf bin Kalavun zamanında kalenin ve şehrin onarıldığı kaynaklarda belirtilmektedir.

Güneyde bulunan burç üzerinde madalyon şeklinde kabartmalar ve kitabe yer alır.

Kalede bugün görülen: cami, hamam, köprü kalıntıları, Osmanlı döneminden kalmadır. Ayrıca kalenin ortasında bir kuyu vardır. Batı kesiminde, bir anıtı andıran, karşı karşıya yapılmış iki büyük mancınık vardır.

Halk arasında “Çifte Mancınık” adı verilen bu iki mancınık arasında esirlerin asılarak düşmana gösterildiği ve gözdağı verildiği söylenir. Mancınıklar üzerindeki Arapça yazılmış kitabelere bakılırsa, bunların İslami dönem yapısı olduğu anlaşılır. Bugün kaleye çıkmak için güneyden dik bir yamaç kullanılır.

Adıyaman Besni Kızılcaoba camii

 

Kızılcaoba Camisi

Eski Besni ören yeri içindedir.

Kale tepesinin kuzey batısında, Toktamış tepesinin güney batısında, Kızılcaoba mevkiinde yer alır. Caminin mimari ve yapım yılı ile ilgili kesin bilgi yoktur.

Ancak mimari özellikleri bakımından camii Dulkadirli Oymağı olan Kızılcaoba Beyleri tarafından 15’nci yüzyılın sonlarında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Caminin doğu ve kuzey duvar kısmı ile minaresi yarı yüksekliğe kadar ayakta kalmıştır. Minarenin kaidesi kare kesitli olup gövde silindirik formludur.

Adıyaman Besni kurşunlu (Külhanönü/Hacı Zeyrek Ağa) camii

Kurşunlu (Külhanönü/Hacı Zeyrek Ağa) Camii

Eski Besni ören yeri girişinde, yolun hemen sağında Aşağı Oba mahallesindedir.

Caminin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. Fakat eserde kullanılmış olan yapı malzemesi ve mimari yapı itibarıyla 18’nci yüzyılda yapıldığı anlaşılmıştır. Diğer camilerde olduğu gibi muntazam bir plana sahip değildir. “L” harfi şeklinde bir plana sahiptir.

Daha çok Arap mimari tarzını yansıtır. Tamamen düzgün kesme taştan yapılmıştır. Kare planlı mekanın önceden tek kubbe ile örtülü olduğu tahmin edilmektedir. Ancak sonradan yan duvarlardaki payandalara dayandırılmış yatay iki sivri kemerle kıble duvarına paralel üç nefli bir plana dönüştürülmüştür.

İki kemerli bir son cemaat yeri bulunur. Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan minaresi, kare kaide üzerinde çokgen gövdeli ve tek şerefelidir. Cami ibadete açıktır. 1934-1935 yıllarında Besni’nin yer değiştirmesinden sonra cami kendi kaderine bırakılmıştır.

Ancak daha sonra 2005-2006 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarım ve restorasyonu yapılmıştır. Yapının mevcut yapılaşmaya uzak olması nedeniyle müze olarak kullanılması düşünülmektedir. Ancak bölgede çok sayıda caminin restorasyona ihtiyacı vardır.

Adıyaman Besni Külhanönü (Meydan) Hamamı

KÜLHANÖNÜ (MEYDAN) HAMAMI

Eski Besni Ören yerinin kuzeyinde, kale tepesinin kuzey-kuzeydoğusunda genişleyen Meydan Mahallesinde Kurşunlu camisinin doğu tarafındadır. Yapının bir yazıtı yoktur.

Ancak yapı olarak, 17 veya 18’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Evliya Çelebi’nin Besni’deki eserlerden bahsederken hamamlar arasında Meydan Hamamını zikretmesi yapının 17’nci yüzyılın ortalarından önce yapılmış olabileceği düşünülmektedir.

Meydan hamamı, bugün oldukça harap durumdadır. Yapının beden duvarları düzgün kesme taşlarla ve tuğlalarla inşa edilmiştir. Taş ve tuğla örgü sistemi kullanılmıştır. Dikdörtgen bir plana sahip olan hamam: soğukluk, ılıklık, sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşmaktadır.

Osmanlı Türk hamam sistemine göre mimarisi “Ortası kubbeli, enine sıcaklıklı ve çifte halvetli tip” sistemindedir.

Ali Paşa (Tahta Oba) Camisi

Eski Besni Ören yeri girişinde, Kurşunlu camisinin doğusunda, Kahta mahallesinin Tahtaoba mevkiinde, Besni deresi yatağının hemen yanındadır. Cami tamamen yıkılmış durumdadır. Sadece minaresi vardır. Kitabesi ve tarihçesi belli değildir. Mevcut minaresi, kare kaideli ve silindirik gövdelidir.

Resimlere bakıldığında “L” planlı gibi görünen, ancak iç mekan oluşumu itibarıyla dikdörtgen bir plana sahip, güneyden kuzeye doğru, harim, son cemaat yeri ve ayrıca burada L çıkıntısının olduğu, doğuya bakan kısımda yer alan mecnun odası denilen kısımlardan oluşmaktadır.

Üzerinin düz damla örtülü olduğu tahmin edilmektedir. Minare üzerinde herhangi bir kitabe yoktur. Burada bir de çeşme var. Tahtaoba çeşmesi, Tahtaoba camisinin doğu duvarına gömülü olarak yapılmıştır. Ancak camiden günümüze kalan minarenin mimari özelliklerine dayanarak çeşmenin cami ile aynı dönemde yapıldığı söylenir.

Çeşmeden günümüzde su akmaktadır. Ancak çeşme üzerine yazılan yazılar, çeşmenin tarihi orijinalliğini bozmaktadır.

Adıyaman Besni Ulu Camii

Besni ulu camii

Eski Besni ören yerinde Aşağı Oba mevkiindedir.

Cuma mescidi niteliğindedir. Sadece minaresi ayaktadır. Yerinde yapılan incelemelerde, caminin minaresinin güney yüzeyinde batıya doğru temel izleri devam etmektedir. Cami yıkılmadan önce 1492 tarihli bir onarım kitabesi görülmektedir.

Camiye ait eski bir fotoğrafta yer alan kitabesinden caminin 15’nci yüzyıl sonlarında Dulkadirli veya Memlüklular tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Minaresi kare kaideli ve silindirik gövdelidir.

Minaredeki kitabeye göre 1565 yılında mimar Numan el-Osmani tarafından yapılmıştır.

Cami, zaman, tabiat şartları, terk edilmişlik, kontrolsüzlük ve koruma bilincinin olmaması nedeniyle büyük bir  tahribat yaşamıştır.

Bekir Bey hamamı

Eski Besni ören yerindedir.

Kale tepesinin kuzey-kuzeydoğusunda yer alan külliyenin bir bölümünü oluşturan hamamın adı, bir Memlük komutanı olana Bekir Bey’den gelmektedir ancak yapının bir kitabesi yoktur. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmez.

Hamam ulu caminin bitişiğindedir. Ancak Bekir Bey isimli bir sultanın camii, medrese ve hamamdan oluşan bir külliye yaptırdığı ve sonra bu yapıları yaşatmak için, vakıf tesis ettiği bilinmektedir.

16’ncı yüzyıl vakıf kayıtlarında da “Medrese-i Bekir Bey” adıyla bir vakfa rastlanmaktadır. Bekir Bey tarafından yaptırılan medresenin, Besni’nin Memlüklar devrinde önemli bir eğitim ve öğretim merkezi olduğundan hareketle 16’ncı yüzyıldan önce yanındaki hamamla birlikte inşa edildiği düşünülmektedir. Hamam günümüzde oldukça harap durumdadır.

Düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş yapının kuzey cephesi toprak altında olduğundan, sağlam olarak kalabilmiştir. Kubbeleri ve tonozları üstten, cephe duvarlarının bir kısmı da yanlardan çökerek mekanların içini doldurmuştur.

Osmanlı Türk hamamlarının sıcaklık bölümlerinde uygulanan plan şemaları dikkate alınarak yapılan sınıflandırmada, altı farklı tip ayırt edilmiştir.

Bekir bey Hamamı, “haçvari dört eyvanlı ve köşe hücreli tip” sınıfına girer. Hamamı oluşturan mekanlar (giriş, soğukluk, ılıklık, sıcaklık, halvet, su deposu, külhan ve yakacak deposu) tespit edilerek bunların oluşumuna ait izler araştırılmıştır.

Adıyaman Besni Celladın Köprüsü

Celladın köprüsü

Eski Besni ören yerindedir. Köprü Besni Deresinin iki yakasını birbirine bağlar. Tek kemerlidir ve kaba yontu taş malzemeden yapılmıştır. Kemer ayakları doğrudan iki yakada da ana kayaya oturtulmuştur.

Tahta oba köprüsü

Eski Besni ören yerindedir. Köprü Besni Deresi üstündedir. Sivri kemerli olan köprü tek gözlü olarak yapılmıştır. Kemer kısımları düzgün kesme taş malzeme ile diğer kısımlar ise kaba yontu taş malzeme ile yapılmıştır.

Hemen yakınında Tahta Oba Camii minaresi ve Tabakhane köprüsü yer alır. Günümüzde üst kısmı asfalt malzeme ile kaplanmıştır ve kullanılmaktadır.

Adıyaman Besni Sofraz Anıtları

SOFRAZ ANITLARI

İl merkezine 60 km, Besni ilçe merkezine 15 km uzaklıkta, Üçgöz (Sofraz) beldesinin 2 km doğusundadır. Köy ve çevresinde eskiden Kül şehri adında bir şehir bulunduğu ve o zamanlar Besni’nin bu şehre bağlı olduğu bilinmektedir.

Eski yapı olarak Anıt mezarlar, Hasan Paşa camii, Mustafa Paşa camii ve Öksüz minare sayılabilir.

Anıt mezar, MS 2’nci yüzyılda Roma döneminde yapılmıştır. Bölgede 2 adet Tümülüs şeklinde anıt mezar vardır. Şehir harabelerinde bulunan şişelerin içindeki çeşitli renklerde toprağın sırrı hala çözülememiştir.

Bazı kaynaklarda, bu şişelerin Gölbaşı Yukarınasırlı’da ve Gerger Morfa’daki harabelerde kullanıldığı belirtilmektedir.

Hasan Paşa Camii

Minaresi orijinal olup üzerindeki kitabeye göre 1718 yılında yapılmıştır. Cami sonradan yenilenmiştir. Caminin haziresinde iki adet tarihi mezar taşı vardır. Bunlar 1686 yılı tarihlidir.

Minare, kare kaide üzerinde yükselen on iki gen gövdeli, tek şerefeli ve silindir şekilli petekten ibaret olup, şerefe altındaki iç bükey madalyonlar içerisinde çini süslemeler vardır, ancak büyük kısmı dökülmüş durumdadır.

 

Mustafa Paşa Camii

Cami yenilenmiştir ancak minaresi eskidir. Kare kaideli, silindirik gövdeli bir yapıdır. Caminin batı tarafındaki haziresinde mezar taşları mevcuttur. Bunlardan birisinin üzerinde 1640 tarihi yazılıdır. Buradan hareketle cami ve minarenin 17’nci yüzyıl ortalarından önce yapılmış olabileceği değerlendirilir.

Adıyaman Besni Sofraz Büyük Tümülüsü (Sofraz Anıt Mezarı)

Sofraz Büyük Tümülüsü (Sofraz Anıt Mezarı)

Tümülüs, Besni çayına nazır bir konumdadır.

Tümülüse güney kısımdan açılan bir girişten girilir. Ancak kapının üstündeki kemer, kaçak kazı yapanlar tarafından tahrip edilmiştir.

Tümülüse ana kapıdan girilmek için, çevresi kalker taşlardan oluşan dikdörtgen bir kuyudan aşağıya 90 derecelik bir açıyla ahşap bir merdiven yardımıyla inilir.

Sonra kesme taştan oldukça düzgün yapılmış kısa bir koridordan geçildikten sonra dörtgen ve üzeri tonozla örtülmüş ana odaya yani mezar odasına geçilir ki burada iki lahit mezar vardır.

Kaçak kazı yapanlar tarafından, her iki lahit de, baş kısmından kırılarak soyulmuştur. Evet, bunca soygundan sonra günümüzde burayı korumak için bir bekçi görevlendirilmiştir.

Adıyaman Besni Sofraz Küçük Tümülüsü (Sofraz Anıt Mezarı)

Sofraz Küçük Tümülüsü (Sofraz Anıt Mezarı)

Üçgöz (Sofraz) beldesinin 2 km doğusunda, Büyük Tümülüs’ün güneyindedir. Tümülüs, Besni çayının menderes çizdiği vadinin yamacındadır.

Tümülüs’te, toprak kalınlığının az olduğu bir yerden girildikten sonra, uzun rampalı bir girişten sonra mezara girilir. Merdivenin her iki tarafında da yine ana kayaya oyulmuş üçer mezar bulunur.

Ana kayaya oyularak yapılmış alçak tonozlu mezar ön odasının sağında ve solunda birer mezar odası ve içinde lahitler bulunur. Ön odanın devamında ise, düzgün kesme taştan yapımlı tonozlu bir oda ve içinde bir lahit bulunmaktadır.

Sonuç, küçük Tümülüs, kuzeydeki büyük Tümülüs’e nazaran daha bakımsızdır. İçerisinde, kuşların ve yarasaların kullanmasından kaynaklanan ağır bir koku ve nem vardır. Ayrıca kuşların ve yarasaların bıraktığı dışkıların asidik özelliği yapıya zarar vermektedir.

Tümülüs çeşitli dönemlerde soyulduğu için, araştırmalarda burada fazlaca bir buluntu ele geçmemiştir. Bulanan buluntular değerlendirildiğinde, buranın Roma dönemine ait bir mezar olduğu anlaşılmıştır.

Üçgöz kaya mezarları

Üçgöz (Sofraz) beldesindedir. Belde yerleşiminin batı yönünde bulunur. Ana kayaya oyulmuş hipoje biçiminde mezardır. Eğimli bir arazi üzerinde yer alan mezar odasında ikisi yan yana olmak üzere dört lahit bulunur.

Adıyaman Besni Öksüz Minare

Besni öksüz minare

Üçgöz (Sofraz) beldesindedir. Belde yerleşiminin biraz uzağında ve doğusunda bulunur. Giriş kapısı üzerindeki kitabe yosunlarla kaplanmış durumda olduğu için okunamamıştır. Dolayısıyla yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor. Ancak beldenin en eski camisi olduğu tahmin ediliyor.

Cami kısmı tamamen yıkılmış olup sadece minaresi ayaktadır. Minare, kare bir kaide üzerinde oturan silindirik bir yapıya sahiptir. Minarenin külah kısmına yakın yerde, alt kısmı mukarnaslı bir şerefesi vardır. Minare düzgün kesme taş malzeme kullanılarak yapılmıştır.

VAKKAS EMİROĞLU KONAĞI

Kargalı köyündedir.

Köyün ileri gelenlerinin söylediklerine göre, konak yaklaşık 100 yıl önce yapılmıştır. Yapı 2 katlıdır. Alt kat ahır ve depo, üst kat ise konuttur.

Yapının alt kat duvar cephelerinde, ikişer adet ve üst katta dörder adet pencere vardır. Tek sütunlu ve iki kemerli eyvanı bulunur.

Bir avlu ve buna bağlı dört odadan oluşmakta olup, duvarlarda dolap nişleri bulunur. Tamamen düzgün kesme taş malzemeyle inşa edilmiş olan yapının alt kat duvarları destek payandalarıyla desteklenmiştir. Üst kata, arkadan yapılmış kesme taş merdivenlerle çıkılır.

Burada bir de çeşme bulunuyor. Vakkas Emiroğlu Çeşmesi, Kargalı konağı ile birlikte yaklaşık 100 yıl önce yaptırılmıştır.

Çeşme düzgün kesme taştan yapılmış olup tek kemerli, yalaklı ve tonozludur. Çeşmenin üst kısmında, dışa çıkıntı yapan ve çeşmeye estetik görünüm kazandıran bir silme vardır.

Adıyaman Besni Çörmük İçmesi
Adıyaman Besni Çörmük İçmesi

BESNİ (ÇÖRMÜK) İÇMESİ

İl merkezine 48 km ve ilçe merkezine 6 km uzaklıktadır.

Adıyaman-Besni yol güzergahı üstündedir. Yazın kuruyan, kışın akışa geçen Akdere çayının batı yamacında çıkan suyun bir havuzda biriktirilmesiyle, yaz mevsiminde hem şifa arayanlar hem de piknik yapmak için gelenler tarafından kullanılır.

İçme suyunun: böbrek taşlarına, kronik kabızlık, bağırsak ve mide iltihaplarına iyi geldiği söylenir.

Özellikle yaz aylarında sudan bir koku yayılır. Sudan bu kokunun çıktığı zamanlar, suyun şifalı olduğu kabul edilir. (Temmuz-Ağustos aylarında kokar) Günde aç karnına 0.2 litre içilmesi tavsiye edilir.

Adıyaman Besni Kızılin (Göksu) Su gözü mesire alanı

 

KIZILİN (GÖKSU)-SU GÖZÜ MESİRE ALANI

İlçe merkezinden tarihi Kızılin köprüsüne giderken, Fırat nehri kıyısındaki Kızılin köyü sınırları içindedir.

Geçmiş dönemlerde uygun iklim koşulları altında gelişen doğal meşe topluluklarından geride kalmış lekeler halindedir. Bu alan ortalama 550-600 metre yükseklikte olup, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan en alçaktaki meşe örtüsüdür.

Besni merkezden başlayarak Sofraz köyündeki tarihi camiler ve Tümülüsler gezildikten sonra Göksu nehri üzerindeki Roma köprüsüne (Kızılin köprüsü) gidilirken sözü edilen meşelik alan görülebilir.

Adıyaman Besni Kızılin köprüsü

 

Kızılin Köprüsü

Göksu nehri üzerindedir. Merkez ilçeye bağlı Gümüşkaya köyü ile Kızılin köyü arasındadır. Köprüye, Adıyaman-Şanlıurfa kara yolu üzerinde bulunan, merkez ilçeye 67 km uzaklıktaki Gümüşkaya köyü üzerinden veya Besni ilçesinin 48 km güneyinde bulunan Kızılin köyü üzerinden gidilir.

Göksu vadisinin daraldığı bir noktada, ana kaya üzerine oturtulan Göksu köprüsü, Roma dönemine aittir. Roma imparatoru Vespasian zamanında yapıldığı tahmin edilmektedir. Yani köprünün 1800 yıllık olduğu tahmin ediliyor.

Orta kemeri çökmüştür diğer kısımları sağlam durumdadır. Peki orta kemeri neden çökmüştür, bunun hikayesi ilginç; 19’ncu yüzyıl sonlarında, Göksu’nun iki yakasındaki köylüler arasından anlaşmazlık çıkar.

Besni tarafındaki köylüler, saldırılardan kurtulmak için güvercin gübresinden yaptıkları bir patlayıcı madde (güherçile) ile köprünün orta yerini patlatarak çökertirler.

Düzgün kesme taştan yapılmış olan köprü, bir ana kemer ve ikisi tahliye kemeri olmak üzere toplam üç kemerden oluşur. Orta kemerin iki ayağı arasındaki açıklık yaklaşık 23-30 metre kadardır.

Köprünün yerden yüksekliği 31 metre, uzunluğu 150 metre ve genişliği 7.5 metredir. Antik dönemde Besni (Ostacuscum) ile Samsat’ın (Samosata) geçişini sağlayan köprüdür.

Mimari yapısı, Kahta’daki Cendere köprüsüne de benzeyen köprüye, diğer köprülerde olmayan özellik, doksan derecelik rampalı bir girişe sahip olmasıdır.

Savaş döneminde geçişin engellenmesi için orta kemer yıkılmıştır. Ortaçağ dönemindeki bazı Arap yazarlar, köprüyü dünyanın harikalarından birisi olarak tanımlar.

Son bir not, köprünün aslına uygun olarak yeniden yapılması için 2 yıldır faaliyet sürdürülmektedir, köylüler tarafından yıkılan köprü yeniden hizmete açılacakmış.

Adıyaman Besni Göksu Kanyonu

GÖKSU KANYONU

İlçe merkezine 48 km uzaklıktaki Kızılin köyüne yakın bir yerde bulunmaktadır. Kızılin köprüsünün bulunduğu vadi, Fırat nehrine yaklaştıkça derinleşerek kanyon özelliği gösterir.

Kızılin Köprüsünden Fırat nehrine kadar kanyon vadisin uzunluğu yaklaşık 2 ile 3 km kadar devam eder.

Vadinin yamaçlarındaki doğal ve beşeri özellikteki mağaralar hem depo hem de barınma ve konaklama amaçlı olarak kullanılmıştır.

Köprü başlangıcından itibaren Atatürk Barajına kadar yapılacak tekne turları, vadinin daha iyi görünmesinde etkili olacaktır. Göksu kanyonu tarihi Roma köprüsünün, vadinin ve yerleşme noktalarının görülmesinde etkilidir.

Adıyaman Besni Göksu mağaraları

GÖKSU MAĞARALARI

Göksu ırmağı boyunca yer alan 40-50 m yükseklikteki sarp kayalar üzerinde bulunmaktadır. Besni tarafındaki Kızılin ve Sarıkaya köyleri ile Adıyaman tarafında Gümüşyaka ve Mal Pınarı köyleri civarında yoğunlaşmıştır. Bu mağaralar doğal çekiciliği yanında yerleşme yerleri olarak da kullanılmıştır.

Adıyaman Besni Oyratlı Mozaikli Yapı
Adıyaman Besni Oyratlı Mozaikli Yapı

OYRATLI MOZAİKLİ YAPI

Oyratlı köyünde bulunan Roma dönemine ait bir kalıntıdır.

Besni-Gölbaşı yol güzergahına 1 kilometre mesafededir. Yaklaşık 5 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğinde bir yapının 70 x 100 cm ölçülerinde, duvarları günümüze kadar kalmıştır.

Moloz duvarlı yerleşim yerinin zemini mozaikle kaplıdır. Mozaik 45 metre kare büyüklüktedir. Mozaiğin bulunduğu alanın kilise olduğu tahmin ediliyor.

Evet bu mozaik kaçak kazıda bulunmuş, çevredeki köylülerin ihbarı ile resmi makamlarca gün yüzüne çıkarılarak koruma altına alınmış ve Adıyaman Müze Müdürlüğüne götürülmüştür.

Adıyaman Besni Levzin Höyük

LEVZİN HÖYÜK

İlçenin 25 km güneyindedir.

Yapılan araştırmalarda, höyükte çanak çömleksiz (MÖ 9500-8800) ve çanak çömlekli Neolitik dönem (MÖ 7000-6900) tabakalar tespit edilmiştir.

Buluntular içinde en fazla olanlar: cilalı el baltaları ve çakmaktaşı aletlerdir. Ayrıca öğütme taşları, havan ve havan elleri, taş kap parçaları bulunmuştur.

Çok miktarda hayvan kemiği ve boynuz da ele geçirilmiştir. Ortaçağ’a ait kandil ve birkaç tane bronz haç, Geç Roma dönemine ait çift kulplu testi ve bronz sikkeler, Demir çağına ait bronz iğne, fibula, ok ucu ve pişmiş topraktan hayvan figürü ele geçmiştir.

Tüm bu çıkarılan buluntular Adıyaman Müzesinde sergilenmektedir.

Adıyaman Besni Dikilitaş-Sesönk Tümülüsü

 

DİKİLİTAŞ-SESÖNK TÜMÜLÜSÜ

İlçe merkezine bağlı Zormağara ve Hozgişin köyleri arasında kayalık alanda ve yüksek bir tepe üzerindedir. İlçe merkezine uzaklık 33 km. dir.

Tümülüsün üstü şekilsiz ve irili ufaklı kayaçlarla örtülmüştür. Mezar girişi basit rampa şeklinde ve basamaklıdır. Dromos denilen mezar girişi ve kareye yakın dörtgen planlı bir mezar odası planına sahiptir.

Tümülüsün güney, kuzeybatı ve güneydoğusunda, tamburlardan oluşan ikili sütunlar bulunur.

Her biri yaklaşık 10 metre uzunluğundaki üç çift sütun vardır. Buradaki kazı buluntularından, sütunlar üzerinde kartal, kral ve kraliçeye ait heykeller olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak heykeller günümüzde yoktur sadece sütunların üzerinde kadın, erkek ve aslan kabartmaları vardır.

Buradaki kalıntılar tümülüsün Kommagene kralı II. Mithridatese ait olduğunu göstermektedir.

DİKİLİTAŞ NEKROPOLÜ

Dikilitaş köyündedir.

Mezarlar ana kayaya oyulmuş, hipoje biçiminde mezarlardır. Mezarlar, kayalık bir tepe üzerinde düz bir alana yapılmış mezarlardan oluşmaktadır. Geniş bir alana yapılmış olan kaya mezarları, ana kayaya oyularak yapılmıştır.

Tonozlu ve merdivenli girişlere sahip mezarların yanında dolmen mezar denen blok taşların çatılmasıyla oluşan megalitik tarz mezarlar vardır.

Adıyaman Besni Kargalı Dolmen Mezarları

KARGALI DOLMEN MEZARLARI

İlçe merkezine bağlı Kargalı köyü sınırları içindedir. Önce “Dolmen” ne demektir? Toprakta yan yana aralıklı olarak dizilmiş, birkaç büyük yassı taşla, bunların üstüne yatay olarak yerleştirilmiş yine büyük yassı taşlardan oluşan mezarlara dolmen denir.

Kayaların uzunluğu 2 ile 4 metre arasında değişir. Köy yerleşiminin kuzey batı tarafında, geniş bir alanda, dağınık biçimde yer alır. Dolmen mezarlar, büyük doğal blok taşların birbirine çatılmasıyla oluşturulmuştur.

En üst kısım bir blok taş ile kapatılmaktadır. Anadolu’da tarih öncesi ölü gömme geleneğini göstermesi açısından önemlidir. Bronz çağına tarihlenir. Yani yaklaşık 3 bin yıllıktır.

Adıyaman Besni Gümüşkaya (Palaş) Mağaraları

GÜMÜŞKAYA (PALAŞ) MAĞARALARI

Göksu nehri kıyısında, aynı adla anılan köyün batısında, kayalardan oyma tünel biçiminde, birbirine bağlı çok sayıda mağara bulunur. Bu mağaralar il merkezine 40 km uzaklıktadır.

Bu mağaraların MÖ 150 yılında yapıldığı sanılmaktadır. Mağaralar barınak olarak kullanılmıştır. Kuyulara, balkonlara ve bölgeli odalara sahip olan mağaralara bir kişinin geçebileceği kadar dar bir yolla ulaşılmaktadır.

Adıyaman Besni Tatarin Nekropolü

TATARİN NEKROPOLÜ

İlçe merkezine bağlı Yukarı Söğütlü ve Yaylacık köyleri arasındadır.

Ana kaya oyularak hipoje tipi mezarlar yapılmıştır. Bazı mezarlarda, kabartma figürler görülür.

Bölgede şimdiye kadar, önemli bir arkeolojik araştırma yapılmamıştır.

1983 yılında yapılan kurtarma kazısında, taban mozaikleri kalıntıları bulunmuştur.

Adıyaman Samsat

Adıyaman Samsat

Atatürk baraj gölünün hemen kıyısında, muhteşem güzel bir konumdadır. Ancak, tarih boyunca birçok uygarlığın merkezi konumunda bulunan eski Samsat bölgesinin de, gerekli arkeolojik araştırmalar yapılmadan baraj gölünün sularının altında kalması, ülkemizin tarihi ve turizmi açısından büyük bir eksikliktir.

Hatta, bu sular altında kalarak yok olma: örneğin bir Hasankeyf kadar ses getirmemiştir ve sessizce yok olmuştur. Günümüzde, Atatürk Baraj gölünün yarattığı doğal güzellik dışında, burada tarihi güzellik veya kalıntı görmeniz mümkün değildir.

Adıyaman Samsat

ULAŞIM

Samsat, bağlı bulunduğu Adıyaman il merkezine 47 km. uzaklıktadır.

TARİH

Bölgenin eski ismi “Samusata-Sumaysat” dır ve yörede bulunan en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Yöredeki ilk yerleşimcilerin: MÖ.6000’li yıllara kadar gittiği düşünülmektedir. Hatta: yörenin ilk yerleşimcilerinin, Orta Asya’dan gelen Türklerden Prohititler olduğu tahmin edilmektedir.

Buranın bu kadar önem kazanmasının başlıca nedeni: Fırat nehrinin batı ve doğu kesimleri arasında, en elverişli geçit yerinin burada bulunmasıdır. Samsat, bu yüzden tarih boyunca, önemini korumuştur.

Sümerler döneminde: yöreye “Semizata” ismi verilmiştir. Hititler zamanında ise, yani demir çağında yörenin Hitit krallığının merkezi olduğu anlaşılmıştır. MÖ. 605 yılında, yörede Babillerin egemenliği görülür. Daha sonra ise, sırası ile: Medler, Persler, Makedonya krallığı ve Selevkosların egemenliği görülür.

MÖ. 69 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Kommagene krallığının merkezinin burada bulunduğu anlaşılır. Hatta: Kommagene kralları “Antichos” sanıyla anılırlar. Bu krallık merkezi dönemlerinde, 150 yıllık süreçte, burada 4 kral tahta geçer. Kral III. Antichos’un Romalılarla yapılan savaşta yenilmesi üzerine, Kommagene krallığı sona erer ve bölge Romalıların hakimiyetine girer.

Bölge: MS. 72 yılında bir Roma eyaleti olur. Ünlü bilgin Lukianus: yine bu dönemde Samsat yöresinde doğar.

Takip eden süreçte: bölge Persler ve Romalılar arasında birçok kez el değiştirir. MS. 271 yılında, Romalılar bölgeyi kesin olarak ele geçirirler. Bu dönemde, bölgedeki yerleşim yerinde, 50 binden fazla insan yaşadığı bilinmektedir.

Hz. Ömer zamanında, Samsat yöresine “Şimşat-Şümişat” ismi verilmiştir. 1203 yılında, Selçuklular bölgeyi ele geçirirler. 1392 yılında, Yıldırım Beyazıt, bölgeyi Osmanlı hakimiyetine sokar. Bölge: Osmanlı hakimiyetinde bulunduğu sürede, eski önemini kaybeder ve sancak merkezi olur. Takip eden dönemde, süratle küçülür.
Cumhuriyet döneminde, 1960 yılında Samsat ilçe merkezi olur ve Adıyaman iline bağlanır.

Ancak: Atatürk Baraj Gölünün altında kalacak olması nedeniyle, yerleşim yeri, 1988 yılında, eski yerleşim yerinden ayrılarak, günümüzdeki yeni yerleşim yerine taşınmıştır.

Samsat isminin kaynağına gelince: Ortaçağ’ın ilk dönemlerinde yani 4’ncü yüzyılın başlarında, Ermeniler, Hıristiyanlığı kabul etmeden önce, ateşperest idiler. Yani, güneşe tapıyorlardı. Bu yüzden, Ermenilere: Arevebaşt veya Arevorti deniliyordu. Bunlar, 14’ncü yüzyıla kadar olan süreçte, Samsat yöresinde yaşadılar.

Bu yüzden, Samsat: Güneş Diyarı değil, güneşe tapanların memleketi olarak bilinmektedir. Ancak, İslam ordularının bölgeyi ele geçirmesiyle, Samosata olan bölgenin ismi, Arap şivesine uydurularak, Sümeysat olarak değiştirilmiştir. Osmanlıların son dönemlerinde ise, yörenin ismi, Sümeysat olarak bilinir ve takip eden süreçte, bu kelime değişerek günümüze Samsat olarak gelmiştir.

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

 

Adıyaman Samsat

GENEL

Yöre, Adıyaman ilinin güneydoğu kesimindedir ve yüz ölçümü 338 km. karedir. Yörenin batısında, doğusunda ve güneyinde: Atatürk Barajı Gölü bulunmaktadır. Yani: üç tarafı baraj gölü ile çevrilmiş bir yarım ada şeklindedir.
Denizden yükseklik: 610 metredir.

Coğrafi yapı: güneye doğru eğimlerle alçalan bir ova şeklindedir.
İklim değerlendirildiğinde ise, yazları oldukça sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı iklim özellikleri görülür. Özellikle: Atatürk Barajının yapılmasının ardından, nem oranı artmıştır.

Yörede yaşayan insanların başlıca ekonomik etkinlikleri, tarım üzerinedir. Özellikle Samsat’ta ilk akla gelen tütündür. İlçede yıllık tütün üretim kapasitesi 700 ton civarındadır.

Evet, Samsat ile ilgili en önemli husus, buranın 2017 ve 2018 yıllarında iki büyük depremle sarsılmış olması ve ilçe konutlarının üçte ikisinin harap olması, ilçe nüfusunun büyük bölümünün çadır ve konteynerlerde yaşamasıdır ve bu durum hala yani 2020 yılına girdiğimiz bu ilk günlerde devam etmektedir.

Aldığım bilgiye göre, Samsat ilçe merkezi, bulunduğu yerden yine taşınacakmış, yeni istikamet Saffan Dede Türbesinin bulunduğu bölge imiş. Peki, bu ilçe merkezi eski yerinden bugünkü yerine yani buraya taşınırken, niye deprem analizi, zemin analizi yapılmamış, bu sorunun cevabı yok.

Adıyaman Samsat

GEZİLECEK YERLER

EFSANE

Kommagene ülkesinin başkenti Samsat’ta (Samosata) oturan bir kral vardır. Kralın güzel kızına her ülkeden talipler gelir. Hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar. Kral, içme suyu problemi bulunan şehre, suyu önce kim getirirse kızı ona vereceğini söyler.

Yarışmacılar birbirleriyle çekişerek kızı düşünerek geceli gündüzlü çalışırlar. Bir gün şehir halkı, yakınlarına kadar uzanan ve her gün ilerleyen dev su kanallarını görür. Arkasından şehre hayat veren sular akmaya başlar. Arsameia’nın genç prensi bugüne kadar kalan su kanallarıyla şehre su akıtır. Prens, prensesle evlenerek çalışmalarının karşılığını Samsat’tan alır.

Adıyaman Samsat Höyüğü

 

  

SAMSAT HÖYÜĞÜ

Bu höyük hakkında bilgi vermeden önce bilmenizi isterim, höyük bugün tamamen Atatürk Barajı göl suları altındadır, ben sadece Samsat’ın geçmişi hakkında bilgi sahibi olmanız açısından, hani buralarda yani Samsat’ın niye bir kalesi yok, Samsat’ın eski yerleşim yeri neresidir sorularınıza cevap olması açısından bu höyükle ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.

Höyük, Fırat nehrini batı yakasında, deniz seviyesinden 500 metre kadar yüksektedir. Büyüklüğü yaklaşık olarak kuzey-güney doğrultusunda 250 metre uzunluğunda ve doğu-batı doğrultusunda 150 metre genişliğindedir. Ovadan 50-60 metre yüksekliktedir.

Anıtsal höyük, güney doğu Anadolu’nun çok çeşitli yerleşme tabakalarına sahip en önemli merkezlerdendir. Dümdüz ovada, bütün heybetiyle yükselirdi. Fırat’ı geçişte ana merkezlerden biriydi. Satıh seramik buluntularına göre, geçmişi MÖ 5000-3000 yıllarına kadar gider. Hasankeyf ve Anadolu’nun diğer birçok yerindeki sanat eseri mozaikler, Samsatlı ustalar tarafından yapılmıştır.

Antik kent, Kommagene krallığına kışlık başkentlik yapmıştır. Mezopotamya’nın kalbi Samsat, iskeleti ise Hasankeyf olarak kabul edilir. Roma döneminde doğu bölgesine yerleştirilen lejyonların ana karargahı Samsat’tadır.

Höyükte bulunan kalenin duvarları, 814 yılında Abbasiler döneminde onarılır. 856 yılında kale yine tahrip edilir. İslam coğrafyacıları ve tarihçileri, Samsat’tan “çok sağlam bir kale” olarak söz ederler. Abbasi tarihçilerinden Masudi, Samsat’dan “Toprak Kale” diye söz eder. 1114 yılında büyük bir deprem sonucu şehir harap olur. 1170 yılında Suriye’deki deprem Samsat’ı olumsuz etkiler ve bunun sonucunda kale yenilenir. Samsat’da ilk olarak 1964 yılında batı yamacında bir sondaj yapan Amerikalı Arkeolog Theresa Goell, daha sonra 1967 yılında çeşitli Amerikan kuruluşlarının yardımıyla üç ay süren kazı yaptı.

Bu kazıda, höyüğün ortasından enlemesine bir çukur kazıldı. Para, cam ve seramik buluntular ele geçti. Kazıda saray mutfağı, kiler olarak tanımlanan kısımlar ve çeşitli girift odalar bulundu. Buluntular Gaziantep, Adıyaman ve Ankara müzelerindedir. 1978-1979 yılları arasında ODTÜ tarafından kurtarma kazıları yapıldı. Bu kazılarda, cam ve seramik buluntularıyla aynı devirlere tarihlenen çeşitli Artuklu, Selçuklu, Eyyubi ve erken İslam devri paraları bulundu. 12 ve 13’ncü yüzyıllara ait bir kale saray yerleşmesiyle ilgili ip uçları bulundu.

1981 yılında höyük üzerindeki geniş bir alan açılmış, aşağı şehirde bir kare kazılmış, Urfa kapısı temizlenmiştir. Sarayın merkez avlusu olduğu düşünülen bölümü 14.65 x 20.55 metre ölçülerinde mozaik köşelidir. İslam dönemine ait 1.8 metre çapında bir kuyuya atılmış 5 iskelet bulunmuştur. En altta, yüzükoyun yatan iskeletin boyun hizasında, Abbasi döneminden beş altın sikke ve gümüş sikkeler vardır.

Altın sikkelerden biri Harunürreşit (706-709), ikisi ise Mütevekkil (822-861) dönemlerine aittir. Kalenin içerisinde yapılan kazılarda gizli koridorlar tespit edilmiş ancak yolun tamamının nereye çıktığı bulunamadan kale sular altında kalmıştır. Böylece tarihin beşiği sayılan Samsat, tüm sırlarıyla birlikte, bugün dünyanın en büyük barajlarından olan Atatürk Barajı suları altında kalmıştır.

Sonuç: stratejik önemli bir kale saray olan Samsat’ta lüks cam ve seramik eşyalar kadar, askerlerin ve hizmetkarların kullandıkları anlaşılan sırlı seramiklerin ve süslü camların aynı çağın Suriye malzemesiyle büyük benzerlik gösterdiği görülür. Aynı gelenek ve teknik özelliklerle işlenen malzemenin, Suriye’den gelen ustalarla Anadolu’ya girdiği kabul edilir. Çıkarılan eserler, günümüzde yöredeki müzelerde sergilenmektedir.

KÜÇÜK HASAN TÜRBESİ

İlçe merkezindedir. Yöreye gelmiş olan Sahabelerden biri olduğu söylenir. Daha önce türbesi Samsat’ta imiş, ancak eski Samsat sular altında kalınca, türbe Samsat’daki yeni yerine taşınmıştır. Türbe dikdörtgen ve betonarmedir.

İçinde Küçük Hasan’ın sandukası vardır. Genellikle çocuğu olmayan kadınlar türbeyi ziyaret eder. Adak için küçük taşları, türbeye yapıştırırlar. Taş yapışırsa çocuklarının olacağına inanılır. Bazı rivayetler var: Türbede zaman zaman ışıklar görülür. Türbe taşınırken Küçük Hasan’ın cesedinin bozulmadan kaldığı görülmüştür.

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

Adıyaman Samsat Safvan Bin Muattal (Saffan Dede) Türbesi

 

SAFVAN BİN MUATTAL (SAFFAN DEDE) TÜRBESİ

Taşkuyu (Bircik) köyünde bir tepe üzerindedir. İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır. Türbeye gitmek için, Adıyaman-Kahta karayolunun 28’nci km den (Samsat yol ayırımı) Samsat yoluna dönülüp, Samsat yolu takip edilerek Samsat’a 10 km kala sol tarafta yeni yapılmakta olan cami yolun girin, yol boyu türbenin tabelalarını göreceksiniz.

Sahabe Safvan bin Muttalın bulunduğu türbedir. Burası, ülkemizde kabri net olarak bilinen ve kanıtlanan iki sahabeden biridir.

Yöre halkının “Sahabe-i Paki” dediği Saffan Bin Muattal, Ben-i Süleym Kabilesinde doğmuş, Hz. Peygamberin hicretinden yaklaşık 4 yıl sonra Medine’ye gelerek Müslüman olmuş bir sahabedir. Zor zamanlarda Müslüman olan Safvan Bin Muattal, Hz Peygamber tarafından “Sakatu’l-Ceyş (Ordu artçısı) olarak görevlendirilmiştir. Ayrıca İslam tarihinde “İfk Olayı” olarak bilinen olaya adı karışmış ve bu olayda, adı ayetle temize çıkarılmıştır.

İslam Ordusu ile birlikte Şam, Irak ve Cezire çevresine yapılan sefere katılarak, Urfa civarına gelmiştir. Ordunun bir kısmı, doğuya Diyarbakır bölgesine, bir kısmı da kuzeye, yani Adıyaman bölgesine yönelmiştir. 640 tarihinde Adıyaman bölgesine yönelen ordunun başında, Hz Safvan Bin Muattal vardı.

Bölgenin fethedilmesinden sonra, buraya yerleşmeye karar vermiştir. Emeviler döneminde yöreye vali olarak görevlendirilen büyük sahabe, ömrünün 40 yılını burada geçirmiş ve İslamiyet’in yayılması sırasında, Bizanslılarla yapılan savaşta yaralanmış ve bu topraklarda 679 yılında şehit olmuştur. Şehit olduğu yer, Samsat, şehit olduğu dönem ise, 2’nci Halife Hz. Ömer dönemidir.

Samsat ilçesine 5 km uzaklıkta bulunan eski türbe yapısı, Mehmet Ali Efendi tarafından yaptırılmış ve 2011 yılında yenilenerek çevre düzenlemesi yapılmıştır.

Yeni türbe yapısı, giriş, haremlik-selamlık şeklinde düzenlenerek erkek ve kadınlar için ayrı giriş yapılmıştır. Üst örtüsü içten yuvarlak kubbe iken, dışarıdan ise yuvarlak kubbeyi sivri bir külah örtmektedir. Diğer bir oda içerisinde ise Sahabe Safvan bin Muttal’ın sandukası bulunmaktadır.

Evet efsaneler: Türbede bulunan bakır kapları yenileriyle değiştirmek isteyen bir kişi türbeye girince, türbe sallanmaya başlar, ziyaretçi kapları alacağına iki kap bırakıp türbeden kaçar. Çünkü veli, türbesinden bir şey alınmasına izin vermezmiş. Eğer birisi türbeden bir şey alacak olursa, başına kötü şeyler geleceğine inanılır.

Özellikle dini günlerde burası bayağı kalabalık oluyor. Ancak, unutmayın burada konaklama imkanı yok. En yakın yer Kahta, Kahta ilçesinde uygun fiyata ve ortalama kalitede çok sayıda otel var, yeme içme konusunda ise yine Kahta önerilir, hatta burayı ziyarete gelirken yanınızda içecek suyunuzu getirmeyi unutmayın, çünkü bulamazsınız yok.

Aslında burada yıllardır devam eden ama bir türlü bitirilemeyen bir Külliye yapılanması da bulunuyor. Bu durumun nedeni, burayı bazen Kahta bazen Adıyaman Valiliğinin sahiplenmesidir. Samsat Müftülüğü, Samsat Belediyesi de yeri geliyor sahipleniyor. Özellikle, önemli günlerde herkes sahipleniyor ama sonuçta bu Külliye hala tamamlanamıyor.

Adıyaman şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.